DÖNEM : 20 CİLT :
42 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
42 nci Birleşim
14. 1. 1998
Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMA
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Samsun Milletvekili Ayhan Gürel’in, Samsun’daki uçak kazasına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun cevabı
2. – Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz’ın, Erzurum İlinin Sosyoekonomik
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
3. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Samsun’daki havaalanı
projesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun
cevabı
4. – Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun; Samsun Milletvekilleri Ayhan
Gürel’in Samsun’daki uçak kazasına ve Murat Karayalçın’ın Samsun Havaalanı
Projesine ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Mısır’a gidecek olan Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın, dönüşüne
kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın vekâlet etmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1260)
2. – Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan yedek üyelik
için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1261)
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 19 arkadaşının, Mardin İlinde
tohumluk dağıtımıyla ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı iddialarını
araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234)
2. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül ve 21 arkadaşının, Tekelin
özelleştirilmesine yönelik uygulamaları araştırarak alınması gereken tedbirleri
belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235)
V. — SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, sekiz yıllık kesintisiz
eğitimi protesto gösterileri konusundaki beyanlarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/602)
2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bakanlık personelinin
fişlendiği yolunda basından çıkan haberlere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/603)
3. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Bakanlıkta yapılan görevden
alma, atama ve tayinlere ilişkin Kültür Bakanından sözlü sorusu ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/604)
4. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, gazetelerin promosyon
düzenlemek için Bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/605)
5. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat
Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/606)
6. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat
Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/607)
7. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde İlinde
mazotla tarımsal sulama yapan çiftçilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/610)
8. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop - Boyabat’da organize
sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/611)
9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Marmara Denizi ve
Ulubat Gölünün kirlenmesine karşı alınacak tedbirlere ilişkin Çevre Bakanından
sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/613)
10. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop - Boyabat futbol sahası
inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in cevabı (6/614)
11. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, hükümetin kurulması konusunda
basına yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Refaiddin Şahin’in cevabı (6/615)
12. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde İline bağlı
bazı ilçelerin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/616)
13. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde’ye bağlı
bazı ilçelerin kültürevi projelerine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/617)
14. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlu’nun, Niğde’ye bağlı
bazı yerleşim birimlerinin gölet projelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/618)
15. – Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun’un, Alanya yakınlarında
bulunan bazı tarihî ve turistik yerlere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/619)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, Karadeniz’deki terör
olaylarına ve alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat
Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3949)
2. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Millî Tütün Komitesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/3971)
3. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Türk Hava Kurumunun
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve İçişleri Bakanı Murat
Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3985)
4. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün ifadesi alınırken Özer Çiller’e
ayrıcalık yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan
Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/3991)
5. – Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün, Tokat Süreyyabey Barajı
Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur
Ersümer’in yazılı cevabı (7/4022)
VI. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim
ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168 ve 168’e 1 inci Ek)
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci Ek)
3. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel
Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı
İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul
Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya
Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)
4. – Olağanüstü Hâl Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde
İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1660) (S. Sayısı : 392)
5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217)
(S. Sayısı : 132)
6. – Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, 6136 Sayılı Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996 Gün ve 4178
Sayılı Kanunla Eklenen Geçici Madde 9’da Yer Alan Sürenin Uzatılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata ve 16 arkadaşının
aynı mahiyetteki kanun teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/653, 2/735) (S.
Sayısı : 280)
7. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/619) (S. Sayısı : 375)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 12.00’de açıldı.
TBMMBaşkanı Hikmet Çetin’in Başkanlığında Hırvatistan Parlamentosunun
vaki davetine icabet edecek Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine;
İsrail’den bir Parlamento heyetinin Türkiye’ye davetine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri ile,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının: Nisan, Mayıs ve Haziran 1997 ayları (5/18) (S. Sayısı : 408),
Temmuz, Ağustos ve Eylül 1997 ayları (5/19) (S. Sayısı : 409),
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığı Hesaplarına ve,
Cumhurbaşkanlığı 1996 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna
İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresine (3/926) (S. Sayısı :
410)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Sayıştay Başkanlığının 1996
Malî Yılı Kesinhesabına (5/17) (S. Sayısı : 411);
İlişkin raporları Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Konya Milletvekili Necmettin Erbakan ile İstanbul Milletvekili Mukadder
Başeğmez’in (3/176) (S. Sayısı : 421),
Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın (3/181) (S. Sayısı : 422),
Afyon Milletvekili Kubilay Uygun’un (3/860)(S. Sayısı : 423),
İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün (3/924)(S. Sayısı : 424),
İstanbul Milletvekili Emin Kul’un (3/830)(S. Sayısı : 425),
Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın :
(3/1144) (S. Sayısı : 426),
(3/855) (S. Sayısı : 427),
Ardahan Milletvekili İsmet Atalay’ın (3/845)(S. Sayısı : 428),
Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın (3/171)(S. Sayısı : 429),
İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir’in :
(3/314)(S. Sayısı : 430),
(3/211)(S. Sayısı : 432) ve
Konya Milletvekili Necmettin Erbakan’ın (3/186)(S. Sayısı : 431),
Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığına ve
haklarındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatlarının sona ermesine kadar
ertelenmesine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonlarından Kurulu Karma Komisyon
raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların
kesinleşeceği;
Adana Milletvekili Orhan Kavuncu ve 19 arkadaşının, TBMM Genel Kurul
salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük
iddialarını araştırmak amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/233);
İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre’nin, Anayasa Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; genel görüşme önergesinin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı;
Açıklandı.
Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Başkanı ve Halk Meclisi Başkanının,
22-25 Ocak 1998 tarihlerinde TBMM Başkanlığında bir parlamento heyetini davet
etmesi nedeniyle, daha önce kabul edilmiş olan, 20-24 Ocak 1998 tarihleri
arasındaki Hırvatistan ziyaretinin bitiminde, Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi
Başkanının davetine icabet edilmesi hususunun;
Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın 26-28 Aralık 1997 tarihlerinde
Türkmenistan’a yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresinin;
Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair
2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında (2/296) Kanun Teklifi ile,
İçel Milletvekili Halil Cin’in, Anamur İlçesinin İl Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin (2/762),
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edildikleri açıklandı.
Halen başkanlık divanını oluşturamayan Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonunun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak için
toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.
Anayasa Komisyonunda açık bulunan ve Refah Partisi Grubuna bir üyeliğe,
Grubunca aday gösterilen İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman seçildi.
Gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında okunan, Adana
Milletvekili Orhan Kavuncu ve 19 arkadaşının (10/233) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin öngörüşmesinin, daha önce birleştirilerek görüşülmesi
kararlaştırılan (10/230), (10/231) ve (10/232) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin öngörüşmeleriyle birlikte yapılması kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 22 arkadaşının (10/230), İçel
Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşının (10/231), Erzurum Milletvekili
Lütfü Esengün ve 40 arkadaşının (10/232), Adana Milletvekili Orhan Kavuncu ve
19 arkadaşının (10/233), Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun
yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını
araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin yapılan
öngörüşmelerinden sonra, kabul edildikleri açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
13 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
Meclis araştırması önergesinin öngörüşmeleri sırasında :
Balıkesir Milletvekili İsmet Önder Kırlı, ANAP Grubu adına konuşan
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın,
Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, bazı hatiplerin,
Şahsına sataştığı,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer de, değişik
sözcüler tarafından Bakanlığın bazı tasarruflarının gündeme getirildiği ve
kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği,
İddiasıyla birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmek için, 14 Ocak 1998 Çarşamba günü saat 12.00’de toplanmak üzere,
birleşime 16.45’te sona verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Mehmet Korkmaz Mustafa Baş
Kütahya İstanbul
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No. : 65
II. – GELEN
KAĞITLAR
14 .1 .1998
ÇARŞAMBA
Tasarılar
1. – Türkiye
Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malülü, Gaziler, Şehit Dul ve
Yetimleriyle Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Tasarısı (1/703) (Milli Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.1.1998)
2. – Türkiye
Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Arasında Mutludere/Rezofska Deresi
Mansap Bölgesindeki Sınırın Belirlenmesi ve İki Ülke Arasında Karadenizden
Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/704)
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.1.1998)
Teklifler
1. – İstanbul
Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 Arkadaşının; Kamu Emekçilerinin Grevli ve Toplu
Sözleşmeli Sendikal Haklarının Düzenlenmesi İle İlgili Kanun Teklifi (2/1023)
(Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.1998)
2. – İstanbul
Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 Arkadaşının; İşçi ve Memur Emeklileri ile
Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/1024) (Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.1.1998)
Sözlü Soru Önergeleri
1. – Bartın
Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, Türkiye Taş Kömürü Kurumunda geçici
görevli olarak çalışan işçilerin kadroya alınmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/839) (Başkanlığa geliş
tarihi:12.1.1998)
2. – Kilis
Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, nüfus sayımı ve seçmen tespitine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/840) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.1.1998)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü
aleyhine açılan davalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4206) (Başkanlığa geliş tarihi:9.1.1998)
2. – Çorum
Milletvekili Hasan Çağlayan’ın, Ankara Milli Eğitim Müdürü’nün bazı
harcamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4207)
(Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
3. – Bilecik
Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik İlindeki belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4208) (Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
4. –Denizli
Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, iş bulma vaadiyle dolandırıcılık yaptığı
iddia edilen bir yakınına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4209) (Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
5. – Denizli
Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor
Faaliyetleri Daire Başkanlığına atanan kişiye ilişkin Devlet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4210) (Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
6. – Denizli
Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, iş bulma vaadiyle dolandırıcılık yaptığı
iddia edilen bir kişiye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4211)
(Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
7. – Ankara
Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, SSK Bilgi İşlem Dairesi eski Başkanına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4212)
(Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
8. – Ankara
Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Tekel’in ürettiği bazı sigaraların isim
hakkının satılmasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4213)
(Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
9. –Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, kamu kuruluşlarındaki personel sayısına ilişkin
Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4214) (Başkanlığa geliş
tarihi:12.1.1998)
10. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, Türkiye-ABD ve İsrail ortak askeri tatbikatına
ilişkin Milli Savunma Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/4215) (Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
11. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’daki ilçe ve belde belediyelerine yapılan
yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4216) (Başkanlığa
geliş tarihi:12.1.1998)
12. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, Batı Çalışma Grubuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4217) (Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
13. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, mason derneklerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4218) (Başkanlığa
geliş tarihi:12.1.1998)
14. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitim için gerekli
kaynağa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4219)
(Başkanlığa geliş tarihi:12.1.1998)
15. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal’ın, sulama ve içme suyu ile asfalt yapımı için ayrılan
ödeneklere ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4220) (Başkanlığa
geliş tarihi:12.1.1998)
16. – İçel
Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın, oruç tutmadıkları gerekçesiyle saldırıya
uğrayan ve bu saldırılarda hayatını kaybeden kişilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4221) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
17. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, bir televizyon kuruluşunun ortağı olan firmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4222) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.1.1998)
18. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, Bizim Vadi Yapı Koopertifi Yönetim Kurulu Üyeleri
hakkında açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4223) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
19. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, bir firmanın ödediği vergilere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4224) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
20. – Manisa
Milletvekili Tevfik Dekir’in, İstanbul Bankası’nın Ziraat Bankası’na devrinden
sonra açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4225)
(Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
21. – Manisa
Tevfik Diker’in, MARSAN Marmara Holding A.Ş.’nin faaliyetlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4226) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
22. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, eski Başbakan Tansu Çiller’in ABD’de oturma izni
için müracaat edip etmediğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4227) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
23. – Manisa
Milletvekili Tevfik Diker’in, Başbakanlık Tanıtma Fonundan bazı firmalara
davetiye usulüyle yapılan ihaleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4228) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
24. – İçel
Milletvekili Mehmet Emin Aydınbaş’ın SSK’da çalışan eski tutuklu ve hükümlülere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4229)
(Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
25. – Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, İstanbul Boğazı’ndaki deniz trafiğine
ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4230) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
26. – Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma
kurulunun oluşumuna ilişkin Kültür
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4231)
(Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
27. – Bursa
Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Milletvekili ve personele tahsis edilen
lojmanlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/4232) (Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
28. – Ağrı
Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, eğitimciler için “izleme dosyası” tutulduğu
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4233)
(Başkanlığa geliş tarihi:13.1.1998)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1. – Mardin
Milletvekili Hüseyin Yıldız ve 19 arkadaşının, Mardin İlinde tohumluk dağıtımı
ile ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığı iddialarını araştırmak amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/234) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.1.1998)
2. – Kocaeli
Milletvekili Bekir Yurdagül ve 21 arkadaşının, TEKEL’in özelleştirilmesine
yönelik uygulamaların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/235) (Başkanlığa geliş
tarihi:13.1.1998)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati : 12.00
14 Ocak 1998 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul), Mehmet KORKMAZ
(Kütahya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci
Birleşimini açıyorum.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Samsun Milletvekili Ayhan Gürel’in,
Samsun’daki uçak kazasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rıfat
Serdaroğlu’nun cevabı
BAŞKAN – İlk söz, Samsun Milletvekili Sayın Ayhan
Gürel'in. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Gürel, Samsun'da meydana gelen uçak kazasıyla
ilgili olarak gündemdışı söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Gürel. (DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
AYHAN GÜREL (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 11.1.1998 Pazar günü, seçim bölgem Samsun İlinde
meydana gelen, yalnız, şans eseri ucuz atlatılan uçak kazasıyla ilgili Yüce
Heyete bilgi sunmak amacıyla gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
11.1.1998 Pazar günü, saat 13.35'te İstanbul Atatürk
Havalimanından 68 yolcu ve 6 mürettebatla Samsun'a hareket eden 074 sefer
sayılı Şanlıurfa uçağımız, nitekim, 14.55 sularında Samsun Havalimanına varır;
bu esnada, kuzeyden inişe geçer. Yoğun sis ve kar yağışı nedeniyle, kaptan
pilot, pisti pas geçmek zorunda kalarak tekrar havalanır ve ikinci kez güneyden
inişe geçer; bu arada, kuleyle de bağlantı yapar. Kuleyle yapmış olduğum
görüşmede verilen bilgiye göre, kaptan pilota görüş mesafesi olmadığı şeklinde
bilgi verildiği halde, kaptan pilot "pisti görüyorum" şeklinde
inisiyatifini kullanarak havaalanına iniş yapar ve bu arada, uçak, buzlanmış
pistte sürüklenerek pist dışına çıkar; nitekim, kum ve çamurlara saplanmak
suretiyle durabilir. 200 metrelik mesafeyi de aşmış olsaydı, Türkiye'de çok
büyük sayılan uçak kazalarının en büyüğü olacaktı, çok fazla miktarda
vatandaşımız da yaşamını yitirecekti.
Bu olayın meydana geliş sebebi nedir konusunda,
yetkililer, şu anda gerekli araştırma ve soruşturmanın başlatıldığını
bildirmektedir. Peki, soruşturma, kimin aleyhinde yapılıyor? Türk Hava Yolları
Genel Müdürlüğünün -ki, Başbakanlığımıza bağlı bu kuruluş, şu anda özelleştirme
kapsamında- istihdam edenin mesuliyeti ilkesi gereğince mesuliyeti söz
konusudur ve burada, yetkililer, hiç kimseyi suçlu olarak belirtmesin ve derhal
önlemleri alsınlar. Basından izliyoruz; kaza olmuş, hiçbir önlem alınmadan, şu
anda, Samsun Havalimanı trafiğe açılmıştır! Kaza meydana gelmiş ve hiçbir önlem
alınmamış!.. Bu kaza bir uyarıdır, bir ikazdır; bu kaza, ileride meydana
gelecek büyük kazaların habercisidir. Bu nedenle, buradan, yetkilileri göreve
davet ediyorum.
Samsun Havalimanı pisti, 1 620 metre uzunluğunda, 45
metre genişliğindedir. Yetkililerin açıklamalarına göre, son derece kusurlu ve
betondan yapılmış bir havaalanı. Ayrıca, bundan sonra da uçak kazalarının
meydana gelebileceği açık olarak belirtilmektedir.
Basından aldığım bilgilerde, Türk Hava Yolları
Pilotları Derneği Başkanı "kusur, otuz yıllık deneyimli pilotta
değil" diyor ve kazanın, tamamen, Samsun Havaalanının eksik donanımından
kaynaklandığını belirtiyor. Ayrıca, bu havaalanımızda aletli yaklaşım sistemi
yok.
Değerli arkadaşlarım, eğer, aletli yaklaşım sistemi
Samsun Havaalanında kurulmuş olsaydı, bu kaza meydana gelmeyecekti; çünkü, bu
cihaz, pilotların yapmış olduğu hataları da ortadan kaldırıyor. Ne acıdır ki,
180 milyar lira civarındaki bu alet, Samsun Havaalanına konulmamış.
Yetkililer kimsede kusur aramasın... Bundan önce Van'da
da benzer olayı yaşadık ve birçok vatandaşımız canını yitirdi. Bu alet o
havaalanında olsaydı, o kaza da meydana gelmeyecekti.
Basından izlediğimiz kadarıyla, pilot, pistin orta
yerine uçağı indirmiş ve kısa bir mesafe olduğu için durduramamış; hayır.
Değerli arkadaşlarım, yine, yetkililerin açıklamalarından öğrendiğimize göre,
frenlerin katsayısını ölçen breyking ekşın (braking action) cihazı yok. Bu,
şeffaf buzlanmayı ölçen bir alet.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gürel, konuşmanızı tamamlayın efendim.
AYHAN GÜREL (Devamla) – Şimdi, uçak havaalanına
geldiğinde, kule, bu buzlanmayla ilgili gerekli bilgiyi vermiş olsaydı, kaptan
pilot, o şekilde iniş yapacaktı; ama, burada normal iniş yapmış ve kaza,
anladığım kadarıyla, pistin buzlanmasından meydana gelmiş. Bu cihazların, zaman
geçirmeksizin, derhal havalimanına konulması gerekir.
Şimdi, Samsun Havalimanı, gerçekten, çok elverişsiz
şartlarda bulunan bir yere kurulmuş; rüzgâra açık, daima meteorolojik olayların
etkisi altında, donanımı yok. Bu nedenle, Samsun-Çarşamba Ovasında şu anda
yapımına başlanan, 1.3.1994 tarihinde ihalesi yapılarak 28.8.1996 tarihinde yer
teslimi sağlanmış ve 1999 yılında bitirilmesi kararlaştırılmış olan bu
havaalanının, hiç zaman geçirmeksizin, bir an önce bitirilmesi, artık, zaruret
halini almıştır. Bunu yetkililerden bekliyorum.
Samsun Milletvekili olarak, 1 156 267 kişilik bir
nüfusa sahip ve Orta Karadeniz değil, Karadeniz Bölgesinin bu en büyük ilinin
hava ulaşım sorunu, uçak istasyonu sorunu bugüne kadar çözümlenmiş olmalıydı
diye düşünüyorum. Bu havaalanı sorununun çözümlenmemiş olması -ki, bu havaalanı
1958'de o zamanki uçaklara göre yapılmış ve hiçbir gelişme, değişme olmamış-
nedeniyle, hiç zaman geçirmeksizin, Çarşamba havaalanının bir an önce
bitirilerek, hatta, zamanından önce bitirilerek, ulaşıma açılmasını
yetkililerden bekliyorum ve Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim, beni dinlediğiniz için. (DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Samsun Milletvekili Sayın
Ayhan Gürel'e teşekkür ediyorum.
2. – Erzurum Milletvekili Ömer
Özyılmaz’ın, Erzurum İlinin Sosyoekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı ikinci konuşmacı, Erzurum
Milletvekili Sayın Ömer Özyılmaz.
Sayın Özyılmaz, Erzurum İlinin sosyoekonomik sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz
istemişlerdir.
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Özyılmaz.
Buyurun.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Bildiğiniz gibi, bir arada yaşamak durumunda olan
millet, topluluk ya da milletler ve toplulukların en son ve en ciddî örgütlenme
biçimine "devlet" diyoruz. Devletlerin en belirgin özelliği, hukuku,
eğitimi ve ekonomiyi kontrol ve denetim altında tutmasıdır. Nitekim, bu sayede
devlet, toplumun beşerî ve tabiî hayatını harmanlamakta ve arzuladığı
istikamette yönlendirmektedir.
Bu açıdan bizim ülkemize baktığımızda, yaklaşık elli
yıldır, yanlış zihniyetli yönetimler elinde, bölgesel dengesizlikler sorunu,
büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sorun, son yirmi yılda giderek
büyümüş ve bölgelerarası kalkınmışlık farkı, özellikle Doğu Anadolu aleyhine
açılmıştır. Millî gelirden alınan pay, tarım sektörünün katma değerinin seyri,
kişi başına refah göstergeleri, bölge içi gelir dağılımı ve kamu özel sektör
kaynak akışı gibi göstergeler, bölgemizin hem en geri bölge olduğunu hem de
giderek durumunun kötüleştiğini ortaya koymaktadır.
Üzülerek belirteyim ki, Doğu Anadolu Bölgesinin merkezi
konumunda olan Erzurum İlimizin de, Türkiye geneliyle mukayese edildiğinde,
aynı gerileme sürecinde olduğu görülmektedir.
Örneğin, Erzurum İlimizin Türkiye gayri safî yurtiçi
hâsılası içindeki payı 1979'da binde 9,8 iken, 1994 yılında 6,4'e düşmüştür;
gayri safî yurtiçi hâsılasından pay alma oranıyla 1979'da 24 üncü sırada iken,
1994 yılında 58'inci sıraya gerilediğini üzülerek görmekteyiz.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür; fakat, vakit
darlığından dolayı, kısaca şunu arz etmek istiyorum: Bölgelerarası dengesizlik
hem batı bölgelerini vurmuş hem de doğu bölgelerini vurmuştur. Bugün, doğu da,
özellikle de Erzurumumuzda, işsizlik hat safhadadır. O yiğidim dadaşlar, bugün
işsizliğin pençesinde kıvranmaktadırlar. Fakirlik olgusu, havası sert, insanı
mert olan bu güzel şehrimizin insanının onurunu kıracak boyutlardadır.
Esnafın pek çoğu, normal bir düzeydeki geçinmeyi
bırakın, o çok sevdiği devletine vergi verecek kazancı dahi elde edememektedir.
Tarım ve hayvancılık, yanlış zihniyetli yönetimler
tarafından öldürülme noktasına getirilmiştir. Vefakâr, cefakâr, çilekeş
sanayicisi gerekli teşvik ve destekten mahrum bir halde, işini bırakmaya terk
edilmiş durumdadır.
Eğitim, öğretim ve sağlık gibi önemli konularda büyük
bir keşmekeşlik yaşanmakta, bölge insanı bunlardan gerektiği gibi
yararlanamamaktadır.
Mahallî televizyonlar ve yerel basın, çok zor şartlarda
yaşam mücadelesi vermektedirler.
Değerli milletvekilleri, evet, Erzurumumuz için ve Doğu
Anadolumuz için iyi bir tablo çizmediğimin farkındayım; fakat, maalesef,
üzülerek belirteyim, ülkemizin doğusunun, Doğu Anadolumuzun ve Erzurumumuzun
gerçekleri de budur.
Bugün, ülkemizi yönetenlerden, Erzurum halkı olarak,
şunları istirham etmekteyiz:
1- Güneydoğu Anadolu Bölgesi için hazırlanmış olan ve
teşvik ve destekleme içeren kanun tasarısına, Erzurum ve Doğu Anadolu
Bölgesinin de alınarak, buralara da aynı teşvik ve desteğin sağlanması çok
önemli bir husustur.
2- Erzurum ve Doğu Anadolu Bölgemize, elektrik ve diğer
enerji kaynaklarının satışında, tıpkı güneydoğu için hazırlandığı gibi, yüzde
50 indirim uygulanmalıdır. Unutmayalım ki, şu anda, Erzurum'da hava, eksi 30
derece dolaylarında seyretmektedir ve fakir bölge insanı, bu soğukla pençeleşme
durumundadır.
3– Osmanlılar döneminde olduğu gibi, bölgeye, vergi
muafiyeti uygulanmalıdır. Erzurum'daki Lala Paşa Camiinin giriş kapısında,
Kanuni Sultan Süleyman'ın hazırladığı bir levha vardır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
O camiin önündeki, kapısının üzerindeki levhada,
burada, soğuk olduğu ve geçim şartları zor olduğu için, vergi muafiyeti
uygulandığı belirtilmektedir.
4- Gerçekten, bölgeyi kalkındıracak devlet ve özel
sektör yatırımları bir an önce oraya yönlendirilmelidir.
5- Tarım ve hayvancılık konusunda, koruyucu,
geliştirici politikalar uygulanmalıdır. Ayrıca, destekleme alımlarının yöre
ürünleri aleyhine fark getirici nitelikte olmamasına özen gösterilmelidir.
Bir diğer önemli husus: Erzurum Havaalanı daha da
geliştirilerek, kargo uçak seferleri başlatılmalı ve Türkî cumhuriyetler ile
İslam ülkelerine doğrudan seferler yapılmalıdır.
Bir diğer önemli husus da, Türkiye-Asya E-80
karayolunun, otoyol haline getirilmesidir. Bu da fevkalade önemlidir. Nihayet,
Karadeniz ile Güneydoğu Anadolu Bölgesini birleştirecek olan Rize-İspir
karayolunun bir an önce bitirilmesi de, bölgemiz açısından fevkalade önemlidir.
Son olarak şunu ifade edeyim: Devlet ihalelerinin ve
kamu ödeneklerinin mevsim şartlarına göre uygun zamanlarda yapılması da
bölgemiz açısından çok önemlidir.
Aslında, çok geniş bir ortamda, ilimizin ve bölgemizin
problemlerinin tartışılması gerekiyor; fakat, bana ayrılan zamanı fazla
zorlamadan ve değerli Başkanın da bu sabrını istismar etmeden, sözlerimi
tamamlarken, Erzurum halkı adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Erzurum Milletvekili Sayın
Ömer Özyılmaz'a teşekkür ediyorum.
3. – Samsun Milletvekili Murat
Karayalçın’ın, Samsun’daki havaalanı projesine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı son konuşmacı, Samsun Milletvekili
Sayın Murat Karayalçın.
Sayın Karayalçın, Samsun Havaalanı Projesiyle ilgili
olarak gündemdışı söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Karayalçın.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MURAT KARAYALÇIN (Samsun)– Sayın Başkan, geçtiğimiz
pazar günü Samsun'da yaşanan uçak kazasıyla ilgili olarak bana konuşma fırsatı
verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum; zatıâlinizi ve Yüce Meclisimizin sayın
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, Değerli Samsun Milletvekili Ayhan Gürel'in
de ifade ettikleri gibi, pazar günü, Samsun, Samsunlular, tüm Türkiye bir
facianın eşiğinden döndü. Samsunluların hiç akıllarından çıkmayan ve 1979
yılında yaşanmış olan uçak kazasının bir benzeri az kalsın tekrar edecekti,
tekrar yaşanacaktı. Tüm Samsunlu hemşerilerime, tüm yurttaşlarımıza, Devlet
Hava Meydanlarının yöneticilerine, Türk Hava Yolları yöneticilerine geçmiş
olsun dileklerimi sunuyorum.
Samsun, meteorolojik koşulları itibariyle ve daha önce
yaşamış olduğu benzer olaylar nedeniyle, havaalanı konusuna, hava taşımacılığı
konusuna duyarlı bir kent.
Pazar günü yaşanan kazayla ilgili olarak araştırma
sürmekte, değişik gerekçeler, nedenler ortaya atılmakta. Bu aşamada, araştırma
tamamlanmadan bir değerlendirme yapmanın uygun olmayacağı kanısındayım; ancak,
bu aşamada bile, Samsun Havaalanının teknik donanım açısından son derecede
yetersiz olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Pazar günü yaşanan, Türkiye
kamuoyuna yansıyan olaydı. Türkiye kamuoyuna yansımayan; ama, benzer nitelikler
taşıyan çok sayıda olay, yazın kışın, Samsun Havalanında yaşanmaktadır.
Sayın Başkan, şu sırada, Samsun'da, yeni bir
havaalanının yapım çalışmaları sürmektedir. "Yeni Samsun Havaalanı",
"Çarşamba-Samsun Havaalanı" diye anlandırılan alan, 1999 yılının
ağustos ayında hizmete girecektir; ancak, pazar günü yaşamış olduğumuz olay,
kimi önlemlerin çok ivedilikle alınmasını ve uygulamaya konulmasını
gerektirmektedir. Bu aşamada, ilgili bakanlığımızdan, Hükümetimizden, bir
Samsun milletvekili olarak üç istemde bulunmak istiyorum. Alınacak önlemler
çerçevesinde bu üç hususun önem taşıdığı kanısındayım.
Bunlardan birincisi; yeni Samsun havaalanı yapılana
kadar, tamamlanana kadar, şu anda kullanılmakta olan Samsun Havaalanında
gerekli teknik donanımın ivedilikle sağlanmasıdır. Özellikle "ILS"
diye adlandırılan sistemin devreye sokulması, bu bağlamda büyük bir önem
taşımaktadır.
Sayın Başkan, yeni yapılmakta olan Samsun havaalanı
uygulaması belli bir aşamaya gelmiştir. Yeni yapılmakta olan Samsun
havaalanında fizikî gerçekleşme yüzde 25, malî gerçekleşme yüzde 23
dolaylarındadır. 32 milyon dolarlık bir yatırım ve yüzde 100'ü dış finansmanla
karşılanmakta. Her şeyden önce, yeni Samsun havaalanının ivedilikle
tamamlanması gerekmektedir; 1999 yılı ağustos ayını beklemek, bence, bir
zorunluluk değildir. Finansman açısından, kamulaştırma açısından, ödemeler
açısından gerekli önlemler alınabilirse, bunun çok kolaylıkla tamamlanabileceği
kanısındayım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karayalçın, konuşmanızı tamamlayın
efendim.
MURAT KARAYALÇIN (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlarım, kamulaştırılması gereken alanlar
var; enerji nakil hatlarının taşınması gerekmektedir; yakındaki beldenin
evlerinin, arazilerinin, yakınındaki arazilerin kamulaştırılması gerekmektedir;
finansman önlemlerinin hızlandırılması olanaklıdır, yeni kaynakların bulunup
devreye sokulması söz konusu olabilecektir.
Üçüncü ve son olarak da şunu arz etmek istiyorum: Yeni
yapılmakta olan Samsun havaalanının niteliklerinin artırılması gerekmektedir.
Bir defa, ILS sistemi, yalnızca denizden yaklaşımlar için konulmuştur, karadan
yaklaşımlar için de mutlaka devreye sokulabilmelidir. Bunu çok önemsiyorum.
Ayrıca, kargo binasının yapılması, Samsun'un, Samsun ovalarının, Samsun'un
Çarşamba ve Bafra Ovalarının ürünlerinin dışsatımı için büyük önem
taşımaktadır. Bu, dikkate alınmalıdır.
Yine, aynı gerekçeyle, Samsun ve Çarşamba Ovalarının
ürünlerinin, havaalanına karayolu olmaksızın rahatlıkla taşınabilmesini
sağlamak amacıyla, bir küçük iskelenin ya da limanın değerlendirilmesinin, devreye
sokulmasının da uygun olacağını düşünüyorum.
Tekrar, tüm Samsunlulara ve tüm yurttaşlarımıza geçmiş
olsun diyerek, sizlere saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Samsun Milletvekili Sayın
Murat Karayalçın'a teşekkür ediyorum.
4. – Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun;
Samsun Milletvekilleri Ayhan Gürel’in Samsun’daki uçak kazasına ve Murat
Karayalçın’ın Samsun Havaalanı Projesine ilişkin gündemdışı konuşmalarına
cevabı
DEVLET BAKANI RIFAT SERDAROĞLU ( İzmir) – Sayın Başkan,
söz istiyorum.
BAŞKAN – Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Rıfat
Serdaroğlu söz istemişlerdir; buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI RIFAT SERDAROĞLU (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; 11 Ocak 1998 günü, İstanbul-Samsun 74 sayılı seferini
yapan, Türk Hava Yollarına ait, Sorumlu Kaptan Hikmet İşbuyuran yönetimindeki,
TC-TF tescil işaretli, RJ-100 tipi uçak, Samsun Hava Meydanına iniş sırasında
pistten çıkarak kaza geçirmiştir. Kazada, uçakta bulunan 68 yolcu ciddî bir
yara almamış; ancak, uçuş mürettebatında hayatî tehlike olmayan yaralanma
meydana gelmiştir. Öncelikle, bu kaza sebebiyle, uçağın yolcularına geçmiş
olsun dileklerimizi iletmek istiyorum.
Bu kazayla ilgili olarak, 11 Ocak 1998 günü,
Bakanlıkça, 3 kişiden oluşan bir kaza inceleme teknik heyeti kurulmuş ve bu
heyet, Samsun'a giderek incelemelerde bulunmuştur.
Kaza geçiren uçak üzerinde tetkiklerini yapan ve Samsun
Hava Meydanıyla ilgili çalışmalarını yapan teknik heyet, kaza geçiren pilotlar,
kabin ekibi ve kaza esnasında görevli kuleciyle görüşerek ifadelerini ve
ayrıca, kule bant kayıtlarını almıştır. Uçağın tüm uçuş bilgilerini kaydeden
karakutu -orijinal ismiyle flight data recorder- ve kabiniçi görüşmeleri
kaydeden cihazlar teknik heyet tarafından alınarak, deşifre edilmek üzere,
İstanbul'da, Türk Hava Yolları Bakım Merkezine götürülmüş, çalışmalara burada
devam edilmiştir.
Şu ana kadar yapılan çalışmalarda, karakutudaki
bilgiler ve kabiniçi görüşme bilgileri çözülerek, değerlendirmeye başlanmıştır.
Ayrıca, uçağın bakım kayıtları, pilot eğitim kayıtları,
işletme minima şartları gibi diğer bilgilerin toplanmasına devam edilmekte ve
çok yönlü bir araştırma sürdürülmektedir.
Teknik heyetin çalışmaları sona erdiğinde oluşturulacak
rapora göre, tüm bilgiler kamuoyuna açıklanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Samsunumuzun
havaalanı problemi gerçekten var. Bu konuyla ilgili de bilgi arz etmek
istiyorum.
Mevcut Samsun Havaalanının gelişememesi nedeniyle,
Samsun ve yöresinin hava ulaşımını karşılamak amacıyla yapımı planlanan havaalanı,
1 Mart 1994 tarihinde 55 milyon ABD Doları keşif bedeli üzerinden Alsim-Alarko
Sanayi Tesisleri ve Ticaret AŞ + Akfen İnşaat Turizm ve Ticaret AŞ ortak
girişimine 32,3 milyon dolar bedelle dış kredili olarak ihale edilmiştir.
İç hatlarda hizmet vermek üzere yapımı devam eden
havaalanında; 3 000 metre uzunluğunda ve 45 metre genişliğinde pist, 288x100
metre ebadında apron, 290x24 metre bağlantı taksirutunun yanında, 2 milyon
yolcu/yıl kapasiteli 12 250 metrekare terminal binası ve diğer destek binaları
ve seyrüsefer yardımcı sistemleri bulunmaktadır.
İnşaat çalışmaları devam etmekte olup, 1999 yılında
tamamlanması planlanmaktadır. Şu anki fizikî gerçekleşme oranı yüzde 23'tür.
Havaalanı inşaatının tamamlanmasıyla Türk Hava Yolları filosunda bulunan tüm
uçaklar tahditsiz olarak kullanabileceklerdir.
Bu bilgileri, Ulaştırma Bakanımız ve Hükümet adına
sizlere arz ediyorum.
Bu kaza sebebiyle yaralanan uçak mürettebatına,
yolcularımıza, tekrar geçmiş olsun diyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Hükümet adına gündemdışı konuşmayı
cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Rifat Serdaroğlu'na teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, gündemdışı görüşmeler
tamamlanmıştır.
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Mısır’a gidecek olan Kültür Bakanı
M. İstemihan Talay’ın, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın
vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1260)
13 Ocak 1998
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak üzere, 14 Ocak 1998 tarihinde
Mısır'a gidecek olan Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın dönüşüne kadar; Kültür
Bakanlığına, Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın
teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.
Süleyman
Demirel
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
2. – Kuzey Atlantik Asamblesi Türk
Grubunda boş bulunan yedek üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1261)
14 Ocak 1998
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan
yedek üyelik için Demokrat Türkiye Partisi Grubunca, Manisa Milletvekili Ayseli
Göksoy aday gösterilmiştir.
Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen yedek üyenin
ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Hikmet
Çetin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız
ve 19 arkadaşının, Mardin İlinde tohumluk dağıtımıyla ilgili yolsuzluk ve
usulsüzlük yapıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/234)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Mardin İlinde tohumluk dağıtımıyla ilgili yolsuzluk ve
usulsüzlük iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla. 9.1.1998
1.- Hüseyin Yıldız (Mardin)
2.- Ahmet Nurettin Aydın (Siirt)
3.- Latif Öztek (Samsun)
4.- M. Sıddık Altay (Ağrı)
5.- Muhammet Polat (Aydın)
6.- Abdulhaluk Mutlu (Bitlis)
7.- Nurettin Aktaş (Gaziantep)
8.- Mustafa Köylü (Isparta)
9.- Ömer Özyılmaz (Erzurum)
10.- Sabahattin Yıldız (Muş)
11.- Abdulilah Fırat (Erzurum)
12.- Celal Esin (Ağrı)
13.- Seyyit Haşim Haşimi (Diyarbakır)
14.- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)
15.- Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde)
16.- Alaatttin Sever Aydın (Batman)
17.- Nedim İlci (Muş)
18.- Ahmet Tekdal (Ankara)
19.- Ahmet Çelik (Adıyaman)
20.- Hasan Belhan (Elazığ)
Gerekçe:
Devlet, çiftçiliği geliştirmek amacıyla, tarımsal
üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi
artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların araç ve gereçlerinin
ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. (Anayasanın 45 inci maddesi)
Anayasa maddesinin bu hükmü paralelinde hükümetler
tarımda sübvansiyona giderler. Bunun yanında, tabiî afet sonucu zarara uğramış
köylüler, hükümetler tarafından borçlarının ertelenmesi, tohumluk buğday
dağıtılması şeklinde desteklenir.
54 üncü Hükümet de, tabiî afete maruz kalan çiftçilere
destek olmak amacıyla, tohumluk buğday sıfır faizle bir yıl vadeyle çiftçilere
vereceğini açıklamıştı. Bu tohumluklar, Ege 88, Diyarbakır 81, İzmir 85 ve
Galia olarak belirlenmişti.
Mardin de afete uğrayan bölgelerden biridir. Mardin
halkına destek olmak, zararlarını karşılamak ve yaralarını sarmak amacıyla
gönderilen tohumluk buğday amacı doğrultusunda kullanılmayarak çiftçilerimiz
perişan edilmiştir. Çiftçilerin tohumluk buğday alabilmesi için tapulu arazi
göstermeleri gerekirken tapusu olmayan ve hatta arazisi olmayanların da
tohumluk buğday aldıkları iddia ediliyor. İddialar bunlarla yeterli kalmıyor;
hak sahiplerinin bir kısmının tohumluk buğday alamadıkları, bir kısmının ise
çok az miktarda tohumluk buğday alabildikleri, alanların ise kaliteli tohumluk
buğday alamadıkları, tohumluk buğday dağıtımında siyasî tercihlerin önplanda
olduğu, arazisi olmayanların tohumluk buğday aldıkları, bunların aldıkları
tohumluğu fahiş fiyatla başka çiftçilere veya un fabrikalarına sattıkları,
taşıma ihalesini alan firmanın taşımayı yapmadığı ve çiftçilerin bu yüzden
taşımaya iki defa ücret ödedikleri, genelde dağıtımda dört veya beş köye bir
gün tahsis edilmişken birkaç köye üç gün tahsis edildiği ve bunun sonucunda
torpilli köylerin 15 misli fazla tohumluk buğday aldıkları ve yolsuzluk
yapıldığı şeklinde iddialar var. Bu iddiaların bir kısmı resmî evraklarla
belgelenmiş, artık iddia olmaktan çıkmıştır. Çİftçilerin kendilerinin payına
düşen tohumluk buğdayı almamaları için ne tür bürokratik engel varsa hepsi
devreye konulmuş, bunda da maalesef başarılı olunmuş.
Tohumluk buğdaylar ilaçlı olduğundan, bu tohumlukların
bir kısmının un fabrikalarına satılması bölge halkının sağlığını ciddî bir
şekilde tehdit edecektir.
Bu itibarla, yukarıda sayılan iddiaların araştırılarak
sorumluların ortaya çıkarılması, mağdur olan vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu
kurulmalıdır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Şimdi, ikinci bir Meclis araştırması önergesi
bulunmaktadır; okutuyorum:
2. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül
ve 21 arkadaşının, Tekelin özelleştirilmesine yönelik uygulamaları araştırarak
alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/235)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tekel Akhisar Sigara Fabrikasının işletme hakkı ile
Samsun ve Yeni Harman sigaralarının marka haklarının, 49 yıllığına, yarısından
fazlasının (yüzde 51), çokuluslu British American Tobacco (BAT) Şirketine ait
bir ortaklığa devredilmesi, Yüksek Planlama Kurulu (YPK) tarafından
kararlaştırılmıştır.
Söz konusu olan, sadece Tekele ait bir fabrikanın
işletme hakkının devri değildir. Samsun ve Yeni Harman sigaralarının isim hakkı
da devredildiği için, konu, Tekelin tamamını ve tüm tütün üreticilerini
ilgilendirmektedir.
Samsun ve Yeni Harman sigaralarını, Maltepe
vb.sigaraların izleyeceği de açıklanmıştır.
Bilindiği gibi, tütünde, dünya pazarını, 3-5 çokuluslu
firma elinde tutmaktadır. Türkiye'de de, Tekelin dışındaki pazar, iki çokuluslu
firmaca kapatılmış olmaktadır.
Yine bilindiği gibi, ABD ve Avrupa ülkelerinde, tütün
tüketimi azalmakta, buna karşılık üretim artmaktadır. Bunun doğal sonucu, pazar
daralması ve açılacak yeni pazar ihtiyacıdır. Türkiye'ye, yabancı şirketlerin,
son zamanlardaki "ilgi"sinin ardında yatan da budur. Ulusötesi
şirketler, hem Türkiye'de pazar payı kapmak istemekte hem de Türkiye üzerinden
Ortadoğu'daki pazarlara açılmayı hedeflemektedirler.
Türkiye'nin "ekonomik bağımsızlığı" ile
özdeşleşen "tütün rejisi"nin devletleştirilmesinin, 70 yıl sonra öcü
alınmaktadır.
Sorun sadece Tekelin özelleştirilmesi değildir. Bu
özelleştirme ve yabancılaştırmanın kaçınılmaz sonuçlarından biri, Türkiye'deki
"şark tipi" tütün ekiminin ortadan kalkması ve 3,5-4 milyon tütün
ekicisinin mağdur edilmesidir.
Meslek odalarınca açıklandığı gibi, Türkiye'de tütün
ekilen yerlerde üreticiye aynı geliri getirecek ikinci bir ürün yoktur. Ayrıca,
Türkiye'nin iklimi ve toprak yapısının "Virginia tipi" tütünün
yetiştirilmesine yeterince müsait olmadığı da bir gerçektir.
Bu nedenlerle, Tekelin özelleştirilmesine yönelik
uygulamaların, bunların hukukî durumunun, özelleştirmenin Türkiye'deki 3,5
milyon tütün üreticisine etkilerinin ortaya çıkarılması amacıyla, Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ederiz.
1- Bekir Yurdagül (Kocaeli)
2- Mustafa Yıldız (Erzincan)
3- Yusuf Öztop (Antalya)
4- Ayhan Fırat (Malatya)
5- Ali Şahin (Kahramanmaraş)
6- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
7- Erol Çevikçe (Adana)
8- Atilâ Sav (Hatay)
9- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
10- Hilmi Develi (Denizli)
11- Bülent Tanla (İstanbul)
12- İrfan Gürpınar (Kırklareli)
13- Eşref Erdem (Ankara)
14- Bekir Kumbul (Antalya)
15- Yılmaz Ateş (Ankara)
16- Nezir Büyükcengiz (Konya)
17- Yahya Şimşek (Bursa)
18- İsmet Önder Kırlı (Balıkesir)
19- Adnan Keskin (Denizli)
20- Ali Dinçer (Ankara)
21- Mahmut Işık (Sıvas)
22- Ahmet Küçük (Çanakkale)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerine alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. — SORULAR
VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
sekiz yıllık kesintisiz eğitimi protesto gösterileri konusundaki beyanlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/602)
BAŞKAN – 1 inci sırada, Konya Milletvekili Veysel
Candan'ın sekiz yıllık kesintisiz eğitimi protesto gösterileri konusundaki
beyanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Veysel
Candan
Konya
29.7.1997 tarihinde, yurdun çeşitli yerlerinden Meclis
Başkanlığına, 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili olarak dilekçe vermek üzere
çok sayıda insanın geldiği bilinmektedir. Bu insanların Meclise alınmaması,
yoğun taşıt trafiği ve insan kalabalığı oluşturmuştur. Bu sebeple de istenmeyen
birtakım olaylar olduğu malumunuzdur. Bu yüzden, televizyonda yaptığınız
açıklamalar ve basına intikal eden beyanlarınız olmuştur. Böylece:
1- Vatandaşın demokratik hak arayışını terör ve şantaj
olarak nitelemeniz, halkın bu haklı talebini kuru gürültü olarak
değerlendirmeniz neyi amaçlamaktadır?
2- Seçimle işbaşına gelip, insanların demokratik
haklarını kullanırken, bir daha gösteri (olaylar gösteri değildir, belli bir
planla da yapılmamıştır) yaparsanız hapse attıracağım tehdidiyle maksadınız
nedir? Usul olarak doğru mudur?
3- Aynı tarihte Meclis Dilekçe Komisyonuna müracaat
eden insanlarla kendiniz veya görevlendireceğiniz bir kişi neden görüşmemiştir?
BAŞKAN – Soruyu cevaplamak üzere, Sayın Millî Eğitim
Bakanını kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
Cevap süreniz 5 dakikadır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, soru önergesinde de ifade edildiği
şekilde, vatandaşlarımızın ifade özgürlükleri vardır. Bütün bu ifade
özgürlüğünü kullanırken, hepimiz, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları olarak,
Anayasamızda ve diğer yasalarda yazılı kurallar çerçevesinde, yetkili
makamlardan izin almak suretiyle, o toplantıları yapıp, fikirlerimizi ifade
ediyoruz. Ülkemizde, bu, gayet güzel işleyen bir mekanizmadır. Ancak, belirli
vatandaşlarımız, bu kanunlarda yazılı kuralları yerine getirmeden, yani,
izinleri almadan, kamu otoritelerine bilgi vermeden, herhangi bir şekilde
gösteri ve fikirlerini ifade etme yoluna gittikleri takdirde, kurallarla
çelişkili duruma düşüyorlar. Devletin de, hepimizin arzu ettiği şekilde, bir
anarşi ortamı olmaması, kurallar rejimi olması, bir hukuk devleti olabilmesi
için, elbette, yetkili makamlardan izin alınmamış gösterileri dağıtmak ve
yaşama geçirmemek için önlem almak gibi bir yükümlülüğü vardır.
Dolayısıyla, bu kurallar, dün olduğu gibi, bugün de,
ülkemizde uygulanagelmektedir. O nedenle, devletimizin, yetkili mercilerden
izin almak suretiyle fikirlerini ifade eden vatandaşlarımıza karşı, hiçbir şekilde, herhangi bir önlemi yoktur.
Bu tür uygulamalar, genelde, izin alınmayan...
ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Niye izin verilmiyor?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim,
izin verme konusunda da, kanunlarımızda yazılı kurallar ve nedenler var. O
şartlar yerine getirilmediği takdirde, idarî merciler de, tabiatıyla bunları ifa
edemiyor. Dolayısıyla, bir hukuk devletinde, hukuk kuralları, bu Yüce Meclis
tarafından konulmakta. Dolayısıyla, Meclisimizin de, koyduğu kuralların
uygulanmasını gözetme ve gereklerinin yerine getirilmesinin sağlanmasını arama
gibi bir yükümlülüğü var.
Dolayısıyla, izin almadan yapılan gösteri ve
yürüyüşlere karşı, bu şekilde yaptırımlar uygulanmaktadır.
Diğer taraftan, soru önergesinde Sayın Başbakana atfen
ifade edilen beyanlar, tamamen bir yakıştırmadan ibarettir. Sayın
Başbakanımızın, hiçbir şekilde, vatandaşlarımızı bu şekilde niteleyen beyanları
söz konusu değildir.
Diğer taraftan, Meclis Dilekçe komisyonuna yapılan
müracaatlarla ilgili olarak da şunu söylemek istiyorum: Tabiatıyla, müracaat
hangi makama yapılırsa, o makam tarafından cevaplandırılır. Dolayısıyla, bir
dilekçe, eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dilekçe Komisyonuna verilmişse,
Dilekçe Komisyonu, gereken işlemleri tamamlar, ilgili mercilerden bilgi alması
gerekiyorsa o bilgileri alır ve vatandaşımıza cevap verir. Dolayısıyla, bu da
gayet doğaldır. Dilekçe Komisyonuna verilmiş bir dilekçenin cevabını, doğrudan
doğruya Başbakan veya ilgili bakan vermek durumunda değildir; yeter ki, anılan
komisyon, ilgili bakandan veya Başbakandan bilgi istesin; istenildiği takdirde
de, zaten, bu bilgiler, süratle Dilekçe Komisyonuna verilmekte ve Dilekçe
Komisyonu da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir organı olarak,
vatandaşlarımızı bilgilendirmektedir.
Saygıyla arz ederim.
BAŞKAN – Soru önergesini cevaplayan Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hikmet Uluğbay'a teşekkür ediyorum.
2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
Bakanlık personelinin fişlendiği yolunda basında çıkan haberlere ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/603)
BAŞKAN – 2 nci sırada, Konya Milletvekili Veysel
Candan'ın, Bakanlık personelinin fişlendiği yolunda basında çıkan haberlere
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır mı efendim? Yok.
Sayın Bakan hazır bulunamadığı için, bu önerge üç
birleşim içinde cevaplandırılamamış bulunmaktadır; üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
VEYSEL CANDAN (Konya) – Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tabiî efendim.
Bu durumda, üçüncü defadır cevaplanmadığı için, önerge
sahibine söz hakkı doğmaktadır. Önerge sahibi Konya Milletvekili Sayın Veysel
Candan'ı, bu hakkını kullanmak üzere kürsüye çağırıyorum.
Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Candan.
VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sözlü soru önergeme Sayın Bakanın cevap vermemesi
nedeniyle, İçtüzüğe göre konuşma hakkımı kullanmak üzere söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, milletvekilleri olarak birkaç yetkimiz
var Meclis içerisinde; bunlardan bir tanesi de, sözlü ve yazılı soru önergeleri
vermek. Genelde, bu soru önergeme baktığımız zaman, tarih itibariyle, 30.7.1997
tarihinde, yani, aşağı yukarı beş aylık bir gecikmeyle... Buna rağmen de, Sayın
Bakanın Genel Kurulda buna cevap vermemesi çok enteresandır.
Genelde, doğru ve sağlıklı bilgi edinmek için soru
önergeleri vermekteyiz, kamuoyunu aydınlatmak için soru önergeleri vermekteyiz;
hükümetin konu hakkında ne düşündüğünü veya icraatın ne olacağını öğrenmek
amacıyla, yanlış ve eksik uygulama varsa düzeltmek amacıyla, hükümetin ilgili
konu hakkında dikkatini çekmek üzere soru önergeleri verilmektedir; ama, biraz
önce de Sayın Millî Eğitim Bakanının yaptığı gibi, bakanların genelde
yaptıkları şudur: Ya geç cevap verilmekte ya ilgisiz kalınmakta ya da sorulan
soruyu tamamen saptırmak suretiyle, konudışı birtakım cevaplarla, prosedür
yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Halbuki, yapılacak iş, konunun özü üzerinde
durmak ve kamuoyunu doğru aydınlatmaktır.
Genelde, bu Hükümet üyelerinin, özellikle bakan
arkadaşlarımızın, soru önergelerine zamanında cevap vermemeleri, birtakım
sıkıntılar doğurmaktadır. Bakın, birtakım tespitlerim var: Mesela, Meclis Genel
Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili soru önergesi altı ay önce verilmiş.
Halbuki, o zaman, ilgili Meclis Başkanı konuya müdahale etmiş olsaydı, belki,
bugün, Meclis Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili yolsuzluk olaylarına,
iddialarına müdahale edilebilecekti. Mesela, bugün, RTÜK Yasasıyla ilgili
birtakım ihaleler söz konusu; halbuki, buna, üç ay önce, ihaleler süresince,
ilgili Enerji Bakanlığından müdahale edilmiş olsaydı, bu da yerine getirilmiş
olacaktı ve bugün, TEDAŞ ihaleleri RTÜK'te görüşülmektedir. Mesela, medyaya
verilen 16,4 trilyonluk usulsüz teşvikler, üç ay önce, ilgili Bakandan
sorulmuştu; müdahale edilmiş olsaydı, belki
bunlar gündeme gelmeyecekti.
Hükümet üyelerinin, bu soru önergeleriyle ilgili diğer
yanlışları, çok zor durumda kaldıkları zaman, mesela, Sayın Taner'in
"enflasyon benim meselem" deyip çıkması; Sayın Cumhurbaşkanının,
İLKSAN olaylarında "efendim verdimse verdim, ne olacak" mantığı;
mesela, Başbakanın, Karadeniz sahil yoluyla ilgili yolsuzluk iddialarında
"efendim, olaya ben kefilim" şeklindeki kuru iddiası... Halbuki,
bakın, Meclis Genel Kurul salonunun yenilenmesinde de aynı şirket ortaya
çıkmaktadır.
Yine, dün, burada, Enerji Bakanı "TEDAŞ
ihalelerinde hiçbir yanlışlık yoktur; ben, maça seksenbirinci dakikada geldim
ve bundan sonra yapılan hiçbir yanlış olamaz" şeklinde, yine, kendisi
kefil oluyor. Peki, bu memlekette, Cumhurbaşkanı bir şeye kefil, Başbakan başka
bir olaya kefil, Enerji Bakanı TEDAŞ'a kefil, birisi RTÜK'e kefil, birisi
enflasyona kefil; peki, ne olacak bu hal? Yani, siz, soru önergelerine doğru
dürüst cevap vermeyeceksiniz... Biraz önce, Millî Eğitim Bakanı
"Başbakanımız 'kuru gürültü' sözünü telaffuz etmedi" dedi. Ben,
bizatihi televizyonda canlı yayında dinledim; Sayın Başbakan, hem halkını
tehdit etti hem halkın aleyhinde konuştu hem de bunların bir provokasyon
olduğunu söyledi. Türkiye'nin 80 vilayetinde çeşitli olaylar olmaktadır ve bir
tanesine il valisi de izin vermemektedir; yani, Hükümetçe provoke edilmektedir
bu olaylar. Halbuki, Sayın Bakan, burada, sorduğumuz maddeleri geçiştirmek
suretiyle, pek tabiî "efendim, biz, kurallara bağlıyız, işte bu kurallar
burada işletildiği zaman da bu olmuştur" şeklinde ifade ettiler.
Şimdi, tabiî, bunları halkımız çok dikkatle takip
ediyor, gerek TEDAŞ ihalelerinde gerekse Başbakanın Karadeniz sahil yolunda...
Çok enteresan, mesela, Nurol Şirketi...
AHMET KABİL (Rize) – Başka söyleyeceğin yok mu senin!..
Takmışsın Karadenize!..
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Müsaade et.
Mesela, Nurol Şirketi de, aynı ihaleyi alan
şirketlerden biridir.
Şimdi, bu iddialarımı doğrulama noktasında, Ulaştırma
Bakanına bir soru sormuşuz, soru tarihimiz 30.7.1997, beş ay olmuş ve bu
soruların birçoğu da gündemden düşmüş. O tarihte, olaylar cereyan ediyor
Bakanlığında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN – Sayın Candan, konuşmanızı hemen tamamlayın
efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Cümlemi tamamlıyorum.
Beş ay önce, Ulaştırma Bakanına bir soru soruyorum,
diyorum ki: Bakanlığınızda birtakım fişleme olayları cereyan ediyor, haberiniz
var mı?
H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – Yol istiyoruz, başka bir şey
istemiyoruz biz!..
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Fişleme yapılıyor ve devam
ediyor, basına da intikal ediyor. Tabiî, hem yolsuzluk yapın hem yolu da yapın,
ikisini millet istemiyor, ben onu söylemeye çalıştım.
AHMET KABİL (Rize) – Yolsuzluk size ait, yol bize ait.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Yapın, yapın... Hem yolsuzluk
yapın hem yolu yapın. Tamam, bir diyeceğimiz yok; millete gidin hesap verin,
bize ne söylüyorsunuz!
AHMET KABİL (Rize) – Sizde Karadeniz hastalığı var.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Ben şunu söylemek...
AHMET KABİL (Rize) – Tedavi ol.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Senin orada bağırman neticeyi
değiştirmiyor, işte manzara burada. Dün, Genel Kurulda görüştük, yani...
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Neticede, ben şunu söylemeye
çalışıyorum ve Hükümet üyelerini uyarmak istiyorum: İlgili bakana soru önergesi
verildiği zaman, zamanı içerisinde ve doğru dürüst cevaplaması ve verilen soru
önergesi maddesinden ayrılmaması lazım gelir diyorum; saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a
teşekkür ediyorum.
3. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
Bakanlıkta yapılan görevden alma, atama ve tayinlere ilişkin Kültür Bakanından
sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/604)
BAŞKAN – Şimdi, 3 üncü sıradaki soru önergesine
geçiyoruz. 3 üncü sırada, Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Bakanlıkta
yapılan görevden alma, atama ve tayinlere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi bulunmaktadır.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda bulunmuyorlar.
Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir;
önerge gündemden çıkarılmıştır.
VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Candan, tekrar mı söz istiyorsunuz?
VEYSEL CANDAN (Konya) – Evet, konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Söz hakkınız var; yalnız, geçen konuşmanızdaki
gibi konu dışındaki bakanları ilgilendiren hususlara değinmeden, sadece soru
önergenizle ilgili konuşacaksınız.
Buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
VEYSEL CANDAN (Konya) – Değerli arkadaşlarım, Kültür
Bakanıyla ilgili olan soru önergemize -30.7.1997'de sormuşum- cevap
alamadığımız için buradayım. Aslında, ben, bu soru önergeleriyle ilgili konuşma
hakkımı kullanırken, Genel Kurul salonundaki milletvekili arkadaşlarımın da
hakkını savunuyorum; yani, sizlerin de verdiği soru önergelerine, beş ay sonra,
gecikmeli cevap geliyor, yanlı cevap geliyorsa, tabiî ki bundan herkesin
rahatsız olması lazım gelir. Kaldı ki, eskiden işler hep kitabına uydurulurdu,
şimdi kalemine uyduruluyor!.. Ben burada bir şey söylemeye çalışıyorum; yanlış
birtakım iddialar varsa, bunu düzeltelim diyorum; yani, bunun tepki alacak
neresi var anlamak mümkün değil.
Şimdi, Sayın Kültür Bakanımıza soruyorum: Bakanlık
görevinize başladığınızdan bu tarafa kaç kişiyi görevden aldınız veya başka bir
yere tayin ettiniz? 80 ilde hiçbir kültür müdürü kalmamış, hepsi tayin edilmiş.
Peki, bunların birkaçı eksikti, yetersizdi; ama, hepsini değiştirmenin mantığı
nedir? Devlette devamlılık vardır. Bunu ciddiyetle bağdaştırmak mümkün değil.
Sorunun ikinci bölümünde, bu görevden alma ve
tayinlerde liyakat ve eş durumunu göz önünde bulundurdunuz mu diye soruyoruz.
Haklı olarak, binlerce memur Kültür Bakanlığına müracaat ediyorlar ve diyorlar
ki, haksız birtakım tasarruflar var, mahkemenin durdurma kararlarına uyulmuyor
iddiaları var; Bakanlıktan bunu öğrenmek istiyoruz.
Üçüncü olarak, basındaki açıklamanızdan anlaşıldığı
üzere, bu görevden alma, atama ve tayinler ideolojik tayinler değilse, Refahyol
döneminde gelenlerden kaç kişinin tayini yapılmış? Sadece Refahyol döneminde
görev almanın suç olduğu nerede görülmüş; yani, birkaçını tayin etmek, tasarruf
etmek mümkün ama, tamamını değiştirmenin mantığını anlamak mümkün değil.
Bazı projelerin de Bakanlıkta devamlı durdurulduğu
iddiaları söz konusu ve bununla ilgili o günkü şartlarda bilgi almak istedik ve
milletvekili olarak doğal hakkımızı kullandık.
Şimdi, Kültür Bakanlığında buna benzer birtakım
uygulamalar oluyor ve biz, bu uygulamalar üzerine Sayın Bakana daha sonra da
bazı sorular sorduk. Mesela, bir yıl içerisinde iki defa takvim bastırılıyor.
Yine, Kültür Bakanlığı bir açıklama yapıyor ve din adamlarının, imam-hatip okul
mezunlarının kütüphane memurları olarak atanmasıyla kadroların doldurulduğu
şeklinde birtakım iddialar var. Kaldı ki, bizim, Kültür Bakanına sorduğumuz bu
soruları teyit eden, bürokraside, ciddî sayıda, 1 000'e varan müsteşar ve genel
müdür tayini, bu Hükümet döneminde
olduğu kadar yüklü bir tayin, cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde yapılmamış.
Şimdi, bizim, bunlara, birtakım sorularımıza cevap istememizden, birtakım
iddialar varsa, yolsuzluklar varsa, sıkıntı varsa, siyasî taraf olma varsa,
bunlarla ilgili Hükümeti ikaz etmemizden rahatsız olmanın manası yok diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Soru önergesi sahibi olarak konuşan Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan'a teşekkür ediyorum.
4. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
gazetelerin promosyon düzenlemek için Bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/605)
BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, Konya Milletvekili
Veysel Candan'ın, gazetelerin promosyon düzenlemek için Bakanlığa verdikleri
teminat mektuplarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge de üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN – Önerge sahibi söz istemektedir.
Buyurun Sayın Candan. (RP sıralarından alkışlar)
VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu sorum 31.7.1997'de verilmişti ve 54 üncü
Hükümetin de Bakanı olan Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Yalım Erez'le
ilgiliydi.
Biz, bu sorumuzu da şu ön yazıyla sormuştuk:
"Gazeteleri kupon gazetesi haline getiren zihniyetten kurtulmak amacıyla
Promosyon Yasası çıkarılmıştır. Bu yasada, gazetelerin vermeyi vaat ettikleri
ürünler için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, 100 milyon dolarlık teminat
yatırılması öngörülmüştür. Bunun sonucunda okuyucuların korunması
amaçlanmıştır. Bu itibarla,
1- Tüketiciyi korumak amacıyla Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına verilen teminat mektupları iade edilmiş midir?"
Yani, şimdi, bir milletvekili olarak, bunu öğrenmek
bizim hakkımız değil mi?.. Kaldı ki, burada, teminat mektupları iade
edildiyse... Teminat mektupları bir masraf karşılığıdır; yani, mektubu veren
insan, buna bir masraf öder; eğer, siz mektubu iade ederseniz, bu masraftan
kurtulur ve tüketiciyi de zarara sokar. Kaldı ki, bazı medya grupları, bazı
gazeteler, Promosyon Yasasının tarihi itibariyle öne almak suretiyle veya ileri
tarihe atmak suretiyle, yani, kanunun, mevzuatın açığından istifadeyle
tüketiciyi zarara sokmaktadır.
İade edilen teminat mektuplarının kime ait olduğu ve
nasıl iade edildiği, yasaların çiğnenip çiğnenmediği konusu da önemli bir
husus.
Bakanlığın -Sanayi ve Ticaret Bakanlığının- bu
Promosyon Yasası görüşülürken, Sayın Bakanın buradaki ifadelerini çok iyi
hatırlıyoruz. Bu Bakan, bu yasanın çıkması için büyük gayret sarf etmesine
rağmen, bugün bu yasa delinmiş görüntüsündedir ve üçüncü sorumuzda da, Sanayi
Bakanlığı, tüketiciyi koruma noktasında, kanunun çıkmasından bu tarafa ne tür
çalışmalar yapmıştır, ne tür faaliyetler yapmıştır; bunu öğrenmek istedik.
Şimdi, burada mühim olan, tüketicinin korunmasıdır ve
yasanın delinip delinmemesi noktasında konuya yaklaşmaktır. Eğer medya, bugün,
TEDAŞ ihalelerinde olduğu gibi, mevzuatı göre göre veya dolaylı birtakım
paravan şirketler kurarak, ileride açığa çıkması muhtemel olan birtakım
tehlikelere veya devlet imkânlarının birileri tarafından istismar edilmesine
imkân verecekse, bunun ciddî olarak incelenmesi lazım. Şimdi, bakın, burada
olduğu gibi, yarın, TEDAŞ ihaleleri ne olacak; RTÜK, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından şirketlerin ortaklık yapılarıyla ilgili bilgi istedi; ancak,
herkes biliyor ki, Sanayi Bakanlığına müracaat eden bu şirket kuruluşlarının,
mutlaka dolaylı birtakım paravan şirketler yoluyla olduğu ortaya çıkacaktır;
ama, şimdi burada, eğer, yasalar açık olarak birileri tarafından deliniyor ve
bu da itiyat haline getiriliyorsa, burada, ileride doğabilecek sıkıntıları
şimdiden hesap etmek mecburiyetindeyiz.
Şimdi, hepimiz biliyoruz ki, sac ithalinde ciddî
sıkıntılar olduğu ve kalitesiz sacla beyaz eşya üretildiği ve bunun da
promosyonda kullanıldığı, Promosyon Yasası uygulanırken de KDV'nin
kaldırıldığı, Maliye Bakanlığının vergi kanunu üzerinde birtakım genelgeler
yayımlamak suretiyle birilerine imkân sağladığı, hem basında çıktı hem de teyit
edilen birtakım olaylarla ortaya konuldu.
Burada tekrar ifade ediyorum, milletvekili
arkadaşlarımızın ilgili bakanlardan öğrenmek istedikleri sorularına, zamanında
cevap verilmek mecburiyeti vardır. Bakın, Başbakan açıklama yapmadan önce,
Susurluk dosyası, medyanın bir bölümünde, olduğu gibi, metin halinde
yayımlandı. Genel Kurulda hiçbir milletvekilinin Susurluk dosyasıyla ilgili en
son yapılan araştırma hakkında bilgisi yokken, medyada çıkıyor. Peki, bu nasıl
gizlilik, bunun kefili kim, buna kim kefil oldu da, bu metin, olduğu gibi,
medyada çıktı? Buradan şuraya gelmek istiyorum: Parlamentoda milletvekillerinin
bilmediğini birilerinin bilmesi mümkün değildir; o bakımdan, mesela, o dosyayla
ilgili de bir araştırma yapılması ve neden milletvekillerinin bilgisi olmadan
basında çıktığının araştırılması gerekir. Eğer gizlenecek bir konu varsa, bunu
milletvekillerinin de bilmesi açısından, Mecliste bir gizli oturumda, bütün
milletvekillerinin bu dosya hakkında bilgi sahibi olması lazım. Yani, şimdi,
soru önergesine cevap vermeyeceksiniz, yazılı cevap vermeyeceksiniz; verirseniz
bile, konuyu, biraz önce Millî Eğitim Bakanımızın yaptığı gibi, değişik boyutta
cevaplandıracaksınız. Kurallar devletidir, ona itiraz eden var mı?!
"Kurallar içinde müracaat etse verirdik" diyor; ama, hiçbir tanesine
izin vermemişsiniz; hepsi mi kuralsız müracaat etti? Yani, bunu anlamak mümkün
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Candan, konuşmanızı tamamlayın efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Netice itibariyle, milletvekillerinin bilgilenmesinde
ve iletişiminde eksiklik olduğu kanaatindeyim. Bundan sonra, Sayın Hükümet
üyelerinin, daha dikkatli bilgilendirecekleri ve sorulara zamanında cevap
verebilecekleri ümidiyle saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Soru önergesi sahibi Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan'a teşekkür ediyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın
Başkan_
BAŞKAN – Sayın Millî Eğitim Bakanı, bir isteminiz mi
var efendim?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Efendim,
Sayın Candan açıklamaları sırasında "Millî Eğitim Bakanının verdiği
izinlerde, başvurulardan hiçbiri mi yasalara uygun değildi" tarzında,
kamuoyunda yanlış anlaşılabilecek bir beyanları oldu. Gösteri ve yürüyüş yapmak
isteyen vatandaşlarımızın müracaatı, kendilerinin de gayet iyi bildiği üzere,
vilayetler tarafından ve valiliklerce değerlendirilir. Bu, ne Millî Eğitim
Bakanlığını ne Başbakanlığı ne de İçişleri Bakanlığını doğrudan doğruya
ilgilendiren bir sorundur.
Vatandaşlarımız, herhangi bir fikrini ifade etmek için,
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa göre, dilekçeyle başvurur; ilgili
merci, dilekçedeki istek, artı ilin bulunduğu konum ve toplumsal durumu
değerlendirmek suretiyle, sorumluluğu kendine ait olmak üzere bir karar verir.
Dolayısıyla, bu karar, o gün koşullarına göre, zaman zaman izin verilme, zaman
zaman da izin verilmeme şeklinde tecelli edebilir.
Bunu, olayın bu boyutunun dışında ifade etmemekte fayda
vardır. Aksi takdirde vatandaşlarımız meri kanunlarımızın uygulanışında yanlış
fikirlere sahip olurlar; onu arz eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Görüşleriniz ve düzeltmeniz
tutanağa geçti Sayın Bakan.
5. –
Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında
meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/606)
BAŞKAN – 5 inci sırada, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın,
Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak
yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi yer
almaktadır.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır bulunmuyor.
Bu önerge de, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
6. – Ankara Milletvekili Ersönmez
Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra
yapılacak yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü sorusu ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/607)
BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay'ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamanın
nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine
geçiyoruz.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır bulunmuyor.
Bu önerge de, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Önerge sahibi Ankara Milletvekili Sayın
Ersönmez Yarbay söz istemiştir.
Buyurun Sayın Yarbay. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Temmuz 1997 tarihinde, Kırıkkale'de, Makine Kimya Endüstrisi
Kurumuna ait Mühimmat Fabrikasında bir patlama meydana gelmiş ve bu patlamada,
5 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 14 vatandaşımız yaralanmıştır; bu
vatandaşlara Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum.
Türkiye'de en ucuz olan şeylerden bir tanesi de insan
hayatı. Maalesef, 5 vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve milyarlarca liralık
zararın meydana geldiği bir kazada, olayları çeşitli boyutlarıyla
değerlendirmek üzere, birçok bakanlığı ilgilendirdiği için sorular yönelttik;
11 sorudan sadece 3 bakanlık soruları cevaplandırdı. Çevre Bakanı Sayın İmren
Aykut'a, Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu'na ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Nami Çağan'a, bu soruları cevaplandırdıkları için teşekkür
ediyorum, hassasiyet gösterdiler; dolayısıyla, kendilerine teşekkürü borç
biliyorum. Ancak, olayın esas boyutlarını içeren sorulara, İçişleri Bakanı,
Millî Savunma Bakanı, Sanayi ve Ticaret Bakanı, maalesef, şu ana kadar cevap
vermediler. 5 vatandaşımız hayatını kaybediyor, 14 vatandaşımız yaralanıyor;
200 bin nüfuslu bir kent, iki-üç gün sokaklarda kalıyor, Kızılay, Millî Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, bütün bakanlıklar görevini yapmıyor; Kırıkkale
ve Elmadağ halen bu tehlikeyle
yüzyüzedir. Barutsan Fabrikasında daha önce meydana gelen patlamalarda,
Elmadağ'da 3 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, ayrıca birçok vatandaşımız da
özürlü olarak hayatını devam ettirmektedir; ancak, bu konuda gerekli tedbirler
alınmamaktadır.
Sayın Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanının vermiş olduğu bilgiye göre, bu fabrikalarda, 1991
yılından 1997 yılına kadar işgüvenliği teftişleri yapılmış, bu işgüvenliği
teftişleri sonucunda Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna 226 milyar lira ceza
tahakkuk ettirilmiş ve bu cezalar tahsil edilmiştir. Bir fabrika, bir kurum
altı sene boyunca işgüvenliği tedbirlerini almıyor, devletin kesmiş olduğu
cezaları ödüyor ve yine aynı olaylar, maalesef devam ediyor.
Esas, İçişleri Bakanlığının dikkatini çekmesi gereken
bir konu var; bu olay olduktan sonra, bu olayın dış bağlantılı olduğu ve
Ortadoğuya ait bir ülkenin, bu olaya benzer bir olayı 1986 yılında yaptığı,
yine aynı olayın tezgâhlandığı ileri sürülmüştü ve basında da geniş yer
almıştı. İçişleri Bakanlığı, altı yedi ay gibi bir zaman geçmesine rağmen, bu
konuda sessiz kalmıştır.
Keza, Millî Savunma Bakanlığı, bu üretilen bombaların,
mühimmatın nereden tedarik edileceği, savunma sanayiini ne yönde etkileyeceği
konusunda yine sessiz kalmıştır. Ancak, yine basından öğrendiğimize göre, bu
bombaların imalâtı İsrail'e yaptırılmaktadır. Keza, Avrupa ülkelerinin bile
kabul etmediği diğer mühimmatın üretimi Kırıkkale ve Elmadağ'da
gerçekleştirilmektedir. Avrupa ülkeleri, NATO ülkeleri, bu bombaların çok
tehlikeli olduğu gerekçesiyle üretimini yapmamakta, bu işi Türkiye'ye ihale
etmektedir. Bizim vatandaşımızın hayatı bu kadar ucuz mudur? Bu olayın iç
bağlantıları, dış bağlantıları nelerdir ve savunma sanayimizi ne yönde
etkilemektedir? Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının bunu mutlaka
cevaplandırmaları gerekmektedir. Ümit ediyorum ki, bu soruların cevapları
yazılı olarak en kısa zamanda gelir.
Bu arada, Meclis Başkanlığına da bir temennim var. Bazı
sorularım var ve iki senedir cevaplandırılmıyor. 53 üncü Hükümet geldi geçti,
54 üncü Hükümet geldi geçti ve 55 inci Hükümet de, belki ömrünün sonunda; ama,
üç hükümet dönemi boyunca cevaplandırılmayan sorularım var. Dolayısıyla, Meclis
Başkanlığının da, bu soruları takip etmesini ve ilgili bakanlıkları uyarmasını
bekliyoruz.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Ankara
Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'a teşekkür ediyorum.
Sayın Yarbay'ın son ifadesinde ortaya konulan temenniye
Meclis Başkanlığı her zaman katılmaktadır. Ben, soru önergelerini ve gündemdışı
konuşmaları zamanında cevaplayan bakanlarımıza teşekkür ederek de, bu temenniyi
olumlu yönden hep ayakta tutmaya çalışıyorum. Elbette, soruların zamanında ve
vakit geçirilmeden cevaplandırılması esastır. Onun için, haftanın iki gününde
birer saatimizi soru önergelerinin cevaplandırılmasına ayırıyoruz.
7. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih
Katırcıoğlu’nun, Niğde İlinde mazotla tarımsal sulama yapan çiftçilerin
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in
cevabı (6/610)
BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Niğde Milletvekili
Mehmet Salih Katırcıoğlu'nun, Niğde İlinde mazotla tarımsal sulama yapan
çiftçilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Soruyu cevaplayacak Bakan Genel Kurul salonunda hazır
bulunuyorlar.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Mesut Yılmaz
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.
Saygılarımla.
M.
Salih Katırcıoğlu
Niğde
Soru:
Niğde sınırları içerisinde 10 000 adet sulama kuyusu
bulunmaktadır. Bu kuyalardaki pompalarda mazot ve petrol ürünleri
kullanılmaktadır. Petrol ürünlerine yapılan yüzde 32'lik zam ve bundan sonra da
yapılacak olan zamlar bölge çiftçimizin girdi fiyatlarını artırmaktadır.
Mazotla tarımsal sulama yapan çiftçilerimizin
mağduriyetlerinin giderilmesi için ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz, bu
konuda çiftçimize sübvansiyon uygulanacak mı?
BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere Devlet Bakanı
Sayın Refaiddin Şahin söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Şahin; konuşma süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Doktor Salih Katırcıoğlu'nun,
sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Petrol ürünleriyle tarımda kullanılan girdilerin
çoğunda hammaddeler dışarıdan ithal edilmektedir. Dolayısıyla, Türk
Lirası–dolar paritesinde meydana gelen değişmeler petrol ürünleri ve girdi
fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Mazot da bu girdilerden biridir;
ancak, mazot, tarımsal faaliyetin yanında, diğer amaçlar için de
kullanılmaktadır. Tarımsal amaç için kullanılan mazot miktarının tespit
edilmesi oldukça zor ve hatta mümkün değildir. Bununla beraber, bir tarım
girdisi olan mazotun fiyatı, diğer petrol ürünleriyle karşılaştırıldığında daha
düşük olduğu görülmektedir.
Şöyle ki: Son zamanlarda akaryakıt ürünlerinden olan
kurşunsuz benzine yüzde 270, süper ve normal benzine yüzde 280 oranında
uygulanırken, bu vergi, tarımda bir girdi olarak kullanılan mazotta yüzde 180
oranında tutulmuştur. Dolayısıyla, daha ziyade tarımda sulama işlerine mazotla
değil de, daha ucuz olan elektrikle cevap verilmesi düşünüldüğünden, genellikle
tarımda mazot değil; ucuz olan elektriğin kullanılması yaygınlaştırılmaktadır.
Mazot da, şu sıralarda kullanım itibariyle sulamada daha az yer almaktadır.
Tabiî ki, amaç, çiftçilerimizin girdilerinin daha ucuza mal edilmesi konusunda
sübvanse edilmesidir, desteklenmesidir; bu amaçla -daha ziyade tarımsal destekler
girdilerde yapılmaktadır- özellikle ucuz girdi temini suretiyle Hükümetimiz
onlara bu desteği sağlamaktadır.
Ayrıca, ilk defa, 1998 yılına, çiftçilerimiz devletten
hiçbir alacağı olmaksızın girmektedirler. Devlet de bütün çiftçilerimizin
borçlarını ödediği gibi, tarımda ucuz girdi, yüksek kaliteli tohum ve tarımsal
teknoloji desteğiyle çiftçilerimizin bol ve kaliteli ürün almasını sağlamaya
yönelik desteğini devam ettirecektir.
Saygıyla arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Soru önergesi cevaplandırılmıştır. Soru
önergesini cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Refaiddin Şahin'e teşekkür
ediyorum.
8. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un,
Sinop - Boyabat’da organize sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/611)
BAŞKAN – 8 inci sırada, Sinop Milletvekili Kadir
Bozkurt'un, Sinop Boyabat'ta organize sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine
geçiyoruz.
Soru önergesini cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul
salonunda hazır bulunmuyor.
Bu sebeple, bu önerge de üç birleşim içinde
cevaplandırılamamıştır. İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir. Önerge gündemden çıkarılmıştır.
9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır’ın, Marmara Denizi ve Ulubat Gölünün kirlenmesine karşı alınacak
tedbirlere ilişkin Çevre Bakanından sözlü sorusu ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/613)
BAŞKAN – 9 uncu sırada, Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Marmara Denizi ve Uluabat Gölünün kirlenmesine karşı alınacak
tedbirlere ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine
başlayacağız.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul
salonunda hazır bulunmuyor.
Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Sayın Başkan, söz
talebim var.
BAŞKAN – Önerge sahibi Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır'a söz hakkı doğmuştur.
Buyurun Sayın Yalçınbayır.
Sayın Yalçınbayır, konuşma süreniz 5 dakikadır.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlü soruma cevap verilmediği için söz almış bulunuyorum.
Gönül isterdi ki -sözlü sorum üçüncü kere de cevaplandırılmadı- sayın bakanlar,
soruma cevap vermek üzere burada bulunsunlar; ama, bu, bize bir fırsat
yaratmıştır; bu nedenle, görüşlerimi arz etmek istiyorum.
Çevre hakkı, hayatın ta kendisi ve bu hakkımız, uluslararası
hukukla, Anayasamızla ve mevzuatımızla güvence altına alınmış ve uygulayıcılara
terk edilmiş; fakat, uygulayıcılar, nedense, mevzuatı tatbik etmiyorlar. Sayın
Bakan, geçenlerde medyaya vermiş olduğu bir demeçle de bu hususu teyit etti,
zaman zaman bize vermiş oldukları yazılı cevaplarla da teyit ettiler. O zaman,
bir aksaklık var. Bu aksaklık nerede? Biz, mevzuatı uygulamayanlar hakkında ne
işlem yapıyoruz? Bakıyoruz, önümüzde, 1913 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında
Kanunu Muvakkat var. 1913'ten beri muvakkat olan bir kanunu, biz, hâlâ
kaldıramamışız. Biz, görevlerini ihmal edenler, kötüye kullananlar, çevre
hakkını veya diğer hakları yerine getirmeyenler, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkarılan kanunları uygulamayanlarla ilgili, il, ilçe, merkez
teşkilatındaki kurumların karar almalarını bekliyoruz. 1913 tarihinde çıkarılan
bu kanunu muvakkatın bir an önce kaldırılmasında zaruret vardır.
Önümüzdeki dosyada da, Uluabat Gölünün kirlenmesinde,
Marmara Denizinin kirlenmesinde idarenin büyük ihmalleri var; hem Çevre
Bakanlığı yetkililerinin var hem de orayı kirleten kamu kurumu temsilcilerinin
yetkileri var. Bu gölü, en çok kirleten, kamu kuruluşlarıdır. Bunların
yetkilileri hakkında, bugüne kadar, hiçbir işlem yapılmamıştır.
Uluabat Gölü, Bursa İli sınırları içerisinde, Bursa ile
ilgili çok önemli bir yer. Su ürünü üretimi, sulama ihtiyacı ve onun çok
ötesinde, Bursa İlinin ilave içmesuyu ihtiyacını karşılayacak bir yer ve büyük
bir ekonomik değere de sahiptir. 1986-1990 yılları arasında, buradan, yurt
dışına, büyük oranda kerevit ihraç edebiliyorduk. Kirlendiği için meydana gelen
hastalıklar nedeniyle, bu ihracatı yapamıyoruz. Biz, bu değerlerimizi,
uygulayıcıların ihmalleri yüzünden elde edemiyoruz. Öncelikle, demokratikleşme
açısından, bu 1913 tarihinde çıkarılan Memurin Muhakematı Hakkında Kanunun
kaldırılması gerekmektedir; önümüzde, bununla ilgili fırsatlar da var. Çeşitli
bakanlıkların kuruluşlarıyla ilgili kanunlarda da yapabiliriz bunu. Ayrıca,
özel olarak, artık, bu kanunun tümden kaldırılması gerekmektedir ve bir de,
eğer, bunu yapamıyorsak, çevre mevzuatı bakımından lütfen kaldıralım. Çevre
hakkını güvence altına almak, sadece, kitapta yazılı olmakla yetmiyor;
uygulayıcıların bu konuda hassas olması gerekiyor. Toplumun hassasiyeti, nedense,
yöneticilerde yok. Ümit ediyorum ki, biz, Meclis olarak bu konudaki engelleri
elbirliğiyle aşarız.
Bu düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Soru önergesi sahibi olarak konuşan Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'a teşekkür ediyorum.
10. – Sinop Milletvekili Kadir
Bozkurt’un, Sinop - Boyabat futbol sahası inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Yücel Seçkiner’in cevabı (6/614)
BAŞKAN – 10 uncu sırada, Sinop Milletvekili Kadir
Bozkurt'un, Sinop-Boyabat futbol sahası inşaatına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır bulunuyorlar.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, spordan sorumlu Devlet Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Sinop İli Boyabat İlçesinde, ihalesi, Genel Müdürlük
Tesisler Dairesi tarafından yapılan futbol sahası inşaatı, ödeneksizlikten
inşaat artıklarının atıldığı, moloz ve çöplük yığını haline gelmiştir.
Adı geçen futbol sahası inşaatının devamının sağlanması
hususunda Genel Müdürlüğünüz ne yapmayı planlamaktadır?
Kadir
Bozkurt
Sinop
BAŞKAN – Önergeyi cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı
Sayın Yücel Seçkiner'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Seçkiner.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI YÜCEL SEÇKİNER (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sinop Milletvekili Sayın Kadir Bozkurt'un,
Sinop-Boyabat Futbol Sahası inşaatına ilişkin sözlü sorusuna cevabım şöyledir:
1998 yılı programına aldık, bu yıl bitireceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Yücel Seçkiner'e teşekkür
ediyorum.
Sözlü soru cevaplandırılmıştır.
11. – Konya Milletvekili Veysel
Candan’ın, hükümetin kurulması konusunda basına yaptığı açıklamalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in cevabı (6/615)
BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Konya Milletvekili
Veysel Candan'ın, Hükümetin kurulması konusunda basına yaptığı açıklamalara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan Genel Kurul
salonunda hazır bulunuyorlar.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Mesut Yılmaz
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Veysel
Candan
Konya
Basına intikal ettiği şekliyle, Amerika'da yayımlanan
bir gazeteye verdiğiniz demeçte, Anasol-D Hükümetinin, askerlerin desteğiyle
kurulduğunu söylemektesiniz. Ayrıca, üniversitelerin ve askerlerin, Refahyol
Hükümetine muhalefet ettiğini belirtmektesiniz. Bu itibarla;
1- Anasol-D Hükümetinin, askerlerin desteğiyle
kurulduğu doğru mudur?
2- Eğer, bu destek doğruysa bunu hangi demokratik
kurallarla izah ediyorsunuz?
3- Üniversitelere, ne zamandan beri bir eğitim kurumu
olmaktan çıkıp, seçimlerle işbaşına gelmiş bir hükümete muhalefet görevi
verilmiştir.
4- TSK'nın 54 üncü Hükümete muhalefet ettiğini hangi
uygulamalarından tespit ettiniz? Somut örnekleri nelerdir?
BAŞKAN – Hükümet adına, soruyu, Devlet Bakanı Sayın
Refaiddin Şahin cevaplandıracak.
Buyurun Sayın Bakan.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'ın sözlü soru
önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
1- Sayın Başbakan, soru önergesinde yer verildiği
halde, Anasol-D Hükümetinin askerlerin desteğiyle kurulduğu hususunda herhangi
beyanda bulunmamışlardır.
2 nci soru da aynı mealde olduğu için, onun cevabını 1
inci maddede vermiş oluyorum.
Diğer bir soru da; üniversiteler kuruluş kanunlarına
göre hizmet vermektedirler; böyle bir tartışmanın içerisinde üniversitelerin
sözünün edilmesi yanlış değerlendirme şeklinde olmuştur.
Diğer bir soruya cevap ise; Türk Silahlı Kuvvetlerinin
54 üncü Hükümete muhalefet ettiği iddialarının gerçekle ilgisi bulunmamaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Millî Güvenlik Kurulundaki üyelerinin, anılan
Kurulda dile getirilen ve karara bağlanarak Hükümete tavsiye edilen hususların
uygulanması yolundaki kararlılıklarının bir muhalefet şeklinde yorumlanmasının,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin politikaya çekilmek istenilmesinden kaynaklanan bir
tutumun sonucu olduğu şeklinde değerlendirilmektedir.
Saygıyla arz ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye...
Soru sahibinin yerinden bir istemi var mıydı?
Soru sahibi, bir kısa açıklama yapabilir.
VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Bakanımız
"Amerika'da Başbakan açıklamadı" diyor. Bu basın bültenlerine geçti;
Washington Post Gazetesi... Oradaki açıklama, bülten halinde, bir mülakatta,
Sayın Başbakanın verdiği bir beyanattır ve orada aynen şunu söylüyor: "54
üncü Hükümete, hem üniversiteler hem de askerler karşıdır." Bu, yabancı
basında çıkan bir yazıdır; kaldı ki, üniversitelerle ilgilidir. Sayın
Başbakanın televizyonda canlı yayınlarda ifade ettikleri de var. Sayın Bakan,
bize, burada "biz, onları yanlış söyledik" diye cevap verecek; yani,
sürçülisandır diyecek ya da kabul edecek.
BAŞKAN – Siz, şimdi, bunları biliyorsanız, o zaman soru
sormanıza gerek yoktu.
VEYSEL CANDAN (Konya) – Böyle bir açıklamanın amacı
nedir? Ben, onu sormaya çalışıyorum.
BAŞKAN – Tamam efendim.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI REFAİDDİN ŞAHİN (Devamla) – Sayın Başkan,
bu ülkenin saygın müesseseleri vardır; bunların başında Türkiye Büyük Millet
Meclisi gelir. Türkiye Büyük Millet Meclisini bu tür tartışmaların içerisine
çekmek, sadece Meclise değil, onun milletvekillerine de zarar verir.
Türkiye'nin önemli bir müessesesi -Allah eksikliğini
göstermesin- Türk Silahlı Kuvvetleridir. Türk Silahlı Kuvvetlerini bu Mecliste
bu tür polemiklere ve tartışmalara malzeme yapmak, kimseye yarar sağlamaz; Türk
Silahlı Kuvvetlerinin manevî şahsını yaralar; bunu, hiçbir arkadaşımızın
isteyeceğine, düşüneceğine ihtimal vermiyoruz; yani, yabancı basında çıkan her
haberi burada gelip esas kabul ederek bunu soru haline getirir de,
müesseseleri, makamları ve onu temsil eden insanları yargılamaya kalkarsak, bu
Meclis kendi görevini yapmaz, başka şeylerle ilgilenir.
54 üncü Hükümet hakkında söylenilen söz de, bu şekilde,
açıkladığım gibidir; kimse, herhangi bir şekilde başka bir yorum yapmasın.
Herkes, bu Meclisin çatısı altında, bu kurumların saygınlığını koruyarak kendi
saygınlıklarını da korumuş olurlar.
Arz ederim. (DTP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
12. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih
Katırcıoğlu’nun, Niğde İline bağlı bazı ilçelerin sağlık ocağı ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/616)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 12 nci sırada yer alan,
Niğde Milletvekili Mehmet Salih Katırcıoğlunun, Niğde İline bağlı bazı
ilçelerin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesinin görüşmesine geçiyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır bulunmuyorlar.
Bu önerge, 3 birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge, gündemden çıkarılmıştır.
13. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih
Katırcıoğlu’nun, Niğde’ye bağlı bazı ilçelerin kültürevi projelerine ilişkin
Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/617)
BAŞKAN – 13 üncü sırada, Niğde Milletvekili Mehmet
Salih Katırcıoğlu'nun, Niğde'ye bağlı bazı ilçelerin kültürevi projelerine
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır bulunmuyorlar.
Bu önerge de üç birleşim içerisinde görüşülmediğinden,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge, gündemden çıkarılmıştır.
14. – Niğde Milletvekili Mehmet Salih
Katırcıoğlu’nun, Niğde’ye bağlı bazı yerleşim birimlerinin gölet projelerine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/618)
BAŞKAN – 14 üncü sırada, Niğde Milletvekili Mehmet
Salih Katırcıoğlu'nun, Niğde'ye bağlı bazı yerleşim birimlerinin gölet
projelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine
başlayacağız.
Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
bulunmuyorlar.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir. Önerge, gündemden çıkarılmıştır.
15. – Antalya Milletvekili Arif Ahmet
Denizolgun’un, Alanya yakınlarında bulunan bazı tarihî ve turistik yerlere
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/619)
BAŞKAN – 15 inci sırada, Antalya Milletvekili Arif
Ahmet Denizolgun'un, Alanya yakınlarında bulunan bazı tarihî ve turistik
yerlere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine
başlıyoruz.
Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan Genel Kurul salonunda
hazır değil.
Bu önerge de üç birleşim içerisinde cevaplandırılamamış
olmaktadır. Bu sebeple, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir. Önerge, gündemden çıkarılmıştır.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerine, bugünkü
çalışma programımızda ayırdığımız süre dolmuş bulunmaktadır.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.
VI. — KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun hükmünde Kararname ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı
: 168 ve 168’e 1 inci Ek)
BAŞKAN – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi
Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci
Ek) (1)
BAŞKAN – Şimdi, Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Hükümet ve Komisyon yerlerini aldılar.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, geçen
birleşimde 3 üncü maddenin oylamasında kalmıştık.
Şimdi, 3 üncü maddeyi tekrar okutup oylarınıza
sunacağım:
OSMAN HAZER (Afyon) – Karar yetersayısının aranmasını
istiyoruz.
BAŞKAN – Efendim, maddeyi bir okutalım, oylamaya
geçerken...
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
(RP sıralarından "karar yetersayısının aranmasını istiyoruz" sesleri)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunacağım; karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.
Ne kadar ara verelim değerli grup başkanvekilleri?
METİN ÖNEY (İzmir) – 15 dakika...
BAŞKAN – Saat 13.45'te tekrar toplanmak üzere,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati
: 13.45
BAŞKAN :
Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER
: Mustafa BAŞ (İstanbul), Mehmet KORKMAZ (Kütahya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VI. — KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci
Ek) (Devam)
BAŞKAN – Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerindeler.
Biraz önce, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 3
üncü maddesini oya sunmuştuk. Oylamada karar yetersayısını arayacağız.
3 üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 10 dakika ara verelim.
BAŞKAN – Daha önce ara verdik!
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Komisyonlardan arkadaşlarımızı
çağırdık, geliyorlar...
BAŞKAN – Geliyorlar mı?
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Geliyorlar efendim.
BAŞKAN – Saat 14.00'te tekrar toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 13.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 14.00
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul), Mehmet KORKMAZ
(Kütahya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci
ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bundan önceki oturumlarda görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesinin oylaması sırasında karar
yetersayısının bulunmadığı anlaşılmıştı; şimdi, kaldığımız yerden
çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kanun Tasarısının 3 üncü maddesini tekrar
oylarınıza sunacak ve karar yetersayısını arayacağım.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum :
Madde 4.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyenler var.
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Nezir Aydın; buyurun. (RP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Aydın.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Sayın Başkan, yürütme üzerinde konuşuyor değil
mi?
BAŞKAN – Madde üzerinde konuşuyor efendim.
RP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) – Evet, yürütme üzerinde
konuşacağız tabiî.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısının 3 üncü
maddesi, yanlış hatırlamıyorsam, tam dört defa karar yetersayısı bulunmayıp
Kuruldan geri döndükten sonra tabiî, şimdi yürütme üzerinde söyleyeceğimiz bazı
sözler olacaktır.
Sayın Başkanım, görüşülmekte olan Ailenin Korunmasına Dair Kanun
Tasarısının 4 üncü, yani, yürütme maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin bildiği, inandığı temel kuraldır, aile, toplumun temeli.
Toplum, sağlıklı ailelerden meydana gelirse, toplumların da sağlıklı olacağı
açıktır. Bu bakımdan, ailenin korunmasına ilişkin her türlü oluşuma destek
vermek hepimizin görevidir. Eğer, aile, herhangi bir konuda zarar görürse, bu,
toplumun zarar görmesi noktasında muhakkaktır.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan tasarının gerekçesinde, özellikle,
son yıllarda aile içi şiddetin arttığı gözlendiği söylenmektedir, ki, bu,
doğru. Yalnız, burada altını çizmek lazım ve bu cümleyi tekrar tekrar okumak
lazım; neden son yıllarda aile içi şiddet, artma eğilimi göstermiştir ve bugün,
aile içi şiddeti engellemeyi, biz, kanunlara koyacak hale gelmişiz? Halbuki,
Türk ailesi, Türk toplumunun ana nüvesi; tarih boyunca, hiç böyle bir şikâyet
görmedik, göstermediler. Bugün, bu noktaya geliş sebebimiz acaba nedir?
Tasarının 1 inci maddesi gerçi geçti de, ben, şöyle kısa bir özet yapmak
istiyorum. Tasarının 1 inci maddesine bakıyoruz; orada, aile içi şiddet
olaylarının müsebbiblerine verilecek cezalar belirtiliyor. Neydi bunlar:
“Kusurlu eşin,
a) Diğer eşe veya çocuklara karşı şiddete veya korkuya yönelik
davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve
çocukların oturmakta olduğu eve veya işyerine yaklaşmaması,
c) Diğer eşin eşyalarına zarar vermemesi,
d) Diğer eşi ve çocukları iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
e) Varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
f) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak ortak
konuta gelmemesi veya ortak konutta bu maddeleri kullanmaması.”
Güzel... Güzel tedbirler. Peki, şimdi, bu tedbirleri kim uygulayacak; bu
tedbirleri uygulama görevi, sulh hukuk hâkimliğinden sonra, cumhuriyet
başsavcılığına tevdi ediliyor ve cumhuriyet başsavcılığı da, bu kanunun
uygulanmasını veya verilen cezaların uygulanmasını zabıta marifetiyle izler
deniliyor. Şimdi, buradaki espriyi anlamak oldukça zor. Burada, sulh hukuk
hâkimliği bir ceza verecek; cezanın uygulanması noktasında, cumhuriyet
başsavcılığına olayı bildirecek; cumhuriyet başsavcılığı da, zabıta eliyle
hadiseyi izleyecek...
Değerli milletvekilleri, şimdi, olayı şöyle bir enstantene edersek, bir
aile reisi, herhangi bir nedenden, evden şikâyet edildi ve varsayalım ki,
kendisine alkollü veya herhangi bir uyuşturucu madde kullanmış olarak eve
gelmeme cezası verildi. Bunu kim takip edecek; cumhuriyet başsavcılığı eliyle
zabıta takip edecek. Şimdi, siz, Türkiye’de, bu tip olaylarda, kaç tane
zabıtayı, kaç tane ailenin kapısına dikeceksiniz de, aman, bu ev sahibi veya bu
hane reisi bay Ahmet efendi, Mehmet efendi eve sarhoş geliyor mu, gelmiyor mu,
bunun takibini sen yap diyeceksiniz... Şoförlerin araçları alkollü mü alkolsüz
mü kullandıklarını tam tespit edemiyoruz da, evlerin kapısında, ellerinde alkol
ölçüm aleti olan zabıtaları mı görevlendireceğiz de, acaba alkollü mü geliyor
alkolsüz mü, bunu nasıl tespit edeceğiz... Varsayalım ki adamcağız, belirli
oranda alkollü geldi; alkol derecesinin oranı ne, ne kadar alkol alırsa buna
alkollü diyeceğiz, alkol sınırını ne kadar aşarsa veya altına düşerse buna
alkolsüz geldi diyeceğiz...
Şimdi, tasarıda enteresan bir şey daha var; biz, burada, önergeyle,
geçmişte bunun düzeltilmesini istedik; ama, düzelttirilmedi, düzeltilemedi.
Neydi o; şimdi, eğer, zabıta, kişinin, hane reisinin eve alkollü geldiğini
tespit ederse, evden herhangi bir şikâyete gerek kalmadan ne olacak; bu kişiye,
3 aydan 6 aya kadar hapis cezası verilecek. Şimdi, peki, 6 ay hapis cezasını
aile reisine verdiniz -Anadolu’yu bilenler, Türk aile yapısını bilenler, bu
söylediğimin ne anlama geldiğini çok daha iyi anlarlar- 6 ay bu kişi, Ahmet
Bey, Mehmet Bey içeride yattı, sonra içeriden çıktı; suçu ne; evine belirli
oranda alkollü gelmekti veya bir hakaretten, çok ufak bir darptan veya bir
tokattan kaynaklanmıştı. Şimdi, Sayın Bakanım zannediyor mu ki, bu aile reisi,
altı ay içeride yattıktan sonra, ilk iş olarak, gidip, bir buket çiçek
yaptıracak, evine o bir buket çiçekle gelecek... Bu kanun tasarısı, bilmiyorum;
ama, bana öyle geliyor ki, Türk aile yapısının temeline dinamit koyan bir kanun
tasarısıdır. Kanun tasarısı, esasında, Türk aile yapısına koruma falan getirmiyor.
Bu kanun tasarısının gerekçesinde de belirtildiği gibi, Venezuela’da,
Amerika’da, İngiltere’de ve birkaç ülkede daha uygulanan bir sistem; onun için
böyle getiriliyor.
Şimdi, evet, Türk ailesini korumak hepimizin görevi. Önümüze gelen kanun
tasarısının da yürütme maddesine kadar geldik. Sayın Bakanlarımız yürütecek,
neyi yüretecekler; Türk ailesini korumanın maddelerini onlar yürütecekler.
Sayın bakanlar, yürütme organı olarak, ben size şunu söyleyeyim: Türk
ailesi, evet, korunmayı bekliyor sizden bugün; ama, enflasyondan korunmayı
bekliyor, hayat pahalılığından korunmayı bekliyor, terörden korunmayı bekliyor
Türk ailesi sizden, (RP sıralarından alkışlar) yoksa, böyle, iş ola beri gele,
işte, alışverişte görsün millet diye getirilen bu tip kanun tasarıları değil.
Onun için, ben burada şunu ifade etmek istiyorum: Bu kanun tasarısının,
esasında, Türk aile yapısına getirdiği belirgin bir koruma özelliği yoktur.
Özellikle, burada, olayın cumhuriyet başsavcılığına tevdi edilmesi, cumhuriyet
başsavcılığının da, bunu, zabıta eliyle uygulamaya kalkması, işi, işin
içerisinden çıkılmayacak noktalara getirmektedir.
Sonra, bir aileden şikâyet, ailenin bir ferdi diğerinden bir gün şikâyet
eder, ertesi gün affeder veya sinirleri, sinirlilikleri geçer, ertesi gün birbirlerini
bağışlarlar. Hemen, en ufak bir şeyde ceza yöntemiyle meseleleri halletmeye
kalkmanın bir mantığı olduğunu zannetmiyorum. Onun için, belki, bazı
arkadaşlarımız biraz yadırgadılar; yani, yürütme maddesi üzerinde söz alınır mı
diye; evet, belki öyle gibi görünüyor; ama, esas bu maddenin özelliği
yürütmeden kaynaklanıyor.
Ben burada şunu bir kere daha ifade ediyorum ki, sevgili bakanlar, siz,
Türk ailelerini, ailelerimizi mutlaka koruyacaksınız, korumanız gerekiyor; ama,
o ailelerin o noktaya gelişinin sebeplerini, gerekçede belirtildiği gibi, çok
iyi tespit etmeniz lazım. Bugün aile içi terör neden artmıştır, aile içi şiddet
neden artmıştır? Düşünebiliyor musunuz; bir aile, bu mübarek ramazan akşamında
iftar sofrasına iftar için koyacağı zeytini, peyniri alamıyorsa; sabah gidecek
bir işi olmayan baba evden çıkarken evine ekmek parası bırakamıyorsa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
NEZİR AYDIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
... bu ülkenin 20 milyonu açlık sınırına dayanmışsa, 25 milyonu da geçim
sıkıntısı içerisine itilmiş bir noktada ise, sizin, ne yapıp ne edip bunlara
çözüm bulmanız lazım. Yoksa, aile içi şiddet artmış... Neden artmış? Şunu
bilmelisiniz ki -herkes bunu biliyor- Türkiye’de 65 milyon biliyor ki, bugün
aileleri, artık, tabiri caizse, sihirbaz konumuna getirmişsiniz, nasıl
geçineceğini, nasıl yapacağını biz bilemiyoruz; ama, onlar bir yolunu
buluyorlar, Allah rızklarını veriyor; ama, mutlaka ve mutlaka bu aileyi, Türk
ailesini korumak için onun imkânlarını geliştirmemiz lazım, ona ekonomik yönden
yardımcı olmamız lazım, onu enflasyondan, hayat pahalılığından korumamız lazım.
Her şeye rağmen, bu duygu ve düşüncelerle, bu kanun tasarısının
hayırlara vesile olmasını diliyor, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan Sakarya Milletvekili Sayın
Nezir Aydın’a teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde kişisel olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Oğuz’a söz veriyorum.
Buyurun Sayın Oğuz.
Sayın Oğuz, konuşma süreniz 5 dakikadır.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; yürürlük
maddesine gelmiş bir kanun tasarısı üzerinde söz almanın zorluğunu takdir
edersiniz; ancak, şunu ifade ediyorum, bu bir fırsattır. Anne, çocuklar ve
babadan müteşekkil olan ailenin korunması hususunda bu kanun tasarısını getiren
ve üstelik de burada müzakeresinde sabırla bunu takip edip, çıkarma hususunda
gayretlerini esirgemeyen, gerek iktidara gerekse muhalefete mensup bütün
arkadaşlarımıza şükranlarımı arz ediyorum.
Aile ve kadın denildikten sonra, akla –her şeyden evvel– önce ana
geliyor. Ana en büyük varlığımız, kadın en büyük varlığımız. O derece büyük bir
varlık ki, onu yaratan, çok kıymetli olarak, çok değerli olarak tavsif ettikten
sonra, “anne ve baba yanınızda yaşlanırlarsa, değil onları incitmek, onlara
‘öf’ bile demeyin” buyuruluyor. Onun için, onların kıymetini -elhamdülillah ki,
inancımız gereği, terbiyemiz gereği, asaletimiz gereği- biliyoruz.
Ancak, son asırların en büyük derdi, ailede de, kadında da, çocuklarda
da sefaleti ve yoksullukları getiren ekonomik zorluklar gelmiş. Bugün,
ailelerin içinde bulunduğu şartları bütün kardeşlerimiz çok iyi biliyorlar.
İşsizliğin, sefaletin, pahalılığın getirdiği bu sıkıntı, aileleri perişan
etmiş. Babalar, artık aile mesuliyetini taşıyamaz hale gelmişler, çocukların
bir kısmı da kimsesiz çocuklar olarak sokaklara dökülmüş; dışarıda, köprü
altlarında ve sokaklarda kalan yavrularımızın
ırzı, namusu, canı tehlikeye girmiş. Bunlara lâyıkı vechile eğildiğimizi ifade
etmemiz mümkün değil; ama, muhakkak ki, getirilen bir mevzuat ve düzenleme,
tabiî ki bir faydadır, bir faydadan hâli değildir.
Şu mübarek Ramazan günü, eksiksiz olarak bütün belediyelerimizin,
ellerinde erzak torbalarıyla ev ev yoksul aileleri ve çocukları veya yaşlıları
dolaşarak, onlara yardım ettiği hepinizin malumudur. Ben, buradan, o
belediyelerimize ve o kurumlarımıza şükranlarımı arz ediyorum ve temennilerimi de
şöyle izhar ediyorum: O ananın ve o çocukların ırzı, namusu korunmalı; zevk
aleti olmamalı, kadın satılmamalı ve sokak çocuklarının hem canı hem de ırzı ve
namusu korunmalıdır.
Bu konuda, aile ve çocukların hayırlı bir şekilde muhafazası hususunda
gayret gösteren bütün ilgilileri ve bu kanunun çıkması hususunda gayretleri
olan başta Sayın Bakan ve arkadaşlarımızı kutluyor, bu vesileyle, hepinize
şükranlarımı arz ediyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz’a teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş da söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Göktaş.(RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerimin başında hepinize saygılar sunuyorum.
Burada, Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının içeriğini okuduğumuz zaman, ben, şahsen
bu kanunla ailenin korunacağı kanaatinde değilim. Bu kanunla ailenin bütünlüğü
bozulur kanaatindeyim ve böyle bir kanunun, bu Meclisten çıkması, bizler için
-samimi söylüyorum- utanç verici bir şey.
Hiç önemli değil, kimin zamanında gelmiş olursa olsun. Ne olacak şimdi
burada; efendim, eşler arasında anlaşmazlık olursa, erkek sarhoşsa, hanımına
karşı kaba bir harekette bulunursa zabıtaya müracaat edecek, hâkimin karşısına
çıkacak, yargılanacak, hapse girecek; ondan sonra da o erkek gidecek, o evde
gene babalık yapacak veya kocalık yapacak... Bu, mümkün mü arkadaşlar, bu
mümkün mü?
Arkadaşlar, biz, öncelikle aileyi gerçekten korumak istiyor muyuz,
ailenin bütünlüğünü sağlamak istiyor muyuz; bunu bozan engelleri ortadan
kaldırmamız lazım. Son yıllardaki boşanma, evlenme sayılarını hiç araştırdık
mı? Evlilikteki boşanma sayılarının fevkalade arttığını biliyoruz. Bu
boşanmaların neden arttığını hiç araştırdık mı? Acaba sebebi nedir, araştırdık
mı? Araştırmışsak -belki, Sayın Bakan bunu araştırmıştır; bunu, bir tedbir
olarak getiriyor- bu mudur bunun tedbiri? Arkadaşlar, bu, tedbir değildir. Siz,
sinekli bataklığı kurutmuyorsunuz; sadece, odadaki birkaç tane sineğin ölmesini
bir tedbir olarak görüyorsunuz. (RP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, esas olarak, şiddete neden olan olayları irdelememiz
lazım. Ben inanıyorum ki, bu kanun tasarısını inceleyen arkadaşlarımız,
muhtevasını okuyan arkadaşlarımız -samimiyetimle söylüyorum- tatmin olmamıştır.
Sadece, Sayın Bakanın birtakım şovlarına -ben, Aileden Sorumlu Devlet
Bakanıyım; işte, alın, size, kadınları, aileyi korudum, kanun çıkardım-
birtakım ısrarlarına rağmen, çok büyük bir kanun gibi getirilmiştir. Bunlarla
aile korunmaz; boşanmalar daha fazla artar,
ailenin bütünlüğü daha fazla bozulur arkadaşlar. Bu kanun tasarısının geri
çekilmesi lazım.
Arkadaşlar, şiddetin nedenleri nedir: Bunlar, bazen psikolojik
rahatsızlıklardır. Mesela, şu anda, sizin uygulamış olduğunuz ekonomik
tedbirlerden dolayı ailede fevkalade sıkıntı vardır, geçim sıkıntısı vardır;
baba daralmaktadır, çocuğuna giyecek eşya alamamaktadır, evine gıda götürememektedir,
ailesine karşı sorumlu olmaktadır ve onun verdiği psikolojik sıkıntı içindedir.
Psikolojik sıkıntı içinde olan bu insanı, yapmış olduğu asabî bir durumdan
dolayı “geçimsizlik var” deyip mahkemeye mi göndereceğiz arkadaşlar? Eğer,
psikolojik bir sıkıntısı varsa, ruh hastalığı varsa, ruhsal bir sıkıntısı
varsa, bu eşin doktora götürülmesi lazım; siz, bunu mahkemeye götürüyorsunuz,
hapishaneye gönderiyorsunuz... Bunlarla bütünlük korunmaz arkadaşlarım.
Arkadaşlar, bazen, eşler arasında birbirini aldatma olayları
yaşanmaktadır; bundan dolayı aileler bozulmaktadır. Peki, eşler neden birbirini
aldatmaktadır: Bunu teşvik edici yayınlar olmaktadır. Mesela, bizim, Karadeniz
Bölgesindeki Sarp Kapısının açılmasından dolayı, oradaki ahlakî erozyonun
artmasından, nataşaların piyasaya çıkmasından dolayı fevkalade şekilde aileler
arasında geçimsizlik artmıştır ve boşanmalar artmıştır; sebep budur. Bu kanunla
bu birlik sağlanmazki. Pornografik yayınlar ailenin bütünlüğünü bozmaya
sebebiyet verecek olaylardır, eşleri aldatmaya yöneltecek olaylardır.
Arkadaşlar, buna bağlı olarak, esrar, eroin, alkol... Siz, alkolü teşvik
edeceksiniz, alkolü serbest bırakacaksınız, koca, eş eve sarhoş olarak gidecek,
ondan sonra, sen niye sarhoş oldun, niye eve böyle sarhoş geldin diye mahkemeye
çıkaracaksınız onu... Sizin, o zaman, alkolün üretimini kısıtlamanız lazım.
Mademki, bu, boşanmaya sebebiyet verecek, ailede huzursuzluğa sebebiyet verecek
bir olaydır, bunu o zaman engellemeniz lazım. Böyle bir kanunla ailenin
bütünlüğü sağlanmazki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Göktaş, konuşmanızı toparlayın efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum... Saygılarımı sunacağım.
BAŞKAN – Bu, en uzun yürütme maddesi oldu.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, sonuç itibariyle şunu söylüyorum. Samimi söylüyorum,
içtenlikle söylüyorum, ben, burada bir muhalefet partisi milletvekili olarak,
samimiyetimle ve içtenlikle söylüyorum, bir muhalefet mantığıyla hareket etmiyorum;
bu kanun tasarısı çok basit bir kanun tasarısıdır ve bu kanun tasarısı
bütünlüğü sağlamaz; hakikaten insana gülerler bu kanun bu Meclisten çıktığı için.
Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’a teşekkür
ediyorum.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım;
ancak, oylamadan önce yoklama istemi içeren bir önerge Başkanlığımıza
gönderilmiştir. Önce, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını tespit için
yoklama yapacağız.
Buyurun efendim.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, bir hakkın suiistimalini
kanun himaye etmez. Yoklama istemeye her milletvekilinin -yeteri sayıda
olduktan sonra- hakkı vardır. Ancak, sizin de, Başkan olarak salonu bu şekilde
gördükten sonra -biraz önce de karar yetersayısı konusunda oylamalar olmuştur-
bu hakkın suiistimal edilmesine izin vermemenizi diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancıoğlu.
Ben, İçtüzüğe göre yeterli sayıda imza ile Başkanlığa sunulmuş bir
yoklama talebini yerine getirmek durumundayım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Toplantı yetersayısı bulunmadığından, 4 üncü maddenin oylanmasında
yoklama yapılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN – Şimdi, öncelikle, yoklama isteyen sayın milletvekillerinin
Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim, ondan
sonra yoklamaya geçeceğiz.
Muhammet Polat?.. Burada.
İsmail İlhan Sungur?.. Burada.
Memduh Büyükkılıç?.. Burada.
Sıddık Altay?.. Burada.
Latif Öztek?.. Burada.
Aslan Polat?.. Burada.
Ali Oğuz?.. Burada.
Abdullah Arslan?.. Burada.
Feti Görür?.. Burada.
Lütfi Doğan?.. Burada.
Ömer Faruk Ekinci?.. Burada.
Şinasi Yavuz?.. Burada.
Bedri İncetahtacı?.. Burada.
Mustafa Kemal Ateş?.. Burada.
Ahmet Denizolgun?.. Burada.
Tevhit Karakaya?..
HASAN HÜSEYİN ÖZ (Konya) – Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN -Tekabbül ediyorsunuz.
Abdüllatif Şener?.. Burada.
Nurettin Aktaş?.. Burada.
Hüseyin Arı?.. Burada.
Metin Perli?.. Burada.
Yoklamaya Adana İlinden başlıyoruz.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır.
VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci ek) (Devam)
BAŞKAN – 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_
Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.
Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve yasalaşmış
bulunmaktadır. Hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Işılay Saygın, kanunun
kabul edilmesi dolayısıyla teşekkür konuşması yapmak üzere söz istemiş
bulunmaktadır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Ailenin Korunmasına Dair Yasa Tasarısı, Adalet Bakanlığı ile
Devlet Bakanlığı işbirliğiyle düzenlenen Aile Şûrasıyla, Ankara’da Hâkimevinde,
tüm gönüllü kuruluşların katılımıyla gerçekleşmiştir. Bu yasa, 54 üncü
Hükümetin ürünü olan ve bizzat Adalet Bakanımız Sayın Şevket Kazan’ın
hazırladığı bir yasadır. Adalet Bakanlığından, 54 üncü Hükümetin Bakanlar
Kurulundan geçmiş, Sayın Başbakan Erbakan tarafından 6.5.1997 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş olan bu yasaya muhalefetinizi anlamak
mümkün değildir. Kendi Genel Başkanınızın Başbakanlığında sevk etmiş olduğu bu
yasaya muhalefetiniz, kadınlarımızı ne gözle gördüğünüzün en güzel örneğidir.
(ANAP, DSP, DTP ve CHP sıralarından alkışlar) Bu konuda başka bir şey söylemek
istemiyorum; ama, samimiyetsizliğinizin ortada olduğunu da hepiniz
görmektesiniz.
Bilindiği gibi, toplumun temelini aile oluşturmaktadır. Bireysellikten
toplumsallığa geçişin en küçük birimi olan ve karşılıklı rızayla oluşan ailenin
sağlıklı yapılanması ve yürütülmesi, sağlıklı bir toplumun var oluşunu ve
yarınlara daha güçlü bir biçimde uzanmasını doğrudan etkilemektedir. Ancak,
aileiçi şiddet, bireylerin toplum içerisindeki yasal, sosyal, politik ve
ekonomik eşitliğini sağlama fırsatlarını sınırlamakta ve azaltmaktadır. Öyle
ki, şiddet, kişinin değerlerini, niteliklerini, girişimcilik ruhunu ve kendine
olan güvenini yok etmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de aileiçi
şiddetten en çok kadınlar ve çocuklar etkilenmektedir. Toplumun yarısını
oluşturan kadınların büyük bir bölümünün şiddete uğraması, ailenin, dolayısıyla
da toplum yapısının bozulmasına neden olmaktadır. Sağlıklı ve güçlü bir
toplumun var oluşu, sağlıklı bireylerin, dolayısıyla da sağlıklı ailelerin
varlığına bağlıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 55 inci Hükümet Programında Hükümetimiz,
kadının, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşama tam olarak katılımının
sağlanması konusunda iki önemli politikayı öngörmüştür. Bunlardan birincisi,
aileiçi demokrasinin teşvik edilerek eşitlikçi ve paylaşımcı bir aile yapısının
model alınması; ikincisi ise, toplumumuzu ve aile bütünlüğünü sarsan
sorunlardan başlıcası olan aileiçi şiddetin önlenmesi amacıyla gerekli yasal
düzenlemelerin yapılmasıdır.
Kabul etmiş bulunduğunuz bu yasa, özellikle kadın ve çocukların şiddete
karşı korunması hususunda çok önemli yenilikler getirmiş bulunmaktadır. Reform
niteliğinde olan bu yasayla, aileiçi şiddet olayları büyük ölçüde azalacaktır;
buna, canı gönülden inanıyorum; ancak, yasal önlemlerin yanı sıra, toplumun bu
konuda bilinçlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde, kadına yönelik şiddetin engellenmesi konusunda sunulan
hizmetlerin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Kadınlarımıza gerekli
tüm hizmetlerin, desteklerin ve özellikle de ekonomik güç kazanmaları için,
meslek edindirme imkânlarının verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan, şiddet uygulayan ve şiddeti doğal kabul eden kadın-erkek
herkesi bir arada eğitmemiz ve şiddetin açtığı yaraların ne olduğunu anlatmamız
gerekmektedir.
Toplumumuzun önemli sorunlarından biri olan kadına yönelik şiddete karşı
mücadelemizde, siz değerli milletvekillerimizin ve duyarlı her kesimin
desteğine ihtiyaç duymaktayız. Şiddetin önlenmesine yönelik olarak atılan her
etkin adım, bizi, Dördüncü Dünya Kadın Konferansının anatemaları olan eşitlik,
kalkınma ve barışa biraz daha yaklaştıracaktır.
Kadının, insan haklarına karşı bir insan hakkı ihlali olan şiddetin
ortadan kaldırılması ve Dördüncü Dünya Kadın Konferansı eylem planında yer alan
stratejilerin yaşama geçirilmesi için, hep birlikte hareket edebileceğimize
inanıyorum.
Toplumun tüm alanlarında giderek her türlü şiddetin ortadan kalkacağına
olan inancımı tekrarlayarak, tasarının yasalaşması aşamasındaki katkılarınız
için hepinize candan teşekkür eder, saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Işılay Saygın’a teşekkür ediyorum.
3. –
Kühtahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı
Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili
Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz
Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü
Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/676) (S. Sayısı : 232)
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Müzakereler ertelenmiştir.
4. – Olağanüstü Hâl Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/660) (S. Sayısı : 392)
BAŞKAN – Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde
İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz; ancak, tasarının komisyonca geri alınan maddeleriyle ilgili rapor
gelmediğinden, müzakereleri erteliyoruz.
5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)
BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakerelerine başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
6. – Kars Milletvekili Selahattin
Beyribey’in, 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanuna 29.8.1996 Gün ve 4178 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici Madde 9’da Yeralan
Sürenin Uzatılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bingöl Milletvekili Hüsamettin
Korkutata ve 16 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/653, 2/735) (S. Sayısı: 280) (1)
BAŞKAN – Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, 6136
Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996
Gün ve 4178 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici Madde 9’da Yer Alan Sürenin
Uzatılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata ve
16 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakerelerine başlıyoruz.
Komisyon ve Hükümet hazır.
Komisyon raporunun okunup, okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım:
Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun Bir Geçici Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
MADDE 1.—10.7.1953 tarihli 6136 sayılı Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996 tarih ve 4178 sayılı
Kanunla eklenen Geçici 9 uncu maddede geçen “45 gün” ibaresi, “90 gün” olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.— Bu Kanun 4.9.1996 tarihinden itibaren
uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.— Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyle ilgili önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kanun teklifi, kabul edilmiş ve yasalaşmış bulunmaktadır; hayırlı
ve uğurlu olmasını dilerim.
7. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/619)
(S. Sayısı : 375) (1)
BAŞKAN – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısının müzakerelerine başlıyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.
Değerli arkadaşlarım, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı?
METİN ÖNEY (İzmir) – Var efendim; Tevfik Diker konuşacak.
BAŞKAN – Grup adına mı?..
METİN ÖNEY (İzmir) – Evet efendim.
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Tevfik
Diker söz istemiş bulunuyorlar.
Buyurun Sayın Diker.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA TEVFİK DİKER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun, Jandarma Genel
Komutanlığının general kadrolarıyla ilgili bölümünde değişiklik yapan kanun
tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına düşüncelerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemiz, bölünmez bütünlüğünü korumak üzere, terörle de çok büyük bir
mücadele yapmaktadır. Bu mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel
Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve devletin diğer birimleri; köy
korucuları, muhtarlar ve yörede ve bölgede yaşayan insanlar büyük bir mücadele
vermektedir. Bu mücadelede, Jandarma Genel Komutanlığında, erinden en büyük komutanına kadar; ayrıca,
diğer güvenlik güçlerinde, Silahlı Kuvvetlerde görev yaparken hayatını kaybetmiş
bütün aziz şehitlerimizi, huzurunuzda, Anavatan Partisi olarak, saygıyla
anıyoruz.
Ülkemizin bölünmez bütünlüğü için, Jandarma Genel Komutanlığı başta
olmak üzere, bütün güçlerimizin şehit vermeye ve bu konuda seve seve mücadele
etmeye devam edeceğimizi Yüce Parlamento çatısı altından bütün düşmanlara
duyurmak istiyoruz.
Ülkemiz, trafik terörüyle de büyük mücadele vermektedir. Trafik
teröründe kaybettiklerimiz, terörle mücadelede kaybettiklerimizi aşmaktadır.
Jandarma Genel Komutanlığının, kırsal kesimde terörle mücadele gibi, trafik
terörüyle mücadele görevi de bulunmaktadır.
Doğan çocuklarımızı, yaşayan insanı, insanlığı çok yakından ilgilendiren
uyuşturucuyla mücadelede Jandarma Genel Komutanlığının, kırsalda çok önemli
görevi vardır.
Çok değerli milletvekilleri, gelişen iç tehdit ve millî güvenlikle
ilgili tesislerin korunmasına ve kollanmasına; trafik terörüyle mücadeleye;
bilgi çağı ihtiyaçlarına ve 80’e ulaşan il sayısına; büyüyen ilçelere, büyüyen
nüfusa göre, Jandarma Genel Komutanlığının personel ihtiyaçları da net bir
şekilde ortaya çıkmıştır. Hükümetimiz, Jandarma Genel Komutanlığının
ihtiyaçlarına duyarlıdır. Parlamentomuz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarına duyarlıdır. O nedenle, Jandarma Genel Komutanlığının ihtiyaç
duyduğu yönetim kadrosuyla ilgili general kadrolarında değişiklik yapan bu
tasarının, Anavatan Partisi Grubu tarafından desteklendiğini, olumlu
bulunduğunu belirtmek ve Jandarma Genel Komutanlığının, bu Parlamentonun
kabulüyle elde edeceği bu kadroların, ülkenin güvenliğine, terörle mücadelede
başarısına, uyuşturucuyla mücadelede başarısına katkılar sağlayacağı nedeniyle
hayırlı olmasını diliyoruz, başarılar diliyoruz.
Anavatan Partisi olarak, bu kanunu destekliyor, Yüce Parlamentonun da
desteklemesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili Sayın
Tevfik Diker’e teşekkür ediyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, grup adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili Sayın Saffet
Arıkan Bedük söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bedük.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yurtta huzur ve güvenliği sağlamak, emniyet ve asayişi temin etmek,
alillere ve acizlere yardım etmek, ülkenin demokratik sistemini korumak ve
kollamanın en başta görevlisi ve sorumlusu İçişleri Bakanlığıdır. İçişleri
Bakanlığı, bu görev ve sorumluluğunu Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel
Müdürlüğü teşkilatlarıyla yürütmektedir.
Bugün, içerisinde bulunduğumuz şartlar itibariyle ülkemizi bölmek ve
parçalamak isteyen hainler ve şerirlere karşı mücadeleyi veren İçişleri
Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, gerçek anlamıyla, bir taraftan ülkenin huzur ve
güvenliğini temin etmekte, bir taraftan da ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik
her türlü tehdit ve tehlikelere karşı stratejiler oluşturmakta ve
politikalarını da aynı şekilde gerçekleştirmektedir.
Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü kardeş iki
kuruluştur. Bu iki kuruluş, ülkemizin huzur ve güvenliğini sağlamakta tarihî
perspektif içerisinde üzerine düşen görevi bugüne kadar yapmış ve bundan sonra
da şerefle yapacaktır. Geçmişte, özellikle huzur ve güvenliği sağlamak için,
vatandaşın can ve mal emniyetini temin edebilmek için, gerek Emniyet Teşkilatı
ve gerekse Jandarma Genel Komutanlığı personeli, şehit olma pahasına dahi olsa,
büyük bir mücadelenin içerisinde olmuş ve başarılı da olmuşlardır. Bu sebeple,
Jandarma Genel Komutanlığını, kırsal kesimde yapmış olduğu hizmetlerden dolayı
hem kutluyoruz hem de şehitlerini rahmetle anıyoruz ve gazileri de, yine,
minnetle anıyor ve onlara da acil şifalar temenni ediyoruz.
Jandarma Genel Komutanlığımızın, kırsal alanda emniyet ve asayişi temin
ederken; özellikle, araç ve gereç yönünden takviye edilmesi gerektiği gibi,
modern araç ve gereçlerin takviyesiyle birlikte, özellikle, personel bakımından
da mutlak surette takviyeye ve desteğe ihtiyacı vardır. Bu sebepledir ki,
Jandarma Genel Komutanlığının, özellikle son zamanlarda vuku bulan olayları,
devlete ve millete yönelik, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik ve bir
taraftan iç tehditler, bir taraftan da dış tehditlere karşı yapmış olduğu bu
mücadelede, mutlak surette Parlamento olarak yanlarında olmayı, siyasî olarak
yanlarında olmayı, devlet olarak da yanlarında olmayı bir görev biliyoruz.
Eğer, siyasî otorite, tam anlamıyla kendisini, gerek jandarma ve gerekse
emniyet teşkilatının yanında gösterirse, kararlılığını ve cesaretini ortaya koyarsa,
bu teşkiller, ülkeye yönelik, milletimize yönelik her türlü tehdit ve tehlikede
mutlak surette gerekli mücadeleyi yapacaktır ve bu mücadelede de başarılı
olacağı muhakkaktır. Onun için, bizim, bu adı geçen teşkilatlarımızda yapmamız
gereken şey; bir taraftan, modern araç ve gereçlerle teçhiz etmek; bir
taraftan, özellikle personel bakımından takviye etmek, eğitimle takviye etmek
ve bir taraftan da, siyasî iradeyi arkalarına koymak suretiyle mücadelelerinde
üzerimize düşen gayreti, desteği vermektir. Bunu verdiğimiz takdirde, başarılı
olacağımız da muhakkaktır.
Değerli milletvekilleri, Jandarma Genel Komutanlığımızın -iç güvenlik
bakımından- bir taraftan iç huzur ve güvenliği sağlamakla ilgili görevleri
varken, bir taraftan da -hudut birlikleri bakımından- özellikle hudut boyunda
ülkenin korunması gibi kendilerine verilen görevleri vardır. Bu sebeple, bir
taraftan yurtta huzur ve güvenliği sağlamakla -özellikle kırsal alanda-
görevlendirdiğimiz Jandarma Genel Komutanlığı, bir taraftan da hudut boyunda,
özellikle hudut ihlallerini, kaçakçılığı men ve takip ve ayrıca son zamanlarda
çıkardığımız bir kanunla da, kırsal alanda trafiği yönetimle de görevlendirmiş
bulunmaktayız.
İşte, Jandarma Genel Komutanlığına, gerek emniyet ve asayiş ve gerekse
kaçakçılık, istihbarat, takip ve menni ve ayrıca, hudut boyunda da, hudutların
korunması ve hudutların ihlallerinin önlenmesi konusundaki böylesine çok farklı
ve geniş manada yapmakta olduğu bu hizmetlerinden dolayı, hem kendilerine
teşekkür ederken hem de kendilerinin ihtiyaç duyduğu bir kısım imkânları da
vermeyi bir görev biliyoruz.
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, jandarma teşkilatının, özellikle üst
seviyede, general ve amiral seviyesindeki personel ihtiyaçlarını karşılamak,
bizim için bir görevdir; yerine getirilmesi gereken önemli bir görevdir; bu
eksikliği gidermek, Türk Parlamentosuna düşmektedir.
Ancak, ben, hemen, burada, bir hususu açıklamakta fayda görüyorum:
Teklif edilmiş olan kanun tasarısındaki listede, teşkilat, 3 korgeneral, 6
tümgeneral ve tümamiral, 18 tuğgeneral ve tuğamiral olmak üzere 27 general ve
amiral kadrosuyla takviye edilmesi istenilmiştir. Biz, bunu yeterli bulmuyoruz,
daha da fazlalaştırılması gerektiği inancını taşıyoruz; çünkü, bir taraftan
hudut boylarında, bir taraftan ülke içerisinde görev vereceğiz; bir taraftan
kaçaklığın men ve takibiyle ilgili görevlerini artıracağız ve ilave olarak,
trafik hizmetlerinde de, yine, kendilerine önemli hizmetler düşecek; bütün
bunların hepsinin yetiştirilmesi, yönlendirilmesi, emir ve komuta zinciri
içerisinde özellikle başarılı kılınabilmesi için, bu unvanların, bu kadroların
daha da fazlalaştırılmasında fayda olduğu kanaatini taşıyoruz.
Müsaade ederseniz, bir hususu da arz etmekte fayda görüyorum. Jandarma
Genel Komutanlığı, bizim bildiğimiz andan itibaren, devamlı olarak, orgeneral
rütbesiyle yönetilmiş ve komuta edilmiştir; Jandarma Genel Komutanlığına
getirilenler, hep orgeneral seviyesindeki subaylarımızdır. Dolayısıyla,
Jandarma Genel Komutanlığı kadrosunda orgeneral veya oramiral rütbesinde bir
kadronun da bulunmasında fayda vardır kanaatini taşıyoruz.
Bu duygular içerisinde, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, kanun tasarısına
olumlu oy vereceğimizi belirtiyor; Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Saffet Arıkan
Bedük’e teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’ün.
Buyurun Sayın Yurdagül. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinizi, şahsım ve partim adına
selamlıyorum, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin
general, amiral kadroları, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu maddesinde, en son 29.7.1983 tarihli ve 2870 sayılı Kanunla
yapılan düzenlemelerde belirlenen kontenjanlara göre devam etmektedir. Ancak,
1983 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan reorganizasyon ve
modernleşme faaliyetlerine, Jandarma Genel Komutanlığı da kendi bünyesinde
uymaya çalışmaktadır; ancak, kadro sorunu nedeniyle bu konularda zaman zaman
sorunlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle, içgüvenlik harekâtı icra edilen
bölgenin, bu zaman içerisinde büyüyerek gelişme kaydetmesi, başlangıçta,
Jandarma Genel Komutanlığına ait unsurların bu bölgede güçlü tutulmasını
gerektirdiğinden, Komutanlığın bünyesinde bir büyüme meydana gelmiş, bu da,
mevcutların fazla tutulmasını zorunlu kılmıştır; ancak, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı içgüvenlik birliklerinin bölgeyi takviyesi ve içgüvenlik harekâtına
iştirakiyle, her ne kadar, Jandarma Genel Komutanlığı açısından bir rahatlama
söz konusu olmuşsa da, bölgede durumun normale dönmeye başlamasıyla beraber, bu
bölgede, geçmişte olduğu gibi, jandarma birlikleri etkili olmaya başlamıştır;
ancak, bunun için de -az önce söylediğim gibi- kadroların yeniden gözden
geçirilmesi zorunluluk haline gelmiştir.
Bunun dışında, geçmişten bu yana, il sayısının 67’den 80’e çıkarılması
-az önce de belirtildiği gibi- Trafik Kanununa göre, kırsal kesimde Jandarma
Komutanlığına yeni görevler verilmesiyle beraber, gerçekten, Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde, kadrolarında bir değişiklik yapılması zorunluluk haline
gelmiştir. Bu nedenle, ortaya çıkan bu ihtiyaçlara cevap verebilecek bir kadro
düzenlemesi yapılmış ve bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine bu kanun
tasarısı sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonundan sonra da Genel Kurula inmiştir.
Burada yapılmak istenilen, korgeneral kadrosunun 2’den 3’e çıkarılması,
tümgeneral kadrosunun 4’ten 6’ya çıkarılması, tuğgeneral kadrosunun ise 12’den
18’e çıkarılması; yani, general kadrosunun 9 artırılmasına yönelik bir
tasarıdır. Tabiî, bunun kullanım yetkisi, ihtiyaca göre, Genelkurmay
Başkanlığına verilmektedir. Gerçekten, bu, günümüzdeki gelişmeleri de dikkate
aldığımızda, Silahlı Kuvvetlerimizin ve Jandarma Genel Komutanlığımızın zorunlu
bir gereksinimidir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tasarıyı destekliyoruz; olumlu
oy vereceğimizi belirtiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Kocaeli
Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’e teşekkür ediyorum.
Şimdi, Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hüseyin Arı.
Sayın Arı, konuşma süreniz 20 dakikadır.
RP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Grubum adına görüşlerimi belirtmek üzere huzurlarınızdayım;
Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin ayrılmaz bir parçası olan ve yurdumuzun her karış
toprağında görev yapan, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin yılmaz
bekçiliğini yapan, hukukun üstünlüğünü sağlama gayreti içerisinde olan jandarma
teşkilatımızın kahraman erlerimizden en üst seviyedeki komutanlarına kadar
şükranlarımızı sunarız.
Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin general, amiral
kadroları, bildiğiniz gibi, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu maddesi gereğince, burada tespit edilmiş olan kontenjanlara
göre uygulanmaktadır. Öngörülen tasarıyla getirilmek istenen, Jandarma Genel
Komutanlığının onaylanmış olan 1997-2006 stratejik hedef planı gereğince,
jandarma teşkilatımızı daha güçlü, çağdaş ve dinamik bir yapıya kavuşturmak
maksadına yönelik olan, jandarma teşkilatındaki korgeneral, tümgeneral ve
tuğgeneral kontenjanlarının artırılmasıdır.
Ayrıca, tasarı, Jandarma Genel Komutanlığının teşkilat yapısı
gerçekleşinceye kadar olan süre içerisinde, kadro ve hizmet gerekleri dikkate
alınarak, Genelkurmay Başkanlığının teklifi üzerine, Yüksek Askerî Şûraca
saptanması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, jandarma teşkilatımız, görev özelliği nedeniyle
özel bir yapıya sahiptir. Ülke savunmasının söz konusu olduğu durumlarda, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde, Genelkurmay Başkanlığının emrinde ve planlar
gereği, aynen, piyade birlikleri gibi kullanılabilirler. Ayrıca, barış
şartlarında da, İçişleri Bakanlığı bünyesinde, esas görevi olan kolluk
kuvvetleri olarak, Emniyet Genel Müdürlüğüyle koordineli bir tarzda, asayiş ve
güvenliği sağlarlar.
Görev alanı bu kadar geniş olan jandarma teşkilatımızın kuruluşu
1846’lara kadar dayanmaktadır. O tarihten günümüze, ülkemizin, siyasî, ekonomik
ve sosyal yapılanmasında çok büyük değişiklikler olmuş, Osmanlı İmparatorluğu
son bulmuş, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Ancak, jandarma
teşkilatımız, bu değişime paralel olarak, aynı süratle, gerek
teşkilatlanmasında gerekse teçhizat, malzeme ve silahlanmasında reorganizasyonu
ve modernizasyonu sağlayamamıştır. Buna mukabil, bilhassa son on yılda, il
sayısı 67’den 80’e çıkmış, buna göre ilçe sayımız daha da artmıştır. Bilhassa,
son onbeş yıldan beri de, güneydoğuda olağanüstü hal bölgesinin ihdasıyla
birlikte, PKK’ya karşı bu teşkilat, büyük bir çoğunluğuyla terörle mücadeledeki
görevini başarıyla sürdürmektedir.
Ayrıca, Yüce Heyetinizin onayıyla, jandarma teşkilatımıza, son görev
olarak bir de trafik hizmeti verilmiştir. Görüldüğü gibi, jandarmanın görev
alanı çok genişlemiş ve aynı zamanda, özel görev sayısı da bir hayli artmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bilhassa güneydoğuda sürmekte olan olağanüstü hal
şartlarının, bölge halkının bir an evvel huzur ve güveni sağlanarak normale
döndürülmesi, öncelikle yöre halkımızın ve tüm ülke insanlarımızın en büyük ve
öncelikli isteğidir. İşte, bu normal şartların bir an evvel sağlanması,
jandarma teşkilatımızın ve buna paralel olarak, polis teşkilatımızın, gerek
personel ve gerekse modern araç gereç ve silahlarla donatılmalarına da, bir
yerde bağlıdır; çünkü, bölgedeki esas içgüvenlik görevi, bu teşkilatlarımıza
devredilecektir. Böylece, bu bölgede görev yapan ve aslî görevi de dış
tehditlere karşı yurt savunması olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin daha fazla
yıpranması da önlenmiş olacaktır.
Jandarma teşkilatımızın, bilhassa, subay noksanlığı çok fazladır. Bugün,
sizlerin de bildiği gibi, birçok ilçemizde, ilçe bölük komutanlıkları kadroları
subay olmasına rağmen, bu kadrolar, astsubaylarla vekaleten yürütülmektedir.
Tabiî, bu durum da görev zafiyeti yarattığından, direkt olarak o yöredeki
vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği açısından menfî sonuçlara neden
olmaktadır.
Öngörülen tasarı, jandarma teşkilatımızın, modern ve çağdaş
yapılanmasını esas alan stratejik hedef planının, yalnız üst komuta kademesinin
kontenjanlarının artırılmasına yönelik çok cüzî bir bölümünü oluşturmaktadır.
Bu maksatla, esas olan, bu güzide teşkilatımızın, yukarıda açıkladığım çok
geniş görev alanında kendisine verilecek muhtemel, genel ve özel görevleri
noksansız yapması için, halkın, huzur ve güvenliğini sağlayabilmesi maksadıyla,
hiç vakit geçirmeden, başta, çağın gereklerine uygun eğitim görmüş subay
zafiyetinin giderilmesi, ayrıca, teşkilatın modern araç, gereç ve teçhizatla
donatılması, buna göre, bu tasarıyı takviye edecek yeni düzenlemelere gidilmesi
büyük önem arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, burada, tasarıdaki önemli bir yanlışlığı
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Malumlarınız, Anayasamızın 117 nci maddesinin
bir paragrafında, Genelkurmay Başkanının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı
olduğu, görev ve yetkilerinden dolayı da Başbakana karşı sorumlu olduğu açık
olarak belirtilmektedir. Anayasamızdaki bu açık duruma rağmen, öngörülen
tasarının ek geçici maddesinde “...Jandarma Genel Komutanlığının teşkilat
yapısı gerçekleşinceye kadar olan süre içerisinde, kadro ve hizmet gerekleri
dikkate alınarak, Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine, Yüksek Askerî Şûraca
saptanır” denilmektedir.
Görüldüğü gibi, kanun tasarısının geçici ek maddesi, açık ve seçik
olarak, Anayasamızın, yukarıda belirttiğim 117 nci maddesine aykırılık arz
etmektedir. Genelkurmay Başkanı, görev ve yetkileri bakımından Başbakana karşı
sorumludur. O halde, buradaki general ve amirallerin kontenjanlarının
artırılması konusundaki, Genelkurmay Başkanının oluşturduğu teklifin en son
sunulacağı ve görüşüleceği yer de Askerî Şûra olmayıp, Bakanlar Kurulu
olmalıdır.
Ayrıca, tasarının 1 inci maddesindeki, general kontenjanları bölümündeki
Jandarma Genel Komutanlığı sütununda -biraz evvel Sayın Bedük’ün de belirttiği
gibi- tuğgeneralden korgenerale kadar kontenjan verilmiş olmasına rağmen, bir
orgeneral kontenjanı verilmediği görülmektedir. Halbuki, bu kontenjanların
verilmesinden maksat, yıllardır, Jandarma Genel Komutanlığının kendi içerisinde
yetişmiş, işi bilen, ihtisas sahibi komutanların, jandarma teşkilatının üst
komuta kademelerinde görev almalarını sağlamak ve hatta, orgeneral rütbesindeki
bir jandarma orgeneralinin de, teşkilatın en tepe noktasında, teşkilata
emir-komuta etmesinin, teşkilatın verimli ve etkin olması yönünden en doğru bir
hal tarzı olacağını uygun mütalaa etmekteyiz.
Bu maksatla, Yüce Heyetinize, tasarının 1 inci maddesi ve ek geçici
maddesi için değişiklik önergesi vererek, bunun, bu tasarının hem Anayasaya
uygunluğu bakımından ve hem de Jandarma teşkilatımızın daha etkin bir yapıya
kavuşması yönünden en doğru bir karar olacağını takdirlerinize arz eder;
saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan, Konya Milletvekili Sayın
Hüseyin Arı’ya teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan
Gülay’a söz vereceğim.
Buyurun Sayın Gülay. (DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49
uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz
aldım.
Değerli milletvekilleri, önce, bu tasarının gerekçesini çok iyi bilmek
lazım. 1983 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan reorganizasyon
ve modernleşme faaliyetlerine Jandarma Genel Komutanlığı da bünyesini uydurmaya
çalışmış ve daima gelişme içinde olmuştur; ancak, içgüvenlik herekâtı icra
edilen bölgenin bu zaman içinde büyüyerek gelişme kaydetmesi sonucu ve Jandarma
Genel Komutanlığına ait unsurların da bu bölgede güçlü tutulması gerektiğinden,
komutanlığın bünyesinde bir büyüme meydana gelmiş, bu da mevcudun fazla
tutulmasını zorunlu kılmıştır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı içgüvenlik
birliklerinin bölgeyi takviye etmesi ve içgüvenlik harekâtına iştirakiyle, her
ne kadar, Jandarma Genel Komutanlığı açısından bir rahatlama söz konusu olmuş
ise de, bölgede durumun normale dönmeyi başlamasıyla birlikte, sorumluluğun
jandarma unsurlarına iade edilmesi düşüncesi, güçlü bir Jandarma Genel
Komutanlığı teşkilatının tesisini de gerekli kılmaktadır.
Diğer taraftan, geçen zaman içinde, Türkiye’nin mülkî yapısında meydana
gelen gelişmeler, il sayısının 67’den -şu an için söylüyorum- 80’e çıkması,
ilçe sayısının artması da, bütün bu gerekçelerin temelini oluşturmaktadır. Bu
değişiklik, Jandarma Genel Komutanlığında da il ve ilçe jandarma komutanlıklarının
artırılması ihtiyacını doğurmuş, doğan bu ihtiyacın meydana getirdiği
komuta-kontrol zafiyetini gidermek için de, bütün bu ihtiyaçlara ilave olarak,
bölge komutanlıkları ihdası başta olmak üzere, birkısım teşkilatlar da gündeme
gelmiştir.
Ayrıca, Jandarma Genel Komutanlığı birimlerine Trafik Yasasıyla verilen
trafik görevleri başta olmak üzere, diğer idarî görevlerin de verilmesiyle, bu
görevlerin üstesinden gelebilecek modern bir jandarma teşkilatının
oluşturulması önem kazanmaktadır.
Ortaya çıkan bu ihtiyaçlara cevap verebilmek için, güçlü, çağdaş ve
etkili bir teşkilatın oluşturulmasını hedefleyen ve teşkilat yapısı içinde
hazırlanan bu tasarıyla, Jandarma Genel Komutanlığının onaylanan hedef planının
gerekli kıldığı general ihtiyacının karşılanması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sözlerime son verirken,
yukarıda açıkladığım pozitif gerekçeler dahilinde, Demokratik Sol Parti Grubu
adına bu tasarıya olumlu baktığımızı, olumlu oy kullanacağımızı belirtir, tasarının, Jandarma Genel Komutanlığına, Türk
Silahlı Kuvvetlerine, ulusumuza, Bakanlığımıza hayırlı olması dileklerimle Yüce
Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili
Sayın Hasan Gülay’a teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son konuşma, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Grup
Başkanı Sayın Mahmut Yılbaş tarafından yapılacaktır.
Buyurun Sayın Yılbaş.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılması ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı hakkında Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına görüş ifade etmek üzere
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ismi yabancı olmakla beraber, başka bir dilden
alınmasına rağmen, kendimize özgü bir teşkilat haline getirmiş olduğumuz
jandarma teşkilatımız, bu ülkede yüzelli
yıla yakın bir zamandır başarıyla hizmet vermektedir. Bu süreç içerisine
baktığımızda, hem imparatorluk döneminde hem de cumhuriyetin kurulmasıyla,
Anadolu’da, zaman zaman meydana gelmiş olan olaylarda huzurun sağlanması,
devlet otoritesinin yeniden teşekkülü bakımından, Türk Silahlık Kuvvetleriyle
beraber, Jandarma teşkilatımız, fevkalade önemli hizmetler yapmışlardır. Bu
tarihî süreç içerisinde de, bugüne kadar, sürekli gelişerek, çağdaş bir
içgüvenlik kuvveti haline dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin malumu olduğu üzere, Jandarma
teşkilatımız üç anlamda hizmet vermektedir; buna, kısaca, özet olarak, idarî,
askerî ve adlî görevi diyebiliriz. Bu teşkilat, bu üç görevi de başarıyla
yürüten, hiçbir görevi diğerinin önüne almayan bir anlayış içerisinde, yıllarca
hizmet sürdürmüştür.
Değerli arkadaşlarım, daha düne kadar, kentleşme ülkemizde bu denli bir
noktaya gelmeden, en azından ilçe olarak vasıflandırdığımız yerleşim yerlerinin
büyük bir bölümünde dahi, Jandarma teşkilatımız, vatandaşlarımızın mal ve can
güvenliğini, huzurunu sağlamada üstlendiği görevi gerçekten büyük bir özveriyle
yürütmüştür. Bununla da kalmamış, yıllarca, bu ülkenin hudutlarında, dar
imkânlarıyla, insangücüne dayalı olarak, büyük bir ciddiyetle hizmet vermiştir.
Son onbeş yıldır meydana gelen olaylarda da, Jandarma teşkilatımız, Türk
Silahlı Kuvvetleri ve emniyet güçleriyle birlikte, halkımızın huzur ve
güvenliğini sağlamada büyük başarı göstermiş, bu alanda her sınıfta şehitler
vermiştir, gazilerimiz olmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, vatandaşlarımızın hissiyatını da
burada ifade etmek için, şehitlerimize, bu mübarek ramazan gününde, Cenabı
Allah’tan rahmet diliyoruz; gazilerimize, yapmış oldukları hizmetlerden dolayı
şükranlarımızı sunuyoruz.
Bu kışta kıyamette karakollarda hizmet veren, görev yapan ve gerçekten,
yetişme tarzı olarak, Atatürk ilkelerine bağlı, hem asker hem de diplomat
hüviyetini taşıyan subay, assubay ve erlerimize de, yine, buradan
şükranlarımızı gönderiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, hem alan olarak hem de görev itibariyle baktığımızda,
Jandarma teşkilatımız, gerçekten, içgüvenlikle alakalı büyük bir hizmet yükü
altındadır. Son zamanlarda da, hem trafik hizmetlerinin de kendilerine
verilmesi bakımından hem de içgüvenlik hizmetlerinin yürütülmesi konusunda
almış oldukları görev nedeniyle son derece gelişmişler, bu itibarla,
kadrolarında değişiklik yapılması, kadro sayısının artırılması ihtiyacı orta
yere çıkmıştır. Bu tasarıyla getirilmekte olan yeni kadrolar, ilave kadrolar
değildir; onu burada ifade etmek ihtiyacını duyuyorum. Bunlar, bugüne kadar
verilmiş kadroların tümünü ifade
etmektedir. Yani, korgeneral kadrosu 3’tür, tümgeneral kadrosu 6’dır,
tuğgeneral kadrosu 18’dir, tamamı 27 kadrodur.
Değerli arkadaşlarım, Jandarma teşkilatımızın, ülkemizin huzurunu
sağlamaktaki büyük özverili çalışmalarını ifade ederken, birkaç hususa da
değinmekte yarar görmekteyim.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, ülkemizde sistem olarak bir dualite
vardır; yani, kent merkezlerinde asayiş ve güvenliği sağlamaktan polis
teşkilatımız, onun dışındaki alanlarda ise sorumluluk, Jandarma teşkilatımıza
aittir. Bunların sorumluluk alanlarının, şehirlerin, kentlerin büyümesi
nedeniyle süratle gözden geçirilerek, polis görev alanlarının genişletilmesi,
son olaylar da dikkate alındığında, jandarmamızın vatandaşla karşı karşıya
getirilmemesi bakımından fevkalade önemlidir. Özellikle, İstanbul, Ankara,
İzmir gibi büyük kentlerimizde, oranın sorumlularının, mülkî idare teşkilatının
ve tabiî ki İçişleri Bakanlığımızın bu konuya eğilerek, sorumluluk alanlarının
süratle gözden geçirilmesini tememni etmekteyim.
Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan ise, Jandarma teşkilatı, kendisinin
adlî ve askerî görevi olmasına rağmen, nihayet, bir içgüvenlik gücüdür. Bu
itibarla, sivil idareyle, mülkî idareyle ilişkilerini tayin eden Jandarma
Vazife ve Salahiyet Kanununun ilgili maddelerinin de bu Meclisçe gözden
geçirilerek, eğer var ise, yeni düzenlemelerin yapılması ihtiyacının da
giderilmesini bu vesileyle hatırlatmakta yarar görüyorum.
Ben, tekrar, Demokrat Türkiye Partisi adına, Jandarma teşkilatımıza ve
silahlı kuvvetlerimize, bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerden dolayı
şükranlarımızı sunuyor ve dinleme lütfunda bulunduğunuz için de hepinize
teşekkür ediyorum; sağ olunuz. (Alkışlar)
BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına konuşan, Grup Başkanı
Sayın Mahmut Yılbaş’a teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tasarı üzerinde kişisel söz istemlerini yerine
getireceğiz.
İlk sırada, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş bulunuyor.
Buyurun Sayın Göktaş. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerimin
başında, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarını,
taleplerini, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hakikaten, seve seve, gönülden,
bugüne kadar karşılamıştır, dün olduğu gibi bugün de karşılayacaktır; ancak,
yeri gelmişken, zaman zaman basında da yer alan birtakım şikâyetlerden de
bahsetmek istiyorum.
Emekli olan bazı generallerimizin, bu terfilerde adam kayırmaların
olduğu yönündeki ifadelerini gazetelerden okuduğumuz oluyor; bu terfiler
liyakata göre olmuyor deniliyor; hatta, öyle deniliyor ki, işte, bilmem kaç
tarihine kadar, kimin, nerede, hangi göreve gelebileceği de belli olmuş gibi
birtakım iddialar oluyor. Bunlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizde olmaması gereken
şeylerdir. Oluyor demiyorum; bu iddilar vardır. Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, gerçekten, disipliniyle
takdir ettiğimiz, herkesin gıptayla baktığı bir gücümüzdür; bu itibarla,
bunların, hassasiyetle üzerinde durulacağı inancı içindeyim.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde ve kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen bir konuyu, yeri
gelmişken, ben de tekrar gündeme getirmek istiyorum. Askerî Şûra kararlarının
yargı denetimine alınmasına dair bir anayasa değişikliği, bir zaruret haline
gelmiştir. Bu Meclisin bunu yapması gerekir. Bu konuda zaman zaman bazı
şikâyetler oluyor ve bazı haksızlıkların olduğu iddia ediliyor. Biz, adalete
önem veren bir ülkeyiz, adalete önem vermemiz lazım. Eğer, bu Askerî Şûra
kararlarında bir haksızlık varsa, kişi böyle inanıyorsa, adalete başvurma
hakkını bu kişiye vermemiz lazım. Bundan niye kaçınıyoruz?.. Bundan
kaçınmamamız lazım. Eğer, gerçekten, bir şahsın ordudan ihracı haklı bir nedene
dayanıyorsa, bunun yargıya gitme hakkı vardır, gitsin; bundan çekinmemize gerek
yok. Bu itibarla, bu anayasa değişikliğini getirmemiz bir zarurettir.
Değerli arkadaşlarım, demokratik ülkelerin birçoğunda böyledir -ben,
şahsen, Amerika’ya gittiğimde de gördüm- kuvvet komutanlıklarının ve
Genelkurmay Başkanlığının -güçlü demokrasilerde, eğer parlamentonun güçlenmesi
isteniyorsa, bunların yapılması lazım– Millî Savunma Bakanlığına bağlanması
lazım. Eğer, bağlanmış olursa, işte, bugünkü gibi, dünkü gibi “asker darbe
yaptı, yapacak, yaptım, yapıyorum, yapacağım” söylentileri de ortadan kalkmış
olur. Bu Meclisin üstünlüğünü her zaman ortaya koymamız lazım, dirayetini her
zaman ispat ettirmemiz lazım.
Meclisin oylarıyla seçilmiş bir komisyon başkanı, bir askerî görevliyi
ifadeye çağırdığında, “ben gelmem” diyor. Komisyon başkanı Başbakanı çağırıyor,
Başbakan gidip orada ifade veriyor; bir genel başkanı çağırıyor, komisyona
gidip ifade veriyor; milletvekili gidip ifade veriyor; bir generali çağırıyor,
“ben gelmem” diyor; ki, çok önemli. Konu neymiş; Susurluk. Türkiye’nin en
önemli konularından bir tanesi; bir yıldır Türkiye’yi meşgul ediyor. Sayın
Başbakan -55 inci Hükümetin Başbakanı- geldiği günden beri kıvranıyor “ben bunu
çözeceğim” diyor, çözemiyor adam, çözemez de zaten, mümkün değil; çünkü,
Parlamento burada birlik yapmamış. Biz, burada, partiler olarak “sen zarar
göreceksin, ben kâr edeceğim, ben bunu ortaya çıkardım, çıkaramadım” mantığıyla
hareket ettiğimiz için, bunu çözmemiz mümkün değil. Bu Parlamento üyelerinin
hepsi Susurluk olayının çözülmesini istiyor, ben inanıyorum buna; ama, biz,
Parlamento olarak, bu bütünlük içinde, hepimiz omuz omuza vererek bunu çözmeye
gayret edersek, çözeriz; ama, veremiyoruz. Niye; “ben çözdüm, çözemedin”
mantığıyla hareket ettiğimiz için bunu çözememişiz.
Susurluk’la ilgili, Millî İstihbarat Teşkilatında çalışmış, Jandarma
teşkilatından bir generali çağırıyoruz; “ben gelmem” diyor. Niye gelmezsin;
Meclis, kudret gösterisinde bulunuyor... Elbette kudret gösterisinde bulunacak
Meclis. Türkiye’de Meclisten üstünü var mı?! Nasıl gelmezsin?! (RP ve DYP
sıralarından alkışlar) Ve “sen niye gelmedin, niye gitmedin” diye kimse de
sesini çıkarmıyor. Olmaz böyle şey arkadaşlar!
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu Hükümet döneminde, Millî Güvenlik
siyaset belgesinde, irtica, gündemdeki sıralamada 1 inci madde olarak yer
almıştır. İnsanın tüyleri ürperiyor arkadaşlar.
Ben, 54 üncü Hükümetin, irtica nedeniyle Hükümetten uzaklaştırılması
gayretlerini politik olarak anlayışla karşıladım. Anadolu’da karış karış
dolaşıyorum; Anadolu’da, vatandaşın arasında irtica diye bir dert yok,
gerginlik diye bir sıkıntı yok. Gerginlik kimde vardı?..
HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sizde!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Gerginlik bizde değil, gerginlik, devleti
sömüren o ellerin, avanta kazananların ceplerinde, midelerinde vardı
arkadaşlar! (RP sıralarından alkışlar) İrtica diye bir gerginlik yoktu.
Hükümetin uzaklaştırılması için bir gerekçe olarak ortaya konuldu; ama, esefle
söylüyorum arkadaşlar...
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – İstifa ettiniz, istifa!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – ...esefle söylüyorum arkadaşlar, bugünkü
Hükümet döneminde, Millî Güvenlik siyaset belgesine irticaın 1 inci gündem
maddesi olarak konulması, gerçekten, fevkalade üzüntü vericidir. Türkiye
üzerindeki kara emelleri hiçbir zaman bitmeyen düşmanımız, ezeli ve ebedî
düşmanımız Yunanistan dahi 2 nci sırada yer almıştır. Vatanımızın bölünmez
bütünlüğüne kasteden ve çoluk çocuğumuzu öldüren PKK dahi irticadan sonraya
alınmıştır. Bu, ne esef verici bir durumdur arkadaşlar! Bu, hangi mantıkla
yapılmıştır? Acaba, bu ülkede, birileri “irtica” adı altında başka işler
çevirmesin.
Ben, iki senedir Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme getiriyorum; Eşref
Bitlis olayı bir kaza değildir arkadaşlar. Benim mantığıma, benim inancıma göre
-ben, kanaatimi söylüyorum arkadaşlar- kaza değildir. O rahmetli Jandarma Genel
Komutanımızın helikopterine suikast yapılmıştır. Bunu, defalarca gündeme
getirdim. Birileri, âdeta bunu kapatmaya çalışıyor ve konu kapatılmıştır
arkadaşlar. Bu, Susurluktan da daha büyük bir olaydır. Bizim, Meclis olarak
bunların üzerine gitmemiz gerekir.
Bakınız, son aylarda Kıbrıs’ta tatbikat oldu; hepiniz biliyorsunuz.
Orada, bir albayımızın, tatbikat esnasında kazaen şehit olduğu yazıldı,
söylendi. Benim, ilk kanaatim, kaza olduğu inancında değildi. Oradaki, birtakım
siyasîlerle yaptığım görüşmelerde, hatta, Türk Silahlı Kuvvetlerinden tanıdık
birtakım subay arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde, onlar da “kaza değildir”
diyorlar. Orada bir suikast olduğu söyleniyor arkadaşlar ve işin enteresan
tarafı, o suikast, o rahmetli albayımıza değildi, önünde oturan Kara Kuvvetleri
Komutanımızı hedeflemişlerdi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Aydın)
– Bırakın bunları canım! Yok öyle bir şey!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Evet arkadaşlar, konuşmaktan çekinmeyin.
Sayın Bakanım, bunları konuşmaktan çekinmeyin! Bunları açığa çıkarmamız lazım!
Bunlar açığa çıkmazsa Türkiye’de demokrasi güçlenmez! Çıkıp burada konuş
bunları...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çıkarsın, buraya gelip, konuşursun!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Bunları konuşmaktan çekinmeyin arkadaşlar.
Bu, Susurluktan daha da büyük bir olaydır.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım; kürsüdeki
hatipin konuşmasını sükûnetle dinleyelim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, ordu, hepimizindir. Orduya
hepimizin sahip çıkması lazımdır. Öyle, iki üç kişinin yanlışını da orduya mal
edemeyiz. Biz, orduyu tenkit etmiyoruz; yanlış anlamayın. Ordu içinde birileri,
acaba, bir hata, bir yanlış mı yapıyor; bunun üzerine gidelim arkadaşlar; ben,
bunu söylüyorum ve bunu da Parlamentonun çözmesi lazım, bunun üzerine
Parlamentonun gitmesi gerekir arkadaşlar.
Burada, öyle, oturduğumuz yerden “evet, bir olay oldu; işte, orada da
bir açıklama yapıldı; onun için, susalım, sesimizi çıkarmayalım; böyle
değildir” demekle bunu kapatamazsınız arkadaşlar. Benim endişem şudur
arkadaşlar -kimseyi yıpratmak için söylemiyorum- bunun arkasından daha sıkıntılı işler gelir
başımıza, bunun arkasından daha sıkıntılı dönemler gelebilir Türkiye’nin
başına; benim endişem budur. Ben, ülkemi çok seviyorum, devletimi çok
seviyorum, ordumu çok seviyorum arkadaşlar. Ben, üzerimdeki sorumluluğum
gereği, bunu, burada dile getirmek istiyorum arkadaşlarım. Ben, taşıdığım
görevin vebali gereği bu sorumluluğu yerine getiriyor ve bunu söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Göktaş, konuşmanızı tamamlayın efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Yoksa, değerli arkadaşlarım, ben, burada,
herhangi bir kurumu yıpratmak için veya bir siyasî rant sağlamak için bunları
söylemiyorum. Bunlar acıdır; ama, bizler bu gerçekleri ifade etmek zorundayız,
bu gerçeklerin üzerine gitmek zorundayız.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’a teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Göktaş’ın konuşmasının bir bölümü, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ülke yönetimindeki konumu ve saygınlığıyla ilgili
olduğu için, Meclis adına bazı hususları ifade etme ihtiyacını duyuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasamızın belirlediği gibi, demokratik
rejimin, Türkiye Cumhuriyetinin en üst kurumudur, millî iradeyi temsil eden
kurumdur, cumhuriyetin kurucusu olan kurumdur ve dünya parlamentoları içinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kendi ülkesinin kurtuluş savaşını vermiş olmak
gibi şanlı bir tarihiyle seçkin bir yeri vardır. Bu sebeple, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin herhangi bir davetine, herhangi bir kamu görevlisinin
katılmamak, görmezlikten gelmek gibi bir tavır içinde olması mümkün değildir,
ona hiç müsaade etmeyiz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Etti!..
BAŞKAN – Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oluşturduğu bir
araştırma komisyonu, bilgi almak amacıyla, İçtüzükte belirlenen hudutlar
içinde, usuller içinde çalışır ve yetkilerinin sınırı o kadardır. Yani,
Meclisin kendi saygınlığını koruması, kendisinin aldığı yetkiler çerçevesinde
kullanılmasıyla mümkündür. Hiçbir araştırma komisyonu da, hiçbir vatandaşı,
sadece kamu görevlilerini değil, sokaktaki vatandaşı dahi getirip de sorgulama
hakkına sahip değildir, İçtüzükte bu böyle. Soruşturma komisyonu kurarsınız,
orada sorguya çekersiniz; ayrı. Yine, Meclis olarak, yasama organı ve icranın
faaliyetlerini denetleme organı olduğumuz bilinciyle hareket edelim.
Bazı görevlere seçtiğimiz arkadaşlar “ben Meclisi temsil ediyorum,
herkesten üstünüm tavrında” çıkarsa, İçtüzüğü, Anayasayı dikkate almadan
hareket ederse, Meclisi de, maalesef, böyle istiskallerle karşı karşıya
bırakabilirler. Bu yanlışlara düşmeyelim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Bu söylediğin, onunla alakalı değil.
BAŞKAN – Bu yanlışlara düşmeyelim. Bir araştırma komisyonu, elbette kimi
çağırırsa, nezaketen giderler, bilgi verirlerse verirler, vermezlerse,
araştırma komisyonlarının yetkileri İçtüzükte belirli değerli arkadaşlarım.
Bundan dolayı “Meclis küçük düşürülmüştür” gibi bir yanlışa da düşmeyelim. Hiç
kimsenin Meclisi küçük düşürmeye hakkı olamaz...
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen düşürüyorsun...
BAŞKAN – ...Hiç kimse bunu yapamaz. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Ne konuşacağımı ben bilirim.
BAŞKAN – Şimdi, bazı duyumlarla, iddialarla ilgili olarak, efendim, bu
iddialara ben inanmıyorum; ama, söylüyorum demek de -Meclis kürsüsünden- mümkün
değildir. Meclis kürsüsüne getirilecek iddialar milletvekili sorumluluğu
içerisinde, ciddî bir hazırlıkla getirilir. Eğer, siz, bu iddiaları kürsüye
taşıyacak ölçüde ciddî görüyorsanız, başvurulacak başka yollar vardır; mesela,
o iddialarla ilgili yargı kuruluşlarına bu meseleyi götürmek gibi. Çünkü, çok
önemli şeyleri söylüyorsunuz “sadece gazetelerde okuduk, buraya taşıyoruz”
denilemez değerli arkadaşlarım.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Senin olayı örtbas etmeye hakkın yok.
BAŞKAN – Örtbas etmiyoruz değerli arkadaşım.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Benim ne konuşacağımı sen takdir
edemezsin...
BAŞKAN – Burada, Meclis kürsüsünde bunun usulü yok. İhmali olan kamu
görevlileri varsa, Meclis soruşturması istersiniz, Meclis araştırması
istersiniz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Onu ben bilirim...
BAŞKAN – Benim söylediğim şudur: İçtüzük ve Anayasa çerçevesinde
çalışmazsak, söylediğimiz sözler, yaptığımız
çağrılar açıkta kalır ve sonra da, Meclis, âdeta, bu çağrıları yaptığı halde,
herhangi bir otorite kullanamamış duruma düşürülür. Bu duruma Meclisi
düşürmeyelim, her birimiz görevimizi Anayasa ve İçtüzük çerçevesinde yürütelim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bitti mi efendim konuşmanız?
BAŞKAN – Bitirdim efendim. Ben, sayın arkadaşımın konuşması üzerine,
Meclis Başkanı olarak bunları ifade etmek mecburiyetindeydim.
Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, İçtüzükte, sizin de ifade ettiğiniz gibi, birtakım
çalışmaların nasıl yapılacağının usulü bellidir. Bir kamu görevlisi, sıfatı her
ne olursa olsun, elbette soruşturmak için değil, bilgisine müracaat edilmek
için çağrılabilir, çağrılır. Çağırmakla kendisini görevli sayan komisyon
üyeleri böyle bir çağrıda bulunmuşsa... Gelir veyahut da gelmez ayrı bir şey;
ama, zatıâlinizin ondan sonra ifade ettiği ve sayın sözcüye bir nevî cevap arz
etme şeklindeki tutumunuz ise sizin göreviniz değil Sayın Başkanım. Bir
milletvekili, bu hür kürsüde, ilgili konuda kendi düşüncelerini ifade etme
hakkına sahiptir. Siz, sadece, şuna ikazda bulunabilirsiniz: Şayet konu dışına
çıkılmışsa, konuya davet edersiniz; onun dışında, konuşma bittikten sonra,
sözcü olarak, bunları cevaplamak gibi bir mecburiyetiniz yok Sayın Başkan.
Dolayısıyla, siz, burada, milletvekilinin konuşmak istediği konuyu getirmesi,
getirmemesi, bir çalışma yapıp, buraya takdim edip etmemesi konusunda da
talimat verecek değilsiniz.
Teşekkür ediyorum.
REFİK ARAS (İstanbul) – Talimat vermiyor, yol gösteriyor.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim...
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Ben, Sayın Kapusuz’u cevaplayayım, ondan sonra söz
vereceğim efendim.
Benim, burada yaptığım konuşma, uyarı; arkadaşımızın konuşmasının
mahiyetine müdahale anlamı taşımaz. Ben, genel olarak, milletvekili
arkadaşlarımızın, İçtüzük ve Anayasa çerçevesinde görevlerini yerine
getirmelerini hatırlattım; çünkü, Sayın Göktaş’ın getirdiği bu konu, kamuoyunda
da değişik zamanlarda tartışıldı ve âdeta, Mecliste bu duyarlılığı gösteren
milletvekilleri, Meclisin saygınlığına sahip çıkıyorlar, Meclis Başkanlığı,
Başkanlık Divanı ve bu Meclisin seçip,
güveniyle görev verdiği Hükümet, bu konularda duyarlılık göstermiyor
gibi yanlış bir izlenim doğuyor; bu izlenimi düzeltmek için söyledim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu, siyasî bir tenkittir Sayın Başkan, her
zaman yapılabilir.
BAŞKAN – Arkadaşlarımızın her zaman tenkit etme hakları vardır ve
iddialarının ağırlığına göre de kanunların gerektirdiği denetim yollarına
başvurma hakları da vardır; onun usulü çerçevesinde...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, onun mercii Hükümet, zatıâliniz
değil.
BAŞKAN – Tabiî... Onun usulü çerçevesinde her zaman başvurabilirler.
Ben, burada, müzakerelerin İçtüzüğe ve usule uygun yürümesine yardımcı olmaya
çalışıyorum.
Buyurun Sayın Güven.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, beyanlarınızdan anlayamadığım bir
konu var da; açıklığa kavuşturulması bakımından, müsaade ederseniz arz etmeye
çalışayım.
Gerçekten, sizin beyanlarınıza büyük ölçüde katılmaktayız; yani, gerek
İçtüzüğün 105 gerek Anayasanın 98 inci maddesine göre bir tespit olayıdır.
Ancak, görevliler hakkında bilgi almak mümkündür. Ancak, biraz evvelki
beyanınızda, kamu görevlileri için de soruşturma istedikleri hususunda bir
beyanınız geçti; bu, zannederim, Anayasanın 100 üncü maddesine göre; yani, bir
bakan veya başbakan için soruşturma söz konusu olacaktır; bir başka kamu
görevlisi için olmayacaktır.
Bir de şunu söylediniz: Yani soruşturma olursa sorgulama yapılabilir,
dediğinize göre; bunu, siz, bir adlî görev mi kabul ediyorsunuz, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu ışığı altında?
BAŞKAN – Sorgulama meselesini, bir adlî sorgulama mahiyetinde değil, şu
anlamda söylüyorum: Bu konunun, Meclis tarafından ağırlıklı olarak
soruşturulması isteniyorsa, ilgili bakan hakkında, gerekli yollara tevessül
edilir. Sayın bakan, kendi emri altındaki kamu görevlileriyle ilgili tedbirleri
almak mecburiyetindedir. Bakanı, o işe mecbur etmek için veya bakanın bir
ihmali varsa, onu müeyyidelendirmek için yapılacak usuller de Anayasamızda
belirtilmiştir. Ben de 100 üncü maddeyi kastettim; doğrudan doğruya kamu
görevlisinin şahsıyla ilgili değil; o, o bakanlık tarafından yapılacak iştir.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Yani, soruşturma olayının, Meclisin yaptığı denetim yollarının dışında,
ayrı bir olay olduğunu vurgulamak istiyorum.
BAŞKAN – Tabiatıyla efendim.
Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlamış
bulunuyoruz.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma süremiz de bugün için tamamlanmış bulunmaktadır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 15 Ocak 1998 Perşembe günü saat 12.00’de toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.07
V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ordu Milletvekili Mustafa Hasan
Öz’ün, Karadenizdeki terör olaylarına ve alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3949)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların İçişleri Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 4.12.1997
M.
Hasan Öz Ordu
1. Karadenizdeki terör olaylarında mevcut durum nedir?
2. Alınan tedbirler nelerdir?
3. Teröre karşı tedbir amacıyla ulaşım ve haberleşme
konusunda ne gibi iyileştirmeler yapılacak?
4. Güneydoğu’da iflas eden koruculuk sistemi bölgemizde
de ihdas edilecek mi?
5. Gönüllü kişilere silah
dağıtıldı mı, dağıtıldıysa hangi şartlarda, kimlere, ne kadar dağıtılmıştır?
6. “Hatay-Giresun terör ve uyuşturucu hattı” tezi doğru
mudur?
7. Terör haberleri belli çevrelerce kasıtlı olarak
abartılıyor mu?
8. Bölgemizde terörün varlığı ile petrol boru
hatlarının bir ilişkisi var mıdır?
9. Gelişen olaylar karşısında yetkilileri ve bölge
insanını bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz? Nasıl?
10. Bölge insanının moral ve psikolojisi konusunda
neler yapıldı ve yapılacak?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 14.1.1998 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01-016940
Konu : Yazılı
Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 11.12.1997 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/3949-9747/25127 sayılı yazısı.
Ordu Milletvekili M. Hasan Öz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
PKK terör örgütünün Karadeniz Bölgesinde başlattığı faaliyetlerin
arkasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz ile Kuzey Irak’ta aralıksız
olarak sürdürülen başarılı operasyonlar sırasında aldığı büyük darbelerin
yaralarını sarma, sesini iç ve dış kamuoyuna duyurarak kendi bünyesinde
psikolojik bir rahatlığa kavuşma düşünceleri yattığı değerlendirilmektedir.
Çeşitli tarihlerde yapılan terör değerlendirme toplantılarından sonra;
bölgeye yeteri kadar personel ve araç gereç takviyesi yapılmıştır.
Ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinin aksamaması, güvenliğin etkin bir
şekilde sağlanması ile mümkün olabileceğinden ulaştırma ve haberleşmeye ait tüm
bina, sistem ve tesislerinde;
– Özel güvenlik teşkilatı kurulmuş ve kurulma çalışmaları devam
etmektedir. Görevli güvenlik elemanlarının silah, mühimmat ve her türlü
ihtiyaçları karşılanmaktadır. En yakın mahallî kolluk kuvvetleri ile aralarında
alarm sistemi kurulmuştur.
– Kırsal santraller için bakım ve işletmede kolaylık sağlamak, anında
merkezden müdahale edebilmek amacıyla KAMBS’LER (Kırsal Alan Merkezi Bakım
Sistemi) geliştirilerek hizmete verilmeye başlanılmıştır.
– Analog ve sayısal linklerin bakımları yapılmış olup, kesinti süreleri
asgariye indirilmeye çalışılmaktadır. Mevcut havai hatların bakım faaliyetleri
devam etmektedir.
– Haberleşme yönünden bölgenin coğrafik yapısı dikkate alınarak gerekli
malzeme tahsisleri yapılmakta, ihtiyaç duyulduğunda diğer ünitelerden ekipler
takviye edilmektedir.
– Ana verici istasyonlarının kapsamında olduğu gibi izlenemeyen yerler
için küçük güçlü tv vericileri planlanmıştır. TRT’nin radyo ve televizyon
yayınları kaliteli olarak dinlenmekte ve izlenmektedir.
2. – Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün, Millî Tütün Komitesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın
yazılı cevabı (7/3971)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın ilgili Devlet bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim.
İsmail
Özgün Balıkesir
Soru 1. Bakanlık ve Kuruluşların katılımıyla oluşan
Millî Tütün Komitesi Genel Kurulu yasa gereği her yıl toplanması gerekirken 3
yıldır toplanamadığı Tütün Platformu Bildirisinde ifa edilmektedir.
Üç yıldır toplanamayan Millî Tütün Komitesini
toplayarak, ilgili bütün kuruluşların katılımıyla kamuoyunun önünde tartışmak
yalnız bir zümre için değil tütün üreticileri, türk tütüncülüğü ve ülke
ekonomisi için en doğru ve yararlı çözümlere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Soru 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine uyularak ve 12 nci Millî Tütün Komitesi adına alt komite
tarafından bu komiteyi oluşturan kuruluş temsilcilerinin ittifakıyla
hazırlanmış olan tasarı ve önerileri göz önünde bulundurmayı ve türk tütüncülüğünün
tamamını kapsayacak şekilde ele almayı düşünüyor musunuz?
T.C. Devlet
Bakanlığı 12.1.1998 Sayı
: B.02.0.018-04-01/1267
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 12.12.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3971-9826/025298
sayılı yazınız.
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, tarafımdan
cevaplandırılmasını istediği, ilgide kayıtlı yazılı soru önergesinin cevabı
ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Eyüp
Aşık Devlet
Bakanı
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün
7/3971-9826 No.’lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Soru 1. Bakanlık ve Kuruluşların katılımıyla oluşan
Millî Tütün Komitesi Genel Kurulu yasa gereği her yıl toplanması gerekirken 3
yıldır toplanamadığı Tütün Platformu Bildirisinde ifa edilmektedir.
Üç yıldır toplanamayan Millî Tütün Komitesini
toplayarak, ilgili bütün kuruluşların katılımıyla kamuoyunun önünde tartışmak
yalnız bir zümre için değil Tütün Üreticileri, Türk Tütüncülüğü ve Ülke
Ekonomisi için en doğru ve yararlı çözümlere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Cevap 1. 1177 sayılı “Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu”
1969 yılında yürürlüğe girmiş olup, günümüz koşullarına ve değişen
gereksinmelere cevap verecek özelliğini kaybetmiştir. Bu sebeple, son olarak
22.12.1994 tarihinde toplanan Millî Tütün Komitesinin önerileri de dikkate
alınarak yeni bir tütün yasasının yürürlüğe konulması benimsenmiştir.
Geçen zaman zarfında yeni yasanın çıkmaması ve 1177
sayılı yasanın halen yürürlükte olması ve değişen şartların oluşmadığı
nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılması gerekli Millî Tütün Komitesi
toplantılarından beklenilen faydanın sağlanamayacağı anlaşıldığından bu
toplantılar yapılmamıştır.
Çıkarılacak yeni tütün yasası dahilinde Millî Tütün
Komitesi toplantıları muntazaman yapılacak ve alınacak kararlarında
tütüncülüğümüze faydalı olacağına inanıyoruz.
Soru 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine uyularak ve 12 nci Millî Tütün Komitesi adına alt komite
tarafından bu komiteyi oluşturan kuruluş temsilcilerinin ittifakıyla
hazırlanmış olan tasarı ve önerileri göz önünde bulundurmayı ve Türk tütüncülüğünün
tamamını kapsayacak şekilde ele almayı düşünüyor musunuz?
Cevap 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine ve 12 nci Millî Tütün Komitesi’nde oluşturan alt komite
temsilcilerince hazırlanan tasarı ve öneriler göz önünde tutularak, Türk
tütüncülüğünün tamamını kapsayacak şekilde yeni yasa çalışmaları başta olmak
üzere diğer konulardaki çalışmalarımız devam etmektedir.
Arz ederim.
3. İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Türk Hava Kurumunun borçlarına ilişkin Maliye
Bakannından sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı
(7/3985)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya
Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı İstanbul
1. Türk Hava Kurumu Tüzüğü’nün “Genel Yönetim Kurulunun
görevleri, yetki ve sorumluluğu” başlıklı 20 nci maddesinin (n) fıkrası:
“Bir yıl evvelki gelirin % 25’ini aşmamak şartı ile
gelecek yıllara geçici üstlenmelerde bulunur” şeklindedir.
Kurumun 1993-1995 dönemindeki üç yıllık toplam geliri
olan 860 milyar 340 milyon tutarındaki para kurumun ciddi bir borçlanmasına
elverişli olmamasına rağmen, yönetim 5 000 000 $ lık kredi alarak kurumu borç
ve kur riski altına sokmuş ve kurumun gayrimenkulleri üzerinde ipotek tesis
etmiştir.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
2. THK’nun 31.11.1995 tarihi itibarıyla, her biri “Kamu
Yararına Dernek Statüsü” ne sahip bulunan;
A. Kızılay’a 27
milyar TL.
B. Sosyal Hiz. Çocuk Esirgeme Kurumu’na 34 milyar
TL.
C. Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı’na 57
milyar TL.
D. Türk Diyanet Vakfı’na 12
milyar TL.
olmak üzere (1996 yılı kurban derisi payları hariç)
toplam en az 130 milyar TL kayıtlı borcu vardır. Ayrıca THK’nca toplanan kurban
derilerinden bu hayır kurumlarına (kurban derisi paylarından kaynaklanan) ait
alacaklar 1992 yılından bu yana zamanında ödenmemiş ve bu paralar THK’nun carî
giderlerinde kullanılmıştır.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
3. THK Kadıköy Şubesi 1995 ve müteakip yıllarda Ramazan
ayında toplanan fitre ve zekatları yönetmeliğe aykırı olarak bağış gelirleri
kalemine almış ve 3 üncü maddedeki paydaş kuruluşların yasal hakkını ihlal
ederek 2 Mayıs 1992 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 2860 Sayılı Yardım
Toplama Kanununun uygulanması hakkındaki yönetmeliğe aykırı davranmıştır.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 14.1.1998 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01.016941
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 19.12.1997 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/3985-9879/25411 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına
sunulan ve Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen Maliye Bakanlı-
ğınca da ilgisi nedeniyle tarafımdan cevaplandırılması için Bakanlığıma
gönderilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.
2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun uygulanmasına dair esas ve
usülleri içeren Yardım Toplama Kanunu’nun Uygulama Esasları Hakkında
Yönetmeliğin 14 üncü maddesine göre, THK Şube Başkanlarınca Kurban Bayramında
toplanan deri ve bağırsakların satışı sonucu elde edilen gelir toplamı,
toplanan deri ve bağırsakların cinsi, sayısı ve birim fiyatları da belirtilerek
en geç iki ay içerisinde faaliyet raporu ile genel başkanlığa bildirilir.
Yönetmeliğin 16 ncı maddesi gereği, kurban derisi ve bağırsak
toplanması, fitre ve zekat zarfı dağıtım ve toplanması faaliyetlerinde THK
Genel Başkanlığı ve şubelerce yapılabilecek yönetmelikte sayılan zorunlu
giderler % 10’u geçemez.
Aynı yönetmeliğin gelirlerin paylaşılmasına ait esasların düzenlendiği
18 inci maddesine göre de takvim yılı sonunda Genel Başkanlık muhasebe
kayıtları kapatılarak kesin hesabın çıkartılması, deri, bağırsak, fitre ve
zekat gelirlerinden 16 ncı maddede sayılan giderler düşüldükten sonra kalan
gelirlerin yönetmelikte belirtilen miktarlarda ilgili kurumlara verilmek üzere
kurul tarafından bu kuruluşların genel merkez hesaplarına intikal ettirilmesi
gerekmektedir.
Türk Hava Kurumu; 1996 dönemine ait paraların tamamının peyder pey
ödenmekte olduğu anlaşılmıştır.
Kurumun 1998 yılı içerisinde denetlenmesi için Dernekler Özel Denetleme
Grubuna gerekli talimatlar verilmiştir.
Kadıköy şubesinin 23.1.1995 tarihli talebi üzerine 8 Şubat-6 Mart 1995
tarihleri arasında, ilçe sınırları içerisinde fitre ve zekat toplanmasına
Kadıköy Kaymakamlığı’nın 24.1.1995 tarihli olur’u ile izin verilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Murat
Başesgioğlu İçişleri
Bakanı
4. – İzmir
Milletvekili Sabri Ergül’ün, ifadesi alınırken Özer Çiller’e ayrıcalık
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun
yazılı cevabı (7/3991)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı tarafından
yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.
Sabri
Ergül İzmir
1. Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran
Çiller’in hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan çeşitli
tarihlerdeki suç duyurularıyla ilgili olarak sanık sıfatıyla ifade vermesi için
çağrılmaları nedeniyle, Ankara Adliyesine, Ankara C. Savcılığına hep normal
mesai bitiminden sonra geliyor olmasının ve hazırlık tahkikatını yürüten C.
Savcılıklarında normal dışı olarak mesai bitiminden sonra ifade vermesinin
sebebi nedir? Bu sizce normal bir uygulama mıdır?
Sanık Özer Uçuran Çiller’in ayrıcalığı mı vardır?
İfadesini tahkikatı yürüten C. Savcısı değilde nöbetçi C. Savcısı mı
almaktadırki, Özer Uçuran Çiller Ankara Adliyesine mesai bitimi sonrası
gelmekte ve ifadesi mesai dışı alınmaktadır?
Tahkikatı yürüten C. Savcısı ve Ankara Adliyesi sanık
Özer Uçuran Çiller için özel mesai mi yapmaktadır? Bu nasıl mümkün olmaktadır?
2. Özer Uçuran Çiller’le ilgili olarak İzmir
Milletvekili Sabri Ergül ile Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın yaptığı suç
duyurusu ile ilgili hazırlık tahkikatında olduğu gibi, İçel Milletvekili Fikri
Sağlar’ın yaptığı son suç duyurusu için de sanık Özer Uçuran Çiller neden hep
mesai dışında ifade vermiştir?
Bu her iki suç duyurusu içinde Özer Uçuran Çiller
medyada görüntülü olarak yer aldığı üzere, Ankara Adliyesine mesai bitiminden
sonra nasıl gelebilmekte ve ifade verebilmektedir?
Bu özel, ayrıcalıklı mesai dışı işlemin nedeni ve
sorumluları kimlerdir?
T.C. Adalet
Bakanlığı 13.1.1998 Bakan
: 77
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı
ifadeli, 19.12.1997 tarihli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3991-9901/25445
sayılı yazınız.
İlgi yazı ekinde alınan, İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün 7/3991 Esas
No’lu yazılı soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu Adalet
Bakanı
Sayın Sabri Ergül İzmir
Milletvekili TBMM
Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen 7/3991 Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda
belirtilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 30.12.1997 gün ve
3/15928 sayılı yazısından,
Soru önergesinde adı geçen kişinin saat 17:00 de mesai
saati içerisinde ifadesinin alınmaya başlanıp 2 saat sürdüğü ve hakkında
20.10.1997 günlü iddianame ile resmî evrakta sahtecilik ve 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa muhalefet
suçlarından Ankara Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu Adalet
Bakanı
5. – Tokat
Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Süreyyabey Barajı Projesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı
(7/4022)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz
ederim.
Dr.
Ahmet Feyzi İnceöz Tokat
1. Tokat Süreyyabey Barajı kaç yılında faaliyete
geçecektir. Bu baraj için 1997’de ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
2. 1998 yılında ayrılan ödenek sadece 15 milyar lira
olup, bu ödenek miktarı sizce düşük değil midir? Bu konuda ek ödenek
imkânlarının teminince bakanlığınızca herhangi bir çalışması var mıdır?
T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 14.1.1998 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Sayı :
B.15.O.APK.0.23-300-66/00540
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 26.12.1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4022 sayılı yazınız.
Tokat Milletvekili Sayın Dr. Ahmet Feyzi İnceöz’ün
tarafıma tevcih ettiği 7/4022 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğü’nün
99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Tokat Milletvekili Sayın
Dr. Ahmet Feyzi İnceöz’ün
Yazılı Soru Önergesi
Cevabı (7/4022)
Sorular :
1. Tokat Süreyyabey Barajı kaç yılında faaliyete
geçecektir. Bu baraj için 1997’de ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
2. 1998 yılında ayrılan ödenek sadece 15 milyar lira
olup, bu ödenek miktarı sizce düşük değil midir? Bu konuda ek ödenek Bakanların
tamimine Bakanlığınızca herhangi bir çalışma var mıdır?
Cevaplar :
DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Amasya, Tokat,
Çorum ve Yozgat illeri sınırları dahilindeki Aşağı Çekerek Projesi ile projenin
depolama kaynağı olan Çekerek (Süreyyabey) Barajı’ndan Amasya İli’nde Geldingen
Ovasında 20 114 hektar, Tokat İli Maşat ve Reşadiye Ovalarında 9 005 hektar,
Zile Ovasında 6 332 hektar, Çorum İli Mamure Ovasında 5 080 hektar, Yozgat İli
Çekerek Ovasında 1 496 hektar, Merzifon Ovasında da 23 296 hektar olmak üzere
toplam 65 323 hektarlık alanın sulanması hedef alınmış olup, projenin I.
Merhalesini teşkil eden Çekerek (Süreyyabey) Barajı ile 18 400 hektarlık
Geldingen Ovası sulaması 1998 yılı yatırım programında yer almaktadır.
Sulama inşaatının 1 400 hektarlık kısmına, Geldingen
Ovası sulaması I. kısım inşaatı adı altında devam edilmektedir. İhalesi Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın iznine tabi olan Çekerek (Süreyyabey)
Barajı inşaatının da 1997 yılında ihale edilebilmesi hususunda Müsteşarlıkça
19.11.1997 tarihinde uygun görüş bildirilmiş olup, söz konusu barajın ihalesi 6
Ocak 1998 tarihinde yapılacaktır.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 14.00
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul), Mehmet KORKMAZ
(Kütahya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci
ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bundan önceki oturumlarda görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesinin oylaması sırasında karar
yetersayısının bulunmadığı anlaşılmıştı; şimdi, kaldığımız yerden
çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kanun Tasarısının 3 üncü maddesini tekrar
oylarınıza sunacak ve karar yetersayısını arayacağım.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum :
Madde 4.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyenler var.
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Nezir Aydın; buyurun. (RP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Aydın.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Sayın Başkan, yürütme üzerinde konuşuyor değil
mi?
BAŞKAN – Madde üzerinde konuşuyor efendim.
RP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) – Evet, yürütme üzerinde
konuşacağız tabiî.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısının 3 üncü
maddesi, yanlış hatırlamıyorsam, tam dört defa karar yetersayısı bulunmayıp
Kuruldan geri döndükten sonra tabiî, şimdi yürütme üzerinde söyleyeceğimiz bazı
sözler olacaktır.
Sayın Başkanım, görüşülmekte olan Ailenin Korunmasına Dair Kanun
Tasarısının 4 üncü, yani, yürütme maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin bildiği, inandığı temel kuraldır, aile, toplumun temeli.
Toplum, sağlıklı ailelerden meydana gelirse, toplumların da sağlıklı olacağı
açıktır. Bu bakımdan, ailenin korunmasına ilişkin her türlü oluşuma destek
vermek hepimizin görevidir. Eğer, aile, herhangi bir konuda zarar görürse, bu,
toplumun zarar görmesi noktasında muhakkaktır.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan tasarının gerekçesinde, özellikle,
son yıllarda aile içi şiddetin arttığı gözlendiği söylenmektedir, ki, bu,
doğru. Yalnız, burada altını çizmek lazım ve bu cümleyi tekrar tekrar okumak
lazım; neden son yıllarda aile içi şiddet, artma eğilimi göstermiştir ve bugün,
aile içi şiddeti engellemeyi, biz, kanunlara koyacak hale gelmişiz? Halbuki,
Türk ailesi, Türk toplumunun ana nüvesi; tarih boyunca, hiç böyle bir şikâyet
görmedik, göstermediler. Bugün, bu noktaya geliş sebebimiz acaba nedir?
Tasarının 1 inci maddesi gerçi geçti de, ben, şöyle kısa bir özet yapmak
istiyorum. Tasarının 1 inci maddesine bakıyoruz; orada, aile içi şiddet
olaylarının müsebbiblerine verilecek cezalar belirtiliyor. Neydi bunlar:
“Kusurlu eşin,
a) Diğer eşe veya çocuklara karşı şiddete veya korkuya yönelik
davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve
çocukların oturmakta olduğu eve veya işyerine yaklaşmaması,
c) Diğer eşin eşyalarına zarar vermemesi,
d) Diğer eşi ve çocukları iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
e) Varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
f) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak ortak
konuta gelmemesi veya ortak konutta bu maddeleri kullanmaması.”
Güzel... Güzel tedbirler. Peki, şimdi, bu tedbirleri kim uygulayacak; bu
tedbirleri uygulama görevi, sulh hukuk hâkimliğinden sonra, cumhuriyet
başsavcılığına tevdi ediliyor ve cumhuriyet başsavcılığı da, bu kanunun
uygulanmasını veya verilen cezaların uygulanmasını zabıta marifetiyle izler
deniliyor. Şimdi, buradaki espriyi anlamak oldukça zor. Burada, sulh hukuk
hâkimliği bir ceza verecek; cezanın uygulanması noktasında, cumhuriyet
başsavcılığına olayı bildirecek; cumhuriyet başsavcılığı da, zabıta eliyle
hadiseyi izleyecek...
Değerli milletvekilleri, şimdi, olayı şöyle bir enstantene edersek, bir
aile reisi, herhangi bir nedenden, evden şikâyet edildi ve varsayalım ki,
kendisine alkollü veya herhangi bir uyuşturucu madde kullanmış olarak eve
gelmeme cezası verildi. Bunu kim takip edecek; cumhuriyet başsavcılığı eliyle
zabıta takip edecek. Şimdi, siz, Türkiye’de, bu tip olaylarda, kaç tane
zabıtayı, kaç tane ailenin kapısına dikeceksiniz de, aman, bu ev sahibi veya bu
hane reisi bay Ahmet efendi, Mehmet efendi eve sarhoş geliyor mu, gelmiyor mu,
bunun takibini sen yap diyeceksiniz... Şoförlerin araçları alkollü mü alkolsüz
mü kullandıklarını tam tespit edemiyoruz da, evlerin kapısında, ellerinde alkol
ölçüm aleti olan zabıtaları mı görevlendireceğiz de, acaba alkollü mü geliyor
alkolsüz mü, bunu nasıl tespit edeceğiz... Varsayalım ki adamcağız, belirli
oranda alkollü geldi; alkol derecesinin oranı ne, ne kadar alkol alırsa buna
alkollü diyeceğiz, alkol sınırını ne kadar aşarsa veya altına düşerse buna
alkolsüz geldi diyeceğiz...
Şimdi, tasarıda enteresan bir şey daha var; biz, burada, önergeyle,
geçmişte bunun düzeltilmesini istedik; ama, düzelttirilmedi, düzeltilemedi.
Neydi o; şimdi, eğer, zabıta, kişinin, hane reisinin eve alkollü geldiğini
tespit ederse, evden herhangi bir şikâyete gerek kalmadan ne olacak; bu kişiye,
3 aydan 6 aya kadar hapis cezası verilecek. Şimdi, peki, 6 ay hapis cezasını
aile reisine verdiniz -Anadolu’yu bilenler, Türk aile yapısını bilenler, bu
söylediğimin ne anlama geldiğini çok daha iyi anlarlar- 6 ay bu kişi, Ahmet
Bey, Mehmet Bey içeride yattı, sonra içeriden çıktı; suçu ne; evine belirli
oranda alkollü gelmekti veya bir hakaretten, çok ufak bir darptan veya bir
tokattan kaynaklanmıştı. Şimdi, Sayın Bakanım zannediyor mu ki, bu aile reisi,
altı ay içeride yattıktan sonra, ilk iş olarak, gidip, bir buket çiçek
yaptıracak, evine o bir buket çiçekle gelecek... Bu kanun tasarısı, bilmiyorum;
ama, bana öyle geliyor ki, Türk aile yapısının temeline dinamit koyan bir kanun
tasarısıdır. Kanun tasarısı, esasında, Türk aile yapısına koruma falan
getirmiyor. Bu kanun tasarısının gerekçesinde de belirtildiği gibi,
Venezuela’da, Amerika’da, İngiltere’de ve birkaç ülkede daha uygulanan bir
sistem; onun için böyle getiriliyor.
Şimdi, evet, Türk ailesini korumak hepimizin görevi. Önümüze gelen kanun
tasarısının da yürütme maddesine kadar geldik. Sayın Bakanlarımız yürütecek,
neyi yüretecekler; Türk ailesini korumanın maddelerini onlar yürütecekler.
Sayın bakanlar, yürütme organı olarak, ben size şunu söyleyeyim: Türk
ailesi, evet, korunmayı bekliyor sizden bugün; ama, enflasyondan korunmayı
bekliyor, hayat pahalılığından korunmayı bekliyor, terörden korunmayı bekliyor
Türk ailesi sizden, (RP sıralarından alkışlar) yoksa, böyle, iş ola beri gele,
işte, alışverişte görsün millet diye getirilen bu tip kanun tasarıları değil.
Onun için, ben burada şunu ifade etmek istiyorum: Bu kanun tasarısının,
esasında, Türk aile yapısına getirdiği belirgin bir koruma özelliği yoktur.
Özellikle, burada, olayın cumhuriyet başsavcılığına tevdi edilmesi, cumhuriyet
başsavcılığının da, bunu, zabıta eliyle uygulamaya kalkması, işi, işin
içerisinden çıkılmayacak noktalara getirmektedir.
Sonra, bir aileden şikâyet, ailenin bir ferdi diğerinden bir gün şikâyet
eder, ertesi gün affeder veya sinirleri, sinirlilikleri geçer, ertesi gün
birbirlerini bağışlarlar. Hemen, en ufak bir şeyde ceza yöntemiyle meseleleri
halletmeye kalkmanın bir mantığı olduğunu zannetmiyorum. Onun için, belki, bazı
arkadaşlarımız biraz yadırgadılar; yani, yürütme maddesi üzerinde söz alınır mı
diye; evet, belki öyle gibi görünüyor; ama, esas bu maddenin özelliği
yürütmeden kaynaklanıyor.
Ben burada şunu bir kere daha ifade ediyorum ki, sevgili bakanlar, siz,
Türk ailelerini, ailelerimizi mutlaka koruyacaksınız, korumanız gerekiyor; ama,
o ailelerin o noktaya gelişinin sebeplerini, gerekçede belirtildiği gibi, çok
iyi tespit etmeniz lazım. Bugün aile içi terör neden artmıştır, aile içi şiddet
neden artmıştır? Düşünebiliyor musunuz; bir aile, bu mübarek ramazan akşamında
iftar sofrasına iftar için koyacağı zeytini, peyniri alamıyorsa; sabah gidecek
bir işi olmayan baba evden çıkarken evine ekmek parası bırakamıyorsa...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydın, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
NEZİR AYDIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
... bu ülkenin 20 milyonu açlık sınırına dayanmışsa, 25 milyonu da geçim
sıkıntısı içerisine itilmiş bir noktada ise, sizin, ne yapıp ne edip bunlara
çözüm bulmanız lazım. Yoksa, aile içi şiddet artmış... Neden artmış? Şunu
bilmelisiniz ki -herkes bunu biliyor- Türkiye’de 65 milyon biliyor ki, bugün
aileleri, artık, tabiri caizse, sihirbaz konumuna getirmişsiniz, nasıl
geçineceğini, nasıl yapacağını biz bilemiyoruz; ama, onlar bir yolunu
buluyorlar, Allah rızklarını veriyor; ama, mutlaka ve mutlaka bu aileyi, Türk
ailesini korumak için onun imkânlarını geliştirmemiz lazım, ona ekonomik yönden
yardımcı olmamız lazım, onu enflasyondan, hayat pahalılığından korumamız lazım.
Her şeye rağmen, bu duygu ve düşüncelerle, bu kanun tasarısının
hayırlara vesile olmasını diliyor, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan Sakarya Milletvekili Sayın
Nezir Aydın’a teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde kişisel olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Oğuz’a söz veriyorum.
Buyurun Sayın Oğuz.
Sayın Oğuz, konuşma süreniz 5 dakikadır.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; yürürlük
maddesine gelmiş bir kanun tasarısı üzerinde söz almanın zorluğunu takdir
edersiniz; ancak, şunu ifade ediyorum, bu bir fırsattır. Anne, çocuklar ve
babadan müteşekkil olan ailenin korunması hususunda bu kanun tasarısını getiren
ve üstelik de burada müzakeresinde sabırla bunu takip edip, çıkarma hususunda
gayretlerini esirgemeyen, gerek iktidara gerekse muhalefete mensup bütün
arkadaşlarımıza şükranlarımı arz ediyorum.
Aile ve kadın denildikten sonra, akla –her şeyden evvel– önce ana
geliyor. Ana en büyük varlığımız, kadın en büyük varlığımız. O derece büyük bir
varlık ki, onu yaratan, çok kıymetli olarak, çok değerli olarak tavsif ettikten
sonra, “anne ve baba yanınızda yaşlanırlarsa, değil onları incitmek, onlara
‘öf’ bile demeyin” buyuruluyor. Onun için, onların kıymetini -elhamdülillah ki,
inancımız gereği, terbiyemiz gereği, asaletimiz gereği- biliyoruz.
Ancak, son asırların en büyük derdi, ailede de, kadında da, çocuklarda
da sefaleti ve yoksullukları getiren ekonomik zorluklar gelmiş. Bugün,
ailelerin içinde bulunduğu şartları bütün kardeşlerimiz çok iyi biliyorlar.
İşsizliğin, sefaletin, pahalılığın getirdiği bu sıkıntı, aileleri perişan
etmiş. Babalar, artık aile mesuliyetini taşıyamaz hale gelmişler, çocukların
bir kısmı da kimsesiz çocuklar olarak sokaklara dökülmüş; dışarıda, köprü
altlarında ve sokaklarda kalan
yavrularımızın ırzı, namusu, canı tehlikeye girmiş. Bunlara lâyıkı vechile
eğildiğimizi ifade etmemiz mümkün değil; ama, muhakkak ki, getirilen bir
mevzuat ve düzenleme, tabiî ki bir faydadır, bir faydadan hâli değildir.
Şu mübarek Ramazan günü, eksiksiz olarak bütün belediyelerimizin,
ellerinde erzak torbalarıyla ev ev yoksul aileleri ve çocukları veya yaşlıları
dolaşarak, onlara yardım ettiği hepinizin malumudur. Ben, buradan, o
belediyelerimize ve o kurumlarımıza şükranlarımı arz ediyorum ve temennilerimi
de şöyle izhar ediyorum: O ananın ve o çocukların ırzı, namusu korunmalı; zevk
aleti olmamalı, kadın satılmamalı ve sokak çocuklarının hem canı hem de ırzı ve
namusu korunmalıdır.
Bu konuda, aile ve çocukların hayırlı bir şekilde muhafazası hususunda
gayret gösteren bütün ilgilileri ve bu kanunun çıkması hususunda gayretleri
olan başta Sayın Bakan ve arkadaşlarımızı kutluyor, bu vesileyle, hepinize
şükranlarımı arz ediyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz’a teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş da söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Göktaş.(RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerimin başında hepinize saygılar sunuyorum.
Burada, Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının içeriğini okuduğumuz zaman, ben, şahsen
bu kanunla ailenin korunacağı kanaatinde değilim. Bu kanunla ailenin bütünlüğü
bozulur kanaatindeyim ve böyle bir kanunun, bu Meclisten çıkması, bizler için
-samimi söylüyorum- utanç verici bir şey.
Hiç önemli değil, kimin zamanında gelmiş olursa olsun. Ne olacak şimdi
burada; efendim, eşler arasında anlaşmazlık olursa, erkek sarhoşsa, hanımına
karşı kaba bir harekette bulunursa zabıtaya müracaat edecek, hâkimin karşısına
çıkacak, yargılanacak, hapse girecek; ondan sonra da o erkek gidecek, o evde
gene babalık yapacak veya kocalık yapacak... Bu, mümkün mü arkadaşlar, bu
mümkün mü?
Arkadaşlar, biz, öncelikle aileyi gerçekten korumak istiyor muyuz,
ailenin bütünlüğünü sağlamak istiyor muyuz; bunu bozan engelleri ortadan
kaldırmamız lazım. Son yıllardaki boşanma, evlenme sayılarını hiç araştırdık
mı? Evlilikteki boşanma sayılarının fevkalade arttığını biliyoruz. Bu
boşanmaların neden arttığını hiç araştırdık mı? Acaba sebebi nedir, araştırdık
mı? Araştırmışsak -belki, Sayın Bakan bunu araştırmıştır; bunu, bir tedbir
olarak getiriyor- bu mudur bunun tedbiri? Arkadaşlar, bu, tedbir değildir. Siz,
sinekli bataklığı kurutmuyorsunuz; sadece, odadaki birkaç tane sineğin ölmesini
bir tedbir olarak görüyorsunuz. (RP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, esas olarak, şiddete neden olan olayları irdelememiz
lazım. Ben inanıyorum ki, bu kanun tasarısını inceleyen arkadaşlarımız,
muhtevasını okuyan arkadaşlarımız -samimiyetimle söylüyorum- tatmin olmamıştır.
Sadece, Sayın Bakanın birtakım şovlarına -ben, Aileden Sorumlu Devlet Bakanıyım;
işte, alın, size, kadınları, aileyi korudum, kanun çıkardım- birtakım
ısrarlarına rağmen, çok büyük bir kanun gibi getirilmiştir. Bunlarla aile
korunmaz; boşanmalar daha fazla artar,
ailenin bütünlüğü daha fazla bozulur arkadaşlar. Bu kanun tasarısının geri
çekilmesi lazım.
Arkadaşlar, şiddetin nedenleri nedir: Bunlar, bazen psikolojik
rahatsızlıklardır. Mesela, şu anda, sizin uygulamış olduğunuz ekonomik
tedbirlerden dolayı ailede fevkalade sıkıntı vardır, geçim sıkıntısı vardır;
baba daralmaktadır, çocuğuna giyecek eşya alamamaktadır, evine gıda
götürememektedir, ailesine karşı sorumlu olmaktadır ve onun verdiği psikolojik
sıkıntı içindedir. Psikolojik sıkıntı içinde olan bu insanı, yapmış olduğu
asabî bir durumdan dolayı “geçimsizlik var” deyip mahkemeye mi göndereceğiz
arkadaşlar? Eğer, psikolojik bir sıkıntısı varsa, ruh hastalığı varsa, ruhsal
bir sıkıntısı varsa, bu eşin doktora götürülmesi lazım; siz, bunu mahkemeye
götürüyorsunuz, hapishaneye gönderiyorsunuz... Bunlarla bütünlük korunmaz
arkadaşlarım.
Arkadaşlar, bazen, eşler arasında birbirini aldatma olayları
yaşanmaktadır; bundan dolayı aileler bozulmaktadır. Peki, eşler neden birbirini
aldatmaktadır: Bunu teşvik edici yayınlar olmaktadır. Mesela, bizim, Karadeniz
Bölgesindeki Sarp Kapısının açılmasından dolayı, oradaki ahlakî erozyonun
artmasından, nataşaların piyasaya çıkmasından dolayı fevkalade şekilde aileler
arasında geçimsizlik artmıştır ve boşanmalar artmıştır; sebep budur. Bu kanunla
bu birlik sağlanmazki. Pornografik yayınlar ailenin bütünlüğünü bozmaya
sebebiyet verecek olaylardır, eşleri aldatmaya yöneltecek olaylardır.
Arkadaşlar, buna bağlı olarak, esrar, eroin, alkol... Siz, alkolü teşvik
edeceksiniz, alkolü serbest bırakacaksınız, koca, eş eve sarhoş olarak gidecek,
ondan sonra, sen niye sarhoş oldun, niye eve böyle sarhoş geldin diye mahkemeye
çıkaracaksınız onu... Sizin, o zaman, alkolün üretimini kısıtlamanız lazım.
Mademki, bu, boşanmaya sebebiyet verecek, ailede huzursuzluğa sebebiyet verecek
bir olaydır, bunu o zaman engellemeniz lazım. Böyle bir kanunla ailenin
bütünlüğü sağlanmazki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Göktaş, konuşmanızı toparlayın efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum... Saygılarımı sunacağım.
BAŞKAN – Bu, en uzun yürütme maddesi oldu.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, sonuç itibariyle şunu söylüyorum. Samimi söylüyorum,
içtenlikle söylüyorum, ben, burada bir muhalefet partisi milletvekili olarak,
samimiyetimle ve içtenlikle söylüyorum, bir muhalefet mantığıyla hareket
etmiyorum; bu kanun tasarısı çok basit bir kanun tasarısıdır ve bu kanun
tasarısı bütünlüğü sağlamaz; hakikaten insana gülerler bu kanun bu Meclisten çıktığı için.
Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’a teşekkür
ediyorum.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım;
ancak, oylamadan önce yoklama istemi içeren bir önerge Başkanlığımıza
gönderilmiştir. Önce, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını tespit için
yoklama yapacağız.
Buyurun efendim.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, bir hakkın suiistimalini
kanun himaye etmez. Yoklama istemeye her milletvekilinin -yeteri sayıda olduktan
sonra- hakkı vardır. Ancak, sizin de, Başkan olarak salonu bu şekilde gördükten
sonra -biraz önce de karar yetersayısı konusunda oylamalar olmuştur- bu hakkın
suiistimal edilmesine izin vermemenizi diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancıoğlu.
Ben, İçtüzüğe göre yeterli sayıda imza ile Başkanlığa sunulmuş bir
yoklama talebini yerine getirmek durumundayım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Toplantı yetersayısı bulunmadığından, 4 üncü maddenin oylanmasında yoklama
yapılmasını arz ve talep ederiz.
BAŞKAN – Şimdi, öncelikle, yoklama isteyen sayın milletvekillerinin
Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim, ondan
sonra yoklamaya geçeceğiz.
Muhammet Polat?.. Burada.
İsmail İlhan Sungur?.. Burada.
Memduh Büyükkılıç?.. Burada.
Sıddık Altay?.. Burada.
Latif Öztek?.. Burada.
Aslan Polat?.. Burada.
Ali Oğuz?.. Burada.
Abdullah Arslan?.. Burada.
Feti Görür?.. Burada.
Lütfi Doğan?.. Burada.
Ömer Faruk Ekinci?.. Burada.
Şinasi Yavuz?.. Burada.
Bedri İncetahtacı?.. Burada.
Mustafa Kemal Ateş?.. Burada.
Ahmet Denizolgun?.. Burada.
Tevhit Karakaya?..
HASAN HÜSEYİN ÖZ (Konya) – Tekabbül ediyorum.
BAŞKAN -Tekabbül ediyorsunuz.
Abdüllatif Şener?.. Burada.
Nurettin Aktaş?.. Burada.
Hüseyin Arı?.. Burada.
Metin Perli?.. Burada.
Yoklamaya Adana İlinden başlıyoruz.
(Yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır.
VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335 ve 335’e 1 inci ek) (Devam)
BAŞKAN – 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_
Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.
Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve yasalaşmış
bulunmaktadır. Hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Işılay Saygın, kanunun
kabul edilmesi dolayısıyla teşekkür konuşması yapmak üzere söz istemiş
bulunmaktadır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI IŞILAY SAYGIN (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Ailenin Korunmasına Dair Yasa Tasarısı, Adalet Bakanlığı ile
Devlet Bakanlığı işbirliğiyle düzenlenen Aile Şûrasıyla, Ankara’da Hâkimevinde,
tüm gönüllü kuruluşların katılımıyla gerçekleşmiştir. Bu yasa, 54 üncü
Hükümetin ürünü olan ve bizzat Adalet Bakanımız Sayın Şevket Kazan’ın
hazırladığı bir yasadır. Adalet Bakanlığından, 54 üncü Hükümetin Bakanlar
Kurulundan geçmiş, Sayın Başbakan Erbakan tarafından 6.5.1997 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş olan bu yasaya muhalefetinizi anlamak
mümkün değildir. Kendi Genel Başkanınızın Başbakanlığında sevk etmiş olduğu bu
yasaya muhalefetiniz, kadınlarımızı ne gözle gördüğünüzün en güzel örneğidir.
(ANAP, DSP, DTP ve CHP sıralarından alkışlar) Bu konuda başka bir şey söylemek
istemiyorum; ama, samimiyetsizliğinizin ortada olduğunu da hepiniz
görmektesiniz.
Bilindiği gibi, toplumun temelini aile oluşturmaktadır. Bireysellikten
toplumsallığa geçişin en küçük birimi olan ve karşılıklı rızayla oluşan ailenin
sağlıklı yapılanması ve yürütülmesi, sağlıklı bir toplumun var oluşunu ve
yarınlara daha güçlü bir biçimde uzanmasını doğrudan etkilemektedir. Ancak,
aileiçi şiddet, bireylerin toplum içerisindeki yasal, sosyal, politik ve
ekonomik eşitliğini sağlama fırsatlarını sınırlamakta ve azaltmaktadır. Öyle
ki, şiddet, kişinin değerlerini, niteliklerini, girişimcilik ruhunu ve kendine
olan güvenini yok etmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de aileiçi
şiddetten en çok kadınlar ve çocuklar etkilenmektedir. Toplumun yarısını
oluşturan kadınların büyük bir bölümünün şiddete uğraması, ailenin, dolayısıyla
da toplum yapısının bozulmasına neden olmaktadır. Sağlıklı ve güçlü bir
toplumun var oluşu, sağlıklı bireylerin, dolayısıyla da sağlıklı ailelerin
varlığına bağlıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, 55 inci Hükümet Programında Hükümetimiz,
kadının, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşama tam olarak katılımının
sağlanması konusunda iki önemli politikayı öngörmüştür. Bunlardan birincisi,
aileiçi demokrasinin teşvik edilerek eşitlikçi ve paylaşımcı bir aile yapısının
model alınması; ikincisi ise, toplumumuzu ve aile bütünlüğünü sarsan
sorunlardan başlıcası olan aileiçi şiddetin önlenmesi amacıyla gerekli yasal
düzenlemelerin yapılmasıdır.
Kabul etmiş bulunduğunuz bu yasa, özellikle kadın ve çocukların şiddete
karşı korunması hususunda çok önemli yenilikler getirmiş bulunmaktadır. Reform
niteliğinde olan bu yasayla, aileiçi şiddet olayları büyük ölçüde azalacaktır;
buna, canı gönülden inanıyorum; ancak, yasal önlemlerin yanı sıra, toplumun bu
konuda bilinçlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde, kadına yönelik şiddetin engellenmesi konusunda sunulan
hizmetlerin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Kadınlarımıza gerekli
tüm hizmetlerin, desteklerin ve özellikle de ekonomik güç kazanmaları için,
meslek edindirme imkânlarının verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan, şiddet uygulayan ve şiddeti doğal kabul eden kadın-erkek
herkesi bir arada eğitmemiz ve şiddetin açtığı yaraların ne olduğunu anlatmamız
gerekmektedir.
Toplumumuzun önemli sorunlarından biri olan kadına yönelik şiddete karşı
mücadelemizde, siz değerli milletvekillerimizin ve duyarlı her kesimin
desteğine ihtiyaç duymaktayız. Şiddetin önlenmesine yönelik olarak atılan her
etkin adım, bizi, Dördüncü Dünya Kadın Konferansının anatemaları olan eşitlik,
kalkınma ve barışa biraz daha yaklaştıracaktır.
Kadının, insan haklarına karşı bir insan hakkı ihlali olan şiddetin
ortadan kaldırılması ve Dördüncü Dünya Kadın Konferansı eylem planında yer alan
stratejilerin yaşama geçirilmesi için, hep birlikte hareket edebileceğimize
inanıyorum.
Toplumun tüm alanlarında giderek her türlü şiddetin ortadan kalkacağına
olan inancımı tekrarlayarak, tasarının yasalaşması aşamasındaki katkılarınız
için hepinize candan teşekkür eder, saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Işılay Saygın’a teşekkür ediyorum.
3. –
Kühtahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı
Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul
Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya
Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Müzakereler ertelenmiştir.
4. – Olağanüstü Hâl Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/660) (S. Sayısı : 392)
BAŞKAN – Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde
İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz; ancak, tasarının komisyonca geri alınan maddeleriyle ilgili rapor
gelmediğinden, müzakereleri erteliyoruz.
5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)
BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakerelerine başlayacağız.
Komisyon?.. Yok.
Müzakeresi ertelenmiştir.
6. – Kars Milletvekili Selahattin
Beyribey’in, 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanuna 29.8.1996 Gün ve 4178 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici Madde 9’da Yeralan
Sürenin Uzatılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bingöl Milletvekili Hüsamettin
Korkutata ve 16 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifi ve İçişleri
Komisyonu Raporu (2/653, 2/735) (S. Sayısı : 280) (1)
BAŞKAN – Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, 6136
Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996
Gün ve 4178 Sayılı Kanunla Eklenen Geçici Madde 9’da Yer Alan Sürenin
Uzatılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata ve
16 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakerelerine başlıyoruz.
Komisyon ve Hükümet hazır.
Komisyon raporunun okunup, okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım:
Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun Bir Geçici Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
MADDE 1.—10.7.1953 tarihli 6136 sayılı Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna 29.8.1996 tarih ve 4178 sayılı
Kanunla eklenen Geçici 9 uncu maddede geçen “45 gün” ibaresi, “90 gün” olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.— Bu Kanun 4.9.1996 tarihinden itibaren
uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.— Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyle ilgili önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kanun teklifi, kabul edilmiş ve yasalaşmış bulunmaktadır; hayırlı
ve uğurlu olmasını dilerim.
7. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/619)
(S. Sayısı : 375) (2)
BAŞKAN – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısının müzakerelerine başlıyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.
Değerli arkadaşlarım, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı?
METİN ÖNEY (İzmir) – Var efendim; Tevfik Diker konuşacak.
BAŞKAN – Grup adına mı?..
METİN ÖNEY (İzmir) – Evet efendim.
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Tevfik
Diker söz istemiş bulunuyorlar.
Buyurun Sayın Diker.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA TEVFİK DİKER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun, Jandarma Genel
Komutanlığının general kadrolarıyla ilgili bölümünde değişiklik yapan kanun
tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına düşüncelerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemiz, bölünmez bütünlüğünü korumak üzere, terörle de çok büyük bir
mücadele yapmaktadır. Bu mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel
Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve devletin diğer birimleri; köy
korucuları, muhtarlar ve yörede ve bölgede yaşayan insanlar büyük bir mücadele
vermektedir. Bu mücadelede, Jandarma Genel Komutanlığında, erinden en büyük komutanına kadar; ayrıca, diğer
güvenlik güçlerinde, Silahlı Kuvvetlerde görev yaparken hayatını kaybetmiş
bütün aziz şehitlerimizi, huzurunuzda, Anavatan Partisi olarak, saygıyla
anıyoruz.
Ülkemizin bölünmez bütünlüğü için, Jandarma Genel Komutanlığı başta
olmak üzere, bütün güçlerimizin şehit vermeye ve bu konuda seve seve mücadele
etmeye devam edeceğimizi Yüce Parlamento çatısı altından bütün düşmanlara
duyurmak istiyoruz.
Ülkemiz, trafik terörüyle de büyük mücadele vermektedir. Trafik
teröründe kaybettiklerimiz, terörle mücadelede kaybettiklerimizi aşmaktadır.
Jandarma Genel Komutanlığının, kırsal kesimde terörle mücadele gibi, trafik
terörüyle mücadele görevi de bulunmaktadır.
Doğan çocuklarımızı, yaşayan insanı, insanlığı çok yakından ilgilendiren
uyuşturucuyla mücadelede Jandarma Genel Komutanlığının, kırsalda çok önemli
görevi vardır.
Çok değerli milletvekilleri, gelişen iç tehdit ve millî güvenlikle
ilgili tesislerin korunmasına ve kollanmasına; trafik terörüyle mücadeleye;
bilgi çağı ihtiyaçlarına ve 80’e ulaşan il sayısına; büyüyen ilçelere, büyüyen
nüfusa göre, Jandarma Genel Komutanlığının personel ihtiyaçları da net bir
şekilde ortaya çıkmıştır. Hükümetimiz, Jandarma Genel Komutanlığının
ihtiyaçlarına duyarlıdır. Parlamentomuz, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçlarına duyarlıdır. O nedenle, Jandarma Genel Komutanlığının ihtiyaç
duyduğu yönetim kadrosuyla ilgili general kadrolarında değişiklik yapan bu
tasarının, Anavatan Partisi Grubu tarafından desteklendiğini, olumlu
bulunduğunu belirtmek ve Jandarma Genel Komutanlığının, bu Parlamentonun
kabulüyle elde edeceği bu kadroların, ülkenin güvenliğine, terörle mücadelede
başarısına, uyuşturucuyla mücadelede başarısına katkılar sağlayacağı nedeniyle
hayırlı olmasını diliyoruz, başarılar diliyoruz.
Anavatan Partisi olarak, bu kanunu destekliyor, Yüce Parlamentonun da
desteklemesini bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili Sayın
Tevfik Diker’e teşekkür ediyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, grup adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili Sayın Saffet
Arıkan Bedük söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bedük.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yurtta huzur ve güvenliği sağlamak, emniyet ve asayişi temin etmek,
alillere ve acizlere yardım etmek, ülkenin demokratik sistemini korumak ve
kollamanın en başta görevlisi ve sorumlusu İçişleri Bakanlığıdır. İçişleri
Bakanlığı, bu görev ve sorumluluğunu Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet
Genel Müdürlüğü teşkilatlarıyla yürütmektedir.
Bugün, içerisinde bulunduğumuz şartlar itibariyle ülkemizi bölmek ve
parçalamak isteyen hainler ve şerirlere karşı mücadeleyi veren İçişleri
Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, gerçek anlamıyla, bir taraftan ülkenin huzur ve
güvenliğini temin etmekte, bir taraftan da ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik
her türlü tehdit ve tehlikelere karşı stratejiler oluşturmakta ve
politikalarını da aynı şekilde gerçekleştirmektedir.
Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü kardeş iki
kuruluştur. Bu iki kuruluş, ülkemizin huzur ve güvenliğini sağlamakta tarihî
perspektif içerisinde üzerine düşen görevi bugüne kadar yapmış ve bundan sonra
da şerefle yapacaktır. Geçmişte, özellikle huzur ve güvenliği sağlamak için,
vatandaşın can ve mal emniyetini temin edebilmek için, gerek Emniyet Teşkilatı
ve gerekse Jandarma Genel Komutanlığı personeli, şehit olma pahasına dahi olsa,
büyük bir mücadelenin içerisinde olmuş ve başarılı da olmuşlardır. Bu sebeple,
Jandarma Genel Komutanlığını, kırsal kesimde yapmış olduğu hizmetlerden dolayı
hem kutluyoruz hem de şehitlerini rahmetle anıyoruz ve gazileri de, yine,
minnetle anıyor ve onlara da acil şifalar temenni ediyoruz.
Jandarma Genel Komutanlığımızın, kırsal alanda emniyet ve asayişi temin
ederken; özellikle, araç ve gereç yönünden takviye edilmesi gerektiği gibi,
modern araç ve gereçlerin takviyesiyle birlikte, özellikle, personel bakımından
da mutlak surette takviyeye ve desteğe ihtiyacı vardır. Bu sebepledir ki,
Jandarma Genel Komutanlığının, özellikle son zamanlarda vuku bulan olayları,
devlete ve millete yönelik, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik ve bir
taraftan iç tehditler, bir taraftan da dış tehditlere karşı yapmış olduğu bu
mücadelede, mutlak surette Parlamento olarak yanlarında olmayı, siyasî olarak
yanlarında olmayı, devlet olarak da yanlarında olmayı bir görev biliyoruz.
Eğer, siyasî otorite, tam anlamıyla kendisini, gerek jandarma ve gerekse
emniyet teşkilatının yanında gösterirse, kararlılığını ve cesaretini ortaya
koyarsa, bu teşkiller, ülkeye yönelik, milletimize yönelik her türlü tehdit ve
tehlikede mutlak surette gerekli mücadeleyi yapacaktır ve bu mücadelede de
başarılı olacağı muhakkaktır. Onun için, bizim, bu adı geçen teşkilatlarımızda
yapmamız gereken şey; bir taraftan, modern araç ve gereçlerle teçhiz etmek; bir
taraftan, özellikle personel bakımından takviye etmek, eğitimle takviye etmek
ve bir taraftan da, siyasî iradeyi arkalarına koymak suretiyle mücadelelerinde
üzerimize düşen gayreti, desteği vermektir. Bunu verdiğimiz takdirde, başarılı
olacağımız da muhakkaktır.
Değerli milletvekilleri, Jandarma Genel Komutanlığımızın -iç güvenlik
bakımından- bir taraftan iç huzur ve güvenliği sağlamakla ilgili görevleri
varken, bir taraftan da -hudut birlikleri bakımından- özellikle hudut boyunda
ülkenin korunması gibi kendilerine verilen görevleri vardır. Bu sebeple, bir
taraftan yurtta huzur ve güvenliği sağlamakla -özellikle kırsal alanda-
görevlendirdiğimiz Jandarma Genel Komutanlığı, bir taraftan da hudut boyunda,
özellikle hudut ihlallerini, kaçakçılığı men ve takip ve ayrıca son zamanlarda
çıkardığımız bir kanunla da, kırsal alanda trafiği yönetimle de görevlendirmiş
bulunmaktayız.
İşte, Jandarma Genel Komutanlığına, gerek emniyet ve asayiş ve gerekse
kaçakçılık, istihbarat, takip ve menni ve ayrıca, hudut boyunda da, hudutların
korunması ve hudutların ihlallerinin önlenmesi konusundaki böylesine çok farklı
ve geniş manada yapmakta olduğu bu hizmetlerinden dolayı, hem kendilerine
teşekkür ederken hem de kendilerinin ihtiyaç duyduğu bir kısım imkânları da
vermeyi bir görev biliyoruz.
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, jandarma teşkilatının, özellikle üst
seviyede, general ve amiral seviyesindeki personel ihtiyaçlarını karşılamak,
bizim için bir görevdir; yerine getirilmesi gereken önemli bir görevdir; bu
eksikliği gidermek, Türk Parlamentosuna düşmektedir.
Ancak, ben, hemen, burada, bir hususu açıklamakta fayda görüyorum:
Teklif edilmiş olan kanun tasarısındaki listede, teşkilat, 3 korgeneral, 6
tümgeneral ve tümamiral, 18 tuğgeneral ve tuğamiral olmak üzere 27 general ve
amiral kadrosuyla takviye edilmesi istenilmiştir. Biz, bunu yeterli bulmuyoruz,
daha da fazlalaştırılması gerektiği inancını taşıyoruz; çünkü, bir taraftan
hudut boylarında, bir taraftan ülke içerisinde görev vereceğiz; bir taraftan
kaçaklığın men ve takibiyle ilgili görevlerini artıracağız ve ilave olarak,
trafik hizmetlerinde de, yine, kendilerine önemli hizmetler düşecek; bütün
bunların hepsinin yetiştirilmesi, yönlendirilmesi, emir ve komuta zinciri
içerisinde özellikle başarılı kılınabilmesi için, bu unvanların, bu kadroların
daha da fazlalaştırılmasında fayda olduğu kanaatini taşıyoruz.
Müsaade ederseniz, bir hususu da arz etmekte fayda görüyorum. Jandarma
Genel Komutanlığı, bizim bildiğimiz andan itibaren, devamlı olarak, orgeneral
rütbesiyle yönetilmiş ve komuta edilmiştir; Jandarma Genel Komutanlığına
getirilenler, hep orgeneral seviyesindeki subaylarımızdır. Dolayısıyla,
Jandarma Genel Komutanlığı kadrosunda orgeneral veya oramiral rütbesinde bir
kadronun da bulunmasında fayda vardır kanaatini taşıyoruz.
Bu duygular içerisinde, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, kanun tasarısına
olumlu oy vereceğimizi belirtiyor; Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Saffet Arıkan
Bedük’e teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’ün.
Buyurun Sayın Yurdagül. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinizi, şahsım ve partim adına
selamlıyorum, saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin
general, amiral kadroları, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu maddesinde, en son 29.7.1983 tarihli ve 2870 sayılı Kanunla
yapılan düzenlemelerde belirlenen kontenjanlara göre devam etmektedir. Ancak,
1983 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan reorganizasyon ve
modernleşme faaliyetlerine, Jandarma Genel Komutanlığı da kendi bünyesinde
uymaya çalışmaktadır; ancak, kadro sorunu nedeniyle bu konularda zaman zaman
sorunlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle, içgüvenlik harekâtı icra edilen
bölgenin, bu zaman içerisinde büyüyerek gelişme kaydetmesi, başlangıçta,
Jandarma Genel Komutanlığına ait unsurların bu bölgede güçlü tutulmasını
gerektirdiğinden, Komutanlığın bünyesinde bir büyüme meydana gelmiş, bu da,
mevcutların fazla tutulmasını zorunlu kılmıştır; ancak, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı içgüvenlik birliklerinin bölgeyi takviyesi ve içgüvenlik harekâtına
iştirakiyle, her ne kadar, Jandarma Genel Komutanlığı açısından bir rahatlama
söz konusu olmuşsa da, bölgede durumun normale dönmeye başlamasıyla beraber, bu
bölgede, geçmişte olduğu gibi, jandarma birlikleri etkili olmaya başlamıştır;
ancak, bunun için de -az önce söylediğim gibi- kadroların yeniden gözden geçirilmesi
zorunluluk haline gelmiştir.
Bunun dışında, geçmişten bu yana, il sayısının 67’den 80’e çıkarılması
-az önce de belirtildiği gibi- Trafik Kanununa göre, kırsal kesimde Jandarma
Komutanlığına yeni görevler verilmesiyle beraber, gerçekten, Jandarma Genel
Komutanlığı bünyesinde, kadrolarında bir değişiklik yapılması zorunluluk haline
gelmiştir. Bu nedenle, ortaya çıkan bu ihtiyaçlara cevap verebilecek bir kadro
düzenlemesi yapılmış ve bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine bu kanun
tasarısı sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonundan sonra da Genel Kurula inmiştir.
Burada yapılmak istenilen, korgeneral kadrosunun 2’den 3’e çıkarılması,
tümgeneral kadrosunun 4’ten 6’ya çıkarılması, tuğgeneral kadrosunun ise 12’den
18’e çıkarılması; yani, general kadrosunun 9 artırılmasına yönelik bir
tasarıdır. Tabiî, bunun kullanım yetkisi, ihtiyaca göre, Genelkurmay
Başkanlığına verilmektedir. Gerçekten, bu, günümüzdeki gelişmeleri de dikkate
aldığımızda, Silahlı Kuvvetlerimizin ve Jandarma Genel Komutanlığımızın zorunlu
bir gereksinimidir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tasarıyı destekliyoruz; olumlu
oy vereceğimizi belirtiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Kocaeli
Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’e teşekkür ediyorum.
Şimdi, Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hüseyin Arı.
Sayın Arı, konuşma süreniz 20 dakikadır.
RP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Grubum adına görüşlerimi belirtmek üzere huzurlarınızdayım;
Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin ayrılmaz bir parçası olan ve yurdumuzun her karış toprağında
görev yapan, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin yılmaz bekçiliğini
yapan, hukukun üstünlüğünü sağlama gayreti içerisinde olan jandarma
teşkilatımızın kahraman erlerimizden en üst seviyedeki komutanlarına kadar
şükranlarımızı sunarız.
Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin general, amiral
kadroları, bildiğiniz gibi, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun 49 uncu maddesi gereğince, burada tespit edilmiş olan kontenjanlara
göre uygulanmaktadır. Öngörülen tasarıyla getirilmek istenen, Jandarma Genel
Komutanlığının onaylanmış olan 1997-2006 stratejik hedef planı gereğince,
jandarma teşkilatımızı daha güçlü, çağdaş ve dinamik bir yapıya kavuşturmak
maksadına yönelik olan, jandarma teşkilatındaki korgeneral, tümgeneral ve
tuğgeneral kontenjanlarının artırılmasıdır.
Ayrıca, tasarı, Jandarma Genel Komutanlığının teşkilat yapısı
gerçekleşinceye kadar olan süre içerisinde, kadro ve hizmet gerekleri dikkate
alınarak, Genelkurmay Başkanlığının teklifi üzerine, Yüksek Askerî Şûraca
saptanması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, jandarma teşkilatımız, görev özelliği nedeniyle
özel bir yapıya sahiptir. Ülke savunmasının söz konusu olduğu durumlarda, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde, Genelkurmay Başkanlığının emrinde ve planlar
gereği, aynen, piyade birlikleri gibi kullanılabilirler. Ayrıca, barış
şartlarında da, İçişleri Bakanlığı bünyesinde, esas görevi olan kolluk
kuvvetleri olarak, Emniyet Genel Müdürlüğüyle koordineli bir tarzda, asayiş ve
güvenliği sağlarlar.
Görev alanı bu kadar geniş olan jandarma teşkilatımızın kuruluşu
1846’lara kadar dayanmaktadır. O tarihten günümüze, ülkemizin, siyasî, ekonomik
ve sosyal yapılanmasında çok büyük değişiklikler olmuş, Osmanlı İmparatorluğu
son bulmuş, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Ancak, jandarma
teşkilatımız, bu değişime paralel olarak, aynı süratle, gerek
teşkilatlanmasında gerekse teçhizat, malzeme ve silahlanmasında reorganizasyonu
ve modernizasyonu sağlayamamıştır. Buna mukabil, bilhassa son on yılda, il
sayısı 67’den 80’e çıkmış, buna göre ilçe sayımız daha da artmıştır. Bilhassa,
son onbeş yıldan beri de, güneydoğuda olağanüstü hal bölgesinin ihdasıyla
birlikte, PKK’ya karşı bu teşkilat, büyük bir çoğunluğuyla terörle mücadeledeki
görevini başarıyla sürdürmektedir.
Ayrıca, Yüce Heyetinizin onayıyla, jandarma teşkilatımıza, son görev
olarak bir de trafik hizmeti verilmiştir. Görüldüğü gibi, jandarmanın görev
alanı çok genişlemiş ve aynı zamanda, özel görev sayısı da bir hayli artmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bilhassa güneydoğuda sürmekte olan olağanüstü hal
şartlarının, bölge halkının bir an evvel huzur ve güveni sağlanarak normale
döndürülmesi, öncelikle yöre halkımızın ve tüm ülke insanlarımızın en büyük ve
öncelikli isteğidir. İşte, bu normal şartların bir an evvel sağlanması,
jandarma teşkilatımızın ve buna paralel olarak, polis teşkilatımızın, gerek
personel ve gerekse modern araç gereç ve silahlarla donatılmalarına da, bir
yerde bağlıdır; çünkü, bölgedeki esas içgüvenlik görevi, bu teşkilatlarımıza
devredilecektir. Böylece, bu bölgede görev yapan ve aslî görevi de dış
tehditlere karşı yurt savunması olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin daha fazla
yıpranması da önlenmiş olacaktır.
Jandarma teşkilatımızın, bilhassa, subay noksanlığı çok fazladır. Bugün,
sizlerin de bildiği gibi, birçok ilçemizde, ilçe bölük komutanlıkları kadroları
subay olmasına rağmen, bu kadrolar, astsubaylarla vekaleten yürütülmektedir.
Tabiî, bu durum da görev zafiyeti yarattığından, direkt olarak o yöredeki
vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği açısından menfî sonuçlara neden
olmaktadır.
Öngörülen tasarı, jandarma teşkilatımızın, modern ve çağdaş
yapılanmasını esas alan stratejik hedef planının, yalnız üst komuta kademesinin
kontenjanlarının artırılmasına yönelik çok cüzî bir bölümünü oluşturmaktadır.
Bu maksatla, esas olan, bu güzide teşkilatımızın, yukarıda açıkladığım çok
geniş görev alanında kendisine verilecek muhtemel, genel ve özel görevleri
noksansız yapması için, halkın, huzur ve güvenliğini sağlayabilmesi maksadıyla,
hiç vakit geçirmeden, başta, çağın gereklerine uygun eğitim görmüş subay
zafiyetinin giderilmesi, ayrıca, teşkilatın modern araç, gereç ve teçhizatla
donatılması, buna göre, bu tasarıyı takviye edecek yeni düzenlemelere gidilmesi
büyük önem arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, burada, tasarıdaki önemli bir yanlışlığı
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Malumlarınız, Anayasamızın 117 nci maddesinin
bir paragrafında, Genelkurmay Başkanının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanı
olduğu, görev ve yetkilerinden dolayı da Başbakana karşı sorumlu olduğu açık
olarak belirtilmektedir. Anayasamızdaki bu açık duruma rağmen, öngörülen
tasarının ek geçici maddesinde “...Jandarma Genel Komutanlığının teşkilat yapısı
gerçekleşinceye kadar olan süre içerisinde, kadro ve hizmet gerekleri dikkate
alınarak, Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine, Yüksek Askerî Şûraca
saptanır” denilmektedir.
Görüldüğü gibi, kanun tasarısının geçici ek maddesi, açık ve seçik
olarak, Anayasamızın, yukarıda belirttiğim 117 nci maddesine aykırılık arz
etmektedir. Genelkurmay Başkanı, görev ve yetkileri bakımından Başbakana karşı
sorumludur. O halde, buradaki general ve amirallerin kontenjanlarının
artırılması konusundaki, Genelkurmay Başkanının oluşturduğu teklifin en son
sunulacağı ve görüşüleceği yer de Askerî Şûra olmayıp, Bakanlar Kurulu
olmalıdır.
Ayrıca, tasarının 1 inci maddesindeki, general kontenjanları bölümündeki
Jandarma Genel Komutanlığı sütununda -biraz evvel Sayın Bedük’ün de belirttiği
gibi- tuğgeneralden korgenerale kadar kontenjan verilmiş olmasına rağmen, bir
orgeneral kontenjanı verilmediği görülmektedir. Halbuki, bu kontenjanların
verilmesinden maksat, yıllardır, Jandarma Genel Komutanlığının kendi içerisinde
yetişmiş, işi bilen, ihtisas sahibi komutanların, jandarma teşkilatının üst
komuta kademelerinde görev almalarını sağlamak ve hatta, orgeneral rütbesindeki
bir jandarma orgeneralinin de, teşkilatın en tepe noktasında, teşkilata
emir-komuta etmesinin, teşkilatın verimli ve etkin olması yönünden en doğru bir
hal tarzı olacağını uygun mütalaa etmekteyiz.
Bu maksatla, Yüce Heyetinize, tasarının 1 inci maddesi ve ek geçici
maddesi için değişiklik önergesi vererek, bunun, bu tasarının hem Anayasaya
uygunluğu bakımından ve hem de Jandarma teşkilatımızın daha etkin bir yapıya
kavuşması yönünden en doğru bir karar olacağını takdirlerinize arz eder;
saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan, Konya Milletvekili Sayın
Hüseyin Arı’ya teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan
Gülay’a söz vereceğim.
Buyurun Sayın Gülay. (DSP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49
uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz
aldım.
Değerli milletvekilleri, önce, bu tasarının gerekçesini çok iyi bilmek
lazım. 1983 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan reorganizasyon
ve modernleşme faaliyetlerine Jandarma Genel Komutanlığı da bünyesini uydurmaya
çalışmış ve daima gelişme içinde olmuştur; ancak, içgüvenlik herekâtı icra
edilen bölgenin bu zaman içinde büyüyerek gelişme kaydetmesi sonucu ve Jandarma
Genel Komutanlığına ait unsurların da bu bölgede güçlü tutulması gerektiğinden,
komutanlığın bünyesinde bir büyüme meydana gelmiş, bu da mevcudun fazla
tutulmasını zorunlu kılmıştır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı içgüvenlik
birliklerinin bölgeyi takviye etmesi ve içgüvenlik harekâtına iştirakiyle, her
ne kadar, Jandarma Genel Komutanlığı açısından bir rahatlama söz konusu olmuş
ise de, bölgede durumun normale dönmeyi başlamasıyla birlikte, sorumluluğun
jandarma unsurlarına iade edilmesi düşüncesi, güçlü bir Jandarma Genel
Komutanlığı teşkilatının tesisini de gerekli kılmaktadır.
Diğer taraftan, geçen zaman içinde, Türkiye’nin mülkî yapısında meydana
gelen gelişmeler, il sayısının 67’den -şu an için söylüyorum- 80’e çıkması,
ilçe sayısının artması da, bütün bu gerekçelerin temelini oluşturmaktadır. Bu
değişiklik, Jandarma Genel Komutanlığında da il ve ilçe jandarma
komutanlıklarının artırılması ihtiyacını doğurmuş, doğan bu ihtiyacın meydana
getirdiği komuta-kontrol zafiyetini gidermek için de, bütün bu ihtiyaçlara
ilave olarak, bölge komutanlıkları ihdası başta olmak üzere, birkısım
teşkilatlar da gündeme gelmiştir.
Ayrıca, Jandarma Genel Komutanlığı birimlerine Trafik Yasasıyla verilen
trafik görevleri başta olmak üzere, diğer idarî görevlerin de verilmesiyle, bu
görevlerin üstesinden gelebilecek modern bir jandarma teşkilatının
oluşturulması önem kazanmaktadır.
Ortaya çıkan bu ihtiyaçlara cevap verebilmek için, güçlü, çağdaş ve
etkili bir teşkilatın oluşturulmasını hedefleyen ve teşkilat yapısı içinde
hazırlanan bu tasarıyla, Jandarma Genel Komutanlığının onaylanan hedef planının
gerekli kıldığı general ihtiyacının karşılanması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sözlerime son verirken,
yukarıda açıkladığım pozitif gerekçeler dahilinde, Demokratik Sol Parti Grubu
adına bu tasarıya olumlu baktığımızı, olumlu oy kullanacağımızı belirtir, tasarının, Jandarma Genel Komutanlığına, Türk
Silahlı Kuvvetlerine, ulusumuza, Bakanlığımıza hayırlı olması dileklerimle Yüce
Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili
Sayın Hasan Gülay’a teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son konuşma, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Grup
Başkanı Sayın Mahmut Yılbaş tarafından yapılacaktır.
Buyurun Sayın Yılbaş.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılması ve Kanuna Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı hakkında Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına görüş ifade etmek üzere
huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ismi yabancı olmakla beraber, başka bir dilden
alınmasına rağmen, kendimize özgü bir teşkilat haline getirmiş olduğumuz
jandarma teşkilatımız, bu ülkede yüzelli
yıla yakın bir zamandır başarıyla hizmet vermektedir. Bu süreç içerisine
baktığımızda, hem imparatorluk döneminde hem de cumhuriyetin kurulmasıyla,
Anadolu’da, zaman zaman meydana gelmiş olan olaylarda huzurun sağlanması,
devlet otoritesinin yeniden teşekkülü bakımından, Türk Silahlık Kuvvetleriyle
beraber, Jandarma teşkilatımız, fevkalade önemli hizmetler yapmışlardır. Bu
tarihî süreç içerisinde de, bugüne kadar, sürekli gelişerek, çağdaş bir
içgüvenlik kuvveti haline dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin malumu olduğu üzere, Jandarma
teşkilatımız üç anlamda hizmet vermektedir; buna, kısaca, özet olarak, idarî,
askerî ve adlî görevi diyebiliriz. Bu teşkilat, bu üç görevi de başarıyla
yürüten, hiçbir görevi diğerinin önüne almayan bir anlayış içerisinde, yıllarca
hizmet sürdürmüştür.
Değerli arkadaşlarım, daha düne kadar, kentleşme ülkemizde bu denli bir
noktaya gelmeden, en azından ilçe olarak vasıflandırdığımız yerleşim yerlerinin
büyük bir bölümünde dahi, Jandarma teşkilatımız, vatandaşlarımızın mal ve can
güvenliğini, huzurunu sağlamada üstlendiği görevi gerçekten büyük bir özveriyle
yürütmüştür. Bununla da kalmamış, yıllarca, bu ülkenin hudutlarında, dar
imkânlarıyla, insangücüne dayalı olarak, büyük bir ciddiyetle hizmet vermiştir.
Son onbeş yıldır meydana gelen olaylarda da, Jandarma teşkilatımız, Türk
Silahlı Kuvvetleri ve emniyet güçleriyle birlikte, halkımızın huzur ve
güvenliğini sağlamada büyük başarı göstermiş, bu alanda her sınıfta şehitler
vermiştir, gazilerimiz olmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, vatandaşlarımızın hissiyatını da
burada ifade etmek için, şehitlerimize, bu mübarek ramazan gününde, Cenabı
Allah’tan rahmet diliyoruz; gazilerimize, yapmış oldukları hizmetlerden dolayı
şükranlarımızı sunuyoruz.
Bu kışta kıyamette karakollarda hizmet veren, görev yapan ve gerçekten,
yetişme tarzı olarak, Atatürk ilkelerine bağlı, hem asker hem de diplomat
hüviyetini taşıyan subay, assubay ve erlerimize de, yine, buradan
şükranlarımızı gönderiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, hem alan olarak hem de görev itibariyle
baktığımızda, Jandarma teşkilatımız, gerçekten, içgüvenlikle alakalı büyük bir
hizmet yükü altındadır. Son zamanlarda da, hem trafik hizmetlerinin de
kendilerine verilmesi bakımından hem de içgüvenlik hizmetlerinin yürütülmesi
konusunda almış oldukları görev nedeniyle son derece gelişmişler, bu itibarla,
kadrolarında değişiklik yapılması, kadro sayısının artırılması ihtiyacı orta
yere çıkmıştır. Bu tasarıyla getirilmekte olan yeni kadrolar, ilave kadrolar değildir;
onu burada ifade etmek ihtiyacını duyuyorum. Bunlar, bugüne kadar verilmiş kadroların tümünü ifade etmektedir. Yani,
korgeneral kadrosu 3’tür, tümgeneral kadrosu 6’dır, tuğgeneral kadrosu 18’dir,
tamamı 27 kadrodur.
Değerli arkadaşlarım, Jandarma teşkilatımızın, ülkemizin huzurunu
sağlamaktaki büyük özverili çalışmalarını ifade ederken, birkaç hususa da
değinmekte yarar görmekteyim.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, ülkemizde sistem olarak bir dualite
vardır; yani, kent merkezlerinde asayiş ve güvenliği sağlamaktan polis
teşkilatımız, onun dışındaki alanlarda ise sorumluluk, Jandarma teşkilatımıza
aittir. Bunların sorumluluk alanlarının, şehirlerin, kentlerin büyümesi
nedeniyle süratle gözden geçirilerek, polis görev alanlarının genişletilmesi,
son olaylar da dikkate alındığında, jandarmamızın vatandaşla karşı karşıya
getirilmemesi bakımından fevkalade önemlidir. Özellikle, İstanbul, Ankara,
İzmir gibi büyük kentlerimizde, oranın sorumlularının, mülkî idare teşkilatının
ve tabiî ki İçişleri Bakanlığımızın bu konuya eğilerek, sorumluluk alanlarının
süratle gözden geçirilmesini tememni etmekteyim.
Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan ise, Jandarma teşkilatı, kendisinin
adlî ve askerî görevi olmasına rağmen, nihayet, bir içgüvenlik gücüdür. Bu itibarla,
sivil idareyle, mülkî idareyle ilişkilerini tayin eden Jandarma Vazife ve
Salahiyet Kanununun ilgili maddelerinin de bu Meclisçe gözden geçirilerek, eğer
var ise, yeni düzenlemelerin yapılması ihtiyacının da giderilmesini bu
vesileyle hatırlatmakta yarar görüyorum.
Ben, tekrar, Demokrat Türkiye Partisi adına, Jandarma teşkilatımıza ve
silahlı kuvvetlerimize, bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerden dolayı
şükranlarımızı sunuyor ve dinleme lütfunda bulunduğunuz için de hepinize
teşekkür ediyorum; sağ olunuz. (Alkışlar)
BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına konuşan, Grup Başkanı
Sayın Mahmut Yılbaş’a teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tasarı üzerinde kişisel söz istemlerini yerine
getireceğiz.
İlk sırada, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş bulunuyor.
Buyurun Sayın Göktaş. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına ve Kanuna Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerimin
başında, hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçlarını,
taleplerini, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hakikaten, seve seve, gönülden,
bugüne kadar karşılamıştır, dün olduğu gibi bugün de karşılayacaktır; ancak,
yeri gelmişken, zaman zaman basında da yer alan birtakım şikâyetlerden de
bahsetmek istiyorum.
Emekli olan bazı generallerimizin, bu terfilerde adam kayırmaların
olduğu yönündeki ifadelerini gazetelerden okuduğumuz oluyor; bu terfiler
liyakata göre olmuyor deniliyor; hatta, öyle deniliyor ki, işte, bilmem kaç
tarihine kadar, kimin, nerede, hangi göreve gelebileceği de belli olmuş gibi
birtakım iddialar oluyor. Bunlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizde olmaması gereken
şeylerdir. Oluyor demiyorum; bu iddilar vardır. Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz, gerçekten, disipliniyle
takdir ettiğimiz, herkesin gıptayla baktığı bir gücümüzdür; bu itibarla,
bunların, hassasiyetle üzerinde durulacağı inancı içindeyim.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde ve kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen bir konuyu, yeri
gelmişken, ben de tekrar gündeme getirmek istiyorum. Askerî Şûra kararlarının
yargı denetimine alınmasına dair bir anayasa değişikliği, bir zaruret haline
gelmiştir. Bu Meclisin bunu yapması gerekir. Bu konuda zaman zaman bazı
şikâyetler oluyor ve bazı haksızlıkların olduğu iddia ediliyor. Biz, adalete
önem veren bir ülkeyiz, adalete önem vermemiz lazım. Eğer, bu Askerî Şûra
kararlarında bir haksızlık varsa, kişi böyle inanıyorsa, adalete başvurma
hakkını bu kişiye vermemiz lazım. Bundan niye kaçınıyoruz?.. Bundan
kaçınmamamız lazım. Eğer, gerçekten, bir şahsın ordudan ihracı haklı bir nedene
dayanıyorsa, bunun yargıya gitme hakkı vardır, gitsin; bundan çekinmemize gerek
yok. Bu itibarla, bu anayasa değişikliğini getirmemiz bir zarurettir.
Değerli arkadaşlarım, demokratik ülkelerin birçoğunda böyledir -ben,
şahsen, Amerika’ya gittiğimde de gördüm- kuvvet komutanlıklarının ve
Genelkurmay Başkanlığının -güçlü demokrasilerde, eğer parlamentonun güçlenmesi
isteniyorsa, bunların yapılması lazım– Millî Savunma Bakanlığına bağlanması
lazım. Eğer, bağlanmış olursa, işte, bugünkü gibi, dünkü gibi “asker darbe
yaptı, yapacak, yaptım, yapıyorum, yapacağım” söylentileri de ortadan kalkmış
olur. Bu Meclisin üstünlüğünü her zaman ortaya koymamız lazım, dirayetini her
zaman ispat ettirmemiz lazım.
Meclisin oylarıyla seçilmiş bir komisyon başkanı, bir askerî görevliyi
ifadeye çağırdığında, “ben gelmem” diyor. Komisyon başkanı Başbakanı çağırıyor,
Başbakan gidip orada ifade veriyor; bir genel başkanı çağırıyor, komisyona
gidip ifade veriyor; milletvekili gidip ifade veriyor; bir generali çağırıyor,
“ben gelmem” diyor; ki, çok önemli. Konu neymiş; Susurluk. Türkiye’nin en
önemli konularından bir tanesi; bir yıldır Türkiye’yi meşgul ediyor. Sayın
Başbakan -55 inci Hükümetin Başbakanı- geldiği günden beri kıvranıyor “ben bunu
çözeceğim” diyor, çözemiyor adam, çözemez de zaten, mümkün değil; çünkü,
Parlamento burada birlik yapmamış. Biz, burada, partiler olarak “sen zarar
göreceksin, ben kâr edeceğim, ben bunu ortaya çıkardım, çıkaramadım” mantığıyla
hareket ettiğimiz için, bunu çözmemiz mümkün değil. Bu Parlamento üyelerinin
hepsi Susurluk olayının çözülmesini istiyor, ben inanıyorum buna; ama, biz,
Parlamento olarak, bu bütünlük içinde, hepimiz omuz omuza vererek bunu çözmeye
gayret edersek, çözeriz; ama, veremiyoruz. Niye; “ben çözdüm, çözemedin”
mantığıyla hareket ettiğimiz için bunu çözememişiz.
Susurluk’la ilgili, Millî İstihbarat Teşkilatında çalışmış, Jandarma
teşkilatından bir generali çağırıyoruz; “ben gelmem” diyor. Niye gelmezsin;
Meclis, kudret gösterisinde bulunuyor... Elbette kudret gösterisinde bulunacak
Meclis. Türkiye’de Meclisten üstünü var mı?! Nasıl gelmezsin?! (RP ve DYP
sıralarından alkışlar) Ve “sen niye gelmedin, niye gitmedin” diye kimse de
sesini çıkarmıyor. Olmaz böyle şey arkadaşlar!
Değerli arkadaşlar, bakınız, bu Hükümet döneminde, Millî Güvenlik
siyaset belgesinde, irtica, gündemdeki sıralamada 1 inci madde olarak yer
almıştır. İnsanın tüyleri ürperiyor arkadaşlar.
Ben, 54 üncü Hükümetin, irtica nedeniyle Hükümetten uzaklaştırılması
gayretlerini politik olarak anlayışla karşıladım. Anadolu’da karış karış
dolaşıyorum; Anadolu’da, vatandaşın arasında irtica diye bir dert yok,
gerginlik diye bir sıkıntı yok. Gerginlik kimde vardı?..
HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sizde!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Gerginlik bizde değil, gerginlik, devleti
sömüren o ellerin, avanta kazananların ceplerinde, midelerinde vardı
arkadaşlar! (RP sıralarından alkışlar) İrtica diye bir gerginlik yoktu.
Hükümetin uzaklaştırılması için bir gerekçe olarak ortaya konuldu; ama, esefle
söylüyorum arkadaşlar...
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – İstifa ettiniz, istifa!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – ...esefle söylüyorum arkadaşlar, bugünkü
Hükümet döneminde, Millî Güvenlik siyaset belgesine irticaın 1 inci gündem
maddesi olarak konulması, gerçekten, fevkalade üzüntü vericidir. Türkiye
üzerindeki kara emelleri hiçbir zaman bitmeyen düşmanımız, ezeli ve ebedî
düşmanımız Yunanistan dahi 2 nci sırada yer almıştır. Vatanımızın bölünmez
bütünlüğüne kasteden ve çoluk çocuğumuzu öldüren PKK dahi irticadan sonraya
alınmıştır. Bu, ne esef verici bir durumdur arkadaşlar! Bu, hangi mantıkla
yapılmıştır? Acaba, bu ülkede, birileri “irtica” adı altında başka işler
çevirmesin.
Ben, iki senedir Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme getiriyorum; Eşref
Bitlis olayı bir kaza değildir arkadaşlar. Benim mantığıma, benim inancıma göre
-ben, kanaatimi söylüyorum arkadaşlar- kaza değildir. O rahmetli Jandarma Genel
Komutanımızın helikopterine suikast yapılmıştır. Bunu, defalarca gündeme
getirdim. Birileri, âdeta bunu kapatmaya çalışıyor ve konu kapatılmıştır
arkadaşlar. Bu, Susurluktan da daha büyük bir olaydır. Bizim, Meclis olarak
bunların üzerine gitmemiz gerekir.
Bakınız, son aylarda Kıbrıs’ta tatbikat oldu; hepiniz biliyorsunuz.
Orada, bir albayımızın, tatbikat esnasında kazaen şehit olduğu yazıldı,
söylendi. Benim, ilk kanaatim, kaza olduğu inancında değildi. Oradaki, birtakım
siyasîlerle yaptığım görüşmelerde, hatta, Türk Silahlı Kuvvetlerinden tanıdık
birtakım subay arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde, onlar da “kaza değildir”
diyorlar. Orada bir suikast olduğu söyleniyor arkadaşlar ve işin enteresan
tarafı, o suikast, o rahmetli albayımıza değildi, önünde oturan Kara Kuvvetleri
Komutanımızı hedeflemişlerdi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Aydın)
– Bırakın bunları canım! Yok öyle bir şey!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Evet arkadaşlar, konuşmaktan çekinmeyin.
Sayın Bakanım, bunları konuşmaktan çekinmeyin! Bunları açığa çıkarmamız lazım!
Bunlar açığa çıkmazsa Türkiye’de demokrasi güçlenmez! Çıkıp burada konuş
bunları...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çıkarsın, buraya gelip, konuşursun!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Bunları konuşmaktan çekinmeyin arkadaşlar.
Bu, Susurluktan daha da büyük bir olaydır.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım; kürsüdeki
hatipin konuşmasını sükûnetle dinleyelim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, ordu, hepimizindir. Orduya
hepimizin sahip çıkması lazımdır. Öyle, iki üç kişinin yanlışını da orduya mal
edemeyiz. Biz, orduyu tenkit etmiyoruz; yanlış anlamayın. Ordu içinde birileri,
acaba, bir hata, bir yanlış mı yapıyor; bunun üzerine gidelim arkadaşlar; ben,
bunu söylüyorum ve bunu da Parlamentonun çözmesi lazım, bunun üzerine
Parlamentonun gitmesi gerekir arkadaşlar.
Burada, öyle, oturduğumuz yerden “evet, bir olay oldu; işte, orada da
bir açıklama yapıldı; onun için, susalım, sesimizi çıkarmayalım; böyle
değildir” demekle bunu kapatamazsınız arkadaşlar. Benim endişem şudur
arkadaşlar -kimseyi yıpratmak için söylemiyorum- bunun arkasından daha sıkıntılı işler gelir
başımıza, bunun arkasından daha sıkıntılı dönemler gelebilir Türkiye’nin
başına; benim endişem budur. Ben, ülkemi çok seviyorum, devletimi çok
seviyorum, ordumu çok seviyorum arkadaşlar. Ben, üzerimdeki sorumluluğum
gereği, bunu, burada dile getirmek istiyorum arkadaşlarım. Ben, taşıdığım
görevin vebali gereği bu sorumluluğu yerine getiriyor ve bunu söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Göktaş, konuşmanızı tamamlayın efendim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) – Yoksa, değerli arkadaşlarım, ben, burada,
herhangi bir kurumu yıpratmak için veya bir siyasî rant sağlamak için bunları
söylemiyorum. Bunlar acıdır; ama, bizler bu gerçekleri ifade etmek zorundayız,
bu gerçeklerin üzerine gitmek zorundayız.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’a teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Göktaş’ın konuşmasının bir bölümü, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ülke yönetimindeki konumu ve saygınlığıyla ilgili
olduğu için, Meclis adına bazı hususları ifade etme ihtiyacını duyuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasamızın belirlediği gibi, demokratik
rejimin, Türkiye Cumhuriyetinin en üst kurumudur, millî iradeyi temsil eden
kurumdur, cumhuriyetin kurucusu olan kurumdur ve dünya parlamentoları içinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kendi ülkesinin kurtuluş savaşını vermiş olmak
gibi şanlı bir tarihiyle seçkin bir yeri vardır. Bu sebeple, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin herhangi bir davetine, herhangi bir kamu görevlisinin
katılmamak, görmezlikten gelmek gibi bir tavır içinde olması mümkün değildir,
ona hiç müsaade etmeyiz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Etti!..
BAŞKAN – Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oluşturduğu bir
araştırma komisyonu, bilgi almak amacıyla, İçtüzükte belirlenen hudutlar
içinde, usuller içinde çalışır ve yetkilerinin sınırı o kadardır. Yani,
Meclisin kendi saygınlığını koruması, kendisinin aldığı yetkiler çerçevesinde
kullanılmasıyla mümkündür. Hiçbir araştırma komisyonu da, hiçbir vatandaşı,
sadece kamu görevlilerini değil, sokaktaki vatandaşı dahi getirip de sorgulama
hakkına sahip değildir, İçtüzükte bu böyle. Soruşturma komisyonu kurarsınız,
orada sorguya çekersiniz; ayrı. Yine, Meclis olarak, yasama organı ve icranın
faaliyetlerini denetleme organı olduğumuz bilinciyle hareket edelim.
Bazı görevlere seçtiğimiz arkadaşlar “ben Meclisi temsil ediyorum,
herkesten üstünüm tavrında” çıkarsa, İçtüzüğü, Anayasayı dikkate almadan
hareket ederse, Meclisi de, maalesef, böyle istiskallerle karşı karşıya
bırakabilirler. Bu yanlışlara düşmeyelim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Bu söylediğin, onunla alakalı değil.
BAŞKAN – Bu yanlışlara düşmeyelim. Bir araştırma komisyonu, elbette kimi
çağırırsa, nezaketen giderler, bilgi verirlerse verirler, vermezlerse,
araştırma komisyonlarının yetkileri İçtüzükte belirli değerli arkadaşlarım.
Bundan dolayı “Meclis küçük düşürülmüştür” gibi bir yanlışa da düşmeyelim. Hiç
kimsenin Meclisi küçük düşürmeye hakkı olamaz...
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen düşürüyorsun...
BAŞKAN – ...Hiç kimse bunu yapamaz. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Ne konuşacağımı ben bilirim.
BAŞKAN – Şimdi, bazı duyumlarla, iddialarla ilgili olarak, efendim, bu
iddialara ben inanmıyorum; ama, söylüyorum demek de -Meclis kürsüsünden- mümkün
değildir. Meclis kürsüsüne getirilecek iddialar milletvekili sorumluluğu
içerisinde, ciddî bir hazırlıkla getirilir. Eğer, siz, bu iddiaları kürsüye
taşıyacak ölçüde ciddî görüyorsanız, başvurulacak başka yollar vardır; mesela,
o iddialarla ilgili yargı kuruluşlarına bu meseleyi götürmek gibi. Çünkü, çok
önemli şeyleri söylüyorsunuz “sadece gazetelerde okuduk, buraya taşıyoruz”
denilemez değerli arkadaşlarım.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Senin olayı örtbas etmeye hakkın yok.
BAŞKAN – Örtbas etmiyoruz değerli arkadaşım.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Benim ne konuşacağımı sen takdir
edemezsin...
BAŞKAN – Burada, Meclis kürsüsünde bunun usulü yok. İhmali olan kamu
görevlileri varsa, Meclis soruşturması istersiniz, Meclis araştırması
istersiniz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Onu ben bilirim...
BAŞKAN – Benim söylediğim şudur: İçtüzük ve Anayasa çerçevesinde
çalışmazsak, söylediğimiz sözler, yaptığımız
çağrılar açıkta kalır ve sonra da, Meclis, âdeta, bu çağrıları yaptığı halde,
herhangi bir otorite kullanamamış duruma düşürülür. Bu duruma Meclisi
düşürmeyelim, her birimiz görevimizi Anayasa ve İçtüzük çerçevesinde yürütelim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bitti mi efendim konuşmanız?
BAŞKAN – Bitirdim efendim. Ben, sayın arkadaşımın konuşması üzerine,
Meclis Başkanı olarak bunları ifade etmek mecburiyetindeydim.
Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, İçtüzükte, sizin de ifade ettiğiniz gibi, birtakım çalışmaların
nasıl yapılacağının usulü bellidir. Bir kamu görevlisi, sıfatı her ne olursa
olsun, elbette soruşturmak için değil, bilgisine müracaat edilmek için
çağrılabilir, çağrılır. Çağırmakla kendisini görevli sayan komisyon üyeleri
böyle bir çağrıda bulunmuşsa... Gelir veyahut da gelmez ayrı bir şey; ama,
zatıâlinizin ondan sonra ifade ettiği ve sayın sözcüye bir nevî cevap arz etme
şeklindeki tutumunuz ise sizin göreviniz değil Sayın Başkanım. Bir
milletvekili, bu hür kürsüde, ilgili konuda kendi düşüncelerini ifade etme
hakkına sahiptir. Siz, sadece, şuna ikazda bulunabilirsiniz: Şayet konu dışına
çıkılmışsa, konuya davet edersiniz; onun dışında, konuşma bittikten sonra,
sözcü olarak, bunları cevaplamak gibi bir mecburiyetiniz yok Sayın Başkan.
Dolayısıyla, siz, burada, milletvekilinin konuşmak istediği konuyu getirmesi,
getirmemesi, bir çalışma yapıp, buraya takdim edip etmemesi konusunda da
talimat verecek değilsiniz.
Teşekkür ediyorum.
REFİK ARAS (İstanbul) – Talimat vermiyor, yol gösteriyor.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim...
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Ben, Sayın Kapusuz’u cevaplayayım, ondan sonra söz
vereceğim efendim.
Benim, burada yaptığım konuşma, uyarı; arkadaşımızın konuşmasının
mahiyetine müdahale anlamı taşımaz. Ben, genel olarak, milletvekili
arkadaşlarımızın, İçtüzük ve Anayasa çerçevesinde görevlerini yerine
getirmelerini hatırlattım; çünkü, Sayın Göktaş’ın getirdiği bu konu, kamuoyunda
da değişik zamanlarda tartışıldı ve âdeta, Mecliste bu duyarlılığı gösteren
milletvekilleri, Meclisin saygınlığına sahip çıkıyorlar, Meclis Başkanlığı,
Başkanlık Divanı ve bu Meclisin seçip,
güveniyle görev verdiği Hükümet, bu konularda duyarlılık göstermiyor
gibi yanlış bir izlenim doğuyor; bu izlenimi düzeltmek için söyledim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu, siyasî bir tenkittir Sayın Başkan, her
zaman yapılabilir.
BAŞKAN – Arkadaşlarımızın her zaman tenkit etme hakları vardır ve
iddialarının ağırlığına göre de kanunların gerektirdiği denetim yollarına
başvurma hakları da vardır; onun usulü çerçevesinde...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, onun mercii Hükümet, zatıâliniz
değil.
BAŞKAN – Tabiî... Onun usulü çerçevesinde her zaman başvurabilirler.
Ben, burada, müzakerelerin İçtüzüğe ve usule uygun yürümesine yardımcı olmaya
çalışıyorum.
Buyurun Sayın Güven.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, beyanlarınızdan anlayamadığım bir
konu var da; açıklığa kavuşturulması bakımından, müsaade ederseniz arz etmeye
çalışayım.
Gerçekten, sizin beyanlarınıza büyük ölçüde katılmaktayız; yani, gerek
İçtüzüğün 105 gerek Anayasanın 98 inci maddesine göre bir tespit olayıdır.
Ancak, görevliler hakkında bilgi almak mümkündür. Ancak, biraz evvelki
beyanınızda, kamu görevlileri için de soruşturma istedikleri hususunda bir
beyanınız geçti; bu, zannederim, Anayasanın 100 üncü maddesine göre; yani, bir
bakan veya başbakan için soruşturma söz konusu olacaktır; bir başka kamu
görevlisi için olmayacaktır.
Bir de şunu söylediniz: Yani soruşturma olursa sorgulama yapılabilir,
dediğinize göre; bunu, siz, bir adlî görev mi kabul ediyorsunuz, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu ışığı altında?
BAŞKAN – Sorgulama meselesini, bir adlî sorgulama mahiyetinde değil, şu
anlamda söylüyorum: Bu konunun, Meclis tarafından ağırlıklı olarak
soruşturulması isteniyorsa, ilgili bakan hakkında, gerekli yollara tevessül
edilir. Sayın bakan, kendi emri altındaki kamu görevlileriyle ilgili tedbirleri
almak mecburiyetindedir. Bakanı, o işe mecbur etmek için veya bakanın bir
ihmali varsa, onu müeyyidelendirmek için yapılacak usuller de Anayasamızda
belirtilmiştir. Ben de 100 üncü maddeyi kastettim; doğrudan doğruya kamu
görevlisinin şahsıyla ilgili değil; o, o bakanlık tarafından yapılacak iştir.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Yani, soruşturma olayının, Meclisin yaptığı denetim yollarının dışında,
ayrı bir olay olduğunu vurgulamak istiyorum.
BAŞKAN – Tabiatıyla efendim.
Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlamış
bulunuyoruz.
Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunacağım: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma süremiz de bugün için tamamlanmış bulunmaktadır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 15 Ocak 1998 Perşembe günü saat 12.00’de toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.07
V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ordu Milletvekili Mustafa Hasan
Öz’ün, Karadenizdeki terör olaylarına ve alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3949)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların İçişleri Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 4.12.1997
M.
Hasan Öz Ordu
1. Karadenizdeki terör olaylarında mevcut durum nedir?
2. Alınan tedbirler nelerdir?
3. Teröre karşı tedbir amacıyla ulaşım ve haberleşme
konusunda ne gibi iyileştirmeler yapılacak?
4. Güneydoğu’da iflas eden koruculuk sistemi bölgemizde
de ihdas edilecek mi?
5. Gönüllü kişilere silah dağıtıldı
mı, dağıtıldıysa hangi şartlarda, kimlere, ne kadar dağıtılmıştır?
6. “Hatay-Giresun terör ve uyuşturucu hattı” tezi doğru
mudur?
7. Terör haberleri belli çevrelerce kasıtlı olarak
abartılıyor mu?
8. Bölgemizde terörün varlığı ile petrol boru
hatlarının bir ilişkisi var mıdır?
9. Gelişen olaylar karşısında yetkilileri ve bölge
insanını bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz? Nasıl?
10. Bölge insanının moral ve psikolojisi konusunda
neler yapıldı ve yapılacak?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 14.1.1998 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01-016940
Konu : Yazılı
Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 11.12.1997 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/3949-9747/25127 sayılı yazısı.
Ordu Milletvekili M. Hasan Öz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
PKK terör örgütünün Karadeniz Bölgesinde başlattığı faaliyetlerin
arkasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz ile Kuzey Irak’ta aralıksız
olarak sürdürülen başarılı operasyonlar sırasında aldığı büyük darbelerin
yaralarını sarma, sesini iç ve dış kamuoyuna duyurarak kendi bünyesinde
psikolojik bir rahatlığa kavuşma düşünceleri yattığı değerlendirilmektedir.
Çeşitli tarihlerde yapılan terör değerlendirme toplantılarından sonra;
bölgeye yeteri kadar personel ve araç gereç takviyesi yapılmıştır.
Ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinin aksamaması, güvenliğin etkin bir
şekilde sağlanması ile mümkün olabileceğinden ulaştırma ve haberleşmeye ait tüm
bina, sistem ve tesislerinde;
– Özel güvenlik teşkilatı kurulmuş ve kurulma çalışmaları devam
etmektedir. Görevli güvenlik elemanlarının silah, mühimmat ve her türlü
ihtiyaçları karşılanmaktadır. En yakın mahallî kolluk kuvvetleri ile aralarında
alarm sistemi kurulmuştur.
– Kırsal santraller için bakım ve işletmede kolaylık sağlamak, anında
merkezden müdahale edebilmek amacıyla KAMBS’LER (Kırsal Alan Merkezi Bakım
Sistemi) geliştirilerek hizmete verilmeye başlanılmıştır.
– Analog ve sayısal linklerin bakımları yapılmış olup, kesinti süreleri
asgariye indirilmeye çalışılmaktadır. Mevcut havai hatların bakım faaliyetleri
devam etmektedir.
– Haberleşme yönünden bölgenin coğrafik yapısı dikkate alınarak gerekli
malzeme tahsisleri yapılmakta, ihtiyaç duyulduğunda diğer ünitelerden ekipler
takviye edilmektedir.
– Ana verici istasyonlarının kapsamında olduğu gibi izlenemeyen yerler
için küçük güçlü tv vericileri planlanmıştır. TRT’nin radyo ve televizyon
yayınları kaliteli olarak dinlenmekte ve izlenmektedir.
2. – Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün, Millî Tütün Komitesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın
yazılı cevabı (7/3971)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın ilgili Devlet bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim.
İsmail
Özgün Balıkesir
Soru 1. Bakanlık ve Kuruluşların katılımıyla oluşan
Millî Tütün Komitesi Genel Kurulu yasa gereği her yıl toplanması gerekirken 3
yıldır toplanamadığı Tütün Platformu Bildirisinde ifa edilmektedir.
Üç yıldır toplanamayan Millî Tütün Komitesini
toplayarak, ilgili bütün kuruluşların katılımıyla kamuoyunun önünde tartışmak
yalnız bir zümre için değil tütün üreticileri, türk tütüncülüğü ve ülke
ekonomisi için en doğru ve yararlı çözümlere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Soru 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine uyularak ve 12 nci Millî Tütün Komitesi adına alt komite
tarafından bu komiteyi oluşturan kuruluş temsilcilerinin ittifakıyla
hazırlanmış olan tasarı ve önerileri göz önünde bulundurmayı ve türk
tütüncülüğünün tamamını kapsayacak şekilde ele almayı düşünüyor musunuz?
T.C. Devlet
Bakanlığı 12.1.1998 Sayı
: B.02.0.018-04-01/1267
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 12.12.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3971-9826/025298 sayılı yazınız.
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, tarafımdan
cevaplandırılmasını istediği, ilgide kayıtlı yazılı soru önergesinin cevabı
ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Eyüp
Aşık Devlet
Bakanı
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün
7/3971-9826 No’lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Soru 1. Bakanlık ve Kuruluşların katılımıyla oluşan
Millî Tütün Komitesi Genel Kurulu yasa gereği her yıl toplanması gerekirken 3
yıldır toplanamadığı Tütün Platformu Bildirisinde ifa edilmektedir.
Üç yıldır toplanamayan Millî Tütün Komitesini
toplayarak, ilgili bütün kuruluşların katılımıyla kamuoyunun önünde tartışmak
yalnız bir zümre için değil Tütün Üreticileri, Türk Tütüncülüğü ve Ülke
Ekonomisi için en doğru ve yararlı çözümlere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Cevap 1. 1177 sayılı “Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu”
1969 yılında yürürlüğe girmiş olup, günümüz koşullarına ve değişen
gereksinmelere cevap verecek özelliğini kaybetmiştir. Bu sebeple, son olarak
22.12.1994 tarihinde toplanan Millî Tütün Komitesinin önerileri de dikkate
alınarak yeni bir tütün yasasının yürürlüğe konulması benimsenmiştir.
Geçen zaman zarfında yeni yasanın çıkmaması ve 1177
sayılı yasanın halen yürürlükte olması ve değişen şartların oluşmadığı
nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılması gerekli Millî Tütün Komitesi
toplantılarından beklenilen faydanın sağlanamayacağı anlaşıldığından bu
toplantılar yapılmamıştır.
Çıkarılacak yeni tütün yasası dahilinde Millî Tütün
Komitesi toplantıları muntazaman yapılacak ve alınacak kararlarında
tütüncülüğümüze faydalı olacağına inanıyoruz.
Soru 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine uyularak ve 12 nci Millî Tütün Komitesi adına alt komite
tarafından bu komiteyi oluşturan kuruluş temsilcilerinin ittifakıyla
hazırlanmış olan tasarı ve önerileri göz önünde bulundurmayı ve Türk
tütüncülüğünün tamamını kapsayacak şekilde ele almayı düşünüyor musunuz?
Cevap 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine ve 12 nci Millî Tütün Komitesi’nde oluşturan alt komite
temsilcilerince hazırlanan tasarı ve öneriler göz önünde tutularak, Türk
tütüncülüğünün tamamını kapsayacak şekilde yeni yasa çalışmaları başta olmak
üzere diğer konulardaki çalışmalarımız devam etmektedir. Arz ederim.
3. İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Türk Hava Kurumunun borçlarına ilişkin Maliye
Bakannından sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı
(7/3985)
10.12.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya
Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı İstanbul
1. Türk Hava Kurumu Tüzüğü’nün “Genel Yönetim Kurulunun
görevleri, yetki ve sorumluluğu” başlıklı 20 nci maddesinin (n) fıkrası:
“Bir yıl evvelki gelirin % 25’ini aşmamak şartı ile
gelecek yıllara geçici üstlenmelerde bulunur” şeklindedir.
Kurumun 1993-1995 dönemindeki üç yıllık toplam geliri
olan 860 milyar 340 milyon tutarındaki para kurumun ciddi bir borçlanmasına
elverişli olmamasına rağmen, yönetim 5 000 000 $ lık kredi alarak kurumu borç
ve kur riski altına sokmuş ve kurumun gayrimenkulleri üzerinde ipotek tesis
etmiştir.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
2. THK’nun 31.11.1995 tarihi itibarıyla, her biri “Kamu
Yararına Dernek Statüsü” ne sahip bulunan;
A. Kızılay’a 27
milyar TL.
B. Sosyal Hiz. Çocuk Esirgeme Kurumu’na 34 milyar
TL.
C. Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı’na 57
milyar TL.
D. Türk Diyanet Vakfı’na 12
milyar TL.
olmak üzere (1996 yılı kurban derisi payları hariç)
toplam en az 130 milyar TL kayıtlı borcu vardır. Ayrıca THK’nca toplanan kurban
derilerinden bu hayır kurumlarına (kurban derisi paylarından kaynaklanan) ait
alacaklar 1992 yılından bu yana zamanında ödenmemiş ve bu paralar THK’nun carî
giderlerinde kullanılmıştır.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
3. THK Kadıköy Şubesi 1995 ve müteakip yıllarda Ramazan
ayında toplanan fitre ve zekatları yönetmeliğe aykırı olarak bağış gelirleri
kalemine almış ve 3 üncü maddedeki paydaş kuruluşların yasal hakkını ihlal
ederek 2 Mayıs 1992 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 2860 Sayılı Yardım
Toplama Kanununun uygulanması hakkındaki yönetmeliğe aykırı davranmıştır.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 14.1.1998 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01.016941
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 19.12.1997 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/3985-9879/25411 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına
sunulan ve Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen Maliye Bakanlığınca da ilgisi nedeniyle tarafımdan
cevaplandırılması için Bakanlığıma gönderilen soru önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun uygulanmasına dair esas ve
usülleri içeren Yardım Toplama Kanunu’nun Uygulama Esasları Hakkında
Yönetmeliğin 14 üncü maddesine göre, THK Şube Başkanlarınca Kurban Bayramında
toplanan deri ve bağırsakların satışı sonucu elde edilen gelir toplamı,
toplanan deri ve bağırsakların cinsi, sayısı ve birim fiyatları da belirtilerek
en geç iki ay içerisinde faaliyet raporu ile genel başkanlığa bildirilir.
Yönetmeliğin 16 ncı maddesi gereği, kurban derisi ve bağırsak
toplanması, fitre ve zekat zarfı dağıtım ve toplanması faaliyetlerinde THK
Genel Başkanlığı ve şubelerce yapılabilecek yönetmelikte sayılan zorunlu
giderler % 10’u geçemez.
Aynı yönetmeliğin gelirlerin paylaşılmasına ait esasların düzenlendiği
18 inci maddesine göre de takvim yılı sonunda Genel Başkanlık muhasebe
kayıtları kapatılarak kesin hesabın çıkartılması, deri, bağırsak, fitre ve
zekat gelirlerinden 16 ncı maddede sayılan giderler düşüldükten sonra kalan
gelirlerin yönetmelikte belirtilen miktarlarda ilgili kurumlara verilmek üzere
kurul tarafından bu kuruluşların genel merkez hesaplarına intikal ettirilmesi
gerekmektedir.
Türk Hava Kurumu; 1996 dönemine ait paraların tamamının peyder pey
ödenmekte olduğu anlaşılmıştır.
Kurumun 1998 yılı içerisinde denetlenmesi için Dernekler Özel Denetleme
Grubuna gerekli talimatlar verilmiştir.
Kadıköy şubesinin 23.1.1995 tarihli talebi üzerine 8 Şubat-6 Mart 1995
tarihleri arasında, ilçe sınırları içerisinde fitre ve zekat toplanmasına
Kadıköy Kaymakamlığı’nın 24.1.1995 tarihli olur’u ile izin verilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Murat
Başesgioğlu İçişleri
Bakanı
4. – İzmir
Milletvekili Sabri Ergül’ün, ifadesi alınırken Özer Çiller’e ayrıcalık
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun
yazılı cevabı (7/3991)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı tarafından
yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.
Sabri
Ergül İzmir
1. Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran
Çiller’in hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan çeşitli
tarihlerdeki suç duyurularıyla ilgili olarak sanık sıfatıyla ifade vermesi için
çağrılmaları nedeniyle, Ankara Adliyesine, Ankara C. Savcılığına hep normal
mesai bitiminden sonra geliyor olmasının ve hazırlık tahkikatını yürüten C.
Savcılıklarında normal dışı olarak mesai bitiminden sonra ifade vermesinin
sebebi nedir? Bu sizce normal bir uygulama mıdır?
Sanık Özer Uçuran Çiller’in ayrıcalığı mı vardır?
İfadesini tahkikatı yürüten C. Savcısı değilde nöbetçi C. Savcısı mı
almaktadırki, Özer Uçuran Çiller Ankara Adliyesine mesai bitimi sonrası
gelmekte ve ifadesi mesai dışı alınmaktadır?
Tahkikatı yürüten C. Savcısı ve Ankara Adliyesi sanık
Özer Uçuran Çiller için özel mesai mi yapmaktadır? Bu nasıl mümkün olmaktadır?
2. Özer Uçuran Çiller’le ilgili olarak İzmir
Milletvekili Sabri Ergül ile Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın yaptığı suç
duyurusu ile ilgili hazırlık tahkikatında olduğu gibi, İçel Milletvekili Fikri
Sağlar’ın yaptığı son suç duyurusu için de sanık Özer Uçuran Çiller neden hep
mesai dışında ifade vermiştir?
Bu her iki suç duyurusu içinde Özer Uçuran Çiller
medyada görüntülü olarak yer aldığı üzere, Ankara Adliyesine mesai bitiminden
sonra nasıl gelebilmekte ve ifade verebilmektedir?
Bu özel, ayrıcalıklı mesai dışı işlemin nedeni ve
sorumluları kimlerdir?
T.C. Adalet
Bakanlığı 13.1.1998 Bakan
: 77
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı
ifadeli, 19.12.1997 tarihli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3991-9901/25445
sayılı yazınız.
İlgi yazı ekinde alınan, İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün 7/3991 Esas
No’lu yazılı soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu Adalet
Bakanı
Sayın Sabri Ergül İzmir
Milletvekili TBMM
Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen 7/3991 Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda
belirtilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 30.12.1997 gün ve
3/15928 sayılı yazısından,
Soru önergesinde adı geçen kişinin saat 17:00 de mesai
saati içerisinde ifadesinin alınmaya başlanıp 2 saat sürdüğü ve hakkında
20.10.1997 günlü iddianame ile resmî evrakta sahtecilik ve 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa muhalefet
suçlarından Ankara Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu Adalet
Bakanı
5. – Tokat
Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Süreyyabey Barajı Projesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı
cevabı (7/4022)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz
ederim.
Dr.
Ahmet Feyzi İnceöz Tokat
1. Tokat Süreyyabey Barajı kaç yılında faaliyete
geçecektir. Bu baraj için 1997’de ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
2. 1998 yılında ayrılan ödenek sadece 15 milyar lira
olup, bu ödenek miktarı sizce düşük değil midir? Bu konuda ek ödenek
imkânlarının teminince bakanlığınızca herhangi bir çalışması var mıdır?
T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 14.1.1998 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Sayı :
B.15.O.APK.0.23-300-66/00540
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 26.12.1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4022 sayılı yazınız.
Tokat Milletvekili Sayın Dr. Ahmet Feyzi İnceöz’ün
tarafıma tevcih ettiği 7/4022 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğü’nün
99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Tokat Milletvekili Sayın
Dr. Ahmet Feyzi İnceöz’ün
Yazılı Soru Önergesi
Cevabı (7/4022)
Sorular :
1. Tokat Süreyyabey Barajı kaç yılında faaliyete
geçecektir. Bu baraj için 1997’de ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
2. 1998 yılında ayrılan ödenek sadece 15 milyar lira
olup, bu ödenek miktarı sizce düşük değil midir? Bu konuda ek ödenek Bakanların
tamimine Bakanlığınızca herhangi bir çalışma var mıdır?
Cevaplar :
DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Amasya, Tokat,
Çorum ve Yozgat illeri sınırları dahilindeki Aşağı Çekerek Projesi ile projenin
depolama kaynağı olan Çekerek (Süreyyabey) Barajı’ndan Amasya İli’nde Geldingen
Ovasında 20 114 hektar, Tokat İli Maşat ve Reşadiye Ovalarında 9 005 hektar,
Zile Ovasında 6 332 hektar, Çorum İli Mamure Ovasında 5 080 hektar, Yozgat İli
Çekerek Ovasında 1 496 hektar, Merzifon Ovasında da 23 296 hektar olmak üzere
toplam 65 323 hektarlık alanın sulanması hedef alınmış olup, projenin I.
Merhalesini teşkil eden Çekerek (Süreyyabey) Barajı ile 18 400 hektarlık
Geldingen Ovası sulaması 1998 yılı yatırım programında yer almaktadır.
Sulama inşaatının 1 400 hektarlık kısmına, Geldingen
Ovası sulaması I. kısım inşaatı adı altında devam edilmektedir. İhalesi Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın iznine tabi olan Çekerek (Süreyyabey)
Barajı inşaatının da 1997 yılında ihale edilebilmesi hususunda Müsteşarlıkça
19.11.1997 tarihinde uygun görüş bildirilmiş olup, söz konusu barajın ihalesi 6
Ocak 1998 tarihinde yapılacaktır.
V. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Ordu Milletvekili Mustafa Hasan
Öz’ün, Karadenizdeki terör olaylarına ve alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3949)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların İçişleri Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 4.12.1997
M.
Hasan Öz Ordu
1. Karadenizdeki terör olaylarında mevcut durum nedir?
2. Alınan tedbirler nelerdir?
3. Teröre karşı tedbir amacıyla ulaşım ve haberleşme
konusunda ne gibi iyileştirmeler yapılacak?
4. Güneydoğu’da iflas eden koruculuk sistemi bölgemizde
de ihdas edilecek mi?
5. Gönüllü kişilere silah dağıtıldı mı, dağıtıldıysa
hangi şartlarda, kimlere, ne kadar dağıtılmıştır?
6. “Hatay-Giresun terör ve uyuşturucu hattı” tezi doğru
mudur?
7. Terör haberleri belli çevrelerce kasıtlı olarak
abartılıyor mu?
8. Bölgemizde terörün varlığı ile petrol boru
hatlarının bir ilişkisi var mıdır?
9. Gelişen olaylar karşısında yetkilileri ve bölge
insanını bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz? Nasıl?
10. Bölge insanının moral ve psikolojisi konusunda
neler yapıldı ve yapılacak?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 14.1.1998 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01-016940
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 11.12.1997 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/3949-9747/25127 sayılı yazısı.
Ordu Milletvekili M. Hasan Öz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve
tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı
aşağıya çıkarılmıştır.
PKK terör örgütünün Karadeniz Bölgesinde başlattığı faaliyetlerin
arkasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz ile Kuzey Irak’ta aralıksız
olarak sürdürülen başarılı operasyonlar sırasında aldığı büyük darbelerin
yaralarını sarma, sesini iç ve dış kamuoyuna duyurarak kendi bünyesinde
psikolojik bir rahatlığa kavuşma düşünceleri yattığı değerlendirilmektedir.
Çeşitli tarihlerde yapılan terör değerlendirme toplantılarından sonra;
bölgeye yeteri kadar personel ve araç gereç takviyesi yapılmıştır.
Ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinin aksamaması, güvenliğin etkin bir
şekilde sağlanması ile mümkün olabileceğinden ulaştırma ve haberleşmeye ait tüm
bina, sistem ve tesislerinde;
– Özel güvenlik teşkilatı kurulmuş ve kurulma çalışmaları devam
etmektedir. Görevli güvenlik elemanlarının silah, mühimmat ve her türlü
ihtiyaçları karşılanmaktadır. En yakın mahallî kolluk kuvvetleri ile aralarında
alarm sistemi kurulmuştur.
– Kırsal santraller için bakım ve işletmede kolaylık sağlamak, anında
merkezden müdahale edebilmek amacıyla KAMBS’LER (Kırsal Alan Merkezi Bakım
Sistemi) geliştirilerek hizmete verilmeye başlanılmıştır.
– Analog ve sayısal linklerin bakımları yapılmış olup, kesinti süreleri
asgariye indirilmeye çalışılmaktadır. Mevcut havai hatların bakım faaliyetleri
devam etmektedir.
– Haberleşme yönünden bölgenin coğrafik yapısı dikkate alınarak gerekli
malzeme tahsisleri yapılmakta, ihtiyaç duyulduğunda diğer ünitelerden ekipler
takviye edilmektedir.
– Ana verici istasyonlarının kapsamında olduğu gibi izlenemeyen yerler
için küçük güçlü tv vericileri planlanmıştır. TRT’nin radyo ve televizyon
yayınları kaliteli olarak dinlenmekte ve izlenmektedir.
2. – Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün, Millî Tütün Komitesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın
yazılı cevabı (7/3971)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın ilgili Devlet bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim.
İsmail
Özgün Balıkesir
Soru 1. Bakanlık ve Kuruluşların katılımıyla oluşan
Millî Tütün Komitesi Genel Kurulu yasa gereği her yıl toplanması gerekirken 3
yıldır toplanamadığı Tütün Platformu Bildirisinde ifa edilmektedir.
Üç yıldır toplanamayan Millî Tütün Komitesini
toplayarak, ilgili bütün kuruluşların katılımıyla kamuoyunun önünde tartışmak
yalnız bir zümre için değil tütün üreticileri, türk tütüncülüğü ve ülke
ekonomisi için en doğru ve yararlı çözümlere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Soru 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine uyularak ve 12 nci Millî Tütün Komitesi adına alt komite
tarafından bu komiteyi oluşturan kuruluş temsilcilerinin ittifakıyla
hazırlanmış olan tasarı ve önerileri göz önünde bulundurmayı ve türk
tütüncülüğünün tamamını kapsayacak şekilde ele almayı düşünüyor musunuz?
T.C. Devlet
Bakanlığı 12.1.1998 Sayı
: B.02.0.018-04-01/1267
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : 12.12.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3971-9826/025298 sayılı yazınız.
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, tarafımdan cevaplandırılmasını
istediği, ilgide kayıtlı yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Eyüp
Aşık Devlet
Bakanı
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün
7/3971-9826 No’lu
Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.
Soru 1. Bakanlık ve Kuruluşların katılımıyla oluşan
Millî Tütün Komitesi Genel Kurulu yasa gereği her yıl toplanması gerekirken 3
yıldır toplanamadığı Tütün Platformu Bildirisinde ifa edilmektedir.
Üç yıldır toplanamayan Millî Tütün Komitesini
toplayarak, ilgili bütün kuruluşların katılımıyla kamuoyunun önünde tartışmak
yalnız bir zümre için değil Tütün Üreticileri, Türk Tütüncülüğü ve Ülke
Ekonomisi için en doğru ve yararlı çözümlere ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Cevap 1. 1177 sayılı “Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu”
1969 yılında yürürlüğe girmiş olup, günümüz koşullarına ve değişen
gereksinmelere cevap verecek özelliğini kaybetmiştir. Bu sebeple, son olarak
22.12.1994 tarihinde toplanan Millî Tütün Komitesinin önerileri de dikkate
alınarak yeni bir tütün yasasının yürürlüğe konulması benimsenmiştir.
Geçen zaman zarfında yeni yasanın çıkmaması ve 1177
sayılı yasanın halen yürürlükte olması ve değişen şartların oluşmadığı
nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılması gerekli Millî Tütün Komitesi
toplantılarından beklenilen faydanın sağlanamayacağı anlaşıldığından bu
toplantılar yapılmamıştır.
Çıkarılacak yeni tütün yasası dahilinde Millî Tütün
Komitesi toplantıları muntazaman yapılacak ve alınacak kararlarında
tütüncülüğümüze faydalı olacağına inanıyoruz.
Soru 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine uyularak ve 12 nci Millî Tütün Komitesi adına alt komite
tarafından bu komiteyi oluşturan kuruluş temsilcilerinin ittifakıyla
hazırlanmış olan tasarı ve önerileri göz önünde bulundurmayı ve Türk tütüncülüğünün
tamamını kapsayacak şekilde ele almayı düşünüyor musunuz?
Cevap 2. Yedinci beş yıllık kalkınma planının
öngörülerine ve 12 nci Millî Tütün Komitesi’nde oluşturan alt komite
temsilcilerince hazırlanan tasarı ve öneriler göz önünde tutularak, Türk
tütüncülüğünün tamamını kapsayacak şekilde yeni yasa çalışmaları başta olmak
üzere diğer konulardaki çalışmalarımız devam etmektedir. Arz ederim.
3. İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Türk Hava Kurumunun borçlarına ilişkin Maliye
Bakannından sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı
(7/3985)
10.12.1997
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya
Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Bülent
Akarcalı İstanbul
1. Türk Hava Kurumu Tüzüğü’nün “Genel Yönetim Kurulunun
görevleri, yetki ve sorumluluğu” başlıklı 20 nci maddesinin (n) fıkrası:
“Bir yıl evvelki gelirin % 25’ini aşmamak şartı ile
gelecek yıllara geçici üstlenmelerde bulunur” şeklindedir.
Kurumun 1993-1995 dönemindeki üç yıllık toplam geliri
olan 860 milyar 340 milyon tutarındaki para kurumun ciddi bir borçlanmasına
elverişli olmamasına rağmen, yönetim 5 000 000 $ lık kredi alarak kurumu borç
ve kur riski altına sokmuş ve kurumun gayrimenkulleri üzerinde ipotek tesis
etmiştir.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
2. THK’nun 31.11.1995 tarihi itibarıyla, her biri “Kamu
Yararına Dernek Statüsü” ne sahip bulunan;
A. Kızılay’a 27
milyar TL.
B. Sosyal Hiz. Çocuk Esirgeme Kurumu’na 34 milyar
TL.
C. Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı’na 57
milyar TL.
D. Türk Diyanet Vakfı’na 12
milyar TL.
olmak üzere (1996 yılı kurban derisi payları hariç)
toplam en az 130 milyar TL kayıtlı borcu vardır. Ayrıca THK’nca toplanan kurban
derilerinden bu hayır kurumlarına (kurban derisi paylarından kaynaklanan) ait
alacaklar 1992 yılından bu yana zamanında ödenmemiş ve bu paralar THK’nun carî
giderlerinde kullanılmıştır.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
3. THK Kadıköy Şubesi 1995 ve müteakip yıllarda Ramazan
ayında toplanan fitre ve zekatları yönetmeliğe aykırı olarak bağış gelirleri
kalemine almış ve 3 üncü maddedeki paydaş kuruluşların yasal hakkını ihlal
ederek 2 Mayıs 1992 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 2860 Sayılı Yardım
Toplama Kanununun uygulanması hakkındaki yönetmeliğe aykırı davranmıştır.
Bakanlığınız bu durum hakkında ne gibi bir işlem
yapmayı ve tedbir almayı düşünmektedir?
T.C. İçişleri
Bakanlığı 14.1.1998 Emniyet
Genel Müdürlüğü Sayı
: B.05.1.EGM.0.12.01.01.016941
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 19.12.1997 gün ve
A.01.GNS.0.10.00.02-7/3985-9879/25411 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına
sunulan ve Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen Maliye Bakanlığınca da ilgisi nedeniyle tarafımdan
cevaplandırılması için Bakanlığıma gönderilen soru önergesinin cevabı aşağıya
çıkarılmıştır.
2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun uygulanmasına dair esas ve
usülleri içeren Yardım Toplama Kanunu’nun Uygulama Esasları Hakkında
Yönetmeliğin 14 üncü maddesine göre, THK Şube Başkanlarınca Kurban Bayramında
toplanan deri ve bağırsakların satışı sonucu elde edilen gelir toplamı,
toplanan deri ve bağırsakların cinsi, sayısı ve birim fiyatları da belirtilerek
en geç iki ay içerisinde faaliyet raporu ile genel başkanlığa bildirilir.
Yönetmeliğin 16 ncı maddesi gereği, kurban derisi ve bağırsak
toplanması, fitre ve zekat zarfı dağıtım ve toplanması faaliyetlerinde THK
Genel Başkanlığı ve şubelerce yapılabilecek yönetmelikte sayılan zorunlu
giderler % 10’u geçemez.
Aynı yönetmeliğin gelirlerin paylaşılmasına ait esasların düzenlendiği
18 inci maddesine göre de takvim yılı sonunda Genel Başkanlık muhasebe
kayıtları kapatılarak kesin hesabın çıkartılması, deri, bağırsak, fitre ve
zekat gelirlerinden 16 ncı maddede sayılan giderler düşüldükten sonra kalan
gelirlerin yönetmelikte belirtilen miktarlarda ilgili kurumlara verilmek üzere
kurul tarafından bu kuruluşların genel merkez hesaplarına intikal ettirilmesi
gerekmektedir.
Türk Hava Kurumu; 1996 dönemine ait paraların tamamının peyder pey ödenmekte
olduğu anlaşılmıştır.
Kurumun 1998 yılı içerisinde denetlenmesi için Dernekler Özel Denetleme
Grubuna gerekli talimatlar verilmiştir.
Kadıköy şubesinin 23.1.1995 tarihli talebi üzerine 8 Şubat-6 Mart 1995
tarihleri arasında, ilçe sınırları içerisinde fitre ve zekat toplanmasına
Kadıköy Kaymakamlığı’nın 24.1.1995 tarihli olur’u ile izin verilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Murat
Başesgioğlu İçişleri
Bakanı
4. – İzmir
Milletvekili Sabri Ergül’ün, ifadesi alınırken Özer Çiller’e ayrıcalık yapıldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı
cevabı (7/3991)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı tarafından
yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.
Sabri
Ergül İzmir
1. Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran
Çiller’in hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan çeşitli
tarihlerdeki suç duyurularıyla ilgili olarak sanık sıfatıyla ifade vermesi için
çağrılmaları nedeniyle, Ankara Adliyesine, Ankara C. Savcılığına hep normal
mesai bitiminden sonra geliyor olmasının ve hazırlık tahkikatını yürüten C.
Savcılıklarında normal dışı olarak mesai bitiminden sonra ifade vermesinin
sebebi nedir? Bu sizce normal bir uygulama mıdır?
Sanık Özer Uçuran Çiller’in ayrıcalığı mı vardır?
İfadesini tahkikatı yürüten C. Savcısı değilde nöbetçi C. Savcısı mı
almaktadırki, Özer Uçuran Çiller Ankara Adliyesine mesai bitimi sonrası
gelmekte ve ifadesi mesai dışı alınmaktadır?
Tahkikatı yürüten C. Savcısı ve Ankara Adliyesi sanık
Özer Uçuran Çiller için özel mesai mi yapmaktadır? Bu nasıl mümkün olmaktadır?
2. Özer Uçuran Çiller’le ilgili olarak İzmir
Milletvekili Sabri Ergül ile Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın yaptığı suç
duyurusu ile ilgili hazırlık tahkikatında olduğu gibi, İçel Milletvekili Fikri
Sağlar’ın yaptığı son suç duyurusu için de sanık Özer Uçuran Çiller neden hep
mesai dışında ifade vermiştir?
Bu her iki suç duyurusu içinde Özer Uçuran Çiller
medyada görüntülü olarak yer aldığı üzere, Ankara Adliyesine mesai bitiminden
sonra nasıl gelebilmekte ve ifade verebilmektedir?
Bu özel, ayrıcalıklı mesai dışı işlemin nedeni ve
sorumluları kimlerdir?
T.C. Adalet
Bakanlığı 13.1.1998 Bakan
: 77
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı
ifadeli, 19.12.1997 tarihli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3991-9901/25445
sayılı yazınız.
İlgi yazı ekinde alınan, İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün 7/3991 Esas
No’lu yazılı soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu Adalet
Bakanı
Sayın Sabri Ergül İzmir
Milletvekili TBMM
Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen 7/3991 Esas No’lu soru önergesinin cevabı aşağıda
belirtilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 30.12.1997 gün ve
3/15928 sayılı yazısından,
Soru önergesinde adı geçen kişinin saat 17:00 de mesai
saati içerisinde ifadesinin alınmaya başlanıp 2 saat sürdüğü ve hakkında
20.10.1997 günlü iddianame ile resmî evrakta sahtecilik ve 3628 sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa muhalefet
suçlarından Ankara Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Oltan Sungurlu Adalet
Bakanı
5. – Tokat
Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Süreyyabey Barajı Projesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı
cevabı (7/4022)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz
ederim.
Dr.
Ahmet Feyzi İnceöz Tokat
1. Tokat Süreyyabey Barajı kaç yılında faaliyete
geçecektir. Bu baraj için 1997’de ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
2. 1998 yılında ayrılan ödenek sadece 15 milyar lira
olup, bu ödenek miktarı sizce düşük değil midir? Bu konuda ek ödenek
imkânlarının teminince bakanlığınızca herhangi bir çalışması var mıdır?
T.C. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 14.1.1998 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Sayı : B.15.O.APK.0.23-300-66/00540
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 26.12.1997 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4022 sayılı yazınız.
Tokat Milletvekili Sayın Dr. Ahmet Feyzi İnceöz’ün
tarafıma tevcih ettiği 7/4022 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğü’nün
99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Tokat Milletvekili Sayın
Dr. Ahmet Feyzi İnceöz’ün
Yazılı Soru Önergesi
Cevabı (7/4022)
Sorular :
1. Tokat Süreyyabey Barajı kaç yılında faaliyete
geçecektir. Bu baraj için 1997’de ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?
2. 1998 yılında ayrılan ödenek sadece 15 milyar lira
olup, bu ödenek miktarı sizce düşük değil midir? Bu konuda ek ödenek Bakanların
tamimine Bakanlığınızca herhangi bir çalışma var mıdır?
Cevaplar :
DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Amasya, Tokat,
Çorum ve Yozgat illeri sınırları dahilindeki Aşağı Çekerek Projesi ile projenin
depolama kaynağı olan Çekerek (Süreyyabey) Barajı’ndan Amasya İli’nde Geldingen
Ovasında 20 114 hektar, Tokat İli Maşat ve Reşadiye Ovalarında 9 005 hektar,
Zile Ovasında 6 332 hektar, Çorum İli Mamure Ovasında 5 080 hektar, Yozgat İli
Çekerek Ovasında 1 496 hektar, Merzifon Ovasında da 23 296 hektar olmak üzere
toplam 65 323 hektarlık alanın sulanması hedef alınmış olup, projenin I.
Merhalesini teşkil eden Çekerek (Süreyyabey) Barajı ile 18 400 hektarlık
Geldingen Ovası sulaması 1998 yılı yatırım programında yer almaktadır.
Sulama inşaatının 1 400 hektarlık kısmına, Geldingen
Ovası sulaması I. kısım inşaatı adı altında devam edilmektedir. İhalesi Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nın iznine tabi olan Çekerek (Süreyyabey)
Barajı inşaatının da 1997 yılında ihale edilebilmesi hususunda Müsteşarlıkça
19.11.1997 tarihinde uygun görüş bildirilmiş olup, söz konusu barajın ihalesi 6
Ocak 1998 tarihin de yapılacaktır.
BİRLEŞİM 42’NİN SONU