Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 45 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

55 inci Birleşim

17 . 2 . 1998 Salı

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Korkut Özal’ın, çalışanlardan yapılan tasarruf kesintilerine ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın cevabı

3. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, gübre fiyatları ve çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/305)

2. – Muğla Milletvekili Mustafa Dedeoğlu’nun, Bir İl ve Dört İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/820) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/306)

3. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Erciş Adıyla Bir İl ve Çelebibağ Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/807) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/307)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1045) (S. Sayısı : 475)

2. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/189) (S.Sayısı : 476)

3. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/237) (S. Sayısı : 477)

4. – İzmirMilletvekili Işın Çelebi’nin, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/174) (S. Sayısı : 478)

5. – Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/179) (S. Sayısı : 479)

6. – Rize Milletvekili MesutYılmaz’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/169) (S. Sayısı : 480)

7. – İstanbulMilletvekili Ali Talip Özdemir’in, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1112) (S. Sayısı : 481)

8. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/271) (S. Sayısı : 482)

9. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/880) (S. Sayısı : 483)

10. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/834) (S. Sayısı : 484)

VI. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 397 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin ANAP ve DSP Gruplarının müşterek önerisi

2. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYP Grubunun önerisi

VII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül ve 19 arkadaşının, Polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 353)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, milletvekillerinin çalışma odalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4003)

2. – İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın, özel bir kömür işletmesinin Tavşanlı-Emirler Köyünde demiryoluna verdiği zarara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4159)

3. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, elektrik dağıtım ihalesine giren firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4199)

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Türkiye-ABD ve İsrail ortak askerî tatbikatına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/4215)

5. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, eğitimciler için “izleme dosyası” tutulduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/4233)

6. – Sinop Milletvekili KadirBozkurt’un, Sinop-Boyabat’da organize sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4241)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, D-8 oluşumuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmailCem’in yazılı cevabı (7/4256)

8. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, Muş-Alparslan II Barajı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4271)

9. – BalıkesirMilletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağları Millî Parkına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4283)

10. – Trabzon Milletvekili KemalettinGöktaş’ın, Trabzon ve Rize Belediyelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/4288)

11. – Bolu Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu’nun, bakanlık personeline sinema, tiyatro veya baleye gitme zorunluluğu getirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4299)

12. – İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın, milletvekillerinin sağlık ve tedavi harcamalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4303)

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Genel kurulu ziyaret eden ArnavutlukCumhurbaşkanı Rexhep Meidani’ye Başkanlıkça “Hoş Geldiniz” denildi.

Konuşma isteği kabul edilen Arnavutluk Cumhurbaşkanı Rexhep Meidani, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan et ithalatının hayvancılık sektörüne verdiği zararlara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Işın Çelebi,

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesirİli ve çevresinin vuku bulan sel faleketinden ve diğer nedenlerden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu,

İstanbulMilletvekili Bülent H. Tanla’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulamaya konulan ekonomik ve sosyal tedbirlerin yetersiz kaldığına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım,

Cevap verdiler.

Fransa’ya giden Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin,

Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan :

Devlet Bakanı Hasan Gemici’ye, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,

Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar,Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in,

Başbakan A. Mesut Yılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı BülentEcevit’in,

Devlet Bakanı Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un,

İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’na, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Uşak Milletvekili Hasan Karakaya’nın (6/777) ve (6/778) esas numaralı sözlü sorularını geri çektiğine ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

TBMM GenelKurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 129 uncu sırasında yer alan 336 sıra sayılı Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair KanunTeklifinin bu kısmının 5 inci sırasına alınmasına ve 7 nci sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar Genel Kurul çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin RP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı (1/217) (S.Sayısı : 132), Komisyon yetkilileri Genel kurul salonunda hazır bulunmadıklarından,

2 nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine DairKanunTeklifinin (2/676) (S.Sayısı : 232) ikinci müzakeresi, Komisyon ve Hükümet yetkilileri Genel Kurul salonunda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan ve doğrudan gündeme alınması kabul edilen, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve YedekAskerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/669) (S.Sayısı : 338) tümü üzerindeki müzakereler tamamlanarak 1 inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

Alınan karar gereğince, polis tarafından dinlenen telefonlarla ilgili iddialar konusundaki Meclis Araştırması Komisyonu raporunu ve diğer denetim konularını görüşmek için, 17 Şubat 1998 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.04’te son verildi.

 

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Mehmet Korkmaz

Kahramanmaraş Kütahya

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

No : 80

II. – GELEN KÂĞITLAR

13.2.1998 CUMA

Teklifler

1. – Hatay Milletvekili Ali Uyar’ın; İş Kazaları ile Meslek Hastalıkları Sigortaları Prim Tarifesinin Yeniden Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1048) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1998)

2. – Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’nin; Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1049) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1998)

3. – Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’nin; Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1050) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1998)

4. – Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’nin; Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1051) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.1998)

Raporlar

1. – Isparta Milletvekili Ömer Bilgin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1081) (S. Sayısı : 540) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

2. – Isparta Milletvekili Ömer Bilgin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/853) (S. Sayısı : 541) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

3. – İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/856) (S. Sayısı : 542) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

4. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ve Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/340) (S. Sayısı : 543) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

5. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/923) (S. Sayısı : 544) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

6. – Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/838) (S. Sayısı : 545) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

7. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/910) (S. Sayısı : 546) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

8. – Van Milletvekili Mustafa Bayram’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/828) (S. Sayısı : 547) (Dağıtma tarihi : 13.2.1998) (GÜNDEME)

 

 

 

No : 81

16.2.1998 PAZARTESİ

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Doğu ve Güneydoğu illerine yönelik indirim ve teşviklerden Erzincan’ın yararlanıp yararlanmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/867) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

2. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde Üniversitesi’nin personel ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/868) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan’da üniversite kurulmasına yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/869) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Türkiye Halk Bankası T.A.Ş.’ne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4373) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

2. – Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın, Kastamonu İlinde fert başına düşen gayri safi yurtiçi hâsılaya ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4374) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

3. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Azerbaycan’daki darbe girişimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4375) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

4. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Mersin’de faaliyet gösteren Yardım ve İyilik Vakfı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4376) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

5. – İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Fethullah Gülen hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4377) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

6. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Dalyan-Köyceğiz alt yapı projesi ihalesine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4378) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

7. – Ağrı Milletvekili M. Ziyattin Tokar’ın, İstanbul’da turizme açılan yeni alanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4379) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

8. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, orman yangınlarıyla mücadele için alınacak yeni araçların ihalesine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4380) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

9. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, afet konutları ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4381) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

10. – Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Almanya’da düzenlenen bir toplantıya katılan görevlilerin yaptığı harcamalara ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4382) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

11. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, bir Milletvekilinin katıldığı parti kongresinde uğradığı saldırıya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4383) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, Tarım ve Köyişleri Bakanı ile Müsteşarının yakınlarının ölümü üzerine verilen ilanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesini 13.2.1998 tarihinde geri almıştır (7/4327)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Kapıkule-Edirne karayolunda öldürülen kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4099)

2. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4101)

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Kapalı Çarşı onarım projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4108)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, depremlerin önceden belirlenmesi ve uygulama merkezi araştırmaları projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4111)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Mersin, Karaman-Konya, Karaman-Ereğli arasındaki yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4116)

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, İller Bankası Genel Müdürlüğü’nün Bursa’daki bazı yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4120)

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Uludağ Üniversitesi’ne ait bazı projelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4121)

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Orhaneli, İnegöl ve Osmangazi Hastaneleri projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4126)

9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki S.S.K hastanelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4138)

10. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Köy İçme Suyu Yapımı Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/4141)

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Uludağ Üniversitesi’ne ait bina inşaatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4142)

12. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki bazı yatırım projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4143)

13. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki bazı fakülte binası inşaatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4144)

14. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, bazı sağlık projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4145)

15. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki bazı hastane inşaatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4146)

16. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki bazı hastane binası inşaatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4147)

17. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait bazı projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4149)

18. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Gemlik-Orhangazi yolu üzerinde çimento fabrikası kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4150)

19. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Personel atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4158)

20. – İstanbul Miletvekili Halit Dumankaya’nın, O. Lütfü Topal cinayeti hakkında Kastamonu Cezaevinde bulunan tutuklular tarafından ortaya atılan iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4162)

21. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Çankaya Belediyesince ışıklandırılan yerler için yapılan harcamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4165)

 

No : 82

17.2.1998 SALI

Tasarılar

1. – Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

2. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Rus Doğalgazının Karadeniz Altından Türkiye Cumhuriyetine Sevkiyatına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/716) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

3. – Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/717) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

Teklifler

1. – Muş Milletvekili Nedim İlci’nin; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1052) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.2.1998)

2. – Samsun Milletvekili İrfan Demiralp’in; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1053) (Millî Savunma ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.1998)

3. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse ile Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesiyle 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1054) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.1998)

4. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 10 Arkadaşının; Temel Eğitim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1055) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.1998)

Tezkere

1. – İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1303) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa Geliş tarihi : 17.2.1998)

Raporlar

1. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 Arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S.Sayısı: 553) (Dağıtma tarihi : 17.2.1998) (GÜNDEME)

2. – Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 Arkadaşı, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42 Arkadaşı, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 Arkadaşı ile Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 Arkadaşının, TPAO Adlı Petrol Tankerinde Meydana Gelen Yangın Faciasının Nedenleri ve İtfaiye Teşkilatının Sorunları ile Boğazlar ve Marmara Denizinde Uluslararası Seyir Yapan Gemilerin Oluşturduğu Tehlikelerin Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve (10/162, 163, 164, 175) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S.Sayısı : 397) (Dağıtma tarihi :17.2.1998) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan’a bağlı yerleşim birimlerinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/870) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.1998)

2. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan depremi sonrası Afet Fonunda toplanan paralara ve sağlanan dış kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/871) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan SSK Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/872) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağı ve Edremit Körfezi çevresinde madencilik faaaliyetlerine izin verilmesinin turizme etkileri konusunda Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4384) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

2. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağları Millî Parkı çevresinde yürütülen maden kazı faaliyetlerine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/4385) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

3. – Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in, Giresun’un Olağanüstü Hal ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde uygulanacak indirim ve teşviklerle ilgili kanun kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4386) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

4. – İçel Milletvekili D.Fikri Sağlar’ın, Fethullah Gülen’in mal varlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4387) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

5. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Midyat Cezaevindeki bir itirafçıya yapılan ziyarete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4388) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

6. – Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, Elazığ’da açılan infaz koruma memuru sınavına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4389) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

7. – Ağrı Milletvekili M.Sıddık Altay’ın, Körfez krizi konusunda izlenecek politikaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4390) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

8. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4391) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.1998)

9. – Bolu Milletvekili Feti Görür’ün, et ithalinde gümrük vergisinin kaldırıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4392) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

10. – İstanbul Milletvekili Osman Kılıç’ın, bazı belediye başkanlıkları hakkında yapılan şikâyet, inceleme ve soruşturma başvurularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4393) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

11. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağı Çevresinde madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin çevreye etkisine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/4394) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.1998)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

17 Şubat 1998 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşimini açıyorum; Yüce Heyetinizi ve asil milletimizi hürmetle selamlıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Şimdi, ad okunmak suretiyle, Adana İlimizden başlamak üzere yoklamak yapılacaktır; Genel Kurul salonunda hazır bulunan sayın üyelerin yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, gündemdışı söz talepleri vardır; üç sayın üyeye söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili KorkutÖzal’ın, çalışanlardan yapılan tasarruf kesintilerine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Birinci sırada, zorunlu tasarruflarla ilgili olarak Yüce Heyeti aydınlatmak üzere, Sayın Korkut Özal söz istemişlerdir.

Sayın Özal, buyurun.

Sayın Özal, dilekçenizde "zorunlu tasarruf" diye ifade buyurmuşsunuz; zaten, hep öyle geçiyor. "Tasarruf" kelimesinin kökeni, etimolojik olarak; yani, mastarı, tasarruftur; tasarrafa ya tasarrafu; yani, kendiliğinden biriken demektir. Hem zorunlu hem tasarruf... Bu, nasıl oluyor; Yüce Kurulu bir aydınlatırsanız, memnun oluruz.

KORKUT ÖZAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, Türkiye'nin gündemi çok başka şeylere odaklandığı için, bu arada, önemli bir konu dikkatlerden kaçtı. Mart 1988'de Yüce Meclis bir kanun çıkardı. Halk arasında "zorunlu tasarruf" diye biliniyor; fakat, uzun bir ismi var. Bunun üç amacı vardı: Çalışanları tasarrufa, ülkeyi de yatırım ve kalkınmaya yöneltmek; çalışanları tasarrufa teşvik için, fona ödediğinin 1,5 misli kadar da işveren katkısı eklemek ve fonu yüksek kârlarla çalıştırıp, emekli olanların maaşlarına yüzde 40 ilâ 100 nispetinde bir destek sağlamak.

Şu anda fonun 9 milyon mensubu var; nemalarla beraber fonun toplam büyüklüğü de 1 katrilyon civarındadır.

Ne yazık ki, bu kanunun uygulaması, kısa bir zamanda amacından saptırılmış ve fonun kendisi, katılımcıların hepsinin yakındığı büyük bir problem haline gelmiştir. Yakınmalar çok; fakat, bugün en önemli yakınma, fonun, enflasyondan dolayı -şöyle böyle- ortadan yok olacak bir duruma düşürülmesidir.

Bunu şöylece özetleyeyim: Fona yatırılan paralar, bugün, maalesef, enflasyonun yüksek olması neticesinde fevkalade aşınmış. Bir örnek veriyorlar: Yatırıldığı günkü kurlardan döndürüldüğü zaman, takriben 4 bin dolar değerinde, fona 100 milyon Türk Lirası yatırılmış. Bugün, maalesef, bu paranın değeri, dolar olarak sekizde 1'ine düşmüş. Sağlanan bütün nemaları da koyarsanız, toplam para, yine, maalesef, içeriye girenden az; yani, bir nevi, fon, nema vermiyor, eksiltiyor; nemasıyla birlikte toplamı, yine, ilk konulan paradan aşağıda.

Bunun sebebi, bu fonun çalıştırılmasında yüksek değerlendirmelerin kullanılmaması. Türkiye'de en yüksek değerlendirme, Türkiye'nin rantiyelere verdiği faizlerdir. Mesela, bugün bir ihale oldu, yüzde 140'a yakın bir faizle devlet 500 trilyon borçlanıyor. Eğer, bu fon ona göre çalıştırılsaydı, o zaman, bu fondaki para, bugünkü gibi azalmış değil, bilakis, 10 misline yakın bir büyüklüğe gelmiş olacaktı; yani, başka bir ifadeyle, 4 bin dolar koyan, bugün, 40 bin dolara yakın bir kaynak elde etmiş olacaktı; fonun mevcutları da, 1 katrilyon değil, 3 katrilyona yakın bir rakama ulaşacaktı.

Görülüyor ki, burada, bu fonun büyük ölçüde tahrip etmesinin sebebi sadece enflasyon değil, bir de, Hükümetin borçlanmada kullandığı metotlardır.

Şimdi, bizim Hükümetimiz, borç aldığı rantiye çevrelere yüzde 142 faizi veriyor, tıkır tıkır bunu ödüyor; lüks yol inşaatları var, buralara da dolarla fiyat verebiliyor, Hükümetimiz bunu da yapıyor; ama, bu 9 milyon çalışanın fonunda da, maalesef, aynı genişliği göstermiyor ve bir yerde Hükümet ne yapmış oluyor; zengini daha zengin eden, geniş bir çalışan kitlenin de fonunu azaltan bir politika izlemek durumuna düşmüş oluyor.

Bakın, bu ay enflasyon -ki, burada en büyük tahripkâr unsur odur- yüzde 101'e çıktı. Geçen gün bütçeyi kabul ettiğimiz zaman gördük ki, şu anda, bu enflasyondan dolayı, bizim sosyal güvenlik sistemlerimiz, halen memur ve işçi emekli maaşlarını ödeyemediği için bütçeden korkunç bir para çekiyor; bütçe açığının üçte biri buradan geliyor ve buna ilaveten de, 4,5 katrilyon açığın bunu karşılayamaması nedeniyle, bütün emeklilerimiz sıkıntıda.

Şimdi, bu enflasyona geliyoruz... Ocak 1997'den beri yüzde 75'lerde seyrediyordu; birdenbire, Hükümet geldi göreve ve ekonomiden sorumlu Sayın Bakan dedi ki, bu yüzde 75, yüzde 100'e çıkacak yıl sonunda. Bunu o zaman söyledi; şimdi de övünerek diyor ki: "Ben, o zaman söylemiştim..." Şimdi, ben şunu soruyorum Sayın Hükümete: Enflasyonu yüzde 100'e çıkarmayı siz mi planladınız? "Evet" derseniz, sorumlu sizsiniz; "hayır, bizim dahlimiz yok" diyorsanız, o zaman size soruyorum: Allahaşkına, siz, orada niye duruyorsunuz?! (RP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KORKUT ÖZAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, süre verdim; buyurun.

KORKUT ÖZAL (Devamla) – Göreviniz, sadece seyircilik ve haber spikerliği mi?! Bugüne kadar, hangi somut tedbiri aldınız enflasyonda? Aranız da darmadağın gidiyor.

Onun için, şimdi, size bir teklifim var: Gelin, iki şeyden birini yapın; bu zorunlu tasarruf dahil, milleti ezen enflasyon sorununu çözecek ve çalışanların ve milletin ıstırabını durduracak ciddî yapısal tedbirleri -öyle, çok laf üretmeden- almaya hemen başlayın. Doğruyu yaparsanız, sizi desteklemek bizim boynumuzun borcudur; ama, eğer, bunları yapacak programınız, siyasî cesaretiniz, iradeniz ve iktisadî maharetiniz yoksa, lütfen, millet ve memleketin önünü tıkamaya devam etmeyin. Bu sorunların hepsini başarıyla çözecek program, kadro ve cesarete sahip olanlar muhakkak ki vardır ve siz, yolu tıkamazsanız, elbette onların önü açılacaktır.

Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özal, teşekkür ediyorum efendim.

2. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı görüşmelerin ikinci sırasında söz verdiğim Sayın Gözlükaya, tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olmak üzere söz talebinde bulunmuşlardır.

Buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemdışı söz verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum; şahsında, tüm Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tütüncünün sorunu çoktur; tütün bölgelerinden gelen arkadaşlarımız, bunu gayet iyi bilirler; ama, ben, bunlardan birkaç tanesine temas etmek durumundayım:

Birincisi, bu Hükümeti oluşturan partilerin mensupları, hatırlarsanız, geçen yıllarda "Doğru Yol Partisi kota uyguluyor" diye köy köy dolaşarak şu vaatte bulundular: "Biz, iktidara gelirsek, kotayı kaldıracağız." Biz, kotayı uyguladık; ama, sulak ve taban arazideki tütün üretimine son vermek için uyguladık ve bunda da başarılı olduk; fakat, bu Hükümet, kırsal alan dahil, her yerde kota uygulamaktadır. Düşünebiliyor musunuz, bir tütüncüye 50 kilogram kota verilmiştir; yeni dikime geçen gençlere de 150 kilogram...

Şimdi, Sayın Bakana -tütünden anlamadıklarını biliyorum- soruyorum: Bir çiftçi, 50 kilogram tütün için tütün tarlası icarlar mı, tütün diker mi veya onun meşakkatine katlanır mı?.. Bu kota uygulaması yanlıştır.

Ege Bölgesinde sulak arazide tütün yoktur, kırsal alandadır. Türkiye'de, 3,5 milyon insan geçimini tütünden sağlamaktadır. Ege'de, özellikle bugün, tütün dikilen alanlar tamamen kırsal alandır; bu yanlışlığın düzeltilmesi lazım.

İkincisi, Doğru Yol Hükümeti dönemlerinde, yeni tütün diken bir vatandaşa asgarî 300 kilogram tütün kotası verilmişti; ama, bugün, 50 ve 100 kilogram kota verilerek çiftçiyle alay edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, tütüncünün bir diğer sorunu da, piyasanın açılmamış olmasıdır. Türkiye'de, bugüne kadar, piyasalar en geç şubatın ortalalarında açılmıştır.

Bir hususu hatırlatmak istiyorum: Sayın Başbakan bir Denizli seyahatinde, Tavas'ta, tütüncülere müjdeler vermiştir. Bu müjdelerin içerisinden birincisi "çok yüksek fiyat vereceğiz, merak etmeyin..." olmuş; ikinci olarak "yılbaşından önce tütün piyasasını açacağız..." demiş ve yine "müjdeler olsun..." gibi birtakım beyanlarda bulunmuştur. Bu beyanlar televizyonda ve gazetelerde yer aldı. Şimdi soruyorum; yılbaşı geçeli birbuçuk ay oldu, bırakınız o sözü; tütün piyasasını, bizim en geç açtığımız tarihte, şubat ortalarında dahi açamadınız. Sayın Bakana soruyorum; piyasayı ne zaman açacaksınız? Tütün çiftçisi acilen bu sorunun cevabını beklemektedir. Ayrıca, tütün çiftçisine vadeli mal veren esnaflar da, sıkıntı içerisinde, tütün piyasasının bir an önce açılmasını istemektedir.

Değerli arkadaşlarım, bir hususu daha açıklamak isterim. Söylentilere göre, Ege tütün başfiyatı 800-850 bin lira arasında olacaktır denmektedir. Tütün maliyetlerine baktığınız zaman, tarım kredi kooperatiflerinin ve Ziraat Bankasının kredi faizlerinin artışına baktığınız zaman, gübre ve ilaç fiyatlarındaki artışlara baktığınız zaman, bugün, tütünün maliyeti 900 bin lirayı geçmektedir. Hal böyleyken, 800–850 bin lira gibi bir fiyatın verileceği söylentilerinin doğru olmadığına inanmak istiyoruz. Sayın Bakandan soruyoruz; bu söylentiler doğru mudur, yanlış mıdır? Eğer, doğruysa, vicdanınız buna nasıl razı olacaktır?.. Biz, bugün, tütün fiyatlarının asgarî 1 150 000 lira civarında olmasını istiyoruz. Dolara endeksli olan tütün başfiyatının, doların daimî yükselişi de dikkate alındığında, asgarî 1 150 000-1 200 000 lira civarında olması gerekir. Doğru Yol Partisi Hükümetleri, tütün ortalama fiyatını hep başfiyata denk tutmaya çalışmıştır. Onun için, ortalama fiyatın da asgarî 1 milyon lira civarında olması gerekmektedir.

Şunu da hatırlatmak istiyorum: Biz, iktidara geldiğimiz 1992 yılında tütünü 14 bin liradan aldık; her sene yüzde 100 artırmak suretiyle, iktidarı bıraktığımızda, geçen sene, son olarak tütünü 500 bin liradan aldık; hep yüzde 100 zam verdik; ki, bugünkü girdiler, bugünkü girdilerdeki yükseklik, o günlerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, 1 dakikalık eksüre veriyorum...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Biz, hep yüzde 100 zam vererek geldik. Bugünkü maliyetleri de dikkate aldığınızda, biraz önce söylediğim gibi, başfiyatın, en azından 1 150 000-1 200 000 lira civarında olması gerektiğini ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu Hükümet, Tekel'i ortadan kaldırmaya çalışıyor, Türk tütüncülüğüne de son vermeye çalışıyor. Bunu, araştırma önergemiz sırasında görüşeceğiz.

Şimdi, ben, tütün bölgesinden gelen bütün milletvekillerine söylüyorum; gelin, hep beraber, Tekel'i, tütünü ve tütüncüyü kurtaralım. Bakınız, piyasa, ayın 15'inde açılması gerekirken, hâlâ açılmadı; Sayın Bakana bunu soruyoruz. Marmara, Karadeniz ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri tütün piyasalarının ise...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Hadise önemli; 1 dakikada bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki; buyurun; 1 dakika...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – ...nisan, mayıs aylarında açılacağı söylenmektedir. Eğer, bu açılış dikkate alınırsa, ödemelerin, temmuzdan sonraya, ekime doğru sarkacağını ifade etmek istiyorum.

Biz, Doğru Yol Partisi Hükümetleri olarak, piyasayı 15 Şubatta açtık, tütünü15 gün sonra teslim aldık ve asgarî 2 milyon lira da balya avansı verdik ve teslim aldıktan sonra da, tütün bedellerinin karşılığını en kısa sürede ödedik. Şimdi, sevgili arkadaşlarım, bugün, tütüncü, endişe içindedir; Doğru Yol Partisinin içinde bulunduğu hükümetlerde verilen fiyatlarla yaşadığı altın çağı aramaktadır. Çiftçi, bu Hükümeti sandıkta boğacaktır.

Tütün bölgesi milletvekillerinin dayanışma içinde olmasını ve Hükümeti kontrol etmesini, takip etmesini tekrar istirham ediyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

VELİ AKSOY (İzmir) – Buradayız Mehmet Ağabey!..

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Aşık; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün üreticisinin sorunlarıyla ilgili konuşma yaparak bana açıklama fırsatı verdiği için sayın milletvekilime teşekkür ediyorum.

İzleyebildiğimiz kadarıyla, konuşmasında, üç önemli hususa değinmiştir.

Birincisi, kota meselesi.

İkincisi, tütün alım fiyatlarının açıklanması ve piyasanın açılışı.

Üçüncüsü ise, fiyat politikası.

Her üçünde de Hükümetimizi eleştirmiştir gayet tabiî.

Şimdi, izninizle, kendisine cevap vereceğim ve bu vesileyle de, bu konularla ilgili Hükümetimizin görüşlerini açıklamaya çalışacağım.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bu kota meselesi, 1994 yılında, Doğru Yol Partisinin icadıdır. Sayın milletvekilim, işte "vardı, yoktu" diyor; ama, Doğru Yol Partisinin icadıdır ve 1994 yılında, Türkiye'de, toplam 181 bin ton tütün üretimi yapılmıştır ve hepsi alınmıştır; 1995 yılında bu miktar 195 bin tona çıkmıştır; 1996'da 221 bin tona çıkmıştır. 1997 yılının henüz alımları yapılmamıştır, kaç kilo olacağını bilmiyoruz; ama, tespitlerimize göre, 300 bin ton olacağını tahmin ediyoruz.

Bu 300 bin ton, tabiî ki, Türkiye'nin, hem ihracatının hem ihtiyacının çok üzerindedir. Türkiye'nin ihracatının ve ihtiyacının toplamı 220 bin tondur. Yani, geçen sene, ihtiyaç ve ihracata göre, Türkiye'de, 80 bin ton fazla üretim yapılmıştır. Biz, bunun iznini biz vermedik, bizden evvelki hükümet verdi diye almamazlık etmeyeceğiz, tamamını alacağız; ama, bilinmesi lazım ki, 300 bin ton tütünün tamamı alınacak ve muhtemelen 80 bin tonu yakılacaktır. Bunun da Hazineye maliyeti 60 trilyon lira civarındadır.

Haydi, geçen sene bir hata yaptınız, 300 bin tona izin verdiniz, alındı; aldık, yaktık... Buna, senelerce devam mı edelim, yoksa bir kontrol altına mı alalım? Şimdi, biz, bunu, bir anda, yeniden 220 bin tona indirsek, üretici çok mağdur olacak. Bir alışkanlığı bir anda geri almanın mümkün olmayacağını düşünüyoruz. Üç senelik bir süre içerisinde -enflasyonda düşündüğümüz gibi- tütün üretimini, her yıl yüzde 10 indirmek suretiyle, normal, gerekli olan 220 bin ton rakamına indirmiş olacağız. Bu sene öngördüğümüz tütün üretimi -ki, üreticiye, buna göre izin belgesi vereceğiz- 270 bin ton olacak. Bu rakam, tekrar ediyorum, 1994 yılında 181 bindi, 1995 yılında 195 bindi, 1996 yılında 221 bindi. Bu sene 270 bin tona izin veriyoruz. Bu, son üç yılda alınan tütünün ortalamasının yüzde 25 fazlası olacak. Dolayısıyla, üreticininin bu konuda mağdur edilmesi söz konusu değildir. Ayrıca, her zaman olduğu gibi, taban arazide tütün ekimine izin vermeyeceğiz.

İkinci olarak, sayın milletvekilim, Doğru Yol Partisi dönemlerinde, dolar bazında, tütüne çok para verildiğini, şimdi tütün üreticisinin mağdur olduğunu, olacağını -henüz, tütün fiyatını açıklamış değiliz- söylüyor. İzin verirseniz, son 6 yılda verilen fiyatları, dolar bazında söyleyeceğim. 1990 yılında tütün üreticisine -Ege Bölgesi için söylüyorum; değişik bölgelerde farklı, biraz daha değişiyor; ama, ortalaması en yüksek olan budur- 5 dolar verilmiş. 1991 yılında 6,85 dolar verilmiş. Bunlar, ANAP dönemi. 1992 yılında 5 dolar, 1993 yılında 3 dolar, 1994 yılında 3 dolar, 1995 yılında 3,5 dolar, 1996 yılında 4 dolar. Yani, daha evvelki ANAP dönemlerinde tütün üreticine, 5 ve 6 dolar verilirken, Doğru Yol Partisi neminde, 4 sene boyunca, 4 dolardan fazla verilmemiş. Ortalama verdiğiniz fiyat da 3-3,5 dolar civarındadır.

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) – Sen 7 dolar ver...

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Ben, 7 dolar mı vereceğim, 4 dolar mı vereceğim; dünya şartlarına, tütünün değerine, doların kuruna, Türkiye'nin ihtiyacına, Hazinenin durumuna, üreticinin durumuna, maliyet durumuna bakacağız -zamanını da açıklıyorum- 10 Marttan evvel tütün baş fiyatını açıklayıp, alımlarına başlayacağız.

Efendim, 10 Mart geç midir; ona bakalım... Son dört yıla bakınız... Sayın milletvekilim, eleştirdiniz, söylüyorum; bakınız; 1992 yılında, tütün alımları, 18 Martta başlamış...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Piyasa ne zaman açılmış?

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Efendim, tütün almadıktan sonra, fiyatı açıklasanız ne olur?!.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Açıkladıktan on gün sonra teslim alıyorsunuz...

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Söylüyorum; piyasa da 17 Şubatta açılmış.

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, diyaloğu bırakınız lütfen. Sayın Bakan, siz de Genel Kurula bilgi sunun lütfen.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Efendim, 1992 yılında 17 Şubatta fiyat açıklanmış, 18 Martta alımlar başlamış. 1993 yılında 16 Şubatta -yani, bugün itibariyle- fiyat açıklanmış, 1 Martta alımlar başlamış. 1994 yılında 17 Şubatta, 1995 yılında 15 Şubatta, 1996 yılında 15 Şubatta fiyat açıklanmış, alımlar da 13 Martta ve 10 Martta başlamış. Yani, bugün itibariyle, son beş yıla göre, herhangi bir gecikme yok; daha aynı tarihlere gelmedik; buraya çıkıp eleştiriyorsunuz da...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Siz, ne zaman açacaksınız? Tarihini söyleyin; onu bekliyor millet.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Bakınız, tekrar ediyorum; Doğru Yol Partisi döneminde, son dört yılda, ortalama 220 bin ton civarında üretim yapılmış, bu sene 270 bin tona izin verilmiş; yani, bir azalma söz konusu değil. Doğru Yol Partisi döneminde, son dört yılda, ortalama 3,5 dolar fiyat verilmiş. En yüksek fiyat geçen sene verilmiş; 4 dolar...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bu dolarları çok dinledik biz...

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Merak etmeyin; bu sene, yine...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Türk parası olarak ne vereceksiniz; piyasayı ne zaman açacaksınız; onu söyleyin.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Söylüyorum...

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya...

Sayın Bakan, bana sorarsanız, sürenizi yanlış kullanıyorsunuz; takdir sizin.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Efendim, cevap veriyorum...

Tekrar ediyorum...

BAŞKAN – Efendim, Genel Kurula bilgi sunun siz.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Sayın milletvekilim "bu sene, bu Hükümet yüzünden, tütün üreticisi mağdur edildi" dedi; mağduriyet sebeplerini de üç noktada topladı. Birincisi "tütün üreticisi mağdur edilmiştir; çünkü, tütün ekimi azalmıştır" dedi. Ben diyorum ki, tütün ekimine şimdi izin veriyoruz; vereceğimiz miktar, son dört yılda, Doğru Yol Partisi döneminde verilenin yüzde 25 fazlası olacaktır; rakam olarak da, 220 bin yerine, 270 bin ton tütün üretimine izin verilmiştir.

İkincisi, sayın milletvekilim "az fiyat veriyorsunuz" dedi. Ben de diyorum ki, son dört yılda, Doğru Yol Partisi döneminde, 3 dolar, 3,2 dolar, 3,5 dolar ve 4 dolar; yani, ortalama 3,5 dolar fiyat verilmiştir; bu sene, bunun çok üzerinde olacaktır. Henüz açıklamadık; ama, bu fiyatın çok üzerinde olacaktır.

Üçüncüsü, sayın milletvekilim "17 Şubat oldu, hâlâ siz piyasayı açmadınız" dedi. Ben de diyorum ki, son dört sene içerisinde, mart ayından evvel tütün alımı hiç başlamamıştır. Yani, burada kimi, ne için şikâyet ediyorsunuz; onu anlamak mümkün değil.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ben size şunu soruyorum Sayın Bakan: Ne zaman açacaksınız; kaç lira başfiyat vereceksiniz?!

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Efendim, 10 Marttan evvel fiyatı açıklayacağız ve şimdiye kadar, hemen hemen gelenek haline getirdiğiniz gibi, 15 Marttan evvel de tütün alımlarına başlayacağız.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

3. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, gübre fiyatları ve çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN – Gübre fiyatları ve üreticinin ihtiyaçlarıyla ilgili olarak, Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin yüzde 50'sini doğrudan ilgilendiren, yüzde 100'ünü de dolaylı bir şekilde ilgilendiren, çiftçimizin başlıca sorunlarından, ziraat üretiminin başlıca sorunlarından birisi olan gübrenin tedariki, çiftçiye ulaştırılması ve fiyatı konusunda söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bundan önce, 25 Kasım 1997 tarihinde, bir soruşturma açılması için yapılan bir müracaatla ilgili olarak, gübre konusu için bir noktada değinmede bulunmuştum; ama, bugün, ziraat odalarımızdan, tarım kredi kooperatiflerimizden aldığımız fakslar ve teşkilatımız vasıtasıyla ülkemizin köylerinde yaptığımız çalışmalar neticesinde elde ettiğimiz bilgiler ve bulgular şöyle tezahür etmekte:

Değerli milletvekilleri, tarım kredi kooperatifleri, çiftçiye iletilmek üzere gübre ithal etmektedirler; bu gübrelerin ithali sırasında birtakım masraflar yaptıktan sonra, üzerine bir kâr koymak suretiyle de çiftçimize iletmektedirler. Efendim, bu noktada, aldığımız rakamlar şöyledir... Bu rakamları, tarım kredi kooperatiflerinden, Sayın Bakanın 25 Kasım 1997 tarihinde kendisini savunmak için bize verdiği dosyalardan, üretim yapan fabrikalardan ve kullanan üreticilerden almış bulunuyoruz. Bir tablo haline getirdiğimiz bu rakamlar üzerinden size birtakım bilgiler veriyorum.

Bakınız (15.15.15) kompoze denen gübrenin tonu 196,54 dolara mal oluyor ve kilogram maliyet fiyatı 43 bin liradır; yüzde 16 kâr konulmak suretiyle 50 bin lira fiyat ilan ediliyor ve 20 bin lira sübvansiyon yapılıyor. Burada dikkati çeken konu, sübvansiyon miktarının, sübvansiyon kararnamesi çıkarılırken, köylüye, yüzde 50 yapılacağı bildirilmiş olmasına rağmen, bugün, bu sübvansiyon miktarının, kârlı satışa göre yüzde 40, maliyet esasına göre ancak yüzde 30 olduğu tespit ediliyor.

Bunun dışında (20.20.0) kompoze gübre, yine tonu 201,45 dolardan alınıyor, 44 bin liraya mal ediliyor ve 50 bin lira fiyat ilan edilmek suretiyle, köylüye, 20 bin lira sübvansiyonla 30 bin liradan satılıyor. Bunun dışında 46'lık üre dedikleri gübre, kilosu 36 bin liraya mal ediliyor, 42 bin lira fiyat ilan ediliyor, 25 bin liradan satılmak suretiyle çiftçiye yapılan sübvansiyon, maliyet üzerinden yüzde 30'a düşmüş oluyor.

Yüzde 26'lık amonyum nitrat gübresi. İşte, burada biraz daha fazla durmak, biraz daha fazla anlatmak istiyorum. Bakınız, bu gübrenin ton fiyatı 130,57 dolar. 28 bin liraya mal ediliyor; ama, çiftçimize ilan edilen fiyat, üzerine yüzde 32 kâr koymak suretiyle, 37 bin lira oluyor; 23 500 lira çiftçiden alınıyor. Dolayısıyla, buradaki sübvansiyon miktarı, maliyet fiyatı üzerinden yüzde 16'ya düşüyor. Tabiî, bu enteresan rakam... Çiftçinin en çok kullandığı, yani tarım kredi kooperatiflerinin ithal ettiği 900 bin ton gübrenin yarısını teşkil eden yüzde 26'lık amonyum nitrat 420 bin ton olarak ithal ediliyor. Dolayısıyla, köylümüze yapılan sübvansiyon, maliyet üzerinden hesaplandığında, yüzde 16'ya düşüyor. Tabiî, bunun diğer tarafını da incelemek lazım. Bu arada, bu sübvansiyon kararnamesi hazırlanırken, bir taraftan da, biliyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, iki üç dakika daha...

BAŞKAN – O kadar yok Sayın Karapaşaoğlu; hemen toparlayın efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – ...tarım kredi kooperatifleri vasıtasıyla çiftçiye verilen kredinin faizi yüzde 53'ten yüzde 73'e çıkarılıyor. Dolayısıyla, bir taraftan, gübre üzerine yüksek kârlar koymak suretiyle, diğer taraftan da faiz oranlarını yükseltmek suretiyle, köylüye sübvansiyon yapılmıyor; tam tersine, tam anlamıyla gübrenin maliyeti köylünün cebinden alınıyor ve hatta bu sübvansiyon tersine dönmüş oluyor, köylü devleti sübvanse etmiş oluyor.

Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî, yaptığımız araştırmalarda şu hususa da rastlıyoruz: Bakınız, dünya piyasalarında amonyum nitrat 90 ilâ 100 dolar arasındayken, bize 139,97, yani, 140 dolara mal oluyor. Ben, bir tarihte burada demiştim ki, piyasa fiyatı ile ambara giriş fiyatı arasındaki farka FOB-CIF farkı derler; yani, sigorta-navlun farkı derler. Yaptığımız araştırmada gübre fiyatları için, gübre için bunun yüzde 18'i geçmediğini tespit etmiş bulunuyoruz. Ben, 25 Kasımdaki konuşmamda da yüzde 20'yi geçmez demiştim; ama, bakınız, bugün tespit ediyoruz, yüzde 40 yine FOB-CIF farkı karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, burada, birileri sübvanse ediliyor; ama, köylümüz değil, belki tüccar, belki aradan birkaç çıkarcı grup sübvanse edilmiş oluyor.

Değerli kardeşlerim, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu konu istismara açık bir konudur, bu konu üzerinde Meclisimizin araştırma yapması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Bir cümle söyleyip, saygı sunacağım efendim.

Çiftçimizin, bilhassa tarım kredi kooperatifine üye olan çiftçimizin, ayrıca bir şikâyeti daha var: Kendilerinden çiftçilik belgesi isteniyor. Bu çiftçilik belgesinin alınması noktasında, ziraat odalarına gönderiliyorlar, mükerrer aidat ödemek, mükerrer masraf yapmak zorunda kalıyorlar; bu noktadan da şikâyetleri var. Ziraat odalarının da beyanına göre, sübvansiyonlar, bugün, artık, 20 ilâ 40 arasına düşmüştür. Her ay yüzde 7-8 enflasyon olduğunu düşünürseniz, yıl sonuna kadar sübvansiyon miktarının tamamen sıfıra ineceğini hesaplamak mümkündür.

Değerli Başkanımızı ve değerli milletvekillerimizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, bu konu üzerinde Hükümetimizin ciddî birtakım tedbirler almasını diliyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu teşekkür ediyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan_

BAŞKAN – Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Taşar; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gündemdışı söz alarak, gübre fiyatları ve teminindeki güçlükler konusunda burada bilgi veren değerli milletvekili arkadaşıma bu konu hakkında bilgi vermek ve sizleri aydınlatmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve ekranları başında bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bugün itibariyle, ülkemizde, başlıca üretimleri gübre hammaddesi ve aramaddesi olan 9 özel ve kamu kuruluşu bulunmaktadır. Ülkemizdeki söz konusu gübre fabrikalarının üretimlerinde kullandıkları hammaddelerin yüzde 90-95'lik bölümü ithalat yoluyla temin edilmektedir. Gübre maliyetlerindeki en büyük payı oluşturan hammaddelerin yurt dışından ithal ediliyor olması, gübre fiyatlarının büyük oranlarda döviz paritesindeki değişimlere bağımlı kalması sonucunu doğurmaktadır.

Hepinizin bildiği gibi, gübre sektörü, tarımsal girdilerin önemli bir bölümünü oluşturduğu için, ülkemiz açısından vazgeçilemez ağırlıkta ve önemde bir sektördür. Sektörün ayakta kalması, ülkemiz tarımı açısından büyük önem taşımaktadır. Bakanlık olarak yürüttüğümüz çalışmalarda, hem gübre üreticilerini ayakta tutacak hem de çiftçilerimizin gübre fiyatlarının altında ezilmesini önleyecek düzenlemelerle icraatımızı yapmaya devam etmekteyiz. Kararlarımızı alırken ve uygularken, hem gübre üreticileriyle hem çiftçilerimizle bir araya gelerek, ülkemiz gübre sanayii ve tarımı için en akılcı yolu izlemeye gayret ediyoruz.

Bu çerçevede, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak hazırladığımız gübre sübvansiyonlarının, çiftçi yerine, direkt üreticilere ödenmesi yolundaki kararnamemizin yürürlüğe girmesi, hem son yıllarda bu konuda mağdur olan çiftçilerimizi memnun etmiş hem de gübre üreticilerinin lehine yenilikler getirerek gübre üreticilerini de mağdur etmeyecek kalıcı bir yapıyı oluşturmuştur. Böylece, hem çiftçimiz gübreyi daha ucuza temin etmektedir hem de gübre üreticilerine sübvansiyon bedelleri zamanında ödenerek sektörün ayakta kalması sağlanmaktadır.

Kimyevî gübre desteğiyle, çiftçilerimizin gübreye olan talebi canlı tutularak çiftçilerimizin yeterli gübre kullanması imkânının getirilmesinin yanı sıra, son yıllarda alım gücü zayıflayan çiftçimizin alım gücüne de katkıda bulunulmuş olunmaktadır. Çiftçilerimizin ucuz kimyevî gübre kullanmasını sağlamak üzere, bu kararla da yetinmedik. Kimyevî gübre ithalatı, Avrupa Birliği ülkeleri itibariyle tamamen libere edilmiş, gümrük vergileri ve fonlar sıfırlanmıştır. Üçüncü ülkeler itibariyle ise, fonlar tamamen kaldırılmış, gümrük vergileri ise yüzde 6-7 seviyelerine indirilmiştir. Buradaki amacımız, gübre üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve gübre fiyatlarının kontrol altına alınmasıdır.

Tarım kredi kooperatifleri ile diğer kooperatif kuruluşlarının kimyevî gübre tedarik ve dağıtımında etkin olarak yer almaları sağlanarak, fiyatlar dengede tutulmakta ve spekülatif etkilerin önüne geçilmektedir. Ayrıca, gübre üreten fabrikaların dışında oluşan ve sayıları 120'yi bulan gübre dağıtıcıları da, serbest rekabet sistemi içerisinde, gübre fiyatlarının düşük seviyede oluşmasına katkıda bulunmaktadırlar.

Bu çerçevede, Bakanlar Kurulu tarafından alınan, tarımda kullanılan kimyevî gübrelerin yurt içinden ve yurt dışından tedariki, dağıtımı ve desteklenmesi hakkındaki karar doğrultusunda -yukarıda arz ettiğim- çiftçilerimiz ve gübre üreticilerimizin lehindeki esasları karara bağladık.

Bu vesileyle, şu hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Ülkemiz ekonomisi ve çiftçimizin yararına olacak, tarım sektörüne yarar ve destek sağlayacak uygulamaları devam ettirmek, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak temel hedefimizdir; bakanlığım süresince tarım kesimine ve çiftçilerimize yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz hizmetlerin temelinde bu anlayış yatmaktadır.

Tarım kredi kooperatiflerinin gübre ithal ettiğinden bahsetti değerli arkadaşımız; evet, ithal etmektedirler. Geçen konuşmasında da "FOB, CIF" diye yanlış bir ifadede bulunmuştu; bugün de aynı yanlış ifadede bulunduklarını söylüyorum. Bu ithaller, Türkiye teslimi yapılmaktadır; Türkiye teslimi yapılan mallarda da fiyatların nasıl oluşacağı bellidir. Biz, değerli milletvekili arkadaşımız daha fazla bilgi isterse tarım krediden, yeterli bilgileri yine göndermeye devam ederiz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Bakan, bu bilgiler sizin Bakanlığınızdan alınmıştır; sizin bakanlığınızın bilgileri bunlar.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Ben vereyim efendim... O bir kâğıt; benim onun altında imzam yok.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sizin dosyanızdan efendim...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Bu gübre sübvansiyonunun çiftçiler yerine, üreticide, kaynakta yapılmasının getirdiği faydalar şunlardır...

Gübredeki kredi faizlerinin yüzde 53'ten yüzde 73'e çıktığını söyledi değerli milletvekili arkadaşım, bu doğrudur; ama, bir doğru daha vardır, onu da burada ifade etmesini beklerdim. Gübrenin sübvansiyon sistemini değiştirerek, gübreyi yüzde 100 ucuza almasını sağladığımız çiftçinin gübre için krediye ihtiyacı kalacak mıdır; hayır; çünkü, eskiden -misal veriyorum- diyelim 100 lirayla 1 kilo gübre alırken, şimdi, 100 lirayla 2 kilo gübre alır duruma getirilmiştir çiftçimiz ve gübre fiyatları yüzde 100 ucuzlamıştır.

Bununla birlikte ne getirilmiştir; bürokratik engeller kaldırılmıştır. Zatıâlinizin Partisinin Hükümeti döneminde -54 üncü Hükümet döneminde- en az altı, en fazla ikibuçuk yıldır ödenmeyen gübre sübvansiyonlarının, ödenmeme durumu ortadan kaldırılmıştır. Çiftçimiz, krediye ihtiyacı olmayacağı için, kredi dolayısıyla ödeyeceği faiz yükünden de bu vesileyle kurtulmuştur. Sizler gibi biz de çiftçilerimizle temastayız; çiftçilerimiz, bu sistemden fevkalade memnundur.

Tarım kredi kooperatiflerinden bahsettiğiniz için, bugün -sizin konuşmanızla ilgili olmasa da- bir hususu, burada, değerli milletvekili arkadaşlarıma ve ekranları başında bizi izleyen bütün vatandaşlarımıza iletmek istiyorum. Tarım kredi kooperatiflerinin, Ziraat Bankasından 500 milyon lira olan kredi plasmanları limiti, bugün itibariyle, Ziraat Bankası Yönetim Kurulunun almış olduğu kararla 1 milyar liraya çıkarılmıştır; bunu da, sizlere müjdeliyorum.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Demek ki, çiftçinin krediye ihtiyacı çok yükselmiş.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – İkinci bir husus: Tarım kredi kooperatifi üyesi olan çiftçilerimizin, gübre alımı sırasında istenen çiftçilik belgesinden mutazarrır olduklarını ifade ettiler. Bu konulardaki şikâyetler bizlere de geldi.

Bakanlık olarak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin, Pankobirlik'in, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin, Tarişin, Çay Kooperatifleri Birliği Başkanlığının, Çukobirlik'in, Karadenizbirlik'in, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının ve Antbirlik'in yetkililerini bir araya toplayarak, bir protokol imzaladık. Bu protokole göre, çiftçilik belgesi düzenlenmesinde istenilen kayıtlar, kararnamenin 4/a maddesinde üreticiler dışında kalan kuruluşlar, beyanları dikkate alınarak, kabul edilecektir... Dikkat buyurun "beyanları dikkate alınacaktır" tapu vesaire belge istenmeyecektir çiftçimizden; beyanları dikkate alınacaktır ve çiftçilik belgeleri, bu beyanlarına göre, ziraat odalarınca toplu olarak verilecektir. Bu kuruluşlara üye olup, her nasılsa ilgili ziraat odalarına üyelik kaydı yapılmayan çiftçiler, bu beyan üzerine, ziraat odasına üye kaydedilecek; fakat, bu işlem sırasında, çiftçiden, yıllık aidat, kayıt ücreti ve benzeri herhangi bir ad altında -çiftçilik belge ücreti olan 500 000 Türk Lirası dışında- para talebinde bulunulmayacaktır. Eğer bu 500 000 lira para talebinin dışında talepte bulunan yer olursa, lütfen, gerek milletvekili arkadaşlarımız, gerek çiftçilerimiz, gerek ilgililer, yetkililer, herkes, olayın geçtiği yerle ilgili Bakanlığıma derhal şikâyette bulunsunlar, ben de gereğini yapayım.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bu genelge ne zaman gitti efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bu genelgeleri, üç dört gün önce, parti farkı gözetmeksiniz, bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma gönderdim; odalarınızda olması lazım.

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Gönderiyorsunuz da, sizi bulamıyoruz Sayın Bakanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Yarım dakika daha eksüre rica ediyorum efendim.

BAŞKAN – Toparlayın efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Kararnamenin 4/a maddesinde, üretici dışındaki kuruluşların, istemeleri halinde dağıtıcılıktan vazgeçmeleri ve bayi statüsündeki değerlendirmeleri de sağlanacaktır.

Ziraat odalarının olmadığı yerlerde, aynı işlemler, tarım işletmeleri müdürlüğünce, ilçelerde de ilçe tarım müdürlüklerince yapılacaktır. Bununla ilgili düzenleme 97/1 sayılı genelgenin 5/1 maddesi itibariyle yapılacaktır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ilgili birimleri, kimyevî gübre destekleme ödemeleriyle ilgili işlemlerden hiçbir ad altında para talep etmeyeceklerdir. Bu, şudur: Ziraat Odasının bulunmadığı il veya ilçelerde çiftçilik belgesi verilirken yine beyana bakılacak; oralarda ziraat odası olmadığı için, bu belgeyi verirken, tarım il veya ilçe müdürlükleri, hiçbir nam altında para talebinde bulunmayacaklardır.

Bu hususu da açıklama imkânı verdikleri için, Refah Partisi Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyor -elindeki imzasız kâğıdımı değil- bütün fiyatları imzalı olarak kendilerine en kısa zamanda takdim edeceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımız, beni, yanlış bilgi vermekle itham ettiler; dolayısıyla, söz hakkım doğdu zannediyorum. Kürsüye yaklaşmak suretiyle, şuradan bir iki hususu açıklamak istiyorum efendim.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun Sayın Karapaşaoğlu... Ben, size buyurun demedim ki!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Efendim, yanlış bilgi verdiğimi...

BAŞKAN – Hayır, güzel de; ben, size buyurun demedim ki!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Yerimden ifade etmek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Rica edeyim... Yani, sizin kafanızda oluşan bilgiyi eksiksiz verme mecburiyeti var mı bir sayın bakanın...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Efendim, yanlışlık yapmakla itham edildiğim için söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurun; kısa; iki kelimeyle lütfen...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Efendim, Sayın Bakan ifade ettiğim rakamların yanlışlığını söylediler.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – "Yanlış, doğru" demedim "benim imzam yok altında" dedim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bu rakamlar, kendi Bakanlığından, kendisinin bize takdim ettiği dosyadan, üretici firmalardan, tarım kredi kooperatiflerinden alınmıştır.

Ayrıca "çiftçimizin krediye ihtiyacı kalmadı" arkasından da "kredi limitlerini yüzde 100 artırdık" dediler. Bu, iki şeyi ifade eder: Birincisi, Türkiye'de yüzde 100 enflasyonun artık tescilidir. İkincisi, çiftçinin krediye daha çok ihtiyacı olduğunun ifadesidir.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, teşekkür ediyorum efendim; tenevvür ettik.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.

Gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" bölümünde okunacak olan sunuşlar epeyce hamuleli; onun için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturduğu yerden okuması hususunu tasviplerinize sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kocaeli Milletvekili ŞevketKazan’ın, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/305)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifamı saygılarımla arz ediyorum.17.2.1998

Şevket Kazan

Kocaeli

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 ilâ 10 uncu sırasında, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; okutup, ayrı ayrı bilgilerinize sunacağım.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1045) (S. Sayısı : 475) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 9.10.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla yayın yolu ile görevliye hakaret suçu isnat olunan Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasa’nın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

 

(1) 475 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Raporumuz Genel Kurul’un bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

2. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/189) (S.Sayısı : 476) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 5.4.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı; Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan Hazırlık Komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla hürriyeti tahdit, görevli memura hakaret ve görevli memura müessir fiilde bulunma suçu isnat olunan Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini gözönüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Giresun Milletvekili Ergun Özdemir hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

3. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/237) (S. Sayısı : 477) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 22.4.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla izinsiz pankart asmak ve 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine ertelenmesine kadar karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerdeki yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır.İzmir Milletvekili Sabri Ergül hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz,Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

4. – İzmirMilletvekili Işın Çelebi’nin, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/174) (S. Sayısı : 478) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 5.4.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İzmir Milletvekili Işın Çelebi’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnad olunan İzmir Milletvekili Işın Çelebi’nin hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Adı geçen milletvekili Komisyonumuza gelerek konuyla ilgili bilgi vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını, tersine yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. İzmir Milletvekili Işın Çelebi hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

5. – Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/179) (S. Sayısı : 479)(1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 5.4.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığı, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

6. – Rize Milletvekili MesutYılmaz’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/169) (S. Sayısı : 480) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkca, 5.4.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Rize Milletvekili Mesut Yılmaz’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Rize Milletveki Mesut Yılmaz’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıkların bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Rize Milletvekili Mesut Yılmaz hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum.

7. – İstanbulMilletvekili Ali Talip Özdemir’in, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/1112) (S. Sayısı : 481) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 10.11.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevi ihmal suçu isnat olunan İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir’in hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

8. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/271) (S. Sayısı : 482) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 14.5.1996 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevi ihmal suçu isnat olunan Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine ertelenmesine karar vermiştir.

Komisyonumuza savunma vermek üzere gelen Murat Karayalçın dokunulmazlığının kaldırılmasını ve adil yargılanma olanağı tanınmasını istemiştir. İçtüzüğün 134 üncü maddesinde yer alan “Dokunulmazlığının kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli değildir” hükmünü göz önünde tutan Komisyon bu hususta milletvekilinin isteminin yeterli olmadığını kabul etmiştir. Bu açıdan dosyanın konusu olan soruşturmanın ağırlığı ve önemi ile kamu yararı dengesinin de Komisyonca değerlendirilmesi yoluna gidilmiş ve isteğe bağlı kalınmaması öngörülmüştür.

Dosyada bulunan belge ve bilgileri ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Samsun Milletvekili Murat Karayalçın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile arz olunur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

9. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/880) (S. Sayısı : 483) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 9.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Samsun Milletvekili Murat Karayalçın'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevi kötüye kullanma suçu isnat olunan Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Komisyonumuza savunma vermek üzere gelen Murat Karayalçın, dokunulmazlığının kaldırılmasını ve adil yargılanma olanağı tanınmasını istemiştir. İçtüzüğün 134 üncü maddesinde yer alan “Dokunulmazlığının kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli değildir” hükmünü göz önünde tutan Komisyon bu hususta milletvekilinin isteminin yeterli olmadığını kabul etmiştir. Bu açıdan dosyanın konusu olan soruşturmanın ağırlığı ve önemi ile kamu yararı dengesinin de Komisyonca değerlendirilmesi yoluna gidilmiş ve isteğe bağlı kalınmaması öngörülmüştür.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Samsun Milletvekili Murat Karayalçın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum:

10. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/834) (S. Sayısı : 484)(1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkca, 9.6.1997 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı; Komisyonumuzun 27.11.1997 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 19.12.1997 günlü raporuyla görevi ihmal suçu isnat olunan Samsun Milletvekili Murat Karayalçın'ın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Komisyonumuza savunma vermek üzere gelen Murat Karayalçın dokunulmazlığının kaldırılmasını ve adil yargılanma olanağı tanınmasını istemiştir. İçtüzüğün 134 üncü maddesinde yer alan "Dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli değildir" hükmünü göz önünde tutan Komisyon, bu hususta milletvekilinin isteminin yeterli olmadığını kabul etmiştir. Bu açıdan dosyanın konusu olan soruşturmanın ağırlığı ve önemi ile kamu yararı dengesinin de Komisyonca değerlendirilmesi yoluna gidilmiş ve isteğe bağlı kalınmaması öngörülmüştür.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Samsun Milletvekili Murat Karayalçın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Atilâ Sav

Hatay

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bu raporların hepsi de, kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dairdir. On gün içerisinde itiraz olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, işleme tabi tutacağım:

VI. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 397 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 99 17.2.1998

17.2.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciası konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 397 sıra sayılı raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve görüşmelerinin 24.2.1998 Salı günkü birleşimde yapılmasının ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

 

Salih Kapusuz Uğur Aksöz Mehmet Gözlükaya

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

Ali Ilıksoy Oya Araslı Mahmut Yılbaş

DSP Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili DTP Grubu Başkanı

BAŞKAN – Öneriyle ilgili söz talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Şimdi, Anavatan Partisi ile Demokratik Sol Parti Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir önerileri vardır; okutup, işleme tabi tutacağım:

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin ANAP ve DSP Gruplarının müşterek önerisi

2. – Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin DYP Grubunun önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17.2.1998 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, aşağıdaki müşterek önerimizin Genel kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Uğur Aksöz Ali Ilıksoy

ANAP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 177 nci sırasında bulunan 491 sıra sayılı kanun teklifinin, bu kısmın 6 ncı sırasına; 6 ncı sırasında bulunan 182 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 7 nci sırasına; 27 nci sırasında bulunan 291 sıra sayılı kanun tasarısının, 8 inci sırasına; 154 üncü sırasında bulunan 382 sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına; 169 uncu sırasında bulunan 467 sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin, 10 uncu sırasına ve 31 inci sırasında bulunan 30 sıra sayılı kanun tasarısının, 11 inci sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyle ilgili söz talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Gruplar önerisi kabul edilmiştir.

Şimdi, bir hususu ifade etmek istiyorum.

Sayın Gözlükaya, Grubunuzun da bir önerisi var. O öneride buyuruluyor ki: "177 nci sırada bulunan 491 sıra sayılı kanun teklifimizin 6 ncı sıraya alınması."

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Efendim, okunsun; oylamasına gerek yok.

BAŞKAN – Tamam; ben de onu ifade ediyorum. Biraz önce yaptığımız işlem dolayısıyla, zaten, arzu buyurulan yere ve sıraya alındı, işlem yapılmış oldu. Ben de aslında ifade ettim; ama, ille, böyle, kıraat üzre bir okunsun istiyorsunuz; bunu okuyalım.

Öneriyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 17 Şubat 1998 Salı günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Gözlükaya

Doğru Yol Partisi

Grup Başkanvekili

Öneri :

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 177 inci sırarasında yer alan 491 sıra sayılı kanun teklifinin, bu kısmın 6 ncı sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Bundan önce oylamış olduğumuz öneriyle maksat hâsıl olduğundan, bu son okunan öneriyi işleme tabi tutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme koyacağım ve oylarınızı alacağım.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Muğla Milletvekili Mustafa Dedeoğlu’nun, Bir İl ve Dört İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/820) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/306)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

28 Mayıs 1997 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum (2/820) esas numaralı, Bir İl ve Dört İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifim, havale edildiği İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonunda bugüne kadar görüşülemediğinden, kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğine emir ve müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Mustafa Dedeoğlu

Muğla

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Hükümetten söz talebi?.. Yok.

Teklif sahibi Sayın Dedeoğlu, buyurun efendim.

Efendim, talebiniz her ne kadar büyük ise de, maalesef, süremiz o kadar büyük değil.

MUSTAFA DEDEOĞLU (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bilim ve teknolojinin dev adımlarla geliştiği dünyamızda insan ihtiyaçları da devamlı olarak artmakta, bu ihtiyaçların karşılanması da yeni örgütlenmeleri zorunlu kılmaktadır. Sosyal devlet ilkesi gereğince devletin sosyal hayata müdahalesi giderek artış göstermekte, insanlar devletten daha çok hizmet bekler duruma gelmektedir. Gün geçtikçe artan bu beklentiler karşısında, merkezî idare, coğrafî yapı, nüfus yoğunluğu, ulaşım ve haberleşmedeki yetersizlikler gibi nedenlerle, kamu hizmetleri, zamanında, etkin ve verimli bir biçimde yerine getirilememektedir. Bu durum karşısında, taşra teşkilatında gerekli düzenlemelerin yapılarak, idarenin etkin ve güçlü hale getirilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

1982 Anayasası, ülkemizin, merkezî idare teşkilatı bakımından coğrafî yapıya, ekonomik şartlara, bölgesel gelişmişlik ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere, illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılacağını hüküm altına almıştır. Anayasamızın bu ilkesi doğrultusunda ülkemizin idarî yapısı, il, ilçe, bucak ve köy olarak teşkilatlandırılmıştır. Ülkemizdeki kamu hizmetlerinin önemli bir bölümü, bu idarî yapıya dahil olan taşra teşkilatı tarafından yerine getirilmektedir.

Yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında, Muğla İline bağlı Fethiye İlçesinin il olması, idarî, ekonomik ve sosyal açıdan büyük önem taşımaktadır. Nüfusu her geçen gün artmakta olan Fethiye İlçesi, oldukça büyük bir turizm potansiyeline sahip olup, ilçenin il olması, ekonomik ve sosyal açıdan sayısız yararlar sağlayacaktır. Turizm açısından çok önemli tarihî ve doğal güzelliklere sahip olan yörenin kaynaklarının değerlendirilmesi, ilçenin il olarak teşkilatlandırılması yoluyla mümkün olacak, yörede yaşayanlar ve ülkemiz açısından sayısız faydalar sağlayacaktır.

Diğer taraftan, zengin bir tarım potansiyeline sahip olan Fethiye İlçesi ve çevresinin tarım ürünlerinin daha iyi değerlendirilmesi, gelişmekte olan sanayinin daha da hızlandırılması, ilçenin il olarak teşkilatlandırılması yoluyla gerçekleştirilebilecektir.

Devletin, kamusal alanları düzenlemede görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmesi için, taşra örgütlerinde gerekli değişiklikleri yapması bir zorunluluktur. Bu durum, merkezî idarenin aşamadığı ya da öngöremediği pek çok sorunu çözmede önemli yararlar sağlayacaktır.

Ülkemizde, merkezî idare ile mahallî idarelerin ekonomik ve sosyal kalkınmayı birlikte ve ahenkli olarak yürütmeleri, eşzamanlı olarak sorumluluk taşımalarıyla mümkün olacaktır. Merkezî idarenin taşra örgütünün bu bölgemizin idarî yapısının yeniden düzenlenmesi, şartların getirdiği bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bilindiği üzere, yönetimde ulaşım ve haberleşmenin önemi, diğer şartlarla kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Fethiye'nin il merkezi olarak idarî yapısının düzenlenmesi, yörenin il merkezlerine uzaklığı nedeniyle yaşanan sorunları da ortadan kaldıracaktır. Fethiye'nin il merkezi olması durumunda, kendisine bağlanacak ilçelerle olan bağlantısı oldukça kısa olacak ve idarî teşkilatın verimli ve etkin görev yapması sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgenin coğrafî yapısı, nüfus durumu, ekonomik ve sosyal yapısı, kendisine bağlanacak yerleşim birimleriyle olan ulaşımı, Fethiye'nin il olmasına oldukça müsaittir. Ayrıca, Eşen, Kemer, Seki ve Kalkan Beldelerinin statüsünün ilçe olarak düzenlenerek Dalaman İlçesiyle birlikte Fethiye iline bağlanması, kamu hizmetlerinin gerektiği biçimde ve etkin olarak yerine getirilmesi açısından oldukça önemli yararlar sağlayacaktır.

Bu nedenle, Fethiye İlçemizin idarî yapısının il olarak düzenlenmesi hususundaki kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması hususunu Yüce Meclisimizden talep ediyor ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, teşekkür ediyorum. Fethiyemize il olmak yakışır doğrusu. Hayırlı olsun diyorum.

Milletvekili olarak başka söz talebi var mı efendim? Yok.

Teklifi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Doğrudan gündeme alınması hususu kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun Sayın Dedeoğlu ve tabiî, Sayın Fethiyeliler...

İkinci önergeyi okutuyorum:

3. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Erciş Adıyla Bir İl ve Çelebibağ Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/807) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/307)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımızca hazırlanarak 14.5.1997 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (2/807) esas numaralı "bir il ve bir ilçe kurulması" hakkındaki kanun teklifimiz, 21.5.1997 tarihinde sevk edildiği İçişleri Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşme yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.

Teklifimizin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla.

M. Ejder Arvas

Van

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümetin söz talebi?.. Yok.

Teklif sahibi Sayın Arvas, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

MALİKİ EJDER ARVAS (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir ilçenin il, bir kasabanın ilçe olması için, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Erciş ve Çelebibağı halkı, büyük bir heyecan ve merakla, siz değerli milletvekillerinin bu kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması konusunda olumlu oy kullanacağını beklemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, ülkemizde tüm alanlarda değişim ve gelişim yaşanmaktadır. Bu gelişim ve değişim, kamu hizmetlerinin etkin sunumu için idarî yapıda da yeni düzenlemeler yapılmasını gerektirmektedir. Van İli son yıllarda yoğun bir göçe maruz kalmıştır. Bu nedenle, taşra teşkilatlarına kamu hizmetlerinin etkin ulaşamaması problemleri yaşanmaktadır. Bölgede Van İliyle birlikte Erciş İlçesi de yoğun göç almıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bölge itibariyle, sosyal, kültürel, ekonomik ve coğrafî açıdan önemli bir konuma sahip olan Erciş İlçesi, Van Gölünün kuzey sahilinde kurulmuştur. Doğusunda Muradiye, batısında Adilcevaz ve Patnos, kuzeyinde Taşlıçay ve Diyadin, güneyinde ise Van Gölüyle çevrili olan Erciş'in Van'a uzaklığı 100 kilometre olup, 11 mahallesi, 22 kasabası, 85 köyü, 36 mezrası vardır. Denizden yüksekliği 1 750 metredir; yüzölçümü 1 milyar 149 milyon metrekaredir. Van merkezi yüzölçümünün 1 milyar 40 milyon metrekare olduğunu göz önüne alırsak, Erciş'in 109 milyon metrekare daha fazla bir alana sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nüfus itibariyle, son nüfus sayımına göre, 100 bine yaklaşmaktadır. Bu oranla, Erciş, Van'ın -merkez ilçesi hariç- en büyük orana sahip ilçesidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaklaşık 3 bin yıllık tarihî bir geçmişe sahip olan Erciş, birçok kavme yurt olmuştur; bir kısmına beylik, bir kısmına sancaklık yaparken, 14 üncü Yüzyılda Karakoyunlulara başkentlik yapmıştır. 13 üncü Yüzyılda İpek Yolu buradan geçtiği gibi, bugün de doğunun batıya açılan kapısı olması, Erciş'e ayrı bir önem kazandırmaktadır.

Gerek nüfus yapısıyla gerek şeker fabrikası, devlet üretme çiftliği, piyade tugayı, ağır ceza mahkemesi; Van-Bitlis-Elazığ, Van-Ağrı-Erzurum transit karayolları; meslek yüksekokulu dahil birçok okulu, çevresine ihraç ettiği sebze ve meyvesi, yetiştirdiği birçok ünlü sanatçı ve ilim adamları ve daha birçok özellikleriyle Erciş, kendisini il olmaya hazırlamış nadir ilçelerden biridir.

Eğitim ve öğretim seviyesi bakımından da, bölgemizin diğer il ve ilçelerine göre oldukça yüksek seviyededir. İlçemizde sunulan eğitim hizmetlerinden, yaklaşık 22 bin öğrenci yararlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) – Öğrencilere bu hizmet -köyler dahil- 24 ilköğretim okulu, birleştirilmiş sınıflı 92 tane köy ilköğretim okulu, 1 kız ve 1 erkek yatılı ilköğretim bölge okulu, 5 lise ve 1 adet meslek yüksekokulunda verilmektedir. Erciş Meslek Yüksekokulunda, elektrik, inşaat, makine ve bankacılık branşlarında eğitim verilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, ilçede bulunan şeker fabrikasının çalışmasına devam etmesi, Koçköprü Barajının faaliyette olması, tugay komutanlığının bulunması, Morgedik Barajının projeye alınması, ılıcadan sıcak suyun getirilerek ev ve işyerlerine dağıtımının planlanması ve bu sıcak suyun seracılıkta kullanılabilmesi için çalışmaların yapılması, şehir içindeki çalışmaların hızlandırılması gibi son yılların olumlu gelişmeleri, Erciş'in daha da büyüyüp gelişeceğinin önemli ve güzel işaretlerindendir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; büyük Atatürk'ün de bu güzel ilçenin il yapılması için emir verdiği bilinmektedir. Bu vasiyet, çeşitli nedenlerle, günümüze kadar unutulagelmiştir. Zaman zaman da ilçenin il yapılacağı haberlerinin verilmesi, halkımızı haklı olarak sevindirmiş ve onurlandırmıştır.

Memleketimizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde onbeş yıldır yaşanan ve başta kahraman güvenlik güçlerimiz olmak üzere, bölge insanının gayretleriyle en aza indirilen terörist hareketler, gururla belirtmeliyiz ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arvas, bu, süreyi üçüncü uzatışım efendim; siz fark etmiyorsunuz bu işi ama...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Önemli bir konuya değiniyor.

BAŞKAN – Sayın Güney, zatıâlinizin gayretini anlıyorum efendim.

Sayın Arvas, buyurun efendim. Erciş'e yakışır doğrusu; yalnız, benim bütün korkum, Van canavarından!..

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Bölge insanının gayretleriyle en aza indirilen terörist hareketler, gururla belirtmeliyiz ki, ilçemizden ve ilçemiz insanlarından, hiçbir zaman tasvip görmemiş ve bugüne kadar, ilçemiz genelinde herhangi bir eylem ve çatışma meydana gelmemiştir. Tam bir huzur ve sükûn kenti görünümündeki ilçemiz ve onun vatansever ve seviyeli insanları sayesinde, bundan sonra da kimse, bölgemizi ve insanlarımızı rahatsız etme cesaretini gösteremeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arvas, ben ne yapayım; ne buyuruyorsunuz efendim?

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) – Bitmek üzere; bir dakika efendim...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MALİKİ EJDER ARVAS (Devamla) – Erciş halkı, devletine, yasalara, törelere, milletine ve tarih ve cumhuriyetine bağlılığının mükâfatı olarak, il olmak istemektedir. Halkımızın bu isteğine, değerli milletvekillerinin olumlu oy kullanacaklarını ümit ediyor; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arvas, teşekkür ediyorum efendim.

ŞERİF BEDİRHANOĞLU (Van)– Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bedirhanoğlu, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Efendim, Sayın Arvas, bu Van canavarı hakkında bize bir garanti veremedi; siz, inşallah verirsiniz!..

ŞERİF BEDİRHANOĞLU (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Erciş ilçemiz, gerek coğrafî bakımdan gerek ekonomik bakımdan gerekse sosyokültürel bakımdan il olmaya layık bir ilçedir.

Biz, Erciş halkına, iki önemli söz verdik: Birincisi, Morgedik Barajının yapımı idi; onun, geçtiğimiz günlerde ihalesi yapıldı; sanırım, mart ayı sonunda veya nisan ayı başlarında temelini atacağız Allah'ın izniyle. (ANAP sıralarından alkışlar) İkinci önemli sözümüz ise, Erciş'in il yapılmasıydı; onun için de, siz değerli üyelerin desteğine ihtiyacımız var.

Bu desteğinizi esirgemeyeceğiniz, Erciş'in il yapılması için gerekli desteği vereceğiniz inancıyla, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bedirhanoğlu, sözün en güzeli, kısa olanıdır.

Teşekkür ediyorum.

Erciş'e de hayırlı olsun inşallah.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, doğrudan gündeme alınma talebini...

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, nedense bizi görmüyorsunuz.

BAŞKAN – Bir dakika efendim, müsaade buyurun. Ben zatıâlinizi göreyim de, nasıl göreyim?!.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Göründüğü gibi görün efendim, başka türlü görmenize gerek yok.

BAŞKAN – Buyurun; sizi görüyorum ben.

Sayın Yılbaş, buraya zahmet buyurmayın; lütfedip beni bir dinleyin efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Bir emriniz mi var Sayın Başkan?

BAŞKAN – Estağfurullah, estağfurullah!..

Çok iyi bildiğiniz Tüzüğümüzün 37 nci maddesine göre, bir hususun Genel Kurulun gündemine alınması talebi konusunda, ancak, teklif sahibinin, bir de bir sayın milletvekilinin söz alma hakkı var; teklif sahibi olarak Sayın Arvas, milletvekili sıfatıyla da Sayın Bedirhanoğlu konuştular.

Zatıâliniz buraya kadar zahmet buyurdunuz; anlıyorum ki bir beyanda bulunacaksınız; sizi kürsüye alamam; ama, şuradan beyanınızı alayım efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum bu lütfunuzdan dolayı.

BAŞKAN – Estağfurullah!..

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Ayrıca, bu tüzük dersinizden dolayı da size saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah... Ben sadece bir bilgiyi yeniledim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Bir de, zatıâlinize farklı görünmek niyetinde değiliz biz; göründüğümüz gibi görürseniz, memnun oluruz.

BAŞKAN – Tabiî...

Buyurun.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Erciş'in il olması konusunda da, inşallah, bugüne kadar burada verilmiş olan sözlerin, değişik zamanlarda verilmiş olan sözlerin gerçekleşmesini temenni ederiz.

Türkiye'de ilçe olarak, bugüne kadar, en eski vaatlerin bulunduğu yer de Erciş'tir; ta 1933 yılında, il olması konusunda, o zamanki yöneticilerden başlayarak, değişik zamanlarda söz verilmiştir; ama, değerli Ercişliler hep bekleme durumunda kalmışlardır; inşallah, bundan sonra beklemezler; Erciş, layık olduğu il statüsüne inşallah kavuşur.

Teşekkür ediyoruz efendim.

Sağ olun Sayın Başkan. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, inşallah hayırlı olur.

Doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olur inşallah.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

VII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül ve 19 arkadaşının, Polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 353) (1)

BAŞKAN – Genel Kurulun 11.2.1998 tarihli 53 üncü Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, polis teşkilatı tarafından dinlenen telefonlarla ilgili iddialar konusundaki (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 353 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Sayın Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı, önerge sahibine aittir; daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki sayın üyeye söz verilecektir.; ayrıca, istemleri halinde, Komisyon ve Hükümete de söz verilecektir; bu suretle, Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır; İçtüzük madde 103 ve 104'e göre.

Konuşma süreleri, komisyon, Hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyonun raporu, 353 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde şu ana kadar söz talebinde bulunan milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum. Gruplar adına; Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Çetin Bilgir, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Selahattin Beyribey; şahsı adına, Sayın İlyas Yılmazyıldız.

Önerge sahiplerinden söz talebi olan var mı?

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Ergül, zatıâliniz önerge sahibi misiniz efendim?

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Evet; birinci imza sahibiyim.

BAŞKAN – Buyurun.

Sayın Ergül, süreniz 10 dakikadır; siz, herhalde, dosyanızı özetleyeceksiniz.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçen yıl bu vakitlerde, basına da geniş şekilde yansıyan, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin, bir bakıma, polis teşkilatına, Türkiye'de kurulu bütün telefonları -mobil, sabit ve cep telefonları dahil hepsini- dilediği şekilde ve dilediği sürede dinleme ve bu amaçla bu istasyonlara gerekli donanımları kurma yetkisi veren kararının öğrenilmesi ve telefon dinleme olayının, öteden beri, Türkiye'de yaygın şekilde şikâyet konusu olması, hatta, eski Başbakanların, mevcut bakanların telefonlarının dinlenildiği konusunda şüphe belirtmeleri, ciddî iddialar ileri sürmeleri üzerine, bu konunun araştırılması amacıyla, bahse konu görüştüğümüz önergemizi, önerge sahipleri olarak, Yüce Meclise vermiştik. Gruplara burada tekrar teşekkür ediyorum; gruplar, Danışma Kurulunda bu konuda öncelik kararı aldılar; Yüce Kurulunuz da kabul etti ve önergemiz üzerine komisyon kuruldu.

Arkadaşlarımızla birlikte, önergemizle amaçladığımız şuydu: Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde idarenin ve özellikle temel hak ve özgürlüklerin ihlali konusunda zaman zaman ihlallerde bulunabilen idarenin, özellikle bu telefon dinleme konusunda yaptığı işlemlerin, aldığı geniş yetkiye dayanarak yaptığı işlemlerin araştırılmasını amaçlıyorduk. Tabiî ki, demokratik bir hukuk devleti olarak Türkiye'de, önce, demokrasinin bütün kuralları geçerli olacak, kurallar ve kurumlar işleyecek; Türkiye, insan haklarına dayalı bir hukuk devleti; bunu amaçlayan bir uygulama olacak; tabiî, bunun için, öncelikle, yurttaşların Anayasa teminatı altında olan temel hakları korunacak. Bunların başında, özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğü geliyor. Güvenlik güçleri, idare, uygulamaları sırasında, görevini yaparken, elbette ki birtakım yetkilerle donanacak; ama, bu yetkileri, hukukla, yurttaşların bu temel haklarının özüne dokunulmamayla sınırlı olacak. Burada, bu açıdan bakıldığı zaman, ülkemizdeki uygulamaların, yurttaşların bu temel haklarına, hukuk devletinin tüm gereklerine uygun olduğunu söyleyemeyiz.

Evvela şunu öncelikle belirtmek istiyorum ki, güvenlik güçlerimiz, özellikle, Türkiye'de -elbette ki, Türkiye bir terör eylemiyle karşı karşıya ama- bu terörle mücadele ederken, hukuk devleti anlayışını, hukuka bağlı olmayı, kendilerinin ellerini kollarını bağlayan bir husus olarak görme anlayışından, maalesef kurtulamıyorlar.

Hukuk devleti demek, yurttaşların temel haklarına saygı gösteren, her şart ve koşulda onların temel haklarının özüne dokunmamayı amaçlayan devlet demektir. Hukuk devleti, yürütme erkini kullananların, idarenin, kendini hukukla bağlı sayarak hareket etme bilincinde olması demektir. Evvela, idare, yürütme erki, kendini hukukla sınırlayacak, hukuka bağlı olacak, tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine açık olduğunu kabul edecek. Türkiye açısından uygulamalarda bunun böyle olduğunu söyleme imkânına, maalesef sahip değiliz.

Bakınız, güvenlik güçleri, özellikle kamu düzeninin sağlanmasında, terörle mücadelede kendilerine geniş yetkiler verilmesini her zaman talep edegelmişlerdir. Bir bakıma, sıcak bir uğraşın içinde olan, hatta çatışmanın içinde olan insanların bu konudaki isteklerini anlayışla karşılamak da mümkündür; çünkü, mücadelenin içerisinde sıcak bir şekilde bulunan insanlar, bizatihi buna katılanlar, yetkilerinin son derece geniş olmasını talep edebilirler; ama, burada, sorumlu kişiler, bu yetkilerin sınırsız olması halinde, bunun istismarlara yol açabileceğini ve bu yetkilerin hukukla sınırlandırılması gerektiğini bilmek durumdadırlar. İdarenin denetimini yapan Yüksek Meclis, bu hukuka uygunluğu sağlamanın; idarenin, yürütme erkinin, hukuka, Anayasaya uygun, yasalara uygun davranmasını sağlamanın da önemli bir organıdır; Meclis, bununla da yükümlüdür. Bu nedenle biz, idarenin, yürütme erkinin geniş şekilde yetkiyle donanımının ve bize göre, Anayasaya, hukuk devleti anlayışına aykırı olan, devlet güvenlik mahkemesinin, polis teşkilatına, Emniyet Genel Müdürlüğüne, Türkiye'nin her tarafında kurulu telefonları -sabit telefonları, mobil telefonları- dinleme yetkisi veren kararının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla bu önergemizi verdik ve bu konunun araştırılmasını istedik. Bu konuda, maalesef üzülerek söylemek durumundayım ki, Komisyon, görevini gereği gibi yapmadı.

Özellikle son yıllarda yaşadığımız olaylar, hukuk devletinin önemini; idarenin, yürütme erkinin hukuka bağlı olmasını; yürütme erkini kullanma durumundaki kişi veya kurumların çok duyarlı olması gerektiğini; devlet adına yetki kullanan kişilerin, bu konularda kendilerini hukukla bağlı saymalarını, bunu bir zorunluluk gereği değil, inanç olarak da bilinç olarak da benimsemiş olmaları gerektiğini ortaya koydu.

Şimdi, özellikle, hukuku, yargıyı engel görme anlayışı; yargıyı, idare karşısında güçsüz kılma anlayışı; adetâ, güçlü bir idare ve bir polis devleti anlayışıyla Türkiye'nin yönetilmeye başlanılması ve bu anlayışın birçok kuruma egemen olması, 1980 sonrası başladı; bu, Anayasamızda da maalesef birçok yönlerden yara aldı ve anlayış olarak da, Türkiye'de, 1980 sonrası, yürütme erki, kendini hukukla bağlı görmek, hukuka uygun davranmak konusunda gerekli özeni göstermekten uzak bir tutum sergiledi ve bilinçli bir şekilde, Türkiye'de -özellikle belirtmek istiyorum bir hukukçu olarak- yargı erki, yürütme karşısında güçsüz kılındı. Bunun tabiî sonuçlarını şimdi hep birlikte yaşıyoruz. Susurluk olayı, bu konuda kamuoyundaki yaygın endişeleri, bu Parlamentodaki birçok arkadaşımın paylaştığına inandığım endişeleri ortaya çıkarması bakımından önemli bir örnek olmuştur.

Şimdi, bu anlayış; yürütme erkini kullananların, özellikle emniyet güçlerinin hukuka uygun davranmalarını sağlamaya yönelik taleplerimizin, bir karşı görüşle, güvenlik güçlerinin görevini yapmasına engel olma, onları zaafa uğratma anlayışıyla karşılanmış olması, bir bakıma buna iktidarların da zaman zaman sahip çıkması, maalesef, Türkiye'de bugün hepimizin şikâyetçi olduğu, devletin kuşatılmışlığı, birtakım kişilerin hukuk tanımazlığı, başka bir deyimle, devlet içinde yuvalanmış birtakım çetelerin varlığı noktasına Türkiye'yi getirmiştir.

İşte bu anlayış, telefon dinlemede de kendini göstermiştir. Elbette ki, demokratik hukuk devletlerinde, en ileri çağdaş ülkelerde bile, güvenlik güçleri, kamu düzenini sağlamak, terörle mücadele edebilmek için telefon dinleyecektir, teknik takip yapacaktır; biz bunu kabul ediyoruz; ama, bunu yaparken, güvenlik güçleri, kendini hukukla bağlı sayarak, gidip, ilgili yargıçtan, ilgili mahkemeden karar alacaktır; burada, keyfîliğe yer olmayacaktır.

Bakınız, bunu söylediğimiz zaman "efendim, güvenlik güçlerini zaafa uğratıyor" anlayışı, hukuksuzluğa kılıf arama anlayışıdır. Güvenlik güçleri, en ileri ülkelerde bile telefon dinliyorlar; ama, bunu yaparken, gidip yargı organından karar alıyorlar. Bizde de, Anayasamıza ve yasalara göre, CMUK'a göre, güvenlik güçleri_

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ergül, toparlar mısınız. Sürenizi epeyce aştınız; programımız yüklü.

SABRİ ERGÜL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Bizde de, herkes, hukuka uygun davranmayı içine sindirecek, bunu özümseyecek. Hukuka uygun davranmaktan kimse zarar görmez. Hukuk, herkese lazım oluyor. Şimdi iktidarda bulunanlar, bu dinlemelerden şikâyetçi olmuyorlar -ama, muhalefetteyken şikâyetlerini sürdürüyorlar- iktidarda bunların gereğini yapmaz görünüyorlar.

Bizim önergemiz, bu konuda, devlet güvenlik mahkemesinin verdiği bu geniş yetkinin araştırılması ve bütün bu telefon dinlemelerin kaynağına inilmesi, bu konudaki olayların irdelenmesi noktasındaydı. Komisyon, bu noktada görevini yaptı mı yapmadı mı; onu, biraz sonra, Grubum adına yapacağım konuşmada sizlerin bilgilerine sunmaya çalışacağım; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SABRİ ERGÜL (Devamla) – Bitiriyorum efendim, toparlıyorum; son cümle...

...bu önergeyi verirken temel anlayışımız, hem hukukun hem de güvenliğin sağlanması, ikisinin bir arada olmasıydı; önergemizi bu amaçla verdik.

Şimdi, Komisyon raporu üzerinde görüşlerimi daha sonra söylemek üzere huzurunuzdan ayrılıyorum; teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ergül, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Çetin Bilgir; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ÇETİN BİLGİR (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/108) esas numaralı Araştırma Komisyonunun çalışmaları hakkında, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Konunun detayına girmeden önce, Genel Kurula bazı bilgileri sunmakta yarar görmekteyim.

Anayasanın 22 nci maddesinde: "Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunulan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir" denilmektedir.

Türk Ceza Kanununda ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda, bu konuyu, yani, telefon ya da benzeri iletişim araçlarına müdahaleyi açıkça düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Anayasada yazılı bulunan ilgili kanun, henüz çıkarılamamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslî fonksiyonlarından biri de denetimdir. Bu denetim yollarından biri olan araştırma komisyonunun kurulmasına dair, Anayasanın 98 inci maddesinde, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibaret olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddelerinde de, kamu kuruluşlarından bilgi alabilme hakkına sahip olduğu yazılıdır. İçtüzüğün 105 inci maddesinin son paragrafında "Devlet sırları ile ticarî sırlar, Meclis araştırması kapsamının dışında kalır" denilmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen ve araştırma açılmasını talep eden araştırma önergesinde, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin 10.1.1995 tarihli ve 1995/5 değişik iş sayılı kararı, İçişleri Bakanlığına ve polise dilerse tüm telefonları dinleme yetkisi veren kararı -hukuka aykırı olmakla beraber- uyarınca yapılan işlemlerin neler olduğu ve sonuçlarının araştırılması istenilmektedir. Bu talep üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından, araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiş ve Komisyon kurularak, çalışmalarına başlamıştır.

Komisyonca, önce emniyet görevlileri dinlenilmiş. Emniyetin ilgili şahsı, normal kablolu telefonları ve araç telefonlarını dinleyebildiklerini; ancak, GSM olarak tabir edilen cep telefonlarını dinleyemediklerini; esasen, alınan kararla da, bu tür dinlemeyi sağlayacak sistemi kurabilme olanağının verilmesini hedeflediklerini beyan etmiştir. Dinlenilen özel telefon kuruluşları yetkilileri ise, dinlemenin Telekom bünyesi içerisinde olabileceğini, esasen, istihbarat kuruluşlarının zaten dinlemekte olduklarını beyan etmişlerdir. Yine, dinlenilen bilim adamları, teorik olarak dinlemenin olabileceğini, bunun mümkün olduğunu belirtmişlerdir.

Bu tartışmalar sonunda, Komisyonumuzda -ortak kararla- iletişim konusunda yasal düzenlemenin eksik olduğu ve Anayasanın da buyruğu uyarınca yasal düzenleme yapılmasının gerekli olduğu görüşü ortaya çıktı. Bu maksatla, yani, yasal mevzuatı araştırmak ve öneri sunmak üzere bir alt komisyon kurulmasına karar verildi. Alt komisyon, konunun uzmanı birçok hukukçuyla görüşerek, çeşitli ülkelerdeki uygulamaları da değerlendirerek, bilgi hazırlayıp Komisyona sundu; bunun için, panel ve bazı bilimsel toplantılar da organize etti.

Komisyonun çalışmaları sırasında, öncelikle, araştırma önergesinin eksik olarak verilmiş olduğu; yani, sadece polis tarafından yapılmış ve yapılabilecek olan dinlemelerin araştırma önergesine konulduğunun ve özünde, bu eylemin hukuka uygun olup olmadığının araştırılması istenilmekteydi. Oysaki, dinleme işleminin, bütün devlet güvenlik birimleri ya da güvenliğe bağlı çalışmayan, gizli ve örtülü destekle örgütlenerek çete halinde çalışanlar tarafından yapılabilir olduğu veyahut bireysel olarak da dinlemenin yapılabileceği ve bunların da araştırılması gerektiği konusu düşünülmemişti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ise, konunun hassasiyeti gereği ve araştırma isteyenlerin taleplerine bağlı kalarak, sadece bu hususun araştırılmasına karar verdi.

Komisyon, Genel Kurulca görevlendirildiği konuda ve bu dar kalıpla çalışmalarına başladı; ancak, daha işin başında, Komisyonun öncelikle soruşturması gereken birimin devlet kurumu olması ve bilginin de esas itibariyle buralardan elde edilebilir oluşu ve özellikle de araştırma komisyonlarının çalışma usullerindeki az önce belirttiğimiz zaafiyetler nedeniyle, yani, Komisyonun, konuyla ilgili dahi olsa, bağlantılı başka konuları araştıramayacağı ve çalışmasındaki bu dar alanda dahi, örneğin devlet sırrı gerekçesiyle, devletin bazı birimlerinin özel hayata saldırısının ve o arada suç işlemesinin soruşturulamayacağı gibi nedenlerle, açık ve somut olarak bilgi toplayıp sonuca ulaşılamayacağını gördük. Yani, birkaç cümleyle daha da somutlaştırılırsa, yakalanabilen bazı noktaların da, sonradan, aslında hiç de vatansever olmayan yöntemlerle yalanlanması neticesinde, suç işleyenden "sen bu suçu işledin mi" yollu sorgulama ya da bilgi toplamanın, sonuca erdiremeyeceğini gördük.

Yine, bu konudaki çalışmanın, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve gerekse ülkenin içinde bulunduğu konjonktür açısından da sonuç alıcı durumda olamayacağını anladık. Bu çalışma sırasında, bazı üyelerin, devletin araştırılıp soruşturulamayacağı mantığından hareketle, bu tür istem sahiplerini farklı şekilde suçladıklarını hayretle gördük. Bu şekilde düşünen kimselere, devletin bazı birimleri mensuplarının kendi vatandaşına karşı suç işlemesinin mutlaka sorgulanması ve cezalandırılmasını; çünkü, ancak bu halde devletin çok daha güçlü olabileceğini ve bunun, asıl vatanserlik olduğunu; buna bağlı olarak, Komisyon çalışmalarının, bu yönüyle sınırsızlaştırılmasının gerekli ve zorunlu olduğunu anlattık ve kabullendik.

Bütün bu tartışmalardan sonra, öncelikli olarak Ankara 2 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Hâkimliğinin vermiş olduğu 1994/69 ve 1995/5 Değişik İş Sayılı ve 30.12.1994 ve 12.01.1995 tarihli kararları incelenerek hukuka aykırılığı tartışıldı. Bu kararların, temel maksat itibariyle kabul edilebilir olmakla beraber -ki, bu temel maksat ülkenin güvenliğidir- çağdaş anayasal devletlerde topluca uygulamayı içeren böyle bir karar verilemeyeceği herkes tarafından kabul gördü. Tesis kurulması maksadıyla böyle bir kararın verildiğini iddia edenler de, sonradan dinlemeye matuf bir nihaî sonuç doğurabileceği konusunda hemfikir oldular.

Nitekim bu kararlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından, 1997/47 Değişik İş Sayılı Karar ile komisyon çalışmaları devam ettiği sırada, 10.04.1997 tarihinde kaldırılmasına karar verildi.

Dinlenmedi iddialarına karşın, kategorize edilirse, bu kararın varlığı dahi, tek başına, polisçe bütün telefonların, teorik de olsa dinlenildiğinin kanıtı idi. Yine, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen bazı yazılarda, bu dinleme yoluyla birçok terör örgütü elemanının yakalandığı da resmî olarak belirtilmiş idi. Bu değerlendirmeleri destekler anlamda, bir özel telefon kuruluş yetkilisinin "emniyet birimlerinin özel hatlar çektikleri" şeklindeki beyanı da bulunmaktadır.

Karşıt görüşlerde ise, polisin sadece dinlemeye olanak verebilecek olan tesisin kurulması için izin istediği ve bu iznin verildiği belirtilmiştir. Gerekçe olarak da, devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün tehlike altında olması, terör ve uyuşturucu suç örgütlerinin takibi gösterilmiştir.

Bu görüşe katılmamaktayız; çünkü, bu tür tehlikelerin varlığı halinde dahi, bunun kanuna bağlı olarak yapılması gerekmektedir. Kanuna bağlı olmadan sadece ayrık olarak dinleme sonucu elde edilen bulgular ya da bant kayıtları ceza mahkemelerinde delil olarak değerlendirilmemektedir. Anayasa Mahkemesi, bu konudaki içtihadını yerleşik hale getirmiş bulunmaktadır. Örneğin DEP'liler hakkında verilen karar gerekçesinde de bu husus işlenmiştir.

Gerçekten sadece tesis kurma izni polise verilirse; yani, polisin her an dinleyebilirlik olanağı oluşur ise, bu, aynı zamanda keyfiliği de beraberinde getirebilir. Bu, yine her kuruluş açısından, örneğin Telekom açısından da geçerli bir olgudur.

Araştırma komisyonlarının bilinen anlamdaki çalışma zorlukları, beher araştırılan konuya dair bilgiye ulaşamama gibi, genel anlamdaki zorluklarının yanı sıra araştırma önergesinin, sadece devlet güvenlik mahkemesi kararıyla sınırlı tutulması ve bunun yanında araştırılması gereken başka hususlara yer verilmemesi veya esasen bu konunun siyasî bağlantılardan uzak bir araştırma uzmanları kurulunca yapılması, demokratik ülke olmanın da zorunlu temel önkoşulu olarak görülmektedir; çünkü, demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisi de haberleşme özgürlüğüdür, haberleşme dokunulmazlığıdır; tıpkı konut dokunulmazlığı gibi. Bu özgürlüklerin, sadece ülke güvenliği temel alındığında ve yine, sadece hâkim kararıyla -ki, yargı Türk Milleti adına karar verir- kısıtlanabileceği temel olmalıdır.

Ülkemizde iletişimin engellenmesi; yani, iletişim özgürlüğüne saldırıyı cezalandıran herhangi bir yasa temel olarak bulunmamaktadır. Tasarı halinde bulunan Türk Ceza Kanununun 185 inci ve devamı maddeleriyle, çıkar amaçlı örgüt suçları hakkındaki kanun tasarısında ve organize suç örgütleriyle mücadele kanunu tasarısında değerlendirilmiş olan bu hal, bu yasa tasarılarının yasalaşmasını bekler haldedir. Oysaki, bu hal, ülkemiz açısından büyük bir kayıptır; çünkü, özgürlüğe saldırıya açık bir durum mevcuttur. Bu nedenle, tek başına dahi olsa, iletişimin düzenlenmesine ve hangi hallerde sınırlanabileceğine dair -yine tekrar ediyorum, tek başına dahi olsa- bir yasa, tezelden hazırlanıp, uygulamaya sokulmalıdır. Birçok çağdaş ve hatta çağdaş olmayan ülkelerde dahi bu tür düzenlemeler vardır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 12 nci maddesinde, hiç kimsenin yazışmasına müdahale edilemeyeceği, Avrupa İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerine Dair Sözleşmenin; yani, İnsan Hakları Sözleşmesinin 8 inci maddesinde "herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve muhaberatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir" denilmekte ve devamında, ulusal yarar gereği ve hukuka uygun şekilde bunun kısıtlanabileceğini belirlemektedir. Aynı sözleşmenin; yani, İnsan Hakları Sözleşmesinin 19 uncu maddesiyle de, bu konuda devletlerin hukuka aykırı davranışlarının oluşması durumunda, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilme imkânı tanınmaktadır.

Somut bir örnek olması açısından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1984 yılında, telefonların gizli dinlenmesine ilişkin yasal şartların açık olmadığına ve bu nedenle yürütmenin takdir yetkisi alanının belirsiz olduğuna karar vermiş ve demokratik toplumda hukukun üstünlüğünün bir gereği olan kişinin asgarî hukukî korumasının gerçekleşmediği gerekçesiyle, müdahalelerin "kanun ile açıkça öngörülme" şartına uygun olması sonucuna varmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ferdî başvuruyu kabul etmiş bir ülkedir. Yukarıdaki örnek bizim için çok uygun bir karardır. Bu karar örneği ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılabilecek olan bu husustaki başvuruyu defedebilme şansımız kalmamaktadır.

Anayasamızın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, insan haklarına saygılı, demokratik ve laik bir hukuk devleti olduğu yazılıdır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi 16.6.1992 tarihli bir kararında "Hukuk devleti olmanın temel koşulu, devletin tüm eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır. Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu gerçekleştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa denetimine açık olan, yasaların üstünde, yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinden uzaklaştığında niteliğinin geçersiz kalacağını bilen devlettir" demektedir.

Kararın konusu, temel haklardan olan konut dokunulmazlığı, özel hayatın gizliği ve haberleşebilme özgürlüğüdür.

Araştırma önergesiyle devlet güvenlik mahkemesi kararlarının evrensel hukuka, Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına açık aykırılık taşıyıp taşımadığı hususları da araştırılmış –daha önce de söylendiği gibi– arkadaşlar, bu mahiyette karar verilemeyeceğini, olsa olsa dinleyebilme için tesisatın, yani altyapının kurulmakta olduğunu, bu nedenle kararda bütün telefonların dinlenmesine olanak verme kastının olmadığının, eğer böyle bir kasıt olsa bile, bunun hukuka aykırı olacağının altını çizmişlerdir. Ancak, yine aynı devlet güvenlik mahkemesi tarafından söz konusu kararlar, benzer hukuksal ve insanî gerekçelerle iptal olunmuştur.

Her türden otoriter devletlerde bile rastlanmayacak olan bu kararın verdiği yetki ile yapılabilen, uygulama ve sonuçları, araştırma komisyonumuz çalışmalarıyla tespit olunamamıştır. Temel hak ve özgürlüklerin, ülkenin bölünmezliği, devlet güvenliği, uyuşturucu ve terör çeteleriyle mücadele esnasında, yine, Türk Milleti adına karar veren bağımsız mahkemelerce, kanunun verdiği yetkiyle kısıtlanabileceği ortadadır. Ancak, Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, bu hal, temel niteliği değiştirir içerikte olamaz; yani, cumhuriyetin ilkelerine aykırı olamaz.

Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla da belirtildiği gibi –ki, dikkatinizi çekiyorum– sadece kanunla düzenleme yapılabilir; yoksa, hâkim tarafından taleple olsun ya da olmasın, yürütme birimi ya da benzeri bir kurum ya da şahıs kararıyla düzenleme yapılamaz. O halde, konuya dair ilgili kanun mutlaka çıkarılmalıdır. Bu, aynı zamanda kendi Anayasamızın da emridir.

Bizler, alt komisyon olarak, yasa önerisini hazırlarken, birçok devletin bu konudaki çalışma ve uygulamalarını derledik. Bu derlemeler esnasında, farklı düşüncelerden hareketle, farklı biçim ve içeriklerde düzenlemelerin olduğunu gördük. Bu konu, komisyon raporunda ayrıntılı olarak bilgilerinize sunuldu.

Yaptığımız bu çalışmaların ışığında, Türk Ceza Kanunu ön tasarısının bu konuda yetersiz olduğunu, anayasal bir hak olan iletişim, haberleşme hakkına, kamusal gücüne istinaden, haksız olarak saldırarak anayasal suç işleyenlere verilen cezanın azlığının yanı sıra, özellikle, bilişim alanındaki suçlara dair de düzenleme yapılmasının, çağın teknolojide ulaştığı boyut açısından şart olduğunun unutulmuş olduğunu gözlemledik. Bu hususu, ilerideki çalışmalara ışık tutması açısından şimdiden vurgulamakta yarar görmekteyim.

Sonuç olarak, denilebilir ki, demokrasiden vazgeçme gibi bir niyetimiz olmadığına göre, kişilerin özel hayatlarının dokunulmazlığının güvence altına alınmasının da, demokrasinin tamamlayıcı unsuru olduğunu unutmamalıyız. Bu mantık, daha da yaygınlaştırılır ise, özel hayata devlet, basın ya da benzeri başka kuruluşlar aracılığıyla saldırmanın demokrasiye saldırı olacağı bilincinin yerleşmesi umut ve dileğiyle, dinleyen herkese saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bilgir, teşekkür ediyorum efendim.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Beyribey; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sabri Ergül ve 19 arkadaşının, polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu hakkında Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Anayasanın 22 nci maddesinde belirtildiği gibi "Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz."

Yine, Anayasanın 22 nci maddesinde belirtildiği gibi, bireyin özel hayatı -konumu ve mevkii ne olursa olsun- korunmalıdır. Özel hayat, gayet açık ifade edildiği gibi, şahsa özeldir. Şahsa ait bu hakkın korunmasını sağlamak ve savunmak gerekir. Özel hayatın gizliliğini ve sırlarını, haberleşme araçları kullanılarak öğrenmeye çalışmak, Anayasamızın 20 nci maddesini tanımamak anlamına gelir.

Değerli milletvekilleri, bu Meclis araştırmasıyla dört anabaşlık halinde iddialar ileri sürülmuş olup, bunlar;

1. Anayasanın 20 ve 22 nci maddelerinin tanımış olduğu hürriyetlerin ihlal edildiği,

2. Ankara 2 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 10 Ocak 1995 tarihli ve 1995/5 D. İş. sayılı kararıyla, polise tüm telefonları dinleme yetkisi verildiği,

3. Yine, devlet güvenlik mahkemesinin vermiş olduğu kararla uygulama yapan ve yürütme organı içerisinde yer alan polis teşkilatınca yapıldığı,

4. Devlet güvenlik mahkemesinin bu kararının, Emniyet teşkilatınca "ne maksatla, nasıl, ne zaman, ne kadar süreyle, kimin için" kullanıldığı soruları araştırılmış ve bu sorulara cevap aranmıştır. Bu amaçla kurulan komisyon, çalışmalarına başlamış; bir alt komisyon ve ayrıca bir teknik komisyona da görev vererek, 353 sıra sayılı raporu Genel Kurulun huzuruna sunmuştur.

Değerli milletvekilleri, komisyonun bir üyesi olarak, komisyona bilgi vermek için davet edilenlerin ve teknik sorumluların dinlenmesi ve kişisel araştırmalarla, telefonların dinlenmesinin teknik olarak mümkün olabileceği kanaatinin oluştuğunu ifade etmek isterim; en ilkelinden en gelişmiş yöntemlerine kadar bütün teknik bilgilerle telefonların dinlenebileceği aşikârdır. En ilkel ve fizikî yöntem, paralel hat çekerek dinlenecek telefonun hattına girilmesidir. Mobil ve cep telefonlarının dinlenmesi ise, özel teknik ve donanımlarla mümkündür.

Telefonların dinlenmesindeki en etkili yöntem, santral merkezi ile dinleme merkezi arasındaki bağlantıyla mümkün olabilmektedir. Yani, ana anten dinleyicisinin cep telefonunu yönlendirmek için çözülmesi gerekir. Bunun için, saniyede, 2 megabyte'lık; yani, 30 konuşmayı ileten transmission hatları aracılığıyla telefon santrallerine girilebilir. Buradaki en etkili yöntem –ifade ettiğim gibi– santral merkezi ile dinleme merkezi arasındaki bağlantıyla olabilmektedir.

Komisyona çağrılan Emniyet teşkilatı yetkilileri, böyle bir sistem ve merkeze sahip olmadıklarını ve Türk Telekom ve özel şirketlerden, böyle cihaz ve donanım talebinde bulunmadıklarını ifade etmişlerdir. Emniyet teşkilatında böyle bir cihaz ve donanım olsa bile, biz bunun, Anayasanın 14 üncü maddesinde belirtilen temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması için kullanılacağına inanıyoruz; yeter ki, yetkililer, bireysel ve siyasî amaçları için kullanmasınlar, hukukdışı kullanmasınlar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Türk Devleti ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetlerini yok etmek, devletin, bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini sağlamak veya dil, din, ırk, mezhep ayırımı yapmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet kurmaya çalışmaya kimsenin hakkı yoktur. Bunun için, devletin güvenliğinin esasını sağlamada hâkim kararı veya acil durumlarda yetkili mercilerin talebi doğrultusunda ve hukuk ilkeleri içerisinde şüpheli telefonların dinlenmesi mümkün olabilir; ancak, daha önce de dediğim gibi, devletin ve milletin yararına olmayan, kendi çıkarları için özel hayatın ifşa edilmesi yönünde kullanılmasını da kabul etmek mümkün değildir.

Anayasanın 2 nci maddesinde belirtildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sosyal bir hukuk devletidir. Hukuk devleti olmanın niteliği, hukuk ilkesini uygulamak ve hukukun üstünlüğünü hâkim kılmakla mümkün olacaktır. Komisyon çalışmalarımız sırasında şunu gördüm ki: Anayasanın 14 üncü maddesinde belirtilen temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması konusunda istihbarat bilgilerinin, yalnız ve yalnız, ilgili birimler tarafından alınmasına ilişkin yasal düzenlemelerin eksikliği dikkati çekmiştir. Biz, hukukun üstünlüğünü her şeyin üstünde tutarak, Anayasayla teminat altına alınan özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğünün yılmaz savunucusuyuz; ancak, telefonların dinlendiğini ileri süren kişi, kurum ve kuruluşların iddialarını ciddîye almak ve gereğini yapmak için eksik olan yasal düzenlemeleri en kısa zamanda tamamlamak, bu Meclisin üzerine düşen en temel görevlerden birisi olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde olduğu gibi, gelişmiş toplumlarda, özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti yasalarla koruma altına alınmıştır; ancak, gelişmiş ülkelerde, terör, uyuşturucu, kaçakçılık ve sair diğer suç unsuru durumlar için, haberleşme araç ve gereçlerinden faydalanmak kaydıyla, yasal düzenlemeler yapılmıştır. Komisyon raporunda da yer aldığı gibi, Fransa'da, Almanya'da bu tür yasal düzenlemeler vardır. Alt Komisyon çalışmalarında, teknik komite ve uzman hukukçulardan oluşan bir grup, yasa taslağı hazırlamışlardır ve bu yasa taslağı raporda belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak görmekteyiz ki, anayasal hakların korunmasında eksik olan yasal düzenlemeler, zaman zaman, bugün de yaşadığımız tartışmaları gündeme getirmektedir. Devletin varlığını devam ettirmesi konusunda güvenlik güçleri ve istihbarat birimlerinin doğru bilgi toplamaları açısından yasal bir boşluk vardır. Bu yasal boşluk giderildiğinde, gücünü ve yetkisini yasalardan almayan bu tür olaylar, hukuk karşısında mahkûm olacaklardır.

Günümüzde, ülkemizde telefonların dinlendiği kanısındayım. Bunun ne amaçla ve neden yapıldığını ortaya koymanın yolunun, ilgili yasaların en kısa zamanda çıkarılmasından geçeceği kanaatindeyim.

Saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beyribey, teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.50

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.00

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül ve 19 arkadaşının, Polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 353) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Hükümet ve Sayın Komisyon yerlerini aldılar.

CHP Grubu adına, Sayın Ergül; buyurun efendim. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz komisyon raporu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunacağım.

Öncelikle şunu belirtmeme izin veriniz: Maalesef, Komisyon çoğunluğu -bundan önce özellikle soruşturma komisyonlarında gördüğümüz şekilde- Refahyol Hükümetinin işbaşında olduğu ve Meclis aritmetiği olarak da Refah Partisi ve Doğru Yol Partisinin çoğunlukta olduğu dönemlerde görev yaptı ve Refah Partili milletvekili arkadaşlarımız ve Doğru Yol Partili milletvekili arkadaşlarımızın özellikle, çoğunluk tutumu sebebiyle gereği gibi karar alamadı ve bu olayı gereği gibi araştıramadı.

Hatta, bu Komisyonun kurulması konusunda, Danışma Kurulunda, Refah Partili arkadaşlar da olumlu oy kullanmışlardı; bunda -burada kendisi yok Allah'ı var; teslim edeyim- dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın da olumlu yardımları vardı, bunu söylemek durumundayım; o noktada, bir hukukçu olarak hukuka uygun bir tutum sergiledi. Hatta, Komisyonun bu konuyu kapatma eğilimi, gereği gibi araştırmama eğilimi içerisinde olduğunu görünce, bendeniz, bir yurttaş olarak, her şeyden önce, bir milletvekili olarak bu konuyu hukukî prosedür olarak nerelerde izlemem gerekiyorsa, yani, alınan DGM kararının, hukuka uygun olmayan DGM kararının kaldırılması için, yargı organları indinde Adalet Bakanında izledim; Sayın Kazan'ın, o konuda da hukuka uygun davrandığını söylemek durumundayım bir hakkı teslim noktasında; ama -Komisyonun Sayın Başkanı da burada, beni bağışlasınlar; daha evvelki bir soruşturma komisyonunda da ben görev yaptım- böyle bir anlayış içerisinde, özellikle Refah Partili, Doğru Yol Partili arkadaşlar, gereği gibi, araştırmaya yardımcı olmadılar; bunu da söylemek durumundayım. Hatta, bir milletvekili olarak -zaman zaman bunu Parlamentoda yapıyoruz- temel konularda bile; yani, bizim varlık nedenimiz olan demokrasi, hukuk devleti, cumhuriyet, laiklik, barış, o konularda bile, bu Parlamentonun, zaman zaman uzlaşmamış olmasını görmekten üzgün olduğumu da ifade etmek durumundayım.

Esasında çok konularda, bazen herhangi bir konuda, biz, devletin kuşatılmışlığını, devlet içinde çetelerin varlığını söylediğimiz zaman, benim sevgili Genel Başkanım daha Hükümeti bozarken söylediği zaman, "devlet kuşatılır mı" mantığıyla karşı çıkanlar oluyordu; şimdi geldiğimiz olaylarda ne olduğunu görüyoruz. Örneğin, bizim arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, bu çeteleşmenin ilk örneğini Yüksekova'da saptadıklarında ve bir rapora bağladıklarında, belirli dürtülerle arkadaşlarımız adına bir suç duyurusunda bulunulduğu zaman, ciheti askeriyeden böyle bir suç duyurusu talebi geldiği zaman -bu Parlamentonun görev yapan üyesi bunlar; bir önemli konuda görev yapıyorlar ve saptadıkları hususları kamuoyuna açıklıyorlar- suç duyurusu olduğu zaman, sevinen arkadaşlarımın olduğunu sanıyorum. Aynı mantıkla baktığımız zaman, bir başka konuda, hiç üzerine vazife olmayan, yine bir kesimin dürtüsüyle birileri hakkında suç duyurusunda bulunulursa, yine de başka bir kesimin sevinir noktada olduğunu görmekten de üzüntü duyuyorum. Esasında, bu Parlamento, bu en önemli, rejimin en önemli kurumu, cumhuriyetin bu en önemli kurumu, bizi biz yapan, bizim varlık nedenlerimiz konusunda birleşebilir olmalıydı. Bunu, bunca olayı yaşadıktan sonra görememiş olmanın da üzüntüsünü yaşıyorum.

Şimdi, bu komisyonda da, maalesef, bu konularda birlik sağlayamadık. Tabiî ki, her konuda birlik sağlayacak değiliz; çoğulcu bir demokrasi, çok seslilik söz konusu; ama, bu temel değerlerde, maalesef, iktidarda veya muhalefette olma durumumuza göre veya o siyasal konumda veya bu siyasal konumda olma durumumuza göre tavır takınan arkadaşlarımız oluyor; üzüntüm bundan dolayıdır.

Bakınız, muhalefetteyken, telefonlarının dinlendiğinden şikâyet edenler, hatta ciddî ciddî iddiada bulunanlar ve kendi konutlarında araştırma yapanlar bugün iktidar, o dönemde şikâyetlerin muhatabı olan iktidarda olanlar da şimdi muhalefette; onların bakanlarından, onların başbakanlarından, telefonların dinlendiği iddialarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Hukuku egemen kılma noktasında ve yürütmeyi denetleme durumunda olan bu Yüce Meclis, bu en yüce organ, bunları, siyasî mülahazaların üzerine çıkarak, hepimize lazım olan ve bir gün hepimize lazım olacak olan hukuku korumak adına araştırmayacak mı?!

Şimdi, bazı arkadaşlarımız, kendi mantıklarındaki devlet anlayışıyla devletin yürütme erkini kullananların, devlet adına erk kullananların suç işlemeyeceği mantığıyla, hukuksuzluk yapmayacağı mantığıyla en ispatı mümkün, hatta kamuoyuna belgeli yansımış konularda bile, birden, ilk başta "hayır efendim, böyle bir olay yoktur" diye karşı çıkabiliyor. Esasında, biz, bunu yaparken, bir bakıma hukuksuzluğu teşvik ediyoruz; yani, bugün Türkiye'de telefon dinleme olayı bir vakıa, bugün Türkiye'de terör var, bugün Türkiye'de işkence var, insan hakları ihlalleri var; ama, biz, buna, yürütme olarak, ilk başta "yoktur" mantığıyla baktığımız zaman, o hukuksuzluğu yapanları teşvik eder durumda oluyoruz.

Hukukun her konuda işlemiş olması, bir bakıma, Türkiye'de herkes için teminattır. Kamu hukukunda sübjektif değerlere yer yoktur. Kişilerin kişisel yargıları kamu hukukuna egemen olamaz. Bakın, bu telefon dinleme konusunda kararın istihsalini sağlayan, hatta, o kararı veren devlet güvenlik mahkemesi yargıçlarına, kararda da yer aldığı şekilde, özel brifingler veren dönemin Emniyet Genel Müdürü ve sonraki Bakanı, bu konu medya tarafından kamuoyuna duyurulduğunda "bu çocuklar, ehlinamus çocuklardır, ser verirler sır vermezler; telefonları dinliyorlarsa ne olmuş? Telefon dinlemeye karşı çıkmak vatan hainliği" mantığıyla yaklaştı. Yani, siz, devletin işleyişini kamu hukukunu, kamu düzenini o kişilerin ehli namus olup olmamasına göre düzenleyemezsiniz. Kamu hukuku objektif kriterlere göre düzenlenir. Ehlinamus denilen kişilerin sonradan neler yaptıkları ortaya çıktı. Bir bakıma, hukuksuzluk, kudret elinizde olduğu zaman...Büyük İnönü'nün bir sözü vardı; "siz, insanların, muhalefetteyken değil, esas, iktidarda iken, kudret ellerindeyken ne yaptıklarına bakınız, insanları ona göre ölçünüz" derdi. Kudret ellerinde iken ne yaptıkları ortaya çıktı.

Bu, bir bakıma bizim geçmişimizde, tarihimizde de var. Enver Paşa döneminde İttihat Terakkinin de böyle bir mantığı olmuştur. Enver Paşa'nın, ser verip de sır vermeyen çocukları olmuştur, onun da fedaileri olmuştur; ama, onlar, sonunda, bir gün gelmiştir ki, hep Enver Paşa adına infaz yapmış olanlar "bir gün de kendi adımıza infaz yapalım" deyip, o talimatları vermek durumunda kalan Enver Paşa'ya yönelmişlerdir.

Hukukun dışına çıktığınız zaman, kamu yönetimini sübjektif değerlerle, kendi elinizdeki yetkileri sınırsızca kullanabilme hakkını kendinizde görerek kullanmaya başladığınız zaman, o silahın kimi nerede vuracağı ve nerede duracağı belli olmaz.

Bakınız, burada olay öylesine açık ki, başbakanlık yapmış insanlar ciddî ciddî, telefonların dinlendiği iddialarını ileri sürüyorlar, bunlara kanıtlar söylüyorlar; hatta, Sayın Mesut Yılmaz -tekzip edilmedi- telefonlarını -bir eski başbakanın talimatıyla dinlendiği imasında bulunarak- MİT'in ikinci derecedeki önemli kişisinin kurduğu bir ekibin dinlediğini söylüyor; her ne hikmetse, sonra, o kişi de Washington'a tayin ediliyor. Şimdi, bu MİT'in ikinci derecedeki sorumlusu, güçlü adamı ile İstihrabarat Dairesinin Başkanvekili durumunda olan bir emniyet müdürü, karşılıklı birbirlerinin telefonlarını dinledikleri konusunda davalık oluyorlar. Bütün bunlar, kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor.

Sayın Şevket Kazan daha önce şikâyetçiydi, yine şikâyetçi. Sayın bakanlar, Yalım Erezler, şimdi Sayın Abdullah Güller, telefonlarının dinlendiği konusunda şikâyetler ileri sürüyorlar ve kendilerine göre ciddî kanıtlar ileri sürüyorlar. Bu iddialar havada kalamazdı. Bu iddialar havada kaldığı sürece, topluma önderlik etmek durumundaki kişiler, hatta topluma güven vermek durumundaki kişiler, kamu düzenini -iktidarda olsunlar, muhalefette olsunlar- sağlamak durumunda olan kişiler bu beyanlarda bulunuyorlarsa, sade yurttaşın huzur içinde olması ve telefonlarının dinlendiği konusunda tedirginlik duymaması mümkün değildir. Siz, bunları söylerseniz ve gereğini yapmazsanız, elbette ki, Türkiye'deki bütün yurttaşlardaki, kamunun değişik kesiminden insanların telefonunun dinlendiği, yasalara aykırı şekilde dinlendiği konusundaki kanısını ortadan kaldıramazsınız. Bütün kararların, bütün kabullerin ötesinde ve üstünde de, kamuoyunun genel yargısı önemlidir.

Kamuoyundaki bu yargıyı bakanlar paylaşıyor. Bakanlarla telefonda görüşürken "bu konuyu telefonda görüşmeyelim, sonra yüz yüze görüşelim" diyen bakanlarla muhatap oluyorsunuz; siz de oluyorsunuz, biz de oluyoruz... Böyle bir Türkiye'de, hukuk devletine, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin zedelenmediği inancına yurttaşları nasıl inandırabilirsiniz?!

Bakınız, aynı şeyi Susurluk olayında yapıyoruz. Yeri gelmişken söylemek istiyorum: İktidar, şikâyet yeri değildir, iktidar, icra yeridir. İktidarın şikâyet etmeye hakkı yok; adama "yap" derler; devletin mührü elinde...

Şimdi, Susurluk olayı oluyor; Sayın Başbakan, Susurluk olayı konusunda şikâyetlerini söylüyor ve devletin çeteler tarafından kuşatıldığını -bizim yıllar önce söylediklerimize katılarak- hatta çetelerin kendisini ortadan kaldırabileceklerini ima ederek, muhalefet döneminde, meydanlarda "bana bir şey olursa arkama düşün" diyor ve bunları anlatırken de, devletin kuşatılmışlığını, çetelerin ne kadar güçlü olduğunu söylemeye çalışıyor, şimdi de, iktidara geldikten sonra, bunları, siyasî nemayı, parsayı toplamak adına söylemeye çalışıyor; ama, bir şeyin farkında değiliz ve değil Sayın Başbakan: Siz, çetelerin bu kadar güçlü olduklarını, hatta size suikast düzenleyebileceklerini "keşke bu işe girmeseydim, devlet kuşatılmış" diyerek, Başbakan olarak korktuğunuzu ve çekindiğinizi söylüyorsanız, benim sade yurttaşım, onları yargılamak durumunda olan savcım, yargıcım ne yapsın! Bunu, Türkiye'de hukuk devletini egemen kılmak ve icrayı hukuk içerisinde çalıştırarak sorunları çözmek durumunda olanların söylememesi gerekir.

Benzer olaylar telefon dinlemede de oldu. Yani, yurttaşların hukuka saygıları, cumhuriyet rejimine bağlılıkları, kamu düzeninin hukuka uygun işlediği konularındaki inançlarını zayıflatırsanız, bu sistemi, bu rejimi ayakta tutamazsınız. Her rejim, her sistem, yurttaşlarının, ona bilinçle bağlı olmaları ve onu korumalarıyla ayakta durur. Şimdi, bakınız, -telefon dinlemeyle ilgili olarak söylüyorum- olaylar ortaya çıktığı zaman -beğenirsiniz, beğenmezsiniz-medyadan öğrenmek durumunda kaldık birtakım kararları. Bu kararlarla ilgili olarak Türkiye'nin sağduyusu sayılabilecek, her kesimden insan için sağduyusu sayılabilecek birçok önemli yazar ve yorumcu (Oktay Ekşiler, Güngör Mengiler) yazılar yazdılar, bu olayla ilgili olarak eleştirilerde bulundular; ama, hiçbir şey olmamış gibi, bu sorunlar ortaya atılıyor, kamuoyu bilgileniyor; ama, bunları çözme durumunda olmuyor icra organı ve bunları sonuçlandırma durumunda olmuyorsa Yüce Meclis, varlık nedenimiz olan demokrasiyi ve rejimi zedeleyici davranışlara, beraber, birlikte prim vermiş oluruz.

Bakın, burada, bir şey daha söylemek istiyorum: Bir büyük gazetemizde, bu Meclis Genel Kurul Salonunun yenilenmesiyle ilgili, bu yolsuzluklarla ilgili olarak "Meclisini Soyan Ülke" diye, güzel bir başlık atılmıştı. Bu olayla ilgili olarak, Komisyon çalışmaları sırasında gördük ki, Meclisini soyan ülke durumundan sonra, Meclisine yalan yanlış bilgi veren, eksik bilgi veren, hatta yanıltmaya çalışan bürokratların, bakanların var olduğu bir ülkeyi yaşadık. Komisyon olarak çağırıyorsunuz kamu görevlisini, Yüce Ulus adına görev yapan ve o Parlamento içinden çıkmış araştırma komisyonunun oturuyor karşısında kamu görevlisi ve bakanından, siyasî organından aldığı talimat doğrultusunda konuşuyor.

Meclis araştırması komisyonuna ne İçişleri Bakanlığı yetkilileri ne Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ne de Telekom Genel Müdürlüğü ve onların başındakiler doğru bilgi verdiler... Yalan söylediler!.. Yüce Meclisine yalan söyleyen bürokratlarından hesap soramayan, o bürokratları görev başında tutan yürütme erkinden hesap soramayan bir Parlamentonun varlığı, maalesef -bu deyimi kullanmak durumundayım- üzücü olmak gerekir.

Bakınız, dediler ki "biz, GSM cep telefonları dediğimiz mobil telefonları dinleyemiyoruz ve dinlemek için bu DGM kararını aldık -burada belgeleri var- ve bu tesisler kurulmadığı için bunları dinleyemiyoruz." Burada, mahkeme kararları var ve size okuyorum: İstanbul DGM ve başka DGM'ler ve başka mahkemelerin, görüyorsunuz ki, 0542 -şimdi, burada, ilgililerle ilgili gizli kararları söylemek istemiyorum; ama, okurum- ve 0532 türünden mobil telefonların, cep telefonlarının dinlenmesiyle ilgili mahkeme kararlarının olduğu ortaya çıkıyor, belgeleri burada. Bunları soruyorsunuz ilgiliye; "bizim öyle bir donanımımız yok, o DGM kararını uygulamaya geçiremedik, dinlemedik ve mahkeme kararı da almadık" diyorlar; mahkeme kararları burada. Bunu söyleyen, Meclisine yalan söyleyen bürokratın, Bakanın... Bakan çıkıyor, diyor ki "eğer cep telefonu dinleniyorsa beni asın." Çok amiyane bir söz bu. Adamı asmazlar; ama, hesap sormak lazım; soramıyorsunuz. Meclisine yalan söyleyen bakanların var olduğu bir ülkede, bu ülkenin sade yurttaşlarının bu Parlamentoya saygı duymasını bekleyemezsiniz. Meclisini soyan bir ülkenin varlığı, parlamentosuna yalan söyleyen bürokratların, bakanların varlığına dönüşüyor.

Bakınız, bu olayların sonucunda ne oldu. Birçok karar var burada. Çağırıyorsunuz, yalan söylüyorlar ve sonradan, yargının yanlış bilgilendirilmesi sonucu Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin verdiği o kararı –yine yargı erdemlilik göstererek yanlışından döndü– yine yargı kaldırdı. Bu Komisyonun, o kararın kaldırılmasında direkt bir etkisi olmadı. Ben, önce yurttaş Sabri Ergül olarak, bir milletvekili olarak onu kamuoyuna duyurdum, birçok insan başvurdu ve yargı yanıltıldığını anlayarak, verdiği o yanlış karardan döndü. Bu Komisyonun çalışmaları sırasında yaptığımız kişisel başvurular üzerine, benim ve yurttaşların yaptığı başvurular üzerine, yine yargı, verdiği yanlış karardan döndü ve polise bütün telefonları dinleme yetkisi veren o kararı iptal etti.

Bakınız, bu karar iptal olduktan sonra –karar, Emniyet Genel Müdürlüğüne ve yürütme erkinin diğer ilgili kuruluşlarına, Telekoma gitti– "ne yaptınız bununla ilgili" diye soruyoruz; o dönemde, gece konan, gecekondu bir Emniyet Genel Müdürü vardı, o cevap verdi Komisyona; dedi ki "gereğini yapıyoruz." Bunun gereği ne? Bana soruyorsanız, bu kararın gereği yapılmadı diyorum; çünkü, daha evvel yalan söyleyenlerin, komisyona yanlış bilgi verenlerin, yine verdiği inancındayım. Telefonlarımız dinleniyor, dinleniyorsunuz, dinliyorlar!

Bakınız, şimdi, burada, komisyonun çalışmaları sırasında bir rapor ortaya çıktı; ben, rapora katılmadım ve muhalefet şerhi koydum. Komisyon raporunda, bundan sonra yapılması gerekenleri göreceksiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, vaktimiz çok daraldı...

SABRİ ERGÜL (Devamla) – İzin verirseniz toparlıyorum efendim.

BAŞKAN – Lütfen efendim...

SABRİ ERGÜL (Devamla) – ...yani, komisyon raporu, bir bakıma, bir talep, dilek, temenniler manzumesi, kataloğu şeklinde. Komisyon, yürütmenin engellemesi nedeniyle ve kendi tutumunda da bu işin üzerine gitmekte kararlı olmadığı için, gerekli şekilde, gerekli sonucu alamadı; ama, burada, yargının birçok kararını eleştirmiş bir insan olarak şükranla yâd ediyorum ki, yargı, iç işleyişi içerisinde bir hata yaparsa yine kendisi onu tamamlıyor, düzeltiyor; mekanizması o şekilde kurulmuş ve Türkiye'de, çok şükür, yargıçlar ve savcılar var. Yargı, verdiği o yanlış kararın yanlış olduğunu bilgilendikten sonra gördü ve yürütmenin kendisini yanılttığının farkına vardı; o yüksek yargı -yine Ankara DGM- verdiği kararı değiştirdi. Bu komisyonun kurulmuş olmasının bir yararı budur.

İkinci yararı, kamuoyu, bu konularda gerekli şekilde bilgilenmiştir. Zaten, her türlü özgürlüğün teminatı, bilinçli yurttaşlardır; hakkını bilen, yurttaş olarak hakkını arayan insanların varlığıdır. Bu komisyon çalışmalarıyla, bu konuda da, medyanın da yardımıyla, mesafe aldığımız inancındayım.

Diliyorum ki, Türkiye, hukuk devleti olmanın gereklerini yerine getirsin ve öyle inanıyorum ki, Yüce Meclis, her türlü siyasî düşüncenin üzerinde -farklı düşüncelerde de olsak- bu temel değerler konusunda titiz olduğunu, izlediğini, yürütmeyi denetlediğini ve bu konuda ödün vermeyeceğini sergilerse, hem Meclis saygınlık kazanır hem de Türkiye daha güzel bir kamu düzenine kavuşur, hukuk devletinin gerekleri yerine getirilir.

Bunu sağlayabilmek umuduyla, bunu dileyerek, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ergül, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Efendim, zatıâlinizin de çok isabetle ifade buyurduğunuz gibi, komisyonlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yaparlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi de, egemenliğin gerçek sahibi millet adına görev yapar. Merak ediyorum, komisyonlar -siz, bir hukukçusunuz ve komisyon üyelikleri yapıyorsunuz- resmen kurulmuş bir heyete yalan beyanda bulunan -kim olursa olsun- kişi için ya da komisyona davet edildiği halde gelmeyen kişi için suç duyurusunda bulunma imkânına sahip değil mi efendim?

SABRİ ERGÜL (Devamla) – Komisyonun iradesi benim cebimde değil. Ben, komisyonun öyle bir kararı... Benim taleplerim oldu, hep reddettiler; ama, ben, kişisel olarak görevimi yapmaya çalıştığım inancındayım. Bu olayın, komisyonun tutumuna rağmen peşini bırakmadım; şikâyetçi oldum, başvurularda bulundum ve bir bakıma, kısmen de olsa sonuç alındı.

Elbette ki, sizin ima ettiğinizi anlıyorum. O konuşmamda da, daha önce bir vesileyle de söylemiştim, bu Yüce Meclisin her komisyonuna, her sıfattaki insanın gelip bilgi verme sorumluluğu var, hem ciheti askeriyeden hem de sivil bürokrasiden ve her kesimden insan o anlayışı bulduğu zaman, Türkiye Cumhuriyetini, tam demokratik ve hukuk devleti yapacağımız inancımı belirtmiştim efendim.

Size, sanıyorum, yeterli açıklamada bulundum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, Sayın Komisyon?..

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın konuşmacı, komisyonun, görevini yeterince yerine getiremediği iddiasında bulunmuştur; buna katılmamız mümkün değildir. Özellikle, pek çok sayıda bürokratı, bakanı ve kamu görevlisini de yalan söylemekle itham etmiştir. Bir şeyin yalan olduğunu ispat edebilmek için, en azından, doğrusunu bilmek gerekir. Merak ediyorum, acaba, bunun doğrusu nedir? Gelen bürokratlar, Sayın Ergül'ün kafasındaki, istediği şekildeki cevabı vermediği için mi yalan söylemiş oluyor?! Böyle bir mantık olabilir mi?! Gelen kişiler, eğer, Sayın Ergül'ün dediği, istediği yönde ifade verseydi, doğru mu söylemiş olacaklardı? Belgeyi bekliyorum.

Bakınız, komisyon çalışmalarında öyle bir durum oldu ki -ben, bütün komisyon üyesi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum- görüşüyoruz, devrisi gün, bütün bilgiler, en gizli bilgiler basına sızıyor. Sayın Ergül'ün, burada, kürsüde okumaktan imtina ettiği devlet güvenlik mahkemesi kararı, maşallah, çarşaf çarşaf bütün gazetelerde yer almıştır. Burada, gizli olduğu için, okumaktan imtina etmiştir. Nasıl gizlilikse?! Artı, bir de, gizli olmayan belge var -onu, gazeteden buldurup getirtmeye çalışıyorum, eğer, görüşmeler bitinceye kadar, danışmanım yetiştirebilirse- PTT Genel Müdürlüğünün Telsim'e yazdığı bir yazı, gizli değildir; ama, patates baskıyla üzerine "gizli" yazılmıştır; gazetenin birinci sayfasından "gizli belge verildi" diye ilan edilmiştir. Tabiî, komisyondaki 9 arkadaşın 8'i bu duruma tepki gösterince, ondan sonra, komisyondan bilgi sızması durmuştur.

Şunu söylemek istiyorum: Gelen bütün bürokrat arkadaşlarımız, bakanlarımız, ellerindeki bilgiler oranında, komisyonumuza bilgi vermişlerdir. Komisyonumuz başarılı bir çalışma yapmıştır.

Her şeyden önce, buradaki iddiaların bir kısmına katılmak mümkün değil. Hukuk devleti diyoruz... Hukuk devletinde, hukukun çiğnendiğinin, kanunun çiğnendiğinin ortaya konulabilmesi için, telefonların dinlenmesiyle ilgili bir düzenleme olması lazım.

Komisyon çalışmalarının -bana göre- çıkardığı en önemli sonuç: Telefonların dinlenmesiyle ilgili en küçük bir kanunî düzenleme yoktur. Bu kanunî düzenlemenin, acilen, Meclis tarafından yapılması gereklidir. Yani, telefonu dinliyorsunuz; bunun cezası yok. O zaman, siz, neyin çiğnendiğinin iddiasındasınız?

Kaldı ki, bu arada yapılan bir seminerde gördük ki, Almanya'daki mahkemeler, bir tek emirle 8 bin İranlının dinlendiği, toplu dinleme emri veriyor. Seminer, yine, 8 bin İranlının dinlendiğini ve bir gece kulübünü bombalama eyleminin faillerinin ortaya çıkarıldığını ortaya koyuyor.

Gelişmiş ülkelerde de, gerekirse, emniyet, bilgi toplamak için, belge toplamak için, zehap derecesinde -yani, gözünün üzerinde kaşın var gibi- bir şüpheyle bile telefonları dinleyebilir; ancak, bunu, mahkemede delil olarak sunamaz; mahkeme kararı alırsa dinleme hususunda, delil olarak sunabilir.

Onun için, arkadaşımızın, bütün kamu görevlilerini, bu konuda hizmet verenleri yalan söylemekle itham etmesini kınıyorum ve bunu, Parlamentoda hitap açısından, uslup açısından da çok yanlış buluyorum.

Doğrudur; arkadaşımızın, devletle problemi olabilir; arzu ettiği bazı gruplara daha geniş davranma imkânı sağlayabilir. Bana göre en önemli hak, yaşama hakkıdır. Yaşama hakkını ortadan kaldıran, terörizme çanak tutan gruplar -doğrudur- rahat davranamayabilirler; eh, yaşama hakkını ortadan kaldıranlara da, hukuk devletinin, buyurun, hukuk sizin diyecek hali yok...

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, arkadaşımız Komisyon adına mı konuştu?

BAŞKAN – Evet, Komisyon adına konuştu.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – O zaman, ben, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN – Efendim, buyurun; ama, bu saatte, lütfen, kısa rica edeyim.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ben, bu belgelerin örneklerini isterse arkadaşıma da göndereyim. Komisyon zabıtları da burada. "Cep telefonlarını dinlemeyle ilgili düzenimiz yok, dinlemiyoruz" diyen emniyet görevlilerinin ifadeleri de komisyon zabıtlarında var. Burada, cep telefonlarının dinlenmesiyle ilgili, Adalet Bakanlığı tarafından bize gönderilen mahkeme kararları var. Bu çelişkidir; bunlardan biri yalandır...

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Hayır... Şimdi...

BAŞKAN – Efendim, lütfen... Karşılıklı konuşma imkânımız yok.

Buyurun Sayın Ergül.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Ben, mahkeme kararına saygı duyuyorum, mahkeme kararı doğrudur, kabul ediyorum; "dinlemiyoruz" diyen o emniyet görevlisinin ifadesi yalandır; bu bir...

Benim devletle problemim yok. Senin kafandaki devlet, sevgili arkadaşım, faşist devlet, hukuk olmayan devletse, benim o devletle problemim var. Benim, çağdaş, demokratik hukukla hiçbir problemim yok. Benim ve arkadaşlarımın, Partimin, görevini hukuka uygun yapan güvenlik güçleriyle hiçbir problemi yok. Biz, görevini hukuka uygun yapan, bu ülkenin bütünlüğü için şehit olan ve canla başla çalışan, hukuka uygun davranan güvenlik görevlilerinin arkasındayız. Biz, hukuksuzluğun karşısındayız. Bu da böyle biline; iki...

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, bir kere, bu mantığı anlamak mümkün değil. Mahkeme kararının olması demek, şu telefonları dinleyin demek, o cihazların varlığına delalet midir? Yani, nasıl mantıktır bu? Olabilir; mahkeme bir karar alabilir; ama, bunu teknik olarak uygulama imkânı bulamazsınız. Zaten, Emniyet Genel Müdürlüğü, devlet güvenlik mahkemesine başvururken, bize bu cihazları kurma imkânı verin, biz de bu kararları yerine getirelim diyor. Burada yalan söylenilen bir durum yok; ama, arkadaşımız bir şeyi anlamamakta ısrar ediyor...

Arkadaşımızın, o "faşist" kelimesini de kendisine iade ediyorum...

AYHAN FIRAT (Malatya) – Söz almadan konuşma imkânı var mı Sayın Başkan?

NİHAT MATKAP (Hatay) – Tanımlama yapıyor...

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Bizim bahsettiğimiz, yaşama hakkını ortadan kaldıran terör gruplarının, kalkıp da, istediği gibi at oynatacağı ortama imkân vermemektir.

Teşekkür ederim.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Allah selamet versin!.. Allah akıl fikir versin!..

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Amin!.. Size de...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ünal Erkan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ÜNAL ERKAN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan, telefon dinlemeleriyle ilgili komisyon çalışmaları hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Bilindiği gibi, geçen yıl, özellikle polis teşkilatı işaret edilmek suretiyle, polis teşkilatının, her istediği kimsenin, her istediği kuruluşun telefonunu dinleme imkânı elde ettiğini ve burada da kalmayıp, iddiadan öte, gerçekmiş gibi, polisin, herkesin telefonunu dinlediği; herkesin telefonunu dinleme eylemini bir alışkanlık haline getirdiği anlamına varacak iddialar ortaya atılmış ve bu konuda, 20 sayın milletvekilinin, bu söylentilerin peşinden, günlük bir gazetemizde yayımlanan yazı üzerine, bir Meclis araştırması açılması isteği Yüce Meclise geldikten sonra, Yüce Meclis, bu konuda araştırma komisyonu kurulmasına karar vermiştir.

Komisyon çalışmalarına geçmeden önce, neden, polis hedef gösteriliyor diye düşünmemiz gerektiğini değerlendiriyorum. Telefon dinlemesini sadece polis mi yapar? Telefon dinlemelerini güvenlik kuvvetleri yapar ve elbette, yasal çerçeve içerisinde yapmalıdır; ama, telefon dinlemelerini, yabancılardan tutun, muhtelif avantajları kendisi için sağlamak isteyen veya istihbarat ihtiyacını karşılamak isteyen kimseler de yapabilir. Polis teşkilatı, telefon santrallarının başında oturmuyor. Güvenlik kuvvetleri deyince sadece polis kastedilmemiş olmalıdır. O halde, evirip çevirip, polis herkesin telefonunu dinliyor diye, polisin, toplum üzerindeki itibarını, istemeyerek bile olsa sarsmanın arayışı neden? Bir defa, bence, meseleye önce buradan bakmak lazım. Elbette, Türkiye'de, telefonlar, yasal çerçeve içerisinde, bir yasal hizmetin ifası için dinlenebilmeli. Elbette, bunun dışında, görevlilerce şu veya bu nedenle telefonlar dinlenmemelidir.

Komisyona, polis teşkilatıyla ilgili, "münhasıran polis teşkilatı, yasadışı yollardan telefon dinliyor" iddiası, kamuoyunda, elbette, büyük ölçüde tasvip görmemiştir; ama, bu iddia, bu haksız iddia, kamuoyunu tedirgin etmiştir. İnsanlarımız, telefonla, belki şurada oturan, şu Yüce Mecliste bulunan sayın milletvekilleri bile bu söylentilerin etkisiyle "acaba, benim telefonum da mı dinleniyor" diye bir endişe içerisinde, şu haberleşme özgürlüğünden, parasını ödediği telefonlarını kullanırken, bu telefonlardan gereği gibi yararlanamamaktadır. O halde, mesele, vatandaşı rahatsız etme meselesi midir?.. Mesele, polis teşkilatının itibarına gölge düşürme meselesi midir; yoksa, telefon dinleme işini, içerisinde eksiği noksanı varsa, eksiği noksanı da tamamlanarak, daha sağlıklı bir yasal çerçeve içerisinde dinlenilmesini mi mümkün kılmaktır, haberleşme özgürlüğüne şöyle veya böyle zarar verilmesini mi önlemektir?..

Değerli milletvekilleri, komisyona gelen bu konu, başlangıçta, çalışma tarzını tespit, kapsamını tespit bakımından ciddî tartışmalara neden olmuştur. Elbette, bütün komisyon üyelerinin aynı görüşte olması söz konusu değildir. Komisyon, bir iddiayı inceleyecek. İddia nedir; polis teşkilatı, devlet güvenlik mahkemesinden bir karar almıştır, bu karara göre herkesin telefonunu dinliyor... Kamuoyuna, ısrarla, bu bilgiler, basın yayın organları araçlarıyla sürekli yansıtıldı. Peki, biz, komisyonu niye kurduk; bu iddia doğru mudur, değil midir onu inceleyeceğiz. Onu incelemeden, hergün, basına, televizyonlara, telefonların polis tarafından dinlenildiği, hem de lâyüsel, istenilenin telefonunun, bu kararlara dayalı olarak dinlenildiği bilgileri yansıtıldı. Böyle bir şey yok. Böyle bir şey varsa gereğini yapalım; böyle bir şey yok...

Polis teşkilatı, elbette, teknik dinlemeyi, diğer güvenlik birimleri gibi -dünyanın her yerinde olduğu gibi- istihbaratın bir aracı olarak kullanacaktır. Bunu kullanırken, elbette yasaların çizgisinin dışına da çıkmayacaktır; ancak, cep telefonlarının devreye girmesinden sonra, sistem, yasal çerçeve içerisinde, cep telefonlarının hizmet gereği dinlenmesi ihtiyacını ortaya koyduğunda, dinlemeye imkân verecek bir yapıda değil. Yani, telefon santrallarının cep telefonlarına yönelik olanlarını, dinleme ihtiyacını hissettiğinizde, mahkeme kararı alsanız dahi, polis teşkilatı için böyle bir imkân olmadığından, bu imkân yaratılmalı ve tevdi olunan görevleri polis ifa ederken, bu imkânlardan yararlanıp, aldığı bilgilerle, hizmetini daha verimli hale getirmeli ve bu bilgileri değerlendirerek, emniyet ve asayiş hizmetlerini daha sağlıklı biçimde yürütmeli.

Telefon dinleme ihtiyacı söz konusu olduğunda, bu ihtiyacı gidermek için, Emniyet Genel Müdürlüğü, devlet güvenlik mahkemesine, santrallara, dinleme imkânı verecek bir teknik donanımın monte edilmesi -aldığı teknik bilgiler çerçevesinde- bu amaca yönelik bir tekniğin ithal edilmesi isteğini havi bir yazı gönderiyor. Zaten, cep telefonlarını dinleme imkânı olsa, böyle bir talep, devlet güvenlik mahkemeleri başsavcılığından istenmez. Böyle bir imkân yok ki, böyle bir teknik ihtiyaç giderilsin ve santrallara monte edildiğinde, mahkeme kararları alınarak teknik dinleme yapılabilinsin. Devlet güvenlik mahkemesi başsavcılığı, devlet güvenlik mahkemesi hâkimliğinden bu konuda karar alıyor; ancak, Emniyet Genel Müdürlüğü, bütçe imkânlarıyla bu teknik imkânı ithal edebilme şansını elde edemiyor ve böylece, devlet güvenlik mahkemesinin kararına rağmen, telefonların dinlenmesine imkân verecek aygıtın ithali söz konusu olmadığı için, başlangıca dönülüyor, yine, telefonları dinleme imkânı olmuyor.

Bu, bir gerçek; bunu, biz kendiliğimizden söylemiyoruz, komisyon, oturdu, bu konuda çalışma yaptı. Komisyon, bakanlıklardan bilgi aldı, ilgili kamu kuruluşlarından bilgi aldı, Telekomdan bilgi aldı ve özel telefon kuruluşlarının yetkililerinden bir bir bilgi aldı. Hiçbir yetkili, hiçbir ilgili "polis teşkilatı, cep telefonlarını dinlemek için, böyle bir imkâna kavuştu ve bu imkân getirilip santrallara monte edildi" demedi.

Şimdi, bunlar yalan mı söylemiş oldu? Burada olmayan insanları, doğru söyledikleri için, yalancılıkla itham etmenin insafla bağdaşır bir tarafı var mı? Eğer böyle bir aygıt santrallara monte edildiyse, tabiî, o zaman, yalan söylediler der, gereğini yapardık. Mahkeme kararları var; doğru, biraz evvel, Sayın Komisyon Başkanvekili de söyledi. Mahkeme kararları var da, bu mahkeme kararlarına dayalı olarak, cep telefonlarının, polis tarafından dinlendiğini ifade edecek bir bilgi var mı; böyle bir bilgi yok; varsa, o zaman, sizin söylediğiniz doğru olur. O halde, komisyona verilen bilgileri, aksinin ispatı mümkün olmadığı için doğru kabul etmek mecburiyetindeyiz.

Oraya gelen her yetkili, şahsî kanaatim o ki, bildiğini, gerçeği, hiç kimseden talimat da almadan açık açık söylediler. Üniversite hocaları oraya geldi, cep telefonları nasıl dinlenilir, diğer telefonlar nasıl dinlenilir gayet güzel bilgi verdiler. Şu olursa dinlenilir... Bu olursa dinlenilir... Şöyle olursa dinlenildiği tespit edilir... Hiç çekinmeden bu bilgileri verdiler; ama, bunlar teorik bilgi. Fiiliyatta, polis teşkilatının ilgili birimlerinin, komisyonun yapmış olduğu araştırma sonunda, cep telefonlarını dinlemediği, dinleyemediği ortaya çıktı.

2 Numaralı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin, bu teknik donanıma izin veren kararı iptal edildi; doğru. Bir mahkeme, karar vermiştir; bir mahkeme, kaldırmıştır. Bize, bu kararlara saygı duymaktan başka bir şey düşmez; ancak, şu anda, güvenlik kuvvetlerinin, özellikle polis teşkilatının yürütmekte olduğu hizmet açısından ve kamuoyunun, telefonlarının dinlenildiğine dair söylentilerden rahatsız oluşu itibariyle, meseleyi, daha sağlıklı bir biçimde, ülke menfaatları çerçevesinde ele almak gereği var.

Türkiye, otuz yıldır terörle mücadele ediyor. Türkiye, bu mücadelede onbinlerce şehit verdi. Onbinlerce vatandaşımızın, güvenlik görevlilerinin uzuv kayıplarını, sakat kalışlarını hepimiz biliyoruz. Bu mücadelenin ekonomik maliyeti de ayrı ele alınması gereken bir husus. Terörle mücadele devam ediyor, devletin etkinliği giderek artsa da devam ediyor. Organize suçlar, giderek, klasik metotlarla, onbeş yirmi yıl öncesinin metotlarıyla deşifre edilme noktasının dışına taştı. Hatta, bazı bireysel suçlarda bile yeni metotlara, yöntemlere ihtiyaç var.

Güvenlik birimleri ve elbette polis teşkilatı, bu adaptasyonu gerektiren bünye içi çalışmalarını, teknolojik imkânlarının geliştirilmesi konusundaki çalışmalarını yapıyor; ama, biraz evvel de arza çalıştığım gibi, bugün, cep telefonlarını, terör örgütünün militanları, suç ve organize suç odakları, nasıl olsa polis bunları dinleyemiyor diye, oldukça rahat bir biçimde kullanıyor ve onlar suç işlemeye devam ederken, kamu vicdanı yara alıyor. O telefonları, yasaların verdiği imkân çerçevesinde dinleyebilecek organizasyonu yapabilmiş olsaydık, suç işleyenlerin, toplumun içinde, ellerini kollarını sallayarak gezme imkânları belki olmayacaktı.

O halde, peşinen, telefonları polis dinliyor, telefonları falan dinliyor konusunu bir kenara koyalım. Tekrar arz ediyorum, yasal olmayan yollardan, tabiî ki, dinlenmemeli; ama, aslı, bir tarafa bırakıyoruz_ Anayasamıza 22 nci madde hükmü koyulurken, elbette, haberleşme özgürlüğü esas olarak alınmış; ama, bu özgürlüğe istisna getirilmiş. Niye istisna getirilmiş; toplum menfaatı için istisna getirilmiş. Güvenlik kuvvetlerinin çalışmaları da, elbette, toplum menfaatı itibarıyla değerlendirildiğinde, çok gerekli olarak karşımıza çıkacaktır.

Bu bakımdan, önümüzdeki günler için, önümüzdeki dönem için, güvenlik birimlerinin tek tek ihtiyaçlarını değerlendirmeden, şahsî kanaatim o ki, ilgili santrallara, gerekli teknoloji ne ise o transfer edilmeli ve güvenlik birimleri, yasaların kendilerine tevdi ettiği görevleri ifa ederken, özellikle suçluların yakalanması ve suçun aydınlanması konusunda telefon dinleme ihtiyacını giderebilmeleri bakımından, bir an evvel bu çalışma bitirilmeli; suçlular, elini kolunu sallayarak gezmemeli, cep telefonlarından yararlanarak toplumun sıkıntılarını büyütmemelidirler.

Bu teknoloji ithal edildiğinde, herkes otursun telefon mu dinlesin; hayır. Meri mevzuat, bugüne kadar sağlıklı biçimde yürümüştür. Aksi iddialar vardır; ispat edilirse, suçlusu cezalandırılır. İşte, bugün, Komisyonun kurulduğu günkü Hükümet işbaşında değildir. Eğer, güvenlik birimleri veya başkaca kimseler, kanunları ihlal ederek haberleşme özgürlüğüne müdahale ediyorlarsa, bir anlamda, Anayasayı ihlal ediyorlarsa, Anayasanın 22 nci maddesini ihlal ediyorlarsa, gereği yapılsın. Bu, istisnadır; aslı, eğer gerekiyorsa, Anayasanın da öngördüğü istisna çerçevesinde, suç işleyenlerin, suç odaklarının, suç örgütlerinin dinlenilmesini, yasal çerçeve içerisinde süratle mümkün kılmaktır.

Demokrasiyi elbette hepimiz savunuyoruz, insan haklarını hepimiz savunuyoruz, özgürlükleri hepimiz savunuyoruz; ama, bu ve benzeri değerleri savunurken, toplumun düşmanı suç odaklarının rahat çalışabilme imkânına da süratle set vurmanın, set çekmenin yolunu aramalı ve bulmalıyız.

Teknik dinleme konusunda bir yasal boşluk olduğu benden önceki sayın konuşmacılar tarafından dile getirildi; doğru tabiî. Komisyon çalışmaları sırasında, bu konuda da, muhtelif ülkelerin, özellikle Batı ülkelerinin mevzuatlarını tetkik ettik, hepsinde, güvenlik birimlerine telefon dinleme imkânı veriliyor; o kadar ki, biraz evvel de belirtildiği gibi, bir şüphe söz konusu iken bile veriliyor. Burada amacımız, hizmete dönük teknik dinleme; yoksa, ister siyasî olsun ister başka olsun, özel çıkarlar için telefon dinleme zaten yasal değil ki... O, bizim konumuzun dışında. Yasa dışına çıkanın yakalanmasını mümkün kılacak organizasyon, otokontrol, cezalandırılması için yeterli değilse, yeni mevzuat getirilebilir.

Sayın milletvekilleri, bu arada, çok kısa olarak bir konuya daha değinmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL ERKAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen...

ÜNAL ERKAN (Devamla) – Komisyon çalışmaları sırasında, daha önceden, kamuoyuna, telefonlarının dinlendiği yolunda doğrudan veya dolaylı olarak bilgi yansıtanlarla -ister siyasetçi ister işadamı ister basın mensubu veya başka konumda olan kimseler olsun- ilgili olarak basın tarandı ve bu tarama sonunda, bu konuya ilişkin kimlerin beyanatları, açıklamaları, şikâyetleri, şüpheleri, tereddütleri var ise hepsine müracaat edildi; ancak, hiçbirinden, telefonlarının, gayri kanunî yollarla dinlendiğine dair, delil niteliğinde en ufacık bir bilgi veya buna yakın bir bilgi alınamadı. Şimdi, bu komisyon ne yapsın? Komisyona, 15 bin telefon dinleme dosyasını, zabıtlarını getirelim isteği oldu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL ERKAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım, izin verirseniz...

BAŞKAN – Buyurun.

ÜNAL ERKAN (Devamla) – Efendim, filan yerde kaç bin telefon dinlendiyse hepsinin dosyasını getireceğiz... Bizim işimiz bu mu?.. Biz, bir taraftan, güvenlik görevlileri, hizmetini yapabilsin ve bu imkândan, yasal olarak yararlansın, bunu hazırlayalım; bir taraftan da, suç işlemenin önüne geçelim dedik. Komisyon, bu konuda üzerine düşen görevi yapmıştır.

Ben, mevzuat boşluğunun süratle giderilmesi konusunu Yüce Meclisin takdirlerine sunarken, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erkan, teşekkür ediyorum.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Cengil; buyurun efendim.

RP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; İzmir Milletvekili Sabri Ergül ve 19 arkadaşının, polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/108) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmamın başında bir tespiti yapmakta fayda mülahaza ediyorum: Şu anda, Türkiye'de, psikolojik de olsa, insanların büyük bir kısmında, "telefonum dinleniyor" kanaati hâkim. Böyle bir şey var mıdır, yok mudur demiyorum; psikolojik de olsa, böyle bir şey söz konusu. Bunu, hiç kimsenin inkâr etmesi veyahut da görmezlikten gelmesi mümkün değil; görmezlikten gelsek bile, gerçek bu.

Bizim çok güzel bir deyişimiz var, bir sözümüz var: Şüyuu, vukuundan beter... Eğer, Türkiye'de, böyle bir şey, milletimiz arasında, halkımız arasında şuyuu nispetinde de olsa, yer etmişse, bu konu üzerinde özellikle durmamızda fayda var diye düşünüyorum.

Komisyon Başkanı burada değil; ama, komisyonda görev alan bir arkadaşı olarak ifade etmeliyim ki, Sabri Ergül Bey arkadaşımızın "Komisyon Başkanı çalışmalarımızı engelledi, çalışma imkânı vermedi" gibi birtakım ifadeleri oldu veyahut da "Komisyonda, Refah Partisi ve Doğru Yol milletvekilleri -o zaman Refahyol Hükümeti vardı- kalabalık olduğu için, çoğunlukta olduğu için yeterli araştırmayı yapamadık" gibi bir ifadesi oldu; bu açıklamasına katılmam mümkün değil.

Sayın arkadaşım, Komisyon tutanaklarını, raporlarını tekrar incelerse -aradan zaman geçti, unutmuş olabilir, ona bir şey diyemiyorum- görecektir ki, alınan kararlarda, Anavatan Partisine, Demokratik Sol Partiye mensup arkadaşlarımız da, o günkü iktidar partisi milletvekillerinin oy kullandığı yönde oy kullanmışlar ve o yönde kararlara katılmışlardır; yani, tabiri caizse, komisyonumuz ittifakla çalışmış, Sayın Sabri Ergül hariç olmak üzere, kararlarını da ittifakla almıştır.

Yalnız, burada bir husus var: Zannediyorum, arkadaşlarımız, önergeyi verirken, önergenin kapsamında kendileri yanlışlık yaptılar. Çünkü, biliyorsunuz, hepinizin malumu; araştırma komisyonları, İçtüzüğün araştırma komisyonlarına verdiği yetki dahilinde çalışırlar. Nedir o yetki; araştırmaya konu olan konuyu ancak araştırabilirler, onun dışına çıkmaları mümkün değil.

İkincisi, "birtakım bürokratlar yalan beyanda bulundular" dedi. Doğru mudur değil midir ona bir şey diyecek değilim; kendisi o kanaata varmışsa, o kanaatına saygı duyarım; ama, Komisyonun, bir yargılama komisyonu olmadığını kendisi de biliyor. Yani, o arkadaşlar gerçeğe muhalif beyanda bulunmuşlarsa, bizim, o anda onları yargılama gibi bir yetkimiz de maalesef yoktu, İçtüzüğe göre olamaz da zaten.

Bu açıklamayı yaptıktan sonra, araştırma önergesindeki iddialara geliyorum. Araştırma önergesinin hemen başında belirtilen konu nedir; işte "basınımızda ve özellikle güvenilir bir basın kuruluşumuzda bu konu yer aldı ve biz de bunun üzerine araştırma önergesi verdik" dedi arkadaşımız.

Araştırma önergesi şu hususları içeriyor: Birincisi; polis, Anayasaya ve yasalara aykırı olarak bütün telefonları dinliyor.

İkincisi; Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesinin vermiş olduğu 10 Ocak 1995 tarih ve 1995/5 D İş sayılı kararı, yasaya, Anayasaya ve hukuka uygun mudur, değil midir?

Üçüncüsü de; -ki, bu, önemli iddiaları- polis, elde ettiği bilgileri dilediği, istediği gibi kullanıyor.

Biraz önce konuşan arkadaşlarım da ifade ettiler; eğer, telefonlar dinleniyorsa, sadece polis dinlemiyor bu ülkede, başka dinleyen mekanizmalar da vardır. Hatta, çağımızda, şirketlerin bile, pazar payları için, pazar stratejilerini belirleyebilmek için karşı şirketlerin telefonlarını dinledikleri, sık sık okuduğumuz, duyduğumuz hususlardır. Bununla şunu ifade etmek istiyorum: Yani, bu işi sadece polise yıkmak, bu işin suçlusu polismiş gibi bir tutum içerisinde olmak veyahut da konuya bu zaviyeden yaklaşmak bence doğru değildir, hadiseyi de çözmez ve nitekim de çözmemiştir.

Netice itibariyle, Türk Telekom'dan, Telsim'den, Türkcell'den arkadaşlar çağırdık. Bu arkadaşlarımız, "Evet, devlet güvenlik mahkemesinden böyle bir karar geldi, 'telefonları dinleyebilmem için cihaz kurmama imkân verin, yardımcı olun' dediler; ama, şu anda Türkiye'deki teknoloji itibariyle, sahip olduğumuz imkânlar itibariyle, cep telefonlarının dinlenmesi mümkün değil; ama, kablolu telefonların dinlenmesi gayet basit, hangi telefonu dinlemeyi istiyorlarsa, karar getirdiklerinde, biz de, paralel bir girişle, o telefonun dinlenmesini sağladık, imkân verdik" şeklinde açıkça ifadede bulundular. Aşağı yukarı ifadeler bu minval üzereydi.

Emniyetten çağırdığımız arkadaşlar da bunu açıkça söylediler; yani, gizledikleri bir taraf yok. "Evet, biz de terörle mücadele ediyoruz, uyuşturucuyla mücadele ediyoruz, devletin güvenliği aleyhine suç işleyenler veyahut da işleyebileceklerle mücadele ediyoruz. Elbette ki, bunları önleyebilmek, birtakım olaylar olmadan önce, onun tedbirini alabilmek için -bütün dünyada da bu var- bu imkânı bize verin... Bu imkânı sağlamak üzere, hukukî yollara başvurduk, hukukî kararları çıkarttırdık; ama, netice olarak, şu anda böyle bir imkân olmadı, böyle bir tesisi kurma imkânı da yok; sadece kablolu telefonları dinleyebiliyoruz, dinlenebiliyor" ifadesinde bulundular.

Yani, altını çizmek gerekirse, Komisyonun ortaya koyduğu, daha doğrusu, dinlenenlerin verdiği ifadeler itibariyle, Polis Teşkilatı... Telefonları dinleyenler sadece Polis Teşkilatı da değil...

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Kim, kim?..

SITKI CENGİL (Devamla) – Kim olduğunu siz çok iyi biliyorsunuz, çok iyi biliyorsunuz; ama, siz, onların, kim olduklarını çok iyi bilmenize rağmen, acaba araştırma önergesini verirken, o, "kim" dediğiniz insanları da verdiğiniz önergenin içerisine almaya cesaret mi edemediniz diye, açıkça, içimden de geçiyor.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Araştırma önergemizde o var; Komisyonda kabul etmediniz!..

SITKI CENGİL (Devamla) – Araştırma önergeniz önümde; siz, araştırma önergenizi, o zaman, okumamışsınız; ama, siz, bu işi, sadece polise mal etmeye çalışırsanız...

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Polisin dışında kim dinliyor?!..

SITKI CENGİL (Devamla) – ...bu işi, sadece polisin üzerine yığarsanız, ne yapmış olursunuz; hadiseyi çözmüş olmazsınız değerli arkadaşım; siz, bunu çok iyi biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, durum böyle de olsa, Komisyonumuz çalışmaya başladıktan sonra, ne oldu; işte, Adalet Bakanlığı -ki, hakkını teslim etti, kendisine teşekkür ediyorum- Sayın Şevket Kazan zamanında, birtakım girişimler, çalışmalar, komisyonumuzun çalışmaları... Neticede, yine, Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 10 Nisanda vermiş olduğu karar itibariyle, diğer karar da ne oldu; ortadan kaldırılmış oldu ve böylece, Araştırma Komisyonunun da amacı, bir yerde -yani o kararı ortadan kaldırmazsa, o kararın hukuka aykırı olduğu iddia ediliyordu- yerine getirilmiş oldu.

Tabiî, konuşmamın başında şunu söyledim: Basında yer aldı ve bu, birtakım siyasîler tarafından da, özellikle, sık sık dile getirildi. Ben, zaman geçince, fazla zamanı da almamak için, o dosyayı da yanıma almadım, masanın üzerine bıraktım; orada, kimlerin iddiada bulunduğu...

Başta, iddiada bulunmak veyahut da böyle bir iddia vardır demek; doğru, olabilir... Değerli arkadaşlar, böyle bir iddiası olan, böyle bir şüphesi olan, elbette ki, bunu Meclise getirecek, elbette ki araştırma komisyonları teşkil edilecek, bunu araştıracak; ama, bunun bir başka veçhesi daha var; o da, iddiada bulunan insanların, delillerini objektif olarak ortaya koyabilmeleri gerekir. Ben, böyle bir iddiada bulunuyorum, iddia sahibi benim; müddei, iddiasını ispat edecek delili bulamıyor, elinde yok; onu da; yani, benim iddiamın delillerini de, araştırma komisyonu gitsin, bulsun demek; araştırma komisyonu başkanı gitsin, bulsun demek de, zannediyorum, doğru bir yaklaşım değildir.

Basın mensupları çağrıldı, bu konuda yazı yazan köşe yazarları çağrıldı, bu konuyu gazetelerde manşet yapan, haber yapan insanlar çağrıldı; bir kısmı, maalesef, Komisyona gelmedi, bir kısmı geldi "benim bu konuda herhangi ciddî bir delilim yok, sadece duyumlardan ibaret" dedi. Bu konuda, kendi iddiasına göre ve kendi verdiği ifadeye göre de, en somut delili, Sayın Yaşar Okuyan -kendisine göre diyorum, bana göre değil- ortaya koydu. Neydi Sayın Yaşar Okuyan'ın iddiası? "Efendim, telefonlarımız dinleniyor..." Evet; dinleniyor... Deliliniz nedir? Burada, komisyon raporlarında var... Delilim şudur: "Biz, değişik partilerden milletvekilleriyle temasa geçiyoruz ve sizin bir sıkıntınız varsa, halledelim veyahut da bizim partiden sıkıntısı olan, değişik yerlerle kontakt halinde olan milletvekilleriyle temasa geçiyoruz; sizin sıkıntılarınız varsa -aynen ifadeler bunlar- bu sıkıntıları, gelin, biz halledelim, bu sıkıntılarınızı biz çözelim diyoruz. Aradan birkaç gün geçiyor, bir bakıyoruz ki, bu arkadaşımız bizimle olan irtibatını kesmiş, başkaları devreye girmiş!.. Buradaki, mana şudur; demek ki, başkaları o sıkıntıyı daha fazla şekilde gidermişler veyahut da biz, bazı arkadaşlarımızla temasa geçiyoruz, sıkıntılarını gideriyoruz. Bunun da manası şudur; o arkadaşların sıkıntılarını başkalarından daha büyük ölçüde biz yerine getirmiş oluyoruz. Bu da, zannediyorum, değerli arkadaşlarımıza, değerli kamuoyumuza bir şeyi ima ediyor, bir çağrışım yapıyor. Bunun dışında, çağırdığımızda gelip bir söz söyleyen, ifadelerinde somut bir delil ortaya koyan olmadı."

Netice itibariyle şunu söylüyorum: Ben, Türkiye'de telefonlar dinlenmiyor demiyorum. Sözlerimin başında da söyledim, en azından, bütün halkımız, bu konuda psikolojik rahatsızlık içerisindedir. Bunu, şöyle veya böyle halletmemiz lazım.

Komisyonumuzun da neticede vardığı karar şu: Bu konudaki hukukî düzenleme yeterli değil. Hukukî düzenlemeyi yeterli hale getirmemiz lazım. Bu konuda konferanslar da dinlenildi, panellere de gidildi, bir çalışma da yapıldı; inşallah, hep beraber, elbirliğiyle, en kısa zamanda, bunu, Meclise getirir, yasalaştırırız.

Netice itibariyle, bu konuda ve diğer konularda şunları söylemek istiyorum: Türkiye'de, hukuk devleti ilkesi, her kurum ve kuruluş tarafından mutlaka ve mutlaka benimsenmelidir. Bunun altını çiziyorum; hukuk devleti ilkesi, her kurum ve kuruluş tarafından mutlaka ve mutlaka benimsenmelidir; bunu sağlayacak olan da değerli Parlamentodur. Değerli Parlamento veyahut da konuya muhatap olan herhangi bir kimse, bu konuda, bugün "bana dokunulmuyor" bahanesiyle "bana değmeyen yılan bin yaşasın" felsefesiyle hareket ederse, bu iş olmaz. Bunu, hep beraber düzeltmemiz lazım.

Temel insan hak ve hürriyetlerine uygun kanunî düzenlemeler, mutlaka yapılmalıdır. Kanunî düzenlemeler yapılırken, temel insan hak ve hürriyetleri, özgürlükleri önplana çıkarılmalıdır, öncelikli olarak görülmelidir. Hukuku değil, keyfîliği kendine prensip edinenlerden, hangi makam ve mevkide olursa olsun, rütbesi ne olursa olsun, mutlaka ve mutlaka hesap sorulmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cengil, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına başka söz talebi yok.

Kişisel söz talebi var...

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, Hükümetin de söz talebi var.

BAŞKAN – Hükümet adına Sayın Bakan, buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, 19.30'da bitirebilir miyiz?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Hükümetin konuşma süresi de zaten 20 dakika.

BAŞKAN – Efendim, tabiî, Hükümetin söz süresi de 20 dakikadır; ama, 20 dakikayı kullanma mecburiyeti olmadığını Sayın Bakan takdir buyururlar.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkanın 20 dakikadan sonra da söz hakkı verdiğine muttaliyiz, onu artık birlikte değerlendireceğiz.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Parlamentoda bütün siyasî parti gruplarının -farklılıklara rağmen- üzerinde ittifak ettikleri bir araştırma önergesini görüştük ve birçok husus aydınlığa kavuştu; bundan mutluluk duyuyorum.

Şu hususları biz de ifade etmek istiyoruz: Kamuoyunda, telefonların dinlenildiği konusunda zaman zaman yaygın kanaatler hâkim olmuştur; ama, bu yaygın kanaate rağmen hedef tespit etmek doğru bir şey değildir. Yani, telefon dinleme işine, güvenlik güçlerinin veya mutlaka, polisin yaptığı bir olay olarak bakmak yanlıştır ve nitekim, bu araştırma önergesinin sonucunda da, polisin böyle bir dinlemeyi yapacak teknik donanıma dahi sahip olmadığı konusu, bütün üyelerin ittifakla tespit ettikleri bir husus olmuştur.

Demokratik bir hukuk devletinde, bütün kamu görevlilerinin hukuka saygılı olması, hukukun içinde kalması esastır. Bunun dışında bir istisna kabul edilemez; yani, bu işin istisnası da yoktur. Dolayısıyla işte "devlet görevi sebebiyle dinlendi", "şu kamu menfaatiyle dinlendi" gibi bir mazeretin geçerliliği söz konusu olamaz. Bu hususta bütün siyasî partilerin ittifak ettiğini de görüyoruz. Bu kabil tereddüt ve endişeler karşısında, devletimizin güvenlik güçlerini veya başka güçlerini, devletimizin organizasyonlarını zayıf düşürücü beyan ve kanaatlerin sağlıklı olmadığını biz de ifade ediyoruz, gruplar adına konuşan bütün arkadaşlarımızın bu tespitinden memnuniyet duyuyoruz.

Diyelim ki, bilfarz, böyle bir dinleme bazı resmî görevliler tarafından yapıldı; bu, onun şahsını bağlar; yani, o, bir organizasyonu, bir teşkilatı, devleti ve güvenlik güçlerini bağlayıcı bir hadise değildir; çünkü, bu bir suçtur, kanunsuz bir işlemdir ve eylemdir; ancak, onu yapanı bağlayan bir hadisedir.

Bence, bu araştırmada meydana çıkan asıl iki husus var; bunlardan biri, güvenlik güçlerimizin gerekli donanıma sahip olmadığı... Bugün, birçok suç örgütü, suç failleri, dünyanın gelişmiş bütün teknolojisinden, bilgisayar ağlarından, iletişim imkânlarından istifade ederken, devletimizin güvenlik güçlerinin bundan yoksun kalmasının eksikliğini hep birlikte tespit etmiş olduk; bunun giderilmesi lazım geldiği hususunu da, böylece, burada ifade ediyoruz.

Diğer bir husus da, yine, bu dinlemenin, güvenlik güçlerinin olayları ortaya çıkarması için bir zaruret olduğu, suç örgütlerini bulmak için bir zaruret olduğu hususundaki bütün konuşmacıların tespiti; ama, bunun hukukî altyapısının da bulunmadığıdır.

Muhterem milletvekilleri, örgütlü suçlar için, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığının müştereken yaptığı bir çalışma sonucu, örgütlü suçlarla mücadele babında bir kanun taslağı, yakında Yüce Parlamentonun huzurunda olacaktır. Tabiî ki, onu birlikte değerlendireceğiz. Hele böyle bir Komisyonun çalışmış olması, böyle Komisyonda çalışmış olan milletvekillerinin bu meseledeki bilgileri, o taslağın kanunlaşması hususunda, o kanun taslağında yapılacak değişiklikler hususunda Parlamento için büyük bir imkân olmuştur, büyük bir tecrübe olmuştur; mutlaka, ondan istifade edilecektir.

Bunun dışında da, güvenlik güçlerinin görüşmelerin içine girmesi, buna girebilmesi için de hukukî bir çalışma yapıldığını, bugün, burada öğrendim, burada tespit ettim. Adalet Bakanlığı olarak, o çalışmayı da tespit edip, bulup, değerlendirme yoluna gidileceğini ve gideceğimizi ifade etmek istiyorum.

Sonuç olarak, bu araştırmanın büyük faydası olduğu kanaatindeyim; çünkü, şu söylediğim hususlar, bu Parlamentoda tespit edilmiş ve bütün siyasî partilerle de, bu eksiklikler görülmüştür.

Ben, araştırma önergesinde, gayret eden arkadaşlara teşekkür ediyorum ve Yüce Parlamentoya saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Yılmazyıldız, söz talebiniz var, değil mi efendim?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şahsı adına Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla kurulan (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Komisyonumuz, 27 Şubat 1997 tarihinde faaliyetine başlamış, 29.6.1997 tarihinde faaliyetlerini tamamlamıştır. Başkanvekilliğini yaptığım araştırma komisyonu, dört aylık süre sonunda, çalışmalarını başarıyla sonuçlandırmıştır. Komisyonda, Türk Telekom Anonim Şirketinden genel müdür, daire başkanı ve uzman kişilerle; Telsim, Türkcell, Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileriyle ve ODTÜ'den bir uzmanla görüşmeler yapılmıştır. Basında yer alan çeşitli beyanatları nedeniyle, görüşlerine yazılı veya sözlü başvurulmak istenen, elindeki mevcut belge ve bilgileri Komisyonumuza vermesi istenen Sayın Mesut Yılmaz, Sayın Ertuğrul Özkök, Sayın Yalım Erez, Sayın Deniz Baykal, Sayın Mehmet Ağar, Sayın Veysel Atasoy, Sayın İrfan Köksalan, Sayın Mehmet Köstepen, Komisyonumuza yazılı ve sözlü herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Sayın Bülent Ecevit ise, Komisyon Başkanımıza, elinde konuyla ilgili herhangi bir belge olmadığını ifade etmiştir.

Sayın Okuyan ise, sadece, ev telefonunun dinlenmesine ilişkin bazı kuşkularını dile getirmiş; ancak, bir belge sunmamıştır.

Bunları niye söylüyorum; basında, işte, telefonlarım dinleniyor, telefonlarım dinleniyor diye böyle bir hava estirildi... Doğal olarak, Parlamento üyesi bir arkadaşımız da bu konuları ciddîye alarak, endişelerini dile getirerek ve hukuk devletinde olması gereken ilkeleri önplana koyarak, bu konuyu araştıralım diyor; ama, daha sonra "Komisyona gelin; bilgi verin, elinizdeki belgeleri verin" dediğimizde, tık yok!.. Yani, bazı şeyleri siyasî şova dönüştürürseniz...

Komisyonun çalıştığı dönemde muhalefet olanlar, bugün iktidardalar!.. Şimdi, merak ediyorum, Sayın Yılmaz diyordu ki "telefonlarım dinleniyor." Refah Partisinden bir arkadaşımız, Sayın Ersönmez Yarbay -gazete kupürü burada- tekrar bunu bir soru önergesiyle dile getirmiş ve diyor ki "telefonlarınız dinleniyordu, ne yaptınız; dört aydır soruma cevap alamadım." İşte, bu, ciddiyetsizliktir, samimiyetsizliktir; bir gün muhalefette olabilirsiniz; ama, iktidara geldiğinizde, o dediklerinizin altında kalırsınız.

Benden önce konuşan arkadaşlarımızdan, özellikle Sayın Ergül'ün birçok görüşüne katılamıyorum; komisyondaki kararlar -bütün önerilerini getirmiştir; en azından 9 kişinin 8'i- o günkü muhalefette olan arkadaşlarımızın da iştirakiyle alınmıştır. Dolayısıyla, DYP'li ve RP'li üyeler gereğini yapmadı demek, biraz abesle iştigaldir. O kararlarda, Anavatan Partisi de, Demokratik Sol Parti de vardır; ama, bir şey vardır; arkadaşımızın düşüncelerini doğrulayan veya onun arzusu yönünde, ulaşmak istediği sonuca ulaştıracak bilgiler, belgeler gelmemiştir. Gelseydi, tabiî ki, üzerine giderdik; yani, bir yerde, kanunsuz, hukuksuz bir şey varsa, milletvekilleri olarak bunun üzerine gitmek bizim görevimizdir; bu konuda hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü hepimizin arzu ettiği bir şey; ama, bir şey var; kanunsuz ceza olmaz. Bu komisyon çalışmaları bir şey ispat etti ki, telefonları dinlemekle ilgili herhangi bir kanun yok. Dinliyorsunuz, belki zorlama yorumlarla bir şeye bağlayabilirsiniz.

İşte, bana göre, komisyon raporumuzun sonuç kısmında da yer aldığı üzere, telefonların dinlenildiğine dair şikâyetler tespit edilmiştir; ancak, bunları ispat edecek bilgi ve belgeler ortaya konulamamıştır; ama, en önemlisi, komisyon raporunda yer alan, sonuç kısmında yer alan, bu konudaki yasal düzenlemelerin, mutlaka ve mutlaka yapılması lazımdır; çünkü, Anayasanın 20 nci maddesi "özel hayatın gizliliğini, yetkili organlar elleriyle belirler" diyor; yani "özel hayatın gizliliği esastır" diyor; ama, hangi durumlarda kısıtlanacağı çok açık tanımlanamamıştır.

Bu arada, komisyon çalışmalarımız sırasında, İstanbul'da çok güzel bir panel oldu; konunun yetkilileri, Profesör Dönmezer, Profesör Yenisey gibi, çok önemli, alanında uzman kişiler katıldılar. Bize, alt komisyon çalışmalarımızda da yol göstermişlerdi. Bakınız, şu kadarını söyleyeyim; orada, Alman ve Amerikan hukukundaki birçok uygulamalara yer veriyor; bir önleme dinlemesi, bir de, suçun ispatı yönündeki dinlemeyle ilgili "adlî dinleme" denilen iki tane ayırım yapıyor. Önleme dinlemesi için, çoğu zaman, mahkeme kararına bile gerek duymuyor. Bir konuşmacı, bu konuda şöyle diyor: "Şimdi, önleme dinlemesi ve adlî dinleme ayırımını yaparak konuşmamı bitirmek istiyorum. Bu, şu saate kadar, hep ceza muhakemesi hukuku amacıyla, suç için dinleme gündeme getirildi; fakat, bunun dışında, bir de, suç işlenmeden evvel, ülkedeki büyük tehlikeleri sezmek amacıyla genel dinlemeler yapılması da gündemdedir. Bu konuda pek fazla ayrıntı verilmedi. Almanya'da, 28.10.1994 tarihinde yürürlüğe giren .... adı altındaki; yani, suçla mücadele kanunu adını verebileceğimiz bir kanunla, Anayasanın 10 uncu maddesi değiştirildi. Alman Anayasasının 10 uncu maddesinde, bu tür gizli dinlemelerin, önleme dinlemelerinden elde edilen bilgilerin delil olarak kovuşturma makamlarına verilebileceği kabul edildi. O zamana kadar, önleme dinlemesini gizli istihbarat örgütleri yapıyordu; fakat, bunlar, hukuk hayatına çıkmayan bilgiler olarak değerlendiriliyordu.

Bu yönetmeliğe göre, resmî makamların polise nasıl yardım edecekleri, santralları nasıl düzenleyecekleri vesaire hepsi yer alıyor ve şimdi, en sonunda, önleme dinlemesi bakımından Amerika'dan bir örnek vererek bitiriyorum. Bu da, 1978 tarihli Foreign İntelligence Surveillance Act Kanunu. 1978 yılında çıkarılan bu Kanuna göre, önleme dinlemelerinde hâkim kararı aranmayacağı hükme bağlanmıştır. Buradaki amaç, bir hava tahmin raporu hazırlanması gibidir. Ülkedeki bütün telefonlar, vesaire dinlenerek, izlenerek büyük tehlikelerin hareket yönleri sezilmeye çalışılmaktadır ve bilgilerin tamamen gizli kalması, hiç açığa çıkmaması da yasada düzenlenmiştir.

Bu doğrultuda olarak, 23 Nisan 1997 tarihli Reht Dergisinden bir alıntı yapıyorum. Burada, 8 bin telefonun Almanya'da dinlenildiği söyleniyor. Alman polisi 8 bin telefonu dinlemiş...

İran'da, malum bir cinayet işlendi ve arkasından da büyük bir akis uyandıran karar verildi. O kararın hazırlanması aşamasında 8 bin kişinin telefonları dinlenmiş; fakat, tek tek şu kişi, şu kişi değil, insan grupları dinleniyor. Şüphe elde etmek için, ileride delil elde etmek için bu tür dinlemelerin yapıldığını kabul ediyoruz. Fishing expiration yapıyor."

Benim burada amacım, herkesin telefonları dinlensin diye bir şey değil. Dünyada teknoloji hızla gelişmekte ve bugün, artık "internet" dediğimiz olay var, faks var, şu anda 50 küsur uyduyla, herkesin, dağın başından da direkt olarak dünyanın her tarafıyla haberleşebileceği bir sistem kuruluyor.

İşte, bütün bunları dikkate aldığınızda, siz, hâlâ, işte, efendim, bunları dinleyecek teknolojiyi kurmayın; ne bileyim, bu yöndeki telefonları dinlemek için istenilen bir talebi de, herkesin telefonlarını dinliyormuş gibi yorumlamak, biraz insafla bağdaşmıyor. Bakınız, gelişmiş ülkeler bile, bunu...

Kaldı ki, bundan, Türk Hükümeti de nasibini almış. Örneğin, Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı, elçiliğimizin telefonlarını dinlemiş. Amaç, elçiliğe telefon eden bir kişinin PKK ile ilgili gizli bilgiler vermesi ve bunun ortaya çıkarılması. Neticede, bu bilgi veren kişi, Alman Devletine ait bazı sırları da vermiş ve bu kişi hakkında casusluktan dolayı bir ceza davası açılmış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – 1-2 dakika rica edeyim Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, lütfen tamamlayın.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Tamamlıyorum.

Bunun delil bant kayıtları, yani, Türk vatandaşının Almanya'daki elçiliğimizle yaptığı konuşmasına ait bu bant kayıtlarının delil olabileceğini mahkeme kabul etmiş. Gerekçesinde "Bir elçilik telefonlarının dinlenemeyeceği konusunda Viyana Sözleşmesinde hüküm vardır; fakat, dinlenen konuşma, kişiye ait konuşmadır; yoksa, elçilik konuşmaları için dava açılamıyor" diyor.

Yani, görüyorsunuz; gelişmiş ülkelerde, bırakın normal vatandaşın, elçiliklerin bile telefonları dinlenebilirken, hâlâ, suç örgütlerinin önleme dinlemesi amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü veya bir başka resmî kurum tarafından telefonlarının dinlenmesi hususunda yapılan çalışmalardan niye endişe duyuyoruz? Biz, kendi örgütlerimize, Emniyet Genel Müdürlüğümüze niye güvenmiyoruz; onu anlayamıyorum.

Kaldı ki, buradaki ifadelerden, Emniyet Genel Müdürlüğünün, cep telefonlarını dinleyemediği anlaşılmıştır. Ben, buradan bir şey öneriyorum: Emniyet Genel Müdürlüğünün de bu telefonları dinleyebilmesi için gerekli teknik altyapıya kavuşturulması lazımdır.

Bakınız, bunu, Almanya, gerekiyorsa elçilikleri, gerekiyorsa 8 bin kişilik, İranlı denen bir kitleyi dinlemek için bile kullanabiliyorsa; herhalde, Almanya'dan çok daha fazla teröre bulaşan, çok daha fazla dış destekli insan yaşamını tehlikeye atan, çok sayıda terör örgütüne hedef olan bir ülke olan Türkiye'nin, bu yeteneğe, bizim örgütlerimizi, bizim Emniyet Genel Müdürlüğümüzü kavuşturmaması veyahut bu konuda gerekli girişimleri yapmaması gibi bir davranışı anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla, öncelikle, bu dinlemelerin yasal bir çerçeveye kavuşturulması gerektiği, acilen Meclis tarafından ilgili yasaların çıkarılması gerektiği kanaatindeyim.

Bu konuda ülkemizin korunması için canla başla görev yapan bütün emniyet mensuplarını, ülkemizin kalkınması için görev yapan bütün kamu görevlilerini, değerli bakanlarımızı, en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, teşekkür ediyorum.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – İlyas Bey, bu konuyu, yine de, bir kere daha düşün...

BAŞKAN – Evet, başka söz talebi?.. Yok.

Böylece, genel görüşme üzerindeki...

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, kişisel söz talebim vardı...

BAŞKAN – Sayın Ergül, ben, zatıâlinizin buraya kaydını düştüm; yani, düştüm, sildim anlamında değil; buraya yazdım; siz iyi biliyorsunuz, hukukçusunuz; ama, siz, sanki, müstağni davrandınız; yani, ihtiyaç duymuyorsunuz gibi geldi.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, fazla vaktinizi almadan iki cümle söyleyeceğim efendim...

BAŞKAN – Buyurun.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan "yok" dediniz...

BAŞKAN – Efendim, daha önce talebi var...

TURHAN GÜVEN (İçel) – "Yok" deyince...

BAŞKAN – Hayır... Müstağni davrandı dedim; yani, talebi olduğu halde, vakit almamak için gayret sarf ediyorlar Sayın Ergül. Şimdi, bakın, bunu bizzat ispat edecekler.

SABRİ ERGÜL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bir milletvekili arkadaşımızın... Yani, benim isteğimle karar verilmedi bu araştırmaya, Yüce Meclis, Yüce Genel Kurul karar verdi; evvela, onu düzeltmek istiyorum.

Bir de, yalnızca DGM'nin verdiği kararla değil, hatta, hatta biz, bu dinlemeler sonucunde elde edilen bilgilerin nerelerde kullanıldığı konusunu da önergemizde talep etmiştik; ama, Sayın Erkan'ın da başta söylediği gibi, hangi konulara girelim diye çok tartışıldı. Uzun tartışmalardan sonra, Komisyonumuz çoğunluk oyuyla bunlara girme gereğini duymadı.

Şimdi, bir başka olay var arkadaşlarım, bir yanlışı düzeltmek istiyorum. Özellikle, biraz önce konuşan arkadaşım ve Refah Partisi sözcüsü "iddia eden, ispatlayacak" diyor. Bu, özel hukuka giren bir konu değil; bu, kamu hukukuna giren bir konu. Yani, özel hukuka giren bir alacak verecek olsa, onu iddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür; ama, kamu hukukuna giren konularda, özellikle böyle bir konuda öyle değildir; bir emare vardır, siz, cumhuriyet savcılığına bir suç duyurusunda bulunursunuz, ispat oraya düşer. Şimdi, burada da, emareler var, ciddî iddialar var. Yüce Genel Kurul karar vermiş, bu konuyu araştır demiş. Meclisin revi... Bakınız, ben, izin verirseniz, bu konularda -ben demek de hoşuma gitmiyor ama- çok titiz ve özenli olmaya gayret gösteriyorum; hukuka uygun davrananın hakkını teslim ediyorum, yanlış yapanı da söylemeye çalışıyorum. Objektif olmalıyız. Yani, böyle bir konuda bile birleşemezsek, bu Yüce Parlamentonun saygınlığını koruyamayız. Bunlar, bizim, hepimizin, hangi görüşte olursak olalım, üzerinde birleşmemiz gereken konular.

Bakınız, burada yok; o, iddia eden liderlerle ilgili olarak, ben, yaptığı yanlışları da söylemeye çalıştım; iktidar olduktan sonra onları araştırmalıydılar diye. Sayın Yaşar Okuyan da geldi -şimdi burada kendisi yok- bilgi verdi. "Senin ispat edecek delillerini ver. Yurttaşlar bu konuda şikâyetçi olmamıştır. Milletvekilleri delilleri ceplerinden vermemişlerdir" diyorsunuz. Yani, o delil cebinde olsa, devletin belli organlarına, kurumlarına ulaşabilse, Yüce Meclisin bunu araştırmasına ne gerek var! Ciddî iddialar, emareler var; Yüce Meclis araştırma komisyonu kuracak, o bilgileri, belgeleri toplayacak, gerekirse soruşturmaya dönüştürecek veya suç duyurusunda bulunacak. Evvela, bunu, bir ayırt etmek gerektiği inancındayım.

İkincisi; bakınız, arkadaşlarım -herhalde, tabiî, bunu anlamak isteyenler anlıyorlar burada- telefonlar, bu ülkenin ulusal bütünlüğü için, kamu düzenini korumak için, terörle mücadele için, uyuşturucuyla, kaçakçılıkla mücadele için, organize suç örgütleriyle mücadele için veya kamu düzenini ilgilendiren diğer konularda, elbette ki -daha önceki konuşmamda, sözlerimin başında söyledim- en ileri demokratik ülkelerde, hukuk devletinin kurum ve kurallarının işlediği ülkelerde bile dinleniyor; ama, burada, yetki, yürütmede değil, yetki, yargıda. Evet, Türkiye'de de -CMUK'ta da, eskimiş de olsa bir madde var- savcılığa başvuracaksanız, o gerekçenizi söyleceksiniz ve o mahkeme karar verecek... Bundan neden kaçıyoruz? 8 bin kişiyi de dinlerken -eğer, iddia doğruysa ve o panele ben de katıldım- yargıdan karar alarak dinliyor. Türkiye'de, binlerce insanın telefonları dinlenmiş. Adalet Bakanlığından getirttik biz. Mahkemelere başvuracak, Türkiye'nin değişik yerlerinde, kimin telefonları dinlenecekse, bir kayda geçiyor; ama, DGM'nin kararı yürürlükte olsaydı ve o kurulan sistem çalışmaya devam etseydi; dinlenen telefonlar bir kayda girmiyor ve o sistemi çalıştırdığınız takdirde, istediğini dinliyor ve bir yerde kayda girmiyor. Mahkeme karar veriyor, savcılığın kaydına, mahkemenin kaydına, emniyetin kaydına göre giriyor; yarın, öbür gün bir caydırıcılığı var; eğer, yasadışı bir dinleme söz konusuysa, onu, araştırıp, bulabiliyorsunuz. Niçin, yargıdan karar almak çok mu zor? Bu ülkenin yargıçları, savcıları -eğer, ulusal bütünlükse- herhalde, en az yürütme kadar hassas bu konuda. Başvuracaksınız, yargı karar verecek.

Bizim iddiamız, yargıdan karar almadan, bu dinlemenin, yürütmeye, yürütmenin bir örgütüne, emniyete verilmiş olması; biz, bunu eleştirdik ve iddiamızın haklılığı ortaya çıktı -yine, konuşmamda söylemiştim- yargı, o kararı düzeltebilme erdemini gösterdi.

Bir de şunu söylememe izin veriniz: Benim ve sözcüsü olduğum Partimin, ulusal bütünlük konusunda kimseden ders almaya ihtiyacı yok. Bu konuda geçmişimiz, bizim tutumumuzu sergileyen birçok örnekle doludur. Kurucumuz Mustafa Kemel Atatürk'ten bu tarafa Cumhuriyet Halk Partisi, ulusal bütünlük konusunda en titiz davranan partidir. Biz, Türkiye'de, kamu düzeninin, terörle mücadelenin hukuka uygun yapılmış olması gerektiğini söylüyoruz. Hukuka uyulmadığı takdirde, nelerin olabildiği, Susurluk örneğiyle ortaya çıktı. Hem güvenlik diyoruz hem hukuk diyoruz ve bunu elbirliğiyle sağlamak bu Parlamentonun görevidir. Bütün bu görüşmelerin sonucunda bu anlaşılabilmişse, yarar sağlandığı inancındayım.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ergül, teşekkür ediyorum.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ne var efendim, buyurun?..

SITKI CENGİL (Adana) – Arkadaşımız, zannediyorum bir konuyu yanlış anlamış. Komisyonumuz kurulmadan önce ve kurulduğunda, bazı insanlar –şu anda isim vermeme gerek yok– hatta bazı siyasî partilerin en üst tepesinde bulunan insanlar "telefonum dinleniyor, elimde delil var" demişlerdi; ama, komisyon kurulduktan sonra o delilleri sunamadılar, sunmadılar "elimde herhangi bir delil yok" dediler. Ben onu ifade etmek istedim, zannediyorum arkadaşımız yanlış anlamış.

BAŞKAN – Peki.

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkanım, bir cümle söylemek istiyorum.

Az önce sayın hatip dedi ki: 8 bin İranlının acaba tek tek adını verip mi dinlemişler? Yoksa, İranlılar dinlenir, Türkler dinlenir gibi bir genel ifade hukuka nasıl uygundur?

Viyana Sözleşmesine göre, dinlenemeyecek elçilik telefonlarını dinlemek için nasıl mahkeme kararı alınır?..

Yine, aynı komisyonda, 1978 sayılı -şu anda ismini unuttum, az önce konuşmamda söyledim- Amerika Birleşik Devletlerinde ve Almanya'da da, önleme amaçlı dinlemelerde mahkeme kararı olmaz deniyor. Hatta, Almanya'da, Anayasanın 10 uncu maddesini değiştirmişler, önleme dinlemesi amacıyla yaptıkları dinlemeleri; yani, mahkeme kararı olmadan yaptıkları dinlemeleri bile delil olarak kullanmayı kabul etmişler.

Ben, sayın hatibin kamuoyunu yanıltmaması için bu konuda söz aldım; teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum; tabiî, aynı zamanda da merak ediyorum; Sayın Komisyon, çalışmalarını, acaba komisyon çalışmaları esnasında tamamlayamadı mı diye düşünüyorum.

(10/108) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Biliyorsunuz, 4 ayda...

Ama, bir şey var; iddia sahipleri gelip bize iddialarıyla ilgili belge sunmadılar Sayın Başkanım. Demek ki, sadece siyasî şov yapmışlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – İlyas Bey biraz fazla taraf oluyor da ondan.

BAŞKAN – Polis tarafından dinlenen telefonlarla ilgili iddialar konusundaki (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, varidi hatırdır ki, saat 19.00 olduğu halde neden izin alınmadan çalışma devam etti diye düşünülebilir. Hatırlayacaksınız; özel gündem düzenlenirken, bu işin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına karar verilmişti. Bunu da, hatırlarda bulunsun diye arz ediyorum.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 18 Şubat 1998 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.44

 

 

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, milletvekillerinin çalışma odalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4003)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Zülfükar İzol Şanlıurfa

Mevcut odalarımız çalışmalarımıza cevap vermemektedir. Yeni halkla ilişkiler binasının inşaatına ne zaman başlanacaktır?

T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 13.2.1998 KAN. KAR.MD: Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4003-9979/25610

Sayın Zülfükar İzol

Şanlıurfa Milletvekili

İlgi : 17.12.1997 tarihli yazılı soru önergeniz.

Milletvekillerinin çalışma odalarına ilişkin ilgi önergenizde yeralan sorularınız aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap – Milletvekillerinin daha rahat ve sağlıklı bir ortam içerisinde çalışmasını sağlamak amacıyla yeni bir çalışma binası yapılması için ulusal bir proje yarışması düzenlenmiş ve yarışma sonucunda birincilik ödülü kazanan proje grubu tarafından, yapımı planlanan Milletvekili Çalışma Binasının proje çalışmaları başlatılmıştır. Bugün için proje çalışmaları etaplar halinde devam etmektedir. Proje çalışmalarının bitirilmesini müteakip işin yapımına ilişkin Başkanlık Divanının vereceği karar doğrultusunda çalışmalar sürdürülecektir.

2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, özel bir kömür işletmesinin Tavşanlı-Emirler Köyünde demiryoluna verdiği zarara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in yazılı cevabı (7/4159)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Necdet Menzir tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Halit Dumankaya İstanbul

Nuri Korkmaz tarafından işletilen Kütahya İli Tavşanlı İlçesi Emirler Köyü yakınında bulunan ve ruhsatının usulsüz alındığı iddiası olan kömür ocağının posası tren istasyonuna yakın bir yere dökülmesi ve posaların kayması neticesinde tren yolu günlerce kapalı kalmıştır?

Soru 1. Kütahya Valiliği tarafından tabii afet olarak görülen, haddizatında ruhsatı şaibeli olduğu iddia edilen özel ocak sahibinin posalarının dökülmesi neticesinde T.C. Devlet Demir Yollarının kapanmasına neden olan ve yolun açılması için kamu ve özel teşebbüs kuruluşlarından talep edilen makinelerin çalışma ücretlerini devlet mi karşılayacaktır?

Soru 2. Acilen yolun açılması için çağrılan ve günlerce çalıştırılan iş makinelerinin kaç saat çalıştırıldığı, ne kadar işaret tahakkuk ettirildiği Kütahya Valiliğince tespit edilmiş midir? Edilmemiş ise nedeni nedir?

Soru 3. T.C. Devlet Demir Yolları her uğradığı ziyanı tespit etmek için 977/632 dosya ile Tavşanlı Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmuş ise de valilik burada çalışan kamu vasıtalarının saat ücretleri için aynı yola başvurmuş mudur?

Soru 4. Valilikçe tespit yapılmış ise hangi kamu araçları kaç saat çalışmış, ne kadar ücret tahakkuk etmiş ve tahakkuk eden ücretlerin tahsili için ne gibi işlem yapmıştır?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 12.2.1998 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21-EA/231-2585

Konu : İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya’nın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 7.1.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10521 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya’nın 7/4159-10262 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya’nın 7/4159-10262 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Nuri Korkmaz tarafından işletilen Kütahya İli Tavşanlı İlçesi Emirler Köyü yakınında bulunan ve ruhsatının usulsüz alındığı iddiası olan kömür ocağının posası tren istasyonuna yakın bir yere dökülmesi ve posaların kayması neticesinde tren yolu günlerce kapalı kalmıştır?

1. Kütahya Valiliği tarafından tabii afet olarak görülen, haddizatında ruhsatı şaibeli olduğu iddia edilen özel ocak sahibinin posaların dökülmesi neticesinde T.C. Devlet Demiryollarının kapanmasına neden olan ve yolun açılması için kamu ve özel teşebbüs kuruluşlarından talep edilen makinelerin çalışma ücretlerini devlet mi karşılayacaktır?

2. Acilen yolun açılması için çağrılan ve günlerce çalıştırılan iş makinelerinin kaç saat çalıştırıldığı, ne kadar işaret tahakkuk ettirildiği Kütahya Valiliğince tespit edilmiş midir? Edilmemiş ise nedeni nedir?

3. T.C. Devlet Demiryollarının her uğradığı ziyanı tespit etmek için 977/632 dosya ile Tavşanlı Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmuş ise de Valilik burada çalışan kamu vasıtalarının saat ücretleri için aynı yola başvurmuş mudur?

4. Valilikçe tespit yapılmış ise hangi kamu araçları kaç saat çalışmış, ne kadar ücret tahakkuk etmiş ve tahakkuk eden ücretlerin tahsili için ne gibi işlem yapmıştır?

Cevaplar :

Olay sonucunda TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü 7 nci Bölge Başmüdürlüğü Hukuk Müşaviri tarafından 18.11.1997 tarihinde Tavşanlı Asliye Hukuk Mahkemesinde 1997/632 Değişik İş Esasına kayden “Tespit Davası” açılmış, talep üzerine 24.11.1997 tarihinde Teknik Bilirkişi Jeoloji Yüksek Mühendisi Niyazi Umutlu tarafından verilen bilirkişi raporunda adı geçen kamu kuruluşlarına ve özel şirketlere ait iş makinalarının cinsi ve çalıştıkları saatler belirtilmiştir. Ayrıca 8.1.1998 tarihinde yine Tavşanlı Asliye Hukuk Mahkemesine başvurularak heyelan mahallinde galeri materyal atıklarının kaldırılması çalışmalarına devam edilip edilmediği hususunda tespit istenmiştir. Mahkemenin 1998/2 Değişik İş Esas sayılı dosya numarasını alan dava devam etmektedir.

Meydana gelen toprak kayması dolayısıyla çalışan makinaların ücretleri bilirkişi raporunda tespit edildiğinden, sorumlu firmanın sahibi olan Nuri Korkmaz’a (Potaş Madencilik) 24.12.1997 tarihinde Afyon 2 nci Noterliği aracılığıyla tüm zararın kendilerinden tahsil edileceğine dair “İhtarname” çekilmiştir. Olaya ilişkin bilgi ve belgeler tamamlandığında tüm zarar ve ziyanın tahsili için Potaş Madencilik sahibi Nuri Korkmaz’la ilgili hukukî işlemler yapılacaktır.

Meydana gelen zararın giderilmesi için gereken hukukî işlemler yapılmış olup, bu aşamadan sonra da sorumlular hakkında gerekli hukukî işlemlerin yapılmasına devam edilecektir.

3. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, elektrik dağıtım ihalesine giren firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4199)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 8.1.1998

Veysel Candan Konya

Kamuoyuna açıklanan elektrik dağıtım ihalesinde isimleri geçen ve ihaleyi alan TVsahibi şirketlerin mevcut RTÜK yasasını çiğnedikleri iddiaları sözkonusudur. Açıklanan listede :

– İstanbul Trakya yakası Doğan Şirketler Grubu A.Ş. ve Ortak girişim grubu,

– Ankara-Kırıkkale Barmek Holding ortaklığı (Doğan Grubu Ortaklığı)

– Bursa-Yalova İhlas Holding A.Ş. gibi, Bu sebeple;

1. İhalelerde mevcut RTÜKYasası ihlâli sözkonusu mudur?

2. Yapılan ihalenin TBMM gündeminde bekleyen RTÜK kanun tasarısı değişikliği ile bir ilgisi var mıdır?

3. Doğan Grubunun değişik isim ve şirketler grubu altında müracaatına ihale verilmesi tekel oluşturmayacak mıdır?

4. Daha önce Uzan grubu ile güneyde (Adana, İskenderun, Hatay) meydana gelen ve idare aleyhine olan işlemlerde yaşanan sıkıntıları önleyici ne tür tedbirler alınmıştır?

5. Kamuoyunda ve Tedaş Genel Müdürünün bir TV’de ihale şartlarının iyi olmadığı gibi açıklaması varken, ayrıca ihaleye giren diğer firmaların indirimli fiyat listeleri mevcutken, ihaleleri yenilemeyi düşünüyor musunuz?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 16.2.1998 Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-245.2292

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 19.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4199-10545/26620 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tarafıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/4199 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevapları (7/4199)

Kamuoyuna açıklanan elektrik dağıtım ihalesinde isimleri geçen ve ihaleyi alan TV sahibi şirketlerin mevcut RTÜK yasasını çiğnedikleri iddiaları sözkonusudur.

Açıklanan listede :

– İstanbul Trakya yakası Doğan Şirketler Grubu A.Ş. ve Ortak girişim grubu,

– Ankara-Kırıkkale Barmek Holding ortaklığı (Doğan Grubu Ortaklığı)

– Bursa-Yalova İhlas Holding A.Ş. gibi, Bu sebeple;

Soru 1 : İhalelerde mevcut RTÜK Yasası ihlâli sözkonusu mudur?

Cevap 1 : Elektrik Dağıtım tesislerinin İşletme Haklarının 30 yıl süre ile özel sektöre devri 3096 sayılı Kanun çerçevesinde yapılmakta olup, 2886 sayılı Kanun kapsamında bir ihale değildir. Konu ile ilgili 150 adet teklif dosyası alınmıştır. 3 Nisan 1997 tarihinde bu tekliflerin 143’ü yeterli görülmüş, 7 tanesi ise red edilmiştir.

Ancak, RTÜK’nun talebi üzerine, elektrik dağıtım tesislerinin işletme haklarının devri işlem ile ilgili teklif veren tüm firmaların ortaklık yapılarını gösteren listeler sözkonusu kurul’a gönderilmiştir. Konu RTÜK tarafından incelenmektedir.

Soru 2 : Yapılan ihalenin TBMMgündeminde bekleyen RTÜK kanun tasarısı değişikliği ile bir ilgisi var mıdır?

Cevap 2 : Bizim tespitlerimize göre İşletme Hakkı Devri ile RTÜKyasasında yapılması düşünülen değişiklikler arasında bir bağlantı yoktur.

Soru 3 : Doğan Grubunun değişik isim ve şirketler grubu altında müracaatına ihale verilmesi tekel oluşturmayacak mıdır?

Cevap 3 : Mevcut şartname ve uygulamalar çerçevesinde dağıtım tesislerinin devri sonrası tekelleşme sözkonusu değildir.

Tekelleşmeyi önlemek amacıyla şartnameye, “teklif veren firmaların en uygun teklifi vermeleri durumunda bile, A Grubu Görev Bölgelerinden en fazla 1; B Grubu Görev Bölgelerinden ise en fazla 2 bölgede görevlendirilebileceği” hükmü konmuştur.

Doğan Şirketler Grubu Holding A.Ş.’de A Grubunda, sadece bir bölgede Tekfen inşaat A.Ş. ve Çukurova Holding A.Ş. ile meydana getirdiği oluşum çerçevesinde seçilmiştir.

Soru 4 : Daha önce Uzan Grubu ile güneyde (Adana, İskenderun, Hatay) meydana gelen ve idare aleyhine olan işlemlerde yaşanan sıkıntıları önleyici ne tür tedbirler alınmıştır?

Cevap 4 : Faaliyette bulunan görevli şirketlerle yaşanan sıkıntılar ve uygulamada görülen aksaklıklar dikkate alınarak, gerekli tedbirler düşünülmüş ve şartnamede hüküm altına alınmıştır.

Soru 5 : Kamuoyunda ve Tedaş Genel Müdürünün bir TV’de ihale şartlarının iyi olmadığı gibi açıklaması varken, ayrıca ihaleye giren diğer firmaların indirimli fiyat listeleri mevcutken, ihaleleri yenilemeyi düşünüyor musunuz?

Cevap 5 : Şu ana kadar yapılan işlemlerde, yasalara aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir, dolayısı ile işlemlerin yenilenmesi düşünülmemektedir.

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Türkiye-ABD ve İsrail ortak askerî tatbikatına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in yazılı cevabı (7/4215)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın İsmet Sezgin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 9.1.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Türk-ABD ve İsrail arasında Doğu Akdeniz’de ortaklaşa yapılan tatbikatın hedefi ve maksadı nedir?

2. Bu tatbikatın yapılmasına ne zaman karar verilmiştir?

3. Türkiye-İsrail arasında akdedilen savunma işbirliğiyle ilgili bir karar var mıdır? Varsa bu karar hangi tarihte alınmıştır?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 11.2.1998 Kanun : 1998/74-TÖ.

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20 Ocak 1998 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4215-10568/26689 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından verilen ve İlgi Eki’nde gönderilerek cevaplandırılması istenilen 7/4215 sayılı “Türkiye-ABD ve İsrail ortak askerî tatbikatına ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te gönderilmiştir.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal Tarafından Verilen 7/4215 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Relıant Mermaıd (Güvenilir Denizkızı) Tatbikatı, 5-9 Ocak 1998 tarihlerinde İsrail, Türkiye ve ABD Deniz Kuvvetleri unsurlarının katılımı ile Doğu Akdeniz’de insanî yardım amaçlı arama kurtarma tatbikatı şeklinde icra edilmiştir. Tatbikata Türkiye’den TCG Yavuz ve TCG Zafer fırkateynleri ile bir helikopter, İsrail’den iki hücumbot, bir helikopter ve bir deniz karakol uçağı, ABD’den ise bir destroyer ve bir helikopter iştirak etmiştir. Tatbikatın amacı; üç ülkenin, ileride meydana gelebilecek muhtemel deniz kazalarında, yapılması gereken arama ve kurtarma faaliyetlerini başarılı şekilde ve koordineli olarak icrasını sağlamaktır.

Türkiye sadece İsrail’le değil bölgedeki diğer ülkelerle de, Askerî Eğitim ve İşbirliği anlaşmaları çerçevesinde, buna benzer eğitim ve tatbikatlar icra etmektedir.

2. Relıant Mermaıd Tatbikatının icrasına, 23 Şubat 1996 tarihinde imzalanan Türkiye-İsrail Askerî Eğitim ve İşbirliği anlaşması çerçevesinde İsrail’in yaptığı teklifin değerlendirilmesi sonucu, 5 Mayıs 1997 tarihinde tatbikatla ilgili olarak yapılan istişare toplantısında karar verilmiştir.

3. Relıant Mermaıd Tatbikatı Askerî Eğitim ve İşbirliği kapsamında planlanarak icra edilen bir faaliyet olduğundan savunma işbirliği boyutu bulunmamaktadır.

Arz ederim.

İsmet Sezgin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

5. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, eğitimciler için “izleme dosyası” tutulduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/4233)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

M. Sıddık Altay Ağrı

Sorular :

1. Millî Eğitim Bakanlığının bütün eğitim çalışanları için “İzleme Dosyası” oluşturulması yolunda herhangi bir çalışması var mıdır?

2. Oluşturulacak bu izleme dosyalarında eğitim çalışanları ile ilgili ne tür bilgiler biriktirilecektir?

3. Zaten tüm devlet memurları için çalıştıkları kurumlarca sicil ve personel özlük dosyaları tutulmaktadır. Bunların dışında “İzleme Dosyası” oluşturmaya neden ihtiyaç duyulmuştur?

4. Eğitim personelinin terfi ve atamalarında izleme dosyasındaki bilgilerin esas alınacağı doğru mudur?

5. Bu dosyalarda kişilerin siyasal tercihlerine ilişkin bilgiler de kaydedilecek midir?

6. İzleme Dosyaları eğitim çalışanlarının “fişleneceği” anlamına gelmekte midir?

7. Bu cümleden olarak Bakanlık Merkez Teşkilâtı, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere taşra teşkilâtında birçok eğitim yöneticisinin görevi değiştirilmiştir. Bu değişiklikler hangi ölçütlere göre yapılmaktadır?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 13.2.1998 Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/396

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4233-10597-0556/26676 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Eğitimciler için izleme dosyası tutulduğuna ilişkin” yazılı soru önergesinde yeralan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

Bakanlığımız personeli için izleme dosyası uygulaması bulunmamaktadır. Devlet Memurları Sicil yönetmeliğine göre bakanlığımız personelinin ehliyetinin tespitinde, kademe ilerlemelerinde, derece yükselmelerinde, emekliye çıkarma ve hizmetle ilişkilerinin kesilmesinde esas alınmak üzere özlük ve sicil dosyaları tutulmaktadır.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

6. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop-Boyabat’da organize sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Sinop İli Boyabat İlçesinde Organize Sanayi Bölgesi kurulması hususunda Sinop Valiliğinin müracaatları ve Bakanlığınızın da uygun görüşü ile DPT Müsteşarlığına teklif edilmiş idi.

Adı geçen yerde Organize Sanayinin kurulması hususundaki gelişmeler nelerdir?

1997 yılı için yatırım programına alınması sözkonusu mudur?

Kadir Bozkurt Sinop

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 12.2.1998 Sayı : B.14.BHİ.01-114

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 8.8.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/611-8116/21519 sayılı yazınız.

b) 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10703 sayılı yazınız.

Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, “Sinop Boyabat’ta Organize Sanayi Bölgesi kurulup kurulamayacağına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi ilgi (b) de kayıtlı yazınızla bu kez yazılı önergeye dönüştürülmüş olup, sözkonusu soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap : Sinop-Boyabat Organize Sanayi Bölgesi Projesi, 1997 yılı yatırım programı teklifimizde yer almış, ancak bütçe imkânları nedeniyle 1997 yılı programına dahil edilememiştir.

1998 yılı yatırım programına da teklif edilmiş olan sözkonusu proje, 1998 yılı yatırım programına “Etüd” olarak alınmıştır.

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, D-8 oluşumuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/4256)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.1.1998

Zeki Ünal Karaman

54 üncü Hükümetin gayretleriyle oluşturulmuş D-8’in son durumu nedir?

T.C. Dışişleri Bakanlığı (Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdürlüğü) 16.2.1998 Sayı : ÇEGY-III/193-2239

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 22 Ocak 1998 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4256-10612/26811 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Sayın ZekiÜnal’ın tarafımdan yazılı olarak cevaplanmak üzere tevcih ettiği soru önergesiyle ilgili cevap metni ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Soru Önergesine Yanıt

D-8 girişimi Türkiye’nin daveti üzerine ve İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’nın katılımıyla 22 Ekim 1996 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Kalkınmada İşbirliği Konferansı” ile başlamıştır.

Bu Konferans sırasında gerçekleştirilen üç komisyon ve iki Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısını takiben, 15 Haziran 1997 tarihinde İstanbul’da yapılan Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesi ile resmen kurulan D-8, çalışmalarına devam etmektedir. D-8 Sekreteryası 1997 yılı Ağustos ayında İstanbul’da göreve başlamış ve İcra Direktörlüğüne Hükümetimizce kıdemli bir Büyükelçimiz atanmıştır.

D-8 girişiminin başlatılmasındaki amaç, büyük bir ekonomik potansiyeli, çeşitli kaynakları, geniş bir nüfusu ve coğrafî alanı temsil eden sekiz gelişmekte olan ülke arasındaki ticareti artırmak, her alanda ekonomik işbirliğini geliştirmek ve zaman içinde dünya ekonomik dengesinin yeniden oluşumu çabalarında birlikte söz sahibi olmalarını sağlamaktır.

D-8 bünyesinde işbirliği yapılacak projeler, Devlet/Hükümet Başkanları Zirve Toplantısı’nda saptanmış ve üye ülkeler arasında işbirliği alanları belirlenmiştir. Buna göre, sanayi sektörü ile sağlık sektörü ve bu sektörler için tesis edilen çalışma gruplarının faaliyetlerinin koordinasyonu Türkiye’ye verilmiştir. Diğer üye ülkelerin üstlendikleri sektörler ve çalışma grupları aşağıdaki şekildedir :

Mısır : Ticaret Çalışma Grubu

Bangladeş : Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu

Endonezya : İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Çalışma Grubu

İran : Telekomünikasyon ve Teknoloji Çalışma Grubu

Malezya : Finans, Bankacılık ve Özelleştirme Çalışma Grubu

Nijerya : Enerji Çalışma Grubu

Pakistan : Tarım Çalışma Grubu

Türkiye’nin üstlendiği Sanayi Çalışma Grubu’nun öncelikli projesi, “Tarım Uçağı Tasarımı, Geliştirilmesi, Üretimi ve Pazarlanması” projesidir. İran, Pakistan, Malezya ve Endonezya, bu projeye aktif olarak katılmak istediklerini belirtmişlerdir.

54 üncü hükümet döneminde “Tarım uçağı” projesini teknik bir öneri haline getirmek amacıyla bir ihale açılmış ve dördü üniversite olmak üzere, yedi kuruluştan teklif alınmıştır. 55 inci hükümet döneminde başbakanlık, bakanlığımız önerisi üzerine, Türkiye adına D-8 Sanayi Çalışma Grubu’nun koordinasyon ve sorumluluğunu Savunma Sanayi Müsteşarlığına (SSM) vermiştir. SSM, TUSAŞ’ın geliştirdiği projeyi benimsemiştir.

Teknik fizibilite çalışmaları bitirilmiş olan iki prototip uçak projesi, Sanayi Çalışma Grubu’nun 24-25 Şubat 1998 tarihlerinde Ankara’da yapılacak olan ikinci toplantısına sunulacaktır. TUSAŞ, sözkonusu prototip uçağın teslimi için, 12 ayı üretim ve 6 ayı sertifikasyon olmak üzere, 18 aylık bir süre öngörmektedir. Dolayısıyla, prototip uçağın 18 ay içinde hizmete sunulabileceği hesaplanmaktadır. Sanayi Çalışma Grubu toplantısında teknik uzmanların uçağa ait spesifikasyonları, ticarî uzmanların da talep ve pazar koşullarını ele almaları öngörülmektedir.

Türkiye’nin giderek artan tarım uçağı talebi gözönüne alındığında, projenin D-8 çerçevesinde ele alınmasının hem bazı parçaların diğer üye ülkelerden tercihli maliyetlerle teminine imkân verebileceği, hem de pazarı genişletebileceği düşünülmektedir. Üretilecek uçak ziraî ilaçlama hizmetine ilaveten kadastro, ormancılık, havacılık sporu vb. alanlarda da kullanılabilecektir.

D-8’i kuran İstanbul Deklarasyonu, diğer konular meyanında, üye ülkeler arasında istişareyi de öngörmektedir. Bu kapsamda, tarafımdan yapılan davet üzerine, 26 Eylül 1997 tarihinde D-8 ülkeleri Dışişleri Bakanları arasında gayriresmî bir istişare toplantısı yapılmıştır. 10 Aralık 1997 tarihinde de Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine Tahran’da, İslam Konferansı Örgütü Zirvesine katılan Heyet Başkanları arasında gayrıresmî bir istişare toplantısı düzenlenmiştir.

D-8’in gelecek Zirve Toplantısı Kasım/Aralık 1998’de Dakka’da (Bangladeş) yapılacaktır.

Ülkemiz, coğrafî konumundan ve sahip olduğu geniş ekonomik ilişkiler demetinden kaynaklanan birikimini dost ülkelerle paylaşmak ve dünya barışına bu suretle katkıda bulunmak istemektedir. Dolayasıyla, D-8 girişiminin sürdürülerek öngörülen projelerin hayata geçirilmesinde yarar görülmektedir.

8. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, Muş-Alparslan II Barajı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4271)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını ister, saygılar sunarım. 15.1.1998

Sabahattin Yıldız Muş

Sorular

1. Enerji sıkıntısı çekmeye başladığımız günümüz Türkiye’sinde, enerji ve sulamaya dönük bir baraj olarak düşünülen Muş Alparslan II Barajı projeleri ne aşamadadır?

2. Türkiye’de kişi başına düşen millî gelir bakımından en geride bulunan Muş İli’nin makus talihini yeneceğine inandığım ve hemşerilerimin âdeta rüyalarını süsleyen Alparslan II Barajı inşaatını 1998 yılında ihale etmeyi düşünüyor musunuz?

3. Yapımı devam etmekte olan Alparslan I Barajında kontrollük yapacak mühendis yok denecek seviyede olduğundan böyle büyük bir yatırım tamamen müteahhidin inisiyatifine terkedilmiş görünüyor. Bu barajın kontrolluğunu yapacak deneyimli teknik elemanları acilen Muş DSİ’ye göndermeyi düşünüyor musunuz?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 13.2.1998 Sayı : B.15.O.APK.0.23.300-239.2207

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 23.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.10739 sayılı yazısı.

Muş Milletvekili Sayın Sabahattin Yıldız’ın tarafıma tevcih ettiği 7/4271 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İç Tüzüğü’nün 99 uncu Maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Muş Milletvekili Sayın Sabahattin Yıldız’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/4271)

Soru 1 : Enerji sıkıntısı çekmeye başladığımız günümüz Türkiyesinde, enerji ve sulamaya dönük bir baraj olarak düşünülen Muş Alparslan II Barajı projeleri ne aşamadadır?

Cevap 1 : Alparslan II Barajının planlaması bitirilmiş olup, kati projeleri 1998 yılında ihale edilecektir.

Soru 2 : Türkiye’de kişi başına düşen millî gelir bakımından en geride bulunan Muş İlinin makus talihini yeneceğine inandığım ve hemşerilerimin âdeta rüyalarını süsleyen Alparslan II Barajı inşaatını 1998 yılında ihale etmeyi düşünüyor musunuz?

Cevap 2 : Alparslan II Barajı kati projesinin bitirilmesini müteakip, bütçe imkânlarına bağlı olarak önümüzdeki yıllar ihale programlarında yer alabilecektir.

Soru 3 : Yapımı devam etmekte olan Alparslan I Barajında kontrollük yapacak mühendis yok denecek seviyede olduğundan böyle büyük bir yatırım tamamen müteahhidin inisiyatifine terkedilmiş görünüyor. Bu barajın kontrollüğunü yapacak deneyimli teknik elemanları acilen Muş DSİ’ye göndermeyi düşünüyor musunuz?

Cevap 3 : Muş 172 nci Şube Müdürlüğü DSİ (Van) XVII nci Bölge Müdürlüğümüze bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Sözkonusu Bölge Müdürlüğümüzde halen 11 adet başmühendis, 62 adet mühendis, 17 adet tekniker, 9 adet teknisyen, 376 adet daimi işçi ve 1166 adet geçici işçi görev yapmaktadır.

Açıktan eleman alınması başbakanlığın iznine tabi bulunmaktadır. Bu nedenle 172 nci Şube Müdürlüğümüzün personel ihtiyacı kurum içi ve kurumlar arası nakillerle karşılanmaya çalışılmaktadır.

9. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Kazdağları Millî Parkına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4283)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu ve gereğini arz ederim.

Ahmet Bilgiç Balıkesir

Balıkesir ve Çanakkale vilayetleri arasında kalan “Kazdağları” ve çevresi hakkında basında çıkan haberlerden (10 Ocak 1988/Hürriyet) hareketle;

1. Kazdağları Millî Parkı’nın kapsadığı alan ne kadardır? ve hangi kısımlar Millî Park dışında kalmaktadır?

2. Kazdağı Millî Parkı içerisinde ruhsatlı veya kaçak, tespit edilmiş maden işletmesi var mıdır? Gazetede adı geçen Gür-Tem Madencilik Tur. ve Tic. Şti. (maden-çalışma) ruhsatı ne zaman verilmiştir?

3. Millî Park içerisinde veya çevresinde hangi tür, ne kadar ağaç vardır? Karaçam ve Göknar sayısı ne kadardır?

4. Bölgede bir maden işletmesinin faaliyet göstermesinin oksijen’in bolluğu ile ünlü bir bölgeyi ve çevredeki yaşam zincirini nasıl etkileyeceği hususunda projeksiyon veya çalışma yapılmış olması gerekir. Bunun neticesi nedir?

5. Dünya Bankası tarafından Kazdağları pilot bölge seçilmiş ve “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi” kapsamında ve “Türkiye’de Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması Projesi”nin uygulanması amaçlanmıştır. Bu proje hangi aşamadadır ve 5,1 milyon $’lık fonun ne kadarı kullanılmıştır?

6. Linyit rezervinin miktarı ve $ cinsinden değeri nedir?

7. Gerek özel mülkiyete tabi, gerekse bakanlık tarafından ruhsat verilen bölgede endemik bitki türleri var mıdır? Eğer varsa ne kadarı yok olacaktır? Madenin açılması halinde endemik, süs ve tibbî ve aromatik bitkiler bu durumdan nasıl etkilenecektir?

8. Çevreye ve doğaya menfi etkisi herkesçe malum olan bu (Maden-Linyit) ocağa ruhsat verilmiş ise iptal edilmesi düşünülmekte midir?

T.C. Orman Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 13.2.1998 Sayı : KM.1.SOR./108-414

Konu : Sn. Ahmet Bilgiç’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 23.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4283-10671/26917 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Bilgiç’in “Kazdağları Millî Parkı’na ilişkin Yazılı Soru Önergesi” bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Ersin Taranoğlu Orman Bakanı

Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Bilgiç’in 7/4283 Esas No.lu “Kazdağları MillîParkı’na İlişkin Yazılı Soru Önergesi” Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1. Ege Bölgesi ile Marmara Bölgesi’ni birbirinden ayıran Kazdağı Yöresi’nin Balıkesir İli, Edremit İlçesi sınırları içerisinde yeralan 21 300 hektarlık bölümü, 17.4.1994 tarihinde millî park olarak ayrılmıştır.

Millî Park’ın sınırları :

Kuzeyi : Karaçam Tepe’nin hemen doğusundaki Küçüktepe’den başlar. Kuzeydoğuya doğru hakim sırtları takiben Köktepe’ye varır. Buradan güneye doğru akan Boyacıoğlu Deresi’ni takip ederek, Dereçatı Mevkii’nden kuzeydoğuya dönerek Karakoç Deresi’ni Katmerli Sırtı’na kadar ve buradan, Aktaştepe’yi takiben Kadifedüzü’nden Düden Alanı’na, oradan hâkim sırtları takiben Babadağıtepe’ye varır. Babadağıtepe’den kuzeye doğru hâkim sırtlardan Kırklartepe, Kalabaktepe, Kuştepe, Susuztepe, Kurugedik ve Tekkayaktepe’ye ulaşır. Kuzey sınırı, buradan doğuya doğru yine hâkim sırtları takiben; Beypınartepe’den Kocarahatdere’yi keserek, Kumlugediktepe’ye ulaşır. Oradan güneye doğru yönelen kuzey sınırı, hakim sırtlardan Kocaratepe, Aşağıtaşbaşıtepe’den geçerek, Gölbüvet Deresi’ne iner. Gölbüvet Deresi’ni 500 metre kadar kaynağına doğru takip ederek doğudan gelen dereyi, sırta kadar ve oradan, araba yolundan Domuztepe’ye ve doğuya doğru sırttan Alandere’ye ulaşır.

Doğusu : Alandere’den başlar. Güneye doğru Zeytinlikdere adını alır. Üçtaşlar Mevkii’nde son bulur.

Güneyi : Üçtaşlar Mevkii’nden başlar. Orman Kadastro Sınırı’nı Kireçtepe, Pınarbaşı, Beyoba’nın kuzeyi, Taşındibi Çeşmesi, Kavurmacılar, Küçüktepe, Pınarbaşı Deresi, Uçucak Sırtı, Bağpınardere, Evtaşı Kayası, Kocaburun, Ekşisu Pınarı, Arıtaşı Mahallesi’nin kuzeyinden Tavşanalandere, Zindandere, Eylempınarı, Bacakdere ve İskeledere’den Ege Denizine inerek denizin kenarını, Topçam Sırtı’na kadar takip eder. Buradan batıya doğru, yine Orman Kadastro Sınırı’ndan ilerleyerek Sıvalıkdere ile Turgut Deresi arasındaki sırttan Sivritepe ve Adamoturantepe’den Damlatepe’ye ulaşır.

Batısı : Damlatepe’den kuzeye doğru sırtları takiple Ayıkapısıtepe, Helvayendiğitepe, Karadelitepe’den geçerek Karaçamtepe’nin doğusundaki kuzey sınırının başlangıcına ulaşır.

2. Kazdağı Millî Parkı içerisinde, ruhsatlı veya kaçak herhangi bir maden işletmesi bulunmamaktadır.

3. Millî Park içerisinde bulunan başlıca ağaç türleri :

Kızılçam, Karaçam, Göknar, Meşe, Kayın, Kavak ve Kestane’dir. 21 300 hektarlık bir alanı kapsayan millî parkın 19 675 hektarını orman alanı, 1 625 hektarlık bölümünü ise açıklık alanlar oluşturmaktadır. Ormanlık alan içerisinde bulunan toplam ağaç sayısı 9 130 441 adet olup, bu sayıya 1.30 yüksekliğindeki çapı 8 cm.nin altında bulunan fertler ve baltalık özelliğine sahip alanlardaki fertler dahil edilmemiştir. Bu bağlamda, toplam Karaçam sayısı 4 722 299 adet, Göknar sayısı ise 21 745 adettir.

4. Gerçekleştirilmesi planlanan özellikle çevreyi doğrudan etkileyebilecek madencilik işletmeleri gibi faaliyetlerin çevre üzerinde yapabilecekleri bütün etkinliklerin belirlenerek değerlendirilmesi ve tespit edilen olumsuz etkilerin önlenmesi için gerçekleştirilecek çevresel etki değerlendirme çalışmaları, 23 Haziran 1997 tarih ve 23028 sayılı Resmî Gazete’de revize edilerek yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği uyarınca Çevre Bakanlığı’nın sorumluluğunda yürütülmektedir. Bakanlığımızca, ormanlar dahilinde yeralan faaliyetlerle ilgili çevresel etki değerlendirme sürecine etkin bir katılım ve bilgi transferi sağlanmaktadır.

5. “Genetik Çeşitliliğin Yerinde Korunması Projesi” projenin temel amacı, ülkemiz için önemli orman ağacı türleri ile tarım ürünleri yabani akrabalarının yerinde korunmasını (ın-situ) sağlamaktadır. Bir pilot proje niteliğinde olan projede, çalışma sahaları olarak Kazdağları, Bolkar Dağları ve Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği seçilmiştir. Proje kapsamında arazide survey-envanter çalışmaları tamamlanmış olup proje çerçevesinde tesis edilen izoenzim laboratuvarlarında genetik analizler sürdürülmektedir. Bu yıl ilkbahar ayı içerisinde analizler tamamlanarak analiz sonuçlarına göre proje sahalarında nihaî Gen Koruma ve Yönetim Alanları tesis edilecektir. Proje 1998 Eylül ayında sona erecek olup proje bitiminde bitki genetik çeşitliliğine ilişkin faaliyetlerin sürdürülmesi amacıyla bir Millî Plan hazırlanmıştır.

Proje için Dünya Bankası GEF Fonundan 5.1 Milyon ABD Doları sağlanmış olup bugüne kadar proje çalışmaları için bu fondan 4.3 milyon ABD Doları kullanılmıştır.

6, 7, 8. Çanakkale İli, Yenice İlçesi, Aşağı Çavuş Köyü, Kocamezarlık mevkiinde Gür-Tem madencilik Tur. ve Tic. Şti. adına Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünce verilen AR 65243 no.lu maden ruhsatına istinaden bakanlığımızca 64438.25 m2’lik alanda kömür madeni üretmek üzere 28.10.1999 tarihine kadar izin verilmiştir.

Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğümüzce, bahse konu faaliyetin ÇED kapsamına girip girmeyeceği yönünde Çanakkale İl Çevre Müdürlüğü’nün görüşü istenmiş olup, İl Çevre Müdürlüğü’nden alınan cevabî yazıda; maden arama faaliyetinin, arama ruhsatının verildiği tarihte yürürlükte bulunan ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında bulunması dolayısıyla sözkonusu faaliyet için ÇED Yönetmeliği uygulanmasına mahâl olmadığı bildirilmiştir.

İzne konu edilen orman alanında verilen izin 6831 sayılı Orman Kanununun 16 ncı maddesi ile 284 sayılı tebliğ hükümlerine uygun olup, şu ana kadar herhangi bir ağaç kesilmediği gibi madencilik faaliyetinde de bulunulmamıştır.

10. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Trabzon ve Rize Belediyelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmren Aykut’un yazılı cevabı (7/4288)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Kemalettin Göktaş Trabzon

53, 54, 55 inci Hükümet dönemlerinde Çevre Bakanlığınca, Trabzon ve Rize Belediyelerine araç veya proje karşılığı para yardımı yapıldı mı, yapıldıysa ne kadar yapılmıştır?

T.C. Çevre Bakanlığı 6.2.1998 Sayı : B.1.9.0.FDB.0.15.00.04-8821/077.0776

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.1.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-10741 sayılı yazınız.

Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın yazılı soru önergesiyle, tarafıma tevcih edilmiş olan soruya ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir.

Soru : 53. 54. ve 55 inci Hükümet dönemlerinde Çevre Bakanlığınca, Trabzon ve Rize Belediyelerine araç ve proje karşılığı para yardımı yapıldı mı, yapıldıysa ne kadar yapılmıştır?

Cevap : Bakanlığımız Çevre Kirliliğini Önleme Fonu’ndan 53. 54. ve 55 inci Hükümet dönemlerinde Trabzon ve Rize Belediyelerine araç ve proje karşılığı yapılan parasal yardımları gösterir liste ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. İmren Aykut Çevre Bakanı

53 üncü Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

6.27.96 Rize Çamlıhemşin Çamlıhemşin Çöp Kamyonu 2 500 000 000

6.27.96 Rize Çamlıhemşin Çamlıhemşin Şasi Kamyon 2 200 000 000

4.26.96 Rize Çayeli Büyükköy Çöp Kamyonu 2 500 000 000

4.26.96 Rize Çayeli Büyükköy Şasi Kamyon 3 500 000 000

4.26.96 Rize Çayeli Madenli İtfaiye 2 450 000 000

4.26.96 Rize Çayeli Madenli Şasi Kamyon 3 500 000 000

4.26.96 Rize Çayeli Çayeli — 2 450 000 000

5.6.96 Rize Çayeli Çayeli Traktör 1 100 000 000

5.7.96 Rize Çayeli Çayeli Çöp Kamyonu 2 500 000 000

4.26.96 Rize İkizdere İkizdere Şasi Kamyon 2 750 000 000

6.27.96 Rize İyidere İyidere Traktör 1 100 000 000

6.27.96 Rize İyidere İyidere İtfaiye 2 450 000 000

6.10.96 Rize Ardeşen Tunca Çöp Kamyonu 2 200 000 000

4.26.96 Rize Derepazarı Derepazarı — 2 200 000 000

53 üncü Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

4.26.96 Rize Fındıklı Fındıklı Sisleme Cihazı 400 000 000

4.26.96 Rize Fındıklı Fındıklı Çöp Kamyonu 2 500 000 000

4.26.96 Rize Fındıklı Fındıklı İtfaiye 2 450 000 000

4.26.96 Rize Güneysu Güneysu Vidanjör 2 300 000 000

4.26.96 Rize Güneysu Güneysu Çöp Kamyonu 2 500 000 000

5.6.96 Rize Hemşin Hemşin Şasi Kamyon 3 500 000 000

4.26.96 Rize Hemşin Hemşin Şasi Kamyon 3 500 000 000

6.18.96 Rize Kalkandere Kalkandere Çöp Kamyonu 2 500 000 000

4.26.96 Rize Kalkandere Yolbaşı Çöp Kamyonu 2 200 000 000

6.27.96 Rize Merkez Gündoğdu Şasi Kamyon 2 200 000 000

4.26.96 Rize Merkez Merkez Çöp Kamyonu 4 000 000 000

5.6.96 Rize Merkez Muradiye Çöp Kamyonu 2 500 000 000

4.26.96 Rize Merkez Muradiye İtfaiye 2 450 000 000

5.6.96 Rize Merkez Çaykent Çöp Kamyonu 2 500 000 000

4.26.96 Rize Merkez Çaykent Vidanjör 2 300 000 000

4.26.96 Rize Merkez Çaykent Traktör 1 100 000 000

4.26.96 Rize Pazar Pazar Çöp Kamyonu 2 500 000 000

6.18.96 Rize Pazar Pazar Şasi Kamyon 3 500 000 000

4.26.96 Rize Pazar Pazar Vidanjör 2 300 000 000

4.26.96 Rize Valilik — Çevre Hiz. Kulla. 2 500 000 000

53 üncü Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

6.14.96 Trabzon Akçaabat Akçaabat İtfaiye 2 700 000 000

6.10.96 Trabzon Araklı Araklı Çöp Kamyonu 2 700 000 000

6.21.96 Trabzon Araklı Yeşilyurt Çöp Kamyonu 2 200 000 000

6.14.96 Trabzon Arsin Arsin Vidanjör 2 700 000 000

6.3.96 Trabzon Dernekpazarı Dernekpazarı İtfaiye 2 700 000 000

6.21.96 Trabzon Hayrat Hayrat Çöp Kamyonu 2 200 000 000

6.21.96 Trabzon Merkez Akoluk Çöp Kamyonu 2 200 000 000

6.27.96 Trabzon Merkez Pelitli İtfaiye 2 200 000 000

6.21.96 Trabzon Merkez Çağlayan Çöp Kamyonu 2 200 000 000

6.3.96 Trabzon Of Kıyıcık Çöp Kamyonu 2 700 000 000

6.3.96 Trabzon Of Of İtfaiye 2 700 000 000

6.27.96 Trabzon Vakfıkebir Yalıköy Çöp Kamyonu 2 200 000 000

6.10.96 Trabzon Çarşıbaşı Çarşıbaşı Çöp Kamyonu 2 700 000 000

6.3.96 Trabzon Çaykara Ataköy İtfaiye 2 700 000 000

6.3.96 Trabzon Çaykara Karaçam Şasi Kamyon 2 700 000 000

6.3.96 Trabzon Çaykara Çaykara Şasi Kamyon 2 700 000 000

6.21.96 Trabzon Şalpazarı Şalpazarı Çöp Kamyonu 2 200 000 000

54 üncü Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

6.13.97 Rize İkizdere Güneyce Vidanjör 1 573 775 000

6.23.97 Rize İkizdere Güneyce Konteynir 1 000 000 000

6.20.97 Rize İkizdere Güneyce Şasi Kamyon 1 000 000 000

6.20.97 Rize Ardeşen Ardeşen Traktör 1 500 000 000

6.20.97 Rize Ardeşen Ardeşen Şasi Kamyon 600 000 000

6.20.97 Rize Merkez Kendirli Şasi Kamyon 4 755 595 000

6.19.97 Rize Merkez Kendirli Şasi Kamyon 4 755 595 000

6.20.97 Rize Merkez Kendirli Şasi Kamyon 4 755 595 000

55 inci Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

7.31.97 Rize Çayeli Madenli ÇöpKamyonu 5 073 685 000

7.31.97 Rize Hemşin Hemşin Şasi Kamyon 3 394 110 000

9.9.97 Rize İkizdere İkizdere Şasi Kamyon 5 750 345 000

7.31.97 Rize İyidere İyidere Şasi Kamyon 5 750 345 000

7.31.97 Rize Kalkandere Kalkandere Şasi Kamyon 5 750 345 000

7.31.97 Rize Merkez Merkez Şasi Kamyon 5 750 345 000

8.28.97 Rize Merkez Merkez Şasi Kamyon 6 344 090 000

7.31.97 Rize Muradiye Muradiye Şasi Kamyon 5 750 345 000

9.9.97 Rize Pazar Pazar Şasi Kamyon 5 750 345 000

54 üncü Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

7.11.96 Trabzon Çaykara Uzungöl Vidanjör 2 750 000 000

6.13.97 Trabzon Çaykara Uzungöl Şasi Kamyon 4 755 595 000

12.19.96 Trabzon Şalpazarı Geyikli Çöp Kamyonu 2 000 000 000

8.24.96 Trabzon Akçaabat Derecik İtfaiye 700 000 000

9.25.96 Trabzon Akçaabat Işıklar Traktör 1 617 820 000

6.19.97 Trabzon Akçaabat Işıklar Şasi Kamyon 4 755 950 000

8.12.96 Trabzon Araklı Erenler Traktör 1 573 775 000

4.30.97 Trabzon Araklı Yeşilyurt Traktör 2 219 040 000

6.13.97 Trabzon Araklı Erenler Şasi Kamyon 4 755 950 000

11.29.96 Trabzon Hayrat Balaban Traktör 1 673 135 000

6.13.97 Trabzon Hayrat Balaban Şasi Kamyon 4 755 950 000

8.12.96 Trabzon Köprübaşı Beşköy Traktör 1 573 775 000

8.12.96 Trabzon Köprübaşı Köprübaşı Çöp Kamyonu 2 000 000 000

6.13.97 Trabzon Köprübaşı Köprübaşı Şasi Kamyon 4 755 950 000

6.19.97 Trabzon Maçka Esiroğlu Çöp Kamyonu 4 215 555 000

9.25.96 Trabzon Merkez Merkez Vidanjör 4 500 000 000

8.12.96 Trabzon Merkez Merkez Traktör 1 573 775 000

12.19.96 Trabzon Merkez Sürmene Vidanjör 300 000 000

54 üncü Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

8.12.96 Trabzon Merkez Çukurçayır Traktör 1 573 775 000

6.13.97 Trabzon Merkez Çukurçayır Şasi Kamyon 4 755 950 000

6.13.97 Trabzon Merkez Merkez Şasi Kamyon 4 966 160 000

6.13.97 Trabzon Merkez Merkez Proje 20 000 000 000

11.20.96 Trabzon Of Gürpınar Şasi Kamyon 1 500 000 000

6.19.97 Trabzon Of Bölümlü Şasi Kamyon 3 694 375 000

8.12.96 Trabzon Sürmene Oylum Traktör 1 573 775 000

8.12.96 Trabzon Sürmene Oylum Traktör 1 573 775 000

12.19.96 Trabzon Sürmene Yeniay Şasi Kamyon 2 000 000 000

2.24.97 Trabzon Sürmene Yeniay Şasi Kamyon 500 000 000

11.20.96 Trabzon Sürmene Çamburnu Şasi Kamyon 1 500 000 000

6.13.97 Trabzon Sürmene Çamburnu Şasi Kamyon 4 755 595 000

6.13.97 Trabzon Sürmene Yeniay Çöp Kamyonu 1 000 000 000

5.23.97 Trabzon Sürmene Yeniay Çöp Kamyonu 5 000 000 000

6.19.97 Trabzon Sürmene Yeniay Şasi Kamyon 3 694 375 000

6.13.97 Trabzon Valilik İl Çevre V. Üst Ekipman 500 000 000

7.26.96 Trabzon Valilik Çev. Kor. Bşk. Üst Ekipman 500 000 000

4.30.97 Trabzon Yomra Yomra Traktör 2 219 040 000

6.13.97 Trabzon Yomra Yomra Şasi Kamyon 2 960 675 000

55 inci Hükümet Döneminde Yapılan Yardımlar

8.29.97 Trabzon Akçaabat Adacık Şasi Kamyon 5 507 120 000

7.31.97 Trabzon Akçaabat Akçaabat Şasi Kamyon 5 750 345 000

9.9.97 Trabzon Akçaabat Akçaköy Şasi Kamyon 5 750 345 000

10.14.97 Trabzon Akçaabat Dörtyol Şasi Kamyon 6 181 480 000

9.10.97 Trabzon Arşin Fındıklı Şasi Kamyon 3 394 110 000

10.14.97 Trabzon Arşin Yeşilyalı Şasi Kamyon 6 181 480 000

10.14.97 Trabzon Düzköy Çayırbağ Şasi Kamyon 6 181 480 000

7.31.97 Trabzon Maçka Maçka Şasi Kamyon 5 750 345 000

9.9.97 Trabzon Merkez Akyazı Şasi Kamyon 5 750 345 000

9.10.97 Trabzon Merkez Pelitli Şasi Kamyon 3 394 110 000

9.10.97 Trabzon Of Kıyıcık Şasi Kamyon 3 394 110 000

8.28.97 Trabzon Of Uğurlu Şasi Kamyon 3 394 110 000

9.10.97 Trabzon Vakfıkebir Vakfıkebir Şasi Kamyon 6 344 090 000

8.29.97 Trabzon Yomra Kaşüstü Şasi Kamyon 5 507 120 000

9.9.97 Trabzon Yomra Oymalıtepe Şasi Kamyon 5 750 345 000

10.14.97 Trabzon Beşikdüzü Türkeli Şasi Kamyon 6 181 480 000

11. – Bolu Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu’nun, bakanlık personeline sinema, tiyatro veya baleye gitme zorunluluğu getirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/4299)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMMİçtüzüğü’nün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 22.1.1998

Mustafa Yünlüoğlu Bolu

Sorular :

1. Bakanlık personeline eşleriyle birlikte en az ayda bir; sinema tiyatro veya baleye gitme zorunluluğu getirdiğiniz ve uymayanlar hakkında sicil değerlendirmesi yapacağınız iddiaları doğru mudur?

2. Kamu görevi ve Orman Bakanlığı faaliyetleriyle, bu zorunluluk arası nasıl bir hukukî ve idarî ilişki kurulmuştur?

TC Orman Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 13.2.1998 Sayı : KM.1.SOR./109-413

Konu : Sn. Mustafa Yünlüoğlu’nun yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 3 Şubat 1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4299-10735/27129 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Bolu Milletvekili Sayın Mustafa Yünlüoğlu’nun “Bakanlık personeline sinema tiyatro veya baleye gitme zorunluluğu getirildiği iddiasına ilişkin yazılı soru önergesi” bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Ersin Taranoğlu Orman Bakanı

Bolu Milletvekili Sayın Mustafa Yünlüoğlu’nun 7/4299 Esas No.lu “Bakanlık Personeline Sinema, Tiyatro veya Baleye Gitme Zorunluluğu Getirildiği İddiasına İlişkin Yazılı Soru Önergesi” Hakkında Orman Bakanlığının Yazılı Cevabı

1. 2. Bakanlığım üst düzey bürokratlarıyla yaptığım bir toplantıda bilgisayar bilip bilmedikleri ve diğer konularda konuşurken tiyatro ve bale gibi sosyal faaliyetlerde karşılaştıkları zorluklar dile getirilmiş kendilerine bu tip faaliyetlerde bulunabilmeleri konusunda gerekli koordisyonun ve kolaylığın sağlanacağı ifade edilmiştir.

Bilindiği üzere memurlara sicil değerlendirmesinin nasıl yapılacağı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve Sicil Amirleri Yönetmeliği’nde açıkça belirtilmiştir.

Bunun dışında personele zorunlu olarak eşleriyle birlikte en az ayda bir; sinema, tiyatro veya baleye gitme zorunluluğu getirildiği, uymayanlar hakkında sicil değerlendirmesi yapacağımız iddiaları doğru değildir.

12. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, milletvekillerinin sağlık ve tedavi harcamalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in yazılı cevabı (7/4303)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 23.1.1998

Halit Dumankaya İstanbul

Soru 1. Meclisimizde bulunan 448 milletvekilimizin 1997 yılı içinde herbirinin ayrı ayrı sağlık ve tedavi harcamasının miktarı nedir?

Soru 2. Mecliste grubu bulunan partilerin sağlık ve tedavi harcamalarının o grubun milletvekillerine oranlandığında oran nedir?

Soru 3. Milletvekillerinin sağlık ve tedavilerinin yapıldığı devlet ve özel hastanelere ne kadar ödeme yapılmıştır?

Soru 4. Halen milletvekili olmayan eski milletvekili ve varisleri için ödenen sağlık ve tedavi harcamalarının yekûnü nedir?

Soru 5. Bu harcamaların eski milletvekili ve haksahiplerine düşen yüzde oranı nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 17.2.1998 KAN. KAR. MD : Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4303-10757/27201

SayınHalit Dumankaya

İstanbul Milletekili

İlgi : 23.1.1998 tarihli yazılı soru önergeniz.

Milletvekillerinin sağlık ve tedavi harcamalarına ilişkin ilgi önergenizde yeralan sorularınıza cevap teşkil edecek bilgiler ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Hikmet Çetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

Yeni Üyelerin Tedavi Giderleri

Sicil Adı Soyadı Toplam

3734 Fethi Acar 21 939 720

5336 Sait Açba 262 346 221

3535 Fehim Adak 500 430 002

5422 Mehmet Ağar 1 618 894 022

4669 İrfettin Akar 299 787 174

4000 Bülent Akarcalı 221 459 952

5550 Abdullah Akarsu 356 334 028

3107 Cevdet Akçalı 339 111 223

4661 Rıza Akçalı 308 769 500

Sicil Adı Soyadı Toplam

5547 Miraç Akdoğan 178 999 783

5441 Abdulkadir Akgöl 125 181 609

5574 Mehmet Teoman Akgür 119 849 328

5570 Hüseyin Olgun Akın 113 921 364

5420 Ümran Akkan 506 316 130

5407 Bekir Aksoy 143 502 352

4346 Veli Aksoy 339 321 212

4452 Uğur Aksöz 841 200 342

4279 Abdülkadir Aksu 567 243 739

5394 Yüksel Aksu 319 805 893

5460 Meral Akşener 8 383 500

5461 Ahmet Ziya Aktaş 197 667 548

5436 Nurettin Aktaş 334 892 077

4572 Yıldırım Aktuna 30 096 616

5606 Yıldırım Aktürk 75 076 788

4057 İlhan Aküzüm 152 401 760

3643 Avni Akyol 425 648 721

5432 Necati Albay 3 078 456

5520 Kemal Albayrak 199 340 918

5440 Turhan Alçelik 209 259 186

4419 Cemal Alişan 680 152 080

5534 Ahmet Alkan 623 775 923

5462 Mehmet Sedat Aloğlu 4 734 545

5341 Mehmet Sıddık Altay 222 569 250

5463 Tayyar Altıkulaç 239 808 216

4448 Şinasi Altıner 901 712 714

4247 Cengiz Altınkaya 277 094 864

2793 Mehmet Altınsoy 472 571 521

5464 Abdul Ahat Andican 295 336

5465 Refik Aras 286 673 381

5454 Oya Araslı 180 445 000

5535 Hüseyin Arı 60 415 552

3694 Yusuf Fevzi Arıcı 600 120 028

4665 Muzaffer Arıkan 386 302 422

5551 Bülent Arınç 331 670 212

5489 İbrahim Turhan Arınç 284 006 505

5370 Metin Arifagaoğlu 198 496 477

Sicil Adı Soyadı Toplam

5349 Nejat Arseven 256 330 589

5599 Abdullah Arslan 284 239 692

5615 İlyas Arslan 599 260 618

5616 Kazım Arslan 8 000 000

5414 Muzaffer Arslan 2 552 974 332

5609 Maliki Ejder Arvas 427 934 025

3364 Oğuzhan Asiltürk 579 647 942

4182 Eyüp Aşık 832 036 942

5448 Adil Aşırım 1 010 190 763

4496 Abdülbaki Ataç 240 162 320

3732 İsmet Atalay 921 084 170

4506 Kazım Ataoğlu 1 129 283 546

4374 Bülent Atasayan 501 329 705

4206 Veysel Atasoy 240 890 191

5371 Mehmet Fatih Atay 124 682 765

5476 Azmi Ateş 260 109 816

5527 Mustafa Kemal Ateş 689 697 449

5350 Yılmaz Ateş 667 694 384

4465 İsmet Attila 26 778 712

5584 Ahmet Nurettin Aydın 249 446 754

5382 Alaattin Sever Aydın 306 269 344

5613 Cevdet Aydın 321 812 751

5403 Hikmet Aydın 687 613 719

5467 Mehmet Aydın 458 677 427

5585 Mehmet Emin Aydın 476 414 184

5620 Necmettin Aydın 268 222 648

5575 Nezir Aydın 419 258 546

5455 Mehmet Emin Aydınbaş 311 626 392

4682 Cevat Ayhan 207 880 542

5408 Mehmet Aykaç 1 054 484 955

3656 Mustafa Kemal Aykurt 354 906 458

4004 İmren Aykut 1 245 356 559

5449 Şamil Ayrım 533 804 884

5558 Lale Aytaman 260 290 173

5596 Fevzi Aytekin 29 006 372

5617 Yusuf Bacanlı 815 626 783

5602 Yusuf Bahadır 764 703 661

3958 Mustafa Balcılar 405 423 089

Sicil Adı Soyadı Toplam

4403 Doğan Baran 437 937 712

3423 Ömer Naimi Barım 222 937 755

3817 Ömer Barutçu 278 895 060

5566 Abdülkadir Baş 653 277 152

4573 Mustafa Baş 121 595 305

4713 Ali Kemal Başaran 713 797 962

4574 Mukadder Başeğmez 486 021 728

4362 Murat Başesgioğlu 903 789 791

4554 Mehmet Batallı 1 110 374 829

5621 Tahsin Boray Baycık 565 264 438

3377 Deniz Baykal 36 541 340

5610 Mustafa Bayram 430 268 657

4720 Şerif Bedirhanoğlu 703 720 385

5351 Saffet Arıkan Bedük 771 973 353

5423 Hasan Belhan 506 934 522

5456 Saffet Benli 239 056 461

5433 Demir Berberoğlu 129 491 393

5362 Osman Berberoğlu 257 981 779

5395 Ali Rahmi Beyreli 30 772 384

5511 Yusuf Selahattin Beyribey 244 759 812

5323 İbrahim Yavuz Bildik 669 712 371

5536 Abdullah Turan Bilge 858 344 509

5352 Ahmet Bilge 198 267 052

5374 Ahmet Bilgiç 124 314 369

5203 Mahmut Nedim Bilgiç 403 605 540

5450 Ömer Bilgin 296 902 442

5512 Çetin Bilgir 679 163 969

4211 Mehmet Ali Bilici 390 945 154

5490 Ali Rıza Bodur 103 393 060

4281 Ferit Bora 4 609 204 427

5587 Metin Bostancıoğlu 492 352 052

4690 Kadir Bozkurt 471 425 072

5332 Mahmut Bozkurt 184 202 249

4696 Sedat Edip Bucak 840 567 517

5324 Yakup Budak 534 258 130

4538 Evren Bulut 397 343 542

5405 Mete Bülgün 1 275 498 212

4615 Esat Bütün 179 250 920

Sicil Adı Soyadı Toplam

5537 Nezir Büyükcengiz 431 015 841

5516 Memduh Büyükkılıç 258 737 561

5325 Mehmet Büyükyılmaz 33 009 760

5548 Yaşar Canbay 91 739 379

5538 Veysel Candan 472 368 902

4325 İsmail Cem 112 865 102

5326 Sıtkı Cengil 636 252 965

5327 İbrahim Cevher Cevheri 160 923 084

3092 Necmettin Cevheri 644 770 650

5353 Hasan Hüseyin Ceylan 264 816 716

5457 Halil Cin 473 087 739

4528 İsmail Coşar 527 755 710

5468 Ali Coşkun 326 115 713

5568 İhsan Çabuk 64 135 484

4577 İbrahim Nami Çağan 246 478 648

5409 Hasan Çağlayan 215 261 270

5380 Zeki Çakan 499 543 259

5559 Zeki Çakıroğlu 593 287 895

5529 Halil Çalık 139 238 410

5354 Gökhan Çapoğlu 109 665 250

4563 Fuat Çay 460 437 813

4438 İbrahim Çebi 298 180 465

4348 Işın Çelebi 654 044 947

4116 Süleyman Çelebi 924 258 392

5333 Ahmet Çelik 103 941 644

5600 Hanefi Çelik 780 699 276

4697 İbrahim Halil Çelik 932 773 515

5530 Necati Çelik 1 849 109 539

3703 Hikmet Çetin 853 469 866

5539 Remzi Çetin 616 867 746

5540 Necati Çetinkaya 1 078 730 250

3344 Erol Çevikçe 457 515 758

4445 Cemil Çiçek 78 477 892

4514 Mustafa Çiloğlu 365 376 410

5517 Osman Çilsal 845 873 868

5387 Şerif Çim 89 194 000

5469 Gürcan Dağdaş 680 819 545

3600 Mehmet Halit Dağlı 634 513 162

Sicil Adı Soyadı Toplam

5597 Bayram Fırat Dayanaklı 59 056 856

5563 Necmettin Dede 7 677 000

4551 İbrahim Yaşar Dedelek 115 028 880

5560 Mustafa Dedeoğlu 747 308 370

5525 Ömer Demir 16 204 264

4420 İrfan Demiralp 84 683 378

5577 Ahmet Demircan 46 357 425

4692 Musa Demirci 483 191 985

5434 Hanifi Demirkol 3 680 000

5491 Hasan Denizkurdu 193 270 555

5363 Arif Ahmet Denizolgun 3 640 932

4656 Ahmet Derin 832 373 187

5412 Hilmi Develi 304 652 583

4662 Tevfik Diker 265 839 051

4616 Hasan Dikici 1 099 296 560

5507 Hayrettin Dilekcan 755 472 627

5514 Muharrem Hadi Dilekçi 539 397 256

4473 Ali Dinçer 2 100 767 097

4316 Abdullah Aykon Doğan 371 060 798

5334 Ahmet Doğan 620 027 522

5503 Ali Doğan 280 907 915

5504 Avni Doğan 173 225 568

4008 H. Hüsnü Doğan 138 921 791

4489 Hayri Doğan 258 207 652

4560 Lütfi Doğan 133 664 900

4617 Ahmet Dökülmez 456 405 453

4454 Veli Andaç Durak 150 913 180

5555 Mahmut Duyan 357 542 716

5355 Mehmet Ekici 551 926 978

3632 Hasan Ekinci 994 554 407

4474 Ömer Faruk Ekinci 379 228 451

5392 Yusuf Ekinci 303 368 164

4675 Mehmet Elkatmış 358 542 398

4102 Metin Emiroğlu 261 402 728

5437 Kahraman Emmioğlu 276 055 153

2883 Süleyman Arif Emre 347 849 478

5470 Hasan Tekin Enerem 317 459 391

4535 Mehmet Selim Ensarioğlu 1 955 270 667

Sicil Adı Soyadı Toplam

4321 Ali Er 1 041 538 750

3254 Necmettin Erbakan 142 342 008

4721 Fethullah Erbaş 1 030 107 624

4683 Nevzat Ercan 1 313 293 392

5471 Ekrem Erdem 102 969 013

4232 Eşref Erdem 435 446 018

4038 İsmet Kaya Erdem 400 313 298

5435 Mahmut Erdir 664 534 090

3573 Ali Şevki Erek 73 000 512

5561 Enis Yalım Erez 9 395 040

4508 Zeki Ergezen 418 458 295

5492 Sabri Ergül 329 037 611

3357 Cemil Erhan 220 859 336

5356 Ünal Erkan 328 436 894

4268 Mustafa Cumhur Ersümer 301 219 772

5556 Ömer Ertaş 38 320 904

5428 Zeki Ertugay 364 212 511

5576 Ertuğrul Eryılmaz 299 912 639

4224 Yaşar Eryılmaz 3 920 840

4545 Lütfü Esengün 575 934 914

5342 Celal Esin 563 387 645

4698 Seyit Eyyüpoğlu 926 739 610

4546 Abdulilah Fırat 636 959 960

4103 Ayhan Fırat 279 083 476

3429 Mehmet Fuat Fırat 651 156 482

4637 Hacı Filiz 875 401 108

4509 Edip Safder Gaydalı 678 379 757

5410 Zülfikar Gazi 380 002 652

5622 Hasan Gemici 465 503 827

5541 Abdullah Gencer 221 034 471

4440 Kamer Genç 200 320 976

4309 Naim Geylani 1 802 308 306

4011 İsmail Safa Giray 235 390 504

5458 Abdulbaki Gökçel 264 123 484

4556 Ayvaz Gökdemir 121 994 788

5552 H. Ayseli Göksoy 822 854 078

4714 Kemalettin Göktaş 253 604 108

4413 Mehmet Gölhan 671 228 098

Sicil Adı Soyadı Toplam

4132 Akın Gönen 1 130 400 489

5364 Emre Gönensay 62 581 516

4494 Ali Rıza Gönül 109 042 220

5389 Feti Görür 217 685 623

4532 Mehmet Gözlükaya 349 923 431

4633 Abdullah Gül 659 081 446

5553 Hasan Gülay 93 758 145

5429 Necati Güllülü 180 496 074

4430 Eyüp Cenap Gülpınar 510 512 450

5442 Ali Günay 821 656 638

4649 Ali Günaydın 304 825 138

5415 Sacit Günbey 336 460 789

3751 Agah Oktay Güner 346 661 044

4625 MehmetSabri Güner 788 469 348

5542 Teoman Rıza Güneri 213 595 510

5526 Cafer Güneş 200 358 108

4307 Ülkü Gökalp Güney 66 678 000

4318 İbrahim Gürdal 399 183 150

4176 Metin Gürdere 789 954 331

5578 Ayhan Gürel 57 870 560

5493 Şükrü Sina Gürel 97 169 830

5528 Doğan Güreş 81 505 836

3876 Aydın Güven Gürkan 105 596 236

4478 Halis Uluç Gürkan 239 524 580

4370 İrfan Gürpınar 301 772 803

5579 Yalçın Gürtan 1 066 225 780

5494 Şekibe Gencay Gürün 36 030 332

5241 Turhan Güven 14 916 768

4587 Algan Hacaloğlu 295 273 831

5383 Ataullah Hamidi 4 258 036 782

5418 Seyyit Haşim Haşimi 681 938 845

3412 Yasin Hatiboğlu 369 381 491

4492 Süleyman Hatinoğlu 304 233 128

5346 Aslan Ali Hatipoğlu 390 789 262

5416 Ömer Vehbi Hatipoğlu 853 822 921

5417 Yakup Hatipoğlu 427 119 497

5337 Osman Hazer 301 284 344

4511 Necmi Hoşver 529 243 980

Sicil Adı Soyadı Toplam

5438 Ali Ilıksoy 771 654 026

5588 Tahsin Irmak 34 488 328

5589 Mahmut Işık 454 197 283

5472 Metin Işık 123 412 356

5564 Nedim İlci 112 554 104

3569 Nihan İlgün 486 463 676

5421 Mustafa İlimen 42 353 280

3899 Kamran İnan 334 011 878

4512 Abbas İnceayan 335 170 965

4708 Ahmet Feyzi İnceöz 1 060 518 402

5439 Mehmet Bedri İncetahtacı 236 213 021

5347 Ahmet İyimaya 312 360 769

5591 Zülfükar İzol 814 187 582

5572 Avni Kabaoğlu 397 471 506

4681 Ahmet Kabil 423 212 502

5473 İsmail Kahraman 1 245 260

5518 Nurettin Kaldırımcı 172 680 102

4099 Mustafa Kalemli 138 696 322

5443 Süleyman Metin Kalkan 572 336 382

4646 İsmail Kalkandelen 294 283 654

5505 Mustafa Kamalak 251 548 365

5474 Cefi Jozef Kamhi 3 345 596

5375 Tamer Kanber 248 463 552

5475 Hüseyin Kansu 302 435 285

4634 Salih Kapusuz 390 509 244

3971 Burhan Kara 470 244 268

5545 Emin Karaa 268 888 458

5513 Zeki Karabayır 969 713 364

5549 Fikret Karabekmez 506 328 206

4590 Mehmet Ercan Karakaş 305 104 061

5607 Hasan Karakaya 63 355 908

5425 Tevhit Karakaya 267 994 558

5476 Yılmaz Karakoyunlu 705 666 676

4657 İsmail Karakuyu 3 731 265 093

3796 Temel Karamollaoğlu 148 861 776

5508 Erol Karan 29 566 762

5396 Mehmet Altan Karapaşaoğlu 386 115 096

3754 Şaban Karataş 244 192 205

Sicil Adı Soyadı Toplam

5592 Ahmet Karavar 597 101 491

5580 Murat Karayalçın 262 468 490

5328 Tuncay Karaytuğ 339 851 713

5390 Mustafa Karslıoğlu 5 866 972

5567 Mehmet Salih Katırcıoğlu 614 389 719

4335 Mehmet Cavit Kavak 55 356 070

5329 Orhan Kavuncu 151 604 014

5369 Saffet Kaya 284 449 576

4202 Lutfullah Kayalar 1 130 256 991

3515 Şevket Kazan 79 374 740

4381 Mehmet Keçeciler 342 477 610

4353 Birgen Keleş 71 990 270

4401 Erkan Kemaloğlu 613 726 369

4541 Erdal Kesebir 303 469 028

5397 İlhan Kesici 242 573 636

3658 Adnan Keskin 116 034 842

5477 Ahmet Güryüz Ketenci 287 546 460

5478 Osman Kılıç 223 156 185

3290 Esat Kıratlıoğlu 190 716 160

4619 Recep Kırış 27 832 284

4254 İsmet Önder Kırlı 480 475 881

4406 Mustafa Bahri Kibar 615 765 189

5569 Müjdat Koç 2 152 273 775

5398 Hayati Korkmaz 71 517 696

4387 Mehmet Korkmaz 1 156 681 299

5521 Mikail Korkmaz 34 348 817

3166 Hasan Korkmazcan 76 367 500

4507 Hüsamettin Korkutata 1 196 443 051

5479 Hayri Kozakçıoğlu 114 750 460

4482 İrfan Köksalan 491 221 858

4293 İsmail Köse 149 200 192

4225 Mehmet Tahir Köse 343 064 835

5344 Nevzat Köse 454 800 178

4610 Mehmet Köstepen 200 154 511

5451 Mustafa Köylü 796 946 271

3973 Yavuz Köymen 696 451 548

4592 Emin Kul 137 100 000

Sicil Adı Soyadı Toplam

4290 Mustafa Kul 375 653 471

4376 Onur Çetin Kumbaracıbaşı 520 749 203

5365 Bekir Kumbul 42 573 562

3306 Nafiz Kurt 275 514 733

3760 Mehmet Recai Kutan 304 075 420

5404 Ahmet Küçük 404 824 581

5480 Göksal Küçükali 414 314 324

5366 Sami Küçükbaşkan 1 037 450 193

2931 Cemal Külahlı 845 874 420

4456 Mustafa Küpeli 431 927 705

5348 Cemalettin Lafçı 448 880 038

5603 Şeref Malkoç 170 005 784

4565 Nihad Matkap 661 921 859

3755 Aydın Menderes 6 387 200 257

2913 Nahit Menteşe 231 836 360

5481 Necdet Menzir 22 925 248

5444 Levent Mıstıkoğlu 493 345 367

5522 Recep Mızrak 99 719 604

4337 Mehmet Moğultay 564 801 011

5452 Erkan Mumcu 463 432 335

5388 Abdulhaluk Mutlu 1 001 084 528

4611 Atilla Mutman 569 227 028

4533 Mustafa Haluk Müftüler 441 073 726

4595 Yusuf Namoğlu 58 872 196

4415 Ahmet Neidim 362 773 859

4596 Ali Oğuz 908 385 789

5384 Musa Okçu 350 773 858

3862 Mehmet Seyfi Oktay 179 702 887

5614 Yaşar Okuyan 989 110 426

3764 Sümer Oral 214 320 413

4472 Haydar Oymak 16 530 211

5593 Bayar Ökten 746 900 890

3586 Abdülkadir Öncel 1 116 413 008

5495 Metin Öney 486 397 464

5618 Abdullah Örnek 1 714 839 335

3625 Mehmet Altan Öymen 37 222 360

5543 Hasan Hüseyin Öz 175 372 042

5571 Mustafa Hasan Öz 231 607 220

Sicil Adı Soyadı Toplam

3430 Korkut Özal 44 272 064

4639 Ahmet Sezal Özbek 531 597 065

5509 Abdullah Özbey 236 805 207

4075 Cemal Özbilen 187 131 104

4383 Ali Talip Özdemir 378 017 525

5581 Biltekin Özdemir 638 226 180

4558 Ergun Özdemir 241 431 936

5385 Faris Özdemir 610 932 371

5377 İsmail Özgün 233 993 283

5135 Ergun Özkan 298 506 576

4597 Hasan Hüseyin Özkan 165 807 980

5345 Murtaza Özkanlı 1 275 369 869

4467 Halil İbrahim Özsoy 338 338 263

5582 Latif Öztek 174 697 649

5367 Yusuf Öztop 362 773 191

5430 Ömer Özyılmaz 179 774 810

5424 Mustafa Cihan Paçacı 326 649 288

4392 Ekrem Pakdemirli 181 905 616

4599 Yusuf Pamuk 55 869 072

5386 Suat Pamukçu 516 105 646

4521 Ferudun Pehlivan 698 857 411

4706 Hasan Peker 12 205 220

5531 Osman Pepe 4 915 028 282

5546 Metin Perli 334 596 779

5496 Ahmet Piriştina 437 506 628

5372 Sema Pişkinsüt 187 383 616

5431 Aslan Polat 232 531 418

5373 Muhammet Polat 320 075 939

4137 Nabi Poyraz 672 894 188

3866 Mehmet Sağdıç 221 013 617

5506 Mehmet Sağlam 219 458 043

3997 Durmuş Fikri Sağlar 564 366 808

5497 Rüşdü Saracoglu 87 341 476

5446 Ömer Atila Sav 146 765 300

3375 Önder Sav 311 886 418

4045 Işılay Saygın 172 498 584

4484 Yücel Seçkiner 509 464 656

4295 Mehmet Cevdet Selvi 340 802 837

Sicil Adı Soyadı Toplam

4613 Rifat Serdaroğlu 70 366 498

5586 Nizamettin Sevgili 766 238 401

4601 Mehmet Sevigen 725 995 166

5419 Sebgetullah Seydaoğlu 499 306 994

5330 Arif Sezer 1 479 710 514

2562 İsmet Sezgin 308 073 248

5445 Mehmet Sılay 123 741 600

5378 Hüsnü Sıvalıoğlu 347 442 478

5601 Bekir Sobacı 724 839 532

3780 Sadi Somuncuoğlu 157 168 332

4485 Osman Mümtaz Soysal 172 543 069

5399 Ali Osman Sönmez 425 600

3897 Mahmut Sönmez 886 053 512

5498 Hasan Ufuk Söylemez 118 729 344

5604 İsmail İlhan Sungur 437 057 024

3977 Mahmut Oltan Sungurlu 204 046 240

5598 Enis Sülün 1 642 554 658

4284 Salih Sümer 871 739 578

4357 Ali Şahin 300 705 831

5411 Ali Haydar Şahin 394 819 520

5482 Mehmet Ali Şahin 1 070 109 619

5368 Metin Şahin 122 342 917

4525 Nevfel Şahin 631 851 880

4680 Refaiddin Şahin 175 138 524

4505 Bahattin Şeker 454 158 881

4694 Abdüllatif Şener 391 178 565

5611 Şaban Şevli 115 008 280

4700 Mehmet Feyzi Şıhanlıoğlu 555 872 354

5400 Yahya Şimşek 574 805 954

4322 Mustafa İstemihan Talay 698 890 548

5483 Ahmet Tan 227 336 388

4343 Güneş Taner 21 772 256

4049 Suha Tanık 21 994 780

5484 Bülent Hasan Tanla 29 410 200

4416 Ersin Taranoğlu 438 128 317

5499 Hakan Tartan 184 436 002

3968 Mustafa Rüştü Taşar 786 104 934

5594 Mehmet Tatar 892 253 109

4522 Turhan Tayan 158 318 112

Sicil Adı Soyadı Toplam

5357 Ahmet Tekdal 354 092 990

5523 Necdet Tekin 344 371 245

4363 Nurhan Tekinel 346 249 872

5500 Sabri Tekir 110 107 098

5485 Zekeriya Temizel 57 133 000

5426 Naci Terzi 419 637 130

5343 Mehmet Ziyattin Tokar 216 279 530

4424 Yaşar Topçu 338 945 076

5335 Celal Topkan 537 394 920

5486 Erdoğan Toprak 4 384 828

3822 Köksal Toptan 335 187 968

3475 Ali Topuz 546 772 364

5338 Şakir Yaman Törüner 278 863 096

3925 İlker Tuncay 974 394 242

4543 Ahmet Cemil Tunç 732 488 464

4412 Şadan Tuzcu 285 603 692

5358 Aydın Tümen 154 101 796

5605 Hikmet Sami Türk 435 663 729

5359 Rıza Ulucak 32 716 788

5360 Hikmet Uluğbay 432 616 732

4711 Şahin Ulusoy 351 874 587

3767 Yahya Uslu 466 070 084

5406 Ahmet Uyanık 738 895 569

4315 Ali Uyar 321 071 144

5339 Kubilay Uygun 423 754 972

5532 Hayrettin Uzun 207 448 843

5562 Fikret Uzunhasan 756 971 025

5583 Musa Uzunkaya 1 098 028 280

4526 Ahmet Hamdi Üçpınarlar 393 658 228

5608 Mehmet Yaşar Ünal 259 118 716

4623 Zeki Ünal 471 538 919

4654 Mustafa Ünaldı 266 342 017

5510 Fikret Ünlü 368 322 044

5619 İsmail Durak Ünlü 1 094 951 896

5393 Kazım Üstüner 176 576 608

5340 Nuri Yabuz 68 254 232

5401 Ertuğrul Yalçınbayır 576 478 772

5544 Lütfi Yalman 130 646 966

4495 Yüksel Yalova 57 438 692

Sicil Adı Soyadı Toplam

5590 Nevzat Yanmaz 748 652 454

5361 Ersönmez Yarbay 177 709 099

3969 Ünal Yaşar 162 448 600

4655 Mehmet Ali Yavuz 452 476 468

4549 Şinasi Yavuz 46 576 500

5447 Hüseyin Yayla 1 248 132 736

5554 Mustafa Cihan Yazar 442 502 833

5402 İbrahim Yazıcı 11 308 744

5381 Cafer Tufan Yazıcıoğlu 525 621 903

4695 Muhsin Yazıcıoğlu 247 639 278

5501 Zerrin Yeniceli 754 345 965

5413 Ramazan Yenidede 459 489 021

4394 Mustafa Erdoğan Yetenç 292 437 646

5612 Mahmut Yılbaş 90 543 122

5595 Mehmet Salih Yıldırım 592 304 276

4441 Orhan Veli Yıldırım 658 484 765

4686 Adem Yıldız 224 678 164

5453 Halil Yıldız 285 236 072

5515 Haluk Yıldız 368 210 237

5557 Hüseyin Yıldız 619 001 143

5427 Mustafa Yıldız 542 907 366

5565 Sabahattin Yıldız 291 932 186

4145 Ahmet Mesut Yılmaz 24 557 200

5459 Ayfer Yılmaz 308 535 980

5519 İbrahim Yılmaz 514 409 573

5502 İsmail Yılmaz 253 620 446

4303 Mustafa Yılmaz 485 631 294

5573 Şevki Yılmaz 404 935 198

5379 İlyas Yılmazyıldız 1 000 000

5487 Osman Yumakoğulları 482 710 692

5533 Bekir Yurdagül 140 282 608

3998 Rüştü Kâzım Yücelen 612 917 973

5331 İbrahim Ertan Yülek 295 869 852

5391 Mustafa Yünlüoğlu 763 121 490

4141 Şükrü Yürür 407 375 655

4559 Rasim Zaimoğlu 188 414 659

5488 Bahri Zengin 597 593 701

4345 Namık Kemal Zeybek 306 609 880

4562 Mustafa Zeydan 5 054 409 395

GENEL TOPLAM 252 842 151 855

Tedavi Gideri Olmayan Milletvekilleri

1. Cavit Çağlar

2. Tansu Çiller

3. Halit Dumankaya

4. Bülent Ecevit

5. Mustafa Güven Karahan

6. M. Bahattin Yücel

 

RP 73 620 747 648 TL.

ANAP 68 880 587 378 TL.

DYP 40 816 211 153 TL.

DSP 18 230 340 632 TL.

CHP 20 005 954 079 TL.

DTP 13 090 613 886 TL.

Diğer 18 197 697 079 TL.

TOPLAM 252 842 151 855 TL.

Yasama Organı Eski Üyelerine Yapılan Ödemelerin

Kurum Niteliklerine Göre Listesi

Kurum Niteliği Toplam

Devlet Hastanesi 73 796 609 275 TL.

Eczane 336 100 495 763 TL.

Kaplıca 157 305 000 TL.

Laboratuvar 49 674 047 280 TL.

Optik 78 629 818 828 TL.

Özel Doktor 101 918 595 059 TL.

Özel Hastane 653 042 655 828 TL.

Özel Tedavi Merkezleri 172 382 983 531 TL.

Radyoloji Merkezi 3 603 953 037 TL.

Tıbbi Malzeme Satıcısı 36 390 323 207 TL.

 

Genel Toplam 1 505 696 786 807 TL.

 

Yeni Üye 254 828 542 912 TL.

Eski Üye 914 059 927 805 TL.

Dul Yetim 333 870 292 494 TL.

Toplam 1 502 758 763 211 TL.

Yeni Üye Oranı % 16,96.

Eski Üye Oranı % 60,83.

Dul Yetim Oranı % 22,22.

Eski Üye 914 059 927 805 TL.

Dul Yetim 333 870 292 494 TL.

Toplam 1 247 930 220 299 TL.

Eski Üye Oranı % 73,25

Dul Yetim Oranı % 26,75

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.