DÖNEM : 20 CİLT : 46 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

61 inci Birleşim

3 . 3 . 1998 Salı

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Öğretim Birliği Yasasının kabulünün 74 üncü yılı nedeniyle öğretimin birleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

2. – Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Şırnak İli Silopi ve İdil İlçelerinde uzman hekim bulunmamasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı

3. – Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Sarp Hudut Kapısından sınır ticareti kapsamında ithal edilen akaryakıtın pazarlanmasında çıkan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1324)

2. – Ürdün’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1325)

3. – İspanya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMMBaşkanı Hikmet Çetin’in vekâlet etmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1326)

4. – İspanya ve Almanya’ya gidecek olan Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’a, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1327)

5. – İspanya’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1328)

6. – Fransa’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1329)

7. – İspanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1330)

8. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1331)

9. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın (6/854) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/313)

10. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1332)

11. – İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’ye ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1333)

12. – Devlet Bakanı Burhan Kara’nın, Pakistan ve Moğolistan’a yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1334)

13. – İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur’un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/787) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/314)

14. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa İlinde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/120) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/315)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1166) (S. Sayısı : 509)

2. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/911) (S. Sayısı : 510)

3. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/938) (S. Sayısı : 511)

4. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/317) (S. Sayısı : 512)

5. – İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/829) (S. Sayısı : 515)

6. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/972) (S. Sayısı : 517)

7. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı : 518)

8. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/833) (S. Sayısı : 519)

9. – Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/854) (S. Sayısı : 520)

10. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/892) (S. Sayısı : 522)

11. – Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/238) (S. Sayısı : 523)

VI. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (10/219) esas numaralı “Kadının statüsünün araştırılarak kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi” konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının gündemdeki yerine ilişkin ANAP, DSP, DTP, DYP ve FP Gruplarının müşterek önerisi

VII. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

VIII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

1. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 12 arkadaşı, Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 39 arkadaşı, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış ve 13 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Veli Aksoy ve 20 arkadaşı ile Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy ve 21 arkadaşının, Ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 419)

IX. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, sınır ticareti yoluyla kalitesiz akaryakıt sokulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/4296)

2. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, TBMMGenel Kurul Salonu yenileme inşaatı ihalesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları üzerine bürokratlardan mal bildirimi istenip istenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4302)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, şekerpancarı üreticilerinin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4310)

4. – Ağrı Milletvekili Sıddık Altay’ın, merkez valilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4311)

5. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4324)

6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, geçici olarak başka ile nakledilen Erzincan Polis Okuluna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4345)

7. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4346)

8. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İstanbul’daki bazı sit alanlarının yapılaşmaya açılmasına ilişkin soruları ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4356)

9. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt-Şirvan’daki orman alanlarının yok edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4362)

10. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, Gaziantep Sanayi Fuarında meydana gelen bombalama olayının faillerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4364)

11. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/4371)

12. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, bir milletvekilinin katıldığı parti kongresinde uğradığı saldırıya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4383)

13. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağı ve Edremit Körfezi çevresinde madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin turizme etkileri konusunda sorusu ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/4384)

14. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/4391)

15. – Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, İstanbul’da turizme açılan alanlara ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/4398)

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Samsun Milletvekili Ayhan Gürel’in, Samsun İli Kavak İlçesinde kurulmakta olan organize sanayi bölgesine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal,

Manisa Milletvekili H. Ayseli Göksoy’un, 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’da Ermeniler tarafından yapılan mezalime ve bu nedenle Azerbaycan Millî Meclisi tarafından ilân edilmiş bulunan 26 Şubat Matem Gününe ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı A. Ahat Andican,

Cevap verdiler,

Manisa Milletvekili Yahya Uslu, Ege ekici tütün piyasasına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

(10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce kendisine verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre Komisyona 1 aylık kesin süre verildiği açıklandı.

26.2.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan ülke kaynaklarının tespiti konusundaki (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 419 sıra sayılı raporunun, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve görüşmelerinin 3.3.1998 Salı günkü birleşimde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 132,

2 nci sırasında bulunan 232,

Sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

3 üncü sırasında bulunan ve Hükümetçe Komisyona geri alınan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmeleri de, Komisyon Raporu gelmediğinden,

Ertelendi;

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsrail Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın (1/486) (S. Sayısı : 161),

5 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının (1/595) (S. Sayısı : 325),

6 ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün (1/545) (S. Sayısı : 233),

7 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kırgız Cumhuriyeti Arasında Ebedi Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının (1/688) (S. Sayısı : 474),

8 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın (1/652) (S. Sayısı : 504),

9 uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın (1/643) (S. Sayısı : 501),

10 uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Letonya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın (1/618) (S. Sayısı : 502),

11 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Estonya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın (1/649) (S. Sayısı : 503),

12 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının (1/678) (S. Sayısı : 505),

13 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün (1/639) (S. Sayısı : 506),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının, yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı;

14 üncü sırasında bulunan, Kuzey Atlantik Konseyine Taraf Devletler ve Barış İçin Ortaklık Programına Katılan Diğer Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/589) (S. Sayısı : 361) görüşmelerine başlandı; Komisyon Raporunun okunup okunmaması hususunda yapılan oylamalarda karar yetersayısı bulunamadığı anlaşıldığından;

Ülke kaynaklarının tespiti konusundaki Meclis Araştırması Komisyonu Raporu ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 3 Mart 1998 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 17.56’da son verildi.

Uluç Gürkan

Başkanvekili

Ünal Yaşar Ali Günaydın

Gaziantep Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

Ahmet Derin

Kütahya

Kâtip Üye

 

No. : 89

II. – GELEN KÂĞITLAR

27.2.1998 CUMA

Sözlü Soru Önergesi

1. – Ankara Milletvekili İrfan Köksalan’ın, Cumhuriyet’in 75 inci kuruluş yıldönümü kutlamalarının Tarih Vakfı’na ihale edileceği iddiasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/899) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Antalya Milletvekili Osman Berberoğlu’nun, Antalya-Kumluca-Finike ve Demre ilçelerinde sel felaketinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4498) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

2. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, fındık taban fiyatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4499) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

3. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Tekel Müzesi’ne ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4500) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, yolcu ve yük taşımacılığı mesleğine giriş ile ilgili kanun tasarısı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4501) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, MTA’nın yeniden yapılandırılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4502) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Maden Kanununun revize edilmesi çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4503) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, tarım ürünleri sigortası ile ilgili kanun tasarısı çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4504) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

8. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Konya-Karapınar Tarım İlçe Müdürüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4505) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

9. – İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Hastanesi hakkındaki bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

10. – Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın, Kastamonu’da üniversite kurulması için çalışma yapılıp yapılmadığına ve Millî Eğitim Müdürlüğünde yapılan atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

11. – Kayseri Milletvekili Memduh Büyükkılıç’ın, Washington Büyükelçimizin bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4508) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

12. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Bakanlıkça bazı belediyelerden usulsüz atamalar yapıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

13. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, turizme açılan sit alanlarına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4501) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

14. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, turizme açılan orman alanlarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

15. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, sit alanıyken turizm merkezi yapılan araziler için onay alınmadığına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/4512) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.1998)

 

No. : 90

2 . 3 . 1998 PAZARTESİ

Raporlar

1. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu ve Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/271) (S. Sayısı : 482’ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

2. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu ve Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/880) (S. Sayısı : 483’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

3. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu ve Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/834) (S. Sayısı : 484’e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

4. – Isparta Milletvekili Ömer Bilgin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/981) (S. Sayısı : 568) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

5. – Isparta Milletvekili Ömer Bilgin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/973) (S. Sayısı : 569) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

6. – İstanbul Milletvekili Mehmet Fuat Fırat’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/893) (S. Sayısı : 557) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

7. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/835) (S. Sayısı : 558) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

8. – Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/309) (S. Sayısı : 559) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

9. – İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/987) (S. Sayısı : 560) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

10. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/967) (S. Sayısı : 561) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

11. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1051) (S. Sayısı : 562) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

12. – Mardin Milletvekili Mahmut Duyan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/842) (S. Sayısı : 563) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

13. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/227) (S. Sayısı : 564) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

14. – İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1071) (S. Sayısı : 565) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

15. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1049) (S. Sayısı : 566) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

16. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/992) (S. Sayısı : 567) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

17. – Hatay Milletvekili Hüseyin Yayla’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/850) (S. Sayısı : 570) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

18. – Türkiye Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Arasında Mutludere/Rezovska Deresi Mansap Bölgesindeki Sınırın Belirlenmesi ve İki Ülke Arasında Karadeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyon Raporu (1/704) (S. Sayısı : 572) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

19. – Harp Araç ve Gereçleri ile Silâh, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/399) (S. Sayısı : 576) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

20. – Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununun 19 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/400, 1/711) (S. Sayısı : 578) (Dağıtma tarihi : 2.3.1998) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, MİT’in çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4250)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, ham petrol ve doğalgaz üretimine ve ithaline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4254)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, özelleştirme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4255)

4. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, özel bir firmaya verilen maden arama ruhsatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4268)

5. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, telefonunun dinlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4269)

6. – Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Petrol Ofisi Yönetim Kurulu Başkanlığına atanan kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4272)

7. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, Muş Bulanık-Bitlis Ovakışla, Malazgirt-Karahasan, Nurettinli yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (74273)

8. – Antalya Milletvekili Yusuf Öztop’un, Isparta Belediye Başkanına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4275)

9. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, teşvik amaçlı yatırımlara uygulanan elektrik fiyatı indirimi kapsamına Erzurum’un da alınıp alınmayacağına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4276)

10. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, doğalgaz talebi miktarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4278)

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Mudanya-Aydınpınar köyü Çaylaklar Mevkiinde yapılan imar planı değişikliğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4279)

12. – İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Taşucu-Girne feribot seferlerinin kaldırılmasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4284)

13. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Trabzon ve Rize Belediyelerine Başbakanlık Acil Hizmet Fonundan yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4286)

14. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, “Yunan vatandaşı “, “Haymatlos” ve “Statüsüz” olarak Türkiye’de yaşayan göçmenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4289)

 

No. : 91

3.3.1998 SALI

Tasarı

1. – Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.1998)

Teklifler

1. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun; Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1072) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.1998)

2. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun; İş Kanununun 98 inci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1073) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.1998)

3. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun; Vakıflar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1074) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.1998)

4. – İstanbul Milletvekili Mehmet Aydın’ın; Devlet Memurları Kanununa Ekli Makam Tazminatı Cetvelinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1075) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.1998)

5. – Burdur Milletvekili Kazım Üstüner’in; Islahı Hayvanat Kanununa İki Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1076) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.1998)

6. – Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bayburt Milletvekili Ülkü Güney, Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Demokrat Türkiye Partisi Grup Başkanvekili Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ile Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım’ın; 21.1.1998 Tarih ve 4325 Sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1077) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

7. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse ile Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun; Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1078) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

8. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün; Türkiye Otelciler Birliği Kanun Teklifi (2/1079) (Adalet ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

9. – Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Adana Milletvekili Uğur Aksöz ve 82 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1080) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.2.1998)

Tezkere

1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1323) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.3.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Antalya Milletvekili Bekir Kumbul’un, Antalya merkeze bağlı Cihadiye ve Çamköy köylerinin Aksu Belediyesi mücavir alanına alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1998)

2. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında açılan soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.1998)

3. – Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, tekstil sektörünün sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.3.1998)

4. – Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, 1998 yılı yatırım programındaki bazı projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4516) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.3.1998)

5. – Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, Florya ve Yıldız Parlamenter Konukevlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4517) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.3.1998)

6. – Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, mazota dayalı sınır ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4518) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.3.1998)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

3 Mart 1998 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Abdulhaluk MUTLU (Bitlis)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61 inci Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, Genel Kurul salonunda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

orum Milletvekili Mehmet Aykaç’a kadar yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Öğretim Birliği Yasasının kabulünün 74 üncü yılı nedeniyle öğretimin birleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Birinci gündemdışı söz, Öğretimin Birleştirilmesi Kanununun kabulünün 74 üncü yılı münasebetiyle, gündemdışı söz isteyen, İçel Milletvekili Sayın Prof. Dr. Halil Cin’e verilmiştir efendim.

Buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

HALİL CİN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretimin birleştirilmesinin 74 üncü yılı münasebetiyle söz almış bulunuyorum; hepinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Dar anlamda, tevhidi tedrisat, Evkaf ve Şeriyye Bakanlıkları ve özel vakıfların idaresinde olan mektep ve medreselerin Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmasıdır. Geniş anlamda, tevhidi tedrisat, Türk millî eğitiminde dinî eğitimden laik eğitime, laik öğretime geçiştir. Eğitimde, eskimiş, anlam ve içeriğini yitirmiş, klişeleşmiş esasların yerine, aklın, bilimin ve bunların sonucu olan değişim unsurunun geçmesidir. Eğitim, insanı ve onun tüm maddî ve manevî potansiyelini geliştirip güçlendiren bir değişim sürecidir.

Osmanlı döneminin son ikiyüz yılında, dinî eğitim yapan medreselerin yanında bilimsel esaslara göre modern eğitim yapan okullar açıldı. Bilimsellikten ve akıl temelinden yoksun bırakılmış medreselerle çağa uygun eğitim öğretim yapan okullar, toplumda iki farklı insan, iki karşı zihniyet ve değişik iki kültür oluşturmuştur. Yozlaşan medrese öğretimi, İslam Dinini -Kur’an hükümlerine göre değil- birkaç asırdan beri topluma yerleşmiş yanlış, uydurma, dindışı birtakım safsatalarla karıştırmış ve bunları, öğrencilere, bilgi diye vermiştir.

Tevhidi tedrisatın amacı, çağdaş medeniyetin onurlu bir üyesi olmak isteyen Türk insanını, bilim ve teknolojiye ve gelişen ve değişen ihtiyaçlara cevap verecek bilgi ve yeteneklere sahip kılmaktı. Bu tarihî reform, iddia edildiği gibi, tek tip insan yetiştirmek için değil, çağa uygun, düşünen, araştıran, yapıcı ve üretici, hür insan yetiştirmek için yapılmıştır. Tevhidi tedrisat, Türk insanını, ortaçağdan yakınçağa yükseltmiş ve çağdaş medeniyete doğru yöneltmiştir.

3 Mart 1924 tarihli kanun, aydın din adamı yetiştirmek için ilahiyat fakülteleri, din hizmetlerinin görülmesi için imam - hatip okulları açılmasını amirdi; ancak, İslam Dininin doğru öğretilmesine hizmet edecek bu kurumlara, o zaman, yeterli ve gerekli ilgi gösterilemedi. Buna ilaveten, 1927 yılında yapılan program değişikliğiyle, ortaokul ve liselerden din dersi kaldırıldı. Bu, halkımızda, dinimiz hakkındaki cehaletin sürmesine yaradı.

Cumhuriyetten önceki eğitimimizin çağdışı kalmasının önemli sebeplerinden biri, İslam Dininin doğru öğretilmemesiydi. İslamın mümeyyiz vasıfları olan akıl, bilim, yenilikçilik, sevgi ve hoşgörü yerine, nakilcilik, hurafecilik, bağnazlık ve taassup geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti için çağdaş bir hayat kaynağı olan laiklik ile halkımızın en kutsal değeri olan dininin doğru anlaşılıp doğru yaşanması, Türk toplum, siyaset ve devlet hayatının barış ve huzur içinde devamı için şarttır.

Topluma kavga yerine uzlaşma getirmeyi hedefleyen, geniş anlamda laiklik, farklı inanç ve düşüncelere hoşgörüyle bakmaktır. Başka bir deyimle laiklik, demokrasinin temel taşlarından biridir. Laiklik, topluma sürekli yasaklar koymaz. Dinimizin esası da hoşgörüdür, dinde zorlama yoktur. Demokratik rejim, halkın dinî inançlarına saygı duyar. Türk Halkı ne laiklikten vazgeçebilir ne de dininden... Din ve laiklik kavgasını bitirmenin çaresi, doğru din, doğru laiklik anlayışında birleşmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hocam, süreniz bitti. Size 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, toparlayın efendim.

HALİL CİN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Türk Milletinin birlik ve beraberliğini, demokratik rejimi, ülke ve millet bütünlüğünü sağlamanın yolu da bundan geçer.

Laiklik ve din, çatışan değil, birbiriyle örtüşen değerlerdir; aralarındaki fark, birinin beşerî, diğerinin ilahî kökenli olmasıdır; ikisinin de özü hoşgörüdür. Laiklik ve siyasî İslam kavgalarını bitirmiş bir Türkiye, yetişmiş insangücü potansiyelini daha verimli kullanma potansiyeline sahip olur. Bu konuda, Yüce Meclise önemli görevler düşmektedir. Büyük önderimiz Atatürk’ün bize kazandırdığı bu büyük inkılap, geç de olsa, 8 yıllık eğitim reformuyla tamamlanmıştır.

Öğretimin birleştirilmesinin 74 üncü yılında, Büyük Atatürk’ü minnetle anar, hepinize saygılarımı sunarım. (ANAP, DYP, DSP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hocam.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz efendim?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Millî Eğitim Bakanımız gündemdışı konuşmaya cevap verecekler.

Buyurun Sayın Uluğbay. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Öğretim Birliği Yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmesinin 74 üncü yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşma yapan İçel Milletvekili Sayın Halil Cin’e teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Öğretim Birliği Yasası, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin sonsuza dek sürmesini güvence altına alan temel dayanakların en önemlilerinden birisidir. Türkiye Cumhuriyetini kurma onur ve kıvancını taşıyan Büyük Atatürk ve arkadaşları, cumhuriyetin sonsuza dek gelişerek güçlenmesini sağlayacak birçok kalıcı reforma da imzalarını atmışlardır. Cumhuriyet kurulmadan önce bu harekete karşı olanlar olduğu gibi, cumhuriyet kurulduktan sonra da onu güçsüzlüğe uğratmak için çaba harcayanlar olmuştur ve ileride de, muhtemelen, olmaya devam edecektir. Bugün, ülkemizde, öğretim birliğini yasadışı kurslarla delmek isteyenler, yurtdışına, laik cumhuriyete karşı öğretim veren kurumlara öğrenim için öğrenci gönderenler ve bunları özendirenler vardır; ancak, bu yıl 75 inci yaşını kutlayacak olan cumhuriyetimiz, bu sorunları aşacak güçtedir. Ayrıca, Öğretim Birliği Yasası ve diğer reformlarla desteklenmiş olan millî eğitimimizin, Büyük Atatürk’ün “öğretmenler, cumhuriyet, fikren, ilmen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister; yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir” sözleri doğrultusunda yetiştirdiği cumhuriyet kuşakları, ülkemizi, her geçen n, çağdaş uygarlığı belirleyecek ülkeler arasındaki yerine biraz daha yaklaştırmak için, bilinçle, azimle ve kararlılıkla çalışmaktadırlar. Bu, cumhuriyet kuşaklarının, cumhuriyeti kuranlara yönelik onur borcu ve sorumluluğudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih, eğitimde çağın gerisinde kalan ülkelerin sosyal ve ekonomik sıkıntılardan kurtulamayacağını kanıtlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, her zaman, eğitimin çağdaş düzeye gelmesi için önemli adımlar atmış ve cumhuriyetin temelini oluşturan reformlara sahip çıkmıştır. 20 nci Dönem ise, bu konuda köklü adımlar atmıştır ve atmaya da devam edeceğine güvenim tamdır; 8 yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretimden sonra, önümüzdeki günlerde öğretmenlerin özlük haklarını iyileştiren ve 158 bin yeni genç öğretmenin atamasına izin veren tasarıları kabul ederek, çağdaş eğitim konusunda kararlılığını bir kez daha sergileyecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, cumhuriyeti her geçen gün daha da güçlendirerek geliştirme onur ve kıvancını sonsuza dek taşıyacaktır.

Başta Öğretim Birliği Yasası olmak üzere, cumhuriyetimizi sonsuza dek sürdürecek köklü reformları yapan Büyük Atatürk ve arkadaşlarının aziz anıları önünde saygıyla eğilir, hepinize saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

2. – Şırnak Milletvekili Bayar Ökten’in, Şırnak İli Silopi ve İdil İlçelerinde uzman hekim bulunmamasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un cevabı

BAŞKAN – İkinci gündemdışı söz, Şırnak İli Silopi ve İdil İlçelerinde uzman hekim bulunmaması konusunda gündemdışı söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Bayar Ökten’e verilmiştir.

Buyurun Sayın Ökten. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şırnak İli Silopi ve İdil İlçelerimizde uzman hekim bulunmamasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği gibi, Şırnak İlimiz ekonomik ve sosyal açıdan büyük sorunlar yaşamaktadır. Bölgemizin en hayatî ve öncelikli çözüm bekleyen sorunlarından biri sağlık sorunudur. Biliyoruz ki, her alanda olduğu gibi sağlık alanında da bölgelerarası büyük dengesizlikler yaşanmaktadır. Söz konusu dengesizlik ve eşitsizlikler, hastane, sağlık ocağı, sağlıkevi gibi altyapı hizmetlerinde olduğu gibi, bu kuruluşlarda hizmet verecek sağlık personeli açısından da önemli boyutlara ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, ilimizde sadece Şırnak Merkez İlçe, Cizre, İdil ve Silopi İlçelerimizde devlet hastanesi mevcuttur. Bu hastanelerimiz ise tam teşekküllü değildir. Hatta Silopi Hastanemiz, geçici olarak, belediyenin binasında bulunmakta, birkaç yıl önce başlatılan devlet hastanemizin binası maalesef tamamlanmamıştır. Oysa, sıklıkla, sağlık alanına yapılan yatırımlardan ve özellikle doğu ve güneydoğu bölgemize yönlendirilen hizmetlerden bahsedilmektedir.

Bakınız, sizlere, ilimize ait bazı istatistikleri veriyorum: İlimiz yaklaşık 300 bin nüfusa sahiptir. İlimizde toplam 4 devlet hastanesi -ki, bunlar, daha önce de değindiğim gibi, tam teşekküllü değildirler- 22 sağlık ocağı, 70 sağlık evi mevcuttur. Sağlık ocakları ve sağlık evlerinde ise hizmetler istenilen düzeyde yürütülememekte, hatta çoğunda sağlık personeli bile bulunmamaktadır. Şu anda, ilimizde 5 kalıcı, 5 geçici uzman hekim, 44 pratisyen, 5 diş hekimi, 122 hemşire, 49 sağlık memuru ve 72 ebe hizmet vermektedir.

Bu rakamları sağlık personeline düşen kişi sayısı ve Türkiye ortalamasıyla karşılaştırdığımızda durumun ne kadar acı olduğu görülmektedir. Örneğin, Türkiye’de uzman hekim başına yaklaşık 5 bin kişi düşerken ilimizde 35 bin kişi düşmekte, Türkiye’de 990 kişi başına 1 pratisyen hekim düşerken bu rakam ilimizde 8 300’e yükselmekte, yine, Türkiye ortalamasına göre 600 kişiye 1 ebe düşerken ilimizde bu sayı yaklaşık 4 bin kişiye yükselmektedir.

İlimiz geneli böyleyken, yaklaşık 80 bin nüfuslu Silopi İlçemiz -ki, bu rakamın, Habur sınır kapısı nedeniyle gelen araçlarla gündüz 100 binlere ulaştığı bilinmekte- ve yaklaşık 60 bin nüfuslu İdil İlçemizde hastane olmasına rağmen sürekli hizmet veren uzman hekim bulunmamaktadır. Şimdi, mutlaka, Sayın Bakan da çıkacak burada diyecek ki: “Efendim, biz bundan on gün evvel bir uzman hekim gönderdik.”

Bunların yanı sıra, Uludere, Beytüşşebap, Güçlükonak İlçelerimizde ise devlet hastanesi bile bulunmamakta, insanımız, hasta olduğunda çaresiz kalmakta ve ölüme terk edilmektedir. Bütün bunların sonucu olarak, bölgemizde, bebek ölümleri, çocuk ölümleri, ana ölümleri ve yetişkin ölüm hızları oldukça yüksektir. Gerek koruyucu gerekse tedavi edici hizmetlerin yeterince sunulamaması, maalesef, insanımızı bir kez daha yıkıma uğratmaktadır.

Pek tabiî ki, Sağlık Bakanlığının, Dünya Bankası desteğiyle yürütmekte olduğu sağlık projesi kapsamında önceden planlanan ve 1998 yılında hayata geçirmeyi planladığı yatırımlar, tarafımca bilinmekte ve izlenmektedir. Planlanan bu hizmetlerin etkili ve verimli olarak yerine getirilebileceğini umuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ökten, konuşma süreniz bitti; lütfen, konuşmanızı 1 dakikada tamamlayın efendim.

BAYAR ÖKTEN (Devamla) – Olur efendim.

Geçim sıkıntısının en fazla yaşandığı ilimizde, insanımızın, bir de hasta olduğunda tedavi edilememesi, hatta acil doğum için bir hastanın Mardin İline veya Diyarbakır’a, 260 kilometre yol katederek götürülmeye çalışılması ve yeterli düzeyde koruyucu sağlık hizmetini bile alamaması insana utanç vermektedir.

Sağlık hakkı, bir insan hakkıdır ve bu hak, Anayasamız tarafından da güvence altına alınmış ve ayırım yapılmaksızın tüm vatandaşlarımıza sunulması öngörülmüştür. Bunun yerine getirilmesi göreviyse devlete verilmiştir. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak konunun acilen değerlendirilmesini ve bölgelerarası dengesizliği ortadan kaldıracak personel politikalarının belirlenmesini diliyorum.

Ayrıca, Şırnak için büyük bir şans, bir milletvekilimizin, 55 inci Hükümette hem doktor hem de bakan olması; ama, Sayın Bakanımız, doktor olduğu halde, mevcut olan doktorlarımızı, Hükümet kurulduktan sonra geri almışlardır.

MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Ben mi?!.

BAYAR ÖKTEN (Devamla) – Evet siz... Bütün Şırnak şahittir buna.

BAŞKAN – Neyse efendim, siz sataşmayın da son cümlenizi söyleyin; çünkü, süreniz bitti.

BAYAR ÖKTEN (Devamla) – Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ökten.

Gündemdışı konuşmaya, Sağlık Bakanımız Sayın Özsoy cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakanım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şırnak Milletvekili Sayın Bayar Ökten’in gündemdışı konuşmalarına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi, bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Şırnak İlimiz, Cizre, İdil, Silopi, Beytüşşebap ve Uludere İlçelerinden müteşekkil ve 213 068 nüfuslu, yeni illerimizden biridir. Şırnak il hudutları içerisinde 6 tane yataklı tedavi kurumumuz var; bunlardaki yatak sayısı 215. Bunlardan, Şırnak Devlet Hastanesi 50, Cizre Devlet Hastanesi 75, İdil Devlet Hastanesi 30, Silopi Devlet Hastanesi 30, Beytüşşebap ve Uludere Sağlık Merkezleri de 15’er yataklıdır. 2’si merkezde, 3’ü ilçelerde olmak üzere, 5 tane devlet hastanesi inşaatımız devam etmektedir.

Şırnak İli yataklı tedavi kurumlarına 1997 Temmuzundan itibaren makine, teçhizat, demirbaş ve mefruşat için gönderilen para 37 milyar 750 milyon liradır. Yine, cari harcamalar olarak 1997 Temmuzunun 1’inden itibaren gönderilen miktar 17 milyar 146 milyon liradır. 1998 yılı içerisinde de yine fondan 3 milyar 75 milyon 425 bin lira gönderilmiştir. Bu paraların gönderilmesinde, sizin de ifade ettiğiniz gibi, Şırnak Milletvekilimiz Sayın Doktor Salih Yıldırım’ın büyük katkıları vardır.

Gelelim doktor durumuna Sayın Ökten.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Vatandaş görüyor...

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) – Ya siz Şırnak’a gitmemişsiniz veyahut da size Şırnak’tan yanlış veya eksik bilgi verilmiş.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Ben yeni geldim oradan; vatandaş görüyor...

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) – Şırnak Devlet Hastanesinde, şu gün itibariyle, 1 iç hastalıkları uzmanı, 1 genel cerrah, 1 çocuk hastalıkları uzmanı, 1 kadın-doğum uzmanı, 1 ortopedi uzmanı, 4 pratisyen bulunmaktadır. 1997’nin temmuzundan itibaren, Şırnak Merkez’e, 13 uzman, rotasyonla görevlendirilmiştir. Cizre Devlet Hastanesinde ise, 2 iç hastalıkları uzmanı, 2 kadın hastalıkları uzmanı, 1 çocuk hastalıkları uzmanı, 1 göz hastalıkları uzmanı, 1 ortopedist ve 1 genel cerrah ile 3 pratisyen hekim mevcuttur. İdil Devlet Hastanemizin ameliyathane inşaatı devam etmektedir -hükümet konağından bozma olduğu için- ve burada da halen 3 pratisyen hekim görevlidir. Silopi Devlet Hastanemizde, 1 iç hastalıkları uzmanı ve 1 genel cerrahımız görevine devam etmektedir.

Sayın Ökten, siz “biraz sonra Sayın Bakan çıkacak, on gün evvel bunları gönderdim diyecek” dediniz; ama, ben öyle demeyeceğim, Silopi’ye telefon ederek bunların doğru olup olmadığını öğrenin diyeceğim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Ben yeni geldim oradan; kırk gündür oradaydım...

SAĞLIK BAKANI HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) – Şimdi, bütün bunları toplarsak, 10 uzman hekim, 59 pratisyen, 78 ebe, 134 hemşire, 56 sağlık memuru, 5 dişçi, 1 eczacı, 20 laboratuvar teknisyeni, 14 röntgen teknisyeni, 5 narkoz teknisyeni, 2 çevre sağlığı teknisyeni ve 2 diş protez teknisyeni görev yapmaktadır.

Sayın Ökten, şimdi de senelere göre değerlendirme yaparsak: Geçen sene, Şırnak’ta uzman hekim sayısı 4 iken bugün 10, pratisyen hekim sayısı 48 iken bugün 59, hemşire sayısı 85 iken bugün 134, ebe sayısı 70 iken bugün 78’dir. Sayın milletvekilleri, yine de yeterli görmüyoruz; 1995 yılının ağustos ayında, 2514 sayılı Devlet Yükümlülük Kanunu askıya alınmasaydı, bu rotasyonlar da olmayacaktı, giden hekim de mecburen orada hizmet verecekti. Ancak, biz, özendirici tedbirler veya -rotasyon usulü- geçici tedbirlerle oradaki hekim açığını kapatmaya çalışıyoruz. İnşallah, bunları kökünden halledecek tedbirleri getireceğiz; o zaman, Şırnaklılar da her türlü sağlık hizmetine kavuşmuş olacaklardır.

Şırnak’a yaptığımız hizmetleri anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ökten.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Ben kırk gündür Silopi’deydim, yeni geldim; dün geldim; isterseniz uçak biletimi getirir gösteririm bu Meclise. On gün evvel bir uzman gönderilmişti. Eminim, 10 gün sonra, o uzman da geri gelecektir; öyle anlaşılıyor...

BAŞKAN – Efendim, maalesef, doğuya, güneydoğuya doktor gitmiyor. Bizim ilimize de tayin yapılıyor; gitmiyor. Ne yapalım? Aslında, buna alıştırmak lazım. Yani, bunu zorunlu kılmak lazımdır. Bugün, mesela, Tunceli’nin Hozat İlçesinde hiç doktor yok. Ne yapalım?..

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) – Hükümetlerin işi ne?!.

3. – Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Sarp Hudut Kapısından sınır ticareti kapsamında ithal edilen akaryakıtın pazarlanmasında çıkan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü konuşma, Artvin Sarp hudut kapısından, Artvin halkının, sınır ticaret belgesiyle ithal ettiği akaryakıtın pazarlanmasındaki sorunlar nedeniyle, Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu’na verilmiştir.

Buyurun Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır efendim.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Artvin Sarp hudut kapısından, sınır ticareti kapsamı yoluyla ithal edilen akaryakıtın pazarlanması konusunda çıkan sorunlar hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sınır Ticareti Yönetmeliği kapsamında, bir defasında 50 bin doları geçmeyen miktarda mal yurda sokulabilmektedir. Bu yönetmeliğe dayanarak, 9 yıldır Sarp kapısında sınır ticareti yapılmaktadır.

Artvinli müteşebbislerce, Gürcistan Cumhuriyetinin Batum Şehrinden motorin satın alınarak, Sarp hudut kapısında her türlü gümrük ve fonlar yatırılarak akaryakıt ithal edilmektedir. Bu kısma kadar herhangi bir aksama veya engelleme söz konusu değildir. Bu şekilde yurda giren motorin, Artvin İlinin ihtiyacından fazla olduğu için, Hopa’da diğer müşterilerine satılır veya bizzat sınır ticareti yapanlarca başka bir ildeki müşterilerine gönderilir.

Bu şekilde yola çıkan tankerler, 25 Şubat 1998 günü Hopa’dan hareket ederler; ancak, polis memurları tarafından, Rize şehir girişinde durdurulurlar. Tankerlerin yüklü olarak geçişine müsaade edilmeyeceği belirtilir; boş tankerler geçebilir, yüklü tankerler geçemez uygulamasıyla karşılaşılır. Durdurulan tanker şoförleri, fatura ve diğer evraklarını gösterirler, olumlu bir yanıt alamazlar. Bu tankerlerin tamamını, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanuna muhalefetten yargıya intikal ettirirler. Bu durumu haber alan diğer yüklü tankerler, Hopa ile Çayeli arasında endişeyle beklemeye başlarlar; cuma akşamı olur, müspet bir netice alınamaz.

Ekonomik imkânları dar olan hatta iki üç şahsın bir araya gelerek, bir tanker motorini ithal edecek durumda olanlar veya ellerindeki malı mutlaka paraya çevirmek zorunda kalanlar veyahut da verdikleri sözü veya taahhütlerini yerine getirmek isteyenler, Hopa-Trabzon arasındaki üç saatlik yolun güzergâhını değiştirerek, Artvin, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane üzerinden Trabzon’a 16-17 saatte ulaşabilirler.

Değerli milletvekilleri, sınır ticareti kapsamında ithal edilen motorin, Rize’ye geliyor, kaçak sayılıyor, bu tankerler, Artvin üzerinden Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Trabzon’a geliyor, her hangi bir engelle karşılaşmıyor, kaçak da sayılmıyor... Şimdi, ben, Sayın Bakandan soruyorum: Bu insanlara yazık, günah değil mi? Hükümetler, milletin refah ve mutluluğu için vardır. Çözüm hükümeti olacağız diye ısrar ediyorsunuz; çözümden vazgeçtik, mevcut sorunları artıran bir uygulamanın içinde bulunuyorsunuz...

Sayın milletvekilleri, Rize’de yaşanan olayın benzeri, 1991 yılında Erciş Ağır Ceza Mahkemesinde yaşanmış. Suçlu gösterilenler, 1918 sayılı Kaçakçılık Kanununa muhalefetten yargılanmış; ancak, Yargıtay 7 nci Ceza Dairesi, 5 Mayıs 1992 tarihli kararla Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin kararını bozmuş, neticede, suçlu görülenler beraat etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, efendim, süreniz bitti. 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen toparlar mısınız.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Buradan görülüyor ki, Rize’deki iddiaların akıbeti de beraatla neticelenecektir. Öyleyse, bu insanlar beş gün süreyle karakollarda neden bekletildi? Bu borçlu insanlara yazık, günah olmadı mı? Artvinlilerin kazandığı birkaç kuruşta birçoğunun gözü mü vardı? Sınır ticareti yapanları, nakliye sektörünü ve şoförü mağdur eden uygulamalar niçin yapılmıştır; yapılanlar hakkında ne düşünülmektedir?

Teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, izin verirseniz...

BAŞKAN – Siz, bakan değilsiniz Sayın Hatinoğlu...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, katkıda bulunacak...

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Bakan cevap verecek.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, Bakanın cevap vereceğinden haberi yoktu, yerinden katkıda bulunacaktı.

BAŞKAN – Efendim, olur mu?!. O zaman, her milletvekili, bakanın yerine çıkar konuşursa olur mu?! Hayır...

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, Bakan, sizin adınıza konuşur.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Bakın, dokuz yıldır, açılan bu kapıdan bugüne kadar motorin gelmiyordu, altı aydır motorin taşınıyor. Problem iki günlük bir anlaşmazlıktan kaynaklanmıştır. Bir haftadır bir problem yoktur, olay düzeltilmiştir.

BAŞKAN – Efendim, şimdi, Sayın Bakan ona cevap verecek.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu’nun, Sarp Sınır Kapısıyla ilgili gündemdışı konuşmasına yanıt vermek üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi, sınır ticareti uygulaması, halen sınır ticaretinin düzenlenmesine ilişkin 27.1.1997 tarihinde yürürlüğe giren; ancak, Resmî Gazetede yayımlanmayan 96/9025 sayılı Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde, toplam 13 ilde bulunan sınır kapılarından Ağrı, Ardahan, Artvin, Edirne, Gaziantep, Hakkâri, Hatay, Iğdır, Kilis, Mardin, Şanlıurfa, Şırnak, Van İllerinde yapılmaktadır. Bu illerimizle Gürcistan, İran, Suriye, Nahcivan ve Irak’la karşılıklı olarak sınır ticareti yürütülmektedir. Söz konusu karar kapsamında yapılan ithalat işlemlerinde, yetkili valiliklerin il değerlendirme kurullarınca düzenlenen uygunluk belgesi aranmakta olup, adı geçen kurul tarafından, sınır ticaretine ilişkin ithal talepleri, il ihtiyaçları dikkate alınarak sonuçlandırılmaktadır.

Sınır ticareti yapılan illerin 1998 yılı ihtiyaçlarının tespit edilmesi amacıyla, 1.12.1997 tarih 6457 sayılı yazımızla, ilgili valiliklerden, il ihtiyacı kriteri çerçevesinde sınır ticaretine konu olabilecek mallara ilişkin listelerin hazırlanarak, 17.12.1997 tarihine kadar Dış Ticaret Müsteşarlığına iletilmesi istenilmiş; ayrıca, il ihtiyacını aşmayacak derecede ithalata uygunluk belgesi verilmesi, ithal edilen eşyanın il dışına çıkarılmaması yönünde azami dikkat ve özenin gösterilmesi hususu vurgulanmıştır.

Diğer taraftan, Dış Ticaret Müsteşarlığına intikal ettirilen, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı elemanlarınca, Sarp Gümrük Kapısında yapılan denetlemelere ilişkin raporlarda, sınır ticareti yoluyla ayda 20 bin ton civarında motorin ithal edildiği hususu, Artvin Valiliğine 13.1.1998 tarih ve 142 sayılı yazıyla bildirilerek, adı geçen valilikten, gerekli incelemenin yapılması, il ihtiyaçlarının ivedilikle Müsteşarlığa gönderilmesi istenmiştir.

Konuya ilişkin olarak Artvin Valiliğinden alınan 23.1.1998 tarihli yazıda, sınır ticareti kapsamında yapılacak motorin ithalatında il ihtiyacının tespitinde esas alınacak kıstas belirtilmediğinden, söz konusu miktarın tespitinde tereddüte düşüldüğü ifade edilmektedir. Adı geçen valiliğin söz konusu tereddütleri üzerine konunun yerinde incelenmesini teminen 5-6 Şubat 1998 tarihinde Dış Ticaret Müsteşarlığınca görevlendiren uzmanın raporuna da istinaden, 12 Şubat 1998 tarih 6895 sayılı yazıyla, Artvin Valiliğine, sınır ticareti kapsamında ithal edilen motorinin il sınırları içerisinde tüketilmeksizin, il dışına çıkarılmasının, sınır ticareti kararına uygun olup olmadığı hususu tekrar sorulmuştur.

Şimdi değerli milletvekilinin belirttiği hususun önemli bir bölümünü, sınır ticareti yapan illerin tümünün yaşadığını belirtmek istiyorum. Mevzuata göre, ithal edilen bu motorinin il sınırları dışına çıkarılmasının, yasa açısından sıkıntı yarattığı ortadadır; ama, ortada bir başka gerçek de vardır: Yöredeki insanların sosyoekonomik durumu ve sorunları, bu yasanın uygulanmasında elastikiyete gereksinim gösterdiği gerçeğini ortaya koymaktadır.

Sayın Metin Arifağaoğlu gibi, Artvin Milletvekilimiz Sayın Süleyman Hatinoğlu’nun da, son bir haftadan beri, konuyla yakın ilgisi vardır. Bu konuyu birlikte yakinen takip ettik ve son üç günden beri, valilikle birlikte alınan tedbirlerle, sıkıntı aşılmış durumdadır. Ümit ediyorum ki, bu konuyla alakalı sıkıntı ve sorunların aşılmasına vesile olacak yönetmelikteki düzenlemeler en kısa süre içerisinde yapılacaktır ve yine ümit ediyorum ki, Artvinlilerin sıkıntı yaşamasına sebep olabilecek durum ortaya çıkmayacaktır.

Bana bu konuda açıklama fırsatı verdiği için, Sayın Arifağaoğlu’na teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Genel Kurula diğer sunuşlar vardır; ancak, sunuşlar çok ve uzun olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1324)

23 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 24 Şubat 1998 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanlığına, Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. – Ürdün’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1325)

25 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 26 Şubat 1998 tarihinde Ürdün’e gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. – İspanya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMMBaşkanı Hikmet Çetin’in vekâlet etmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1326)

2 Mart 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İspanya Kralı Juan Carlos I’in davetlisi olarak 3-5 Mart 1998 tarihlerinde İspanya’ya resmî bir ziyarette bulunacağımdan, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4. – İspanya ve Almanya’ya gidecek olan Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’a, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1327)

27 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 3 Mart 1998 tarihinden itibaren İspanya ve Almanya’ya gidecek olan Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın dönüşüne kadar; Turizm Bakanlığına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. – İspanya’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1328)

27 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 3 Mart 1998 tarihinde İspanya’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6. – Fransa’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1329)

27 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İktisadî İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Tarım Komitesinin Bakanlar Toplantısına katılmak üzere, 3 Mart 1998 tarihinde Fransa’ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar’ın dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

7. – İspanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1330)

27 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 3 Mart 1998 tarihinde İspanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

 

8. – Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1331)

27 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Mart 1998 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan’ın dönüşüne kadar; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergesinin geri verilmesine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

9. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın (6/854) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/313)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 123 üncü sırasında yer alan (6/854) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.

Mehmet Aykaç

Çorum

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 ilâ 11 inci sıralarında, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1166) (S. Sayısı : 509) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 28.11.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı Komisyonumuzca İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla Devletin askerî kuvvetlerini ve adliyenin şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek suçu isnat olunan Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır.

Bu nedenle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Kayseri Milletvekili Abdullah Gül hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum :

(1) 509 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

2. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/911) (S. Sayısı : 510) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 21.9.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun; 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevli memura görevinden dolayı, basın yoluyla hakaret suçu isnat olunan Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Giresun Milletvekili Ergun Özdemir hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum:

3. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/938) (S. Sayısı : 511) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 18.7.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevi kötüye kullanma suçu isnat olunan Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gi-

(1) 510 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(2) 511 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

bi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlılarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum:

4. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/317) (S. Sayısı : 512) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 6.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum:

(1) 512 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

5. – İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/829) (S. Sayısı : 515) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 9.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevli memura hakaret suçu isnat olunan İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum:

6. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/972) (S. Sayısı : 517) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 4.8.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla basın yolu ile hakaret suçu isnat olunan Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını,

(1) 515 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(2) 517 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

7. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/313) (S. Sayısı : 518) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 6.6.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı; Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevini kötüye kullanma suçu isnad olunan Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Komisyonumuza savunma vermek üzere gelen Murat Karayalçın dokunulmazlığının kaldırılmasını ve adil yargılanma olanağı tanınmasını istemiştir. İçtüzüğün 134 üncü maddesinde yer alan “Dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli değildir.” hükmünü gözönünde tutan Komisyon bu hususta milletvekilinin isteminin yeterli olmadığını kabul etmiştir. Bu açıdan dosyanın konusu olan soruşturmanın ağırlığı ve önemi ile kamu yararı dengesinin de Komisyonca değerlendirilmesi yoluna gidilmiş ve isteğe bağlı kalınmaması öngörülmüştür.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasa’nın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnad olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Samsun Milletvekili Murat Karayalçın hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

(1) 518 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum :

8. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/833) (S. Sayısı : 519) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 9.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevi kötüye kullanma suçu isnad olunan Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasa’nın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnad olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum:

9. – Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/854) (S. Sayısı : 520) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 9.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla 2908 ve 2860 sayılı Kanunlara muhalefet suçu isnat olunan Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi’nin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi Komisyonumuza gelerek savunma yapmıştır.

(1) 519 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(2) 520 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Öteki raporu okutuyorum:

10. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/892) (S. Sayısı : 522) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 24.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevli memura görevden dolayı, görevi başında tehdit suçu isnat olunan İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak İzmir Milletvekili Sabri Ergül hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurul’un bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

(1) 522 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Son raporu okutuyorum:

11. – Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/238) (S. Sayısı : 523) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 22.4.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Erzrum Milletvekili Abdulilah Fırat Komisyonumuza gelerek konu ile ilgili sözlü savunma yapmıştır. Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevli memura hakaret suçu isnat olunan Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile Hazırlık Komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak böyle farklı bir statünün amacının onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır.

Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Erzurum Milletvekili Abdulilah Fırat hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bu raporların hepsi de, kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dairdir; 10 gün içinde itiraz olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair tezkereleri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

(1) 523 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

10. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1332)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 26.2.1998 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

“Ankara Milletvekili Agâh Oktay Güner, hastalığı nedeniyle 28.1.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 25 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu, mazereti nedeniyle 14.1.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Hüsnü Doğan, mazereti nedeniyle 20.2.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 19 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre, hastalığı nedeniyle 12.1.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 95 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Bahri Zengin, hastalığı nedeniyle 13.2.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Konya Milletvekili Abdullah Gencer, hastalığı nedeniyle 5.2.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, hastalığı nedeniyle 8.12.1997 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Şırnak Milletvekili Mehmet Tatar, hastalığı nedeniyle 2.2.1998 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,”

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir sayın milletvekilinin ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

11. – İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’ye ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1333)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’ye, İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince, ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının 26.2.1998 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Süleyman Arif Emre bir ameliyat geçirmiştir; arkadaşımıza şifalar diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

12. – Devlet Bakanı Burhan Kara’nın, Pakistan ve Moğolistan’a yaptığı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1334)

26.2.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Burhan Kara’nın, İslamabad’da yapılan Türkiye-Pakistan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Bakanlararası Karma Komisyonu 11 inci dönem toplantısı ile Ulan Bator’da yapılan Türkiye-Moğolistan Karma Ekonomik ve Ticaret Komitesi 2 nci dönem toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte 9-20 Şubat 1998 tarihleri arasında Pakistan ve Moğolistan’a yaptığı resmî ziyarete, Eskişehir Milletvekili Mustafa Balcılar’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

VI. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (10/219) esas numaralı “Kadının statüsünün araştırılarak kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi” konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. :103 2.3.1998

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 170 inci sırasında yer alan (10/219) esas numaralı, kadının statüsünün araştırılarak kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin 10.3.1998 Salı günkü Birleşimde yapılmasının ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Ülkü Güney Salih Kapusuz

ANAP Grubu Başkanvekili FP Grubu Başkanvekili

Turhan Güven Metin Bostancıoğlu

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Oya Araslı Mahmut Yılbaş

CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Beş siyasî parti grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir önerisi vardır; önce, okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının gündemdeki yerine ilişkin ANAP, DSP, DTP, DYP ve FP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 2.3.1998 Pazartesi günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın aşağıdaki müşterek önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımızla arz ederiz.

Mahmut Yılbaş Ülkü Güney

DTP Grubu Başkanı ANAP Grubu Başkanvekili

Salih Kapusuz Turhan Güven

FP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

Metin Bostancıoğlu

DSP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 203 üncü sırasında yer alan 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının, bu kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin aleyhinde konuşmak üzere, Sayın Bekir Yurdagül; buyurun efendim.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kamu çalışanları, sekiz on yıl önce kurdukları sendikalarıyla, gerçekten, Türkiye’nin dört bir yanında tüm işkollarında örgütlendiler ve kamu çalışanları, bugün gelinen noktada, grevli, toplusözleşmeli sendikal bir yasanın çıkarılması beklentisi içerisindeler; fakat, önümüze getirilen Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı, kamu çalışanlarının sekiz on yıllık mücadelelerini yok sayan, mevcut fiilî durumun gerisinde ve kamu çalışanlarını pasifize etmeye yönelik, onları disiplin altına almaya yönelik yeni yasakları beraberinde getiren bir yasal düzenlemedir.

Değerli arkadaşlar, biz, elbette ki, kamu çalışanlarının grevli, toplusözleşmeli sendikal haklara kavuşmasını istiyoruz. Özellikle, bu tasarı komisyonda görüşülürken, tüm siyasî partilerimiz, kamu çalışanlarına, grevli, toplusözleşmeli sendikal hakların verilmesi doğrultusunda düşünce birliği içerisinde olduklarını ifade ettiler; ancak, dediler ki “mevcut Anayasa, grevli, toplusözleşmeli sendika yasasına engel.” Tabiî, bu, Türkiyede tartışılıyor; bilimadamları tarafından tartışılıyor, sendikacılar tarafından tartışılıyor. Gerçekten, bu Anayasa, kamu çalışanlarına, grevli, toplusözleşmeli sendikal hakkı yasaklamış mı; yasaklamamış mı? Bu konuda çok çeşitli düşünceler var. Bana göre, yasaklamamış; çünkü, Anayasada, aksine bir görüş belirtilmemiş. İşçiler için, grevli, toplusözleşmeli sendikal düzenlemeden bahsedilmiş; ama, kamu çalışanları için, Anayasamız bir yasak getirmemiş.

Diyelim ki, Anayasamız, grevli, toplusözleşmeli sendikal düzenlemeye müsait değil...

Değerli arkadaşlar, kamu çalışanları, bu tasarının geçmesini sekiz on yıldır bekliyorlar; grevli, toplusözleşmeli sendikal düzenlemeyi bekliyorlar. Bugüne kadar verilen mücadelenin sonucunda da, gerçekten, bu yasa tasarısının bu şekilde çıkması gerekiyor. Beklentiler ve hedefler o doğrultudaydı; ama, bu tasarıda, ne yazık ki, bu yok.

Değerli arkadaşlar, mevcut fiilî durumun gerisinde, az önce belirttiğim gibi, bu, şu anda, kurulmuş olan iki kamu çalışanı sendikasını kapatan ve 300 bine yakın kamu çalışanını örgütsüz bırakan bir sendikal düzenleme.

Kamu çalışanları diyor ki “bize göre, Anayasa, grevli, toplusözleşmeli sendikal düzenlemeye cevaz veriyor.” Mademki, siyasî partilerimiz, Anayasanın buna engel olduğunu söylüyorlar ve kendilerinin de grevli, toplusözleşmeli sendikal düzenlemeden yana olduklarını belirtiyorlar; oturalım, bu konuda tüm siyasî partilerimiz bir komisyon kuralım. Kamu çalışanları sekiz on yıldır bekliyorlar; üç beş ay daha beklesinler. Biz, Anayasamızda, bazı partilerimize göre engel görülen düzenlemeleri gerçekleştirelim ve ondan sonra, kamu çalışanlarına, çağımıza uygun, demokrasimize uygun ve Türkiye’yi götürmek istediğimiz yere uygun, grevli, toplusözleşmeli sendikal düzenlemeyi yaşama geçirebilelim.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de çalışanların örgütlenmesi, elbette ki çok önemli; ama, Hükümetimizin iki ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu bir tasarı var; öğretmenlere yüzde 18’lik ek zam. Gelin, bu öğretmenlerimize ek zam verecek tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir an önce geçirelim; gelin, işçi emeklilerimizi perişan eden bu intibak yasa tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim ve tek gösterge sistemine geçelim; işçi emeklilerimiz arasındaki ayırıma son verelim; gelin, zorunlu tasarruf sorununu çözelim; çalışanların Zorunlu Tasarruf Fonunda biriken 1 katrilyon liraya yakın paralarını, anaparası ve nemalarıyla, işçisiyle memuruyla tüm çalışanlarımıza iade edelim. Önceliklerimiz, elbette ki bunlar olmalı diye düşünüyorum. Ondan sonra, kamu çalışanlarının sekiz on yıllık mücadelesini yok sayan bu düzenlemeden vazgeçelim ve onlara, layık oldukları grevli, toplusözleşmeli sendikal yasayı sunalım ve bu da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onlara sunduğu bir armağan olsun, onların bu mücadelelerinin karşılığında hak ettikleri bir yasa olsun diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, genelde partilerimiz, hükümetlerimiz kamu çalışanlarının sendikal haklarını çağdaş ve demokratik bir hak olarak görmekten çok, bir maliyet ve bir yönetim sorunu olarak görüyorlar; yani, kamu çalışanına grevli, toplusözleşmeli sendikal hak tanınırsa, kamu yönetimi zorlaşacak, ücretleri baskı altına alma politikalarının yaşama geçmesi kolay olamayacaktır. Oysa, soruna bu boyutuyla bakmak, demokratik ve çağdaş bir bakış açısı olamaz. Sorun, 2 milyona yakın insanın temel demokratik ve ekonomik hakkı sorunudur. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin, olaya, bu çerçevede, bu perspektifte bakması gerektiğine inanıyorum.

Ayrıca, hazırlanan, Kamu Çalışanları Sendikaları Yasa Tasarısı, 2821 sayılı Sendikalar Yasasının çok kötü bir kopyası ve kamu çalışanları bu konuda çok duyarlılar, çok hassaslar; çünkü, sekiz on yıllık mücadelelerini yok sayan bir tasarıyla karşı karşıyalar. Türkiye’nin dört bir yanından gelen telefonlarla, fakslarla bu konudaki tepkilerini alıyoruz. Kamu çalışanları ayaktalar, kamu çalışanları teyakkuz durumundalar.

Gelin, hep beraber uzlaşalım ve Anayasa bu konuda bir engelse, partilerimiz arasında, komisyonlarda oluşan konsensüsü sağlayalım ve Anayasamızdaki değişiklikleri gerçekleştirelim ve kamu çalışanlarına, çağdaş ve demokratik bir yasa sunalım değerli arkadaşlarım.

Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, bu yasa tasarısıyla getirilen, mevcut fiilî durumun ilerisinde hiçbir düzenleme yok. “Toplugörüşme” deniliyor. Zaten, kamu çalışanları, düşüncelerini, çeşitli etkinliklerle, çeşitli platformlarda hükümet edenlere anlatıyorlar, taleplerini bir şekilde iletiyorlar ve hükümetler, bunu dikkate alıyorlar veya almıyorlar. Bu yasa tasarısı yaşama geçerse, bugünkü durumdan farklı bir şey olmayacak; yine, kamu çalışanları, en büyük sendikal örgütleri aracılığıyla, bu taleplerini, hükümet edenlere anlatacaklar, iletecekler. Sonuçta, kararı, yine hükümet partileri verecek, siyasî iktidar verecek; yani, şu anki durumun ilerisinde hiçbir düzenleme getirmiyor bu yasa tasarısı.

Değerli arkadaşlar, evet, çalışanların sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözmesi gerekiyor. Öncelikleri de, elbette ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi belirleyecek; ama, gelin, önce, öğretmenlere yüzde 18’lik ek zammı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim; gelin, zorunlu tasarrufun tasfiyesini gerçekleştirelim, anapara ve nemasıyla beraber, zorunlu tasarrufu, hak sahibi çalışanlara iade edelim; ama, kamu çalışanlarına, hiçbir yeni hak getirmeyen bu yasal düzenlemeyi bir müddet daha bekletelim. Mademki, Anayasanın engel olduğunu söylüyorsunuz, Anayasadaki düzenlemeleri hep beraber yaşama geçirelim ve kamu çalışanlarına, hak ettikleri, çağdaş, demokratik düzenlemeyi hep beraber sunalım.

Bu anlamda, bu, Kamu Çalışanları Sendikaları Yasa Tasarısının, gündemde, en sondan, 4 üncü sıraya alınmasını doğru bulmuyoruz ve bunun, kamuoyunu aldatmaya yönelik, kamuoyuna yanlış bilgiler vermeye yönelik olduğunu “reform” adı altında sunulan bu tasarının, gerçekte, hiçbir reform yönünün olmadığını, yeni hiçbir şey getirmediğini ifade ediyorum.

Hepinizi, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdagül.

Öneri hakkında başka söz isteyen?..

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Lehinde konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılbaş.

Süreniz 10 dakika.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu grup önerisi doğrultusunda, ben de lehte görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzyadım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı, sadece bir grubun ve Hükümetin getirdiği bir teklif değildir. Bu, dört ayrı grup tarafından getirilmiş ve Komisyonca da bir araya getirilerek, bütünleştirilmiş bir tasarıdır. Başta, Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykal ve 39 arkadaşının; takiben, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının; yine, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının teklifleri Komisyonda görüşülmek üzere mezcedilmiş bir kanun tasarısıdır.

Evet; ben de, biraz önceki sözcü arkadaşımızın temennilerine, isteklerine katılıyorum; gönül isterdi ki, grevli bir toplusözleşmeyi bu Meclisten çıkarma imkânımız olsun; ama, orta yerde, 1995 yılında yapılmış olan bir anayasa değişikliğiyle birçok alanda uyum yasası çıkarılmış olmasına rağmen, bu konuda, Anayasamızın 53 üncü ve 54 üncü maddelerinde yapılan değişikliğe rağmen, bir uyum yasası geliştirilememiş, Genel Kurulumuza sunulamamış ve buradan da yasalaştırılarak çıkarılamamıştır.

Kamu çalışanlarının tamamının, bu yasanın çıkması doğrultusunda bir istikamette düşüncesi olduğunu burada ifade etmek, gerçeklere uygun değildir. Tasarının bu haliyle yasalaşmasını arzu eden geniş bir kamu çalışanları grubu da vardır. Danışma Kurulunda bu konu gündeme getirildiğinde, Demokrat Türkiye Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Doğru Yol Partisi ve Fazilet Partisiyle birlikte, bunun, gündemin 4 üncü sırasına alınarak, bir an önce çıkarılıp, yasalaştırılmasının toplumu rahatlatma bakımından uygun olacağı görüşü ağırlık kazandı; ama, biraz evvel, sözcü arkadaşımızın ifade ettiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi bu görüşe katılmadı.

Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğümüz uyarınca, konu Genel Kurulda tartışılırken, yasaların teklifleri, eğer, bir istikamette değiştirilmek isteniyorsa, o konuda öneri getirilerek değiştirilmesi her zaman mümkündür. Biz, bu öneri altında imzası bulunan beş grup olarak, bu yasa tasarısının gündemin dördüncü maddesine getirilerek bir an önce yasalaştırılması ve böylece, kamu çalışanlarımızın büyük bir kısmının heyecanla beklediği bu reform kanunun gerçekleştirilmesi doğrultusunda düşünceye sahibiz; bu yönde alacağımız bir karar, toplumu rahatlatacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum efendim. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılbaş.

Başka konuşmak isteyen?.. Yok.

Öneriyi bir daha okutup, oylarınıza sunacağım:

Öneri:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 203 üncü sırasında yer alan 553 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; bunları sırasıyla işleme koyacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

13. – İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur’un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/787) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/314)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

6.5.1997 tarihinde Başkanlığınıza sunduğum 2/787 esas numaralı Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi, Başkanlığınızca, 9.5.1997 tarihlerinde havale edildiği İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında bugüne kadar görüşülmemiştir. Teklifimin, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurulun gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla. 15.8.1997

Ali Rıza Bodur

İzmir

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu önergeyle ilgili Hükümetin ve Komisyonun herhangi bir söz isteği yok.

Şahsı adına, Sayın Ali Rıza Bodur söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bodur. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir’in Bayraklısını, bilmem, bilmeyeniniz var mı?.. Bayraklı, gerçekten, nüfus yoğunluğu bakımından, ekonomik faktörler bakımından ve sosyolojik olgu bakımından ilçe olmaya hak kazanmış hatta ve hatta geç kalmış güzel bir beldemizdir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifini verirken, geçmiş yıllarda da bütün siyasî partilerimizin ortaklaşa fikir birliğine vardıkları Bayraklı’nın... (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bodur, bir dakikanızı rica edeyim...

Sayın milletvekilleri, arkadaşlarımız Genel Kurul salonunda, hep, ayaktalar. Lütfen, oturur musunuz... Böyle Genel Kurul salonu olmaz efendim; konuşulan anlaşılmıyor.. Arkadaşlar, lütfen oturur musunuz... Oturmayanlar dışarı çıksın.

Buyurun efendim.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Bayraklı’nın ilçe olması konusunda, geçen dönemde de, bütün partilere mensup sayın milletvekilleri yasa teklifi vermişlerdir. Gerçekten, Bayraklılılar, bugün Yüce Meclisin kendilerini ilçe statüsüne kavuşturmasını büyük bir özlemle beklemektedirler; çünkü, Bayraklı’yı tanıyan bütün yurttaşlarımızın, Bayraklı’yı tanıyan bütün milletvekillerinin “zaten orası ilçe olmayı hak etmiş, geçmiş bile” dediklerine tanık oluyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben sözü fazla uzatmadan, oradaki bütün partilerin yerel örgütlerinin düşündaş olduğu, hemfikir olduğu bu teklifin doğrudan gündeme alınmasında tüm siyasî partilerimizin desteğini bekliyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bodur.

Aynı konuda Sayın İsmail Yılmaz da söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (FP sıralarından alkışlar)

5 dakika da size söz verelim.

İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, yerel yönetimlerin yapısal olarak yeni yapılanmalara gittiklerinde, yapısal olarak küçüldüklerinde hizmet itibariyle çevrelerine daha etkin, daha çabuk, daha verimli olduklarını görüyoruz.

Şimdi, İzmir, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti ve yaklaşık 3,5 milyon nüfusa sahip. Bayraklı’nın bağlı olduğu Karşıyaka İlçesi ise yaklaşık 600 bin nüfusa sahip; yani, Karşıyaka İlçesi, doğudaki, belki 15-20 vilayetimizin toplam büyüklüğünde bir ilçe.

Konumu itibariyle, Bayraklı, Karşıyaka’dan fiziksel anlamda uzak, arada bağlantısı olmayan, hizmetlerin çok zor götürüldüğü, daha ziyade dar gelirli, kırsal kesimden gelmiş vatandaşlarımızın yaşadığı bir yer. Hizmetler, Karşıyaka merkezden Bayraklı’ya, maalesef, istenilen ölçülerde götürülmediği için, Bayraklılılar, altyapı ve belediye hizmetleri açısından, merkezî yönetimin hizmetleri açısından, bugüne kadar, istedikleri ve bekledikleri hizmetleri alamamışlardır. Böyle bir yapılanma, Bayraklı için fevkalade önem arz etmektedir; çünkü, Bayraklı, yaklaşık 11 mahallesi, 100 bini aşkın nüfusuyla, yine, Doğuda veya İç Anadolu’daki en az 4-5 vilayetimizin toplam büyüklüğünde bir yapıya sahiptir.

İşte bu önergenin kabulüyle, inşallah, doğrudan gündeme alınması gerçekleştirilecek olan, Bayraklılılara hizmetlerin daha etkin ve yerinde götürülmesi, bu yörenin insanlarına, inşallah, sizlerin de destekleriyle, ilçe olması halinde, yapılacak katkıların daha da fazla olması düşüncesiyle bu önergeye destek vereceğiniz umuduyla saygılar sunuyor; hepinize hayırlı günler diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Doğrudan gündeme alınma önergesi kabul edilmiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

14. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, Şanlıurfa İlinde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/120) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/315)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şanlıurfa İlimizin büyükşehir olması amacıyla verilen (2/120) sıra sayılı kanun teklifi, 29.3.1996 tarihinden beri İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında görüşülmemektedir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine uyarınca doğrudan Genel Kurulun gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Abdulkadir Öncel

Şanlıurfa

BAŞKAN – Bu önergeyle ilgili de Komisyon ve Hükümetin bir söz talebi yok.

Sayın Abdulkadir Öncel’in söz isteği var.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Şanlıurfa İlinde büyükşehir belediyesi kurulması hakkında, tüm Urfa milletvekillerinin imzalarını havi kanun teklifimizin -komisyonda uzun süre görüşülemediğinden- doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihte büyük medeniyet merkezi olan Urfamız, GAP merkezinde bulunması hasebiyle hızla büyümekte ve büyüdükçe sorunları artmaktadır. Son tespitlere göre, ilimiz 1 milyon 313 bin, şehir merkezi 404 bin nüfusa ulaşmış, gezgin nüfusla birlikte 500 bini aşmıştır. Nüfusu 1 milyonu aşan 16 ilden biridir; ancak, Şanlıurfa, devlet imkânlarından yeteri kadar faydalanamamış, altyapısını hazırlayamamıştır. Mevcut belediye imkânlarıyla hizmetlerin tam manasıyla yapılması da mümkün değildir. Şanlıurfa’nın büyükşehir olmasıyla, 3030 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanması, genel bütçe vergi gelirlerinden daha fazla pay alması mümkün olacaktır.

Bu vesileyle, Şanlıurfa hakkında Yüce Meclise genel bilgiler arz etmek istiyorum.

Cumhuriyetimizin en büyük yatırımı olan GAP’ın merkezinde bulunmak, sanıldığı gibi, şehrimize özel katkı sağlamamış, ilave külfetler getirmiştir. Şüphesiz, hayırlı gelişmeler, sevinçle yaşanmaktadır; ancak, nimet-külfet dengesi sağlanamamıştır.

GAP sebebiyle ilave hizmetlerin yapılabilmesi için ek yatırımlara ihtiyaç olup, bu ihtiyaçların karşılanması için GAP fonu oluşturulmalı ve GAP kapsamında kalan tüm illere pay verilmelidir.

GAP sebebiyle, yöreye, özel girişimciler akın etmekte, bunlar çok kârlı işlere girişmekte, yüksek rant elde etmektedir. Büyük müteşebbisin bölgeye gelmesi sevindiricidir; ancak, meydana gelen müspet gelişmelerden, elde edilen enerji ve her türlü millî hâsıladan, şehrin altyapısını hazırlamakta faydalanmak mümkün olmamaktadır. Bu, bir haksızlıktır.

Başta Şanlıurfa olmak üzere, GAP kapsamında bulunan tüm illerin, millî hâsıladan hak ettikleri payı almaları, en tabiî haklarıdır. Bu haktan faydalanmaları için, büyükşehir statüsü kazanmaları gerekir.

Özet olarak, Şanlıurfa, büyükşehir olmanın bütün şartlarını haizdir. Benzer durumda olan diğer illerimizin de, objektif kuralları tespit edilip büyükşehir olmaları sağlanmalıdır. Ümit ediyorum ki, Yüce Parlamento bizden desteğini esirgemeyecektir.

Müsamahanıza sığınarak, Harran Üniversitemizle ilgili bilgi sunmak istiyorum.

Harran Üniversitesi bünyesinde, Fen-Edebiyat Fakültesi, İlahiyat Fakültesi, İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Tıp Fakültesi, Veteriner ve Ziraat Fakülteleri ile Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, çok sayıda araştırma merkezi ve yüksek okullar araştırma uygulama hastanesi bulunmakta, 6 500 öğrenci de öğrenim görmektedir.

Tarımda sağlanan ürün artışı ve organize sanayi bölgesinin tamamlanması sonucu tarıma dayalı yan sanayiin gelişmesi nedeniyle, Şanlıurfa’da 10 bin konut açığı bulunmaktadır.

Köyden ve çevre illerden şehir merkezine yönelen göç nedeniyle çarpık kentleşme oluşmakta, belediye hizmetleri yetersiz kalmaktadır.

Gecekondu önleme bölgelerine, spor ve kültür komplekslerine, turistik tesislere, ilave hastanelere, öğrenci yurtlarına, sosyal ve kültürel etkinlikler için çeşitli sosyal tesislere, konferans ve sergi salonları ile modern fuar alanlarına, yeni bulvarlara, park ve bahçelere, mesire yerlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunların alt ve üstyapıları için büyük nâzım imar planlarına ihtiyaç vardır.

Yukarıdan beri arz ve izahına çalıştığım sebeplerden dolayı, Şanlıurfa İlinin büyükşehir statüsü kazanması zorunlu bulunmaktadır. Şanlıurfamızın büyükşehir olmasıyla oluşacak alt belediyeler eliyle, bu hizmetler daha verimli ve etkin olarak verilecektir.

Siz değerli parlamenter arkadaşlarımın bu imkânı Şanlıurfalılara bahşedeceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

 

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öncel.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Doğrudan gündeme alınma önergesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bazı siyasî parti grupları ile bağımsızların oranlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle, bağımsız milletvekillerine, Plan ve Bütçe Komisyonunda 1 üyelik, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda 2 üyelik düşmektedir. Aday olmak isteyen bağımsız sayın milletvekillerinin yazılı olarak Başkanlığa başvurmalarını rica ediyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçeceğiz; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 6 üyenin seçimi var; uygun görürseniz “Seçim” kısmını öne alalım...

“Seçim” kısmının öne alınmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 6 üyelik için, Adana Milletvekili Sayın İbrahim Ertan Yülek, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba, Kayseri Milletvekili Sayın Nurettin Kaldırımcı, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

VIII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

1. – Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 12 arkadaşı, Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 39 arkadaşı, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış ve 13 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Veli Aksoy ve 20 arkadaşı ile Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy ve 21 arkadaşının, ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 419) (1)

BAŞKAN – Genel Kurulun 26.2.1998 tarihli 60 ıncı Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, ülke kaynaklarının tespiti konusundaki (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 419 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmelere başlıyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

İçtüzüğümüze göre, Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmelerde ilk söz hakkı önerge sahibine aittir; daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre işlem yapılacaktır. Buna göre, her parti grubu adına birer üyeye, Hükümete ve Komisyona söz verilecektir. Bu suretle, Araştırma Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmeler tamamlanacaktır.

Hükümet ve parti grupları adına yapılacak konuşmalar 20’şer dakika, önerge sahipleri adına yapılacak konuşmalar da 10 dakikadır.

Komisyon raporu, 419 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Önerge sahipleri adına; İstanbul Milletvekili Sayın Azmi Ateş.

Grupları adına; Fazilet Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal; Demokratik Sol Parti Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz.

Şahısları adına; İstanbul Milletvekili Sayın Ziya Aktaş.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – DYP Grubu adına, Sayın Halil Yıldız konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Sayın Azmi Ateş, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

(1) 419 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Sayın Ateş’in iki önergede de imzası olduğundan, iki önerge için söz istemişlerdir. Size, 20 dakika süre veriyoruz efendim.

AZMİ ATEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, ülke kaynaklarının araştırılmasıyla ilgili olarak kurulmuş olan Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapor üzerinde görüşmelerde bulunuyoruz. Ben, vermiş olduğumuz iki önergedeki, önerge sahipleri adına görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletimizi, en derin saygıyla selamlıyorum.

Milletin mutluluğu üzerine yemin etmiş milletvekilleri olarak, bu mutluluğu temin edecek imkânları araştırmak, bu imkânları ortaya çıkarmak ve nihayetinde, bu mutluluğu sağlamak en önde gelen görevlerimizdendir.

Ülkemizde, genel olarak, insanımızı ilgilendiren iki husus önplana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, maddî imkânları artırmak; ikincisi ise, kültürel değerleri yaşamak ve yaşatmaktır.

İnsanların maddî imkânlarını geliştirmek, önce, gayri safî millî hâsılayı artırmak, sonra da bunu adil bir şekilde bölüştürmekle mümkündür. Bu, herkesçe kabul edilen bir realitedir.

İkinci hususa gelince; mutluluğa manevî yönden değer katan kültürel hayatın özgün bir ortamda yaşanmasının ifade edilebilmesidir. Bunun için, hürriyetlerin alabildiğine kullanıldığı demokratik bir ortamın oluşmasına ihtiyaç vardır. Demokratik ortamın oluşmasının, gayri safî millî hâsıla ve fert başına düşen millî gelirle çok önemli bir ilişkisi vardır. Dünyada, gayri safî millî hâsılaları ve fert başına düşen millî gelirleri düşük olan ülkelerin insanları, her zaman antidemokratik yönetimle muameleye maruz kalmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında, ülkemiz kaynakları üzerine yapılan bu çalışma, bu araştırma, oldukça büyük bir önem taşımaktadır.

Bazı şeylerin sözünü çok etmekle beraber, maalesef, uygulamasını ya terk ediyor ya da tehir ediyoruz. Bunların birisi, belki de en önemlisi ülke kaynaklarının değerlendirilmesi meselesidir. Sanki, sihirli bir el, bu mevzuları değerlendirmekten bizi alıkoymaya çalışmaktadır. Bu eksikliğin önemini kavrayarak önergelerimizi vermiş bulunmaktayız. Böylece, önergelerdeki imza sahibi arkadaşlar olarak, çok önemli bir görevi ifa ettiğimiz kanaatindeyiz. Bu görevin, şu anda, bu raporun tamamlanmasıyla bitmiş olduğu kanaatinde değiliz; çünkü, bu görev, süregendir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde fertler arasındaki gelir dağılımı dengesizliği had safhaya ulaşmış bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda, yüzde 5’lik hane halkı dilimlerine göre, kullanılabilir gelirin yüzde olarak dağılımında; hane halkı birinci yüzde 5’lik dilimi 1987’de gelirden binde 7 pay alırken, 1994’te bu pay onbinde 69’a düşmüştür; yine, hane halkı yirminci yüzde 5’lik dilimi 1987’de gelirden yüzde 23,1 pay alırken, 1994’te bu pay yüzde 30,34’e çıkmıştır. Ayrıca, arada kalan hane halkı 18 adet yüzde 5’lik dilimlerin hepsinde de gelir payı düşmüştür. Bu duruma göre, yirminci yüzde 5’lik dilimin gelir payı, birinci yüzde 5’lik dilimin gelir payının tam 44 katı fazladır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tablo bize, ülkemizde fakirin daha da çok fakirleştiğini, zenginin ise daha fazla zenginleşmekte olduğunu göstermektedir. Böylece, aradaki uçurum giderek derinleşmektedir.

Ayrıca, yine, bu tablo, bize, ülkemiz insanının gelir azlığından doğan bunalımına, bölüşümdeki adaletsizlikten kaynaklanan ikinci bir bunalımın eklenmekte olduğunu göstermektedir. Böylece, toplumumuzdaki bunalım katmerleşmektedir.

Ülkemizin içinde bulunduğu bu durumu dünyanın değişik ülkeleriyle mukayese etmek mümkündür. Bu mukayese, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Almanya, Fransa veya İngiltere’yle yapılabilir; ama, daha çarpıcı olacağı için bu mukayeseyi İspanya’yla yapmak istiyorum.

1995’te Türkiye’nin gayri safi millî hâsılası 167 milyar dolar iken, İspanya’nınki 559 milyar dolar; 1995’te Türkiye’nin dışticaret hacmi 57 milyar dolar iken, İspanya’nınki 206,9 milyar dolar; ayrıca, 1995 yılında Türkiye’de fert başına millî gelir 2 715 dolar iken, İspanya’nınki 14 263 dolardır. Oysa, 1995 yılında Türkiye’nin nüfusu 61,6 milyon, İspanya’nınki 39,2 milyondur. Ayrıca, Türkiye’nin yüzölçümü 779 bin kilometrekare iken, İspanya’nınki 504 bin kilometrekaredir. Buna mukabil, İspanya’nın ekonomik potansiyeli ülkemizden çok daha iyi durumdadır. Ayrıca, içborç stokomuz devamlı artmakta, dışborç stokumuz ise 85 milyar dolar civarındadır. Ülkemizin bu durumu elem vericidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde enflasyonu azdıran, milletimizin hepsini yakından ilgilendiren, ülke insanları arasındaki barışı zedeleyen, sosyal patlamalara sebep olabilecek olan bu ekonomik kötü gidişe son vermeye katkısı olur düşüncesiyle, ülke kaynaklarının tespiti ve değerlendirilmesi için, arkadaşlarımızla 4 ayrı önerge verdik. Diğer partili arkadaşlarımızın da aynı konuda vermiş oldukları 2 ayrı önergenin de birleştirilmesiyle, bu Araştırma Komisyonu kuruldu.

Ayrıca, 54 üncü Refahyol Hükümeti, işbaşına gelir gelmez, bu konuya verdiği önemin bir ifadesi, bir göstergesi olarak, kaynaklarımızı harekete geçirmek ve bütün partilerin de katkılarını sağlamak amacıyla, Meclis Genel Kurulunda bir genel görüşme açılmasını sağladı.

Aynı zamanda, Komisyon üyesi ve sözcüsü olarak da ifade etmek isterim ki, biz, bu araştırma çalışmalarımızla, sınırlı bir zaman diliminde birtakım zorluklar ve engellere rağmen, yarınlara ışık tutacak olan çok faydalı bilgiler elde ettik; ama, Komisyon üyesi arkadaşlar olarak araştırmayı yeterli bulmamaktayız.

Bu meyanda eksikliğini hissettiğimiz bir başka husus da, ülkemizde, kaynakların tespit ve değerlendirmesiyle ilgili olarak kurumlar arasında koordineli, planlı, programlı bir şekilde yeterli çalışma yapılmadığı veya yapılamadığı kanaatidir. Devlet Planlama Teşkilatı bu boşluğu yeterince dolduramamakta, Millî Prodüktivite Merkezi ise, çalışmalarını firma ve kurumlar bazında yapmakta olup, ülkemizi bir bütün olarak değerlendirememektedir. Bu durum göz önüne alındığında, bütün komisyon üyeleri olarak, ülkemiz açısından çok önem arz eden ülke kaynaklarının tespiti ve ülke ekonomisine kazandırılmasını sağlayacak çalışmaların, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak daimî bir ihtisas komisyonunda ele alınmasının daha doğru olduğu kanaatine varmış bulunmaktayız. Bu nedenle, böyle bir daimî komisyonun kurulması hususu, raporda özellikle Genel Kurulun bilgisine arz olunmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu izahtan sonra, konuşmamı, araştırmanın muhtevasıyla ilgili olarak sürdürmek istiyorum; ama, takdir edersiniz ki, bana tahsis edilen bu kısa sürede ifade etmek istediklerimin hepsini aktarmak mümkün değildir. Ümit ediyorum ki, konuşmacı arkadaşlarımız, konunun bütünlüğü içerisinde önemli gördükleri noktalara temas edeceklerdir. Ben ise, önerge sahiplerinden birisi ve de bu Komisyonun sözcüsü olarak, hiç olmazsa, birkaç noktaya temas etmek istiyorum.

Ülkemizi, içerisinde bulunduğu bu elem verici kötü ekonomik şartlardan kurtarmak, çağdaş gelişmiş ülkelerin seviyesine yükseltmek için, diğer bütün kaynakları da etkin bir şekilde harekete geçirecek olan insan kaynaklarımızı ve potansiyelimizi en verimli bir şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Bugün, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, diğer ülkelerden farklı olarak, çok genç bir nüfusa sahip bulunmaktayız. Bu da, ülkemiz için çok önemli avantaj olup, bunu çok iyi değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyiz. Başarılı bir kalkınma, ancak, insan kaynağının en iyi şekilde kullanımıyla mümkün olabilir. Kalkınmanın temel unsuru olan insan kaynağından en iyi şekilde yararlanabilmenin yolu, tüm bireylerin ilgi, istek, yetenek ve başarılarına uygun eğitim yapmalarından geçer. Eğitim ve öğretimde amaç, dünyadaki değişim sürecini yakalamak, yüksek kalitede insangücü yetiştirilmesini sağlamaktır. İlköğretimden başlamak üzere, öğrencilerin, ilgi, istek, kabiliyet ve başarıları doğrultusunda yönlendirilmesi, temel amaçtır. Ayrıca, ekonominin çeşitli insangücü ihtiyacını karşılamak üzere, orta ve yükseköğretim ve yaygıneğitimde, meslekî ve teknikeğitime ağırlık verilmeli; meslekî ve teknikeğitimin niteliği, katılımcı, yeni ve etken bir sistemle denetlenmelidir.

Aynı zamanda, insan kaynaklarımızın harekete geçirilmesinde en etkin araçlardan birisi de, üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasıdır. Üniversiteler, başta sanayi olmak üzere, bütün sektörlerle üretim ve kaliteye dönük araştırma, geliştirme çalışmalarını sistemli bir şekilde artırmalıdır. Bundan dolayı, eğitimin, belirlenen hedefler ve amaçlar doğrultusunda geliştirilmesi için, ilgili mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergelerimizde imzası bulunan arkadaşlarımız adına, insan kaynaklarımızın en etkin bir şekilde üretime ve ülke kalkınmasına yönlendirilmesi konusunda, az önce arz ettiğim, insan eğitimiyle ilgili olarak, raporda yer alan tespitlerin hepsine katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Bu münasebetle, böyle bir çalışmaya vesile olduğumuz için, kendimizi, ayrıca mutlu hissediyoruz. İnşallah, sonuçları itibariyle de milletimizin mutluluğuna sebep olur; ama, üzülerek ifade edeyim ki, ülkemizde, bugünkü uygulamalar, bu mutluluğa ulaşmaya engel teşkil etmektedir.

Biraz önce önemle üzerinde durduğumuzu ifade ettiğimiz, çocuklarımızı, kabiliyetlerine, ilgi ve isteklerine göre, ülke ekonomisine katkıda bulunmak ve aydınlık yarınlara hazırlamak üzere, 5 yıllık ilköğretimden sonra, yönlendirmeli olarak, en az 6 yıl daha eğitim ve öğretime tabi tutmalıyız; hatta, imkânlarımızı seferber edip, her isteyene üniversite eğitimi yaptırmalıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; oysa, az önce memnuniyetle bahsettiğimiz rapordaki ifadelerin tam zıddına, bugün, ülkemizde, 8 yıllık kesintisiz eğitim adı altında, çağdaş Batı ülkelerinin hiçbirisinde tatbik edilmeyen, tornadan çıkmış, tek tip, ezberci insan yetiştiren, çocuklarımızın geleceklerini karartan bir tatbikatla karşı karşıya bulunmaktayız. Çocuklarımızın kabiliyetlerini felç eden, yarınlarını karartan, yönlendirme imkânını kaldıran böyle bir uygulama, ancak, totaliter, dayatmacı, tahakkümcü rejimlerde mevcuttur. Bu tatbikatın sonucu, sanayi sektörlerinin büyük oranda eleman ihtiyacını karşılayan çıraklık eğitim merkezleri de tarihe karışmaktadır. Bunun neticesinde, ülkemiz, büyük bir işgücü kaybına uğratılmış bulunmaktadır. Ayrıca, böyle bir kesintisiz eğitim mecburiyetinden dolayı, köy çocukları köylere mahkûm edilmekte, Anadolu gençliğinin önü kesilmektedir.

Benzeri bir tatbikat da, bugün, üniversitelerimizde, inancının gereği başını örten kızlarımıza reva görülmekte; saçları uzun, sakallı çocuklarımızın da, baskıcı, yasakçı bir zihniyetle okuma hakları ellerinden alınmaktadır. Şimdi, soruyorum sizlere; Böyle çağdışı bir uygulamayla, özgür bir insan, girişimci, katılımcı bir insan yetişir mi?..

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu durum, bize, 1945 öncesi dünyadaki mukaddes devlet anlayışını hatırlatmaktadır. Halbuki, Batı, 1945 sonrası Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı, Helsinki Nihaî Senedi gibi sözleşmeleri yürürlüğe koyarak bireysel hak ve özgürlükleri yüceltmiştir.

Bu durum, kâmil anlamda demokrasi demektir. Biz ise, hem 1945 öncesi yönetim anlayışını uyguluyoruz hem de bunun adına demokrasi diyoruz. Oysa, demokrasi, Batı’da doğru dürüst uygulandığı ülkelerde çözüm üretir ya da bu üretime fırsat verir; bizde ise tehdit üretiyor. Ortalıkta “asarım, keserim, kapatırım” diyen eli kamçılılardan geçilmiyor.

Burada, bir arkadaşımızın gündemdışı konuşmasında da vurguladığı gibi, halk, demokrasinin ve ona dayalı siyasetin öznesi mi, nesnesi mi; millet, bu işin neresinde; onun iradesi ne işe yarıyor ve nerede geçerli?.. Demokrasinin uygulandığı her ülkede her şey hukukun emrindedir; doğru olan da budur. Bizde ise, en başta hukuk olmak üzere, her şey siyasetin emrindedir; ama, hangi siyasetin; siyaset üretmekle görevli olanların ürettiği siyasetin değil, siyaset yapmamakla yükümlü olanların ürettiği siyasetin emrindedir.

Yargıtay 4 üncü Ceza Dairesi Başkanı Sayın Doç. Dr. Sami Selçuk bir makalesinde “hukuk uygulaması, bağımsız, özerk bir yargının elinde değilse, her şey boşunadır” diyor ve William E. Connolly’nin kitabından alıntı yaparak, devamla “hukuktaki, adaletteki adaletsizlik izini temizleyen bir şey bugüne değin bulunamamıştır” ifadesini vurguluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi soruyorum sizlere... Böyle, hukukdışı uygulamaların olduğu bir ülkenin yönetimi, insanına nasıl bir millî heyecan vererek onu gayrete getirip de üretime katkısını maksimize edebilir!..

BAŞKAN – Sayın Ateş, 1 dakikanız var efendim.

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Hay hay efendim.

Halbuki, kaynağın ortaya konulmasında, işlenmesinde, bilimsel katkılarla geliştirilmesinde, dünyanın her köşesine uzanan tanıtımlarla ihracatının gerçekleştirilmesinde bu millî heyecana ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, hukukun üstünlüğü anlayışının hâkim olduğu toplumlarda yönetimler demokratiktir; yönetenle, yönetilenler, el ele, gönül gönüle vererek, ülke kaynaklarını insanın emrine tahsis etme seferberliği içerisindedirler; böylece, halk, yönetime seyirci olmaktan kurtulup, katılımcı olarak, üretime, yönetime katkıda bulunabilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; lütfen, bitirir misiniz; çünkü, konuşacak daha çok arkadaş var.

AZMİ ATEŞ (Devamla) – Bitirmek üzereyim efendim.

Umudumuz odur ki, milletimiz, yaşadığı bunca badireden sonra, tecrübe ve sağduyusuyla ara dönemleri kısa sürede atlatarak, hukuk merkezli bir devlet anlayışına kavuşsun. İşte o zaman, belirlenen bu hedeflere doğru yol alınacak, üretim mekanizmaları harekete geçirilecek; böylece, mukayese edilen ülke, yerini, referans alınan ülkeye bırakacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama son vermeden önce, özellikle bir hususu da burada belirtmekte fayda mülahaza etmekteyim. Raporda, zaruretlerden dolayı, kısaca özetlenmiş hususlar, inşallah, kurulacağını ümit ettiğimiz daimî komisyonda detaylı olarak ele alınır ve dinamik olarak takip edilir. Böylece, ülkenin madenleri, petrolü, suları, sıcak suları, toprak ürünleri, hayvancılığı, ormanları, hedeflerine uygun olarak, en verimli bir şekilde değerlendirilir. Bunların en kısa zamanda gerçekleşmesi dileğiyle, bu çalışmada emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.

Yine, önerge sahipleri adına, Sayın Mehmet Elkatmış; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Görüşülmekte olan, 419 sıra sayılı, ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusundaki Meclis Araştırma Komisyonu raporu üzerinde önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimiz, Türkiye’nin çok zengin olduğunu, her yönden birçok madenlerin bulunduğunu, madenin her çeşidinin olduğunu, tabiî kaynaklarımızın çok zengin olduğunu biliriz; ama, bunların nerelerde olduğunu, bunlardan nasıl faydalanacağımızı, maalesef bugüne kadar doğru dürüst tespit etmiş değiliz; doğru dürüst tespit edilmediği de şuradan bellidir ki, bunlardan gerektiği kadar faydalanamıyoruz ve ne acıdır ki, bu kadar büyük zenginlik içerisinde, ülkemiz, bugün, ekonomik sıkıntılar içerisinde bocalamaktadır; iç ve dışborç, devleti tehdit eder vaziyettedir.

İşte, bu sıralarda, böyle bir önergenin, çeşitli partilere mensup arkadaşlarımız tarafından verilerek Türkiye Büyük Millet Meclisimizde müzakere edilmesi, kabul edilmesi, bir komisyon kurulması ve bu komisyonda da böyle bir raporun hazırlanması iyi olmuştur. Bundan dolayı, bütün üye arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Ben, başından sonuna kadar raporu tetkik ettim; gerçekten de, rapor çok güzel hazırlanmış. Bu rapora katkısı bulunan bütün değerli arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, onlara teşekkür ediyorum; ancak, Meclisimizde çeşitli araştırma komisyonları kuruluyor, çeşitli raporlar hazırlanıyor; fakat, bu raporlar, tam ve kâmil manada olmuyor; bunun, tabiî ki, çeşitli nedenleri vardır ve arkadaşlarımız da, raporlarda bunlardan bahsetmişlerdir. Bir kere, süre azlığı bunun en büyük nedenidir. Gerçekten de, son İçtüzük değişikliğinde süre azamî dört aya indirilmiştir. Bana göre, şahsen, bu bir hata olmuştur; bu sürenin tekrar artırılarak makul bir süreye çıkarılmasında fayda vardır diye düşünüyorum.

Yine, araştırma komisyonlarının hiçbir yaptırım gücü yoktur; komisyonlara bu yaptırım gücünü vermek gerekir; verilmediği takdirde -bu raporda da belirtiliyor, daha evvel kurulan birtakım komisyonlarda da bunu yaşadık- birtakım bilgiler gelmiyor, çağrılan kişiler dahi gelmiyor. Hatırlarsınız, Susurluk Araştırma Komisyonu olarak çalışmalara başladığımızda -örnek olarak söylüyorum- Jandarma Komutanı Sayın Teoman Koman gelmedi; gelmediği gibi, zehir zemberek bir yazı da yazdı; ama, biz, hiçbir şey yapamadık, beyanı da alamadık. Onun için, komisyonlara mutlak surette bir yaptırım gücü getirilmeli; bir yaptırımları olmalı ki, daha güzel, daha faydalı çalışmalar yapabilsinler.

Yine, bir eksiklik de şudur: Komisyonlar, gayet güzel raporlar hazırlayıp veriyorlar -bu raporda gayet güzel, biraz evvel de bahsettiğim gibi- ancak, bunlardan gerektiği kadar faydalanılmadığı kanaatindeyim; rapor okunuyor, müzakere ediliyor ve arşive kaldırılıyor; içinde ne yazıldığını ve bu rapor üzerinde ne yapmak gerektiğini ilgililerin değerlendirdiğini de, ben şahsen zannetmiyorum; neden değerlendirilmediğini de şuradan biliyorum: Mesela, bizim hazırladığımız Susurluk Komisyonu raporunda çok faydalı bilgiler olmasına rağmen, ben, değerlendirilmediği kanaatindeyim; olaylar da, zaten değerlendirilmediğini gösteriyor. Onun için, raporların verilmesi, komisyonların kurulması önemli değil; önemli olan, bu raporlardan faydalanılmasıdır.

Şimdi, bu rapor üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum. Raporu genel olarak çok olumlu buluyorum, çok güzel tespitler yapmışlar. Bu tespitlerin dışında -hepsinden de daha önemli- istatistikî bilgiler de vermişler. Bu bilgilerden, elbette ki, bütün çalışmalarımızda faydalanacağız. Rapora, öncelikle insan unsuruyla başlanması da, ayrıca takdir edilecek bir durumdur; çünkü, bir ülke kaynağının en önemli unsuru insandır. İnsan olmadığı zaman, insan unsurunun bulunmadığı bir yerde, diğer kaynakların zenginliği hiçbir işe yaramaz; zaten, bunları değerlendirecek olan, faydalanacak olan da insandır. Raporun, insandan başlaması çok önemlidir; bundan dolayı, arkadaşlarımızı, yine, ayrıca tebrik ediyorum.

Tabiî, insan deyince, akla eğitim gelir. Eğitim konusuna, benden önce konuşan değerli arkadaşımız değindiği için, değinmeyeceğim; ama, maalesef, Türkiye’de, doğru dürüst bir eğitim yapılmadığı da hepimizce bilinmektedir ve son günlerde de, bunu, daha müşahhas olarak görüyoruz. Kılığından kıyafetinden dolayı üniversitelere alınmayan, işyerlerine alınmayan kişilere rastlıyoruz; bu, gayet ilkel bir tutumdur; bunu yapanları da, bu zihniyette olanları da buradan kınıyorum.

Yine, iş, sadece eğitimle de kalmıyor; eğitimin dışında, ar-ge çalışmalarına, yani, araştırma geliştirme çalışmalarına büyük bir önem vermemiz gerekiyor; ama, görüyoruz ki, 1995 yılında, gayri safî millî hâsıladan ar-ge çalışmalarına ayrılan pay sadece binde 38’dir; bu, 1996 yılı bütçesinde büyük oranda artırılmıştır, yüzde 1’i bulmuştur; ama, bu yeterli değildir; bundan dolayı da, zaten, Türkiye, çok az olduğu için, yerinde sayıyor. Şunu da vurgulamak gerekir: ar-ge çalışmalarına ayrılan para da, özel sektör tarafından değil, genellikle kamu sektörü tarafından, devlet tarafından ayrılmaktadır; bu da, ayrı bir noksandır.

Yine, raporda, vakıflar, kültür ve tabiat varlıkları konusunda da bir araştırma yapılmış.

Değerli arkadaşlar, biz, ülke olarak, çeşitli kültürlere başşehirlik yapmışız ve çok çeşitli kültürler bizim ülkemizde hüküm sürmüştür; bu yönden, ülkemizde hem çeşitlilik hem zenginlik vardır; ama, maalesef, bunu da, biz, gerektiği kadar değerlendiremiyoruz.

Ormancılık ayrı bir konudur; buna da çok geniş şekilde değinilmiş. Ormanların millî gelir içindeki payı, maalesef, sadece binde 90’dır; halbuki, ülkemizde 8,3 milyon kişi orman köylüsüdür ve orman alanlarımız da 20,2 milyon hektar olup, bunun yüzde 44’ünün verimli, yüzde 56’sının da verimsiz olduğu söyleniyor ki, bu, üzücü bir tablodur. Orman köylümüze birtakım yeni imkânlar tanınmalı ve onların durumu iyileştirilmelidir. Verimsiz orman alanlarının da mutlak surette ıslah edilmesi lazımdır.

Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına rağmen ve ülkemizin her tarafında birçok akarsu ve göl olmasına rağmen, maalesef, bunlardan da faydalanamamaktayız. Arkadaşlarımız, raporda bunları da gayet güzel değerlendirmişler. Bunlardan, en azından enerji yönünden faydalanmamız gerekir. Kendi özkaynakları göz önüne alınmadan yapılacak bir enerji politikası doğru olmaz. Biz, bugün, hidroelektrik potansiyelimizin sadece yüzde 29’unu kullanmaktayız ve on yıllık periyot içerisinde, enerji tüketimi içerisindeki payı, maalesef, yüzde 49’dan yüzde 40’a inmiştir.

Balık nesli tükenmiş durumdadır.

Sulama yeteri kadar yapılamamaktadır.

Navlunumuzun yüzde 85’ini yabancı ülkelerin gemileriyle yaparak onlara 2 milyar dolarlık bir ödemede bulunuyoruz ki, bu, bizim için, en azından, büyük bir ayıptır.

Raporda, Tuz Gölüyle ilgili bir bölüm var; onu da memnuniyetle karşılıyorum. Benim yolumun üzerinde olduğu için, devamlı, gidip gelirken görüyorum, Tuz Gölü kuruyor; acilen bir tedbir alınması gerektiğine inanıyorum.

Jeotermal enerjiden de faydalanamadığımız herkesçe malumdur. Jeotermal enerjiden, kaplıca, enerji ve ısıtma yönünden faydalanmaktayız. Mesela, benim ilimin Kozaklı İlçesinde jeotermal enerji var; bu enerjiyle şehrin ısıtılması için yatırım yapıldı; birkısım tesis yapıldı; geriye kalan kısım atıl vaziyette duruyor. Buraya da, Hükümetimizin, acilen el atıp yardımcı olmasını diliyorum.

Tabiî, rapor çok geniş... Ülke kaynakları, sadece bu raporda belirtilen kadar da değildir; onu da raporda arkadaşlarımız belirtmişler; birçok hususlar da var. Mesela, kendi ilimde yerin altında soğuk hava depoları var; ama, devletimizin buraya, bu konuya el attığını ben şahsen görmedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; lütfen, 1 dakika içinde konuşmanızı tamamlayın; çünkü, konuşacak daha çok arkadaşımız var.

Buyurun.

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla)– Bitiriyorum Sayın Başkan.

Soğuk hava depoları gerçekten de ülkemiz için büyük bir değerdir, kaynaktır. Türkiyede yetişen bütün limon, patates -ki, bizim bölgemiz yüzde 45’ini karşılıyor- burada depolanmaktadır; ama, devlet, hiçbir şekilde yardımcı olmadığı gibi, özellikle de, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu vasıtasıyla her türlü engeli çıkarmaktadır.

Çıkarılan diğer madenler konusunda da... Mesela, bizim orada çok geniş pomza yatakları vardır, bir kısmı çıkarılmaktadır; fakat, gelişigüzel çıkarılmaktadır; pomza çıkarılan arazi ıslah edilmemekte, öyle bırakılmakta ve bir yerde, faydadan çok zarar meydana getirmektedir. Bu madenler işletilirken, hiç değilse, ıslah edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elkatmış , süreniz bitti.

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elkatmış.

Önerge sahipleri adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Fazilet Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Ünal, süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 419 sıra sayılı araştırma komisyonu raporu üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz araştırma raporu, daha önce Genel Kurulda birlikte değerlendirilmesi kararlaştırılan 6 önergeyi de ihtiva etmektedir. Bu 6 önergeden birincisi, ülke kaynaklarının tespiti ve değerlendirilmesi; ikincisi, sıcak su kaynaklarının daha verimli kullanılmasının sağlanması; üçüncüsü, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılması; dördüncüsü, mermercilikle ilgili sorunların incelenmesi; beşincisi, altın işletmeciliğinde kullanılan yöntemlerin araştırılması ve altıncısı ise, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin tespit edilmesiyle ilgilidir. Görüldüğü gibi, konu oldukça geniştir. Sayın Mustafa Ünaldı ve 12 arkadaşının vermiş olduğu, ülke kaynaklarının tespiti ve değerlendirilmesiyle ilgili araştırma önergesi, öbür önergeleri de kapsamaktadır.

Raporda, kısa da olsa, hemen hemen bütün konulara temas edilmiştir. Komisyon titiz ve dikkatli bir çalışma yapmıştır. Bu vesiyle, başta Komisyon Başkanı Sayın Mustafa Ünaldı olmak üzere, komisyondaki üye arkadaşlarıma burada teşekkür etmek istiyorum.

Ancak, raporu incelediğimizde görülecektir ki, Maden Tetkik Arama ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlükleri ile kısmen Orman Bakanlığı dışında, bazı kamu kurum ve kuruluşlarından, komisyonun kuruluş gayesine uygun bilgi almak mümkün olmamıştır.

Ayrıca, önemli görevler üstlenen birkısım kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmalarında mevcut durumu muhafaza ettikleri, ileriye dönük yeterli proje üretemedikleri, hem kendi içinde hem de diğer kuruluşlarla istenilen seviyede koordinasyon sağlayamadıkları görülmüştür.

Bununla beraber, bazı yerleri bulanık da olsa, ülke kaynaklarının genel bir fotoğrafının çekilmesi, pratiğe yönelik bir çalışmaya yardımcı olması açısından fevkalade önemlidir. Daha da önemlisi bu kabil çalışmalar hükümetler için de yol gösterici mahiyettedir.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, yıllardır ülkemizde ranta dayalı bir ekonomik model uygulanmaktadır. Geçen dönemde, rant ekonomisinden reel ekonomiye yumuşak bir geçiş yapılmak istenmiştir; ancak, çıkarları zedelenen birtakım çevreler isyan edince, maalesef, bu teşebbüsler akim kalmıştır.

Bu Hükümet, bilinen güç odaklarıyla uyum içinde görünse de, ekonomik göstergeler pek de iç açıcı değildir; içinde bulunduğumuz ekonomik tablo bunu teyit etmektedir. Ülke kaynaklarını ekonomiye kazandırma konusunda ciddî bir çalışma yapılmazsa bu tablonun değiştirilmesi de mümkün görünmemektedir.

Mevcut tabloya kısaca göz atarsak, hemen borç ve faiz sarmalıyla karşı karşıya kalırız. İçborç faizi, ilk defa olarak, gayri safî millî hâsılanın yüzde 11’ine kadar çıkmıştır. Bu rakam, 1997 yılında yüzde 6,8 idi. 1998 bütçesinden ödenecek faiz tutarı ise, 6 katrilyondur; konsolide bütçenin yüzde 40’ını teşkil etmektedir. Bu oran, 1997 yılında yüzde 28,5 idi. 1998’deki vergi gelirlerimiz 9 katrilyondur; bunun yüzde 70’i faize gidecektir ve 9 katrilyonluk transfer harcamalarını, ancak, toplanan vergiler karşılayabilecektir. 1998’de yatırıma sadece 1 katrilyon para ayrılmıştır. Bütçenin üçte 1’i ise, carî masraflara ve personel harcamalarına gitmektedir. 1998 bütçesi, 4 katrilyon açıkla bağlanmıştır; ancak, bu açık, göründüğü kadarıyla, daha da artacaktır. 1997 Eylül sonu itibariyle dışborç 84,5 milyar dolar, 1997 Aralık sonu itibariyle içborcumuz da 6,3 katrilyon liradır. 1998 yılında, 8 katrilyon lira borç ödenecektir ve ayrıca, 12 katrilyon lira da yeni borç yapılacaktır. 1998 yılının ilk üç ayı içerisinde de 1,1 katrilyon faiz ödenecektir.

1998 yılında, 29 milyar dolar ihracat, 50 milyar dolar kadar da ithalat hedeflenmiştir. Almanya’nın 520 milyar dolar, Japonya’nın 400 milyar dolar, Güney Kore’nin 125 milyar dolar ihracatı dikkate alınırsa, bizim 29 milyar dolarlık ihracatımız, gerçekten çok komik kalmaktadır; İtalya ve Fransa, bu rakamı, sadece turizm sektöründen elde etmektedir.

1998 yılında, büyüme hedefi yüzde 3 olarak alınmıştır. Bu hedef, 65 milyon nüfusa sahip bir Türkiye için, gerçekten ideal bir hedef değildir. En azından, yüzde 7-8 civarında bir büyüme hedeflenmesi lazımdır; çünkü, millî gelirdeki 1 puanlık artışın 70-80 bin civarında kişiye yeni iş imkânı sağladığı düşünülecek olursa, konunun önemi daha iyi anlaşılır.

1998 yılı gayri safî millî hâsıla hedefi, 49 katrilyondur; ortalama dolar hedefi de 240 bin lira olarak alınmıştır; ancak, bugünkü kura baktığınız zaman, dolar 230 bin lirayı aşmış bulunmaktadır. Bu hesaba göre, gayri safî millî hâsılamız 205 milyar dolar olacaktır.

Fert başına düşen gelirde dünyada 50 nci sırada bulunmaktayız ve paramız, maalesef, dünyadaki en geçersiz, en değersiz paraların arasında yer almaktadır. Artık, ekonomiyi, yalnız, borç ile zam ve vergiyle götürmek mümkün görünmemektedir; mutlaka, reel ekonomiye geçmek lazımdır. İşte, bugün görüştüğümüz ülke kaynaklarıyla ilgili rapor, Hükümet için çok güzel bir fırsattır. Raporun eksikliği olabilir; ama, Hükümet isterse, süratli bir şekilde, ülke kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda bir dizi tedbir alabilir; gerektiriyorsa, yasal düzenlemeleri yapabilir. Bu konuda biz, Fazilet Partisi olarak yardımcı olacağımızı belirtmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, raporu incelediğimiz zaman göreceğiz ki, Türkiye, her bakımdan büyük yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahiptir; ancak, bu imkânları, bugüne kadar, rantabl ve rasyonel bir şekilde kullanabildiğimizi söylemek mümkün değildir.

Örneğin tarım: Bugün, ülkemiz bir tarım ülkesi olmasına rağmen, dışarıdan et ithal edilmektedir, tarım ürünleri ithal edilmektedir. Optimal şartlarda, yeterli ve zamanında tarımsal girdiler kullanılması halinde Türkiye’de, elbette ki, tarımsal faaliyetlerdeki verim artacaktır. Gelişmiş ülkelerle mukayese ettiğiniz zaman -bitkisel üretimde üçte 1, hayvansal ürünler üretiminde de dörtte 1 nispetinde- Türkiye’nin, maalesef, çok düşük bir seviyede olduğunu görüyoruz. Şu anda, 4,2 milyon hektar saha nadasa bırakılmaktadır. Bugün, dünyada, gelişmiş ülkelerde, artık nadasa bırakmak yoktur. Gerçi, birkaç yıldan beri, nadası daraltma projeleri uygulanmaktadır; ancak, şu anda, yeterli bir seviyeye geldiğini söylemek de mümkün değildir.

Sulanan saha 4,6 milyon hektardır; halbuki, bugün, Türkiye’de, ekonomik olarak sulanabilecek saha 8,5 milyon hektardır. Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın toplamı, yani, yılda kullanılabilir toplamı 110 milyar metreküptür; bunun 12 milyar metreküpünü yeraltı suyu teşkil etmektedir. Biz, bu 110 milyar metreküp suyun yılda yaklaşık 30 milyar metreküpünü kullanabilmekteyiz; geriye kalan 80 milyar metreküp suyu kullanamıyoruz ve bu suyumuz, maalesef, ya göllere kavuşmakta ya nehirlere veyahut da denizlere akıp gitmektedir; tedbir alınmaz ve büyük oranda ekonomiye katma değer sağlaması hususunda bazı çalışmalar yapılmayacak olursa, maalesef, bu tabloyu da değiştirmek mümkün değildir.

Bugün, ülkemizin büyük projelerinden GAP, aslında, hemen üzerinde durulması, acilen tedbirler alınması gereken bir projedir; 7’si Aşağı Fırat, 6’sı Dicle havzası olmak üzere 13 projeden ibarettir. Projenin bedeli 32 milyar dolardır; şimdiye kadar harcanan para 13 milyar dolar olmuştur ve 19 milyar dolara daha ihtiyaç vardır. 2005 yılında realize edilmesi halinde -ki, o şekilde programlanmış- 3,5 milyon insana iş imkânı sağlanacaktır; tamamlandığında 1,7 milyon hektar arazi sulanacaktır; bunun manası şudur: Yetmiş yıldan beri, Türkiye’de, Devlet Su İşleri tarafından, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından ve halk sulamaları kanalıyla sulanan sahanın yüzde 40’ını oluşturmaktadır ve ayrıca, yılda 27 milyar kilovat /saat de elektrik üretecektir. Projenin bitmesi için, yılda, yaklaşık 2,5 milyar dolara ihtiyaç vardır ve Hükümet, acilen, bu kaynağı da bulmak durumundadır.

Ayrıca, İç Anadolu Bölgesini ilgilendiren, Karaman’ın ovasının bir kısmını veya Konya Ovasını içine alan, Ankara, Eskişehir gibi illerimizi de kapsayan, KOP dediğimiz, Konya Ovası ve Orta Anadolu Projesi de derhal devreye sokulmalıdır; DAP dediğimiz, Doğu Anadolu Projesi ve aynı şekilde, KAP dediğimiz, Karadeniz Projesi de hemen, acilen devreye sokulmalıdır.

Balıkçılık konusunda da, hemen şunu ifade etmemiz mümkündür: Bugün, ülkemizde, büyük bir potansiyel vardır; üç tarafımız denizlerle çevrilidir ve 8 333 kilometre kıyı şeridimiz vardır. 26 milyon hektar su ürünü üretim sahamız mevcut olmasına ve ayrıca 1 247 balık türümüz bulunmasına, 1 100 içsu kaynağımız bulunmasına ve toplam 178 bin kilometre uzunluğunda nehrimiz olmasına rağmen, maalesef, ülkemizde bir yılda üretilen balık miktarı 650 bin tondur; tedbir alınması halinde, bu, çok rahat bir şekilde, 1 milyon tonu aşabilir ve basit bir hesap yapacak olursak, bundan dolayı da ekonomiye, yaklaşık, 1 milyar dolarlık bir katmadeğer sağlanabilir.

Ormancılık konusunda da aynı şeyleri söylemek mümkündür. Şu andaki 20,2 milyon hektarlık orman sahamızın 8,8 milyon hektarı verimli, 11,4 milyon hektarı da verimsizdir. İşte, bu 11,4 milyon hektarın, ağaçlandırılması suretiyle ekonomiye kazandırılması ve ayrıca ülkemizin hammadde ihtiyacını gidermek, ithalatı önlemek ve dolayısıyla döviz tasarrufu sağlamak da mümkündür.

Bunun dışında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yetişen pistasiye (pistacia) ve kaparis (caparis) denilen -antepfıstığı da bunun içerisinde olmak üzere- bu bitkiler ve ağaç türleri, gerçekten ekonomiye çok rahat bir şekilde katmadeğer sağlayabilecek durumdadır.

Değerli milletvekilleri, demin de ifade ettiğim gibi, üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen, maalesef, denizcilik konusunda da çok geri kaldık. Deniz ticaret filomuz, dünya sıralamasında, 7 milyon dwt ile 23 üncü sırada bulunmaktadır. 96 milyon dwt ile Liberya 1 inci sırada yer alırken, 79 milyon dwt ile Panama 2 nci sırada, 46 milyon dwt ile Yunanistan 3 üncü sırada, 36 milyon dwt ile Japonya 4 üncü sırada, 35,5 milyon dwt ile Güney Kıbrıs 5 inci sırada bulunmaktadır. Dışticarete konu yüklerimizin yüzde 85’i deniz yoluyla taşınmaktadır. Biz, bir yılda, yabancı gemilere, navlun ücreti olarak 2 milyar dolar ödüyoruz. Halbuki, bu filomuzu güçlendirmemiz mümkündür. Bizim tersanelerimiz, şu anda, yurtdışına gemi yapıyorlar. Kamu ve özel sektör olmak üzere, toplam gemi inşaat kapasitesi 488 bin dwt olmasına rağmen, maalesef, türlü sebeplerle, bunun, ancak yüzde 10’unu değerlendirebiliyoruz. Teorik bakım onarım kapasitesi ise 6,6 milyon dwt’dir. Halen, denizcilik sektörü, ekonomiye 5 milyar dolarlık bir katkı sağlamaktadır. Bu tedbirler alındığı takdirde bu rakamın 2-2,5 katına çıkacağı, yine, uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, madencilik konusuna değindiğimiz zaman, gerçekten, ülkemizin madencilik konusunda çok zengin olduğu ortaya çıkacaktır.

Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğünün araştırmasına göre, Türkiye, maden çeşitliliği yönünden, dünyada ilk 10 ülke arasında bulunmaktadır. Maden rezervlerinin parasal değeri ise, 3 trilyon dolar kadardır. Şu anda, biz, bunun, ancak ve ancak binde 1’ ini ekonomiye kazandırabiliyoruz ve 50 çeşit madenin üretiminden, yılda 2 ilâ 2,5 milyar dolar katmadeğer sağlayabiliyoruz. Bunun gayri safi millî hâsıla içindeki payı da yüzde 1,5’tir. Eğer madencilik sektöründe ciddî tedbirler alınacak olursa, rahat bir şekilde, bu payı yüzde 12’ye çıkarmak mümkündür; bu da 22 milyar dolara tekabül eder.

Bor tuzları itibariyle, Türkiye’de, rezerv 1,8 milyar tondur -Türkiye, dünyanın en önemli ülkelerinden biri- ve üretim miktarı, yılda 2 milyon tondur; ancak, 500 bin ton kadarı ihraç edilmektedir. Eğer, rezervi parasal olarak değerlendirecek olursak, bunun değeri de 384 milyar dolardır.

“Trona” dediğimiz doğal soda ise, yine aynı şekilde, 1979 yılında Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından bulunmuş ve şimdiye kadar da işletmeye açılmamıştır. Rezerv miktarı 233 bin tondur. Dünyada, Amerika’dan sonra, ikinci trona yataklarıdır. Dolayısıyla, Amerika’ya bu konuda rakiptir; uzun yıllar, Türkiye’nin ve Avrupa’nın ihtiyacını karşılayabilecek durumdadır. Geçen dönem, yılda 2 milyon ton trona işlemek üzere teşebbüste bulunulmuştu. Şu anda, inşallah, bu Hükümet, konu üzerinde duracak olursa, sanıyorum, ekonomiye çok büyük bir katkı sağlamış olur.

Mermer konusu, yine aynı şekilde, bazı arkadaşlarımızın önergede belirttikleri en önemli konulardan biridir. Bugün, Türkiye’de, mermer rezervi 5 milyar metreküptür -ton itibariyle ifade edecek olursak, 14 milyar tondur- üretim miktarı yılda 280 bin metreküptür, tüketimse 200 bin metreküptür.

BAŞKAN – Sayın Ünal, bir dakikanız var efendim.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Parasal değer olarak ifade ettiğimiz takdirde, 160 milyar dolarlık bir değeri mevcuttur ve dünya mermer yataklarının yüzde 42’si Türkiye’de olmasına rağmen, ancak ve ancak, 91 milyon dolarlık bir ihracat yapabilmekteyiz. İtalya, bu konuda çok fakir olmasına rağmen, bizden almış oldukları blok şeklindeki bazı mermerleri işleyerek satıyor ve bundan, yılda 3,5-4 milyar dolar civarında para kazanıyor. O bakımdan, mermerle ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünal, süreniz bitti; 1 dakikada konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Tabiî.

Mermer üreticilerinin bu sorunlarına Hükümetin eğilmesi halinde, gerçekten, ülkemize, en azından 4 veya 5 milyar dolar civarında bir katmadeğer sağlayacağı muhakkaktır.

Değerli milletvekilleri, sözümü burada noktalarken, hemen şunu ifade etmek istiyorum: Böyle bir tedbir alınması halinde, yılda, tahminî olarak, 30 milyar dolarlık bir katmadeğer sağlanacaktır. Bu da -millî gelirimiz, 205 milyar dolar olarak söylendi- aşağı yukarı, yüzde 15’lik bir kalkınma hızına tekabül etmektedir; firesini çıkarsak, yüzde 10’luk bir katmadeğer sağlamak demektir.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

DSP Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır Sayın Büyükyılmaz.

DSP GRUBU ADINA MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerine kurulan araştırma komisyonunun Demokratik Sol Partili üyesi olarak huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin kaynaklarını, üç ana kategoride toplayabiliriz: Yeraltı kaynaklarımız, yerüstü kaynaklarımız, insan kaynaklarımız.

Komisyona tanınan süre içerisinde, yeterli olmasa da, bazı araştırmalar yaptık. Bunları size aktarıyorum.

Yeraltı kaynaklarımız ve madenlerimizle ilgili olarak MTA’yla yaptığımız çalışma sonuçları şöyle:

Bugünkü durum itibariyle, madencilik sektörünün Türkiye ekonomisinde fazla bir yeri olduğu söylenemez. Oysa, madencilik, gelişmiş ülkelerdeki gibi, Türkiye’nin kalkınmasında lokomotif olabilecek önemli bir sektördür.

Madencilik, birim sermaye başına en yüksek katmadeğer yaratan bir sektördür; sanayiin ana hammadde girdilerini sağlar ve sanayiin gelişebilmesi için uygun temeli oluşturur; emek yoğun bir sektör olup, istihdam yaratmak için, sanayi ve hizmet sektörlerine göre, kişi başına daha az yatırım gerektirir.

Madencilik faaliyetleri genellikle kırsal kesimde yürütüldüğünden, kente göçü önleyici bir rol üstlenebilir. Madencilik yapılan bölgelere, yol, su, elektrik gibi altyapı hizmetleri, çoğunlukla madencilikle gider. Madencilik, bölgesel kalkınmayı hızlandırır.

Gelişmiş ülkelerde, madenciliğin gayri safî millî hâsıla içindeki payı oldukça yüksektir; Amerika Birleşik Devletlerinde 285 milyar dolarla yüzde 4,2; Almanya’da 85 milyar dolarla yüzde 4. Ülkemizde ise, madenciliğin gayri safî millî hâsıla içindeki payı 2,2 milyar dolarla yüzde 1,2’dir.

Kuşkusuz, Türkiye’nin maden rezervi, bugün, keşfedilmiş olanlar değildir. Şu ana kadar, jeolojik yapıya bakılarak, Uşak ve Kütahya dışındaki illerde, beklenenden daha az çeşit maden bulunduğu tespit edilmiştir. Bu da, daha çok yatakların bulunduğu varsayımını getirmektedir.

1996 yılında yapılan İkinci Madencilik Kongresinde açıklandığı üzere, Türkiye’nin bugünkü değerleri itibariyle rezervleri -keşfedilecekler hariç- 2 trilyon dolardır. Maden kaynaklarımızdan daha fazla katmadeğer elde edebilmek, onlardan daha akılcı yararlanabilmek için şu tedbirler önerilmektedir:

Halen yürürlükte olan 3213 sayılı Maden Yasasında sudan sebeplerle ruhsatın iptal edilmesinden bahsedilmesi, yatırımcıları ürkütmektedir. Ruhsat iptali yerine, para cezalarının getirilmesi daha uygun olacaktır.

Düşük kâr, yüksek faiz, riski yüksek olan madenciliğe yatırımı önlemekte; dolayısıyla, bu yüzden, ancak yüksek tennürlü, düşük maliyetle işletilebilen yataklar işletmeye alınmakta, bunların da sadece zengin kesimleri üretilmekte ve böylece, çoğu madenlerimiz ekonomiye kazandırılmadan telef olmaktadır.

Maliye Bakanlığımızın hazırladığı vergi oranlarının düşürülmesi, olumlu bir katkıdır; çünkü, maden sektörü, diğer kurumlardan farklı olarak, yüzde 5 devlet hakkı, yüzde 5 madencilik fonu, yüzde 2 de mücavir alan payı ödemektedir.

Madencilik yatırımları büyük finansman istediğinden, madencilik fonu tüzelkişiliğe kavuşturulmalı ve bu fon, üreticiden değil, tüketiciden alınmalıdır. Rezervin ipoteği karşılığında kredi verilmesi uygun olacaktır. Büyük entegre yatırım projelerinde yabancı sermaye ve teknolojiden yararlanma yolları aranmalıdır.

3213 sayılı Yasada, devlet hakkının, işletme brüt kârının yüzde 5’i olarak alınacağı belirtilmekte; bu nedenle, yabancı şirketler üretimlerini çok cüzi bir kârla -ya da kârsız- bir başka ülkedeki şirketine devredip bundan kurtulmaktadır. Halbuki, eski maden kanununda olduğu gibi, devlet hakkının, satış sırasında cevherin satış değeri üzerinden alınması daha doğru olacaktır.

Maden aramalarının desteklenmesi ve teşviki; ülkemizin çeşitli ölçeklerde jeoloji, jeofizik ve jeokimya haritalarının hazırlanması; maden kaynaklarının envanterinin tutulması; teknolojik sorunların çözülmesi; MTA’nın güçlü bir yapıya kavuşturulması; 3213 sayılı Yasada değişiklik yapılarak, MTA’nın, ruhsatlı ruhsatsız tüm sahalarda, kendisi ruhsat almadan ve sahibinin iznine gerek olmadan, ruhsat sahibinin çalışmalarını engellememek ve bir hak talep etmemek koşuluyla faaliyet göstermesi sağlanmalıdır.

Ruhsat sahiplerinin faaliyetleri sırasında elde ettikleri arama yönünden önemli haritalama, sondaj analiz verilerinin belli bir süre sonra MTA’ya vermeleri zorunluluğunun getirilmesi, verilerin bütünleştirilmesi ve saklanması bakımından çok önemlidir.

Maden arama, dağ başlarında, ailesinden uzak, karda, kışta, sıcakta, çamurda, çok zor bir iştir. Bu personel, 657 ile etkili bir çalışma yapmaz, yapamaz. Ücretlerde iyileştirme hizmete göre olmalıdır. Eldeki tecrübeli elemanlar emekliye ayrılmadan yeni personel alınarak tecrübeler onlara aktarılmalı; yoksa, acısı sonra çıkar.

Kendi kaynaklarımızı değerlendirebileceğimiz yeni teknolojiler geliştirmek için teknoloji araştırmalarına büyük kaynak aktarılmalı, MTA ile üniversiteler arasında işbirliğine gidilmelidir. Kurulu tesislerde eskimiş teknolojiyi yenileme yatırımlarında yerli araştırmacı kuruluşlardan yararlanılmalıdır.

Madenlere dayalı sanayiin güçlendirilmesi gerekir. Madenleri işleyecek sanayiler olmadan madencilik gelişemeyeceği gibi, işlenmemiş maden satarak zenginleşen ülke de yoktur. Hammadesi bol çıkan ve dış piyasayla rekabet edebilecek, üstünlük sağlayabilecek sanayi kolları teşvik edilmelidir.

Teknolojinin eski olması ve bazı madenlerin ayrıştırılması ve saflaştırılmasında en büyük girdinin enerji olması dolayısıyla enerjide sübvansiyona gidilmesi, demiryolu ağının ve limanlarımızın da uygun hale getirilmesi ve bağlantılarının kurulması, madenciliği teşvik edecektir.

Madenciliği kısıtlayan mevzuat basitleştirilmeli ve tek elde toplanmalıdır.

Devlet, özelleştirmeyle işin içinden çekilirken, hakem rolü üstlenmelidir. Millî çıkarlar mutlaka gözetilmelidir.

Üreticilerin, iç pazarda serbest, dış pazarda müşterek hareket etmelerini sağlayacak düzenlemeler yapılabilir; müşterek ihracat firmaları kurulabilir. Böylece, ekabet yüzünden oluşan zararlar önlenir.

Özelleştirmelerde blok satışdan ziyade, devlet, iç ve dış özel sektör güçlü kombinasyon oluşturabilir.

Genellikle maden işleten şirketlerimiz küçük şirketlerdir. Küçük şirketlerin güç birliğine gitmeleri teşvik edilmelidir. Böylece, rezerv ve sermayeleri daha güçlü, çağdaş bilgi ve teknolojiden yararlanan, bilgi ve teknolojinin önemini kavramış, onu satın almaya değer bulan, çağdaş anlamda profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen, çok dinamik kuruluşlar doğabilir. Böylece, bilgi ve teknikten yoksunluktan dolayı telef olan madenler de kurtulur.

Özel ihtisas bankaları, madenciliğimiz için yararlı olacaktır.

MTA’nın yurt dışında da faaliyetlerde bulunabilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması, maden borsasının kurulması, madenciliğimiz için yararlı olacaktır.

Jeotermal eneji konusuna gelince: Hazırlanmış bulunan jeotermal enerji yasasının çıkmasıyla MTA’nın aramacılık alanındaki sıkıntısı ortadan kalkacak; jeotermal enerji, ısısına göre entegre olarak kullanıldığından dolayı, ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır. Jeotermal enerji, elektrik enerjisi elde etmede, yün ağartmada, tabaklamada, karbondioksit elde etmede, konut ısıtmalarında ve sera ısıtmalarında kullanılmaktadır. Şu anda arama faaliyetleri yetersizdir; arama çalışmalarına yeterli kaynak aktarılmalıdır. Jeotermal enerji yasası, bunun için çok önemlidir.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, tamamen özelleştirilmeli ve devletten alacakları ödenmelidir, daha hızlı hareket edebilen bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Yeraltından yerüstüne çıktığımız zaman şunları görüyoruz: Yarım kalmış sanayi yatırımları: 118’i doğu ve güneydoğuda olmak üzere 194 adet tesis yarım kalmış, üretime geçememiş durumdadır. Toplam kredi ihtiyacı 67 trilyon civarındadır. Bu tesisler faaliyete geçtiği zaman yıllık 119 trilyon katmadeğer üreteceği hesaplanmaktadır. Bu kaynak temin edilmez ise yatırılmış olanlar da atıl kalacağı için, ülke kaynakları yönünden tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunun içerisine gireceğini sanıyorum.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla yaptığımız çalışmalarda, değindikleri konular şöyledir:

Tarım politikalarının oluşturulması ve geliştirilmesinde, çiftçi, meslek odaları, üniversiteler ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının işbirliği içinde olmaları zorunludur.

Arazi toplulaştırılmasının tamamlanarak arazi kullanım planlamasının yapılması, optimum arazi büyüklüklerinin oluşturulması, tarım ürünlerinin modern pazarlama yöntemleriyle değerlendirilmesi, toprakların erozyon ve yanlış kullanımdan kurtarılması, tarım sektöründe eğitimli ve bilgiyi satın almaya değer bulan çiftçi tipinin oluşturulması, su kaynaklarından en bilinçli şekilde yararlanılması, üretici birliklerinin kurulması, tarıma modern teknolojinin girmesi, tarım ve hayvancılığın birlikte yapılması, işletmelerin küçülmesinin önüne geçmek için miras hukukunda tarım arazileri konusunda yeni düzenlemelerin getirilmesi...

Ayrıca, sulamanın yüzde 75’lere çıkarılmasının, devlet üretme çiftlik ve haralarının örnek işletmeler haline getirilmesinin tarımın ülke kaynaklarına katkısını üç kat artıracağı ifade edilmiştir.

İnsanımızın, gözüyle görmeden bir işe başlamadığı düşünülecek olursa, Tarım Bakanlığı, Orman Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığının işbirliğiyle otoyol kenarlarına yapılacak ceplere, teşvik edilen ürünlerin yetiştirileceği örnek çiftliklerin, bahçelerin serpiştirilmesi veya hayvan besi yerlerinin konulması, bu hayvan çeşitlerinin ve bitki çeşitlerinin yayılmasına yardımcı olacaktır. Aynı durum balıkçılık için de düşünülebilir.

Orman Bakanlığının vermiş olduğu brifingde, ormanlarımızın millî gelire katkısı binde 9 olarak ifade edilmiş; orman alanı gözüken 20,2 milyon hektar alanın ancak 8,8 milyon hektarı verimli orman, geri kalanın ise kayıtlara “bozuk orman” yahut da “orman” diye geçtiği belirtilmiştir. Şiddetle, hızlı bir şekilde ağaçlandırmaya ihtiyaç vardır.

Orman içi ve çevresinde 8 milyon civarında insanımız yaşamaktadır. Bunların çoğunluğunun ormanla ihtilafı vardır. Bu ihtilaflar giderilmeli, orman köylüsü sosyal güvence altına alınmalı, alternatif geçim kaynakları geliştirilmelidir.

İkincil orman ürünleri, ham olarak değil, işlenmiş olarak satılmalıdır.

Bozuk orman alanlarında bulunan “sakızlık” yahut “menengiç” denilen ağaçlara antepfıstığı aşılanması durumunda, üç beş yıl içerisinde çok büyük girdiler sağlanacaktır. Aynı şekilde, bozuk zeytinliklerin aşılanması, kıraç yerlere kapari ekilmesi ülke ekonomisine büyük katkıda bulunacaktır.

Ağaçlandırma, sadece orman ürünü elde etmek için değil, en büyük sorunlarımızdan olan erozyonun önüne geçmek için de çok önemlidir. Bu sayede, barajlarımızın ömrü de uzayacaktır.

Tarım alanlarında, tekniğine uygun, rüzgâr kırıcı olarak kavak ekilmesi durumunda, yıllık 2 milyon metreküp kavak üretilebileceği tahmin edilmektedir.

Bütün bunlar, azımsanamayacak kaynaklar sağlayacaktır; tahminî, birkaç tane Irak boru hattı getirisi nispetinde.

Vakıf arazilerinin ve personel, araç gereç yokluğundan rantabl işletilemeyen emlâkin satılması, gecekondulaşmayı önlemek bakımından da hazine arazilerinin derhal parselasyonunun yapılarak satılması, hem üretimi artıracak hem de önemli bir kaynak olacaktır.

Sayın milletvekilleri, dört aylık çalışma süremizde, elimizden geldiğince yoğun çalışarak bir rapor hazırladık. Şimdi, her parti sözcüsü, bu rapordan kendince önemli küçük pasajlar alarak aktarıyor. İşte, bir israf daha. Her sözcü çıkıp yirmi dakika bu rapordan okusaydı, sanıyorum, raporun tamamı okunur, sizlere de daha detaylı bilgi sunulmuş olurdu.

Değerli arkadaşlarım, sizlere, DSİ’den, Köy Hizmetlerinden, TTK’dan, TKİ’den, TÜBİTAK’tan bahsetmeye fırsat kalmadı.

Değerli arkadaşlarım, ülke kaynaklarının en önemlisi insandır. Az önce isimlerini verebildiğimiz ve veremediğimiz kaynaklar, insan için gereklidir ve insan tarafından hizmete sunulur. İşte, bu sonuçlar, insan eğitim ve öğretimiyle yakından ilgilidir. İyi eğitim görmüş ve bilgiyle donanmış insanlar, kaynak bulmakta ve bu kaynakları insanlığın emrine sunmakta zorlanmazlar. Onun için, bizlerin üzerinde durması gereken konu eğitimdir. Eğitim, insan için beşerî bir sermayedir.

Eğitim konusunda sayısal yönden önemli gelişmeler sağlanmasına rağmen, kalite yönünden aynı şeyleri söylemek zordur. İş piyasasının ihtiyacına uygun insangücü yetiştirme ve bölgelerarası dağılımı bakımından sorunlar devam etmektedir.

Millî Prodüktivite Merkezinin bu konulardaki tavsiyelerini sıralarsak, yarım saat sürer. Millî Prodüktivite Merkezinin önerileri, mutlaka dikkate alınmalıdır.

Sayın milletvekilleri, henüz, sanayicilerimizle görüşmedik; tüccar, esnaf, sanatkârlarımızla, köylümüzle, sendikalarımızla, tüketici ve üretici birliklerimizle görüşemedik; vatandaş ali, vatandaş ahmetle görüşemedik; basınımızla, medyamızla, yazarlarımızla, çizerlerimizle görüşemedik.

Sonuç olarak, kaynak üretimi, dinamik bir karaktere sahiptir; bu Komisyon, sürekli bir komisyon olmalıdır ve diğer komisyonlara tabandan gelen konuları sevk ederek takip etmelidir; vatandaşla yasaların, vatandaşla yönetmeliklerin, vatandaşla bürokrasinin uygunsuzluklarına çareler üretmelidir der, bu Komisyonun daimi komisyon yapılması konusunda vereceğiniz destekler için, şimdiden, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükyılmaz.

ANAP Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Alkan; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA AHMET ALKAN (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Yüce Meclisin değişik partilere mensup milletvekillerince, ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin olarak verilen altı ayrı önergenin birlikte ele alındığı (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bilvesile, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Rapor üzerinde görüşlerimizi arz etmeden evvel, akademik bir heyet disiplini ve anlayışı içinde çalışan Komisyon üyelerine ve Sayın Başkana huzurlarınızda teşekkürü zevkli bir görev addediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Komisyonun kuruluş amacı, ülkemizin maddî ve manevî kaynaklarını, bilimsel verilere dayanarak, rantabl ve rasyonel bir şekilde ekonomiye kazandırmak için gerekli araştırmaları yapmak ve neticede, millî gelirin artırılması, refahın yaygınlaştırılması, sosyal adaletin sağlanması, bölgelerarası karaktere sahiptir; bu Komisyon, sürekli bir komisyon olmalıdır ve diğer komisyonlara tabandan gelen konuları sevk ederek takip etmelidir; vatandaşla yasaların, vatandaşla yönetmeliklerin, vatandaşla bürokrasinin uygunsuzluklarına çareler üretmelidir der, bu Komisyonun daimi komisyon yapılması konusunda vereceğiniz destekler için, şimdiden, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükyılmaz.

ANAP Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Alkan; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA AHMET ALKAN (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Yüce Meclisin değişik partilere mensup milletvekillerince, ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin olarak verilen altı ayrı önergenin birlikte ele alındığı (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bilvesile, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Rapor üzerinde görüşlerimizi arz etmeden evvel, akademik bir heyet disiplini ve anlayışı içinde çalışan Komisyon üyelerine ve Sayın Başkana huzurlarınızda teşekkürü zevkli bir görev addediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Komisyonun kuruluş amacı, ülkemizin maddî ve manevî kaynaklarını, bilimsel verilere dayanarak, rantabl ve rasyonel bir şekilde ekonomiye kazandırmak için gerekli araştırmaları yapmak ve neticede, millî gelirin artırılması, refahın yaygınlaştırılması, sosyal adaletin sağlanması, bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi doğrultusunda yapılan çalışmalara katkıda bulunmak olarak açıklanmıştır. Bu amaç, süresi ve çalışma şartları kısıtlı bir komisyon için, oldukça iddialı bir tespittir; kapsamı oldukça geniş, bir tür ülke planlama çalışmasının hedefleri olarak ortaya çıkmıştır. Bu, şüphesiz, Komisyonun kuruluş amacından ve çok sayıda, sınırlı konuda verilmiş önergelerin birleştirilerek, Komisyonun önüne, bütün ülke kaynaklarının tespiti ve ekonomiye kazandırılması gibi devasa bir konuyu koymaktan da kaynaklanmıştır. Bu sebepledir ki, raporun sonuç bölümünde, Komisyonun çalışmalarının tamamlanması bir yana, yeniden çalışmalarına devam edebilmesi için sürekli bir ihtisas komisyonuna dönüştürülmesi önerilmektedir. Bu itibarla, konunun cesameti ile bir araştırma komisyonun, çalışma usul, imkân ve zamanı arasındaki çelişki, Komisyonun çalışmalarının en önemli handikabı olarak tebarüz etmiştir.

Komisyon, çalışma metodu olarak, muhtelif kamu kuruluşlarından, ülke kaynaklarıyla ilgili bilgi toplamaya yönelmiştir. Böylece, kaynakların tespitinden, ilgili kurumlarınca bilinen veya tespit edilmiş olan kaynakların, Komisyonun bilgi bankasına toplanması gibi bir algılamayla yola çıkılmıştır. Örneğin, vakıflarla ilgili olarak, Vakıflar Genel Müdürlüğünden hem kaynak envanteri hem de bu kaynakların, Komisyonun amaçları doğrultusunda ülke ekonomisine kazandırılması hususunda öneriler alınmıştır. Bu önerilerden bir bölümü, Komisyonun çalışmaları devam ederken, vakıflardan sorumlu Devlet Bakanlığınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiş, kanun çıkarılıp yürürlüğe de girmiştir. Şimdi, bugün huzurlarınızdaki raporda, bu kanunda yer alan bazı hükümler, öneri olarak bulunmaktadır.

Bu çelişkiyi de, Komisyonumuzun yaşadığı zorluklardan biri olarak ifade etmekte fayda görüyorum ve araştırma komisyonlarının çalışma alanlarının sınırlandırılmasında, bu tecrübeden, gelecekte yararlanılacağını ümit etmek istiyorum. Yöntem konusunda yaşadığımız bu iki temel zorluğu ifade ettikten sonra, ayrıntılarda kaybolmamaya gayret sarf ederek -çünkü, konu, kapsamı itibariyle buna çok müsait- Komisyonumuzun çalışmalarından elde ettiğimiz önemli başlıkları bilgilerinize sunmak dileğindeyim.

Sayın Başkan, değerli üyeler; ülkemiz, gerçekten, maddî ve manevî kaynaklar bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Bütün Türkiye için araştırmadım -total bir kaynak tespiti yapılabildi mi, bilmiyorum; oldukça zor- ama, kendi seçim bölgem, kendi şehrim Konya’da, sadece Maden Tetkik ve Arama kurumu tarafından yapılan, bugüne kadar tespit edilebilen yeraltı kaynaklarının tüvana malzeme olarak değerinin 325 milyar dolar olduğunu söylersem, Türkiye’nin kaynak zenginliği hakkında zannediyorum bir fikir vermiş olurum. Sadece bu rakam bile -kaldı ki, Konya, maden yatakları bakımından son derece sınırlı bir ilimizdir- ülkemizin ne denli zengin kaynaklara sahip olduğu hakkında bize fikir veriyor. Ama, bu kaynakların yeteri kadar kullanıldığını söylemek imkânına sahip değiliz. Böylesine yeraltı zenginliği olan Konya’nın, doğrudan ihracatının 200 milyon dolarda kalması, büyükşehirlerle bağlantılı, yani dolaylı ihracatının tahminî 500 milyon dolar seviyesinde bulunması, bu kaynaklardan yeterince yararlanamadığımızın açık göstergesi. Peki, neden?.. İşte, Komisyonumuzun çalışmalarında belki de en önemli sonuç, bu sorunun cevabı olmuştur; ancak, hemen ifade edeyim ki, bu cevaplar da, konunun kapsamıyla orantılı olarak kapsamlı ve ülkenin hemen her gün üzerinde konuşulan temel problemleriyle bağlantılı olmuştur. Bu temel problemleri çözmeden ülkemizde verimli kaynak kullanımını da sağlamak mümkün gözükmemektedir. Bu cümleden olarak: Birincisi, devletin yeniden yapılandırılması zarureti bir kere daha ortaya çıkmıştır. Devletin ekonomideki denetleyici ve yönlendirici konuma çekilmesi ve özelleştirmenin teşviki, kurumlararası görev ve yetki dağılımının yeniden ve rasyonel düzenlenmesi, kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması başta olmak üzere hantal devlet yapısının terk edilmesi, kaynakları verimli kullanabilmenin önşartı olarak görülmektedir; raporumuzda da bu tevsik edilmiştir.

İkincisi, ülke kaynaklarını kullanan kamu ve özel sektör kuruluşlarının önünde ya yasal engeller bulunmaktadır ya da yasal boşluklar. Sistemdeki tıkanıklığın aşılabilmesi için, ciddî bir hukuk ve idare reformuna ihtiyaç vardır. Yine, bu incelemenin ve araştırmanın önemli sonuçlarından biri de, içinde bulunduğumuz hukuk düzeninin yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacıdır.

Üçüncüsü, kaynakları ekonomiye kazandırmak kadar, onları verimli kullanabilmek de önemlidir. Bunun için, üretim-tüketim sürecinde verimliliği artıracak, sürece hız ve potansiyel kazandıracak malî düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bu düzenlemeleri yapmadan, kaynakları rasyonel bir şekilde harekete geçirecek finansmana kavuşma imkânı da yoktur. Faizde, repoda ve dövizde yoğunlaşan sermayeyi yatırıma yönlendirecek malî reformlar, kaynak kullanımının önündeki ciddî engellerden biri olmaya devam etmektedir.

Dördüncüsü, her ülkenin olduğu gibi, bizim de en önemli kaynağımız insan kaynağıdır; kalkınmanın temel göstergesi de insandır, insana yapılan yatırımdır, insanın yaşayış biçimidir. 21 inci Yüzyılın bilgi ve proses çağı olacağı, bu çağı bugünden yaşamaya başladığımız her zeminde en sık kullanılan sözler haline geldi. Öyleyse, Türkiye, 21 inci Yüzyılda ortaya koyduğu dünya devleti olma iddiasına sahip çıkacaksa, bu yarışı görmezlikten gelemez, bu yarışın dışında ve uzağında kalamaz. Dikkat buyurunuz, hızla dünyanın en zenginlerinin isimleri değişiyor; dünyanın en zengin ve güçlü firmaları yer değiştiriyor; sanayie ve sınaî üretime dayanan kişi ve kurumların yerini, bilgi ve teknoloji üreten ve bunları pazarlayan kişi ve kurumlar alıyor; yani, insan, tarihin her döneminden daha çok öne çıkıyor; onun beyninde sakladığı bilgi ve bilgiyi üretime dönüştüren proses, ülkelerin en önemli ve kıymetli potansiyeli haline geliyor. O halde, bizim, ülke olarak, üzerinde hassasiyetle durmamız gereken olgu, bu bilgi ve prosese hükmeden insanı yetiştirmek olmalıdır; ama, nasıl...

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunu, yüzde 46’sı tarım, yüzde 22’si sanayi ve yüzde 34’ü hizmet sektöründe istihdam edilen bir toplum yapısıyla gerçekleştiremezsiniz. Bunu, çalışabilir nüfusunun yüzde 20’sine yakını işsiz olan, çalışanlarının 38- 43 yaşında emekli olduğu, iflas etmiş bir sosyal güvenlik sistemi içerisinde yapamazsınız. Bunu, tabanı ile tavanı arasında ilçe bazında 130 kat farklılık bulunan bir gelir dağılımıyla yapamazsınız. Bunu, araştırma geliştirme faaliyetlerinde bütçesinde fon ayrılmayan sanayi yapısıyla da yapamazsınız. Bunu, kapısında 2 milyon gencin beklediği, 80 kişilik sınıflarda, lise şartlarından geride imkânlarla eğitim vermeye çalışan üniversitelerle hiç yapamazsınız. Bunu, sırtını dünyaya dönmüş, ufku sadece kendi ikbaliyle sınırlanmış, kısır içpolitik çekişmelerle günlük endişelerin zindanına hapsolmuş siyasîlerle ve o siyasîlerin nabzına göre şerbet vermekle makamını koruma gayreti içerisindeki bürokratlarla da yapamazsınız. Bu olumluzlukları artırmak mümkün; ama, bu araştırmanın ortaya koyduğu en önemli sonuç, bize göre, ihmal ettiğimiz insan ve onun eğitimi konusunun yeniden, acilen ve önemle ele alınması gereğidir.

Bu ülkenin geleceğini kurtacak potansiyel, insan kaynağıdır; genç, rekabete açık ve eğitilmeye ehil nüfusudur; ancak, bu nüfusun iyi ve doğru yetiştirilmesi esastır, şarttır. Artık, Türkiye, sokakta işsiz binlerce ziraat mühendisi, jeolog, maden mühendisi varken, yeni ziraat, maden, jeoloji fakülteleri açan ya da var olan fakültelere gece bölümlerini ekleyen ülke olmak yanlışından hızla kurtulmak zorundadır. Yapılması gereken, öncelikle de bu konunun araştırılması olmalıdır.

Esasen, bu Komisyonun görev alanını çok geniş bulan Grubumuz, sadece insan kaynaklarımızın araştırılması, ülkemizi bilgi ve bilgi ötesi çağa taşıyacak neslin yetiştirilmesini sağlayacak eğitim planlamasının tartışılması amacıyla, daha dar kapsamlı bir araştırma önergesini Yüce Meclise kısa sürede sunacaktır. İnanıyorum ki, bu sınırlı önerge değerli milletvekillerince desteklenecek ve geleceğin Türkiyesini teslim edeceğimiz neslin daha iyi eğitimi bu çatı altında ayrıntılarıyla tartışılıp, en doğru kararlar üretilecektir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; sonuç olarak, Komisyonumuz, zor bir görevi yerine getirmeye çalışmıştır. Tespit edilen problemler ve önerilen çözümler, geneli itibariyle, ülkemizin kalkınma sürecinde yaşadığı temel problemlerle örtüşmektedir. Geleceğin Türkiyesinin ihtiyaçlarına uygun, dünyayla rekabete hazır bir nesil yetiştirilmesi açısından, öncelikle insana yönelme zarureti vardır. İnsana yatırım, bizim en çok ihmal ettiğimiz konu olmaya devam etmektedir. Bu eksikliğin en kısa zamanda giderilmesi, hepimizin en temel görevidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimize Yüce Mevla’nın lütfu olan bu cennet ülkenin, bu muhteşem coğrafyanın kaynakları, bize ve çocuklarımıza yetecek kadar zengindir. Geliniz, el ele verip, bu kaynakları en verimli şekilde kullanabilmenin çarelerini arayalım; bizlere emanet edilen bu ülkeyi ve çok büyük fedakârlıklarla, zorluklarla kurduğumuz cumhuriyeti, çocuklarımıza daha güçlü, daha müreffeh olarak devredebilmek için, maddî manevî kaynaklarımızı harekete geçirelim.

Bugün, işbaşında bir azınlık hükümeti var; beğenir ya da beğenmezsiniz, sever ya da sevmezsiniz; ama, iyiniyetle, bugün bu raporda ifade edilen pek çok hususu hayata geçirmek için, çoğunluk hükümetlerinden daha samimî ve daha cesur bir gayretin içerisinde olduğunu teslim etmek mecburiyetindesiniz. Geliniz, özellikle, bu tedbirlerin hukukî ve yapısal değişim boyutunu oluşturan kanun tasarılarına destek verelim; milletimizin faydasına olan ve yıllardır her partinin gerçekleştirmek için gayret sarf ettiği bu reformları hayata geçirelim. Bu ülke bizim ve gidebileceğimiz bir başka yer yok.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alkan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Halil Yıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Yıldız, süreniz 20 dakika.

DYP GRUBU ADINA HALİL YILDIZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporu üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk ekonomisinde kaynakların harekete geçirilebilmesi, bir başka ifadeyle, sürekli ve sürdürülebilir bir büyüme ortamının temini için, bugün, mevcut meselelerimizin tespiti ve çözüm tekliflerinin geliştirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizin, gerek bu potansiyelden gerekse coğrafî ve kültürel konumundan yeterince yararlanabilmesi için, uzun dönemli bir perspektifi içine alan stratejileri geliştirmesi şarttır.

Konuşmamda, Türk ekonomisinin mevcut meselelerinden bazıları ve bunlara ait çözüm teklifleri ile harekete geçirilebilecek kaynaklar ve yapılabilecek düzenlemeler üzerinde durmak istiyorum.

Ülkemizin sorunlarının başında yüksek enflasyon gelmektedir. Ülkemizde yaşanmakta olan enflasyonun, kamu açıkları ve bu açıkların finansmanından kaynaklanan talep yönlü ücret, faiz ve kurlardaki gelişmeler sonucunda oluşan maliyet yönlü sebepleri dışında, hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşme ve piyasaların yapısından kaynaklanan sebepleri de bulunmaktadır. Ancak, Türkiye’de son yıllarda yaşanan enflasyonun en önemli kaynağını, malumlarınız olduğu üzere, yüksek kamu açıkları oluşturmaktadır. Kamu kesiminin malî sistem üzerindeki baskısının giderek artması, malî derinleşmenin yeterince sağlanamadığı bir ortamda, faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte, vade yapısının kısalmasına ve enflasyonist bekleyişlerin süreklilik kazanmasına yol açmaktadır.

Türkiye ekonomisinde enflasyonun kalıcı bir biçimde düşürülmesi, enflasyonla mücadelede yapısal reformların gerçekleştirilmesine öncelik veren orta vadeli bir programın uygulamaya konulmasıyla mümkün olabilecektir. Orta vadeli program çerçevesinde kamu açıklarında sağlanacak daralma, verimlilik artışıyla uyumlu gelirler politikası, kamunun, Merkez Bankası ve malî piyasalar üzerindeki baskısının hafiflemesi sonucunda para politikasının etkinliğinin artması ve yapısal reformlarla sağlanacak gelişmelere bağlı olarak enflasyonun tedricen düşmesi mümkün hale gelecektir. Kamu kesimi borçlanma gereğinin gayri safî millî hâsılaya oranının azalması, kamunun malî piyasalardaki kullanılabilir fon talebini azaltacak, bu da reel faiz oranlarında düşmeye sebep olacaktır. Ayrıca, özel kesimin kullandığı fonların maliyeti, malî tasarrufların artırılması ve malî sistemin etkinleştirilmesi suretiyle düşecektir. Böylece, enflasyonun aşağı çekilmesinde, artan üretim kapasitesinin de katkısıyla, üretim genişlemesi, önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.

Tarımsal destekleme politikaları, üretimin serbest rekabet şartlarında pazara uygun gelişmesi esas alınarak ve bu amaçla ayrılan kamu kaynaklarının daha rasyonel kullanılması gözetilerek yeniden yapılandırılmalıdır. Bu çerçevede, tarım ürünleri fiyatlarına olan devlet müdahaleleri azaltılarak, bunun yerine, kayıtlı hedef kitleye doğrudan gelir desteği verilmesi yoluna gidilmelidir. Girdi destekleri aşamalı olarak azaltılmalıdır. Arz fazlası olan ürünlerin üretimleri, ekim alanları sınırlandırılmalıdır. İç ve dış talebi olan ürünlerin üretimine yönelme sağlanmalıdır. Tarımsal üretimin yönlendirilmesi, pazarlanması ve üreticilere hizmet götürülmesi konularında faaliyet göstermek üzere üretici birliklerinin kurulmaları ve kooperatiflerin geliştirilmeleri özendirilmelidir. Çiftçi gelirlerine istikrar kazandırmak üzere, tarım ürünlerinin sigortalanması sistemi geliştirilmelidir. Tarıma dayalı sanayi teşvik edilmeli, işlenmiş tarım ürünlerinin ihracatı desteklenmelidir. Destekleme alımı kapsamındaki arz fazlası olan tütün, çay ürünlerinin yerine, talebi olan alternatif ürünlerin tarıma dayalı sanayi kuruluşları tarafından üreticiye ektirilmesi sağlanmalıdır.

Ekonomide enflasyonist bekleyişlerin sürmesi, finans sektöründeki kurumların geleceğe yönelik tahmin yapmalarını güçleştirerek, uzun vadeli finansman kaynaklarının yaratılabilmesini engellemiştir. İzlenen ekonomik politikalar, yasalarla getirilen zorunluluklar ve kamu kesiminin yüksek oranlı borçlanma gereği gibi sebeplerle, bankalar, fonlarının büyük bir bölümünü devlet içborçlanma senetlerine plase etmişlerdir. Yatırımcıları, malî araçların riski konusunda aydınlatan derecelendirme kurumları kurulamamış, bağımsız dışdenetim kuruluşlarının faaliyetleri sağlıklı bir yapıya kavuşturulamamıştır. Ayrıca, finansal araçların vergilendirilmesinde de tarafsız bir yapı, bugüne kadar oluşturulamamıştır. Malî araçların geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi ile malî tasarrufların artırılması yönündeki politikalar, iktisadî konjonktür de dikkate alınarak, malî derinleşme mutlaka sağlanmalıdır. Etkin bir risk koruma sisteminin oluşturulabilmesi için gerekli kurumsal ve mevzuatla ilgili düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. Bu çerçevede, bankaların likidite gücü artırılarak, denetim ve gözetim sistemleri uluslararası düzeye çıkarılmalıdır. Malî sistemde rekabet ortamı geliştirilerek, kamu ticarî bankaları öncelikle özelleştirilmeli ve kamunun malî sistemdeki ağırlığı azaltılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik kurumlarının finansman açıkları, 1990’lı yılların başından itibaren, kamu kesimi açıkları içerisinde önemli bir miktarı teşkil etmektedir. Ülkemizde aktif ve pasif sigortalılar arasındaki dengenin bozulması, primlerin zamanında tahsil edilememesi, kurumların organizasyon yapılarının iyileştirilememesi, plasmanların verimli şekilde değerlendirilememesi, aktuaryel dengelere bakılmaksızın kurum mevzuatlarında değişikliğe gidilmesi, yaş sınırı olmaksızın emeklilik hakkının sağlanmış olması, prim karşılığı olmadan yapılan sosyal yardım zammı ödemeleri ve sigortacılıkla bağdaşmayan yükümlülükler, sosyal güvenlik kurumlarının finansman sıkıntılarını artırmıştır. Bu durum, işçi ve memur emekli aylıklarının düşük olmasına rağmen, bütçeye önemli miktarda bir yük getirmektedir.

Bu sebeplerden dolayı, sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili reform niteliğinde düzenlemelere gidilmesi kaçınılmaz bir görevdir. Reform sürecinde, sosyal devlet anlayışı içerisinde sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerini toplumun bütününe aşama aşama yaygınlaştıran, çağdaş, etkin ve bütün finansal kaynakları belirgin bir sistemin oluşturulması amaçlanmalıdır.

Sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanması amacı doğrultusunda, sigortalılara sağlanan haklar ve sorumluluklarda norm ve standart birliğine gidilmelidir.

Asgarî ücretten alınan vergi tedricen kaldırılarak, sigortasız çalıştırılan işçilerin sigorta kapsamına alınması sağlanmalı ve bu şekilde SSK’ya kaynak yaratılarak, çalışan-emekli dengesinin olumlu hale getirilmesi temin edilmelidir.

Siyasî mülahazalarla sürekli müdahale edilen emekli olma yaşıyla, gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra kesinlikle oynanmamalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1980’li yıllarda kamu kesiminin ekonomideki nispî payının küçültülmesi ve bu doğrultuda, KİT’ler özelleştirilerek ekonomik etkinliğin artırılması, gündemdeki yerini sürekli korumuştur ve korumaya devam etmektedir. Bu amaçla, 1984 yılından itibaren bir dizi yasal tedbir alınmıştır, yeni düzenlemeler yapılmıştır. Başta, özelleştirmenin yasal ve kurumsal altyapısında gözlenen aksaklıklar ve eksiklikler olmak üzere, toplumsal uzlaşma zeminine dayandırılmaması sebebiyle, özelleştirme çalışmalarının, başlangıcından bu yana geçen on yıllık dönemde beklenen hedeflere ulaştığını söylemek mümkün değildir.

Özelleştirme programının temel amacı, dünya piyasalarına entegre olma ve Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi ve gümrük birliği süreci doğrultusunda, ekonomide verimliliğin ve maliyet yapısının rekabet edebilir seviyelere getirilmesi ve serbest piyasa şartlarının sağlanmasıdır. Bu amaçla, KİT’ler süratle özelleştirilmelidir. Böylece, sermayenin tabana yayılması, teknolojik yenilenme, kamu açıklarının azaltılması, kamunun malî piyasalar üzerindeki baskısını hafifletmek ve kamu borç stokunu düşürmek mümkün olacaktır.

Özelleştirmede, rekabet ortamında faaliyet gösteren, nihaî mal ve hizmet üreten, büyük ve acil yatırım gerektiren, zarar eden ve güvenlik bakımından stratejik önem taşımayan kuruluşlara öncelik verilmelidir.

Siyasî menfaatlar uğruna, devletin ve belediyelerin elindeki işletmeler, gizli işsiz deposu gibi kullanılmaktadır. Bunların ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatları, gerçek maliyetlerin çok altında belirlenmektedir. Halkın karnının doyurulması amacıyla, halka balık tutulmasının öğretilmesi yerine, onlar için balık tutulması yolu izlenmektedir.

Fiyatların, kamu imkânları kullanılarak düşük tutulması suretiyle, özel sektöre karşı haksız bir rekabet uygulanmaktadır. Bundan dolayı, KİT’lerin ve BİT’lerin hızla özelleştirilmesi, ekonominin rasyonel yapılanması ve kurulu düzenin, insan onurunun ve ekonominin popülizm tasallutundan kurtarılması açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Yurt dışında bulunan 3 milyonun üzerindeki Türk işçisi ve aile fertlerinin Türkiye’ye göndermiş olduğu yıllık ortalama 3 milyar dolarlık döviz girdisinin yanı sıra, işçilerimizin birikimlerinin özelleştirme kapsamındaki kârlı KİT’lere kanalize edilmesini sağlayıcı tedbirler üretilmeli ve mutlaka gerçekleştirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında da, harekete geçirilebilecek kaynaklar ve yapılabilecek düzenlemeler hakkında görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.

Türkiye’de, her yıl, ortalama 8,5 oranında bir elektrik enerjisi talep artışı olmaktadır. Şu anda, 21 500 megavat kurulu elektrik enerjisi gücü mevcuttur. Bu güce, her yıl, yaklaşık 1 800-1 900 megavat kapasitede yeni üretim tesislerinin ilave edilmesi gerekmektedir.

Enerji üretim politikalarımızı belirlerken şüphesiz çok önemli bir husus da, enerji tasarrufunu içeren teknolojilerin uygulamaya konulmasının desteklenmesidir. Gelişmiş ülkelerde, kısa sürede üretime geçiş ve enerji tasarrufu sağlaması bakımından, birleşik ısı güç ve üretim sistemleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Milletlerarası literatürde kojenerasyon (cogeneration) olarak adlandırılan bu yöntem, gelişmiş ülkelerde -özellikle de İskandinav ülkelerinde, Almanya’da ve Amerika Birleşik Devletlerinde- neredeyse yüz yıla yakın bir zamandır uygulanıyor olmasına rağmen, ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlanmıştır. Bu sistem, belirlenen ülkelerde, ısıyı ve elektrik enerjisini birlikte kullanan sanayi dallarında ve toplukonut alanlarında yoğun olarak kullanılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bunun gerçekleştirilebilmesi için, yetkililerin, kojenerasyon projelerinin -yani, birleşik ısı güç ve ısı üretim tesislerinin- ana girdisi olan doğalgazı temin edecek şekilde gerekli önlemleri alması lazımdır. Bakanlıkta incelenmekte olan kojenerasyon projeleri onaylanıp kısa bir sürede hayata geçirildiği zaman, yaklaşık 7,5 milyar kilovat/saatlik bir elektrik enerjisi katkısıyla, ısı yönünden de, 1,5 milyon ton petrol eşdeğeri enerjiyi millî ekonomiye kazandırmak mümkün hale gelecek; ayrıca, 1 milyar doların üzerindeki enerji yatırımı özel sektör tarafından yapılmış olacaktır. Bugünkü şartlarda, Türkiye’de tesis edilecek birleşik ısı güç üretim sistemleri, eşdeğer enerjiyi, TEDAŞ’ın enerji satış fiyatlarının yüzde 50’si civarında mal edebilecekleri için, bu tesislerin geri ödeme süresi 2 ilâ 3 yıl olmaktadır. Özellikle Anadolu’da büyük bir sanayileşme heyecanının yaşandığı bölgelerde, 6 numaralı fuel-oile dayalı sistemlerin dekteklenmesi, kısa vadede elektrik enerjisi çözümü için bir alternatif olarak önümüzde durmaktadır. Bu sebeple, doğalgaz temini mümkün olmayan bölgelerde, 6 numaralı fuel-oil sübvanse edilerek, bir başka ifadeyle, üzerindeki ATV, yani Akaryakıt Tüketim Vergisi kaldırılarak, yine bir başka ifadeyle, ihraç fiyatı ile iç piyasa fiyatı eşitlenerek, birleşik ısı güç üretim sistemi yatırımları teşvik edilmelidir.

1994 yılı sonu itibariyle, toplam ekonomik hidroelektrik potansiyelimizin ancak yüzde 29,5’i değerlendirilmiş durumdadır. İnşa halindeki tüm hidroelektrik santralların devreye girmesiyle, potansiyelin yaklaşık yüzde 35’i değerlendirilmiş olacaktır. Bu potansiyel dışında, 0 ilâ 10 megavat arasındaki küçük HES’lere ait 800 megavat kurulu güç ve aşağı yukarı 4 milyon ortalama enerji potansiyeli mevcuttur. Yapımları tamamlanan ve şu anda atıl durumda bulunan küçük HES’lerin işletme haklarının özel sektöre devri yoluyla üretken hale getirilebilmesi sağlanmalı, kapasiteyi ve üretimi artırıcı tedbirler alınmalıdır. Küçük HES’lerin, 3096 sayılı Yasa kapsamında, üretim şirketlerine yaptırılması teşvik edilmelidir. Bunun için, bu şirketlerle, uzun süre alan detaylı sözleşmeler yerine, sadece fiyat belirlenmek suretiyle uzun dönemli yetki belgesi imzalanabilir.

Yine bu noktada belirtmek istediğim bir konu da -benden önceki konuşmacı arkadaşlarım da ifade ettiler- jeotermal enerjinin müstakil bir kanuna kavuşması son derece önemli bir olay; bu bakımdan, 84 arkadaşımızla birlikte 1996 yılında Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz kanun teklifinin dikkate alınacağını umuyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin elindeki en önemli özkaynak olan sınıraşıran sular kapsamındaki Fırat ve Dicle Nehirleri konusunda da bir hidrostrateji oluşturulmalı ve bu, uzun dönemde, tavizsiz bir şekilde uygulanabileceği hidropolitike dönüştürülmelidir. Ortadoğu’daki suyla birlikte, petrol dahil bütün kaynakların ortak kullanımını sağlayacak politikalar oluşturmak; Barış Suyu Projesi gibi, bölge ülkelerini karşılıklı olarak birbirine bağlayacak, barış ve istikrarın teminatı olacak, Rusya-Türkiye-İsrail doğalgaz boru hattı, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı, Gürcistan-Türkiye doğalgaz boru hattı ve Türkmenistan-İran-Türkiye-Avrupa doğalgaz boru hattı gibi stratejik projeleri kesinlikle gerçekleştirmek zorundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu kısmında da, arkadaşlarımın değinmediği ve üyesi bulunduğum Komisyonun raporunda da çok kısa olarak geçilen yurtdışı müteahhitlik hizmetleri konusunda -ki, ülkeye kaynak kazandırma konusunda önemli bir kaynak olduğu düşüncesi içerisindeyim- kısa olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri de, teknoloji birikimi, istihdam, döviz girdisi ve ihracat açısından, ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sağlayan bir sektördür. 1997 yılı sonu itibariyle, Türk müteahhitlerinin yurtdışında üstlendikleri işlerin toplam tutarı 40 milyar dolar olup, bunun 15 milyar dolarlık kısmı halen devam eden projelerdir. 30’a yakın ülkede, 400 civarında proje yürütülmekte ve bu işlerde de, aşağı yukarı 25 bin Türk işçisi çalışmaktadır. Sektörün ülke ekonomisine sağladığı döviz girdisinin miktarını, sektörün özellikleri ve resmî kayıtların yapısı nedeniyle kesin olarak belirleyebilmek mümkün değil ise de, ulaşılan yıllık pazar payı ve sektörel deneyimlere göre, bu miktarın, yıllık 1 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; firmalarımız tarafından yurt dışında üstlenilen projelerde kullanılan malzeme, yarı mamul ve mamuller ve ayrıca, çalışmaların ihtiyaçları, önemli oranda ülkemizden götürülerek, ihracata doğrudan katkı sağlanmaktadır. Diğer yandan, yurt dışında çalışan ve tasarruf yapan işçilerimizin, ülkemize döndükten sonra kendi işlerini kurması, bu gelişme, ülkemiz ekonomisine ek bir katkı olarak ortaya çıkmaktadır. Yakın zamana kadar, uluslararası piyasalarda etkin olabilmek için gerekli olan teknik yeterlik ve uygun fiyat verme olguları, günümüzde, değişen şartların etkisiyle, eski ağırlığını ve önemini kaybetmiştir. Bugün, pazar ülkelerin yönetimleriyle üst düzey ilişkiler, ikili bölgesel ekonomik ve politik çıkarlar, teşvikler, proje finansmanı paketi ve yaygın mühendislik ve müşavirlik hizmetleri gibi hususlar, sektörde daha aktif olmak için mutlaka gerekli olan unsurlardır. Ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sağlayan bu sektörün bu katkılarının artırılması için bazı meselelerin hızla çözülmesinin gerekli olduğunu ifade etmek istiyorum. Çok kısa olarak özetlemek gerekirse, bunlar:

1. Eximbank’ın sorumluluğunda bulunan yurtdışı proje sözleşmelerinin politik risk sigortası programına mutlaka işlerlik kazandırılmalıdır.

2. Sektörün kullanımına yönelik sendikasyon kredileri sisteminin oluşturulması gerekmektedir.

3. Yurtdışı mühendislik ve müşavirlik hizmet sektörünün desteklenmesi ve yurtdışına Türk işçisi götürme gibi konularda uygulanan mevzuatın gözden geçirilmesi, kaynaklarımızın geliştirilmesi açısından öncelikle ele alınarak çözüme kavuşturulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müşavirlik ve mühendislik hizmetlerinin yurtdışı çalışma alanları yanında yurtiçi çalışma alanlarının da geliştirilmesi, kaynakların optimum kullanımı açısından önemlidir. Özellikle, bugün, kamu kurumlarının ana görevlerinden birinin, yatırımların gerçekleştirilmesinde denetim görevi olduğu kabul edilirse, cari harcamaların, denetlenen yatırım bedeline oranının çok yüksek olduğu görülmektedir. Aynı görevi özel sektörün yapması halinde, maliyetler yüzde 20 ilâ 30 oranında düşmektedir. Mesela, inşaat sektöründe müşavirlik, mühendislik ve kontrollük hizmetleri, özel firmalarca, yatırım bedelinin yüzde 3’ü ilâ 5’i tutarında yapılabilmesine rağmen, kamu kuruluşlarında denetim hizmetleri için yapılan cari harcamaların yatırıma oranı yüzde 20 ilâ 50 arasında değişmektedir.

Ülkemizde teknik müşavirlik hizmetinin, yatırımlara öncülük görevini yapabilmesi, ekonomiye büyük miktarda girdiler sağlayabilmesi ve kaliteli mühendislik eserlerinin ortaya çıkabilmesi için proje kontrol müşavirliği yönetmeliği uygulamaya konulmalı; meslekî sorumluluk sigortası ve zorunlu inşaat sigortası uygulamaları başlatılmalı; proje müşavirlik ve kontrollük hizmetleri için yeni bir ihale yasası çıkarılmalı; müşavir firmaların, yaptıkları hizmet dolayısıyla maddî ve meslekî mesuliyet taşıması sağlanmalı ve bunu temin için, kanunla, proje sigortası mutlaka ihdas edilmelidir. Yine, Uluslararası Müşavir ve Mühendisler Federasyonu kurallarının Türkiye’de yerleşmesi için gerekli yasal tedbirler alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komisyon raporunda da ifade edildiği gibi, daimi bir ihtisas komisyonu kurulması, son derece önemli olan bu meselenin takibi açısından, bizce de yerinde bir tekliftir. Doğru Yol Partisi Grubu olarak da daimî bir ihtisas komisyonu kurulması gerektiğine inandığımızı ifade ediyorum.

Bu düşünceler içerisinde, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ali Topuz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Topuz, süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda oluşturulmuş bulunan Meclis araştırması komisyonunun raporu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle çok sayıda milletvekili arkadaşımızın, ülke kaynaklarının değerlendirilmesine dönük olarak verdiği önergelere dayanarak kurulan komisyonun, sayın başkanı ve komisyonun çok sayıda üyesinin, iyi niyetle ve çok ciddi bir çalışma temposu içinde yürüttükleri çalışmalardan dolayı -bu komisyonun bir üyesi olma sıfatıyla da ayrıca- arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum; çünkü, bu komisyon çalışmalarına belki de en az katkısı olan üye benim. Arkadaşlarımın büyük bir gayret sarf ettiğini biliyorum, onlara teşekkür ediyorum.

Komisyon raporu, bir araştırma komisyonu raporudur. Araştırma komisyonu raporlarının sonuç olarak neler getirebileceğini düşündüğümüz zaman, bu, emek verilmiş olan çalışmadan ileriye dönük olarak ne kadar yararlanabileceğimiz konusunda çok fazla umutlu olmadığımı konuşmamın başında ifade etmeyi gerekli gördüm. Çünkü, bu tip çalışmalar, esas itibariyle, devletin ve hükümetin varlık nedenidir. Yani, kaynakların araştırılması, saptanması, değerlendirilmesi -toplum yararına değerlendirilmesi, insanların mutluluğu için, gelişme için, kalkınma için değerlendirilmesi- devlet kurumlarının ve özellikle hükümetlerin görevidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konularda birtakım uyarılarda bulunabilir, yol gösterebilir; yapılması gereken işlerle ilgili olarak, eğer yasal düzenleme gerekiyorsa onu yapabilir; ama, görev hükümetindir. Hükümet de, bunu, devlet kurumlarının uzmanlarıyla birlikte değerlendirir ve onları bir politikaya, uygulama planına bağlar.

Şimdi, biz bu araştırmayla ne buluyoruz: Zaten, herkesin bildiği birtakım gerçekleri bir raporda bir araya getirerek, daha dikkat çekici ve ilgilileri harekete geçirmesi bakımından, belki bir etki yapabilecek konuma getirmekten ibarettir; yoksa, araştırma sonunda, uygulamaya dönük talimat verme yetkimiz yoktur. Araştırmanın sonunda, eğer, ülke kaynaklarının değerlendirilmesiyle ilgili, saptanmasıyla ilgili büyük bir ihmal bulursak, ondan dolayı bir soruşturma açılması talebini getirebiliriz; daha ileri bir şey yapma imkânımız yok.

Mecliste, bu çalışmayı, çok az sayıda milletvekili arkadaşımız dinliyor, izliyor. Meclis zabıtlarının okunması konusunda bütün milletvekili arkadaşlarımın bildiği durumu da, burada bir defa daha söylemeye gerek yok.

AHMET TAN (İstanbul) – Gelecek kuşaklar okuyacak.

ALİ TOPUZ (Devamla) – Bunlar kayıtlara bir defa daha geçecek, gelecek kuşaklar okuyacak; doğrudur... Zaten, devletin başka başka yerlerinde var olan bilgiler, bir de topluca burada var.

Biraz evvel burada konuşan bir değerli arkadaşımın ifade ettiği gibi, Hükümetimiz, bu kaynakların değerlendirilmesi konusunda büyük bir çaba içindeymiş. Ben, temenni ediyorum ki, o çabalarını, bir an önce, bizim de katkımızı ortaya koyabileceğimiz bir aşamaya getirirler ve böylece, bu çalışmadan da somut bir sonuç çıkarmış oluruz; onu temenni ediyorum. Hükümet, kaynak değerlendirmeye dönük, Meclisten alacağı yetkiye veya Meclisin çıkaracağı yasalara ihtiyaç duyuyorsa, onları çıkarmak suretiyle, Meclis olarak, bu konuda katkı yapma fırsatını da elde etmiş olacağız.

Şimdi, Komisyonumuz, özet olarak ne yapmış; yaptığı incelemelerin sonunda birtakım önemli saptamalar yapmış; ben, biraz da onların üzerinde durmak istiyorum. Meselenin teknik tarafı üzerinde -işte, madenciliği nasıl geliştiririz, yeraltı kaynaklarını nasıl daha etkin hale getirebiliriz, nasıl daha yararlı kullanabiliriz, tarımda, ormanda, su kaynaklarında nasıl yeni şeyler yapabiliriz- burada çok fazla tartışmaya gerek yok; bunlar teknik konulardır ve cevapları da biliniyor; ama, siyaset adamları olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, partiler olarak, milletvekilleri olarak, Hükümeti oluşturanlar olarak bize düşen birtakım sorumluluklar olduğunu görüyorum ve onların altını çizmek istiyorum.

Bu rapor, en önemli bir tespit olarak, ekonomik koşulların, yüksek enflasyonun, sermaye yetersizliğinin, eğitim düzeyinin düşük oluşunun, yetişmiş insangücünün yeterli sayıda olmayışının çok önemli bir etken olduğunu saptıyor. Bu saydığı konular, verimlilikte, kaynak kullanımında Türk siyasetinin, Türk devlet yönetiminin, devlet idaresinin, hükümetlerinin mutlaka çözmesi gereken konular. Bunlar doğrudur, haklıdır. Türkiye’de ekonomik koşullar var olan kaynaklarımızı değerlendirmemize imkân vermiyor, yüksek enflasyon aynı şekilde... O halde, demek ki, öncelikle yapmamız gereken ve öncelikle sorumluluğumuz altında olan bazı konular var; onlara, bildiğimiz gerçeklere bir defa daha dikkat çekiyor; o bakımdan, ben de altını çiziyorum.

İkinci olarak, raporda deniliyor ki, “kamu kurumları ve kuruluşlarının ileriye dönük yeterli proje üretemedikleri görülüyor.” Bu da çok önemli bir tespittir, bilinen bir tespittir ve maalesef, devletimizin, kamu kurumlarımızın, bazı hallerde, belki, kaynak kullanımında, özel kurumların, özel girişimlerin, bu kaynakları daha verimli kullanma konusunda ileriye dönük anlamlı projeler bakımından çok fakir olduğunu gösteriyor; bu da üzerinde durulması gereken bir konudur.

Birtakım kurumlar arasındaki koordinasyonun çok zayıf olduğu raporda zikrediliyor. Bu da, bizim çözmemiz gereken, siyasal olarak çözmemiz gereken çok önemli sorunlardan birisi. Hep şikâyet ediyoruz; devlet tıkandı, hantallaştı, işlemiyor... İşte, bu raporla da, onun, bu alanda çok önemli birtakım belgeleri, kanıtları ortaya konuluyor.

Raporda, madenciliğin çok gerilemiş olduğu, jeotermal enerji kaynaklarının kullanılamadığı, her türlü kaynağın kullanılamadığı belirtiliyor ve insan kaynağına da büyük önem verilerek, saptamalar yapılıyor. Şimdi, bence de en önemli saptama, insan kaynağıyla ilgili saptamadır. Bizim gibi henüz gelişmesini tamamlayamamış ülkelerin, öteki ülkelerle yarışabilmesi için, en başta geliştirmeye mecbur olduğu kaynak, insan kaynağıdır; çünkü, maden kaynakları, yeraltı kaynakları, yerüstü kaynakları, tarımsal kaynaklar, diğer kaynaklar, hatta parasal kaynaklar, şöyle veya böyle, belli bir düzeyin üzerine çıkarılamaz; onlar, fizikî olarak da sınırlıdır. Gelişme, ilerleme ve daha verimli olma açısından hiçbir sınırı olmayan tek kaynak, insan kaynağıdır. Eğer, insan kaynağını, bu sınırsız gelişme şansını kullanmaya ağırlık verecek olursak, öteki kaynaklardaki eksikliğimizi, insan kaynağının bize sağlayacağı üstünlükle aşma imkânımız vardır. Artık, günümüzde, her şeyden daha değerli olanın bilgi olduğu biliniyor, bilgiyi kullanma becerisi olduğu biliniyor; o halde, biz, başka ülkelerin yavaş yavaş gelişerek geldikleri noktaya bir sıçrama yaparak yapışabiliriz ve dünyada var olan bilgi ve beceri birikiminin en üst noktasından sisteme katılabiliriz. Bunu yapabilmenin yolu, insana önem vermektir; onun başlangıcı da, gerçek çağdaş, bilimsel bir eğitimi yerli yerine oturtmaktır.

Eğitimin önemi, ötekilerle kıyaslanmayacak kadar fazladır. Şimdi, hem eğitimin öneminde mutabık olacağız hem eğitimde öteki ülkelerle yarışmayı dikkate alarak kendimizi yetiştirecek şekilde programlar yapacağız hem de çağdaşlıkla bağdaşma olanağı bulunmayan birtakım sabit fikirlerle, birbirimize karşı, siyasal olarak birtakım suçlamalar yönelterek çatışma yaratacağız. Eğitim, insan aklının, insanın yeteneklerinin sınırsız bir şekilde ortaya çıkarılabilmesi ve hiçbir etki altına sokulmadan, önce kendi gelişmesini sağlaması, ondan sonra kendi kararıyla, kendi geleceğiyle ilgili insanların karar verebilmelerine imkân sağlamak yoluyla olur. Bunu yaparken, kendimizi, çağın en gelişmiş eğitim tekniklerini uygulama noktasında herhangi bir engelle karşı karşıya bırakmamamız gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, kaynakların geliştirilmesi ve o geliştirilmiş kaynaklarla gelişmenin, kalkınmanın, refaha ulaşmanın yolunu aramak, siyasetin temel bir görevidir. Bunu yaparken de planlı programlı çalışmak gerekiyor; yani, eğer, biz, var olan imkânlarımızı, hedef seçtiğimiz noktalara bizi taşıyacak biçimde değerlendirmek için, önümüzü, kısa, orta ve uzun vadeli aşamalara göre planlayıp, programlayıp, onun gerektirdiği tedbirleri zamanında almazsak, her şeyi günü birlik çözümlerle halletme yolunu seçersek, o zaman, ne kadar insan kaynağımız olursa olsun, ne kadar diğer kaynaklarımız olursa olsun, kendimizi, elimizdeki imkânları en iyi şekilde değerlendirmiş sayamayız.

O nedenle, mesele, bir program meseleslesidir, ileriye doğru bilerek bakma meselesidir, önünü görme meselesidir ve bunu yaparken de gerçekçi (rasyonel) olma meselesidir. Onun için, her şeyden önce, planlı hareket etmeyi, programlı hareket etmeyi, ciddî tavır içinde olmayı seçmemiz gerekir.

Ben, öyle anlıyorum ki, devlet kurumlarımız, hükümetlerimiz, hatta Parlamentomuz, son yıllarda, giderek, bu saydığım niteliklerden ağır ağır uzaklaşıyor gibi bir izlenim vermektedir.

O nedenle, her şeyden önce, daha evvel var olduğuna inandığım, zamanla kaybedilmiş olan birtakım değerleri yeniden kazanmalıyız ve çağdaş dünyanın bütün yollarını ve yöntemlerini, herkesin kullandığı yol ve yöntemleri izleyerek, ama sistemli bir çalışma içerisinde her şeye bakarak önümüzü açmalıyız.

Bu yolda, bu çalışmanın, bilgilerin hepsini bir araya getirdiği için ilgililere yararlı olacağına inanıyorum; ama, komisyon raporundaki bir noktaya katılmadığımızı ifade ederek sözlerimi bitirmek istiyorum. Komisyon raporunda, bu çalışmanın, sürekli bir çalışmaya dönüşebilmesi için, Mecliste, sürekli, ülke kaynaklarını belirleme ve araştırma komisyonu kurulması önerisi var. Bunu, ben, birkaç bakımdan yanlış buluyorum; bir kere, bu görev Parlamentonun görevi değildir; yasama, yürütme ve yargı erkinin birbirinden ayrılığı ilkesini benimsemiş bir devlet yapısı içinde, arada bir bu tip araştırmalar yapılabilir, buradan bazı sonuçlar çıkararak ilgililere yol gösterilebilir; fakat, bizzat Parlamento, kendisini, bu sorunları çözecek mevkiye taşıyacak bir organ oluşturamaz; bunu doğru bulmuyoruz, bunu yanlış buluyoruz. Komisyondaki değerli arkadaşlarımın, beni bu konuda mazur görmelerini diliyorum ve bu düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla tekrar selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topuz.

Demokrat Türkiye Partisi adına, Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun efendim. (Alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda Meclisimizce açılmış araştırmanın sonunda düzenlenmiş olan rapor konusunda, Demokrat Türkiye Partisinin ve Grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, vaktimi fazla aşmayacağım, 20 dakikayı da tamamen kullanacağımı zannetmiyorum. Meclisin çalışma süresi içerisinde bu işin bitmesi gereğine inanıyorum.

Başlangıçta, raporun hazırlanmasında emek sarf ettikleri için ve böyle bir konuyu bu şekilde -hiç olmazsa- Yüce Meclisin huzuruna getirdikleri için, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, raporu ayrıntılarıyla inceledim; bir emek sarf edilmiş, değişik kesimlerle görüşmeler yapılmış, bilgiler toplanmış; ancak, raporun içeriğine baktığımızda -bende o intibaı bıraktı- ormandan ziyade ağaçlarla meşgul olunmuş gibi bir hava yaratıldığını görüyoruz. Sağ olsunlar, tarımdan madenlere kadar, madenlerden ormanlara kadar, her konuda ne yapılabilir ne yapılmaz konularını incelemişler, ilgililerle görüşmüşler. Tabiî, yararsız bir şey değil; ancak, ülkenin potansiyelini dikkate alabilmek ve tümü üzerinde, burada, daha kalıcı ve geleceğimizi ilgilendiren konulara da değinilmesinin yerinde olacağı düşüncesindeyim. Kısaca, bu konulara da değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, her şeyden evvel, tabiî ki, her ülkenin yeraltı zenginlikleri vardır, yerüstü zenginlikleri vardır, suyu vardır, ormanı vardır; tabiî, olmayanlar da vardır. Bunun yanı sıra, ülkemizin tarihsel, fevkalade önemi olan, her çağda bu topraklar üzerinde yaşayan toplulukların, ülkelerin, devletlerin kullandığı ve iyi kullanıldığında, ülke toprakları üzerinde her çağda, yaşayan insanlara refah getiren bir durumu vardır; o da, ülkenin jeopolitik durumudur.

Bazı tarih yazarları “Asya’ya hâkim olan dünyaya, küçük Asya’ya hâkim olan da Asya’ya hâkim olur” derler. Ecdadımız, Anadolu’nun bu özelliğini yüzyıllar boyunca, yedi yüzyıla yakın süre kullanmışlar ve sadece Avrupa’ya değil, Asya, Afrika ve Arap Yarımadasına yayılan büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. Onun için, dışpolitikada uygulanacak olan siyaset, ülkemizin refahı ve geleceği bakımından son derece önemlidir. Bunun için, burada, kısaca ifade edebileceğimiz şey şudur: Mutlaka, komşularımızla iyi ilişkileri tesis edecek bir politikanın sürekliliğini sağlamak mecburiyetindeyiz. Politikalarımızda, her şeyden evvel, ülkemizin menfaatını önplanda tutmak mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Körfez kriziyle alakalı, geçen haftaki görüşmelerimizde de burada dile getirildi, hepimizin hafızasındadır: Birinci Körfez krizinde, ülkemizin, dolarla ifade edilen kaybı 25 ilâ 35 milyar dolar. Biz, on yıllarca madenlerimize ve diğer kaynaklarımıza yatırım yapsak dahi, bunu karşılamamız mümkün değil. Demek ki, biz, o günlerde iyi bir dışpolitikayla bu krizin önünü alabilseydik, parayla ifade edilen şekliyle 35 milyar dolarlık bir tasarruf etmiş olurduk.

Değerli arkadaşlarım, sözümü tutmak için süratleneceğim.

Sosyal yönden de yapacaklarımız var. Güneydoğu ve Doğuyla alakalı, siviliyle askeriyle, kim olursa olsun, üniversitesiyle, toplumun her kesiminde, bu işe artık bir son verip, bir nokta koymak mecburiyetindeyiz. Niçin bunu söylüyorum...

Değerli arkadaşlarım, yine bu işin parayla ifade edilen -manevî yönünü bırakıyorum- yönünü gündeme getirdiğimizde, çeşitli hesapları da dikkate aldığımızda, yılda 10 milyar dolara varan bir ülke gideri oluyor. Bu para, hiç olmazsa, Doğu Anadolu’nun, Güneydoğu Anadolu’nun kalkınmasına harcansa, ülke süratle kendisini toparlar ve ekonomide, gelir dağılımında, gayri safî millî hâsılada hiç üzerinde durulmayacak olan noktalara taşınır.

Değerli arkadaşlarım, yine son istatistik umut verici oldu. Demek ki ülkede, bu konudaki politikalara devam edildiğinde, nüfus artışının dengelenmesi, artık, ciddî olarak ele alınabilir ve bunun sonucu alınabilir. Devletin ve sivil toplum örgütlerinin ve gönüllü toplum kuruluşlarının da bunun üzerinde durmasında ve bu yöndeki çalışmalarını devam ettirmesinde yarar görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, bir de her ferdin, her vatandaşımızın günlük yaşamında, artık, mutlaka, rasyonel düşünmesi ve rasyonel olarak emeğini kullanması gereklidir. Biz, toplum olarak, maalesef günlük yaşamımızda buna dikkat etmediğimiz için enerjimizi boşuna sarf ediyoruz. Bu konuda, Yüce Meclis olarak ne yapabiliriz, tüm toplum kesimlerini içerisine alan bir meseledir; ama, öyle zannediyorum ki, bu alanda, siyasetin de, yapabileceği çok ciddî hareketler olabilir, takınacağı tavırlar olabilir, alacağı kararlar olabilir; bunu da, göz önünde bulundurmanın yararı vardır.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, istihdam dediğimiz, ülkede iş imkânlarının yaratılması meselesi, mutlaka çok ciddî yatırımlar yaparak gündeme getirilecek bir mesele değildir. Ben, rahatlıkla ifade edebilirim ki, doğanın bize bahşetmiş olduğu bir flora vardır. Bu floradan, gerektiği gibi yararlanabildiğimizi ifade etmek mümkün değildir. Neden; çünkü, değerli arkadaşlarım, bıraktığım yıllarda, ülkenin, arıcılık konusundaki potansiyeli 1 milyon kovan civarında idi. Eğer üzerinde durursak, bunu, büyük yatırımlar gerekmeden, çok kısa zamanda, bir veya iki yıl gibi bir süre içerisinde, 2 milyon, 3 milyon kovana taşımamız hiç de zor değildir.

Ayrıca, orman bölgelerimizde, gerçekten küçük yatırımlarla, insanlarımızı üretken hale getirmek mümkündür. İnsanlarımızın, tarımla meşgul olup, gizli işsiz kalmalarını önleyebilecek politikalarla, bu işi, yararlı bir düzeye çekmemiz mümkündür.

Değerli arkadaşlarım, ilaveten, el sanatları, artık -insanlarımıza iş bulan bir alan olarak değil- ekonomik koşullar içerisinde, ekonomik perspektif ve çerçeve içerisinde ele alınarak, ülke insanının istihdamını sağlayacak bir noktada gündeme getirilmelidir. Komşu ülkelerin bazılarına yaptığımız ziyaretlerde görüyorduk ki, el sanatları, o ülkelerin, istihdam yaratmada fevkalade yoğun kullandığı bir olaydır. Bugün, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da, özellikle kilimcilik ve halıcılık alanında ciddî yatırımlar yapılmakta, bu alanlardaki işsizlik süratle giderilmekte ve ekonomiye katkı sağlanarak, kilim ve halıcılık sektöründe ihracat yapılmak suretiyle, ekonomiye gelir sağlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, dışpolitika ve ekonomik politikaların, ülke kaynaklarını doğru kullanmada birinci derecede etkili olduğunu belirtmek istiyorum. Evet; diğer imkânlarımızı küçük yatırımlarla devreye sokabiliriz; ama, dış politikada, akılcı ve ekonomik politikalarda kararlı ve istikrarlı davrandığımız takdirde, ülkemizin kaynaklarını israf etmemiş ve hem ülkeyi hem de insanlarımızı refaha kavuşturmuş olacağımıza kesinlikle inanmaktayım.

Bu vesileyle, hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Sayın Başkanımıza da teşekkür ediyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılbaş.

Efendim, gruplar adına konuşmalar bitti.

Komisyon da söz istiyor.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika Sayın Başkan.

(10/18,27,30,68,113,170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülke kaynakları üzerinde hazırlamış olduğumuz raporumuz üzerinde görüşmelerimizi yapıyoruz. Hemen hemen bütün grup mensubu arkadaşlarımız görüşlerini burada belirttiler. Ben de, Komisyon olarak, görüşmeler ve konuşmalar çerçevesinde, düşündüklerimi ifade etmek istiyorum; onun için huzurlarınızdayım. Önce, hepinizi, en iyi dileklerimle, saygılarımla selamlıyorum.

Tabiî, hem Komisyon Başkanıyım hem de altı tane önergeden ikisini hazırlamış, vermiş bir arkadaşınız olarak buradayım. Önergelerimizi hazırlarken de, Komisyonumuzu çalıştırırken de, gözönünde bulundurduğumuz en önemli hareket noktası, milletvekilleri olarak yaptığımız yeminde kullandığımız “milletin mutluluğu” ifadesidir. Milletin mutluluğuna katkıda bulunmak, bu mutluluğu engelleyen olayları ortadan kaldırmak, hepimizin -yeminimizin de içerisinde kullandığımız anlamıyla- görevidir; dolayısıyla, buna imkân aramak mecburiyetindeyiz. Bu mutluluğu ortaya koyabilmek için, önce, ülkenin kalkınmışlığını artırmak, sonra da, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayalı, yaşanabilir bir ülke ortamını geliştirmeye çalışmak gerekmektedir.

İnsanımızın kendisine sorduğumuz zaman, bu mutluluğunu engelleyen -veya talep ettiği- hususlar nedir diye sorduğumuz zaman, iki olayı her zaman tekrarladığını görüyoruz; bunlardan birisi, geçim sıkıntısını gidermek, geçimini rahatlatmak; ikincisi ise, kültürünü ifade edebilme, kültürünü yaşayabilme arzusudur.

Önce kalkınma ve kalkınmışlık kavramıyla bu kavramların bağıntısını ifade etmek istiyorum. Kalkınmışlık nasıl ölçülür; ekonomik büyümeyle, geliri artırmakla ölçülür; eğitim ve sağlık başta olmak üzere hizmetlerden yararlanmayla ölçülür; bireylerin gelişmesiyle ölçülür; insan haklarını ve insan gücünü tüm yetenekleriyle ortaya koymak, çağın imkânlarını kullanabilir bir hayatı yaşatabilmekle ölçülür. Bir başka husus da, açlık ve işsizliğe karşı sosyal altyapıyı geliştirmektir. Bunlar oluşursa kalkınma gelişmiş olur, kalkınma gelişince de hem vatandaşın geçim sıkıntıları ortadan kalkar, geçimle ilgili talepleri hem de kültürel olaylarla ilgili talepleri yerine gelmiş olur.

Bir başka açıdan, Birleşmiş Milletlerin bu konudaki değerlendirmesine bakarsak, kalkınmayı, Birleşmiş Milletler, yine, dört hususta değerlendirmektedir; okuryazarlık, okullaşma, beklenen ömür düzeyi ve millî gelir. Bu değerlendirmeleri toparlayıp, daha kısa ifade edecek olursak, yine, vatandaşın talebi seviyesinde ikiye indirmek mümkün. Birincisi, gelir ve iş. İkincisi, temiz, güvenli bir çevre.

Bütün bunlar, bugün, üzerinde durmaya çalıştığımız konular, rapor metninde, bazı noktalarda tekrar tekrar dokunduğumuz hususlarla ilgili: Gayri safî millî hâsılayı artırmak -yani, kaynak üretmek- ve bunun adil bir bölüşümünü gerçekleştirmek; ama, bunun yanında, bu olaylarla çok yakından ilgili, onunla bağlantılı olan, insanımızın mutluluğunu en önemli şekilde artıran, manevî kaynak, kültürel ifade...

Nasıl tarif edilirse edilsin, hangi tasniflerle söylenilirse söylensin, ülkenin kalkınabilme şansı, herhangi bir ülkenin kalkınabilme şansı, kendi millî kaynaklarını daha etkin ve akılcı kullanabilmesine bağlıdır. İşte, bu çalışma, bu araştırma böyle bir hedefe yönelik olarak talep edilmiş, yapılmış, rapor olarak da huzurunuza getirilmiş, takdim edilmiştir.

Hemen herkesin kabul ettiği bir husustur ki, ekonomik göstergeler açık vermektedir, hem de gittikçe büyüyerek açık vermektedir, millî üretimi yok edecek şekilde açık vermektedir; ama, açık bununla kalmıyor, ülkemizde bir başka açık daha var. Biraz evvel çeşitli yönlerden değerlendirmeye çalıştığımız, kalkınmışlık ifadeleriyle de yerini bulan bir başka açık, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları yönünden olan açıktır. Diğer açık ne kadar önemli, insanımızı mutsuz kılıcı ise, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü yönünden olan açık da aynı şekilde insanımızı mutsuz kılmakta, kültürel yaşamına da önemli derecede engel olmaktadır ve ülke kaynaklarıyla da yakından alakadardır. Yani, ülke kaynakları deyince gayri safî millî hâsılayla olan ilgisini herkes kabul ediyor da demokrasiyle olan ilgisini çok kere tartışıyoruz.

Hayatı, insan haklarından mahrum olmadan, hukukun üstün olduğu, sivil inisiyatifli bir toplumda yaşamak, kemaliyle bir demokrasi ortamı oluşturmak gayri safî millî hâsılanın büyüklüğüyle çok yakından alakadar bir taleptir. Bununla ilgili çeşitli değerlendirmeler vardır. Ülkeler, bilindiği gibi az gelişmiş, gelişmekte olan veya gelişmiş ülkeler diye sınıflandırılıyor. Buna göre de yönetimler gelişiyor, yönetimlerin biçimi, şekli gelişiyor. Bununla ilgili değerlendirmeler var. Az gelişmiş ülkeler veya bir başka tasnifle fert başına millî geliri bin doların altında olan ülkeler, yabancı ordular tarafından idare edilmektedir. Gelişmekte olan ülkeler veya bir başka tasnifle bin ilâ 5 bin dolar arasında ferdî gelire sahip olan ülkeler de kendi orduları tarafından yönlendirilmektedir. Gelişmiş ülkeler, halk iradesi ile demokrasiyle idare olunuyor, deniliyor ki, bunlar da 5 bin dolardan daha fazla fert başına millî gelire sahip olan ülkelerdir. Yani “çağdaş demokrasi, çağdaş demokrasi” diye çok tekrarladığımız olayı gerçekleştirebilmek, yalnız demokrasi kavramını bilmek, onu tarif etmek yetmiyor; gayri safî millî hâsılayı büyütecek ülke kaynaklarını geliştirmeyi de onun yanında şart koşuyor.

Bu değerlendirmeleri şunun için yaptım: Bu hazırladığımız raporda bahsettiğimiz konular, yaptığımız çalışma ve araştırmalar, bugünkü güncel olaylarla çok yakından ilgilidir.

Burada arkadaşlarımız, konuları çok güzel toparladıkları için ben tekrar detaya girmek istemiyorum; bazı hususlara değineceğim. Önerge sahipleri olarak konuşan arkadaşlarımızdan -tabiî bizim düşüncelerimizi de tekrarlamak durumunda oldukları- özellikle Sayın Ateş’e teşekkür ediyorum, şu hususu vurguladılar: Bazı şeylerin sözünü çok ediyoruz, icraatını ise ya tehir diyoruz ya da terk ediyoruz; bunlardan biri de herhalde ülke kaynakları konusudur. Raporda da bahsediyoruz, konuşmacı arkadaşlarımız da vurguladılar, bu ülke kaynaklarıyla ilgili kamu kuruluşları arasında koordinasyon bozukluğu var, yeni projeler üretme eksikliği ve ihtiyacı var. Peki nasıl giderilecek? Kendi kendilerine harekete geçemiyorlar. En son konuşanlardan Sayın Topuz’un konuşmasına biraz sonra da değineceğim. Sayın Topuz “böyle bir konunun Meclisimizin gündemine gelmesi gerekmezdi; çünkü, bunu devlet yapardı, hükümet yapardı” dediler; ben, buna katılmıyorum; çünkü, açıklık orta yerde. Bir ihtiyaç var; bir proje, bir koordinasyon teşvikine ihtiyaç var; bunu da, siyasî misyon olarak Meclisin üstlenmesi gerekir ve devlet, kurumları arasında bu üretimin gerçekleşmesini sağlaması gerekir diye, özellikle düşünüyorum.

Önerge gerekçeleri raporda derç edilmiş bulunuyor. Bunlardan bazılarını, burada tekrarlayarak, raporumuzun sonuç kısmında talep ettiklerimizi ifade etmeye çalışacağım.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Özet olarak daha iyi olur tabiî.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Özetleyeceğim.

Türkiye’nin, gerek gayri safî millî hâsıla gerekse fert başına düşen millî gelir ve diğer ekonomik göstergeler itibariyle değerlendirildiğinde, her yönden verimli ve bereketli kaynaklarıyla mütenasip bir durumda olmadığını hepimiz görüyoruz ve biliyoruz. Biraz evvel, ekonomik durumun, diğer konularla ilgisini de vurgulamaya çalıştım.

Ülkemizin birçok yerinde sıcak sularımız var; kaynaklardan birisi bu -önergelerimizden birisi bu olduğu için ifade ediyorum- fakat, hudayinabit, şimdiye kadar tarih boyunca nasıl gelmişse, o şekilde kullanılan, üzerinde çok ciddî değerlendirmeler yapılmayan bir durumda sürüp gidiyor; çevre yönünden de çok önemli katkıları olacağı halde kullanılmıyor.

Ülkemizin, madenler yönünden hem çok zengin olduğunu hem de çalışmalarımızın yetersiz olduğunu, arkadaşlarımız konuşmalarında vurguladılar; gerekçelerimizde de, bu, ısrarla ifade ediliyor. Bir cümleyi, özellikle ifade etmek istiyorum: “Ne acıdır ki, madenlerimizi işletmek için kaynak bulunmamakta; fakat, ithal için kaynak bulunabilmektedir.” Gerekçe uzun, zamana sığdırmak mümkün değil; ama, bu çarpıcı cümleyi, burada bir kere daha tekrar etmek istiyorum.

Petrolle ilgili konuda da, aynı şekilde, petrol politikalarımız ve dünyadaki petrol politikalarıyla bizim üretimimiz arasındaki bağlantılar, gerekçede zikredilmiş bulunuyor.

Bütün bunların, Meclisimiz tarafından değerlendirilmesi, araştırılması gerekiyordu, bunu yaptık. Yaptık da, yeterli bir sonuca varabildik mi; bunu, kesin olarak söylemek mümkün değil, hatta, tersiyle “yapamadık” demek bile mümkün. Bunda, olayların gelişmesi, İçtüzük problemleri, birer mazeret olarak ortada bulunmaktadır. Bir kere, önergelerden bir tanesi, sadece, ülke kaynaklarının bütününü araştırmayı gerektiren bir önergeyken, bunun yanında, 5 tane daha, özel mahiyet arz eden, özel olarak incelenip detaylı birtakım incelemeler sonucunda rapor hazırlanması gereken konuyu bunun peşine takmışız. Tüzükte imkânı bulunan, önce üç ay, sonra, uzatılırsa dört ay olan süre içerisinde, hepsini, yani, bu kadar önemli, kapsamlı bir çalışmayı yapıp bitirmek, herhalde, sonuç olarak tam, mükemmel bir rapor hazırlamayı bekleyecek bir kompozisyon, bir pozisyon değildir. Yani, bir yandan ülkenin genel kaynaklarını inceleyeceğiz; ondan sonra, bir tane önergeye cevap vermek üzere madenlerini tek başına, tekrar araştıracağız bu dört ay içerisinde; petrolü yine bunun yanında, ayrıca araştırma konusu yapacağız; Türkiye’de son zamanlarda çevre yönünden de çok tartışılan altın meselesini araştıracağız; mermer meselesini araştıracağız; sıcak su meselesini araştıracağız... Tabiî, bunların darlık getirdiğini, hepimiz, herhalde kabulleniriz.

Arkadaşlarımız da konuşmalarında -özellikle Sayın Ünal- ifade ettiler; İçtüzük, bu yönden, dar bir çerçeve oluşturmaktadır. Bunun, yine bizim tarafımızdan, Genel Kurulumuz tarafından aşılması gereken bir durum olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bir başka zorluk da, bu komisyon çalışmamızın, zor bir dönemde, milletvekili transferlerinin çok yoğun olduğu, hükümet değişikliklerinin olduğu, Mecliste belki başka zamanlarda beklenmeyen birçok tartışmaların yapıldığı bir zamanda, bu Meclisin içerisinde bulunan arkadaşlarımızdan oluşan bir komisyon tarafından yapılması mecburiyeti vardı. Bundan dolayı da, çok kere katılımlar zayıf oldu; yeterince, toplantılar yapılamadı. Elimizden geldiğince, bütün gücümüzle, gayretimizle çalışmamıza rağmen, beklenen bir çalışmayı yaptığımızı söyleyebilmek, o bakımdan, herhalde mümkün değildi.

Olabildiği kadar gayret gösterdik. Bu gayretlerimiz sonucu bir rapor hazırladık, huzurunuza getirdik. Buna rağmen, şu ifadeyi açıklıkla söylüyorum ki, bu rapor, olması gerekenin onda 1’idir.

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Yüzde 1’i...

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Böylece değerlendirilirsek, bütününe ermek, bütününün ne olması gerektiğini ifade etmek herhalde kolaylaşır.

Yine de, ben, bütün olumsuzluklara rağmen gayret gösteren, çalışmalara katılan, emek veren, hem Komisyon üyesi arkadaşlarımıza hem de uzmanlarımıza ve yardımcılarımıza huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Tabiî, bugün, burada, bu raporu görüşürken, bu kürsüye çıkıp fikirlerini beyan eden ve değerlendirmelerini yapan arkadaşlarımıza da elbette ki teşekkür borçluyum.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Dinleyenlere yok mu?..

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Dinleyenlere de efendim... Dinleyenlere de teşekkür ediyorum; saygılarımı başlangıçta sundum.

Araştırma konularının kapsamı ve çok yönlü olması nedeniyle çalışmaların titiz ve dikkatli bir şekilde yürütülmesinin gerekliliğine inanan Komisyonumuz, daha başlangıçta, hemen hemen bütün devlet teşekküllerine, konuyla ilgili kuruluşlara birer yazı yazmak suretiyle, Komisyonumuzun brifinglerle, raporlarla bilgilendirilmesini, dokümante edilmesini istemiştir.

Biraz sonra konuşmacı arkadaşlarıma cevap verirken de ifade edeceğim gibi, maalesef -bundan evvelki araştırma komisyonu görüşmelerinde de arkadaşlarımız çok kere ifade ettiler, ben yine burada vurgulamak istiyorum- Meclisimizin bilgi almada sıkıntısı vardır, bu sıkıntı bizim Komisyonumuzda da yaşanmıştır. Yani, yazdığımız yazıların cevabını zamanında alamamışız, bilgileri zamanında alamamışız. Düşünebiliyor musunuz, bu konuya en yakın müessese Devlet Planlama Teşkilatı; uzman istemişiz, uzmanı, Komisyon çalışmalarını bitirip raporu teslim ettikten sonra göndermişlerdir; bunu, çarpıcı bir örnek olduğu için, zaman darlığı içerisinde ifade ettim.

Tabiî, raporun sonuç kısmını bazı önemli yönleriyle burada ifade etmek istiyordum, zaman daraldığı için onlara değinmiyorum -arkadaşlarımız zaten kısım kısım değindiler- özellikle insan kaynakları, Sayın Ali Topuz’un da söylediği gibi, sınırı olmayan bir kaynak. Bu kaynağın işletilmesi, ortaya konulabilmesi yönünde, Sayın Ateş, çok güzel tespitlerde bulundular; aynen kendisine katılıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünaldı, 1 dakikanız var efendim.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Tarım, su kaynakları ve madencilikle ilgili olarak da, Mehmet Bey, burada, en güzel şekilde, detaylı anlattılar; girmiyorum.

Zeki Ünal Bey’in, tarım ve ormanla ilgili tespitleri, aynı şekilde, katıldığım, çok güzel ifadelerdi.

Daimî komisyon talebimizde ısrarlıyız. Sayın Ali Topuz, burada “daimî komisyon gereksiz, bizim Meclisimizin işi değil” dedi; ama, biraz evvel, onu vurgulamaya çalıştım.

Sayın Elkatmış’ın, bizim raporumuzda olmayan bir hususu gündeme getirmesi, çok önemlidir; katkısına teşekkür ediyorum. Yeraltı soğuk hava sistemi veya soğutma sistemlerini bir kaynak olarak değerlendirmek, herhalde gerekirdi.

Yeterli bilgi olmadığını söyleyen arkadaşlarımız oldu; Zeki Ünal başta, diğer arkadaşlarımız da tekrarladılar. Bunu vurgulamaya çalıştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünaldı, lütfen; 1 dakikada toparlayın.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Sayın Başkan, eğer, biraz lütufkâr davranırsanız başka hususlara girmek istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, hayır... Rica ederim... Fazla lütufkârlık yok... Zaten, raporunuz ortada...

Buyurun.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Şimdi, İngiltere’de, Meclise bilgi vermemek, en büyük suçlardan sayılıyor; ama, bizim Meclisimizde, maalesef, böyle bir suç sayma yok; hatta, belki, tersine, Parlamentoya sataşmak, prim bile yapıyor.

Zaman ve İçtüzük meselesini vurguladım. Birçok konuşmadığım husus oldu. Sayın Mehmet Büyükyılmaz Bey vurguladı; doğrudur. Biraz evvel de, zaten, zaman darlığını ifade etmeye çalıştım.

Ahmet Alkan Bey’in bir başka araştırma komisyonu talebi, aslında, bizim daimî komisyon talebimize de uyan bir taleptir. İnsan kaynaklarının geliştirilmesiyle ilgili talep, daimî komisyon kurulursa, onun içerisinde yine değerlendirilir. Bu daimî komisyonu istememizin sebebi şu. Plan ve Bütçe Komisyonu da, aslında bu konuyla ilgili; ama...

BAŞKAN – Sayın Ünaldı, teşekkür ederim efendim, süreniz bitti.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – ... o kadar yoğun ki...

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Sayın Başkan, burada, vermek istediğim...

BAŞKAN – Tamam, raporunuz ortada... Kimse, fazla ciddî bir tenkit getirmedi.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – İki cümleyle ifade etmeme müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Yok... Tamam... Yeter... Süreniz bitti artık; 1 dakika da fazla konuştunuz.

Zaten, anlıyoruz... Raporu okuyan arkadaşlarımız da anlıyorlar.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Raporda olmayan, konuşmalarla ilgili söyleyeceklerim var.

BAŞKAN – Efendim, sizi burada tenkit etmediler ki cevap veresiniz.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Tenkit etmediler; açıklama...

BAŞKAN – Konuşanların hepsi de komisyon üyesi ve ayrışık oyları yok; böyle olunca, aşağı yukarı oybirliğiyle yazılmış bir rapor. Aslında, Komisyon Başkanı olarak bunlara ayrı ayrı cevap verme gereği niye duydunuz, onu da anlamadım.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Sayın Başkan, bu da bir kaynak meselesidir.

BAŞKAN – Peki efendim, kaynakları iyi kullanalım.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ÜNALDI (Devamla) – Saygılar sunarım efendim. (FP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağolun.

Şahsı adına, Sayın Ziya Aktaş; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Aktaş, süreniz 10 dakika.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Ülke Kaynaklarının Tespit Edilmesi ve Değerlendirilmesi Konusunda Meclis Araştırması raporu üzerinde kişisel görüşlerimi sunmak üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi, basın görevlilerini ve bizi izleyen halkımızı sevgi ve saygılarla selamlıyorum.

Önce, bu araştırma çalışmasını gerçekleştirip, ortaya yararlı bir rapor koyan bütün milletvekili ve uzman arkadaşlarıma -parti ayırımı yapmaksızın- teşekkür etmek istiyorum.

Rapora baktığımızda ve değerli konuşmacıları dinlediğimizde, eğitim, sağlık, ticaret, tarım, orman, enerji, madencilik gibi pek çok konudaki kaynak sorunlarımızın üzerinde durulduğunu, çözüm için öneriler oluşturulduğunu görüyoruz; ancak, çok önemli olduğuna inandığım bir konunun raporda eksik olduğunu vurgulamak istiyorum. Gerçi üç değerli konuşmacı arkadaşım -Sayın Büyükyılmaz, Sayın Alkan ve Sayın Topuz- adını andılar; ama, ben, birkaç dakikalık süre içerisinde, izninizle konuyu biraz açmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, son birkaç yıldır, ülkemizde de, çeşitli vesilelerle bilgiden, bilgi çağından ve bilgi toplumundan söz ediyoruz. Biliyorsunuz, bilgi, dünyadaki bütün ülkeler ve kamu-özel ayırımı olmaksızın tüm kuruluşlar için en önemli kaynak olma konumuna ulaşmıştır. Her düzeydeki yöneticilerin karar alma sürecinde gerekli bilgiye gerekli zamanda erişmelerinin yaşamsal önem taşıdığı çeşitli vesilelerle dile getirilmektedir. Bilginin, yalnızca ekonomiyi değil, ülke yönetimini de kuruluşların yönetimini de hızla değiştirmekte olduğu sıkça dile getiriliyor. Daha şimdiden dijital vatandaştan, hatta dijital devletten söz edilmekte; ama, gelin görün ki, araştırma raporunda ve neredeyse tüm konuşmalarda bilginin adı dahi geçmiyor. Bu eksikliğin giderilmesi ve bu konuya dikkatlerin çekilmesi için böyle bir konuşma yapmayı yararlı görüyorum; umarım bana katılırsınız.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye’de son aylarda, hatta haftalarda bazı gelişmeler yaşanıyor. Bilgisayar ağlarında, özellikle Internet kullanımı nedeniyle ortaya çıkan sorunların çözümü için, Ulaştırma Bakanlığının girişimiyle Internet Üst Kurulu oluşturuldu; ardından, eğitim ile bilgi teknolojileri arasındaki yakın etkileşim nedeniyle de Eğitim Teknolojilerini Yükseltme Üst Kurulunun kurulduğunu öğreniyoruz. Son birkaç gün içinde de Başbakanlık Müsteşarının girişimiyle Kamunet Üst Kurulu adıyla, öncelikle kamu kurumlarının ağ sorunlarını ele almayı amaçlayan bir başka oluşumun ortaya çıktığını görüyoruz. Bütün bunlar iyi; ama, ne yazık ki, sorunun çözümünden oldukça uzak olduğunu düşünüyorum. Bir inceleme yaparsanız, göreceksiniz, gelişmiş ülkeler bir yana, gelişmekte olan ülkelerin bile neredeyse tümünde, o ülkelerin bilgi ve bilgi teknolojisi alanında politikalar üretecek, gelişmeyi izleyecek ve yönlendirecek kurumsal yapıların olduğunu görüyoruz; hepsinde bu konularda yetkili ve sorumlu en az bir kurumun, hatta kiminde bir bakanlığın da olduğunu görüyoruz. Türkiye’de ise böyle bir kurumsal yapı hâlâ yok; sadece bazı sivil toplum örgütleri var, bir de az önce sözünü ettiğiniz kurullara benzer ve yıllardır zaman zaman kurulan başka kurullar, komiteler var.

Halbuki, 1996 ve 2000 yılları arasında geçerli olacak Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, dünyaya entegrasyon, demokrasinin işlemesi ve rantların azaltılması bakımından önem arz eden bilgiye, ilgili tüm kişi ve kuruluşların ulaşabilmesinin sağlanması amaçlanmış; ayrıca, bilgi altyapısı sistemiyle ilgili kurumlararası organizasyon ve koordinasyona ilişkin sorunların çözümüne yönelik bir yapılanma sağlanması öngörülmüştür; ama, ne yazık ki, bir Dünya Bankası raporunda da ifade edildiği gibi, Türkiye’de halen bilgi ve bilgi teknolojisi alanında belirli bir politika bulunmamaktadır. Neredeyse hemen her kurum veya kuruluş, kendine göre bir politikayı bu alanda belirleyip uygulamakta veya politikayla hiç ilgilenmeyip uygulamayı kendine göre, gelişigüzel yapabilmektedir.

Son zamanlarda sıkça sözünü ettiğimiz ve çağdaş uygarlık ile eşanlamlı olarak kullandığımız bir terim, bilgi çağı veya bilgi toplumu terimidir. Şimdiden, toplumların gelişmişlik düzeyleri, bilgi toplumu olma yönünde sağladıkları başarıyla ölçülmektedir. Bilim ve bilgi insanoğlu için her çağda, her toplumda önemli ve değerli olmuştur. O zaman, durup dururken, 2000’li yıllara, bilim değil de, neden bilgi çağı denildiğini anlayabilmek için, özellikle 1970’li yıllardan sonra gelişen bilgi teknolojisi araçlarını anımsamak gerekir.

Bilgisayar donanım ve yazılımında, veri iletişiminde, veri depolamada ve çoklu ortamlarda -multimedya dediğimiz- sağlanan ve insan gücünün çok üstündeki hız ve boyut, bu araçlar yardımıyla bilginin insanlık tarihinde şimdiye kadar hiç görülmediği bir önem ve değerini ortaya çıkarmış, yeni bir çağın, bilgi çağının, yeni bir toplumun, bilgi toplumunun nedeni olmuştur. Böyle bir ortamda, sadece bilimsel bilgi dahi, yaklaşık olarak her 20 yılda ikiye katlanarak artmakta, bilgi teknolojisi araçları üç beş yılda tümüyle yenilenmektedir. Bilgi çağına girmeyi, ona ayak uydurmayı her ülke için zorunlu kılan temel neden, kamudaki veya özel sektördeki tüm yöneticilerin, aldıkları kararların sağlıklı olabilmesi için, gerekli bilgiye, gerekli zamanda ve gerekli miktarda erişebilmelerinin giderek daha çok kaçınılmaz oluşudur. Bireyin bilgi hakkı ve açıklık veya saydamlık, bir ülkedeki yerleşik demokrasinin en temel koşullarıdır. Bilgi çağına girilirken bu koşulların sağlanması zorunludur; bunun için de, ülkede, bilgi altyapısı gerekir.

Batının gelişmiş ülkelerinde, son otuz yıl içinde, organizasyonların verdikleri hizmetlerde ve ürettikleri ürünlerde ve yönetimle ilgili işlevlerde bilgi yoğunluğu giderek, hızla artmaktadır.

Sonuç olarak, bilgi ve bilgi teknolojisi, hammaddeden üretime, satışa ve dağıtıma kadar, tüm kademelerde olduğu kadar, planlama, eşgüdüm ve denetim gibi üç temel yönetim işlevinde de çok önemli bir etkime yapmaktadır.

Arkadaşlar, Türkiye, birçok parametreye göre dünyada ilk yirmi arasında olan ve insangücü, bilgi ve bilim birikimi, sanayi ve teknolojisiyle dünyada gerçekten büyük sayılabilecek bir ülkedir. Bu ülkenin, büyüklüğüne layık bir yönetimi de hak ettiğine inanıyoruz. Böylesi bir yönetimin en temel koşullarından birisi, bilgi ve bilgi teknolojisi konularında kamu kuruluşları, özel kesim ve sivil toplum örgütlerinin görüş ve katkılarından yararlanarak, ülke yararına strateji oluşturacak ve bu stratejiye uygun uygulamalar yapacak bir kurumsal yapının kurulması ve işletilmesidir. Bu ise, Hükümetin, bilgi reformu adıyla yapacağı bir atılımla olabilecektir. Böylesi bir reformun başarısı için, toplumun tüm kesimlerini de içeren geniş tabanlı bir katılım şarttır. İdarî yapı ve süreklilik de, en az geniş tabanlı katılım kadar önemlidir. Türkiye için yapılması öngörülen kamu yönetimi reformu ve ilgili diğer reformların kritik bir parçası ve önkoşulu olarak bilgi reformunun ele alınmasının Türkiye için gerçekçi ve yararlı olacağına inanıyorum. Özellikle teknolojide gelişmiş ülkeler, yıllar önce, bilgi ve bilgi teknolojisi alanında ülke düzeyinde koordineli bir politika belirlenmesinin ve izlenmesinin gerek ve yararını görmüşler ve açık, net politikalar saptamış ve gereken kurumsal yapıyı yıllar öncesinden oluşturmuşlardır. Bilgi ve bilgi teknolojisi alanında açık ve net politikalar saptanmış ve ilgili kurumsal yapı tamamlanmış ülkelerde, bilgi ve bilgi teknolojisi, tüm ekonomik verimlilik ve rekabet gücünü artıran teknolojik olanaklar demeti olarak algılanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aktaş, konuşma süreniz bitti; 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, 1 dakikada tamamlayın efendim.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim.

Türkiye’de kurulması öngörülen bilgi ve teknoloji bakanlığı ile bu bakanlığın sekretaryasını yürütecek teknik uygulama ve eşgüdüm aracı olacak Türkiye bilgi kurumunun, sadece kamunun ve üniversitelerin değil, özel sektör ve sivil toplum örgütleri de dahil olmak üzere, tüm Türkiye’nin mevcut bilgi yapısını gözden geçirip, özellikle gelecekte ihtiyaç duyulacak bilgi altyapısını oluşturmakta çok önemli işlevleri olacaktır. Bu nedenle, bütün bu kesimlerin temsil edildiği ve başkanlığını sayın başbakan veya yardımcısının yapacağı ve adına ulusal bilgi konseyi denilen bir konseyin ivedi olarak oluşturulması için gerekli kanun hükmünde kararnamenin en kısa zamanda hazırlanmasını öneriyorum.

Bu görüş ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunarım.(Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aktaş.

Son konuşmayı yapmak üzere, İbrahim Ertan Yülek; buyurun efendim.(FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika, Sayın Yülek.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğumuz, görüşme yaptığımız ülke kaynaklarının tespiti konusundaki raporla alakalı olarak yeni bir boyut getirmek üzere; yani, dördüncü bir boyut getirmek üzere, huzurlarınızda bulunuyorum ve bu geç saatte de sabrınızı taşırmamaya gayret edeceğim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, böyle bir komisyon kurulması ve araştırma yapılması, muhtelif arkadaşlarımız tarafından teklif edildi ve bu Yüce Meclis tarafından kabul edilerek kurulan bir komisyon tarafından hazırlanan, gerçekten, içerisinde değerli bilgiler olan bir rapor elimize geldi; ama, müsaade ederseniz, bir hususu belirtmek istiyorum: Bu ve buna benzeyen raporlar... Devlet Planlama Teşkilatına gittiğiniz zaman, her konuda, burada bahsedilen her konuda, çok daha derinliği olan ve çok daha geniş bilgileri ihtiva eden ihtisas komisyonları vardır. Yani, eğer, ormancılıksa, ormancılık ihtisas komisyonuna gidersiniz, hayvancılıksa, hayvancılık ihtisas komisyonuna gidersiniz, sanayiyse sanayi, enerjiyse enerji... Bunların hepsini, buradakinden çok daha geniş bulmak mümkündür. Dolayısıyla, bana, arkadaşlar, böyle bir komisyon kurulması için önergeyi getirdiklerinde, ben, şahsen imzalamadım, sebebini de arz ediyorum; çünkü, mühim olan rapor tespit etmek değil, meseleleri tespit etmek değil, mühim olan icra etmektir. İcra edilmediği sürece, bu raporlar kalır ve yönetim de Mecliste olmadığı için, icra da bu meseleyi yerine getirmezse, çok da değerli bir iş yapmış olmayız; ama, bununla beraber, böyle bir hadiseyi Meclisin konuşması yararlı olmuştur diyorum.

Ben, şimdi, başka bir konuya geleceğim, rapordaki eksiklikten bahsedeceğim. Rapor, dikkat edilirse, içerisinde en önemli, çağımızda, şu anda üzerinde en çok durulan insan kaynağı unsurunu ihmal etmiştir. Ben, yıllarca, üniversitede hocalık yaptım ve bir üretimdeki kaynakları düşünürken, hep, 5M derdik, İngilizcesiyle; -çok affedersiniz, bilgiçlik taslamak için söylemiyorum; ama, hani- material, machine, money, man, manegement; yani, malzeme, makine, para, insan ve yönetim derdik. Bu 5’i bir araya geldiği zaman, manegement kabiliyetiyle en iyi ürünü en ucuza alırız derdik.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Bir de maneviyat var.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet.

Şimdi, burada, tabiî, bunlar yıllarca evvel bizim talebelere öğrettiğimiz şeylerdi. Dikkat edilirse, burada en önemli hadise, insanı bir işgücü olarak kabul ediyor ve 5’ten 1’i olarak kabul ediyor. Halbuki, modern gelişme, bunu insan kaynakları olarak kabul etmekte ve insanı, bir işgücü olmaktan çıkararak, üretimin bütün unsurlarını en etkin şekilde kullanan ve insan kaynağını, işletmede, finansmanı da, üretimi de, pazarlamayı da üzerine çeken ve esası insan olan bir kaynak olarak ele almaktadır.

Bunun neticesi olarak, bakınız, Türkiye’de, çok önemli kuruluşlarda, artık, personel departmanları kalkmış, yerini, insan kaynakları başkanlığı veya insan kaynakları departmanı almış. Bu, bize, Amerika’dan ve Japonya’dan gelmiş.

Tabiî, bu insan kaynağından evvel de “yalın üretim tekniği” diye bir teknik gelmiş; onun da mihveri, esası, insan olarak kabul edilmiş; yani, yalın üretim tekniği, bizim bildiğimiz hiyerarşik kademeleri azaltan ve insana neyi, nasıl yapacağını öğreten bir teknik değil ve diyor ki: “Bu iş senindir, bu işi senin yapman lazımdır; ama, nasıl yapılacağına, toplam kaliteyi içine alan bir anlayış içerisinde, en ucuza, en kaliteli, eksiksiz malı nasıl yapacağına sen karar ver.” Bu insanlar veya insan grupları bir araya geliyorlar, bu üretimi, en iyi şekilde, en ucuz şekilde, toplam kalite -öyle ifade ediyorum- esaslarına riayet ederek yapıyorlar. Tabiî, insan kaynağına bu açıdan baktığımız zaman, raporda bu iş eksik.

Ben, bununla ilişkili olarak, hemen başka hususlara geçmek istiyorum.

Bakınız, eğer, fizikî kaynaklar gerçekten çok önemli olsaydı, herhalde, fizikî kaynağı çok az olan bir Japonya, fizikî kaynağı çok az olan bir Belçika, fizikî kaynağı çok az olan bir İsviçre, bugün, millî gelirlerini 30 bin doların üzerine çıkaramazlardı. Dolayısıyla, buradaki insan kaynağı, kendi fizikî kaynakları olmasa dahi, dışarıdan en uygun şekilde almayı bilebilmişler ve bunun neticesinde bu kalkınmayı gösterebilmişler.

Bakınız, Sovyetler Birliğini bir misal olarak vermek istiyorum: Sovyetler Birliğinin fizikî kaynakları Amerika’dan daha fazlaydı; dünyanın beşte 1’idir; tam 21 milyon kilometrekaredir; halbuki, Amerika 9 milyon kilometrekaredir. Şimdi, nüfus, aşağı yukarı birbirine denk ve Almanya’nın, Japonya’nın nüfusuna baktığımız zaman çok daha az. Peki, ne oldu da koskoca Sovyetler Birliği yok oldu; oranın üzerinde durmamız lazım...

AHMET ALKAN (Konya) – Yok olur mu?!.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Efendim, Sovyetler Birliği yok oldu; Rusya var...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Dünyada hiçbir şey yok olmaz...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Yerinde 15 tane cumhuriyet var. Bunun sebebi nedir diye baktığımızda, bakınız, burada, Sovyetler Birliğini bugünkü Türkiye’yle mukayese ettiğimde, bazı meselelerde çok daha demokrat kafaları olmasına rağmen, insanın düşünceleri, hal ve hareketleri zincirlendiği için milletlerarası yarışta geri kalmıştır. Ben, Sovyetler Birliğinde çok uzun süre bulundum. Mesela, bir ilkokuluna veya ortaokuluna gittiğiniz zaman, inanınız ki, giyim kuşam bakımından çokrenklilik görülüyordu; kimisinin başı örtülü, kimisinin başı açık, kimisinin ayağında bir pantolon var, kimisinde hatta, blucin veya bir eşofman var. Bütün bunlara rağmen, bakın, o çeşitlilik kafî gelmemiş. Sovyetler Birliğini dağıtan husus, onların beyinlerine vurulmuş olan ve düşüncelerini alabildiğine açmayan bir zihniyetti.

Şimdi, Türkiye’ye geliyorsun, Türkiye’de de, bugün, insan kaynağımızı bu şekildeki serbest düşünceyi hâkim kılan bir yapıda değiliz. Misal mi; işte, üniversitelerimizin hali... Bakın, Türkiye’nin çatışmaya ihtiyacı yok; Türkiye’nin büyümeye ihtiyacı var; Türkiye’nin insan kaynaklarını en iyi şekilde kullanmaya ihtiyacı var; ama, siz çatışmanızı, enerjinizi, onun kafası böyle, bunun başı böyle, onun saçı uzun, bunun sakalı var diye harcarsanız, işte bu halde kalırız, millî gelir 3 bin doları geçmez. (FP sıralarından alkışlar) Bunu söylemek istiyorum; geçmez.

Peki “eğitim sistemi “dediniz. Tek tip eğitim sistemi... Çeşitlilik olmayan yerde tek tip olursa, işte bu halde kalırsınız ve ben bu yönden Türkiye’nin geleceğini, insan kaynaklarını iyi kullanamadığı için, birbiriyle çatıştırdığı için maalesef çok parlak göremiyorum. Evet, sayın dostum Ziya Bey “biz ilk yirmideyiz” dediler; ama, millî gelir bakımından altmışıncı sıradayız. Toprak büyüklüğü, fizikî zenginlikler var, insan var; ama, beyinler açık değil, beyinler kilitlenmeye çalışılıyor.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Siz kilitlediniz...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Ben hepimiz için diyorum. Burada, şu parti bu parti diye hiç kimseden bahsetmiyorum; belki bu bile içimizde. Biz, ilkokuldan itibaren belli düşünce kalıplarına sokulmaya çalışılmışız; o düşünce içerisinde yaratıcılığı kaybetmişiz, üreticiliği kaybetmişiz. Sebep?.. Sebebi belli. Misal: Türkiye’de, bir yılda patent için müracaat edenlerin sayısı toplam 138 veya 150; komşumuz Yunanistan’da 37 bin, Japonya’da 300 bin... Evet!..

DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) – Bu rakamları tevsik edin.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Efendim, böyle şeylere lüzum yok. Bu iş, bizim üzerinde ısrarla, parti gözetmeksizin duracağımız iştir. Bunun yolu nedir; hür düşüncedir; bunun yolu nedir; özgürlükleri genişletmektir; bunun yolu, demokrasiyi geliştirmektir. Eğer siz bu memlekette demokrasiyi geliştirmezseniz ve güdümlü bir iktidarın iktidarıyla vatandaşı birbirine düşürürseniz, bunun sonucunda, Türkiye, enerjisini birbirini kırmakla geçirir ve Türkiye’nin, milletlerarası yarışmada layık olduğu yere ulaşması mümkün olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; 1 dakika veriyorum size, lütfen bitirin.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Elimde çeşitli araştırmalar var bu konuda. Bütün dünya ülkeleri, bütün dünya firmaları, alabildiğine, bugün, insan kaynaklarını nasıl olur da ekstrem olarak kullanabilirim diyor ve bundan iki hafta evvel, Almanya Cumhurbaşkanı Herzog, bir düşünürün 200 üncü doğum yıldönümü münasebetiyle yapılan bir toplantıda diyor ki: “Alman toplumunun, canını sıkacak düşünürlere ihtiyacı var.” Dikkat buyurun... Evet, Türkiye’nin kalkınması için de, Türkiye’nin, canını sıkacak birtakım hareketlere ihtiyacı var; çünkü, biz istesek de istemesek de dünya dönüyor ve dünya gelişiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum ve arkadaşları da tebrik ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yülek.

Sayın milletvekilleri, ülke kaynaklarının tespiti konusundaki (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tabiî, ülke kaynaklarının en önemli parçasını teşkil eden Meclis kaynağını ne kadar ülke yararına kullanırsak, ne kadar daha yararlı kullanırsak, ülkeye o kadar faydalı hizmet etmiş oluruz.

Çalışma süremiz bitti. Bu itibarla, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Mart 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.41

 

 

IX. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, sınır ticareti yoluyla kalitesiz akaryakıt sokulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/4296)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yeralan sorumun delaletinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 21.1.1998

Op. Dr. Ergun Özdemir Giresun

Bakanlar Kurulu Kararı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki sınır illerinin ihtiyaçlarının karşılanması ve yapılacak ihracat sayesinde bu illerde sınaî ve ticarî gelişmelerin sağlanması amacıyla karşılıklı olarak ticarî işlem yapılması için sınır ticaretine izin verilmişti.

Sınır ticareti kapsamında getirilen motorin, bazı valilikler tarafından ihtiyaç fazlası olduğu gerekçesiyle vergi mükellefi olan ve akaryakıt istasyonu bulunan gerçek ve tüzel kişilerin satış faturası ve sevk irsaliyesi de kullanmak suretiyle tankerlerce motorinin sınır ticareti yapılmasına izin verilen illerin dışına çıkmasına izin verdikleri doğru mudur?

Sınır ticareti kapsamında getirilen bu motorinin kalite kontrolsüz olarak bütün Türkiye’ye dağıtıldığı ve bu şekilde ülkemize giren motorin sebebiyle her biri birer millî servet olan makine, taşıt ve ekipmanlara maddî yönden telafisi imkânsız zararlar verdiği doğru mudur?

Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Amasya, Tokat sınır illeri olmadığı halde Sarp sınır kapısından her gün giren yüzlerce tankerin bu illere motorin götürdüğü ve sınır ticaretinin ihlâl edildiği konusunda tarafınızdan yapılan bir çalışma var mıdır? Bu akaryakıtın sınır ticaretine izin verilen iller dışına çıkışı yasal mıdır? Devletin bu ticaretten trilyonlarca lira vergi kaybı olmaktadır. Bu kaybın önlenmesi için ne gibi tedbirler düşünmektesiniz?

Karadeniz Bölgemizin akaryakıt bayileri Sarp’tan gelen bu ucuz ve kalitesiz motorinin satışı nedeniyle milyarlarca Türk lirası zarara uğramaktadırlar. Bu bölgeye kalitesiz akaryakıt akışı engellemek ve akaryakıt bayilerinin zararını telafi etmek için bir çalışmanız var mıdır?

T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü 24.2.1998 Sayı : B.02.1.DTM.0.02.04.01-106-8942

Konu : Motorin Ticareti

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanun ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 2.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4296-10723/27107 sayılı yazıları.

Başbakanlık Makamından alınan ilgide kayıtlı yazıları eki; Giresun Milletvekilli Ergun Özdemir’in, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesinde yeralan hususlara açıklık getiren bilgi notu ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Dr. Işın Çelebi Devlet Bakanı

Giresun Milletvekili Sn. Ergun Özdemir’in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

Yazılı Soru Önergesine İlişkin Not

Malumları olduğu üzere, Körfez Krizi sonucunda Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ortaya çıkan olumsuz ticarî ve ekonomik koşulların getirdiği sorunların hafifletilmesi maksadıyla, Başbakanlık Makamınca Irak’a giriş çıkış yapan çekicilere montajlı yarı römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu araçlara, depolarında ek motorin getirebilme imkânı sağlanmıştır.

Son olarak, Başbakanlık Makamının 26.11.1996 tarihli talimatları doğrultusunda, Gümrük Kanununun 12-1 (a) maddesi ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanmış olan “Araçların Tadil ve Montajı Hakkındaki Yönetmeliğin” 3.5.3 maddesine istinaden, anılan araçlar için 4 ve 8 ton olarak belirlenen mutad depo kapasiteleri çerçevesinde Irak menşeli motorinin Türkiye’ye girişine izin verilmektedir.

Bu itibarla, Irak menşeli motorinin ülkemize girişi ve satışı için ilgili uygulamalarda takdir yetkisi Başbakanlık Makamına ait bulunmaktadır.

Diğer taraftan, 27.12.1996 tarih ve 96/9025 sayılı Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı (Resmî Gazetede yayımlanmamıştır.) hükümleri çerçevesinde, sınır ticareti kapsamında yapılan motorin ithalatı ise, il ihtiyacıyla sınırlı olmak kaydıyla, ilgili Valiliklerin yetki ve sorumluluğunda tüm vergilerden muaf olarak (KDV hariç) gerçekleştirilmektedir.

Ancak, Başbakanlık Makamının 26.11.1997 tarih ve 27155 sayılı talimatlarıyla, Suriye’den sınır ticareti yoluyla gerçekleştirilen petrol ürünleri ithalatı durdurulmuştur.

Ayrıca, sınır ticaretinin “İl ihtiyacı” kriteri ile sınırlı olarak yapılması hususunda bir kez daha ilgili Valiliklerden; sınır ticareti kapsamındaki ithalatın, Sınır Ticareti Kararına uygun olarak, il ihtiyacını aşmayacak miktarda ithalata uygunluk belgesi verilmesi ve ithal edilen eşyanın il dışına çıkarılmaması yönünde azamî dikkat ve özenin gösterilmesi ile sözkonusu ithalata konu olabilecek ürünlere ilişkin geçmiş yıllardaki tüketimleri de dikkate alınarak hazırlanacak 1998 yılı il ihtiyaçları listesinin Dış Ticaret Müsteşarlığına bildirilmesi istenilmiştir.

Öte yandan, Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Kontrolörlüğü’nün 9.12.1997 tarihli gizli kayıtlı raporunda, Sarp Gümrük Kapasında yapılan denetlemeler sırasında, sınır ticareti yoluyla yapılan motorin ithalatı işlemlerinde Sınır Ticareti Kararında belirtilen amaç ve kapsamı aşacak derecede ithalat yapıldığının gözlemlendiği (ayda 20 000 ton civarında), aynı zamanda Romanya’dan getirilen akaryakıtın Gürcistan’ın Batum Limanından alınarak, bahsekonu sınır kapısından ülkemize ithal edildiği belirtildiğinden, Dış Ticaret Müsteşarlığınca Artvin Valiliğine gönderilen 13.1.1998 tarih ve 142 sayılı yazıda il ihtiyaçları listesinin en kısa zamanda bildirilmesi istenilmiştir.

Ayrıca, Artvin Valiliği ve Sarp Sınır Kapısında yapılan uygulamaları yerinde görmek amacıyla, 5-6 Şubat 1998 tarihleri arasında, Dış Ticaret Müsteşarlığı (İhracat Genel Müdürlüğü) tarafından bir eleman görevlendirilmiştir.

Yukarıda belirtilen incelemeler çerçevesinde, Dış Ticaret Müsteşarlığınca yapılan değerlendirme sonucunda, Artvin Valiliğine gönderilen 12.2.1998 tarihli yazıda, Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin Kararın amir hükümleri kapsamında, geçmiş yıllardaki il tüketimi miktarları da gözönünde bulundurulmak suretiyle, illerinde mevcut, üretim ve hizmet sektörleri de dikkate alınarak, motorin ihtiyacının belirlenmesi ve Dış Ticaret Müsteşarlığına sonucundan ivedilikle bilgi verilmesi hususunda talimat verilmiştir.

2. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, TBMM Genel Kurul Salonu yenileme inşaatı ihalesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları üzerine bürokratlardan mal bildirimi istenip istenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4302) 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Meclis Sayın Başkanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Genel Kurul Salonu yenileme inşaatının tüm işlerine ait ihale, kontrolluk, sözleşmelerin uygulanması, süre uzatımı, hakedişlerin düzenlenmesi gibi konularda görev yapan, bu işlemlerde imzası, talimatı ve dahli bulunan tüm meclis bürokratlarının; genel sekreter, genel sekreter yardımcıları, daire başkanı ve müdürler ile dönemin başkanlık özel kalem müdürü, dönemin Başkanı Sayın Mustafa Kalemli gibi bedelini ödeyerek veya ödemeyi taahhüt ederek müetahhit firma MESA İnşaattan ve/veya ortaklıklarından daire, gayrimenkul satın almışlar veya benzeri satınalma sözleşmeleri yapmışlar mıdır?

Bunca spekülasyondan sonra hem TBMM’nin ve hem de bu inşaat işi ile ilgili bürokratların töhmet altında kalmaması için ilgili bürokratları beyana, yeni mal bildiriminde bulunmaya çağırmayı düşünüyor musunuz?

2. Bu bürokratların 3628 sayılı yasaya göre şimdiye kadar vermiş olmaları gereken eski mal bildirimlerini en son istenecek, verilecek mal bildirimleriyle mukayese etme görevinizi yerine getirmeyi düşünüyor musunuz?

 

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 3.3.1998

KAN.KAR.MD : Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4302-10755/27197

Sayın Sabri Ergül İzmir Milletvekili

İlgi : 23.1.1998 tarihli yazılı soru önergeniz.

TBMM Genel Kurul Salonu yenileme inşaatı ihalesindeki usulsüzlük iddiaları üzerine bürokratlardan mal bildirimi istenip istenmeyeceğine ilişkin ilgi önergenizde yeralan sorular aşağada cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap. (1, 2) Bilindiği üzere, “19.4.1990 tarih ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu” gereğince kimlerin, hangi hallerde ve nereye mal bildiriminde bulunacağı, bu Kanunun 2, 6, 7 ve 8 inci maddelerinde belirlenmiş; ayrıca, yine aynı Kanunun 17 nci maddesinde sayılan fiilerden dolayı hakkında 18 inci maddeye istinaden Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılan suç duyurusu sonucu soruşturma açıldığı takdirde savcılık veya görevli muhakkik veya müfettiş tarafından ilgililerden mal bildiriminde bulunmasının istenebileceği,yine bu Kanunun 19 uncu maddesi ile hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, bildirimlerin açılması ve açıklanması özel kurallara bağlanmıştır.

Bu bağlamda;

1. Sözkonusu olayla ilgili olarak bir siyasî parti tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulunulmuştur.

2. İleri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak üzere Anayasasının 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştur.

3. Ayrcı, sözkonusu yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını incelemek üzere TBMM Başkanlık Divanının oluşturduğu alt Komisyon çalışmalarını tamamlamak üzeredir.

Yapılacak araştırma ve inceleme sorucu, ilgililer hakkında soruşturma açılmasına gerek görüldüğü takdirde TBMM Başkanlığınca görevlendirilecek “Muhakkik” veya olayın intikal ettirildiği Cumhuriyet Başsavcılığınca ilgililerden mal bildiriminde bulunulması istenebilir. Bu takdirde, yeni alınan mal bildirimlerinin, daha öncekiler ile karşılaştırılmaları sonucu, Kanunun suç saydığı unsurların tespiti halinde ilgililer hakkında, kanun hükümleri çerçevesinde gereği yapılabilecektir.

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, şekerpancarı üreticilerinin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4310)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 23.1.1998

Zeki Ünal Karaman

Karaman merkez başta olmak üzere Kâzımkarabekir İlçesinde, Sudurağı, Kılbasan, Yollarbaşı, Akçaşehir, Kisecik beldelerinde Süleymanhacı, Ortaoba, Çoğlu, Burunoba, Beydili, Ekinözü, Alaçatı, Kızık, Salur, Demiryurt, Eminler, Mesudiye, Yuvatepe, Çakırbağ, Çiğdemli, Mecidiye, Dinek, Hamidiye ,Göztepe, Osmaniye, Eğilmez köylerinde şekerpancarı üretimi yapılmaktadır.

Bu bölgelerdeki üreticilerden gelen şikâyet mektuplarına göre Bakanlığınız üreticilerin şekerpancarı teslimatı sırasında bölge şartlarına göre önceden tespit edilen belirli bir tonun üzerine çıkmaları halinde alım fiyatından % 25 indirim yapılmaktadır. Bu da üreticilerin mağduriyetine sebep olmaktadır.

Sorularım şunlardır :

1. Böyle bir uygulamaya ilk defa bu yıl mı başlanmaktadır?

2. Böyle bir uygulamaya geçişin sebebi nedir?

3. Yoğun şikâyetler olduğuna göre bu uygulamayı kaldırmayı düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız şekerpancarı üreticilerimizin bu mağduriyetini gidermek için bakanlığınızca yapılmakta olan herhangi bir çalışma var mıdır?

 

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 26.2.1998 Sayı : B.14.0.BHİ.01-136

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 6.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/27287 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, “şekerpancarı üreticilerinin mağduriyetine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/4310) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 1. Şeker üretimindeki istikrarsızlığı önlemek, şeker üretimini arz ve talep doğrultusunda yönlendirmek amacıyla pancar taahhütleri ürün miktarına göre alınmakta olup, bu uygulamaya bu yıl başlanmıştır

Cevap 2. Bu uygulamanın nedenleri;

– İç talep artışına paralel olarak şeker üretilecektir.

– Şeker üretiminde istikrar sağlanacak, ihracat veya ithalatın olumsuz etkilerinden üretici, tüketici ve ülke ekonomisi zarar görmeyecektir.

– Fabrikalarımız optimal kapasiteyle çalışacaklarından maliyetler düşük olacaktır.

– Pancar üreticisine düzenli, haklı ve reel (net) gelir artışı sağlanacaktır. Ekeceği ürünü tercih yönünden önünü daha rahat görebilecektir.

– Pancar ekimindeki istikrar diğer ürünlerin ekiminde de istikrar sağlayacaktır. Üretici fiyat dalgalanmalarının olumsuz etkilerinden korunacaktır.

– Çiftçiler, birim alandan daha fazla ürün alacaklardır. (Verim artışı sağlanacaktır.)

Cevap 3. Taahhüde göre ortalama fiyattan alınacak pancar miktarı marjı çok yüksek (± % 25) tutulduğundan çiftçilerimizin mağduriyeti sözkonusu olmayacaktır.

4. – Ağrı Milletvekili Sıddık Altay’ın, merkez valilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı(7/4311)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

M. Sıddık Altay Ağrı

Sorular :

1. Halen Bakanlığınız bünyesinde kaç kişi “Merkez Valisi” olarak istihdam edilmektedir?

2. Merkezdeki valiler ne kadar süreyle aktif valilik yaptıktan sonra merkeze alınmışlardır? Ne kadar zamandır Merkez Valisi olarak görev yapmaktadırlar?

3. Merkez valilerinden kaçı bakanlığınız merkez birimlerinde aktif olarak görev yapmaktadır. Görevleri ve isimleri nelerdir?

4. Bakanlık dışında (Başbakanlık ve/veya diğer bakanlıklarda) genel müdürlük ve üstü görevlerde bulunan vali var mıdır? Varsa isimleri ve görevleri nelerdir?

5. Bunların dışındaki diğer merkez valilerine yer, araç ve görev verilmekte midir? Verildiyse bu görevler nelerdir?

6. Ankara dışında ikâmet etmekte olan kaç merkez valisi vardır? İsimleri ve ikâmet yerleri nedir?

 

7. Merkez valilerinin devlete yıllık maliyeti nedir?

8. Devleti en üst düzeyde temsil etmiş,valilik unvanına hak kazanmış bu insanların bilgi ve birikimlerinden tam yararlanmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız bu konudaki plan ve projeleriniz nelerdir?

9. Kamuda yetişmiş insan sıkıntısı yaşandığı günümüz koşullarında Merkez Vaililerine en yüksek düzeyden maaş ödeyip hizmetlerinden yararlanmamayı “kamu yararı”na uygun buluyor musunuz? Bulmuyorsanız bu konudaki programınız nedir?

10. Merkez valiliği veya benzeri bir uygulaması olan Türkiye’den başka bir ülke var mıdır? Varsa hangileridir?

 

T.C. İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 28.2.1998 Sayı : B050PGM0710001-A/658

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 6.2.1998 gün ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-10925 sayılı yazınız.

Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/4311-10827) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

Konunun incelenmesi neticesinde;

1. Halen Bakanlığımız bünyesinde Merkez Valisi olarak 107 kişi istihdam edilmektedir.

2. Valiler 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 59 uncu maddesine göre istisnaî memurlar kapsamına alınmış, buna göre atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerine bakılmaksızın tahsis edilmiş derece aylığı ile bu kadrolara atama yapılabileceği belirtilmiştir.

Yine, 2451 Sayılı Kanuna ekli(I) Sayılı cetvelde valilere yer verilerek bu göreve Bakanlar Kurulu kararı ile atama yapılabileceği belirtilmiştir.

Buna göre valiler İçişleri Bakanlığının inhası, Bakanlar Kurulunun ve Cumhurbaşkanının onayı ile tayin olunurlar. Lüzumunda ise yine aynı usulle kadro aylığı ile merkez emrine alınarak İçişleri Bakanının, Başbakanın ve Cumhurbaşkanının tensip edeceği işlerde görevlendirilebilirler. Ortalama olarak merkez valileri 3 yıl, 7 ay süreyle il valisi olarak görev yapmaktadırlar.

3. M. İlyas Aksoy Müsteşar, Hasan Pakir Müsteşar Yardımcısı, Akif Tıg 1 inci Hukuk Müşaviri, İsmail Günindi Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürü, Rasim Baş Sivil Savunma Genel Müdürü, Necati Bilican Emniyet Genel Müdürü, Mustafa Demirel Olağanüstü Hâl Genel Sekreteri olmak üzere Bakanlığımız merkez birimlerinde yedi (7) Merkez Valisi olarak görev yapmaktadır.

4. Bakanlık dışında üst görevlerde bulunan Merkez Valisi yoktur.

5. Merkez valilerine ihtiyaca göre araç tahsis edilmektedir. Bakanlığımız merkezde görevli valilere, Yönetmelik, Kanun tasarısı hazırlanması ve mülkî sınırların belirlenmesi v.b. konularda görevler vermektedir.

Ancak bunun yanında Başbakanlığın talebi üzerine Başbakanlık ve diğer bakanlıkların müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdürlük ve bu görevlere eşdeğer durumda olan diğer üst kademe yöneticiliklerine, unvan ve özlük hakları saklı kalmak kaydı ile görevlendirilebilirler. Zaman zaman da bu tür görevlendirmeler yapılmaktadır.

6. Ankara dışında 34 Merkez Valisi ikâmet etmektedir. Bunlardan; 19 Merkez Valisi İstanbul, 10 Merkez Valisi İzmir, 3 Merkez Valisi Adana, 1 Merkez Valisi Muğla, 1 Merkez Valisi de Denizli İlinde görev yapmaktadır.

Bu sayı ve yerler zaman içerisinde değişmektedir.

7. Merkez Valilerinin devlete yıllık maliyeti (aylık, maaş ve diğer özlük hakları olarak) 3 042 096 000 TL dir.

8. Valilik unvanına hak kazanarak halen Merkez Valisi olarak görev yapanların bilgi ve birikimlerinden faydalanılmaktadır. 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun 6 ncı maddesine göre valiler lüzumunda tayinlerindeki usule göre kadro aylığı ile merkez emrine alınarak İçişleri Bakanının tensip ettiği işlerde görevlendirilmekte ve Başbakanlıkta, Cumhurbaşkanlığında ve diğer bakanlıkların üst kademe yöneticiliklerinde de görev almaktadırlar.

9. Merkez Valileri sanıldığı gibi kamu görevlileri içerisinde konumuna göre en yüksek maaşı almamaktadırlar. Ancak, yeni göreve başlayan bir valinin bile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında ulaşılamayacak bilgi birikimi ve tecrübe düzeyinde olduğu gözönüne alındığında bu düzeye ulaşmış profesyonel kamu yöneticilerinin atıl kalmasını kamu yararına uygun bulmuyoruz. MerkezValilerimizin konumunun daha aktif ve kamu yararına uygun hale getirilmesi için Başbakanlıkta, Cumhurbaşkanlığında ve diğer bakanlıkların üst kademe yöneticiliklerinde görevlendirilmelerinde yarar buluyoruz. Nitekim, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Sayıştay üyeliklerine seçilerek görev yapan merkez valileri bulunmaktadır.

10. Türkiye’den başka Türk idare yapısının benzeri olan Merkez Valiliği uygulaması Fransa ve Belçika’da görülmektedir.

5. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4324)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 4.2.1998

24.12.1997 tarih ve 7/4100 esas numaralı yazılı soru önergeme verilen cevaplar yeterli olmadığından, aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın M.İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını müsaadelerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Sadi Somuncuoğlu Aksaray

ANASOL-D Hükümetinin göreve başladığı tarihten itibaren 24.12.1997 tarihine kadar :

1. Bakanlıkta toplam ne kadar atama yapılmıştır?

2. Yapılan bu atamalarda yeni görevine başlayanlar ne kadardır?

T.C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 26.2.1998 Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-56

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi KAN.KAR.MÜD.’nün 13.2.1998 gün ve A.,01.0.GNS.0.10.00.02-7/4324-10887/27456 sayılı yazısı.

Aksaray Milletvekili Sayın Sadi Somuncuoğlu’nun “personel atamalarına ilişkin” 7/4324-10887 esas nolu yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay Kültür Bakanı

Cevap 1. ANASOL-D Hükümetinin göreve başladığı tarihten 19.2.1998 tarihine kadar, (Kararlar dahil) toplam (615) atama yapılmıştır. Bunlardan, 47 adedi mahkeme kararlarının uygulanması neticesinde gerçekleşmiştir.

Cevap 2. Merkez ve taşradan yapılan bu tayinler neticesinde ilgililer, yeni yerlerinde görevlerine başlamışlardır.

6. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, geçici olarak başka ile nakledilen Erzincan Polis Okuluna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4345)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygıyla arz ederim. 15.8.1997

Tevhit Karakaya Erzincan

Mart 1992 Erzincan depreminde hasar gören Erzincan PolisOkulu geçici olarak başka bir ile nakledilmiş ancak okulun geçen beş yıl içinde Erzincan’a dönmesi gerçekleştirilememiştir.

Erzincan Polis Okulunun tadilatı ile ek binaları yapılmış ve okul, hizmete hazır hale getirilmiştir.

Geçici olarak ilimizden alınan Erzincan PolisOkulunun Erzincan’da, eğitim ve öğretime açılması ne zaman gerçekleşecektir?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 27.2.1998 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-049655

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 13.2.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/4345-8267/21858 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

13.3.1992 tarihinde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle büyük hasar görerek eğitim ve öğretime devam edilemeyecek duruma gelen Erzincan Polis Okulu 12.5.1992 tarihli onay ile kapatılmıştır. Ancak okulun günümüzdeki durumu, okul kadrosunun tümünün başka görevlere atanmış olması, kullanılan tüm malzemelerin Samsun ve Erzurum Polis Okullarına tahsis edilmiş olması ve mevcut polis okullarımızın kapasitesinin ileriki yıllarda teşkilâtımızın ihtiyacını karşılayacak seviyede olması nedenlerinden dolayı yeni bir okul açılması uygun görülmemektedir.

Daha önce polis okulu olarak kullanılan binalar, Erzincan Emniyet Müdürlüğü Özel Harekât ve Çevikkuvvet Şube Müdürlüğü hizmetine verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

7. – Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4346)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

Abdulkadir Öncel Şanlıurfa

1. Bakanlığınız merkez biriminde görev yapan yönetici pozisyonunda ve denetim elemanlarından boş bulunan daire başkanlığı kadrosuna atama yapılmıştı. Merkezdeki Daire Başkanlıkları boş kadroya atanma şeklinde olmuştur. Hükümetiniz döneminde görevinden alınan daire başkanlıkları yönetmelik ve kanuna uygun mudur?

Bakanlığınızdaki daire başkanlarının ekonomik hakları ihlâl edilerek tekrar şube müdürlüğüne atanmaları hangi kanun maddesine dayanmaktadır? Bu işlemler hangi adalet ve demokratik çerçevede izah edilebilir?

2. Bugüne kadar Maliye Bakanlığında sizlerinde geçmişte aynı teşkilât mensubu olmanız nedeniyle yapılmayan uygulamalar 55 inci Hükümet döneminde yapılması bundan sonraki hükümetlere öncülük etmiyor musunuz? Maliye Bakanlığındaki bu uygulamalar personelinizde huzursuzluk ve verimsizliğe neden olmuyor mu?

3. Bakanlığınızda yapılan atama ve görevden alınmaların hepsi sizlerin bilgisi dahilindemi yapılmaktadır? Bu uygulamalarda çok sevilen ve mesleğinin uzmanı olan kişilerinde görevinden alınmaları konusunda başka yönlerde bir empoze sözkonusu mudur?

T.C. Maliye Bakanlığı 2.3.1998 Sayı : 008012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 13.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4346-8638/22849 sayılı yazısı.

Cevaplandırılmak üzere ilgi yazı ekinde gönderilen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Öncel’e ait (6/645) esas numaralı sözlü soru önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca yazılı soruya çevrilen (7/4346) esas nolu soru önergesine ilişkin cevaplar maddeler halinde aşağıda sunulmuştur.

1. Bilindiği gibi; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76 ncı maddesinde; memurların, görev ve unvan eşitliği gözetilmeksizin kazanılmış hak aylık dereceleriyle bulundukları kadro derecelerine eşit veya aynı Kanunun 68 inci maddesindeki esaslar çerçevesinde daha üst başka bir kadroya atanabilecekleri hükme bağlanmıştır.

Bu düzenlemeye göre, atamalarda görev ve unvan eşitliğinin gözetilmesi gibi bir zorunluluk bulunmamakta, bu konuda idareye takdir yetkisi tanımaktadır.

54 üncü Hükümet döneminde Daire Başkanlığına atanmış olan bazı şube müdürlerinin, hükümetimiz döneminde yeniden şube müdürü olarak atanmaları yukarıda da bahsettiğim gibi liyakat ve kariyer unsurları da dikkate alınarak takdir yetkisi sınırları içerisinde gerçekleştirilmiştir.

2. Bakanlığımızda bugüne kadar kazanılmış hak aylık derecesinin altında başka bir kadroya atanan herhangi bir personel bulunmamaktadır. Tarafımdan yapılan atamalarda, mevzuatla belirlenen usüllere titizlikle riayet edildiği gibi, takdir yetkisi bakanlık hizmetlerinin daha iyi yürütülmesi amacıyla hizmetin gerekleri dikkate alınarak kullanılmakta olup, bu da bakanlığım personeli üzerinde olumlu etki yaratmış ve çalışmalarında verimliliğin artmasına neden olmuştur.

3. Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esaslarına İlişkin 3046 Sayılı Kanunun 21 inci maddesinde, bakanlık hizmetlerinin mevzuata, hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütülmesinden bakanların sorumlu oldukları belirtilmiştir. Aynı madde uyarınca, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden de bakan sorumludur.

Maliye Bakanı olarak sorumluluk üstlendiğim ilk günden bu yana, Bakanlığımdaki tüm atamalar, mevzuata ve bakanlığım geleneklerine uygun olarak, personelin liyakat ve kariyer durumları dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Baka

8. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İstanbul’daki bazı sit alanlarının yapılaşmaya açılmasına ilişkin soruları ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/4356)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yeralan sorularımın Kültür Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş İstanbul

Bakanlar Kurulunun 11 Ocak 1998 tarihli resmî gazetede yayımlanan kararnamesiyle ülkemizin bir çok yerinde doğal güzelliği bakımından korunması gereken alanlar ve İstanbul’daki bazı SİT alanları da “yapılaşmaya” açıldı.

1. Bu kararı ve özellikle de SİT alanlarının “Turizm Bölgesi” ilan edilerek “yapılaşmaya” açılmasını doğru buluyor musunuz?

2. Bu kararname hazırlanırken başbakanlıkça ülkemizin doğal ve tarihi birikimini, SİT alanlarını korumakla görevli Kültür Bakanlığından ve Koruma Kurullarından görüş istenmiş midir?

3. İstendiyse bakanlığın kurum olarak görüşü ne olmuştur?

4. Yerel yöneticilere, mimar ve mühendis odalarına, şehir planlamacılarına ve kent halkına danışılmadan hazırlanan ve onların haklı tepkilerine neden olan bu kararnamenin iptal edilmesi konusunda bir girişiminiz olacak mıdır?

T.C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 26.2.1998 Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-55

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi KAN.KAR.MÜD. nün 13.2.1998 gün A.01.0.GNS.0.10.

00.02-7/4356-10972/27696 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş’ın “İstanbul’daki bazı sit alanlarının yapılaşmaya açılmasına ilişkin” 7/4356-10972 esas nolu yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay Kültür Bakanı

Cevap 1. Turizm Merkezi ilan edilen alanların aynı zamanda sit alanı olması durumunda bu alanlarda yapılacak her türlü inşai ve fiziki müdahalelerde karar alma yetkisi 2863 sayılı yasa gereği Bakanlığımızın ilgili Koruma Kuruluna aittir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasına göre her kimin mülkiyetinde veya idaresinde olursa olsun, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve bunların her türlü denetimini yapmak bakanlığımızın aslî görevlerindendir. Bakanlığımız Uluslararası antlaşmalarla kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesini sağlamak sorumluluğunu üstlenmiş ve bu çerçevede örgütlenmiştir.

Cevap 2. Sözkonusu kararname hazırlanırken Başbakanlık tarafından değil, Turizm Bakanlığınca Bakanlığımızın görüşleri istenmiş, 30.12.1997 tarihinde Turizm Bakanlığında yapılan Bakanlıklararası Koordinasyon Toplantısında bu görüşlerimiz sözlü olarak iletilmiştir.

Cevap 3. Bakanlıklararası Koordinasyon Toplantısına katılan uzmanlarımızca sit alanlarında karar alma yetkisinin Koruma Kurullarında bulunduğu, bu alanlarda ilan edilecek Turizm Merkezleri konusunda Koruma Kurulu Müdürlüklerinin inceleme yaparak Koruma Kurulunca karar alınması gerektiği belirtilmiş, ayrıca sit alanlarıyla çakışan turizm merkezlerinde 2863 ve 3386 sayılı yasalar ile alınmış ve alınacak tüm kurul kararlarından gelen hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir. Yazılı görüşümüzün Koruma Kurulu Müdürlüklerince incelemeler tamamlandıktan sonra iletileceği belirtilmesine rağmen, bu görüşler beklenmeden Turizm Bakanlığınca ilanı düşünülen Turizm Merkezleri Bakanlar Kuruluna iletilmiştir.

Cevap 4. Bu alanlarda yapılacak her türlü fiziksel ve inşai müdahaleler konusunda bakanlığımız 2863 sayılı yasa ile kendisine tanınan tüm yetkiler ile korumanın lehine gerekli çalışmaları yapacaktır.

9. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt-Şirvan’daki orman alanlarının yok edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4362)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Orman Bakanından aşağıdaki sorumun sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

3.10.1997

Mehmet Emin Aydın Siirt

Siirt’in tek orman varlığı olan Şirvan İlçemizdeki ormanlar, plansız programsız bir şekilde biçiliyor.

Komşu il ve ilçelerin odun ihtiyacı bu ormanlardan karşılanıyor. İki yıl sonra Siirt halkının yakacak odunu kalmayacak.

Bu orman talanına son vermeyi düşünüyor musunuz?

T.C. Orman Bakanlığı 2.3.1998 ÖKM.2/160

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 10.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00-6/672-8715/23109 sayılı yazınız.

b) 21.10.1997 ve ÖKM.2.310 sayılı yazımız.

Siirt Milletvekili Sn. Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt İli Şirvan Ormanlarının plansız, programsız tahrip derecesinden faydalanılarak ileriki yıllarda yöre halkının büyük sıkıntı çekeceği ve bu orman talanına son verilmesi hususundaki sözlü soru önergesi mahallen incelettirilmiştir.

Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün halen 6 İşletme Şefliğinden biri olan Merkez İşletme Şefliği, aynı zamanda Şirvan Kazası Ormanlık alanını da içine almaktadır.

Siirt Orman İşletmesi Orman Amenajman planları 1973-1992 yılları arasında geçerli olmak üzere yapılmış olup, plan müddetleri dolmasına rağmen bölgenin özel şartları sebebiyle yenilenememiştir.

Yöre halkının yakacak ihtiyaçları ile istihdam ihtiyaçları ise devam ettiğinden bu ormanlar özel heyetlerce kesim planları yaptırılarak, tanzim olunan bu geçici planlara göre kesime tabi tutulmaktadır. Plansız ve gelişigüzel bir uygulama sözkonusu değildir.

Diğer taraftan 1992 yılı verilerine göre yöre ormanlarının yıllık faydalanma etası 339 925 ster iken, 1997 yılı üretimi halen tüm işletme toplamı olarak 48 727 ster olup bunun 38 447 steri Şirvan’ın da içinde yer aldığı Merkez İşletme Şefliği dahilindedir.

Görüldüğü üzere halen üretilen bu miktar ormanların üretim kapasitesinin ancak % 14 mertebesindedir. Üretilen odunların % 80’i yöre için uygulanan çok özel indirimli fiatlarla Köylü Pazar Satışı olarak üretici köylülere verilerek, ekonomilerine katkı sağlamakta, % 20’side Kamu Kurum ve Kuruluşlarının ihtiyacı için Protokollarla Valiler emrine tahsis olunmaktadır.

Orman tahribi ve plansız faydalanma sözkonusu değildir.

Arz ederim.

Ersin Taranoğlu Orman Bakanı

T.C. OrmanBakanlığı 21.10.1997 ÖKM.2/310

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/672-8715/23109 sayılı yazınız.

Siirt Milletvekili Sn. Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt İli Şirvan Ormanlarının plansız, programsız tahrip derecesinden faydalanılarak ileriki yıllarda yöre halkının büyük sıkıntı çekeceği ve bu orman talanına son verilmesi hususundaki sözlü soru önergesi mahallen incelettirilmiştir.

Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün halen 6 İşletme Şefliğinden biri olan Merkez İşletme Şefliği, aynı zamanda Şirvan Kazası Ormanlık alanını da içine almaktadır.

Siirt Orman İşletmesi Orman Amenajman planları 1973-1992 yılları arasında geçerli olmak üzere yapılmış olup, plan müddetleri dolmasına rağmen bölgenin özel şartları sebebiyle yenilenememiştir.

Yöre halkının yakacak ihtiyaçları ile istihdam ihtiyaçları ise devam ettiğinden bu ormanlar özel heyetlerce kesim planları yaptırılarak, tanzim olunan bu geçici planlara göre kesime tabi tutulmaktadır. Plansız ve gelişigüzel bir uygulama sözkonusu değildir.

Diğer taraftan 1992 yılı verilerine göre yöre ormanlarının yıllık faydalanma etası 339 925 ster iken, 1997 yılı üretimi halen tüm işletme toplamı olarak 48 727 ster olup bunun 38 447 steri Şirvan’ın da içinde yer aldığı Merkez İşletme Şefliği dahilindedir.

Görüldüğü üzere halen üretilen bu miktar ormanların üretim kapasitesinin ancak % 14 mertebesindedir. Üretilen odunların % 80’i yöre için uygulanan çok özel indirimli fiatlarla Köylü Pazar Satışı olarak üretici köylülere verilerek, ekonomilerine katkı sağlamakta, % 20’side Kamu Kurum ve Kuruluşlarını ihtiyacın için Protokollarla Valiler emrine tahsis olunmaktadır.

Orman tahribi ve plansız faydalanma sözkonusu değildir.

Arz ederim.

Hayri Berk Bakan a. Müsteşar

T.C. Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü İşletme ve Pazarlama Dairesi Başkanlığı 13.10.1997 Sayı : İP-1 MUH-0/836

Konu : Soru önergesi

Bakanlık Makamına

Siirt Milletvekili Sn. Mehmet Emin Aydın’ın, Siirt İli Şirvan Ormanlarının plansız, programsız tahrip derecesinde faydalanılarak ileriki yıllarda yöre halkının büyük sıkıntı çekeceği ve bu orman talanına son verilmesi hususundaki sözlü soru önergesi mahallen incelettirilmiştir.

Siirt İşletme Müdürlüğünün halen 6 İşletme Şefliğinden biri olan Merkez İşletme Şefliği, aynı zamanda Şirvan Kazası Ormanlık alanını da içine almaktadır.

Siirt İşletmesi Orman Amenajman planları 1973-1992 yılları arasında geçerli olmak üzere yapılmış olup, plan müddetleri dolmasına rağmen bölgenin özel şartları sebebiyle yenilenememiştir.

Yöre halkının yakacak ihtiyaçları ile istihdam ihtiyaçları ise devam ettiğinden bu ormanlar özel heyetlerce kesim planları yaptırılarak, tanzim olunan bu geçici planlara göre kesime tabi tutulmaktadır. Plansız ve gelişi güzel bir uygulama sözkonusu değildir.

Diğer taraftan 1992 yılı verilerine göre yöre ormanlarının yıllık faydalanma etası 339 925 ster iken, 1997 yılı üretimi halen tüm işletme toplamı olarak 48 727 ster olup bunun 38 447 steri Şirvan’ın da içinde yer aldığı Merkez İşletme Şefliği dahilindedir.

Görüldüğü üzere halen üretilen bu miktar ormanların üretim kapasitesinin ancak % 14 mertebesindedir. Üretilen odunların % 80’i yöre için uygulanan çok özel indirimli fiatlarla Köylü Pazar Satışı olarak üretici köylülere verilerek, ekonomilerine katkı sağlamakta, % 20’side Kamu Kurum ve Kuruluşlarının ihtiyacı için Protokollarla Valilikler emrine tahsis olunmaktadır.

Orman tahribi ve plansız faydalanma sözkonusu değildir.

Arz ederim.

Ömer Coşkun Genel Müdür V.

Ek : 1 rapor

T.C. Orman Bakanılığı Orman Genel Müdürlüğü Orman Bölge Müdürlüğü 13.10.1997 Elazığ

Kısım : İP.

Dosya : 12 İP 83

Evrak : 7101

Konu : Üretim Programı ve Faaliyetleri.

Orman Genel Müdürlüğüne

(İşletme ve Pazarlama Dairesi Başkanlığı)

10.10.1997 günü telefon emiri gereğince

Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün 1997 yılı üretim programı ve faaliyetleri, yapılan inceleme sonucu program dahilinde ve programa uygun olarak yapılmış olduğu tespitiyle tanzim olunan rapor ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Osman Öztürk Bölge Müdürü Adına Bölge Müdürü Yardımcısı

Eki : Takım Rapor

Rapor

Emir :

Orman Genel Müdürlüğümüzün 10.10.1997 tarihli telefon emirleri üzerine Elazığ Orman Bölge Müdürlüğümüze bağlı Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün 1997 yılı üretimi hakkında bilgiler istenmiştir.

Konu :

Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün 1997 yılı üretim programı ve faaliyetleri,

Lüzum ve İzahı :

Orman Genel Müdürlüğümüzün 10.10.1997 günü Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün üretim programı ve faaliyetleri hakkında bilgi istemesi emirleri üzerine tarafımda yapılan tetkik ve inceleme sonucu, Makama Bilgi arzetmek üzere rapor tanzimine lüzum hasıl olmuştur.

İnceleme :

Orman Genel Müdürlüğümüzün 10.10.1997 günlü telefon emirleri gereğince 11.10.1997 günü Siirt İşletme Müdürlüğüne gidilerek gerekli tetkik ve incelemeler yapılmıştır.

İşletme Müdürlüğünün 6 ncı İşletme Şefliği, 43 adet Amenajman planı olup, Amenajman planlarının uygulama süreleri 1973-1992, 1992 yılında uygulama süreleri bitmiştir. Amenajman planları yenilenmediği için onaylı müretep heyet tarafından avans mukabilinde baltalık kesim planı raporu tanzimiyle makamın uygun görüşleriyle tastikleri sonucu uygulamaya konulmaktadır. Siirt İşletme Müdürlüğünün onaylı (yetkili) müretep heyeti tarafından tanzim edilmiş ve onaylanmış baltalık kesim planı raporu tanzimi ile onay sonucu üretim programı uygulanmıştır.

Siirt İşletme Müdürlüğünün uygulama müddeti 1992 yılında dolmuş amenajman planlarında alınması gereken yıllık eta 339 925 sterdir. Yörede bulunan problemlerden dolayı bu rakama ulaşmak mümkün değildir.

İşletme Müdürlüğü programı 9 seri ve 39 nolu bölmelerde üretime girilmiştir. Programı uygulamakla başta orman köylerine iş istihdamı sağlamakla, yöre halkınında kışlık tutuşturucu ihtiyacını karşılamıştır. Yöre orman köylüleri başkaca bir işleri olmadıkları için Orman İşletme Müdürlüğünde iş isteyerek çalışmak talebinde bulundukları sıkça rastlanmaktadır.

Siirt İşletme Müdürlüğü programı uygulamakla merkez işletme şefliğince Şirvan, Kıbledağı, Meşecik, Cevizlik ve Özpınar serilerinde 26 adet bölmede 38 477 ster, Baykan İşletme Şefliği Kuledağı ve Ziyaret serilerinde 7 adet bölmede 1250 ster, Pervari İşletme Şefliği Şerefdağı ve Palamutlu serilerinde 6 bölmede 9000 ster odun üretilmiş, toplam 48 727 ster odun üretilmiş ve üç şeflikte bazı bölmelerde de üretim devam etmektedir. Üretilen odunların % 80 K.P.S. (Köylü pazar satışı) olarak üretimi yapan köylüye vermektedir. % 20 ise kurum ve kuruluşların tahsisi karşılanmaktadır.

Şirvan İlçesi Merkez İşletme Şefliği kapsamında kalmakta olup, program dahilinde üretim yapılmış ve orman köy halkına iç istihdamı sağlanmıştır.

Sonuç :

Orman Genel Müdürlüğümüzün 10.10.1997 günü telefon emirleri üzerine 11.10.1997 günü Siirt İşletme Müdürlüğüne gidilerek İşletme Müdürlüğünün 1997 yılı üretim program ve faaliyetleri tarafından tetkikiyle incelenmiştir.

Siirt İşletme Müdürlüğünün Merkez, Baykan, Pervari, Eruh, Sason ve Batman olmak üzere 6 İşletme Şefliği olup, 43 adet Amenajman Planı mevcuttur. Bu amenajman planlarının uygulama süresi 1973-1992’dir. 1992 yılında uygulama süresi bitmiştir. Bu planlara göre Siirt İşletme Müdürlüğünün yıllık üretim etası 339 925 sterdir. Bugünkü yörenin zor şartlar altında bu rakama ulaşmak mümkün değildir.

Planlar yenilenmediği için onaylı müretep heyet tarafından avans mukabilinde baltalık kesim planı raporu hazırlanarak, onayı sonucu program uygulanmaktadır.

Program dahilinde Merkez İşletme Şefliği seri planlarında Şirvan, Kıbledağı, Meşecik, Cevizlik ve Özpınar serilerinde 26 adet bölmede üretime girilmiş 38 477 ster üretimi gerçekleştirmiş, bazı bölmelerde de üretim devam etmektedir.

Şirvan İlçesi Merkez İşletme Şefliği dahilinde kalmaktadır.

Baykan İşletme Şefliği seri planları Kuledağı ve Ziyaret serilerinde 7 adet bölmede üretime girmiş 1250 ster üretilmiş olup, bazı bölmelerden üretim devam etmektedir.

Pervari İşletme Şefliği Şerefdağı serisi ve Palamutlu serilerinde 6 adet bölmede üretime girilmiş 9000 ster odun üretimi yapılmış ve halen bazı bölmelerde üretim devam etmektedir.

Üretim tamamen programa uygun olarak yapılmış olup, yöre orman köylülerine iş istihdamı sağlanmış olup, üretilmiş odunların % 80 K.P.S. olarak üretici olan orman köylüsüne vermekle hem ekonomik imkânları iyileştirilmiş, iş imkânı sağlanmış ve hemde yöre halkının kışlık tutuşturucu olarak ihtiyaçları karşılanmıştır. İdaremize kalan % 20’side Kamu Kuruluşların ihtiyaçları için Vilayette tahsisen verilmektedir.

Programa uygun olarak yapılmış ve yapılmakta olan üretim yöre, orman köylüsünün yoğun iş talebi ve çalışma şartlarını da gözönüne alınarak açılmış iş sahaları yöre halkına faydalı olduğu, fayda sağladığı, yöre halkınında bu arzuda olduğu kanaatiyle iş bu rapor tarafımdan tanzimi ile makama arz olunur. 11.10.1997

Osman Öztürk Orman Bölge Müdür Yardımcısı

 

Orman İşletme Kesim

Şefliği Serisi Bölme No Düzeni

Merkez Kıbledağı 16 VIII

Merkez Kıbledağı 32 I

Merkez Kıbledağı 16/B V

Merkez Kıbledağı 21 VI

Merkez Kıbledağı 11 VI

Merkez Kıbledağı 9 IV

Orman İşletme Kesim

Şefliği Serisi Bölme No Düzeni

Merkez Kıbledağı 18 VII

Merkez Kıbledağı 20 IV

Merkez Kıbledağı 3 III

Merkez Kıbledağı 9 VIII

Merkez Kıbledağı 12 I

Merkez Şırvan 235 III

Merkez Şırvan 270 III

Merkez Şırvan 84 II

Merkez Şırvan 30 I

Merkez Şırvan 8 I

Merkez Şırvan 29 I

Merkez Şırvan 70 II

Merkez Şırvan 71 II

Merkez Şırvan 85 II

Merkez Meşecik 16 II

Merkez Meşecik 21 II

Merkez Meşecik 20 III

Merkez Meşecik 9 III

Merkez Meşecik 16/B III

Merkez Cevizlik 38 I

 

Siirt Orman İşletme Müdürlüğünün Şeflikler Bazında 1997 Yılı

Üretim Yapılan ve Devam Eden Seri ve Bölmeleri

Orman İşletme Kesim Uygulama

Şefliği Serisi Bölme No Düzeni Programı

Baykan Kuledağı 1 I —

Baykan Kuledağı 6 IV —

Baykan Kuledağı 3 V —

Baykan Kuledağı 32 VI —

Baykan Kuledağı 15 VII —

Baykan Kuledağı 19 IX —

Baykan Ziyaret 20/a II —

Pervari Şerefdağı 167 III —

Pervari Şerefdağı 211 IV —

Pervari Palamutlu 69 I —

Orman İşletme Kesim Uygulama

Şefliği Serisi Bölme No Düzeni Programı

Perari Palamutlu 35 I —

Perari Palamutlu 3 II —

Perari Palamutlu 7 III —

Vedat Erman Orman İşletme Şefi

10. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri Encetahtacı’nın, Gaziantep Sanayi Fuarında meydana gelen bombalama olayının faillerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4364)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanımız tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

7.10.1997 Mehmet Bedri İncetahtacı Gaziantep

1. – 14.9.1997 tarihinde Gaziantep Sanayi Fuarı içinde bulunan Müjde yayınevine ait stantta meydana gelen bombalama olayının failleri bulundu mu?

2. – Olayda kullanılan bombaların çalıntı olduğu ifade ediliyor. Bu bombaların Nato standartında parça tesirli bomba olduğu ve Devlete ait kurumlardan çalındığı doğru mu?

3. – Olayla ilgili olarak tutuklunan 9 kişinin mahkemece serbest bırakıldıktan sonra tekrar tutuklandığı doğru mu? Doğruysa, sebebi nedir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 27.2.1998

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-049656

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 17.2.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-11074-7/4364 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Gaziantep ilinde 14.9.1997 günü saat 20.30 sıralarında İstasyon Caddesi üzerinde kurulu bulunan fuar içerisinde Arsan Seyahat ve Limited Şirketi’nin düzenlemiş olduğu Gıda-Tekstil ve Ticaret Fuarı’nda Müjde Yayıncılığa ait Hıristiyanlık Din’i ile ilgili yayınların satıldığı standa, atılan el bombasının patlaması neticesi (1) kişinin ölümü, (21) kişinin yaralanması eylemi ile ilgili radikal dinî gruplar içerisinde yer alan Vasat Örgütü’ne yönelik yapılan operasyonlarda; Damat (K) Mehmet Yıldırım, Yaşar Yavuz, Zabit Durmuş, Faruk Öztürkoğlu, Hasan Çomak, Hasan Gölgeli, İsa Bozkurt, Kemal Güçlüer, Cemal Güçlüer, Nusret Reşber, Mehmet Karaca ve İrfan Gülmüş yakalanarak gözaltına alınmışlardır.

Adı geçen şahısların alınan ifadelerinde; Radikal Vasat Örgüt Mensubu olduklarını, Gaziantep il merkezinde örgüt adına (5) ayrı yere değişik tarihlerde zaman ayarlı bomba ile, 14.9.1997 günü İstasyon Caddesi fuar alanında bulunan Müjde Yayıncılığa ait standa el bombası atılması eylemlerini gerçekleştirdiklerini itiraf etmişlerdir.

Aynı eylemden dolayı firari sanık olarak aranan Mehmet Kurt, Abdülhamit Altun, Burhan Kaba ve Şahimerdan Sarı aranmakta iken, Burhan Kaba 29.9.1997 günü yakalanmış ve hakkında tanzim edilen tahkikat evrakı ile birlikte 1.10.1997 günü sevk edildiği adli makamlarca tutuklanmıştır. Yine örgüt üyesi ve örgüt kurmak suçundan firarî sanık olarak aranan Şahimerdan Sarı 19.10.1997 günü yakalanmıştır.

Yapılan sorgulamasında Vasat Örgütü ile ilişkileri tespit edilen, Yakup Eraslan, Murat Kartal, Kadir Karadere ve Halil Yıldız yakalanmış, 24.10.1997 günü sevk edildikleri adli makamlarca tutuklanmışlardır.

Olayda kullanılan el bombasının Nato Standardı ve Alman yapımı savunma tipi parça tesirli el bombası olduğu, bombanın herhangi bir devlet kurumundan çalıntı olmadığı. Siirt Emniyet Müdürlüğü Kurtalan İlçesi Çevik Kuvvet Grup Amirliği’nde görevli Polis Memuru Halil Yıldız tarafından temin edilerek Vasat Örgütü mensuplarına verildiği anlaşılmıştır.

15.9.1997 tarihinde Radikal Vasat Örgütüne yönelik operasyonlarda (12) örgüt mensubu yakalanmış ve haklarında düzenlenen tahkikat evrakı ile birlikte Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na 22.9.1997 günü sevk edilmiş,Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıkların tamamı tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilmiş, 1 inci Sulh Ceza Mahkemesi’nin 1997/620 sayısına kayden, Damat (K) Mehmet Yıldırım, Faruk Öztürkoğlu ve Cemal Güçlüer isimli sanıklar tutuklanmış, (9) sanık tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir üst mahkemeye itirazı üzerine, 2 inci Asliye Ceza Mahkemesi’nce yargılanmaları neticesi serbest bırakılan, İsa Bozkurt, Hasan Çomak, Hasan Gölgeli, Zabit Durmuş ve Mehmet Karaca isimli sanıklar tutuklanmış, (4) sanık da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışlardır.

14.9.1997 günü meydana gelen olayla ilgili toplam (18) örgüt mensubu yakalanmış, (14)’ü tutuklanmış, (4) sanık tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, eylemde el bombasını atan Mehmet Kurt ile Abdulhamit Altun firari sanık olarak aranmakta olup, tahkikat adli makamlarca sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

11. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/4371)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa R. Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu ve gereğini arz ederim.

11.2.1998

Ahmet Bilgiç Balıkesir

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği 6 ncı Olağan Genel Kurulu 24.6.1997 günü saat 10.00’da DSİ Genel Müdürlüğü Konferans Salonunda 229 Temsilcinin hazır bulunmasıyla yapılmıştır.

İş bu toplantıda yeni Yönetim Kurulu ile Denetim Kurulunun asil ve yedek üyeleri gerekli mevzuata uygun olarak seçimleri yapılmıştır. Bu durum Bakanlık Temsilcileri Raporu (24.6.1997) ile de tespit edilmiştir. Fakat sayın Bakan’ın 23.7.1997 tarih ve 12229 sayılı yazıları ile Genel Kurul tutanakları Onaylanmayarak yeni (hangi yetkiye dayandırıldığı anlaşılamayan bir şekilde) Yönetim ve Denetim Kurulu atanmıştır.

1. – 553 sayılı K.H.K.’nin (28.6.1995/22327 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) 4.c bendine ve Anasözleşme’nin 17/a, 22 inci maddelerine göre “Merkez Birliği Yönetim Kurulu, Genel Kurul temsilcilerinin kendi aralarında üç sene için seçecekleri dokuz üye’den teşekkül eder” hükmü varken 1.8.1997 tarih ve sayılı ÖKM 2-435 sayılı yazıda “Yönetim ve Denetim Kurulu üyelikleri görev süresinin iki (2) yılı doldurmaları nedeniyle sona derdiği” iddiasının dayanağı nedir?

2. – Sözkonusu (1 inci soruda) edilen görev süresi dolmuş olsa bile Anasözleşme (Madde: 22-Seçim Esasları-(d) gereği görevdeki Yönetim Kurulu, yeni yönetim seçimleri tastik olununcaya kadar göreve devam edeceği hükmü neden uygulanmamıştır? Böyle bir durumda Sayın Bakan’ın tek yetkisi bir an önce Genel Kurulu toplantıya çağırmak olup atama dayanaksız kalmıştır.

3. – Anasözleşmenin 26 ncı maddesinde “Seçimler tastik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerlerine, üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde Yönetim Kurulunda temsilcisi bulunmayan bölgelerdekiler, bununda mümkün olmaması halinde, öteki yedeklerden oy alanlar getirilir. Bu yedeklerin katılımı ile de Yönetim Kurulu üyelikleri sayısı tamamlanamaz ise Merkez Birliği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca Genel Kurul toplantıya çağrılır. Yedek üyelerden getirilenler müteakip Genel Kurula kadar devam ederler.” denildiği halde Bakan ataması ile partinize yakın olduğu iddia edilen kişileri Yönetim ve Denetim Kuruluna atadığınız doğru mudur?

4. – Sayın Bakan tarafından atanan kişilerin ANAP’ın aktif üyeleri (aşağıdaki özellikleri dikkate alınarak) olduğu iddiası doğru mudur? Doğru ise Anasözleşmenin 22/g maddesine aykırı değil midir?

A) Atanan Yönetim Kurulu Üyeleri

- Eski Milletvekili (1 Kişi)

- Milletvekili Adayı (1 Kişi)

- İl Genel Meclisi Üyesi (2 Kişi)

- İlçe Başkanı (1 Kişi)

- İl Sekreteri (1 Kişi)

- İlçe Yönetim Kurulu Üyesi (1 Kişi)

- Parti Mensubu (1 Kişi)

B) Denetim Kurulu Üyeleri

- Parti Avukatı (2 Kişi)

5. – 553 sayılı K.H.K.’ye isdinaden (4-c) Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyelerine ödenenecek ücret veya huzur hakkının Genel Kurul tarafından tespit edileceği hükmüne rağmen 23.7.1997 tarihli yazıda bu uygulama neden eleştirilmektedir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 3.3.1998

Sayı : KDD.G.4-451

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği’nin 17.2.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/4371-10988)/27728 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza intikal eden ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç tarafından cevaplandırılması istenen 11.2.1998 gün ve 7/4371-10988 sayılı yazılı soru önergesiyle ilgili bilgiler, aşağıda verilmiştir:

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği 6 ncı Olağan Genel Kurulu 24.6.1997 tarihinde saat 10.00’da DSİ Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda 229 temsilcinin iştiraki ile yapılmıştır. Genel Kurula, yönetim kurulu ile denetim kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimleri mevzuata uygun olarak yapılmıştır. Bu durum, 24.6.1997 tarihli Bakanlık Temsilcileri Raporu ile tespit edilmiştir. Fakat Sayın Bakanın 23.7.1997 tarih ve 12229 sayılı yazıları ile genel kurul tutanakları onaylanmayarak, yeni yönetim ve denetim kurulu atanmıştır (hangi yetkiye dayandırıldığı anlaşılmayan bir şekilde).

Soru 1. 553 sayılı KHK’nin (28.6.1995/22327 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan) 4.c bendine ve ana sözleşmenin 17/a, 22 nci maddelerine göre, Merkez Birliği Yönetim Kurulu Genel Kurul temsilcilerinin kendi aralarından üç sene için seçecekleri dokuz üyeden teşekkül eder” hükmü varken, 1.8.1997 tarih ve ÖKM 2-435 sayılı yazıda, “yönetim ve denetim kurulu üyelikleri, iki yıllık görev süresini doldurmaları nedeniyle sona ermiştir” iddiasının dayanağı nedir?

Cevap 1. Ankara Ticaret Sicili Memurluğunun Tarım ve Köyişleri Bakanlığına hitaben yazılan 29.7.1997 tarih ve 33745 sayılı yazıdan; en son Yönetim ve Denetim Kurulu seçiminin Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 28.8.1994 tarihinde yapılan Genel Kurulunda yapılmış olduğunun, o tarihte geçerli olan Anasözleşmeye göre Yönetim Kurulunun iki yıl içinde seçildiğinin, Olağan Genel Kurula ilişkin belgelerin 23.9.1994 tarihinde Memurluklarına verildiğinin ve tescil işleminin 4.10.1994 günü yapıldığının, bu durumda Yönetim Kurulu Üyelerinin görev sürelerinin Tescil tarihini izleyen 2 yıl sonra yani 4.10.1996 tarihinde sona erdiğinin bildirildiğinin anlaşılması üzerine, eski yönetim ve denetim kurulu yerine yenisi atanmıştır.

Soru 2-3. Birinci soruda sözkonusu edilen görev süreleri dolmuş olsa bile, ana sözleşme (madde 22- Seçim Esasları-d) gereği görevdeki yönetim kurulu, yeni yönetimin seçimleri tastik olununcaya kadar görev devam eder” hükmü neden uygulanmamıştır? Böyle bir durumda Sayın Bakan’ın tek yetkisi bir an önce Genel Kurulu toplantıya çağırmak olup atama dayanıksız kalmıştır.

Anasözleşmenin 26 ncı maddesinde “seçimleri tastik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerlerine, üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde yönetim kurulunda temsilci bulunmayan bölgelerdekiler, bunun da mümkün olmaması halinde, öteki yedeklerden oy alanlar getirilir. Bu yedeklerin katılımı ile de yönetim kurulu üyelikleri tamamlanamaz ise, merkez birliği , Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca genel kurul toplantısına çağırılır. Yedek üyelerden göreve getirilenler, müteakip genel kurula kadar göreve devam ederler” denildiği halde, bakan atamasıyla partinize yakın olduğu iddia edilen kişileri, yönetim ve denetim kurullarına atadığınız doğru mudur?

Cevap 2-3. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğimizin 24.6.1997 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantı tutanakları; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 23.7.1997 tarih ve ÖKM-2-403 sayılı talimatları ile Merkez Birliği Anasözleşmesinin 19 uncu maddesinin (d) fıkrasındaki “Genel Kurulun vereceği kararlar Kanun, Anasözleşme ve mevzuat hükümleri ile talimatlara aykırı olamaz. “hükmüne rağmen, mezkür talimatta açıklanan gerekçelerle, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunun 3223 sayılı Kanunla değişik 8 inci maddesi;

“Kooperatiflerle, Bölge Birlikleri Genel Kurullarının verecekleri kararlar Merkez Birliğinin onayı ile gerçekleşir.

Kooperatifler için Merkez Birliği bu yetkisini Bölge Birliklerine devredebilir.

Merkez Birliği Genel Kurullarının verecekleri kararlar Ticaret Bakanlığının onayı ile kesinleşir.

Ticaret Bakanlığı ve Merkez Birliği, gönderilen tutanakları geliş tarihinden itibaren en çok bir ay içinde inceleyerek tasdik veya redde dair sonucunu ilgili kuruluşlara bildirir.

Bu müddet içinde incelenmesi bitirilmeyen, mevzuata ve usulüne uygun olarak yapılmış Genel Kurullara ait Tutanaklar tasdik edilmiş sayılır.”

Hükmüne isdinaden, tasdik edilmesi uygun görülmemiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 1.8.1997 tarih ve ÖKM-2-435 sayılı talimatları ile, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 28.8.1994 tarihinde yapılan ve Bakanlıkça da onaylanarak geçerlilik kazanan Merkez Birliğinin Genel Kurul Toplantısında iki yıllık süre için seçilmiş olan Yönetim Kurulu Üyelerinin ve Denetçilerin 1 inci maddede belirtilen sebeple görev sürelerinin dolmuş olması sebebiyle, görevlerine son verilmiştir.

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Anasözleşmesinin 26 ncı maddesi olarak belirtilen metnin eski Anasözleşmesinin mezkur maddesi olduğu, dolayısıyla anılan maddenin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 22.2.1997 tarih ve 050 sayılı onayı ile değiştirilmiş son şeklinin ise, “Seçimleri tasdik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerine üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde, Yönetim Kurulunda temsilcisi bulunmayan bölgelerdeki yedekler çağrılır. Yedek üyelerin çağrılmasına rağmen Yönetim Kurulu üye sayısı tamamlanamaz ise boş bulunan üyeliklere ilk Genel Kurula kadar görev yapmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından atama yapılır. Yedek Üyelerden getirilenler müteakip Genel Kurula kadar görevlerine devam ederler.

Yönetim Kuruluna seçimle gelenlerin ekseriyeti kaybetmesi halinde Genel Kurul, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca toplantıya çağrılır.” hükmü amir olduğu ve mezkûr Anasözleşmenin 26 ncı maddesi gereğince ilk Genel Kurul Toplantısına kadar görev yapmak üzere Yönetim Kurulu üyeliklerine,

Ertuğrul Özdemir Samsun

Özdemir Baykal Balıkesir

İsmail Yamantürk Sakarya

Hüseyin İlkin Kütahya

Reşit Kurşun İzmir

Şemsettin Demir Konya

Hacı Mehmet Menteşe Ankara

Hüseyin Bozhalil Erzurum

M. Ali Korkmaz Gaziantep

aynı Anasözleşmenin 29 uncu maddesi gereğincede, görev süreleri dolması nedeniyle boşalmış bulunan Denetçiliklere ise, Atilla Metin ile Mustafa Küçükkonyalı’nın atanmaları uygun görülmüştür.

Soru 4. Sayın Bakan tarafından atanan kişilerin aşağıdaki özellikleri dikkate alınarak Anap’ın aktif üyeleri olduğu iddiası doğru mudur? Doğru ise Anasözleşmenin 22/g maddesine aykırı değil midir?

Atanan Yönetim Kurulu Üyeleri:

Eski Milletvekili (bir kişi)

Milletvekili adayı (bir kişi)

İl genel meclisi üyesi (iki kişi)

İlçe Başkanı (bir kişi)

İl sekreteri (bir kişi)

İlçe yönetim kurulu üyesi (bir kişi)

Parti mensubu (bir kişi)

Denetim Kurulu Üyeleri :

Parti avukatı (iki kişi)

Cevap 4. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyelikleri ve Denetçiliklerine atananların herhangi bir siyasî partinin Merkez veya Taşra organlarında görevli olduklarına dair bilgi veya belge idaremizde mevcut değildir.

Soru 5. 553 sayılı KHK’ye isdinaden (4-c), Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyelerine ödenecek ücret ve huzur haklarının, genel kurul tarafından tespit edileceği hükmüne rağmen, 23.7.1997 tarihli yazıda bu uygulama neden eleştirilmektedir?

Cevap 5. 1581 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin 7 nci fıkrasına ve Merkez Birliği Anasözleşmesinin 28 inci maddesine göre, “Yönetim Kurulu Üyelerine Merkez Birliği Genel Kurulunca tespit edilecek ücret veya hakkı huzur, harcırah ödenir.”

1581 sayılı kanunun (değişik) ek-1 maddesinin 6 ncı fıkrasına göre,

“Kooperatif, Bölge Birlikleri ve Merkez Birliği Denetçileri, ücret veya Huzur hakkından başka herhangi bir ücretten faydalanamazlar.”

Yine merkez Birliği Anasözleşmesinin 32 nci maddesine göre “Denetçilere, Merkez Birliği Genel Kurulunca tespit edilecek ücret, hakkı huzur ve harcırah ödenir.”

1163 sayılı kooperatifler kanununun (3476 sayılı kanunla değişik) 56 ncı maddesinin son fıkrasına göre; “Yönetim Kurulu Üyelerine Genel Kurulca belirlenen aylık ücret, huzur hakkı ve yolluk dışında hiç bir ad altında başkaca ödeme yapılamaz. Bu fıkraya aykırı hareket eden kooperatif ve üst kuruluşlar Yönetim Kurulu Üyeleri ve memurları fiilin önem ve mahiyetine göre 3 aydan 2 yıla kadar hapis ve yüzbin liradan birmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.”

Hükmünü amirdir.

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 7.12.1995 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulunda, sadece maaş veya hakkı huzur ve harcırah almaları gerekirken, kanuna aykırı olarak diğer personele ödenen sosyal haklarında (Örneğin, ikramiye) Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenmesi hususunda bir karar alınmıştır. 24.6.1997 tarihli Genel Kurul Gündeminin 9 uncu maddesinde de hiç bir açıklama yapmadan, sadece “1995 yılında yapılan Merkez Birliği Olağanüstü Genel Kurulunda kararlaştırıldığı şekliyle Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödeme yapılması” hususunun oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

12. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, bir milletvekilinin katıldığı parti kongresinde uğradığı saldırıya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4383)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

11.2.1998 Feridun Pehlivan Bursa

Bildiğiniz gibi CHP Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç, katıldığı bir ilçe kongresinde partizan taraftarların saldırısına uğramış, Meclis ve milletvekili saygınlığını yerle bir eden bu görüntüler bütün medyada uzun süre yer almıştır. Yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen tarafınızdan bu olayı kınamaya yönelik herhangi bir tavır sadır olmamıştır. Bu çerçevede geç de olsa bir tavır almayı ya da açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Sayın milletvekilinin bu olayı içine sindiriyor olması sizin ve biz diğer milletvekillerinin de içine sindirmesini gerektiriyor mu? Olayın faillerinin adli takibinin ne durumda olduğuna ilişkin size ulaşmış bir bilgi varmı?

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 3.3.1998 Kan.Kar.Md: Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4383-11022/17803

Sayın Feridun Pehlivan Bursa Milletvekili

İlgi : 11.2.1998 tarihli yazılı soru önergeniz.

Bir milletvekilinin katıldığı parti kongresinde uğradığı saldırıya ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap 1. – Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç’e yapılan fizikî saldırının tasvip edilmesi mümkün değildir. Başkanlığımızca, menfur saldırının kınanmasına yönelik olarak yapılan 6.1.1998 tarihli basın açıklamasının bir örneği ilişikte gönderilmiştir.

Olayın failleri ve adlî takibatı hakkında Başkanlığımıza ulaşmış bir bilgi bulunmamaktadır.

TÜRİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI HİKMET ÇETİN’İN AÇIKLAMASI

“Manisa Milletvekili Sayın Erdoğan Yetenç’in, mensup olduğu siyasi partinin Adana Seyhan ilçe kongresinde uğradığı fizikî saldırıdan derin bir üzüntü duydum. Bir milletvekiline karşı girişilen bu saldırıyı hoşgörüyle karşılamak mümkün değildir. TBMM Başkanı olarak, bu olayı şiddetle kınıyorum.

13. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağı ve Edremit Körfezi çevresinde madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin turizme etkileri konusunda sorusu ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/4384)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu ve gereğini arz ederim.

Ahmet Bilgiç Balıkesir

Balıkesir ve Çanakkale vilayetleri arasında kalan “Kazdağları” ve çevresi hakkında basında çıkan haberlerden (10 Ocak 1998/ Hürriyet) hareketle;

1. – Kazdağlarının ve hemen kıyısındaki Edremit Körfezinin ülkemiz turizmi için önemi ortadadır. Bir çok solunum yolu rahatsızlığı olan hasta oksijen bolluğu ile ünlü bu bölgeye şifa bulmak için gelmektedir. Hal böyle iken Kazdağları Millî Parkı içi ve çevresinde Maden arama ve işletme faaliyetinin bölgenin havasına ve turizmine nasıl bir etki yapacağı hususu Bakanlığınız tarafından incelenmiş midir? Neticesi nedir?

2. – Kazdağı çevresinde (özellikle Çanakkale ve Balıkesir kıyı şeridi) ne kadar turistik yatak kapasitesi ve turizm potansiyeli vardır? Bölgenin bu gün ve gelecekte sağlık turizminin nasıl olacağı öngörülmektedir? Linyit işletmesi bu öngörüyü nasıl etkileyecektir?

3. – Gür-Tem Mad. Tur. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yürütülen maden arama faaliyetlerini Bakanlığınız nasıl değerlendirmektedir? Bu konuda Bakanlığınızca onay, izin veya ruhsat verilmiş ise iptal edilmesi düşünülmekte midir?

4. – Dünya Bankası tarafından Kazdağları pilot bölge seçilip ve “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi” kapsamında ve “Türkiye’de Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması Projesinde” Bakanlığınız açısından nasıl bir katkı yapılmaktadır? 5,1 Milyon $’lık fondan Bakanlığınız ne kadar kullanmıştır?

T.C. Turizm Bakanlığı Hukuk Müşavirliği 3.3.1998 Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00/512-7134

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 20.2.1998 tarih ve 02-7/4384-11041/27807 sayılı yazınız.

Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Bilgiç tarafından Başkanlığınıza verilen yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Yazılı soru önergesinin 2 nci maddesinde istenilen Balıkesir ve Çanakkale illerinde Bakanlığımızdan belgeli tesislere ilişkin istatistiki bilgiler yazımız ekinde gönderilmektedir.

Ayrıca Balıkesir ve Çanakkale illeri arasında kalan Kazdağları ve çevresi hakkında Bakanlığımız Yatırımlar Genel Müdürlüğünde yapılan çalışmalar ise aşağıda belirtilmiştir.

1. – Kazdağları Millî parkı içi ve çevresinde maden arama ve işletme konusunda bu güne kadar Bakanlığımıza ulaşmış her hangi bir başvuru bulunmamakta olup, bu konuda Bakanlığımızca her hangi bir çalışma da yapılmamaktadır.

2. – Sözkonusu alanları, içeren 22.3.1994 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca onanan 1/25 000 ölçekli Edremit-Ayvalık Çevre Düzeni Plânı ve 18.12.1992 tarihinde yine aynı Bakanlıkça onanan 1/25 000 ölçekli Güney Çanakkale Kıyı Kesimi Çevre Düzeni Plânı bulunmaktadır. Bu alanlarda adı geçen plân kararları ve plân koşulları çerçevesinde uygulama yapılmaktadır.

3. – Bu alanlarda 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası uyarınca Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen turizm alan ve merkezleri şunlardır.

– Çanakkale Ezine Kestanbol Termal Turizm Merkezi

– Çanakkale Behramkale Kadırga Koyu Turizm Merkezi

– Çanakkale Küçükkuyu Turizm Merkezi

– Çanakkale Geyikli Turizm Merkezi

– Balıkesir Ayvalık Kale (Dolap) Adası Turizm Merkezi

Bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Gürdal Turizm Bakanı

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm Yatırımı Belgeli Konaklama Tesislerinin

Tür ve Sınıflarına Göre Dağılımı (17.9.1997)

Tesisin Türü ve Sınıfı Tesis S. Oda S. Yatak S.

p 2 33 69

H X 4 206 420

H XX 14 938 1884

H XXX 10 728 1515

H XXXX 1 88 191

H XXXXX 2 422 901

Balıkesir 33 2415 4980

Özel 1 30 58

TK 1 1 120 240

H XX 4 175 373

H XXX 2 112 228

Çanakkale 8 437 899

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm Yatırımı Belgeli Konaklama Tesislerinin İlçelere

Göre Dağılımı (17.9.1997)

İlçe Adı Tesis Sayısı Oda Sayısı Yatak Sayısı

Ayvalık 9 416 844

Balya 1 60 120

Bandırma 3 185 386

Burhaniye 3 260 528

Edremit 2 185 398

Erdek 12 924 1875

Gönen 1 256 544

Merkez 2 129 285

Balıkesir 33 2415 4980

Ayvacık 4 260 535

Gelibolu 1 33 72

Lapseki 1 32 64

Merkez 2 112 228

Çanakkale 8 437 899

 

 

 

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerinin

Tür ve Sınıflarına Göre Dağılımı (17.9.1997)

TS. Türü T.S. Sınıfı Top. TS. Top. Oda Top. Yatak

C 1 120 480

P 3 49 91

M 2 1 17 35

TK 2 3 299 763

H X 20 606 1199

H XX 24 1434 2865

H XXX 9 894 1759

H XXXX 3 386 816

H XXXXX 1 164 336

Balıkesir 65 3969 8344

Özel 4 102 205

P 1 20 32

H X 2 46 80

H XX 5 205 392

H XXX 5 296 616

H XXXX 2 233 485

Çanakkale 19 902 1810

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerinin İl ve

İlçelere Göre Dağılımı (17.9.1997)

 

İlçe Adı Tesis Sayısı Oda Sayısı Yatak Sayısı

Ayvalık 15 1270 2573

Bandırma 3 143 272

Burhaniye 7 494 1223

Edremit 13 570 1271

Erdek 15 923 1896

Gönen 2 226 407

Merkez 10 343 702

Balıkesir 65 3969 8344

Ayvacık 7 333 708

Gelibolu 1 48 96

Merkez 11 521 1006

Çanakkale 19 902 1810

14. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/4391)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

12.2.1998 Feti Görür Bolu

Soru 1. Gazetelerde yer alan haberlere göre et ithalini serbest bıraktığınız doğru mudur?

Soru 2. Türkiye, Macaristan arasında yapılan ticarî anlaşmada ne kadar et, ne kadar canlı hayvan ithali anlaşması yapıldı?

Soru 3. Dışarıdan ithal edilen et ve canlı hayvanlarda gümrük vergisi oranı nedir?

T.C Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 3.3.1998 Sayı : KDD/SÖ-1/01-449

Konu :Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 20.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/27861 sayılı yazınız.

İlgide tarih ve sayısı kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Bolu Milletvekili Sn. Feti Görür’ün 7/4391-11053 sayılı yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşü ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Soru 1. Gazetelerde yer alan haberlere göre et ithalini serbest bıraktığınız doğru mudur?

Cevap 1. Ülkemiz serbest ticaret rejimini benimsemiş bir ülkedir. 1982 yılından beri, ülkemiz şartları gözönüne alınarak, üretimin yetersiz olduğu durumlarda et ithalatına müsaade edilmiştir.

Ancak, son zamanlarda, Avrupa ülkelerinin bir kısmında BSE (Deli Dana) hastalığının yaygın bir şekilde görülmesi nedeniyle 3283 Sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ile uluslararası kurallar çerçevesinde, ülkemiz hayvan ve insan sağlığının korunması amacıyla, Ağustos 1996 yılından bu güne kadar, Bakanlığımzca et ithalatı için Kontrol Belgesi düzenlememiştir.

Soru 2. Türkiye, Macaristan arasında yapılan ticarî anlaşmada ne kadar et, ne kadar canlı hayvan ithali anlaşması yapıldı?

Cevap 2. Türkiye ile Macaristan arasında % 50 gümrük indirimi ile 4000 ton canlı hayvan ve 500 ton karkas et ithali anlaşması yapılmıştır.

Soru 3. Dışarıdan ithal edilen et ve canlı hayvanlarda gümrük vergisi oranı nedir?

Cevap 3. Ülkemize ithal edilecek kasaplık canlı sığır, hayvan ve keçi ithalatında gümrük vergisi % 115, besili canlı sığırlarda (160-300 kg) gümrük vergisi % 40, sığır, koyun ve keçi etlerinde ise gümrük vergisi % 200’dür.

 

15. – Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, İstanbul’da turizme açılan alanlara ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/4398)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Şerif Çim Bilecik

2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanununa binaen çıkartılan 98/10496 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 11 Ocak 1998 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

1. – Halen yürürlükte olan Kent Yasalarına, İmar Kanununa ve SİT alanı yasalarına göre üzerlerinde hiçbir yapı yapılamayacak olan bu arsalar niçin ve hangi amaçla Turizme açılmıştır?

2. – İstanbul’da Turizme açmış bulunduğunuz alanlarda kimlerin ve hangi şirketlerin kaç m2 arazisi bulunmaktadır?

3. – Bakanlar Kurulu Kararıyla Turizme açmış olduğunuz bu arsalar içesinde daha önce de Tuzim Merkezi ilan edilmiş, fakat Danıştay tarafından “hukuka aykırıdır” gerekçesiyle kararı iptal edilen arsalar var mıdır? Varsa Danıştay’ın adalete aykırı bulduğu kararı yeniden yürürlüğe koymayı doğru buluyor musunuz? Bu durumda hukukun üstünlüğü prensibini ihlal etmiş olmuyor musunuz?

T.C. Turizm Bakanlığı Hukuk Müşavirliği 3.3.1998 Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00/511-7133

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı’na)

İlgi : 23.2.1998 tarih ve 02-7/4398-11093/27938 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma gönderilen Bilecik Milletvekili Sayın Şerif Çim tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen yazılı soru önergesi incelenmiş olup soruların maddelere göre yanıtları aşağıdadır.

1. – Turizm Alan Merkezlerinin ilanı bir sınır tespiti olup, bu sınırlar içindeki yapılaşmalar imar plânlarına göre gerçekleştirilmektedir. Bu plânlamalarda Doğal Arkeolojik Sit Kararlarına ve diğer koruma kararlarına uyulması imar mevzuatı gereğidir.

2. – Bakanlığımızca yürütülen Turizm Alan ve Merkezleri ilanı hazırlık çalışmalarında mülkiyetler dikkate alınırken yalnızca kamu ve özel mülkiyet olması değerlendirilmekte, özel mülkiyete konu alanlarda sahibinin kim olduğu önem arzetmekte ve araştırılmamaktadır.

3. – Her Turizm Alan ve Merkezi, kendi sınırları içerisinde, belli bir yatırım ve ülke ekonomisine ekonomik katkı amacı ile ilan edilmektedir. 20 nci Grupta ilan edilen İstanbul Beşiktaş Serencebey Yokuşu Turizm Merkezinin bir bölümü, daha önce 10 uncu Grupta ilan edilen ve yargıda iptal edilmiş bulunan İstanbul Beşiktaş Levent Turizm Merkezi Tevsii ile çok dar bir alanda çakışmaktadır. Ancak, bu turizm merkezleri ayrı zamanlarda ayrı yerlerde, ayrı amaçlara yönelik olarak düzenlenmiştir. Ortak alanlarının bulunması, daha önce ilan edilen kısmının tamamıyla başka sınırlarla yeniden ilanını engellememektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Gürdal Turizm Bakanı

 

 

10. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri Encetahtacı’nın, Gaziantep Sanayi Fuarında meydana gelen bombalama olayının faillerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4364)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanımız tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

7.10.1997 Mehmet Bedri İncetahtacı Gaziantep

1. – 14.9.1997 tarihinde Gaziantep Sanayi Fuarı içinde bulunan Müjde yayınevine ait stantta meydana gelen bombalama olayının failleri bulundu mu?

2. – Olayda kullanılan bombaların çalıntı olduğu ifade ediliyor. Bu bombaların Nato standartında parça tesirli bomba olduğu ve Devlete ait kurumlardan çalındığı doğru mu?

3. – Olayla ilgili olarak tutuklunan 9 kişinin mahkemece serbest bırakıldıktan sonra tekrar tutuklandığı doğru mu? Doğruysa, sebebi nedir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 27.2.1998

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-049656

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 17.2.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-11074-7/4364 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Gaziantep ilinde 14.9.1997 günü saat 20.30 sıralarında İstasyon Caddesi üzerinde kurulu bulunan fuar içerisinde Arsan Seyahat ve Limited Şirketi’nin düzenlemiş olduğu Gıda-Tekstil ve Ticaret Fuarı’nda Müjde Yayıncılığa ait Hıristiyanlık Din’i ile ilgili yayınların satıldığı standa, atılan el bombasının patlaması neticesi (1) kişinin ölümü, (21) kişinin yaralanması eylemi ile ilgili radikal dinî gruplar içerisinde yer alan Vasat Örgütü’ne yönelik yapılan operasyonlarda; Damat (K) Mehmet Yıldırım, Yaşar Yavuz, Zabit Durmuş, Faruk Öztürkoğlu, Hasan Çomak, Hasan Gölgeli, İsa Bozkurt, Kemal Güçlüer, Cemal Güçlüer, Nusret Reşber, Mehmet Karaca ve İrfan Gülmüş yakalanarak gözaltına alınmışlardır.

Adı geçen şahısların alınan ifadelerinde; Radikal Vasat Örgüt Mensubu olduklarını, Gaziantep il merkezinde örgüt adına (5) ayrı yere değişik tarihlerde zaman ayarlı bomba ile, 14.9.1997 günü İstasyon Caddesi fuar alanında bulunan Müjde Yayıncılığa ait standa el bombası atılması eylemlerini gerçekleştirdiklerini itiraf etmişlerdir.

Aynı eylemden dolayı firari sanık olarak aranan Mehmet Kurt, Abdülhamit Altun, Burhan Kaba ve Şahimerdan Sarı aranmakta iken, Burhan Kaba 29.9.1997 günü yakalanmış ve hakkında tanzim edilen tahkikat evrakı ile birlikte 1.10.1997 günü sevk edildiği adli makamlarca tutuklanmıştır. Yine örgüt üyesi ve örgüt kurmak suçundan firarî sanık olarak aranan Şahimerdan Sarı 19.10.1997 günü yakalanmıştır.

Yapılan sorgulamasında Vasat Örgütü ile ilişkileri tespit edilen, Yakup Eraslan, Murat Kartal, Kadir Karadere ve Halil Yıldız yakalanmış, 24.10.1997 günü sevk edildikleri adli makamlarca tutuklanmışlardır.

Olayda kullanılan el bombasının Nato Standardı ve Alman yapımı savunma tipi parça tesirli el bombası olduğu, bombanın herhangi bir devlet kurumundan çalıntı olmadığı. Siirt Emniyet Müdürlüğü Kurtalan İlçesi Çevik Kuvvet Grup Amirliği’nde görevli Polis Memuru Halil Yıldız tarafından temin edilerek Vasat Örgütü mensuplarına verildiği anlaşılmıştır.

15.9.1997 tarihinde Radikal Vasat Örgütüne yönelik operasyonlarda (12) örgüt mensubu yakalanmış ve haklarında düzenlenen tahkikat evrakı ile birlikte Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na 22.9.1997 günü sevk edilmiş,Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıkların tamamı tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilmiş, 1 inci Sulh Ceza Mahkemesi’nin 1997/620 sayısına kayden, Damat (K) Mehmet Yıldırım, Faruk Öztürkoğlu ve Cemal Güçlüer isimli sanıklar tutuklanmış, (9) sanık tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir üst mahkemeye itirazı üzerine, 2 inci Asliye Ceza Mahkemesi’nce yargılanmaları neticesi serbest bırakılan, İsa Bozkurt, Hasan Çomak, Hasan Gölgeli, Zabit Durmuş ve Mehmet Karaca isimli sanıklar tutuklanmış, (4) sanık da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışlardır.

14.9.1997 günü meydana gelen olayla ilgili toplam (18) örgüt mensubu yakalanmış, (14)’ü tutuklanmış, (4) sanık tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, eylemde el bombasını atan Mehmet Kurt ile Abdulhamit Altun firari sanık olarak aranmakta olup, tahkikat adli makamlarca sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

11. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/4371)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa R. Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu ve gereğini arz ederim.

11.2.1998

Ahmet Bilgiç Balıkesir

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği 6 ncı Olağan Genel Kurulu 24.6.1997 günü saat 10.00’da DSİ Genel Müdürlüğü Konferans Salonunda 229 Temsilcinin hazır bulunmasıyla yapılmıştır.

İş bu toplantıda yeni Yönetim Kurulu ile Denetim Kurulunun asil ve yedek üyeleri gerekli mevzuata uygun olarak seçimleri yapılmıştır. Bu durum Bakanlık Temsilcileri Raporu (24.6.1997) ile de tespit edilmiştir. Fakat sayın Bakan’ın 23.7.1997 tarih ve 12229 sayılı yazıları ile Genel Kurul tutanakları Onaylanmayarak yeni (hangi yetkiye dayandırıldığı anlaşılamayan bir şekilde) Yönetim ve Denetim Kurulu atanmıştır.

1. – 553 sayılı K.H.K.’nin (28.6.1995/22327 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) 4.c bendine ve Anasözleşme’nin 17/a, 22 inci maddelerine göre “Merkez Birliği Yönetim Kurulu, Genel Kurul temsilcilerinin kendi aralarında üç sene için seçecekleri dokuz üye’den teşekkül eder” hükmü varken 1.8.1997 tarih ve sayılı ÖKM 2-435 sayılı yazıda “Yönetim ve Denetim Kurulu üyelikleri görev süresinin iki (2) yılı doldurmaları nedeniyle sona derdiği” iddiasının dayanağı nedir?

2. – Sözkonusu (1 inci soruda) edilen görev süresi dolmuş olsa bile Anasözleşme (Madde: 22-Seçim Esasları-(d) gereği görevdeki Yönetim Kurulu, yeni yönetim seçimleri tastik olununcaya kadar göreve devam edeceği hükmü neden uygulanmamıştır? Böyle bir durumda Sayın Bakan’ın tek yetkisi bir an önce Genel Kurulu toplantıya çağırmak olup atama dayanaksız kalmıştır.

3. – Anasözleşmenin 26 ncı maddesinde “Seçimler tastik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerlerine, üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde Yönetim Kurulunda temsilcisi bulunmayan bölgelerdekiler, bununda mümkün olmaması halinde, öteki yedeklerden oy alanlar getirilir. Bu yedeklerin katılımı ile de Yönetim Kurulu üyelikleri sayısı tamamlanamaz ise Merkez Birliği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca Genel Kurul toplantıya çağrılır. Yedek üyelerden getirilenler müteakip Genel Kurula kadar devam ederler.” denildiği halde Bakan ataması ile partinize yakın olduğu iddia edilen kişileri Yönetim ve Denetim Kuruluna atadığınız doğru mudur?

4. – Sayın Bakan tarafından atanan kişilerin ANAP’ın aktif üyeleri (aşağıdaki özellikleri dikkate alınarak) olduğu iddiası doğru mudur? Doğru ise Anasözleşmenin 22/g maddesine aykırı değil midir?

A) Atanan Yönetim Kurulu Üyeleri

- Eski Milletvekili (1 Kişi)

- Milletvekili Adayı (1 Kişi)

- İl Genel Meclisi Üyesi (2 Kişi)

- İlçe Başkanı (1 Kişi)

- İl Sekreteri (1 Kişi)

- İlçe Yönetim Kurulu Üyesi (1 Kişi)

- Parti Mensubu (1 Kişi)

 

B) Denetim Kurulu Üyeleri

- Parti Avukatı (2 Kişi)

5. – 553 sayılı K.H.K.’ye isdinaden (4-c) Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyelerine ödenenecek ücret veya huzur hakkının Genel Kurul tarafından tespit edileceği hükmüne rağmen 23.7.1997 tarihli yazıda bu uygulama neden eleştirilmektedir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 3.3.1998

Sayı : KDD.G.4-451

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği’nin 17.2.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/4371-10988)/27728 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza intikal eden ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç tarafından cevaplandırılması istenen 11.2.1998 gün ve 7/4371-10988 sayılıyazılı soru önergesiyle ilgili bilgiler, aşağıda verilmiştir:

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği 6 ncı Olağan Genel Kurulu 24.6.1997 tarihinde saat 10.00’da DSİ Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda 229 temsilcinin iştiraki ile yapılmıştır. Genel Kurula, yönetim kurulu ile denetim kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimleri mevzuata uygun olarak yapılmıştır. Bu durum, 24.6.1997 tarihli Bakanlık Temsilcileri Raporu ile tespit edilmiştir. Fakat Sayın Bakanın 23.7.1997 tarih ve 12229 sayılı yazıları ile genel kurul tutanakları onaylanmayarak, yeni yönetim ve denetim kurulu atanmıştır (hangi yetkiye dayandırıldığı anlaşılmayan bir şekilde).

Soru 1. 553 sayılı KHK’nin (28.6.1995/22327 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan) 4.c bendine ve ana sözleşmenin 17/a, 22 nci maddelerine göre, Merkez Birliği Yönetim Kurulu Genel Kurul temsilcilerinin kendi aralarından üç sene için seçecekleri dokuz üyeden teşekkül eder” hükmü varken, 1.8.1997 tarih ve ÖKM 2-435 sayılı yazıda, “yönetim ve denetim kurulu üyelikleri, iki yıllık görev süresini doldurmaları nedeniyle sona ermiştir” iddiasının dayanağı nedir?

Cevap 1. Ankara Ticaret Sicili Memurluğunun Tarım ve Köyişleri Bakanlığına hitaben yazılan 29.7.1997 tarih ve 33745 sayılı yazıdan; en son Yönetim ve Denetim Kurulu seçiminin Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 28.8.1994 tarihinde yapılan Genel Kurulunda yapılmış olduğunun, o tarihte geçerli olan Anasözleşmeye göre Yönetim Kurulunun iki yıl içinde seçildiğinin, Olağan Genel Kurula ilişkin belgelerin 23.9.1994 tarihinde Memurluklarına verildiğinin ve tescil işleminin 4.10.1994 günü yapıldığının, bu durumda Yönetim Kurulu Üyelerinin görev relerinin Tescil tarihini izleyen 2 yıl sonra yani 4.10.1996 tarihinde sona erdiğinin bildirildiğinin anlaşılması üzerine, eski yönetim ve denetim kurulu yerine yenisi atanmıştır.

Soru 2-3. Birinci soruda sözkonusu edilen görev süreleri dolmuş olsa bile, ana sözleşme (madde 22- Seçim Esasları-d) gereği görevdeki yönetim kurulu, yeni yönetimin seçimleri tastik olununcaya kadar görev devam eder” hükmü neden uygulanmamıştır? Böyle bir durumda Sayın Bakan’ın tek yetkisi bir an önce Genel Kurulu toplantıya çağırmak olup atama dayanıksız kalmıştır.

Anasözleşmenin 26 ncı maddesinde “seçimleri tastik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerlerine, üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde yönetim kurulunda temsilci bulunmayan bölgelerdekiler, bunun da mümkün olmaması halinde, öteki yedeklerden oy alanlar getirilir. Bu yedeklerin katılımı ile de yönetim kurulu üyelikleri tamamlanamaz ise, merkez birliği , Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca genel kurul toplantısına çağırılır. Yedek üyelerden göreve getirilenler, müteakip genel kurula kadar göreve devam ederler” denildiği halde, bakan atamasıyla partinize yakın olduğu iddia edilen kişileri, yönetim ve denetim kurullarına atadığınız doğru mudur?

Cevap 2-3. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğimizin 24.6.1997 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantı tutanakları; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 23.7.1997 tarih ve ÖKM-2-403 sayılı talimatları ile Merkez Birliği Anasözleşmesinin 19 uncu maddesinin (d) fıkrasındaki “Genel Kurulun vereceği kararlar Kanun, Anasözleşme ve mevzuat hükümleri ile talimatlara aykırı olamaz. “hükmüne rağmen, mezkür talimatta açıklanan gerekçelerle, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunun 3223 sayılı Kanunla değişik 8 inci maddesi;

“Kooperatiflerle, Bölge Birlikleri Genel Kurullarının verecekleri kararlar Merkez Birliğinin onayı ile gerçekleşir.

Kooperatifler için Merkez Birliği bu yetkisini Bölge Birliklerine devredebilir.

Merkez Birliği Genel Kurullarının verecekleri kararlar Ticaret Bakanlığının onayı ile kesinleşir.

Ticaret Bakanlığı ve Merkez Birliği, gönderilen tutanakları geliş tarihinden itibaren en çok bir ay içinde inceleyerek tasdik veya redde dair sonucunu ilgili kuruluşlara bildirir.

Bu müddet içinde incelenmesi bitirilmeyen, mevzuata ve usulüne uygun olarak yapılmış Genel Kurullara ait Tutanaklar tasdik edilmiş sayılır.”

Hükmüne isdinaden, tasdik edilmesi uygun görülmemiştir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 1.8.1997 tarih ve ÖKM-2-435 sayılı talimatları ile, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 28.8.1994 tarihinde yapılan ve Bakanlıkça da onaylanarak geçerlilik kazanan Merkez Birliğinin Genel Kurul Toplantısında iki yıllık süre için seçilmiş olan Yönetim Kurulu Üyelerinin ve Denetçilerin 1 inci maddede belirtilen sebeple görev sürelerinin dolmuş olması sebebiyle, görevlerine son verilmiştir.

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Anasözleşmesinin 26 ncı maddesi olarak belirtilen metnin eski Anasözleşmesinin mezkur maddesi olduğu, dolayısıyla anılan maddenin, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 22.2.1997 tarih ve 050 sayılı onayı ile değiştirilmiş son şeklinin ise, “Seçimleri tasdik olunmayan veya herhangi bir sebeple üyelikleri sona erenlerin yerine üyelikten ayrılanların temsil ettikleri bölgelerdeki yedek üyeler, bu mümkün olmadığı takdirde, Yönetim Kurulunda temsilcisi bulunmayan bölgelerdeki yedekler çağrılır. Yedek üyelerin çağrılmasına rağmen Yönetim Kurulu üye sayısı tamamlanamaz ise baş bulunan üyeliklere ilk Genel Kurula kadar görev yapmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından atama yapılır. Yedek Üyelerden getirilenler müteakip Genel Kurula kadar görevlerine devam ederler.

Yönetim Kuruluna seçimle gelenlerin ekseriyeti kaybetmesi halinde Genel Kurul, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca toplantıya çağrılır.” hükmü amir olduğu ve mezkur Anasözleşmenin 26 ncı maddesi gereğince ilk Genel Kurul Toplantısına kadar görev yapmak üzere Yönetim Kurulu üyeliklerine,

Ertuğrul Özdemir Samsun

Özdemir Baykal Balıkesir

İsmail Yamantürk Sakarya

Hüseyin İlkin Kütahya

Reşit Kurşun İzmir

Şemsettin Demir Konya

Hacı Mehmet Menteşe Ankara

Hüseyin Bozhalil Erzurum

M. Ali Korkmaz Gaziantep

aynı Anasözleşmenin 29 uncu maddesi gereğincede, görev süreleri dolması nedeniyle boşalmış bulunan Denetçiliklere ise, Atilla Metin ile Mustafa Küçükkonyalı’nın atanmaları uygun görülmüştür.

Soru 4. Sayın Bakan tarafından atanan kişilerin aşağıdaki özellikleri dikkate alınarak Anap’ın aktif üyeleri olduğu iddiası doğru mudur? Doğru ise Anasözleşmenin 22/g maddesine aykırı değil midir?

Atanan Yönetim Kurulu Üyeleri:

Eski Milletvekili (bir kişi)

Milletvekili adayı (bir kişi)

İl genel meclisi üyesi (iki kişi)

İlçe Başkanı (bir kişi)

İl sekreteri (bir kişi)

İlçe yönetim kurulu üyesi (bir kişi)

Parti mensubu (bir kişi)

Denetim Kurulu Üyeleri :

Parti avukatı (iki kişi)

Cevap 4. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyelikleri ve Denetçiliklerine atananların herhangi bir siyasî partinin Merkez veya Taşra organlarında görevli olduklarına dair bilgi veya belge idaremizde mevcut değildir.

Soru 5. 553 sayılı KHK’ye isdinaden (4-c), Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyelerine ödenecek ücret ve huzur haklarının, genel kurul tarafından tespit edileceği hükmüne rağmen, 23.7.1997 tarihli yazıda bu uygulama neden eleştirilmektedir?

Cevap 5. 1581 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin 7 nci fıkrasına ve Merkez Birliği Anasözleşmesinin 28 inci maddesine göre, “Yönetim Kurulu Üyelerine Merkez Birliği Genel Kurulunca tespit edilecek ücret veya hakkı huzur, harcırah ödenir.”

1581 sayılı kanunun (değişik) ek-1 maddesinin 6 ncı fıkrasına göre,

“Kooperatif, Bölge Birlikleri ve Merkez Birliği Denetçileri, ücret veya Huzur hakkından başka herhangi bir ücretten faydalanamazlar.”

Yine merkez Birliği Anasözleşmesinin 32 nci maddesine göre “Denetçilere, Merkez Birliği Genel Kurulunca tespit edilecek ücret, hakkı huzur ve harcırah ödenir.”

1163 sayılı kooperatifler kanununun (3476 sayılı kanunla değişik) 56 ncı maddesinin son fıkrasına göre; “Yönetim Kurulu Üyelerine Genel Kurulca belirlenen aylık ücret, huzur hakkı ve yolluk dışında hiç bir ad altında başkaca ödeme yapılamaz. Bu fıkraya aykırı hareket eden kooperatif ve üst kuruluşlar Yönetim Kurulu Üyeleri ve memurları fiilin önem ve mahiyetine göre 3 aydan 2 yıla kadar hapis ve yüzbin liradan birmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.”

Hükmünü amirdir.

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin 7.12.1995 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulunda, sadece maaş veya hakkı huzur ve harcırah almaları gerekirken, kanuna aykırı olarak diğer personele ödenen sosyal haklarında (Örneğin, ikramiye) Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenmesi hususunda bir karar alınmıştır. 24.6.1997 tarihli Genel Kurul Gündeminin 9 uncu maddesinde de hiç bir açıklama yapmadan, sadece “1995 yılında yapılan Merkez Birliği Olağanüstü Genel Kurulunda kararlaştırıldığı şekliyle Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödeme yapılması” hususunun oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

12. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, bir milletvekilinin katıldığı parti kongresinde uğradığı saldırıya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4383)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

11.2.1998 Feridun Pehlivan Bursa

Bildiğiniz gibi CHP Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç, katıldığı bir ilçe kongresinde partizan taraftarların saldırısına uğramış, Meclis ve milletvekili saygınlığını yerle bir eden bu görüntüler bütün medyada uzun süre yer almıştır. Yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen tarafınızdan bu olayı kınamaya yönelik herhangi bir tavır sadır olmamıştır. Bu çerçevede geç de olsa bir tavır almayı ya da açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Sayın milletvekilinin bu olayı içine sindiriyor olması sizin ve biz diğer milletvekillerinin de içine sindirmesini gerektiriyor mu? Olayın faillerinin adli takibinin ne durumda olduğuna ilişkin size ulaşmış bir bilgi varmı?

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 3.3.1998 KAN.KAR.MD: Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4383-11022/17803

Sayın Feridun Pehlivan Bursa Milletvekili

İlgi : 11.2.1998 tarihli yazılı soru önergeniz.

Bir milletvekilinin katıldığı parti kongresinde uğradığı saldırıya ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap 1. – Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç’e yapılan fiziki saldırının tasvip edilmesi mümükün değildir. Başkanlığımızca, menfur saldırının kınanmasına yönelik olarak yapılan 6.1.1998 tarihli basın açıklamasının bir örneği ilişikte gönderilmiştir.

Olayın failleri ve adli takibatı hakkında Başkanlığımıza ulaşmış bir bilgi bulunmamaktadır.

TÜRİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI HİKMET ÇETİN’İN AÇIKLAMASI

“Manisa Milletvekili Sayın Erdoğan Yetenç’in, mensup olduğu siyasi partinin Adana Seyhan ilçe kongresinde uğradığı fiziki saldırıdan derin bir üzüntü duydum. Bir milletvekiline karşı girişilen bu saldırıyı hoşgörüyle karşılamak mümkün değildir. TBMM Başkanı olarak, bu olayı şiddetle kınıyorum.

13. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağı ve Edremit Körfezi çevresinde madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin turizme etkileri konusunda sorusu ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/4384)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu ve gereğini arz ederim.

Ahmet Bilgiç Balıkesir

Balıkesir ve Çanakkale vilayetleri arasında kalan “Kazdağları” ve çevresi hakkında basında çıkan haberlerden (10 Ocak 1998/ Hürriyet) hareketle;

1. – Kazdağlarının ve hemen kıyısındaki Edremit Körfezinin ülkemiz turizmi için önemi ortadadır. Bir çok solunum yolu rahatsızlığı olan hasta oksijen bolluğu ile ünlü bu bölgeye şifa bulmak için gelmektedir. Hal böyle iken Kazdağları Millî Parkı içi ve çevresinde Maden arama ve işletme faaliyetinin bölgenin havasına ve turizmine nasıl bir etki yapacağı hususu Bakanlığınız tarafından incelenmiş midir? Neticesi nedir?

2. – Kazdağı çevresinde (özellikle Çanakkale ve Balıkesir kıyı şeridi) ne kadar turistik yatak kapasitesi ve turizm potansiyeli vardır? Bölgenin bu gün ve gelecekte sağlık turizminin nasıl olacağı öngörülmektedir? Linyit işletmesi bu öngörüyü nasıl etkileyecektir?

3. – Gür-Tem Mad. Tur. Tic. Ltd. Şirketi tarafından yürütülen mağden arama faaliyetlerini Bakanlığınız nasıl değerlendirmektedir? Bu konuda Bakanlığınızca onay, izin veya ruhsat verilmiş ise iptal edilmesi düşünülmekte midir?

4. – Dünya Bankası tarafından Kazdağları pilot bölge seçilip ve “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi” kapsamında ve “Türkiye’de Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması Projesinde” Bakanlığınız açısından nasıl bir katkı yapılmaktadır? 5,1 Milyon $’lık fondan Bakanlığınız ne kadar kullanmıştır?

T.C. Turizm Bakanlığı Hukuk Müşavirliği 3.3.1998 Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00/512-7134

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 20.2.1998 tarih ve 02-7/4384-11041/27807 sayılı yazınız.

Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Bilgiç tarafından Başkanlığınıza verilen yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Yazılı soru önergesinin 2 nci maddesinde istenilen Balıkesir ve Çanakkale illerinde Bakanlığımızdan belgeli tesislere ilişkin istatistiki bilgiler yazımız ekinde gönderilmektedir.

Ayrıca Balıkesir ve Çanakkale illeri arasında kalan Kazdağları ve çevresi hakkında Bakanlığımız Yatırımlar Genel Müdürlüğünde yapılan çalışmalar ise aşağıda belirtilmiştir.

1. – Kazdağları Millî parkı içi ve çevresinde maden arama ve işletme konusunda bu güne kadar Bakanlığımıza ulaşmış her hangi bir başvuru bulunmamakta olup, bu konuda Bakanlığımızca her hangi bir çalışma da yapılmamaktadır.

2. – Sözkonusu alanları, içeren 22.3.1994 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca onanan 1/25 000 ölçekli Edremit-Ayvalık Çevre Düzeni Plânı ve 18.12.1992 tarihinde yine aynı Bakanlıkça onanan 1/25 000 ölçekli Güney Çanakkale Kıyı Kesimi Çevre Düzeni Plânı bulunmaktadır. Bu alanlarda adı geçen plân kararları ve plân koşulları çerçevesinde uygulama yapılmaktadır.

3. – Bu alanlarda 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası uyarınca Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edilen turizm alan ve merkezleri şunlardır.

– Çanakkale Ezine Kestanbol Termal Turizm Merkezi

– Çanakkale Behramkale Kadırga Koyu Turizm Merkezi

– Çanakkale Küçükkuyu Turizm Merkezi

– Çanakkale Geyikli Turizm Merkezi

– Balıkesir Ayvalık Kale (Dolap) Adası Turizm Merkezi

Bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Gürdal Turizm Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm Yatırımı Belgeli Konaklama Tesislerinin Tür ve Sınıflarına Göre Dağılımı (17.9.1997)

Tesisin Türü ve Sınıfı Tesis S. Oda S. Yatak S.

p 2 33 69

H X 4 206 420

H XX 14 938 1884

H XXX 10 728 1515

H XXXX 1 88 191

H XXXXX 2 422 901

Balıkesir 33 2415 4980

Özel 1 30 58

TK 1 1 120 240

H XX 4 175 373

H XXX 2 112 228

Çanakkale 8 437 899

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm Yatırımı Belgeli Konaklama Tesislerinin İlçelere

Göre Dağılımı (17.9.1997)

İlçe Adı Tesis Sayısı Oda Sayısı Yatak Sayısı

Ayvalık 9 416 844

Balya 1 60 120

Bandırma 3 185 386

Burhaniye 3 260 528

Edremit 2 185 398

Erdek 12 924 1875

Gönen 1 256 544

Merkez 2 129 285

Balıkesir 33 2415 4980

Ayvacık 4 260 535

Gelibolu 1 33 72

Lapseki 1 32 64

Merkez 2 112 228

Çanakkale 8 437 899

 

 

 

 

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerinin Tür ve

Sınıflarına Göre Dağılımı (17.9.1997)

TS. Türü T.S. Sınıfı Top. TS. Top. Oda Top. Yatak

C 1 120 480

P 3 49 91

M 2 1 17 35

TK 2 3 299 763

H X 20 606 1199

H XX 24 1434 2865

H XXX 9 894 1759

H XXXX 3 386 816

H XXXXX 1 164 336

Balıkesir 65 3969 8344

Özel 4 102 205

P 1 20 32

H X 2 46 80

H XX 5 205 392

H XXX 5 296 616

H XXXX 2 233 485

Çanakkale 19 902 1810

 

Balıkesir ve Çanakkale İllerindeki Turizm İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerinin İl ve

İlçelere Göre Dağılımı (17.9.1997)

 

İlçe Adı Tesis Sayısı Oda Sayısı Yatak Sayısı

Ayvalık 15 1270 2573

Bandırma 3 143 272

Burhaniye 7 494 1223

Edremit 13 570 1271

Erdek 15 923 1896

Gönen 2 226 407

Merkez 10 343 702

Balıkesir 65 3969 8344

Ayvacık 7 333 708

Gelibolu 1 48 96

Merkez 11 521 1006

Çanakkale 19 902 1810

14. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/4391)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

12.2.1998 Feti Görür Bolu

Soru 1. Gazetelerde yer alan haberlere göre et ithalini serbest bıraktığınız doğru mudur?

Soru 2. Türkiye, Macaristan arasında yapılan ticarî anlaşmada ne kadar et, ne kadar canlı hayvan ithali anlaşması yapıldı?

Soru 3. Dışarıdan ithal edilen et ve canlı hayvanlarda gümrük vergisi oranı nedir?

T.C Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 3.3.1998 Sayı : KDD/SÖ-1/01-449

Konu :Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 20.2.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/27861 sayılı yazınız.

İlgide tarih ve sayısı kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Bolu Milletvekili Sn. Feti Görür’ün 7/4391-11053 sayılı yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşü ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar Tarım ve Köyişleri Bakanı

Soru 1. Gazetelerde yer alan haberlere göre et ithalini serbest bıraktığınız doğru mudur?

Cevap 1. Ülkemiz serbest ticaret rejimini benimsemiş bir ülkedir. 1982 yılından beri, ülkemiz şartları gözönüne alınarak, üretimin yetersiz olduğu durumlarda et ithalatına müsaade edilmiştir.

Ancak, son zamanlarda, Avrupa ülkelerinin bir kısmında BSE (Deli Dana) hastalığının yaygın bir şekilde görülmesi nedeniyle 3283 Sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ile uluslararası kurallar çerçevesinde, ülkemiz hayvan ve insan sağlığının korunması amacıyla, Ağustos 1996 yılından bu güne kadar, Bakanlığımzca et ithalatı için Kontrol Belgesi düzenlememiştir.

Soru 2. Türkiye, Macaristan arasında yapılan ticarî anlaşmada ne kadar et, ne kadar canlı hayvan ithali anlaşması yapıldı?

Cevap 2. Türkiye ile Macaristan arasında % 50 gümrük indirimi ile 4000 ton canlı hayvan ve 500 ton karkas et ithali anlaşması yapılmıştır.

Soru 3. Dışarıdan ithal edilen et ve canlı hayvanlarda gümrük vergisi oranı nedir?

Cevap 3. Ülkemize ithal edilecek kasaplık canlı sığır, hayvan ve keçi ithalatında gümrük vergisi % 115, besili canlı sığırlarda (160-300 kg) gümrük vergisi % 40, sığır, koyun ve keçi etlerinde ise gümrük vergisi % 200’dür.

 

15. – Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, İstanbul’da turizme açılan alanlara ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/4398)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla. Şerif Çim Bilecik

2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanununa binaen çıkartılan 98/10496 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 11 Ocak 1998 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

1. – Halen yürürlükte olan Kent Yasalarına, İmar Kanununa ve SİT alanı yasalarına göre üzerlerinde hiçbir yapı yapılamayacak olan bu arsalar niçin ve hangi amaçla Turizme açılmıştır?

2. – İstanbul’da Turizme açmış bulunduğunuz alanlarda kimlerin ve hangi şirketlerin kaç m2 arazisi bulunmaktadır?

3. – Bakanlar Kurulu Kararıyla Turizme açmış olduğunuz bu arsalar içesinde daha önce de Tuzim Merkezi ilan edilmiş, fakat Danıştay tarafından “hukuka aykırıdır” gerekçesiyle kararı iptal edilen arsalar var mıdır? Varsa Danıştay’ın adalete aykırı bulduğu kararı yeniden yürürlüğe koymayı doğru buluyor musunuz? Bu durumda hukukun üstünlüğü prensibini ihlal etmiş olmuyor musunuz?

T.C. Turizm Bakanlığı Hukuk Müşavirliği 3.3.1998 Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00/511-7133

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı’na)

İlgi : 23.2.1998 tarih ve 02-7/4398-11093/27938 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma gönderilen Bilecik Milletvekili Sayın Şerif Çim tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen yazılı soru önergesi incelenmiş olup soruların maddelere göre yanıtları aşağıdadır.

1. – Turizm Alan Merkezlerinin ilanı bir sınır tespiti olup, bu sınırlar içindeki yapılaşmalar imar plânlarına göre gerçekleştirilmektedir. Bu plânlamalarda Doğal Arkeolojik Sit Kararlarına ve diğer koruma kararlarına uyulması imar mevzuatı gereğidir.

2. – Bakanlığımızca yürütülen Turizm Alan ve Merkezleri ilanı hazırlık çalışmalarında mülkiyetler dikkate alınırken yalnızca kamu ve özel mülkiyet olması değerlendirilmekte, özel mülkiyete konu alanlarda sahibinin kim olduğu önem arzetmekte ve araştırılmamaktadır.

3. – Her Turizm Alan ve Merkezi, kendi sınırları içerisinde, belli bir yatırım ve ülke ekonomisine ekonomik katkı amacı ile ilan edilmektedir. 20 nci Grupta ilan edilen İstanbul Beşiktaş Serencebey Yokuşu Turizm Merkezinin bir bölümü, daha önce 10 uncu Grupta ilan edilen ve yargıda iptal edilmiş bulunan İstanbul Beşiktaş Levent Turizm Merkezi Tevsii ile çok dar bir alanda çakışmaktadır. Ancak, bu turizm merkezleri ayrı zamanlarda ayrı yerlerde, ayrı amaçlara yönelik olarak düzenlenmiştir. Ortak alanlarının bulunması, daha önce ilan edilen kısmının tamamıyla başka sınırlarla yeniden ilanını engellememektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Gürdal Turizm Bakanı

 

 

 

 

birleşim 61’in sonu