DÖNEM : 20 CİLT :
41 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
36 ncı Birleşim
24 . 12 .
1997 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hakkı Atun ve beraberindeki bir
parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1236)
2. – Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in (6/710) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/287)
3. – Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in (6/712) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/288)
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. – 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu
Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar
Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633, 3/1046; 1/634, 3/1047) (S.
Sayıları : 390, 391, 401, 402)
A)
MALİYE BAKANLIĞI
1. – Maliye Bakanlığı 1998 Malî Yılı Bütçesi
2. – Maliye Bakanlığı 1996 Malî Yılı Kesinhesabı
B)
GELİR BÜTÇESİ
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı : 391)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047) (S. Sayısı : 402)
V. – ÖNERİLER
A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – Kuzeyden Keşif Harekâtına dair Başbakanlık tezkeresi ile Avrupa
Birliği dışpolitika konusundaki genel görüşme (8/15) ve Radyo Televizyon Üst
Kuruluna üye seçiminin gündemdeki yerleri, görüşme günleri ve konuşma süreleri
ile TBMM’nin 27.12.1997 Cumartesi gününden itibaren çalışmalarına 10 gün ara
vermesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Konya Milletvekili Remzi Çetin
ile Samsun Milletvekili Musa Uzankaya’nın, partisine sataşmaları nedeniyle
konuşması
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Türkbank’a ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/3901)
2. – Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın’ın, Türkiye Taşkömürü
Kurumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur
Ersümer’in yazılı cevabı (7/3920)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu 10.00’da açılarak üç oturum yaptı.
Birinci ve İkinci Oturum
Parlamentolararası Birlikte ve,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı Parlamenter Asamblesinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere,
siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine ilişkin
Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in (6/734, 6/737) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri
verildiği bildirildi.
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları
ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının (1/669; 1/670; 1/633, 3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları
: 390, 391, 401, 402) görüşmelerine devam edilerek;
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı,
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,
1998 Malî Yılı Bütçeleri ile 1996 Malî Yılı Kesinhesapları kabul edildi.
Millî Savunma Bakanlığı,
Çevre Bakanlığı
1998 Malî Yılı Bütçeleri ile 1996 Malî Yılı Kesinhesapları bir süre
görüşüldü.
Uluç Gürkan
Başkanvekili
Mehmet Korkmaz Mustafa Baş
Kütahya İstanbul
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Üçüncü Oturum
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları
ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap
Kanunu Tasarılarının (1/669; 1/670; 1/633, 3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayısı :
390, 391, 401, 402) görüşmelerine devam edilerek;
Millî Savunma Bakanlığı,
Çevre Bakanlığı,
1998 Malî Yılı Bütçeleri ile 1996 Malî Yılı Kesinhesapları kabul edildi.
Programda yer alan bütçe ve kesinhesapları görüşmek ve
1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının oylanmamış maddelerini oylamak için, 24 Aralık 1997 Çarşamba günü
saat 10.00’da toplanmak üzere, birleşime 20.18’de son verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Levent Mıstıkoğlu Zeki Ergezen
Hatay Bitlis
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No. : 57
II. – GELEN
KAĞITLAR
24 . 12 .
1997 ÇARŞAMBA
Teklif
1. – Antalya Milletvekili Ahmet Denizolgun ve 31
Arkadaşının; Alanya ve Çevresinde Sel Felaketinde Zarar Gören Çiftçilerin ve
Vergi Mükelleflerinin T.C. Ziraat Bankasına, T.C. Halk Bankasına ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Olan Faiz Borçlarının Silinmesi, Vergi Mükelleflerinden 1 yıl
Süre İle Vergi Alınmaması, Sigorta Pirimlerinin 1 Yıl Ertelenmesine İlişkin
Kanun Teklifi (2/1013) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.12.1997)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati
: 10.00
24 Aralık
1997 Çarşamba
BAŞKAN –
Başkanvekili Yasin Hatiboğlu
KÂTİP ÜYELER
: Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş), Ünal Yaşar (Gaziantep)
BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını
Cenabı Allah’tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı
Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1998 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki
görüşmelere bugün de devam edeceğiz; ancak, görüşmelere başlamadan önce,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır, muhterem heyetin bilgisine arz
edeceğim.
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı
Hakkı Atun ve beraberindeki bir parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1236)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
TBMM Başkanlık Divanının 16.12.1997 tarih ve 59 sayılı
Kararı ile, KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın Hakkı Atun ve beraberindeki
Parlamento Heyetinin 7-10 Ocak 1998 tarihleri arasında ülkemizi ziyareti
kararlaştırılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur.
Hikmet
Çetin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
2. – Yozgat Milletvekili Abdullah
Örnek’in (6/710) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/287)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 119 uncu sırasındaki
(6/710) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı olarak cevap aldığımdan, sözlü
soru önergemin gündemden çıkarılmasını arz ederim.
Abdullah
Örnek
Yozgat
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
3. – Yozgat
Milletvekili Abdullah Örnek’in (6/712) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/288)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 21 inci sırasında yer
alan (6/712) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı olarak cevap aldığım
için, sözlü soru önergemin gündemden çıkarılmasını arz ederim.
Abdullah
Örnek
Yozgat
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, görev bölümünü yapamamış olan
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyelerinin, 25 Aralık 1997 Perşembe günü
saat 14.00’te kendi salonunda toplanarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca ilan tahtasına
asılmıştır.
IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. – 1998 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670;
1/633, 3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları : 390, 391, 401, 402) (Devam) (1)
A)
MALİYE BAKANLIĞI
1. – Maliye Bakanlığı 1998 Malî Yılı
Bütçesi
2. – Maliye Bakanlığı 1996 Malî Yılı
Kesinhesabı
B)
GELİR BÜTÇESİ
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402)
(1) 390, 391,
401, 402 S. Sayılı Basmayazılar 16.12.1997 tarihli 28 inci Birleşim Tutanağına
eklidir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, program
uyarınca, ondördüncü tur görüşmelere başlıyoruz.
Sayın Komisyon?.. Hazır.
Sayın Hükümet?.. Hazır.
Ondördüncü turda, Maliye Bakanlığı bütçesiyle, gelir
bütçesi yer almaktadır.
Gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. – Genel Bütçenin
gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği
üzere (10 760 000 000 000 000) lira olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grupları ve şahısları
adına söz alan arkadaşlarımın isimlerini sırasıyla okuyorum: Grupları adına;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hacaloğlu, Doğru Yol Partisi Grubu
adına Sayın Attila, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Mutman ve Sayın
Köse, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Sayın Üçpınarlar, Anavatan Partisi
Grubu adına Sayın Saracoğlu, Sayın Pakdemirli, Refah Partisi Grubu adına Sayın
Özgün, Sayın Benli, Sayın Aydın. Şahısları adına; lehinde olmak üzere Malatya
Milletvekili Sayın Akdoğan, aleyhinde olmak üzere Tokat Milletvekili Sayın
Sobacı.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüsü Sayın
Hacaloğlu'nu davet ediyorum.
Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 30 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelirler bütçesinin
görüşülmesi sürecinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugüne değin, birçok platformda sık sık değindik,
sıkıntıları dile getirdik; ancak, tüm bütçeler içinde en önemlisi olan Maliye
Bakanlığı bütçesi görüşülürken, Türkiye'nin içinde bulunduğu tabloyu tekrar
gözler önüne sermek ve oradan saptamalar yaparak, bütçeye dönmek istiyorum.
Bilindiği gibi, yıllardır, ülkemizde, üretimi, emeği,
teknolojik yapılanmayı ve reel sektörleri dışlayan, örgütsüz, kuralsız ve
tekelci vahşi kapitalizmi piyasa modeli olarak benimseyen, sıcakpara ve
kayıtdışı ekonomiye endeksli, çarpık iktisat politikaları uygulanmaktadır;
onyedi yıldır, bu, böyle devam etmektedir. Onyedi yıldır, ülkemizde sosyal
devlet ilkelerinin çökertilmesi, âdeta, hedef haline gelmiştir. Bu süreçte,
eşitsizlikler yaygınlaştırılmakta, sosyal adalet doğal olarak çiğnenmektedir.
Bu politikalarla, Türkiye, rantiye kesiminin, emeksiz para kazananların, sıcak
ve karapara odaklarının, âdeta, ayrıcalıklı bir ülkesi haline dönüşmüştür. Bu
çarpık politikaların bedelini, küçük üreticiler, emekçiler ve emekliler
ödemektedir. Rant zenginlerinin sayısı ve serveti hızla artarken, emekleriyle
geçimlerini sağlamakta olan milyonlarca yurttaşımız, yoksulluk ve açlık
sınırında yaşam ve onur kavgası vermekteler. Onyedi yıldır izlenmekte olan
neoliberal rant ekonomisi altında, Türkiye, yıllarını kaybetmiştir.
Uygulamadaki çarpık iktisat politikaları sonucu, istikrarsızlık, eşitsizlik,
işsizlik ve verimsizlik, ülke ekonomisinin kalıcı temel sorunlarına dönüşmüştür.
Peki, buraya nasıl geldik? Buraya, onyedi yıldır
ekonomiyi yöneten, yönlendiren sağ partilerin yanlış ve yanlı politikalarıyla
geldik. 12 Eylül anlayışının, insan hakları ihlallerine, örgütsüzlüğe ve emek
sömürüsüne kanat geren hukuku, kurumları ve iradesiyle geldik.
Onyedi yıldır, liberalleşme adına, ekonomi rantçılara,
devletin hassas bazı birimleri ise radikal siyasete ve ne yazık ki çetelere
ortak edildi. Bir yandan, ücretlerine zam isteyen, doğal demokratik haklarını
kullanmak isteyen işçi ve memurlara meydan dayağı çekildi, diğer yandan, devlet
idaresinin, ırkçılar, rantçılar ve tarikatçılar tarafından yer yer
kuşatılmasına geçit verildi. Bununla yetinilmedi, ekonomiyi globalleştiriyoruz
diyerek, banker ve hayalî ihracat vurgunları özendirildi. Siyasî nüfuzlarıyla
devlet bankası kredilerini tokatlayanlara, Emlak Bankası vurgunlarına göz
yumuldu. Yönetimlerindeki bankaları batıranlar, bu yolla halkın parasını
çarpanlar baştacı edildi. "Benim memurum işini bilir" anlayışı
getirilerek, yolsuzlukların ve rüşvetin, âdeta, meşrulaştırılmasına neden
olundu, kapı açıldı.
Kısaca, sayın milletvekilleri, son onyedi yıldır,
serbest piyasa düzeni denildi, ancak, güçsüzleri ezen tekelci piyasa düzeni
kuruldu; ihracat ekonomisi denildi, tefeci, rantçı, vurguncu, sömürü düzeni
kuruldu; keyfîlik ve kuralsızlık, âdeta, kurala, hukuksuzluk ise, âdeta, genel
uygulamaya dönüştü.
AHMET UYANIK (Çankırı) – Sizin desteklediğiniz gibi...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Biraz sonra geleceğim oraya
da; onların yanıtını vereceğiz biraz sonra, göreceksiniz.
AHMET UYANIK (Çankırı) – Desteklediğiniz gibi...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Biz, demokrasiyi
destekledik, biz çarpanları, bankaları kendileri için soyanları desteklemedik.
AHMET UYANIK (Çankırı) – Hayır, hırsızlar ile
uğursuzluğu destekliyorsunuz.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Devlet kasasını soyanlar
ellerini kollarını sallayarak yurtdışına çıkarken, Bağ-Kur'a üç paralık sigorta
borcunu ödeyemeyen esnaf cezaevine tıkıldı. Mecliste pankart açan çocuklar on
onbeş yıla mahkûm edilirken, Manisa'da gençlere işkence eden, Metin Göktepe'yi
dayakla öldüren, Gazi Mahallesinde yurttaşları katleden polisler yargıdan
kaçırıldı.
AHMET UYANIK (Çankara) – Meclisteki gençler için
İçişleri Bakanı açıklama yaptı "öyle değil" diye, milleti
yanıltmayın; "hiçbirisi değil" diye açıklama yaptı.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Onyedi yıldır...
Efendim...
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica edeyim. Bir dakika Sayın
Hacaloğlu, ben, sürenizi durduruyorum efendim.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, böyle bir müzakere
yöntemi var mı?
BAŞKAN – Sayın Uyanık, böyle bir yöntem var mı
efendim?.. Şimdi, Grubunuzun sözcüsü çıkacak, diğer gruplar mukabele edecekler
ve bu defa rahatsız olacaksınız. Rica ediyorum... Ne olursunuz...
HAYDAR OYMAK (Amasya) – Sokağı buraya mı taşımak
istiyor beyefendi...
BAŞKAN – Grubunuz çıkar, nasıl istiyorsa, o, cevabı
verir. Ben rica ediyorum.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Son onyedi yılın ekonomik
çöküntüsünün ardında sağın neoliberal politikaları vardır; Özal'la başlayıp,
Çiller ve Erbakan tarafından sürdürülen bu politikalar vardır.
Emeğin hakkı verilmeden, üretim ve teknolojik yapılanma
önplana çıkarılmadan, enflasyon tek haneli rakamlara indirilmeden; yani, onyedi
yılın iktisat politikaları değiştirilmeden, ne işsizlik, ne eşitsizlik
sorunları aşılabilir ne ekonomik istikrar sağlanabilir ne de toplumumuz huzura
ve içbarışa taşınabilir. Ancak, ne yazık ki, ülkeyi bir rejim bunalımından
korumak için, kuruluşuna destek verdiğimiz bugünkü Koalisyon Hükümeti, ne
bugüne değin uygulamaları ile ne de 1998 bütçesiyle bu konularda umut verici
bir görüntü içinde değildir.
Aynen, biraz evvel değerli milletvekili arkadaşımın
sorduğu gibi, bize bazen soruyorlar "bu kara tabloda sosyal demokratların,
sağ ile koalisyona ortak olarak hiç mi payı yok" diye; evet, payımız
vardır; ama, payımız, doğrudan sorumluluğu paylaşmaktan ziyade, sosyal demokrat
ve demokratik sol partiler olarak, sağ ile koalisyon yaptığımız dönemlerde
ekonomiden ve iç güvenlikten sorumlu bakanlıkları alma becerisi gösterememizden
kaynaklanmaktadır.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Bizi niye
gösteriyorsun; kendine bak kendine.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Tabiî, ben, burada, Sayın
Maliye Bakanımı ayrı tutuyorum bu değerlendirmede. (DSP sıralarından alkışlar)
Onyedi yıldır ekonomi ve içgüvenliğin yönetimi sağ
siyasetin kontrolünde ve son onyedi yıldır, Türkiye, ekonomide ve içgüvenlikte
yakın tarihinin en karanlık ve en sorunlu dönemini yaşamakta. Bu dönemde, her
iki alanda da derin tahribat oldu. Ekonomimizin ve demokrasimizin çıtası,
yurttaşlarımızın ve ülkemizin hak etmediği ölçüde irtifa kaybetti. Ekonomi, iç
barış ve toplumsal barıştaki kanama, giderek, Avrupa Birliği kapısını
aralayabilmemizin de temel engelini oluşturdu.
Bugün, Maliye Bakanlığı ve gelirler bütçesini
görüşmekteyiz; ancak, 17 yıldır, malî politikalar, gelir politikaları, ekonomi
yönetiminde, ikinci plana itildi. Ekonomi yönetiminde, kaptan köşkünde oturması
gereken Maliye Bakanlğına rutin görevler biçildi. Burada, eski Maliye
Bakanlarım da var; onlar için de aynı çerçeve geçerliydi. Yıllardır, ülkemizde,
ortalama yüzde 70 düzeyinde esen enflasyon kasırgası vardı; ancak, enflasyonun
ilacı olan maliye politikaları, ortada, ne yazık ki, etkin olarak yoktu.
İSMET ATTİLA (Afyon) – Siz de ortaktınız o zaman.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ben, sizi takdir etmek için
söyledim bunu; yani, onyedi yıldır, bir vergi reformu yapılamadı. Maliye
politikaları, etkin olarak uygulamaya konulamadı.
İSMET ATTİLA (Afyon) – Beraber yaptık.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Yüksek enflasyon altında,
işçi, memur, emekli ve küçük üreticilerin ücret ve gelirleri eridi, geriledi.
Ülkede, yoksullaşma ve eşitsizlikler yaygınlaştı; ancak, bu dönemde,
vergilendirme, kamu gelirlerini artırmak için değil, eşitsizlikleri ve gelir
dağılımındaki çarpıklıkları daha da artırıcı yönde kullanıldı.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe ve program,
bilindiği gibi, 1998 yılında enflasyonun ortalama yüzde 64 olmasını, yıl
sonunda ise yüzde 50'ye indirilmesini öngörmektedir. Oysa, bu hedefler,
şimdiden delinmiştir. 1997 yılında, yüzde 98'e, yüzde 100'e tırmanmakta olan
tüketici fiyatları endeksi dikkate alındığında ve diğer parametreler
değerlendirildiğinde, 1998 yılı yıl sonu enflasyonunun, öngörülen yüzde 50'nin
oldukça üstünde, yüzde 65'lerde, toptan eşya endeksine göre ortalama
enflasyonun ise yüzde 75'ler düzeyinde olacağı açıkca görülmektedir. Yani,
Hükümet, bir taraftan 1998 yılı ortalama enflasyonunu yüzde 64 olarak
öngörürken; oysa, gerçekte, bu, asgarî yüzde 75'e tırmanacakken, diğer taraftan
yüzde 120'yi aşkın faiz oranlarıyla bir yıllık iç borçlanmaya giderek,
emekçilerden, memurlardan çok gördüğü kaynakları, bir yıllık vadeyle, çok
yüksek rantla, rantiye kesimine aktarma sürecini devam ettirmektedir. Bu kıskaç
kırılmalıdır. Türkiye, içborç batağından çıkmadıkça, rantiye kesimine tutsak
olmaktan kurtulmadıkça, ekonomi, sıcak ve karaparanın etkinlik alanı olmaktan
kurtarılmadığı sürece, sorunların aşılabilmesi, ekonominin düzlüğe çıkması söz
konusu değildir.
Vergi yerine borçlanma tercihine dayalı politikalar
sonucu, bütçeler, esnekliklerini ve birer ekonomi yönetim aracı olma
niteliklerini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Bu nedenlerle de, 1998 yılı
bütçesinin, ne yatırım ne de kamusal ve sosyal hizmet alanlarında iddiası veya
herhangi bir önceliği vardır. Yine bu nedenle, 1998 yılı bütçe hedeflerinin
tutması, gerçekleşmesi de söz konusu değildir.
Hükümet, 1998 yılı bütçesini istikrar bütçesi, geleceği
kurtarma bütçesi, antienflasyonist bütçe olarak takdim etmiştir; ama, ne yazık
ki, bakıyoruz, inceliyoruz; bütçenin bu özellikleri taşımadığını görüyoruz.
Bütçenin temel hedefleri şimdiden sapmıştır veya
sapacağı çok açık şekilde ortaya çıkmıştır. Bütçenin ve programın temel
varsayımlarından biri, 1998 yılında, ekonominin hararetinin, büyümenin
geriletilmesiyle azaltılacağı varsayımıdır. 1998 yılında, ekonominin yüzde 3
büyümesi öngörülmektedir; ancak, Hükümet, yönetimde ciddî beceriksizlik ortaya
koymadığı veya tarım kesiminde öngörülmeyen bir kuraklık yaşanmadığı sürece,
1998 yılında büyüme, yüzde 4,5 - yüzde 5 düzeyinde olacaktır.
Keza, borç stokuna ilişkin hedef 5,9 katrilyon lira
olarak öngörülmüştü; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Güneş Taner, 6
katrilyon 250 trilyon lira olarak revize etti. Bu hedef şimdiden delinmiştir;
yıl sonunda, içborç stokunun, 11 katrilyon lira sınırını zorlayacağı çok açık
görülmektedir.
Keza, kurlar; dolar kurunun, ortalama 240 bin TL
olacağı söyleniyor. Buradan iddia ediyorum, 1998 yılı ortalama dolar kuru
değeri 265 bin Türk Lirasının altına inmeyecektir. Bu, şu demektir değerli
arkadaşlarım: Kurların yüzde 5 düzeyinde bastırılması devam edecek ve yıl
sonunda göreceğiz ki, kurlardaki ortalama artış asgari yüzde 71 ve ortalama
toptan eşya fiyatları endeksindeki artış da asgari yüzde 76 düzeyinde
olacaktır. Herkes hesabını buna göre yapsın; memurlarımız da, taleplerini buna
göre değerlendirsin, eğer, yüksek enflasyon altında ezilmek ve gelir kaybına
uğramak istemiyorlarsa.
Tabiî, 1998 yılının ilk altı ayında KİT ürünlerinin
fiyatlarının dondurulacağına ilişkin alınmış olan kararın, bugüne değin
uygulanmayan kararın "bundan sonraki altı ayda, KİT zamlarına devam
etmeyeceğiz" anlayışının, her gün, yeni zamlarla, bir zam stokunun, bir
enflasyon stokunun oluşturulduğu şu noktada, bütçe açığına getireceği
olumsuzluk ve ilave katkıyla da, bütçe açığının öngörülenden daha fazla artması
ve kamu kesimi borçlanma gereğinin, gayri safî millî hâsılaya oranının yüzde
8,6'dan asgari yüzde 9'a, yüzde 9,5'e çıkması kaçınılmaz görünmektedir.
1997 yılı ekbütçe görüşmelerinde, şu program meselesine
uzun uzun değindim, burada üstünde durmayacağım; ama, merak ediyorum, çok
Saygıdeğer Bakan; şu üç yıllık istikrar programı nerededir; bunun enflasyon
hedefi ve büyüme hedefi dışındaki diğer makro büyüklükleri nedir? IMF'nin
ortada bir programı vardır, bütün ayrıntılarıyla takdim edilmiştir; Haziran
1997'de takdim edilmiştir; sizin programınızın temel verileri nedir?
Türkiye'nin, ciddî bir üç yıllık istikrar programının
çatısını belirlemeden enflasyonu kontrol altına alması söz konusu değildir. Ya
karar verin, ciddî bir antienflasyonist program yapın, Türkiye demokrasisinin
sorunlarına sahip çıkın ya da açık konuşun, halka, gerçek niyetinizi söyleyin;
piyasalarda istikrarsızlık kaynağı olmaya son verin. Refah Partisinin kapatılıp
kapatılmamasına bağlı kalmadan sandığa gidelim; Türkiye'yi istikrara,
demokrasiye ve barışa taşıyacak sosyal demokrat kadroların önünü açalım. Bir
tercih budur; diğer tercih, başta verdiğimiz desteğin sürdürülmesidir. Biz buna
kararlıyız; ama, önce, siz kararlı olun. Siz, ekonomi ve demokrasiyi düzlüğe
çıkarma, taşıma konusunda kararlı olun, biz de desteğimizi devam ettirelim.
Son yıllarda, Türkiye ekonomisinde gerçekleşen
büyümede, talep yönünden, iç talepteki gelişme itici bir güç oluşturmuştur. Bu
bir gerçek iken, 1998 yılında büyümeyi aşağıya çekmenin ardında temel
motivasyon, temel faktör olarak, özel kesim tüketimi artış hızının yüzde 2,2
ile sınırlandırılması öngörülmektedir. Oysa, bu rakam 1995 yılında yüzde 4,8;
1996 yılında da yüzde 5,8'di. Türkiye'de gelir dağılımının son derece çarpık
olduğu bir ortamda, Türkiye'de devletin rantiye kesimine iç borçlanmayla büyük
kaynaklar aktardığı ve üst gelir gruplarının tüketim kalıplarının kolay kolay
vergi ve diğer yöntemlerle etkilenemediği bir ortamda, 1998 yılında, özel kesim
tüketim hızının azaltılmasının, büyüme hızının indirilmesinin nasıl
sağlanacağını, gerçekten, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak merak ediyoruz.
Hem tartışmakta olduğumuz vergi revizyonu paketi, asıl tüketimini kesmesi
gereken rantiye kesimini ciddî olarak vergilendirmeyecek, vergi paketi, 1998
yılında Hazineye ekgelir sağlamak yerine, aksine, Hazineden kaynak çıkmasına
neden olacak, böylelikle, bütçe açığının artmasına neden olacak hem de toplam
ithalat içinde tüketim malları ithalatının payında geçen yıla göre artış
olacak, sonra özel kesim tüketiminin artış hızını yarı yarıya azaltacak...
Böyle bir mantık olamaz. Bu mantık bilimsel değildir. Hükümet, ya bu hesapların
aslı esası olmadığını kabul etmelidir ya da ekonomide daralma ve yavaşlamanın
bedelini, daha çok yoksullaştırma, daha çok işten çıkarmalar, daha çok işsizlik
ve daha çok eşitsizlik, temel hak ve özgürlüklere daha çok baskı altında
kendilerine ödetmeyi planladığı emekçiler, memurlar, emekliler ve küçük
üreticilerden özür dilemelidir.
Sayın milletvekilleri, 1998 yılı bütçesi rekorlar
içermektedir; iç borçlanmada rekor öngörmektedir, faizde rekor öngörmektedir.
Bütçenin, bilindiği gibi -çok sık tekrarlandı- yüzde 40'ı içborç faizlerine gidiyor
-5,9 katrilyonu; yani, gayri safî millî hâsılaya göre yüzde 12'si- yani,
faizler bütçeyi tutsak almış vaziyette.
Bir de çok sık tartıştığımız kayıtdışı ekonomi meselesi
var. Kayıtdışı ekonomi konusuna genellikle sağ siyasetçiler, o, sabahtan akşama
kadar açık havada ailesinin maişetini kıt kanaat sağlamak için koşan, çırpınan
seyyar esnafın, tezgâhlarda yaşamını sürdüren insanların denetim altına
alınması olarak tanımlıyor. Sanki, o tezgâhtarlık yapanlar kayıt içine
alınırsa, zaten kavruk, yaşamları kaymış olan bu insanların çalışması denetim
altına alınıp vergilendirilirse, kayıtdışı ekonomi kontrol altına alınacak diye
topluma sunuluyor genelde. Başka boyutları var tabiatıyla; ama, kayıtdışı
ekonomiyi pompalayan asıl kesim, devletin ta kendisidir; çünkü,1998 yılında 45
milyar dolar düzeyinde iç borçlanma stoku oluşturacak olan devlet, kendisi,
alacaklıların kim olduğunu bilmiyor; ödeyeceği 5,9 katrilyon düzeyindeki faizi,
kime ödeyeceğini bilmiyor; çünkü, iç borçlanma için piyasaya sürdüğü kıymetli kâğıtlar
hamiline, nama değil. Böylelikle, gerçekten, bütçede yaklaşık dörtte 1'i
düzeyinde içborç stoku oluşturacak olan devlet, kayıtdışı ekonominin büyümesine
en büyük katkıyı sağlayan kesim oluyor.
Değerli arkadaşlarım, vergi sisteminin, sosyal adaleti
bozan dolaylı vergilerin ağırlıklı yapısının, 1998 yılında da artarak devam
edeceği görülmektedir. Emek vergisi niteliğine dönüşen Gelir Vergisi gelirleri,
toplam vergi gelirlerinin yüzde 33'ünü oluşturmaktadır ve bunun içinde
emekçilerin payı yüzde 50'den fazladır. Oysa, bilindiği gibi -çok sık
söyleniyor- Kurumlar Vergisinin, toplam vergi geliri içindeki payı yüzde 9 ile
sınırlıdır. Ciddî bir vergi reformu yapma arayışı içerisine giremeyen
hükümetler, -sadece bu Hükümet değil- Akaryakıt Tüketim Vergisini, dolaylı
vergilerin tahsilatının bir aracı olarak -sık sık akaryakıt fiyatlarını
artırarak- etkin bir araç olarak, vergilendirme aracı olarak kullanma
alışkanlığına girdiler. Bu, sosyal adaleti son derece çarpıtan bir uygulamadır.
Bakınız, akaryakıta yapılan 8 puanlık bir zam, toplam
eşya endeksini yüzde 1 artırmaktadır ve son beş ay içerisinde yapılan akaryakıt
zamlarının toplamı yüzde 80'e, son onbir ayda yapılan ise yüzde 137'e tırmandı;
yani, Hükümet, Batı ülkelerindeki yıllık enflasyondan daha fazla enflasyonu,
sadece beş ayda akaryakıta yaptığı zamla -o enflasyon artışına katkı yapmıştır-
yaratmıştır.
Bunların önünü almamız lazım. Gerçekten, eğer
enflasyonu indirmek istiyorsak, tabiatıyla, bir içborçlanma kapanına
kıstırılmış olan ekonomiyi düzlüğe çıkaracak geniş bir planın, programın,
yapılanmanın arayışı içerisine girmemiz gerekir.
Ben, KİT mallarına yapılan zam üzerinde durmayacağım;
ama, bu zamların yaratacağı ek açığın nasıl karşılanacağı, bunu karşılayacak ek
bir kredinin olup olmadığı, bunun için ek borçlanma mı, ek emisyon mu
yapılacağı konularını, açıkça, biz bilmiyoruz ve zannediyorum, Hükümet de bu
aşamada bilmiyor. Bunu hepimiz bilmek zorundayız.
Sayın Maliye Bakanının iyi niyetle ortaya koymuş olduğu
vergi paketi üzerinde de birkaç şey söylemek istiyorum: Öncelikle, bu, bir
vergi paketi değildir; bu, bir vergi reformu değildir; bu, olsa olsa, bir vergi
revizyon paketidir.
Önce, bazı tespitler yapmak istiyorum. Eğer, 1998 yılı
enflasyonla mücadele yılı ise, vergi paketi, ilk yıl bütçeye yük olmamalı idi.
Oysa, bu vergi paketi, ilk yıl bütçeye yük getirecektir. Sonra, vergi paketi
yetersizdir. Antienflasyonist bir programın uygulaması için gerekli levyeleri
haiz değildir. Buna rağmen, getirilmiş olan önerilerin büyük bölümü, yapılması
gecikmiş düzenlemeleri öngörmektedir; bunlar geçmelidir.
Üst gelir grupları için servet beyanı zorunluluğunun
getirilmemekte oluşu, önemli bir eksikliktir. 1984'te kaldırılan düzenlemeyi
geri getiremeyen, rant gelirlerini gereğince vergilendiremeyen irade,
sosyaldemokratların desteğini hak etmiyor demektir.
Sayın Bakan, vergi paketinin başarı koşulları için,
program bütünlüğünü, 1 Ocak 1998'te yürürlüğe girmesini, kamuoyunun inanç ve
desteğini öngörmüştü. Şu anda, ne yazık ki, bu üç koşulda da durum menfidir,
olumsuzdur. Program bütünlüğü delinmiştir, yasanın ne zaman çıkacağı, hatta
çıkıp çıkmayacağı belli değildir. Sayın Bakanın karşısında, rantiye kesimi ve
çıkar lobisi "ret çephesi" oluşturmuşlardır ve ne yazık ki, ortağı,
kendisine, yeterince sahip çıkmamaktadır.
Sayın Bakan, vergi paketini getirin; ama, içini dolu
olarak getirin. Hisse senetleri üzerinde ertelediğiniz önerinizi, paketinize
dahil edin. Bütün Batı demokrasilerinde menkul değerler vergiye tabidir.
Getirin; biz destekleyelim, buradan hep beraber çıkaralım ve enflasyona karşı
mücadeleyi, etkin bir şekilde, kararlılıkla, hep beraber sürdürelim.
Özet olarak şunu belirtmek istiyorum: Sayın Bakanın
tartışmaya sunmuş olduğu vergi paketinde, vergi kayıt sistemi, vergi denetimi,
vergi kaçağı ve kaçıranlar hakkında etkin düzenlemelerin yer almakta oluşunu,
vergi aflarının uygulamadan kaldırılmakta oluşunu büyük memnuniyetle
karşılamaktayız; kendisini, bu konuda, kutluyoruz.
Bütçe denilince, memur maaşlarını konuşmamak söz konusu
değil. Mevcut bütçe, memur maaşlarında yüzde 30'luk bir artış öngörmektedir.
Zamanım kalmadığı için ayrıntısına inmiyorum; çünkü, bu konuda bir önergemiz
var. Enflasyondaki gelişmeler dikkate alınacak olursa, devlet, 1998 yılının ilk
altı ayında, ilk günden başlamak üzere, memurlarına ortalama yüzde 50 düzeyinde
zam yapmak zorundadır; eğer, mumurlarını enflasyonun altında ezmek istemiyorsa,
eğer gelirlerinde yüzde 3 büyüme düzeyinde artış öngörmüyorsa.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
memurlarımıza, 1998 yılının ilk altı ayında, ortalama yüzde 50 zam verilmesini
öngören bir önerge sunduk. Bu önergede de, şu anda, en üst ve en alt
kademelerdeki giderek artan makası daraltabilmek için, Başbakanlık Müsteşarının
maaşında sadece yüzde 20; ancak, en alt kademedeki memurun maaşında ise yüzde
60 artış öngören bir düzenlemeyi getirdik. Yani, ilk altı ay için, milletvekili
maaşları sadece yüzde 20 artacak, ancak; en alt kademedeki memurun maaşı yüzde
60 artacaktır. Bu konuda, Genel Kurulun, parti farkı gözetmeksizin, bütçeye ek
yük getirmeden getirdiğimiz bu önergeye destek vereceğine inanıyoruz.
Tabiî, bütçenin bir eksiği, 800 trilyon düzeyine çıkmış
bulunan zorunlu tasarruf ve nemaların ödemesine ilişkin bir ödeneği
içermemesidir; bunu da, işçilerimizin, çalışanlarımızın hak etmediği bir
uygulama olarak zabıtlara geçirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, çıkış vardır. Çıkış, Hükümetin,
yeni bir derlenme toparlanma politikaları içerisinde, bir süreç içerisinde,
bizim katkımızla ülkeyi düzlüğe taşımasıdır; ama, temel çıkış, artık, bir
alternatif uygulamanın, alternatif politikanın uygulamaya konulmasıdır. Çıkış,
sosyaldemokrat politikalardır; sosyaldemokrat politikalarla, ekonomide
istikrar, onarım ve atılım programının uygulamaya konmasıdır, demokrasinin
eksikliklerinin giderilmesidir.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Buna halk karar verecek Sayın
Hacaloğlu.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen, bir dakikada
toparlıyalım.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Tabiî efendim.
Çıkış, neoliberal rant ekonomisinden, sosyal
duyarlılığı olan reel ekonomiye, üretim ekonomisine geçilmesi, emeğin onurunun
ve üretiminin korunmasıdır. Çıkış, ihraç malları stratejisinden, ihracata ve
dışa açık sanayileşme stratejisine dönülmesidir. Çıkış, emeğe ve çevreye
duyarlı, örgütlü ve rekabetçi sosyal pazar ekonomisi ortamına geçilmesidir.
Çıkış, adil, kapsamlı, etkin bir vergi reformunun, gerçek bir reformun
yapılmasıdır ve bankaların ve finans piyasalarının denetim altına alınacağı bir
reformun uygulamaya konulmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, selamlayın lütfen...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bir cümleyle selamlıyorum
efendim.
Değerli arkadaşlarım, etik reformuyla, siyaset
reformuyla ve sosyal demokrasinin temel ilkeleri olan, eşitlik, adalet,
özgürlük ilkeleriyle; hepsinden öte, laik, demokratik cumhuriyetin, sosyal
hukuk devletinin, sosyal devletin yaşama geçirilmesiyle Türkiye'nin düzlüğe
çıkacağına inanıyoruz ve bu konuda olan kararlılığımızı zapta geçirerek,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu teşekkür ediyorum.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, bütçe gelirleri
üzerinde, Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Atilla. (DYP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
DYP GRUBU ADINA İSMET ATTİLA (Afyon) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve gelir bütçesi üzerinde Doğru Yol
Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği gibi, bütçe, bir yıllık dönemde, kamu
hizmetlerine yönelik harcamalara ayrılan ödenekler ile bu harcamaların gelir
kaynaklarını gösteren kanunî bir belgedir. Aynı zamanda, bütçe, gelir
dağılımının düzeltilmesi ve enflasyonla mücadelede bir araç olarak
kullanılmaktadır. Bu itibarla, 1998 yılı bütçesi, Hükümetin temel ve sosyal
politikalarını yansıtan bir özelliğe sahip olması gerektiği halde, bunları
görmek mümkün değildir. İşte, 1998 yılı bütçesini değerlendirirken, bütün bu
hususları dikkate almak ve irdelemek durumundayız.
1998 yılı konsolide bütçesi, 1997 yılına nazaran yüzde
83,7 oranında artarak 14 katrilyon 790 trilyon lira olmaktadır. Transfer
harcamaları içerisinde, faiz giderleri 5 katrilyon 895 trilyon lirayla en büyük
paya sahiptir; sosyal güvenlik kuruluşlarına aktarılacak pay ise 1 katrilyon
400 trilyon liradır.
Görüldüğü gibi, 1998 yılı gider bütçesinin yüzde
23,6'sını personel harcamaları, yüzde 9'unu diğer cari harcamalar, yüzde
6,8'ini yatırım harcamaları, yüzde 60,6'sını ise transfer harcamaları
oluşturmaktadır. Böylece, bütçenin yüzde 40'ı faiz ödemelerine aktarılacak,
yüzde 9,5'i Emekli Sandığı , Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'un açıklarının
kapatılmasına kullanılacaktır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümet, bu
bütçenin, enflasyonla mücadelede bir istikrar bütçesi olduğunu ileri
sürmekteyse de, bütçenin hareket kabiliyetini büyük ölçüde kaybettiği,
rakamlardan anlaşılmaktadır. Bu bütçe, âdeta masraf, maaş ve faiz bütçesi
haline gelmiştir. Buna rağmen, bu bütçeyle maaşlarda reel bir artış
yapılmadığından, memur, işçi ve bunların emeklileri bütçeden umduğunu
bulamamıştır.
Önceki yıllarda, bütçe müzakereleri sırasında, memur
maaşlarında büyük oranda artış öneren bu Hükümeti oluşturan partilerin, bu
kesime reva görülen yüzde 30 artış karşısında sessiz kaldıklarını hayretle
görmekteyiz. Muhalefetteyken "isyan etmeyen memurun insanlığından şüphe
duyarım" diyen Sayın Mesut Yılmaz, Başbakan olunca, memura "ne
haliniz varsa görün” mü diyor?..
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Hayır, öyle bir şey
demiyor.
İSMET ATTİLA (Devamla) – Nasıl olsa, Başbakan oldunuz,
memura ihtiyacınız kalmadı, öyle mi?!.
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Hayır, öyle bir şey yok.
O sizin yorumunuz.
İSMET ATTİLA (Devamla) – Herkesin yorumu...
Göreceksiniz...
Esnaf ve sanatkârlarımızı, siftah dahi etmeden
dükkânını, tezgâhını kapatır hale getirdiniz, işçilerimizi sokaklara döktünüz,
yürüttünüz. Özellikle de, işçi emeklilerimizi ve memur emeklilerimizi perişan
hale getirdiniz. Netice olarak, dilinizden düşürmediğiniz ortadireği yıktınız,
silindir oldunuz üzerinden geçtiniz... (DYP ve RP sıralarından alkışlar)
Yılbaşından itibaren verilecek artışlar da, zamlarla
şimdiden erimiş ve kaybolmuştur. Bütçenin, gelir dağılımını düzeltme yönünde
hiçbir müspet katkısı olmayacağı ortaya çıkmıştır.
Diğer taraftan, bundan bir süre önce, Maliye Bakanlığı
mensuplarını üzen bir genelge yayımlanıyor "hediye almak yasaktır"
diye. Bütün bürokratlarımız gibi, Maliye Bakanlığı bürokratları da, şahsiyet
sahibi, bilgili ve dürüst kamu görevlileridir. Bu çeşit önyargılı ve onur
kırıcı yaklaşım tarzını uygun bulmadığımızı, bu vesileyle açıkça ifade etmek
istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarımı
desteklemeye ayrılan ödeneklerde ise, geçen yıllara nazaran azalma vardır. Bu
Hükümet tarafından tarımın, dolayısıyla, çiftçi ve köylünün de ihmal edildiği
görülmektedir. Halbuki, nüfusumuzun yüzde 45'i halen kırsal kesimde yaşamakta
ve köylümüz tarımla uğraşmaktadır. 2000'li yıllara girerken, tarımı asla ihmal
edemeyiz, edemezsiniz. Türkiye ve Türk Halkı için tarımın büyük bir yeri ve
önemi vardır. Gerçi siz, köylüyü ve çiftçiyi de ezdiniz ya!..
Bugün, başta Avrupa olmak üzere, gelişmiş ülkelerde
dahi, tarımı desteklemeye devam edilmektedir. Bu bakımdan, tarım ve
hayvancılığın desteklenmesine, bu bütçede önem ve öncelik verilmediğini
üzüntüyle görüyoruz. Çiftçiye kredi, tohum, gübre ve ilaç temin edilmesi
bakımından gerekli destek mutlaka sağlanmalıdır. Elde edilen ürünün bedeli de
değeri de mutlaka verilmelidir. Çiftçi ve köylünün geçim şartları mutlaka
-diğer kesimler de dahil olmak üzere- iyileştirilmelidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sosyal güvenlik
kuruluşlarının malî bünyeleri ciddî şekilde bozulmuş ve bu kuruluşlar, âdeta,
kendilerinden beklenen görevi yapamaz hale gelmişlerdir. Hükümet, aylardır
sosyal güvenlik reformundan söz etmesine rağmen, henüz Meclisin gündemine, bu
konuya çözüm getirecek bir tasarı getirmemiştir.
Bunun yanı sıra, genel sağlık sigortası sistemini de
bir an önce gündeme getirmek lazım. Artık, bu ülkede, herkesin, insanca sağlık
hizmeti almasını, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak görüyoruz,
görmeliyiz.
Türk ekonomisinin en önemli sorunu, giderek büyüyen
kamu açıklarıdır. Kamu kesimi borçlanma gereği olarak ifade edilen kamu açığı
içinde en büyük payı, konsolide bütçe açığı oluşturmaktadır. Konsolide bütçe
açığının gayri safî millî hâsılaya oranı, 1993 yılında yüzde 6,3 iken, 5 Nisan
kararlarıyla alınan tedbirler sonucunda, bu oran, 1994 yılında yüzde 3,9'a,
1995 yılında ise yüzde 3,8'e düşmüştür; ancak, 24 Aralık 1995'te yapılan erken genel
seçimin piyasalarda belirsizlik yaratması sonucu, iyiye giden ülke ekonomisi
yara almış, olumlu giden ekonomik göstergeler, seçimin etkisiyle terse dönmüş
ve bu oran, 1996 yılında yüzde 8,4'e ulaşmış, 1997 yılı sonunda ise bu oranın
yüzde 9'a ulaşacağı, resmen, Hükümet tarafından açıklanmıştır. Görünen odur ki,
kamu açığı artmakta, kamu kesimi borçlanma gereği artmakta, borçlanma hızla
devam etmektedir; bunun mutlaka çözümü bulunmalıdır, başka çare de yoktur.
Hükümet, son altı aylık dönemde 2 katrilyon içborç
yapmıştır. Ne yazık ki, son dönemde artan borçla birlikte, vadeler kısalmış;
ama, faiz oranları yükselmiştir. Ekonomik istikrarın bozulduğu, dengelerin
kurulumadığı ortadadır.
Bu Hükümetin işbaşında olduğu son dönemde, fiyatlar
hızla artmaya devam etmiş ve yıllık enflasyon yüzde 75'ten yüzde 96'ya
ulaşmıştır; faiz hadlerinde yükselmeler, borsada dalgalanmalar, döviz
kurlarında artışlar meydana gelmiştir. Ekonomik göstergelerin bozulması
sonucunda, Türk ekonomisi, olumsuz yönde etkilenmiştir. Başta petrol ürünlerine
ve KİT'ler tarafından üretilen mal ve hizmetlere büyük oranda zamlar yapılmış,
zamlar, enflasyonu körüklemiştir. Verilen sözlere rağmen, zamlar, halen de
devam etmektedir; bugün öğleden sonra, yarın, öbürgün ne olacağı da belirsizdir.
Gelinen bu noktadan sonra, altı ay süreyle KİT ürünlerine zam yapılmayacağını
söylemenin bir yararı da olmayacaktır.
KİT'lerin, verimlilik ve kârlılık esasına uygun olarak
faaliyette bulunması yasal bir zorunluluktur. Özel sektör tarafından üretilen
mal ve hizmetlerin fiyatları, ücretler, faiz hadleri, döviz kurları ve para
politikaları gibi, temel ekonomik göstergeleri gözardı ederek, sadece kamu
sektörüne ait fiyatlara müdahale etmek suretiyle, serbest piyasa ekonomisi
ortamında, enflasyonu önlemeye çalışmanın, ekonomi ilmiyle bağdaşır bir tarafı
da yoktur; alınan kararların hepsi siyasîdir; Hükümete, sadece zaman
kazandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
"Biz seçim Hükümeti değil, çözüm Hükümetiyiz"
diyenler, mevcut sorunlara çözüm üretmek ve halkın beklentilerine cevap vermek
zorundadırlar. Gerçi, haksız ve bilinçsiz uygulamalarla bunu da elden
kaçırmışlardır; ülkeye ve insanımıza yazık etmişlerdir. Yapacağınız hiçbir şey
de yoktur.
Bu Hükümet, aylardır, ekonomik istikrar programından
söz ederek gündemi meşgul etmiş; ancak, henüz, Meclise, bir tasarı dahi
getirememiştir. Sosyal güvenlik reformu, vergi reformu -ki, değil- mahallî
idareler, malî sektör reformu, idarenin yeniden yapılandırılması ve
özelleştirme nerededir, bilen gören var mıdır?.. Bilen gören varsa...
ATİLLA MUTMAN (İzmir) – İki ay oldu...
İSMET ATTİLA (Devamla) – ...bize de haber verirse, biz
de memnun oluruz.
ATİLLA MUTMAN (İzmir) – Dört senedir getirmediniz.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Senelerce haberin yok muydu
senin?
İSMET ATTİLA (Devamla) – Ona da geleceğiz, dinle...
Dinle, not al; bunlar, devletin arşivine girmiş konulardır; aksini kimse ispat
edemez.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Biz, sizin yaptıklarınızı, hep
not aldık.
İSMET ATTİLA (Devamla) – Not almaya, lütfen, devam edin
aziz kardeşim.
Orta vadeli ekonomik istikrar programı ve yapısal
reformlar, siyasî kararlılık gerektirir. Hükümetin, milleti oyalamayı
bırakarak, bir an önce harekete geçmesi ve ne yapacağına karar vererek, ortaya
koyması gerekir. Hükümetler, topluma hizmet için vardır; kimsenin, siyasî ikbal
uğruna sorumluluklardan kaçmaya da hakkı yoktur.
Bugün için, bu Hükümet, kendine güveni ve ortada
programı olmayan, âdeta, günübirlik politikalarla devleti idare etmeye kalkan
bir görüntü sergilemektedir. Eğer, bu Hükümet, enflasyonu düşürme konusunda
samimîyse, öncelikle, tutarlı ve kararlı bir politika izlemelidir. Hükümet,
kendi içindeki çokbaşlılığa ve çoksesliliğe son vermelidir. Ekonomik
sıkıntıların arttığı ve ağırlaştığı bu dönemde, Hükümet, ne olduğu bilinmeyen
istikrar programını, artık getirmelidir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hatırlanacağı
üzere, 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren büyüyerek gelen iç ve dış
ekonomik dengesizlikler ve zamanında alınamayan tedbirler sebebiyle, Prof. Dr.
Sayın Tansu Çiller'in Başbakanlığındaki Hükümetin -ki, Koalisyon Hükümetiydi-
ortağı da SHP'ydi. Bu Koalisyon Hükümetinin, cesaret ve kararlılık göstererek,
5 Nisan ekonomik önlemler uygulama planını yürürlüğe koyduğunu da cümle âlem
biliyor.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Biliyor, biliyor...
Mahvettiniz...
İSMET ATTİLA (Devamla) – Bu dönemde yürürlüğe konulan
kararların uygulanmasıyla, bakın neler olmuş; onları tek tek gözden geçirelim:
Kamu açıkları aşağıya çekilmiş, döviz kurlarında istikrar sağlanmış, döviz rezervleri
artmış, faiz oranları düşmeye başlamış...
TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Çekersen, tabiî ki düşer daha
sonra!..
İSMET ATTİLA (Devamla) – ...ihracat artmış, büyüme
başlamış ve devam etmiş, enflasyon düşürülmüş, sanayide kapasite kullanım
oranları artmış, bavul ticareti
geliştirilmiş, vergi idaresinin yeniden yapılandırılmasına ve bilgiişlem
çalışmalarına hız verilmiş, üniter vergi sistemine geçiş sağlanmış, kayıtdışı
ekonominin kayda alınması konusunda düzenlemeler yapılmış, yüksek harcama ve
tasarrufların vergilendirilmesine imkân sağlanmış, halk arasında “nereden
buldun kanunu” denilen hususa da kanunda yer verilmiş...
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Devletin yağmalanması da dahil
buna değil mi?..
İSMET ATTİLA (Devamla) – ...ücretlilerin vergi yükü
hafifletilmiş, yeminli malî müşavirlik sistemi ve serbest malî müşavirlik
uygulaması yaygınlaştırılmış, vergi oranlarında indirim süreci başlatılmış,
Kurumlar Vergisinde ekonomik ve sosyal görevlerini tamamlayan istisnalar önemli
ölçüde daraltılmış, herkese bir vergi hesap numarası verilmesi
gerçekleştirilmiş; vergilerini zamanında ödemeyenlerin teşhirine imkân
sağlanmış...
TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Vergisini hiç ödemeyenler!..
İSMET ATTİLA (Devamla) – Nakit teşvikler kaldırılmış,
yatırım indirimi daha kapsamlı hale getirilmiş... Bir defaya mahsus olmak
üzere, ekonomik denge ve Net Aktif Vergisi alınmış...
TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Hangi ülkeden
bahsediyorsunuz?
İSMET ATTİLA (Devamla) – Türkiye'den bahsediyorum sayın
üye.
Bu söylediklerimin hepsi, Maliyenin, Hazinenin, Devlet
Planlama Teşkilatının kayıtlarında, istatistiklerinde vardır; isterseniz oradan
alın, isterseniz, ben, size, bunları tek tek hazırlayayım, vereyim. Hazır var;
fotokopisini çekeyim, size takdim edeyim sayın üye. (DYP sıralarından alkışlar)
YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – O zaman da halk şikâyetçiydi,
şimdi de.
İSMET ATTİLA (Devamla) – 9 milyar dolara yakın dışborç
ödenmiş, hiç dışborç alınmamış; Merkez Bankasının özerkliği artırılmış...
TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Yine karıştırdınız Sayın
Bakan...
İSMET ATTİLA (Devamla) – ...sermayenin tabana yayılması
için düzenleme yapılmış; bütçe dışında bulunan, başbakanların, bakanların
imzasıyla harcanan fonlar bütçe içerisine alınarak disiplin sağlanmış, gümrük
birliğine giriş sağlanmış; hedefi de Avrupa Birliği olmuştur. Vergi alınmasıyla
ilgili kanunlarda altyapı hazırlanmış; bütçe, faiz hariç, fazla vermeye
başlamıştır. Özelleştirmeye hız verilmiş ve her alanda şeffaflaşma uygulaması
başlatılmıştır.
Karaparanın aklanmasının önlenmesinin yönünde tedbirler
alınmış, yasal düzenlemeler yapılmış; tüketicinin ve rekabetin korunması
yönünde düzenlemeler yapılmış, kumarhaneler denetim altına alınmış ve ek
vergiye tabi tutulmuş; ekonomide, devletin payının küçülmesi amacıyla,
KİT'lerde istihdam kontrol altına alınmış;ihracat kredileri, Eximbank yoluyla
desteklenmiş, altın borsası faaliyete geçirilmiş “KOBİ” dediğimiz, küçük ve
orta ölçekli işletmelere kredi desteği sağlanmıştır.
Sonuç olarak, halkın parasını halkın parası yapma
mücadelesi başlatılmış ve olumlu sonuçları alınmış, az kazanandan az, çok
kazanandan çok vergi alınması sağlanmış ve bunu da, biraz evvel söylediğim
gibi, DYP-SHP Hükümeti gerçekleştirmiştir; bilgilerinize bir defa daha
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – O kadar çok çalıştınız ki,
millet unutmadı!..
İSMET ATTİLA (Devamla) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1998 yılı gelir bütçesine baktığımızda, burada da, ortaya,
sapmaların çıktığı görülmektedir. Nitekim, gelir bütçesi içerisinde en büyük
kalemi teşkil eden vergi gelirlerinde, bir önceki yıla nazaran, 1998 yılında,
yüzde 95'lik artış öngörülmüştür; oysa, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 60'ı
dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Bu vergilerdeki artış, cari yıl fiyat
seviyeleriyle ve enflasyon seyriyle yakından ilgilidir.
1998 yılında ise, enflasyon için hedeflenen yıllık
ortalama oran, yüzde 64 ve büyüme oranı ise, yüzde 3'tür. Görüldüğü gibi, vergi
gelirlerinde öngörülen yüzde 95'lik artış, oldukça yüksektir. Özellikle, Gelir
Vergisinde hedeflenen yüzde 116'lık artışa ve akaryakıta altı ay zam
yapılmayacağı açıklamasına rağmen, akaryakıt tüketim vergisinden beklenen yüzde
112'lik artışın gerçekleşmesi pek mümkün görülmemektedir.
Fonlarda da beklenen artış abartılmıştır. Bu itibarla,
gelir bütçesinde, yaklaşık 700 trilyon liralık -iyimser tahminden dolayı- gelir
noksanı ortaya çıkması, muhtemeldir. Bu takdirde, yıllık enflasyon hedefinin
tutması, mümkün değildir.
Bu bütçede, 1998 yıl sonu enflasyonu yüzde 50 olarak
öngörülmüştür. Bu gelir tahmininin tutmasını beklemek, enflasyonun da, en az
yüzde 80'ler civarında olacağını kabul etmek anlamına gelir.
Bu değerlendirmenin ışığı altında, 1998 yılı bütçe
açığının 4 katrilyon lirada kalmayacağı gibi, açığın 1,5 veya 2 katrilyon lira
daha artacağı anlaşılmaktadır. Bu açığı azaltacak ekonomik tedbirler henüz
gündeme gelmemiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu bütçenin
neresinden bakarsak bakalım, enflasyonun düşürülmesi ve gelir dağılımının
iyileştirmesi açısından ne yazık ki, ümit verici bir görüntü yoktur. Bütçenin,
enflasyonu düşürmede tek başına yeterli olmadığı bir gerçektir. Hükümet,
aylardır sözünü ettiği istikrar paketini, üç yıllık mı olacak, bir yıllık mı
olacak, şimdi mi açıklanacak, daha sonra mı açıklanacak kararsızlığından
kurtularak, bir an önce uygulamaya koymalıdır.
Türkiye'nin, içinde bulunduğu ekonomik şartlar, hiç de
iç açıcı değildir. Ülke ekonomisinin daha fazla tahribata uğramaması için,
gereken tedbirlerin acilen alınması gerekmektedir; hükümet olmanın gereği de
budur. Kaybedilen zaman, kimseye, siyasî bir kazanç getirmeyecektir.
Aylardır, vergi reformundan söz ediliyor,
tartışmalardan öteye bir mesafe alınmış değil. Bir dönem Maliye Bakanı olarak
beraber çalıştığım Maliye bürokratlarının, her konuda olduğu gibi, vergi
konusunda da, büyük bilgi ve beceriye sahip olduklarını biliyorum. Onların
aradığı, siyasî otorite ve kararlılıktır; siyasî otoritenin istediği her bilgi
ve kapsamlı malî mevzuatı en geç bir hafta içerisinde detaylarıyla sunacak
kabiliyettedirler; bu birikim ve tecrübeye sahiptirler. Sayın Maliye Bakanının
da bunu iyi bilmesi gerekir. Peki, öyleyse, Temmuz 1997'den bugüne vergi kanunu
tasarısı konusunda, belirsizliğe, anlaşmazlığa ve malî piyasalarda
dalgalanmalara sebep olunduğuna ne diyelim!.. Bu işte de ülkenin altı ayı boşa
geçmiştir.
Şimdi, aklımıza, 14 Nisan 1994 tarihinde İstanbul'da
yapılan vergi kongresinde, Maliye eski Bakanımız Sayın Ekrem Pakdemirli'nin
"Maliye Bakanı olarak en başarılı olanlar, her nedense, maliye kökenli
değil; çoğu, vergi kanunları da onların zamanında yapılmış" sözleri
aklımıza geliyor. Bu söze rağmen, biz, Sayın Maliye Bakanının başarılı olmasını
dileriz. Bu temennimiz, ülkemiz ve ülke insanımızın mutluluğu içindir. Halbuki,
bu tartışmaların sebep olduğu kuşku ve kaygılar, piyasalarda dalgalanmalar
yaratmaktadır.
Özelleştirme ayrı bir konudur ve her kafadan bir ses
çıkmaktadır; bunun da olumlu neticelerini göremiyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yönetim boşluğu
başını almış gidiyor, dış politikada başarısızlıklar üst üste geliyor; ülke de,
çok ciddî bir ekonomik kriz içinde; ülke gerçekleri, maalesef, kamuoyunun
dikkatinden gizleniyor; hayat pahalılığı da doludizgin, her geçen gün bir zam
haberi var! Türk ekonomisi, ciddî bir aşınmayı ve kan kaybını yaşıyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMET ATTİLA (Devamla) – 1 dakika yeterli efendim.
BAŞKAN – Peki; buyurun.
İSMET ATTİLA (Devamla) – Hükümet, büyük bir yanılgı
içerisinde; faturayı, zam üstüne zam yaparak, vatandaşa çıkarıyor, kimin ne
yaptığı belli değil, ortada büyük bir belirsizlik var, havada ve karada
ayaküstü yapılan açıklamalar, malî piyasalarda şok etkisi yapıyor; ama, hesap
günü yakındır, milletimiz hesabı iyi görür, tecrübesi de vardır.
Sözlerime, bütçenin, ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını dileyerek, son vermek
istiyorum; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Attila, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, ilk konuşmacı Sayın
Mutman; buyurun efendim.
DSP GRUBU ADINA ATİLLA MUTMAN (İzmir) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken, şahsım ve Demokratik Sol Parti
Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maliye Bakanlığı, 1984 yılına kadar iç ve dış dengelere
ilişkin maliye, para ve dışticaret politikalarının tek elden yürütüldüğü bir
iktisat bakanlığı konumundayken, bu tarihte yapılan değişiklikle, para-kredi,
nakit hareketleri, dışticaret ve kambiyo ile devlet borçlanmasına ait yetkiler
Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığına devredilmiştir. Bugün itibariyle, Maliye
Bakanlığı, maliye politikalarının hazırlanmasına yardımcı olmak, bu
politikaların uygulanması, uygulamanın takibi ve denetlenmesiyle görevlidir.
Başlangıçta, ekonomiden sorumlu bir bakan mevcutken,
halen, yürürlükte bulunan idarî düzenlemelere göre, ekonomiden sorumlu biri
Devlet Bakanı ve biri de Maliye Bakanı olmak üzere, iki bakan bulunmaktadır.
Bugünkü duruma göre, devlet bütçesini hazırlama görevi
ve yetkisi, Maliye Bakanlığına verilmiştir. Maliye Bakanı, hem gelir hem de
gider bütçesini hazırlayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmekte,
bütçe görüşmeleri süresince de, bütçenin sahibi ve savunucusu olarak
görünmektedir. Her ne kadar, bütçenin yıl içindeki uygulamasını gözetmek ve
yönlendirmek hukuken ve fiilen Maliye Bakanlığına aitse de, bütçenin nakit
akışı ve borçlanmaya ilişkin kontrolü, Hazine Müsteşarlığından sorumlu bakana
aittir. Dolayısıyla, bütçenin ödenek hareketlerine ilişkin uygulama ve
kontrollüğünü Maliye Bakanlığı yürütürken, bütçenin yıl içinde
denkleştirilmesine ilişkin nakit hareketlerini yürüterek nakit finansmanı
ihtiyacını karşılamak görevini Hazine Müsteşarlığı yürütmektedir.
Bütçede etkinlik ve verimliliğin sağlanması açısından,
bütçeyi yapan ödenekleri kontrol eden ve gelirleri sağlayan otoriteyle, bütçe
açığının finansmanından sorumlu otoritenin aynı bünyede olmasının daha ideal
bir yapılanma olacağı inancını taşımaktayız. Bu çerçevede, Hazine Müsteşarlığı
bünyesinde yer alan ve Hazinenin geleneksel fonksiyonlarını yürütmekle görevli
Kamu Finansmanı ve Borç İdaresinin bütçenin finansmanıyla ilgili görevlerinin,
kamu malî yönetiminin yeniden yapılandırılması kapsamında ele alınarak, aynı
otoritede toplanılmasının doğru olacağı düşünülmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 55 inci Cumhuriyet
Hükümetinin üç yıllık istikrar programının en önemli ve ilk aşamasını oluşturan
1998 yılında enflasyonla mücadele bütçesini uygulayıp yönlendirecek olan Maliye
Bakanlığımızın, üstlendiği bu zor misyonu başarıyla yerine getireceğine
inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, burada, özellikle ülkemizin
son altı yılından sorumlu olan parti sözcülerinin ne kadar hararetle, altı
yılda hiçbir şey yapmadıkları halde, çok iş yapmış gibi görünüp, bizleri,
mevcut Anasol-D Hükümetini eleştirmesini ibretle izledim. (DSP sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar)
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Kaçtı gittiler!..
HASAN GÜLAY (Manisa) – Bir daha söyle, bir daha
söyle...
ATİLLA MUTMAN (Devamla) – Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum. Biz, beş aydır iktidardayız ve hepinizin hatırlayacağı gibi,
ağustosun sonlarına doğru 8 Yıllık Temel Eğitim Yasası -ki, çok önemli bir
reform yasasıdır- bu Meclisten hepimizin gayretleriyle çıkmış ve iki ay gibi
kısa bir süre geçtikten sonra bütün Türkiye'de uygulamaya konulmuştur. Şimdi,
tabiî ki aksaklıklar olacaktır, sabırlı olmak lazım; bir süre sonra, o
aksaklıklar giderilecektir. Ben, çok iyi hatırlıyorum: Lise 1'e başladığımda,
yeni açılmış lisenin ilk sınıf öğrencisiydim ve öğretmenlerimiz yoktu; fakat,
iki sene, üç sene gibi bir süre geçti, fevkalade etkin, başarılı öğretmenler
geldi ve dört yıl sonra, Gemlik Lisesi, üniversite imtihanlarında fevkalade
başarılı neticeler elde etti.
Şimdi, zaman çok önemlidir. Zaman içerisinde, 8 yıllık
temel eğitimin Türkiye'ye ne kadar faydalar sağlayacağı, sizler tarafından da
tasdik edilecektir. Benim söylemek istediğim farklı bir olay. (DSP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, burada, yıllardır, onyedi yıldır -herkes kendine
pay çıkarabilir- Türkiye'de enflasyon düşürülmemiştir; enflasyon bir logo
haline gelmiştir ve bu ciddî Hükümet, Anasol-D Hükümeti, bu işin üzerine gitmek
üzere, üç yıllık bir program hazırlamıştır.
Burada eleştirmek değil, birlik olmamız lazım değerli
arkadaşlarım. Muhalefetiyle ve iktidarıyla -bu şerefe Türk halkı naildir- hep
birlikte, bu Mecliste, buna, gerekirse yasal bazda gerekirse Hükümetin icraat
bazındaki çalışmalarına destek vermek görevimizdir.
Benim ibretle izlediğim, Sayın Maliye eski Bakanımız...
Şu beş ayın, sadece iki ayında, Meclis, etkin faaliyetlerini, yasama
faaliyetlerini yürütmektedir... Ağustosun sonunda Meclis tatile girmiştir, 1
Ekimde açılmıştır; ama, bakınız, 1 Kasımdan itibaren, Başkanlık Divanının
üyelerinin seçimi olmuş, komisyon üyelerinin seçimi olmuş, henüz; yani, kasım
ayının sonlarına doğru, Meclis, yasama görevini tekrar yapmaya başlamıştır ve
önümüzde bütçe vardır; yani, iki aylık kısa bir sürede, 8 yıl temel eğitim
reformunu bu Meclisten çıkaran, Nüfus Tespit Yasasını çıkaran ve nüfus sayımını
yaptırtan bu iktidara eğer başarısız deniliyorsa, ben de “el insaf” diyorum
değerli kardeşlerim. (DSP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir ikinci olay: Sabırsız olmayın, bütçe bitecek
ve bu Meclisin gündemine vergi reform tasarıları gelecek; yani, sosyal güvenlik
reform tasarıları gelecek. Bakın, şu İktidar, ayrıca, güneydoğunun, yıllardır,
terörle verilen çok önemli mücadelesini takviye için, özellikle, sosyal
ekonomik paketini devreye koymuştur. Bunu, altı yıllık veya geçen bir yıllık
süre içerisinde sizlerin iktidarları yapmış mıdır; yapmamıştır. Şimdi,
geleceksiniz, burada, Maliye Bakanlığının çok sıradan, normal çalışmasını büyük
bir başarı gibi gösterecek, şunu şunu yaptık diyeceksiniz. Bu memleketin
başında on yıl kalıyorsanız -DYP için söylüyorum, en azından altı yıl
kalıyorsanız- hiç de bir şey yapmazsanız “yazıklar olsun” der halkımız. (DSP
sıralarından alkışlar)
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Dediler zaten, dediler!..
ATİLLA MUTMAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz
iyiniyetli bir Hükümetiz, sizlerin desteğine ihtiyacımız var; yani, Hükümete
güveninizle birlikte, önümüzdeki bütün engelleri aşacağız, Türkiye'nin
aşamayacağı engel yoktur; en azından, bundan sonra, bugüne kadar halkımıza
vermediğimiz olumlu mesajları vermek zorundayız.
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sokaktaki insanlara anlat
sen...
ATİLLA MUTMAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
Hükümetin uygulamayı tasarladığı program hedeflerine uygun olarak, 1998
bütçesinin hedeflerine ulaşabilmesi için -daha önce belirttiğim gibi- sizin
desteğinize ihtiyacımız vardır. Programın başarılmasında, Maliye Bakanlığı
kilit rol oynamaktadır; ama, bunun üstesinden tek başına gelmesi de mümkün
değildir. Maliye Bakanlığı, bütçe uygulamalarında, malî disiplinin sağlanması
ve tasarrufa özen gösterilmesi konusunda azamî titizlik gösterirken, bu
görevin, sadece Maliye Bakanlığına ait olmadığı bilinciyle, diğer harcamacı
kuruluşların da katkılarını eksik etmeyeceğini umut ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe disiplininin
sağlanması, enflasyon bekleyişlerinin kırılması ve ekonomide kalıcı bir
iyileşme sağlanabilmesi açısından önemli ve gereklidir. Kamu harcamalarında
savurganlığın önlenmesi, amirinden memuruna, her kademedeki kamu görevlisinde
tasarruf anlayışının hâkim kılınması, hizmet önceliklerinin doğru belirlenerek,
ödeneklerin yerli yerinde kullanılması, ancak, etkin, disiplinli, kararlı ve
tavizsiz bir bütçe uygulamasıyla mümkündür. Bu açıdan, Maliye Bakanlığının
makro ekonomik hedefler çerçevesinde, istikrarı temin edici, tutarlı, dengeli
ve etkili bir bütçe politikası yürütüleceğini her fırsatta vurgulamasını bir
güvence olarak değerlendiriyoruz; 1998 yılının özelliği itibariyle yapılması
gereken de budur.
1998 yıl bütçesi, malî disiplinin sağlanmasına yönelik
çok olumlu harcama tedbirlerine sahiptir. Kamu borçlanmasına sınır getirilmesi,
yeterli ödeneği olmayan yatırımların ihale işlemlerine izin verilmemesi,
ödeneklerin kullanımının ayrıntılı harcama planına bağlanması suretiyle,
kurumların hizmetlerini önceden planlamalarına ve ödeneklerin daha etkin ve
verimli kullanılmasına imkân sağlanması; bu suretle, nakit planlamasının daha
sağlıklı yapılması, kamu hazinedarlığının tavizsiz uygulanması, üniversitelerin
malî özerkliğinin sağlanması ve kendi kaynaklarını yaratmalarına imkân
tanıyacak uygulamaların başlatılması, yurtdışı eğitim uygulamasının disiplin
altına alınması, hizmet gereği olmadıkça yeni teşkilat kurulmasının önlenmesi,
yurtdışı teşkilatlarının yeniden düzenlenmesi konularında bütçede gerekli
tedbirlere yer verilmek suretiyle, malî disiplini sağlamada hükümetin ne kadar
kararlı olduğunu ortaya koymuştur.
Maliye Bakanlığının, bütçe kanununda kendisine tanınan
bu yetkileri tavizsiz uygulayarak malî disiplini sağlayacağına ve kendisine
emanet edilen kamu fonlarının bir kuruşunun dahi amaç dışı harcanmasına izin
vermeyeceğine, ödeneklerin kullanımında ayırımcılık yapılmayarak, devlet
kaynaklarının keyfî kullandırılmasını önleyeceğine inancımız tamdır.
Denk bütçe hedefinin tutmayacağının anlaşılması
üzerine, altı aydır kamuya açıklanmayan Kamu Hesapları Bülteninin, 55 inci
Hükümetin kurulmasının hemen sonrasında Maliye Bakanlığınca derhal
yayınlanarak, kamuoyuna uygulanan bilgi ambargosuna son verilmesini, halkına
karşı sorumlu ve şeffaf bir yönetimin yapması gereken olumlu bir icraat olarak
değerlendiriyoruz.
Devletin saygınlığı ve sözüne güvenilirliği herşeyin
üzerinde gelir. Son yıllarda, hükümetlerin, sözlerini yerine getirmemeleri veya
gerekli önlemleri almamaları sonucunda zarar gören vatandaşlarımızın devlete
güvenini yeniden kazandıracak, devlete karşı güveni zedeleyen, bugüne kadar
biriken yanlışlıkları gidermek üzere, Maliye Bakanlığında başlatılan
çalışmaları çok isabetli adımlar olarak değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, arsa
sertifikası sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik uygulamaları,
malları kamulaştırılanlara, bugüne kadar ödenmemiş alacaklarının ödenmesini,
devlet saygınlığının tesisi yönünden atılmış önemli adımlar olarak telakki
ediyoruz.
Sayın Başkan, sayın millevekilleri; çok sayıdaki
vatandaşımızla devletimizin davalı olmasına yol açan uygulamaları çözmek üzere
başlatılan çalışmaları da candan destekliyoruz. Vatandaşıyla davalı devlet
görüntüsünün silinmesi ve devlet-vatandaş barışmasının her alanda sağlanması
esas görev olmalı ve uygulamalar bu eksende devam etmelidir.
Kamu taşınmaz mallarının değerlendirilmeden
bekletilmesi yerine, ekonomiye kazandırılması, hem üretim ve istihdamı
artıracak hem de gereksiz işgal ve ihtilafları önleyecektir.
1997 yılında Maliye Bakanlığımıza verilen önemli
görevlerden biri de, karaparanın aklanmasının önlenmesi görevi olmuştur. Pek
çok olumsuzluğa da kaynak oluşturan karaparayla mücadelede, Bakanlığa çok
önemli sorumluluk düşmektedir. Türkiye'nin, yolsuzluk ve usulsüzlük yapanların
herhangi bir cezaya muhatap olmadan yaşadıkları bir ülke olmaktan süratle
çıkarılması gereklidir. Bugüne kadar karapara ve vergi kaçakçılığının üzerine
etkin gidilememesinin nedeni, siyasî irade eksikliğidir. Yolsuzlukların ortaya
çıkarılamayacağı ve bunları ortaya çıkaracak teknik kadroların olmadığı anlayışının
yıkılması gerekir. Tüm yolsuzlukların üstüne tavizsiz gidilmesi konusunda
Hükümetin atacağı olumlu adımların canı yürekten destekleyicisi ve savunucusu
olacağız. Türk Halkı, kısa süre içinde ülkenin karapara cenneti olmaktan
çıkarıldığı, yolsuzluk yapanların en şiddetli bir şekilde cezalandırıldığı bir
ülke olduğunu görmek istiyor. Karaparayla mücadele edilirken devlet, parasal
işlemleri değil, karapara şüphesi uyandıran işlemleri takip etmelidir. Bu
nedenle, her türlü parasal işlemin karapara incelemesine tabi olması diye bir
şeyin söz konusu olmadığı konusunda kamuoyunun aydınlatılarak, belirsizliklerin
giderilmesini, önemli bir konu olarak değerlendiriyoruz.
Enflasyonla mücadele yılı olan 1998 yılında, Maliye
Bakanlığına çok önemli görevler düşmektedir. Maliye Bakanlığı, yetişmiş
insangücü ve yılların verdiği birikimle, bu görevi en iyi şekilde yerine
getirecek bir konumdadır. Ancak, diğer bakanlık ve kuruluşlar yanında, toplumun
her kesiminin de enflasyonla mücadelede ve bütçe disiplininin sağlanmasında aynı hassasiyeti göstermeleri, bakanlığa
destek vermeleri gerekir.
Bu görüş ve düşüncelerim ışığında, 1998 yılı Maliye
Bakanlığı Bütçesinin, tüm ulusumuza hayırlı ve yararlı olması dileğiyle,
Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına hepinize saygılar sunarım. (DSP,
ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mutman, size, hem konuşmanızdan hem de
sürenizi iyi kullanışınızdan dolayı teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek
üzere, ikinci konuşmacı Sayın Mehmet Tahir Köse'yi davet ediyorum.
Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA MEHMET TAHİR KÖSE (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1998 yılı gelir bütçesi üzerinde, DSP Grubunun
görüşlerini belirtmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Bütçenin gelir kısmıyla ilgili konuşmama geçmeden önce,
kısaca, bütçenin gider kısmını hatırlatmakta yarar görüyorum. Personel
giderlerinin 1997'ye yüzde 66,7; borç ve faiz ödemelerinin 1997'ye göre yüzde
157,5; yatırım giderlerinin 1997'ye göre yüzde 66,7 oranında arttığı
görülmektedir. Personel giderlerinin bütçe harcamaları içindeki payına bakacak
olursak, bunun, yüzde 23,6; yatırımların yüzde 6,8; borç faiz ödemelerinin ise
yüzde 39,9 olduğu görülecektir. Bu tablodan görülen şudur ki; devletin binbir
güçlükle toplayacağı gelirlerin yaklaşık yüzde 60'ı borç faizi ödemelerine
gitmektedir.
Burada, bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.
Refahyol Hükümetinin, birinci kaynak paketinde döviz cinsinden borçlanması,
ayrıca, Türk lirası cinsinden borçlanmanın vadesini de 1998 yılının ilk dört
ayına denk getirmesiyle, 1997'de denk bütçeyi gerçekleştireceğini sanmış; ama,
bildiğiniz gibi, denk bütçeyi gerçekleştirememiş; ayrıca, normal koşullarda
1997 yılında ödenmesi gereken faiz ödemelerini de 1998 yılına yüklemiştir.
Hatırlanacağı üzere, 1996 sonunda 14-15 aya varan borçlanmalar yapılmıştı.
Bunun neticesinde de, faiz ödemelerindeki artış, yüzde
157,5 gibi astronomik bir rakama ulaşmıştır. Şimdi, hükümetlerin her dönemde
toplamakta veya artırmakta zorlandığı gelir kalemine bir göz atalım.
1998 yılında, konsolide bütçe gelirlerinde yüzde 99
oranında bir artış öngörülmektedir. Hükümetimiz, böyle bir artışı, ancak, ciddî
bir vergi reformuyla gerçekleştirebilir. Konusuna hâkim Maliye Bakanımız ve
değerli Maliye bürokrasisinin hazırladığı -taslak halindeki- yasa tasarısı
ivedilikle yasalaşmalıdır. Zira, vergilendirilmeyen birçok kesim, bu yasayla
vergilendirilecektir. Böyle ciddî bir
reformu yapmadan bu büyüklüklere erişmek, mümkün de değildir; çünkü,
ortalama fiyat artışı yüzde 64 olarak planlanmakta, ekonomik büyüme oranının
yüzde 6'dan yüzde 3'e düşürülmesi hedeflenmektedir. Bu iki hedefle, ciddî bir
vergi reformu olmadan, hangi gerekçelerle bütçe gelirleri yüzde 99 artabilir...
Artamaz; ancak, bu, Parlamentonun hep birlikte yapacağı bir vergi reformuyla
gerçekleşebilir.
Bütçe gelirlerindeki en yüksek artış, yüzde 116 ile
Gelir Vergisinde hedeflenirken, ikinci yüksek artış ise, yüzde 112 ile
Akaryakıt Tüketim Vergisinde görülmektedir. 1998 yılında yüzde 64'lük bir
enflasyon öngörülürken, yine, personel giderlerinde yüzde 66,7'lik bir artış
öngörülürken, Akaryakıt Tüketim Vergisinde yüzde 112 artış öngörülmesi, dikkat
çekicidir. Yine, KDV'deki artış da enflasyonun üzerindedir; ama, ben, bunun
vergi reformuyla gerçekleşeceği inancındayım.
Yıllardır yapılan yanlış uygulamalar, bütçenin gelir
kalemlerinin rantiyeye aktarılmasına neden olmaktadır. Bu aktarmanın önüne çok
küçük engeller konma veya azaltılma teşebbüsü, sermaye çevrelerinden büyük
tepkiler almaktadır. Sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan yüzde 8 veya yüzde
9'luk transfer, bu kesimler tarafından büyük tepkiyle karşılanırken, faiz
transferlerinin yüzde 40'a ulaşması, bu kesimler tarafından hiçbir tepkiyle
karşılanmamaktadır. Türkiye'nin ana sorunu, bu faiz yükünden kurtulmaktır.
1980'lerin başından beri artarak devam eden faiz yükünden nasıl kurtulunacağına
dair, toplumun tüm kesimleri ve tüm siyasî partiler, birlikte karar vermelidir.
Bu gidişle, birkaç yıl içinde, tüm vergi gelirleri, faiz ödemelerini
karşılamaya bile yetmeyecektir ve devlet, böyle bir tabloda, hizmet vaadiyle
vergi toplayabilme meşruiyetini de sürdüremez. Toplanan vergilere hâkim
olunmadıkça, vergi toplamanın anlamı da kalmayacaktır. Hatta, vergilerin kamusal
hizmete dönüştürülemediği durumda, adil vergi toplamanın da fazla anlamı
kalmayacaktır.
Kamu ve özel sektörde çalışan ücretli kesimin gayri
sâfi millî hâsıladan aldığı pay sadece yüzde 24 düzeyindeyken, bu kesimin
toplam Gelir Vergisinin yüzde 52'sini ödemesi, ülkemizin kamu maliyesi
sisteminin yetersizliğini, bir başka deyişle, verginin, toplumun değişik
bölümlerine nasıl adaletsiz bir biçimde yansıdığını açıkça göstermektedir.
Adaletsiz vergi dağılımına ek olarak, diğer bir sorun
da, devletin elde etmesi gereken normal vergi gelirlerinden çok daha az bir
gelir elde etmesidir. Vergi gelirlerinin gayri safî millî hâsıla içindeki
payının artırılması hedeflenmektedir -ki, 1998 yılında, yaklaşık yüzde 2,8 gibi
bir artış öngörülmektedir- bu da memnuniyet vericidir.
1998 bütçesinde, bir önceki yıla oranla kaydedilen
olumlu noktaları şöyle sıralayabiliriz: 1998 yılı bütçesi, 1997 yılı bütçesi
gibi hayalci ve gerçeklerden saptırılmış bir bütçe değildir. 1997 bütçesinin
gelir tarafı, satılıp satılmayacağı bile belli olmayan kamuya ait taşınmaz
malların satılması hayaliyle olduğundan fazla gösterilmiş; ayrıca, 1997
yılında, döviz cinsinden borçlanma ve 1998 yılının ilk üç ayına vadeli
içborçlanmayla kaynak yaratıldığı iddia edilmişti. Bu borçlanma ise, denk bütçe
yaratmak bir yana, 1998 yılı bütçesi üzerinde ağır tahribat yapmış, belki de,
yapılabilecek yeni yatırımları ve sosyal hizmetlerde sağlanabilecek atılımları
da engellemiştir.
1998 bütçesi ise, denk bütçe gibi akıl almaz savlarla
ortaya çıkmamaktadır. Bütçenin gelirlerini artırmanın yegâne yolunun, yapılacak
vergi reformundan geçtiği anlaşılmıştır.
İkinci olumlu nokta, Hazine borçlanmasına kısıtlama
getirilmiştir. Böylece, aşırı borçlanmanın enflasyonist ektisi kontrol altına
alınmaya çalışılmıştır.
Üçüncü olumlu nokta, özelleştirme gelirlerine, bir
önceki bütçenin aksine, 1998 bütçesinde yer verilmemiş ve böylece
gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılamayacak bir gelirle, bütçenin gelir kısmı
şişirilmemiştir.
Daha önce hiç olmayan bir biçimde, bütçe ve vergi
reformu tasarısı ekonomik ve sosyal konseyde anlatılmış ve toplumun değişik
kesimlerinin görüşleri alınarak, bütçede ve vergi reformu tasarısında, bu
doğrultuda değişiklik yapılmaya çalışılmıştır.
Diğer olumlu noktayı, vergi yükündeki artış olarak
ifade etmiştim. Türkiye'de, 1998 yılında vergi yükü 19,8'e ulaşacaktır.
Hatırlatma açısından söyleyeyim, OECD ülkelerinde bu oran yüzde 28,2'dir.
Burada, biraz da vergi kaçağı üzerinde durmak
istiyorum. Vergi kaçağının, malum olduğu üzere, iki ayağı vardır. Birincisi,
mükelleflerin kaçırdığı veya vermek istemediği vergi, diğeri ise, hiç kayıtlı
olmayan, kayıtdışı diye adlandırdığımız kesimlerin kazançlarından hiç
vermedikleri vergi.
Evvela, Türkiye'deki kayıtlı vergi mükelleflerinin ne
kadar vergi verdiklerine bir bakalım, sonra da verginin yapısına bakalım.
1997 yılı gelirlerinden ödenen verginin tahsilat
rakamlarını tam olarak edinemediğim için, 1997 yılında tahsil edilen 1996 yılı
vergilerine ait rakamlara biraz dikkat çekmek istiyorum.
1997 yılı gelirleri toplamı 2 katrilyon 551 milyar
liradır. Beyana dayalı Gelir Vergisi ve Geçici Verginin toplamı ise 132 trilyon
533 milyar liradır. Yine beyana dayalı Kurumlar Vergisi ve Geçici Verginin
toplamı 222 trilyon 523 milyar lira, götürü usulde toplanan vergi ise 13
trilyon 370 milyar liradır. Toplam beyannameli mükelleflerin ve götürü
mükelleflerin ödediği vergi 368 trilyon 424 milyar lira; buna karşılık,
ücretlilerin ödediği Gelir Vergisi ise 466 trilyon 647 milyar liradır. Yani,
vergi gelirleri içinde ücretli kesimlerin ödediği oran yüzde 18, tüm Kurumlar
Vergisi mükelleflerinin ve Gelir Vergisi mükelleflerinin ödediği ise, 1997
yılında, yüzde 14'tür; yani, ücretliler, yüzde 4 daha fazla ödemektedir.
Mükellef sayılarına bakarsak; gerçek usulde vergilendirilen
mükellef sayısı 1 milyon 766 bin, Kurumlar Vergisi mükellef sayısı da 406
bindir. Bu rakamlardan elde ettiğimiz sonuçlara göre; 1997 yılında, Gelir
Vergisi mükelleflerinin; yani, serbest meslek mensuplarının, ticarethane
sahiplerinin bir ayda ödediği vergi 6 milyon 250 bin liradır; Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin; yani, sermaye şirketlerinin, bankaların, kooperatiflerin
ödediği ise, ayda, sadece 45 milyon Türk lirasıdır. Götürü usulde vergi ödeyen
mükelleflerin bir ayda ödediği vergi ise, sadece 1 milyon 250 bin liradır.
Yani, vergi verdiğini söyleyen kesimin ne kadar vergi verdiğini, bu çarpıcı
rakamlarla görüyoruz. Anımsatmak için söyleyeyim; 1997 yılında bir asgarî
ücretlinin verdiği vergi ise, 6 milyon 250 bin liradır; ki, yaklaşık, 1997'de,
Gelir Vergisi mükelleflerinin ödediği ortalama aylık vergi kadardır. Yine,
eline 80 milyon lira geçen bir ücretlinin ödediği vergi de yaklaşık 45 milyon
liradır; ki, bu da, tüm kurumlarımızın ödediği ortalama Kurumlar Vergisine denk
bir rakamdır.
Bu toplanan vergilere, kamu kurumlarının ödediği
Kurumlar Vergisi de dahildir. Onların ödedikleri vergi de düşülecek olursa,
vergi, daha da azalacaktır.
Burada, bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Gelir
Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu, hayat standardı
kadar vergi ödemektedir. Yani, onlar da bir anlamda götürü vergi mükellefidir.
Benim yaptığım incelemeye göre, beyannameli mükelleflerin ödediği verginin
-yani, 355 trilyon liranın- yüzde 20'si kadar olan kısmı -yani, takriben 70
trilyon lirası- hayat standardına göre ödenen vergiler düşüldükten sonra kalan
kısımdır. Bir başka deyişle "beyanname vermeyi kaldırdık, şu mükellefler
götürü usulde, şu mükellefler de hayat standardına göre vergi ödeyecek"
dersek, devletin kaybı 70 trilyon lirayı geçmez ki, bu da vergi gelirlerinin
sadece binde 27'sidir.
Ücret ödemelerinin millî gelir içindeki payına bakacak
olursak, ücretliler, millî gelir paylarının 2 katından fazla bir Gelir Vergisi
payını üzerlerinde taşımaktadırlar. Bunun ideal koşulu 1'dir; yani, ne kadar
gelir payı varsa, o kadar vergi payına sahip olmalıdır. Ücretliler, genellikle,
gelir paylarının 2 katını aşan bir Gelir Vergisi baskısı altında
tutulmaktadırlar. Buna karşın, sermaye gelirleri için vergi baskısı 1'in
altındadır. İki kesim arasında 2,5 katlık bir vergi baskı farkı bulunmaktadır.
Ücretliler de, diğer vergi mükellefleri gibi, vergilerini, yıl sonunda
verecekleri beyannameler aracılığıyla, üstelik izleyen yılda 3 taksitte
ödeseler, beyannamelilerle eşit koşula gelmiş olacaklardır. Bu da, ücretliler
açısından ikinci bir eşitsizliktir.
Vergi gelirlerinin, 1997 yılında, takriben yüzde 27'si,
Gelir ve Kurumlar Vergisindendir. Tabiî, buna, ücretlilerden alınan Gelir
Vergisi de dahildir. Vergi gelirlerinin yüzde 33,4'ü dahilde ve ithalde alınan
KDV'dendir, yüzde 12'si ise Akaryakıt Tüketim Vergisindendir. Sadece Akaryakıt
Tüketim Vergisinin tutarı, tüm beyannameli mükelleflerin (şirketlerin,
kurumların, bankaların, holdinglerin) verdiği Gelir ve Kurumlar Vergisi
toplamından daha fazladır. Kayıtdışı dediğimiz yolla kaçan verginin kontrol
altına alınması, oldukça zordur; ama, bunları birkaç başlık altında sıralayacak
olursak; belgesiz satışlar nedeniyle olan vergi kaçağı, gayrimenkul rantlarının
vergilendirilmemesi nedeniyle olan vergi kaçağı, taksitli satışların düşük
bedelle fatura edilmesi nedeniyle olan vergi kaçağı gibi, birkaç belli konudur.
Hazırlanmakta olan vergi tasarısıyla, bu kaçakların asgariye indirileceği
kanaatindeyim.
Burada, biraz da vergi reformu tasarısına değinmek
istiyorum. Taslak, birçok önemli özellik ve yenilikler taşımaktadır. Vergi
vermeyen kesimlerin tepkilerini azaltmak amacıyla ödünler verilmemelidir.
Türkiye'de, vergi oranlarının yüksekliğinden hep söz edilmiştir. Bu tasarıyla,
vergi oranları azaltılarak tabanın genişletilmesi hedeflenmektedir ki, bu,
doğrudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köse, 1 dakikada lütfen toparlayın
efendim.
MEHMET TAHİR KÖSE (Devamla) – Bu yapılırken, denetimler
ve cezalar ağırlaştırılmalı ve vergi kaybına sebep olunmamalıdır. Tapu
alım-satım harçlarının düşürülmesi, vergi kimlik numarası verilmesi, götürü
verginin kalkması, hayat standardına göre vergilendirme esasının kalkması,
vakıfların vergilendirilmesi, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi,
vergi kaçıranın teşhiri, yine, tasarıyla gelecek önemli değişikliklerdir.
Vergi ödemeyen çevrelerin hoşuna gitmeyecek bazı
önerilerimin de, Maliye Bakanlığınca değerlendirilmesinde yarar görüyorum.
Bunlar:
Birinci nokta; repo işlemleri mevduat sayılarak,
zorunlu karşılığa tabi tutulmalıdır. Bu işlem, para politikalarının etkinliğini
de artıracaktır.
İkinci nokta; Banka Sigorta Muamele Vergisi döviz
büfelerinde de uygulanmalıdır.
Üçüncü nokta; şayet, tahvil, hisse senedi ve benzeri
sermaye araçlarının alım-satımına vergi konulamıyorsa, bu araçlar, Katma Değer
Vergisine tabi tutulabilir.
Vergi reformunun Türkiye'de çok temel değişiklikleri
sağlayacağına inancım tamdır. Bir an önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu
tasarıyı yasalaştırması, dileğimdir.
Bu vesileyle, 1998 yılı bütçesinin, ülkemize hayırlı
olmasını diler; şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına, Yüce Meclise
saygılarımı sunarım. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köse, teşekkür ediyorum.
Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelir bütçesi üzerindeki
grup görüşlerini ifade etmek üzere, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Sayın
Hamdi Üçpınarlar; buyurun. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Sayın
Başkan, milletimizin temsilcisi değerli milletvekili arkadaşlarım; Demokrat
Türkiye Partisi Grubu adına, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerindeki görüşlerimizi
sunmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devletimizin en önemli organlarından birisi, şüphesiz
ki, Maliye Bakanlığıdır. Maliye Bakanlığı, yurt çapındaki örgütleriyle,
bütçemizin gelir kaleminin, yaklaşık yüzde 90'ını tek başına gerçekleştirmeye
çalışmaktadır; ancak, vergi gelirleri açısından, ülkemiz, gayri safî millî
hâsılasının yüzde 17'si oranında vergi toplayabilmektedir. Bu oran, gelişmiş
ülkelerden biraz daha düşük gibi gözükse de, problem, gerçek anlamda bu rakama
ulaşılamamasından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde asıl sorun, vergi tahakkukunun adil
yapılamayışından kaynaklanmaktadır. Burada da, adaletin terazisinin tam olarak
çalışmadığı kanaati, vatandaşımızda, hâkim olmuştur. Yüzde 17'lik vergi toplama
oranı, ülkemiz millî hâsılasına bakıldığında, küçük bir miktar değildir. Kişi
başına 3 bin dolar yıllık millî gelirden hesap edilirse, toplam millî hâsıla
200 milyar dolar eder. Biz, bunun, bırakın yüzde 17'sini, yüzde 10'una yakınını
topladığımız takdirde, 30 katrilyon vergi geliri toplama imkânına sahip oluruz;
fakat, vergi gelirleri toplamı, bu rakamın yarısının bile bir hayli altındadır.
Bilindiği gibi, 1983 yılında, Hazine, Maliye
Bakanlığından ayrılmıştır. Bundan sonra, Maliye Bakanlığının, devlet bütçesinin
denetimi konusunda gücünün zayıfladığı kanaatini taşıyoruz; zira, burada, bir
ikibaşlılık, üçbaşlılık hükmetme başarısını göstermiştir. Maliye Bakanlığının
bu konudaki ahenginin ortadan kalktığı kanaatini taşıyoruz. Parayı toplayan
Maliye, harcayan Hazine... Bu süreci işlettiğiniz müddet zarfında,
ahenksizliğin devam edeceği kanaatindeyiz. Bu iki birim, et ile tırnak gibidir,
birbirinden ayrılmaz. Bu konu yeniden gözden geçirilmeli, en kısa sürede
birliktelik sağlanmalıdır; ancak, işin başında, bize göre en önemli nokta,
vergi vermek vatandaşa yük olmaktan çıkarılmalı, işlemsel olarak bu durum
kolaylaştırılmalıdır.
Vergi toplama işi, maalesef, vatandaşımız tarafından
zulüm olarak kabul edilmektedir. En ulvî görevlerden biri, vergi vermedir. O
nedenle, verginin, vatandaşımız tarafından kolayca ödenebilir hale getirilmesi;
her vatandaşın, bir vatan, bir millet görevi addederek vergisini ödemesi,
vatandaşlara bu alışkanlığın kazandırılması gerekir. Hem vatandaşın parasını
alacaksınız hem vatandaş eziyet çekecek... Tahmin ediyorum, tahsil edilemeyen
vergi gelirinin önemli bir bölümü, arz ettiğim bu ıstıraptan kaynaklanmaktadır.
Ekonomide her şey, sebep-sonuç ilişkisine
dayanmaktadır; malî politikalarda da, bu, böyledir. Vergi reformu çalışmasında,
öncelikle, neden vergi toplamada başarılı olamıyoruz, neden kayıtdışı ekonomi
oluşuyor, belge düzenimizde acaba bir yanlışlık mı var, devlet, vatandaşın
ortağı mıdır, bu oranlar bu derece neden yüksektir ve benzeri soruları sorarak
doğru sonuçlara varmamız gerektiği inancı içerisindeyim.
Vergi reformunu, bir iki istisna dışında, sonuna kadar
destekliyoruz. Kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması ve verginin tabana
yayılması için vergi reformunun şart olduğunu da bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
Bugünkü mevcut sistemde, vergi mükellefleri,
harcamalarının çoğunu, maalesef, vergiden indirememektedir. Bu durum da
kayıtdışı ekonomiyi körüklemektedir. Vergiden düşülemeyen giderlerin
faturalarının istenmesinde, vatandaş, gayret göstermemektedir; çünkü, yaptığı
harcamanın belgesini, aslında, vergiden düşemiyor, üstüne üstlük, eğer
belgelerse, fazladan bir de Katma Değer Vergisi ödeme mecburiyetinde
bırakılıyor. Bu durumda, bu zahmete çoğu mükellef katlanmıyor, hem belgenin
peşinden koşacak hem cebinden vergi verecek... Demokrat Türkiye Partisi olarak
-az önce de arz ettiğim gibi- vergi reformunu, bazı istisnalar dışında,
desteklediğimizi ifade etmekle beraber, belgelenen hemen her harcamanın masraf
olarak değerlendirildiği gibi, çağdaş bir vergi sisteminin ülkemizde
uygulanmasının takipçisi olacağımızı da buradan beyan etmek istiyorum.
Ülkemizdeki mevcut vergi uygulamasında, çoğu zaman
vatandaşla anlaşarak devlete karşı bir cephe oluşturulma durumuyla karşı
karşıyayız. Halbuki, masraflarını gelirinden indirebilirse belgenin peşinde
koşacak, masraftan dolayı, bir yerde kendi ödemeyeceği vergi, kendisine fatura
vermeyen tarafından ödenecektir. Buna ilave olarak, fatura düzenleyen kişi,
gerçek masraflarını göstermek üzere, sigortasız çalıştırdığı kişilerden bile
bütün diğer belgelerini de toplamaya başlayacak; böylece, sigortasız çalışmanın
dahi önüne geçilebilme imkânı sağlanacaktır. Vergi gelirleri, işte o zaman
sağlıklı bir şekilde artmaya başlayacak; kartopunun yuvarlanması gibi, devlet
gelirleri de geometrik olarak büyüyecektir.
Sayın Bakan başta olmak üzere Maliye Bakanlığı
yetkililerinin dikkatini, devlet ile vatandaşı -az önce arz ettiğim konunun
dışında- karşı karşıya getiren bir başka konuya daha çekmek istiyorum. Vergi
kontrolleri, insan haklarını ihlal eder gibi yapılmamalıdır. Kontrolörlerin
yaklaşımı, vatandaşlarına sonuna kadar güvenen devlet anlayışıyla paralel olma
mecburiyetindedir. Vergi kontrolörleri vergi kontrolüne gittiği zaman,
vatandaşın, o ürpertisini, o korkusunu, o umacı gördü görüntüsünü ortadan
kaldırmak mecburiyetindeyiz.
İşte, bu söylediklerimiz de dikkate alınarak, bir an
evvel, vergi reformu yasasının Meclisten çıkarılma mecburiyetinin gerçeğini bir
kere daha ifade etmek istiyorum.
Kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınmalı ve vergi,
tabana yayılmalıdır.
Ayrıca, asgarî ücret, bundan evvel verilen ve bugünkü
Hükümetin de verdiği sözler doğrultusunda, vergiden muaf tutulmalıdır. Sabit
gelirlilerin vergi yükü muhakkak ve muhakkak azaltılmalıdır.
Yeni vergi yasa taslağında, ülkemizin nüfusunun 23
milyonluk kesimini oluşturan çiftçilerin, devlete yükü en az olan kesim
olduğunu unutmamak gerekir. Bu kesimin devlete olan yegâne yükü, Ziraat
Bankasından aldığı kredilerden başka bir şey değildir. Bu kesim, devlete olan
yegâne yükünün ötesinde, bu devletin de kendilerine sahip çıkması beklentisi
içerisindedir. Tarım kesimi desteklenmediği takdirde, üretim düşecek ve çiftçi,
mahsul ekiminden vazgeçecektir. Ne yazık
ki, bugüne kadar, övündüğümüz, dünyada kendi kendini doyuran beş ülkeden biri
olma özelliğine sahip Türkiye Cumhuriyeti olarak yiyeceklerimizi ithal etme
mecburiyetinde kalırız.
O nedenle, Hükümetten talebimiz, Ziraat Bankasının
çiftçiye vermiş olduğu kredi faizlerindeki yüzde 70'lik oranı, her ne pahasına
olursa olsun, 10 puan aşağı çekmeleri yönündedir. Bu hususta, Demokrat Türkiye
Partisi olarak, Halk Bankasının KOBİ'lere uygulamış olduğu kredi faizlerindeki
yüzde 70'lik oranın yüzde 60'a çekilmesindeki başarımızı, tarım kesimine
uygulanmasında da sürdüreceğimizi, bunun takipçisi olacağımızı ve bu faiz
oranlarının muhakkak ve muhakkak düşürülmesi gerektiğini, buradan, bir kez daha
ifade etmek istiyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
En gelişmiş ülkelerde dahi tarım kesiminin
desteklendiği bir dünyada, Türkiye'de, Türk çiftçisinin, hem de nüfusunun yüzde
40'ını temsil eden çiftçinin ıstırap içerisinde olmasına, hiç kimsenin gönlü
razı olmaz.
Bir ülkenin kalkınmasının ancak yatırımlarla mümkün
olacağını unutmamak gerekir. Yatırımlara kaynak oluşturmak, en önemli
konulardan birisidir. Devletin kısıtlı bütçesi, yatırımlara yeterli düzeyde fon
oluşturamamaktadır. 2000'li yılların fon oluşturmadaki enstrümanlarından biri
de, sermaye piyasalarına kaynak sağlanmasıdır. 1990'lardan sonra gelişmeye
başlayan bu piyasaları tedirgin etmek yerine, devlet tarafından teşvik edilmesi
gerektiği görüşünü ifade etmek istiyorum.
Sermayenin vergilendirilmesi kadar yanlış bir usulün
olduğu kanaatini taşımıyorum. 55 inci Hükümetten özellikle bu konuya dikkat
etmelerini istiyoruz.
Şimdi, bir marketteki mal miktarı yıldan yıla azaldığı
halde, diğer taraftan, buna rağmen marketin ödediği vergi miktarının arttığını
görüyoruz, hem de reel olarak artıyor. Eğer, bu örnekteki market sabit oranda
iş yaparsa, birkaç yıl sonra, bir de bakıyorsunuz ki, raflarda mal kalmamış ve
iflasın eşiğine gelmiş. İşte, bunun neticesinde de, iflaslar dediğimiz o
korkunç hadiseyle karşılaşıyoruz.
O nedenle, bu Hükümetin programında da yer aldığı gibi,
küçük esnaf ve sanatkârı, çiftçiyi destekleme mecburiyetinin gerçeğini, burada,
vurgulamak istiyorum.
Vergi gelirini artırmak için, mevcut sistemin
vergilendirilmesini sağlamanın yanı sıra, üretimin artırılması ve yeni
yatırımların yapılması zarurettir; ancak, ülkenin ekonomik durumu ile malî
piyasaların bugünkü durumunun, bankaların mevduat yapısını da bozduğu gerçeğini
unutmamak gerekir. Bankalardaki ortalama mevduat süresi üç ayın altına
inmiştir. Bu nedenle, bu kaynaklar, yeni yatırımlara kredi olarak dönme
imkânından mahrum bırakılmıştır. Vatandaş, parasını, kısa sürede, yeniden
cebinde görmek istemektedir ve faizini de, hemen alarak, harcama alışkanlığına
itilmiştir.
Bizim, bu kaynakları yatırımlara yönlendirmemiz
gerektiğini, ancak, burada, bankanın mevduat sürelerinin kısalmasında,
vatandaşın piyasalara güveninin azalmasının çok büyük payı olduğunu da ifade
etmek istiyorum.
Vatandaşımız, TYT Bank, Marmarabank ve Impexbank
hadiselerini unutmamıştır; hatta, biraz zaman geçmiş olsa da, İstanbul
Bankasının batışını da unutmamıştır.
Şimdi, soruyorum : Bu işler, bu ülkede ne zaman
düzelecek? Sorumluluk gibi ulvî ve asil bir davranış, acaba, parti genel
başkanları ve parti yöneticilerince, ne zaman, içlerindeki o vatan ve millet
sevgisiyle birleşerek ifade edilmeye çalışılacak; bunu hep merak ediyorum.
CEMİL ERHAN (Ağrı) – Siz genel başkan olduğunuz zaman.
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – İnşallah; Allah
söyletti...
Değerli arkadaşlarım, burada, söylemek istediğim şey
şudur: Bu kürsüye çıkıp, birbirimize, acımasızca, birbirimizi yıpratırcasına,
hatta haysiyet ve onurumuzla oynarcasına sözlerin sarf edilmesini bir türlü
kabullenemiyorum. Bunu, bizleri, televizyon başında izleyen vatandaşlarımızın
arasına girdiğiniz zaman duymanız mümkün. Bugün, eğer, yapılan araştırmalarda,
yüzde 40'ların üzerinde, yüzde 50'lerin üzerinde kararsız kesimi tespit
edebiliyorsanız; işte bu, siyasî parti liderlerinin ve yöneticilerinin,
birbirlerine karşı olan bu acımasız ve fütursuzca ithamlarından kaynaklanmakta,
siyasete ve siyaset adamına güven azalmaktadır.
Konuşmacıları dikkatle dinliyorum. Maalesef, burada
konuşma yapan arkadaşlarımızın da bazıları, birdenbire, particilik ruhu
kabarmak suretiyle, kendilerini, meydanlarda seçim nutku atar pozisyonda ve
haletiruhiye içerisinde hissederek, daha evvel yapmış oldukları görevlerle hiç
de bağdaşmayan tarzda hitaplarda bulunma beceriksizliğini -becerisi
demeyeceğim- ve yanlışlığını sergilemektedirler.
Bireysel birikimlerin yatırıma dönüşmesinde sermaye
piyasalarına görev düştüğü kanaatindeyiz. Maliye Bakanlığının, sermaye piyasası
kuruluşlarıyla müşterek çalışarak, halka açık şirketlerde üç ayda bir kâr payı
dağıtılmasını sağlayarak, bu tür yatırımcıların repodan çıkmasını, bu
piyasalara girmesini sağlayacağı kanaatindeyiz ve bu şekilde sermaye piyasasına
giren pasif birikimler, sermaye piyasasında işlem gören halka açık şirketlerin
finans ihtiyacını karşılayacaktır. Buradan hareketle, tüm sermaye şirketleri,
halka açılarak, finans ihtiyaçlarını banka yerine sermaye piyasalarından
sağlayacaktır. Böylece, hem pasif birikimler değerlenecek hem de sermaye
şirketinin, rahatlıkla temin ettiği, bankalara göre daha ucuz finanstan dolayı,
yeni yatırımlara yöneleceği kanaatini taşıyorum. Bu durumun, ülkemizde,
yatırımların önündeki en büyük engellerden biri olan finans problemini de büyük
oranda çözeceği kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınızda,
Maliye hazinesinin arsa satışlarına ilişkin konuya da değinmek istiyorum. Maliye hazinesinin ülkemizde, yıllarca yapmış olduğu arsa
satışları, halk tarafından iki yönüyle eleştirilmiştir: Birincisi, bu
taşınmazların gerçek değeriyle satılmadığı ve bu rantın peşkeş çekildiği
yolundaki intibalarıdır. İkincisi de, çocuklarımızın geleceğinin yok edildiği,
devlet yöneticilerinin buna hakkı olup olmadığıdır; bu hususun tartışıldığını
gözden ırak tutmamak gerekir. İşte, bu noktalarda bizim yeni tekliflerimiz
olacaktır. Öyle ümit ediyoruz ki, Hükümetimiz ve değerli Maliye Bakanımız, bu
konuların üzerine eğilip gerekli çalışmaları yapacaktır.
2000'li yıllara geldiğimiz günümüzde en önemli konu,
finansman konusudur. Devletimizin de enflasyonla mücadelede en önemli konusu,
devletin finansman konusudur. 2000'li yılların, finansmanda en önemli
enstrümanlarından biri de, gayrimenkul yatırım ortaklıklarıdır. Gayrimenkul
yatırım ortaklıkları, sermayenin tabana yayıldığı gayrimenkul portföy yönetim
şirketleridir. Millî Emlâk Genel Müdürlüğü, bu konunun araştırmasını bir an
evvel yapmalıdır. Maliye Bakanlığı, bu enstrümanı kullanarak, her rantı, bir
kişi veya gruba vermek yerine, tabana yayma mecburiyetindedir. Hem de
uluslararası fonlardan kısa sürede çok miktarda fon toplanarak, ülke
ekonomisine katkı sağlanacağı ve ekonomik rant tabana yayılarak, kişilerin
sebepsiz zenginleşmesinin de önleneceği düşüncesindeyim.
Yine, Maliye Bakanlığına yapacağımız ikinci teklif, her
ne kadar Maliye Bakanlığını direkt ilgilendirmiyorsa da, sonuç olarak, Maliye
Hazinesinin de faydasınadır. Bu da, Tapu ve Kadastro Kanununda değişiklik
yapılarak, tapu satışlarında mülkiyet haklarının süreli sınır içerisinde
yapılmasını sağlamaktır. Yani, bir kişi, satın almak istediği yeri, isterse 50
yıllığına veya 100 yıllığına satın alabilmeli. Nitekim, İngiltere başta olmak
üzere, Avrupa'daki birçok ülkelerde bu uygulamaların vaki olduğuna şahit
oluyoruz ve böylelikle de vatandaşımızın "milletin malı peşkeş çekiliyor
veya çocuklarımıza bırakacağımız devletin bütün varlıkları yok oluyor"
endişesini de ortadan kaldıracağımız kanaatini taşıyorum.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, bugün, Türkiye'nin
içerisinde bulunduğu ekonomik durumu, iyi olarak tarif etmek veya telaffuz
etmek mümkün değildir; ama, bunları söylerken, yüzde 90 enflasyonun ve yüzde
15'lere varan işsizliğin olduğu, büyümenin yüzde 3'ler sınırında seyrettiği
"denk bütçe yapıyoruz" iddiasıyla, millete güven, millete umut
aşılayıp, ondan çok kısa bir süre sonra 2,5 katrilyonluk bir açığın olduğu,
içborcun 7 katrilyon liraya ulaştığı, dışborcun 80 milyar dolara ulaştığı,
sanayileşmenin durgunlaştığı, yatırımların tamamen durduğu, teknolojinin
eskidiği, kentleşmenin çarpık bir düzende seyrettiği, göçün hızlandığı bir
ortamda altı aylık Hükümeti sorumlu tutmak da herhalde insafla bağdaşmaz...
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sütten çıkmış ak
kaşık...
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Canım, bir seneden
fazla devleti idare ettiniz yani... Ne yaptınız?.. Onları gelin anlatın burada.
Değerli arkadaşlarım, burada biraz evvel, Doğru Yol
Partisi yöneticisi arkadaşım eski Maliye Bakanımız anlattı, dedi ki: "Biz,
kumarhanelerden geliri artırdık." Ama, kapatamadın, bugünkü Hükümet
kapattı kumarhaneleri; onu yapsaydın ya...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Aaa, rica ediyorum...
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Evet, bugünkü Hükümet
kapattı kumarhaneleri. O yasayı kim çıkardı; bugünkü Hükümet zamanında çıktı.
Yanlış hatırlıyorsanız tutanaklardan bakarsınız.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Yasa önce çıktı da,
yukarıdan sonra geldi...
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Efendim, gümrük
birliğine girdik dedi. Evet, gümrük birliğine girdik; hem de, o gümrük
birliğine, davullu zurnalı şaşaalı bir şekilde de... Zafer kazanmış bir kumandan edasıyla ülkede
kutladık.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Siz de bakandınız
galiba o zaman?!
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Evet, bakandım. Ben,
bakanlığımda yaptığım her şeyin hesabını vermeye razıyım. O zaman da, ben, o
zamanki Genel Başkanımı ve Başbakanımı ikaz ettim bu konularda; boşa
konuşmuyorum burada ben.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Duymadık...
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Evet... Açın gazeteleri
bakın. Açın bakın gazetelere.
Maalesef, gümrük birliğiyle ilgili uyum yasalarını bu
Meclisten çıkaramadık ve gümrük birliğinin Türkiye'ye kazanç sağladığını iddia
edebilecek bir babayiğit var mı; hep zarar hanesi işliyor... Yazık, günahtır...
REFİK ARAS (İstanbul) – 5 milyar dolar aşağı...
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Yani, bunları yaptık
demek, övünmek, ondan sonra da beş aylık Hükümete, bu biraz evvel saydığım
olumsuz şeyleri yüklemek insafsızlıktır.
Gelin, bunlar var; bunları düzeltmek için, biz
muhalefet olarak, sizi, ey İktidar, uyarıyoruz. Biz yapamadık, eksik kaldı,
yapabildiklerimiz bunlardı, bundan sonra bunlar yapılmalı, gelin elbirliğiyle
yapalım diyelim. Yoksa, işçiyi sokağa döktünüz, memuru ezdiniz... Kardeşim,
1995 senesinde, o hükümetin Çevre Bakanı olarak -Çalışma Bakanı cesaret
edemedi- Türk-İş’le olan görüşmeleri ben yürüttüm . O zaman da, bu işçiye
haksızlık yapamazsınız dedim; ama, bu işçiden de karşılığında ne istedik biz;
fedakârlık istedik. Bu işçi o fedakârlığı verdi bize. O gün de, çıktık,
anlattık... Gelin, bunları bir ölçü içerisinde yapalım. Yani, ne çabuk
unutuyorsunuz dünkü yapılan şeyleri.
Efendim, döviz rezervleri arttı, şu oldu, bu oldu... 5
Nisan kararlarıyla ne oldu ülke; 5 Nisan kararlarıyla ne oldu?! Dövizzedeler
yarattınız bu memlekette. Dövizzedelerle ilgili kanun teklifini veren kişi
benim; ama, o günkü Başbakanıma, ben, anlatamadım bunu ve verdiğim kanun
teklifi bu Meclisten geri çekildi; yazık günah değil mi?!. O intihar eden
insanların yükünü nasıl çekeceğiz, bilemiyorum; ama, ben, o zaman görevimi
yaptım ve o zaman isyan edenlerden birisiydim. Ben, o zaman KİT Komisyonu
Başkanıydım, kanun teklifini hazırlayıp veren benim; niçin bunları unutuyorsunuz?!
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bunu bütün Meclise
söylüyorsunuz, değil mi; bunu bütün partilere söylüyorsunuz değil mi?
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Evet, hepimize
söylüyorum; herkes nasibini alsın söylediklerimden.
Efendim, şu oldu, bu oldu... Kardeşim, sen, şimdi,
tenkit etmeye geldiği zaman... Yani, devletin en önemli kalemlerinden biri olan
örtülü ödenek meselesini bile perüperişan ettin... Ben, onun için, geçen gün,
burada Başbakanlık bütçesi görüşülürken şunu söyledim: Örtülü ödenek meselesinde,
başbakan, sadece özel kalemlerine veya müsteşarlarına yetki vermesin dedim; bir
daha, Parsadan olaylarını bu memleket yaşamasın. Meclis adına denetim yapan
Sayıştaş Başkanını da bu işin içerisine sokalım diye teklifte bulundum. Gelin,
böyle teklifler yapalım ve bundan evvel yapılan hatalardan dolayı çektiğimiz bu
acıları tekrar çekmeyelim. Bunları getirin, bunları söyleyelim...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Üstelik, bir tasarı da
var.
A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Devamla) – Evet, bunları yapalım.
Değerli arkadaşlarım, vatandaşlarımız bizden bunu
bekliyor. Biraz evvel de ifade ettim, Türkiye'nin ekonomik yapısının ve hatta
hatta idarî yapısının çok iyi olduğunu iddia etmek, kendi kendimizi aldatmaktan
öteye gidecek bir şey değildir. O nedenle, millet adına görev yapan, milletin
temsilcisi olan bizler, geliniz, bundan sonra iktidarıyla muhalefetiyle,
milletin ve ülkenin yararına olan konularda elbirliği yapalım. Yoksa, Hükümetin
getirdiği her tasarıya, yanlış mı doğru mu, kârlı mı zararlı mı espirisine
bakmadan, sırf onun çalışmasını engellemek gayesiyle ikide bir yoklama isteyip,
karar yetersayısı isteyip veya laf olsun diye aleyhte oy vermeyelim. Lütfen...
Bunları vatandaşımız gerçekten ibretle izliyor.
Ha, derseniz ki, kötümser misiniz; hayır. Karamsar
mısınız; hayır. Her zaman söylediğim şeyi söylüyorum:Bu pozisyonu, bu durumu,
ülkenin bu halini yaratan bu millettir; yani, bizleriz. Bunu düzeltecek olan
da, hatalardan dönecek olan da bizleriz. O nedenle, toplumumuzun her kesiminde
yaşayan her vatandaşımıza görev düşmektedir. İşte, bizler de,
vatandaşlarımızdan, üzerlerine düşen görevi yapmalarını beklerken, biz de
onların temsilcileri olarak, onların bizden beklentilerine kulak vermek,
gözümüzü açıp dikkat etmek ve o yönde hareket etmek mecburiyetinde olduğumuzu
bir kez daha hatırlatıyorum. Görevlerimizi, bundan sonraki dönemlerde de, en
iyi şekilde yapabilme ümidiyle, Maliye Bakanlığı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyor.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Üçpınarlar, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, soru tevcih edecek
arkadaşlarımızın grup görüşmelerinin hitamına kadar sorularını tevcih
etmelerini rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi sıra Anavatan Partisi
Grubunda.
Birinci konuşmacı, Sayın Saracoğlu; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA RÜŞDÜ SARACOGLU (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Huzurunuzda, Anavatan Partisi Grubunun Maliye Bakanlığı
bütçesi üzerindeki görüşlerini bildirmek için bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, müzakere
etmekte olduğumuz 1998 yılı bütçesi, gelirleri 10,8 katrilyon, giderleri 14,8
katrilyon lira olmak üzere huzurumuza gelmiştir. Öngörülen açık 4 katrilyon
liradır; millî gelirin yüzde 8'i civarında olması beklenmektedir.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, ülkemizde,
enflasyon sorunu, uzun yıllardır yaşanmaktadır. Bu enflasyon sorununun çözüm
altına kavuşabilmesi için Hükümetimizin uygulamakta olduğu üç yıllık istikrar
programının bu Meclisin huzuruna gelmiş en somut tasarrufu, politikalarının en
somut göstergesi de, elimizdeki bu bütçedir.
Maliye Bakanlığının ve Hükümetin tüm çabalarına rağmen,
bütçe açığının 4 katrilyon liranın altında bağlanması, ne yazık ki, mümkün
olmamıştır. Gönlümüz, Anavatan Partisi Grubu olarak, keşke imkân olsa da, bu
açık daha düşük olabilse demektedir; ancak, geçmiş yıllardan gelen yükler
nedeniyle, bu açığın bu sene azaltılması, ne yazık ki, mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bütçenin detaylarına, harcama
kalemlerine baktığımızda ve bu kürsüden Yüce Heyetinize seslenen değerli
milletvekillerinin görüşlerini dinlediğimizde, bir başka ortak husus daha
ortaya çıkmaktadır: Ne yazık ki, bu bütçede, yatırımlara, istediğimiz kadar
para ayıramıyoruz; ne yazık ki, bu bütçede, memur maaşlarına, istediğimiz kadar
ödenek ayıramıyoruz; ne yazık ki, bu bütçede, emekliye, esnafa, bizlerin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları olarak arzu ettiğimiz seviyede para
ayıramıyoruz.
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Evet, yapamıyoruz maalesef.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Çok haklısınız.
Sebebi, bütçemizde, devletin bundan önceki yıllarda
girmiş olduğu taahhütler nedeniyle çok yüksek seviyelerde bulunan faiz
harcamaları gibi kalemler vardır; bunlar, doğrudur.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bugün sormamız gereken
sorulardan bir tanesi de "bugüne nasıl geldik?.."
Şimdi, 1992 yılı başından 1997 Haziranına kadar geçen
dönemin bir ortak noktası var. Bu ortak nokta nedir; bu ortak nokta, Doğru Yol
Partisinin, bütün bu dönem boyunca iktidarda olmasıdır. Dolayısıyla, son
beşbuçuk yıldır, Doğru Yol Partisinin iktidarda olarak ve çoğu zaman da
iktidarın büyük ortağı olarak hazırladığı ve uyguladığı bütçeler ve ekonomi
politikaları sonucunda biz bu noktaya geldik. Bugün, beşbuçuk yılın
sorumluluğunu, hiç kimse, kolaylıkla sırtından atamaz.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sekiz yılı da unutmadan
söyle...
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Sekiz yıla geliyorum,
geliyorum...
Nitekim, Doğru Yol Partisinin çok değerli Genel Başkanı
Sayın Tansu Çiller Hanımefendi, 16 Aralık günü, bu kürsüden yaptığı konuşmada,
geçmiş dönemin bir muhasebesini yapmıştır. Kendileri, çok güzel, çok etkileyici
bir konuşma yaptılar. Ben de bu konuşmadan çok etkilendim; büyük bir dikkatle
dinledim ve onunla da yetinmedim, tutanakları aldım; birkaç kez de dikkatle
okudum. Hakikaten bu etkileyici konuşmada birkaç ufak tefek hata var. Bu
hataları, burada, sizlere sunmak istiyorum; tarihî bir belge mahiyetinde olacak
olan bu dokümanın, bence hatasız olmasında, hatalarının düzeltilmesinde çok
büyük yarar vardır. Birkaç dil sürçmesinden kaynaklandığını zannettiğim tarih
hataları, zabıtlarda aynen vardır.
Örneğin, Sayın Tansu Çiller "vergi mükellef
numaralarını -bugün övünüyorsunuz- 1975'in şubatında yürürlüğe koyduk"
demişler ve Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel, yerinden, "1975'te mi"
demiş.
Bir başka hata: "Dokunulmazlıkları kaldıralım
dedik. O dönemde, ayrıca, 13 Kasım 1986'da Meclise teklif verdik."
Tutanaklarda var. "DYP sıralarından '1996'da' sesleri."
REFİK ARAS (İstanbul) – Olur o kadar!
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Bir başka ufak hata: Sayın
Tansu Çiller Hanımefendi, bu kürsüden, "1985'te en büyük sivil anayasa
değişikliğini yaptık" buyurdular ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili
-yine tutanaklarda vardır- Sayın Saffet Arıkan Bedük, "1995'te" diye
yerinden düzeltmişler.
AHMET TAN (İstanbul) – Yaş tashihinden doğuyor bunlar;
alıştık.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Neden olduğunu bilemiyorum.
AHMET TAN (İstanbul) – Heyecandan oluyor.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Birkaç hata daha var;
bunlar, deminkiler gibi göze çarpmış değil. Bunları da, müsaadenizle,
Grubunuzun dikkatine getirmek istiyorum, düzeltilmesinde yarar görüyorum.
Hakikaten, bu tarihî belgenin, hatalarından arındırılmasını temin etmek
hepimizin bir görevidir.
Şimdi, tutanaklardan okuyorum. Tırnak içinde...
"Krizin tanımının ne olduğunu dahi bildiğinizden emin değilim. Şimdi, 24
Ocak kararlarında bir kriz vardı. 5 Nisan kararlarında bir kriz vardı. 5 Nisan
kararlarında üç beş aylık bir Başbakandık."
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – 9 ay halbuki.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Efendim, tutanaklara
baktım, insanın hafızası yanıltabilir diye.
AHMET TAN (İstanbul) – Çok ciddîye almışsınız Sayın
Saracoğlu.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – 8 Aralık 1993. Konuşmacı,
Prof. Dr. Tansu Çiller; Başbakan. Mekân, Türkiye Büyük Millet Meclisi; 1994
yılı bütçe müzakereleri. Zabıtlardan aynen okuyorum: "Değerli
arkadaşlarım, şimdi, 50 nci Hükümet işbaşına geldiğinden bu yana beş aydan
biraz fazla bir zaman oldu; güvenoyunu aldık; beş aydan biraz fazla bir zaman
oldu." Tarih -bir kere daha dikkatinizi çekiyorum- 8 Aralık 1993. Ve 5
Nisan geldiğinde "3-5 aylık bir Başbakandık" oluyor. Bunları
düzeltmek lazım.
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Saracoğlu, Sayın Çiller'i
çok ciddîye almışsınız.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Sayın Tan, ben, bu ülkede
başbakanlık yapmış herkesi çok ciddîye alırım.
Efendim, devam ediyorum. Yine, tutanaklardan; 16 Aralık
günü, bu kürsüden, büyümeyle ilgili olarak, şu ifadeleri duyduk:
"Söylüyorum, büyüme eksi 6'idi;
size, yüzde 7-8 büyüme bıraktık; ilk altı ayda da, yüzde 9 büyüme bıraktık.
Büyümeyi eksi 6'dan, büyümeyi yüzde 7-8'e çıkardık, artıya çıkardık; OECD
birincisi yaptık, iki yıl üst üste; yapmadınız deyin."
Şimdi, geçmiş tutanaklara dönüyorum. Tarih, 3 Temmuz
1993. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü. Söyleyen Prof. Tansu Çiller;
Başbakan. 50 nci Hükümet Programı üzerindeki müzakereler: "Bu önceliklerin içinde şunlar var: Birinci
olarak, bir büyümeye kendimizi adamışlık var. Bakın, bu ilk üç ayda 5,8'lik bir
büyüme tekrar çıktı Türkiye'de; bu, önemli bir olaydır." Eksi 6 mı, 5,8
mi?
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Eksilerle artıları
karıştırmış...
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Şimdi, bakın, bir metin
daha. 8 Aralık 1993. 1994 yılı bütçe müzakereleri. Türkiye Büyük Millet Meclisi
kürsüsü. Aynen zabıtlarda vardır: "Şimdi, bakın, bugün itibariyle büyüme
7,8 ve en büyük büyüme de sanayide oluyor." Büyüme eksi 6 mı, 7,8 mi?
Şimdi, size, müsaade ederseniz, rakamların doğrularını
vereyim. Sayın Tansu Çiller Başbakan olmadan önce, 1993 yılının birinci
çeyreğinde, üç aylık millî gelirin bir önceki yıla göre büyümesi yüzde 5,6;
birinci çeyrekte biten bir yıllık millî gelirin bir önceki yıla göre büyümesi
5,8; ilk 5,8 doğru rakam. Daha sonra, 1993'ün ikinci çeyreğinde, yani, Sayın
Tansu Çiller'in Başbakan olduğu tarih itibariyle, üç aylık büyüme yüzde 11,1'e
çıkmış; devralınan büyüme yüzde 11,1. Hadi, diyebilirsiniz ki, üç aylık mühim
değil, bir yıllığa bak; bir yıllık büyüme de 6,9... 6,9... Sonra ne olmuş;
1994'ün dördüncü çeyreğinde; yani, Sayın Çiller, Başbakan olduktan tam birbuçuk
yıl sonra büyüme eksi 6,1; eksi 6 ile almadınız, - eksi 6'ya getirdiniz; yüzde
8 ile aldınız, eksi 6'ya siz getirdiniz. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
Lütfen, bunları kayıtlara yanlış geçirmeyelim.
Yine tutanaklara dönüyorum. 16 Aralık günü, bu
kürsüden, sizlerin de dinlediğiniz gibi "O zaman, döviz rezervleri 1993
Mart ayı itibariyle 3 milyar dolara düşmüştü. Size, 3 milyar değil, 17 milyar
bıraktık. 3 milyar dövizi aldık, 17 milyar dolara çıkardık; işte istikrar
budur" dedi Sayın Tansu Çiller.
Tutanaklara bakıyorum; 3 Temmuz 1993. 50 nci Hükümet
Programı üzerindeki müzakereler. Konuşmacı Sayın Tansu Çiller; Başbakan :
"Türkiye, yine, geçen koalisyon devrinde ilk kez,
Yankee Bond, Samurai Bond yaparak, dünya piyasalarına açılmıştır. Şimdi, onlar
da bizim Türkiyemize gelecek ve 17,5 milyar dolar civarında olan rezervler, bir
yandan sermayenin tabana yayılmasıyla, diğer taraftan dünyadan rezerv çekerek
Türkiye'ye akacak."
8 Aralık 1993; 1994 yılı bütçe müzakereleri:
"Bugün itibariyle rezervlerimiz 18 milyar doları
aşmıştır." Söyleyen, Sayın Tansu Çiller; Başbakan.
Şimdi, rezervler 3 milyar mıydı, 18 milyar mıydı? Buna
da karar verelim. Bu konuda da, müsaadenizle, sizlere yardımcı olmak için
rakamları ben vereyim: 1993 Mart ayı itibariyle 3 milyar dolar değildi; 16
Aralıkta, Sayın Çiller'in yaptığı konuşmada bahsedilen, Merkez Bankasının döviz
rezervleridir, daha önceki konuşmalarında bahsettiği ise ülkenin toplam
rezervleridir. Merkez Bankası rezervleri, 1993 Martında 7 milyar 144 milyon
dolardı. Sayın Çiller'in Başbakan olduğu haziran ayında 6 milyar 930 milyon
dolardı; Mart 1994'te; yani, 5 Nisan kararlarından önce, Sayın Tansu Çiller'in
uygulamaları sonucunda -doğrudur- 3 milyar 285 milyon dolara indi. Bunların da
düzeltilmesinde, sanıyorum, yarar göreceksinizdir.
Efendim, kısaca, devam ediyorum; bir başka cümle:
" O zaman, ihracat 14 milyar dolarda tıkanmıştı; yıllarca bu böyleydi;
birbuçuk yıl içinde 23 milyar dolara çıkardık." Ödemeler dengesi
rakamlarına bakarsanız, bulursunuz; ben de size söyleyeyim: İhracatımız, 14
milyar dolar seviyesini Nisan 1992'de biten oniki aylık dönemde geçmiştir;
yani, Nisan 1992'de 14 milyar dolar olmuştur. Haziran 1993'te 15 milyar 235
milyon dolardır; 23 milyar dolar seviyesine de, ilk defa Ağustos 1996'da
gelmiştir; yani, 14 milyar dolardan 23 milyara çıkması birbuçuk yıl değil,
neredeyse, tam dörtbuçuk yıl sürmüştür...
REFİK ARAS (İstanbul) – Ufak bir hata!..
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım,
sözlerimin sonunda -zamanım da daralıyor; ama, sanıyorum, Sayın Pakdemirli,
bana bir iki dakikalarını verirler; ne de olsa yeni bir milletvekili olarak-
efendim enflasyonla ilgili olarak...
EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Sayın Başkan...
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Müsaadenizle...
...bunları da zabıtlardan çıkardım; 16 Aralık günü bu
kürsüden enflasyonla ilgili olarak şunlar söylendi: "Enflasyonu yüzde 150
aldık, yüzde 149, yüzde 65'e indirdik, 1995 itibariyle. Hepsi Devlet İstatistik
Enstitüsünün rakamlarıdır, Devlet İstatistik Enstitüsünün, DPT'nin
rakamlarıdır. Enflasyonu yüzde 150'den aldık, yüzde 65'e düşürdük; yapmadınız
deyin." Şimdi, zabıtlara geri gidiyoruz: 8 Aralık 1993. Konuşmacı, Prof.
Sayın Tansu Çiller. Mekân Türkiye Büyük Millet Meclisi; 1994 yılı bütçe
müzakereleri. Aynen okuyorum: "1983 yılında tam olarak enflasyon rakamı
yüzde 31,4 ve sekiz yıl kıyamet kopuyor, devrediyorlar, rakam yüzde 71,1."
Rakam, yüzde 150 mi, yüzde 71,1 mi? Kafam karıştı baktım, 71,1 doğru bir rakam;
tüketici fiyatlarındaki artış, 1991, yıl sonu itibariyle 12 aylık tüketici
fiyatlarındaki artış yüzde 71,1; çok doğru. 1993 Aralığında tüketici
fiyatlarındaki 12 aylık artış, gene yüzde 71,1. Yani, bir inme olmamış; 1991
sonunda ANAP'tan devralmışlar, 1993 sonu gelmiş, hâlâ yüzde 71,1.
Peki, sonra ne olmuş, 1994 yılında ne olmuş; ben size
söyleyeyim. Yüzde 125,5'e çıkmış. Peki, bu yüzde 150 nereden çıkıyor
diyeceksiniz...
İRFAN KÖKSALAN (Ankara) – 1994 ortalaması.
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Hayır efendim, değil. Onu
da ben size söyleyeyim; bütün rakamları
buldum.
Şimdi, toptan eşya fiyatları... Yani, Tansu Çiller,
tüketici fiyatlarından toptan eşya fiyatlarına geçmişler, içinde bulunduğumuz
dönemde...
BAŞKAN – Sayın
Saracoğlu, 17 nci dakikaya girdiniz...
RÜŞDÜ SARACOGLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım;
şu rakamı da arz edeyim, bitiriyorum.
Efendim, 1992 yılı aralık ayı itibariyle, toptan eşya
fiyatlarındaki 12 aylık artış, yüzde 61,4. Yüzde 150 ne zaman; size söyleyeyim:
1994 yılı aralık ayı itibariyle toptan eşya fiyatlarındaki 12 aylık artış,
yüzde 149,6. Yani, yüzde 149 ile yüzde 150 arasında; ama, tarihe dikkatinizi
çekerim, 1994 Aralık ayından bahsediyoruz; yani, Sayın Çiller, birbuçuk 1,5
yıldır Başbakan.
65... 65 rakamı da doğru; o da 1995 yıl sonunda.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zamanımın bitmiş
olması nedeniyle, diğer düzeltmeleri sizlere sunamıyorum; ama, istendiği
takdirde, düzeltmeleri her zaman için arz etmeye hazırım.
Bu çerçevede, Maliye Bakanlığı bütçemizin vatanımıza ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinize en derin saygılarımı
sunuyorum. Sağ olun efendim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Saracoğlu, teşekkür ediyorum.
İkinci konuşmacı olarak, Sayın Pakdemirli; buyurun.
(ANAP sıralarından alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, bizi televizyonları başında seyreden
saygıdeğer vatandaşlarım; son sekiz gündür, 1998 yılı içinde devlet
kurumlarının ne kadar bir harcama yapabileceği görüşüldü ve harcama bütçeleri,
Yüce Meclisçe kabul edildi. Şimdi ise, bu harcamaları nasıl karşılayacağımızı
görüşüp karara bağlayacağız.
Gelir bütçelerinde, bir yıl içinde beklenen vergi
gelirleri, vergidışı normal gelirler ve özel gelirler ile fonların bir
projeksiyonu yapılır; ciddî çalışmalarla, oldukça doğruya yakın rakamlar elde
edilir. Bu, geçmişte hep böyle olmuş.
Gelir bütçesini irdelemek için, onun varsayımlarının
gerçekçi olup olmadığına bakmak gerekir. Gelirin oluşumunda, yıl içinde tahsil
edilen gelirler, büyük çapta, ekonomik büyüme ile enflasyon tarafından
etkilenir. Bu bütçe, geçmiş bütçeler gibi, ekonomik büyümeyi yüzde 5 değil,
yüzde 3 olarak tespit etmiştir. Bir başka deyimle, ekonomiye hafif bir fren
uygulayacaktır, şok program değil; üç yıllık bir istikrar programının birinci
yılını uygulayacak demektir.
ANAP döneminin ortalama yıllık enflasyonunun yüzde 49
olması, bu yıl enflasyonunun, yüzde 90'lardan -önümüzdeki yıl sonu itibariyle-
yüzde 50'ler seviyesine indirilebileceğinin önemli bir göstergesidir ve
teminatıdır.
Geçen altı yılın yıllık ortalama enflasyonunun yüzde 80
olduğu unutulmamalıdır. DYP-CHP Koalisyonu, hem enflasyonda ve hem de gelir
dağılımını bozmada çok başarılı olmuştur. Refahyol Hükümeti, önceki
koalisyonlardaki bozuk dengeleri düzeltme yoluna biraz yönelmiş; ama,
iddialarının hiçbirini yerine getirememiştir.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Şeytan taşlamaktan vakit
bulamadık.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Şeytanlarla uğraşmayın,
biraz da rahmanî şeylerle uğraşın.
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Şeytan bizimle uğraşıyor.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – 1998 yılı gelir bütçemizde
ifade edilen bu gelir seviyesine erişmek için, Hükümetin "ilave vergi, bir
defacık olsun bir vergi verin" sloganını kullanmayacağını ümit etmekte ve
beklemekteyiz. Vatandaş, vergi salmada zedelenmiş olan vergi adaletinin yeniden
tesisini beklemektedir. Son sekiz yılın yıllık ortalama enflasyonu yüzde 80
olduğundan, gelir dağılımı daha da bozulmuş ve KDV'nin ödenmesinde pazarlıklar
artmıştır. KDV pazarlığının artışında, elbette ki, geçmiş DYP-CHP Koalisyon
Hükümetlerinin, yüzde 12 olan KDV oranlarını yüzde 15'e çıkarması önemli rol
oynamıştır. KDV, modern bir vergi olmakla birlikte, yüksek oranları gayrî adil
bir vergi türüdür; zengini de fakiri de, zarurî harcamalarında aynı oranda
vergilendirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, elimizde mevcut bulunan gelir
bütçesi, vergi tabanı genişletilirse gerçekleşebilecek bir bütçedir. Millî
gelirin yüzde 25'inin devletçe harcanacağını ifade eden bu bütçe, esnekliğinin
büyük bir kısmını kaybetmiştir. Faiz giderlerinin 5,9 katrilyona çıkması, kısa
vadeli borçlanmanın orta ve uzun vadeye yayılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Ülkemizin toplam borçları, bizi korkutacak boyutta değildir; ancak, yapıyı
değiştirmeye özen göstermek mecburiyetindeyiz.
Değerli milletvekilleri, 1987-1991 döneminde, gayri
safî millî hâsılanın yüzde 14'ü gelir bütçesiyken, 1992-1996 döneminde, bu
ortalama, yüzde 17,9'a çıkmıştır; 1997'de, gayri safî millî hâsılanın yüzde
21,5’i olmuş ve 1998'de de, yüzde 25,2'ye çıkmıştır. Buna rağmen, bütçede,
hâlâ, 4 katrilyon açık vardır. Bu oranın yükselmesi, sağlık işareti değildir.
Artık, devlet, kaynakları verimli yerlere yönlendirme iddiasında olmamalıdır.
Anlaşılan, büyük çapta esnekliğini kaybeten bütçe, millî gelir içerisindeki
payını artırarak yatırımlara kaynak bulabiliyor. Önümüzdeki yıllarda, bütçenin
gayri safî millî hâsıla içerisindeki payının, tekrar, ANAP döneminde olduğu
gibi yüzde 15'lere çekilmesini temenni ediyoruz.
Bütçenin esnekliğini kaybetmesindeki önemli bir faktör,
dış ve içborçların servis yükü, yani, faizlerdir. Borçlarımızın yapısına
bakmakta yarar görüyorum. İçborçların 5,9 katrilyonluk bir seviyeye çıkmasının
vebali, bu Hükümete ait değildir. 1998 yılında ödenecek olan faizlerin 5,9
katrilyonda kalması, Hükümet için başarı olacaktır. Böyle bir başarı durumunda,
içborçların gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 20'lerden yüzde 12'lere
düşecektir. Kısa vadeli olan içborç yapısını orta vadeye yayabildiğimiz
takdirde, içborç servisi kolaylaşacak, faizler üzerindeki suni baskı
hafifleyecektir. Dışborçlardaki gelişmeleri kısaca özetlemede yarar vardır.
Değerli arkadaşlar, 1983 Aralık ayında, ANAP, iktidarı
devraldığında, 18,4 milyar dolar dışborcumuz vardı ve dolar-mark paritesi 2,8
idi. 1991 Kasım ayında iktidarı devrederken, dışborcumuz, 48,5 milyar dolar ve
parite de 1,60 idi. Dışborçlarımız, bu çapraz kurdan dolayı 10 milyar dolar
artmıştır. ANAP, sekiz yıl içerisinde, sadece, 20 milyar dolar ilave dışborç
almış oldu. Bu parayla, otoyollar, hava limanları, PTT yatırımları, her köye
elektrik, telefon hizmetinin götürülmesini gerçekleştirdi, Savaşan Şahinler, zırhlı
araçlar, GAP gibi büyük hizmetlere de imzasını attı.
1992-1997 yılları arasında ise, dışborç, 48,5 milyar
dolardan 80 milyar dolara çıktı. Kasım 1991'de dolar-mark paritesi, 1,60'dan
bugün 1,78'e çıktı. Bu çapraz kur, bizim borcumuzun daha düşük seviyede
kalmasına yardım etti. Bir başka deyimle, çapraz kur 1,60'da kalsaydı, bugün,
dışborcumuz 83 milyar dolar olacaktı.
Geçmişteki koalisyon hükümetleri, dışborca 35 milyar
dolar ilave yapmış. Bu ilave dışborçla kalıcı bir esere imzasını attı diyebilir
miyiz?!. Sayın CHP sözcüsü, geçmiş koalisyonlardaki ortak sorumluluğunu
unutarak, ANAP dönemi politikalarını tenkit etti. Ben, buradan soruyorum:
1992–1996 yılları arasında DYP, CHP, SHP koalisyonlarında, ANAP döneminin hangi
ekonomik büyüklüğü yakalanabildi; büyüme mi, enflasyon mu, işsizlik mi, dışborç
mu, içborç mu? Koalisyonlar, cari işlem açıkları yönünden, ANAP döneminin
ekonomik büyüklüklerini, olsa olsa hayallerinde veya rüyalarında görmüş
oluyorlar. Son altı yıl içinde bunların hiçbirine ulaşılamadı. (ANAP
sıralarından alkışlar)
ANAP, o kadar büyük yatırımları, içtasarruf oranlarını
yükselterek, özkaynaklarına 20 milyar dolar borç alarak yaptı; ama, koalisyon
hükümetleri ise, olanı dağıttı. 35 milyar dışborcu da erken emeklilik
garabetine sarf etti. Bu erken emeklilik olgusunu getirerek sosyal güvenlik
şemsiyesine bomba koyanları, siyaset tarihimiz unutmayacaktır. Sosyal güvenlik
şemsiyesini altüst edenler, bugün bütçemizden 1.4 katrilyon yardıma muhtaç
duruma düşürülen Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur için
sevinebilirler, sevinsinler.
Toplam borçlarımıza baktığımızda, 1991 yılında gayri
safî millî hâsılaya oranı yüzde 48 iken -yani, ANAP, toplam borçları, gayri
safî milî hâsılaya oranladığınız zaman, yüzde 48'de bıraktı- sonra, DYP-CHP
koalisyonları, bunu yüzde 71'e çıkardı. Şimdi, bu, yüzde 63'e gerilemiş
görünüyor. İnşallah, ANAP İktidarı ve ortakları, bunu, tekrar 1991'deki
oranlarımıza geri çekebileceklerdir; ama, görünen odur ki, bu, 1998 yılının
sonunda, yüzde 53 ile yüzde 55 arasında olacak; ama hedef, yüzde 48 olmalıdır.
Bu koalisyonlar, ANAP'ın tek başına iktidar olduğu dönemde dışborçlarda
gösterdiği gayretin birisini yakalasın hiç olmazsa.
Gelir bütçemiz 10,8 katrilyon olarak tespit edilmiş
olup, bunun 8,9 katrilyonluk kısmı vergi gelirlerindendir. Vergi gelirlerinin,
bir önceki seneye göre yüzde 95 artması mümkündür. ATV, yani, Akaryakıt Tüketim
Vergisinin yüzde 112 artacağı varsayımı, yeni bir verginin habercisi
olmamalıdır. Akaryakıt fiyatlarını aşırı vergilendirme yoluyla Avrupa
ülkelerinin seviyesine çıkarmak, sanayide gelişmeyi engeller.
Gelir bütçesinin fonlar kalemindeki artışının yüzde 154
olması, özelleştirmede kararlılık şeklinde algılanmalıdır; böyle algılıyoruz.
Özelleştirilen bütün kurumlar, örneğin şeker fabrikaları, demir-çelik tesisleri
kâr eden, vergi veren kurumlar haline dönüşmüştür.
Son 10 yıla baktığımızda, gelir tahminleri ile
gerçekleşmeler yönünden, sadece ve sadece 1988'de yüzde 4'lük bir kısalık var.
Yani, tahminlerimiz hep gelir bütçesi yönünden ekside kalmış, daha fazlasını
tahsil etmişiz; ama, 1997 yılı hariç; 1997 yılında yüzde 13,4 oranında bir geri
kalmışlık var.
Değerli arkadaşlar, 1997 yılında, Refahyol Hükümeti,
sihirli bir formül bulduğuna inanarak "denk bütçe yaptım" dedi. 1996
yılında toplam bütçe gelirleri 2,7 katrilyon iken, bir yıl sonra 6,250
olacağını söyledi. Hem deflatörü yüzde 65 diyeceksiniz hem de bütçe gelirleri
yüzde 128 artacak diyeceksiniz. Bir başka deyimle, vergi gelirinin reel olarak
yüzde 30 artacağını söyleyeceksiniz. Bunun gerçekleşmesi mümkün değildi. Denk
bütçe sloganıyla dört ay politika yapıldı. Bu politika yapılmasaydı "hedef
olarak verilmişti, hedefin altında kalındı" denilebilirdi; ama, dört ay
"denk bütçe yaptık, işte görüyor musunuz, biz Türkiye'yi kurtaracağız,
bütçesini de denk yaptık" denildi. Hatta, birinci ayın sonunda, hayalî
olarak, Merkez Bankasının kârları, ocak ayının geliri addedilerek "bak
gördünüz mü; işte, ilk ay bile fazlalık verdi" denilebilmişti. Burada
böyle bir polemik, böyle bir propaganda ve siyaset yapılmamış olsaydı
"hedef denk bütçeydi; ama, yapılamadı; gördünüz, bu kadar da açık
verdik" denilebilirdi. Bunun olmaması gerekirdi. Bunun gerçekleşmesi
mümkün değildi. Denk bütçe sloganıyla politika yapmak, dört ay sonra takkeyi
düşürür keli de gösterirdi. Nitekim, öyle oldu; işte, takkemiz düştü kel de
göründü.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Yüzde 50 enflasyonda görüşürüz.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Biraz ayıp oluyor; yani,
rakamlar belli. 2,9 katrilyon açık vereceksiniz, ondan sonra da "canım,
işte, yüzde 50'si de size ait" diyeceksiniz; olmaz yani. (RP sıralarından
gürültüler)
Bakın, 1998 yılı gelir bütçesi...
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Ekonomik
göstergelerdeki nedir; bizim devrettiğimizi şimdiki durumla mukayese
ettiğinizde nedir?
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, böyle bir usul var
mı?
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Efendim, zaten sorular
yanlış da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Sen, her verilen rakama
yanlış diyorsun.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sen iki dönem
arasındaki rakamları iyi kıyasla!
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Sayın Başkan, benim birkaç
dakika eksiğim vardı, birkaç dakika ilave ederseniz...
BAŞKAN – Efendim, rica edeyim... Birkaç dakika diye bir
şey yok.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Arkadaşlara cevap vermekte
fayda var; çünkü, hâlâ sırça köşkten inmiş değiller...
MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Siz işbaşındasınız.
BAŞKAN – Siz, Genel Kurula hitap edin Sayın Pakdemirli.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – ...hâlâ hayal âlemindeler
yani.
BAŞKAN - Efendim, siz, Genel Kurula hitap edin ve
sürenizi...
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Ben de Genel Kurula hitap
ediyorum.
BAŞKAN - Efendim, lütfen, sürenizi kullanın.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 1998
yılı gelir bütçesi, bir önceki yılın
gerçekleşme tahminine göre yüzde 99 artırılmaktadır. 1997 yılında da artış
yüzde 98 oranındadır. Bütçenin gelir kısmı, yüzde 64 deflatör ve yüzde 3 reel
ekonomik büyüme karşısında iddialı bir rakam olmaktadır. Bu iddiayı
gerçekleştirmek için;
1. Götürü vergilendirmeyi köylerdeki esnaf ile sınırlı
tutmak,
2. Özelleştirmeyi süratle yapmak,
3. Verim artışı sağlayacak yatırımlara yönelmek,
4. 1998 yılı içinde ekonomiye kazandırılabilecek alt ve
üst yapılara öncelik vermek,
5. Vergi reformunun ne olduğu veya olmadığını süratle
ortaya koyup, piyasalardaki belirsizliği ortadan kaldırmak.
6. Sosyal güvenlik şemsiyesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Pakdemirli, Genel Kurula lütfen saygı sunar
mısınız.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Efendim, 1 dakika zaman
verirseniz saygımı sunacağım.
BAŞKAN – Ne demek efendim, şarta muallak bir şey yok;
lütfen saygınızı sunun ve inin.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt ) – Sayın Başkan, konuşmasını
tamamlamasına lütfen izin verin efendim.
BAŞKAN – Öyle şarta muallak bir şey yok efendim.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Veriyor musunuz 1 dakika
efendim?
BAŞKAN – Evet, buyurun efendim, lütfen toparlayın.
EKREM PAKDEMİRLİ (Devamla) – Önemli olan, yüzde 64
deflatörle birlikte gelirleri yüzde 98 artırabilmektir. Yoksa, deflatörün
öngörülenden 10 puan yüksek olması halinde bile, bu gelir seviyesine ulaşılır;
ama, dargelirli bundan zarar görür. Temennimiz, gelir bütçesinin
gerçekleştirilmesi ve vaat edilen yüzde 64 deflatör, vaat edilen yüzde 3
ekonomik büyümenin sağlanmasıdır.
Bu bütçenin, milletimize hayırlı olmasını diliyor,
sizlere ve bizi televizyonları başında seyreden değerli vatandaşlarımıza
saygılar sunuyorum efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Grup sözcüsüne teşekkür ediyorum.
Refah Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere,
Sayın İsmail Özgün.
Sayın Özgün, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Sayın Özgün, 10'ar dakika mı konuşacaksınız efendim?
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Evet.
BAŞKAN – Peki. Ben, 30 dakika vereceğim; sonra
sürelerinizi durdurup, tekrar kullandıracağım.
Buyurun.
RP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan,
değerli miletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde, Refah Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Pakdemirli, biraz önce, burada konuşurken, bizim
hayal âleminde olduğumuzu ifade ettiler. Oysa, ben diyorum ki, asıl hayal
âleminde yüzen bugünkü iktidardır. (RP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakınız, burada, Türkiye'nin gerçeklerini
konuşuyoruz. Bugün, Türkiye'nin ekonomik anlamda gerçekleri nelerdir diye
baktığımız zaman, resmî rakamlarla yüzde 100; ama, mutfaktaki enflasyona
bakarsanız yüzde 200-250'ye gelmiş bir enflasyonla karşı karşıyayız ve bu,
halen, yükselme eğilimini devam ettiriyor. Kamu açıkları...
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sizin sayenizde.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Efendim, yıllarca iktidarda
kimlerin kaldığını, hangi partilerin kaldığını milletimiz biliyor.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – En son siz getirdiniz bu
hale...
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Kamu açıklarının büyüdüğü,
reel faizlerin giderek yükseldiği, içborç stokunun devasa boyutlara ulaştığı,
kamunun da kendi sorunlarından dolayı diğer sorunlara eğilemediği bir ortamı,
maalesef, üzülerek yaşıyoruz. İfade etmek gerekir ki, böyle bir ortamda, 1998
yılı bütçemizin, daha gerçekçi, daha samimî, Türkiye şartlarını daha iyi
yansıtan, güven duyulan bir bütçe olması gerekirdi. Biz, burada, böyle bir
bütçeyi görüşmeyi arzu ederdik; ama, maalesef, ortada böyle bir bütçe yok.
Hükümet, bu bütçeyi, bir istikrar bütçesi, antienflasyonist bir bütçe olarak
sunmuştur. Oysa, rakamlara bakıldığında, bu bütçenin rantiyeye faiz ödeme ve
çalışanları ezme bütçesi olduğu, gayet açık olarak görünmektedir. (RP sıralarından
alkışlar) Bir taraftan, bütçenin yaklaşık yarısını götürüp rantiyeye
vereceksiniz; öbür taraftan da, çalışanlara, bütçenin dörtte 1’ini bile
vermeyeceksiniz.
İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) – Siz ne kadar verdiniz?
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Millet, ne kadar verdiğimizi
takdir ediyor.
Şimdi, bu rakamlar, kantarın topuzunun ne tarafta
olduğunu gayet açık gösteriyor. Siz, bu bütçeyle, cumhuriyet tarihinin bir
rekorunu kırdınız. Cumhuriyet tarihinde ilk defa içborç faiz ödemeleri yüzde
40'a çıkarılmıştır. Bu rakam, bu seviyede de kalmayacaktır; 5,9 katrilyon olan
bu faiz ödemesi, yıl sonuna kadar en aşağı 6,5-7 katrilyon civarına çıkacaktır
ve bu korkunç bir şeydir.
Sayın Bakanım, siz, böylesine çarpık bir yapıya sahip
ve çelişkilerle dolu bütçeyle, topluma, yeterli ve kaliteli hizmeti, maalesef,
sunamayacaksınız. Oysa, geçen yıl, bu kürsüden, 1997 bütçesi üzerinde
konuşurken şunları söylemiştiniz: "Bütçenin, bu harcama yapısıyla topluma
yeterli ve kaliteli hizmet sunamayacağını, toplumun çok daha iyi hizmetlere layık
olduğunu, ülke kaynaklarının hakça ve bilinçli kullanımıyla, hizmetin kalite ve
düzeyinin daha da artırılabileceğini anlatmaya çalışıyoruz." Aslında,
Sayın Bakanım, siz bu sözlerinizle, kehanet gösterip, bu sene kendi yaptığınız
bütçeyi tarif ediyordunuz. Eğer, sizin yıllardan beri dilinizden düşürmediğiniz
hakça paylaşım bu ise, o çalışanların, o dar gelirlilerin vay haline.
Bakınız "zam yapmayacağız" dediniz; bunu
dedikten sonra bile, başta petrol olmak üzere, birçok KİT ürününe yüzde 10'a
varan zamları yaptınız. Şimdi, biz, sizin hangi söylediğinize inanalım. Resmî
enflasyon yüzde 100 olmuş, mutfaktaki enflasyon yüzde 200'ü geçmiş; memurlar,
işçiler, emekliler, köylüler, özürlüler, tüm dargelirliler yollara dökülmüş,
hak arıyorlar. Memurlar, işçiler, emekliler insanca yaşayabilecekleri bir ücret
düzeyini talep ediyorlar, hayat pahalılığı altında ezildiklerini, kemerde
sıkılacak yer kalmadığını söylüyorlar; köylüler artırılan tarım kredi
faizlerinin indirilmesini, esnaf ve sanatkârımız KOBİ'lere destek verilmesini
istiyorlar; ama, Hükümetin bunlara kulağı tıkalı.
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) – Copluyorlar, copluyorlar.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Millet, yüksek enflasyon
altında ezilirken, siz, hâlâ kendi kendinize "enflasyonu halledeceğiz,
istikrarı getireceğiz" diyorsunuz. Sizin bu enflasyonu aşağı çekme
hedefiniz, yalnızca, personel ödeneklerini kısmak, yatırımları azaltmak için
kullandığınız inandırıcı olmayan bir gerekçedir. Eğer siz enflasyonu indirmekte
kararlı ve samimi iseniz, bir defa, işverenler, çalışanlar ve devlet arasında
bir sosyal kontrat oluşturmalısınız; bütçe açıklarını kapatmalısınız; uzun
vadeli, iki yıllık, üç yıllık bütçeler yapmalısınız; üretim ve yatırım
üzerindeki vergi yükünü düşürerek, vergiyi tabana yaymalısınız; ama, siz, bu derme
çatma halinizle, dışarıdan bir partinin desteğiyle ayakta dururken, bir vergi
konusunda bile kendi aranızda anlaşamazken bu meseleleri nasıl halledeceksiniz,
şaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, arkasında halk olmayan hiçbir
hükümet başarılı olamaz. Arkasında halk desteği olmayan, zorlama bir hükümetin,
Türkiye'nin temel meselesi olan ekonomide bir şeyler yapması, boşuna hayalden
ibarettir. Siz, bu millete bir iyilik yapmak istiyorsanız, geliniz, sandığı bir
an evvel vatandaşın önüne koyunuz. Millet de sizden bunu beklemektedir. (RP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, geçtiğimiz
Hükümet döneminde buradan bir kanun çıkardık; 4208 sayılı Kanun. Bu Kanuna
göre, karaparanın denetim altına alınmasını sağlayacak olan Malî Suçları
Araştırma Kurulu, 1 Ekimde faaliyete başlayacaktı; ama, gelir gelmez, Kurulun
Başkanını ve üyelerini görevden aldınız, Kurulun çalışmalarını ertelediniz ve
bu konuda -çok samimi olarak söylüyorum- ciddî bir çalışma yapılamadı. Oysa,
bugün, Türkiye'de, kamu finansman açıkları, iç ve dış borçla karşılanmaktadır.
Geçen beş aylık süre içerisinde de, 3 katrilyon lira civarında iç borçlanma
yaptınız. Türkiye'de "borç vericiler" diye bir grup ortaya çıktı;
bunların bir bölümü karapara aklayıcılarıdır, bir bölümü de vergi kaçıranlardır.
Değerli arkadaşlar, vergi deyince, şu ne olduğunu hâlâ
bir türlü anlayamadığımız vergi tasarısına da değinmeden geçemeyeceğim. Şunu
açıklıkla söyleyeyim ki, bu vergi tasarısında, mutlaka, vergi adaletini
sağlamaya yönelik mekanizmaların bulunması gerekir. Vergi sistemi, basit,
uygulanabilir ve hazine için verimli olmalıdır. Aynı zamanda, vergi sistemi,
ekonomik gelişmeye de engel olmamalıdır. Bunun yanında, hayat standardı,
ortalama kâr hadleri ve geçici vergi uygulamalarının kaldırılmasını içeren
maddeler mutlaka tasarıda yer almalıdır. Üretim üzerindeki vergilerin
hafifletilmesi, enflasyon muhasebesine geçilmesi gibi hususlar da, mutlaka
tasarıda yer almalıdır. Vergi kanunlarında yer alması gereken bir diğer
düzenleme de, mükelleflerin alacaklarına gecikme faizi uygulamasının mutlaka
getirilmesidir.
Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesi
görüşülürken, Maliye Bakanlığının transfer ödeneklerine değinmemek de büyük
eksiklik olur diye düşünüyorum. Özellikle, yerel yönetimlere yapılan
transferlerde, partizanlık ve yanlı uygulamalar devam etmektedir. Bakın, bir
misal vereyim: Balıkesir gibi 200 binin üzerinde insanın yaşadığı bir merkez
belediyesine, beş aydan beri bir kuruş yardım yapılmamıştır. Bunu, hakkaniyet
ve adalet ölçüleriyle bağdaştırmak mümkün değildir.
İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) – Hangi belediyeye yaptınız
siz?..
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Biz yaptık efendim. Mesela,
DSP'nin Balıkesir'de bir belde belediyesi vardı; belediye başkanı talep etti,
yardım yaptık. (RP sıralarından "yaptık, yaptık" sesleri) Önemli
değil; ne kadar istediyse onu verdik.
BAŞKAN – Sayın Özgün, sürenizi siz kullanın lütfen.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bu yetmiyormuş gibi, bir de,
bir genelgeyle, başta İstanbul, Ankara, İzmir Belediyeleri olmak üzere, bazı
belediyelerin gelirlerine yeni kısıtlamalar getiriyorsunuz. Bu yanlışlıktan
lütfen dönünüz.
Değerli milletvekilleri, umuyoruz ki, Türkiye yönetimi,
daha çok borçlanmak ve rantiyeye daha çok kaynak aktarmaktan başka bir şey
düşünmeyen insanların elinde uzun süre kalmamalıdır; çünkü, böylesine çarpık
bir yapıya sahip bütçeyle ne istikrar olur ne hakça paylaşım olur ne de büyüme
olur.
Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle, 1998 yılı
bütçesinin, Türk ekonomisini iflasa götürmemesini diliyor ve hepinize
saygılarımı sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özgün, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, grup görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar süre uzatımını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Refah Partisi Grubu adına, ikinci sırada, Sayın Saffet
Benli; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA SAFFET BENLİ (İçel) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1998 yılı Maliye Bakanlığı bütçesi ve gelir bütçesi
üzerinde, Refah Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
münasebetle, Yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, 24 Aralık 1997. Genel
seçimlerin üzerinden tam 2 yıl geçti. Bu 2 yıl içinde, 53, 54 ve 55 inci
Hükümet dönemlerini yaşadık ve yaşıyoruz.
Yoğun bir çalışmadan sonra, bütçe görüşmelerinin sonuna
yaklaştık. Cumhuriyet kurulalı yetmişdört yıl geçti ve bu süre içinde tam 55
hükümet kuruldu. 60, 70, 80 müdahalelerini ve tek partili iktidar dönemlerini
bir tarafa bırakacak olursak, hükümetlerin ömrü, ortalama 1 yılın altındadır.
Siyasî istikrarın olmadığı dönemlerde, ekonomik istikrardan bahsedilemez. Bu
münasebetle, şimdi, 1998 yılı, 55 inci Hükümetin bütçesine, yani, gelirlerine
ve harcamalarına bir göz atalım:
Gelirler:
1998 malî yılı konsolide bütçe gelirlerinin; 8
katrilyon 900 trilyon lirası vergi gelirlerinden, 702 trilyon lirası vergidışı
normal gelirlerden, 1 katrilyon 158 trilyon lirası özel gelirler ve fonlardan,
40 trilyon lirası katma bütçeli kuruluşların gelirlerinden oluşmakta ve bütçe
açığının 4 katrilyon, büyüme hızının da yüzde 3 olacağı tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, transfer ödeneklerine
baktığımızda; 5,9 katrilyon lirası iç ve dış borç faiz ödemelerine; 1,4
katrilyon lirası sosyal güvenlik kuruluşlarına, yani, Emekli Sandığı, Bağ-Kur
ve Sosyal Sigortalar Kurumuna; 160 trilyon lirası KİT'lere; 350 trilyon lirası
fon hizmetlerine; 290 trilyon lirası vergi iadelerine; 200 trilyon lirası tarımsal
teşviklere; 100 trilyon lirası da yedek ödeneğe ayrılmıştır.
Değerli milletvekilleri, harcamalar kısmına
baktığımızda -rakamları yuvarlak olarak ve yüzdeler nispetinde açıklamak
istiyorum- genel hizmetlere 3 katrilyon 726 trilyon, yani yüzde 25,4; savunma
hizmetlerine 1 katrilyon 625 trilyon, yani yüzde 11; eğitim hizmetlerine 1
katrilyon 636 trilyon, yani yüzde 11, 1; sağlık hizmetlerine 392 trilyon, yani
yüzde 2,6; borç faizlerine 5 katrilyon 900 trilyon, yani yüzde 39,9; adalet ve
emniyet hizmetlerine 463 trilyon, yani yüzde 3,1; karayollarına 214 trilyon,
yani yüzde 1,4; tarım orman ve köyişlerine 304 trilyon, yani yüzde 2,1; su
işlerine 286 trilyon, yani yüzde 1,9; bayındırlık hizmetlerine 61 trilyon, yani
yüzde 0,4; ulaştırma hizmetlerine 34 trilyon, yani yüzde 0,2 ayrıldığı
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, bütçe, hükümetlerin aynasıdır.
1998 yılı bütçesi ve programında, asgarî ücreti vergi kapsamı dışında tutacak;
çalışanların fon ve vergi yükünü azaltacak; rant, faiz, repo ve her türlü
sermaye gelirlerini etkin biçimde vergilendirecek; kayıtdışı ekonomiyi kayıt
altına alacak; peşin vergi ve hayat standardı uygulamalarını kaldıracak;
kapsamlı, etkin ve adil bir vergicilik anlayışı yer almamaktadır.
Vergi yükünü, yine, bordro mahkûmları, işçiler,
memurlar ile küçük esnaf ve sanatkârlar, köylü, çiftçi ve tüketiciler çekecek
ve bu kesim ezilmeye devam edecektir.
Bu bütçe, emeği, üretimi ve reel sektörleri dışlayan,
rant ve kayıtdışı ekonomiyi özendiren, sağlıksız, dengesiz, verimsiz bir
uygulama ortamını geliştirmektedir.
Enflasyonu makul düzeylere indirebilecek, ekonomik istikrarı
sağlayabilecek, ekonominin üretim ve moral gücünü artıracak, harekete
geçirecek; iç barışa güç kazandırabilecek, rekabetçi, emeğe saygılı, çevreye
duyarlı; pazar ekonomisi ile teknolojik yapılanmanın ortamını oluşturacak
büyüklük, denge, tutarlılık, samimiyet, öz ve vizyondan yoksundur.
Bütçede, yatırımların oranları düşürülürken, faiz ödeme
oranları yükseltilmiş ve bir nevi transfer harcamaları bütçesi haline
gelmiştir.
Ülkenin yaşadığı bunca sıkıntıya rağmen, israf
sayılacak birçok harcamaya devam edilmektedir. Giderek bozulan gelir dağılımı,
hızla yükselen açık ve gizli işsizlik, süratle daralan kamu yatırım hacmi ve
gittikçe vadesi kısalan iç ve dışborç stokları ülkenin istikbalini
karartmaktayken, böyle bir bütçeyle karanlık daha da artacaktır.
Rantiye kesimine her türlü destek ve teşvik, vatandaşa
ise zor kış vaat eden bu Hükümetin, bütçe açıklarını kapatmak için zam
yapmaktan başka çaresi de yoktur. Zam demek, fakir daha fakir, zengin daha çok
zengin demektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade
ederseniz, şimdi, 1998 yılında yapılacak olan faiz ödemeleriyle Türkiye'de
neler yapılabilirdi, birkaç misalle duruma dikkatlerinizi çekmek istiyorum:
1998 yılı faiz ödemeleri, bütçenin yüzde 40'ı, yani 6
katrilyondur, Türkiye tarihinin rekorudur. Bu hesap yapılırken, 1997 Ağustos
ayında dolar 170 bin TL olarak hesaplanmış ve karşımıza 35 milyar 300 milyon
dolar çıkmıştır.
Geçtiğimiz aylarda büyük törenlerle temeli atılan
Sabancı Üniversitesi ya da Koç Üniversitesi büyüklüğünde bir kampusün bedeli
150 milyon dolar civarında. Her türlü eğitim imkânlarına sahip bu
üniversitemizden, 1998 yılı faiz ödemesiyle, 235 adet yapmak mümkündür.
16 derslikli, fizik, kimya, biyoloji laboratuvarı, spor
kompleksine sahip bir ilköğretim okulunun maliyeti 750 bin dolar. Bu okullardan
tam 47 066 adet yapmak mümkündür.
Üçüncüsünün yapılıp yapılmamasını tartışdığımız Boğaz
Köprülerinin ilkinin maliyeti 275 milyon dolar civarındaydı. 1998 yılı faizine
ödeyeceğimiz bedelle, birinci Boğaz Köprüsünden tam 128 adet yapabilirdik;
üçüncüsünün çevre yollarıyla birlikte 1 milyar dolara mal olacağı Boğaziçi
Köprüsünden ise 35 tane inşa etmek mümkündür.
Peki, her dönem tartışılan otoyollardan kaç metre
yapabilirdik? Bugün, 1 kilometre otoyol, özelliğine göre, 5 ilâ 7 milyon dolara
mal olmaktadır. Biz, 7 milyon dolarlık bir maliyeti esas aldığımızda, 5 042
kilometre otoyol yapabilirdik.
İzmir Limanının tevsi projesiyle birlikte maliyeti 1
milyar dolar olarak hesaplanmış. 35 adet İzmir Limanı yapmak mümkündür.
Cumhuriyet tarihimizin medarı iftiharı Atatürk Barajı,
bilindiği gibi, GAP kapsamı içerisinde yer almaktadır ve Atatürk Barajının
maliyeti 450 milyon dolardır. O halde, Türkiye'nin sadece 1998 yılı iç ve
dışborç faiz ödemeleriyle, 68 adet Atatürk Barajı inşa etmek mümkündür.
Bünyesinde 7 baraj, sulama tünelleri ve Harran Ovası
sulama sisteminin de içinde bulunduğu GAP'ın bugünkü proje maliyeti ile 1998
yılı faiz ödemelerinin maliyeti aynıdır.
Değerli milletvekilleri, bir çimento fabrikası,
teknolojisine göre, 20 ilâ 40 milyon dolara yapılabilmektedir. Bu da, faiz
olarak ödeyeceğimiz bedele karşılık, 882 adet çimento fabrikası demektir.
Tam teçhizatlı ve 60 milyon dolara mal olan modern bir
hastaneden 588 adet yapmamız mümkündür.
Örnekleri çoğaltmak mümkün: 100 metrekarelik bir sosyal
konutun maliyeti, arsa payıyla birlikte 17 674 dolardır. Bu konutlardan 2
milyon 340 bin adet yapmamız mümkündür; yani, yeni bir İstanbul'un kurulması
demektir.
Değerli milletvekilleri, ülke kaynaklarına yeterince
önem vermediği açıkça görülen böyle bir bütçenin, halkın beklentilerine cevap
vermesi mümkün değildir; zaten böyle bir iddiası ve niyeti olmadığı ortadadır.
Bütçeyi uygulayacak Hükümet, kendi içinde kavgalı, güçsüz, tutarsız ve
yetersizdir. Kuruluşunda halk desteğinden yoksun olan bu Hükümet, bu bütçeyi
uygularken halkın desteğini yanında bulamayacaktır.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz,
aynı şeyleri...
SAFFET BENLİ (Devamla) – Maliye Bakanlığı bütçemizin
milletimize ve çalışanlara hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Benli, teşekkür ediyorum.
Refah Partisi Grubunun üçüncü sözcüsü, Sayın Nezir
Aydın; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Refah Partisi adına gelir bütçesi üzerine sözlerime
başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık dokuz gündür muhtelif bakanlıklarımızın
bütçelerini burada görüşmeye devam ediyoruz, bugün de Maliye Bakanlığının
bütçesini görüşüyoruz. Genellikle bugüne kadar görüştüklerimiz gider kalemleri
üzerineydi, bugün ise Maliye Bakanlığının hem gider hem gelir kalemlerini görüşüyoruz.
Bu arada, ben sizlere, gelir kalemleri üzerinde
görüşlerimi belirteceğim; ancak, şunu ifade etmek istiyorum ki, geliri olmayan
bir bütçeyle giderin yapılması mümkün olmadığına göre, gider kalemlerinin en
önemli noktasını gelir kalemleri oluşturduğuna göre, gelir kalemlerini
irdelemek için ayrılan sürenin daha fazla olması -ki, temennim de odur-
gerektiği kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, gelir bütçesini tahlil
edeceğiz. Son konuşmacı olmanın hem avantajı hem dezavantajı vardır. Dezavantajı,
değerli konuşmacı arkadaşlar, söylenmesi gereken bütün rakamları söylemiş,
bütün tahlilleri şu ana kadar yapmış bulunuyorlar. Şimdi ben de, ayrılan süre
içerisinde, gelir bütçesinin tahlilini yapacağım; ancak, bu tahlilin daha iyi
anlaşılabilmesi için, önce, bu bütçe kanunuyla yetki vereceğimiz 55 inci
Cumhuriyet Hükümetinin ve 1998 yılına gireceğimiz şu günlerde Türkiye
sathımailinin bir tahlilini yaparak başlamak istiyorum.
Evet, nasıl kurulduğu belli olan, bilinen bir
hükümet...
Canı olmayan, heyecanı olmayan; çıkan konuşmacıları
bütçelerini savunacakları yerde, ta on yıl öncesine kadar geçmiş yılları
anlatmaya kalkan, bütçesini savunamayan iktidar mensupları...
İslam dünyasından ve Avrupa Birliğinden dışlanmış bir
hükümet...
Geçim sıkıntısı içinde kıvranan, son istatistiklere
göre açlık sınırına dayanmış takriben 25 milyon memleket evladı...
RÜŞDÜ SARACOGLU (İzmir) – Altı ayda mı yapıldı?!
NEZİR AYDIN (Devamla) – Sabahın saat 5'inde ucuz ekmek
kuyruklarında sıra beklerken, çeşitli âlemlerde içki içip kafayı bulanların
araçlarının altında ezilen insanlar...
İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) – Sizin yaptıklarınızı
düzeltmek mecburiyetindeyiz ama...
NEZİR AYDIN (Devamla) – Kürsüye laf atacağınıza,
lütfen, bunları dinleyin ve ibret alın.
İnsan hakları ve özgürlüklerinin çokça telaffuz
edildiği şu günlerde, özgürce okuma hakları ellerinden alınmaya çalışılan,
Beyazıt Meydanında, Hacettepe önlerinde bekleyen öğrenciler...
Tüm feryatlarına rağmen dertlerini anlatacak hükümet
yetkilisi bulamayan, Ankara'da sandalye üzerlerinde sabahlayan, maaş
kuyruklarında ölen emekliler...
REFİK ARAS (İstanbul) – Yeni oldu!..
NEZİR AYDIN (Devamla) – Ülkesine, milletine hizmetten
başka amacı olmamasına rağmen "irticacı" diye damgalanan holdingler,
şirketler, esnaflar, gazozcular, kebapçılar...
Kendini tek egemen güç gören tekelci bir sermaye...
Hükümet kurup hükümet yıkmaya kalkan, Yüce Milletimizin
vekillerine "yüzkaraları" diyerek "yuh" çekebilenler...
İmam hatip okullarını ve Kur'an kurslarını kapattığı,
Müslüman milletimizin evlatlarının din eğitimini engellediği için, yılın seçkin
devlet adamı madalyasını Yahudi lobilerinden alan bir Başbakan... (RP
sıralarından alkışlar)
NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Siz, dün hükümette değil
miydiniz?!
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Okadar gereksiz konuşuyorsunuz
ki... Ne zavallı adamsın!
NEZİR AYDIN (Devamla) – Sizin kimleri memnun
ettiğinizi, kimlerin hoşnut olduğunu, bu madalyadan, çok iyi anlıyoruz biz;
ama, bu millet size öyle bir madalya takacak ki, onun ağırlığı altında
boynunuzu kaldıramayacaksınız!
İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) – Size de takacak!
NEZİR AYDIN (Devamla) – Akşam söylediğini sabah
değiştiren, çelişkili açıklamalarla birbirleriyle yarışan bakanlar...
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Kahvehane mi zannettiniz burayı!
NEZİR AYDIN (Devamla) – Böyle bir ortamda da, önümüze
gelen 1998 yılı bütçesi üzerinde, biz burada fikirlerimizi on dakikada beyan
edeceğiz!..
AYHAN GÜREL (Samsun) – Ne fikrin var senin!
NEZİR AYDIN (Devamla) – Kimin ne fikri olduğunu millet
biliyor; sizin terbiye ölçünüzü de bu millet çok iyi görüyor!
AYHAN GÜREL (Samsun) – Seninki de belli!
NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Bırakıp, kaçıp gittiniz...
NEZİR AYDIN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, 1998
gelir bütçesinin kalemlerine, kısaca, şöyle bir bakalım:
Dışticaretten alınan vergileri bir tarafa bırakırsanız,
tüm gelirlerinin faizlere ödeneceği, âdeta ipotek altına alınmış bir bütçe
görürüz.
Memur, işçi, emekli, çiftçi ve küçük esnafı sıkacak,
onların fedakârlıklarını birilerinin kasalarına rant geliri, faiz geliri olarak
aktaracak bir bütçe.
NECATİ ALBAY (Eskişehir) – İçborcu siz 4 milyara
çıkardınız.
NEZİR AYDIN (Devamla) – Millî gelirden yüzde 24 pay
alan ücretliler, toplam vergi gelirlerinin yüzde 52'sini ödeyecekler.
H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – Yediye sekiz ne oluyor?!
NEZİR AYDIN (Devamla) – Kurumlar Vergisinin, vergi
gelirleri içindeki payı ise sadece yüzde 9. Bunun anlamı nedir; bunun anlamı
şu: Ücret gelirleri üzerindeki vergi baskısı, rant gelirleri üzerindeki
baskıdan çok daha fazla olacak.
1997 bütçesine göre, personel ödenekleri azaltılacak,
yatırımlar düşürülecek, bunlara mukabil faizler tırmandırılacak.
SSK, Emekli Sandığı veya mal ve hizmet üreten KİT'lere
bütçeden para aktarıldığı zaman, birileri Türkiye'de avaz avaz bağırır;
bütçenin ilk etapta yüzde 40'ına; ilk etapta diyorum; çünkü, daha hep beraber
sonucunu göreceğiz...
İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) – Sonuçta hüsrana uğrarsınız.
NEZİR AYDIN (Devamla) – Bütçenin adeta yüzde 40'ına el
koyan rantiyecilere nedense ses çıkmıyor!..
Önümüzdeki bütçede, Akaryakıt Tüketim Vergisi yüzde 112
artacak, özel gelir ve fonlar yüzde 153 artacak ve Gelir Vergisi yüzde 110
artış sağlayacak; bunlara karşılık, enflasyon da yüzde 50'ye düşecekmiş!.. Altı
aylık süre içerisinde karar alma ve dönme rekoru kıran Hükümetin enflasyon
hesabına bu millet nasıl güvensin, biz nasıl güvenelim?!
Sayın milletvekilleri, bakınız, Anayasamızın 10 uncu
maddesinde "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz" denilmektedir. Enflasyonla, memur, emekli, işçi, çiftçi ve
dargelirli, kısaca halk yığınlarını ezerek, belirli rant ve sermaye çevrelerini
faizle desteklemek, 10'uncu maddeye uymaz. Siz, sokaklara dökülmek
mecburiyetinde kalan memurlar, işçiler ve emeklilerin "Türkiye sizinle
gurur duyuyor" demesini mi bekliyorsunuz?!
Değerli milletvekilleri, bu noktada, özellikle sol –
Demokratik sol veya diğeri- partilere mensup arkadaşlarıma bir hatırlatmada
bulunmak istiyorum. Pek anlamak niyetinde değiller ama, dikkatle dinlerlerse
belki anlayacaklar. Bakınız, Sayın Aytekin Ertuğrul'un köşe yazısında bir
paragraf var; okumuş olmanız gerekir.
NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Kim o?..
NEZİR AYDIN (Devamla) – Özellikle, burada, DSP sözcüsü
arkadaşımın bir ifadesi oldu; tutanaklardan değil de, konuşması sırasında
yakaladığım bir ifadesinde aynen şöyle dedi: "Denk bütçe gibi akıl almaz
savlarla ortaya çıkmadık." Aynen böyle dedi.
Şimdi, bakınız, buraya dikkatinizi çekiyorum:
"Bütçeler açık yapılıyor. Yani gelirden fazla gider yapılıyor. İşin
püfnoktası buradadır. Açık bütçe yapmak TC Anayasasını ihlal etmektir...”
İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) – TC değil, Türkiye
Cumhuriyeti...
NEZİR AYDIN (Devamla)– “...Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasını bozmaktır, zarar vermektir. Borçlanmakla, nesillerinizi haksız bir
bütçe yükü altına sokmuş olursunuz. Millet böyle bir şeyi istemeyeceğine göre
sonuçta egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olduğu ilkesini, yani
cumhuriyetin en temel ilkesini ihlal etmiş olursunuz.”
Anlamadınız; peki, devam ediyorum: Genelkurmay
Başkanlığı yayınları arasında yer alan Atatürkçülük 1. Kitap'ta, açık bütçenin
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre yasaklanmış bir eylem olduğunu Atatürk
aynen şöyle ifade ediyor, kendi ifadesiyle okuyorum:
"Bugünkü savaşlarımızın gayesi, tam
bağımsızlıktır. Bağımsızlığın bütünü ise ancak malî bağımsızlıkla mümkündür.
Malî bağımsızlığın korunması için ilk şart bütçenin ekonomik bünye ile orantılı
ve denk olmasıdır.
Millî paranın kudretini beynelmilel buhrana karşı
yüksek varlığının esaslarını masun bulundurmak başlıca gayemizdir.
Açık bir bütçenin sayısız sakıncalarını iyi bilen
TBMM'nin denk bütçe yönünde kesin karar sahibi bulunması, devletin malî ve
hatta genel politikası için büyük güvencedir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydın, 1 dakika efendim...
NEZİR AYDIN (Devamla) – Peki efendim.
BAŞKAN – Bir tek dakika...
Buyurun.
NEZİR AYDIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Atatürk'ün söylediklerini, bugünkü anlaşılır,
Türkçeyle ifade ediyorum: “Bütçe, ekonomik bünye ile orantılı ve denk olacaktır;
paramızın değeri düşürülmeyecektir; tam bağımsızlık amacından sapılmayacaktır;
denk bütçe yönünde kesin karar sahibi olunacaktır.”
Şimdi, burada, kim, hangi savlarla ortaya çıkmış,
görüyoruz ve Atatürk'ün, 1923-1938, yılları arasında yaptığı 15 tane bütçe
vardır; kaç tanesini açık bağlamış, biliyor musunuz siz acaba?!
Değerli milletvekilleri, burada Sayın Hacaloğlu'nun
söylediği bir şeyi de ifade etmek istiyorum. Sayın Hacaloğlu diyor ki:
"Memurlarımızın durumunu iyileştirmek için önerge veriyoruz,
destekleyiniz." Memurlarımızın lehine olan her şeyde varız; bunu, 54 üncü
Hükümette ispat ettik; ama, Sayın Hacaloğlu'na şunu söylemek istiyorum...
BAŞKAN – Efendim, saygı sunup... Lütfen... Sayın
Aydın...
NEZİR AYDIN (Devamla) – Siz, bir komisyon başkanı
seçiminde Hükümeti tehdit ettiğiniz kadar, şu memurların, emeklilerin haklarını
savunmada da bu Hükümeti tehdit etseydiniz, bunu almış olurdunuz; şimdi,
gelmiş, burada bunu söylüyorsunuz!
Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştır.
HİKMET AYDIN (Çanakkale) – Sayın
Başkan, izin verirseniz kısa bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun efendim.
HİKMET AYDIN (Çanakkale) – Efendim, az gelişmiş
ülkelerde, bütçelerin, içerisinde bulunulan dünyevî konjonktür itibariyle -ki,
sanayileşmiş ülkeler de ne yazık ki açık veriyorlar- denk bütçe olmaları mümkün
değildir; 54 üncü Hükümetin mensubu olan sayın kardeşlerimiz de aynı yolu
izlemişlerdir; bilgilerinize sunuyorum.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Siz de buyurun efendim.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Denk bütçenin, aslında,
normalde, gelişmiş ülkelere, dengeli ülkelere ait olduğunu söylememiz icap
eder. Denk bütçesi olmayan her ülke perişan.Amerika bile denk bütçe peşinde
koşuyor.
BAŞKAN – Başka konuşacak var mı efendim?.. (ANAP
sıralarından "böyle bir usul var mı" sesleri)
Sayın milletvekilleri, bana soruyorsunuz "böyle
bir usul var mı" diye; olmadığını siz de biliyorsunuz!
Sabahki çalışmalarımız bu suretle tamamlanmıştır.
Saat 14.30’da yeniden toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.22
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 14.30
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep),
Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1998 malî yılı bütçesi ile 1996 yılı
kesinhesaplarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, bütçe
müzakerelerine geçmeden önce, Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – Kuzeyden Keşif Harekâtına dair
Başbakanlık tezkeresi ile Avrupa Birliği dış politika konusundaki genel görüşme
(8/15) ve Radyo Televizyon Üst Kuruluna üye seçiminin gündemdeki yerleri,
görüşme günleri ve konuşma süreleri ile TBMM’nin 27.12.1997 Cumartesi gününden
itibaren çalışmalarına 10 gün ara vermesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No.
93 24.12.1997
Danışma Kurulunun 24.12.1997 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Hikmet
Çetin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Salih
Kapusuz Ülkü
Güney
RP
Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili
Turhan
Güven Metin
Bostancıoğlu
DYP
Grubu Başkanvekili DSP
Grubu Başkanvekili
Nihat
Matkap Mahmut
Yılbaş
CHP
Grubu Başkanvekili DTP
Grubu Başkanı
Öneriler:
1. Genel Kurulun 25.12.1997 Perşembe günkü Birleşiminde, bütçe
görüşmelerinden önce, Kuzeyden Keşif Harekâtına dair Başbakanlık tezkeresinin
görüşülmesi ve bu görüşmelerde Hükümet ve gruplar adına yapılacak konuşmaların
10'ar dakika, kişisel konuşmaların 5'er dakika olması önerilmiştir.
2. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 27.12.1997 Cumartesi
gününden itibaren 10 gün ara verilmesi önerilmiştir.
3. Genel Kurulun 20.12.1997 tarihli 32 nci Birleşiminde açılması kabul
edilen Avrupa Birliği ve dışpolitika konusundaki genel görüşmenin, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Meclis
çalışmalarına ara verilmesi nedeniyle, görüşmelerinin, Genel Kurulun 6.1.1998
Salı günkü Birleşiminde yapılması; aynı Birleşimde Radyo ve Televizyon Üst
Kuruluna üye seçiminin de yapılması ve bu işlerin sonuçlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz talebi?.. Yok.
Şimdi, önerileri ayrı ayrı okutup oylatacağım:
Öneriler
1. Genel Kurulun 25.12.1997 Perşembe günkü Birleşiminde bütçe
görüşmelerinden önce Kuzeyden Keşif Harekâtına dair Başbakanlık tezkeresinin
görüşülmesi ve bu görüşmelerde Hükümet ve gruplar adına yapılacak konuşmaların
10'ar dakika, kişisel konuşmaların 5'er dakika olması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer öneriyi okutuyorum:
2. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 27.12.1997 Cumartesi
gününden itibaren 10 gün ara verilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer öneriyi okutuyorum:
3. Genel Kurulun 20.12.1997 tarihli 32 nci Birleşiminde açılması kabul
edilen Avrupa Birliği ve dışpolitika konusundaki genel görüşmenin, gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Meclis
çalışmalarına ara verilmesi nedeniyle, görüşmelerinin, Genel Kurulun 6.1.1998
Salı günkü Birleşiminde yapılması; aynı Birleşimde Radyo ve Televizyon Üst
Kuruluna üye seçiminin de yapılması ve bu işlerin sonuçlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
l. – 1998 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670;
1/633, 3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları:
390, 391, 401, 402) (Devam)
A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1. – Maliye Bakanlığı 1998 Malî Yılı
Bütçesi (Devam)
2. – Maliye Bakanlığı 1996 Malî Yılı
Kesinhesabı (Devam)
B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S.
Sayısı : 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047) (S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
Sıra, kişisel söz talebinde bulunan Sayın Miraç Akdoğan'da.
Sayın Akdoğan, buyurun efendim.
Efendim, Maliye Bakanlığı ve gelir bütçesiyle ilgili olarak lehinde söz
talebinde bulunmuşsunuz.
Süreniz 10 dakikadır.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şüphesiz ki, Maliye Bakanlığı, basitçe, devletin gelirleriyle
giderlerini dengeleyen ve bunları idare eden bir bakanlık değildir; çok köklü
bir geçmişi ve hayatî derecede önemli işlevi vardır. Hem Maliye Bakanlığı hem
de 55 inci Hükümetin bütçesi, genel görünüş itibariyle, bir restorasyon, bir
onarım bütçesidir.
Maliye Bakanlığının yanı sıra, bu Bakanlığımızın hazırladığı 1998
bütçesi üzerinde bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Üç yıllık orta vadeli programın ilk adımı olan bu bütçe, gerek hedefleri
gerek mevcut durumu analizi gerekse getirdiği yeni anlayışla gerçekçi bir
bütçedir. Hepimizin bildiği gibi, 54 üncü Hükümetin büyük iddialarla ortaya
attığı denk bütçe vaadi tutmamış, daha altıncı ayda açık 700 trilyon olmuş; bu
açık, kasım ayı itibariyle 1,2 katrilyona ulaşmıştır.
Kısacası şunu söylemek istiyorum. Bütçe, ciddî bir iştir; pembe
vaatleri, hayalî kaynak paketlerini kaldırmaz. Çünkü, rakamların ve
gerçeklerin, bazen insanı yalancı çıkarma gibi bir durumu vardır.
Hükümet, önümüze, gerçekçi, makul bir bütçe sunmuştur. Bütçenin
hedeflerine geçmeden önce, bir noktanın altını çizmek ihtiyacını hissediyorum.
Biliyorsunuz ki, 55 inci Hükümetin en büyük hedeflerinden biri, enflasyonu
düşürmektir. Çağımızda, enflasyon, bir milletin en büyük düşmanıdır. Çalışan
kesimlerin, toplumun büyük çoğunluğunun uğrayabileceği en büyük haksızlık,
adaletsizliktir; toplumsal dokuyu parçalayan, toplumun temel değerlerini
yerinden eden, ahlak ve faziletleri çürüten bir virüstür. Geniş kitlelere seçim
rüşveti veren siyasetçilerin, çürümeden ve yozlaşmadan siyasal ve ekonomik
çıkar umanların, tüm topluma ödettiği ağır bir bedeldir enflasyon.
Sayın milletvekilleri, enflasyon, kader değildir. Gelişmekte olan bir
ülkenin, ekonominin, doğal sonucu da değildir; hele hele, bizdeki gibi,
yıllardır üç haneli rakamları zorlayan bir enflasyon söz konusu ise.
Enflasyonun en büyük sorumlusu, popülizmdir; popülist siyaset güden,
halkı kandıran, pembe hayallerle onları avutan siyaset anlayışıdır. İşte, 55
inci Hükümet, popülizme karşı, gerçekçiliği getiren bir Hükümettir. Bu açıdan,
55 inci Hükümetin 1998 bütçesi, tarihî bir öneme sahiptir; üç yıllık bir
program çerçevesinde, enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi,
Türkiye'nin, 2000'li yıllara girerken, modern toplumlar arasına girmesini
sağlayacak önemli bir unsurdur.
Sayın milletvekilleri, enflasyonun düşürülmesi, elbette, sadece bütçeyle
mümkün değildir; ancak, iyi bir bütçe, hükümetin kararlılığını ve
gerçekçiliğini gösteren önemli bir işarettir. Vergi reformu, sosyal güvenlik
reformu, malî sektör reformu, mahallî idare gelirleri reformu, özelleştirme ve
idarenin yeniden organizasyonu gibi yapısal reformlarla desteklenmediği
müddetçe, bütçenin, enflasyonla tek başına mücadele etmesinin imkânı yoktur. 55
inci Hükümet, bu reformlarla ilgili kanun ve düzenlemeleri, Meclis gündemine
peşpeşe getirmektedir. 1998 bütçesi, bu reformlarla desteklendiğinde,
Türkiye'nin önü ciddî bir biçimde açılmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, enflasyonla mücadele, ister istemez, bütçenin
belli noktalarda kısılmasını gerektiriyor. Bizim "ayağını, yorganına göre
uzat" diye bir atasözümüz vardır; işte, 1998 bütçesi, böyle bir bütçedir.
55 inci Hükümetin, bu gerçekçi tutumu, devletin, sosyal yükümlülüklerini,
sorumluluklarını göz ardı ettiği anlamına gelmez; bu anlayışla, eğitim için
yapılan harcamalarda, büyük bir artış sağlanmıştır; 410 trilyon lirayla eğitim
yatırımları, 1998 konsolide bütçe yatırımları içinde yüzde 41'e ulaşmaktadır;
bu, 55 inci Hükümetin eğitim seferberliği konusunda ciddî bir kanıttır. Keza,
sosyal güvenlik kurumlarına, bu sene içinde, 1,4 katrilyon lira dolayında
aktarma yapılacaktır. Bunun yanında, savunma ve güvenlik harcamalarında kısıntı
yapılmamış, aksine, önemli artışlar da sağlanmıştır.
Türkiye'de, ilk defa, 1998 bütçesiyle, koşullu yatırım yapma taahhüdü
gerçekleştirilmektedir. Enerji santralları ve Telekom hisselerinden elde
edilecek özelleştirme gelirlerinin 400 trilyon lirasının yatırımlara tahsis
edilecek olması, yatırımları olumlu etkileyecek bir karardır.
Sayın milletvekilleri, her bütçe döneminde, üzerinde, en çok konuşulan
konu, personel harcamalarıdır; çünkü, bazıları tarafından, memur ve işçiler,
önemli bir oy deposu olarak görülür. Bu anlayışla, kaynağı olmadan, bugün
kaşıkla verilip yarın -enflasyonla- kepçeyle alınan zamlara davetiye çıkarılır;
hükümetin verdiği zam yetersiz bulunur; çünkü, popülist siyaset bunu
gerektirir. Ancak, değerli arkadaşlarım, 55 inci Hükümet, halkı kandırmaya
yönelik bu popülist uygulamaya dur demektedir. 1998'in ilk altı ayı için yüzde
30 olarak öngörülen zam, elbette, yeterli değildir; ama, mevcut durum ve
kaynaklar, buna izin vermemektedir. Enflasyon yüzde 50'ye düştüğünde -yılın
ikinci yarısında- ücretler, reel olarak, işçiyi, memuru enflasyona ezdirmeyen
bir noktaya çekilmiş olacaktır. Hangi siyasetçi, hangi hükümet, memuruna,
işçisine, daha iyi ücret, daha iyi yaşam koşulları sunmak istemez ki; ama,
gerçekçi, sağlam kaynağı olmayan ücret zamları, vatadaşa yapılan bir iyilik
değil, maalesef, kötülüktür; çünkü, yükselen enflasyonla verilen tüm artışlar
geri alınmaktadır. Çözüm, enflasyonu düşürmek, faiz-borç kısır döngüsünü kırmak,
kamuya, sağlam, dengeli gelir elde etmektedir. Bunları yapmadan, işçiye, memura
her yıl yüzde 100 zam yapmanız bile fayda etmez. Topluma karşı sorumluluk
duyan, gerçekçi politika bunu gerektirir. Hükümet de, kendisine siyasal olarak
risk getirse bile, hepimizin geleceği için, bu konuda kararlı davranmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 55 inci Hükümetin 1998 bütçesi, mahallî
idarelere 1,3 katrilyonluk kaynak aktarımı öngörmektedir; bu, önemli bir
aktarımdır. Ancak, mahallî idare gelirleri reformu yapılmadan, siz, genel
bütçeden istediğiniz kadar aktarma yapın, meseleyi çözemezsiniz. 55 inci
Hükümet, işte, bu yapısal değişimi de gerçekleştirmeye aday bir Hükümettir.
Sayın milletvekilleri, vergi reformu, Türkiye'nin, en acil, en öncelikli
konusudur. Maliye Bakanlığımızın, bu konuda yaptığı hazırlıklar son derece
yerindedir. Bu vergi politikası, anti enflasyonist bir karakter taşımakta,
vergi yükünü, ekonomik kesimlerin, millî gelir içerisindeki paylarıyla orantılı
bir şekilde, adil olarak dağıtma ve gelir idaresinin yeniden yapılandırılması
temelleri üzerine kurulmuştur. Ayrıca, kayıtdışı ekonominin vergi sistemi içine
alınması ile herkese vergi numarası uygulamasına geçilmesi de, olumlu bir diğer
noktadır.
Değerli milletvekilleri, bütçe uygulamalarının çağdaş bir yapıya
kavuşturulması, Maliye Bakanlığının temel hedeflerindendir. Bu amaçla, bir kamu
malî yönetim projesi yürütülmeye başlanmıştır. Bu projeyle, devletin malî
örgütü, elektronik ortama aktarılarak, zaman kaybı ortadan kaldırılabilecektir.
Ayrıca, klasik maliye bakanlıklarına özgü fonksiyonların yanı sıra, Maliye
Bakanlığımız, Hukuk Başmüşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü aracılığıyla,
devletin hukuk danışmanlığını da sürdürmektedir. Bu sayede, Maliye
Bakanlığının, devleti, vatandaşına karşı savunan değil; devletle vatandaş
arasındaki ihtilafları asgariye indiren bir kurum haline geleceğine inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Bakanlığın en önemli adımlarından birisi de
komple Vergi İdaresi Otomasyon Projesidir. Söz konusu projeyle, artık, vergiyi,
tozlu dosyalarda değil, en hızlı bilgisayar ortamında yürütme olanağına
kavuşturacağız. Ayrıca, yurdumuzun dört bir yanına dağılmış bulunan taşınmaz
mallarla ilgili gerekli işlemleri yürütmek ve haksız kullanımları engellemek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan, sözünüzü tamamlamanız için 1 dakika eksüre
veriyorum efendim; buyurun.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – ... kira bedellerinin günün rayiçlerine göre
saptanmasını sağlamak amacıyla sürdürülmekte olan Millî Emlak Otomasyon Projesi
bir diğer olumlu noktadır.
Denetim elemanlarının sayısı, hepinizin bildiği gibi, son derece
yetersizdir ve denetim elemanlarının sayısı 2 bin dolayındadır. Maliye
Bakanlığının, vergi sistemimizi, sadece yasalarla değil, personeliyle de daha
etkin ve verimli hale kavuşturmak gayesiyle, azamî beş yılda, 5 bin denetim
elemanı sayısına ulaşmayı hedeflemesi, bir başka olumlu karardır.
Maliye Bakanlığımızın, üzerine düşen görev ve sorumlulukları en iyi
şekilde yerine getirmeye çalıştığı kanaatindeyim. Bu vesileyle, Sayın
Bakanımızı ve arkadaşlarını, çalışmalarında başarılar dileyerek yürekten
kutluyorum.
1998 yılı bütçelerinin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akdoğan.
Sayın Bakan, söz talebiniz var mı efendim?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Var efendim.
BAŞKAN – Maliye Bakanı Sayın Temizel; buyurun. (DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelerin
son gününe geldik. Her yıl olduğu gibi, Maliye Bakanlığı ve gelir bütçesi de,
yine, sanki, bütçenin geneli üzerindeki görüşmeler devam ediyormuş şeklinde bir
hava içerisinde geçti.
Bakanlığımıza yönelik olarak, özellikle, Bakanlık faaliyetlerimize
yönelik olarak, eleştiriler yok sayılacak kadar sınırlı ölçülerde kaldı. Bunu,
kariyer ve liyakat esasına göre kurulmuş yapısını koruyan Bakanlığımız için
sevindirici bir durum olarak algılıyoruz.
Bakanlıkla ilgili iki somut eleştiri ise, yine, bir eski Sayın Maliye
Bakanı tarafından dile getirildi; ancak, bunlar, direkt olarak, benim şahsıma
yönelik eleştirilerdi. Bunlardan birincisi, Maliye Bakanlığı birimlerinde
hediye paketleri dolaşımını yasaklayarak, Maliye Bakanlığı bürokratlarını
rencide ettiğim şeklindeki bir eleştiriydi. Değerli arkadaşlar, biz,
yayımladığımız genelgede arkadaşlarımızın bu konudaki hassasiyetini göz önünde
bulundurarak, bu kararı aldığımızı belirttik. Bakanlık içerisinde, içinde ne
olduğu belli olmayan, yaldızlı kâğıtlarla kapatılmış hediye paketlerinin
dolaşması, bizi rencide ediyordu; başkalarını rencide etmiyorsa, onu bilemem;
ama, bizleri rencide ettiği için onları fizikî olarak da yasaklama gereği
duyduk. (DSP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bizi de rencide ediyordu.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – İkinci eleştiri ise, direkt
olarak kariyerime yönelik olarak yapıldı. Sayın Bakan, maliye kökenli
bakanların başarılı olamayacaklarını Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden
ilan ettiler. Yaşamının 27 yılını maliyeye vermiş; dolayısıyla da, Maliye
Bakanlığında başarılı olunamazmış; olabilir değerli arkadaşlar. Maliyeci ve
ekonomist olmak yerine sosyal hizmet uzmanı olarak başarılı olunuyorsa,
elbette, ona saygımız var. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük
Millet Meclisinde her kariyerden gelen değerli milletvekili arkadaşlarımız, her
bakanlığı gereği gibi yerine getirirler; dolayısıyla da, kariyerlerine göre de,
ne başarısızlıkları ne de başarıları önceden tescil edilemez. Bu durumu, zaten,
televizyonları başından bizleri izleyen halkımız kesin olarak değerlendirir,
bundan sonra da, sayın başbakanlar hükümet kurarken, umarız ki, bu tarihsel
değerlendirmeyi de göz önünde bulundururlar.
Değerli arkadaşlar, bu iki eleştiri, direkt olarak şahsıma yöneldiği
için yanıt vermek zorunda olduğum iki eleştiri idi; ancak, böyle bir eleştiriye
yanıt vermek için huzurunuzu işgal ettiğim için de sizlerden özür diliyorum.
Değerli milletvekilleri, halbuki, Maliye Bakanlığının çalışmalarıyla
ilgili olarak bu kürsüden çok değişik değerlendirmelerin yapılmasını,
özellikle, Maliye Bakanlığında sürdürülen çalışmalarla ilgili olarak değerli
milletvekillerinin katkılarını almak isterdik ve bu eleştiri ve önerilerden
yararlanmak suretiyle de yürüttüğümüz çalışmalara, daha mükemmel halini vermeyi
arzu ederdik.
Örneğin; Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğümüzün kamu malî yönetim
projesinin değerlendirilmesini isterdik. Kamu yönetimindeki parçalanmışlıktan
kaynaklanan koordinasyon noksanlığı ve farklı rakam üretimlerinin ortadan
kaldırılacağı, dolayısıyla, kamuda idarî reformun altyapısını oluşturacak bu
projenin burada değerlendirilmesini gerçekten çok arzu ederdik.
Buradan, kamuda gerçek anlamda tasarruf sağlayacak Taşıt Yasası ile
ilgili çalışmalara, Kamulaştırma Yasası ile ilgili çalışmalara, Devlet İhale
Yasasıyla ilgili çalışmalara ilişkin değerlendirilmelerin yapılmasını ve Maliye
Bakanlığına önerilerde bulunulmasını isterdik.
Yine aynı şekilde, saymanlıklarla yaptığımız reorganizasyon
çalışmalarının, Tasfiye İşletmeleri Genel Müdürlüğünde yaptığımız yeniden
yapılanmanın değerlendirilmesini isterdik.
Yine, devlet ile yurttaş arasındaki ihtilafların asgariye indirilmesi
konusunda yaptığımız çalışmaların, özellikle, idarenin haksız olarak
yurttaşları mahkeme kapılarında süründürmesine yönelik olarak davalardan
çekilmeye ilişkin çalışmalarımızın değerlendirilmesini isterdik ve bunların
ötesinde, özellikle de, kamu taşınmaz mallarının ekonomiye kazandırılması
konusunda Millî Emlak Genel Müdürlüğümüzle yapmış olduğumuz çalışmaların
değerlendirilmesini isterdik. Biz, kamu taşınmaz mallarının sadece korumak
amacıyla üzerine kapanılarak korunamayacağını çok net olarak gördük,
dolayısıyla da, bunların ekonomiye kazandırılması konusunda gereken bütün
çabaları göstermeye başladık. Olayların arkasından gitmek yerine, olayların
önüne geçmek ve onları yönlendirme konusunda somut çabalar göstermeye başladık.
Bu çerçevede, yatırımcılara arazi ve arsa tahsisi; devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki yerlerin ağaçlandırılarak, ekonomiye kazandırılması; özellikle,
erozyonla mücadele konusunda Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı koşulları göz önünde
bulundurarak, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden başlamak üzere,
tüm hazine arazilerinde, gerek kültür bitkileri gerek sanayi bitkileri
üretimini teşvik etmek amacıyla, bu tür yerlerin bedelsiz olarak veya sembolik
bedellerle, buraları ağaçlandıracak olanlara tahsisine olanak tanıyan işlemlere
başladık.
Bütün bunların hepsinin değerlendirilmesi, elbette ki, Maliye
Bakanlığının bu konuda yapacağı çalışmaları daha da net olarak
yönlendirebilirdi. Yine, bu çalışmalar kapsamında, yıllardır kangren haline
gelmiş arsa sertifikası sorununa çözüm getirdik ve arsa sertifikası
sahiplerinin, arsalarının kuraları çekilmeye başlandı ve verilmeye başlandı.
Değerli arkadaşlar, emeklilik hizmetlerinin yürütülmesine yönelik
çalışmalar, toplumda çok büyük ölçüde takdir topladı; ancak, belki unuttuğumuz
şeyler vardı, onlar dile getirilebilirdi, eksikliklerimiz dile getirilirdi,
onlara da katkıda bulunurduk; fakat, bunların hiçbiri yapılmadı. Buna karşılık,
konuşmamın başında da belirttiğim gibi, bütçenin geneli üzerindeki konuşmalarda
yapıldığı gibi, bütçenin belirli özellikleri üzerinde duruldu.
Değerli milletvekilleri, gerçekleri gözardı ederek, bir durumun
sorumluluğunu hiç de hak etmeyenlerin üzerine yıkmak veya yıkma çabası
içerisinde olmak, hakkaniyetle bağdaşmaz. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Yapılanlar elbette eleştirilir; ama, bu eleştirilerin de bir hakkaniyete, bir
doğruya dayanması gerekir.
İster Maliye Bakanlığı bütçesi olsun ister gelir bütçesi olsun isterse
bütçenin geneli üzerinde olsun, bir konu sürekli olarak toplumun gündemine
getirildi; o da, 1998 yılı bütçesinin bir faiz ve rant bütçesi olduğuydu. 1998
yılı bütçesinin bütün dengelerini değiştiren, dolayısıyla, çalışana gereği
kadar ödemede bulunmamızı engelleyen, yatırımlara yeteri kadar kaynak
aktarılmasını engelleyen unsurun, borç faizleri ödemeleri olduğunu bizler de
biliyoruz, sizler de biliyorsunuz, toplum da biliyor; ama, sadece 1998 yılı
bütçesi mi rant bütçesi veya faiz bütçesiydi; ya da, 1998 yılında alınacak
borçlar için mi 5,9 katrilyon lira faiz ödeneği 1998 yılı bütçesinin içerisine
konuldu.
Değerli arkadaşlarım, defalarca tekrar edildi, devletin devamlılığı
vardır. Devlet, eğer sağlıklı finansman kaynakları yaratamamış, bütün
harcamalarının hepsini borçla finanse etmeye başlamışsa ve bundan da bir faiz
yükümlülüğü doğmuşsa, izleyen yıl bütçesini yapan hükümetler, bu faiz
ödemelerini ödemek zorundadırlar. Sizler, vergi gelirlerimiz yetmiyor diye kamu
görevlilerinin maaşlarını ödememezlik edebilir miydiniz; edemezdiniz, bizler de
edemeyiz. Daha önceden devletin, yerine getirmek için söz verdiği
yükümlülükleri, paramız yok, vergi toplayamıyoruz diye yerine getirmemezlik
edebilir miydiniz; edemezdiniz, bizler de edemiyoruz; işte, o nedenle de devlet
borçlandırılmış. Buna yönelik olarak da, özellikle gelir bütçesiyle ilgili
konuşma sırasında belirteceğim bazı önlemleri de Meclisin huzuruna getirmeye
çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, sürekli olarak bir borç yükü ve bir rant
bütçesinden söz ediliyor. Bu rant bütçesindeki borç yükü nedir ve nereden
gelmiştir, bunu, bir defa daha huzurlarınızda tekrar etmek istiyorum: 1996
yılının haziran ayı itibariyle, yani, 54 üncü Hükümet kurulduğu zaman devletin
içborç yükü 2,2 katrilyon liraydı; Haziran 1997'de, yani, 55 inci Hükümet
kurulduğu zaman devletin içborç yükü 4,2 katrilyon liraydı, 2 katrilyon lira
artmış; niye arttığını biraz önce belirttim. Hiç kimse, keyfi için, oturup da,
birilerine faiz ödemez bütçesinden. Elbette ki, yapısal değişiklikler ve bazı
düzenlemeler yapılmamıştı. Sürekli olarak bütün konuşmalarımda bir gerçeği daha
dile getirdim; 54 üncü Hükümetin en başarılı uygulamalarından bir tanesi de,
borç vadelerinin uzatılması konusunda gösterdiği gayret idi ve iyi bir gayretti
üstelik de. O nedenle de, 1997 yılı içerisindeki faiz ödemeleri düşük oldu;
ancak, borç vadelerinin uzaması sonucunda, borçların 1998 yılına taşınması
nedeniyle de, bu borçların faizlerinin ödemesi 1998 yılı bütçesine kaldı.
Şimdi, bu gerçeği gözardı ederek, 1998 yılı bütçesi hakkında, sürekli
"rant bütçesidir, siz rantiyeye ödüyorsunuz" demek, rakamsal olarak
doğrudur; ama, hakkaniyetle bağdaşmaz; hakkaniyetli değildir, doğru değildir ve
bizler de, rant bütçesini savunmak için bu kürsüyü işgal etmiyoruz. (DSP ve
ANAP sıralarından alkışlar)
İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – 3-4 aylık borçlanma yapıyorsunuz ama...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli millletvekilleri,
kısa vadeli borçlanma, 1997 yılı bütçesinin bir özelliğinden kaynaklandı. 1997
yılı bütçesi denk olarak bağlandığı için ve 33 üncü maddesine de, sadece, bütçe
ödeneklerinin üçte biri oranında borçlanma yetkisi tanındığı için, yılı
içerisinde uzun vadeli borçlanma imkânı yasal olarak kalmadı; ondan dolayı
bunlar yapıldı. Dolayısıyla, bütçeler hazırlanırken, ekonominin bütün dengeleri
göz önüne alınarak, neyle karşılaşacağımız bilinseydi, büyük bir ihtimalle,
Türkiye, şu anda da, 12 aylık veya 13 aylık borçlanmalar yaparak devam ediyor
olabilirdi; ama, bütün bunların hepsinin hesaplanmaması, sadece ve sadece,
bütçeye 5,9 katrilyon lira faiz ödeneği koydu diye, bu bütçenin ve özellikle bu
bütçeyi yapanların “rantiye” diye suçlanmasının hakkaniyetle bağdaşmadığını,
doğru olmadığını, bir defa daha huzurlarınızda tekrar etmek istiyorum. (DSP ve
ANAP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, 1998 yılı bütçesinin bir istikrar bütçesi
olduğunu ve bu istikrar bütçesinin de uygulanacak bir istikrar programının
sadece bir adımı olduğunu her fırsatta dile getirdik. Bir istikrar programının
varlığı, aslında, yazılmış, çizilmiş ve yürürlüğe konulmuş bir programla da
olacağı gibi, daha program hazırlanırken yapılacak bazı uygulamalarla da olur.
Bunun içerisinde, bir vergi reformunun olacağını, bir sosyal güvenlik
reformunun olacağını, mahallî idare gelirleri yasasının olacağını, idarenin
yeniden yapılanacağını, bu kürsüden defalarca dile getirdik. 1998 yılına
geldiğimizde, bu konularda atılmış herhangi bir somut adımımız yok.
Gelir bütçesiyle ilgili konuşmalar yapan arkadaşlarımızın hepsi, vergi
gelirlerinin şu andaki yetersizliğinden bahsettiler; dolayısıyla da, gerekli
vergiyi toplayamayan hükümetlerin, sürekli olarak, bütçelerini faiz bütçesi
olarak bağladıklarını ve dolayısıyla, vergi yerine borç almak suretiyle,
devletin de, ülkenin de geleceğinin ipotek altına alınacağını dolaylı olarak
belirttiler.
Şimdi, eğri oturup, doğru konuşalım, şu anda, Türk vergi sisteminden
memnun olan bir Allah'ın kulu var mıdır; bir Allah'ın kulu yoktur. Hiç kimse,
kalkıp da "Türk vergi sistemi iyidir; dolayısıyla, bu sistem içerisinde
devam edelim" diyemez bu toplumda; hem bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
içerisinde diyemez hem de bu toplumda diyemez. Madem, bütün bunların hepsi
böyleyse, bu bir gerçekse, o zaman, geçmiş dönemlerde vergiyle ilgili yapılan
olaylarla övünmenin manası nedir; bunu kavramakta güçlük çekiyorum. Elbette,
birtakım çabalar gösterme içerisine girilmiştir veya birtakım çabalar yapılması
konusunda gayretler gösterilmiştir; bu doğrudur. Ancak, Türk vergi sisteminin
bütün özelliklerini gözönüne alan kökten bir değişime hiç kimse kalkışmamış,
dolayısıyla da, bu olay, sürüne, sürüne, sürüne, işte, rant bütçesi olarak
suçlanan bütçeyi bu hale getirmiştir.
Şu anda, Türk vergi sisteminin durumuna bir göz atın. Vergi sistemimizin
içerisinde yaşamak mümkün değildir. Niye, vergi sistemimizin içerisinde yaşamak
mümkün değildir; çünkü, vergi oranları aşırı derecede yüksektir. Bugün, gerçek
kişilerin vergi yükleri, yüzde 64'e kadar çıkmaktadır. 100 lira kazanan bir
vergi yükümlüsü, eğer, bir kurumdan kâr payı alıyorsa, bir şirketi varsa, bunun
64 lirasını vergi olarak vermek zorundadır; herhangi bir şekilde, bir yolunu
bulup da, bunu göstermemezlik etmezse eğer.
Yine, vergi sistemimiz yaşanılabilir değildir. Niye değildir; çünkü,
kazanılmayan gelirden vergi alınmaktadır. Hayat standardı esasından hepiniz
şikâyetçisiniz; dolayısıyla, daha yeni işe başlamış ve ne kazanacağını bilmeyen
gencecik insanlardan bile, girişimcilerden bile vergi almak suretiyle, onların
yaşama atılmasına engel oluyorsunuz.
Yine, aynı şekilde, vergi sisteminin karmaşıklığı, özellikle, tarafsız
olmaması, faaliyetler arasında ve sermayenin dağılımı konusunda çok büyük
sorunlar yaratmaktadır. Vergi kaçıranın yakalanma olasılığı hemen hemen yoktur,
yakalansa bile cezalandırma imkânı bulunmamaktadır.
Bütün bunların hepsi, vergi sistemini, içerisinde yaşanılamaz,
içerisinden çıkılamaz bir hale getirmiştir. Bu koşullar altında Türk vergi
sisteminin bütün bu özelliklerini ortadan kaldıran bir çalışmanın yapılması
kaçınılmazdı; 55 inci Hükümet de bunu yaptı.
Yeni vergi çalışmalarıyla ilgili olarak getirilen en somut eleştiri de
bu tür çalışmaların daha önceden bitirilmesi gerektiği, üç gün içerisinde
yapılması şeklindeydi.
Değerli arkadaşlar, hiçbir vergi çalışması üç ayda da bitirilmez, dört
ayda da bitirilmez. Sağlıklı bir çalışmanın, toplumun tüm kesimleriyle tartışa
tartışa, her kesime getirisinin götürüsünün ne olacağına baka baka ve de
özellikle, ekonomik ve sosyal yaşamdaki olumsuz etkileri ortadan kaldırıla
kaldırıla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi gerekir.
Biz, bir çalışma yaptık ve bunu, Ekonomik ve Sosyal Konseyi oluşturan
kitle temsilcilerine sunduk -üstelik sunduğumuz tasarı seçenekliydi de-
tartışıldı, dünya kadar öneri geldi, öneriler karşısında, daha önceden
planladığımız zaman içerisinde vergi tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine
getiremedik; ama, en geç ocak ayının ikinci hafta başında Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunacak hale geldik. Demek ki, zamanlama açısından herhangi bir
sorunumuz yoktu.
Sayın Hacaloğlu, buradaki konuşmasında “servet beyanını içermeyen bir
vergi reformunun, sosyal demokratlar
tarafından bir vergi reformu olarak algılanamayacağını” söyledi.
Değerli milletvekilleri, bu, toplumda çok fazla tartışılıyor. Bizim
hazırladığımız vergi reform tasarısında, servet beyanı veya servet üzerinden
vergi alınmasını içeren hiçbir düzenleme yoktu; ne ilk hazırladığımız zaman
vardı, ne de daha sonradan çekildiği için ortadan kalktı, hiçbir zaman
konulmadı. Bunun yaparken de -burada tasarıyı bütün ayrıntılarıyla anlatma
olanağım yok, saatin nasıl ilerlediğini görüyorum- kuracağımız sistemin, artık,
insanların getirip de verdiği beyannameler üzerinden değil, tüm vergi
yükümlülerini izleyerek vergi alma anlayışına dönüşten kaynaklandığını da açık
açık söyledik. Artık, devletin, insanlara "getir servet beyanını ver"
demeye ihtiyacı olmayacak. Devlet, yapacağı örgütlenmeyle, getirdiği yeni
sistemle, artık, vergi yükümlüsü olan insanları, getirip beyannamesini
vermediği zaman zaten izleyecek ve alabilecek. Türk vergi sisteminin düzeltilmesiyle
ilgili olarak iki kavram, slogan olarak sürekli söylendi. Bunlardan bir tanesi,
vergi tabanın genişletilmesiydi.
Değerli milletvekilleri, vergi tabanı nasıl genişler? Vergi tabanı,
çektiğiniz zaman genişleyecek elastikî bir şey değildir. Vergi tabanı, inceleme
oranının artırılmasıyla da genişlemez. İnceleme oranını artırırsanız, sadece,
vergi veren mükelleflerin üzerindeki baskıyı biraz daha artırmış olursunuz;
hepsi ondan ibaret olur. Vergi tabanı, vergiye tabi olmayan gelirlerin vergi
kapsamına alınmasıyla genişler. Bizim getirdiğimiz tasarı, işte bu anlamda bir
reformdur. Reformdur; çünkü, gelirin tanımını değiştirmektedir, Gelir Vergisi
Kanununun 1 inci maddesini değiştirmektedir ve kaynağı ne olursa olsun, her
türlü kazancın vergilendirileceği ilkesini getirmektedir; işte, reform olan
budur. Bu yapıldığı takdirde, Türkiye'de, artık, belirli bir miktarın üzerinde
kazanç elde edip de vergisini vermeyen hiç kimse kalmayacaktır.
Bu ilke çerçevesinde yapılan düzenlemelerde, hem tutarlılığı hem de
toplumun tüm kesimlerinin desteğini almak için toplumsal dengeleri koruya
koruya bunun üzerine gidiyoruz.
İkinci önemli olay da; yine, vergi gelirlerinin artırılmasıyla ilgili
olarak, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmasıyla ilgili uygulama
gelmektedir. Bu da bir slogan halindedir; "vergi tabanını genişlet,
kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına al; tamamdır, vergi sorunlarının hepsi
çözülecek." Peki, kayıtdışı ekonomi nasıl kayıt altına alınacak?
Değerli arkadaşlar, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almanın yolu sadece
vergi kanunlarında değişiklik yapmak değildir. Kayıtdışı ekonominin kayıt
altına alınmasının yolu, ekonomik ve sosyal yaşamı düzenleyen yasaların her
birisinde, verginin ulaşabileceği bir anahtar numara yaratmak ve onların bu
şekilde düzenlenmesini sağlamaktır. Eğer, ilgili yasalarda –ilgili yasalar
yapılırken– belirli bilgilerin, devlet tarafından tutulan veya devletin
güvencesi altında tutulan kayıtlara yazılmasını sağlarsanız, işte o andan
itibaren, teknolojinin de olanaklarını kullanmak suretiyle, oralara ulaşır,
kayıtdışı ekonomi diye bir olayı büyük ölçüde ortadan kaldırırsınız. İşte,
vergi reformunun ikinci temel ayağı da budur.
Belirli maddelerde değişiklik yapmak suretiyle veya birtakım
aksaklıkları ortadan kaldırmak suretiyle yapılan vergi düzenlemeleri, kesin
olarak vergi reformu sayılmaz, doğrudur; ama, gördüğünüz gibi, bu,
vergilendirmede ve vergicilikte bir anlayış değişikliği getirmekte, artık
kaynağı ne olursa olsun bütün kazançların vergilendirilmesini içermektedir.
Getirdiğimiz düzenleme içerisinde, mevcut vergi yükümlülerinin vergi
yüklerini daha fazla ağırlaştırarak, vergi alınmasını sağlayacak bir tek hüküm
bulunmamaktadır. Vergi tasarısı, mevcut vergi yükümlülerinin vergi yükünü
artırarak vergi almak değil, vergi vermeyenlerin, vergi dışı kalmış
kazançlarını vergi kapsamına almak suretiyle vergi hâsılatını artırmayı
amaçlamaktadır. Türkiye'nin bu reforma
kesinlikle ihtiyacı vardır. Bütün dünya bunu böyle uygulamaktadır, Türkiye de
bunu, böyle uygulamak zorundadır. 1998 yılı içerisinde gerçekleşirse, elbette
ki, belirli bir getirisi olacaktır. İşte o getiriyle beraber de sürekli rant
bütçesi olarak suçlanan bu bütçemizin, rant niteliği, en azından üçte bir
oranında azaltılabilecektir. Elbette ki, bütün bunların hepsinin kararı sizlerin
elinizdedir ve toplumun desteğindedir.
Değerli milletvekilleri, onun ötesinde, vergi yasalarının, Maliye
Bakanlığına ve Bakanlar Kuruluna tanıdığı yetkiler kullanılmak suretiyle
gereken düzenlemeler de zaten sürekli olarak yapılmaktadır. 1998 yılında
geçerli olacak maktu had ve nispetlerle ilgili olarak, geçtiğimiz günlerde çok
ayrıntılı düzenlemeler yapıldı ve üstelik, yıl sonu beklenmeden de -herkes,
gerekli hazırlıklarını yapsın, düzenlemelerini ona göre gerçekleştirsin diye-
hepsi bir kitap oluşturacak şekilde Resmî Gazetede yayımlandı.
Bu düzenlemelerin içerisinde, özellikle kamuoyuna yansıyan konu, vergi
tarifesinin dilimlerindeki artışın, enflasyon oranının altında kalması şeklinde
oldu, bu doğruydu. Yalnız, Hükümetimizin bu konuda yasal bir sınırlaması vardı.
Yasa, vergi tarifesinin 75 milyon lira olan birinci diliminin ancak 10 kat
artırılabileceği hükmünü amirdir. Dolayısıyla, 75 milyonluk tarifeyi, Bakanlar
Kurulu, yasa değiştirmediği sürece, sadece 10 kat artırabilir. Nitekim, geçen
sene 500 milyon lira olan bu sınır, 75 milyonun azamî 10 katı olan 750 milyon
liraya çıkarılabilmiştir. Bizim yaptığımız düzenleme, kesin olarak, enflasyon
öyleyken vergi dilimlerini daha düşük düzenleme şeklinde değil, yasanın bize
verdiği yetkinin azamîsini kullanmak şeklindeydi ve bunu yaptık; ancak, vergi
tasarımızda, bu dilimleri yeniden düzenledik ve bunların, enflasyona uygun
olarak artırılmasına da olanak getirdik.
Değerli arkadaşlar, vergi tarifesinde gerçekleştiremediğimiz bu
düzenlemeyi, özel indirim miktarlarındaki artışla telafi ettik. Bugün, Bakanlar
Kuruluna sevk edilen bir kararnameyle, 1998 yılında uygulanacak olan özel
indirim miktarlarını yüzde 200 oranında artırdık. Bu, özellikle ücretlilerin,
çalışanların maaşlarında, direkt olarak 1,5 milyon liralık bir artışı ifade
etmektedir; yani, 1998 yılında özel indirim miktarının yüzde 200 fazlasıyla
uygulanması sonucunda, bütün çalışanların ücretlerinde, ayda 1,5 milyon lira
artış sağlanmış olacaktır. Yine, aynı şekilde, vergi tarifesinin değişikliğinden
ötürü belirli bir yansıma vardır. Bunlarla beraber, bütçeyle yapılan
düzenlemelerin dışında, sadece Bakanlar Kurulu yetkisi kullanılarak yapılmış
düzenlemeler sonucunda, 1998 yılı içerisinde, ücretlilerin maaşlarında,
ortalama olarak 2 milyon 250 bin lira civarında ilave artış söz konusu
olabilecektir.
Değerli milletvekilleri, gelir bütçemizle ilgili olarak yapılan somut
eleştirilerden bir tanesi de, 1998 yılı için tahmin edilen vergi gelirlerinin
oransal olarak çok yüksek olduğu; dolayısıyla, gerçekçi olmadığı şeklindeydi.
Değerli milletvekilleri, vergi gelirlerimiz, 1997 yılına göre yüzde 95,6
oranında artarak, 8 katrilyon 900 trilyon lira olarak tahmin edildi. Böylece,
1997 yılında yüzde 15,7 olarak gerçekleşen vergi yükü ya da gerçekleşmesi
beklenen vergi yükü -hâlâ önümüzde yirmi günümüz var- 1998 yılında yüzde 18,1'e
yükseldi; yani, vergi yükü, 1998 yılında -yuvarlak olarak yüzde 16 diyelim-
yüzde 16'dan yüzde 18'e yükselecek. Gayrî safî millî hâsılaya oranladığınızda,
iki puanlık bir artış, geçmiş yıl performansları göz önünde bulundurulduğunda
gerçekleşemeyecek bir olay olarak değerlendirilebilir; ancak, değerli
milletvekilleri, iki tane çok somut olayımız var :
Bunlardan bir tanesi, bütçemizin en büyük kalemini oluşturan 5,9
katrilyon lira tutarındaki faiz ödemesi. Bu faiz ödemesi, aynı zamanda bizim
gelir bütçemizde bir taraftan da, Gelir Vergisinin matrahını oluşturuyor.
Dolayısıyla, şimdiye kadar bunun üzerinden alınmayan vergi, yüzde 12 oranında
alındığı takdirde -ki, alınacak 1998 yılı içerisinde- 550 trilyon lira
yapmaktadır.
Onun ötesinde, Akaryakıt Tüketim Vergisinde geçen yıl yapılan oran
değişikliği nedeniyle, geçmiş yıllardan farklı olarak, 300 trilyon lira
civarında ilave bir gelir artışı sağlanacak.
Bu iki artışı, çok somut artışı çıkardığınız takdirde, 1998 yılında,
vergi yükü yüzde 1 dolayında, hatta yüzde 0,7 dolayında artmak suretiyle 16,4
olacaktır; dolayısıyla, vergi esnekliğini de 1,1 olarak kabul ettiğiniz
takdirde, bizim gelir bütçesi hedefimizin kesinlikle gerçekleştirilebilir,
gerçekçi, samimî bir hedef olduğunu çok somut olarak görürsünüz.
Onlar çıkarıldığı takdirde, özellikle, diğer vergiler açısından
artışlarımız, ilan ettiğimiz deflatör, büyüme oranı ve vergi esnekliği
rakamları dikkate alınarak hesaplanmış, hepsi de çok gerçekçi olarak bütçemizde
yer almıştır. Dolayısıyla, bütün bunların hepsi, 1998 yılında gerçekleşecek
hedeflerdir.
Ayrıca, sizlerin bilgisine sunmak istediğim bir diğer konu da, 1998
yılında alınacak olan bazı vergilerin 1997 yılı yeniden değerleme oranında
artırılarak tahsil edilecek olmasıdır; Motorlu Taşıtlar Vergisi, Taşıt Alım
Vergisi gibi vergiler, 1997 yılında ortaya çıkan bu yasa gereğidir; bizim
yaptığımız bir olay değil, yasadan kaynaklanan bir olaydır. Yeniden değerleme
oranı yüzde 80 olduğundan dolayı, bütün bu vergilerin matrahları yüzde 80
artırılarak tahsil edilecektir. Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, bizim
ilan ettiğimiz deflatörle direkt olarak bir ilgisi yoktur, bir önceki yıl
enflasyonu oranında artırılarak alındığından dolayı da, yine gerçekçi bir rakam
olmaktadır.
Bakanlığımız gelir bütçesi içerisinde konuşulmaması gereken; ama vergi
gelirleriyle ve vergiyle karıştırıldığı için, sürekli olarak burada dile
getirilen bir olayımız daha vardır; oda, Türkiye'nin, karapara aklama
suçlarıyla ilgili mücadelesi. Hepinizin bildiği gibi, bu Meclisten, bundan
yaklaşık birbuçuk yıl önce 4208 sayılı Yasa çıktı ve Türkiye, karapara aklama
faaliyetlerini suç olarak kabul etti.
Değerli milletvekilleri, karapara aklama suçu ayrı bir olaydır, vergi
kaçakçılığı ayrı bir olaydır. Karapara aklama suçlarıyla ilgili mücadelenin
yöntemleri değişiktir, vergi kaçırmayla ilgili mücadelenin yöntemleri çok
farklıdır. Karapara aklama suçlarıyla ilgili olarak, mahkeme kararıyla, suçun
varlığını kanıtladığımız takdirde, o karaparanın nemalandırılması da dahil
olmak üzere, müsaderesi gerekir. Halbuki, vergiyle ilgili suçlarda ne böyle bir
ceza vardır, ne de böyle bir ceza olması gerekir. Karapara aklama suçları ve
karapara aklama faaliyetlerinden elde edilen gelirler, uyuşturucudan, silah
kaçakçılığından, aklınıza gelebilecek, orada saydığımız bütün suç sayılan
fiillerden elde edilen kazançlardır. Dolayısıyla, onlarla mücadelemizi, vergi
kaçakçılığıyla veya vergi kayıp ve kaçağıyla ilgili mücadelemizle kesinlikle
karıştırmamanız gerekir.
Karaparayla ilgili olarak 1997 yılının ortalarında yapılan; yani tam
haziran ayında yapılan yönetmelikte, karaparayla ilgili olarak yapılan
mücadelede, 5 milyar lirayı geçen her türlü işlemin Maliye Bakanlığına bildirilmesi
şeklinde bir yönetmelik düzenlemesi yapılmış idi. Şimdi, gördüğünüz gibi,
vergiyle farklıdır; ama 5 milyar lirayı aşan her işlemi Maliye Bakanlığına
gönderin demek, 4208 sayılı Yasaya göre, her işlemde, mutlaka suçtan elde
edilmiş bir para şüphesi vardır demektir. Toplumu bu kadar ağır bir töhmet
altında bırakamazdınız, teknik olarak da düzenlemesi yanlıştı. Karaparayla
mücadele eden ülkelerin hiçbiri, oturup da, otomatik olarak 5 milyar lirayı
geçen her şeyi maliye bakanlığı, mali suçlar kuruluna gönderin demez. Burada,
suç unsuru olan, içerisinde suç barındıran fillerin, suç teşkil eden fiillerin
bildirilmesi şeklindeydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, efendim, lütfen... Süreniz doldu, ben, size 1
dakikalık eksüre vereyim, toparlayın lütfen.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Nitekim, dün, yönetmeliğimizde değişiklik yapıp, Resmî Gazeteye
gönderdik. Bir tebliğle, şüpheli işlemlerin tanımını, ayrıntısıyla yaptık ve
ilgili kuruluşlara da "bu, şüpheli işlem tanımının içerisine giren her
türlü faaliyeti bize bildirmek zorundasınız" diye, cezaî müeyyidesiyle
beraber bildirdik.
Değerli milletvekilleri, 1998 yılı bütçesi, 1998 yılı Maliye Bakanlığı
gider bütçesi ve gelir bütçemiz, samimiyet ilkeleriyle, özellikle toplumun
bizden beklediği hizmetleri yerine getirebilecek şekilde, büyük bir itinayla,
düzenlenmiş ve huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. Biz, bu bütçede
öngördüğümüz hedeflerin hepsini gerçekleştireceğimiz konusunu sizlere taahhüt
ediyoruz ve bunu gerçekleştireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, 1 dakika daha verdim.
Buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Ancak, bu bütçenin, bir
istikrar programının ayağını oluşturması açısından, diğer uygulamalarla
desteklenmesi konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin desteğine, mutlaka,
ihtiyaç vardır; bu desteğe, toplumun ihtiyacı vardır. Türkiye, bu düzenlemeleri
yapmak zorundadır, buna mahkûmdur. Bunlar yapıldığı takdirde de 1999 yılı
bütçesinde, en azından, rant bütçesi tartışmalarının olmayacağını, ben, sizlere
taahhüt ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Bütçenin aleyhinde kişisel görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Bekir
Sobacı. (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçeler, hükümetlerin, ekonomik aktörleri, enstrümanları, toplum
kesimleriyle alakalı olarak nasıl kullanacaklarının bir beyanıdır. Bu açıdan
baktığımızda, genel olarak, gelir bütçesini, bütçenin soğuk yüzü; gider
bütçesini de bütçenin sevecen yüzü olarak tanımlamak mümkündür.
Burada, İktidara mensup arkadaşlarımız konuşurken, bütçenin gerçekçi
olduğundan bahsettiler; ama, bütçenin gerçekçi olması, bu tercihlerin yanlış ve
zulüm tercihi olmasına engel değildir. Ülkemizin içerisinde bulunduğu şu
girdapta, gelinen bu noktanın, bugünün eseri olmadığını biliyoruz, birkaç yılın
eseri olmadığını da biliyoruz; ama, buraya çıkan, özellikle İktidarın büyük
partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız, bazı tarih dilimlemeleri yaparak;
1983-1991 yıllarını yükselme, 1991-1993'ü duraklama, 1993-1997'yi gerileme
devri olarak tanımladılar.
Şimdi, arşivler yalan söylemiyor. Sizin sekiz yıllık iktidarınızda, eğer
sosyal siyaset ve tarih bilimi, kriterleri yanlış koymadıysa, yükselen
devirlerde, yükselen sosyoekonomik değerler olur; sizin o döneminizde yükselen
değerler, hayalî ihracat, karapara aklaması ve Ankara'da yüzlerce teşvik
vurgunu peşinde koşan bürolar oldu. (RP sıralarından alkışlar) Yine burada,
İktidarın büyük ortağı partili arkadaşlarımız, yaptıkları icraatın ülkeyi nasıl
bir bunalıma soktuğundan bir türlü agâh olamayan arkadaşlarımız, bu
konuşmalarında bahsettikleri sonuçlarla, kendilerini haklı çıkarmaya
çalıştılar.
Bu sürece bir göz atmak istiyoruz: 1991'e kadar uyguladığınız yükselme
devri politikalarında, daha seçime bir yıl varken, aynadaki görüntünüzden korktunuz
ve erken seçime gittiniz. Neticede, yedinci kez gelen bir Başbakan getirdiniz.
Ondan sonra oluşan hükümetler de -sosyal demokrat destekli hükümetler-
maalesef, o güne kadar devam eden süreci devam ettirdiler ve neticede, 5
Nisanla karşı karşıya geldik; yani, kriz; yani, samanlıkta yangın başladı; ama,
semirmiş fareler o samanlığı çoktan terketmişti; yangında enkaz milletin başına
çöktü.
27 Mart 1994 mahallî seçimleri ve 24 Aralık 1995 genel seçimiyle, Refah
Partisinin önlenemez yükselişini görüyoruz ve olmayacakların denenmesi; Anayol
hükümetleri ve daha sonra ülkenin gerçeğiyle karşı karşıya kalınarak teşekkül
ettirilen Refahyol ve orada, babanın, evlatlarının canına kasteden bir cinnet
süreciyle başlayan, toplumsal cinneti başlatmak isteyen sürecin takipçisi olan
insanlar ve kadrolar gördük. Bu süreçte, Türk - İslam düşmanı Bartholomeos'un
elini, her christmas'ta hürmetle öpen; ama, şimdiye kadar bir Diyanet İşleri
Başkanının elini öpme lütfunda bulunmayan levanten sermayenin ağababaları
vardı; bu süreçte, meslek kuruluşlarının başkanları, işçi ve memurun sözde
genel başkanları ve mensubiyetine ait kalabalıkları satan genel başkanlar vardı
ve bu süreçte, sonuçta, makam, mevki ve rütbelerini, levanten sermayeye kiraya
verenler vardı.
Şimdi, bütün bu gelişmelerden sonra, önümüzde bir bütçe var; bir halk
düşmanı bütçe, muhteşem bir siyasî meczubiyet ve cinnet tablosu!.. Bu tabloda
neler var, bir göz atalım: Bu tabloda yatırım var; konsolide yatırımlar 1
katrilyon lira. Refahyol'un, 1997 yılı bütçesini tenkit ederken, burada konuşan
purolu ekonomi sorumlusu "yüzde 8 yatırımı yapsanız ne, yapmasanız
ne" diye bahsetti. Şimdi, kulakları çınlasın. Siz, yaşadığımız şu
enflasyonla, 1 katrilyon liralık yatırımı yapsanız ne, yapmasanız ne!.. Evet,
konuşulanlar, bir gün insanın karşısına çıkar. Bu konsolide bütçeden yatırıma
ayrılan 1 katrilyon liralık payda çok enteresan olan şudur: Mahallî idare
yatırımları yüzde 20'lik bir oranı tutuyor. Övünerek, gururlanarak söylemek
gerekirse, bugün, sadece İstanbul Büyükşehir ve Ankara Büyükşehir
Belediyelerinin ve bağlı kuruluşlarının, 1998 yılı bütçelerinde görülen yatırım
payı 600 trilyon liradır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Kimin parasıyla?!
BEKİR SOBACI (Devamla) – Bu bize bir ders olmalıdır. Evet; 1,3
katrilyon, mahallî idarelere katkı var 1998 bütçesinde; ama, size de geçmişte o
katkılar yapılıyordu, sosyaldemokrat belediye başkanlarına ve siz,
bütçeden gönderilen paraları İSKİ
bataklıklarında mahvettiniz. Biz öyle başkanlar biliyoruz ki; mavi gözlerine
İstanbul halkını baktırarak, dışarıdan aldığı milyarlarca dolar dış krediyi
peşkeş çeken başkanları da biliyoruz. (RP sıralarından alkışlar)
SUHA TANIK (İzmir) – İstanbul o başkanı arıyor şimdi.
BEKİR SOBACI (Devamla) – Şimdi, özel sektör yatırımlarının da tahminleri
var programda, aşağı yukarı 10 katrilyon; ama, siz, koyduğunuz ekonomik
rakamlarla yüzde 3 büyüme öngörüyorsunuz. Bu büyümelerle, ta başta
söylediğiniz, daha 1998 bütçesinin yatırımlarını söylemeden, ekonomi
sorumluları kalkıp, 6 katrilyon faiz vereceklerini söylediği zaman, siz, özel
sektörün yatırım yapacağını mı zannediyorsunuz?! İşte, bu, sizin vergi
gelirlerinizin de gerçekleşmesini engelleyecek en önemli faktördür.
Bu bütçenin sahibi Hükümetin Başbakanı, 600 trilyon yatırım yapan
belediyelerimizi, Avrupa firmalarına gammazlıyor “onlar borçlarını ödeyemiyor”
diyor; bankalara baskı yapıyor, teminat mektuplarının alınmaması için gayret
sarf ediyor; maalesef, üzülerek belirtiyorum.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Sen orada mıydın o zaman?!
BEKİR SOBACI (Devamla) – Yine, cinnet sürecinde devam eden beyanlar ve
kategori çalışmaları sonucu, sermayeyi de laik ve irtica olarak böldükten
sonra, Kombassan gibi, yurt dışındaki işçilerimizin tasarrufunu en verimli
yatırımlara sevk eden, kanalize eden ve özelleştirme çalışmalarında, Petlas
gibi, en başarılı, özelleştirmenin müşterisi olan, gerçekleştiricisi olan bir
holdingin 45 milyon marklık teminatı, hâlâ, birilerinin emriyle, lastik
tröstlerinin emriyle, el konulmuş ve beklemektedir.
Şimdi, gelir bütçesine baktığımızda, bu bütçenin, gerçekten, üzüntü
verici bir tablo olduğunu ifade etmek istiyorum. Sadece KDV ve Akaryakıt
Tüketim Vergisi toplamı, neredeyse yüzde 50'ye yaklaşıyor. 2 katrilyon 970
trilyonluk gelir vergisi bölümünde, ana yük, ana sorumluluk, bordro mahkûmlarınındır.
55 inci Hükümet bir uyanıklık yaptı; akaryakıta, 1997 yılında, beş ay
içerisinde, bir yılda yapılacak zammın tümünü birden yaptı ve ne olur ne olmaz,
seçim olursa diye, kendisine tedbir aldı. Ben, şunu düşünüyorum: Bu Hükümet,
akaryakıt tüketim vergisini, çok rahat, bir manivela gibi kullanıp ve korkarım
ki, benzini de 400 bin liraya çıkararak, başka yerlerden toplayamadığı
vergileri, yine, bu milletin sırtından, akaryakıt yoluyla çıkaracaktır. KDV ile
oynamak mümkün değildir; artık, KDV oranları, işba noktasına gelmiştir. İşte,
yeni gelecek tasarı, bilmiyoruz, neler içeriyor; ama, korkarım ki, büyük bir
oranda yine dargelirli ve esnafın sırtına binecektir.
Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum. Bütçe sunuşundaki konuşmalarda,
stopajın yüzde 12'ye çıkarılmasının 1998 bütçesindeki gelir bütçesine müspet
etkilerinden bahsettiler; 1997'de, kurumların, firmaların cirolarının yüksek
çıkacağından bahsetmişlerdi; bunlar, Refahyol Hükümetinin sizlere birer
armağanıdır. (RP sıralarından alkışlar) Refahyolun aldığı tedbirler sebebiyle,
siz, 1998'de, bu bütçede, vergi gelirlerini, çok rahatlıkla, bu noktalarda
tahmin etme cesaretini buldunuz; ama, asıl zorluk, 1998'den sonra gelecek
hükümetlerindir. Siz, 1997'de Refahyol Hükümetinin, ekonomiyi ateşleyen, enflasyonu
aşağı düşürmesine ve dargelirliye, emekliye, en güzel reel gelir artışlarını
sağlayan politikasına rağmen, bu başarılı uygulamalarla armağan ettiği
meyveleri de sermaye ve rantiyecilere peşkeş çekeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(RP sıralarından "5 dakika" sesleri)
BAŞKAN – Başka gruplar için de 5 dakika isteseydiniz, size de verirdim.
(RP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BEKİR SOBACI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada, dışticaret açığı
var, içborçlanma ve faizler var. Sayın Bakanımız, burada da, Refahyol
Hükümetinin iç borçlanma ve faiz hadlerindeki başarılarından bahsettiler; ama
"gerekli destekleyici tedbirleri alamadı" dediler; doğrudur, şeytan
taşlamaktan salavata fırsat bulamadık. (RP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Ayrıca, burada, sosyaldemokrat arkadaşlara da seslenmek istiyorum, bu
Hükümete desteğinizi ne zamana kadar sürdüreceksiniz? Yoksa, şartlar daha
oluşmadı, DSP ya da Hükümetin biraz daha yıpranmasını -bu, Netekim Paşa’nın
mantığıdır. O da, 12 Eylülden önce "biz, bir sene evvel darbe yapacaktık; ama, şartların oluşmasını
bekledik" diye ifade ettiler- bu milletin tamamen iflasını ve bitmesini mi
bekliyorsunuz? Onun için, bu sorumluluk da sizlerin omuzlarındadır, dikkatinizi
çekiyorum.
Değerli hemşerim Maliye Bakanımıza, iyi bir teknokrat olarak başarılar
diliyorum; ama, milletin ümüğünü sıkma görevi sosyaldemokratlarda, teşviklere
peşkeş çekme Hazine sorumlularında olabilir, dikkatlerini çekiyor, başarılar
diliyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Sobacı teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, galiba bu taşlama işini boşlamamız gerekecek.
Karanlığa yumruk sallamaktansa bir mum yakmak evladır. İsterseniz bunu
deneyelim hep beraber.
Sayın milletvekilleri, bütçe üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, sorular bölümüne geçiyorum.
6 sayın milletvekili soru sormuş; ama, bir arkadaşımız sorusunu geri
çekince 5 arkadaşımız kaldı.
Sayın milletvekilleri, bundan sonraki çalışmalarımızda Divan Üyesi
arkadaşımızın oturarak hizmet vermesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, soruları sırayla okutuyorum ve sayın soru sahibi arkadaşımı
arayacağım.
Sayın İsmail Özgün?.. Hazır.
Sorusunu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Sayın Maliye Bakanı tarafından
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.
İsmail
Özgün Balıkesir
Sorular:
1- Bazı özel TV kanallarında kanalın sahibi olan kuruluş, çok kısa
aralıklarla, kendi bünyesindeki diğer kuruluşların reklamlarını
yayınlamaktadır. Bunun KDV ve Kurumlar Vergisi karşısındaki durumu incelenmiş
midir?
2- Ülke ekonomisinin canlandırılması amacıyla, 2982 sayılı Yasayla
getirilen istisna ve muafiyetlerin süresi 31.12.1997 tarihinde sona erecektir.
Sözü edilen istisna ve muafiyet süreleri uzatılacak mıdır?
3- DSİ'de çalışmakta olan hizmet akitli geçici işçilerin kadroları
verilecek midir? Bu konuda bir çalışma var mıdır?
4- 65 yaşını ikmal etmiş güçsüz ve yardıma muhtaç kişilerin Emlak
Vergisi ve Çevre Temizlik Vergisinden muaf tutulmasını düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Bakan ne buyurur efendim?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Yanıt vereyim efendim.
Sayın Başkan, Sayın İsmail Özgün'ün birinci sorusu, televizyon
kanallarının kendi şirketlerinin reklamlarını yapması nedeniyle ortaya çıkan
Kurumlar Vergisi mükellefiyeti konusundaki durumdur. Vermiş oldukları hizmetler
nedeniyle farklı tüzelkişiliklere sahip olan bu kurumların, hizmetlerinin
değerlendirilmesi suretiyle, Katma Değer Vergisine tabi olduğu açıktır.
Dolayısıyla, bunlar yapılan vergilendirmelerde ve incelemelerde dikkate
alınmaktadır.
2982 sayılı Yasayla getirilen istisna ve muafiyetler, hepinizin bildiği
gibi, 31.12.1997 tarihi itibariyle sona erecektir. Herhangi bir yasal düzenleme
yapılmadığı takdirde de 1.1.1998 tarihinden itibaren bu yasa kapsamında, -daha
doğrusu bu yasa kapsamında değil de, normal olarak- bu tür alım satımlardan
alınması gereken vergi, resim ve harçların alınmasına başlanılacaktır; ancak,
bu yasayla ilgili olarak 1984'ten beri yapılan değişik düzenlemeler ve süre
uzatmaları nedeniyle, ta 1988'li yıllardan gelen birçok mükellefiyetin, bu
yasanın yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle yüzde 50 alınması
gibi, çok ağır ve idarenin de altından kalkamayacağı bir yükümlülük söz
konusudur. Hükümetimiz, bu konuda yapmış olduğu görüşmede, bu konunun yürürlük
süresinin kaldırılmasını; ancak, geçmişe dönük olarak herhangi bir işlem
yapılmasını engelleyecek bir düzenleme yapılmasını karara bağlamıştır. Bu
konuda önümüzdeki günlerde düzenleme yapılacaktır. Dolayısıyla, 2982 sayılı
Yasadan yararlanıp da şu anda yasanın öngördüğü yükümlülükleri yerine
getiremeyenlere, geriye dönülerek,yüzde 50 fazlasıyla tahsilat gibi bir uygulama
söz konusu olmayacaktır.
Devlet Su İşlerinde çalışmakta olan geçici işçilerin kadrolarıyla ilgili
çalışmalar sürdürülmektedir. En son verilmiş olan kadrolara atama konusunda
sınavlarını yapmıştır Devlet Su İşleri; onunla ilgili işlemleri henüz
bitirmemiştir. Daha sonraki günlerde de bu çalışmalara devam edilecektir.
65 yaşını ikmal etmiş güçsüz ve yardıma muhtaç kişilere Emlak
Vergisi ve Çevre Temizlik Vergisinden
muafiyet konusunda da, Emlak Vergisinde bu konuda bir indirim vardır
biliyorsunuz. Onunla ilgili uygulama kesin olarak devam ettirilecektir, bu
kesimlerle ilgili olarak.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
İkinci soru sahibi Sayın Feti Görür?.. Hazır.
Sorusunu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, aracılığınızla, Maliye Bakanı tarafından
cevaplandırılmasını arz ederim.
Feti
Görür Bolu
1998 yılı bütçesi vergi gelirleri hesap edilirken, Sayın Güneş Taner'in
uygulamak istediği üç yıllık istikrar paketine göre mi; yoksa, IMF'nin önerdiği
bir yıllık şok pakete göre mi hesap ettiniz?
Saygılarımla.
BAŞKAN – Sayın Bakan ne buyurur efendim?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, gelir
bütçesindeki gelir rakamlarının tahminiyle ilgili olarak daha önceden Genel
Kurula ayrıntılı bilgiler sunduk. Biz, Hükümet olarak, 1998 yılı için
belirlediğimiz hedefler çerçevesinde, deflatör, büyüme ve enflasyon oranı,
döviz kurları dikkate alınarak büyüklükleri belirliyoruz. Dolayısıyla, bu tür
ilave düzenlemelere ihtiyacı yoktur Gelir İdaresinin gelir bütçesi yapması
açısından.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru cevaplandırıldı.
Üçüncü soru sahibi Sayın Filiz?.. Burada.
Sorusunu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Maliye Bakanına aşağıdaki sorumu sormak
istiyorum:
Sayın Bakanım, Kırıkkale İlinde 3 Temmuz 1997 Perşembe günü Makine Kimya
Endüstrisine ait mühimmat fabrikasında meydana gelen patlama sonucu binlerce
kişinin çalıştığı fabrika yok olmuş, başta merkezinde yaşayanlar olmak üzere
esnaf, işçi, memur büyük zarara uğramıştı.
Zarar görenlerin, bu zararlarının telafisi ve Kırıkkale'den başlayan
göçleri durdurmak, Kırıkkale İlinde ve ilçelerinde duran ekonomik hayatı
yeniden canlandırmak için, çalışanların vergi yükünün azaltılması, vergi
mükellefi esnafların vergi yükünün azaltılmasıyla ilgili vermiş olduğum kanun
teklifinden Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız ve Bakanımızın bilgisi var. Bu
kanun teklifine olumlu mu veya olumsuz mu baktıklarını öğrenmek istiyorum.
Saygılarımla.
Hacı
Filiz Kırıkkale
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Filiz'in
yasa teklifini ayrıntısıyla inceleme olanağımız henüz olmadı. Plan ve Bütçe
Komisyonunda olduğuna göre, her halükârda Maliye Bakanlığının görüşü
istenilecektir. İnceledikten sonra, kendilerine, hem Plan ve Bütçe Komisyonunda
hem de burada bilgi sunarız efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Soru, bu suretle cevaplandırılmıştır.
Soru sahibi Sayın Yüksel Aksu?.. Hazır.
Sorusunu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Yüksel
Aksu Bursa
1- Kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alarak vergilendirmeyi, vergi
oranlarını azaltarak tabana yaymayı, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi
almayı, kamu açıklarını küçük esnaf ve sanatkârların sırtına yükleyerek
kapatmaktan vazgeçmeyi düşünmüyor musunuz? Bunun için ne tür tedbirler aldınız;
açıklar mısınız?
2- Vatandaşlarımızın gelirleri oranında kamu giderlerine katkı sağlaması
esasına da aykırı olan, hayat standardı uygulamasını kaldırmayı düşünmüyor
musunuz?
3- Uzakdoğu'dan yapılan ucuz kumaş ithali nedeniyle batma noktasına
gelen dokuma sektöründeki küçük esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarının
çözümüne ilişkin ne tür önlemler almayı düşünüyorsunuz?
4- Ülkemizde, hem işsizlik hem de yetişmiş elaman çelişkisi büyük
boyutlardadır. Meslekî eğitim veren işletmeleri teşvik etmek amacıyla bu
işletmelere vergi konusunda kolaylık sağlayacak çalışmalarınız var mıdır?
Varsa, bu çalışmalarınız neleri kapsamaktadır?
BAŞKAN – Sayın Bakan ne buyurur efendim?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Yanıt vereceğim efendim.
Sayın Başkan, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmasıyla ilgili
olarak biraz önce yaptığım açıklamalarda ayrıntılı belirlemelerde bulundum.
Kamu açıklarının, küçük esnaf ve sanatkârların sırtına yüklenerek kapatılması
konusunda, Hükümetimizin hiçbir eylemi olmadığı gibi, özellikle bu kesimleri
kesinlikle vergi alınacak hedef grup olarak görmüyoruz, küçük esnaf ve
sanatkârları vergi alınacak kitleler olarak değil, sadece kayıtdışılığa alet
olmamaları konusunda bazı düzenlemeler yapmanın ötesinde, hiçbir yükümlülükle
karşı karşıya bırakmamayı düşünüyoruz. Küçük esnaf ve sanatkârların vergi
yüklerinde yapılacak vergi düzenlemelerinde, kesinlikle, ilave bir yük söz
konusu olmayacaktır ve şu anda, zaten, kamuoyunda tartışılan tasarımızda da,
hiçbir hükme yer verilmemektedir.
Hayat standardı esasıyla ilgili de biraz önce açıklamalarda bulundum.
Yapmış olduğumuz yeni vergi düzenlemelerinde, hayat standardı esası
kaldırılmaktadır. Vergi, gerçek kazanç üzerinden alınmakta, dolayısıyla,
kazanılmayan kazançtan vergi alınması şeklinde uygulamadan, Türkiye,
kurtarılmaktadır.
Üçüncü ve dördüncü sorularla ilgili olarak, daha sonradan,
Bakanlığımızda yapılmış herhangi bir çalışma söz konusu değildir; ama,
Hükümetin diğer kanatlarında yapılmış olan çalışmaları edinip, kendilerine
yazılı olarak yanıt veririz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru, bu suretle cevaplandırılmıştır.
6 ncı soru sahibi Sayın Gözlükaya?.. Hazır.
Sorusunu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan aşağıdaki sorularımın
cevaplandırılmasını saygıyla arz eylerim.
Mehmet
Gözlükaya Denizli
1- Anap dönemi olan 1983-1991 arasında otuyollar için kaç dolar dışborç
alınmıştır? Bu borcun ne kadarı 1983-1991 arasında, ne kadarı 1991-1997
arasında ödenmiştir?
2- 1992-1997 arasındaki terörle mücadele için bütçelerimizden ne kadar
para ödenmiştir? Millî savunma için ne kadar dışborç alınmıştır?
3- 1992-1994 arasında ne kadar dışborç alınmıştır? 1994-1997 Haziranına
kadar ne kadar dışborç alınmıştır? Bugünkü dış borcumuz ne kadardır?
4- 1983-1992 tarihleri arasında ne kadar içborç alınmıtır; ne kadar faiz
borcu vardır?
5- 1992-1997 Haziranı arasında ne kadar içborç alınmıştır; ne kadar faiz
ödenmiştir?
6- 1997 Haziranında bugüne kadar kaç faizle ne kadar tahvil vesaire
yoluyla içborç alınmıştır?
Ülkemizin, bugün, toplam içborç miktarı ve faiz borcu nedir?
BAŞKAN – Sayın Bakan, ne buyurur efendim?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın
Gözlükaya'nın sorusu daha çok eski yılları, 1992 yılından başlayan bir periyodu
ilgilendirmektedir. O nedenle, Hazine Müsteşarlığımızdan gerekli bilgileri
alıp, yazılı olarak kendilerine yanıt veririz efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
Soru, yazılı cevaplandırılacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu suretle sorularla ilgili işlemler
tamamlanmıştır.
Maliye Bakanlığı 1998 malî yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
A) MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 1998 Malî Yılı
Bütçesi
A
- C E T V E L İ
Program
Kodu A ç ı k l a m a L i r a
101 Genel
Yönetim ve Destek Hizmetleri 32
915 380 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
111 Devlet
Bütçesinin Düzenlenmesi, Uygulanması ve Denetimi 2 897 654 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Program
Kodu A ç ı k l a m a L i r a
112 Devlet
Gelirlerine İlişkin Hizmetler 55
775 622 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
113 Devlet
Muhasebe Hizmetleri 14
511 170 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
114 Devlet
Mallarına İlişkin Hizmetler 6
244 203 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
116 Devlet
Hukuk Danışmanlığı ve Muhakemat Hizmetleri 2
593 542 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
119 Devlet
Taşınır Mallarının Tasfiye Hizmetleri 164
309 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
920 İktisadî
Transferler ve Yardımlar 47
000 000 000 000
BAŞKAN – Bu bölümle ilgili bir değişiklik önergemiz vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 Yedek Ödenek
Tertibinden, 920-01-3-103-900 Kredi ve
Yurtlar Kurumu Tertibine 20 trilyon lira aktarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa Yıldız Hilmi Develi İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz Ateş Şahin Ulusoy Amasya Ankara Tokat
Bekir
Kumbul Ali Rıza Bodur Birgen Keleş Antalya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım İçel Tunceli
Gerekçe:
Önergemizle, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yeni yurtlar hizmete sokması,
yurtların olanaklarını artırması ve daha fazla üniversite öğrencisine öğretim
kredisi vermesi için 20 trilyon lira ödenek aktarılmaktadır.
Ülkemizde, yükseköğrenim öğrencilerinin ve üniversite sayısının artması,
öğrencilerin barınma ve kredi ihtiyaçlarını artırmıştır.
Kredi ve Yurtlar Kurumuna bu amaçla verilen ödeneğin artırılması
suretiyle, yeni yurt açılması, olanaklarının artırılması ve daha fazla
üniversite öğrencisine daha fazla öğrenim kredisi verilmesinin sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Önergeye
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, aynı bölümle ilgili bir önergemiz daha var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısının
930-08-3-356-900 Yedek Ödenek Tertibinden, 920-01-3-103-900 Kredi ve Yurtlar
Kurumu tertibine 25 trilyon lira aktarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Mehmet Altan Karapaşaoğlu Hasan Hüseyin Öz
Van Bursa Konya
Avni
Doğan Ekrem
Erdem
Kahramanmaraş İstanbul
Gerekçe:
Kredi Yurtlar Kurumunun içinde bulunduğu malî imkânsızlıklar ile
kendisine yüklenilen, yeni yurtları hizmete sokması, üniversite öğrencilerine
hayat şartlarına uygun öğrenim kredisi verebilmesi için, önergemizi vermiş
bulunuyoruz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR(Samsun) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, bölümle ilgili önergeler kabul edilmemiştir.
920 program kodunu yeniden okutuyorum:
A
– CETVELİ
Program
Kodu A ç ı k l a m a L i r a
920 İktisadî
Transferler ve Yardımlar 47
000 000 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
930 Malî
Transferler 1
665 998 369 000 000
BAŞKAN – Bu bölümle ilgili önergeler var; geliş sırasına göre okutup
aynı anda işleme koyacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-421-900 Memurların Öğle Yemeğine Yardım tertibine, 1 000
000 000 000 TL. (bir trilyon lira) ödenek aktarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Mustafa Yıldız İstanbul Ankara Erzincan
Şahin
Ulusoy Hilmi Develi Ali Rıza Bodur Tokat Denizli İzmir
Haydar
Oymak Birgen Keleş Oya Araslı
Amasya İstanbul İçel
Orhan
Veli Yıldırım Tunceli
Gerekçe: Memurların öğle yemeğine yardım ödeneğine 1 trilyon lira ödenek
aktarılması önerilmektedir.
Memurlar, enflasyon artışı ve
bozulan ekonomik dengelerden en fazla etkilenen kesimler arasındadır. Kamu
çalışanlarına sendikal ve grevli toplu sözleşme hakkı verilmediği için, özlük
haklarıyla aldıkları yardımları etkileme olanakları kısıtlıdır.
Memurlarımızın daha kaliteli,
sağlıklı ve ucuz öğle yemeği yemelerini sağlamak ve enflasyon altında yüklerini
bir ölçüde hafifletebilmek için bu ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. (RP sıralarından "ooo"
sesleri, gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Oylamanın yenilenmesini rica ediyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Efendim, önergeyi yeniden oyluyorum: Kabul edenler... (ANAP
sıralarından gürültüler)
REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Başkan, zabıtlara geçti...
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...
Efendim, anlaşılamadığını
itirazen beyan ettiler, yeniden oyluyorum.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – “Kabul edilmemiştir” şeklinde beyan
ettiniz...
BAŞKAN – Efendim, anlaşılamadığını itirazen beyan ettiler; kabul ettim
itirazı.
Kabul etmeyenler... Efendim, değişiklik önergesi kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum...
Y. FEVZİ ARICI (İçel) – Oylar kaça kaç Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Güven, böyle bir usulümüz var mı? İşarî oylamada...
TURHAN GÜVEN (İçel) – Ben ağzımı açmadım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, affedersiniz... Sayın Arıcı mı söyledi efendim?
Y. FEVZİ ARICI (İçel) – Ben söyledim.
BAŞKAN – Peki efendim.
TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, ben, ağzımı açmadığım halde...
BAŞKAN – Sayın Güven, özür diliyorum efendim, meseleyi büyütmenin anlamı
yok; hemen arkanızda oturan Sayın Arıcı söylemiş.
İşarî oylamada, müspet ve menfi oyların kaç rakama ulaştığını ifade
usulümüz yok.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bütçe kanun tasarısının, 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek birlik, kurum, kuruluş, sendika ve benzeri
teşekküllere yardım tertibine 140 000 000 000 TL (yüzkırk milyar lira) ödenek
aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki ifadenin başına "10 milyar lirası Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları
Araştırma ve Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası İstanbul
Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliğine, 10 milyar lirası Kadın Araştırmaları
Derneğine, 10 milyar lirası Türk Hukukçu Kadınlar Derneğine, 10 milyar lirası
Türk Kadınlar Konseyine, 10 milyar lirası Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfına, 10
milyar lirası Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfına, 10 milyar
lirası Kadın Haklarını Koruma Derneğine, 10 milyar lirası Türk Kadınlar
Birliğine, 10 milyar lirası Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonuna, 10 milyar
lirası Türk Üniversiteli Kadınlar Derneğine, 10 milyar lirası Ege Çağdaş Eğitim
Vakfı, 10 milyar lirası Ege Kadın Dayanışma Derneğine" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa Yıldız Yılmaz Ateş
İstanbul Erzincan Ankara
Hilmi
Develi Bekir Kumbul Haydar Oymak
Denizli Antalya Amasya
Ali
Rıza Bodur Birgen Keleş Oya Araslı
İzmir İzmir İçel
Orhan
Veli Yıldırım Şahin
Ulusoy
Tunceli Tokat
Gerekçe:
Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, laik,
demokratik cumhuriyetin temel ilkelerinden birisi olan kadın ve erkek
eşitliğinin tümüyle yaşama geçirilmesi yönünde çalışmalar yürüten gönüllü kadın
kuruluşlarının çalışmalarına katkı sağlamak, başarılı sonuçlar elde etmelerine
destek vermek amacıyla, madde içinde adları belirtilen kadın dernekleri ve kuruluşlarına her birine 10 milyar lira
olmak üzere toplam 140 milyar lira ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Asiltürk, buyurun efendim.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – CHP Kadın Kollarını unutmuşlar, onu da
ilave etseler daha iyi olur.
BAŞKAN – Sayın Asiltürk, o, Başkanlığın sorunu değil efendim.
Efendim, önergeye Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadılar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine 950 000 000 000 TL (dokuzyüzelli milyar
lira) ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki "50
milyar lirası Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma, Doğal Varlıkları Koruma
Vakfı'na (TEMA)" ibaresinin "1 trilyon lirası Türkiye Erozyonla
Mücadele, Ağaçlandırma, Doğal Varlıkları Koruma Vakfına (TEMA)" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Birgen Keleş
İstanbul Ankara İzmir
Mustafa
Yıldız Şahin Ulusoy Hilmi Develi
Erzincan Tokat Denizli
Bekir
Kumbul Haydar Oymak Ali Rıza Bodur
Antalya Amasya İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım
İçel Tunceli
Gerekçe: TEMA Vakfına verilen yardımın 1 trilyon liraya çıkarılması
önerilmektedir.
Her yıl milyonlarca ton tarım toprağımızın su ve rüzgâr erozyonuyla
denizlere taşındığı hepimizin malumudur. Bir ülkenin savaşla kazandığı
topraklarını barış ortamında yitirmesi anlamına gelen erozyon ve çölleşme ile
mücadele için ağaçlandırma, mera ıslah çalışmaları ve çevre korumaya dönük
diğer faaliyetleri gerçekleştiren, doğanın korunma ve erozyon ile mücadelede
öncü sivil toplum kuruluşu olan TEMA
Vakfının çalışmalarına katkı sağlamak amacıyla 950 milyar lira ödenek
aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim ?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bakan...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Bu amaçla bütçede ödenek
vardır Sayın Başkan; o nedenle katılmıyoruz.
BAŞKAN – Peki. Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir başka önergemiz daha var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekkülleri yardım tertibine 20 000 000 000 TL (yirmi milyar lira)
ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki ifadenin başına
"20 milyar lirası, Türkiye Sakatlar Konfederasyonuna" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Birgen Keleş
İstanbul Ankara İzmir
Mustafa
Yıldız Şahin Ulusoy Hilmi Develi
Erzincan Tokat Denizli
Haydar
Oymak Bekir Kumbul Ali Rıza Bodur
Amasya Antalya İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım
İçel Tunceli
Gerekçe : Önergemiz, Türkiye Sakatlar Konfederasyonuna 20 milyar lira
yardım yapılması amacıyla verilmiştir.
Ülkemizde milyonlarca insanın bedensel, işitsel, görme ve zihinsel
engelli kimlikleriyle çok zor koşullarda yaşamlarını sürdürdükleri
bilinmektedir. Ülkemiz nüfusunun yüzde 10-15 dolayındaki kısmını oluşturan
engelli vatandaşlarımızın oluşturduğu örgütlerin üst organı kimliğindeki
Türkiye Sakatlar Konfederasyonuna, engelliler ile ilgili çalışmalarına katkı
sağlamak amacıyla bu ödenek aktarılmıştır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ben, iki paket öneri
sunmuştum. Bu, şu anda okunan ikinci paket içerisindedir. İkinci paketi, ilk
paketten bir saat sonra verdim; dolayısıyla, eğer sırayla okunuyorsa, bu okunan
öneri, diğerleri tamamlanmadan okunmuştur; zapta geçirilmesini istiyorum.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim efendim.
Nasıl olsa işleme konulacaktır. Eğer, buraya gelişte de bir hata olsa,
işleme konulacaktır.
Sayın Hacaloğlu, şöyle yapmıyoruz; işte şu kadar önergeden sonrası
işleme tabi tutulmayacaktır diye bir işlememiz yok; tamamını işleme tabi
tutuyoruz; ama, diyelim ki, 2 saniye sonra işleme tabi tutulacaktır.
Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmadılar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekkülleri yardım tertibine 60 000 000 000 TL (60 Milyar Lira) ödenek
aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki ifadenin başına "30
milyar lirası Doğal Hayatı Koruma Derneğine, 30 milyar lirası Türkiye Çevre
Vakfına" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Mustafa Yıldız
İstanbul Ankara Erzincan
Şahin
Ulusoy Hilmi Develi Bekir Kumbul
Tokat Denizli Antalya
Haydar
Oymak Ali Rıza Bodur Birgen Keleş
Amasya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım
İçel Tunceli
Gerekçe:
Ülkemizdeki çevre bilincinin yükseltilmesi ve çevre koruma çalışmalarına
gönüllü kuruluşların katkılarının artırılması, çevrenin korunması ve
geliştirilmesinde önemli bir role sahiptir.
Çevre konusunda faaliyet gösteren gönüllü kuruluşlardan, Doğal Hayatı
Koruma Derneği ve Türkiye Çevre Vakfına ayrı ayrı 30 milyar lira yardım
verilmesini sağlamak amacıyla bu ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadılar.
ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ÖNDER SAV (Ankara) – Usul değişikliği mi yaptı Başkanlık diye merakımı
gidermek için soruyorum: Hükümet ve Komisyon, eğer, önergelere katılacak olsa,
önergenin gerekçesini okutmamanız gerekiyordu. Katılmama belirtildikten sonra
gerekçenin okunması gerekirken, madde değişikliği önerildikten sonra gerekçeyi
de okutuyorsunuz, bir yanlış uygulama mı oluyor diye merak ettim.
BAŞKAN – Sayın Sav, kanun tasarı ve tekliflerindeki uygulamamız,
zatıâlinizin buyurduğu...
ÖNDER SAV (Ankara) – Bunu değiştiriyor muyuz?
BAŞKAN – Ben değiştirmiyorum efendim; bütçedekİ uygulamamız, üzerinde
müzakere olmadığı için gerekçeyi okutuyoruz ki, Sayın Hükümet veya Sayın
Komisyon neye göre katılacak ya da neye göre katılmayacak, bir karar versin.
ÖNDER SAV (Ankara) – Diğerlerine emsal olmaması için bunu sordum.
BAŞKAN – Kanun tasarı ve tekliflerinde bu yöntemi uygulamıyoruz efendim.
Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir başka önergemiz var; okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bütçe kanun tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine 19 575 000 000 TL (19 trilyon 575 milyar
lira) ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki parentez içerisindeki "10
milyar lirası Azerbaycan Kültür Derneğine" ibaresinden sonra gelen
ibarenin "20 trilyon lirası Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfına, Hacı
Bektaş Veli Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Cem Vakfı, Hacı
Bektaş Veli Kültür Derneği, Şahkulu Sultan Dergahı Vakfı, Abdal Musa Sultan Kültür
Derneği, Semah Vakfı, cemevi dernekleri, Seyit Garip Musa Sultan Derneği,
İmranlı Kültür Derneği ve vakfın kuruluş amacına uygun diğer ilgili vakıf ve
derneklere de, faaliyet alanları ve düzeyini gözeterek, hakkaniyet ilkesi
çerçevesinde gerekli yardımlarda bulunması kaydıyla ödenecektir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Mustafa Yıldız İstanbul Ankara Erzincan
Şahin
Ulusoy Hilmi Develi Bekir Kumbul Tokat Denizli Antalya
Haydar
Oymak Ali Rıza Bodur Birgen Keleş Amasya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım İçel Tunceli
Gerekçe:
1995 yılında, dönemin Başbakanı, Alevî cemaatinin inançla ilgili
faaliyetlerini desteklemek amacıyla 3 trilyon lira verileceğini söylemiş;
fakat, gereği yapılamamıştı. Günümüzde de Koalisyon Hükümetini oluşturan
partilerin genel başkanları da, kendilerini bu amaçla ziyaret eden Alevî
cemaati temsilcilerine olumlu yanıt vermişlerdir.
Diyanet İşleri, sivil topluma devredilmediği sürece, devletin din ve
kültür hizmetlerine yönelik desteği, tüm inanç ve kültür alt gruplarını eşitlik
anlayışı içinde kucaklamalıdır. Bu yıl, ilk kez Alevî cemaatini yaygın olarak
temsil eden dernek ve vakıflar bir araya gelerek, topluca yardım talebinde
bulunmuşlardır. Bu talep çerçevesinde, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfına,
Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Cem Vakfı, Hacı
Bektaş Veli Kültür Derneği, Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı, Abdal Musa Sultan
Kültür Derneği, Semah Vakfı, cemevi dernekleri, Seyit Garip Musa Sultan
Derneği, İmranlı Kültür Derneği ve vakfın kuruluş amacına uygun diğer ilgili
vakıf ve derneklere de, faaliyet alanları ve düzeyini gözeterek, hakkaniyet
ilkesi çerçevesinde gerekli yardımlarda bulunması kaydıyla yardım yapılmasını
sağlamak ve cemevleri, kültür merkezleri yapımı, yayın çıkarılması, çeşitli
etkinliklerin gerçekleştirilmesi, geliştirilmesi ve düzenlenmesine katkı vermek
amacıyla 20 trilyon lira ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Efendim, Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Bir başka önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine 60
000 000 000 TL (altmış milyar lira) ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki
parantez içindeki ifadenin başına "20 milyar lirası Türk Tarih Vakfına, 20
milyar lirası Türk Hukuk Kurumuna, 10 milyar lirası Türk Dil Kurumu Derneğine,
10 milyar lirası Türk Tarih Kurumu Derneğine" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Mustafa Yıldız İstanbul Ankara Erzincan
Şahin
Ulusoy Hilmi Develi Haydar Oymak Tokat Denizli Amasya
Bekir
Kumbul Ali Rıza Bodur Birgen Keleş Antalya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım İçel Tunceli
Gerekçe:
Dilimizde sadeleşmeyi sağlamak, çok geniş coğrafyada konuşulan Türkçeyi
geliştirmek amacıyla faaliyet gösteren Türk Dil Kurumu Derneğinin, zengin
tarihimizi gelecek kuşaklara aktarmak yönünde önemli görevler üstlenen Türk
Tarih Kurumu Derneği ve Türk Tarih Vakfının, hukuk devletinin tümüyle yaşama
geçirilmesi için faaliyet gösteren Türk Hukuk Kurumunun çalışmalarına katkı
sağlamak amacıyla, 20 milyar lirası Türk Tarih Vakfı, 20 milyar lirası Türk
Hukuk Kurumu, 10 milyar lirası Türk Dil Kurumu Derneği, 10 milyar lirası Türk
Tarih Kurumu Derneği için olmak üzere toplam 60 milyar lira ödenek
aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, biz, bir taraftan önergelerle ilgili işlem
yapıyoruz, bir taraftan da önergeler geliyor; yani, bu yöntemi devam
ettirirsek, acaba, bu işlem ne zaman biter diye düşünüyoruz. Onun için, önerge verecek arkadaşlarımız, lütfen, saat
16.20'ye kadar, önergelerini versinler.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim, maddeler var; milletvekilleri,
maddelerle ilgili, istedikleri kadar önerge verebilirler.
BAŞKAN – Bölümlerle ilgili efendim...
Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin bölümleriyle ilgili
önerge vereceklerse, önergelerini versinler. Biz, bir taraftan önergeyi işleme
tabi tutar, bir taraftan da önerge alırsak, bitiremeyiz bunu.
Mesele vuzuha ermiştir.
OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan, hatırınız için öyle olsun.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.
Efendim, saat 16.20'den sonra bölümlerle ilgili önerge almayacağız.
Şimdi, önergelerimize devam edelim.
Türkiye
Büyük Millet Meslisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine 70 000 000 000 TL (yetmiş milyar lira)
ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki ifadenin başına
"10 milyar lirası Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve
Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası Ege Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma
ve Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası ODTÜ Kadın Sorunları Araştırma ve
Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunları
Araştırma ve Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası Mersin Üniversitesi Kadın
Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezine, 10 milyar lirası Marmara Üniversitesi
Kadın İşgücü ve İstihdam Merkezine, 10 milyar lirası İstanbul Üniversitesi
Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezine" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Nihat Matkap Haydar Oymak İstanbul Hatay Amasya
Mahmut
Işık Oya Araslı Birgen Keleş Sıvas İçel İzmir
İ.
Önder Kırlı
Balıkesir
Gerekçe:
Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, laik,
demokratik cumhuriyetin temel ilkelerinden birisi olan kadın erkek eşitliğinin
tümüyle yaşama geçirilmesi, kadınların sorunlarına çözüm üretilmesi yönünde
bilimsel çalışmalar yürüten, üniversiteler bünyesinde faaliyet gösteren kadın
merkezlerinin çalışmalarına katkı ve daha kapsayıcı çalışmalar yapmalarına
imkân sağlamak, çalışmalarının üniversitelerin dar bütçe imkânlarıyla
sınırlanmasını bir ölçüde ortadan kaldırmak amacıyla, madde içinde adları
belirtilen kadın merkezlerine her birine 10 milyar lira olmak üzere toplam 70
milyar lira ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir başka önerge daha vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine 140 000 000 000 TL (yüzkırk milyar lira)
ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki ifadenin başına
"10 milyar lirası İstanbul Kadın Kuruluşları Birliğine, 10 milyar lirası
Kadın Araştırmaları Derneğine, 10 milyar lirası Türk Hukukçu Kadınlar
Derneğine, 10 milyar lirası Türk Kadınlar Konseyine, 10 milyar lirası Mor Çatı
Kadın Sığınağı Vakfına, 10 milyar lirası Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi
Merkezi Vakfına, 10 milyar lirası, Kadın Haklarını Koruma Derneğine, 10 milyar
lirası, Türk Kadınlar Birliğine, 10 milyar lirası, Türkiye Kadın Dernekleri
Federasyonuna, 10 milyar lirası, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneğine, 10
milyar lirası, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı, 10 milyar lirası, Ege Kadın Dayanışma
Derneğine, 10 milyar lirası, Kadın Dayanışma Vakfına, 10 milyar lirası,
Kadınlar Birliği ve Dayanışma Derneğine" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Nihat Matkap Haydar Oymak
İstanbul Hatay Amasya İ.
Önder Kırlı Oya Araslı Mahmut Işık
Balıkesir İçel Sıvas
Birgen
Keleş İzmir
Gerekçe: Kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın ortadan kaldırılması,
laik, demokratik cumhuriyetin temel ilkelerinden birisi olan kadın-erkek
eşitliğinin tümüyle yaşama geçirilmesi yönünde çalışmalar yürüten gönüllü kadın
kuruluşlarının çalışmalarına katkı sağlamak, başarılı sonuçlar elde etmelerine
destek vermek amacıyla, madde içinde adları belirtilen kadın dernekleri ve
kuruluşların her birine 10 milyar lira olmak üzere toplam 140 milyar lira
ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine 20 000 000 000 TL (20 milyar lira) ödenek
aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içindeki ifadenin başına "20
milyar lirası, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfına" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Nihat Matkap Haydar Oymak
İstanbul Hatay Amasya
İ.
Önder Kırlı Oya Araslı Birgen Keleş
Balıkesir İçel İzmir
Mahmut
Işık
Sıvas
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Önergeyi geri çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, 3 arkadaşımız imzasını çekerse önergeyi işlemden
kaldıracağım.
NİHAT MATKAP (Hatay) – İmzamı geri çekiyorum.
OYA ARASLI (İçel) – Ben de geri çekiyorum.
BAŞKAN – Önerge işlemden kaldırılmıştır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının, 930-08-3-356-900 yedek
ödenek tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş, sendika ve
benzeri teşekküllere yardım tertibine, 40 000 000 000 TL (kırk milyar lira)
ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipteki parantez içerisindeki ifadenin başına
"10 milyar lirası, Mustafa Kemal Derneğine; 10 milyar lirası, Eğit-Der'e;
10 milyar lirası, Türk Hemşireler Derneğine; 10 milyar lirası Köy Öğretmenleri
ile Haberleşme ve Yardımlaşma Derneğine" ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Haydar Oymak Oya Araslı İstanbul Amasya İçel
Nihat
Matkap Mahmut Işık İ. Önder Kırlı Hatay Sıvas Balıkesir
Birgen
Keleş İzmir
Gerekçe:
Demokratik laik cumhuriyetin ilkeleri doğrultusunda faaliyet gösteren,
Atatürk düşüncesini ve sevgisini yaşatan, genç kuşaklara aktaran Mustafa Kemal
Derneğine;
Eğitim sorunlarına çözüm üretme, eğitim emekçilerinin taleplerini dile
getirme, çağdaş ve demokratik bir eğitim sistemine geçilmesi yönünde çalışmalar
yürüten Eğit-Der'e;
Büyük bir özveriyle yurdun en ücra köşelerini, bilginin, bilimin
ışığıyla aydınlatan, köy öğretmenleri arasındaki dayanışmayı geliştiren,
sorunlarına çözümler üreten Köy Öğretmenleri ile Haberleşme ve Yardımlaşma
Derneğine;
Zor koşullar altında büyük fedakârlıklarla görev yapan hemşireler
arasında dayanışmayı geliştiren, sorunlarına çözüm üreten, geniş halk kesimleri
yararına sağlık politikaları yürütülmesi yönünde yararlı çalışmalar yapan Türk
Hemşireler Derneğine; çalışmalarına destek olmak, başarılı çalışma olanaklarını
geliştirmek amacıyla, her birine 10'ar milyar lira olmak üzere, toplam 40
milyar lira ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, ben bir uyarıda bulunmak istiyorum: Önergeyi
oyladığım zaman, sayın üyeler dikkat etmiyorlar; kendi gönüllerinden geçene
ters bir netice çıkınca figan ediyorlar; bu doğru değildir. Lütfen, önergeyi
oylarken takip ediniz; iradeniz neyse o istikamette işaret buyurunuz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
faaliyetinin parantez ifadesine "2 trilyon lirası Orman Bakanlığı
bütçesindeki 900 harcama programında yer alan Orman Köylülerini Kalkındırma
Fonuna aktarılır" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Nihat Matkap Haydar Oymak İstanbul Hatay Amasya
İ.
Önder Kırlı Oya Araslı Birgen Keleş Balıkesir İçel İzmir
Mahmut
Işık Sıvas
Gerekçe:
ORKÖY Fonuna, bütçenin hiçbir kaleminden ödenek aktarılmaması nedeniyle,
Anayasamızın 170 inci maddesi, 1744 sayılı Yasa ve 6831 sayılı Orman Kanunu, ek
3 üncü maddesi (d) fıkrasına ve gerekçeleri de dikkate alınarak, çok yoksul
olan orman köylüsünün yarım kalmış olan kooperatif yatırımları ve ferdî
kredileri için acil ihtiyaç olan 2 trilyon lira ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmıyorlar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan sonra, bölümlerle ilgili yeni bir
değişiklik önergesi kabul etmiyoruz; işleme konulmayacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 930-08-3-377-900 ağaçlandırma ödeneğine, 1 000 000 000 000 TL (bir
trilyon lira) aktarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Mustafa Yıldız İstanbul Ankara Erzincan
Şahin
Ulusoy Hilmi Develi Bekir Kumbul Tokat Denizli Antalya
Haydar
Oymak Ali Rıza Bodur Birgen Keleş Amasya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım İçel Tunceli
Gerekçe:
Daha fazla ağaçlandırma yapılması için, ilgili tertibe ek olarak 1
trilyon lira aktarılmıştır.
Ülkemizde yaşanan toprak erozyonu, orman yangınları ve ağaç kesimi
nedeniyle ormanlarını tüketmekte, doğal denge hızla bozulmaktadır.
Azalan ağaç varlıklarını artırmak, erozyonla mücadeleyi hızlandırmak ve
orman köylüsüne katkı sağlamak üzere ağaçlandırma ödeneğine 1 trilyon lira ek
ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir başka önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 930-08-3-365-900 yurt dışına gönderilecek öğretim elemanlarının
giderleri tertibine 1 000 000 000 000 TL (bir trilyon lira) aktarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa Yıldız Hilmi Develi İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz Ateş Şahin Ulusoy Amasya Ankara Tokat
Bekir
Kumbul Ali Rıza Bodur Birgen Keleş Antalya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan
Veli Yıldırım İçel Tunceli
Gerekçe:
Yurt dışına daha fazla öğretim elemanı gönderilmesini sağlamak amacıyla,
ilgili tertibe 1 trilyon lira ödenek aktarılmıştır.
YÖK düzeni içinde üniversitelerimiz, idarî, malî ve bilimsel
özerkliklerini yitirmişlerdir. Bu yapı, akademisyen yetiştirilmesi sürecini de
olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzluğu bir ölçüde gidermek, daha fazla öğretim
üyesinin, yurt dışına gönderilerek, bilgi, deneyim ve uzmanlıklarını geliştirmelerini
sağlamak amacıyla bu ödenek aktarılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Maliye Bakanlığı bütçesinin ödenek cetvelinde 930
program, 08 altprogram, 3 ödenek türü, 356 faaliyet proje ve 900 harcama kalemi
kodlu yedek ödenek açıklama kısmına "TÜBİTAK ile ilgili tertibine"
ibaresinden sonra gelmek üzere "3 trilyon lirası Orman Bakanlığı
bütçesine, Orman Köylülerini Kalkındırma Fonuna ait hizmetlerde kullanılmak
üzere ilgili tertibine" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Çağlayan İsmail Durak Ünlü Kahraman Emmioğlu
Çorum Yozgat Gaziantep
Orhan
Kavuncu Mehmet Bedri incetahtacı Recep Kırış Adana Gaziantep Kayseri
Nevzat
Yanmaz Mehmet
Ekici Sıvas Ankara
Gerekçe:
Anayasamızın 170 inci maddesi, ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler
halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından,
ormanın gözetilmesinde ve işletilmesinde devletle bu halkın işbirliğini
sağlayıcı tedbirlerle; bu halkın, işletme, araç ve gereçleriyle diğer
girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirlerin devletçe alınacağını
belirtmiştir. Orman Kanunu, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
Hakkında Kanun ve Orman Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
hükümleri de bu halkın özel olarak kollanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Ancak, orman köylüleri için öngörülen yardımlar, kolaylıklar, kâğıt üzerinde
kalmakta, bu yöndeki girişimler yeterli kaynaklar tahsis edilmediği için cılız
kalmaktadır. Çok yoksul olan orman köylülerimizi, bulundukları yerlerde ormanla
iç içe, insan onuruna yakışan bir seviyede hayat şartlarına kavuşturmak,
Anayasa ve kanunlarla üzerimize almış olduğumuz sorumluluğumuzun gereğidir. Bu
kapsamda yapılacak işler, orman varlığımızın ve biyolojik zenginliğimizin
korunmasını da sağlayacaktır. Yarım kalmış kooperatif yatırımlarının
tamamlanması, acil ihtiyaçların karşılanması ve diğer yatırım ve hizmetler için
Orman Köylülerini Kalkındırma Fonunun kaynağını artırmak uygun olacaktır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, ne buyurur efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir başka önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı Yasa Tasarısının 930-08-3-356-900
yedek ödenek tertibinden 940-03-3-421-900 memurların öğle yemeğine yardım
tertibine 1 trilyon 100 bin Türk Lirası aktarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Ekrem Erdem Altan Karapaşaoğlu Van İstanbul Bursa
Hanifi
Demirkol Nurettin
Aktaş Eskişehir Gaziantep
Gerekçe: Memurların çalıştıklarının karşılığını alamadıkları bir
gerçektir. Enflasyon ortamı da göz önünde bulundurularak önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR(Samsun) – Sayın Başkan,
aynı mahiyetteki bir önerge konusunda Genel Kurulun iradesi belli olmuştur. Bu
itibarla, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Önergeye, Komisyon, Genel Kurulun iradesi belli olduğu gerekçesiyle;
Sayın Hükümet, gerekçesiz katılmadığını ifade ettiler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı Yasa Tasarısının 930-08-3-356-900
yedek ödenek tertibinden, 940-03-3-424-900 dernek, birlik, kurum, kuruluş ve
sendika ve benzeri teşekküllere yardım tertibine, 15 000 000 000 (onbeşmilyar)
Türk Lirası ödenek aktarılmasını ve ilgili tertipleri parantez içindeki
ifadenin başına "15 milyar Türk Lirasının Türkiye Sakatlar
Konfederasyonuna" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
Fethullah
Erbaş Ekrem Erdem Altan Karapaşaoğlu Van İstanbul Bursa
Nurettin
Kaldırımcı Abdüllatif
Şener Kayseri
Sıvas
Gerekçe:
Önergemiz, Türk Sakatlar Konfederasyonuna 15 milyar TL yardım amacıyla
verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon ne buyuruyor efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Bir başka önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bütçe kanunu tasarısının 930-08-3-356-900 yedek ödenek
tertibinden, 930-08-3-377-900 ağaçlandırma ödeneğine, 1 500 000 000 000
(birbuçuk trilyon) aktarılmasını arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Altan Karapaşaoğlu Ekrem Erdem
Van Bursa İstanbul
Kemalettin
Göktaş Nurettin Kaldırımcı Süleyman Metin Kalkan
Trabzon Kayseri Hatay
Gerekçe:
Ülkemiz çöl olmasın. Daha fazla ağaçlandırma yapılması için, ilgili
tertibe 1,5 trilyon lira aktarılması öngörülmüştür.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bundan önceki
bütçelerin hiçbirinde, ağaçlandırmayla ilgili bir kuruş ödenek konulmamıştı.
1998 yılı bütçesinde, 2 trilyon lira ağaçlandırma için ödenek bulunmaktadır ve
ilk defa konulmuştur.(DSP ve ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) O nedenle, katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılmıyor.
Bütçede tahsisat olduğu gerekçesiyle, Sayın Hükümet katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı yasa tasarısının 900-930-08-3-356-900
yedek ödenek tertibinden "TÜBİTAK ile ilgili tertibine" ibaresinden
sonra gelmek üzere "5 trilyon Türk Lirası Orman Bakanlığı bütçesine, Orman
Köylülerini Kalkındırma Fonuna ait hizmetlerde kullanılmak üzere ilgili
tertibinin" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Altan Karapaşaoğlu Ekrem Erdem Van Bursa İstanbul
Metin
Kalkan Aslan
Polat Hatay Erzurum
Gerekçe:
Orman köylülerinin hayat şartlarının iyileştirilmesi için bu önergeyi
vermiş bulunuyoruz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 930 numaralı bölümle ilgili verilmiş olan
önergelerin hiçbiri kabul edilmediği için, rakamlarda bir değişiklik yok; ama,
ben tekrar okutuyorum:
A
- C E T V E L İ
Program
Kodu A ç ı k l a m a L i r a
930 Malî
Transferler 1
665 998 369 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
940 Sosyal
Transferler 516
061 000 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
950 Borç
Ödemeleri 293
913 000 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
999 Dış
Proje Kredileri 100
000 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
T
O P L A M 2
638 174 249 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 1998 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir,
hayırlı olsun.
2.- Maliye Bakanlığı 1996 Malî Yılı
Kesinhesabı
BAŞKAN- Maliye Bakanlığı 1996
malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
Maliye Bakanlığı 1996 Malî Yılı Kesinhesabı
A -
CETVELİ
L i
r a
- Genel Ödenek Toplamı : 721 036 431 723 000
- Toplam Harcama : 678 631 037 067 000
- İptal Edilen Ödenek : 42 921 563 241 000
- Ödenek Dışı Harcama : 1 045 422 787 000
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 529 254 202 000
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 1996 malî yılı kesinhesabı kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığı 1998 malî yılı bütçesi ile 1996
malî yılı kesinhesabı kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ederim.
B) GELİR BÜTÇESİ
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel
ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarısının 1 inci maddeleri kapsamına giren
bakanlık ve kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir bütçesiyle
ilgili 2 nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi, 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının gider bütçesiyle ilgili 1
inci maddesini tekrar okutuyorum:
1998 MALÎ YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir ve Denge
Gider Bütçesi
MADDE 1. – Genel bütçeye giren dairelerin harcamaları için bağlı (A)
işaretli cetvelde gösterildiği üzere (14 749 475 000 000 000) liralık ödenek
verilmiştir.
BAŞKAN– Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş
bulunan cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi tekrar okutuyorum:
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, önerge vardı efendim.
BAŞKAN – Neyle ilgili efendim, bütçenin tümüyle mi ilgili?
ASLAN POLAT (Erzurum) – Hayır efendim, 1 inci maddeyle ilgili.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, saat 17.00'de toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.00
BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep),
Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36
ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V. –
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMiSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
l.- 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633,
3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları:
390, 391, 401, 402) (Devam)
B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S.
Sayısı : 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile
1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047) (S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi yeniden
okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. – Genel Bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere (10 760 000 000 000 000) lira olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – Söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 2 nci
maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
(
Genel Bütçenin Gelirleri )
B
- C E T V E L İ
Gelir Türü A
ç ı k l a m a L
i r a
1 Vergi
Gelirleri 8
900 000 000 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 Vergi Dışı Normal Gelirler 702 000 000 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 Özel
Gelirler ve Fonlar 1 158 000 000 000 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
T
O P L A M
10 760 000 000 000 000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi, kabul edilen ekli cetveliyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3. – Ödenekler toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark
net borçlanma hâsılatı ile karşılanacaktır.
BAŞKAN – Madde üzerinde,
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Grubum adına 3 üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Malumlarınız olduğu üzere, hükümet bütçeleri, bir sonraki yılda
hükümetlerin hedeflerini, politikalarını, nasıl uygulayacaklarını, gelirlerini,
giderlerini ortaya koyan metinlerdir, kanunlardır. 1998 bütçesini de, mevcut
Hükümet, Meclisimizin huzuruna getirmiştir. Genelde, bu 3 üncü maddeler,
borçlanma maddeleridir; tabiî ki, bütçe açıklarının borçlanma suretiyle
karşılanacağı ifade edilmektedir.
Bu maddeden de anlıyoruz ki, bu Hükümet, açıkları -bu zamana kadar
olduğu gibi- tamamen borçlanma suretiyle
karşılayacaktır. Bunun tek istisnası, geçen yılki hükümetin getirmiş olduğu
bütçeydi. O bütçede bu maddeyi göremiyoruz; çünkü, geçen yılki hükümetin
getirmiş olduğu bütçe, denk bir bütçeydi; bunun gerçekleşmesi için de bütün
çalışmalar yapılmıştı. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar [!])
Ben, arkadaşlarımın alkışlarına teşekkür ediyorum. İnşallah, biraz
sonra, yine alkışlayacakları bölümler de gelecek; şimdiden teşekkür ediyorum.
Bütçe, bu yapısıyla bir borçlanma bütçesidir; diğer bir ifadeyle
-borçlanma da faizle mümkün olacağına göre- bir faiz bütçesidir. Bu zamana
kadar hazırlanan bütçeler, faiz bütçelerinin de temel niteliği -Sayın Bakanımız
pek hoşlanmasa da- rantiyeye kaynak aktarma bütçeleridir. (DSP sıralarından
"sayenizde" sesleri)
Sayın Bakanımız "rantiyeye kaynak aktarmıyoruz" demiyor,
"rantiye bütçesi değildir" de demiyor -bundan dolayı da güzel bir
gelişme olarak telakki ediyoruz- "rantiyeye bu zamana kadar aktarılıyordu,
biz de aktarıyoruz" diyor; dolayısıyla, bu bütçenin bir rantiye bütçesi,
rantiyeye kaynak aktarma bütçesi olduğunu da kabul etmiş oluyor.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Siz de kabul ediyorsunuz.
YAKUP BUDAK (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, tabiî ki, bu politikaların
neticesi, şimdiye kadar olduğu gibi, zamdır, enflasyondur, aşırı borçlanmadır.
Zaten, Hükümetin altı aydır yaptığı bütün icraatlarını da birkaç kelimeyle
özetleyecek olursak, zamdır, enflasyonun aşırı şekilde artırılmasıdır ve bunun
yanında, aşırı bir şekilde borçlanmadır; çünkü, Hükümet, geldiği altı ay
içerisinde, 3 katrilyon 555 trilyon lira borçlanmıştır.
1997 yıllık programı dağıttılar... Bu programda da, birtakım yanıltıcı
ifadelerle, yönlendirici grafiklerle de rakamlar tersyüz edilmiştir. Birtakım
rakam oyunlarıyla, sanki, bugünkü bütçe açığının büyük bir bölümü geçmiş
iktidarın açığıymış gibi de takdim edilmeye çalışılmıştır. (DSP sıralarından
"Doğru" sesleri)
Tabiî ki, Hükümet de, geldiğinden bu yana, kaynak bulabilmek için
araştırmalar içerisine girmiş; maalesef, zammı tercih etmiştir, enflasyonun
artırılmasını, kolay yolu tercih etmiştir. Bunun yanında da, ekonomiden sorumlu
olan bakanlar, Evliya Çelebi gibi, Brüksel'den Bonn'a, Hong Kong'tan
Washington'a turlar tertiplemişlerdir; ama, her gittikleri yerde de, sanki kuyumcu
vitrinindeki altınlar kendilerininmiş gibi bir tavır takınmışlardır.
Sayın Bakan, Hong Kong'a gidiyor "Hong Kong'taki 400 milyar dolar
niye İstanbul'a gelmesin?Dolayısıyla, bu, Türkiye'nin ekonomisinin
kalkınmasına, açılmasına yardımcı olur" diyor. Hong Kong'tan dönüyor, 400 milyar doların
İstanbul'a gelmesi için ne duyguları var, ne düşünceleri var; bunu, hiç ifade
etmiyor.
Maalesef, dolaşıyorlar... Avrupa Birliği kapısında da epey beklediler.
Niye beklediler; çünkü, 1998 yılında, aday ülkelere, AB'nin bütçesinden 100
milyar dolarlık bir kaynak aktarılacak. Bu kaynaktan da nasibini alamayınca,
bir hırçınlığın içerisine girdiler, dosdoğru Washington'a gittiler; fakat,
Washington'da da umduklarını bulamadılar; Sayın Clinton'un, rüşveti kelam kabilinden
"iyisiniz, güzelsiniz, müthiş Türklersiniz; Türkiye, haritada, gerçekten
güzel bir yerde" gibi sözleriyle avundular. Netice itibarıyle "siz,
haklısınız; ama, alacağınız yok; üç ay sonra gelin, IMF'yle, belki öngörüşmeler
yapabiliriz" dediler ve bu fiyasko da bitti; ama, gazetelere baktığımız
zaman, İktidara mensup arkadaşlarımızın ifadelerine baktığımız zaman, sanki
büyük bir zafermiş gibi de takdim edilmektedir.
Muhterem arkadaşlar, elbette, bu politikalarla Türkiye'nin önünün
açılması, bütçe açıklarının kapatılması mümkün değildir.
Şimdi, arkadaşlarımız geçmiş dönemi beğenmeyebilirler; ama, bu geçmiş
dönemden kendilerine birkaç şey söylemek istiyorum.
1998 yılı bütçesi toplamı 14 katrilyon 749 trilyon liradır. Bunun, 3,5
katrilyon lirası personele ayrılmıştır, 4 katrilyon lirası zaten açıktır ve
bunun yanında da, 6 trilyon lirası faize gidecektir. Bu bütçede işçi yoktur,
memur yoktur, emekli yoktur, Bağ-Kur'lu yoktur; bu bütçede, bu Hükümeti hükümet
yapan, buralara oturtan rantiyeye kaynak aktarımından başka hiçbir şey yoktur!
Dolayısıyla, sadece ve sadece üzerinde durdukları, kaynağın aktarılmasıdır.
Zaten, açığın bu kadarda kalması mümkün değil; bu açık, faiz oranlarının
yükselmesiyle daha da açılacaktır.
Biraz önce "denk bütçe" deyince, arkadaşlarım lafını duymayı
bile hazmedemediler; ama, denk bütçe, bir hedeftir; gerçekleştirilmesi arzu
edilen, Türkiye'nin muhakkak surette gerçekleştirmesi gereken bir husustur.
1997 bütçesinin denk bütçe olmasını, birtakım çevreler bir türlü hazmedemediler;
ama, size tüm samimiyetimle söylüyorum ki, Refahyol İktidarı sunî gündemlerle
meşgul edilmemiş olsaydı, memleket zararına çağdışı birtakım ithamlarla,
gündeme getirilen birtakım konularla meşgul edilmeseydi, menfaatı ve hortumları
kesilen birtakım çevrelerin sunî yaygaralarıyla engellenmemiş olsaydı, bu
bütçe, denk olacaktı. Olamamasının sebebi de, nasıl ki, biraz önce,
arkadaşlarım, bütçenin açığı olduğu zaman 54 üncü Hükümeti suçluyorlar,
rantiyeye para vermek gerektiği zaman 54 üncü Hükümeti suçluyorlar; peki, 54
üncü Hükümetin suçu böyle de, kendileri ne iş yapıyorlar diye sormak lazım. Her
şey 54 üncü Hükümete atılıyor, aktarılıyor, kendileri altı aydır ne yapıyorlar;
biraz önce arz ettiğim gibi, dönüyorlar dolaşıyorlar, geliyorlar, zam
yapıyorlar. Altı ay zam yapmayacaklarmış!.. Bir yıllık zammı peşin yaptıktan
sonra, bu yalana kimi inandırabilirsiniz, bu hayale kimi inandırabilirsiniz?!.
Birtakım özel sektöre de güvenmek olmaz. Zaten, sizi buraya getiren o özel
sektörün rantiyeci çevrelerinin kesimlerinin bilançolarına baktığımız zaman,
gelirlerinin yüzde 80'inin de faizden olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, o
çevrelerden de bu Hükümete gelecek bir şey yoktur. Yine biz, Türkiye'yi
seviyoruz, ülkemizi seviyoruz.
Birtakım düşüncelerimizi ve fikirlerimizi de ortaya koymak istiyorum.
Mesela, bir Telekom konusu var; cep telefonlarının lisans ihaleleri var.
Telekomun anlaşmasına göre, rakam 250 bini geçtiği zaman, ayrı bir firmaya
verilebilecekti; yani, 250 bini geçtiği zaman, üçüncü, dördüncü, beşinci firmaya
verilecekti. Bugün, 2 firmaya verilmiştir; birisinin 250 bin abonesi vardır,
birisinin de 950 bin abonesi vardır. Bu Hükümet ne yapmıştır, 1 milyon 200 bin
aboneyi 1 milyar dolara satmıştır. Halbuki, 250 binlik aboneliği de 500 milyon
dolara satmıştır, 950 binlik aboneliği de 500 milyon dolara satmıştır. Eğer,
bu, adaletli bir şekilde olmuş olsaydı, ülkenin gerçekleri ve kaynakları
düşünülmüş olsaydı, sadece telefon lisansının satışından dolayı İktidarın elde
edeceği rakam 2,5 katrilyon liraydı. Nereye gitti bu 2,5 katrilyon lira? Bu 2,5
katrilyon lira, bütçenin bir açığını kapatma noktasında, acaba, bu ülkenin
işine yaramaz mıydı? Bu, hem Telekomun anlaşmasında var hem de dünyanın
gerçeklerinde var. Dolayısıyla, bu Hükümet, sadece telefon satış ihalesinden
dolayı, ülkeyi, 1,5 milyar dolar zarara itmiştir. Elbette, buna da, gerekli bir
açıklama getireceklerdir.
Muhterem arkadaşlar, bunun yanında, bir havuz sistemi vardı.
Arkadaşlarımız, gelir gelmez bu havuz sistemini bozdular. Bu havuz sistemini
bozdular; ama, 1998 yılı programının alt başlıklarında -bir bakıma, bu metin,
Hükümetin de kabul ettiği bir metindir; çünkü, Resmî Gazetede yayımlanmıştır,
programın eki olarak yayımlanmıştır- "Hazinenin, oluşturulan kamu tek
hesabından kullanım yapması, faiz oranlarını düşürmüştür" deniliyor.
Dolayısıyla, 54 üncü Hükümetin havuz projesi ve beğenmeseniz de, o paket
programlarındaki, kaynak paketlerindeki kaynaklar harekete geçirilebilmiş
olsaydı, zannediyorum, bu bütçenin açığı bu kadar olmayacaktı. Zaten, bu
bütçenin açığı da, şişirilerek getirilmiş bir bütçe açığıdır, gerçekleri
yansıtmamaktadır.
Muhterem arkadaşlar, tabiî ki, şunu da ifade etmek istiyorum: Ülkemizi
seviyoruz dedik... Yine, Avrupa'da çalışan işçilerimizin emeklilikleri
durumunda birtakım dövizlerin Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili kanun tasarısı
Meclisimize gelmişti, sonradan da, Çankaya'dan -ne oldu, bilmiyorum- geri
döndü, tekrar geldi, gitti. Bu da, yaklaşık olarak, Türkiye'ye 5 milyar dolar
civarında bir rakam getirecekti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Budak, son dakikanız... Lütfen...
YAKUP BUDAK (Devamla) – Belki, o günkü Hükümetin Çankaya tepeleriyle
arası pek iyi değildi. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı da bu Hükümetin arkasındadır,
destekçisidir; karada, havada, denizde, her yerde, hangi kâğıt uzatılırsa
imzalıyor; bu Hükümete de para lazım, dolar lazım ve kaynak lazım; böylesine
de, 5 milyar dolarlık bir kaynak var, hem de kanun tasarısı olarak daha önce
getirilmiş; uzatsınlar Sayın Cumhurbaşkanına, bir kaynak bulsunlar.
Dolayısıyla, kaynağımız yok diye boşu boşuna çırpınmanın bir gereği yok.
Gerçeklere dönmemiz lazım. Bu ülkeyi seviyorsak, bu ülkenin insanına saygı
duymamız lazım.
Rantiyecinin çıkarlarını değil, bu milletin çıkarlarını düşünmemiz
gerekir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Budak, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına başka söz talebi var mı efendim? Yok.
Sayın Hükümetin söz talebi var mı efendim? Yok.
Kişisel söz talebi var mı? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Malî
Politikaya İlişkin Hükümler
Bütçe Politikası ve Malî Kontrol
MADDE 4. – Maliye Bakanı, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe
politikası yürütmek, belirlenen makro ekonomik hedefler çerçevesinde de
istikrarı temin etmek ve malî kontrol sağlamak amacıyla;
a) Kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön
vermeye,
b) Harcamalarda azamî tasarruf sağlayıcı düzenlemeleri tespit etmeye,
c) Giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve kullanımını belli esaslara
bağlamaya,
d) Gelir ve giderlere ilişkin kanun, yönetmelik ve kararnamelerle
belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere standartları tespit etmeye
ve sınırlamalar koymaya,
e) Yukarıda belirtilen hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için
uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmaya ve tedbirleri almaya,
Yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde,
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Tekdal; buyurun. (RP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA AHMET TEKDAL (Ankara) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1998 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde, Refah Partisi Grubu
adına görüşlerimi sunmak maksadıyla huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle,
Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, tasarının "Malî Politikaya
İlişkin Hükümler" başlığını taşıyan İkinci Bölümünde "Bütçe
Politikası ve Malî Kontrol" başlığı altındaki 4 üncü madde üzerinde
görüşlerimi sunacağım.
Madde metninde, Maliye Bakanına, tutarlı, dengeli, etkili bir bütçe
politikası yürütmek, makro ekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı sağlamak
maksadıyla önemli yetkiler verilmektedir. Bu, her bütçe uygulaması için
normaldir; bunun üzerinde duracak değilim. Burada, tasarının genel gerekçesi
ışığında, 4 üncü madde metni üzerinde duracağım. Böylece, 1998 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısıyla ne getirilmek isteniyor, gerçekleşme şansı nedir; bu
görülsün ki, Sayın Maliye Bakanının, tutarlı, dengeli, etkili bir bütçe
politikası yürütebilme, daha önemlisi, makro ekonomik hedefler çerçevesinde
istikrarı sağlama şansı var mı, belli olsun.
Bütçenin temel hedefleri olarak tespit edilmiş olan enflasyonla
mücadeleyi nasıl yapacak? 14 katrilyon 553 trilyonluk bütçenin yüzde 30'a
yakını, yani 4 katrilyon civarında olan miktarı bütçe açığıdır ve 6 katrilyon
civarında da faiz yüküyle yüklü bulunmaktadır.
Enflasyonla mücadele ve hele enflasyonu yüzde 50'ye indirmek, bu şartlar
altında mümkün mü? Bu açık ve bu faiz yüküyle enflasyon düşmez, artar,
azmanlaşır, fakir fukarayı, dar ve sabit gelirlileri ezer, ekonomiyi felce
uğratır. Türkiye'de enflasyon kronikleşmiştir. Yüzde 100'e varan yüksek
enflasyonla Türkiye, dünyadaki enflasyon oranı en yüksek üç ülkeden biridir.
Bundan başka, ekonomik istikrar nasıl sağlanacaktır? Yatırım yok, üretim
yetersiz... Gelir dağılımındaki çıldırtan dengesizlik kitleleri perişan
etmektedir. Bu adaletsiz dağılıma çare bulmaya mecburuz.
Yüksek kamu giderleri karşısında düşük kalan, yetmeyen kamu gelirleri
sonucunda yüksek borçlanma ihtiyacı içinde bir ekonomik yapı, hangi sihirli
formülle istikrara kavuşturulacaktır; bu, yüzde 40'ı faize giden ve yüzde 30'u
açık olan, kuşa dönmüş bütçeyle mi?.. Bu tablodan ne yatırım çıkar, ne üretim
artar. Bu tabloyla, işsizlik artar, sorunlar büyür ve düğümlenir, ekonomik
krize yol görünür.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerçekte, bugün, Türkiye, büyük bir
ekonomik istikrarsızlık içindedir. Ekonominin kimin yönetiminde olduğu belli
değil. Tespit edilebilmiş, gerçekleşme şansı olan bir enflasyon hedefi yok. Bu
Hükümetin sayın bakanları, her hafta yeni bir enflasyon hedefi belirleyip
ortaya koymaktadırlar. Programları üç yıllık mı; bir yıllık mı; belli değil.
Meseleler, Bakanlar Kurulunda mı tartışılıp karara bağlanıyor, yoksa gazeteci
arkadaşlarla çay sohbetlerinde mi bunlar oluyor; belli değil. Bu durum, ekonomi
tahsil etmekte olan öğrencilere, ancak, klinik bir vaka olarak gösterilebilir.
Enflasyonun yüzde 100 olacağını bile bile yüzde 30 maaş zammını öngörenler,
tüketim maddelerine yapılan zamlarla verdiklerini de geri aldıklarını fark
etmiyorlar mı?! Biz kendilerine hatırlatalım.
1997 bütçesi üzerinde, 29 Kasım günü şimdiki Sayın Maliye Bakanı şöyle
diyordu: "Her türlü kamp olanaklarını da ellerinden aldığınız kamu
çalışanlarına, bu bütçeyle ne veriyorsunuz?.. Bu bütçeyle, sadece yüzde 28, ilk
dönem için bir maaş artışı veriyorsunuz ve yüzde 30 olarak ifade ediyorsunuz;
ama, yüzde 28 seyyanen veriliyor... Geçen yıl vermiş olduğunuz yüzde 50 oranındaki
temmuz ayındaki zam, özellikle geçen sene verilen maaş artışları, enflasyonun
yüzde 86 olarak Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca açıklanmasından
sonra, geçen yılki kayıplarını bile karşılamadı.
" Saygın bir insan olarak bildiğimiz Sayın Temizel'in dün tenkit
ettiklerini bugün uygulamaya koymak istemesindeki zarureti anlamak kolaydır;
ancak, faturayı ödeyenlere haksızlık yapılmaktadır. Eğer, çalışanların
durumlarının iyileştirilmesi isteniyorsa -ki, hepimizin hedefi budur- bu
takdirde, ücret skalalarındaki zamları da dikkate almak suretiyle, yüzde 20 ilâ
yüzde 60 arasındaki zammı ortalama bir zam olarak yüzde 50'ye getirmek
suretiyle, çalışan kesimlere gerekli desteğin verilmesi zaruridir. Bu bakımdan,
gerekse Refah Partisinin ve gerekse Cumhuriyet Halk Partisinin bu konulardaki
önergeleri benimsenmelidir.
Bu Hükümet, iktidara geldikten sonra, gelir artırıcı tedbirlere de
başvuramamıştır. Biraz önce, Adana milletvekili değerli arkadaşımın da ifade
ettiği gibi, Telekom lisans anlaşmaları bunun bir örneğidir.
Bütün bu haksız ve insafsız tablonun yükünü, vergiyle, zamla,
azmanlaştırılan enflasyonla -eğer kaldıysa- ortadirek ve daha fazlasıyla da
altdirek çekecek; üstdirek de mutlu azınlık olarak sefasını sürmeye devam
edecektir. Bunun böyle sürmesi mümkün değil. Toplumun rahatsızlığı her geçen
gün artarak, herkese yansıyor. Herkes, yeniden hesabını yapacak ve üstesinden
gelemeyeceği bir faturayı da omuzlamaya yanaşmayacaktır.
Bu Hükümet, rant ekonomisini teşvik ediyor ve destek veriyor. Doğu ve
güneydoğuda 23 ilde 450 tesis için ihtiyaç duyulan 18 trilyon teşvik
verilmezken -ki, bu teşvik verilmiş olsa, her yıl, o kadar katmadeğeri
ekonomiye kazandıracaktır- 16,4 trilyon, sadece iki holdinge destek veriliyor.
İşte bu anlayış yüzünden, bölgeler ve zümreler arası dengesizlik artıyor, bu
yüzden ekonomi dikiş tutmuyor. Peki, devlet gemisi nasıl yürüyecek; ya yeniden
borçlanılacak ya para bastırılacak veya KİT ürünlerine peş peşe acımasızca zam
yapılacak; böylece, her geçen gün halk daha fazla ezilecek. Üretim yok; ziraî
kredi faizi yüzde 100'e çıkarıldı; mazot, gübre, ilaç, traktör pahalı; çiftçi
alamıyor ve üretim yapamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TEKDAL (Devamla) – Bugünkü Hükümet, CHP'nin çürük bastonuyla
ayakta durmaya çalışmaktadır. CHP'yi tenzih ederek söylüyorum ki, maksadım,
CHP'nin kendi yapısını tenkit değildir; maksadım, Hükümete verdiği desteği
çürük bir bastona benzetip, bu baston kırıldığında 55 inci Hükümetin nasıl yere
serileceğini şimdiden görüp, ikaz etmek vazifemizi ifa etmektir. Böylesine
emanet bir destekle, Hükümetin ayakta durarak, kalıcı tedbirleri alıp ülkenin
ekonomisini düze çıkarması, elbette ki, mümkün değildir.
Ülkenin meselelerini çözmeye mecburuz. Bu, öncelikle Hükümetin ve bu
Parlamentonun işidir. Yoksa, problemler azalmaz artar; hepimiz altında kalırız.
İşçi, memur, köylü, emekli hep ayaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TEKDAL (Devamla) – İşe, Meclis içinde bir çözüm bularak,
çoğunluğun desteğiyle, güçlü ve istikrarlı bir Hükümet modelini oluşturarak
başlamak zorundayız. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN – Sayın Tekdal, efendim, ikinci kez süre ihtiyacı mı
duyuyorsunuz?
AHMET TEKDAL (Devamla) – Teşekkür ederim. 1 dakika lütfederseniz...
BAŞKAN – 1 dakika... Lütfen, toparlayalım efendim...
AHMET TEKDAL (Devamla) – Bu ülkenin problemlerini, bu Hükümetin, azınlık
Hükümetinin, çözebilecek güçte olmadığı her geçen gün daha iyi bir şekilde
anlaşılmaktadır. Bu bakımdan, bu Meclisin, mutlaka bir çözüm bularak, bu
istikrarsızlığı sürdüren Hükümetin, bu problemleri çözemeyen Hükümetin yerine,
yeni, güçlü bir hükümeti kurmak mükellefiyeti altında olduğu unutulmamalıdır.
Muhtemel bir erken seçimde, zaten, tek başına iktidara gelecek, beklenen
ve özlenen ekonomik tabloyu gerçekleştirecek, milletimizin biraz daha sabırlı
olmasını temenni ettiğimiz, Refah iktidarı, inşallah, en iyi neticeleri alarak
ülkesine hizmet verecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüksek Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tekdal, teşekkür ediyorum efendim.
Gruplar adına başka söz talebi var mı efendim? Yok.
Hükümet adına söz talebi var mı?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Yok.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Görür; buyurun efendim.
Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim; lütfen, riayet edelim.
FETİ GÖRÜR (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi,
saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle, Sayın Maliye Bakanı, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe
politikası yürütmek, makro ekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek
ve malî kontrol sağlamak amacıyla, 4 üncü maddenin (a) bendinde, kamu istihdam
politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye; (b) bendinde,
harcamalarda azamî tasarruf sağlamaya; (c) bendinde, giderlerle ilgili
ödenekleri belli esaslara bağlamaya; (d) bendinde, gelir ve giderlere ilişkin
kanun, yönetmelik ve kararnamelerle belirlenmiş konularda uygulamaları
düzenlemek üzere standartları tespit etmeye ve sınırları koymaya; (e) bendinde
de, bu hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu
düzenlemeleri yapmaya ve tedbirleri almaya yetkilidir diyerek yetki talebinde
bulunuyor. Ancak, hazırlanan bütçenin, tutarlı ve dengeli olabilmesi için,
verilen hukukî yetki hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. Bütçenin tutarlı
olabilmesi için, bütçe hedeflerinin doğru hesaplanması; bu hedeflere
ulaşabilmek için, esasların doğru seçilmesi, kaynakların sağlam olması, siyasî
iradenin arkasında toplumsal desteğin bulunması, bütçeyi uygulayacak olan
hükümet üyeleri arasında uyum ve söylem birliğinin bulunması şarttır.
4 üncü maddenin (a) bendinde zikredilen kamu istihdam politikası
konusunda, Hükümetin net bir görüş ve kararı yoktur. Hükümet, emeklilik yaşı
konusunda ve geçici işçiler konusunda şu anki uygulamayı yanlış bulmasına
rağmen, doğru bildiği uygulamaya cesaretle karar verememiştir.
4 üncü maddenin (b) bendinde zikredilen harcamalarda azamî tasarruf
sağlamaya, Sayın Bakan yetki istiyor. Ne yazık ki -Diyarbakır Ticaret Odası
Başkanının ifadesiyle- Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun 23 ilinde yarım kalmış 428
adet sanayi tesisi, bitirilebilmek için devletten 18 trilyon teşvik ve kredi
beklerken, iki medya patronuna 5 yıl vadeli 1 yıl ödemesiz yüzde 50 faizli 16,4
trilyon peşkeş çekiliyor. Sorarım, Sayın Maliye Bakanının bu peşkeşten haberi
var da mı, Meclisten, harcamalarda azamî tasarrufu sağlayabilmek için yetki
istiyor?
Hiç şüphe yok ki, bütçeler, bir ülkenin bir yıllık gelir-gider
programıdır. Bütçede aslolan, önce ülkenin ihtiyaçlarının tespit edilmesi,
ondan sonra da, bu ihtiyaçların karşılığı olan gelir kaynaklarının
bulunmasıdır. İdeal olan da, bütçenin denk olması, açık vermemesidir. Denk
bütçe yapma arzusu, tenkit edilmesi gereken bir husus değil, takdir edilmesi
gereken bir hedeftir. Nasıl ki, bir esnafın bütçesi açık verir, bu açığını
banka kredisiyle kapatmaya çalışır; fakat, kazancı banka faizine yetmez; daha
sonra, tefecinin eline düşer, işin içinden çıkamaz ve neticede tefeciye malını
mülkünü devreder, iflas ederse, maalesef, 1996'da bütçesinin yüzde 39'unu,
1997'de yüzde 28'ini, 1998'de yüzde 39'unu faizlere vermek zorunda kalan bir
ülkenin bütçeside, müflis tüccarın bütçesinden farklı değildir. İşte, bunun
içindir ki, Türkiye bütçesinin denk yapılabilmesinin yolları zorlanmalıdır.
Böyle bir bilançoya sahip ve arkasında halk desteği olmayan, kaç günlük
ömrünün kaldığı papatya fallarından sorulan bir Hükümet, IMF'den borç para
alabilmek için, Clinton'u araya torpilci olarak koyuyor. Ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı öyle beyanlarda bulunuyor ki, Hükümetin ilk günleri çıkıp
"böyle giderse, enflasyon yüzde 100 olur" diyor; hakikaten, hedefi de
tutturuyor. Daha sonra, IMF'den borç talep ederken "1998 sonu enflasyon
hedefi yüzde 50, 1999 sonu yüzde 20, 2000 yılı sonu yüzde 3 olacak; sizden, üç
yıllık program karşılığı para istiyoruz" diyor; IMF, Hükümetin falına
baktığı için "siz, üç vakte kadar gidemezsiniz, sizin bir vakitlik bile
zamanınız yok; ancak size bir yıllık şok program karşılığı borç veririz"
diyor. Sayın Bakan, kamuoyuna "biz, IMF ile anlaştık; 1998 sonu enflasyon
yüzde 15 olacak" diyor. Sayın Başbakan, beyanatı, maalesef, basından
öğreniyor "yok öyle bir şey" diyor. Sayın Bakana soruyorlar; ne kadar
dışkredi lazım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FETİ GÖRÜR (Devamla) – 1 dakika...
BAŞKAN – Sayın Görür, 1 dakika eksüre veriyorum. Lütfen, toparlayın.
FETİ GÖRÜR (Devamla) – Sayın Bakan "10-15 milyar dolar; 20 milyar
dolar olursa iyi olur; 30 milyar dolar bulunursa, Allah derim" diyor.
Sayın milletvekilleri, bu kafayla, değil devlet, leblebici dükkânının
bütçesi bile dengelenemez, tutarlı yapılamaz. İsterseniz, Sayın Maliye Bakanına
her gün bir yetki yasasıyla yetki verin, hiçbir şeyi değiştiremezsiniz.
1998 yılı bütçesi, yaklaşık 15 katrilyon; bu bütçedeki tüm giderler
-personel, faiz, transfer, cari harcamalar vesaire- sabit giderlerdir;
enflasyonun düşük veya yüksek olmasından etkilenmez. Enflasyonun düşük olması
halinde, sadece 1 katrilyonluk, yatırım harcamalarında, birkısım düşüş olur.
Asıl önemli olan husus şudur ki: Hükümet, bütçeyi, üç yıllık bir istikrar
paketine göre mi; yoksa, bir yıllık şok pakete göre mi hazırladı; zira, bütçe
gelirleri, yani, vergiler, uygulanan ekonomik paketlere göre artacak veya
azalacaktır. Uygulanan bir şok paket...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen efendim... Saygı sunun, inin...
FETİ GÖRÜR (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Görür, teşekkür ediyorum.
Sayın Görür, ben Çorum Milletvekiliyim; leblebici dükkânı işletmek,
hüner ister. (RP sıralarından alkışlar)
4 üncü madde üzerinde şahısları adına başka söz talebi?.. Yok.
Hükümet söz talep etmedi.
Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin
(a) bendinin "kamu istihdam politikasıyla ilgili ödeneklerin dağıtım ve
kullanımını düzenlemeye" şeklinde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Yılmaz Ateş Mustafa Yıldız İstanbul Ankara Erzincan
Oya
Araslı Birgen Keleş Hilmi Develi İçel İzmir Denizli
Haydar
Oymak Orhan
Veli Yıldırım Amasya Tunceli
Gerekçe:
Tasarının 4 üncü maddesinde, Maliye Bakanının, tutarlı, dengeli ve
etkili bir bütçe politikası yürütmek, belirlenen makroekonomik hedefler
çerçevesinde istikrarı temin etmek ve malî kontrolü sağlamak amacıyla, kamu
istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye yetkili
olduğu hususu yer almaktadır; ancak, 178 Sayılı Maliye Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle, böyle bir görev, yetki ve
sorumluluk, bu Bakanlığa verilmemiştir. 217 Sayılı Devlet Personel Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesiyle, bu
görevler, Devlet Personel Başkanlığına verilmiştir. Tasarının 4 üncü maddesi
değiştirilmediği takdirde, Anayasanın 161 inci maddesine aykırı olacaktır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Ayrıntılı Harcama Programları ve Ödeneklerin Kullanımı
MADDE 5. – Bütçe Kanunlarına ekli (A) işaretli cetvellerdeki ödenekler,
Maliye Bakanlığınca belirlenecek ilkeler ve serbest bırakma oranları dahilinde
kullanılır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının malî yıl içerisinde gerçekleştirecekleri
hizmet ve faaliyetler için bütçelerinde yeralan ödeneklerin kullanımının
önceden planlanabilmesi amacıyla ödenek kullanımının ayrıntılı bir harcama
programına bağlanması Maliye Bakanlığı tarafından istenebilir.
Maliye Bakanı tarafından ödenek kullanımının ayrıntılı harcama
programına bağlanmasının uygun görülmesi halinde, belirlenen serbest bırakma
oranları üzerinde ve bu harcama programı dışında harcama yapılamaz.
İdareler bütçelerinde yeralan ödenekleri belirlenecek ilkeler, serbest
bırakma oranları ve ayrıntılı harcama programları dahilinde, Kalkınma Planı ve
Yıllık Programda öngörülen hedefleri ve hizmet önceliklerini gözönünde
bulundurarak, tasarruf anlayışı içinde kullanmakla yükümlüdürler.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş bir değişiklik önergesi var, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1998 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Aslan
Polat Yaşar Canbay Cafer Güneş
Erzurum Malatya Kırşehir
Muhammet
Polat Memduh Büyükkılıç Kahraman Emmioğlu
Aydın Kayseri Gaziantep
Mustafa
Yünlüoğlu Nazi Terzi Ömer Naimi Barım
Bolu Erzincan Elazığ
Latif
Öztek Süleyman Metin Kalkan Sıtkı Cengil
Samsun Hatay Adana
Bütçe kanunlarına bağlı (A) işaretli cetvellerdeki ödeneklerin (1), (2)
ve (3) ödenek türü altında yer alan personel giderleri ödenekleri, Maliye
Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibinde yer alan personel giderleri
ödeneği, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Ödeneği, mahallî idarelere
yapılacak yardım ödemeler, 2983 sayılı Kanun gereğince yapılacak ödemeler,
İhbar ve Kıdem Tazminatlarını Karşılama Ödeneği, Siyasî Partilere Devlet
Yardımı Ödeneği, ilama bağlı borçlar, Emekli Sandığına yapılacak ödemeler,
Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'a
yardım amaçlı ödenekler, konsolide içborçlar faizi ve genel giderleri,
konsolide dışborçlar faizi ve genel giderleri, faiz, acyo ve kur farkları,
Hazine bonoları genel giderleri ile Hazine yardımı almayan katma bütçeli
idarelerin ödenekleri hariç olmak üzere, genel ve katma bütçeli daire ve
idarelerin ödeneklerinin yüzde 14 karşılığı olan 707 trilyon 19 milyar 600
milyon lira ödenek düşürülmüştür.
Düşürülen bu miktar, görüşülmekte olan 1998 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 47 nci maddesinde yer alan "5820" rakamının "7
000", "36 500" rakamının ise "43 500" olarak
değiştirilmesiyle meydana gelecek personel giderlerinin artışında
kullanılacaktır.
Gerekçe: Bilindiği gibi, memurlara verilen yüzde 35'lik ücret artışı
Temmuz 1997'den geçerli olmak üzere yürürlüğe konmuş ve 1998 yılı bütçesinde de
1 Ocak 1998'den geçerli olmak üzere yüzde 30 zam öngörülmüştür. 1 Temmuzdan
kasım sonuna kadar tüketici fiyatlarında yüzde 50'den fazla artış olmuş ve
yüzde 35'lik zamda olduğu gibi, yıl sonuna kadar yüzde 30'luk zam da eriyip
gidecektir. Oysa, yüzde 30'luk zam, Temmuz 1998'e kadar geçerli olacaktır. Bu
durumda, çalışan memurların durumu, enflasyonun çok altında kalacağı kati
olarak anlaşılmıştır. Maliye Bakanı, bütçeyi, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda
gerekse Genel Kurulda takdim konuşmasında memurların enflasyona ezilmeyeceğini
beyan etmiştir. Bu öngörülen artış önergeden de anlaşılacağı gibi, bütçe
dengelerini de bozmayacaktır.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Komisyon ne buyurur?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükümet ?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, izin
verirseniz önergeyle ilgili teknik bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, Divanınıza
verilen önerge, 1998 yılı içerisinde memur maaşlarının hesaplanmasında
uygulanacak olan katsayıların artırılmasını öngören bir önerge. Olayın teknik
olarak değerlendirilmesine burada girmek istemiyorum; zannediyorum o konuda gruplar
teknik değerlendirmelerini yapacaklar.
5820 rakamının 7 000'e çıkarılması, 36 500 rakamının 43 500 olarak
değiştirilmesi, yaklaşık yüzde 56'lık bir artışı içermektedir. Ancak, 1998 yılı
toplam bütçe ödenekleri olan 14 katrilyon 789 trilyon liranın, önergede sayılan
harcama kalemlerinin toplamı 10 katrilyon 850 trilyon lira yapmaktadır. Yani,
10 katrilyon 850 trilyon lira üzerinden herhangi bir kesinti yapılmayacaktır.
10 katrilyon 850 trilyon lirayı çıktığınızda, geriye 3 katrilyon 939 trilyon
liralık kesinti yapılacak bir ödenek miktarı kalmaktadır. Bu ödenekler, çok
büyük ölçüde yatırım ve cari harcamalara ilişkin ödeneklerdir. Cari
harcamaların içerisinde de savunmaya ilişkin ödeneklerimiz, İçişleri
Bakanlığının, eğitimin ve diğer kurumların cari ödenekleri bulunmaktadır.
Ancak, 3 katrilyon 939 trilyon lira üzerinden 9 trilyon liranın ayrılabilmesi
için yüzde 14 değil yüzde 18 kesinti yapmak gerekmektedir.
Ancak, teknik hata burada değil. Eğer önergede belirtilen yüzde 14'lük
kesinti yapılmış olsa, yapılacak kesintinin toplamı sadece 551 trilyon lira
yapmaktadır. Önergede öngörülen katsayılar verildiği takdirde, yapmamız gereken
artışın toplam maliyeti 707 trilyon lira değil 707 trilyon lira değil, 935
trilyon lira olmaktadır. 935 trilyon liralık ödeneğin de 3 katrilyon 900
trilyon liralık bir ödenekten karşılanabilmesi için yapılması gereken
kesintinin oranı da yüzde 14 değil, yüzde 24 olmaktadır.
Bütçemiz, çok büyük ölçüde, birtakım dengeler göz önünde bulundurularak
hazırlanmış bir bütçedir. Cari ödeneklerinden yüzde 24 ölçüsünde -özellikle
güvenlik ve biraz önce belirttiğim harcamalar da dahil olarak- kesildikten
sonra, böyle bir bütçenin, bütçe niteliğini de kaybedeceği, uygulama olanağının
da olmayacağı, dolayısıyla da böyle bir önergenin teknik olarak da yürürlüğe
konmasının imkânsız olduğunu Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum efendim.
Sağ olun. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Bakanın verdiği izahat tahtında, ödenek
artırıcı mahiyette önerge verilemez; dolayısıyla, gider artırıcı mahiyette bir
önerge olmaktadır; Anayasaya aykırıdır, bu önergeyi işleme koyamazsınız
efendim.
BAŞKAN – Biz onu inceledik; aktarmadır efendim.
Önergeye Sayın Hükümet Sayın Komisyon katılmadı. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Önergeye Sayın Komisyon ve Hükümet katılmadı;
önerge üzerinde konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, bütçe görüşmelerinde böyle bir
usulümüz yok; açın, maddeye bakın lütfen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
(RP sıralarından "CHP'liler neredesiniz; sendikacılar izliyor
sizi" sesleri)
NİHAT MATKAP (Hatay) – Önergeniz yanlış hazırlanmış; biz, bunu, 47 nci
maddede düzelteceğiz.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Efendim, önerge kabul edilmediğine göre, maddeyi okunduğu şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Kamu Kuruluşlarının Gelir ve Giderlerinin İzlenmesi
MADDE 6. – Devletin tüm gelir ve giderleri ile borç ve malî imkânlarının
tespiti, takibi ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla; genel bütçeye dahil
dairelerle katma bütçeli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, bütçenin
transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar, belediyeler, belediyelere bağlı
kuruluşlar, özel idareler, kamu iktisadî teşebbüsleri ile benzeri kuruluşlar,
fonlar ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar; gelir ve gider tahminlerini malî
tabloları birbirleriyle olan borç ve alacak durumlarını, personele ilişkin
bilgileri Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve süreler dahilinde vermek
zorundadırlar.
Maliye Bakanı madde kapsamına giren kurum ve kuruluşlardan, her türlü
malî işlemleri ile ilgili bilgi, belge ve hesap durumlarını almaya; bu belge ve
hesap durumları ile borçlanma ve borç ödeme imkânları üzerinde inceleme
yaptırmaya, programlarına uygun harcama yapmayan, bilgi, belge ve hesap
durumlarını ibraz etmeyen idare, kurum ve kuruluşların bütçe ödenekleri ile
ilgili gerekli önlemleri almaya, bu maksatla gerektiğinde ilgili kurum ve
kuruluşlardan alınan önlemlerin uygulanmasını istemeye yetkilidir.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, madde üzerinde, grup adına
söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Sayın Temel
Karamollaoğlu Refah Partisi Grubu adına söz istemiştir.
Başka söz talebi varsa, kaydını yapayım efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aslan Polat, kişisel söz talebinde bulunmuştur.
Sayın Karamollaoğlu, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; kamu kuruluşlarının gelir ve giderlerinin izlenmesi konusunda
6 ncı madde buraya eklenmiş. Ben, bu maddenin neden konulduğunu pek
anlayamadım; çünkü, buradaki bilgileri, Maliye Bakanlığı, Hükümet, her zaman,
zaten takip etme imkânına sahiptir. Her sene, belediyelerin de, kamu kurum ve
kuruluşlarının da tamamı denetime tabidir. Denetime tabi olan kuruluşların bu
bilgilerini, kuruluşlar vermekle mükelleftirler zaten. Şimdi, arkasından,
bütçeye bir madde ilave ederek, özellikle de belediyeler, belediyelere bağlı
kuruluşlar, fonlar ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar; gelir ve gider
tahminlerini, malî tablolarını, birbirleriyle olan borç ve alacak durumlarını,
personele ilişkin bilgilerini, Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve süreler
dahilinde vermek zorundadırlar. Eğer bunlar verilemezse, bu sefer de, Maliye
Bakanlığı önlemleri almaya yetkilidir diye bir ibare konulmuş.
Son zamanlarda, 55 inci Hükümetin işbaşına geldiği günden beri,
maalesef, belediyeler üzerinde özellikle bir baskı uygulanmaya çalışılıyor.
Bilhassa da, bugün, muhalefette bulunan belediyeler üzerinde bu baskı
yoğunlaştırılmış bulunuyor. Sayın Bakanımıza daha önceden arz ettim, kendisinin
de aynı konuda hassasiyet göstereceğini ümit ediyorum, böyle olacağına da
inanıyorum; fakat, bir de, yaşadığımız gerçekler var; bu ay zarfında, bazı
belediyelerin bütün gelirlerine el konuldu. Yani, 15'inde, o belediyelere
tahsis edilen, tahakkuk eden paranın hiçbiri gönderilmedi; fakat, aynı durumda
bulunan, iktidar mensubu olan belediyelerin hiç birisine bu kesinti uygulanmadı.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Siz yüzde 95'ini götürdünüz ya...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Muhterem arkadaşlarım, bir defa,
belediyeler, en azından, kendi personelinin maaşlarını ödemekle mükelleftir.
Bir kişinin borcu olsa, haciz konulsa, en fazla, maaşının yüzde 25'ine haciz
konulabilir. Eğer, Hazine, gelirlere, daha iller Bankasında iken el koymaya
kalkarsa, o zaman belediyelerin bütün gelirlerini ortadan kaldırmış olursunuz.
Eğer, bir belediye, çalışanlarının maaşlarını ödeyemeyecek noktaya getirilirse,
zannediyorum ki, bundan iktidar partileri de, iktidar da herhangi bir kazanç
sağlayamaz.
54 üncü Hükümet zamanında, biz,
mümkün olduğu kadar adil davranmaya çalıştık.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ne adaleti?! Yazık, yazık!..
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Dikkat edin, bizim zamanımızda
hiçbir zaman belediyelerin gelirlerine bu hacizler konulmadı...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yapma... İnsaf...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Konulmadı... Bir tane örnek
getirin... Getiremezsiniz.
İkincisi, biz tatbikatı eşit yaptık. Sigorta primleriyle ilgili kanun
çıkarılıp, borçlar, Hazine tarafından karşılanıp, mahsup edildiği zaman, bu
tatbikat bütün belediyeler için geçerliydi. Evet, yardımlar konusunda, geçmiş
iki üç senenin perspektifi ele alındığı zaman, o güne kadar haksızlık yapılan
belediyelere bir yardım yapıldı; sırf geçmiş haksızlıkları telafi etmek
maksadıyla.
LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) – O haksızlığı ortağın yaptı.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Ama, hiçbir zaman, belediyeler,
kendi memurunun, işçisinin, kısacası çalışanının ücretini ödeyemez bir duruma
sokulmadı.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Bolu Belediyesine haciz koydurdunuz.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – ...Bu tatbikat yanlıştır; geçmişte
biz bunları yaşadık. Ben, Sayın Bakanın, hiçbir zaman, bu konuda bu tarzda
davranacağına da ihtimal vermiyorum. Geçmişte belediye başkanlığı yapmış birisi
olarak, birtakım yanlış uygulamaların -iller bazında- defterdarlar tarafından
yapıldığını ben yaşadım. Hatta, o zaman, sayın bakanların talimatına uymayan
defterdarların görevden alındığını da biliyorum; bu, geçmiş hükümetler
döneminde; yani, 1995 seçimlerinden önce de yapıldı; ama, bu tatbikatlar,
birtakım kararlar alınır ve eğer, defterdarlar tamamen serbest bırakılırsa, çok
yanlış uygulamalara sebebiyet verebilir. Bugün -basında da takip ediyoruz-
genelde bir fişleme merakı çıktı; herkes fişleniyor. Kim fişliyor, bu alınan
bilgilerden kim yararlanıyor, bu bilgiler ne maksatla toplanıyor, kim
değerlendiriyor ve arkasından da, hangi kararlar bu toplanan bilgilere göre
alınıyor; bir şey belli değil. Bu bilgiler zaten varken, ekstradan, bir kanun
maddesi olarak, bütçe kanununun bir maddesi olarak eklenmesini, ben -kanaatime
göre- bir zorlama olarak görüyorum. Bu maddenin herhangi bir faydasının
olacağına da inanmıyorum; çünkü, bu maddede istenilen rakamların tamamını,
gerek Sayıştay gerek Maliye Bakanlığı gerekse İçişleri Bakanlığı müfettişleri
her an takip etmektedirler. İçişleri Bakanlığından gelen tebliğlerle,
Başbakanlıktan gelen tebliğlerle, bu bilgiler, devamlı olarak sağlanmaktadır ve
verilmektedir; ama, bu bilgilerin edinilmesine rağmen, ekstradan bir madde
konulması, bunun arkasından ne yapılacak diye, ister istemez, bir kuşku
uyandırıyor. Bunun içerisinde öyle enteresan bilgiler var ki -birbirleriyle
olan borçları, fonların kullanılması- birçok teferruata giriliyor.
Muhterem arkadaşlarım, belediyeler, bugün, halka en yakın kuruluşlar ve
en çok hizmeti veren kurumlardır. Eğer, siz, belediyelerin bütçelerinde
birtakım zorlamalara gider, belediyeleri işlemez hale getirirseniz, bugünkü
İktidarın da teklif etmeyi düşündüğü veya teklif ettiği -bilmiyorum, kanun
tasarısı, henüz, Büyük Millet Meclisine gelmedi- idarî reforma da aykırı düşer
kanaatindeyim. İdarî reformda en mühim hususiyet, yetkilerin mahallî idarelere
aktarılmasıdır. Mahallî idarelere malî özerklik verilmezse, mahallî idareler
kendi bütçelerine hâkim olamazlarsa, eğer, bu tasarruf yetkisi mahallî
idarelerde olmaz, merkezî idare tarafından kısıtlanırsa, o zaman istenilen
netice elde edilmez.
RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) – Siz niye yapmadınız?!.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Arkadaşlarıma söylüyorum: Biz, 1997
yılının mart ayında, idarî reform mahiyetinde hazırlamış olduğumuz kanun
tekliflerini -o zaman muhalefette bugün iktidarda bulunan partilere- parti genel başkanlarına takdim etmiştik. Bu
kanun teklifleri, Büyük Millet Meclisinden çıkacak. Orada gözetilen husus,
mahallî idarelere her türlü yetkinin verilmesidir; personel tayininde,
gerektiğinde kadrolarının tespitinde, kendilerinin birtakım malî konularda
rahatlıkla hareket edebilmelerine imkân sağlamakla bu mahallî idareler reformu
gerçekleşebilir.
Bundan dolayı, ben, bir endişeye kapıldım. Eğer bu endişemde haksızsam,
Sayın Maliye Bakanı, bunu mutlaka izah edeceklerdir; ama, eğer, bu getirilen
maddeyle, belediyeler ve mahallî idareleri kıskaca alma gibi bir maksat
güdülüyorsa, bu çok yanlıştır; hükümetlere de fayda vermez, bizim milletimize
götüreceğimiz hizmetler konusunda da herhangi bir fayda sağlamaz.
Ben, sadece, dikkatlerinizi bu hususa çekmeyi bir vazife bildiğim için
söz aldım; hepinize saygılar sunuyor, bütçemizin hayırlı olmasını temenni
ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Dikkat çekmek değil, dikkatli olmak da
önemli...
BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, hepinizin
bildiği gibi, kamu kesimi borçlanma gereği, sadece konsolide bütçeyle ilgili
bir olay değildir. O nedenle, Maliye Bakanlığının, kamu kesimi borçlanma gereği
içerisinde yer alan bütün kurum ve kuruluşların hesap durumlarıyla ilgili bilgi
alma zorunluluğu vardır. Bu zorunluluk gereği, bütçelere bu tür hükümler
konulur.
Sayın Karamollaoğlu, bu hüküm, 1998 yılı bütçesine yeni konulmuş bir
hüküm değildir; 1997 yılı bütçesinde aynen yer almaktadır, 1996 yılı bütçesinde
aynen yer almaktadır. Daha önce Anayasa Mahkemesi denetimine gitmiş, geçmiş
olduğu için de, artık, özellikle kamu kesimi borçlanma gereği uygulamasında da
bütçenin değişmez hükümlerinden birisi olmuştur.
YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Görmemiştir bunu, görmemiştir...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Şimdiye kadar, sizin
belirttiğiniz anlamda bir amaç için asla kullanılmamıştır, kullanılma olanağı
da yoktur. Yalnız, konuyla ilgili olarak yaptığınız açıklamaya bir belirleme
getirmek isterim.
1997 yılı içerisinde, özellikle, Hazine garantili dışborç kullanan bazı
belediyelerden bütün belediyelerin
hepsinden, o borçlarına karşılık yüzde 25 oranında kesinti yapılmasına rağmen,
-Ankara, İstanbul ve Konya Belediyelerinden- tam dokuz ay boyunca
herhangi bir kesinti yapılmıyordu; bütün belediyelerden, Hazine garantili
dışborçları nedeniyle Hazineye bu kesinti yapılırken, böyle bir kesinti
yapılmıyordu.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Adil düzen vardı o zaman!
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Dolayısıyla da...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – O borçlar, 1994 mahallî seçimlerinden
önce...
BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu... Sayın Karamollaoğlu...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Halk Partili arkadaşlarımızın
belediye başkanlarının yapmış olduğu borçlardı. Onu da arz ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Devletin devamlılığı
konusunu burada tartışmaya açmanın bir anlamı olduğunu zannetmiyorum; ama,
sonuç olarak, belediyelerin yükümlülüğüdür, belediyeler de süreklidir.
Dolayısıyla da, dokuz ay boyunca herhangi bir kesinti yapmayan belediyelerden,
yüzde 25 büyükşehir belediye payına dahil olmak üzere, kesintiye başlanılmıştır
ve bu da devam ettirilecektir.
Onun ötesinde, belediyelerin, özellikle, vergi borçlarıyla ilgili olarak
farklı bir uygulama kesinlikle söz konusu değildir ve olamaz da zaten.
Belediyelerin tüm borçlarının haczi gibi de bir uygulama söz konusu değil.
"Toplam olarak, ödeneklerinin yüzde 25'ini geçmemek üzere” diye genelge
gönderilmiştir. Genelge, bütün Türkiye'de geçerlidir; belirli bir belediyeye
özgü genelge değildir. Bu konudaki endişeleriniz, kesin olarak bu maddenin
uygulanması açısından söz konusu olmayacaktır.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Efendim, kişisel söz talebinde bulunan Sayın Polat; buyurun. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın Polat, süreniz 5 dakikadır efendim.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Belediyelerle ilgili bu konuda, ben, şahsım adına söz aldığım için, Doğu
Anadolu'da ve bilhassa Erzurum'da belediyelerin durumları hakkında size bilgi
vereceğim; çünkü, bu bölgeler, bir türlü burada anlaşılamıyor. Şu anda, bizim
Erzurum'daki belediyelerin, büyükşehir belediyemiz olsun ilçe belediyeleri
olsun -önümde dokümanları da var- her birinin, İller Bankası fonundan başka
gelirleri yoktur. Mesela, gidelim, Erzurum’un Pazaryolu, Halilçavuş, Köprüköy
Belediyelerine. Belediye, burada ne bir çöp vergisi toplayabilir ne bir imar
parası alabilir. Bunların bütün gelirleri, İller Bankası gelirleridir. Yalnız,
şimdi, bu İller Bankası gelirlerinde de, bu belediyeler, personellerinde azamî
bir tasarrufa gitmiş olmalarına rağmen, gelen bütün parayla, ancak maaşları
ödeyebilir durumdadırlar. Bir iki misal vereyim: Pazaryolu Belediyesine, İller
Bankasından 2 milyar 300 milyon lira para geliyor, 1 milyar 700 milyon lirasını
personel giderlerine veriyor, 600 milyon lira civarındaki parayı, mazot ve
diğerlerine veriyor; bunun yedek parçası da duruyor, 500 milyon lira
civarındaki genel gideri de duruyor. Şimdi, bunun gelirinin dörtte 1'ini
"efendim, eski vergi borcunuz" diyerek kestiğiniz zaman, olan
işçilere oluyor, işçiler maaş alamıyorlar. Gidin, beraberce araştırın, bir
takip ettirin. Doğu Anadolu'da, bugün, çoğu belediye var ki, beş ay, altı ay,
sekiz ay, on ay maaş ödeyemiyor. Siz, bu parayı kesmekle, orada çalışan
işçilerin paralarını kesiyorsunuz. Bugün, soğuk, eksi 30 derecede; Meteoroloji,
dün ve evvelki gün "Erzurum, eksi 29 dereceye düştü" diye bizzat
bildirdi. Peki, eksi 29 derece soğuk olan bir yerde işçi olsanız, dört ay, beş
ay maaş alamayacak olsanız, siz, bu kısıtlamadan ne anlarsınız, size ne
anlatılabilir? Devletin vergi borcunu onlara izah edebilir misiniz? Bugün,
sabahtan beri, bütün sendikalar, bütün Erzurum milletvekillerini, sürekli
olarak, telefonla ve faksla arıyorlar "lütfen, bu vergi gelirlerine karşı
bir çare bulun" diyorlar.
Mesela -yine, Erzurum'da söyleniyor- ESKİ'nin en büyük alacağı, su
alacağıdır; ESKİ'nin resmî dairelerden olan bütün alacaklarına haciz gelmiştir
ve "sen vergi borcunla bunu takas et" denilmiştir. Şimdi, bunu
anlamak mümkün değildir. Borç dediniz; doğrudur. Yani, bizim Erzurum Büyükşehir
Belediyesi, dün de borçluydu, bugün de borçlu, yarın da borçlu olacak; zaten,
borç üzerine kurulmuş. Bizim belediyeye "896 milyar lira vergi borcun var,
senin bütün alacaklarına haciz koyduk" diye yazı gelmiş. Su alacaklarından
bahsediyorum. Şimdi, siz, belediyenin bütün su alacaklarını haczederseniz, o
belediye, yatırımlarına, işçilerine, memurlarına nasıl ödenek verir?!
Bakın, yine, size, bir iki misal vereyim: Şu anda, bizim Erzurum
Büyükşehir Belediyesine, İller Bankasından ayda 45 milyar lira, büyükşehir
payından 45 milyar lira olmak üzere, 90 milyar lira para gelmektedir. Yine,
Erzurum Büyükşehir Belediyesinin, aylık, personel, yatırım ve sair gideri 140
milyar liradır ve zaten, 50 milyar lira açığı vardır; ayrıca, şu anda, SSK
borcundan dolayı da, 16 milyar lira borç çıkarılmıştır. Belediyenin, bu durum
karşısında, işçilerine maaş ödeme şansı yoktur. Yani, bunu, bizzat anlayın.
Evet, doğrusunuz, haklısınız; Çöp Vergisini, belki İstanbul'da,
Ankara'da alabilirsiniz; İmar vergilerini, rant vergilerini İstanbul'da,
Ankara'da, büyük şehirlerde alabilirsiniz; ama, doğuda, bunu alma şansınız yok.
Bir başka şey daha söylemek istiyorum. Doğu belediyelerinin en büyük
mahrumiyetlerinden biri de, kar mücadelesidir. Gelen paraları, beş ay müddetçe,
sadece kar mücadelelerine yatıracaklardır ve kar mücadelelerinin sonunda da,
dondan tahrip olan bütün yolları yapmak için vakit harcayacaklardır.
Bunun için, sizden bir tek ricamız var; bunu söylemek lüzumunu
hissettik: Lütfen... Bu belediyelerin gelirlerine, yok vergiden dolayı İller
Bankası payına dörtte bir haciz koyuyorum, yok bütün su gelirlerine haciz
koyuyorum; bunu, vergilerle takas etsinler demek, gerçekten, yanlış olmaktadır.
Şimdi, bu arada, yine bu vergisizlik ve parasızlık yüzünden -büyükşehir
belediyeleri de dahil- Doğu Anadolu belediyelerinde teknik personel çalıştırmak
da imkânsız hale gelmiştir; çünkü, belediyelerde üç ay, dört ay, beş ay maaş
ödenmeyince, hiçbir ciddî teknik personel, gidip de Doğu Anadolu'daki
belediyelerde çalışmıyor. Dolayısıyla, belediyeler, teknik personel yönünden,
son derece yetersiz insanlarla çalışmak zorunda kalıyorlar; yatırımlarındaki
rantabilite de, bu yüzden kayboluyor.
Şimdi, bu dediklerim için, bazılarınız "bu ne; hep doğu, doğu"
diyorsunuz. Lütfen, gelin, şu doğuyu, Meclis olarak, milletvekilleri olarak,
beraber, bir ziyaret edelim, bir gezelim.
Şimdi, bakın, doğudan bir tane bakanınız yok. Şurada, DSP'nin, ANAP'ın
bu kadar milletvekili var. ANAP veya DSP, birkaç arkadaşımızı doğudan bakan
etseydi de, doğunun sorunlarını buraya, Bakanlar Kuruluna iletseydi, olmayacak
mıydı?
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Bizim var, bizim var...
ASLAN POLAT (Devamla) – Ben, size gerçekleri söylüyorum. Doğudan bir
tane bakanınız yok, doğunun dertlerinden de haberiniz yok. Gelin, gidip
bakalım; şu anda Erzurum'da...
ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) – Bakan arkadaşımız burada.
ASLAN POLAT (Devamla) – Hayır efendim, güneydoğuyu ben doğudan
kabul etmiyorum.
Doğu diyorsam, Necati Güllülü'yü yapın getirin ya da Kars'tan bizim
milletvekili arkadaşlarımızı yapın; böyle yabancılarla olmaz. (ANAP ve DSP
sıralarından gürültüler)
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Ayırımcılık yapmayın.
HASAN GÜLAY (Manisa) – Demagoji yapmayın
ASLAN POLAT (Devamla) – Ben, demagoji olarak söylemiyorum. Siz, burada,
doğu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Polat...
ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika alabilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Polat, bakanlık dağıtıyorken, size 1 dakika vereyim;
buyurun.
ASLAN POLAT (Devamla) – Hayır, bakanlık dağıtmak için söylemedim ben.
Yalnız bir şeyi, gerçekten söylemek istedim. Lütfen, isteklerine bakın.
"İller Bankası payının dörtte 1'ine haciz koydum, su gelirlerinin tümüne
haciz koydum" demekle, bu belediyelerde işçinin maaşını kim ödeyecek? O
zaman, gelin, onları siz ödeyin. Şu anda, Erzurum'da, işçi sendikaları,
belediyelerin önünü kesmiş, maaşlarını istiyorlar; eksi 30 derece soğukta.
Bunların maaşlarını ya ödeyin ya da bırakın, bu gelirleri biz ödeyelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Polat, teşekkür ediyorum.
Sayın Yarbay, kişisel söz talebiniz var; buyurun. (RP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 ncı
madde, Maliye Bakanlığının, harcamalar ve gelirler üzerinde kontrolünü
öngörmektedir. Ancak, Maliye Bakanlığının, bu yapısıyla, ne gelirler üzerinde
ne harcamalar üzerinde ne de ekonomi politikası üzerinde söz sahibi olması
mümkün değildir. Maliye Bakanlığı, yeni baştan, reorganizasyona tabi
tutulmalıdır.
Dün, Hazine, Maliye Bakanlığından habersiz borçlanmıştır. Devletin bugün
ödemesi gereken 76 trilyonluk borç için 146,5 trilyon borçlanma gerçekleşmiştir
ve bu borçlanma, yüzde 166'lık bileşik faizle gerçekleşmiştir. Önümüzdeki sene,
bütçenin enflasyon hedefi yüzde 50'dir. Senenin son diliminde, son onbeş gün
içerisine girdiğimiz bugünlerde, yüzde 166 borçlanan bir Hükümet, nasıl olacak
da, önümüzdeki sene, bu enflasyonu yüzde 50 olarak gerçekleştirecektir?! Maliye
Bakanlığının -Bakanlık da aynı partide olmasına rağmen- Hazine üzerinde hiçbir
etkinliği bulunmamakta ve Hazine, bağımsız olarak borçlanma politikasını
sürdürmektedir.
Bugün, 76 trilyonluk bir borç ödemesi olduğu halde, Hazine, niçin 146,5
trilyonluk bir borçlanma yapmıştır? Bunu, Maliye Bakanlığı açıklamalıdır. Bu
konudan haberi var mıdır, yok mudur? Yüzde 166'lık bir faizle, neden 60
trilyonluk borçlanma yoluna gidilmiştir?
Bu olay, Hazinenin bu bağımsız hareket edişi, tabiî, hepimizi üzmekte.
Maliye Bakanlığı, ne kadar ciddî çalışırsa çalışsın, bir netice elde edemeyecek
ve sadece, belediyelerin, Kültür Bakanlığının ve Millî Eğitim Bakanlığının
harcamaları üzerinde bir denetim sağlayabilecektir. Ancak, Hazinenin
borçlanması konusunda, Başbakanlığın harcamaları konusunda, Millî Savunma
Bakanlığının harcamaları konusunda bir denetimi, maalesef, söz konusu
olmayacaktır. O sebeple, Maliye Bakanlığının, yeni baştan organizasyona tabi
tutulması ve yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekmektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yarbay, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Kamu Haznedarlığının Yürütülmesi
MADDE 7. – Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, özel bütçeli
kuruluşlar, döner sermayeler, fonlar, kefalet sandıkları, bütçenin yatırım ve
transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer
kamu kurum ve kuruluşları (Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmeleri,
özelleştirme kapsamına veya programına alınmış kuruluşlar, kamu
bankaları, belediyeler ile özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve yardımlaşma sandıkları hariç); kendi bütçeleri veya
tasarrufları altında bulunan bütün kaynaklarını, T.C. Merkez Bankası veya
muhabiri olan T.C. Ziraat Bankası nezdinde kendi adlarına açtıracakları Türk
Lirası cinsinden ve vadesiz hesaplarda toplarlar.
Bu kurumlar tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yaparlar.
İlgili kamu kurumu ve kuruluşları tasarrufları altında bulunan tüm
kaynaklarını 15 Ocak 1998 tarihine kadar anılan banka nezdinde açtıracakları
hesaplarda toplamak ve bu banka şubelerini ve hesap numaralarını belirtilen
tarihten itibaren bir hafta içerisinde Hazine Müsteşarlığına bildirmek
zorundadırlar.
İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri ile saymanlar yukarıda
bahsi geçen hükümlerin yerine getirilmesinden bizzat sorumludurlar.
Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak esas ve usulleri belirlemeye,
kaynaklar ve kurumlar itibariyle istisnalar getirmeye Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan ve Maliye Bakanının müşterek teklifi üzerine Başbakan
yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına, Refah Partisinin söz talebi var.
Başka söz talebi varsa, kayda alalım.
Şu ana kadar, kişisel söz talebinde bulunanlar: Sayın Musa Uzunkaya ve
Sayın Mustafa Köylü.
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hüseyin Olgun Akın; buyurun. (RP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır efendim.
RP GRUBU ADINA HÜSEYİN OLGUN AKIN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve gelirler bütçesinin 7 nci maddesi
üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce
Meclisi, Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 54 üncü Hükümet döneminde gelir artırıcı ve
gider azaltıcı kaynaklar bulunması konusunda yürütülen çalışmaların en önemlilerinden
biri olan kamuda nakit birliğinin -yani, havuz projesinin- sağlanması için bir
genelge çıkarılmış ve önemli mesafeler alınmış idi. Bu uygulama, konunun içinde
olan birçok kişi tarafından alkışlanmıştı; çünkü, yıllardır, bu konu, gündeme
getiriliyor, herkes hak veriyor, bir türlü gereği yerine getirilemiyordu. Şu da
bir gerçektir ki, bizden çok zengin olan ülkelerde nakit birliği çok titizlikle
uygulanmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, Fransa'da tam anlamıyla nakit
birliği, yani, havuz sistemi uygulanmaktadır. Üzüntüyle belirtmek isterim ki,
bir Fransız iktisatçısı uygulamalarınızı hayretle izlemekte "siz, ya çok
zengin yahut bu işleri bilmiyorsunuz" diyebilmektedir. 54 üncü Hükümet, bu
uygulamada bir hayli mesafe almışken, 55 inci Hükümet, gelir gelmez, bu
sistemi, yani, havuz sistemini ortadan kaldırdı. Oysa, Bakanlar Kurulunca
14.10.1997 tarihinde kararlaştırılan ve başta Başbakan olmak üzere bütün
bakanların imzası bulunan 1998 yılı programının 185 inci sayfasında, içborç
faizlerinin gayri safî millî hâsıla içindeki payının, 1996 yılındaki yüzde 8,9
seviyesinden 1997 yılında yüzde 6,8'e gerilemesinde, vadenin uzatılmasının ve
oluşturulan kamutek hesabından kullanım yapılmasının önemli rolü olmuştur.
Buna rağmen, o zamanın muhalefeti şimdinin iktidarı olan partiler, havuz
sistemini alabildiğine tenkit etmişlerdi. Aradan yaklaşık altı ay geçtikten
sonra, şu anda üzerinde görüşmeler
yaptığımız kanun tasarısının 7 nci maddesiyle, memnuniyetle görüyoruz ki,
kamuda nakit birliğinin sağlanması için hüküm konarak, düzenleme yapma yetkisi
istenmektedir.
Şöyle ki; 7 nci maddede belirtilen kurumların kendi bütçeleri veya
tasarrufları altında bulunan bütün kaynakların Merkez Bankası veya muhabiri
olan Ziraat Bankası nezdindeki bir hesaba yatırmaları ve ödemelerini bu
hesaptan yapmaları esası getirilerek, kamu kaynaklarının, diğer bankalardan
atıl ve devlet borçlanma maliyetinin daha altında bir faiz getirisiyle
tutunmasını önlemek istemektedirler. Bu istek de, nakit birliğinin
sağlanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, böyle bir yola gidilmesini çok olumlu ve o
derece de anlamlı bulmaktayım; çünkü, aklın yolunun bir olduğu, net olarak
ortaya çıkmıştır.
Maliye Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında, Sayın Bakanın
konuya ilişkin açıklamalarını tutanaklardan okudum. Bakanın tespitlerine aynen
katılıyorum. Sayın Bakan "Biz, bununla, kamuda malî disiplin sağlayacağız
ve borçlanma programımızı uygulama ve borçlanma maliyetini düşürmeyi
planlıyoruz" demektedir. Ancak, Sayın Bakanın bu noktaya neden bu kadar
geç geldiğini anladığımı da söyleyemem.
Bu tespitleri yapan Sayın Bakan, yaklaşık yedi ay önce, bir genelgeyle
uygulamayı ortadan kaldırırken, bu görüşlerini neden ileri sürmemiştir? Aradan
geçen zamanda ne değişmiştir ki, kendilerinin kaldırdığı bu uygulamayı, yine
kendi elleriyle, daha rijit bir şekilde gündeme getirmişlerdir?
Bu noktada, getirilen düzenlemenin yeterli olduğunu da tam olarak
söyleyemeyiz; çünkü, kapsam daraltılmıştır; kamunun belli bir bölümünü
kapsamamakta, KİT'ler bunun dışında kalmaktadır. KİT'lerin buna dahil
edilmemesi, 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameden kaynaklanmaktadır. Buna
göre, KİT'lerin müdebbir bir tüccar gibi çalışması öngörülmektedir. Bu sebeple
dahil edilmemiş olabilir. Oysa, bu mahzur, kanunî düzenlemeyle giderilebilirdi.
Değerli milletvekilleri, kamu iktisadî teşebbüslerinin bir kısmı, para
kazanıp, paralarını bankalarda çok az bir nemayla değerlendirirken; diğer bazı
KİT'ler ise, çok yüksek faizle borçlanmaktadırlar. Devlet, ödemeleri için
yüksek oranlarda faiz vererek topladığı paranın, bir kısmının düşük faizle veya
faizsiz bir şekilde bankalarda tutulan paranın kendi parası olduğunu
unutmaktadır. 54 üncü Hükümette olduğu gibi, bu hesaplar, vadesiz olmalı,
ihtiyaç halinde kullanılmalıdır. Aksi takdirde, bu vadeli paralar
kullanılamayacak; dolayısıyla, piyasadan, yine, yüksek faizle para alma durumu
devam edecektir ve bu da bir avantaj sağlamayacaktır. Bu paralar, Hazinede de
kullanıma açık olmalı ve aynen 54 üncü Hükümetteki yol takip edilmelidir. Bu
noktada, inşallah, nakit birliği, tam manasıyla ve kapsamı daha da
genişletilerek uygulamaya geçilirse;
1- Kamu malî yönetiminde bir disiplin kurulacaktır. Aynı şekilde, Hazine
de, kamunun parasını kontrol ve verimli kullanılması imkânına kavuşacaktır;
yani, otomasyona geçilmiş olacaktır.
2- Günümüz Türkiyesinde, kamuda nakit gelir gerçeği göz önüne
alındığında, kamu harcamaları için gerekli nakdin bir kısmı bu yolla
karşılanacağından, borçlanma ve faiz yükü düşecek, dolayısıyla, gelir etkisi
yaratacaktır.
Burada şunu söylemek istiyorum: Bu bir gelir değildir; borçlanmaya bağlı
faiz ödemelerini azaltarak, bütçenin üzerindeki faiz yükünü azaltmaktır. 54
üncü Hükümetin Başbakanı, Genel Başkanımız Prof. Dr. Sayın Necmettin Erbakan
da, bunun üzerinde geniş anlamda durmuşlar ve bizzat kendileri titizlikle takip
etmişlerdir. Bazı maliyeciler de, 54 üncü Hükümetin en güzel icraatlarından
birinin havuz sistemi olduğunu söylemişlerdir.
3- Borç- faiz sarmallarının kırılmasında önemli avantajlar getirecektir.
Siz, bugün, dünkü harekete dönmüş bulunmaktasınız, Sayın Saracoğlu.
Değerli milletvekilleri, faydası tartışmasız olan, 54 üncü Hükümetçe
yapılan önemli işlerden biri, kamuda nakit birliğine gidilmesi hareketine
Hükümetinizce de gidilmesini, geç de olsa, atılmış olumlu bir adım olarak
görüyorum. Yalnız, uygulamadan kaldırıldığı altı aylık sürede devletin uğradığı
zararın sorumlusunun da 55 inci Hükümet olduğunu kamuoyunun dikkatine sunar,
konuyla ilgili şu hususlara da dikkatinizi çekmek isterim:
1- Kapsamın genişletilerek, kamuda nakit birliğinin mutlaka sağlanması,
2- Uygulamanın ciddiyetle yürütülmesi,
3 – Kanunun, hukukî, malî ve teknik altyapısının ivedilikle
oluşturulması ve özellikle, teknik boyutunun bilgi işlem teknolojisi ortamında
gerçekleştirilmesi,
4 – Kurumların misafirhane, yemekhane, görünmeyen fon hesapları,
KİT'ler, döner sermayeler gibi, bütün kaynaklarının bu kapsamın içerisinde
mütalaa edilerek, ciddî bir disipline gidilmesi,
5 – Kanunun, en başta idarî müeyyidesinin belirlenerek, titizlikle uygulanması
lazımdır.
55 inci Hükümet, büyük bir vergilendirme çalışması içerisindedir. Halkın
içerisinde devamlı gezen, dert dinleyen bir milletvekili olarak, siftah dahi
etmeden kepenk kapatan esnafımızın acı halini görüyoruz.
Hükümet, zamlar, zamlar, yüzde 80'li vergiler getirme yerine, masrafları
kısmalı, başka kaynaklar aramalıdır. Artık, halkımızın dayanma gücü
kalmamıştır. Bu halk, daha fazla ezilmemelidir.
Şu da bilinmeli ki, vergi reformunun rantiyecilerle alakalı bölümlerinde
Sayın Bakanın geri adım attığını, kamuoyumuz ibretle takip ediyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 1998 yılı Maliye Bakanlığı
bütçesinin, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akın, teşekkür ediyorum.
Sayın Hükümetin bir talebi var mı?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Var efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bütçe
kanununun özellikle metniyle ilgili tartışmalar, teknik tartışmalardır; yapılan
düzenlemelerde herhangi bir teknik hata veya değişiklik söz konusu olursa,
bunun düzeltilmesi ve bir yıllık uygulama sonucunda hukukî olarak herhangi bir
neden çıkmaması içindir. Bütçenin geneli veya maddeleri üzerindeki tartışmalar
arasındaki farklılık da buradan gelir.
Bu maddeyle ilgili düzenleme, aslında, Türk kamu maliye sisteminde ta
1970'li yıllarda başlayan tek hazine hesabı uygulamasıdır. Tek hazine
hesabında, devletin bütün gelirlerinin bir hesaba, bütün giderlerinin de, o
hesaba çek çekmek suretiyle yazılması ve ödenmesiyle ilgili bir uygulamadır;
özellikle, Merkez Bankası Kanununun 41 inci maddesi de bu hükmü amirdir.
Yapılan uygulama, devletin belirli bir süre için bozulmuş olan bu sistemine
geri dönmekten başka bir şey değildir; havuz uygulaması ile bunun arasında çok
net bir farklılık vardır.
Hepinizin bildiği gibi, kamu iktisadî teşebbüsleri, 233 sayılı Yasaya
tabi olarak, yine, basiretli bir tüccar gibi her türlü varlıklarını
değerlendirmek üzere kurulmuş olan kuruluşlardır; dolayısıyla, varlıklarına el
koymak suretiyle kamu -hazine birliği ilkesinin içerisinde tutulması, bunların
yasalarına aykırı bir hareket oluşturur. Belediyeler aynı şekildedir; ayrı bir
tüzel kişilikleri vardır; harcama programları çerçevesinde, kaynaklarını
kullanmak zorundadırlar. O nedenle, belediyeler ve kamu iktisadî teşebbüsleri
bu uygulamanın dışında tutulmuş- zaten, zorunlu olarak tutulmak zorunda- ve
Merkez Bankası Kanununun 41 inci maddesi ve tek hazine hesabı uygulaması gereği
olarak bu maddede düzenleme yapılmıştır. Düzenlemeye ilişkin altyapı ve hukukî
düzenleme, Türkiye'de 1974 yılından beri mevcuttur; etkili uygulandığı
takdirde, özellikle, kamu finansman yönetimi açısından çok olumlu sonuçlar
vermektedir.
Teşekkür ederim efendim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, geçmiş günlerdeki çalışmalarımızda oylama falan
olmadığı için, bir taraftan Başkanlık Divanı değişiyordu ve bir taraftan da
çalışma devam ediyordu, yemek için özel ara vermiyorduk; ama, bu kerre
oylamalar var; o bakımdan, zannediyorum, belki bir ara ihtiyacı duyulabilir.
Şimdi, grup başkanvekillerine onu soruyorum; ara verelim mi; yoksa, biz,
sadece, Başkanlık Divanını değiştirmekle yetinelim mi?
İHSAN ÇABUK (Ordu) – Saat
19.00'da ara verelim.
BAŞKAN – Efendim, yemek için ara verilecekse, bu, asgarî 1 saat olur.
İHSAN ÇABUK (Ordu)– Tamam, 1 saat.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Gerek yok..
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Gerek yok.?...
BAŞKAN– Yani, araya gerek yok mu diyorsunuz?..
Sayın Bostancıoğlu?..
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Efendim, çalışmaların uzun süreceği belli
ve 15-20 dakikada bir de oylama yapılıyor. Bütün arkadaşların, o arada yemek
yiyip gelmeleri de 20 dakika içerisinde mümkün değil; o nedenle, en az 30
dakikalık bir araya ihtiyaç var insanın tabiatı icabı.
BAŞKAN – Yani, doğal olarak diyorsunuz !..
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Evet, doğal olarak.
BAŞKAN – Peki.
Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Musa Uzunkaya, buyurun efendim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
bütçe kanunu tasarısının 7 nci maddesi üzerinde kişisel olarak söz almış
bulunuyorum; hepinizi şahsım adına hürmetle selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, yarının son günü olması nedeniyle, bugün âdeta
arife gününü yaşadığımız 1998 bütçesinin, ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyorum.
Elbette, bütçeler, hükümetlerin
yapmayı amaçladıkları hizmetlerin bir yıllık malî bilançolarıdır ve o
hükümetlerin de bir vitrini olarak, bir yıl içerisinde yaptıklarının hesabını
seçmene ve bu bütçeden etkilenecek insanlara vermek zorunda oldukları ekonomik
değerlendirmelerdir.
Değerli Bakanın, biraz önce Grubumuz adına konuşan Sayın Hüseyin Olgun
Akın Beye cevap mahiyetinde arz ettikleri ifadeleri dinledim. Esasen, Sayın
Maliye Bakanımızın da değindiği ve kısaca “havuz sistemi” adıyla ifade edilen,
kamu kaynaklarının çok iyi değerlendirilmesi hususunda bizim 54 üncü Hükümette
temelde hedeflediğimiz, KİT'lerin de aynı amaç içerisinde tek havuzda
paralarını biriktirmesinin ekonomiye sağlayacağı katkılardı. Dolayısıyla,
değerli arkadaşımızın, Bakanın daha önceki görüşten farklı olarak, yani, 55
inci Hükümetin göreve gelir gelmez ilk iş olarak, 54 üncü Hükümetin uygulamakta
olduğu havuzu iptal edip, birkısım insanlara havuzlar oluşturması mantığını
tenkidi, en tabiî hakkıdır ve hakkımızdır. Hakikaten, 54 üncü Hükümet, havuz
sistemini uygulamak suretiyle, 1996 yılı bütçesi içerisinde- genel pay
içerisinde, bütçe payı içerisinde- yüzde 8,9'u teşkil eden faiz ödemeleri
oranını, havuz sistemini uygulaması ve zorunlu faiz ödemelerindeki sürenin
uzatılması sonucu, yüzde 6,8'e düşürmüşse ve bunu bugünkü Hükümet de tescil
ediyor ve kabul ediyorsa, demek ki, hakikaten bu iki husus, ekonominin tabiî
bir gerekliliğiydi ve Sayın Bakan da az önce ifade ettiler; 1974 yılından beri
zaten böyle bir uygulamanın gerekliliği var; ama, Bakanımızın bir istisnaî
görüşü var, diyor ki : "KİT'ler bu kapsama alınmamalıdır."
Tabiî, ben burada havuz sistemini değerlendiriyorum, KİT'leri özel
olarak konu edinmiş değilim; ancak, KİT'lerin bu değerlendirme içerisinde
bulundurulmayışıdır ki, hâlâ, tek tek iflas eden ve ettirilen KİT'leri, bir
kısım rantiye çevrelerine peşkeş çekmenin savaşı veriliyor. Oysa ki, burada sadece
devletin malî Hazinesi korunmayacak; aynı zamanda, darda kalan KİT'ler de,
ekonomik yönden sıkıntıları olduğu anda himaye edilme durumuna gireceklerdir.
Tabir yerindeyse, bu, bir babanın, değişik iş alanlarında çalışan evlatlarının,
çocuklarının sıkıntıları olduğu anda, birinin diğerine yardıma koşması,
Anadolu’daki atasözü deyimiyle "bir elin nesi var, iki elin sesi var"
mantığının hukukta tezahürüdür, gerçekleşmesidir.
Değerli arkadaşlar, ekonomik olarak, havuz sisteminin, bu 7 nci madde
içerisinde, bir şekilde de olsa değerlendirilmeye alınmış olması ve Muhterem
Maliye Bakanının -ki kendileriyle bir yılı aşkın Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalıştık; kendi ekonomik görüşlerinden, birikiminden şahsen ziyadesiyle
istifade ettiğimi de burada ifade etmek istiyorum- zaman zaman basında intişar
eden güzel ifadeleriyle, nezih ifadeleriyle, havuz sisteminin ekonomi açısından
yararlı olduğunu, ama, haklı olarak bir kısım tenkitlerin de olabileceğini
belirtmesini ben takdirle karşılıyorum; mümkündür, olabilir. Fakat, şu bir
gerçektir: Türkiye'deki faizin devlete, ekonomiye getirdiği yük ve
borçlanma...Yani, Değerli Bakanımın bütçe sunuş konuşması şurada elimde.
İnşallah, bundan sonraki maddelerde de belki kişisel olarak söz alıp,
huzurlarınızı işgal edeceğim; ama, denk bir bütçeden rahatsızlık duyan bir
mantık karşısında, Muhterem Bakanımız, istikrarlı bir bütçe vaat ediyor.
Temenni ederiz ki, istikrarlı olsun; ama, merak ediyorum, 4 katrilyonu açık
olan bir bütçenin istikrarlı olması hiç mümkün müdür?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, tabiî, süre itibariyle
hem istikrarlı olmalı hem de derlitoplu olmalı.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Evet, sözümü bağlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, her halükârda bu 7 nci
maddenin, havuz sisteminin bir şekilde uygulanması manasına geldiğini,
Hükümetin bu icraatının faydalı olacağını umuyor; bütçenin hayırlı olması
niyazıyla, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, teşekkür ediyorum; özellikle uslubunuza
teşekkür ediyorum, inşallah örnekleri artar.
Kişisel görüşlerini ifade etmek üzere; Sayın Mustafa Köylü. (RP
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – Sayın Başkanım, sayın milletvekili
arkadaşlarım; 7 nci madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Benden önce konuşan arkadaşlarımız, meseleyi bütün açıklığıyla ortaya
koydular. Gerçekten, bu 7 nci madde de -biraz önce Sayın Maliye Bakanımızın da
ifade ettiği gibi- uzun yıllar öncesi düşünülmüş, faydalı olacağı tespit
edilmiş bir uygulamayla ilgili. Sonradan ihmal edilmiş olmasına rağmen, 54 üncü
Hükümet zamanında biraz daha geniş, bu Hükümet döneminde de kısmen daraltılmış
vaziyette bu maddeye bir havuz sistemi konulmuş; ancak, bu havuzun bir duvarı
eksik. Çünkü, biz, yıllardır bir şeyden şikâyetçiyiz; o da, KİT'lerin, devletin
sırtında bir kambur olduğu, büyük oranlarda zarar ettiği ve bu KİT'lerin almış
oldukları büyük miktarda borçlar nedeniyle yüksek oranlı faizlerin ödenmesinden
dolayı, devletin, âdeta bir faiz sarmalıyla karşı karşıya kaldığı hususunda,
hem milletimizin hem de devleti yöneten kadroların büyük şikâyetleri var. Bu
şikâyetler, kısmen, geçen Hükümet döneminde ortadan kaldırılmaya çalışıldı.
Şüphesiz, bunlar tenkit edilebilir, daha güzeli teklif edilebilir veyahut da
şöyle olsaydı böyle olsaydı denilebilir; ancak, mezuat içerisinde ve o günkü
ekonomik koşullar içerisinde yapılması gerekenin en uygununun yapıldığı
kanaatindeyim. Nitekim, bugünkü Hükümet de, kendisine göre en uygununu yapmaya
çalışıyor. Biz de, şurada, bu kürsüden, Hükümetin en uygun gördüğünü tenkit
etmeye gayret ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, devlet, tesisi kuruyor, sermayesini veriyor;
ancak, KİT'lerin bu mekanizma dışında tutulması sebebiyle, onun kontrolünü,
maalesef, gerektiği zamanda ve gerektiği şekilde yapamıyor. Ancak, bir yıl
sonra, KİT Komisyonunda bütçeleri görüşülürken, gerek muhalefet üyeleri gerekse
iktidar partilerine mensup üyeler, sadece kuru kuru görüşlerini belirtmek
mecburiyetinde kalıyorlar. Halbuki, bu kuruluşların hesapları daha kısa zamanda
gözlemlenebilse, bilhassa özelleştirilmeye hazırlanan kuruluşların o günkü malî
yapıları daha iyi kritik edilebilecek ve özelleştirme esnasında da fiyatlandırması
ona göre yapılacaktır. Diğer kuruluşların hesapları kısa sürede kontrol
edilebildiği için, Hükümet tarafından, bizatihi yapılması lazım gelen
müdahalelerin, daha kestirme yöntemlerle ve daha kısa zamanda, daha büyük
zararlara vesile oluşturmadan yapılması mümkündür. KİT'lerin bu havuzdan
istisna tutulmalarını büyük bir eksiklik olarak görüyoruz ve bu eksikliğin
Hükümete pahalıya mal olacağını buradan hatırlatmak istiyoruz.
Hazırlanan bütçenin milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köylü, teşekkür ediyorum efendim.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Gerektiğinde Kullanılabilecek Ödenekler
MADDE 8. – Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan ve gerektiğinde
kullanılabilecek ödeneklere ilişkin hükümler aşağıda gösterilmiştir.
a)Personel Giderleri Ödeneği :
Malî yılın ilk 6 aylık döneminde kullanılan ödeme emirlerine dayanılarak
yapılan hesaplamalar sonucunda, bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği
anlaşıldığı takdirde; ilgili mevzuatının gerektirdiği harcamalar için 100-
Personel Giderleri ile ilgili tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
(930-08-3-351-900) tertibindeki ödenekten aktarma yapmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
b)Yatırımları Hızlandırma Ödeneği :
Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-353-900) tertibindeki ödenekten,
1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine uyularak, 1998 yılı yatırım programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya
yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan
ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere söz konusu projelere ilişkin mevcut veya
yeniden açılacak tertiplere ve Hazine Müsteşarlığı bütçesinin kamu iktisadî
teşebbüsleri ile ilgili faaliyetlerine aktarma yapmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
c) Kur Farklarını Karşılama Ödeneği :
Yurt dışında kuruluşu olan genel bütçeye dahil dairelerin (3) ödenek
türünde olup, 610, 620 ve 710 ayrıntı kodlarına gider kaydedilecekler hariç,
(1) ve (3) ödenek türü altındaki tertiplerde yer alan ve yurt dışındaki
kuruluşlar için döviz olarak kullanılması gereken ödenekleriyle, genel bütçeye
dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin uluslararası kuruluşlara yapacakları
ödemelere dönük ödeneklerin yabancı para karşılıklarını sabit tutmak ve 31
Aralık 1997 tarihindeki kurlar ile transfer anındaki kurlar arasındaki farkı
karşılamak amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-352-900) tertibindeki
ödenekten ilgili kuruluşların hizmet programlarında mevcut ilgili tertiplere
aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
d) Yedek Ödenek:
Maliye Bakanı;
1. Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-356-900) tertibindeki
ödenekten, bütçelerin Maliye Bakanlığınca belirlenecek veya yeniden açılacak
tertiplerine aktarma yapmaya,
2. Hizmetin gerektirdiği hallerde Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
910, 920 ve 940 kod numaralı programlarından, Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanın teklifi ile yedek ödenek tertibine aktarma yapmaya,
Yetkilidir.
e)İhbar ve Kıdem Tazminatını Karşılama Ödeneği :
Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idareler ve bütçelerin transfer
tertibinden yardım alan kuruluşlarda işçi statüsünde çalışan personel için
kuruluş bütçelerinde yer alan ödeneğin yetersiz kalması halinde eksik kalan
ödeneği Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-369-900)tertibinde yer alan
ödenekten kuruluş bütçelerindeki mevcut veya yeniden açılacak tertiplere
aktarma yapmak sureti ile karşılamaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok.
Kişisel söz talebi? Yok.
Hükümetin söz talebi? Yok.
Değişiklik önergesi yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
DPT Etüt ve Proje Ödenekleri
MADDE 9. – Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Bütçesinin;
a)(111-01-2-001-300)tertibindeki ödenekten bir kısmını Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca gerekli görülen hallerde harcama ilkelerine uygun
çalışmaların yaptırılması amacıyla, bütçelerin ilgili tertibine aktarmaya ve
bununla ilgili diğer işleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı aynı amaçlarla il özel idarelerine, iktisadî devlet
teşekküllerine ve diğer kamu teşebbüslerine yaptıracağı hizmetlerin bedellerini
peşin ödeyebilir.
b) (111-01-3-301-900) tertibinde yer alan ödeneği, kalkınmada öncelikli
yörelere ilişkin program ve projeleri desteklemek amacıyla, bütçelerin ilgili
harcama kalemlerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Aynı amaçlarla diğer
kamu kuruluşlarına yapılacak ödemeler de bu tertipten karşılanır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 9 uncu maddeyle ilgili olarak, gruplar
adına söz talebi?.. Yok.
Kişisel söz talebi?.. Yok.
Hükümetin söz talebi?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
9 uncu maddeyi, okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, aslında 10 uncu maddeyi de okutayım diye
düşünüyordum; ancak, 10 uncu maddeyle ilgili söz talepleri var; dolayısıyla,
saat 19.00'a kadar bitirilmesi mümkün değil; o sebeple, arayı saat 19.00'da
değil, şimdi verelim diye düşünüyorum.
Buna göre, saat 19.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.50
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 19.20
BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER: Haluk YILDIZ (Kastamonu),
Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633,
3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları:
390, 391, 401, 402) (Devam)
B)GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdarelerin Bütçe Kanunu Tasarıları ile, yine 1996 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdarelerin Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki müzakerelere devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Biliyorsunuz, 9 uncu maddeyi kabul etmiştik.
Şimdi, 10 uncu maddeyi okutuyorum:
Yatırım Harcamaları
MADDE 10. – a) Yıllık programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan
projeler dışında herhangi bir projeye yatırım harcaması yapılamaz. Bu
cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler
kapsamındaki yıllara sari işlere (finansmanı kısmen veya tamamen dış proje
kredileri ile sağlanan projeler hariç) 1998 yılında başlanabilmesi için, proje
veya işin 1998 yılı yatırım ödeneği, toplam keşif bedelinin (keşif bedeli
tespitinin zorunlu olmadığı hallerde proje bedelinin) % 10’undan az olamaz. Bu
oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler “1998 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar” hükümlerine
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilir.
Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (1) ödenek türü içinde yer
alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskân ve tesisleriyle, NATO
enfrastrüktürün gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin
kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, yıllık
programlara ek yatırım çizelgelerinde yer almaz.
b) Genel ve katma bütçeli kuruluşların yatırım programında ödenekleri
toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım,
idame-yenileme ve tamamlama projelerinin detay programları ile alt harcama
kalemleri itibariyle tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin
alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde “1998 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar” hükümleri uygulanır.
c)Yıllık Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan
projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki ve
sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran
proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel
idaresine ödenir. Mahallî hizmet niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen
esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında da valilerin yetki ve
sorumluluğuna devredilebilir.
Bu şekilde yürütülecek projelerin, etüd, keşif ve kontrollük hizmetleri
ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca; ihale veya emanet
suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi il özel idarelerince valinin
onayı ile gerçekleştirilir.
d)Yıllık programa ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için “1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar”da yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu Adına, Elazığ Milletvekili
Sayın Ömer Naimi Barım söz istemişlerdir.
Ancak, şunu da hatırlatmak istiyorum: Bundan önce, bu maddeler üzerinde
pek söz alınmıyordu. Müzakere edilecek maddeler var; ama, bu maddeler pek
müzakere edilmiyordu. Ben, dördüncü defadır bütçe müzakerelerini yönetiyorum...
Buyurun Sayın Barım.
Süreniz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA ÖMER NAİMİ BARIM (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe tasarısının 10 uncu
maddesine baktığımızda, şu hususlar dikkatimizi çekiyor: "Yıllık
programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir
projeye yatırım harcaması yapılamaz..." Bu ibare çok yerindedir; bu
bakımdan, Hükümete teşekkür ediyoruz. Zira, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde
yarım kalmış yatırımları bir an önce bitirip ekonomiye kazandırmak, sonra yeni
yatırımlara başlamak, memleket ve millet menfaatınadır.
"Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş
projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (finansmanı kısmen veya tamamen dış
proje kredileri ile sağlanan projeler hariç) 1998 yılında başlanabilmesi için,
proje veya işin 1998 yılı yatırım ödeneği, toplam keşif bedelinin (keşif bedeli
tespitinin zorunlu olmadığı hallerde proje bedelinin) yüzde 10'undan az olamaz.
Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler '1998 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar' hükümlerine
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilir" ibaresi güzel; fakat, buna nasıl riayet edilecek; bu
bütçeyle nasıl yerine getirilecek? Gönül isterdi ki, daha evvelki hükümetler
döneminde, bir önceki hükümet döneminde yüzde 70 ve 80'i tamamlanmış olan
yatırımlar bir an önce tamamlansın. Bunu, hükümet bu bütçeye koymalıydı. Geçen
bütçede, Devlet Planlama Teşkilatına verilen bir emirle, yüzde 70 ilâ 80'i
biten işler tamamlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin tümüne bir göz
attığımızda, yarım kalmış veya yeni başlayacak yatırımlar 10 uncu maddeyle
disipline ediliyorsa, yatırımlara harcayacağınız kaynak nerede?
Bütçeniz, 14,8 katrilyon liradır; bunun 1,2 katrilyon liralık kısmı
katma bütçeden oluşmaktadır. 1998 malî yılı konsolide bütçe ödeneklerinin 3
katrilyon 500 trilyon lirası, yani, yüzde 23'ü personel harcamalarına; 1
katrilyon 330 trilyon lirası cari harcamalara, 4 katrilyon 830 trilyon lirası
cari hizmetler ödeneğine, 8 katrilyon 963 trilyon lirası ise transfer ödemesine,
geri kalan 1 katrilyon lirası, belirtilen yatırım harcamalarına ayrılmıştır;
bunun 300 trilyonu ilköğretime -Millî Eğitim Bakanlığına- ayrılmıştır. Geriye
700 trilyon lirası kalıyor ki, 1997 yılı bütçesinde, bu miktar, 600 trilyon
idi. Bugünkü enflasyonu düşünürsek, enflasyona göre bu miktar çok küçüktür. Bu
bakımdan, bir de, bir varsayım yapıyorsunuz; 400 trilyonluk bir yatırım da
özelleştirmeden gelecek; fakat, bugüne kadar, özelleştirmede ileri bir atağınız
olmadı; bu, nasıl gerçekleşecek, onu da merakla bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "yatırım harcamalarında
yıllık programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler akışında herhangi
bir projeye yatırım harcaması yapılamaz" deniliyor; bu, çok yerinde bir
ifade, daha önce de dediğim gibi; fakat, Hükümetin bugüne kadarki çeşitli
icraatları bunu uygulayamayacağını göstermektedir; dün dediğini bugün başka
türlü söyleyen bu Hükümet bunu uygulayamaz. Zaten, 1998 yılı bütçesini
hazırlayıp, huzurumuza getiren Hükümetin kuruluşu, demokratik teamüller dışı
birtakım baskılar sonucu olduğu için, bu bütçenin takriben 5,9 katrilyonluk
kısmı rantiyecilere ayrılmıştır; 4 katrilyon da borçlanacaklar ve bugünkü -sene
sonundaki- yüzde 50 enflasyonu göz önüne alıyorlar; fakat, gerçekleşen yüzde 150
enflasyondan dolayı da 10 katrilyonluk daha tahvil çıkaracaklar. Halbuki,
rantiyecilere verilen 5,9 katrilyonluk para... Uzun yıllardan beri devam eden,
mesela -Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi- Elazığ'ın Baskil sahil pompa
sulamalarına 250 milyar lira ayrıldığı zaman 1 trilyon lira gelir getirecek,
Elazığ Kuzova pompa sulama projesine 500 milyar lira ayrıldığı zaman yılda 3
trilyon lira gelir getirecek. Aynı zamanda, bütün hükümetlerin -bizim 54 üncü
Hükümet de dahil olmak üzere- doğu ve güneydoğu'a yaptığı hükümet
toplantılarında “buraya kaynak aktaracağız” vaatleriyle, bilhassa, 55 inci
Hükümetin Siirt'te yaptığı vaade göre, burada yarı kalmış 100-150 adet tesise
18 trilyon kaynak ayrıldığı zaman, bu tesisler hemen faaliyete geçecek ve 30-35
trilyonluk bir gelir sağlanacaktır. Aynı zamanda, buradaki işsizlik de bir
nispet önlenmiş olacak; fakat, bugünkü Hükümet, rantiyecilere ve basın
kartellerine diyet ödemekten, yatırımlara ayıracak para bulamamaktır. Mesela,
medyadan öğrendiğimize göre, 2-3 basın kuruluşunun, bir defada 16,4 trilyon
diyet olarak teşvik aldığı söylenilmektedir. Halbuki, bu miktar, doğu ve
güneydoğuya verilse, en aşağı 11 milyon işsiz olan Türkiyemizde, bir miktar
işsize iş bulunur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha dün "KİT zamlarını
yapmayacağız, altı ay için bütün zamları dondurduk" diyen...
BAŞKAN – Sayın Barım, o, zamlar, tekeller, basın kuruluşları falan bu
maddede yok.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Olur mu yani... Maddeye bağlı konuşursanız iyi olur.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Hep madde üzerinde konuştum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Yani, biz niye burada oturuyoruz.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Bağlantılı, Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Barım, rica ediyorum, maddeye bağlı konuşursanız memnun
olurum.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Peki efendim.
Daha dün petrole, uçak biletlerine, şekere, hepsine yine zam geldi.
Zaten, bu Hükümetten bu millletin de ümidi kesilmiştir. Kısa zamanda, inşallah
bu Hükümet gidecek, yerine halkın benimsediği ve hergün halkla kucaklaşan Refah
hükümeti gelecek, bu işler düzelecektir.
Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barım.
Şahsı adına Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 10
uncu madde üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım adına sizi ve muhterem Genel
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, az önce Grubumuz adına söz alan arkadaşımızın da
ifade ettiği gibi, özellikle devletin, yatırımlarla alakalı, 1998 yılı bütçesi
içerisinde düşündüğü değerlendirmeler, genel olarak, gerek illerde valilerin
takip etmesi gereken ve gerekse zorunlu birkısım alanlarda -millî savunmayı,
devletin genel iç ve dış siyasetini çok yakından ilgilendiren
konulardaki-harcamalardaki serbestliği temin etme konusundaki tasarruflarını
takdirle karşılıyoruz; ancak, bir konuyu burada ifade etmemek mümkün değil.
Bilindiği üzere, bu bütçe, esasen temelde açık veren bir bütçe. İster illere,
İller Kanununa göre valiliklerimize, illerde müdürlükleri, şubeleri veyahut da
bölge müdürlükleri bulunan kurumlar olsun, isterse doğrudan doğruya merkezî
hükümetin hesapladığı yatırımlar olsun, bunlara tahsis edilecek ödeneklerin,
hem bu açık bütçeyle tahakkuk ettirilmesi mümkün olmayacak hem de bilindiği
üzere bugün Hükümetin elinde, illerde başlatılmış olan ve halen devam eden 8
binden fazla yatırım ve iş var, maalesef...
REFİK ARAS (İstanbul) – 5 332...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Bu dönemdeki okulları da buna dahil ederseniz,
sadece 2 bin küsur dershaneniz olacaktır. Eğer, bütün bunlar nazarı itibara
alınırsa, 8 bin civarında yatırıma, bu devletin bugünkü bütçesinden para
tahsisatı yapılacak. Tabiî, bunları izlemek oldukça zor. Bir de siyasî
partilerin, belki kendilerini tabanda seçmenlerinin yanında haklı göstermek ve
hizmetleri yörelerine aktarmak amacıyla, zaman zaman bütçelere koymaya
çalıştıkları ek önergelerle beraber yeni yatırımları da düşünürseniz, 2000
yılına kadar belki takribi 10 bin civarında bir yatırımı, bu devletin borç yükü
altında bulunan bugünkü bütçesinin kaldırması oldukça zordur...
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Yakında kaynak paketleri var, gelecek...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Temenni ediyoruz tabiî. Kaynak paketleri,
esasen en çok dillendirdiğimiz, değerlendirilmesi gereken söylediğimiz
hususlardı. Eğer bizim dönemimizde kaynak paketlerine destek vermiş olsaydınız,
Refahyol Hükümetinin kaynak paketlerine destek verilmiş olsaydı, delindiği
ifade edilen denk bütçe, hakikaten, sizin elinizde bu kadar tahribata rağmen,
yine yıkılmayacaktı ve sene sonunda denk bir bütçe sağlanmış olacaktı.
Değerli arkadaşlar, ben, burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum:
Mutlaka, İller Kanununun, Yerel İdareler Kanununun değiştirilmesinde, devletin merkezî hükümetten gönderebileceği
paraların mahallinde çok daha uygun zeminlerde ekonomik şekilde harcanmasında
zaruret vardır. Gerçek tasarrufu düşünüyorsak, devlet-millet kaynaşmasını
yatırımlarda da temin etmemiz mümkündür. Bunu, taşrada çalışan, özellikle
bürokraside bulunan arkadaşlarımız çok iyi bilirler. Halkımız, birçok hizmette
devlet-millet kaynaşmasını çok güzel şekilde ortaya koymuştur. Hatta, ben şu
kadarını şöyleyeyim: Eğer, 8 yıllık kesintisiz eğitim tasarrufu, milletin temel
özlemine ve ruhuna aykırı olmasaydı, devlet, bugün, benim ilimin birçok
ilçesinde, Samsun'un birçok ilçe ve köyünde, Vezirköprü'nün, bugün, Çal
Köyünde, 80 tane öğrenci bir dershanede ve tek bir öğretmene mahkûm
olmayacaktı; yani, vatandaşımız, hem dershanesini hem de öğretmen
yetiştirebilecek zemini çok daha rahatlıkla hazırlamış olacaktı. Demek ki,
yerel idarelerde, mahallî idarelerde yapılması gereken acil düzenlemelerle,
valiler ve özellikle yerel parlamentoların güçlendirilmesi suretiyle, bu
imkânların mahallinde kullanılmasında zaruret vardır.
Bir diğer husus -az önce arkadaşım da işaret etti- başlanmış hizmetlerin
mutlaka ikmal edilmesi lazımdır. Özellikle, Hükümetten istirham ediyoruz -geçen
de, bir vesileyle, yine, burada arz ettim- Türkiye'nin en uzun iki nehrinin
Karadenize döküldüğü Çarşamba ve Bafra Ovasında hâlâ sulu tarıma
geçilememiştir... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, tamam...
Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Gerek Kızılırmak'tan gerek Yeşilırmak'tan
istifade edememekteyiz.
BAŞKAN – Eksüre vermiyorum... Rica ediyorum...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Dolayısıyla, bu yatırımların bir an önce ikmal
edilmesini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, 109 madde çıkaracağız. 109 tane
madde var, daha 10 uncu maddedeyiz...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sabaha kadar zaman var.
BAŞKAN – Çalışacağız tabiî de...
Şimdi, şu salondaki bütün partiler iktidar olmuş.
Bütçe kanunu tasarısının bu müzakere edilen maddelerini her hükümet buraya
getirmiştir. Şimdi, her hükümet de bunların müzakeresini burada yapmıştır.
Bunlar, bütçede bulunması zorunlu olan hükümlerdir. Tabiî ki, milletvekili arkadaşlarımız
konuşacaklar. Rica ediyorum...
Tabiî, 109 maddeyi yarın bu zamana kadar müzakere
ederiz; mühim değil. Bizim enerjimiz var; yeter ki, siz de enerji gösterin. (RP
sıralarından alkışlar) Ama, rica ediyorum... Bunu, biraz da insaf ölçüleri
içinde yapalım, biraz, Müslümana eziyet etmeyelim. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
Peki, teşekkür ederim.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Her madde üzerinde
şahıs adına söz alırız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, canınız sağ olsun. Alın tabiî... Ben sizden rica
ediyorum yani... (RP sıralarından "1 dakikayı çok görüyorsunuz"
sesleri)
Ama, şimdi, bakın, 109 tane madde var, her birinde 1'er dakika fazla
süre verirsem, 109 dakika eder. Arkadaşlar, rica ediyorum...
Maddeyi okutuyorum:
Özelleştirme Gelirleri ile Finansmanı Sağlanacak Yatırım Projeleri
MADDE 11.— a) 406 sayılı Telgraf
ve Telefon Kanununa 3.5.1995 tarihli ve 4107 sayılı Kanunla eklenen Ek 19 uncu
madde uyarınca Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinin hisselerinin satışından
elde edilerek Hazineye intikal ettirilen paydan Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan tarafından ayrılacak miktarı bütçeye özel gelir kaydetmeye,
b) 4.12.1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların
ve tesislerin kullanım haklarının devirlerinden elde edilerek “Maliye Bakanlığı
Merkez Saymanlığı Müdürlüğü” hesabına doğrudan yatırılan miktarları bütçeye
özel gelir kaydetmeye,
c) Yukarıdaki bentlere göre özel gelir kaydedilecek miktarları, 400
trilyon lirayı geçmemek üzere 1998 yılı Yatırım Programında “Özelleştirme
gelirlerinden karşılanacaktır.” açıklamasıyla yer alan projelerde kullanılmak
üzere ilgili kuruluş bütçelerinde mevcut ya da açılacak özel tertiplere ödenek
kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir
BAŞKAN – Evet, madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Hüseyin Arı söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Arı. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının ve
"Özelleştirme Gelirleri ile Finansmanı Sağlanacak Yatırım Projeleri"
başlıklı 11 inci maddesi üzerinde Grubum adına, söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi, hürmetle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı, hepinizin
malumları, rakamları itibariyle bir hayli ürkütücü, dengeleri yönünden ise
geleceğe hiç de umut vaat etmeyen bir bütçedir.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Nereden biliyorsun?!
BAŞKAN – Sayın Abbas İnceayan, yerinde çok sıkılıyorsun herhalde.
HÜSEYİN ARI (Devamla) – Gücünü halktan almayan ve ona hizmet borcu
olmayan böyle bir Hükümetin de yapabileceği, ancak, şimdiden başarısız olmaya
mahkûm olan böyle bir bütçedir. Ayrıca, Nasrettin Hocanın türbesine benzeyen,
5,9 katrilyonu borç faizlerine ayrılan, 4 katrilyonu açıkla bağlanan 15,2
katrilyonluk bu bütçenin yatırıma ayrılan payı ise, 1,4 katrilyondur; bunun da
400 trilyonu özelleştirme yoluyla elde edilecek gelirlerden transfer
edilecektir.
Demokratik sistemler, o ülkedeki insanların yüzde 90'ını teşkil eden
ortadirek dediğimiz işçi, memur, köylü, çiftçi, küçük esnaf ile bunların
emekli, dul ve yetimlerine hizmeti esas alan sistemlerdir. Bunun en iyi
göstergesi de, hedefleri buna göre planlanmış bütçelerdir. Halbuki, bu bütçe,
gerek hedefleriyle gerekse ortaya koyduğu rakamlarla bu amaçtan tamamen
uzaktır. Yatırıma ayrılan payın bu kadar düşük olması, yeni istihdam
imkânlarını ortadan kaldırarak, ülkemizin temel sorunu olan işsizliğin daha da
artması, üretimin olmaması, bozuk olan gelir dağılımının daha da bozulması
demektir. Bu nedenlerle, böyle bir bütçeyle, ortadirek dediğimiz ülke
insanlarının refah seviyeleri fakirlik limitinin altında olacağından, ülkede
huzur ortamı sağlanamayacak ve bunun neticesinde de sosyal patlamalar
kaçınılmaz olacaktır. Bugün bunu, işçi, memur ve bunların emeklilerinin
eylemleriyle yaşıyoruz.
Çiftçimiz, cumhuriyet tarihimizde ilk defa, hakkını aramak için, bu
Hükümet döneminde fiilî eylem yapmıştır. 55 inci Hükümet, işte bütçesindeki bu
kadar düşük olan yatırım payını, palyatif tedbirlerle geçiştirmek için, ilk kez
bu bütçede bir denemeye girişmiştir. Bu denemede, 1998 yılında yapılacak
özelleştirmelerden elde edeceği varsayılan 400 trilyon lirayı şu şekilde
paylaştırmayı düşünmektedir: Eğitime, sağlığa, ulaştırmaya, enerjiye, tarıma ve
diğer yatırımlara.
Değerli milletvekilleri, harp planları yapılırken, en kötü ihtimaller
baz alınır ki, sonunda düşmanın baskınına maruz kalınmasın. Bütçe planları da
geleceğe dönük uygulama planları olduğuna göre, böyle bir planlamanın her an
akamete uğraması kaçınılmazdır.
Bugün, maalesef, özelleştirmenin geçmiş hükümetler döneminde de ne
şekilde hedefine ulaştığını biliyoruz. Özelleştirmenin gerçekleşmesi, bir
bakıma, Sayın Mümtaz Soysal Hocama, onun insafına kalmış bir uygulama
olmaktadır. Onun için, söz konusu bu özelleştirme planınızın gerçekleşmesi
için, öncelikle, Sayın Soysal ile özel bir engel aşma protokolü yapmanız
gerekmektedir.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sen öyle san.
HÜSEYİN ARI (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ilk kez bütçede bu tarz
bir uygulamaya yer verilmiş; ama, özelleştirme gelirleriyle finansmanı
sağlanacak yatırım projeleri, yukarıda belirtilen, eğitim, sağlık, ulaştırma,
enerji ve tarım gibi hayatî önemi haiz yatırımlardır. Bunların aksayarak
gerçekleşmesi halinde, bu yatırımlara umut bağlayan ülke insanlarının bir kez
daha hüsrana uğramalarıyla karşı karşıya kalmamız hem sosyal hem de ekonomik
dengelerin daha da bozulmasına neden olacaktır.
Bu yetmiyormuş gibi, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler esnasında,
11 inci maddenin (c) fıkrasında bir değişiklik getirilerek, 400 trilyona bir
100 trilyon daha hayalî olarak finans ilavesi uygun görülerek, bunun da adalet
hizmetleri ile ulaştırma, enerji, arazi sulaması gibi faaliyetlere kullanılmak
üzere pay edilmesi planlanmıştır. Bu hayalî planlama inşallah gerçekleşir de,
halkımız ve ilgili bürokratlarımız da güç durumda kalmazlar. Bilhassa,
bugünlerde basına da yansıdığı gibi, bazı hâkimlerimizin, “ödenek yokluğundan
mahkemelerin kapılarına kilit vurma durumuna gelindiğini” beyan etmeleri,
adalet gibi demokrasinin temelini oluşturan bir kurumun iflasıyla bizi karşı
karşıya bırakır ki, yine, sorunu çok büyük olan böyle bir kuruma 1998
bütçesinde hayalî finans kaynakları tahsis etmenin, yargı bağımsızlığına da ne
denli menfi etkileri olabileceğini Yüce Heyetinizin takdirlerine bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, böylesine, tahsili tereddütlü bir gelirin,
özellikle çok önem arz eden hizmet ve yatırımlar içerisinde kullanılmasının
ayrı bir sorun teşkil edeceğini değerlendiriyoruz. Bu nedenle, yatırımlarda ve
adalet hizmetlerinde kullanılacak ödeneklerin önceden belli ve kesin olması,
vaktinde yatırım ve hizmetin verilebilmesi açısından büyük önem arz etmektedir.
Tereddüt oluşturan, tahsil edilip edilmeyeceği, gelip gelmeyeceği belli olmayan
bir gelire bağlı yatırım ve hizmet ödeneği düzenlemek, daha malî yılbaşından
itibaren, en başta bu ödeneği bekleyen bürokratlarımızın ve vatandaşlarımızın
moral ve şevklerini kıracağını değerlendiriyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, 1998 bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diler, hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arı.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Katma Bütçeli İdarelere Hazine Yardımı
MADDE 12. – a) Katma bütçeli idarelerin bütçelerini denkleştirmek
amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin hazine yardımı (Yükseköğretim kurumlarının
cari hizmet maliyetlerine yapılacak Devlet katkısı dahil) tertiplerine ödenek
ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B) cetveline gelir yazılan miktarlardan, bu
amaca göre fazla olduğu tespit edilen kısımlar, malî yıl sonunda Hazine
Müsteşarlığı ile mutabakat kurulmak suretiyle ilgili idarelere ödenmeyerek
Maliye Bakanınca iptal edilir.
Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin malî
yıl sonuna göre Maliye Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel
bütçeye gelir yazılır.
b)Hazine yardımı alan katma bütçeli idarelerin bütçelerinde, 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanununun 48 inci maddesinin (C)ve (D)bentleri ile 59 uncu
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yılı içinde gerçekleştirilecek ödenek
artışları, Maliye Bakanlığınca hazine yardımı ile ilişkilendirilerek
yapılabilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Yatırım ve Transfer Tertiplerinden Yardım Alan Kuruluşlar
MADDE 13. – Bütçelerin yatırım ve transfer tertiplerinden yardım alan
bağımsız bütçeli kuruluşlar ile sosyal güvenlik kuruluşları, hizmetleri ile
ilgili aylık harcama programlarını vize edilmek üzere en geç 31 Ocak 1998
tarihine kadar Maliye Bakanlığına gönderirler. Bu programlar Maliye
Bakanlığınca vize edilmeden bütçenin yatırım ve transfer tertibindeki ödenekler
kullanılamaz.
Kuruluşlar aylık uygulama sonuçlarını her ay Maliye Bakanlığına
bildirirler.
Maliye Bakanlığı, yapılan yardımın amacı doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını aylık harcama programını göz önünde bulundurarak kontrol eder.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
Resmî Taşıtlar
MADDE 14. – Genel bütçeye dahil daireler ve katmabütçeli idareler ile
bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, yıl içinde her ne şekilde olursa
olsun edinecekleri taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmette kullanılacağı (T)
işaretli cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde gösterilenler dışında taşıt
edinilemez.
237 sayılı Taşıt Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde belirtilenlerin
(Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı hariç) emir ve zatlarına verilenler, (2) sayılı
cetvelin 1 ve 2 nci sırasında yer alanlar, güvenlik önlemli (zırhlı) araçlar ve
koruma altına alınanlarla ilgili yönetmelik hükümlerine göre tahsis olunan
araçlar dışında her ne suretle olursa olsun yabancı menşeli binek ve
station-wagon cinsi taşıt edinilemez.
Yerli muhteva oranı %40’ın altında olan taşıtlar yabancı menşeli
sayılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Hastane ve Tedavi Ücretleri
MADDE 15. – Devlet memurları, diğer kamu görevlileri ve bunların emekli,
dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) genel ve
katma bütçeli daire ve idareler ve döner sermayeli kuruluşlara ait tedavi
kurumlarında yapılan tedavilerine ilişkin ücretler, Sağlık Bakanlığının görüşü
üzerine Maliye Bakanlığınca tespit edilecek miktar ve esaslar çerçevesinde
ödenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Madde üzerinde şahsım adına söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Musa Uzunkaya, buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, Saygıdeğer milletvekilleri; 98
yılı bütçesinin 15 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, memleketimiz, bulunduğu
coğrafyada, sağlık açısından en sıkıntılı ülkelerden birisidir. Tabiî bulunduğu
coğrafyadan kastım, bugünlerde ısrarla Avrupa Birliğinde olduğumuzu söylüyoruz
ve Asyalı olmadığmızı, yani üçüncü dünya ülkelerinden olmadığımızı iddia
ediyoruz. Keşke öyle olabilseydik, hem hukuki açıdan hem diğer yasalarımız
açısından hem de özellikle sağlık hizmetleri açısından bu noktada olmayı ne
kadar temenni ederdik.
Ülke insanımızın hemen tamamına yakınının, sağlık kurumlarıyla bir
şekilde ilişkisi olduğunu hepimiz biliyoruz ve milletvekilleri olarak
hiçbirimiz, seçim bölgelerimize gittiğimizde veya Ankara'da bulunduğumuz
esnada, sağlık sıkıntısı nedeniyle Ankara'da sizleri ziyaret eden, bölgenizde,
sizden, tedavi edildiği hastanede ödemek zorunda olduğu parayı ödeyemediği
için, yardım isteyen seçmen sayısı bir diğerinden daha az değildir; hemen
hepimiz aynı sıkıntıyı yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Batı ülkeleri, hepinizin bildiği gibi, ülke ekonomisinin verdiği imkânlar nispetinde
yaygın bir hale getirdikleri sağlık güvencesini, sigortasını toplumun tamamına
yaymış, ister işsiz, ister çalışan insanlar olsun, mutlaka sağlık sigortasından
yararlanır hale getirilmişlerdir.
Tabiî, burada, bütçede, devletimiz mutlaka bir destek ihtiyacını duyuyor
olabilir; ama, devletin temel görevleri, anayasal görevleri arasında tadat
edilen, devletin, insanına, onurlu bir şekilde, sağlıklı yaşayabilmeyi temin
sadedinde sağlık hizmetini temin mecburiyeti vardır. Özellikle, bütçemizde bunu
karşılayacak mahiyette bir fon oluşturularak, yeşilkart yerine ikame
edilebilir. Parlamentomuzda, birçoğu sağlıkçı, uzun yıllar hastanelerde
başhekimlik yapmış olan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız var ve az önce
söylediğim gibi, 550 milletvekilimizin de bölgesinde benzeri sorunları hemen
her gün seçmenimizle karşı karşıya yaşamaktayız. Şu anda bile, bizi, belki, hastanelerde
izleyen, yarın çıkacağı hastanede ödemek zorunda olduğu parayı ödemenin
ıstırabını ve sıkıntısını hem hasta yakınının
hem de hastanın bizzat çektiğini hissediyor ve görür gibi oluyorum. Bu
bakımdan, Hükümetimizin bütçesinin, alabildiğince bu konuda desteklenerek
fakirlere, çok sade beyanları ve sözlerine itibar edilmek suretiyle, hiçbir
ödeme mecburiyeti kalmadan asgarî bir tedavi imkânının sağlanabileceği -en
azından, bölgesi ve şehrindeki hastanesinde bu tedavi imkânını sağlayacak- bir
zeminin Hükümetçe oluşturulmasına gayret gösterilmesini temenni, tavsiye ve
umut ediyorum.
Diliyoruz ki, inşallah, 1998 yılı, hem milletimiz için hem de
Hükümetimizin ve ülkemizin geleceği için sağlıklı bir gelişime vesile olsun
diyor; bu bütçenin de bu vesileyle hayırlı olmasını temenni ve niyaz ediyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Dernek ve Benzerî Kuruluşlara Yapılacak Yardımlar
MADDE 16. – Genel ve katma bütçeli kuruluşlar bütçelerindeki
“Dernek,Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık, Vakıf ve Benzeri Teşekküllere Yapılacak
Ödemeler” faaliyetinde yer alan ödeneklerden yapacakları yardımlarda; anılan
kurumların bütçeden alacakları yardımlarla gerçekleştirecekleri hizmet ve
faaliyetlerini gösteren plan ve iş programlarını istemek, bunlar üzerinde
gerekli incelemeyi yapmak, plan ile iş programlarının gerçekleştirme
durumlarını izlemekle yükümlüdürler. Yardımlar yukarıdaki incelemelere bağlı
olarak gerektiğinde taksitler halinde yapılabilir.
Harcamaların yukarıdaki esaslar doğrultusunda amacına uygun olarak
yapılıp yapılmadığını incelemeye, yapılacak yardımların yönlendirilmesine
ilişkin yeni ilkeleri tespite Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına İlişkin Hükümler
Bölüm Düzeni ve Deyimler
MADDE 17. – Gider cetvelinin bölümleri, program
bütçe uygulamasında programlar şeklinde düzenlenir. Programlar altprogramlara,
altprogramlar da hizmetlerin veya harcamaların niteliğine uygun ödenek
türlerine göre faaliyet veya projelere ayrılır. Her faaliyet veya proje gerekli
sayıda harcama kaleminden oluşur.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile diğer
kanunlarda ve bu Kanunda yer alan;
a) “Fasıl ve bölüm” deyimleri bütçe
sınıflandırmasında, “Program”ı,
b) “Kesim” deyimi “Altprogram”ı,
c) “Madde” deyimi, harcama kalemlerini de
kapsayacak şekilde “Faaliyet” veya “Proje”yi,
d)“Tertip” deyimi, hizmet veya harcamanın
yapılacağı program, altprogram, ödenek türü, faaliyet-proje ve harcama kalemi
bileşimini,
e) “Harcama kalemi” deyimi, (A) işaretli cetvelde
yer alan ödeneklerin 100, 200...900 düzeyindeki ayrımını,
f) “Ayrıntı kodu” deyimi, harcama kaleminde yer
alan ödenekler esas alınarak tahakkuk ettirilecek giderlerin (R)işaretli
cetvelde belirtildiği üzere Devlet Muhasebesi kayıtlarında gösterileceği alt
ayrımı (bu ayrıma Kesinhesap Kanunu tasarılarında da yer verilir.)
g) Borç ödemeleri yönünden “ilgili hizmet tertibi”
deyimi, (Personel giderlerine ait harcama kalemlerindeki ödenek bakiyeleri
yalnızca personel giderleri borçlarına karşılık gösterilmek şartıyla) hizmet
veya harcamanın ait olduğu programı,
ifade eder.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
Bağlı Cetveller
MADDE 18. – a) 1050 sayılı Muhasebe–i Umumiye
Kanununun değişik 29 uncu maddesine göre;
1. Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı “A” işaretli,
2. Özel hükümlerine göre 1998 Malî Yılında tahsiline devam olunacak
Devlet gelirleri “B” işaretli,
3. Devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümler “C” işaretli,
4. Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatanî hizmet aylıkları “Ç”
işaretli,
5. Bütçe kapsamına alınan fonlar “F” işaretli,
6. Gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki veren
kanunlar “G” işaretli,
7. Kurumların mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro
sayıları “L” işaretli,
8. Harcamalara ilişkin formül “R” işaretli,
b) 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca her yıl bütçe kanunu
ile tespiti gereken miktarlar “H”işaretli
c) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanunlarında gösterilmesi gereken
parasal sınırlar “İ” işaretli,
d) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin miktarı “K” işaretli,
e) 2698 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü
maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul
pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları öğrencilerinden
alınacak pansiyon ücretleri “M” işaretli,
f) 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun;
1. 36 ncı maddesine göre millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla
alınacak hayvanların alım değerleri “O” işaretli,
2. 38 inci maddesine göre alınacak motorlu taşıtların ortalama alım
değerleri ve günlük kira bedelleri “P” işaretli,
g) Kurumların sahip oldukları taşıtlar ve 1998 yılında Taşıt Kanunu
uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmetlerde
kullanılacağı ile asgarî ve azamî satın alma bedelleri “T” işaretli,
Cetvellerde gösterilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Üç önerge var. Yalnız, bu önergelerden Sayın Algan Hacaloğlu ve
arkadaşlarının, orman ve kadastro amenajman hizmetlerinde çalışanlara verilecek
miktarı bir kat artıracağına ilişkin önerge gider artırıcı olduğu için işleme
koymuyorum efendim.
Yine, Sayın Metin Arifağaoğlu'nun, bu fıkrada gösterilen miktarlar,
Millî Savunma Bakanlığı için, gerektiğinde, Bakan onayıyla üç katına kadar
artırılabilir" diye bir fıkra getiriyorlar; bu da, gider artırıcıdır. Bunu
da işleme...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır, gider artırıcı değil.
BAŞKAN – Efendim, gider artırıcı olmaz mı? Yani, şimdiye kadar, hangi
kanunda, biz, bir bakana 3 katına kadar devlet harcamalarını artırma yetkisini
verdik?.. Olmaz ki...
NİHAT MATKAP (Hatay) – İhalelerle ilgili özel usul getiriyor.
BAŞKAN – Bunu da işleme koymuyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 18 inci maddesine
ekli "K" işaretli cetvelin B/4 fıkrasının ikinci paragrafının yasa
tasarısı kapsamından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi
Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Oya
Araslı
Amasya Ankara İçel
Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Tunceli İzmir
Gerekçe:
Günün 24 saatinde devamlılık gösteren zabıta ve itfaiye hizmetlerinde
çalışan personelin fazla çalışma ücretiyle ilgili düzenleme, 1975'lerden 1997
yılına değin bütçe kanunuyla düzenlenen belediye meclislerince belirlenen bir
uygulama olarak süregelmiştir. Bütçe kanunuyla, 1997 yılında, belediye
meclislerinden bu yetki geri alınmıştır. Şimdi, 1998 bütçesiyle, bu sakat
uygulama sürdürülmek istenmektedir. Oysa, yıllardır fazla mesai ücretleriyle
ilgili bu uygulama, âdeta, müktesep hak niteliği kazanmıştır. İdarede
yerelleşmenin, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması, yerel demokrasinin
süreç içinde yaşama geçirilmesinin tüm siyasî partilerce benimsendiği bir
ortamda, belediye meclislerinin yetki ve tasarruflarını kısıtlayan bir
anlayışın 1998 bütçesinde yer alması şanssızlıktır. Belediyelerin bütçelerini,
belediye meclisleri, kendi gelir ve giderlerini esas alarak yapmalıdır, bu
yetkilerine müdahale edilmemelidir. Bu uygulama, özellikle yaz-kış nüfuslarında
büyük oynama gösteren belediyelerde gerçekçi değerlendirmeler yapılmasını
ortadan kaldıracak, haksızlık ve eşitsizliklere zemin hazırlayacaktır.
Bu nedenlerle, fazla mesai ücretinin belirlenmesini sınırlandıran
"K" cetvelinin üçüncü bölümünün B/4 fıkrasının ikinci paragrafının
yasa kapsamından çıkarılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu personele ödenen ücretlerin sınırları, yüzde 100 ilâ yüzde 500
oranında artırıldı zaten. Bu nedenle, yeniden serbest bırakılmasına
katılmıyorum.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Yeni Tertip, Harcama ve Gelir Kalemleri Açılması
MADDE 19. – Maliye Bakanı;
a)İlgili mevzuatına göre, yılı içinde 1998 Yılı Yatırım Programına
alınan projeler için (2) ödenek türü altında, hizmetin gerektirdiği hallerde de
(3) ödenek türü altında yeni tertipler veya (A) işaretli cetvelin bütünü içinde
yeni faaliyet ve harcama kalemleri açmaya,
b) Gerektiğinde (B)işaretli cetvelde yeni bölüm, kesim ve madde
kalemleri açmaya,
c) 25.6.1992 tarihli ve 3824 sayılı Kanunla kaldırılan vergi ve resimler
nedeniyle Toplu Konut Fonu adına gümrüklerce ithal sırasında tahsil edilecek
miktarlardan gelir kaydedilecek oranı tespite ve bu tutarı tahsilatı yapan
gümrük saymanlarına (B) cetvelinde açılan tertibe gelir kaydettirmeye ve Toplu
Konut Fonuna aktarılacak tutarlar ile gelir kaydedilecek tutarlara ilişkin
uygulama ile ilgili usul ve esasları belirlemeye,
Yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
Aktarma
MADDE 20. – Maliye Bakanı;
a)Münhasıran “100-Personel giderleri” harcama kalemindeki ödeneklerle
ilgili olarak, aynı kuruluş bütçesi içinde programlar arası aktarma yapmaya,
b)Kuruluş bütçelerinin “100-Personel giderleri” harcama kalemindeki
ödenekler ile Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibindeki
ödeneklerden gerekli görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
yedek ödenek tertibine aktarmaya,
c) Hizmeti yaptıracak olan kuruluşun isteği üzerine bütçesinden, malî
yıl içinde hizmeti yürütecek olan daire veya idarenin bütçesine, gerektiğinde
Hazine yardımı ile ilişkilendirilmek suretiyle ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya,
d) Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı arasında cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini
karşılamak amacı ile varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçelerin program,
altprogram, faaliyet ve projeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya,
e) “1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar”a uygun olarak yıllık programda yapılacak değişiklikler gereği,
değişiklik konusu projelere ait ödenekleri ilgili kuruluşların bütçeleri
arasında aktarmaya,
f) Yukarıda (d) bendinde belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı
Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile
bir programa ait bir hizmetin diğer bir program tarafından yürütülmesi halinde
ödeneği ilgili program, altprogram, faaliyet veya projeler arasında karşılıklı
olarak aktarmaya,
g) Mevcut üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere intikal eden
enstitü, fakülte ve yüksekokulların bütçelerinde yer alan ödenekleri, bu
enstitü, fakülte ve yüksekokulların bağlandığı üniversite bütçelerine
aktarmaya,
h)Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe
kanunlarının uygulanması ve kesinhesapların hazırlanması ile ilgili olarak
gerekli görülen her türlü bütçe işlemlerini ve düzenlemeleri yapmaya,
Yetkilidir.
Malî yıl içinde diğer bir daireye veya idareye aktarılan ödeneklerle
ilgili hizmetin yürütülmesinden bütçesine aktarma yapılan daire veya idare
görevlidir.
Genel ve katma bütçeli kuruluşların kamulaştırma ve bina satın alımları
ile ilgili tertiplerine aktarma yapılamaz. Ancak; liman, hava meydanı,
demiryolu, tünel ve köprü projeleri nedeniyle yapılacak kamulaştırmalar ile
üniversitelerin eğitim-öğretim projeleri için kuruluş bütçesinde tefrik edilmiş
olan toplam kamulaştırma ödeneklerinin %50’sine, diğer kamulaştırma ve satın
almalar için de %25’ine kadar olan ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı
bütçesinin yedek ödenek tertibinden karşılanabilir.
İdarelerin kamulaştırma ve bina satın almak amacıyla bütçelerinde yer
alan ödenekler kamu iktisadî teşebbüslerinden gayrimenkul satın alınmasında
kullanılamaz. Ancak bu hüküm doğrudan eğitim ve öğretime tahsis edilmesi
şartıyla Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler bakımından uygulanmaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum.
Posta Giderleri
MADDE 21. – Yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçları ile
ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin vergi
tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmediği
takdirde, bu giderlerle ilgili ilave olarak harcanmasına gerek görülecek tutarı
ödetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle ortaya çıkacak ödenek farkı gider
kesinhesabında ayrıca gösterilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum.
Geçen Yıllar Borçları
MADDE 22. – Malî yılın sonuna kadar ödenemediği gibi emanet hesabına da
alınamayan ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 93 üncü maddesine göre
zaman aşımına uğramamış bulunan geçen yıllar borçlarına ait ödemeler aşağıdaki
ilkelere göre yapılır.
a) Yılları bütçelerinin (1) ödenek türü itibariyle, “100-Personel
Giderleri”ne ait harcama kalemlerinden doğan borçlar, “Personel Giderleri Geçen
Yıllar Borçları” faaliyetinden ödenir.
b) (a) fıkrasında yazılı olanlar dışındaki harcama kalemlerinden doğan
borçlar, borcun doğduğu tertibin ödenek türü dikkate alınarak;
1. Diğer cari giderlerden doğan borçlar, “Diğer Cari Giderler Geçen
Yıllar Borçları”,
2. Yatırım hizmetlerinden doğan borçlar, “Yatırım Giderleri Geçen
Yıllar Borçları”,
3. Transfer tertipleri ile ilgili olarak doğan borçlar, “Transfer
Giderleri Geçen Yıllar Borçları”,
Faaliyetlerinden ödenir.
Bu faaliyetlerdeki ödeneklerin yetmemesi halinde (100-Personel giderleri
dışında kalan) aynı veya diğer hizmet tertiplerindeki ödeneklerden bu
faaliyetlere aktarma yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Yalnız, redaksiyonla ilgili bir konu var; Komisyona soruyorum: (b)
fıkrasında "(a) fıkrasında" diyor; halbuki "(a) fıkrası"
değil "(a) bendi" olması lazım.
Galiba, böyle bir düzeltmede fayda var?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Uygundur
efendim.
BAŞKAN – Bu düzeltmeyle maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum.
4306 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin
Uygulanması
MADDE 23. – 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı
Kanunun Geçici 1 inci maddesi gereğince bütçede öngörülen gelirlerin
gerçekleşen tutarlarını, bu amaçla Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine konulan
ödeneklerden kullandırmaya,
– Ödeneğini aşan gelir tahsilatları karşılığında
ilgili tertibe ödenek eklemeye,
– Yılı içerisinde harcanmayan ödenekleri, ertesi
yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye,
– Bu hükümler çerçevesinde
yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu
adına, Sayın Kâzım Ataoğlu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Ataoğlu. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin Maliye
Bakanlığınca nasıl uygulanacağını düzenleyen 23 üncü maddeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bilindiği gibi, 31 Aralık 2000 tarihine kadar devam edecek olan 4306
sayılı Yasanın bu geçici 1 inci maddesiyle, 8 yıllık kesintisiz ilköğretim
giderlerinde kullanılmak üzere eğitime katkı payı sağlanmaktadır.
Şimdi, burada, 23 üncü maddeyle ilgili olarak; yani, 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesi gereğince, bütçede öngörülen gelirlerin Maliye Bakanının
yetkisiyle millî eğitimin yatırımlarında harcanması vesaire gibi konularda,
belki fazla söylenecek bir söz yoksa da, bu kanunun uygulanmasıyla meydana
gelecek olan sıkıntılara bir göz atmakta fayda mülahaza ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ilk anda, Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarına
bakıldığında, bu sene, gerçekten yüzde 400'e varan bir artış sağlandığı
görülecektir. Ancak, maalesef, bu, sevinilecek bir durum arz etmemektedir;
çünkü, bu artış, sadece ilköğretimde görülmektedir. Halbuki, eğitim bir
bütündür. Eğitimin her kademesinde bu yatırımların artması gerekir. Halbuki,
ortaöğretim ile yükseköğretime ayrılan paylarda azalma görülmektedir. Böyle
olunca da, eğitimin ilk kademesiyle diğer kademeleri arasındaki denge
bozulmaktadır. Şimdi, bu noktada, bu dengesizliğin giderilmesi için, orta ve
yükseköğretime, bu eğitime katkı payından, yasal bir düzenlemeyle kaynak
aktarılması imkânı getirilmesi mümkün mü? Bunu, ben, Sayın Bakana ve Hükümete
arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, eğitime katkı payıyla ilgili
olarak çıkarılan bu geçici maddeyle vatandaşlarımızdan para alınmakta. İşte,
cep telefonundan, motorlu taşıtlardan, silah ruhsatlarından, havayolu
seyahatlerinden vesaire. Niçin alıyoruz biz bu parayı bu vatandaşlarımızdan;
onun çocuğunu yetiştirmek için, onu bir meslek sahibi yapmak için değil mi?
Şimdi ben size sormak istiyorum: Aldığınız bunca paraya karşılık olarak,
kesintisiz ve özellikle yönlendirmesiz bu 8 yıllık eğitimden sonra çocuğu bir
meslek sahibi yapabiliyor musunuz? Hayır. O halde, biraz insaflı olmak lazım.
Vatandaşlarımızdan bunca parayı alıyoruz, ona bir meslek kazandırmıyoruz, onu
bir baltaya sap etmiyoruz; eline bir diploma, haydi git! Nereye; nereye
gidersen git! Peki, bu diplomayla, çocuk 8 yıl okuduktan sonra bir meslek
öğrenebilmiş mi; hayır.
Muhterem milletvekilleri, uzun yıllar, eğitimin çeşitli
kademelerinde öğretmenlik yapmış bir
arkadaşınız olarak, bu işin, ülkemiz için hiç de hayırlı olmadığını bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bu kürsüden defalarca ifade edildi. Doğu ve
güneydoğuda binlerce okulun kapalı olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Şimdi, burada
yaşayan vatandaşlarımızdan, ilköğretime katkı payı alınıyor. Peki, bu
vatandaşlarımızın çocukları okula gidebiliyor mu; hayır. Biz, kendisinden,
eğitime katkı payı alıyoruz; ama, okul kapalı olduğu için, çocuğu okula
gidememektedir. Peki, bu bir haksızlık değil mi? Sen, bana, eğitime katkı payı
vereceksin; ama, ben, senin çocuğunu okutmayacağım!.. Bu, olacak şey değil.
Yine, bu yörelerde, özellikle, doğu ve güneydoğuda, sözde, taşımalı
eğitim yapılmakta. Ancak -basından hepiniz okumuşsunuzdur- minibüsün parası
ödenmediğinden, adam, arabasını almış gitmiş. Hani, trilyonlarca lira para
toplamıştınız?!.
Değerli arkadaşlar, şehit ailelerinin maaşlarından eğitime katkı payı
kesildiğini, yine, basından okumuşsunuzdur. Halbuki, ilgili kanunda böyle bir
şey yok.
Ayrıca, çiftçi ipoteklerinden, üstelik, hem ipoteği yaparken hem
çözerken eğitime katkı payı kesildiği, yine, basına yansımıştı. Bu uygulama da,
tabiî ki, kanunî değil. Zaten, ilgili kanunla, vatandaşımızın hemen her yaptığı
resmî muameleden vergi alıyorsunuz; bari, Hükümet olarak, hiç olmazsa, bu
keyfîliklere müsaade etmeyiniz.
Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP, DYP, ANAP ve
DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ataoğlu.
Sayın Ataoğlu, aslında, doğu ve güneydoğuda hiçbir yerde taşımalı eğitim yok, Sayın Millî Eğitim Bakanına
sorduk. Bu da haksızlık tabiî. Bir kural getirmişler, güvenliği
sağlayacaksınız... Orada bir okul minibüsünü korumak için, en azından, bir
tabur asker lazım. Sayın Hükümete "bunun önüne geçin" dedik
"bunun yerine, öğrencileri taşıyan minibüslere, öğrencilerin günlük
minibüs ücretini ödeyin" dedik. İnşallah, Hükümet, bunu nazara alır. Yani,
hakikaten,güneydoğu ve doğu bölgelerinde, aileler çok fakir; ama, maalesef bu
taşımalı eğitimden yararlanamıyor.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
Mahallî İdarelere Yapılan Yardımların İzlenmesi
MADDE 24. – Genel ve katma bütçeli kuruluşların bütçelerinde mahallî
idarelere yapılacak yardımlarla ilgili olarak tefrik edilmiş ödenekleri (fon
ödeneklerinden mahallî idarelere verilmesi öngörülen miktarlar dahil);
yardımların izlenmesi ve koordinasyonu amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesindeki
mevcut tertibe aktarmaya; kuruluşların kullanım taleplerine binaen tekrar
kuruluş bütçelerinin ilgili tertibine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Candan. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü
maddesi üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
24 üncü madde, mahallî idarelere yapılan yardımların izlenme yetkisini
Maliye Bakanlığına vermektedir. Bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı, devletin
çeşitli kurumlarından yardım alan mahallî idareleri; yani, il özel idareleri,
ilçe özel idareleri ve belediyeleri kontrol altında tutma amacıyla, istatistikî
bir bilgi edinme amacıyla bu maddeyi koymuştur.
Ancak, mahallî idarelere; yani özel idarelere ve belediyelere yardımı
müzakere ederken, bütçe genelini de şöyle ana hatlarıyla bir hatırlamak lazım.
Bütçe harcamaları 14,8 katrilyon, gelirleri 10,8 katrilyon, açık 4 katrilyon,
faiz giderleri 5,9 katrilyon. Bütçenin yüzde 40'ı faize, yüzde 40'ı da maaş,
ücret ve sosyal güvenliğe gitmektedir; ithalat 50 milyar dolar, ihracat 29
milyar dolar, 1998 dışticaret açığı da 21 milyar doları bulmaktadır. Faiz
giderleri, 1997'de 1,8 katriyon, 1998'de 5,9 katrilyon lira; yani, Hükümetin
1998'de faize ödediği artış hızı, 1997 yılına göre yüzde 157,5'tir. Enflasyon
hızı, bu şartlarda yüzde 50 öngörülmektedir; büyüme hızı da yüzde 6'dan yüzde
3'e çekilmektedir. Bu da, hem istihdamı azaltacaktır hem de piyasadaki
hareketliliği durduracaktır.
Şimdi, tabiî, biraz önce konuşan yetkililer, bu bütçeler içerisinden,
mahallî idarelere -yani, hem özel idarelere hem belediyelere- 1,4 katrilyon
lira aktarılacağını ifade ettiler; ancak, rakamlara baktığımız zaman, bu rakamı
bulmak mümkün değil. Sanki, hesaplamada da birtakım muhasebe oyunlarının olduğu
ortaya çıkmaktadır.
Ben, bütçe müzakerelerinin bu şekilde yapılmasının -yani, 1996-97
bütçeleri görüşülürken de gördüğümüz gibi- bütçeye hiçbir fayda getirmediği
kanaatindeyim. Bütçe müzakerelerinde, en azından, cari harcamalar bir tarafa
tespit edildikten sonra, bütçenin amaçlarının açık olarak belirlenmesi, doğru
ve gerçekçi olması, ilke ve hükümlere uyulması gibi ana, temel hususların
müzakereye açılması ve hükümetleri, bu temel unsurların takibi noktasında
zorlamak lazım. Şimdi, asıl olan nedir; ülke imkânlarını ortaya koyacağız ve
bir de, ülkenin öncelikli ihtiyaçlarını ortaya koyacağız. Yani, ihtiyaçlar
neyse, imkânlarla mukayese edeceğiz ve bu Genel Kurul da, bunlara son noktayı
koyacak. Halbuki, burada, tamamen maddeler okunmakta "kabul edenler,
etmeyenler" şeklinde bitmektedir.
Konu buraya gelmişken, bir hususu özellikle açıklamak istiyorum. Biraz
önce, memur maaşları katsayısıyla ilgili, Maliye Bakanımız açıklama yaptılar,
memur maaşlarına ilk altı ay için yüzde 30... Yani, enflasyonu yüzde 100'lerde
tuttuğumuz zaman, ilk altı ay içinde memura yüzde 30 zam verdiğimiz zaman ve
Anayasaya göre de, bütçeyi, gideri artırıcı teklif verme bu aşamada mümkün
olmadığına göre, burada, Genel Kurulda da bunu artırıcı, giderleri artırıcı
olarak bir değişikliğe gidemediğimiz zaman, televizyonları başında bizi izleyen
ve belki de buradan çok iyi netice bekleyen memur kesimini de hüsrana uğratmış
oluyoruz. Halbuki, biraz önce ifade ettiğim faiz giderlerine baktığımız zaman,
5,9 katrilyonluk bir faiz var. Burada, yüzde 30'u 50'ye çektiğimiz zaman,
demektir ki, faizlerden ciddî bir kısıntıya gidildiği zaman, bunu da önlemenin
mümkün olacağı kanaatindeyim.
Sayın Maliye Bakanı, sunuş konuşmasında "toplumun beklentilerine
cevap verecek bir bütçe hazırladık" dedi. Burada da ifade ettiğim gibi,
memur maaşına yüzde 30'luk zam, memurlarımızın isteklerine cevap vermekten çok
uzaktır. "Gerçekçi olacak" dendi; o da, maalesef, uygun değildir.
"Rant bütçesi olmayacak" dendi. Hepinizin de yakından takip ettiği
gibi, iki kartel medyasına 16,4 trilyon lira teşvik verildi. Teşvikler, bir yıl
ödemesiz ve yüzde 50 faizli. Halbuki, aynı Hükümet, bir hafta önce, yüzde 150
faizle kendisi para alıyor!.. Yani, yüzde 150 faizle topladığınız parayı, iki
kuruluşa yüzde 50 faizle veriyorsunuz... Bunu izah etmek mümkün değil. Sayın
Bakan, burada "rantiyeye çalışmıyoruz" dedi; rantiyeye çalışsa nasıl
olacak!.. Ben bunu anlamıyorum. Hükümet, şu anda, cari işlemlere para bulmak
için yüzde 150 faizle para alıyor, kendisi de yüzde 50 faizle veriyor; bunu
anlamak mümkün değil.
Belediye işçileri ve memurları sıkıntıda; SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı;
hepsi batmak üzere ve birçoğu da büyük darboğazda; ama, maalesef, birtakım
yatırımlara veya teşviklere ölçüsüz krediler tanınmaktadır.
Bütçe, temelinde, ülke imkânları ve öncelikli ihtiyaçlar... Bir hafta
veya birkaç gün önce, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konser salonunun
temeli atıldı; üç yılda tamamlanacak ve 20 trilyonluk bir yatırım. Belediye
işçisi ücret alamazken, istanbul'dan Ankara'ya işçiler yürürken, emekli işçiler
salonda sabahlarken ve Hükümet de "yüzde 30'dan fazla zam vermeyiz"
derken, bakın, ihtiyaçlarda öncelik sırası nasıl gözardı ediliyor! Maalesef,
Cumhurbakanımız da "saat 21.00'den sonra kimse uyumasın" diyor;
doğrudur; birçok kimse, geçim sıkıntısından ve sosyal problemler nedeniyle
zaten 21.00'e kadar uyuyamıyor, ondan sonra da uyuyamazlar.
Değerli arkadaşlarım, bu tablo içerisinde baktığımız zaman; bugün
odalarımıza ulaşan bir davetiye de benim dikkatimi çekti; Sayın Maliye
Bakanımız, bin kişilik bir davet veriyor; davetiyeyle, eşlerimizle birlikte
bizi kokteyle davet ediyor. Yani, kokteyl niye verilir?.. 4 katrilyon açığı
olan bütçeyle, 5,9 katrilyon faiz yükü olan bütçeyle, memura zam veremediğiniz
yerde, bin kişilik kokteylle neyi kutlayacaksınız?! (RP sıralarından alkışlar)
Yani, bu bütçe fazla verdi, memura zam verdiniz(!)... Peki, emekliler tostla,
sandviçle sabahlayacak, siz de viski yudumlayacaksınız; böyle şey olur mu!..
(RP sıralarından alkışlar)
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Onu bari söz konusu etmeyin.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sen gelme efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Ben bu
davetiyeyle ilgili tepkimi ortaya koydum; beğenirsiniz veya
beğenmezsiniz; o sizin bileceğiniz iş.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
belediyelere gelmek istiyorum. Mahallî idareler dediğimiz zaman, bakınız, -bir
bilgi hatırlatması, tazelemesi yapmak istiyorum-: Türkiye'de büyükşehir
belediyesi 15, merkez belediyesi 77, il belediyesi 65, ilçe belediyesi 793,
belde belediyesi 1 877; toplam belediye sayısı 2835 ve bunlara biraz önce de
ifade edildiği gibi, ayrılan rakam takribî 1,4 katrilyon. Tabiî, tekrar ifade
ediyorum, bu, sağlıklı bir rakam değil. Ancak, mahallî idarelerin, gerek
vilayette valinin başkanlığında özel idarelerin, gerekse belediyelerin birçok
problemleri var.
Şimdi, belediyeler gelirlerini nereden temin ederler; üç ana gelir
kaynakları vardır; bir tanesi, nüfusları oranında İller Bankasından pay
alırlar; -daha önce yüzde 8 olan bu pay, bugün yüzde 5'e inmiştir- ayrıca,
büyükşehirler, metropol belediyeler, o il bazında, il hudutları içerisinde
toplanan vergiden yüzde 5 pay alırlar; bir de, fonlarda biriken paralardan pay
alırlar. Genelde, belediyeler, Maliye Bakanlığıyla devamlı bir uyuşmazlık ve
anlaşmazlık içindedirler. Belediyeler ayın 15'inde parayı alırlar, ayın
16'sında çalıştırdığı işçi ve personelin vergilerini Maliye Bakanlığına
öderler, SSK'ya da primlerini öderler. Gelen para miktarı 2 milyardır,
ödenecek vergi ve SSK primleri miktarı da 2,5 milyardır ve dolayısıyla,
belediyeler daha çok işçi ve memurun ücretlerini öderler ve Maliyeye
ödeyemezler. Neden? Çünkü, bu rakamlar, yüzde 5'ler yetmez. Peki, Maliye buna
ne yapar? Maliye, ödenmeyen paralara
yüzde 100 civarında faiz uygular. Peki, bu faizi neresine uygular? Faizin
üzerine ödenenleri indirir, anaparaya
dokunmaz ve böyle bir sistem devam eder gider. Belediye on yıl faizini öder,
anaparası aynı kalır ve bu, devamlı, mahallî idarelerle hükümetleri karşı
karşıya getirir.
Aslında, bunu kökünden çözmek, temelli bir metin haline getirmek için
bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var.
Şimdi, hükümet değişir, Maliye Bakanları da değişir; belediyeler
muhalefet olur, iktidarlar muhalefet, muhalefetler iktidar olur. Bu durumda
da hükümetler belediyeler için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Candan, süreniz bitti; galiba şahsî konuşma isteğiniz de
var.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Sayın Başkan, 5 dakikam daha var.
BAŞKAN –Tamam efendim; buyurun.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Şimdi, bu süre içerisinde Maliye mahallî
idareleri, belediyeleri denetler ve faizler çok yükselmiştir, SSK primlerini
belediyeler ödemez, Maliye Bakanlığı evvela belediyenin alacaklarına, banka
hesaplarına el koyar. Tabiî, bilmezler işin ince tarafını; bir beldede, bir
ilde çeşitli siyasî partilere mensup insanlar vardır, siz "belediye
başkanını cezalandıracağız" derken o yöre halkını cezalandırmış olursunuz.
O bakımdan, hangi hükümet olursa olsun burada, belediyelerin hisseleriyle
ilgili olan tasarrufta siyasî yaklaşım her zaman zarar getirmiştir .
Şimdi, bir diğer önemli husus, belediyelerin fonlardan aldığı
katkılardır. Şu anda kanunla, kanun hükmünde kararnameyle, Bakanlar Kurulu
kararıyla, yönetmelik ve diğer yönetim kurulu kararlarıyla fonlar oluşmuştur.
Belediyelerin istifade ettiği fonların sayısı 10'dur.
24 üncü maddede, toplanan bu fonlara da Maliye Bakanlığı
müdahale edecektir. Yani, Merkez Bankasında bir hesap açılacaktır, bu 10 fonda
toplanan para Merkez Bankasına aktarılacaktır ve oradan, ancak Hazineden -Hazine adına bu hesap açılıyor- sorumlu Devlet Bakanına... Şimdi, Maliye
Bakanı bir, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı iki, Başbakan üç,.. bu üçlü olurla
ancak, belediyeler bu fonlardan istifade edebilmektedirler.
Şimdi, bu fonların dağıtımına baktığımız zaman, 1995'te dağıtılan
paranın yüzde 63'ü 10 ilimize -dikkatinizi çekiyorum- yüzde 37'si ise 70
ilimize dağıtılmıştır; yani, bir dengesizlik vardır. 1996'da, 6 trilyonu 10
ilimize, 8 trilyonu 70 ilimize dağıtılmış; 1997'de de, Ankara ve İstanbul'a
5'er trilyon; artan 15 trilyon da 70-75 ile dağıtılmış. Yani, burada,
dağıtımda, belli bir disiplin söz konusu değil. Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşmeler devam ederken, Maliye Bakanımıza bir soru soruluyor: "Bundan
sonra ne yapacaksınız?" Diyor ki: "Biz, tabiî afet olursa, kanunda
öngörülene önce veririz; bir de, nüfus kriteri..." Yani, eski usul nasılsa
öyle devam edecektir;belediyelere siyasî müdahale devamedecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu fon toplandıktan sonra Çevre Bakanlığına
gitmekte; Çevre Bakanlığı da belediyelere araç olarak tahsis etmektedir;
İçişleri Bakanlığına gitmekte, Bayındırlık Bakanlığı kullanmakta, Kültür
Bakanlığı kullanmakta ve Maliye Bakanlığı da, İller Bankası kanalıyla
kullanmaktadır.
Aslında sorun çok büyük; İller Bankasında da problemler var. Tamamen
belediyelere hizmet eden bu bankanın yönetiminde belediyeler temsil edilmez.
Belediyelere hizmet edileceği yerde, çok ağır aksak hizmet eder ve netice
itibariyle de, belediyeler, bugün, darboğaza düşmüştür ve problem olmaya devam
etmektedir.
Şimdi, belediyelere kanunen verilen görevlere baktığımız zaman, aklınıza
ne kadar görev geliyorsa, hepsi belediyelere verilmiş durumda: Belde, kent
düzeni ve esenliği, imarla ilgili görevler; çevre sağlığı ve sosyal yardımla
ilgili görevler; ekonomi, sanayi ve ticaretle ilgili görevler; tarım,
veterinerlik, kültür, turizm, eğitim, ulaşım, çevre, sosyal, zabıta,
bayındırlık, içme suyu, doğalgaz vesaire... Yani, kanunla, belediyelere o kadar
çok hizmet verilirken, maalesef, kaynaklarının az tutulduğu gözlenmektedir.
Refah Partisi olarak, bizim buradaki görüşümüz ve tavsiyemiz; özel
idarelerin bütçesinde yeniden bir
yapılanmaya gitmek lazım; hem malî açıdan hem de il genel meclisi
üyelerinin daha kapsamlı olması açısından. Ayrıca, belediyelerle ilgili de,
yerinden yönetim şeklinde, mahallî idarelerde bir yapılanma söz konusudur.
Şimdi, ben, bir konuyu da ifade edip, konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Belediyelerin denetimleri, mahallî idareler tarafından, mülkiye müfettişlerince
ve kontrolörlerce yapılmaktadır. Ancak, görüyoruz ki, son günlerde,
belediyeler, daha önce giden müfettişin, kontrolörün verdiği raporları bir
tarafa koymak suretiyle, belediyeleri, maalesef, daha değişik siyasî baskılarla
inceleme yöntemine gitmektedirler. Normalde, teamülde, gelen kontrolör veya
müfettiş, incelemesini yapar, bir rapor yazar ve belediyeden sorar; şu şu
eksikleriniz nedir, savunmasını alır; eğer gerek görürse, savcılığa suç
duyurusunda bulunur; ama, şimdi görüyoruz ki, gönderilen kontrolörler, özel
bazı belediyelerde, konuları, direkt hemen savcılığa sevk etmek suretiyle, hem
kanunsuz hem hukukdışı hem birçok çalışanı da rahatsız edici konuma
girmektedirler.
Netice itibariyle, 1998 bütçesiyle mahallî idarelerin sorunlarını çözmek
mümkün değildir. Hayalci olmamak lazım, şartlar ortadadır. Ödenen faiz
miktarları geriye doğru çekilebilir, en azından bu yapılabilir. Bizi bekleyen,
şu anda, bu görüşmelerin neticesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Candan, cümlenizi tamamlamanız için süreyi de durdurdum;
ama... Son cümleniz Lütfen...
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bizi, ekranları başında bekleyen emekli
memurlarımıza, çalışan memurlarımıza iyi bir haber vermek noktasında, Sayın
Bakanın, bütçenin bazı kalemlerinde değişikliğe giderek, memurlara en az yüzde
20 artırımla hayırlı bir haber vereceğini ümit ediyoruz, en azından böyle
düşünmek istiyoruz.
Bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Candan.
Sayın Candan, bütçeden sonra bir kokteyl veriliyor, siz, ondan şikâyet
ettiniz. Bu kokteyl aslında niye bu kokteyl veriliyor, biliyor musunuz;
milletvekilleri, kıt kaynaklara istinaden, vatandaşı refaha kavuşturacak bir
bütçe yapmadıklarından, üzüntülerini gidermek için, birer kadeh... Efkâr
dağıtmak için, Maliye Bakanı düşünüyor. (Gülüşmeler, RP sıralarından alkışlar)
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Teminat Olarak Kabul Edilecek Değerler
MADDE 25. – a) 29.2.1984 tarihli ve 2983 sayılı Kanun gereğince
çıkarılan ana para iadeli gelir ortaklığı senetleri ve diğer menkul kıymetler
ile Devlet iç borçlanma tahvilleri ve hazine bonoları,
1.Kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin
uygulanmasında teminat olarak,
2. Hazinece satılacak millî emlak bedellerinin ödenmesinde nominal
değerleri üzerinden ödeme vasıtası olarak,
Kabul edilir.
Tahvil ve bonolar nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise
bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.
b) Özel Finans Kurumlarının Kurulması, Faaliyetleri ve Tasfiyelerine
İlişkin Esas ve Usullere Dair 83/7506 sayılı Karar hükümlerine göre faaliyette
bulunan özel finans kurumları tarafından verilen süresiz teminat mektupları
kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin uygulanmasında teminat olarak
kabul edilir. Ancak, bu teminat mektuplarının Maliye Bakanlığınca belirlenen
kapsam ve şekle uygun olmaları zorunludur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
Savunma Sanayii Destekleme Fonu
MADDE 26. – a) TürkSilahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı
uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek
savunma ve NATO altyapı yatırımları için malî yıl içinde yapılacak harcamalar,
7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme
Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer aynî ve nakdî
imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince
tespit edilecek esaslar dairesinde karşılanır.
b) Millî Savunma ve İçişleri Bakanlığına (Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı) bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden yukarıdaki fıkra gereğince tespit edilecek miktarlarını Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Millî Savunma ve İçişleri Bakanları
yetkilidir.
c) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak
paraları bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma Bakanlığı
bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek
bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Remzi Çetin; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Çetin.
RP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 26 ncı maddeyle ilgili olarak, Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Savunma Sanayii Destekleme Fonu, 7.11.1985 tarih ve 3238 sayılı Kanunla,
Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi adı altında hayata
geçirilmiştir. 3238 sayılı Yasanın 12 nci maddesiyle, Savunma Sanayii
Destekleme Fonu kurulmuştur. 30.10.1989 tarih ve 390 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle yapılan değişikle, Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı, “Savunma Sanayiî Müsteşarlığı” adıyla değiştirilmiştir ve
Müsteşarlık, Millî Savunma Bakanlığına bağlı çalışmaktadır.
7.11.1992 tarih ve 3284 sayılı Yasayla, Savunma Sanayii Destekleme Fonu,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ve Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve
Yardımlaşma Fonu, “fon payı” adı altında birleştirilmiştir. Fonun kaynakları,
her yıl bütçeye konulacak ödenek, Tekel ürünlerinden alınan meblağ- yüzde 10
civarında- talih oyunlarından sağlanan meblağ, Gelir ve Kurumlar Vergilerinden
yüzde 10 dolayında, fona pay alınmasıyla sağlanan meblağ.
Son yapılan değişikliklerle fon pay dağılımı, Savunma Sanayii Destekleme
Fonu 5 birim, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu 4 birim, Çıraklık
Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu da 1 birim olacak
şekilde, fonların kendi arasında taksimat yapılmıştır.
Türkiye'deki savunma sanayii, genel sanayinin kalkınmasına paralel bir
büyüme kaydedememiştir. Savunma sanayiimizin bugünkü tarihçesine baktığımız
zaman, bunun, ancak, 1985 yılında 3238 sayılı Kanunla kurulduğunu görmekteyiz.
Yaklaşık 10 yıllık bir dönem zarfında F-16 üreten TAİ tesisleri, zırhlı araçlar
üreten Gölbaşı'ndaki FNSS tesisleri, mobil radarları üreten TAVŞ ve TEKTA
ortaklığı, F-16'ların birkısım elektronik aksamını yapan MİKES Firması,
ROKETSAN, ASELSAN, Makine Kimya, Eskişehir'deki F-16'ların motorlarını üreten
tesisler, Joint Venture ile kurulmuş Gölbaşındaki MARCONİ tesisleri, özellikle,
kurulmuştur. Bunlar güzel gelişmeler olmakla birlikte yeterli değildir.
1990 yılından itibaren soğuk savaşın sona ermesi münasebetiyle, Avrupa
ülkeleri ve ABD, savunma bütçelerinde ciddî indirimlere gitmişlerdir. Hal böyle
olunca, Amerika'daki dev firmalar birleşme yoluna gitmişler, diğer taraftan,
ülkeler birleşip konsorsiyum kurmuşlardır. Böylece, zor şartlarda kurduğumuz
savunma endüstrisi fabrikalarımızı nasıl ayakta tutabileceğimiz sorusu öne
çıkmıştır. Özellikle, haşmetli tarihimize yarşır bir dışpolitika takip
edemediğimiz de göz önüne alınırsa, bu husus daha net olarak kendini
göstermektedir.
Silah sanayiine sahip ülkelere baktığımız zaman, silah sanayiinin,
gelişmiş kurulu sanayi üzerinde yükseldiğini görürürüz. Mesela, ABD, Kanada,
İtalya, Fransa, Almanya ve Japonya gibi kalkınmış ülkeler, ilerlemiş
sanayilerinin üzerine savunma sanayiini kurmuşlardır. Ülkemizde de gelişen
sanayie paralel olarak, savunma sanayine katkı büyüyecektir. Artık, Türk
sanayii belli bir noktaya gelmiştir. Örneğin, harp gemilerimizi kendi
imkânlarımızla yapacak seviyeyi yakaladık. En ileri silah teknoljilerinde dahi
yüzde 10, yüzde 20 oranında, hatta daha ileri oranda yerli katkı payını görmek
mümkündür; yeter ki, sistemi ona göre kuralım, her ihtiyacımızı ithalat yoluyla
karşılama kolaycılığını öne çıkarmayalım.
Değerli milletvekilleri, bilginin ve teknolojinin yüksek bir değeri
vardır. Teknoloji transferi diye vasıflandırdığımız bazı programlar, aslında
imalat bilgisinin transferidir, teknoljinin değil. Alınan produetion know
how'dur. Bir misal vermek gerekirse, F-16'ların bize maliyeti 18 milyon
Amerikan Dolarıdır. Halbuki, Japonya bu uçakları 196 milyon dolara mal ediyor.
Çünkü, Japonya anlaşmayı ,tüm iç görünmeyen unsurlarının sırlarına vâkıf olacak
şekilde yapmıştır, kontratı bu şartlarda imzalamıştır. Japonya, bugünkü
fedakârlığını, beş on sene sonra, bu uçakların ucuz modellerini imal etmekle
gerçekleştirecektir.
Bu gerçeklerin ışığı altında hadiseyi tahlil ettiğimiz zaman, TUBİTAK,
Makine Kimya Endüstrisi Kurumu, üniversitelerimiz gibi kurumlarımızın
öncülüğünde, Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. Belirli sahalardaki uzman
bilim adamlarımızdan ve tecrübeli teknik personelden oluşan ilmî komisyonlar
kurarak, gerekli finansmanları sağlayarak araştırmalar yaptırmalıyız. ar–ge
çalışmasında istikrarlı olmak mecburiyetindeyiz. Hükümetlerin değişmesi ve
çalışan bilim adamlarının şahsî kimliği gibi hususlardan etkilenmeden, bu bilim
adamlarının çalışmalarını rahatlıkla yapmaları gerekir. Üzülerek ifade etmek
gerekir ki, üzerinde yıllarca mesai verilmiş bazı kıymetli ar–ge çalışmaları,
çok yanlış bir şekilde, birkaç kişinin inisiyatifiyle akim bıraktırılmıştır.
Bu bağlamda, üniversitelerimizdeki lisansüstü master ve doktora
çalışmaları mutlaka ar-ge'ye yönelik olmalıdır. Bu genç bilim adamı adaylarının
yıllarını vererek yaptıkları tezlerin, uygulamaya yönelik olmasına dikkat
etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, silah sanayiimizin gelişmesi için, ülkemizdeki
kurulu sanayiden istifade etmeliyiz. Hatta, yeni tesislerin kurulma zorluğu
ortada olduğuna göre, bu tesislerimize gerekli ikame teknolojileri sağlayarak,
kısa yoldan ihtiyaçlarımızı karşılama yoluna gitmeliyiz. TÜMOSAN, TAKSAN, HEMA
gibi ağır sanayi yatırımlarında, tank motorları, zırhlama başta olmak üzere,
önemli harp araç-gereçleri imal edebiliriz. Ülkemizdeki KİT ve özel sektörün
silah üretim kapasitesinin bir envanteri yapıldığı zaman görüleceği gibi, ciddî
bir âtıl kapasite vardır. Bu kapasitemize rağmen, ihalelerin yabancı firmalar
ağırlıklı olması yanlıştır. Çünkü, genellikle, yabancı firmalar da, bir Türk
firmayı ortak alarak bu işi yapma yoluna gidiyorlar. O zaman, denge, yerli
sanayimizin aleyhine gerçekleşiyor. Memnuniyetle görüyoruz ki, son zamanlarda,
silah sanayiimizde yerli firma sayımız kayda değer oranda artmıştır. Bunu
yeterli görmüyoruz; daha da artmasını teşvik etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin stratejik önemi hepimizce malum. Bir
büyük imparatorluğun devamı olduğumuz için, çok farklı özelliklere sahibiz.
İstesek de dünyadaki gelişmelerden uzak duramayız. Bu yüzden, atacağımız
adımların hesabını iyi yapmalıyız. Örneğin; İsrail ile olan ilişkilerimizde,
bazı mecburiyetlerin olduğu söz konusu olsa bile, yine de çok dikkatli olmamız
gerektiği ortadadır.
1912 yılından beri havacılık sanayiini geliştirmeye çalışıyoruz. 1930'lı
yıllarda Nuri Demirağ'ın gayretlerini hepimiz biliyoruz. Yine, Enver Paşanın
kardeşi Nuri Killigil'in gayretleri sonucu kurulan tesislerde üretilen uçakları
Danimarka'ya ve Hollanda'ya satmıştık; fakat, anlaşılmaz yanlışlıklar, bu
alandaki çalışmaları sürekli kılamadı ve bugün bir kısım uçaklarımızın
modernizasyonunun İsrail'de yapılmasını kabul etmek durumunda kalıyoruz. Bu
halin bize yakışmadığını, içimize sinmediğini ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ABD ile imzalanan Boeing uçaklarıyla
ilgili anlaşmada, yerli katkı oranının yeterli olmadığına dair haberler
alıyoruz. Sayın Demirel'in Başbakanlığı zamanında, önce, Sikorsky
helikopterleri alımına karar veriliyor. Buna göre, 45 helikopter hazır
alınacak, 50 helikopter ortak üretilecek ve 50 helikopterin de opsiyonu
olduğundan üretimine devam edilecek. Gerekli anlaşmalar imzalanmasına rağmen,
Cougar helikopterlerine temayül başlıyor. Önce 20, sonra 30 adet Cougar
alınması kararlaştırılıyor ve bugün, Sayın Bakanın açıklamalarından da
görüyoruz ki, bu helikopterlerin ülkede üretimi yoluna gidiliyor.
Burada söylemek istediğimiz, sistem geliştirme ve tasarım konusu ele
alındığı zaman, yeterli ve sağlıklı adımların atılmadığı ortadadır. Bu yüzden,
karar mekanizmalarının istikrarlı ve isabetli olmak mecburiyeti vardır.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini, bir sistem entegrasyonu içinde en modern
silahlarla teçhiz etmek, hepimize düşen en önemli görevdir.
Kıbrıs'taki harp sonunda yediğimiz ambargo göz önüne alınırsa, silah
sanayii başkalarının insafına ve merhametine terk edilemez. Bu toprakları kılıç
hakkıyla vatan yaptığımız gerçeğinden hareketle, bu vatanı, bize kanları ve
kılıçlarıyla emanet eden atalarımızı rahmetle anarken, bu vatanı muhafaza ve
müdafaa, ancak güçlü bir orduyla mümkün olmaya devam edecektir.
300 bin kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, teröristlere karşı
mücadele vermektedir. Bu ülkede yeteri kadar problem varken, fesatçılara imkân
vermemeye hepimiz dikkat etmeliyiz. Yapılması gereken, geçmişte devlet eliyle
sanayileşmeye çalışan Sovyetler Birliği ile, özel sektörle işbirliği içinde bu
sanayii güçlendiren ABD rekabetinin neticelerini görerek, ülkemizde, özel sektörü,
bu sanayie acilen çekmektir.
Basiretli olalım, pompalı tüfek imalatını engelleyebilecek
yanlışlıkların yapılabildiği ülkemizde, bu endüstrinin en kuvvetli olduğu ABD
mevzuatını ilgililere göstermeli ve daha filiz vermemiş bu sanayii
ürkütmelerini engellemeleyiz.
Değerli arkadaşlarım, eğer CHP'li arkadaşlarımız müsaade ederlerse,
burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum, o da şudur: Hepimizin bildiği gibi,
İstiklal Muharebemiz esnasında, Pakistan ve Hindistan kökenli Müslüman
kardeşlerimiz, bu savaşta bize yardım olması amacıyla, ciddî miktarda bir para
yardımında bulunmuşlardı. Hatta, bu paraların...
AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Türkistan'dan geldi o paralar.
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Türkistan'dan... Teşekkür ederim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; ama, Sayın Çetin...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Şahsî konuşmam da var.
BAŞKAN – Evet, şahsî konuşma da var; ama, bakın, biraz madde dışına
çıkıyorsunuz.
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Hayır; ben, bir teklif yapacağım; bunu, Yüce
Meclisin de takdirine sunuyorum. Efendim, hepinizin bildiği gibi, bizim büyük
milletimiz, bin yıla yakın bir zaman,
tarihte lider devlet olmuştur. Bu münasebetle, bütün mazlum milletlerin
koruyucusu, hamisi olmuştur. Türkistan kökenli Müslüman kardeşlerimiz başta
olmak üzere, Pakistan, Hindistan ve Afganistan kökenli kardeşlerimizden, çok
ciddî miktarda para yardımı gelmiştir. Hatta, bu paralar, Sovyetler Birliği
kanalıyla ülkemize intikal ettiği için, yollarda ciddî şekilde kırpıldığını da,
tarih bilimcileri bize iletmektedir.
Şimdi, İş Bankasında, bu paranın, CHP adına bloke edildiğini biliyoruz
ve bu Parti adına önemli bir İş Bankası hissesinin olduğunu da biliyoruz...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Sayın Çetin, lüften...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Şimdi, ben, şunu teklif...
BAŞKAN – Rica ediyorum... Lütfen... Yani, şimdi, bu saatte...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Hayır efendim; ben, şunu teklif ediyorum,
diyorum ki: Bu paranın, maksadına matuf olarak, Savunma Sanayii Destekleme
Fonuna aktarılmasının en uygun olacağı görüşündeyim; çünkü, bu paralar, bize,
bu yoldan gelmiş, bu maksatla gelmiştir. (RP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Onun için, ben, Yüce Meclisin takdirine sunuyorum, CHP'li
kardeşlerimiz de bunu değerlendirsinler istiyorum; çünkü, bu para, onların
hakkı değildir; bu para, Türk millî müdafaası için Türkiye'ye gelmiştir. Ben,
sadece teklif ediyorum.
BAŞKAN – Tamam efendim...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Neyi teklif ediyorsun?!
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Onun için, başka bir şey söz konusu etmiyorum.
(RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Tamam efendim, teşekkür ederim efendim.
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Yalan söylüyorsun!..
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yalan söylüyorsun!..
BAŞKAN – Bir dakika...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Niye kızıyorsunuz? Öğrenin işte o zaman bu
gerçekleri. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Bilmediğin şeyi söyleme; yalan söylüyorsun...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Hayır, kızmanıza gerek yok; "öyle
değil" dersiniz, açıklarsınız.
BAŞKAN – Efendim, lütfen...
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Yalan söylüyorsun!..
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Bu paranın aslını araştırdığınız zaman, böyle
olduğunu görürsünüz.
Değerli arkadaşlarım, bugün, savunma sanayii ile ilgili olarak yapılan
harcamalara baktığımız zaman, ülkemizde, gerçekten, yapılan harcamaların
yeterli olmadığını görüyoruz. Şu anda, konuyla ilgili olan bilim adamları bize
mesela, F-16 uçakları üzerinde herhangi bir teknoloji tadilatı yapamadığımızı;
ülkemizin içinde bulunduğu şartların, maalesef, buna müsaade etmediğini
söylüyorlar. Halbuki, bu şartları hep beraber aşmaya mecburuz.
Şimdi, elimizdeki bir tablodan, Türkiye'nin, bazı ülkelerle savunma
harcamaları sıralamasına baktığımız zaman, bunun, 1990'da gayri safî millî
hâsılaya oranının 3,5; 1994 yılı itibariyle de 3,8 oranında olduğunu görüyoruz.
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Siz, topladığınız paraları verseniz daha iyi
olmaz mı?!.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Mercümek paraları nerede?!.
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Dolayısıyla, bu fakir milletin bize vermiş
olduğu vergilerle oluşturmuş olduğumuz bütçelerden ve diğer gelir
kaynaklarından yapabildiğimiz tasarrufları savunma sanayiine kaydırmamız,
hepimize düşen önemli bir görevdir; çünkü, biz, İstanbul'u fethederken,
Amerika'dan veya bir başka devletten silah yardımı alarak yapmadık. Bugün,
işgal ettiğimiz coğrafya, çok güçlü bir teknolojiyle teçhiz edilmiş, silahlarla
teçhiz edilmiş bir orduya ihtiyacımızı zarurî kıldığına göre, şu anda da
Ordumuzun silah ihtiyacının yüzde 80'ini yurt dışından temin etme
mecburiyetinde olduğumuz gerçeği de göz önüne alındığında, mutlaka; ama,
mutlaka, özel sektörümüzün çok ciddî şekilde silah sanayiine yönlendirilmesi
gerekmektedir.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, ülkemizde atıl kapasitenin -KİT veya
özel sektör- iyi bir organizasyonla, mutlaka silah sanayiine yönlendirilmesi
lazım. Silah sanayii pahalıdır; dolayısıyla, bütün ülkelerde sanayinin kreması
durumundadır ve biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, bu sanayi kurulduğu zaman,
şu anda, eğer, şahsiyetli bir dışpolitika da izleme yoluna girdiğimiz takdirde,
çok rahatlıkla dış pazar da bulabileceğiz.
Bugünkü stratejimiz yanlıştır. İslam ülkeleri ile Avrupa Birliğiyle
karşı karşıya kaldığımız durum göz önüne alındığı zaman, ülkemizin, önümüzdeki
günlerde, daha da zor durumda kalabileceği söz konusu edilebilir. Bu bağlamda,
silah sanayiimizi geliştirirken, bunun, aynı zamanda, hem kendi ihtiyaçlarımızı
hem de dış pazar ihtiyaçlarını görecek şekilde olması elzemdir. Dolayısıyla,
buna da dikkat etmemiz lazım.
Şimdi, şu anda, Türkiye'de, sermayenin olduğunu ve bu alanda yeteri
kadar yetişmiş bilim adamının da olduğu göz önüne alınırsa, gerçekten, Türkiye,
bu kabuğu çatlatabilir. Buna hep beraber dikkat edelim ve elimizden gelen
gayreti gösterelim. Sunî gündemlerle ülkemizi meşgul etmeyelim. Parlamentonun
görevi, hepimizin görevi, ülkemizin en hayatî meselelerini ele alarak incelemek
olmalıdır.
Bu vesileyle, bütçenin, vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını tekrar
temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Efendim, sizinle ilgili bir sataşma var; ama, oturumun sonuna doğru size
söz vereceğim.
OYA ARASLI (İçel) – Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bir sataşma var.
BAŞKAN – Sayın Araslı, oturumun sonuna doğru size söz vereceğim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ne münasebet...
BAŞKAN – Efendim, sataşmaya söz verme sırasını takdir etme bana ait.
Rica ediyorum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ne münasebet...
BAŞKAN – Başkan, aynı oturumda olmak koşuluyla, istediği saatte söz
verir. Vereceğim size efendim, sataşmadan.
27 nci maddeyi okutuyorum:
Transferi Mümkün Olmayan Konsolosluk Gelirleri
MADDE 27. – Konvertibl olmayan konsolosluk gelirlerinden transferi
mümkün olmayan ve 1997 yılı sonu itibariyle kullanılmayan miktarları, Dışişleri
Bakanlığı bütçesinde açılacak özel bir tertibe, bu Bakanlığın gerekli gördüğü
mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, yılı bütçesine ödenek ve
gerektiğinde gelir kaydetmeye ve yılı içinde kullanılmayan miktarı gelecek yıla
devren ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Yapılacak harcamaların esas ve usulleri Dışişleri Bakanı ile Maliye
Bakanınca müştereken tespit edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum.
Yabancı Ülkelere Yapılacak Hizmet Karşılıkları
MADDE 28. – Maliye Bakanı;
a)Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya
bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından
alınan kira veya ücret tutarlarını,
b)Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan
ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan masraflar
karşılığında ilgili devletlerce ödenen miktarları,
c)NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının
bakım ve onarımları için verilecek paraları,
Aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinin sonunda açılacak özel tertiplere ödenek
kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Samsun milletvekili Sayın Musa Uzunkaya,
buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, 29 uncu maddede konuşacağım.
BAŞKAN – Peki efendim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlar
MADDE 29. – a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak malî yıl
içinde elde edilecek imkânların Türk lirası karşılıklarını gereğine göre
bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye Hazine Müsteşarlığının teklifi
üzerine Maliye Bakanı yetkilidir.
b)Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yolu
ile gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin
ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya
yeniden açılacak harcama kalemlerine ödenek kaydetmeye ve gereken işlemleri
yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
c) 1998 Malî yılı içerisinde Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden
askerî yardım yolu ile veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya
bedellerini, bağlı (B) cetvelinde bu adlarda açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve gider
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili
Sayın Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Maddeye bağlı konuşursanız memnun olurum Sayın Uzunkaya.
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi, bağış ve hibeler
konusunda, Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve
muhabbetle selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bütçeler, bilinen kanunî
gelirlerle oluşur; ancak, bütçelerimize, zaman zaman hibe adı altında, bağış
adı altında, gerek dahilden ve gerekse hariçten -yani, dış ülkelerden-
gelebilecek yardımlar da, irat olarak kaydedilir.
Esasen, bu uygulamanın, temelde, hibe anlayışıyla pek mütenasip olduğunu
söylemek mümkün değil; çünkü, bazen, bütçenize, ne kadar geleceği, ne geleceği
belli olmayan bir miktarı "hibe" adı altında tanzim eder, belli bir
meblağ olarak koyarsanız; farkına varmadan beklediğiniz yardım gelmeyebilir,
bütçeniz farklı bir açık vermek durumuyla karşı karşıya kalabilir.
55 inci Hükümetin ilk icraatı olarak çıkarmış olduğu, 8 Yıllık Temel
Eğitim Yasası içerisinde, ek 12 nci maddeyle ortaya konulan "eğitime katkı
payı" vardır-ki, onu hibe olarak tavsif etmişlerdir- Vatandaşımızı, her
halükârda, âdeta zorla vermeye mahkûm eden, temelde adı vergi olan, çok da
ciddî ve ağır bir vergi olan bu katkı payının o günkü miktarı 1,8 katrilyon. Üç
yıl içerisinde; yani, 2000 yılının onikinci ayının 31'ine kadar, uzatma hakkı
olan Hükümete, bu yasa içerisinde, on katına kadar da artırma yetkisi verilmek
suretiyle -takriben 18 katrilyona yakın- üç yılı mütecaviz bir zaman
içerisinde, adı "hibe" ve namı diğer "katkı payı" diye
adlandırılan, bir zorunlu hibe uygulamasına da gidilmiştir.
Şimdi, ben, esasen, Türkiye'de toplanan hibelerin, yardımların,
bağışların, hangi şartlarda, nasıl toplandığı üzerinde durmaktan ziyade,
uluslararası birkısım kuruluşlardan -ister, gerçekten, yapısı, yardım etmeye
müsait kuruluşlar olsun isterse devletlerin, doğrudan doğruya, kalkınmakta olan
memleketimize, özellikle savunma sanayimize, çeşitli adlar altında yapmış
olduğu yardımlar olsun- gelen yardımların, elbette nakdî olarak gelmişse,
bütçeye kaydedilmesi doğrudur ve yapılması gereken de budur. Ancak, bence,
Dördüncü Murat'ın söylediği gibi, dış ülkelerden gelen yardımları, teyakkuzla,
dikkatle karşılamak gerekli; yardım alanların, bir gün, yardım aldıkları
ülkelerden emir almaya mahkûm olacaklarını hissederek; çoğu kere, yıkık dökük,
demode olmuş birkısım silah ve mühimmatı almak ve benzeri teçhizatla ordumuzu
donatmak gibi bir yanlışlığa girmiş olursak, 20 nci Yüzyılın son yıllarında,
1998 yılının bütçesini görüştüğümüz şu günde, eğer, biz, hâlâ, birkısım bağış
malzemelerle ordumuzu teçhiz etmek gibi veya iç sanayimizi güçlendirmek gibi
veya devletimizin ekonomik yönden kalkınmasını temin etmek gibi veya geçmiş
dönemlerde olduğu gibi, demode olmuş, hakikaten tarihî sürecini ikmal etmiş
birkısım ülkelerden sökülen makineleri “fabrika” diye bu ülkeye ithal etmek
suretiyle yerleştirir ve modern teknolojinin çok gerisinde kalmış uygulamalarla
memleketimizi oyalamış olursak, endişe ederim ki, ekonomik yönden kalkınma
değil, memleketimizi -Çevre Bakanlığı bütçesinde görüşüldüğü üzere- bir başka
kirliğe mahkûm etmiş oluruz.
Ben, esasen, Türkiye cumhuriyeti hükümetlerinin -güçlü bir milletin-
kendi sanayiini de, kalkınma hamlesini de, kendi iç imkânlarıyla yapabileceğine
inanıyorum; ama, az önce, değerli konuşmacı arkadaşımız Remzi Çetin Beyin
söylediği gibi, umumî bir millî mücadele -mesela, dün Bosna'da yaşanan hadisede
olduğu ve diğer birkısım ülkelerde yaşanan hadiselerde olduğu gibi- dışarıdan
tecavüzlere maruz kalan ülkelere, gerek Uluslararası Kızılhaç Örgütü ve gerekse
birkısım ülkelerdeki yerleşik yardım kuruluşlarının yaptıkları yardım ve
hibeler gibi değerlendirmeler nazarı itibara alınacak olursa -elbette,
ülkelerin bunları yapması doğaldır- bu yardımların da yerinde kullanılması, hem
o yardımı gönderenler hem de o yardımın ulaştığı ülkenin sakinleri açısından,
en yakın olarak izlenmesi gereken bir vecibe ve sorumluluktur. Bu manada, Sayın
Çetin'in, az önce söylediği sözden, bana göre, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımızın alınganlık yapması şöyle dursun, bizden öte,
hakikaten, kamuoyunda zaman zaman tartışılan bu konuda, kendilerini siyaseten
tebrir edebilmeleri için -ki, belki de doğrudur, ben bir şey demiyorum-
Mecliste bir oturum tertip edilmesini, bizden çok onların istemesi lazım.
OYA ARASLI (İçel) – Bilgi sahibi olmadan konuşma!..
BAŞKAN – Size söz vereceğim efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Yani, hakikaten, millî mücadele yıllarında,
Lahor'un meydanında, Muhammed İkbal'in kalkıp "ey Hindistanlı kardeşlerim,
Trablusgarp'ta, Anadolu'da, sizin vatanınıza, sizin inancınıza yıllarca hizmet
etmiş, size kanat germiş Osmanlı bugün zordadır; eğer siz, bugün, onların o
cihadına, o mücadelesine fiilen katılamıyorsanız, kolunuzdaki bileziklerinizi,
ayağınızdaki halhallarınızı,
parmaklarınızdaki alyanslarınızı verebilirsiniz" diye, Lahor meydanında
coşturduğu o binlerden toplanan alyanslarla, bileziklerle, boyunlarındaki
altınlarıyla, Anadolu'ya millî mücadelede gönderilen bu yardımların, Türkiye İş
Bankası tarafından kullanıldığı iddiları hususunda bir endişe varsa...
OYA ARASLI (İçel) – Bosna için
toplanılanlara yaptığınızı... (RP sıralarından gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – O konu incelendi hanımefendi; o konu,
memlekette, burada incelendi...
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, burada, bütçede söylenecek bir konu değil
ama...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – ... o dediğiniz konu burada tartışıldı
defaatle.
OYA ARASLI (İçel) – Hakkın yok cahilce konuşmaya!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Ben diyorum ki, hakikaten, İş Bankasının,
Cumhuriyet Halk Partisi adına kullandığı hisseleri varsa -bakın, “varsa”
diyorum- bunu, burada gelsin, Mecliste bir araştırma yapalım...
OYA ARASLI (İçel) – Bilmiyorsan konuşma!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Hakikaten, varsa, Türk savunma sanayiine bir
hibe olarak, buyursun, yine, Cumhuriyet Halk Partisi takdim etsin; o onur ve
şeref onların olsun. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
OYA ARASLI (İçel) – Öğren de konuş! Bilmiyorsan konuşma!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben şunu söylüyorum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ustura, ustura!.. Traş!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Esasen, şu bir vakıadır: Millî mücadele gibi
çok önemli, hayatî konuların dışında, prensip olarak, bu memleketin, hiçbir
yabancı ülkeden, hele, pragmatist, oldukça menfaatçı ve çıkarcı olduğu belli ve
bilinen ülkelerden, bu ülkenin yardım alması, ciddî olarak onur kırıcıdır ve
bunu kabul etmemesi lazımdır; ama, ne garip tecellidir ki, şairin;
"Sanma başka bir nefsi kendi nefsine hamal,
Kırbacın düşse attan, in de yere kendin al" dediği gibi, bu millet,
kırbacı düştüğü zaman yerden almayı ve kalkmayı bilen bir millettir.
Ben, diyorum ki, hakikaten, yardıma, yardım toplamaya ihtiyacımız söz
konusu olduğu zaman, milletimize, onun duygularına tercüman olarak ulaşırsanız,
istediğiniz kadar hibe ve bağış alabilirsiniz. Az önceki bir konuşmamda da
işaret etmeye çalıştığım gibi, 8 yıllık eğitime katkı hususunda,
vatandaşımızın, gerekli olan, hakikaten, hibe ve bağışı söz konusu olamamıştır.
Birkısım güçlü firmaların, göstermelik verdikleri bağışlar, on alıp bir
verdikleri mesabesindeki hadiselerdir. Devletten trilyonlarca kredi alıyorlar.
Daha, yakında, bir fabrikanın, bir işyerinin açılışında devletten trilyonlarca
kredi alan bir kuruluş, kalkıyor, çok cüzî bir miktarda bağışla, bir jest
yaptığını zannediyor.
Değerli arkadaşlarım, bunu, bu millet görüyor; yani, devletten
trilyonları alıp, çok cüzî miktarda, hatta, onu da verirken vergi muafiyeti
tanıttıracak; yani, vergiden düşümü sağlayacak uygulamaların yapılmasının,
esasen, ciddî olarak, ne bizim temeldeki inançlarımıza uygun olan anlayışa ne
de gerçekten feragat ve fedakârlık anlayışına uygun olduğunu söylemek
mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Şahsî konuşmam da var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bunda yok efendim. Neyse, 1 dakika vereyim. Zaten, konunun
dışında konuşuyorsunuz. Rica ediyorum...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir diğer konu da -burada
yeri gelmişken- yardım ve hibeler konusu da, Hükümetimizin ve toplumumuzun çok
dikkatli olduğu bir konu. Önümüzde ramazan ayı var. Biliyorsunuz, ramazanda,
herkes, belli şekilde yardım toplamaya çıkar, resmî veya gayriresmî, birkısım
kurum ve kuruluşlar- bunlardan biri de Türk Hava Kurumudur- fitre ve zekât
toplama konusunda, esasen, kimin fitreyi ve zekâtı alacağı, fıkıh kitaplarında
ve Diyanetin yetkililerince, zaman zaman açıklanmasına ve kurban derilerinin de
nasıl kullanılıp, değerlendirileceğinin belli olmasına rağmen, nerede
kullanıldığı ve tüketildiği, kongresinde dahi sorgulanan bir kurumun topladığı
yardımların da, çok iyi dikkatle, rikkatle ve hassasiyetle takip edilmesinin,
bu Meclisin en önemli sorumluluklarından olduğunu hatırlatıyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İçel Milletvekili oya Araslı’nın,
Konya Milletvekili Remzi Çetin ile Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın,
partisine sataşmaları nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, sataşmadan dolayı size söz veriyorum.
OYA ARASLI (İçel) – Yine sataşmıştır bu hatip de...
BAŞKAN – Aynı konu...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, söz istiyorum....
NİHAT MATKAP (Hatay) – Şimdi söz vereceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN– Şimdi söz veriyorum size... Anlamıyorum daha ne istiyorsunuz!..
NİHAT MATKAP (Hatay) – Tamam Sayın Başkan, bir an için yanlış
anlaşıldınız .
BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe
görüşmelerini vesile edip, bazı arkadaşlarımızın, söyleyecek sanki hiçbir söz
kalmamış gibi...
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu)– Bundan büyük söz olur mu!..
BAŞKAN – Rica ediyorum efendim.
OYA ARASLI (Devamla) – ...Cumhuriyet Halk Partisiyle uğraşmayı ilke
edinmiş hale geldiklerini görmek, cidden, fevkalade üzüntü verici. Daha da
üzüntü verici olan yanı, bu arkadaşlarımızın, İş Bankasında, Cumhuriyet Halk
Partisinin birtakım hisselerle ilgili bağının ne olduğunu araştırmaya lüzum
görmeden, bilmeden, cahilane bir şekilde, hiçbir yeterli bilgi sahibi olmadan
Cumhuriyet Halk Partisini ithama kalkışmalarıdır ve Cumhuriyet Halk Partisini,
sanki Kurtuluş Savaşı için, Müslüman âleminden Türkiye'ye gönderilmiş olan
paranın üzerine oturmuş gibi göstermeye kalkışmalarıdır. Bu tür konuşmalarda,
sadece ve sadece, Türk siyasî hayatında giderek bir güneş gibi parlamaya
başlayan ve... (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Refah
Partisini bu parlayışıyla çok büyük korkulara yönelten, Cumhuriyet Halk
Partisini karalamak endişesinden başka bir amaç bulabilmek cidden mümkün
değildir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İnsan, bu
konuşmaları dinlerken, sanki Kurtuluş Savaşında Türkiye'ye gönderilen paralar
ve onların harcanma biçimiyle, bu arkadaşlarımızın, Bosna için toplanılan ve
Mercümek, Darçın olaylarıyla ne duruma geldiği mahkeme önlerine kadar gitmiş
olaylarla karıştırdığı izlenimine kapılıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin
geçmişinde, hiçbir zaman "Bosna'ya, yardım bekleyen insanlara yardım
yapacağız" diye para toplayıp, onlara ulaştırmama gibi olaylar, o tür
paraların üzerine oturma gibi bir olay yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arkadaşlarımız kendilerini, en kısa zamanda, bu tür parti lekeleme,
partiyi töhmet altında bırakma gibi alışkanlıklardan uzaklaştırmalıdırlar.
Türkiye'de siyasî hayat, ancak bu şekilde ahlaklı bir zeminde oluşabilir. Bu
tür hareketler siyasî ahlakımızı zedeler, lekeler. Ben, bu arkadaşlarımıza,
kendilerine gelmelerini tavsiye etmekten öte hiçbir şey söylemek istemiyorum...
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – İSKİ'yi söyle, İSKİ'yi!..
OYA ARASLI (Devamla) – Tarih ve toplum, onlara en güzel notu verecektir.
Şu kürsüye çıkıp bir şeyler söylemeden önce, birazcık bir araştırma, bir
inceleme yapma gayretine düşsünler.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Araslı. (RP sıralarından gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, müsaade edin...
BAŞKAN – Bir dakika... Efendim, biriniz söyleyin, biriniz konuşun...
Allah Allah... Bir dakika efendim...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir hususu
açıklamak istiyorum...
BAŞKAN – Buyurun.
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, sayın meslektaşıma -kendisi bir
üniversite öğretim üyesidir, ben de, aynı şekilde- bir kere esef ediyorum;
kullandığı kelimeler itibariyle olayı son derece yanlış algılamıştır...
OYA ARASLI (İçel) – Çok iyi anladım efendim... Herkes anladı...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Bizim söylemeye çalıştığımız hadise; sadece...
OYA ARASLI (İçel) - Çok iyi anladım efendim...
REMZİ ÇETİN (Konya) –Şu anda, CHP'ye ait olmadığını iddia ettik. Çıksın,
onunla ilgili ne söylemişiz burada, söylesin...
BAŞKAN – Sayın Çetin, tamam, konu anlaşıldı...
OYA ARASLI (İçel) – Kimseyi töhmet altında bırakmayın.
REMZİ ÇETİN (Konya) – Konuşması tamamen demagojiktir, gerçeklere
aykırıdır.
OYA ARASLI (İçel) – Hiç yakışmıyor size...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Bizim iddialarımızla ilgili hiçbir şey
söyleyememiştir...
OYA ARASLI (İçel) – Önce, partinizin üzerindeki gölgeyi kaldırın...
BAŞKAN – Sayın Çetin, anlaşıldı, anlaşıldı...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan... (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Çetin... Sayın Çetin... Bir dakika beni dinler misiniz...
Sayın Çetin, biraz önce, konuşurken "öğretim görevlisiyim"
dediniz. Öğretim görevlisine yakışır bir şekilde hareket etmek...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Ama, Sayın Başkan...
BAŞKAN – Olur mu canım.. Rica ediyorum...(Gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Arkadaşlar, çok ayaklandınız, çok heyecanlandınız... Bırakın
yahu... (Gürültüler)
Buyurun Sayın Uzunkaya...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Efendim, bendeniz kürsüde konuşurken
"böyle bir suçlamayı kişisel olarak yapmıyorum" dedim; ancak, Bosna
ile ilgili oradan sataşma yapılınca, dedim ki “Bosna bu milletin kürsüsüne
geldi...”
BAŞKAN – Tabiî... Tabiî efendim...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Dolayısıyla “bu da, bu kürsüye gelsin, terbiye
edilsin” dedim...
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bakın...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Benim siyasî mazimde İSKİ yoktur, ASKİ
yoktur, bir kirlilik yoktur. Eğer, böyle bir şey istiyorsa, tümünü şu milletin
kürsüsüne getirelim...
OYA ARASLI (İçel) – Araştırın da öyle konuşun...
BAŞKAN – Tabiî, önemli olan, her şeyin şeffaf olmasıdır.
Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)
Tamam... Rica ediyorum...
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
l.- 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633,
3/1046; 1/634, 3/1047) (S.Sayıları: 390,
391, 401, 402) (Devam)
B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Teskeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Müteakip maddeyi okutuyorum:
Eğitim ve Öğretim Ödenekleri
MADDE 30. – Genel bütçe dışındaki kamu kuruluşlarının bütçelerine, genel
bütçeye dahil dairelerce yönetilen her derecedeki yatılı okullarda veya yurt
dışında kendi hesaplarına okutturacakları öğrenciler için konulmuş olan
ödeneklerden gerekli miktarları, bu Kanunun (B)işaretli cetveline gelir ve bu
öğrencilerin her çeşit giderlerini karşılamak üzere, (A) işaretli cetvelinde
ilgili kurumun bütçesinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma
yapmaya veya ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
Özel Ödenek ve Gelirlerin İptali
MADDE 31. – Bağışlara ilişkin özel ödenek ve özel gelirlerle diğer özel
ödenek ve özel gelirlerden;
a)Tahsis amacı gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile tahsis amacının
gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanları,
b)(a) fıkrasında yazılı olanlar dışında kalıp da (500 000 000) lirayı
aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayanları,
İptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Sayın Komisyon, burada, biraz önce bir düzeltme yapmıştık; (b)
fıkrasındaki ifade "(a) fıkrasında" değil de "(a) bendinde"
şeklinde olacak efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Olabilir Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Bu düzeltmeyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 32 nci maddeyi okutuyorum:
Kurumların Hâsılatından Pay
MADDE 32. – Aylık gayri safi hâsılat tahakkukunu (Katma Değer Vergisi ve
Ek Vergi hariç) kapsamak kaydıyla,
– Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin hisselerinin satışından elde edilecek
gelir payına mahsup edilmek üzere mal ve hizmet satışları gayri safi
hâsılatının (hisse satışı tamamlanana kadar) % 10’u,
– Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen hidroelektrik
santralları ile bunlarla bağlantılı tesislerin, Türkiye Elektrik Üretim, İletim
Anonim Şirketine (TEAŞ) devrine ilişkin gerekli yasal düzenleme yapılıncaya
kadar kullanım ve işletim bedellerine karşılık olmak üzere Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) mal ve hizmet satışları (elektrik ve havagazı
tüketim vergisi ve TRT payı dahil) gayri safi hâsılatının % 8’i,
– Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet
satışları gayri safi hâsılatının % 20’si,
– Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
(TEKEL) mal ve hizmet satışları aylık gayri safi hâsılatının % 10’u,
– Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün (DMO) mal ve hizmet satışları
ürün nevileri itibariyle gayri safi hâsılatının % 10’una kadarı,
En geç takip eden ayın 20’sine kadar Maliye Bakanlığı Merkez
Saymanlığına ödenir. Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir yazılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 32 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, biraz evvel tartışılan konu hakkında bir teknik bilgi arz etmek
istiyorum. (RP sıralarından "madde üzerinde konuş" sesleri)
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar; rica ediyorum... Belki bir şey öğrenmiş
olabilirsiniz canım, bilmediğiniz bir şey!.. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Refah Partili milletvekilleri tarafından, bu
konu, Plan ve Bütçe Komisyonunda veya diğer platformlarda zaman zaman dile
getirilmektedir. Nedir konu; Cumhuriyet
Halk Partisinin İş Bankasıyla olan ilişkisi ve bugün bir alanda -yani, millî savunma
alanında- bir başka gün diğer bir alanda; özellikle rahatsızlık duydukları 8
yıllık zorunlu temel eğitim konusuyla ilgili olarak "madem, Cumhuriyet
Halk Partisi bu konuyu bu kadar destekliyor, o zaman, İş Bankasındaki
hisselerini, oradan elde etmekte olduğu gelirleri, oraya hibe etsin" demekteler.
Bugün de, bu anlayışı, ulusal savunma konusunda dile getirdiler. Cumhuriyet
Halk Partisinin, İş Bankasında yüzde 29,8 oranında, kurum mülkiyeti
çerçevesinde bir hakkı vardır; bu hak çerçevesinde.... (RP sıralarından
"doğru, nereden geldi?" sesleri)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Nereden geldiğini dedelerinize, babalarınıza
sorun!.. (RP sıralarından gürültüler)
Eğer dedeleriniz, babalarınız ulusal Kurtuluş Savaşında o Ulu Önderle
beraber saf tutmuşlarsa, gidin onlara sorun. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, lütfen.... Sataşmaya meydan vermeyin Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Ama, maddeye bağlı konuşun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu yüzde 29,8'lik... (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, arkadaşlar, rica ediyorum; bir dakika
efendim. Yani, ortada tepki gösterilecek bir şey yok efendim... (RP
sıralarından gürültüler)
Bir dakika efendim, bir dakika...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – ... hisse üzerinden, Cumhuriyet Halk Partisi
temettü almaktadır ve bu temettüsü üzerinde tasarruf hakkı, sadece ve sadece,
Mustafa Kemal Atatük'ün vasiyetinde yazılı olduğu şekilde, orada belirtildiği
şekilde, Türk Dil ve Tarih Kurumuna -önce bazı şahıslardı, şu anda, o meyanda,
Mustafa Kemal Atatürk'ün kızı kalmıştır- verilmesi konusunda bir taahhüdü
vardır.
NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Oraya gidiyor diye rahatsız oluyorlar!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi, kendine tahsis
edilen temettü konusunda, sadece bu konuda, o tahsisin yapılması için olurunu
verir ve bugüne değin Cumhuriyet Halk Partisinin kasasına, İş Bankasından tek
bir kuruş para girmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan, bizi izlemekte
olan bütün yurttaşlarıma da sesleniyorum, İş Bankası, gerçekten, ulusal bir
kuruluştur, çok güzel, çok iyi işleyen bir modeldir, bir bankadır, bir millî
bankadır.
CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Bırak reklamları.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu bankada, Cumhuriyet Halk Partisinin
kontrol ettiği hisseler, sadece, Mustafa Kemal Atatürk'ün öngördüğü çerçevede,
o temettüleri Türk Dil Tarih Kurumuna göndermekten ibarettir.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Kanal 7'ye verilsin!..
BAŞKAN – Efendim, biraz da madde üzerinde konuşursanız_ Sürenizin yarısı
geçti.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Hacaloğlu, iyi anlatın, Refah Partililer
tam anlasın...
BAŞKAN – Bir dakika efendim_ Sayın Matkap, bir dakika_
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Eğer, amacınız, ulusal Kurtuluş Savaşı
sırasında Ulu Önder Atatürk'e_
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) – Yeter_
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin, rica
ediyorum_ Maddeye bağlı konuşun efendim.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim sataşmıyorum, bir cümle söyleceğim;
sataşma değil.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, rica ediyorum, maddeye bağlı konuşun.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, öğrensinler, öğrenmelerinde yarar
var.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ulu Önder Atatürk aracılığıyla, bütün mazlum
ülkelerin kendilerine önder olarak kabul ettikleri, emperyalizme karşı ulusal
Kurtuluş Savaşını vermiş olan Mustafa Kemal Atatürk üzerinden Türkiye'ye
gönderilen kaynakların nasıl kullanıldığı konusunda şüphe olup, bu tartışılmak
isteniyorsa, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve o günlerin kabinelerinin bu kaynaklar
üzerine nasıl tasarrufta bulunduğu tartışılmak isteniyorsa, onun yeri bir başka
zemindir.
Eğer, öyle bir arzu varsa, öyle bir araştırma
yapılmak isteniyorsa, onun zemini yaratılır, o yapılır. Hiç kimse, Cumhuriyet
Halk Partisini bu alanlarla karıştırmasın.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu açıkladınız, tamam.
Maddeye bağlı olarak konuşun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Evet, maddeye döndüm
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Bosna-Hersek'e benzemiyor değil mi?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk
döneminde kuruluşları başlamış olan, o günlerin devletçilik atılımı
çerçevesinde atılmış olan adımların günümüze yansıması olan KİT'lerin üzerinde
herkes, her koşulda bir farklı söylem içinde olabilmekte. Dün, Sayın
Cumhurbaşkanımız, devletin, bütün ticarî ve üretim faaliyetlerinden çekilmesini
öngördü. Sayın Cumhurbaşkanına büyük saygımız var; kendisi, Türkiye'de uzun
yıllar Başbakanlık yaptı. Şu anda, Cumhurbaşkanı olarak da, topluma yön
göstermek hakkıdır ve bu meyanda, KİT'lerin derhal tasfiyesini öngören
özelleştirme senaryoları da, günümüzde, siyasetin belirli kesimlerinde sık sık
dile getirilmekte. Esasında, özelleştirmenin, belirli çerçeveler içerisinde;
özellikle, kamu bankaları çerçevesinde özelleştirmenin bir ihtiyaç haline
dönüştüğü görülmekte; ama, hangi kuruluşlar, hangi stratejik kuruluşlar, hangi
temel, kamusal yarar amaçlı hizmet üreten kuruluşlar, ne zamana kadar
korunmalı, saklanmalıdır? Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak -doğal
olarak- bizim farklı ilkelerimiz var ve KİT'lerin, temel KİT'lerin, şu aşamada
korunmasında yarar olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi, burada, bu maddeyle... Özür diliyorum, uzatıyorum; bu kadar
uzatmak niyetinde de değildim; ama, şu görüşümü belirtmek istiyorum: Son iki üç
yılın bütçelerinde, bu maddeye benzer madde yer almıştır. Bu madde, o
çerçevede, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Neden iptal
edilmiştir; Anayasanın eşitlik maddesi, Anayasanın piyasa ekonomisi
çerçevesinde öngördüğü ilkeler ve 73 üncü madde çerçevesinde vergilerin ancak
yasalarla konulabileceğine ilişkin maddeler nedeniyle iptal edilmiştir.
Peki, bu madde ne getiriyor; yani, 32 nci maddeyle ne yapılmak
isteniliyor; devlet, vergilerle alamadığı kaynağı, 5 tane KİT kuruluşunun safî
hâsılasından -ki, bunlardan, Telekomdan 85 trilyon, TEDAŞ'tan 80 trilyon,
Devlet Hava Meydanları İşletmesinden 20 trilyon, Tekelden 25 trilyon, Devlet
Malzeme Ofisinden de 2,5 trilyon- aylık olarak, daha kâr oluşumu ortaya
çıkmadan, bir kesinti olarak alıyor. Bu, açıkça, bu kuruluşlara özel vergi
salmaktır, bu kuruluşların kaynaklarına el koymaktır. Bir taraftan, bu
kuruluşlar özerk olmalı diyoruz, bir taraftan rekabetçi pazar ekonomisi diyoruz
ve diğer taraftan da... Evet, ekonomi sıkışıklık içerisindedir... Sayın Bakan,
Plan ve Bütçe Komisyonunda da onu özel olarak ifade ettiler ve "bu zor
günlerde, buraya el atmayalım da nereye el atalım" dediler. Doğrudur,
devletin kaynağa ihtiyacı var; ama, bunu, kurallar içerisinde yapalım.
Bakınız, bu nedenle, bu KİT'ler 212,5 trilyonluk kaynağı- daha kâr edip
etmeyecekleri, bilançoları ortaya çıkmadan- devlete vermek zorundalar. Böyle
bir şey olamaz. Bu, haksızlıktır. KİT'ler kâr etmeli ve kârlarından vergilerini
vermeliler. Esasında, KİT'ler, günümüzde kâr da ediyor. Dolayısıyla, bu tür
yöntemlere girmeyelim, gerekli kaynakları yaratalım ve KİT'lerin de, serbest
pazar ekonomisi koşullarında rekabet ederek, dış pazarlarda ve iç pazarlarda
ayakta durmalarını sağlayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, Sayın
Hacaloğlu'nun imalı bir sözünün cevabını vermek istiyorum...
BAŞKAN – Hangisi efendim? (CHP sıralarından gürültüler) Bir dakika
arkadaşlar...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Arkadaşımız, sanki, İstiklal Harbinde
dedeleri şehit olan, harp eden insanlar Refahlılar arasında yokmuş gibi imalı
bir ifadede bulundu; onu reddediyoruz... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, olur mu!.. Hayır... Hayır...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Mecliste bulunan insanların hepsinin
cetleri, İstiklal Harbinde fedakârlık yapan insanlardır. Arkadaşlarımızın
yapmış olduğu, İş Bankası hisselerinin devriyle alakalı bir temenniden
ibarettir; yanlış anlamasınlar... (Gürültüler)
BAŞKAN – Bakın, Türkiye'de, yediden yetmişe kadar her Türk vatandaşı
İstiklal Savaşına katılmıştır. Bu, kimsenin inhisarında değildir. Bu, milletin
yaptığı bir İstiklal Savaşıdır ve dünyada da emsali yoktur. Kimse, bunu, şahsî
ihtirasları boyutunda küçültemez efendim. Bunu, tartışma konusu yapmak bile
hata...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi okutalım, ondan sonra söz vereyim Sayın Bakan.
Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 yılı genel bütçe tasarısının 32 nci maddesinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi
Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Oya
Araslı
Amasya Ankara İçel
Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Tunceli İzmir
Gerekçe: Bazı kamu iktisadî devlet teşekküllerinin mal ve hizmet
satışları, gayri safî hâsılatının yüzde 8 ila yüzde 20'sinin Maliye Bakanlığı
Merkez Saymanlığına yatırılarak bütçeye gelir yazılması Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırıdır.
Ayrıca, bu uygulama, sadece bu kuruluşlar için salınmış bir vergi
niteliğindedir. Anayasal düzenleme içerisinde ise, vergi için ayrı bir yasa
çıkarılması zorunludur. Bu düzenleme, KİT'lere siyasî iradenin haksız bir
müdahalesi ve özerklik anlayışına aykırıdır. Söz konusu kuruluşların rekabet
gücünü kısması nedeniyle de serbest pazar ekonomisinin gereklerine terstir.
Kaynak yaratmaya dönük vergi reformunun bir an önce yapılması gerekirken,
Hükümetin, KİT'lerin gelirlerinin bir kısmını gasp etmesi kabul edilemez.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan,
"Anayasaya aykırılık" ifadesi kullanıldığı için, izin verirseniz
birkaç kelime ettikten sonra görüşümüzü belirtmek istiyoruz.
BAŞKAN –Hay hay, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Daha önceki yıllarda da,
anonim şirket statüsündeki kamu iktisadî teşebbüslerinin hâsılatından belirli
bir payın daha sonraki temettülerine karşılık olmak üzere, bütçede gelir olarak
kaydedildiği bir gerçek idi. Nitekim, Anayasa Mahkemesine gidildiğinde de
Anayasa Mahkemesi, bu tür düzenlemeleri Anayasaya aykırı buldu. Ancak,
Anayasaya aykırı bulma nedeni, aslında, konunun içeriğine değil, usulüne
yönelikti. "Bununla ilgili bir düzenleme yapmak istiyorsanız, bunu bütçe
kanununda değil, ilgili kanunlarında değişiklik yapmak suretiyle
gerçekleştirirsiniz" diyor idi. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin bu
kararından sonra, 4160 sayılı Yasa çıkarılmak suretiyle 1050 sayılı Yasada,
buna olanak tanıyan bir düzenleme yapıldı. Bu çerçevede, artık, yapılan
düzenlemenin Anayasaya aykırılığı ortadan kalkmış oldu. Bu nedenle, yapılan
düzenleme Anayasaya aykırı değildir ve önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyorlar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
Fonların Ödenek ve Gelirleri
MADDE 33. – a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü
gelirleri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına
açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili
mevzuatında öngörülen fonlararası pay ve kesintiler Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yapılır.
Bütçe kapsamına alınan fonlar bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvelde
gösterilmiştir. Bunların gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar
üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu fonlar
hizmetlerini bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getirirler.
Kapsam dışında bırakılan fonların gelirlerinden Maliye Bakanı ile Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile
belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir
kaydedilebilir.
Fonlar, hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve
usullere göre yaparlar.
b) 1. Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
müşterek teklifi ve Başbakanın onayı üzerine, kuruluş bütçelerindeki fon
ödeneklerini diğer kuruluş bütçelerinin fonlara ilişkin tertiplerine,
2.İlgili Bakanın teklifi üzerine, fonlar tarafından yürütülmek amacıyla
kuruluş bütçesinin diğer tertiplerinde yer alan ödenekleri, “77-Fonlara Ait
Hizmetler” alt programına,
Aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
c) 1. Fonların borçlanma yoluyla elde ettikleri kaynakları gerektiğinde
bir yandan bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, karşılığında (A) işaretli
cetveline ödenek kaydetmeye,
2.Fonlar tarafından hizmetin başka bir kuruluşa gördürülmesi halinde
hizmetin karşılığı olan miktarı doğrudan hizmeti yapacak olan kuruluş bütçesine
gelir ve ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
d)1. Başbakanlık onayı çerçevesinde fonların gider hesaplarından
yapılacak aktarmalar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasındaki müşterek fon hesabına, buradan da tamamı
gider hesabına aktarılır.
2. Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan
kesinti ile fonlararası aktarmalardan sonra kalan tutar, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..Yok
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
KISIM
Hazine
ve Kamu Kuruluşlarına İlişkin Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Devlet
Borçları
Devlet Borçlarının Yönetimi
MADDE 34. – a) Devlet borçlarının yönetimi 9.12.1994 tarihli ve 4059
sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Hazine Müsteşarlığınca yürütülür.
b) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, malî yıl içerisinde
ödenecek iç (Devlet Tahvili, Hazine Bonosu) ve dış borç anaparaları ile iç ve
dış borçlanma tutarlarını bütçe dışında özel hesaplarda izletmeye, malî yıl
zarfında iç ve dış borç anapara geri ödemelerini bütçe ile ilgilendirmeksizin
yapmaya yetkilidir.
Bu hüküm Dış Krediler Kur Farkı Fonu uygulamasından doğan ve fon
tarafından karşılanamayan tutarlar ile garantili borçlardan doğan geri
ödemelerin tamamı için de uygulanır.
c) Devlet iç ve dış borç faizleri ve genel giderleri bu amaçla bütçeye
konulacak ödeneklerle karşılanır.
d)Katma bütçeli idarelerin dış borçları Hazine Müsteşarlığınca bu madde
esaslarına göre ödenir.
e)Devlet borçlarının uygulama sonuçları Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanlıkça hazırlanarak ilgili yıl kesinhesap cetveli ile birlikte
Hazine Genel Hesabına dahil edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderilir.
f) Devlet borçlarının yönetimi ve muhasebesi ile ilgili esas ve usuller
Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte düzenlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
İç Borçlanma
MADDE 35. – a) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan malî yıl içinde
bu kanunun “denge” başlıklı maddesinde belirtilen tutar kadar “net iç borç
kullanımına”(yıl içinde yapılan borçlanmalardan anapara ödemelerinin
düşülmesiyle elde edilecek tutar) yetkilidir. Bu limit en fazla % 15 oranında
artırılabilir. Dış borçlanmada anapara ödemesini aşan kısım iç borçlanma
limitinden düşülür, altında kalan kısım ise limite eklenir. Daha önce ihraç
edilmiş olup vadesinde nakden ödenenler hariç çeşitli kanunlara dayanılarak
ihraç olunan Özel Tertip Devlet İç Borçlanma senetleri bu limitin
hesaplanmasında dikkate alınmaz.
b) Verilen yetki sınırları içinde ihraç edilecek Devlet iç borçlanma senetleri 1 yıl (364 gün) ve
daha uzun vadeli Devlet tahvilleri ile vadeleri 1 yıldan az olan Hazine
bonolarıdır.
c) Çıkarılacak Devlet iç borçlanma senetlerinin çeşitleri, satış
yöntemleri ile bunların faiz oranı, ihraç fiyatı, vadeleri, ödeme süresi, basım
ve ödemelerine ilişkin her türlü esaslar ve bunlara müteallik diğer şartları
belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Bu senetlerin
basım giderleri ve satışa katılacak bankalara ödenecek komisyon ve banka
muameleleri vergileri ile satışa katılan bankaların satış işlemleri dolayısı
ile yapacakları her türlü gider, vergi, resim ve harçların Hazinece bankalara
geri ödenmesinde ve senetlerin basımında uygulanacak şekil ve esaslar Hazine
Müsteşarlığı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaksızın akdedilecek malî servis anlaşması
ile tespit edilir.
Cari yıl içinde çıkarılacak veya daha önceki yıllarda çıkarılmış Devlet
İç Borçlanma senetleri, işlemiş faizleri ödenmek suretiyle erken itfaya tabi
tutulabilir veya piyasa koşullarından geri alınabilir.
Çıkarılacak tahvil ve bonoların
faiz ve anapara ödemeleri ile yukarıda sözü geçen malî servis
anlaşmasında yer alacak ödemeler ve bunların dışında kalan diğer konsolide
Devlet borçları ile ilgili gider ve işlemler her türlü vergi (Gelir ve Kurumlar
Vergisi hariç), resim ve harçtan müstesnadır.
Bu fıkralardaki hükümler daha önceki yıllarda ihraç olunan Devlet
tahvili, Hazine Bonoları ve diğer konsolide Devlet borçları ile ilgili
işlemlerde de geçerlidir.
d) Devlet iç borçlanma senetlerinin dövize endeksli olarak ihracı
halinde, anaparadaki kur artışları her faiz ödeme tarihi itibariyle yeniden
hesaplanıp, anapara değerine ilave edilerek iç borç kaydı yapılır.
e)Konsolide Bütçenin finansmanı amacıyla nakit karşılığıihraç edilecek
Devlet İç Borçlanma Senetleri hariç, tüm Devlet İç Borçlanma Senetleri geçmiş
valörlü olarak ihraç edilemez. Daha önce
ihraç edilmiş Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz oranları
yükseltilemez.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Sıtkı Cengil; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Sayın Cengil, konuşma süreniz 10
dakikadır.
RP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan 35 inci madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.
35 inci madde, içborçlanmaya bir düzenleme getirmektedir. Bahse konu
madde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakana, belli limitler arasında
borçlanma yetkisi veriyor veyahut da- bir başka ifadeyle- yetkisini
sınırlandırıyor. Belki, ilk bakışta olumlu bir izlenim veriyor gibi; fakat,
bütçe yapısına ve Hükümetin bugüne kadarki uygulamalarına baktığımız zaman,
durumun hiç de olumlu olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1998 bütçesinin yüzde 40'ı faize
gitmektedir, yüzde 30'u ise açıktır. Memurdan, işçiden, köylü, esnaf ve
tüccardan alınan vergiler ve diğer gelirlerin toplamı 10,8 katrilyon liradır,
tabiî ki gerçekleşirse. Bunun 5,9 katrilyon lirası, faiz olarak küçük bir
azınlığa ödenmektedir. Devletin bütün giderleri dahil, 63 milyonun A'dan Z'ye
kadar bütün ihtiyaçları için kalan para ise, sadece, 4,9 katrilyon lira. Buna
baktığımız zaman, rahmetli üstat Necip Fazıl'ın şu sözü geliyor aklıma:
"Bu taksimi kurt bile yapmaz, kuzulara şah olsa." Değerli arkadaşlar,
işte, Türkiye'nin manzarası budur.
Ben, bu tabloyu sunarken, şunu veyahut da bunu suçlamak için
söylemiyorum; ama, bu, Türkiye'nin gerçeği.
AYHAN GÜREL (Samsun) – Hayalindeki gerçek...
SITKI CENGİL (Devamla) – Türkiye'nin bir başka gerçeği daha var; bugüne
kadar bu ülkenin idaresinde bulunmuş olan bütün partilerin, bulundukları miktar
kadar bunda sorumlulukları var; bunu, hepimizin kabul etmesi lazım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Anasol-D Hükümeti, 4,2 katrilyon lira
borç devralmışken, beş ayda, bunu, yüzde 37,6 artırarak 5,780 katrilyon liraya
çıkarmıştır. Rakamın bu kadara çıkması yanında, borçların yapısı da çok
önemlidir. Borçların yapısına baktığımız zaman, bunun 3,264 katrilyon lirası
tahvil, 2,170 katrilyon lirası bono, 337 trilyon lirası da avanstır.
Tahvillerdeki artış yüzde 6,5 olurken, bonolardaki; yani, kısa vadeli
borçlardaki artış yüzde 304 olmuştur. Buna karşılık, Hazine avansları yüzde
24,6 azalmıştır. Burada dikkati çeken önemli husus, üzerinde durulması gereken
ve Hükümetin başarısıyla da yakından alakalı olan kısım, borçlanmanın yapısıdır
ve borçlar içerisinde oranı artmış olan kısa vadeli borçlardır.
Refahyol Hükümeti döneminde içborç faiz kısır döngüsünden kurtulma
trendine giren Türkiye, Anasol-D Hükümetiyle, maalesef, tekrar içborç faiz
kıskacına girmiştir.
Bu kısır döngüden çıkar sağlayan çevreler, bu kısır döngünün sona
ermesini bir türlü istemiyorlar. Bu çevreler, bu kısır döngüyü devam ettirecek
siyasî iktidarların yanında yer alırken ve hatta, onların iktidara gelmesi için
birtakım masrafları bile göze alırken, bu kısır döngüyü millet lehine bozacak
iktidarlara da, ellerindeki bütün saldırı mekanizmalarını kullanarak,
saldırmaktadır. Refahyol Hükümetine karşı girişilen karalama kampanyalarının
arkasındaki gerçek budur. Refah Partisine karşı yapılan iftira ve tertiplerin
asıl sebebi burada aranmalıdır. Sunî olarak gösterilen sebeplerin tamamı, bu
gerçekleri milletten saklamaya matuftur.
Görüldüğü gibi, borçta, borcun kendisi kadar, iki husus da çok
önemlidir. Bunlardan biri vade, diğeri ise borca ödenen faiz miktarıdır. 54
üncü Hükümet döneminde, vadeler 4-5 aydan 14-15 aya çıkarılırken, faizler ise
yüzde 150'lerden yüzde 100'lerin altına düşürülmüştür. Anasol-D Hükümeti gelmiş
ne yapmış; Anasol-D Hükümeti de tamamen bunun tersini yapmış değerli
arkadaşlar. Bakınız, elimdeki rakamlar, resmî rakamlar; hiçbir arkadaşımız
çıkıp da "burada siyaset yapıyorsun" diyemez; resmî rakamları
okuyorum ve zannediyorum bunlar Sayın Bakanımın da önünde vardır. Anasol-D,
tamamen bunun tersini yapmış, 14-15 aya çıkarılan vadeleri tekrar 4-5 aya;
yüzde 100'lerin altına düşen faiz miktarlarını da tekrar yüzde 140'lara
çıkarmıştır.
Değerli arkadaşlar, diğer dikkati çeken bir husus da şurasıdır: 100 lira
iç borca ödediğimiz faiz, 100 lira dışborca ödediğimiz faizin 8,8 katıdır.
Dikkat edilmesi gereken bir başka husus; risk ne kadar yüksek olursa,
ona karşılık, getiri de o derece yüksek olmalıdır. Halbuki, devlete borç
verenlerin riski sıfır olduğu halde, getirilerinin en yüksek olduğunu
görmekteyiz. Bunlar, hep, calibi dikkat hususlardır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu tespitleri yaptıktan sonra -çok
objektif tespitler yapıyorum- bu tespitleri dinleyen vatandaşlarımız ve siz
değerli arkadaşlarımız, daha önceki bir senelik Refahyol Hükümeti ile bu
Hükümetin mukayesesini, zannediyorum, yaparsınız.
Öğleden önceki bölümde konuşan Sayın Maliye Bakanı "ne yapalım,
bütçenin yapısı böyle; biz, böyle bir bütçe devraldık; bu faizleri ödemek
mecburiyetindeyiz" diye söyledi; ama, ben, Sayın Maliye Bakanıma şunu da
hemen söylemek istiyorum: Refahyol Hükümeti de, bütçe içerisinde faizlerin
payını yüzde 38,5'ken aldı, bunu yüzde 28,5'e düşürdü. Asıl babayiğitlik burada
zaten; hükümet olmanın ciddiyeti de burada, devlet adamlığının ciddiyeti de
burada, vatandaşı, halkı düşünmenin esprisi
de burada; biz, bunu vurgulamak istiyoruz, bunu söylemek istiyoruz. Eğer, siz
de, çıkıp, Refahyol Hükümetinin yüzde 38'den yüzde 28'e düşürdüğü faizleri,
yüzde 38,5'e, yüzde 40'a çıkaracağınız yerde, yüzde 18'e düşürmüş olsaydınız,
biz, çıkar, burada, size teşekkür ederdik, sizi alkışlardık; bunu da yapmasını
biliriz; ama, maalesef, bunu yapmadınız, yapmanız da mümkün değildir.
Bu kadar tespitten sonra, âcizane bir iki önerimi de arz etmek
istiyorum:
Bir kere, bu kıskaçtan kurtulmak için, faizleri kesinlikle düşürmemiz
lazım.
Özelleştirme yapılarak devlet küçültülmelidir.
Özel sektörün, elindeki kaynakları daha verimli kullandığı bir
realitedir. O halde, üretim yapan özel sektörün elindeki kaynakları azaltıcı
politikalardan, hükümetlerin, kesinlikle vazgeçmesi lazım.
Gerekli önlemler alınarak, insanların rantiye olarak değil, üreterek
geçimlerini temin etmeleri teşvik edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Cengil, süreniz doldu; 1 dakikada tamamlayın; rica
ediyorum...
SITKI CENGİL (Devamla) – Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
Atıl kaynakları, bir an önce, etkin bir şekilde kullanacak politikalar
uygulanmalı ve kaliteli üretim yaparak dışsatımımızı mutlaka artırmalıyız.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.
ANAP Grubu adına, Sayın Rüşdü Saracoğlu; buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Saracoğlu, süreniz 10 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA RÜŞDÜ SARACOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin ilerleyen bu saatinde uzun bir konuşma yaparak
vaktinizi almak istemiyorum. (RP sıralarından "Konuş, konuş" sesleri)
Ancak, şu anda müzakere etmekte olduğumuz madde, bana göre, bu bütçedeki en
önemli maddedir, en büyük reformdur ve bu reformu getirdiği için, Yüce
Heyetinizin huzurunda, başta Sayın Maliye Bakanı olmak üzere, Hazineden sorumlu
Sayın Devlet Bakanı ve Hükümetin tüm üyelerine teşekkür etmek istiyorum. (ANAP
ve DSP sıralarından alkışlar)
Gerçek reform, hakikaten budur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa,
bütçede öngörülen açık kadar devletin borçlanmasına, Hazinenin borçlanmasına
bir sınır getirilmektedir, Hazinenin –sizlerin ifadesiyle– rantiyeye
aktarabileceği paraya bir sınır getirilmektedir. Bütçenin bu maddesi sayesinde,
Yüce Heyetinizden yetki almadan Hazinenin borçlanabileceği tutar, 4 katrilyon
artı yüzde 15'lik bir limit kadardır. Geçmiş yıllardaki uygulamalara bakacak
olursanız, öngörülen bütçe açığının 2 katına kadar bu limit verilirdi; üstelik,
bonolar da buna dahil edilmezdi. Burada, devletin, sadece tahvil borçlanması
değil, bonoları da dahil edilmiştir. Son derecede uygun bir maddedir. Bundan
dolayı, Hükümeti, sizlerin huzurunuzda bir kere daha kutlamak istiyorum.
Son bir noktaya daha değinerek sözlerimi tamamlamak istiyorum Sayın
Başkan. Hakikaten, benim gönlüm isterdi ki, bu borçlanma limitinin içine Merkez
Bankasından kısa vadeli avans borçlanması da dahil edilsin; yani, hesaplanan
borçlanma tutarında, Merkez Bankasından Hazinenin alabileceği kısa vadeli avans
da bu limitin içinde mütalaa edilsin.
Sanıyorum, bu, Hükümetimizin öngördüğü reform sürecinin ilk aşamasıdır.
Önümüzdeki yıllarda bunun da geleceğini, gönülden ümit ediyorum, bekliyorum ve
Anavatan Partisi Grubu adına bütçemizin hayırlı olmasını diliyor; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Saracoğlu.
Şahsı adına, Sayın Musa Uzunkaya; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, değerli arkadaşlar; bütçe
kanunu tasarısının 35 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Sayın Saracoğlu'nun az önce işaret buyurduğu, doğrudur. Yani, 4
katrilyonluk borçlanma, daha önce çok sorumsuz kullanıldığı ifade edilen bu
borçlanma hakkı, yüzde 15 gibi bir oranla sınırlandırılmıştır. Ancak, tabiî,
ortada da 4 katrilyonluk bir açık var. Bu, bir bütçedir; 4 katrilyonun,
ilaveleriyle, korkunç faiz sarmalları sonucu, muhtemelen, faizlerle beraber
belki 12 katrilyona ulaşacağı kabul edilen, korkunç bir borç ve faiz yüklü bir
bütçedir.
Tabiî, neden, borçlanma miktarları, yani açıklar üzerine yüzde 15 gibi
bir sınır getirilmiş; zaten, bu açıkların, bütçeye ek olarak getireceği büyük
bir faiz yükü var. Keşke, içborçlanma ve dışborçlanmayı tercih etmek yerine;
daha ziyade, tasarrufa yönelik, tutumluluğa yönelik ve hakikaten, kısa vadede
ekonomiye dönüşüm sağlayacak yatırımlara yönelik hizmetleri bu bütçenin
içerisine koyabilselerdi.
Önceki maddelerde de ifade edildiği gibi, bütçenin en ağırlık ifade eden
maddesi, millî eğitim konusunda yapılan yatırımdır. Kaldı ki, o da, bir
arkadaşımızın tenkit ettiği gibi, sadece ilköğretime dönüktür. Oysaki, millî
eğitimin tek başına ilköğretimle -8 yıllık eğitimle- ifade edilmesi mümkün
değildir ve bunda da, demin söylediğim gibi, o kadar ölçüsüz şekilde,
kaynaklar, destekler, zoraki temin edilen yardımlar, katkı payları söz konusu
edilmiştir ki -hatta, elimde şu anda belgeleri var- devletten harç alan, burs
alan öğrencilerin burslarına, eğitime zorunlu katkı payı baskısı konulmuştur. 4
milyon lira alan öğrenci...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Onları bana iletin!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Evet, ben, belge arz edebilirim... Zatıâlinize
soru olarak da tevcih ettim Sayın Bakanım.
Muhtelif kurumlardan ve Yüksek Öğrenim Kurumundan kredi alan
öğrencilerin kredilerinden tutunuz, okullara resim çekmek için giden fotoğrafçılara kadar -bu vatandaşlar,
gelirlerine göre eğitime katkı payını bir taraftan öderlerken, öbür taraftan,
okullarda çektikleri toplu resimlerden de, ikinci olarak- eğitime katkı payı
adı altında destek sağlanmıştır.
Şimdi, ben, burada, esasen ona işaret etmek istemiyorum. Ekonominin
temel kuralları var. Ekonomi, temelde, istihsaldir, üretimin artırılmasını
gerektirir; adil bir bölüşümü, inkısamın adaletli olmasını ister ve tüketimde
de, yani istihlakta da tasarruflu olmayı emreder.
Devlet, eğer, kısa vadede, topluma dönebilecek, üretime yatkın
yatırımlara ağırlık verseydi, içborçlanmada bu kadar ağır bir yükün altına
girmeyecek, 4 katrilyonluk bir açığı, bonolarla, tahvillerle telafi etme yoluna
gitmeyecekti. Her ne kadar, Maliyeye, yüzde 15 gibi bir oranla sınırlandırılan
borçlanma yetkisi veriliyorsa da, arz ettiğim gibi, bu bütçe, büyük oranda
-yüzde 40'dan fazlası- açık ve faiz yükü olan bir bütçedir. Bu haliyle, bu
bütçenin içborç sarmalının daha büyümesi, yıl sonunda, elbette ki, kaçınılmaz
olacaktır.
Her halükârda, bütçenin hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Sayın Bakan, aslında, ben, bir şey öğrenmek istiyorum: Bu, devlet
tahvillerinin ve bonolarının ihalelerine, niye yalnız birkaç bankayı
sokuyorsunuz da vatandaşı sokmuyorsunuz? Vatandaş da, parası varsa, gitsin,
ihalelere katılsın. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bankalar, vatandaşlardan düşük faizle parayı topluyorlar; ondan sonra,
gidiyorlar, üç beş banka, yüksek faizle bono ve tahvil alıyorlar. Bunu öğrenmek
istiyorum efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, Hazinenin
borçlanma ihalelerine, vatandaşlarımız da serbestçe girebilmektedir.
BAŞKAN – Ama, yalnız, bankalar... Maddede "banka" diyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bunun için bir alt limit
vardır; 250 milyon liranın üzerinde teklif veren her vatandaşımız da bu
ihalelere katılabilir; bunun üzerinde bir engel yoktur. (RP sıralarından
"tatbikatta, tatbikatta" sesleri)
Gidersiniz, ihaleye katılır, paranızı verirsiniz, alırsınız ve
tatbikatını yapmış olursunuz. Biraz zahmet edeceksiniz...
BAŞKAN – Peki efendim; teşekkür ederim. O zaman, vatandaşlar da bu
ihalelere girebiliyorsa; maksat, duysunlar; bazen ihaleler açılıyor, onlar da
gitsin, girsinler.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
2974, 3836 ve 1211 Sayılı Kanun Hükümlerinin Uygulanması
MADDE 36. – a) 2974 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşları Borçlarının
Tahkimi Hakkında Kanun ile 3836 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Birbirlerine Olan Borçlarının Tahkimi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması
sonucu Hazinece üstlenilerek tahkim olunan borçlar için 1998 yılında yapılacak
faiz ve anapara ödemelerinin gerektirdiği tutarda alacaklı kuruluşlara özel
tertip Devlet İç Borçlanma tahvili vermeye,
b) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci
maddesi gereğince yeniden değerleme farkından doğan borçlar karşılığında geçmiş
yıllarda verilen Devlet İç Borçlanma senetleri ile bunların Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasınca açık piyasa işlemlerinde kullanılması sonucu senetlerin
orijinal faizleri ile piyasa faizleri arasında oluşan menkul kıymet zararları
karşılığında bankaya verilmiş olan Devlet İç Borçlanma senetlerinin 1998 yılında
yapılacak faiz ödemelerinin gerektirdiği tutarda özel tertip Devlet İç
Borçlanma Senedi vermeye,
c)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 21.4.1994 tarih ve 3985 sayılı Kanunun Geçici 9 uncu maddesi uyarınca Kısa
Vadeli Avans hesabında biriken tutarların tasfiyesi amacıyla ihraç edilmiş olan
Devlet İç Borçlanma Tahvillerinin 1998 yılında yapılacak faiz ödemelerinin
gerektirdiği tutarda Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi vermeye,
d)Yukarıda sözü edilen faiz ödemelerini “Bütçeden Mahsup Edilecek
Ödemeler Hesabı”ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen
artıklarını ertesi yıla devretmeye veya bütçe ile ilgilendirmeksizin özel
hesaplarda izlemeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,
e) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci
maddesi gereğince yeniden değerleme farklarından doğan ve doğacak borçların
1998 yılında yapılacak ödemeleri için özel tertip Devlet İç Borçlanma Senedi
ihraç etmeye ve bu tahvillerin vade, faiz ve sair şartlarını belirlemeye Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi ile Başbakan,
Yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum:
Dış Borçlanma
MADDE 37. – a)Yabancı ülke, banka ve kurumlarla veya uluslararası
kuruluşlarla yapılmış ve yapılacak anlaşmalara göre genel ve katma bütçeli
kuruluşlara dış proje kredisi olarak imkânların;
1. Türk Lirası karşılıkları, dış borç kayıtları yapılarak Hazine
Müsteşarlığınca, Maliye Bakanlığına bildirilir.
2. Döviz üzerinden yurt içinde ve yurt dışında mal, hizmet ve eğitim
bedeli olarak yapılan dış proje kredisi kullanımları, ilgili kuruluşlar
tarafından dış borç kaydı yapılmak üzere kullanımı takip eden 30 gün içerisinde
Hazine Müsteşarlığına gönderilir. Dış borç kaydı yapılan tutarlar Hazine
Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığına bildirilir.
3. Malzeme ve hizmet bedelleri, taahhüt evrakı ve sözleşme
tasarıları ise ilgili kuruluşlar tarafından ayrıca Maliye Bakanlığına
bildirilir.
4. Söz konusu miktarları gerektiğinde ilgili kuruluşlara ait bütçelerde
açılacak özel tertiplere;
– Ödenek kaydederek,
– Mevcut ödeneklerden aktarma yaparak,
Bütçeleştirmeye, bunlardan yılı içinde harcanmayan miktarları ertesi yıl
bütçesine devren ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Daha önceki yıllarda benzer şekilde sağlanan imkânların Türk Lirası
karşılıkları ile malzeme ve hizmet bedelleri için de yukarıdaki esaslara göre
işlem yapılır.
5. Yukarıda belirtilen hükümlerin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller
Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit edilir.
b)Dış borçlanma imkânları ile satın alınacak malzeme ve hizmetlere ait
taahhüt evrakı veya sözleşme tasarıları, Maliye Bakanlığınca vize edilmeden
satın alma işlemi gerçekleştirilemez ve ilgili miktarların dış borç kayıtları
yapılamaz. Maliye Bakanlığı gerektiğinde dış borçlanma ile ilgili bütçeleştirme
işlemleri yapılmadan önce (ilgili miktarların ödenek, gider ve dış borç
kayıtları daha sonra yapılmak üzere) taahhüt evrakı ve sözleşme tasarısını vize
etmeye yetkilidir.
c) Dış devlet borçlarıyla ilgili kredi anlaşmalarının yürürlüğe
girmesini sağlayacak kanunî düzenlemelerin tamamlanmasına kadar kredi anlaşmaları
gereği peşin ödenmesi gereken komisyon, ücret, garanti ücreti ve benzerî
giderler ile gerektiğinde faiz ödemelerini de “Bütçeden Mahsup Edilecek
Ödemeler Hesabı”ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen
artıklarını ertesi malî yıla devretmeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan yetkilidir.
d) Konsolide dış devlet borçlarıyla ilgili kredi anlaşmalarında
öngörülen bütün ödeme ve işlemler (dış proje kredileri çerçevesinde yapılacak
ödemeler dahil) 1998 yılında her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
e)Finansmanı Avrupa Birliği, yabancı devlet veya uluslararası
kuruluşlarla yapılan anlaşmalara göre sağlanarak gerçekleştirilecek olan işler,
anlaşma hükümlerinde özel ihale ve
satınalma usullerinin öngörülmesi halinde, özel
kanun, kararname veya anlaşma hükümlerine göre yürütülür.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili
Sayın Sıddık Altay. (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz 10 dakika efendim.
RP GRUBU ADINA MEHMET SIDDIK ALTAY (Ağrı) –Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının dış borçlanmayla
ilgili usul ve esasları belirleyen 37 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, özellikle, 1990'lı yılların başından
itibaren çok büyük dışborç yükünün altına girmiştir. 1990'dan itibaren,
dışborcumuz dolar bazında periyodik olarak artmaktadır. 1990'da 49 milyar dolar
olan dışborcumuz, 1996 sonunda 79 milyar dolara ulaşmıştır. Bugün itibariyle,
Türkiye, dünyanın en fazla dışborcu bulunan ülkeleri arasında yer almaktadır.
Kamuya ait ve kamu garantili borçlarımız ise, 1970'li yıllardan
itibaren, bugüne kadar sürekli artış göstermiştir. Bilindiği gibi, net akım,
kullanımlar ile anapara geri ödemeleri arasındaki farkı ifade eder. 1994 yılına
kadar ülkemizde net akım pozitif yönlü iken, bu tarihten itibaren, negatif
olmuştur. Net akımın negatif olması, borç stokunu azalma yönünde etkiler;
ancak, 1994 ve 1995 yıllarında anapara geri ödemeleri, borç kullanımlarının
üzerinde gerçekleşmiş, net akım negatif olmuştur. Net akımın negatif olması
borç stokunun azalmasını gerektirirken, tam tersi olmuş, dışborç stokunda artma
meydana gelmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir devlet niçin borç alır; temin ettiği
kaynakları yatırıma dönüştürüp, ülkesini kalkındırmak için, değil mi... Fakat,
görünen odur ki, Hükümetin böyle bir kaygısı yoktur. Borç alınan paralar
nerelere harcanmaktadır; kimler bu kaynaklarla servetlerine servet katmaktadır?
Bunların hepsi, cevap bekleyen sorulardır.
Ancak, kesin olan bir şey var ki,
yapılan borçlanmalar maksadına uygun kullanılmamaktadır; bunun için derin ekonomi bilgisine sahip olmaya da
gerek yok. Bakın, yıllardır, Dünya Bankası başta olmak üzere, pek çok
uluslararası finans kuruluşlarından ülkemiz kredi almaktadır. Bu krediler
nerelerde kullanılır, bu paralarla ne yapılır onun hesabını ilgililer versin;
ancak, benim bildiğim bir şey var ki, o da, bu ülkenin fert başına millî
gelirinden en az payı alan Doğu Anadolu Bölgesine şimdiye kadar bu
dışborçlardan bir tek çivi dahi çakılmamış olmasıdır. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Eğer, borç, ülkeyi kalkındırmak için
alınıyorsa, önce, en geri kalmış yörelerden başlanması gerekmez mi?
ASLAN POLAT (Erzurum) – Doğru.
MEHMET SIDDIK ALTAY(Devamla) – Önümüzdeki bütçeye bakıyoruz, dışborç
ödemelerine yaklaşık 6 katrilyon ayrılmış. Yapılan bütçenin yüzde 40'ı dışborç ödemelerine ayrılmış; dikkatinizi
çekerim, yüzde 40; yani, nerede ise, bütçenin yarısı dışborç ödemelerine
ayrılmış. Fakat, geri ödemesi için bütçenin bu kadarına ayırdığımız borç
paranın nerelere harcandığı, nerelerde kullanıldığı belli değil. Sonra, bu
borcun ödemesi tüm millete fatura ediliyor; bu mudur sosyal adalet; bu mudur
sosyal devlet anlayışı?!
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin ödemeler dengesi giderek
bozulmaktadır. Hükümet, bırakın anapara ödemelerini, dışborç faizlerini bile
ödemede zaafa düşmüştür. Ülkede lüks tüketim ve israf almış başını gitmektedir;
Hükümet, yaptığı bu bütçeyle, bu müsrif politikalarla bunları daha da artırmaktadır. Yatırımlara ayrılan
kaynaklar son derece düşüktür. Devletin ekonomik dengesi bozulmuştur.
Kaynaklar, üretimdışı alanlara yönlendirilmiştir. Çoğu politik amaçlı harcama
kalemlerine ağırlık verilmiştir. İşsizlik artmış, gelir dağılımı dargelirlinin,
sabit ücretlinin aleyhine alabildiğine bozulmuştur. Halbuki, bütçesinin yüzde
40'ını dışborç ödemelerine ayıran bir ülkenin kaynaklarının daha akıllı, daha
rasyonel, daha dengeli kullanılması gerekmez mi?! Şimdi, Hükümet,
özelleştirmeden elde edilecek kaynakların büyük kısmının dışborç ödemelerinde
kullanılmasını istiyor; böylece, bütçedeki delikleri kapatmayı hedefliyor.
Halbuki, bu kaynakların, yatırımlara, yeni iş ve istihdam alanlarına
kullanılması gerekmez miydi?
Değerli milletvekilleri, her geçen yıl daha da artan dışborç yükü,
Türkiye'nin dışarıdaki imajını olumsuz etkilemektedir. İşte, son olarak, Avrupa
Birliği konusunda gördüğümüz onur kırıcı muamele...
Bakın, bugün Hükümet, dışborçları ödeme konusunda büyük bir sıkıntıya
düşmüştür; bunun sebeplerini, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz
gerekir. Bugün, Türkiye, tüm dünya nezdinde istikrarsız, insan hakları
konusunda ciddî sorunları olan, demokrasiyi kurum ve kurallarıyla oturtamamış
bir ülke konumundadır. Şunu açıkça belirtmek isterim ki, demokrasiyi tüm kurum
ve kurallarıyla oturtamadığımız, insan hakları konusundaki sorunlarımızı
çözemediğimiz, özgürlüklerin kullanılması konusundaki cimriliğimizden
vazgeçmediğimiz sürece, dış dünyadaki itibarımızı koruyabilmemiz mümkün
olmayacaktır. Ararejim görüntüsü veren uygulamalar olduğu, demokratik kurum ve
kuralların değişik yöntemlerle susturulmaya çalışıldığı bir ortamda, ne dışborç
sorunu biter ne Avrupa Birliğine üyeliğimiz ne de dış dünyada itibarımız
olabilir.
Sayın milletvekilleri, dışborçların ödenmesiyle ilgili hangi
düzenlemelere gidilirse gidilsin, bu sorunlar çözülmediği sürece, alınacak
tedbirlerden, uzun, orta ve kısa vadede olumlu sonuçlar alınmasını beklemek
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, 55 inci Hükümet tarafından hazırlanarak, bugün
Yüce Mecliste dokuz günden beri görüşülmekte olan 1998 malî yılı bütçesine
baktığımızda, köylümüze, üreticimize, memurumuza, işçimize, dulumuza,
yetimimize, fakirimize fukaramıza yeterli kaynakların ayrılmadığını
görmekteyiz. Dar ve sabit gelirli bu kesimimiz, üzgün ve kırgındır. Tabiî ki,
55 inci Hükümetin, bu kesime bakış açısının bir nevi göstergesidir.
Tüm bu olumsuz şartlara rağmen, 55 inci Hükümet tarafından hazırlanmış
olan bütçemizin, tüm halkımıza hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Dış Borçların İkraz, Devir ve Garanti Edilmesi
MADDE 38. – a) Yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar, yabancı
bankalar ve yabancı ülkelerde yerleşik diğer finans kurumlarından her türlü
amaçla ve uluslararası sermaye piyasasında kullanılan finansman araçları ile
yapılacak borçlanmalarla ilgili temas ve müzakereleri yürütmeye ve bu
borçlanmalarla ilgili işlemleri sonuçlandırmaya,
b) Yukarıdaki (a) fıkrasına göre sağlanan finansman imkânlarını,
ekonominin çeşitli sektörlerinde gelişmeyi sağlamak amacıyla ve anlaşmalar
hükümleri uyarınca kamu ve özel sektör kurumlarına ikraz, devir veya
kullandırmaya ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı
kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye,
c) Yukarıda belirtilen imkânların doğrudan Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası veya Türkiye’de yerleşik kurumlar ile Türk Bankaları tarafından
sağlanması halinde, bu kredileri kısmen veya tamamen devralmaya, devralınan bu
kredileri kısmen veya tamamen kamu kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya
ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı kuruluşlar için hesaben
ikraz veya krediye dönüştürmeye, Türkiye’de yerleşik bankaların döviz
varlıkları üzerinden borçlanmaya,
d) 1. Yabancı ülkelerin kredi kuruluşları,
uluslararası kurumlar veya, yabancı ülkelerde yerleşik banka ve kurumlar ile bu
finansman işlemlerine katılan Türk Bankaları tarafından kamu kurumlarına (özel
hukuk hükümlerine tabi olmakla beraber sermayelerinin %50’sinden fazlası kamuya
ait olanlar dahil) ve yatırım bankalarına verilecek kredileri, borçlanacak
kuruluşun Hazine garantili mevcut dış borçlarını geri ödeme performansı ve borç
ödeme kabiliyeti ile sınırlı kalmak kaydıyla ve anlaşmalarındaki şartlarıyla
garanti etmeye,
2. Dünya Bankası ve diğer uluslararası
kuruluşların ihdas ettikleri garanti programları çerçevesinde,
aa) Kamu kuruluşları (özel hukuk hükümlerine tabi
olmakla beraber sermayelerinin % 50’sinden fazlası kamuya ait olanlar) ve
yatırım bankalarının borçlu sıfatıyla uluslararası piyasalardan temin
edecekleri finansman imkânları için,
bb)
Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek
projeler tahtında ilgili mevzuatta öngörülen Hazine garantileri ile sınırlı
olmak ve şartları Hazine Müsteşarlığınca müzakere edilmek üzere,
Yukarıda anılan uluslararası kuruluşlar tarafından
verilen garantiye karşı garanti vermeye,
3. Hazine
garantörlüğünde sağlanacak dış borçlar için; garanti verilmeden önce kuruluşlar
için performans değerlendirme kriterlerini, garantörlükten doğacak riskin
teminat altına alınması usul ve esaslarını, garanti ücreti oranını, garanti
verilme aşamasında garantörlük koşullarını ve bu borçlardan Hazine adına
doğabilecek yükümlülüklerin geri ödeme koşullarını belirlemeye,
e) Ulusal banka ve kamu kuruluşlarınca yabancı
ülkelere açılacak kredilerin geri ödenmesini garanti etmeye, yabancı ülkelerde
doğrudan teminat mektubu vermeye, yetkili ulusal bankalar lehine garanti
vermeye,
f) Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine Müsteşarlığı
tarafından yabancı ülkeler resmî kuruluşları veya uluslararası kuruluşlardan
sağlanan kredilerin teknik yardım ve eğitim amaçları kapsamındaki bölümlerini
anlaşma hükümlerine istinaden gerektiğinde özel ve özerk bütçeli kamu
kuruluşları ile kamu kuruluşu sayılan kurumlara karşılıksız olarak
kullandırmaya,
g)Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Fonu tarafından
Bosna-Hersek’de finanse edilecek projeler için bu fona üye diğer ülkelerle
birlikte sağlanacak ortak bir garanti çerçevesinde garanti verilmesine,
h)Avrupa Birliği, yabancı ülkeler ve bu ülkelerin banka ve kredi
kuruluşları ve uluslararası malî kuruluşlardan ülkemizde faaliyet gösteren Risk
Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına risk sermayesi şeklinde köprü krediler, koşullu krediler sağlamaya veya yukarıda
belirtilen yabancı ülke ve kuruluşların adı geçen Yatırım Ortaklıklarına
doğrudan veya aracı malî kuruluşlar vasıtasıyla risk sermayesi şeklinde katkı
sağlamaya yönelik anlaşmalar yapmaya, sağlanan bu imkânların devredilmesine,
kullandırılmasına ve geri ödenmesine,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
i)Daha önceki yıllarda yapılan işlemler için de bu esaslar geçerlidir.
j) Yılı içerisinde Hazine garantisi verilebilecek dış finansman toplamı,
700 milyon Amerikan Doları, ticarî bankalardan borçlanmak suretiyle bu maddenin
(b) fıkrası kapsamında devredilecek dış finansman tutarı da 200 milyon Amerikan
Doları ile sınırlıdır. Bu tutarlar yıl içinde oluşacak zorunlu ihtiyaçlar
gözönüne alınarak Bakanlar Kurulunca % 50’ye kadar artırılabilir.
Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret çerçevesinde gerçekleştirilecek projelere
verilen Hazine garantileri ile Kalkınma ve Yatırım Bankalarının uluslararası
kuruluşlardan ve piyasalardan Hazine garantisi altında sağlayacakları dış
borçlanma tutarı yukarıda belirlenen sınırlamanın dışında bırakılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Erzincan
Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika; buyurun.
RP GRUBU ADINA TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi üzerinde
görüşlerimi aktarmak üzere, huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, siz
değerli milletvekillerimize saygılarımı sunuyorum.
Bilindiği gibi, yıllardır, gerek iç gerekse dış borçlanma ülkemize hep
sıkıntılar getirmiş, ülkemiz ekonomisini önemli darboğazlara itmiştir. Alınan
borçlar, ağır faizler nedeniyle, altından kalkılamayacak boyutlara ulaşmıştır.
Ülkemiz, bugün yine borçlanma nedeniyle büyük sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Değerli milletvekilleri, halk arasında "borç yiğidin
kamçısıdır" tarzında sözler yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Bu sözde,
borcun, atıl ve pasif durumda bulunan insana bir şevk, gayret ve atılım
vereceği dile getirilmektedir. Bu yönüyle bu söz birçok gerçeğe tabiî ki,
işaret etmektedir.
Geleceğe dönük planı ve yatırım programı olmayan kişi ve kuruluşlar
zaman zaman borçlanma korkusuyla önemli atılımlar gerçekleştirememişlerdir. Ne
var ki, eldeki sermayeyi, yapılacak işin mahiyetini hesaba katmadan, düşüncesiz
bir biçimde borçlanmaya gitmek, elbette borçlananı da perişan edecektir.
Her yeni yatırım, ancak, yeni malî kaynaklarla gerçekleştirilebilir.
Görüştüğümüz 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında, bakanlıklarımızın
bütçedeki payları, yeni yatırımları üzerinde değerlendirmelerde bulunmaktayız.
Önce, isterseniz, 1998 yılı konsolide bütçesine göz atalım:
Toplam bütçe giderleri, 14 katrilyon 789 trilyon lira. Bütçe gelirleri
ise, 10 katrilyon 800 trilyon lira olarak öngörülmektedir. İşte, 4 katrilyon
bir açık. Faiz giderleri tam 5 katrilyon 895 trilyon lira, yani, bütçenin yüzde
40'ı faize gidiyor, zaten yarısı da açık, geriye ne kalıyor ki.
Hükümet, yeni yatırımlarını, plan ve programlarını bu bütçeyle
gerçekleştirecektir maalesef. Ne var ki, yıllardır, yanlış ekonomik politikalar
nedeniyle, ülkemiz ekonomisi bir darboğazla karşı karşıyadır. Yatırımlar
yeterince gerçekleştirilemediğinden, malî kaynaklar yetersiz olmakta, üretim
gerçekleştirilememekte, vergiler açığı kapatılamamakta, ülke kaynaklarımız
verimli bir şekilde kullanılamamakta, bu nedenle borçlanmaya gidilmektedir. Bu
noktada, iç ve dış borçlanma, tabiî ki öne çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, borç konusu, özellikle, Osmanlının son
dönemlerinde gündemimize önemli bir ölçüde girmiştir. O dönemde Galata
bankerleriyle Yahudilerden borçlar alınmış, devlet ekonomik açıdan önemli
sıkıntılar yaşamıştır. Bugün yine burada dış borçlanmayı konuşuyoruz. Nedir
bugünkü dışborcumuz; 87 milyar dolar; yani takriben 17,4 katrilyon lira. Ya
içborcumuz; 30 milyar dolar; yani, takriben 6 katrilyon lira. O günlerden
bugünlere gelen bir sözü burada sizlere hatırlatmak istiyorum: “Bugün borç
alanlar yarın buyruk alırlar."
Değerli milletvekilleri, yeterli ders alınmadığı için tekerrür eden
tarih, dün borç alanların bugün buyruk aldıklarını ibret verici bir tarzda kim
bilir kaç kez daha hatırlatacaktır bizlere. Özellikle dışborç, ülkemizi
ekonomik açıdan sıkıntıya soktuktan başka, ülkemiz üzerinde politik, siyasal,
kültürel baskılara da neden olabilmektedir. Bir başka ifadeyle, gerek dış ve
gerekse içpolitikamızı belirlemede, borç aldığımız devletlerin belirleyici
rolleri inkâr edilemez. Zaman zaman "ne yapalım, onlardan borç aldık;
istesek de istemesek de onların sözlerini, önerilerini de dikkate almak zorundayız"
diyen ülke yöneticilerimizin bu acı ifadelerini duymuşuzdur.
Borçlunun boynu, borç aldığının karşısında çoğu zaman eğiktir. Bugüne
kadar Avrupa'dan, Amerika'dan, diğer devletlerden, IMF'den, çeşitli
kuruluşlardan borç talep ettik ve aldık. Bugün, yine, borç talep ediyoruz. Bu
ülke veya kuruluşların, aldığımız borç nedeniyle, zaman zaman "teklif,
öneri" adı altında baskı yapmadıklarını hangimiz söyleyebiliriz.
O halde, yapılacak iş, ülkemizin ekonomik düzeyini yükseltmektir.
Yetenekli kadrolarla, sağlıklı ekonomik politikalarla, ülkemiz kaynaklarını en
güzel ve en verimli bir biçimde değerlendirerek üretime geçirmek durumundayız,
üretken bir millet olmak durumundayız. Milletimiz, kendisine öncülük edecek
yöneticilere, bugün, her zamankinden daha bir hasret.
Şüphesiz, ekonomik meseleler yanında, kişilikli politikaların da büyük
ehemmiyeti vardır. Kendi toplumuna güvenmeyen, halkından güç almayan bugünkü
Hükümetin ise, kişilikli bir politika uyguladığını gösteren hiçbir; ama, hiçbir
belirti yoktur. Öyle ki, bugünkü Hükümetin gerek içpolitikada tutarsız, baskıcı
ve dayatmacı tavrı, gerekse dışpolitikada sağlıklı, tutarlı bir yol
izleyememesi, dünya konjonktüründe çok önemli bir mevkide bulunan ülkemizi,
âdeta, bütün komşularıyla kavgalı hale getirmiştir. Almanya'ya yaptığı geziden
sonra "istediğimizi aldık" diyen Başbakan, Avrupa Birliğinden,
maalesef, âdeta kovulmuştur. Amerika da, bugünkü Hükümeti ne derece ciddîye
aldığını, Sayın Başbakanın ziyaretini 15 dakikaya sıkıştırarak göstermiştir.
Patrikle 45 dakika konuşan Başkan Clinton, Sayın Yılmaz'a, ancak 15 dakika
ayırabilmiştir.
Yine, geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik
Devletlerinde, Yahudi lobisinden, onların ifadeleriyle "seçkin devlet
adamı" ödülü alan Başbakan, kendi halkına yabancı ve halkını rencide edici
beyanlarını, ne yazık ki, hâlâ sürdürmektedir.
Hükümet, açlık sınırlarına dayanmış 25 milyon
memleket evladının çığlıklarına, âdeta, kulaklarını tıkamış durumdadır; kendi
beceriksizliğini, çeşitli bahaneler ve gerekçeler öne sürerek örtmek
istemektedir. Komşu ülkeler ve tabiî diğer dünya ülkeleri, elbette,
karşılarında, tutarlı, ciddî bir Türkiye görmek isterler; ne yazık ki, bugünkü
Hükümet, bu konuda da başarısızlık içerisindedir.
"Altı ay zam yok" diyerek bu haberi gazete manşetlerine
taşıyan Sayın Başbakanın, hemen sonra "sözlerim yanlış anlaşıldı"
demesinin ciddiyetle bir ilgisi var mıdır?!.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karakaya, süreniz bitti efendim.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – 1
dakikanızı alabilir miyim?
BAŞKAN – Peki, rica ediyorum 1 dakikada bitirin.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Kendi halkının dinî hayatına ilişkin
tercihlerinden rahatsız olduğunu yabancı ülkelere şikâyet ederek gösteren bir
Başbakan, bu halkın başbakanı değil midir?
Bugün, gerek içborç gerekse dışborç, bir vakıa olarak önümüzdedir.
Önemli olan, alınan borcu yerinde, akıllı, bilimsel ve ekonomik gerekçeler
doğrultusunda kullanabilmektir; rant ekonomisinden reel ekonomiye geçişi
hızlandırabilmektir; bunu, gerçekleştirebilmektir. Bunu, bu İktidar
başarabilecek midir; hayır, çünkü, bu Hükümet, şaibeli kuruluşu, diyet
borçlarını belli çevrelere peşkeşi, âdeta, kendisine ilke edinmiştir. Bu
zihniyet var oldukça, ülkemizin ekonomisinin düze çıkması mümkün değildir
değerli arkadaşlarım. Bugün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yarım kalan
425 yatırım veya fabrikanın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, bitti... Rica ediyorum... Tamam artık.
Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya, sağ olasınız.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
1998 malî yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
244 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Borçlanma
MADDE 39. – a) Yıllık programlarla belirlenen dış finansman
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 31.5.1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun
kapsamı dışında kalan kuruluşlarla kredi anlaşmaları yapmaya ve projelerin
yapılabilirlik çalışmalarının dış finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere
Dünya Bankası ile
üzerinde anlaşılacak şartlarla (10 000 000) ABD Dolarına kadar
olan borçlanmaların yapılmasına Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan
yetkilidir.
b)Bu gibi anlaşmalar ve savunma borçlanmalarına ilişkin kredi
anlaşmaları bütçe kanunları hükümlerine dayanılarak yapılmış olup, Bakanlar
Kurulunca uygun görülen diğer kredi anlaşmaları gibi Bakanlar Kurulu Kararıyla
yürürlüğe girer. Bu kararnameler 31.5.1963 tarih ve 244 sayılı Kanun ve
23.5.1928 tarih ve 1322 sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir.
c) Türkiye Cumhuriyetinin bu madde ile “Dış Borçların İkraz, Devir ve
Garanti Edilmesi” başlığını taşıyan maddeleri ve bu madde hükümlerine
dayanarak, sırasıyla borçlu veya garantör sıfatı ile taraf olduğu kredi
anlaşmalarından doğan borçlarının dünya sermaye piyasalarında mevcut muhtelif
finansman araçları vasıtasıyla yönetimi amacıyla anlaşma yapmaya Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar imzalandıkları tarihte
yürürlüğe girer.
d)Daha önceki bütçe yıllarında aktedilmiş benzeri anlaşmalar hakkında da
bu madde hükmü uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum:
Borç Verme, Hibe ve Yardım
Anlaşmaları
MADDE 40. – a) Avrupa Birliği, yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar
ve yabancı ülke kredi kuruluşlarından sağlanacak hibelerle ilgili temas,
müzakere ve anlaşmaları yapmaya ve bu yolla sağlanan finansman imkânlarını kamu
ve özel sektör kuruluşlarına kullandırmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer.
Bu kaynaklardan genel bütçeye dahil idareler ve diğer kamu kuruluşlarına
sağlanan hibelerin kullanımlarına ilişkin işlemler damga vergisi, resim, harç
ve diğer masraflardan muaftır.
b) Yabancı ülke ve kuruluşlara verilecek borçlarla ilgili anlaşmaları
yapmaya ve anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye verilen borçların
ertelenmesine ve yeniden yapılandırılması işlemlerini yapmaya Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Yabancı ülke ve kuruluşlara verilecek
borçlar Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.
Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girer.
c) Türkiye Cumhuriyeti adına
yabancı ülke ve kuruluşlara yapılacak hibe ve yardımlar ile ilgili görüşmelerde
bulunmaya ve anlaşmalar imzalamaya, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı
kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenecek kişi ve kuruluşlar
yetkilidir. Yabancı ülkelere verilecek hibe ve yardım karşılıkları Maliye
Bakanlığı bütçesine (Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı
hariç) bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.
Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girer.
Anlaşmada belirtilen nakdî hibe ve yardımlar bütçeye gider kaydedilerek
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında ilgili ülke adına döviz cinsinden açılacak
hesaba aktarılabilir. Ödemeler, anlaşma hükümleri çerçevesinde ve Maliye
Bakanlığınca belirlenecek esaslar dahilinde ilgili hesaptan yaptırılır.
d)Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. tarafından yabancı ülkelere ve bu
ülkelerdeki kuruluşlara açılacak iki yıl veya daha uzun vadeli mal ve/veya
hizmet satış sözleşmeleri veya bu tür sözleşmelerle eş değer finansal kiralama
işlemleri ile ilgili Resmî Destekli ihracat kredilerinin esaslarını ve finansal
hükümlerini düzenlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili
Altan Karapaşaoğlu. (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 1998 yılı bütçesinin, borç verme, hibe alma, hibe verme ve
yardım anlaşmalarını düzenleyen 40 ıncı maddesiyle ilgili olarak, Refah Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, maddenin (a) bendini, tekrar okumak suretiyle,
dikkatinize arz etmek istiyorum. Maddenin (a) bendinde "Avrupa Birliği,
yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve yabancı ülke kredi kuruluşlarından
sağlanacak hibelerle ilgili temas, müzakere ve anlaşmaları yapmaya ve bu yolla
sağlanan finansman imkânlarını kamu ve özel sektör kuruluşlarına kullandırmaya
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir" denilmektedir. Bu
konuda, birtakım sakıncaları sıralamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, her hükümet döneminde, devletin kurum ve genel
müdürlükleri başka başka bakanlıklara bağlanabilmekte ve hatta, koalisyonlarda,
bu konuda pazarlıklar yapılmaktadır. Böyle bir hibenin kullandırılması, bir
kişinin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Zira, biliyorsunuz, yabancı ülkelerin
yardım ve hibeleri, beraberinde, kendi çıkarlarını da ülkemize taşıyacaktır.
Bu bağlamda, bakınız, dünyaya en çok yardım dağıtan Amerika Birleşik
Devletlerinin, bu konudaki tutum ve mantalitesi nedir: 1984 yılında, Amerika
Birleşik Devletleri Kongresinde 1,5 dolar karşılığında, herkesin satın
alabildiği "Dış Yardım Bedeli" başlıklı Kongre Araştırma Servisi
raporunda şu tespitler bulunuyor: "Amerika Birleşik Devletlerinin İkinci
Dünya Savaşından bu yana sürdürdüğü yardım politikasının başlıca amacı,
öncelikle Amerika'nın güvenliğini sağlamak ve Amerikan değerlerinin hâkim
kılınacağı bir dünya yaratmaktır."
Sayın milletvekilleri, bu sözü tekrar dikkatlerinize arz ediyorum:
"...öncelikle Amerika'nın güvenliğini sağlamak ve Amerikan değerlerinin
hâkim kılınacağı bir dünya yaratmaktır. Yardım politikamızın esası,
müttefikleri kalkındırmaktan ziyade, onlara bizim güvenlik ve savunma
çıkarlarımıza hizmet ettirmektir. Dış yardımın başka yararları da vardır. Dış
pazarlarda Amerikan mallarını tanıtmak, Amerikan ekonomisini güçlendirmek ve bu
ülkelerin, Amerika'nın ahlak ve insanî değerleriyle bütünleşmesini
sağlamaktır."
Değerli arkadaşlar, bakınız, yardım yaptıkları ülkeler için
"Amerika'nın ahlak ve insanî değerleriyle bütünleşmesini sağlamaktır"
deniliyor.
"Ekonomik Yardım" başlığı altında ise, şu ibareler yer alıyor:
"Gıda yardımı yapıldığı yıllarda, Amerika Birleşik Devletlerindeki
işsizlik son aşamasındaydı. Gıda yardımına başlanmasından sonra, gelişmekte
olan ülkelerde, Amerikan ürünlerine karşı yaratılan tat alışkanlığı, Amerikan
ihraç mallarının daha çok pazarlar bulmasına yol açtı. Bir zamanlar yardım
yaptığımız kalkınmakta olan ülkeler, şimdi, toplam ithalat mallarının yüzde
37'sini bizden satın almaya başladılar. Böylece, artan ihraç talebini
karşılamak için çalışma saatleri artınca, işsizlik sorunu da ortadan
kalktı."
Yine, aynı raporda deniliyor ki: "Amerikan askerî yardımıyla
verilen askerî malzemelerin bize ekonomik açıdan önemli bir yükü yoktur; çünkü,
bu malzemeler, halen depolarda bulunup, Amerikan Hükümetinin, zaten elden
çıkarmak için yollar aradığı malzemelerdir." Yani, işe yaramayan askerî
malzemelerdir.
İşte, bu tehlikelerin sezilmesi ve bunların kullanılmasındaki
tedbirlerin dikkatlice alınması, ancak, çok sayıdaki düşüncenin, düşünenin
süzgecinden geçerse yararlı olur. Bunun ifadesi de, Bakanlar Kuruludur.
Bakınız, 1997 yılı Bütçe Kanununda, bu madde, 35 inci madde olarak
geçiyor ve orada, (b) bendinden sonra "söz konusu anlaşmalar, Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe girer" denilmek suretiyle, konu, yine, Bakanlar
Kurulunun incelemesine tabi tutuluyor. Maddenin (b) bendinde ise "yabancı
ülke ve kuruluşlara verilecek borçlarla ilgili anlaşmaları yapmaya ve
anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye, verilen borçların ertelenmesine ve
yeniden yapılandırılması işlemlerini yapmaya, Hazine Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakan yetkilidir" ibaresi vardır. Bu ibarede de, yine, kredi ve
bağış vermemiz sebebiyle -inşallah, ileride, kredi ve bağış verebilecek durumda
olacağız- yukarıda sıraladığımız çıkarların, bu defa, lehimize olabilmesini
sağlamak amacıyla, yetki ve sorumluluğun, bir bakana değil, Bakanlar Kuruluna
bırakılması gerekir; ancak, uygulama işlemi, Hazineden sorumlu Bakana bırakılabilir.
Bu maddenin (a) bendinin sonuna ilave edilen
vergi, resim ve harç muafiyetleriyle ilgili bir paragrafın görüşülmesi
sırasında, bakınız, Maliye Bakanımız Sayın Temizel ne diyor: "Türkiye'nin,
örneğin 1998 yılı içerisinde yapabileceği hibe miktarını belirlemek -Başbakan
ve Cumhurbaşkanı hariç olmak üzere- Türkiye adına herhangi bir kişinin hibede
bulunabilmesi için de, Bakanlar Kurulu kararına bağlamak; böylece, hibelerin,
hem bir kaynakta gözükmesi hem de Bakanlar Kurulu kararıyla yurtdışı gezisine çıkanın
istediği gibi hibe taahhüdünde bulunmaması, daha sonradan da, o hibe sözlerinin
yerine getirilmemesi nedeniyle Türkiye'nin zor durumda bırakılmaması
amaçlanmalıdır." Sayın Bakanın sözlerinden anlıyoruz ki, dış seyahatlerde
bulunanlar, taahhütlerde bulunmuşlar; fakat, bu taahhütlerini yerine
getirememişlerdir. Bu durum da, aleyhimize olmuştur. Sayın Temizel'in bu
ifadeleri dahi, biraz eksiklik taşıyor; o da, Başbakan ve Cumhurbaşkanının bu
konuda söz verebileceğine işaret etmesidir.
Bakınız, Amerika Birleşik Devletlerinin bize
bedeli karşılığında yapacağı yardımlar konusunda bile, Başkan, kongreden izin
almadan söz veremiyor. Kaldı ki, Sayın Temizel "bu konuda söz sahibi
Parlamento değil, Bakanlar Kurulu olsun" diyor; fakat, bu konunun aslı ise,
Parlamentodur, millettir. Dolayısıyla, bu madde zayıftır, eksiktir, tartışmaya
açıktır ve Anayasamıza da aykırıdır.
Bakınız, Anayasamız ne diyor: Bağış ve yardımların
alınacağı haller bellidir; bunlar, ağır ekonomik bunalımlar, tabiî afetler,
savaş halleri gibi durumlardır. Anayasamızın 119 uncu maddesi ise, bu hallerde
görevi Bakanlar Kuruluna vermiştir. İşte, bu noktadan da, bu madde,
Anayasamızın ruhuna aykırı bulunmaktadır.
Hibeler, yardımlar, kamunun ortak malıdır, ortak
çıkarlarıdır. Dolayısıyla, kamunun ortak temsilcisi olan Parlamentonun tayin
ettiği yönetici ve sorumlu konumunda olan Hükümet yetkili olmalıdır.
Bu maddenin (c) ve (d) bendinde mutabakatımız vardır; (c) bendindeki
ifadeler daha sağlıklıdır.
Değerli milletvekilleri, bu maddedeki her bent, sanki, koalisyonu
oluşturan partiler arasında paylaşılıyormuş gibi bir hava taşıyor, böyle bir
intiba veriyor. Neden diyeceksiniz; zira, bakınız, bu maddenin (c) bendinde,
"Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı ülke ve kuruluşlara yapılacak hibe ve
yardımlar ile ilgili görüşmelerde bulunmaya ve anlaşmalar imzalamaya,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu
kararıyla belirlenecek kişi ve kuruluşlar yetkilidir" denilmek suretiyle,
konunun Bakanlar Kurulunda incelenmesi, Bakanlar Kurulunda karara bağlanması
öngörülmüş bulunuyor.
Dolayısıyla, 40 ıncı madddenin (a) ve (b) bentleriyle ilgili
görüşlerimizde, Bakanlar Kurulunun inisiyatifinin dahilinde bulunmasını teklif
ediyor, bu konuda bir önerge verdiğimizi de belirterek saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bütçe kanununun 40 ıncı maddesinin (a) ve (b)
bendindeki "Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir"
ibaresinin yerine "Bakanlar Kurulu yetkilidir; ancak, bu maddenin
yürütülmesinden ve takibinden, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan
sorumludur" ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Altan
Karapaşaoğlu Ekrem Erdem İsmail Özgün
Bursa İstanbul Balıkesir
Hüseyin
Yıldız Musa
Okçu Mustafa
Ünaldı
Mardin Batman Konya
Gerekçe:
Hibeler, yardımlar ve borç vermeler, genellikle,
verenin birtakım çıkarları gözetilerek verilmektedir. Bu yardımları alan taraf
ise, herhangi bir şartı ileri sürememektedir; ancak, alınan yardımların ve
hibelerin amacına uygun olarak kullanılmasını denetlemek konumundadır. Bizim
Anayasamızın 119 uncu maddesinde, ağır ekonomik koşulların oluştuğu zamanlarda
yönetimin ne olacağı, konunun öneminden dolayı da, sorumluluğun hangi mercide
olacağı açıkça ifade edilmiştir ve böyle bir uygulamanın ancak Bakanlar
Kurulunun inisiyatifiyle tanzim edilebileceğini, gerek lafzen ve gerekse zımnen
ifade etmektedir. Bundan dolayı, bu maddenin, Anayasanın ruhuna uygun hale
getirilmesi, ancak sorumluluğun Bakanlar Kurulunda olmasıyla mümkündür.
Saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR
(Samsun)– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylamadan önce, maddenin (c) bendinde "söz konusu
anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girer" dedikten sonra, yine
"söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girer"
diye bir cümle mükerrer olmuş. Bunlardan birini kaldırıyoruz, değil mi Sayın
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Doğrudur.
Tertip hatası var Sayın Başkan, buyurduğunuz gibi yapalım.
BAŞKAN – Evet, peki. "Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlüğe girer" ifadesinin birincisini kaldırıyoruz.
Bu değişiklikle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Hazine
İşlemleri
Avans İşlemleri
MADDE 41. – Genel bütçe ödemelerini zamanında yapabilmek ve ödemelerin
tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmalardan olumsuz yönde etkilenmesini
önlemek, amacıyla 14.1.1970 tarih ve 1211 sayılı Kanunun 50 nci maddesi
esaslarına göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından kısa vadeli avans almaya
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
42 nci maddeyi okutuyorum:
Çeşitli Saymanlıklardaki Değerlerin Hazineye Geçişi
MADDE 42. – Maliye Bakanı, bütün saymanlıkların çeşitli nedenlerle
hazine hesapları dışında kalan mal varlıkları ve emanetler de dahil olmak üzere
her çeşit paralarını Hazine hesaplarına kaydettirmeye, bu hesaplara tasarruf
etmeye ve bu amaçla gerekli önlemleri almaya yetkilidir.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun tanımladığı bir saymanın
yönetim ve sorumluluğunda olmayan kamu fonları hakkında da bu hüküm uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
43 üncü maddeyi okutuyorum:
Geri Verilecek Paralar
MADDE 43. – 27.6.1963 tarihli ve 261 sayılı Kanun uyarınca, geri
verilecek paraların kesin olarak veya avans suretiyle ödenmesinin şekil ve
usulleri Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkla Maliye Bakanlığı
tarafından müştereken tespit olunur.
Yapılacak inceleme sonunda fazla ödendiği tespit olunan veya zamanında
mahsup olunmayan tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre geri alınır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
44 üncü maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Kamu
İktisadî Teşebbüsleri
Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Kârları
MADDE 44. – a) 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi
kuruluşların, 1997 yılı kârlarından Hazineye isabet eden tutarları;
1. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen kısıtlamalara tabi
olmaksızın, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye
gelir kaydetmeye,
2. Kuruluşların ödenmemiş sermayelerine veya tahakkuk etmiş görev
zararları alacaklarına mahsup edilmek üzere Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın teklifi üzerine bütçeye gelir, ödenek ve gider kaydetmeye,
b) Birinci fıkra kapsamına giren kuruluşların 1996 ve önceki
yıllara ait kâr paylarından Hazineye isabet eden tutarları Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine bütçenin gelir ve giderleri
ile ilgilendirmeksizin kuruluşların görev zararları alacakları veya ödenmemiş
sermayelerine mahsup etmeye ilişkin işlemleri yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Kamu Ortaklıkları ve İştiraklerinde Sermaye Değişiklikleri
MADDE 45. – a) Kamu ortaklıkları ve iştiraklerinin yeniden
düzenlenmesi tedbirlerini uygulamak, sermaye artırımlarına katılma, kamu
iktisadî teşebbüslerinin yatırım ve finansman programlarının gereklerini yerine
getirmek ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini uygulamak amacıyla;
1. Hazinece her türlü sermaye artırımlarına katılınması ve her
türlü sermaye paylarının satın alınmasına,
2. Hazinenin ve Kamu İktisadî Teşebbüslerinin sermaye paylarını
diğer kamu iktisadî teşebbüslerine, özelleştirme idaresine veya katma bütçeli
idarelere devretmeye veya onlar tarafından devraldırmaya,
3. Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının Hazineye
veya çeşitli fonlara olan borçlarını yıllık yatırım ve finansman programlarına
uygun olarak Hazineden olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine mahsup
etmeye veya teşebbüslerin borçlarının ödenme zamanı ve şartlarını belirlemeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,
4. Bu işlemlerin gerektirdiği tutarları, Hazine Müsteşarlığının
teklifi üzerine, mahiyetine göre, bütçede açılacak özel tertiplere gelir ve
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı,
Yetkilidir.
b) 1. Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1997
yılı sonu itibariyle;
aa) Hazineye, fonlara, Sosyal Sigortalar Kurumuna olan vadesi
geçmiş borçlarını, Hazineden ve fonlardan olan alacaklarına veya ödenmemiş
sermayelerine mahsup etmeye,
bb) Türkiye İhracat Kredi Bankasına olan borçlarının ödeme zaman ve
şartlarını tespite, gerektiğinde ödenmemiş sermayelerine mahsuben bu borçlarla,
bankanın Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarının Hazine tarafından
devralınarak mahsup ve tasfiyesini sağlamaya,
cc) Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin geçmiş yıllar pancar
alımlarını gerçekleştirmek amacıyla sağladığı finansman nedeniyle Çalışanların
Tasarruflarını Teşvik Hesabına olan tahvil borçlarının gerektiğinde Hazine
tarafından devralınarak görev zararı ve ödenmemiş sermayesine mahsup etmeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,
2. Bu işlemleri, Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine, gelir ve
gider hesapları ile ilgilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet
hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı,
Yetkilidir.
c) İkinci fıkra uygulaması çerçevesinde işleme tabi tutulan Kamu
İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının Hazine devirli dış kredilerinin
Türk Lirası karşılıkları ve bu fıkraya göre devralınabilecek borçların miktarı
ile sınırlı kalmak kaydıyla Hazine tarafından Özel Tertip Devlet Tahvilleri
ihraç edilebilir. Bu tahvillerin, vade, faiz ve sair şartları Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Başbakan tarafından
belirlenir.
d) 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi olup 1997 yılında 4 trilyon liranın üzerinde zarar eden Kamu
İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ve müesseselerinin 31.12.1997
tarihi itibariyle Hazineye olan vergi borçları (Katma Değer Vergisi) hariç ve
bu borçlarına ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizlerini Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanının teklifi üzerine bütçenin gelir ve
giderleri ile ilgilendirmeksizin kuruluşların sermaye, görev zararı ve diğer
alacaklarına mahsup etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Nevşehir
Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Elkatmış.
RP GRUBU ADINA MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe kanunu tasarısının 45 inci maddesi üzerinde, Refah
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere, söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
45 inci madde, genel hatları itibariyle, iki hususu hükme bağlamaktadır.
Bunlardan bir tanesi, KİT'lerin sermaye artırımlarına katılmasına, sermaye
paylarının satın alınmasına, Hazineye, fonlara, SSK'ya ve Türkiye İhracat Kredi
Bankasına olan ödenmemiş borçların sermayelerine mahsubuna ve yine, KİT'lerin 4
trilyon liranın üzerindeki zararlarının 31.12.1997 tarihine kadar -Katma Değer
Vergileri hariç olmak üzere- bu borçlarına ilişkin gecikme zammı ve
faizlerinin, sermaye, görev zararı ve diğer alacaklarına mahsup etmeye ilişkin
işlemlerde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakana yetki verilmektedir.
İkinci bir husus da, bütün bu işlemlerin, bütçede açılacak özel
tertiplere gelir ve ödenek kaydetmeye, Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.
Diğer bir fıkrasında ise, tahvil ihracını, dışborç bulmayı da Başbakanın
iznine bağlamaktadır. Genel hatları itibariyle budur.
Değerli milletvekilleri, artan enflasyon karşısında ve özelleştirmedeki
belirsizlik karşısında, yine, KİT'lerin işletmelerinin yenilenmemesi,
ihtiyaçlarının zamanında yerine getirilmemesi karşısında, KİT'lerimizin büyük
bir zarar içerisinde, sıkıntı içerisinde bulunduğu hepimizce malumdur.
Ben, iki dönemdir KİT Komisyonu üyesi olmaktayım ve bütün KİT
denetimlerinde, gerek alt komisyon denetimlerinde ve gerekse üst komisyon
denetimlerinde, KİT'ler -aşağı yukarı hepsi- sermayelerinin yetersizliğinden
şikâyet ederler ve sermaye artırımı talebinde bulunduklarını, bunun
formalitesinin çok uzun olduğunu ve dolayısıyla da, zamanında yerine
getirilemediğini, sermaye artırımları zamanında yerine getirilse dahi,
Hazinece, nakit ihtiyaçlarının, bu konuda, zamanında karşılanmadığını, bu
nedenle de büyük bir finansman sıkıntısı içerisinde olduklarını söylerler ve
çoğu kere de, KİT Komisyonu, bu konularda, Hükümete tavsiye kararında bulunur.
Tabiî, bu düzenlemeyle, bunlar, bir yerde, tespit edilmiş oluyor.
Aslında, bu, geçmişten beri böyledir; ama, maalesef, biraz evvel de dediğim
gibi, zamanında yerine getirilmediği için bu ihtiyaçlar veya zamanında yerine
getirilse dahi nakit ödemelerinin olmaması karşısında, KİT'ler de, tabiî ki
büyük zararlara uğramaktadır. Benim dileğim, bunun, kanun maddesi içerisinde
kalmaması ve KiT'lerin bu ihtiyaçlarının zamanında yerine getirilmesi; çünkü,
zamanında yerine getirilmediği takdirde, bu talepler, o zaman için hesap
ediliyor, ama, zaman içerisinde bu eriyor ve onun çok üzerinde bir ihtiyaç
doğuyor; dolayısıyla, bir yerde, sermaye artırımı da hiçbir işe yaramıyor.
Değerli milletvekilleri, yine bu maddede bir husus da düzenleniyor.
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik
Fonunda biriken paralardan birkısım paranın ödendiği belirtiliyor. Tabiî ki,
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi, bu parayı, zamanında ödememiştir.
Aslında, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Fonundaki paralar, büyük bir
sıkıntı göstermektedir ve işçilerimiz, çalışanlarımız bu paraların kendilerine
ödenmesini istemektedirler. Geçmiş yıllarda, bu -bir yıl evvel, hatta birbuçuk
yıl evvel- 500 trilyona yaklaşmıştı. Zannedersem, şimdi, 1 katrilyon liraya
baliğ olmuştur ve bu paraların da acilen ödenmesi lazım; ama, burada,
"gerektiğinde" deniliyor. “Gerektiğinde" denilince, tabiî keyfe
bırakılıyor. Halbuki, bu doğru değil. Bu işçilerin ve çalışanların hakkının bir
an evvel ödenmesi gerekiyor. Bunun için de, bu "gerektiğinde" sözü
kaldırılıp "ödenir" diye bir düzenleme yapılsaydı, daha gerçekçi
olunurdu ve sadece, Türkiye Şeker Fabrikalarında biriken bu paraların değil,
bütün KİT'lerdeki ve diğer bütün kurumlardaki bu alacakların tasfiye
edilmesinde, çalışanların büyük menfaatı vardır. Bunu belirtmek istiyorum.
Yine bu maddenin (d) bendinde, 4 trilyonun üzerinde zarar eden
KİT'lerin, 31.12.1997 tarihi itibariyle, Katma Değer Vergisi hariç olmak üzere,
her türlü gecikme zamları ve faizlerinin sermayeye ve görev zararlarına mahsup
edilmesini öngörüyor ki, burada bir eşitsizlik ve haksızlık doğuyor. Çünkü, bir
KİT, çok küçük bir KİT olabilir; bunun zararı, mesela, 1 trilyon lira olabilir;
ama, 1 trilyon lira, o KİT için büyük bir zarardır. Diğer bir KİT vardır ki,
işlevi itibariyle çok büyüktür, onun da, mesela 10 trilyon lira, hatta, Devlet
Demiryolları gibi KİT'lerin 60-70 trilyon liraya varan zararları olabilir; ama,
küçük KİT'in zararıyla büyük KİT'in zararı arasında, bence bir fark yoktur.
Burada, bir yerde zarar etmeyeni veya daha az zarar edeni cezalandırmak gibi
bir durum hâsıl oluyor. Burada adaletsizlik vardır. Yapılacaksa, hepsinin
borçlarının bu şekilde tasfiye edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Yine, sözün başında da belirttiğim gibi, KİT'lerin en büyük sıkıntısı
finansman ihtiyacıdır. Bu hususta da, 54 üncü Hükümet bir düzenleme yapmıştı,
havuz sistemini geliştirmişti. Bu havuz sisteminin KİT'lere çok büyük faydalar
icra ettiğini görüyoruz; ama, ne hikmetse, 55 inci Hükümet, gelir gelmez havuz
sistemini kaldırdı. Bunun da, tekrar konulmasında, şahsen, zaruret görüyorum;
çünkü, faydaları görüldü.
Bu dileklerimle, bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elkatmış.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler sona ermiştir.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi oylarınıza_
AHMET SEZAL ÖZBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, bir
Divan Kâtibi eksik. Divanı tamamlayın, öyle oylamaya geçin.
BAŞKAN – Divan Üyesi arkadaşımız, benden 2 dakika
izin aldı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR
(Samsun) – Sayın Başkan_
BAŞKAN – Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın
Başkan, tensip ederseniz, bir noktalama işareti düzeltmesi yapılması gerekiyor.
Maddenin en son bendinde, parantez içinde yer alan "Katma Değer
Vergisi" ibaresinden sonra gelen "hariç" kelimesinin de parantez
içine alınarak, noktalama işaretinin düzeltilmesi gerekiyor.
Bilgi ve izinlerinize arz ederim efendim.
BAŞKAN – Peki efendim.
45 inci maddeyi, bu düzeltmeyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_
Kabul etmeyenler_ Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bazı milletvekilleri tam karşıma geçmiş, yarım
saatten beri telefonla konuşuyorlar. Bakın, isim zikretmiyorum; ama, çok kötü
bozarım; yani, biraz saygı duyalım arkadaşlar, hem Genel Kurul salonuna hem de
Başkana. Yani, insan biraz çekinir canım...
46 ncı maddeyi okutuyorum:
Hazine Kefaleti
MADDE 46. – a) Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.’nin kredi, sigorta ve
garanti faaliyetleri nedeni ile yüklendiği işlemlerden doğabilecek politik
riskleri garanti etmeye ve bu risklerden doğabilecek zararları ödemeye,
b)Özelleştirme İdaresince, özelleştirme programı çerçevesinde yapılacak
borçlanmalara 50 trilyon liraya kadar Hazine garantisi vermeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Esat Bütün; buyurun.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Vazgeçtiniz.
Başka söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
47 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
KISIM
Kamu
Personeline İlişkin Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Özlük
Hakları
Katsayılar, Yurt Dışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti,
Ek Tazminat Tavanları
MADDE 47. – a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi
uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı
1.1.1998-30.6.1998 döneminde (5 820), memuriyet taban aylığı göstergesine
uygulanacak taban aylığı katsayısı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde (36 500) olarak
uygulanır.
b)Kurumların yurt dışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev alan
Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit
edilinceye kadar, 27.4.1996 tarihli ve 96/8129 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir.
c)399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c)bendi
uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin sözleşme ücret tavanı
1.1.1998-30.6.1998 döneminde (267 000 000)lira olarak uygulanır.
d)375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.12.1993 tarih ve 3920 sayılı
Kanunla değişik 28 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca ödenecek ek tazminatın
tavanı (30 000 000) lira olarak uygulanır.
Aynı maddenin (A) fıkrası uyarınca ödenecek ek tazminatın aylık tutarı
da erbaş ve erler için; 1.1.1998-30.6.1998 tarihleri arasındaki sürede (20 000
000) lirayı, 1.7.1998 tarihinden itibaren ise (24 000 000) lirayı geçemez.
e)İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek asgarî ve azamî sınırlar
dahilinde belediye başkanlarının aylık ödemeleri, belediye meclislerince
kararlaştırılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın
Nihat Matkap; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır Sayın Matkap.
CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının kamu personeline
ilişkin "Katsayılar, Yurt Dışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti, Ek
Tazminat Tavanları" kısmını teşkil eden 47 nci maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Sözlerime başlarken, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddeyle, 657 sayılı
Yasanın 154 üncü maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar
ile ekgösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık
katsayının önümüzdeki ocak-haziran döneminde 5 820, memuriyet taban aylığı
göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısının önümüzdeki ocak-haziran
döneminde 36 500 olarak uygulanması öngörülmektedir. Bu katsayıların
uygulanması, Ocak 1998'den itibaren memur ve emekli maaşlarına yüzde 30'luk bir
artışı ifade etmektedir. 1997 yılında hayat pahalılığı oranının yüzde 100'lerde
seyrettiğini göz önünde tutarsak, bu artış oranının, iktidarda olsun
muhalefette olsun, hiçbir milletvekili arkadaşımın içine sinmediğine
inanıyorum.
Memur ve emekliler, yüzde 30'luk artışı yetersiz buldukları için,
günlerdir toplantılar yapıyorlar, gösteri yürüyüşleri yapıyorlar ve bundan da
tatmin olmayarak tepkilerini değişik platformlarda ifade ediyorlar. Bu husus,
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde de sıkça dile getirildi; ama, ne yazık
ki, Hükümet, kendi hedef ve programı doğrultusunda bir türlü çare üretemedi ve
bu konuya münhasır verilmiş bütün önergeler reddedildi.
Değerli milletvekilleri, muhalefet partileri, bugün de, bu artış
oranlarını yukarı çekmeyi öngören değişiklik önergelerini Başkanlığa sundular.
Bizim önergeyle ilgili bilgi vermeden önce, Refah Partili arkadaşlarımızın
biraz önce verdiği önergenin, hem teknik hem sosyal olarak birçok yanlışlık
içerdiğini de ifade etmek isterim. Çünkü, Refah Partisi, bu artışa karşılık
bulabilmek için, yapılacak kesintilerle ilgili bazı ödenekleri hariç tutmuştu.
Bakınız, bu karşılıklar, kendi temel anlayışlarına da çok aykırı; ancak,
arkadaşlarım, sanıyorum bunu yeterince incelemediler, böyle oy verdiler; bizim
karşı çıkmamızın nedeni de o idi.
Bakınız, sizin verdiğiniz önergede, bu artışlara karşılık ararken, bazı
ödeneklerden hiç kesinti yapılmaması öngörülmüş; örneğin, içborç faizi
ödeneğinden hiçbir kesinti yapılmaması öngörülüyor. Kaldı ki, öbür tarafta,
eğitim ödeneklerinden, sağlık ödeneklerinden kesinti yapılması içinize siniyor
da, "içborç faizinden kesinti yapılmasın" diye bir önerge
veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, biz, o nedenle önergenize katılmadık.
BAŞKAN – Sayın Matkap, siz kendi fikirlerinizi söyleyin.
NİHAT MATKAP (Devamla) – Bunun iyice anlaşılması için bunları söylüyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de bir
önerge verdik. Önergemizde, düşük maaşlı memurlara yüzde 60, yüksek maaşlı
memurlara yüzde 20 artış, ortalama olarak da yüzde 50'lik bir artış
öngörülüyor. Bu önergemiz biraz sonra okunup oylanacak. Sayın Bakan, haklı
olarak, bütçenin iç dengelerini korumak için önergemize katılmayacak, Hükümeti
destekleyen partiler de, aynı mantıkla, büyük olasılıkla bu önergeye
katılmayabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, ancak, dikkatinizi bir noktaya çekmek
istiyorum. Bakınız, geçen yıl bugünlerde, 1997 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısını müzakere ederken -tarih 17 Aralıktı- memur maaşlarında artışı
düzenleyen madde üzerinde, o günün muhalefet, bugünün iktidar partileri, 1997
Ocak ayında yapılması öngörülen yüzde 30'luk artış oranını yetersiz bulmuş ve
bu oranı yukarı çekmeyi öngören önergeler vermişti; o günün iktidar, bugünün
muhalefet partileri de, önergelerin reddedilmesi için yoğun çaba harcamıştı.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, önergeyi, bugünün Maliye Bakanı Sayın Temizel
hazırlamıştı ve önergenin altına çok haklı bir gerekçe yazmıştı; grup adına da,
Antalya Milletvekili Sayın Metin Şahin, yaptığı konuşmada, kamu çalışanlarının
ve emeklilerin yaşam güçlüklerini, zorluklarını hararetli bir biçimde
anlatmıştı. Aynı şekilde, ANAP Grubu adına, benzer mahiyetteki önergeyi bugünün
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Biltekin Özdemir vermişti; Sayın Özdemir
de, yine o gün, öngörülen yüzde 30'luk artışın yüzde 50'ye çıkarılmasını
istemiş ve yüzde 30'luk artışın hakla ve adaletle bağdaşmadığını içeren
hararetli bir konuşma yapmıştı.
Bugüne bakıyoruz; Refahyol gitmiş, Anasol gelmiş; bugünkü görüşmelerde,
geçen yıl Anasol'un koyduğu tavrı Refahyol sergilemekte, geçen yıl Refahyol'un
koyduğu tavrı da bugün Anasol sergilemektedir. Kim doğru, kim yanlış yapıyor,
onu bir kenara bırakıyorum; ancak, bir doğruyu söyleyeyim: Geride bıraktığımız
iki yıl içerisinde kamu çalışanlarının toplusözleşmeli sendika yasasını
çıkarabilmiş olsaydık, bugün bu sıkıntıyı yaşamayacaktık; bu madde önümüze,
kamu çalışanları yetkili konfederasyonu ile Hükümet arasında uzlaşma sağlanmış
biçimiyle gelecekti; ancak, 1998 malî yılı konsolide bütçe ödenekleri
içerisinde sağlık hizmetlerine yalnızca yüzde 2,6 pay ayrılırken, borç
faizlerine de yüzde 39,9 pay ayrılıyorsa, bu çarpık bütçe yapısıyla memur ve
emeklilerle uzlaşmanın da çok büyük güçlükleri vardır.
Değerli milletvekilleri, bu sıraladığım sorunları kökten çözmenin
“olmazsa olmaz” koşulu, ülkemizi bu hazin tabloya sürükleyen ekonomik ve sosyal
sistem anlayışını sorgulamak ve bu hazin tabloyu tersine çevirmektir. Bunun
merkez sağ ekonomik ve sosyal politikalarıyla gerçekleşemeyeceği iyice görüldü;
adil düzen ekonomik politikalarıyla da gerçekleşmeyeceği anlaşıldı. Yegâne
çözüm, sosyal demokrat ekonomik ve sosyal politikaların bir an önce devreye
girmesidir, Cumhuriyet Halk Partisinin, ülkeyi yönetme yetkisini almasıdır.
Bu umut ve düşüncelerle 1998 malî yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Matkap.
Refah Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan;
buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Kalkan.
RP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
Meclis üyeleri; şu anda tüm Türkiye, bu Meclisin memurlarına vereceği, kışı
onlara zor mu kolay mı geçirteceği hakkında kararını, çoluk çocuklarıyla ve
büyük bir merakla beklemektedirler.
1998 yılı bütçesinde memur için yüzde 30 zam öngörülmüş. Memur, geçen
yıl aldığı ücretin, aynı yıl sahip olduğu satınalma gücünden daha az bir ücrete
mahkûm oluyor bu rakamla; yani, bir geriye gidiş söz konusu. Enflasyonun, tüm
tüketici fiyat ortalaması olarak yüzde 100'ü, insanımızın zarurî ihtiyaç
maddeleri açısından, mutfak girdileri açısından yüzde 150'yi bulduğu bir
ortamda, siz ona yüzde 30'u reva görürseniz, bu, çok büyük bir haksızlık olur,
onun parasını eksiltmek olur, çocuğunun istikbalinden çalmak olur, Başbakanın
ifade ettiği gibi, kışı çok zor geçirtmek olur. Enflasyonu, hem alabildiğine,
yüzde 100 artıracaksınız, zarurî ihtiyaç maddelerinde yüzde 150 zam
yapacaksınız -ki, bu, yüzde 83'ten yüzde 100'e çıkmış, yüzde 150'ye doğru
çıkmış- gelecek yılın enflasyonunu da yüzde 50 olarak şu anda tasarlayacaksınız
ve "al sana yüzde 30" diyeceksiniz; bununla da, memura zam
yaptığınızı söyleyeceksiniz!.. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa! (RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Geçen yılın satınalma gücünden de mahrum edilmiş, başka hiçbir geliri
olmayan kitleye karşı, kışı zehir etme operasyonundan vazgeçilmelidir, hem de
hemen bu gece, bu vakitte. Milleti zorlamaya gerek yok. Bu katsayı oranlarını
bu gece artıralım. Faize ayırdığımız büyük payı, diğer lüks harcamaları
kısalım; hatta gerekiyorsa, şu Meclis koltuklarını da almaktan vazgeçelim ve en
azından yüzde 50 zammı memurumuzdan esirgemeyelim. Daha önceki hayat
standardını yakalatmazsa da, yüzde 50 zam, belki zararının bir kısmını telafi
eder; memurları, emeklileri biraz rahat ettirelim; sistemli bir şekilde, planlı
olarak eksilttiğimizi biraz tamamlayalım; rantı, rantçıyı daha fazla
beslemeyelim.
Hükümetin ve Maliye Bakanının, her konuşmada "memura ve işçiye,
emekliye, Bağ-Kur’luya enflasyonun üzerinde ücret vereceğiz" sözüne ne
oldu?! Bunun ifadesi yüzde 30 mu?! Memura verilmesi gereken zam, geçen yıl
oranındaki ücret enflasyonu artırmaz. Kaldı ki, bu kesime verilen para piyasaya
iner, esnafa ve çiftçiye iner; faize ve rantçıya verilen para ise, hiçbir yere
gitmez, sadece faizcinin hesap defterindeki hesapların rakamlarını artırır,
halkın memnuniyetini artırmaz.
Devleti yürüten memurdur; onu sıkıntıya sokmazsak, o, gece üşümeden
yatarsa, sabah kahvaltı edebilecek orta bir imkân bulabilirse, mesaisini
devlete daha nafi kılar; parayı yatırıma o dönüştürüyor, bunun karşılığını
fazlasıyla verir; zararlı değil, kârlı çıkar ülke.
5,9 katrilyon lirayı faize ayırmışız, devletin tüm memuruna, emeklisine
3,5 katrilyon lira ayırmışız. Sadece faizden yüzde 8, yüzde 9 kesip, yani,
yarım katrilyoncuk ayırırsak, memura yüzde 50 zam vermek mümkün. Yüzde
80'lerdeki faizi yüzde 140'a çıkarmışız, bunu, 10 puan daha azaltıp, yüzde
130'lara indirirsek, memura yüzde 50 zam verme imkânı doğacak. Faizci de buna
fazla kızmaz. Öyleyse, tüm memur ve emeklileri kızdırmayalım. Bakın, hepsi,
yollara, salonlara sığmaz oldu; toplum huzuru zorlanır oldu.
1996 yılında, memur ve emeklisiyle, sosyal güvenlik harcamalarına yüzde
33 verilirken, 1997 Refahyol Hükümetinde bu rakam yüzde 38'e çıkmış; 1998
yılında bunu tekrar yüzde 33'e düşürmekse, elbette tesadüf değil. Bu, halkın
geçim sıkıntısına karşı bir duyarsızlıktır. Aynı dönemlerde, 1996'da bütçenin
yüzde 38'i faize verilmiş, 1997'de bu oran, faizin aleyhine, yüzde 29'a düşmüş;
ama, şimdi bakıyoruz ki, faiz, 1998 bütçesinde bütçenin yüzde 40'ına çıkmış;
memur ve emeklisine verilen ise, ne tesadüf, yüzde 29'a düşürülmüştür. Yani,
1997'de tüm personelin sosyal güvenlik harcamaları, memur ve emeklisine verilen
para, faize verilen paradan 600 trilyon lira fazla iken, 1998'de bu defa faize
ödenen para, tüm personelin sosyal güvenlik harcamaları, memur ve emeklisine
ödenen paradan 2 katrilyon lira fazla olmuştur.
Memura verilecek para enflasyonu artırmaz; onun eksilen parasını vermek
zam getirmez. Nüfusun binde 1'ini oluşturmayan kesime cömert transferler yapıp,
nüfusun yarısını ilgilendiren değerlendirmede alabildiğine cimri davranmak,
ancak bir daha halkın karşısına çıkmamayı düşünmekle mümkündür.
Bu bütçeyle daha da net ortaya çıkan çok haksız bir husus da, en düşük
maaş alan memur ile en fazla alan memur arasında tam 36 kat fark oluşmuştur; bu
olur mu?! Bu çarpıklığın derhal düzeltilmesi lazımdır; en az alanın zam
oranının acilen artırılması lazımdır.
Önümüzdeki yıl enflasyonun azalacağına dair hiçbir tedbir alınmadığı
gibi, bilakis artırıcı düzenlemeler var. Yeni süper vergiler ve durmayan KİT
zamları getirilirken "gelecek yıl enflasyonunu yüzde 50'de tutacağız,
öyleyse memura yüzde 30 vermeliyiz" demek, sabit ve dargelirliyi kandırmak
demektir.
BAŞKAN – 1 dakikanız var Sayın Kalkan.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Bu durumda, Hükümet, enflasyon
yoluyla, maaş gelirliden para transfer edip, başka yerlere aktarmış oluyor.
Yetkililer "enflasyonun üzerinde artış yapacağız" beyanatlarını
unutmamalıdırlar. Unuttularsa, bu sözü bu gece hatırlayalım; halk kışı biraz
ılık geçirsin, rantiyeci yüzde 7-8 daha az alırsa, ölmez; memur ve emekli, bu
geçim şartlarında bu rakamlarla kalırsa, ölür.
Refahyol döneminde, memura, enflasyonun çok üzerinde bir ücret artışı
verilince, enflasyon daha artmadı, bilakis azaldı. Anasol-D Hükümeti, memura,
enflasyonun altında artış verdiği halde, enflasyon çok daha fazla artıyor;
çünkü, esas enflasyon artırıcı, faizdir. Evet, ranta vermek, enflasyonu
artırır; halka vermek, enflasyonu azaltır.
Nüfusumuzun yüzde 50'sini oluşturan kitleye 5,9 katrilyonluk faiz
pastasından sadece yarım katrilyoncuk bir ince dilimi aktarırsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalkan, süreniz bitti efendim.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN – Rica ediyorum... Bakın, sabahtan beri, her maddede
konuşuyorsunuz; ama, bize de günah canım!
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Memura da günah.
BAŞKAN – Ama, olmaz ki!.. Her maddede çıkıp konuşuyorsunuz; ondan sonra
da süre istiyorsunuz.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Bunu uygun görmezseniz, çok net bir
şekilde, onbinde 1 bile tutmayan rantiyecileri düşündüğünüz kadar, bu ülkenin
yarısını tutan kitleyi düşünmediğinizi ilan etmiş olursunuz ve ayıp etmiş
olursunuz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkan.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan
Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu akşam, 1998 malî yılı bütçesinin fevkalade önemli bir
maddesini görüşüyoruz. Maliye Bakanlığımızın hazırladığı bütçe kanunu
tasarısının özellikle 47 nci maddesinin (a) fıkrasındaki bu konu, Türkiye'de
çok önemli bir nüfusu içerisine alan memurlarımızı, emeklilerimizi, dul ve
yetimlerimizi ilgilendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını sağlayan, kamu
hizmetini yapan en önemli kesim, memurlardır. Biz, memurlardan, devamlı olarak
görev istiyoruz; memurlardan, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını
istiyoruz; memurlardan, cumhuriyetin temel nitelikleri olan demokratik, laik ve
sosyal hukuk devleti anlayışının gerçekleştirilmesini istiyoruz; her türlü
görevi veriyoruz; ama, görevlerinin karşılığı olan ücreti, günün şartlarına
uygun olarak vermiyoruz; bu, fevkalade yanlış ve gayrî adil bir tutumdur.
Bu sebepledir ki, konuyu özellikle siyasetüstü tutup, bütün siyasal
partilerin müştereken meseleye çare bulucu ve bir önerge üzerinde anlaşma
sağlayıcı bir tutum izlemesi gerektiğini ve sabahtan beri de bu konuyla ilgili
olarak arkadaşlarımızla görüştüğümüzü, bilhassa sizlere açıklamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milyonlarca memuru, emekli, dul
ve yetimi yakından ilgilendiren bu maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerinde de, ayrıca, sizlere açıklama yapmak istiyorum: Memur, devletin
aynasıdır. Vatandaş, devleti memurda görür, onda tanır, onda yorumlar, onu
orada görür. Eğer memur açsa, eğer memurun üzerindeki kıyafeti düzgün değilse,
eğer memur yanlış yollara sapıyorsa, devleti de ona göre yorumlar, ona göre
değerlendirir.
Devlet, her türlü hizmetini memurlarımızla yürütür. Güler yüzlü
memurlarımız, devletimizin de gülen yüzüdür. Kamu hizmetlerinin sağlıklı
yürümesi için, dertleri çözümlenmiş, devletine hizmetten başka bir şey
düşünmeyen, hiçbir kaygısı olmayan devlet memuru gereklidir. Memurlarımızın,
emekli, dul ve yetimlerimizin, bu enflasyon karşısında boğulma noktasına
geldiğini hepimiz üzülerek görmekteyiz.
55 inci Hükümet, bir taraftan enflasyonu ve fiyat artışlarını -özellikle
akaryakıttan başlamak suretiyle- yüzde 95, hatta yüzde 100'lerin üzerine
taşırken, bugün memurun mutfağına giren en önemli gıda maddeleri, yüzde 100'ün
üzerinde bir fiyat artışıyla alınırken ve enflasyonun altında inim inim
inlerlerken, yüzde 30 nispetinde bir ücret artışını, doğrusu, ne vicdanımıza ne
de adil duygularımıza uygun görmüyor ve yakıştıramıyoruz. (DYP sıralarından
alkışlar)
Hükümet, memura 1998'in ilk yarısı için yüzde 30 oranında zam yapacağını
açıklamıştır. Öngörülen bu zam oranı, son altı ayda iyice fakirleşen memura,
emekli, dul ve yetime, işçi emeklisine haksızlıktır. Bu haksızlık, büyük
çoğunluğu cumhuriyetten, demokrasiden yana olan, içleri ülke sevgisiyle dopdolu
olan memurumuzu anarşiye itmektedir, sokaklara dökmektedir, çözümü başka
yollarda aramaya teşvik etmektedir.
Meclis kürsüsü, sadece sorunların dile getirildiği bir yer değildir;
Meclis kürsüsü, sorunların çözümlendiği yerdir. Böyle olunca da, halk,
Meclisini, buraya gönderdiği vekilini bağrına basar; aksi takdirde,
Meclisinden, vekilinden, devletinden soğur; biraz önce belirttiğim gibi, çözümü
başka yerlerde arar; bundan da, en fazla, hem devlet hem millet olarak biz
üzüntü duyarız.
Televizyonlardan ibretle ve üzüntüyle izlediğimiz memur eylemleri,
tamamı devlet memuru olan polisimizi ve diğer kamu çalışanlarını karşı karşıya
getiren, hoş olmayan görüntülerle doludur. Bütün bunlar, ülkemiz ve devletimiz
açısından son derece düşündürücüdür.
Sürekli nasıl geçineceğini düşünen, ailesinin zorunlu ihtiyaçlarını
karşılayamamanın üzüntüsünü yaşayan, toplumda saygınlığını yitiren
memurlarımızın sorunlarını biraz olsun gidermeyi amaçlayan önergemizi,
özellikle siyasetüstü düşünerek desteklemenizi, bilhassa rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gelin meseleye sıcak yaklaşalım; gelin Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, özellikle Doğru Yol Partisinin vermiş olduğu bu
önergenin, tamamen siyasetüstü bir şekilde değerlendirilmesi suretiyle ve
memurumuzu destekleyecek, memurumuzun yarasına neşter olacak, memurumuzun bu
ağır yükünü hiç olmazsa biraz hafifletecek bir anlayış içerisinde,
desteklerinizi bizden esirgemeyin, bizim önergemizden esirgemeyin.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; diyebilirler ki, verilen bu
önerge, Anayasanın 94 üncü maddesine aykırıdır. 94 üncü madde, gider artırıcı
veya gelir azaltıcı bir önerge verilemeyeceği hususundadır.
BAŞKAN – 94 üncü değil, 162 nci madde...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – 1977 ve 1978 yıllarında yapılan
görüşmeler sonucunda, özellikle önergeyle getirilen katsayıyla ilgili artışları
ifade eden birkısım değişikliklerin, Anayasaya aykırı olmayacağına dair, bu
Yüce Meclis, yine bir karar vermiş ve bunu tasvip etmiştir. Dolayısıyla,
bununla ilgili Anayasaya aykırılığın da iddia edilmesi mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, önergemizi, kademeli olarak
verecektik; yani, büyük memurlara az, küçük memurlara daha da fazla verilecek
şekilde düzenlemeyi düşündük; ama, bir maliyeci arkadaşım bana dedi ki:
"Gelin, bunu kademeli yapmayın; çünkü, kademeli yapmak çok zor. Bunu,
ancak, gösterge üzerinden yaparsanız ve göstergeyi de bir kül olarak
gösterirseniz, sistematik bakımdan daha uygun olur."
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önergeyi de dikkate alarak, o
halde o önerge nasıl olsa var; bir de, bizim hazırladığımız, özellikle, taban
aylığı katsayısının 40 000'ne ve aylık katsayının da 6 300'e çıkarılması
hususunda diğer bir önergeyi de vermiş bulunmaktayız.
Denilebilir ki, bu verilen önergelerden Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri de istifade edecektir. Gelin, sayın milletvekilleri, şu milletin
huzurunda herkese seslenelim ve Meclisin saygınlığını hep birlikte tekrar
koruyalım. Meclis üyeleri, yani milletvekilleri, bu artışı kesinlikle almasın
ve bunu bir madde olarak koyalım, destekleyelim; böylece, milletvekillerimize
yönelik ithamlardan da kurtulmuş oluruz; bunu samimiyetle istiyorum; popülist
olarak istemiyorum. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Milletvekili olarak, gerçekten, burada siyaset de yapmak istemiyorum...
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – O maddeyi de koyun buraya.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Koyacağız, onu hep beraber...
Anlaşalım dedim gelmediniz, anlaşsaydınız vardım ona. Eğer,
anlaşsaydınız, ben de bunu istiyordum. Ben, bu anlaşmayı temin etmeye çalıştım;
ama, varmadınız buna.
Onun için, size açıkça ifade ediyorum: Bu maddeyi çıkaracağız; bunu
çıkaracağız ve bu anlayış içerisinde, bütün milletvekillerimiz, bu teklifimizi
inanın siyaseten söylemiyorum; yeminle söylüyorum, siyaseten söylemiyorum- gelin hep beraber destekleyelim. (DYP
sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar)
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.
Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Esat Bütün; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bütün, süreniz 5 dakikadır.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, burada, alacağımız karar, Türk ekonomisini ve çalışanlarımızı çok
yakından ilgilendiren bir karardır.
Meclisimizin, birlik ve beraberlik içinde bu kararı alması gerektiğine
inanıyorum.
Diğer taraftan, yıllardır, hesapsız, karşılıksız, borçlanmalar ve
ödemeler yüzünden -biraz önceki konuşmalarda, arkadaşlarımız da belirtti- Türk
ekonomisi, 6 katrilyonluk içborç
batağına saplanmıştır. Bu içborç batağının neticesinde, yılda, 15 milyar dolar
faiz ödemesi yapmaktadır. Eğer, zamanında, oportünistçe borçlanmalar ve
yanlışlıklar olmasaydı, bugün, devlet, bu 15 milyar dolarlık, yaklaşık 3
katrilyonluk içborç faizinden kurtulur; burada, kamu çalışanlarımıza yüzde 50
değil, yüzde 100 bile versek, bu para yeterdi.
Siz, bugün de, aynı şekilde -şimdi arkadaşlarımız oralardan
konuşuyorlar- Türkiye'de, yüzde 20 işsizin olduğunu bilmiyor musunuz?!
Yatırımların şu anda en kıt noktada olduğunu görmüyor musunuz?! İşsiz denen,
sosyal güvenlikten yoksun insanları görmüyor musunuz?! Sosyal güvenlikleri
olmadığı için, çocuklarını, hastane kapılarında yeşil karta muhtaç eden
insanları görmüyor musunuz?! (ANAP ve DSP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Şimdi, bunları unutarak, burada, siz iktidardayken, yüzde 30
getirdiniz, daha sonra yüzde 70 askerlere verdiniz, ondan sonra yüzde 18
verdiniz ve bütün personel rejimini altüst ettiniz.
ÖMER NAİMİ BARIM (Elazığ) – Rantiyeye... Rantiyeye...
ESAT BÜTÜN (Devamla) – Burada gerçekçi olalım; karşılığı olmadan bir
para verdiğiniz zaman, şimdi vereceğiniz 700 trilyon liraya karşılık, devlet,
700 trilyon lira içborç batağına saplanarak faiz vermeyecek mi?! O zaman, bu,
rantiyeye gitmeyecek mi?! (ANAP ve DSP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Şimdi, çalışanlarımıza, alınteri karşılığının net parasını verelim.
Gruplarımız anlaşsınlar, karşılığı bulunsun, verelim.
Şimdi, arkadaşlarımız, burada, önergeler veriyorlar, bir başka şekilde
söylüyorlar.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Faize... Faize... Rantiyeye verin.
ESAT BÜTÜN (Devamla) – Faize, rantiyeye nasıl gitti; onu getirin; bakın,
söyleyeyim ben size. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin.
ESAT BÜTÜN (Devamla) – 1992 yılında, emekli yaşı kaldırıldı. Emekli
yaşının kaldırılması neticesinde, 1998 yılı bütçesinde, bugün, 1,4 katrilyon
lira sosyal güvenlik kuruluşlarına yardım koyduk. Eğer, 1992 yılında, o sosyal
güvenlik kuruluşunda o delik açılmasaydı, bugün sizin istediğinizin iki katını,
bu bütçeden rahatlıkla verebilirdik. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ama,
şimdi, zamanında oportünistçe politikalarla karşılıksız şekilde yapılan, 1991 yılından
sonra özellikle yapılan borçlanmalar neticesinde, bugün, bütçenin yüzde 59'u
içborç ödemelerine; faizler de personel
ödemelerini geçecek şekle gelmiş. Şimdi, siz, eğer, karşılık olmadan yeniden
verelim derseniz; o işsizlere, millî gelirden 4,9 alanlara, köylerde bugün
yolları dahi olmayan insanlara ne vereceksiniz burada?! Bir tarafa verelim,
rantiyeye vermeyelim diyorsunuz; ama, karşılıksız para basarak, karşılıksız
para vererek bizzat rantiyeye veriyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bütün.
Şahsı adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; madde üzerinde şahsi görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tartışmakta olduğumuz konunun, gerçekten, bu yüce çatı altında yer alan
tüm partilerin, bu salonda bulunan tüm değerli milletvekili arkadaşlarımın,
aynı duyarlılık içinde yaklaştıkları bir konu olduğundan kimsenin şüphesi
olmaması gerekir.
Burada, Hükümetimizin sunmuş olduğu bir çerçeve var. İktidarı oluşturan
Koalisyon Hükümeti, elindeki imkânlarla yaptığı bir hesapla, memur maaşlarının,
1998 yılının ilk altı ayında yüzde 30 artmasını öngörmüş; ancak, benden evvel
burada konuşan arkadaşlarımın da belirttiği gibi, bu çerçeve, Sayın
Başbakanımızın "memurlarımızı enflasyon altında ezdirmeyeceğim; ancak,
onlara reel artış da sağlamayacağım" anlamına gelen ifadesini
karşılamaktan uzak bir durum. Yüzde 30'la, memurlar, enflasyon altında
ezilecekler; hesap yaptık, kitap yaptık, yukarıda konuştuk. Gerçekten, 1998
yılının ilk altı ayında, eğer, memurların ezilmemesini istiyorsak -o ilk altı
ay içinde büyümenin de yüzde 4,5 düzeyinde olacağını dikkate alarak-
genellikle, enflasyonun kış aylarında, ilk altı ayda daha yüksek olduğu,
enflasyonda inişin genellikle yaz aylarında ve ikinci yarıda sağlandığını da
dikkate alırsak, asgarî yüzde 50'lik bir artış oranı, hakkaniyetin, memurları
enflasyon altında ezdirmemenin mantıksal bir çözümü olarak ortaya çıkıyor.
Peki bunu nasıl yapacağız; pekala, Sayın Bakanımız ve değerli
teknokratlarımız, bürokratlarımız biraz sonra diyebilirler ki, ortaya konulan
önergeler işte şu şekilde veya bu şekilde tam çerçeveye oturmuyor. Gerçekten,
Plan ve Bütçe Komisyonunda başımıza geldi, önerge verirken, bürokratlarımızdan
bu konuda yakın destek alamadık. Sayın Müsteşar bir arkadaşını bana gönderdi;
ama, o arkadaş da "bu katsayıları hesap edebilmem için eve gitmem lazım,
bilgisayarımı almam lazım, hesap etmem lazım" dedi; bunlar...
EMİN KUL (İstanbul) – Müsteşar sana cevap verebilir mi?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim, izin verin. Ben bir çerçeve
getiriyorum diyorum ki, eğer, böyle bir durum varsa, bu çok önemli konuda,
politika yapmamamız gereken bu konuda, şu anda bütün memurların, belki de, 5
milyon memurumuzun izlemekte olduğu bu oturumda, eğer, gerçekten, memurlarımıza
destek vermek, sorunlarını çözmek istiyorsak, oturuma 15 dakika ara veririz ve
o arada, sunulmuş olan önergeleri değelendiririz ve bu önergelerin nasıl
uygulanacağına ilişkin ortak bir karara varırız.
Bizim önergemizi grup başkanvekilimiz açıkladı. Biz, milletvekilleri
için, daha doğrusu, en üst düzeydeki müsteşar için yüzde 20, en alt düzeydeki
memur için yüzde 60 maaş artışını ilk 6 ay için öngören, ortalama maaşın yüzde
50 artmasını hedefleyen bir önergeyle geldik.
Bu önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün gruplarınca
destekleneceği umuduyla, hepinize saygılarımı sunuyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili önergeler var...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Komisyon, açıklama mı yapacaksınız?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun, siz de konuşun da, ondan sonra ara vereceğim.
Süreniz 10 dakika efendim; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)–
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tüm üyelerinin kamu çalışanlarının ve onların emekli, dul ve yetimlerinin
ekonomik koşullar karşısında durumlarını en yüksek düzeye yükseltmeleri
konusundaki duyarlılıklarını takdirle karşılamamak mümkün değildir.
Burada muhtelif partilerimize mensup değerli arkadaşlarımızın önergeleri
olmuştur. Bu önergelerle, kamu personelinin özlük haklarının önümüzdeki malî
yılın ilk 6 ayı için imkânlar içerisinde yükseltilmesi gayretleri
öngörülmüştür. Her ne kadar önergelerde teknik birçok hatalar varsa da, temel
amaç, çalışanların özlük haklarını iyileştirmektir.
Bu konuda hiç şüphe yok, kamu çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesi konusunda en duyarlı davranmak konumunda olan, yine sizlerin
tasvipleriyle görevde olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir.
Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri zaman zaman, bir bakıma
tasvip edilmeyecek şekilde, bu aylıklardan milletvekillerini
yararlandırmayalım, üst düzey görevlileri yararlandırmayalım biçiminde, teknik
yönden doğru olmayan, esası da doğru olmayan ve devletin asıl sorumluluğunu,
uzman personeli kanalıyla, yetki kullanarak hizmet ifa eden personelden
iyileştirmeyi esirgeyen bir yaklaşım içinde ele almalarını da, bir popülist
yaklaşım içerisinde değerlendirmek doğru olur ve tasvibi de yerinde olmaz
kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlarım, düzenlemelerde, bu teknik arızalar dışında, malî
külfet getirme de, bütçe imkânlarıyla ölçüsüz görülmektedir. Bu önergelerin, üç
partimiz tarafından getirilen önergelerin her 3'ü de, tarafımızca
incelenmiştir. Önergeler, bütçeye, 450 trilyon ile 1 katrilyon arasında ilave
külfet getirmektedir.
Hepinizin bildiği gibi, kamu personelinin özlük haklarının belirlenmesi
konusunda, Hükümetimiz, başından beri, gerek bizzat Sayın Başbakanımız gerek Sayın Maliye Bakanı ve diğer ilgili
bakanlarımız, çalışanlarımızın enflasyona ezdirilmemesi konusunda sürekli
taahhüt ve teminatta bulunmuşlardır. Bunu yaparken, Hükümetin, Devlet Memurları
Kanunundan kaynaklanan yetkilerini dikkatinize sunmak isterim: 657 sayılı
Kanunun 154 üncü maddesine göre, Hükümet, malî yılın ikinci yarısında; yani, 1
Temmuzda, aylıkların, gelişen ekonomik konjonktüre göre yeniden ayarlanması
yetkisini haizdir. Sadece, malî yılın ikinci yarısında değil, son çeyreğinde
de, 1 Ekimden geçerli olmak üzere de, bu yetkiyi bir kez daha kullanabilme
imkânına sahiptir. Bunlar, Hükümetin, enflasyon karşısında, çalışanlara, her
aşamada yeni bir düzenleme yapabilme imkânını ifade etmektedir.
Bununla birlikte, Büyük Millet Meclisimizin meseleye şu andaki yaklaşım
tarzını da gözeterek, Hükümetle ve siyasî parti gruplarımızla konuyu bir kez
daha teemmül etmek üzere, bu maddeyi, çalışmaların son kısmında tekrar
değerlendirmek üzere, Komisyon olarak incelemek, görüşmek, değerlendirmek ve
size tekrar görüşümüzü sunmak üzere geri çekiyorum.
Bilginize sunuyorum; teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bazı arkadaşlarımız tam bizim karşımızda, oturmuş, öyle bir
iştahla sakız çiğniyorlar ki, şimdi ben de ismini telaffuz etmekten imtina
ediyorum. Bazı arkadaşlar da, bana, kâğıt üzerine kâğıt gönderiyorlar... Ama,
olmaz ki yani canım. (DSP sıralarından "Anlaşılmıyor" sesleri)
Evet, sakız çiğnenilmesin efendim; arkadaşlarımızın bazıları, karşıma
geçmiş, çok rahat ve iştahla sakız çiğniyorlar. Bazı arkadaşlar da ikaz
ediyorlar. Rica ediyorum...
EMİN KARAA (Kütahya) – Kim, kim...
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, en son Komisyon Başkanı konuştuğuna göre,
son söz de...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Siz de konuşacak mısınız Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Peki efendim, buyurun.
O zaman, acaba, maddeyi getirdikten sonra mı konuşsanız Sayın Bakan?
ÖNDER SAV (Ankara) – Komisyon maddeyi geri çekti; nasıl olacak; olmaz
ki!
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim...
Şimdi, Komisyon maddeyi geri alınca, müzakere imkânımız kalmıyor.
İsterseniz, madde Komisyondan tekrar geldikten sonra size söz vereyim; çünkü,
maddeyi geri aldı Komisyon; artık bizim inisiyatifimizden çıktı.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Komisyonda söyler fikirlerini.
BAŞKAN – Sayın Bakan, müzakeresiz geri veriyoruz biliyorsunuz. Komisyon
maddeyi geri almadan siz söz isteseydiniz verirdim; onun için, sizden özür
dilerim. Sayın Komisyon maddeyi geri alınca, benim Hükümete söz verme imkânım
doğmuyor. (Gürültüler) Efendim, müdahale
etmeyin...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın
Başkan, madde geri çekilmiş olmasına rağmen, eğer Hükümetimiz bir ek açıklama
dileğindeyse...
BAŞKAN – Efendim, yapamayız; maddeyi Komisyon geri çektikten sonra
müzakereye devam edemeyiz. Sayın
Komisyon Başkanı, siz maddeyi geri almaktan vazgeçin de, Hükümet konuşsun ve
geri alsın.
Sayın Komisyon, maddeyi geri çekmekten vazgeçiyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) –
Vazgeçmiyoruz.
BAŞKAN – 47 nci madde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri
verilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 23.53
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 19.20
BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER: Haluk YILDIZ (Kastamonu),
Ali GÜNAYDIN (Konya)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
1.- 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633,
3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları:
390, 391, 401, 402) (Devam)
B)GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdarelerin Bütçe Kanunu Tasarıları ile, yine 1996 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdarelerin Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki müzakerelere devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerinde.
Biliyorsunuz, 9 uncu maddeyi kabul etmiştik.
Şimdi, 10 uncu maddeyi okutuyorum:
Yatırım Harcamaları
MADDE 10. – a) Yıllık programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan
projeler dışında herhangi bir projeye yatırım harcaması yapılamaz. Bu
cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler
kapsamındaki yıllara sari işlere (finansmanı kısmen veya tamamen dış proje
kredileri ile sağlanan projeler hariç) 1998 yılında başlanabilmesi için, proje
veya işin 1998 yılı yatırım ödeneği, toplam keşif bedelinin (keşif bedeli
tespitinin zorunlu olmadığı hallerde proje bedelinin) % 10’undan az olamaz. Bu
oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler “1998 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar” hükümlerine
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilir.
Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (1) ödenek türü içinde yer
alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskân ve tesisleriyle, NATO
enfrastrüktürün gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin
kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, yıllık
programlara ek yatırım çizelgelerinde yer almaz.
b) Genel ve katma bütçeli kuruluşların yatırım programında ödenekleri
toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım,
idame-yenileme ve tamamlama projelerinin detay programları ile alt harcama
kalemleri itibariyle tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin
alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde “1998 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar” hükümleri uygulanır.
c)Yıllık Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan
projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki ve
sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran
proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel
idaresine ödenir. Mahallî hizmet niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen
esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında da valilerin yetki ve
sorumluluğuna devredilebilir.
Bu şekilde yürütülecek projelerin, etüd, keşif ve kontrollük hizmetleri
ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca; ihale veya emanet
suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi il özel idarelerince valinin
onayı ile gerçekleştirilir.
d)Yıllık programa ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için “1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar”da yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu Adına, Elazığ Milletvekili
Sayın Ömer Naimi Barım söz istemişlerdir.
Ancak, şunu da hatırlatmak istiyorum: Bundan önce, bu maddeler üzerinde
pek söz alınmıyordu. Müzakere edilecek maddeler var; ama, bu maddeler pek
müzakere edilmiyordu. Ben, dördüncü defadır bütçe müzakerelerini yönetiyorum...
Buyurun Sayın Barım.
Süreniz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA ÖMER NAİMİ BARIM (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu bütçe tasarısının 10 uncu
maddesine baktığımızda, şu hususlar dikkatimizi çekiyor: "Yıllık
programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir
projeye yatırım harcaması yapılamaz..." Bu ibare çok yerindedir; bu
bakımdan, Hükümete teşekkür ediyoruz. Zira, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde
yarım kalmış yatırımları bir an önce bitirip ekonomiye kazandırmak, sonra yeni
yatırımlara başlamak, memleket ve millet menfaatınadır.
"Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş
projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (finansmanı kısmen veya tamamen dış
proje kredileri ile sağlanan projeler hariç) 1998 yılında başlanabilmesi için,
proje veya işin 1998 yılı yatırım ödeneği, toplam keşif bedelinin (keşif bedeli
tespitinin zorunlu olmadığı hallerde proje bedelinin) yüzde 10'undan az olamaz.
Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler '1998 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar' hükümlerine
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilir" ibaresi güzel; fakat, buna nasıl riayet edilecek; bu
bütçeyle nasıl yerine getirilecek? Gönül isterdi ki, daha evvelki hükümetler
döneminde, bir önceki hükümet döneminde yüzde 70 ve 80'i tamamlanmış olan
yatırımlar bir an önce tamamlansın. Bunu, hükümet bu bütçeye koymalıydı. Geçen
bütçede, Devlet Planlama Teşkilatına verilen bir emirle, yüzde 70 ilâ 80'i
biten işler tamamlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin tümüne bir göz
attığımızda, yarım kalmış veya yeni başlayacak yatırımlar 10 uncu maddeyle
disipline ediliyorsa, yatırımlara harcayacağınız kaynak nerede?
Bütçeniz, 14,8 katrilyon liradır; bunun 1,2 katrilyon liralık kısmı
katma bütçeden oluşmaktadır. 1998 malî yılı konsolide bütçe ödeneklerinin 3
katrilyon 500 trilyon lirası, yani, yüzde 23'ü personel harcamalarına; 1
katrilyon 330 trilyon lirası cari harcamalara, 4 katrilyon 830 trilyon lirası
cari hizmetler ödeneğine, 8 katrilyon 963 trilyon lirası ise transfer
ödemesine, geri kalan 1 katrilyon lirası, belirtilen yatırım harcamalarına
ayrılmıştır; bunun 300 trilyonu ilköğretime -Millî Eğitim Bakanlığına-
ayrılmıştır. Geriye 700 trilyon lirası kalıyor ki, 1997 yılı bütçesinde, bu
miktar, 600 trilyon idi. Bugünkü enflasyonu düşünürsek, enflasyona göre bu
miktar çok küçüktür. Bu bakımdan, bir de, bir varsayım yapıyorsunuz; 400 trilyonluk
bir yatırım da özelleştirmeden gelecek; fakat, bugüne kadar, özelleştirmede
ileri bir atağınız olmadı; bu, nasıl gerçekleşecek, onu da merakla bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri "yatırım harcamalarında
yıllık programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler akışında herhangi
bir projeye yatırım harcaması yapılamaz" deniliyor; bu, çok yerinde bir
ifade, daha önce de dediğim gibi; fakat, Hükümetin bugüne kadarki çeşitli
icraatları bunu uygulayamayacağını göstermektedir; dün dediğini bugün başka
türlü söyleyen bu Hükümet bunu uygulayamaz. Zaten, 1998 yılı bütçesini
hazırlayıp, huzurumuza getiren Hükümetin kuruluşu, demokratik teamüller dışı
birtakım baskılar sonucu olduğu için, bu bütçenin takriben 5,9 katrilyonluk
kısmı rantiyecilere ayrılmıştır; 4 katrilyon da borçlanacaklar ve bugünkü -sene
sonundaki- yüzde 50 enflasyonu göz önüne alıyorlar; fakat, gerçekleşen yüzde
150 enflasyondan dolayı da 10 katrilyonluk daha tahvil çıkaracaklar. Halbuki,
rantiyecilere verilen 5,9 katrilyonluk para... Uzun yıllardan beri devam eden,
mesela -Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi- Elazığ'ın Baskil sahil pompa
sulamalarına 250 milyar lira ayrıldığı zaman 1 trilyon lira gelir getirecek,
Elazığ Kuzova pompa sulama projesine 500 milyar lira ayrıldığı zaman yılda 3
trilyon lira gelir getirecek. Aynı zamanda, bütün hükümetlerin -bizim 54 üncü
Hükümet de dahil olmak üzere- doğu ve güneydoğu'a yaptığı hükümet
toplantılarında “buraya kaynak aktaracağız” vaatleriyle, bilhassa, 55 inci
Hükümetin Siirt'te yaptığı vaade göre, burada yarı kalmış 100-150 adet tesise
18 trilyon kaynak ayrıldığı zaman, bu tesisler hemen faaliyete geçecek ve 30-35
trilyonluk bir gelir sağlanacaktır. Aynı zamanda, buradaki işsizlik de bir
nispet önlenmiş olacak; fakat, bugünkü Hükümet, rantiyecilere ve basın
kartellerine diyet ödemekten, yatırımlara ayıracak para bulamamaktır. Mesela,
medyadan öğrendiğimize göre, 2-3 basın kuruluşunun, bir defada 16,4 trilyon
diyet olarak teşvik aldığı söylenilmektedir. Halbuki, bu miktar, doğu ve güneydoğuya
verilse, en aşağı 11 milyon işsiz olan Türkiyemizde, bir miktar işsize iş
bulunur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha dün "KİT zamlarını
yapmayacağız, altı ay için bütün zamları dondurduk" diyen...
BAŞKAN – Sayın Barım, o, zamlar, tekeller, basın kuruluşları falan bu
maddede yok.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Olur mu yani... Maddeye bağlı konuşursanız iyi olur.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Hep madde üzerinde konuştum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Yani, biz niye burada oturuyoruz.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Bağlantılı, Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Barım, rica ediyorum, maddeye bağlı konuşursanız memnun
olurum.
ÖMER NAİMİ BARIM (Devamla) – Peki efendim.
Daha dün petrole, uçak biletlerine, şekere, hepsine yine zam geldi.
Zaten, bu Hükümetten bu millletin de ümidi kesilmiştir. Kısa zamanda, inşallah
bu Hükümet gidecek, yerine halkın benimsediği ve hergün halkla kucaklaşan Refah
hükümeti gelecek, bu işler düzelecektir.
Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barım.
Şahsı adına Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 10
uncu madde üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım adına sizi ve muhterem Genel
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, az önce Grubumuz adına söz alan arkadaşımızın da
ifade ettiği gibi, özellikle devletin, yatırımlarla alakalı, 1998 yılı bütçesi
içerisinde düşündüğü değerlendirmeler, genel olarak, gerek illerde valilerin
takip etmesi gereken ve gerekse zorunlu birkısım alanlarda -millî savunmayı,
devletin genel iç ve dış siyasetini çok yakından ilgilendiren
konulardaki-harcamalardaki serbestliği temin etme konusundaki tasarruflarını
takdirle karşılıyoruz; ancak, bir konuyu burada ifade etmemek mümkün değil.
Bilindiği üzere, bu bütçe, esasen temelde açık veren bir bütçe. İster illere,
İller Kanununa göre valiliklerimize, illerde müdürlükleri, şubeleri veyahut da
bölge müdürlükleri bulunan kurumlar olsun, isterse doğrudan doğruya merkezî
hükümetin hesapladığı yatırımlar olsun, bunlara tahsis edilecek ödeneklerin,
hem bu açık bütçeyle tahakkuk ettirilmesi mümkün olmayacak hem de bilindiği
üzere bugün Hükümetin elinde, illerde başlatılmış olan ve halen devam eden 8
binden fazla yatırım ve iş var, maalesef...
REFİK ARAS (İstanbul) – 5 332...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Bu dönemdeki okulları da buna dahil ederseniz,
sadece 2 bin küsur dershaneniz olacaktır. Eğer, bütün bunlar nazarı itibara
alınırsa, 8 bin civarında yatırıma, bu devletin bugünkü bütçesinden para
tahsisatı yapılacak. Tabiî, bunları izlemek oldukça zor. Bir de siyasî
partilerin, belki kendilerini tabanda seçmenlerinin yanında haklı göstermek ve
hizmetleri yörelerine aktarmak amacıyla, zaman zaman bütçelere koymaya
çalıştıkları ek önergelerle beraber yeni yatırımları da düşünürseniz, 2000
yılına kadar belki takribi 10 bin civarında bir yatırımı, bu devletin borç yükü
altında bulunan bugünkü bütçesinin kaldırması oldukça zordur...
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Yakında kaynak paketleri var, gelecek...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Temenni ediyoruz tabiî. Kaynak paketleri,
esasen en çok dillendirdiğimiz, değerlendirilmesi gereken söylediğimiz
hususlardı. Eğer bizim dönemimizde kaynak paketlerine destek vermiş olsaydınız,
Refahyol Hükümetinin kaynak paketlerine destek verilmiş olsaydı, delindiği
ifade edilen denk bütçe, hakikaten, sizin elinizde bu kadar tahribata rağmen,
yine yıkılmayacaktı ve sene sonunda denk bir bütçe sağlanmış olacaktı.
Değerli arkadaşlar, ben, burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum:
Mutlaka, İller Kanununun, Yerel İdareler Kanununun değiştirilmesinde, devletin merkezî hükümetten gönderebileceği
paraların mahallinde çok daha uygun zeminlerde ekonomik şekilde harcanmasında
zaruret vardır. Gerçek tasarrufu düşünüyorsak, devlet-millet kaynaşmasını
yatırımlarda da temin etmemiz mümkündür. Bunu, taşrada çalışan, özellikle
bürokraside bulunan arkadaşlarımız çok iyi bilirler. Halkımız, birçok hizmette
devlet-millet kaynaşmasını çok güzel şekilde ortaya koymuştur. Hatta, ben şu
kadarını şöyleyeyim: Eğer, 8 yıllık kesintisiz eğitim tasarrufu, milletin temel
özlemine ve ruhuna aykırı olmasaydı, devlet, bugün, benim ilimin birçok
ilçesinde, Samsun'un birçok ilçe ve köyünde, Vezirköprü'nün, bugün, Çal
Köyünde, 80 tane öğrenci bir dershanede ve tek bir öğretmene mahkûm
olmayacaktı; yani, vatandaşımız, hem dershanesini hem de öğretmen
yetiştirebilecek zemini çok daha rahatlıkla hazırlamış olacaktı. Demek ki,
yerel idarelerde, mahallî idarelerde yapılması gereken acil düzenlemelerle,
valiler ve özellikle yerel parlamentoların güçlendirilmesi suretiyle, bu
imkânların mahallinde kullanılmasında zaruret vardır.
Bir diğer husus -az önce arkadaşım da işaret etti- başlanmış hizmetlerin
mutlaka ikmal edilmesi lazımdır. Özellikle, Hükümetten istirham ediyoruz -geçen
de, bir vesileyle, yine, burada arz ettim- Türkiye'nin en uzun iki nehrinin
Karadenize döküldüğü Çarşamba ve Bafra Ovasında hâlâ sulu tarıma geçilememiştir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, tamam...
Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Gerek Kızılırmak'tan gerek Yeşilırmak'tan
istifade edememekteyiz.
BAŞKAN – Eksüre vermiyorum... Rica ediyorum...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Dolayısıyla, bu yatırımların bir an önce ikmal
edilmesini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, 109 madde çıkaracağız. 109 tane
madde var, daha 10 uncu maddedeyiz...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sabaha kadar zaman var.
BAŞKAN – Çalışacağız tabiî de...
Şimdi, şu salondaki bütün partiler iktidar olmuş.
Bütçe kanunu tasarısının bu müzakere edilen maddelerini her hükümet buraya
getirmiştir. Şimdi, her hükümet de bunların müzakeresini burada yapmıştır.
Bunlar, bütçede bulunması zorunlu olan hükümlerdir. Tabiî ki, milletvekili
arkadaşlarımız konuşacaklar. Rica ediyorum...
Tabiî, 109 maddeyi yarın bu zamana kadar müzakere
ederiz; mühim değil. Bizim enerjimiz var; yeter ki, siz de enerji gösterin. (RP
sıralarından alkışlar) Ama, rica ediyorum... Bunu, biraz da insaf ölçüleri
içinde yapalım, biraz, Müslümana eziyet etmeyelim. (ANAP ve DSP sıralarından
alkışlar)
Peki, teşekkür ederim.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Her madde üzerinde
şahıs adına söz alırız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, canınız sağ olsun. Alın tabiî... Ben sizden rica
ediyorum yani... (RP sıralarından "1 dakikayı çok görüyorsunuz"
sesleri)
Ama, şimdi, bakın, 109 tane madde var, her birinde 1'er dakika fazla
süre verirsem, 109 dakika eder. Arkadaşlar, rica ediyorum...
Maddeyi okutuyorum:
Özelleştirme Gelirleri ile Finansmanı Sağlanacak Yatırım Projeleri
MADDE 11.— a) 406 sayılı Telgraf
ve Telefon Kanununa 3.5.1995 tarihli ve 4107 sayılı Kanunla eklenen Ek 19 uncu
madde uyarınca Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinin hisselerinin satışından
elde edilerek Hazineye intikal ettirilen paydan Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan tarafından ayrılacak miktarı bütçeye özel gelir kaydetmeye,
b) 4.12.1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların
ve tesislerin kullanım haklarının devirlerinden elde edilerek “Maliye Bakanlığı
Merkez Saymanlığı Müdürlüğü” hesabına doğrudan yatırılan miktarları bütçeye
özel gelir kaydetmeye,
c) Yukarıdaki bentlere göre özel gelir kaydedilecek miktarları, 400
trilyon lirayı geçmemek üzere 1998 yılı Yatırım Programında “Özelleştirme
gelirlerinden karşılanacaktır.” açıklamasıyla yer alan projelerde kullanılmak
üzere ilgili kuruluş bütçelerinde mevcut ya da açılacak özel tertiplere ödenek
kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir
BAŞKAN – Evet, madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Hüseyin Arı söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Arı. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının ve
"Özelleştirme Gelirleri ile Finansmanı Sağlanacak Yatırım Projeleri"
başlıklı 11 inci maddesi üzerinde Grubum adına, söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi, hürmetle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı, hepinizin
malumları, rakamları itibariyle bir hayli ürkütücü, dengeleri yönünden ise
geleceğe hiç de umut vaat etmeyen bir bütçedir.
ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Nereden biliyorsun?!
BAŞKAN – Sayın Abbas İnceayan, yerinde çok sıkılıyorsun herhalde.
HÜSEYİN ARI (Devamla) – Gücünü halktan almayan ve ona hizmet borcu
olmayan böyle bir Hükümetin de yapabileceği, ancak, şimdiden başarısız olmaya
mahkûm olan böyle bir bütçedir. Ayrıca, Nasrettin Hocanın türbesine benzeyen,
5,9 katrilyonu borç faizlerine ayrılan, 4 katrilyonu açıkla bağlanan 15,2
katrilyonluk bu bütçenin yatırıma ayrılan payı ise, 1,4 katrilyondur; bunun da
400 trilyonu özelleştirme yoluyla elde edilecek gelirlerden transfer
edilecektir.
Demokratik sistemler, o ülkedeki insanların yüzde 90'ını teşkil eden
ortadirek dediğimiz işçi, memur, köylü, çiftçi, küçük esnaf ile bunların
emekli, dul ve yetimlerine hizmeti esas alan sistemlerdir. Bunun en iyi
göstergesi de, hedefleri buna göre planlanmış bütçelerdir. Halbuki, bu bütçe,
gerek hedefleriyle gerekse ortaya koyduğu rakamlarla bu amaçtan tamamen
uzaktır. Yatırıma ayrılan payın bu kadar düşük olması, yeni istihdam
imkânlarını ortadan kaldırarak, ülkemizin temel sorunu olan işsizliğin daha da
artması, üretimin olmaması, bozuk olan gelir dağılımının daha da bozulması
demektir. Bu nedenlerle, böyle bir bütçeyle, ortadirek dediğimiz ülke
insanlarının refah seviyeleri fakirlik limitinin altında olacağından, ülkede
huzur ortamı sağlanamayacak ve bunun neticesinde de sosyal patlamalar
kaçınılmaz olacaktır. Bugün bunu, işçi, memur ve bunların emeklilerinin
eylemleriyle yaşıyoruz.
Çiftçimiz, cumhuriyet tarihimizde ilk defa, hakkını aramak için, bu
Hükümet döneminde fiilî eylem yapmıştır. 55 inci Hükümet, işte bütçesindeki bu
kadar düşük olan yatırım payını, palyatif tedbirlerle geçiştirmek için, ilk kez
bu bütçede bir denemeye girişmiştir. Bu denemede, 1998 yılında yapılacak
özelleştirmelerden elde edeceği varsayılan 400 trilyon lirayı şu şekilde
paylaştırmayı düşünmektedir: Eğitime, sağlığa, ulaştırmaya, enerjiye, tarıma ve
diğer yatırımlara.
Değerli milletvekilleri, harp planları yapılırken, en kötü ihtimaller
baz alınır ki, sonunda düşmanın baskınına maruz kalınmasın. Bütçe planları da
geleceğe dönük uygulama planları olduğuna göre, böyle bir planlamanın her an
akamete uğraması kaçınılmazdır.
Bugün, maalesef, özelleştirmenin geçmiş hükümetler döneminde de ne
şekilde hedefine ulaştığını biliyoruz. Özelleştirmenin gerçekleşmesi, bir
bakıma, Sayın Mümtaz Soysal Hocama, onun insafına kalmış bir uygulama olmaktadır.
Onun için, söz konusu bu özelleştirme planınızın gerçekleşmesi için, öncelikle,
Sayın Soysal ile özel bir engel aşma protokolü yapmanız gerekmektedir.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sen öyle san.
HÜSEYİN ARI (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ilk kez bütçede bu tarz
bir uygulamaya yer verilmiş; ama, özelleştirme gelirleriyle finansmanı
sağlanacak yatırım projeleri, yukarıda belirtilen, eğitim, sağlık, ulaştırma,
enerji ve tarım gibi hayatî önemi haiz yatırımlardır. Bunların aksayarak gerçekleşmesi
halinde, bu yatırımlara umut bağlayan ülke insanlarının bir kez daha hüsrana
uğramalarıyla karşı karşıya kalmamız hem sosyal hem de ekonomik dengelerin daha
da bozulmasına neden olacaktır.
Bu yetmiyormuş gibi, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler esnasında,
11 inci maddenin (c) fıkrasında bir değişiklik getirilerek, 400 trilyona bir
100 trilyon daha hayalî olarak finans ilavesi uygun görülerek, bunun da adalet
hizmetleri ile ulaştırma, enerji, arazi sulaması gibi faaliyetlere kullanılmak
üzere pay edilmesi planlanmıştır. Bu hayalî planlama inşallah gerçekleşir de,
halkımız ve ilgili bürokratlarımız da güç durumda kalmazlar. Bilhassa,
bugünlerde basına da yansıdığı gibi, bazı hâkimlerimizin, “ödenek yokluğundan
mahkemelerin kapılarına kilit vurma durumuna gelindiğini” beyan etmeleri,
adalet gibi demokrasinin temelini oluşturan bir kurumun iflasıyla bizi karşı
karşıya bırakır ki, yine, sorunu çok büyük olan böyle bir kuruma 1998
bütçesinde hayalî finans kaynakları tahsis etmenin, yargı bağımsızlığına da ne
denli menfi etkileri olabileceğini Yüce Heyetinizin takdirlerine bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, böylesine, tahsili tereddütlü bir gelirin,
özellikle çok önem arz eden hizmet ve yatırımlar içerisinde kullanılmasının
ayrı bir sorun teşkil edeceğini değerlendiriyoruz. Bu nedenle, yatırımlarda ve
adalet hizmetlerinde kullanılacak ödeneklerin önceden belli ve kesin olması,
vaktinde yatırım ve hizmetin verilebilmesi açısından büyük önem arz etmektedir.
Tereddüt oluşturan, tahsil edilip edilmeyeceği, gelip gelmeyeceği belli olmayan
bir gelire bağlı yatırım ve hizmet ödeneği düzenlemek, daha malî yılbaşından
itibaren, en başta bu ödeneği bekleyen bürokratlarımızın ve vatandaşlarımızın
moral ve şevklerini kıracağını değerlendiriyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, 1998 bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diler, hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arı.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
Katma Bütçeli İdarelere Hazine Yardımı
MADDE 12. – a) Katma bütçeli idarelerin bütçelerini denkleştirmek
amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin hazine yardımı (Yükseköğretim kurumlarının
cari hizmet maliyetlerine yapılacak Devlet katkısı dahil) tertiplerine ödenek
ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B) cetveline gelir yazılan miktarlardan, bu
amaca göre fazla olduğu tespit edilen kısımlar, malî yıl sonunda Hazine
Müsteşarlığı ile mutabakat kurulmak suretiyle ilgili idarelere ödenmeyerek
Maliye Bakanınca iptal edilir.
Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin malî
yıl sonuna göre Maliye Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel
bütçeye gelir yazılır.
b)Hazine yardımı alan katma bütçeli idarelerin bütçelerinde, 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanununun 48 inci maddesinin (C)ve (D)bentleri ile 59 uncu
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yılı içinde gerçekleştirilecek ödenek
artışları, Maliye Bakanlığınca hazine yardımı ile ilişkilendirilerek
yapılabilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
Yatırım ve Transfer Tertiplerinden Yardım Alan Kuruluşlar
MADDE 13. – Bütçelerin yatırım ve transfer tertiplerinden yardım alan
bağımsız bütçeli kuruluşlar ile sosyal güvenlik kuruluşları, hizmetleri ile
ilgili aylık harcama programlarını vize edilmek üzere en geç 31 Ocak 1998
tarihine kadar Maliye Bakanlığına gönderirler. Bu programlar Maliye
Bakanlığınca vize edilmeden bütçenin yatırım ve transfer tertibindeki ödenekler
kullanılamaz.
Kuruluşlar aylık uygulama sonuçlarını her ay Maliye Bakanlığına
bildirirler.
Maliye Bakanlığı, yapılan yardımın amacı doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını aylık harcama programını göz önünde bulundurarak kontrol eder.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
Resmî Taşıtlar
MADDE 14. – Genel bütçeye dahil daireler ve katmabütçeli idareler ile
bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, yıl içinde her ne şekilde olursa
olsun edinecekleri taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmette kullanılacağı (T)
işaretli cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde gösterilenler dışında taşıt
edinilemez.
237 sayılı Taşıt Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde belirtilenlerin
(Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı hariç) emir ve zatlarına verilenler, (2) sayılı
cetvelin 1 ve 2 nci sırasında yer alanlar, güvenlik önlemli (zırhlı) araçlar ve
koruma altına alınanlarla ilgili yönetmelik hükümlerine göre tahsis olunan
araçlar dışında her ne suretle olursa olsun yabancı menşeli binek ve
station-wagon cinsi taşıt edinilemez.
Yerli muhteva oranı %40’ın altında olan taşıtlar yabancı menşeli
sayılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Hastane ve Tedavi Ücretleri
MADDE 15. – Devlet memurları, diğer kamu görevlileri ve bunların emekli,
dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) genel ve
katma bütçeli daire ve idareler ve döner sermayeli kuruluşlara ait tedavi
kurumlarında yapılan tedavilerine ilişkin ücretler, Sağlık Bakanlığının görüşü
üzerine Maliye Bakanlığınca tespit edilecek miktar ve esaslar çerçevesinde
ödenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?..
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Madde üzerinde şahsım adına söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Musa Uzunkaya, buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, Saygıdeğer milletvekilleri; 98
yılı bütçesinin 15 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, memleketimiz, bulunduğu
coğrafyada, sağlık açısından en sıkıntılı ülkelerden birisidir. Tabiî bulunduğu
coğrafyadan kastım, bugünlerde ısrarla Avrupa Birliğinde olduğumuzu söylüyoruz
ve Asyalı olmadığmızı, yani üçüncü dünya ülkelerinden olmadığımızı iddia
ediyoruz. Keşke öyle olabilseydik, hem hukuki açıdan hem diğer yasalarımız
açısından hem de özellikle sağlık hizmetleri açısından bu noktada olmayı ne
kadar temenni ederdik.
Ülke insanımızın hemen tamamına yakınının, sağlık kurumlarıyla bir
şekilde ilişkisi olduğunu hepimiz biliyoruz ve milletvekilleri olarak
hiçbirimiz, seçim bölgelerimize gittiğimizde veya Ankara'da bulunduğumuz
esnada, sağlık sıkıntısı nedeniyle Ankara'da sizleri ziyaret eden, bölgenizde,
sizden, tedavi edildiği hastanede ödemek zorunda olduğu parayı ödeyemediği
için, yardım isteyen seçmen sayısı bir diğerinden daha az değildir; hemen
hepimiz aynı sıkıntıyı yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, Batı ülkeleri, hepinizin bildiği gibi, ülke ekonomisinin verdiği imkânlar nispetinde
yaygın bir hale getirdikleri sağlık güvencesini, sigortasını toplumun tamamına
yaymış, ister işsiz, ister çalışan insanlar olsun, mutlaka sağlık sigortasından
yararlanır hale getirilmişlerdir.
Tabiî, burada, bütçede, devletimiz mutlaka bir destek ihtiyacını duyuyor
olabilir; ama, devletin temel görevleri, anayasal görevleri arasında tadat
edilen, devletin, insanına, onurlu bir şekilde, sağlıklı yaşayabilmeyi temin
sadedinde sağlık hizmetini temin mecburiyeti vardır. Özellikle, bütçemizde bunu
karşılayacak mahiyette bir fon oluşturularak, yeşilkart yerine ikame
edilebilir. Parlamentomuzda, birçoğu sağlıkçı, uzun yıllar hastanelerde
başhekimlik yapmış olan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız var ve az önce
söylediğim gibi, 550 milletvekilimizin de bölgesinde benzeri sorunları hemen
her gün seçmenimizle karşı karşıya yaşamaktayız. Şu anda bile, bizi, belki,
hastanelerde izleyen, yarın çıkacağı hastanede ödemek zorunda olduğu parayı
ödemenin ıstırabını ve sıkıntısını hem hasta yakınının hem de hastanın bizzat çektiğini hissediyor
ve görür gibi oluyorum. Bu bakımdan, Hükümetimizin bütçesinin, alabildiğince bu
konuda desteklenerek fakirlere, çok sade beyanları ve sözlerine itibar edilmek
suretiyle, hiçbir ödeme mecburiyeti kalmadan asgarî bir tedavi imkânının
sağlanabileceği -en azından, bölgesi ve şehrindeki hastanesinde bu tedavi
imkânını sağlayacak- bir zeminin Hükümetçe oluşturulmasına gayret
gösterilmesini temenni, tavsiye ve umut ediyorum.
Diliyoruz ki, inşallah, 1998 yılı, hem milletimiz için hem de
Hükümetimizin ve ülkemizin geleceği için sağlıklı bir gelişime vesile olsun
diyor; bu bütçenin de bu vesileyle hayırlı olmasını temenni ve niyaz ediyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Dernek ve Benzerî Kuruluşlara Yapılacak Yardımlar
MADDE 16. – Genel ve katma bütçeli kuruluşlar bütçelerindeki
“Dernek,Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık, Vakıf ve Benzeri Teşekküllere Yapılacak
Ödemeler” faaliyetinde yer alan ödeneklerden yapacakları yardımlarda; anılan
kurumların bütçeden alacakları yardımlarla gerçekleştirecekleri hizmet ve
faaliyetlerini gösteren plan ve iş programlarını istemek, bunlar üzerinde
gerekli incelemeyi yapmak, plan ile iş programlarının gerçekleştirme
durumlarını izlemekle yükümlüdürler. Yardımlar yukarıdaki incelemelere bağlı
olarak gerektiğinde taksitler halinde yapılabilir.
Harcamaların yukarıdaki esaslar doğrultusunda amacına uygun olarak
yapılıp yapılmadığını incelemeye, yapılacak yardımların yönlendirilmesine
ilişkin yeni ilkeleri tespite Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bütçe Uygulamasına İlişkin Hükümler
Bölüm Düzeni ve Deyimler
MADDE 17. – Gider cetvelinin bölümleri, program
bütçe uygulamasında programlar şeklinde düzenlenir. Programlar altprogramlara,
altprogramlar da hizmetlerin veya harcamaların niteliğine uygun ödenek
türlerine göre faaliyet veya projelere ayrılır. Her faaliyet veya proje gerekli
sayıda harcama kaleminden oluşur.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile diğer
kanunlarda ve bu Kanunda yer alan;
a) “Fasıl ve bölüm” deyimleri bütçe
sınıflandırmasında, “Program”ı,
b) “Kesim” deyimi “Altprogram”ı,
c) “Madde” deyimi, harcama kalemlerini de
kapsayacak şekilde “Faaliyet” veya “Proje”yi,
d)“Tertip” deyimi, hizmet veya harcamanın
yapılacağı program, altprogram, ödenek türü, faaliyet-proje ve harcama kalemi
bileşimini,
e) “Harcama kalemi” deyimi, (A) işaretli cetvelde
yer alan ödeneklerin 100, 200...900 düzeyindeki ayrımını,
f) “Ayrıntı kodu” deyimi, harcama kaleminde yer
alan ödenekler esas alınarak tahakkuk ettirilecek giderlerin (R)işaretli
cetvelde belirtildiği üzere Devlet Muhasebesi kayıtlarında gösterileceği alt
ayrımı (bu ayrıma Kesinhesap Kanunu tasarılarında da yer verilir.)
g) Borç ödemeleri yönünden “ilgili hizmet tertibi”
deyimi, (Personel giderlerine ait harcama kalemlerindeki ödenek bakiyeleri
yalnızca personel giderleri borçlarına karşılık gösterilmek şartıyla) hizmet
veya harcamanın ait olduğu programı,
ifade eder.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?..Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
Bağlı Cetveller
MADDE 18. – a) 1050 sayılı Muhasebe–i Umumiye
Kanununun değişik 29 uncu maddesine göre;
1. Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı “A” işaretli,
2. Özel hükümlerine göre 1998 Malî Yılında tahsiline devam olunacak
Devlet gelirleri “B” işaretli,
3. Devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümler “C” işaretli,
4. Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatanî hizmet aylıkları “Ç”
işaretli,
5. Bütçe kapsamına alınan fonlar “F” işaretli,
6. Gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki veren
kanunlar “G” işaretli,
7. Kurumların mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro
sayıları “L” işaretli,
8. Harcamalara ilişkin formül “R” işaretli,
b) 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca her yıl bütçe kanunu
ile tespiti gereken miktarlar “H”işaretli
c) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanunlarında gösterilmesi gereken
parasal sınırlar “İ” işaretli,
d) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin miktarı “K” işaretli,
e) 2698 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü
maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul
pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları öğrencilerinden
alınacak pansiyon ücretleri “M” işaretli,
f) 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun;
1. 36 ncı maddesine göre millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla
alınacak hayvanların alım değerleri “O” işaretli,
2. 38 inci maddesine göre alınacak motorlu taşıtların ortalama alım
değerleri ve günlük kira bedelleri “P” işaretli,
g) Kurumların sahip oldukları taşıtlar ve 1998 yılında Taşıt Kanunu
uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmetlerde
kullanılacağı ile asgarî ve azamî satın alma bedelleri “T” işaretli,
Cetvellerde gösterilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Üç önerge var. Yalnız, bu önergelerden Sayın Algan Hacaloğlu ve
arkadaşlarının, orman ve kadastro amenajman hizmetlerinde çalışanlara verilecek
miktarı bir kat artıracağına ilişkin önerge gider artırıcı olduğu için işleme
koymuyorum efendim.
Yine, Sayın Metin Arifağaoğlu'nun, bu fıkrada gösterilen miktarlar,
Millî Savunma Bakanlığı için, gerektiğinde, Bakan onayıyla üç katına kadar
artırılabilir" diye bir fıkra getiriyorlar; bu da, gider artırıcıdır. Bunu
da işleme...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır, gider artırıcı değil.
BAŞKAN – Efendim, gider artırıcı olmaz mı? Yani, şimdiye kadar, hangi
kanunda, biz, bir bakana 3 katına kadar devlet harcamalarını artırma yetkisini
verdik?.. Olmaz ki...
NİHAT MATKAP (Hatay) – İhalelerle ilgili özel usul getiriyor.
BAŞKAN – Bunu da işleme koymuyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 18 inci maddesine
ekli "K" işaretli cetvelin B/4 fıkrasının ikinci paragrafının yasa
tasarısı kapsamından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi
Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Oya
Araslı
Amasya Ankara İçel
Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Tunceli İzmir
Gerekçe:
Günün 24 saatinde devamlılık gösteren zabıta ve itfaiye hizmetlerinde
çalışan personelin fazla çalışma ücretiyle ilgili düzenleme, 1975'lerden 1997
yılına değin bütçe kanunuyla düzenlenen belediye meclislerince belirlenen bir
uygulama olarak süregelmiştir. Bütçe kanunuyla, 1997 yılında, belediye meclislerinden
bu yetki geri alınmıştır. Şimdi, 1998 bütçesiyle, bu sakat uygulama sürdürülmek
istenmektedir. Oysa, yıllardır fazla mesai ücretleriyle ilgili bu uygulama,
âdeta, müktesep hak niteliği kazanmıştır. İdarede yerelleşmenin, yerel
yönetimlerin yetkilerinin artırılması, yerel demokrasinin süreç içinde yaşama
geçirilmesinin tüm siyasî partilerce benimsendiği bir ortamda, belediye
meclislerinin yetki ve tasarruflarını kısıtlayan bir anlayışın 1998 bütçesinde
yer alması şanssızlıktır. Belediyelerin bütçelerini, belediye meclisleri, kendi
gelir ve giderlerini esas alarak yapmalıdır, bu yetkilerine müdahale
edilmemelidir. Bu uygulama, özellikle yaz-kış nüfuslarında büyük oynama
gösteren belediyelerde gerçekçi değerlendirmeler yapılmasını ortadan kaldıracak,
haksızlık ve eşitsizliklere zemin hazırlayacaktır.
Bu nedenlerle, fazla mesai ücretinin belirlenmesini sınırlandıran
"K" cetvelinin üçüncü bölümünün B/4 fıkrasının ikinci paragrafının
yasa kapsamından çıkarılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu personele ödenen ücretlerin sınırları, yüzde 100 ilâ yüzde 500
oranında artırıldı zaten. Bu nedenle, yeniden serbest bırakılmasına
katılmıyorum.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
Yeni Tertip, Harcama ve Gelir Kalemleri Açılması
MADDE 19. – Maliye Bakanı;
a)İlgili mevzuatına göre, yılı içinde 1998 Yılı Yatırım Programına
alınan projeler için (2) ödenek türü altında, hizmetin gerektirdiği hallerde de
(3) ödenek türü altında yeni tertipler veya (A) işaretli cetvelin bütünü içinde
yeni faaliyet ve harcama kalemleri açmaya,
b) Gerektiğinde (B)işaretli cetvelde yeni bölüm, kesim ve madde
kalemleri açmaya,
c) 25.6.1992 tarihli ve 3824 sayılı Kanunla kaldırılan vergi ve resimler
nedeniyle Toplu Konut Fonu adına gümrüklerce ithal sırasında tahsil edilecek
miktarlardan gelir kaydedilecek oranı tespite ve bu tutarı tahsilatı yapan
gümrük saymanlarına (B) cetvelinde açılan tertibe gelir kaydettirmeye ve Toplu
Konut Fonuna aktarılacak tutarlar ile gelir kaydedilecek tutarlara ilişkin
uygulama ile ilgili usul ve esasları belirlemeye,
Yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
Aktarma
MADDE 20. – Maliye Bakanı;
a)Münhasıran “100-Personel giderleri” harcama kalemindeki ödeneklerle
ilgili olarak, aynı kuruluş bütçesi içinde programlar arası aktarma yapmaya,
b)Kuruluş bütçelerinin “100-Personel giderleri” harcama kalemindeki
ödenekler ile Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibindeki
ödeneklerden gerekli görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
yedek ödenek tertibine aktarmaya,
c) Hizmeti yaptıracak olan kuruluşun isteği üzerine bütçesinden, malî
yıl içinde hizmeti yürütecek olan daire veya idarenin bütçesine, gerektiğinde
Hazine yardımı ile ilişkilendirilmek suretiyle ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya,
d) Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı arasında cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini
karşılamak amacı ile varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçelerin program,
altprogram, faaliyet ve projeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya,
e) “1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar”a uygun olarak yıllık programda yapılacak değişiklikler gereği,
değişiklik konusu projelere ait ödenekleri ilgili kuruluşların bütçeleri
arasında aktarmaya,
f) Yukarıda (d) bendinde belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı
Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile
bir programa ait bir hizmetin diğer bir program tarafından yürütülmesi halinde
ödeneği ilgili program, altprogram, faaliyet veya projeler arasında karşılıklı
olarak aktarmaya,
g) Mevcut üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere intikal eden
enstitü, fakülte ve yüksekokulların bütçelerinde yer alan ödenekleri, bu
enstitü, fakülte ve yüksekokulların bağlandığı üniversite bütçelerine
aktarmaya,
h)Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe
kanunlarının uygulanması ve kesinhesapların hazırlanması ile ilgili olarak
gerekli görülen her türlü bütçe işlemlerini ve düzenlemeleri yapmaya,
Yetkilidir.
Malî yıl içinde diğer bir daireye veya idareye aktarılan ödeneklerle
ilgili hizmetin yürütülmesinden bütçesine aktarma yapılan daire veya idare
görevlidir.
Genel ve katma bütçeli kuruluşların kamulaştırma ve bina satın alımları
ile ilgili tertiplerine aktarma yapılamaz. Ancak; liman, hava meydanı,
demiryolu, tünel ve köprü projeleri nedeniyle yapılacak kamulaştırmalar ile
üniversitelerin eğitim-öğretim projeleri için kuruluş bütçesinde tefrik edilmiş
olan toplam kamulaştırma ödeneklerinin %50’sine, diğer kamulaştırma ve satın
almalar için de %25’ine kadar olan ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı
bütçesinin yedek ödenek tertibinden karşılanabilir.
İdarelerin kamulaştırma ve bina satın almak amacıyla bütçelerinde yer
alan ödenekler kamu iktisadî teşebbüslerinden gayrimenkul satın alınmasında
kullanılamaz. Ancak bu hüküm doğrudan eğitim ve öğretime tahsis edilmesi
şartıyla Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler bakımından uygulanmaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum.
Posta Giderleri
MADDE 21. – Yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçları ile
ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin vergi
tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmediği
takdirde, bu giderlerle ilgili ilave olarak harcanmasına gerek görülecek tutarı
ödetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle ortaya çıkacak ödenek farkı gider
kesinhesabında ayrıca gösterilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum.
Geçen Yıllar Borçları
MADDE 22. – Malî yılın sonuna kadar ödenemediği gibi emanet hesabına da
alınamayan ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 93 üncü maddesine göre
zaman aşımına uğramamış bulunan geçen yıllar borçlarına ait ödemeler aşağıdaki
ilkelere göre yapılır.
a) Yılları bütçelerinin (1) ödenek türü itibariyle, “100-Personel
Giderleri”ne ait harcama kalemlerinden doğan borçlar, “Personel Giderleri Geçen
Yıllar Borçları” faaliyetinden ödenir.
b) (a) fıkrasında yazılı olanlar dışındaki harcama kalemlerinden doğan
borçlar, borcun doğduğu tertibin ödenek türü dikkate alınarak;
1. Diğer cari giderlerden doğan borçlar, “Diğer Cari Giderler Geçen
Yıllar Borçları”,
2. Yatırım hizmetlerinden doğan borçlar, “Yatırım Giderleri Geçen
Yıllar Borçları”,
3. Transfer tertipleri ile ilgili olarak doğan borçlar, “Transfer
Giderleri Geçen Yıllar Borçları”,
Faaliyetlerinden ödenir.
Bu faaliyetlerdeki ödeneklerin yetmemesi halinde (100-Personel giderleri
dışında kalan) aynı veya diğer hizmet tertiplerindeki ödeneklerden bu
faaliyetlere aktarma yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Yalnız, redaksiyonla ilgili bir konu var; Komisyona soruyorum: (b)
fıkrasında "(a) fıkrasında" diyor; halbuki "(a) fıkrası"
değil "(a) bendi" olması lazım.
Galiba, böyle bir düzeltmede fayda var?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Uygundur
efendim.
BAŞKAN – Bu düzeltmeyle maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum.
4306 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin
Uygulanması
MADDE 23. – 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı
Kanunun Geçici 1 inci maddesi gereğince bütçede öngörülen gelirlerin
gerçekleşen tutarlarını, bu amaçla Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine konulan ödeneklerden
kullandırmaya,
– Ödeneğini aşan gelir tahsilatları karşılığında
ilgili tertibe ödenek eklemeye,
– Yılı içerisinde harcanmayan ödenekleri, ertesi
yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye,
– Bu hükümler çerçevesinde
yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu
adına, Sayın Kâzım Ataoğlu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Ataoğlu. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin Maliye
Bakanlığınca nasıl uygulanacağını düzenleyen 23 üncü maddeyle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bilindiği gibi, 31 Aralık 2000 tarihine kadar devam edecek olan 4306
sayılı Yasanın bu geçici 1 inci maddesiyle, 8 yıllık kesintisiz ilköğretim
giderlerinde kullanılmak üzere eğitime katkı payı sağlanmaktadır.
Şimdi, burada, 23 üncü maddeyle ilgili olarak; yani, 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesi gereğince, bütçede öngörülen gelirlerin Maliye Bakanının
yetkisiyle millî eğitimin yatırımlarında harcanması vesaire gibi konularda,
belki fazla söylenecek bir söz yoksa da, bu kanunun uygulanmasıyla meydana
gelecek olan sıkıntılara bir göz atmakta fayda mülahaza ediyorum.
Değerli arkadaşlar, ilk anda, Millî Eğitim Bakanlığı yatırımlarına
bakıldığında, bu sene, gerçekten yüzde 400'e varan bir artış sağlandığı
görülecektir. Ancak, maalesef, bu, sevinilecek bir durum arz etmemektedir;
çünkü, bu artış, sadece ilköğretimde görülmektedir. Halbuki, eğitim bir
bütündür. Eğitimin her kademesinde bu yatırımların artması gerekir. Halbuki,
ortaöğretim ile yükseköğretime ayrılan paylarda azalma görülmektedir. Böyle
olunca da, eğitimin ilk kademesiyle diğer kademeleri arasındaki denge
bozulmaktadır. Şimdi, bu noktada, bu dengesizliğin giderilmesi için, orta ve
yükseköğretime, bu eğitime katkı payından, yasal bir düzenlemeyle kaynak
aktarılması imkânı getirilmesi mümkün mü? Bunu, ben, Sayın Bakana ve Hükümete
arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, eğitime katkı payıyla ilgili
olarak çıkarılan bu geçici maddeyle vatandaşlarımızdan para alınmakta. İşte,
cep telefonundan, motorlu taşıtlardan, silah ruhsatlarından, havayolu
seyahatlerinden vesaire. Niçin alıyoruz biz bu parayı bu vatandaşlarımızdan;
onun çocuğunu yetiştirmek için, onu bir meslek sahibi yapmak için değil mi?
Şimdi ben size sormak istiyorum: Aldığınız bunca paraya karşılık olarak,
kesintisiz ve özellikle yönlendirmesiz bu 8 yıllık eğitimden sonra çocuğu bir
meslek sahibi yapabiliyor musunuz? Hayır. O halde, biraz insaflı olmak lazım.
Vatandaşlarımızdan bunca parayı alıyoruz, ona bir meslek kazandırmıyoruz, onu
bir baltaya sap etmiyoruz; eline bir diploma, haydi git! Nereye; nereye
gidersen git! Peki, bu diplomayla, çocuk 8 yıl okuduktan sonra bir meslek
öğrenebilmiş mi; hayır.
Muhterem milletvekilleri, uzun yıllar, eğitimin çeşitli
kademelerinde öğretmenlik yapmış bir
arkadaşınız olarak, bu işin, ülkemiz için hiç de hayırlı olmadığını bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bu kürsüden defalarca ifade edildi. Doğu ve
güneydoğuda binlerce okulun kapalı olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Şimdi, burada
yaşayan vatandaşlarımızdan, ilköğretime katkı payı alınıyor. Peki, bu
vatandaşlarımızın çocukları okula gidebiliyor mu; hayır. Biz, kendisinden,
eğitime katkı payı alıyoruz; ama, okul kapalı olduğu için, çocuğu okula
gidememektedir. Peki, bu bir haksızlık değil mi? Sen, bana, eğitime katkı payı
vereceksin; ama, ben, senin çocuğunu okutmayacağım!.. Bu, olacak şey değil.
Yine, bu yörelerde, özellikle, doğu ve güneydoğuda, sözde, taşımalı
eğitim yapılmakta. Ancak -basından hepiniz okumuşsunuzdur- minibüsün parası
ödenmediğinden, adam, arabasını almış gitmiş. Hani, trilyonlarca lira para
toplamıştınız?!.
Değerli arkadaşlar, şehit ailelerinin maaşlarından eğitime katkı payı
kesildiğini, yine, basından okumuşsunuzdur. Halbuki, ilgili kanunda böyle bir
şey yok.
Ayrıca, çiftçi ipoteklerinden, üstelik, hem ipoteği yaparken hem
çözerken eğitime katkı payı kesildiği, yine, basına yansımıştı. Bu uygulama da,
tabiî ki, kanunî değil. Zaten, ilgili kanunla, vatandaşımızın hemen her yaptığı
resmî muameleden vergi alıyorsunuz; bari, Hükümet olarak, hiç olmazsa, bu
keyfîliklere müsaade etmeyiniz.
Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP, DYP, ANAP ve
DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ataoğlu.
Sayın Ataoğlu, aslında, doğu ve güneydoğuda hiçbir yerde taşımalı eğitim yok, Sayın Millî Eğitim Bakanına
sorduk. Bu da haksızlık tabiî. Bir kural getirmişler, güvenliği
sağlayacaksınız... Orada bir okul minibüsünü korumak için, en azından, bir
tabur asker lazım. Sayın Hükümete "bunun önüne geçin" dedik
"bunun yerine, öğrencileri taşıyan minibüslere, öğrencilerin günlük
minibüs ücretini ödeyin" dedik. İnşallah, Hükümet, bunu nazara alır. Yani,
hakikaten,güneydoğu ve doğu bölgelerinde, aileler çok fakir; ama, maalesef bu
taşımalı eğitimden yararlanamıyor.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
Mahallî İdarelere Yapılan Yardımların İzlenmesi
MADDE 24. – Genel ve katma bütçeli kuruluşların bütçelerinde mahallî
idarelere yapılacak yardımlarla ilgili olarak tefrik edilmiş ödenekleri (fon
ödeneklerinden mahallî idarelere verilmesi öngörülen miktarlar dahil);
yardımların izlenmesi ve koordinasyonu amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesindeki
mevcut tertibe aktarmaya; kuruluşların kullanım taleplerine binaen tekrar
kuruluş bütçelerinin ilgili tertibine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Candan. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 24 üncü
maddesi üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
24 üncü madde, mahallî idarelere yapılan yardımların izlenme yetkisini
Maliye Bakanlığına vermektedir. Bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı, devletin
çeşitli kurumlarından yardım alan mahallî idareleri; yani, il özel idareleri,
ilçe özel idareleri ve belediyeleri kontrol altında tutma amacıyla, istatistikî
bir bilgi edinme amacıyla bu maddeyi koymuştur.
Ancak, mahallî idarelere; yani özel idarelere ve belediyelere yardımı
müzakere ederken, bütçe genelini de şöyle ana hatlarıyla bir hatırlamak lazım.
Bütçe harcamaları 14,8 katrilyon, gelirleri 10,8 katrilyon, açık 4 katrilyon,
faiz giderleri 5,9 katrilyon. Bütçenin yüzde 40'ı faize, yüzde 40'ı da maaş,
ücret ve sosyal güvenliğe gitmektedir; ithalat 50 milyar dolar, ihracat 29
milyar dolar, 1998 dışticaret açığı da 21 milyar doları bulmaktadır. Faiz
giderleri, 1997'de 1,8 katriyon, 1998'de 5,9 katrilyon lira; yani, Hükümetin
1998'de faize ödediği artış hızı, 1997 yılına göre yüzde 157,5'tir. Enflasyon
hızı, bu şartlarda yüzde 50 öngörülmektedir; büyüme hızı da yüzde 6'dan yüzde
3'e çekilmektedir. Bu da, hem istihdamı azaltacaktır hem de piyasadaki
hareketliliği durduracaktır.
Şimdi, tabiî, biraz önce konuşan yetkililer, bu bütçeler içerisinden,
mahallî idarelere -yani, hem özel idarelere hem belediyelere- 1,4 katrilyon
lira aktarılacağını ifade ettiler; ancak, rakamlara baktığımız zaman, bu rakamı
bulmak mümkün değil. Sanki, hesaplamada da birtakım muhasebe oyunlarının olduğu
ortaya çıkmaktadır.
Ben, bütçe müzakerelerinin bu şekilde yapılmasının -yani, 1996-97
bütçeleri görüşülürken de gördüğümüz gibi- bütçeye hiçbir fayda getirmediği
kanaatindeyim. Bütçe müzakerelerinde, en azından, cari harcamalar bir tarafa
tespit edildikten sonra, bütçenin amaçlarının açık olarak belirlenmesi, doğru ve
gerçekçi olması, ilke ve hükümlere uyulması gibi ana, temel hususların
müzakereye açılması ve hükümetleri, bu temel unsurların takibi noktasında
zorlamak lazım. Şimdi, asıl olan nedir; ülke imkânlarını ortaya koyacağız ve
bir de, ülkenin öncelikli ihtiyaçlarını ortaya koyacağız. Yani, ihtiyaçlar
neyse, imkânlarla mukayese edeceğiz ve bu Genel Kurul da, bunlara son noktayı
koyacak. Halbuki, burada, tamamen maddeler okunmakta "kabul edenler,
etmeyenler" şeklinde bitmektedir.
Konu buraya gelmişken, bir hususu özellikle açıklamak istiyorum. Biraz
önce, memur maaşları katsayısıyla ilgili, Maliye Bakanımız açıklama yaptılar,
memur maaşlarına ilk altı ay için yüzde 30... Yani, enflasyonu yüzde 100'lerde
tuttuğumuz zaman, ilk altı ay içinde memura yüzde 30 zam verdiğimiz zaman ve
Anayasaya göre de, bütçeyi, gideri artırıcı teklif verme bu aşamada mümkün
olmadığına göre, burada, Genel Kurulda da bunu artırıcı, giderleri artırıcı
olarak bir değişikliğe gidemediğimiz zaman, televizyonları başında bizi izleyen
ve belki de buradan çok iyi netice bekleyen memur kesimini de hüsrana uğratmış
oluyoruz. Halbuki, biraz önce ifade ettiğim faiz giderlerine baktığımız zaman,
5,9 katrilyonluk bir faiz var. Burada, yüzde 30'u 50'ye çektiğimiz zaman,
demektir ki, faizlerden ciddî bir kısıntıya gidildiği zaman, bunu da önlemenin
mümkün olacağı kanaatindeyim.
Sayın Maliye Bakanı, sunuş konuşmasında "toplumun beklentilerine
cevap verecek bir bütçe hazırladık" dedi. Burada da ifade ettiğim gibi,
memur maaşına yüzde 30'luk zam, memurlarımızın isteklerine cevap vermekten çok
uzaktır. "Gerçekçi olacak" dendi; o da, maalesef, uygun değildir.
"Rant bütçesi olmayacak" dendi. Hepinizin de yakından takip ettiği
gibi, iki kartel medyasına 16,4 trilyon lira teşvik verildi. Teşvikler, bir yıl
ödemesiz ve yüzde 50 faizli. Halbuki, aynı Hükümet, bir hafta önce, yüzde 150
faizle kendisi para alıyor!.. Yani, yüzde 150 faizle topladığınız parayı, iki
kuruluşa yüzde 50 faizle veriyorsunuz... Bunu izah etmek mümkün değil. Sayın
Bakan, burada "rantiyeye çalışmıyoruz" dedi; rantiyeye çalışsa nasıl
olacak!.. Ben bunu anlamıyorum. Hükümet, şu anda, cari işlemlere para bulmak
için yüzde 150 faizle para alıyor, kendisi de yüzde 50 faizle veriyor; bunu
anlamak mümkün değil.
Belediye işçileri ve memurları sıkıntıda; SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı;
hepsi batmak üzere ve birçoğu da büyük darboğazda; ama, maalesef, birtakım
yatırımlara veya teşviklere ölçüsüz krediler tanınmaktadır.
Bütçe, temelinde, ülke imkânları ve öncelikli ihtiyaçlar... Bir hafta
veya birkaç gün önce, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konser salonunun
temeli atıldı; üç yılda tamamlanacak ve 20 trilyonluk bir yatırım. Belediye
işçisi ücret alamazken, istanbul'dan Ankara'ya işçiler yürürken, emekli işçiler
salonda sabahlarken ve Hükümet de "yüzde 30'dan fazla zam vermeyiz"
derken, bakın, ihtiyaçlarda öncelik sırası nasıl gözardı ediliyor! Maalesef,
Cumhurbakanımız da "saat 21.00'den sonra kimse uyumasın" diyor;
doğrudur; birçok kimse, geçim sıkıntısından ve sosyal problemler nedeniyle
zaten 21.00'e kadar uyuyamıyor, ondan sonra da uyuyamazlar.
Değerli arkadaşlarım, bu tablo içerisinde baktığımız zaman; bugün
odalarımıza ulaşan bir davetiye de benim dikkatimi çekti; Sayın Maliye
Bakanımız, bin kişilik bir davet veriyor; davetiyeyle, eşlerimizle birlikte
bizi kokteyle davet ediyor. Yani, kokteyl niye verilir?.. 4 katrilyon açığı
olan bütçeyle, 5,9 katrilyon faiz yükü olan bütçeyle, memura zam veremediğiniz
yerde, bin kişilik kokteylle neyi kutlayacaksınız?! (RP sıralarından alkışlar)
Yani, bu bütçe fazla verdi, memura zam verdiniz(!)... Peki, emekliler tostla,
sandviçle sabahlayacak, siz de viski yudumlayacaksınız; böyle şey olur mu!..
(RP sıralarından alkışlar)
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Onu bari söz konusu etmeyin.
YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Sen gelme efendim.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Ben bu
davetiyeyle ilgili tepkimi ortaya koydum; beğenirsiniz veya
beğenmezsiniz; o sizin bileceğiniz iş.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
belediyelere gelmek istiyorum. Mahallî idareler dediğimiz zaman, bakınız, -bir
bilgi hatırlatması, tazelemesi yapmak istiyorum-: Türkiye'de büyükşehir
belediyesi 15, merkez belediyesi 77, il belediyesi 65, ilçe belediyesi 793,
belde belediyesi 1 877; toplam belediye sayısı 2835 ve bunlara biraz önce de
ifade edildiği gibi, ayrılan rakam takribî 1,4 katrilyon. Tabiî, tekrar ifade
ediyorum, bu, sağlıklı bir rakam değil. Ancak, mahallî idarelerin, gerek
vilayette valinin başkanlığında özel idarelerin, gerekse belediyelerin birçok
problemleri var.
Şimdi, belediyeler gelirlerini nereden temin ederler; üç ana gelir
kaynakları vardır; bir tanesi, nüfusları oranında İller Bankasından pay
alırlar; -daha önce yüzde 8 olan bu pay, bugün yüzde 5'e inmiştir- ayrıca,
büyükşehirler, metropol belediyeler, o il bazında, il hudutları içerisinde
toplanan vergiden yüzde 5 pay alırlar; bir de, fonlarda biriken paralardan pay
alırlar. Genelde, belediyeler, Maliye Bakanlığıyla devamlı bir uyuşmazlık ve
anlaşmazlık içindedirler. Belediyeler ayın 15'inde parayı alırlar, ayın
16'sında çalıştırdığı işçi ve personelin vergilerini Maliye Bakanlığına
öderler, SSK'ya da primlerini öderler. Gelen para miktarı 2 milyardır,
ödenecek vergi ve SSK primleri miktarı da 2,5 milyardır ve dolayısıyla,
belediyeler daha çok işçi ve memurun ücretlerini öderler ve Maliyeye ödeyemezler.
Neden? Çünkü, bu rakamlar, yüzde 5'ler yetmez. Peki, Maliye buna ne yapar? Maliye, ödenmeyen paralara yüzde 100
civarında faiz uygular. Peki, bu faizi neresine uygular? Faizin üzerine ödenenleri indirir, anaparaya dokunmaz ve
böyle bir sistem devam eder gider. Belediye on yıl faizini öder, anaparası aynı
kalır ve bu, devamlı, mahallî idarelerle hükümetleri karşı karşıya getirir.
Aslında, bunu kökünden çözmek, temelli bir metin haline getirmek için
bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var.
Şimdi, hükümet değişir, Maliye Bakanları da değişir; belediyeler
muhalefet olur, iktidarlar muhalefet, muhalefetler iktidar olur. Bu durumda
da hükümetler belediyeler için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Candan, süreniz bitti; galiba şahsî konuşma isteğiniz de
var.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Sayın Başkan, 5 dakikam daha var.
BAŞKAN –Tamam efendim; buyurun.
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Şimdi, bu süre içerisinde Maliye mahallî
idareleri, belediyeleri denetler ve faizler çok yükselmiştir, SSK primlerini
belediyeler ödemez, Maliye Bakanlığı evvela belediyenin alacaklarına, banka
hesaplarına el koyar. Tabiî, bilmezler işin ince tarafını; bir beldede, bir
ilde çeşitli siyasî partilere mensup insanlar vardır, siz "belediye
başkanını cezalandıracağız" derken o yöre halkını cezalandırmış olursunuz.
O bakımdan, hangi hükümet olursa olsun burada, belediyelerin hisseleriyle
ilgili olan tasarrufta siyasî yaklaşım her zaman zarar getirmiştir .
Şimdi, bir diğer önemli husus, belediyelerin fonlardan aldığı
katkılardır. Şu anda kanunla, kanun hükmünde kararnameyle, Bakanlar Kurulu
kararıyla, yönetmelik ve diğer yönetim kurulu kararlarıyla fonlar oluşmuştur.
Belediyelerin istifade ettiği fonların sayısı 10'dur.
24 üncü maddede, toplanan bu fonlara da Maliye Bakanlığı
müdahale edecektir. Yani, Merkez Bankasında bir hesap açılacaktır, bu 10 fonda
toplanan para Merkez Bankasına aktarılacaktır ve oradan, ancak Hazineden -Hazine adına bu hesap açılıyor- sorumlu Devlet Bakanına... Şimdi, Maliye
Bakanı bir, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı iki, Başbakan üç,.. bu üçlü olurla
ancak, belediyeler bu fonlardan istifade edebilmektedirler.
Şimdi, bu fonların dağıtımına baktığımız zaman, 1995'te dağıtılan
paranın yüzde 63'ü 10 ilimize -dikkatinizi çekiyorum- yüzde 37'si ise 70
ilimize dağıtılmıştır; yani, bir dengesizlik vardır. 1996'da, 6 trilyonu 10
ilimize, 8 trilyonu 70 ilimize dağıtılmış; 1997'de de, Ankara ve İstanbul'a
5'er trilyon; artan 15 trilyon da 70-75 ile dağıtılmış. Yani, burada,
dağıtımda, belli bir disiplin söz konusu değil. Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşmeler devam ederken, Maliye Bakanımıza bir soru soruluyor: "Bundan
sonra ne yapacaksınız?" Diyor ki: "Biz, tabiî afet olursa, kanunda
öngörülene önce veririz; bir de, nüfus kriteri..." Yani, eski usul nasılsa
öyle devam edecektir;belediyelere siyasî müdahale devamedecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu fon toplandıktan sonra Çevre Bakanlığına
gitmekte; Çevre Bakanlığı da belediyelere araç olarak tahsis etmektedir;
İçişleri Bakanlığına gitmekte, Bayındırlık Bakanlığı kullanmakta, Kültür
Bakanlığı kullanmakta ve Maliye Bakanlığı da, İller Bankası kanalıyla
kullanmaktadır.
Aslında sorun çok büyük; İller Bankasında da problemler var. Tamamen
belediyelere hizmet eden bu bankanın yönetiminde belediyeler temsil edilmez.
Belediyelere hizmet edileceği yerde, çok ağır aksak hizmet eder ve netice
itibariyle de, belediyeler, bugün, darboğaza düşmüştür ve problem olmaya devam
etmektedir.
Şimdi, belediyelere kanunen verilen görevlere baktığımız zaman, aklınıza
ne kadar görev geliyorsa, hepsi belediyelere verilmiş durumda: Belde, kent
düzeni ve esenliği, imarla ilgili görevler; çevre sağlığı ve sosyal yardımla
ilgili görevler; ekonomi, sanayi ve ticaretle ilgili görevler; tarım,
veterinerlik, kültür, turizm, eğitim, ulaşım, çevre, sosyal, zabıta,
bayındırlık, içme suyu, doğalgaz vesaire... Yani, kanunla, belediyelere o kadar
çok hizmet verilirken, maalesef, kaynaklarının az tutulduğu gözlenmektedir.
Refah Partisi olarak, bizim buradaki görüşümüz ve tavsiyemiz; özel
idarelerin bütçesinde yeniden bir
yapılanmaya gitmek lazım; hem malî açıdan hem de il genel meclisi
üyelerinin daha kapsamlı olması açısından. Ayrıca, belediyelerle ilgili de,
yerinden yönetim şeklinde, mahallî idarelerde bir yapılanma söz konusudur.
Şimdi, ben, bir konuyu da ifade edip, konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Belediyelerin denetimleri, mahallî idareler tarafından, mülkiye müfettişlerince
ve kontrolörlerce yapılmaktadır. Ancak, görüyoruz ki, son günlerde,
belediyeler, daha önce giden müfettişin, kontrolörün verdiği raporları bir
tarafa koymak suretiyle, belediyeleri, maalesef, daha değişik siyasî baskılarla
inceleme yöntemine gitmektedirler. Normalde, teamülde, gelen kontrolör veya
müfettiş, incelemesini yapar, bir rapor yazar ve belediyeden sorar; şu şu
eksikleriniz nedir, savunmasını alır; eğer gerek görürse, savcılığa suç
duyurusunda bulunur; ama, şimdi görüyoruz ki, gönderilen kontrolörler, özel
bazı belediyelerde, konuları, direkt hemen savcılığa sevk etmek suretiyle, hem
kanunsuz hem hukukdışı hem birçok çalışanı da rahatsız edici konuma
girmektedirler.
Netice itibariyle, 1998 bütçesiyle mahallî idarelerin sorunlarını çözmek
mümkün değildir. Hayalci olmamak lazım, şartlar ortadadır. Ödenen faiz
miktarları geriye doğru çekilebilir, en azından bu yapılabilir. Bizi bekleyen,
şu anda, bu görüşmelerin neticesini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Candan, cümlenizi tamamlamanız için süreyi de durdurdum;
ama... Son cümleniz Lütfen...
VEYSEL CANDAN (Devamla) – Bizi, ekranları başında bekleyen emekli
memurlarımıza, çalışan memurlarımıza iyi bir haber vermek noktasında, Sayın
Bakanın, bütçenin bazı kalemlerinde değişikliğe giderek, memurlara en az yüzde
20 artırımla hayırlı bir haber vereceğini ümit ediyoruz, en azından böyle
düşünmek istiyoruz.
Bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Candan.
Sayın Candan, bütçeden sonra bir kokteyl veriliyor, siz, ondan şikâyet
ettiniz. Bu kokteyl aslında niye bu kokteyl veriliyor, biliyor musunuz;
milletvekilleri, kıt kaynaklara istinaden, vatandaşı refaha kavuşturacak bir
bütçe yapmadıklarından, üzüntülerini gidermek için, birer kadeh... Efkâr
dağıtmak için, Maliye Bakanı düşünüyor. (Gülüşmeler, RP sıralarından alkışlar)
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Teminat Olarak Kabul Edilecek Değerler
MADDE 25. – a) 29.2.1984 tarihli ve 2983 sayılı Kanun gereğince
çıkarılan ana para iadeli gelir ortaklığı senetleri ve diğer menkul kıymetler
ile Devlet iç borçlanma tahvilleri ve hazine bonoları,
1.Kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin
uygulanmasında teminat olarak,
2. Hazinece satılacak millî emlak bedellerinin ödenmesinde nominal
değerleri üzerinden ödeme vasıtası olarak,
Kabul edilir.
Tahvil ve bonolar nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise
bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.
b) Özel Finans Kurumlarının Kurulması, Faaliyetleri ve Tasfiyelerine
İlişkin Esas ve Usullere Dair 83/7506 sayılı Karar hükümlerine göre faaliyette
bulunan özel finans kurumları tarafından verilen süresiz teminat mektupları
kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin uygulanmasında
teminat olarak kabul edilir. Ancak, bu teminat mektuplarının Maliye
Bakanlığınca belirlenen kapsam ve şekle uygun olmaları zorunludur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
26 ncı maddeyi okutuyorum:
Savunma Sanayii Destekleme Fonu
MADDE 26. – a) TürkSilahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı
uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek
savunma ve NATO altyapı yatırımları için malî yıl içinde yapılacak harcamalar,
7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme
Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer aynî ve nakdî
imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince
tespit edilecek esaslar dairesinde karşılanır.
b) Millî Savunma ve İçişleri Bakanlığına (Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı) bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödeneklerden yukarıdaki fıkra gereğince tespit edilecek miktarlarını Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Millî Savunma ve İçişleri Bakanları
yetkilidir.
c) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak
paraları bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma Bakanlığı
bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek
bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Remzi Çetin; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Çetin.
RP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 26 ncı maddeyle ilgili olarak, Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Savunma Sanayii Destekleme Fonu, 7.11.1985 tarih ve 3238 sayılı Kanunla,
Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi adı altında hayata
geçirilmiştir. 3238 sayılı Yasanın 12 nci maddesiyle, Savunma Sanayii
Destekleme Fonu kurulmuştur. 30.10.1989 tarih ve 390 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle yapılan değişikle, Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı, “Savunma Sanayiî Müsteşarlığı” adıyla değiştirilmiştir ve
Müsteşarlık, Millî Savunma Bakanlığına bağlı çalışmaktadır.
7.11.1992 tarih ve 3284 sayılı Yasayla, Savunma Sanayii Destekleme Fonu,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ve Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve
Yardımlaşma Fonu, “fon payı” adı altında birleştirilmiştir. Fonun kaynakları,
her yıl bütçeye konulacak ödenek, Tekel ürünlerinden alınan meblağ- yüzde 10
civarında- talih oyunlarından sağlanan meblağ, Gelir ve Kurumlar Vergilerinden
yüzde 10 dolayında, fona pay alınmasıyla sağlanan meblağ.
Son yapılan değişikliklerle fon pay dağılımı, Savunma Sanayii Destekleme
Fonu 5 birim, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu 4 birim, Çıraklık
Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu da 1 birim olacak
şekilde, fonların kendi arasında taksimat yapılmıştır.
Türkiye'deki savunma sanayii, genel sanayinin kalkınmasına paralel bir
büyüme kaydedememiştir. Savunma sanayiimizin bugünkü tarihçesine baktığımız zaman,
bunun, ancak, 1985 yılında 3238 sayılı Kanunla kurulduğunu görmekteyiz.
Yaklaşık 10 yıllık bir dönem zarfında F-16 üreten TAİ tesisleri, zırhlı araçlar
üreten Gölbaşı'ndaki FNSS tesisleri, mobil radarları üreten TAVŞ ve TEKTA
ortaklığı, F-16'ların birkısım elektronik aksamını yapan MİKES Firması,
ROKETSAN, ASELSAN, Makine Kimya, Eskişehir'deki F-16'ların motorlarını üreten
tesisler, Joint Venture ile kurulmuş Gölbaşındaki MARCONİ tesisleri, özellikle,
kurulmuştur. Bunlar güzel gelişmeler olmakla birlikte yeterli değildir.
1990 yılından itibaren soğuk savaşın sona ermesi münasebetiyle, Avrupa
ülkeleri ve ABD, savunma bütçelerinde ciddî indirimlere gitmişlerdir. Hal böyle
olunca, Amerika'daki dev firmalar birleşme yoluna gitmişler, diğer taraftan,
ülkeler birleşip konsorsiyum kurmuşlardır. Böylece, zor şartlarda kurduğumuz
savunma endüstrisi fabrikalarımızı nasıl ayakta tutabileceğimiz sorusu öne
çıkmıştır. Özellikle, haşmetli tarihimize yarşır bir dışpolitika takip
edemediğimiz de göz önüne alınırsa, bu husus daha net olarak kendini
göstermektedir.
Silah sanayiine sahip ülkelere baktığımız zaman, silah sanayiinin,
gelişmiş kurulu sanayi üzerinde yükseldiğini görürürüz. Mesela, ABD, Kanada,
İtalya, Fransa, Almanya ve Japonya gibi kalkınmış ülkeler, ilerlemiş
sanayilerinin üzerine savunma sanayiini kurmuşlardır. Ülkemizde de gelişen
sanayie paralel olarak, savunma sanayine katkı büyüyecektir. Artık, Türk
sanayii belli bir noktaya gelmiştir. Örneğin, harp gemilerimizi kendi
imkânlarımızla yapacak seviyeyi yakaladık. En ileri silah teknoljilerinde dahi
yüzde 10, yüzde 20 oranında, hatta daha ileri oranda yerli katkı payını görmek
mümkündür; yeter ki, sistemi ona göre kuralım, her ihtiyacımızı ithalat yoluyla
karşılama kolaycılığını öne çıkarmayalım.
Değerli milletvekilleri, bilginin ve teknolojinin yüksek bir değeri
vardır. Teknoloji transferi diye vasıflandırdığımız bazı programlar, aslında
imalat bilgisinin transferidir, teknoljinin değil. Alınan produetion know
how'dur. Bir misal vermek gerekirse, F-16'ların bize maliyeti 18 milyon
Amerikan Dolarıdır. Halbuki, Japonya bu uçakları 196 milyon dolara mal ediyor.
Çünkü, Japonya anlaşmayı ,tüm iç görünmeyen unsurlarının sırlarına vâkıf olacak
şekilde yapmıştır, kontratı bu şartlarda imzalamıştır. Japonya, bugünkü
fedakârlığını, beş on sene sonra, bu uçakların ucuz modellerini imal etmekle
gerçekleştirecektir.
Bu gerçeklerin ışığı altında hadiseyi tahlil ettiğimiz zaman, TUBİTAK,
Makine Kimya Endüstrisi Kurumu, üniversitelerimiz gibi kurumlarımızın
öncülüğünde, Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermeliyiz. Belirli sahalardaki uzman
bilim adamlarımızdan ve tecrübeli teknik personelden oluşan ilmî komisyonlar
kurarak, gerekli finansmanları sağlayarak araştırmalar yaptırmalıyız. ar–ge
çalışmasında istikrarlı olmak mecburiyetindeyiz. Hükümetlerin değişmesi ve
çalışan bilim adamlarının şahsî kimliği gibi hususlardan etkilenmeden, bu bilim
adamlarının çalışmalarını rahatlıkla yapmaları gerekir. Üzülerek ifade etmek
gerekir ki, üzerinde yıllarca mesai verilmiş bazı kıymetli ar–ge çalışmaları,
çok yanlış bir şekilde, birkaç kişinin inisiyatifiyle akim bıraktırılmıştır.
Bu bağlamda, üniversitelerimizdeki lisansüstü master ve doktora
çalışmaları mutlaka ar-ge'ye yönelik olmalıdır. Bu genç bilim adamı adaylarının
yıllarını vererek yaptıkları tezlerin, uygulamaya yönelik olmasına dikkat
etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, silah sanayiimizin gelişmesi için, ülkemizdeki
kurulu sanayiden istifade etmeliyiz. Hatta, yeni tesislerin kurulma zorluğu
ortada olduğuna göre, bu tesislerimize gerekli ikame teknolojileri sağlayarak,
kısa yoldan ihtiyaçlarımızı karşılama yoluna gitmeliyiz. TÜMOSAN, TAKSAN, HEMA
gibi ağır sanayi yatırımlarında, tank motorları, zırhlama başta olmak üzere,
önemli harp araç-gereçleri imal edebiliriz. Ülkemizdeki KİT ve özel sektörün
silah üretim kapasitesinin bir envanteri yapıldığı zaman görüleceği gibi, ciddî
bir âtıl kapasite vardır. Bu kapasitemize rağmen, ihalelerin yabancı firmalar
ağırlıklı olması yanlıştır. Çünkü, genellikle, yabancı firmalar da, bir Türk firmayı
ortak alarak bu işi yapma yoluna gidiyorlar. O zaman, denge, yerli sanayimizin
aleyhine gerçekleşiyor. Memnuniyetle görüyoruz ki, son zamanlarda, silah
sanayiimizde yerli firma sayımız kayda değer oranda artmıştır. Bunu yeterli
görmüyoruz; daha da artmasını teşvik etmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin stratejik önemi hepimizce malum. Bir
büyük imparatorluğun devamı olduğumuz için, çok farklı özelliklere sahibiz.
İstesek de dünyadaki gelişmelerden uzak duramayız. Bu yüzden, atacağımız
adımların hesabını iyi yapmalıyız. Örneğin; İsrail ile olan ilişkilerimizde,
bazı mecburiyetlerin olduğu söz konusu olsa bile, yine de çok dikkatli olmamız
gerektiği ortadadır.
1912 yılından beri havacılık sanayiini geliştirmeye çalışıyoruz. 1930'lı
yıllarda Nuri Demirağ'ın gayretlerini hepimiz biliyoruz. Yine, Enver Paşanın
kardeşi Nuri Killigil'in gayretleri sonucu kurulan tesislerde üretilen uçakları
Danimarka'ya ve Hollanda'ya satmıştık; fakat, anlaşılmaz yanlışlıklar, bu
alandaki çalışmaları sürekli kılamadı ve bugün bir kısım uçaklarımızın
modernizasyonunun İsrail'de yapılmasını kabul etmek durumunda kalıyoruz. Bu
halin bize yakışmadığını, içimize sinmediğini ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ABD ile imzalanan Boeing uçaklarıyla
ilgili anlaşmada, yerli katkı oranının yeterli olmadığına dair haberler
alıyoruz. Sayın Demirel'in Başbakanlığı zamanında, önce, Sikorsky
helikopterleri alımına karar veriliyor. Buna göre, 45 helikopter hazır
alınacak, 50 helikopter ortak üretilecek ve 50 helikopterin de opsiyonu
olduğundan üretimine devam edilecek. Gerekli anlaşmalar imzalanmasına rağmen,
Cougar helikopterlerine temayül başlıyor. Önce 20, sonra 30 adet Cougar
alınması kararlaştırılıyor ve bugün, Sayın Bakanın açıklamalarından da
görüyoruz ki, bu helikopterlerin ülkede üretimi yoluna gidiliyor.
Burada söylemek istediğimiz, sistem geliştirme ve tasarım konusu ele
alındığı zaman, yeterli ve sağlıklı adımların atılmadığı ortadadır. Bu yüzden,
karar mekanizmalarının istikrarlı ve isabetli olmak mecburiyeti vardır.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini, bir sistem entegrasyonu içinde en modern
silahlarla teçhiz etmek, hepimize düşen en önemli görevdir.
Kıbrıs'taki harp sonunda yediğimiz ambargo göz önüne alınırsa, silah
sanayii başkalarının insafına ve merhametine terk edilemez. Bu toprakları kılıç
hakkıyla vatan yaptığımız gerçeğinden hareketle, bu vatanı, bize kanları ve
kılıçlarıyla emanet eden atalarımızı rahmetle anarken, bu vatanı muhafaza ve
müdafaa, ancak güçlü bir orduyla mümkün olmaya devam edecektir.
300 bin kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, teröristlere karşı
mücadele vermektedir. Bu ülkede yeteri kadar problem varken, fesatçılara imkân
vermemeye hepimiz dikkat etmeliyiz. Yapılması gereken, geçmişte devlet eliyle
sanayileşmeye çalışan Sovyetler Birliği ile, özel sektörle işbirliği içinde bu
sanayii güçlendiren ABD rekabetinin neticelerini görerek, ülkemizde, özel
sektörü, bu sanayie acilen çekmektir.
Basiretli olalım, pompalı tüfek imalatını engelleyebilecek
yanlışlıkların yapılabildiği ülkemizde, bu endüstrinin en kuvvetli olduğu ABD
mevzuatını ilgililere göstermeli ve daha filiz vermemiş bu sanayii
ürkütmelerini engellemeleyiz.
Değerli arkadaşlarım, eğer CHP'li arkadaşlarımız müsaade ederlerse,
burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum, o da şudur: Hepimizin bildiği gibi,
İstiklal Muharebemiz esnasında, Pakistan ve Hindistan kökenli Müslüman
kardeşlerimiz, bu savaşta bize yardım olması amacıyla, ciddî miktarda bir para
yardımında bulunmuşlardı. Hatta, bu paraların...
AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Türkistan'dan geldi o paralar.
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Türkistan'dan... Teşekkür ederim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; ama, Sayın Çetin...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Şahsî konuşmam da var.
BAŞKAN – Evet, şahsî konuşma da var; ama, bakın, biraz madde dışına
çıkıyorsunuz.
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Hayır; ben, bir teklif yapacağım; bunu, Yüce
Meclisin de takdirine sunuyorum. Efendim, hepinizin bildiği gibi, bizim büyük
milletimiz, bin yıla yakın bir zaman,
tarihte lider devlet olmuştur. Bu münasebetle, bütün mazlum milletlerin
koruyucusu, hamisi olmuştur. Türkistan kökenli Müslüman kardeşlerimiz başta
olmak üzere, Pakistan, Hindistan ve Afganistan kökenli kardeşlerimizden, çok
ciddî miktarda para yardımı gelmiştir. Hatta, bu paralar, Sovyetler Birliği
kanalıyla ülkemize intikal ettiği için, yollarda ciddî şekilde kırpıldığını da,
tarih bilimcileri bize iletmektedir.
Şimdi, İş Bankasında, bu paranın, CHP adına bloke edildiğini biliyoruz
ve bu Parti adına önemli bir İş Bankası hissesinin olduğunu da biliyoruz...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Sayın Çetin, lüften...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Şimdi, ben, şunu teklif...
BAŞKAN – Rica ediyorum... Lütfen... Yani, şimdi, bu saatte...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Hayır efendim; ben, şunu teklif ediyorum,
diyorum ki: Bu paranın, maksadına matuf olarak, Savunma Sanayii Destekleme
Fonuna aktarılmasının en uygun olacağı görüşündeyim; çünkü, bu paralar, bize,
bu yoldan gelmiş, bu maksatla gelmiştir. (RP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Onun için, ben, Yüce Meclisin takdirine sunuyorum, CHP'li
kardeşlerimiz de bunu değerlendirsinler istiyorum; çünkü, bu para, onların
hakkı değildir; bu para, Türk millî müdafaası için Türkiye'ye gelmiştir. Ben,
sadece teklif ediyorum.
BAŞKAN – Tamam efendim...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Neyi teklif ediyorsun?!
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Onun için, başka bir şey söz konusu etmiyorum.
(RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Tamam efendim, teşekkür ederim efendim.
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Yalan söylüyorsun!..
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Yalan söylüyorsun!..
BAŞKAN – Bir dakika...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Niye kızıyorsunuz? Öğrenin işte o zaman bu
gerçekleri. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Bilmediğin şeyi söyleme; yalan söylüyorsun...
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Hayır, kızmanıza gerek yok; "öyle
değil" dersiniz, açıklarsınız.
BAŞKAN – Efendim, lütfen...
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Yalan söylüyorsun!..
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Bu paranın aslını araştırdığınız zaman, böyle
olduğunu görürsünüz.
Değerli arkadaşlarım, bugün, savunma sanayii ile ilgili olarak yapılan
harcamalara baktığımız zaman, ülkemizde, gerçekten, yapılan harcamaların
yeterli olmadığını görüyoruz. Şu anda, konuyla ilgili olan bilim adamları bize
mesela, F-16 uçakları üzerinde herhangi bir teknoloji tadilatı yapamadığımızı;
ülkemizin içinde bulunduğu şartların, maalesef, buna müsaade etmediğini
söylüyorlar. Halbuki, bu şartları hep beraber aşmaya mecburuz.
Şimdi, elimizdeki bir tablodan, Türkiye'nin, bazı ülkelerle savunma
harcamaları sıralamasına baktığımız zaman, bunun, 1990'da gayri safî millî
hâsılaya oranının 3,5; 1994 yılı itibariyle de 3,8 oranında olduğunu görüyoruz.
ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Siz, topladığınız paraları verseniz daha iyi
olmaz mı?!.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Mercümek paraları nerede?!.
REMZİ ÇETİN (Devamla) – Dolayısıyla, bu fakir milletin bize vermiş
olduğu vergilerle oluşturmuş olduğumuz bütçelerden ve diğer gelir
kaynaklarından yapabildiğimiz tasarrufları savunma sanayiine kaydırmamız,
hepimize düşen önemli bir görevdir; çünkü, biz, İstanbul'u fethederken,
Amerika'dan veya bir başka devletten silah yardımı alarak yapmadık. Bugün, işgal
ettiğimiz coğrafya, çok güçlü bir teknolojiyle teçhiz edilmiş, silahlarla
teçhiz edilmiş bir orduya ihtiyacımızı zarurî kıldığına göre, şu anda da
Ordumuzun silah ihtiyacının yüzde 80'ini yurt dışından temin etme
mecburiyetinde olduğumuz gerçeği de göz önüne alındığında, mutlaka; ama,
mutlaka, özel sektörümüzün çok ciddî şekilde silah sanayiine yönlendirilmesi
gerekmektedir.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, ülkemizde atıl kapasitenin -KİT veya
özel sektör- iyi bir organizasyonla, mutlaka silah sanayiine yönlendirilmesi
lazım. Silah sanayii pahalıdır; dolayısıyla, bütün ülkelerde sanayinin kreması
durumundadır ve biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, bu sanayi kurulduğu zaman,
şu anda, eğer, şahsiyetli bir dışpolitika da izleme yoluna girdiğimiz takdirde,
çok rahatlıkla dış pazar da bulabileceğiz.
Bugünkü stratejimiz yanlıştır. İslam ülkeleri ile Avrupa Birliğiyle
karşı karşıya kaldığımız durum göz önüne alındığı zaman, ülkemizin, önümüzdeki
günlerde, daha da zor durumda kalabileceği söz konusu edilebilir. Bu bağlamda,
silah sanayiimizi geliştirirken, bunun, aynı zamanda, hem kendi ihtiyaçlarımızı
hem de dış pazar ihtiyaçlarını görecek şekilde olması elzemdir. Dolayısıyla,
buna da dikkat etmemiz lazım.
Şimdi, şu anda, Türkiye'de, sermayenin olduğunu ve bu alanda yeteri
kadar yetişmiş bilim adamının da olduğu göz önüne alınırsa, gerçekten, Türkiye,
bu kabuğu çatlatabilir. Buna hep beraber dikkat edelim ve elimizden gelen
gayreti gösterelim. Sunî gündemlerle ülkemizi meşgul etmeyelim. Parlamentonun
görevi, hepimizin görevi, ülkemizin en hayatî meselelerini ele alarak incelemek
olmalıdır.
Bu vesileyle, bütçenin, vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını tekrar
temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetin.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Efendim, sizinle ilgili bir sataşma var; ama, oturumun sonuna doğru size
söz vereceğim.
OYA ARASLI (İçel) – Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bir sataşma var.
BAŞKAN – Sayın Araslı, oturumun sonuna doğru size söz vereceğim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ne münasebet...
BAŞKAN – Efendim, sataşmaya söz verme sırasını takdir etme bana ait.
Rica ediyorum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ne münasebet...
BAŞKAN – Başkan, aynı oturumda olmak koşuluyla, istediği saatte söz
verir. Vereceğim size efendim, sataşmadan.
27 nci maddeyi okutuyorum:
Transferi Mümkün Olmayan Konsolosluk Gelirleri
MADDE 27. – Konvertibl olmayan konsolosluk gelirlerinden transferi
mümkün olmayan ve 1997 yılı sonu itibariyle kullanılmayan miktarları, Dışişleri
Bakanlığı bütçesinde açılacak özel bir tertibe, bu Bakanlığın gerekli gördüğü
mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, yılı bütçesine ödenek ve
gerektiğinde gelir kaydetmeye ve yılı içinde kullanılmayan miktarı gelecek yıla
devren ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Yapılacak harcamaların esas ve usulleri Dışişleri Bakanı ile Maliye
Bakanınca müştereken tespit edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum.
Yabancı Ülkelere Yapılacak Hizmet Karşılıkları
MADDE 28. – Maliye Bakanı;
a)Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya
bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından
alınan kira veya ücret tutarlarını,
b)Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan
ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan masraflar
karşılığında ilgili devletlerce ödenen miktarları,
c)NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının
bakım ve onarımları için verilecek paraları,
Aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinin sonunda açılacak özel tertiplere ödenek
kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Samsun milletvekili Sayın Musa Uzunkaya,
buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, 29 uncu maddede konuşacağım.
BAŞKAN – Peki efendim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve yardımlar
MADDE 29. – a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak malî yıl
içinde elde edilecek imkânların Türk lirası karşılıklarını gereğine göre
bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye Hazine Müsteşarlığının teklifi
üzerine Maliye Bakanı yetkilidir.
b)Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yolu
ile gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve
resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde
mevcut veya yeniden açılacak harcama kalemlerine ödenek kaydetmeye ve gereken
işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
c) 1998 Malî yılı içerisinde Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden
askerî yardım yolu ile veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya
bedellerini, bağlı (B) cetvelinde bu adlarda açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve gider
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili
Sayın Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Maddeye bağlı konuşursanız memnun olurum Sayın Uzunkaya.
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Bütçe Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesi, bağış ve hibeler
konusunda, Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve
muhabbetle selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bütçeler, bilinen kanunî
gelirlerle oluşur; ancak, bütçelerimize, zaman zaman hibe adı altında, bağış
adı altında, gerek dahilden ve gerekse hariçten -yani, dış ülkelerden-
gelebilecek yardımlar da, irat olarak kaydedilir.
Esasen, bu uygulamanın, temelde, hibe anlayışıyla pek mütenasip olduğunu
söylemek mümkün değil; çünkü, bazen, bütçenize, ne kadar geleceği, ne geleceği
belli olmayan bir miktarı "hibe" adı altında tanzim eder, belli bir
meblağ olarak koyarsanız; farkına varmadan beklediğiniz yardım gelmeyebilir,
bütçeniz farklı bir açık vermek durumuyla karşı karşıya kalabilir.
55 inci Hükümetin ilk icraatı olarak çıkarmış olduğu, 8 Yıllık Temel
Eğitim Yasası içerisinde, ek 12 nci maddeyle ortaya konulan "eğitime katkı
payı" vardır-ki, onu hibe olarak tavsif etmişlerdir- Vatandaşımızı, her halükârda,
âdeta zorla vermeye mahkûm eden, temelde adı vergi olan, çok da ciddî ve ağır
bir vergi olan bu katkı payının o günkü miktarı 1,8 katrilyon. Üç yıl
içerisinde; yani, 2000 yılının onikinci ayının 31'ine kadar, uzatma hakkı olan
Hükümete, bu yasa içerisinde, on katına kadar da artırma yetkisi verilmek
suretiyle -takriben 18 katrilyona yakın- üç yılı mütecaviz bir zaman
içerisinde, adı "hibe" ve namı diğer "katkı payı" diye
adlandırılan, bir zorunlu hibe uygulamasına da gidilmiştir.
Şimdi, ben, esasen, Türkiye'de toplanan hibelerin, yardımların,
bağışların, hangi şartlarda, nasıl toplandığı üzerinde durmaktan ziyade,
uluslararası birkısım kuruluşlardan -ister, gerçekten, yapısı, yardım etmeye
müsait kuruluşlar olsun isterse devletlerin, doğrudan doğruya, kalkınmakta olan
memleketimize, özellikle savunma sanayimize, çeşitli adlar altında yapmış
olduğu yardımlar olsun- gelen yardımların, elbette nakdî olarak gelmişse,
bütçeye kaydedilmesi doğrudur ve yapılması gereken de budur. Ancak, bence,
Dördüncü Murat'ın söylediği gibi, dış ülkelerden gelen yardımları, teyakkuzla,
dikkatle karşılamak gerekli; yardım alanların, bir gün, yardım aldıkları
ülkelerden emir almaya mahkûm olacaklarını hissederek; çoğu kere, yıkık dökük,
demode olmuş birkısım silah ve mühimmatı almak ve benzeri teçhizatla ordumuzu
donatmak gibi bir yanlışlığa girmiş olursak, 20 nci Yüzyılın son yıllarında,
1998 yılının bütçesini görüştüğümüz şu günde, eğer, biz, hâlâ, birkısım bağış
malzemelerle ordumuzu teçhiz etmek gibi veya iç sanayimizi güçlendirmek gibi
veya devletimizin ekonomik yönden kalkınmasını temin etmek gibi veya geçmiş
dönemlerde olduğu gibi, demode olmuş, hakikaten tarihî sürecini ikmal etmiş
birkısım ülkelerden sökülen makineleri “fabrika” diye bu ülkeye ithal etmek
suretiyle yerleştirir ve modern teknolojinin çok gerisinde kalmış uygulamalarla
memleketimizi oyalamış olursak, endişe ederim ki, ekonomik yönden kalkınma
değil, memleketimizi -Çevre Bakanlığı bütçesinde görüşüldüğü üzere- bir başka
kirliğe mahkûm etmiş oluruz.
Ben, esasen, Türkiye cumhuriyeti hükümetlerinin -güçlü bir milletin-
kendi sanayiini de, kalkınma hamlesini de, kendi iç imkânlarıyla yapabileceğine
inanıyorum; ama, az önce, değerli konuşmacı arkadaşımız Remzi Çetin Beyin
söylediği gibi, umumî bir millî mücadele -mesela, dün Bosna'da yaşanan hadisede
olduğu ve diğer birkısım ülkelerde yaşanan hadiselerde olduğu gibi- dışarıdan
tecavüzlere maruz kalan ülkelere, gerek Uluslararası Kızılhaç Örgütü ve gerekse
birkısım ülkelerdeki yerleşik yardım kuruluşlarının yaptıkları yardım ve
hibeler gibi değerlendirmeler nazarı itibara alınacak olursa -elbette,
ülkelerin bunları yapması doğaldır- bu yardımların da yerinde kullanılması, hem
o yardımı gönderenler hem de o yardımın ulaştığı ülkenin sakinleri açısından,
en yakın olarak izlenmesi gereken bir vecibe ve sorumluluktur. Bu manada, Sayın
Çetin'in, az önce söylediği sözden, bana göre, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımızın alınganlık yapması şöyle dursun, bizden öte,
hakikaten, kamuoyunda zaman zaman tartışılan bu konuda, kendilerini siyaseten
tebrir edebilmeleri için -ki, belki de doğrudur, ben bir şey demiyorum-
Mecliste bir oturum tertip edilmesini, bizden çok onların istemesi lazım.
OYA ARASLI (İçel) – Bilgi sahibi olmadan konuşma!..
BAŞKAN – Size söz vereceğim efendim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Yani, hakikaten, millî mücadele yıllarında,
Lahor'un meydanında, Muhammed İkbal'in kalkıp "ey Hindistanlı kardeşlerim,
Trablusgarp'ta, Anadolu'da, sizin vatanınıza, sizin inancınıza yıllarca hizmet
etmiş, size kanat germiş Osmanlı bugün zordadır; eğer siz, bugün, onların o
cihadına, o mücadelesine fiilen katılamıyorsanız, kolunuzdaki bileziklerinizi,
ayağınızdaki halhallarınızı,
parmaklarınızdaki alyanslarınızı verebilirsiniz" diye, Lahor meydanında
coşturduğu o binlerden toplanan alyanslarla, bileziklerle, boyunlarındaki
altınlarıyla, Anadolu'ya millî mücadelede gönderilen bu yardımların, Türkiye İş
Bankası tarafından kullanıldığı iddiları hususunda bir endişe varsa...
OYA ARASLI (İçel) – Bosna için
toplanılanlara yaptığınızı... (RP sıralarından gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – O konu incelendi hanımefendi; o konu,
memlekette, burada incelendi...
BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, burada, bütçede söylenecek bir konu değil
ama...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – ... o dediğiniz konu burada tartışıldı
defaatle.
OYA ARASLI (İçel) – Hakkın yok cahilce konuşmaya!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Ben diyorum ki, hakikaten, İş Bankasının,
Cumhuriyet Halk Partisi adına kullandığı hisseleri varsa -bakın, “varsa”
diyorum- bunu, burada gelsin, Mecliste bir araştırma yapalım...
OYA ARASLI (İçel) – Bilmiyorsan konuşma!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Hakikaten, varsa, Türk savunma sanayiine bir
hibe olarak, buyursun, yine, Cumhuriyet Halk Partisi takdim etsin; o onur ve
şeref onların olsun. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
OYA ARASLI (İçel) – Öğren de konuş! Bilmiyorsan konuşma!
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben şunu söylüyorum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ustura, ustura!.. Traş!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Esasen, şu bir vakıadır: Millî mücadele gibi
çok önemli, hayatî konuların dışında, prensip olarak, bu memleketin, hiçbir
yabancı ülkeden, hele, pragmatist, oldukça menfaatçı ve çıkarcı olduğu belli ve
bilinen ülkelerden, bu ülkenin yardım alması, ciddî olarak onur kırıcıdır ve
bunu kabul etmemesi lazımdır; ama, ne garip tecellidir ki, şairin;
"Sanma başka bir nefsi kendi nefsine hamal,
Kırbacın düşse attan, in de yere kendin al" dediği gibi, bu millet,
kırbacı düştüğü zaman yerden almayı ve kalkmayı bilen bir millettir.
Ben, diyorum ki, hakikaten, yardıma, yardım toplamaya ihtiyacımız söz
konusu olduğu zaman, milletimize, onun duygularına tercüman olarak ulaşırsanız,
istediğiniz kadar hibe ve bağış alabilirsiniz. Az önceki bir konuşmamda da
işaret etmeye çalıştığım gibi, 8 yıllık eğitime katkı hususunda,
vatandaşımızın, gerekli olan, hakikaten, hibe ve bağışı söz konusu olamamıştır.
Birkısım güçlü firmaların, göstermelik verdikleri bağışlar, on alıp bir
verdikleri mesabesindeki hadiselerdir. Devletten trilyonlarca kredi alıyorlar.
Daha, yakında, bir fabrikanın, bir işyerinin açılışında devletten trilyonlarca
kredi alan bir kuruluş, kalkıyor, çok cüzî bir miktarda bağışla, bir jest
yaptığını zannediyor.
Değerli arkadaşlarım, bunu, bu millet görüyor; yani, devletten
trilyonları alıp, çok cüzî miktarda, hatta, onu da verirken vergi muafiyeti
tanıttıracak; yani, vergiden düşümü sağlayacak uygulamaların yapılmasının,
esasen, ciddî olarak, ne bizim temeldeki inançlarımıza uygun olan anlayışa ne
de gerçekten feragat ve fedakârlık anlayışına uygun olduğunu söylemek
mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Şahsî konuşmam da var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bunda yok efendim. Neyse, 1 dakika vereyim. Zaten, konunun
dışında konuşuyorsunuz. Rica ediyorum...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir diğer konu da -burada
yeri gelmişken- yardım ve hibeler konusu da, Hükümetimizin ve toplumumuzun çok
dikkatli olduğu bir konu. Önümüzde ramazan ayı var. Biliyorsunuz, ramazanda,
herkes, belli şekilde yardım toplamaya çıkar, resmî veya gayriresmî, birkısım
kurum ve kuruluşlar- bunlardan biri de Türk Hava Kurumudur- fitre ve zekât
toplama konusunda, esasen, kimin fitreyi ve zekâtı alacağı, fıkıh kitaplarında
ve Diyanetin yetkililerince, zaman zaman açıklanmasına ve kurban derilerinin de
nasıl kullanılıp, değerlendirileceğinin belli olmasına rağmen, nerede
kullanıldığı ve tüketildiği, kongresinde dahi sorgulanan bir kurumun topladığı
yardımların da, çok iyi dikkatle, rikkatle ve hassasiyetle takip edilmesinin,
bu Meclisin en önemli sorumluluklarından olduğunu hatırlatıyor; hepinize
saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - İçel Milletvekili oya Araslı’nın,
Konya Milletvekili Remzi Çetin ile Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın,
partisine sataşmaları nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, sataşmadan dolayı size söz veriyorum.
OYA ARASLI (İçel) – Yine sataşmıştır bu hatip de...
BAŞKAN – Aynı konu...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, söz istiyorum....
NİHAT MATKAP (Hatay) – Şimdi söz vereceksiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN– Şimdi söz veriyorum size... Anlamıyorum daha ne istiyorsunuz!..
NİHAT MATKAP (Hatay) – Tamam Sayın Başkan, bir an için yanlış anlaşıldınız
.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe
görüşmelerini vesile edip, bazı arkadaşlarımızın, söyleyecek sanki hiçbir söz
kalmamış gibi...
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu)– Bundan büyük söz olur mu!..
BAŞKAN – Rica ediyorum efendim.
OYA ARASLI (Devamla) – ...Cumhuriyet Halk Partisiyle uğraşmayı ilke
edinmiş hale geldiklerini görmek, cidden, fevkalade üzüntü verici. Daha da
üzüntü verici olan yanı, bu arkadaşlarımızın, İş Bankasında, Cumhuriyet Halk
Partisinin birtakım hisselerle ilgili bağının ne olduğunu araştırmaya lüzum
görmeden, bilmeden, cahilane bir şekilde, hiçbir yeterli bilgi sahibi olmadan
Cumhuriyet Halk Partisini ithama kalkışmalarıdır ve Cumhuriyet Halk Partisini,
sanki Kurtuluş Savaşı için, Müslüman âleminden Türkiye'ye gönderilmiş olan
paranın üzerine oturmuş gibi göstermeye kalkışmalarıdır. Bu tür konuşmalarda,
sadece ve sadece, Türk siyasî hayatında giderek bir güneş gibi parlamaya
başlayan ve... (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Refah
Partisini bu parlayışıyla çok büyük korkulara yönelten, Cumhuriyet Halk
Partisini karalamak endişesinden başka bir amaç bulabilmek cidden mümkün
değildir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İnsan, bu
konuşmaları dinlerken, sanki Kurtuluş Savaşında Türkiye'ye gönderilen paralar
ve onların harcanma biçimiyle, bu arkadaşlarımızın, Bosna için toplanılan ve
Mercümek, Darçın olaylarıyla ne duruma geldiği mahkeme önlerine kadar gitmiş
olaylarla karıştırdığı izlenimine kapılıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin
geçmişinde, hiçbir zaman "Bosna'ya, yardım bekleyen insanlara yardım
yapacağız" diye para toplayıp, onlara ulaştırmama gibi olaylar, o tür
paraların üzerine oturma gibi bir olay yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arkadaşlarımız kendilerini, en kısa zamanda, bu tür parti lekeleme,
partiyi töhmet altında bırakma gibi alışkanlıklardan uzaklaştırmalıdırlar.
Türkiye'de siyasî hayat, ancak bu şekilde ahlaklı bir zeminde oluşabilir. Bu
tür hareketler siyasî ahlakımızı zedeler, lekeler. Ben, bu arkadaşlarımıza,
kendilerine gelmelerini tavsiye etmekten öte hiçbir şey söylemek istemiyorum...
MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – İSKİ'yi söyle, İSKİ'yi!..
OYA ARASLI (Devamla) – Tarih ve toplum, onlara en güzel notu verecektir.
Şu kürsüye çıkıp bir şeyler söylemeden önce, birazcık bir araştırma, bir
inceleme yapma gayretine düşsünler.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Araslı. (RP sıralarından gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, müsaade edin...
BAŞKAN – Bir dakika... Efendim, biriniz söyleyin, biriniz konuşun...
Allah Allah... Bir dakika efendim...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir hususu
açıklamak istiyorum...
BAŞKAN – Buyurun.
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan, sayın meslektaşıma -kendisi bir
üniversite öğretim üyesidir, ben de, aynı şekilde- bir kere esef ediyorum;
kullandığı kelimeler itibariyle olayı son derece yanlış algılamıştır...
OYA ARASLI (İçel) – Çok iyi anladım efendim... Herkes anladı...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Bizim söylemeye çalıştığımız hadise; sadece...
OYA ARASLI (İçel) - Çok iyi anladım efendim...
REMZİ ÇETİN (Konya) –Şu anda, CHP'ye ait olmadığını iddia ettik. Çıksın,
onunla ilgili ne söylemişiz burada, söylesin...
BAŞKAN – Sayın Çetin, tamam, konu anlaşıldı...
OYA ARASLI (İçel) – Kimseyi töhmet altında bırakmayın.
REMZİ ÇETİN (Konya) – Konuşması tamamen demagojiktir, gerçeklere
aykırıdır.
OYA ARASLI (İçel) – Hiç yakışmıyor size...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Bizim iddialarımızla ilgili hiçbir şey
söyleyememiştir...
OYA ARASLI (İçel) – Önce, partinizin üzerindeki gölgeyi kaldırın...
BAŞKAN – Sayın Çetin, anlaşıldı, anlaşıldı...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Sayın Başkan... (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Çetin... Sayın Çetin... Bir dakika beni dinler misiniz...
Sayın Çetin, biraz önce, konuşurken "öğretim görevlisiyim"
dediniz. Öğretim görevlisine yakışır bir şekilde hareket etmek...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Ama, Sayın Başkan...
BAŞKAN – Olur mu canım.. Rica ediyorum...(Gürültüler)
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Arkadaşlar, çok ayaklandınız, çok heyecanlandınız... Bırakın
yahu... (Gürültüler)
Buyurun Sayın Uzunkaya...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Efendim, bendeniz kürsüde konuşurken
"böyle bir suçlamayı kişisel olarak yapmıyorum" dedim; ancak, Bosna
ile ilgili oradan sataşma yapılınca, dedim ki “Bosna bu milletin kürsüsüne
geldi...”
BAŞKAN – Tabiî... Tabiî efendim...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Dolayısıyla “bu da, bu kürsüye gelsin, terbiye
edilsin” dedim...
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bakın...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Benim siyasî mazimde İSKİ yoktur, ASKİ
yoktur, bir kirlilik yoktur. Eğer, böyle bir şey istiyorsa, tümünü şu milletin
kürsüsüne getirelim...
OYA ARASLI (İçel) – Araştırın da öyle konuşun...
BAŞKAN – Tabiî, önemli olan, her şeyin şeffaf olmasıdır.
Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)
Tamam... Rica ediyorum...
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
l.- 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633,
3/1046; 1/634, 3/1047) (S.Sayıları: 390,
391, 401, 402) (Devam)
B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Teskeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Müteakip maddeyi okutuyorum:
Eğitim ve Öğretim Ödenekleri
MADDE 30. – Genel bütçe dışındaki kamu kuruluşlarının bütçelerine, genel
bütçeye dahil dairelerce yönetilen her derecedeki yatılı okullarda veya yurt
dışında kendi hesaplarına okutturacakları öğrenciler için konulmuş olan
ödeneklerden gerekli miktarları, bu Kanunun (B)işaretli cetveline gelir ve bu
öğrencilerin her çeşit giderlerini karşılamak üzere, (A) işaretli cetvelinde
ilgili kurumun bütçesinde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere aktarma
yapmaya veya ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
Özel Ödenek ve Gelirlerin İptali
MADDE 31. – Bağışlara ilişkin özel ödenek ve özel gelirlerle diğer özel
ödenek ve özel gelirlerden;
a)Tahsis amacı gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile tahsis amacının
gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanları,
b)(a) fıkrasında yazılı olanlar dışında kalıp da (500 000 000) lirayı
aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayanları,
İptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Sayın Komisyon, burada, biraz önce bir düzeltme yapmıştık; (b)
fıkrasındaki ifade "(a) fıkrasında" değil de "(a) bendinde"
şeklinde olacak efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Olabilir Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Bu düzeltmeyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 32 nci maddeyi okutuyorum:
Kurumların Hâsılatından Pay
MADDE 32. – Aylık gayri safi hâsılat tahakkukunu (Katma Değer Vergisi ve
Ek Vergi hariç) kapsamak kaydıyla,
– Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin hisselerinin satışından elde edilecek
gelir payına mahsup edilmek üzere mal ve hizmet satışları gayri safi
hâsılatının (hisse satışı tamamlanana kadar) % 10’u,
– Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen hidroelektrik
santralları ile bunlarla bağlantılı tesislerin, Türkiye Elektrik Üretim, İletim
Anonim Şirketine (TEAŞ) devrine ilişkin gerekli yasal düzenleme yapılıncaya
kadar kullanım ve işletim bedellerine karşılık olmak üzere Türkiye Elektrik
Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) mal ve hizmet satışları (elektrik ve havagazı
tüketim vergisi ve TRT payı dahil) gayri safi hâsılatının % 8’i,
– Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet
satışları gayri safi hâsılatının % 20’si,
– Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün
(TEKEL) mal ve hizmet satışları aylık gayri safi hâsılatının % 10’u,
– Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün (DMO) mal ve hizmet satışları
ürün nevileri itibariyle gayri safi hâsılatının % 10’una kadarı,
En geç takip eden ayın 20’sine kadar Maliye Bakanlığı Merkez
Saymanlığına ödenir. Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir yazılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 32 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, biraz evvel tartışılan konu hakkında bir teknik bilgi arz etmek
istiyorum. (RP sıralarından "madde üzerinde konuş" sesleri)
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar; rica ediyorum... Belki bir şey öğrenmiş
olabilirsiniz canım, bilmediğiniz bir şey!.. (CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Refah Partili milletvekilleri tarafından, bu
konu, Plan ve Bütçe Komisyonunda veya diğer platformlarda zaman zaman dile
getirilmektedir. Nedir konu; Cumhuriyet
Halk Partisinin İş Bankasıyla olan ilişkisi ve bugün bir alanda -yani, millî
savunma alanında- bir başka gün diğer bir alanda; özellikle rahatsızlık
duydukları 8 yıllık zorunlu temel eğitim konusuyla ilgili olarak "madem,
Cumhuriyet Halk Partisi bu konuyu bu kadar destekliyor, o zaman, İş
Bankasındaki hisselerini, oradan elde etmekte olduğu gelirleri, oraya hibe
etsin" demekteler. Bugün de, bu anlayışı, ulusal savunma konusunda dile
getirdiler. Cumhuriyet Halk Partisinin, İş Bankasında yüzde 29,8 oranında,
kurum mülkiyeti çerçevesinde bir hakkı vardır; bu hak çerçevesinde.... (RP
sıralarından "doğru, nereden geldi?" sesleri)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Nereden geldiğini dedelerinize, babalarınıza
sorun!.. (RP sıralarından gürültüler)
Eğer dedeleriniz, babalarınız ulusal Kurtuluş Savaşında o Ulu Önderle
beraber saf tutmuşlarsa, gidin onlara sorun. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, lütfen.... Sataşmaya meydan vermeyin Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Ama, maddeye bağlı konuşun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu yüzde 29,8'lik... (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, arkadaşlar, rica ediyorum; bir dakika
efendim. Yani, ortada tepki gösterilecek bir şey yok efendim... (RP
sıralarından gürültüler)
Bir dakika efendim, bir dakika...
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – ... hisse üzerinden, Cumhuriyet Halk Partisi
temettü almaktadır ve bu temettüsü üzerinde tasarruf hakkı, sadece ve sadece,
Mustafa Kemal Atatük'ün vasiyetinde yazılı olduğu şekilde, orada belirtildiği
şekilde, Türk Dil ve Tarih Kurumuna -önce bazı şahıslardı, şu anda, o meyanda,
Mustafa Kemal Atatürk'ün kızı kalmıştır- verilmesi konusunda bir taahhüdü
vardır.
NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Oraya gidiyor diye rahatsız oluyorlar!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi, kendine tahsis
edilen temettü konusunda, sadece bu konuda, o tahsisin yapılması için olurunu
verir ve bugüne değin Cumhuriyet Halk Partisinin kasasına, İş Bankasından tek
bir kuruş para girmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan, bizi izlemekte
olan bütün yurttaşlarıma da sesleniyorum, İş Bankası, gerçekten, ulusal bir
kuruluştur, çok güzel, çok iyi işleyen bir modeldir, bir bankadır, bir millî
bankadır.
CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Bırak reklamları.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu bankada, Cumhuriyet Halk Partisinin
kontrol ettiği hisseler, sadece, Mustafa Kemal Atatürk'ün öngördüğü çerçevede,
o temettüleri Türk Dil Tarih Kurumuna göndermekten ibarettir.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Kanal 7'ye verilsin!..
BAŞKAN – Efendim, biraz da madde üzerinde konuşursanız_ Sürenizin yarısı
geçti.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Hacaloğlu, iyi anlatın, Refah Partililer
tam anlasın...
BAŞKAN – Bir dakika efendim_ Sayın Matkap, bir dakika_
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Eğer, amacınız, ulusal Kurtuluş Savaşı
sırasında Ulu Önder Atatürk'e_
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) – Yeter_
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, yeni bir sataşmaya meydan vermeyin, rica
ediyorum_ Maddeye bağlı konuşun efendim.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim sataşmıyorum, bir cümle söyleceğim;
sataşma değil.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, rica ediyorum, maddeye bağlı konuşun.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, öğrensinler, öğrenmelerinde yarar
var.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ulu Önder Atatürk aracılığıyla, bütün mazlum
ülkelerin kendilerine önder olarak kabul ettikleri, emperyalizme karşı ulusal
Kurtuluş Savaşını vermiş olan Mustafa Kemal Atatürk üzerinden Türkiye'ye
gönderilen kaynakların nasıl kullanıldığı konusunda şüphe olup, bu tartışılmak
isteniyorsa, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve o günlerin kabinelerinin bu kaynaklar
üzerine nasıl tasarrufta bulunduğu tartışılmak isteniyorsa, onun yeri bir başka
zemindir.
Eğer, öyle bir arzu varsa, öyle bir araştırma
yapılmak isteniyorsa, onun zemini yaratılır, o yapılır. Hiç kimse, Cumhuriyet
Halk Partisini bu alanlarla karıştırmasın.
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu açıkladınız, tamam.
Maddeye bağlı olarak konuşun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Evet, maddeye döndüm
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Bosna-Hersek'e benzemiyor değil mi?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk
döneminde kuruluşları başlamış olan, o günlerin devletçilik atılımı
çerçevesinde atılmış olan adımların günümüze yansıması olan KİT'lerin üzerinde
herkes, her koşulda bir farklı söylem içinde olabilmekte. Dün, Sayın
Cumhurbaşkanımız, devletin, bütün ticarî ve üretim faaliyetlerinden çekilmesini
öngördü. Sayın Cumhurbaşkanına büyük saygımız var; kendisi, Türkiye'de uzun
yıllar Başbakanlık yaptı. Şu anda, Cumhurbaşkanı olarak da, topluma yön
göstermek hakkıdır ve bu meyanda, KİT'lerin derhal tasfiyesini öngören
özelleştirme senaryoları da, günümüzde, siyasetin belirli kesimlerinde sık sık
dile getirilmekte. Esasında, özelleştirmenin, belirli çerçeveler içerisinde;
özellikle, kamu bankaları çerçevesinde özelleştirmenin bir ihtiyaç haline
dönüştüğü görülmekte; ama, hangi kuruluşlar, hangi stratejik kuruluşlar, hangi
temel, kamusal yarar amaçlı hizmet üreten kuruluşlar, ne zamana kadar korunmalı,
saklanmalıdır? Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak -doğal olarak- bizim
farklı ilkelerimiz var ve KİT'lerin, temel KİT'lerin, şu aşamada korunmasında
yarar olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi, burada, bu maddeyle... Özür diliyorum, uzatıyorum; bu kadar uzatmak
niyetinde de değildim; ama, şu görüşümü belirtmek istiyorum: Son iki üç yılın
bütçelerinde, bu maddeye benzer madde yer almıştır. Bu madde, o çerçevede,
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Neden iptal edilmiştir;
Anayasanın eşitlik maddesi, Anayasanın piyasa ekonomisi çerçevesinde öngördüğü
ilkeler ve 73 üncü madde çerçevesinde vergilerin ancak yasalarla
konulabileceğine ilişkin maddeler nedeniyle iptal edilmiştir.
Peki, bu madde ne getiriyor; yani, 32 nci maddeyle ne yapılmak
isteniliyor; devlet, vergilerle alamadığı kaynağı, 5 tane KİT kuruluşunun safî
hâsılasından -ki, bunlardan, Telekomdan 85 trilyon, TEDAŞ'tan 80 trilyon,
Devlet Hava Meydanları İşletmesinden 20 trilyon, Tekelden 25 trilyon, Devlet
Malzeme Ofisinden de 2,5 trilyon- aylık olarak, daha kâr oluşumu ortaya
çıkmadan, bir kesinti olarak alıyor. Bu, açıkça, bu kuruluşlara özel vergi
salmaktır, bu kuruluşların kaynaklarına el koymaktır. Bir taraftan, bu
kuruluşlar özerk olmalı diyoruz, bir taraftan rekabetçi pazar ekonomisi diyoruz
ve diğer taraftan da... Evet, ekonomi sıkışıklık içerisindedir... Sayın Bakan,
Plan ve Bütçe Komisyonunda da onu özel olarak ifade ettiler ve "bu zor
günlerde, buraya el atmayalım da nereye el atalım" dediler. Doğrudur,
devletin kaynağa ihtiyacı var; ama, bunu, kurallar içerisinde yapalım.
Bakınız, bu nedenle, bu KİT'ler 212,5 trilyonluk kaynağı- daha kâr edip
etmeyecekleri, bilançoları ortaya çıkmadan- devlete vermek zorundalar. Böyle
bir şey olamaz. Bu, haksızlıktır. KİT'ler kâr etmeli ve kârlarından vergilerini
vermeliler. Esasında, KİT'ler, günümüzde kâr da ediyor. Dolayısıyla, bu tür
yöntemlere girmeyelim, gerekli kaynakları yaratalım ve KİT'lerin de, serbest
pazar ekonomisi koşullarında rekabet ederek, dış pazarlarda ve iç pazarlarda
ayakta durmalarını sağlayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, Sayın
Hacaloğlu'nun imalı bir sözünün cevabını vermek istiyorum...
BAŞKAN – Hangisi efendim? (CHP sıralarından gürültüler) Bir dakika
arkadaşlar...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Arkadaşımız, sanki, İstiklal Harbinde
dedeleri şehit olan, harp eden insanlar Refahlılar arasında yokmuş gibi imalı
bir ifadede bulundu; onu reddediyoruz... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, olur mu!.. Hayır... Hayır...
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Mecliste bulunan insanların hepsinin
cetleri, İstiklal Harbinde fedakârlık yapan insanlardır. Arkadaşlarımızın
yapmış olduğu, İş Bankası hisselerinin devriyle alakalı bir temenniden
ibarettir; yanlış anlamasınlar... (Gürültüler)
BAŞKAN – Bakın, Türkiye'de, yediden yetmişe kadar her Türk vatandaşı
İstiklal Savaşına katılmıştır. Bu, kimsenin inhisarında değildir. Bu, milletin
yaptığı bir İstiklal Savaşıdır ve dünyada da emsali yoktur. Kimse, bunu, şahsî
ihtirasları boyutunda küçültemez efendim. Bunu, tartışma konusu yapmak bile
hata...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi okutalım, ondan sonra söz vereyim Sayın Bakan.
Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 yılı genel bütçe tasarısının 32 nci maddesinin Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi
Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Oya
Araslı
Amasya Ankara İçel
Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Tunceli İzmir
Gerekçe: Bazı kamu iktisadî devlet teşekküllerinin mal ve hizmet
satışları, gayri safî hâsılatının yüzde 8 ila yüzde 20'sinin Maliye Bakanlığı
Merkez Saymanlığına yatırılarak bütçeye gelir yazılması Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırıdır.
Ayrıca, bu uygulama, sadece bu kuruluşlar için salınmış bir vergi
niteliğindedir. Anayasal düzenleme içerisinde ise, vergi için ayrı bir yasa
çıkarılması zorunludur. Bu düzenleme, KİT'lere siyasî iradenin haksız bir
müdahalesi ve özerklik anlayışına aykırıdır. Söz konusu kuruluşların rekabet
gücünü kısması nedeniyle de serbest pazar ekonomisinin gereklerine terstir.
Kaynak yaratmaya dönük vergi reformunun bir an önce yapılması gerekirken,
Hükümetin, KİT'lerin gelirlerinin bir kısmını gasp etmesi kabul edilemez.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN YAYLA (Hatay) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan,
"Anayasaya aykırılık" ifadesi kullanıldığı için, izin verirseniz
birkaç kelime ettikten sonra görüşümüzü belirtmek istiyoruz.
BAŞKAN –Hay hay, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Daha önceki yıllarda da,
anonim şirket statüsündeki kamu iktisadî teşebbüslerinin hâsılatından belirli
bir payın daha sonraki temettülerine karşılık olmak üzere, bütçede gelir olarak
kaydedildiği bir gerçek idi. Nitekim, Anayasa Mahkemesine gidildiğinde de
Anayasa Mahkemesi, bu tür düzenlemeleri Anayasaya aykırı buldu. Ancak,
Anayasaya aykırı bulma nedeni, aslında, konunun içeriğine değil, usulüne
yönelikti. "Bununla ilgili bir düzenleme yapmak istiyorsanız, bunu bütçe
kanununda değil, ilgili kanunlarında değişiklik yapmak suretiyle gerçekleştirirsiniz"
diyor idi. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin bu kararından sonra, 4160 sayılı Yasa
çıkarılmak suretiyle 1050 sayılı Yasada, buna olanak tanıyan bir düzenleme
yapıldı. Bu çerçevede, artık, yapılan düzenlemenin Anayasaya aykırılığı ortadan
kalkmış oldu. Bu nedenle, yapılan düzenleme Anayasaya aykırı değildir ve
önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyorlar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
Fonların Ödenek ve Gelirleri
MADDE 33. – a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü
gelirleri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına
açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili
mevzuatında öngörülen fonlararası pay ve kesintiler Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yapılır.
Bütçe kapsamına alınan fonlar bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvelde
gösterilmiştir. Bunların gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar
üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu fonlar
hizmetlerini bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getirirler.
Kapsam dışında bırakılan fonların gelirlerinden Maliye Bakanı ile Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile
belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir
kaydedilebilir.
Fonlar, hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve
usullere göre yaparlar.
b) 1. Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
müşterek teklifi ve Başbakanın onayı üzerine, kuruluş bütçelerindeki fon
ödeneklerini diğer kuruluş bütçelerinin fonlara ilişkin tertiplerine,
2.İlgili Bakanın teklifi üzerine, fonlar tarafından yürütülmek amacıyla
kuruluş bütçesinin diğer tertiplerinde yer alan ödenekleri, “77-Fonlara Ait
Hizmetler” alt programına,
Aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
c) 1. Fonların borçlanma yoluyla elde ettikleri kaynakları gerektiğinde
bir yandan bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, karşılığında (A) işaretli
cetveline ödenek kaydetmeye,
2.Fonlar tarafından hizmetin başka bir kuruluşa gördürülmesi halinde
hizmetin karşılığı olan miktarı doğrudan hizmeti yapacak olan kuruluş bütçesine
gelir ve ödenek kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
d)1. Başbakanlık onayı çerçevesinde fonların gider hesaplarından
yapılacak aktarmalar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasındaki müşterek fon hesabına, buradan da tamamı
gider hesabına aktarılır.
2. Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan
kesinti ile fonlararası aktarmalardan sonra kalan tutar, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..Yok
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
KISIM
Hazine
ve Kamu Kuruluşlarına İlişkin Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Devlet
Borçları
Devlet Borçlarının Yönetimi
MADDE 34. – a) Devlet borçlarının yönetimi 9.12.1994 tarihli ve 4059
sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Hazine Müsteşarlığınca yürütülür.
b) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, malî yıl içerisinde
ödenecek iç (Devlet Tahvili, Hazine Bonosu) ve dış borç anaparaları ile iç ve
dış borçlanma tutarlarını bütçe dışında özel hesaplarda izletmeye, malî yıl
zarfında iç ve dış borç anapara geri ödemelerini bütçe ile ilgilendirmeksizin
yapmaya yetkilidir.
Bu hüküm Dış Krediler Kur Farkı Fonu uygulamasından doğan ve fon
tarafından karşılanamayan tutarlar ile garantili borçlardan doğan geri
ödemelerin tamamı için de uygulanır.
c) Devlet iç ve dış borç faizleri ve genel giderleri bu amaçla bütçeye
konulacak ödeneklerle karşılanır.
d)Katma bütçeli idarelerin dış borçları Hazine Müsteşarlığınca bu madde
esaslarına göre ödenir.
e)Devlet borçlarının uygulama sonuçları Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanlıkça hazırlanarak ilgili yıl kesinhesap cetveli ile birlikte
Hazine Genel Hesabına dahil edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderilir.
f) Devlet borçlarının yönetimi ve muhasebesi ile ilgili esas ve usuller
Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte düzenlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
İç Borçlanma
MADDE 35. – a) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan malî yıl içinde
bu kanunun “denge” başlıklı maddesinde belirtilen tutar kadar “net iç borç
kullanımına”(yıl içinde yapılan borçlanmalardan anapara ödemelerinin
düşülmesiyle elde edilecek tutar) yetkilidir. Bu limit en fazla % 15 oranında
artırılabilir. Dış borçlanmada anapara ödemesini aşan kısım iç borçlanma
limitinden düşülür, altında kalan kısım ise limite eklenir. Daha önce ihraç
edilmiş olup vadesinde nakden ödenenler hariç çeşitli kanunlara dayanılarak
ihraç olunan Özel Tertip Devlet İç Borçlanma senetleri bu limitin
hesaplanmasında dikkate alınmaz.
b) Verilen yetki sınırları içinde ihraç edilecek Devlet iç borçlanma senetleri 1 yıl (364 gün) ve
daha uzun vadeli Devlet tahvilleri ile vadeleri 1 yıldan az olan Hazine
bonolarıdır.
c) Çıkarılacak Devlet iç borçlanma senetlerinin çeşitleri, satış
yöntemleri ile bunların faiz oranı, ihraç fiyatı, vadeleri, ödeme süresi, basım
ve ödemelerine ilişkin her türlü esaslar ve bunlara müteallik diğer şartları
belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Bu senetlerin
basım giderleri ve satışa katılacak bankalara ödenecek komisyon ve banka
muameleleri vergileri ile satışa katılan bankaların satış işlemleri dolayısı
ile yapacakları her türlü gider, vergi, resim ve harçların Hazinece bankalara geri
ödenmesinde ve senetlerin basımında uygulanacak şekil ve esaslar Hazine
Müsteşarlığı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaksızın akdedilecek malî servis anlaşması
ile tespit edilir.
Cari yıl içinde çıkarılacak veya daha önceki yıllarda çıkarılmış Devlet
İç Borçlanma senetleri, işlemiş faizleri ödenmek suretiyle erken itfaya tabi
tutulabilir veya piyasa koşullarından geri alınabilir.
Çıkarılacak tahvil ve bonoların
faiz ve anapara ödemeleri ile yukarıda sözü geçen malî servis
anlaşmasında yer alacak ödemeler ve bunların dışında kalan diğer konsolide
Devlet borçları ile ilgili gider ve işlemler her türlü vergi (Gelir ve Kurumlar
Vergisi hariç), resim ve harçtan müstesnadır.
Bu fıkralardaki hükümler daha önceki yıllarda ihraç olunan Devlet
tahvili, Hazine Bonoları ve diğer konsolide Devlet borçları ile ilgili
işlemlerde de geçerlidir.
d) Devlet iç borçlanma senetlerinin dövize endeksli olarak ihracı halinde,
anaparadaki kur artışları her faiz ödeme tarihi itibariyle yeniden hesaplanıp,
anapara değerine ilave edilerek iç borç kaydı yapılır.
e)Konsolide Bütçenin finansmanı amacıyla nakit karşılığıihraç edilecek
Devlet İç Borçlanma Senetleri hariç, tüm Devlet İç Borçlanma Senetleri geçmiş
valörlü olarak ihraç edilemez. Daha önce
ihraç edilmiş Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz oranları
yükseltilemez.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Sıtkı Cengil; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Sayın Cengil, konuşma süreniz 10
dakikadır.
RP GRUBU ADINA SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan 35 inci madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.
35 inci madde, içborçlanmaya bir düzenleme getirmektedir. Bahse konu
madde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakana, belli limitler arasında
borçlanma yetkisi veriyor veyahut da- bir başka ifadeyle- yetkisini
sınırlandırıyor. Belki, ilk bakışta olumlu bir izlenim veriyor gibi; fakat,
bütçe yapısına ve Hükümetin bugüne kadarki uygulamalarına baktığımız zaman,
durumun hiç de olumlu olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1998 bütçesinin yüzde 40'ı faize
gitmektedir, yüzde 30'u ise açıktır. Memurdan, işçiden, köylü, esnaf ve
tüccardan alınan vergiler ve diğer gelirlerin toplamı 10,8 katrilyon liradır,
tabiî ki gerçekleşirse. Bunun 5,9 katrilyon lirası, faiz olarak küçük bir azınlığa
ödenmektedir. Devletin bütün giderleri dahil, 63 milyonun A'dan Z'ye kadar
bütün ihtiyaçları için kalan para ise, sadece, 4,9 katrilyon lira. Buna
baktığımız zaman, rahmetli üstat Necip Fazıl'ın şu sözü geliyor aklıma:
"Bu taksimi kurt bile yapmaz, kuzulara şah olsa." Değerli arkadaşlar,
işte, Türkiye'nin manzarası budur.
Ben, bu tabloyu sunarken, şunu veyahut da bunu suçlamak için
söylemiyorum; ama, bu, Türkiye'nin gerçeği.
AYHAN GÜREL (Samsun) – Hayalindeki gerçek...
SITKI CENGİL (Devamla) – Türkiye'nin bir başka gerçeği daha var; bugüne
kadar bu ülkenin idaresinde bulunmuş olan bütün partilerin, bulundukları miktar
kadar bunda sorumlulukları var; bunu, hepimizin kabul etmesi lazım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Anasol-D Hükümeti, 4,2 katrilyon lira
borç devralmışken, beş ayda, bunu, yüzde 37,6 artırarak 5,780 katrilyon liraya
çıkarmıştır. Rakamın bu kadara çıkması yanında, borçların yapısı da çok
önemlidir. Borçların yapısına baktığımız zaman, bunun 3,264 katrilyon lirası
tahvil, 2,170 katrilyon lirası bono, 337 trilyon lirası da avanstır.
Tahvillerdeki artış yüzde 6,5 olurken, bonolardaki; yani, kısa vadeli
borçlardaki artış yüzde 304 olmuştur. Buna karşılık, Hazine avansları yüzde
24,6 azalmıştır. Burada dikkati çeken önemli husus, üzerinde durulması gereken
ve Hükümetin başarısıyla da yakından alakalı olan kısım, borçlanmanın yapısıdır
ve borçlar içerisinde oranı artmış olan kısa vadeli borçlardır.
Refahyol Hükümeti döneminde içborç faiz kısır döngüsünden kurtulma
trendine giren Türkiye, Anasol-D Hükümetiyle, maalesef, tekrar içborç faiz
kıskacına girmiştir.
Bu kısır döngüden çıkar sağlayan çevreler, bu kısır döngünün sona
ermesini bir türlü istemiyorlar. Bu çevreler, bu kısır döngüyü devam ettirecek
siyasî iktidarların yanında yer alırken ve hatta, onların iktidara gelmesi için
birtakım masrafları bile göze alırken, bu kısır döngüyü millet lehine bozacak
iktidarlara da, ellerindeki bütün saldırı mekanizmalarını kullanarak,
saldırmaktadır. Refahyol Hükümetine karşı girişilen karalama kampanyalarının
arkasındaki gerçek budur. Refah Partisine karşı yapılan iftira ve tertiplerin
asıl sebebi burada aranmalıdır. Sunî olarak gösterilen sebeplerin tamamı, bu
gerçekleri milletten saklamaya matuftur.
Görüldüğü gibi, borçta, borcun kendisi kadar, iki husus da çok
önemlidir. Bunlardan biri vade, diğeri ise borca ödenen faiz miktarıdır. 54
üncü Hükümet döneminde, vadeler 4-5 aydan 14-15 aya çıkarılırken, faizler ise
yüzde 150'lerden yüzde 100'lerin altına düşürülmüştür. Anasol-D Hükümeti gelmiş
ne yapmış; Anasol-D Hükümeti de tamamen bunun tersini yapmış değerli
arkadaşlar. Bakınız, elimdeki rakamlar, resmî rakamlar; hiçbir arkadaşımız
çıkıp da "burada siyaset yapıyorsun" diyemez; resmî rakamları
okuyorum ve zannediyorum bunlar Sayın Bakanımın da önünde vardır. Anasol-D,
tamamen bunun tersini yapmış, 14-15 aya çıkarılan vadeleri tekrar 4-5 aya;
yüzde 100'lerin altına düşen faiz miktarlarını da tekrar yüzde 140'lara
çıkarmıştır.
Değerli arkadaşlar, diğer dikkati çeken bir husus da şurasıdır: 100 lira
iç borca ödediğimiz faiz, 100 lira dışborca ödediğimiz faizin 8,8 katıdır.
Dikkat edilmesi gereken bir başka husus; risk ne kadar yüksek olursa,
ona karşılık, getiri de o derece yüksek olmalıdır. Halbuki, devlete borç
verenlerin riski sıfır olduğu halde, getirilerinin en yüksek olduğunu
görmekteyiz. Bunlar, hep, calibi dikkat hususlardır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu tespitleri yaptıktan sonra -çok
objektif tespitler yapıyorum- bu tespitleri dinleyen vatandaşlarımız ve siz
değerli arkadaşlarımız, daha önceki bir senelik Refahyol Hükümeti ile bu
Hükümetin mukayesesini, zannediyorum, yaparsınız.
Öğleden önceki bölümde konuşan Sayın Maliye Bakanı "ne yapalım,
bütçenin yapısı böyle; biz, böyle bir bütçe devraldık; bu faizleri ödemek
mecburiyetindeyiz" diye söyledi; ama, ben, Sayın Maliye Bakanıma şunu da
hemen söylemek istiyorum: Refahyol Hükümeti de, bütçe içerisinde faizlerin
payını yüzde 38,5'ken aldı, bunu yüzde 28,5'e düşürdü. Asıl babayiğitlik burada
zaten; hükümet olmanın ciddiyeti de burada, devlet adamlığının ciddiyeti de
burada, vatandaşı, halkı düşünmenin esprisi
de burada; biz, bunu vurgulamak istiyoruz, bunu söylemek istiyoruz. Eğer, siz
de, çıkıp, Refahyol Hükümetinin yüzde 38'den yüzde 28'e düşürdüğü faizleri,
yüzde 38,5'e, yüzde 40'a çıkaracağınız yerde, yüzde 18'e düşürmüş olsaydınız,
biz, çıkar, burada, size teşekkür ederdik, sizi alkışlardık; bunu da yapmasını
biliriz; ama, maalesef, bunu yapmadınız, yapmanız da mümkün değildir.
Bu kadar tespitten sonra, âcizane bir iki önerimi de arz etmek
istiyorum:
Bir kere, bu kıskaçtan kurtulmak için, faizleri kesinlikle düşürmemiz
lazım.
Özelleştirme yapılarak devlet küçültülmelidir.
Özel sektörün, elindeki kaynakları daha verimli kullandığı bir
realitedir. O halde, üretim yapan özel sektörün elindeki kaynakları azaltıcı
politikalardan, hükümetlerin, kesinlikle vazgeçmesi lazım.
Gerekli önlemler alınarak, insanların rantiye olarak değil, üreterek
geçimlerini temin etmeleri teşvik edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Cengil, süreniz doldu; 1 dakikada tamamlayın; rica
ediyorum...
SITKI CENGİL (Devamla) – Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
Atıl kaynakları, bir an önce, etkin bir şekilde kullanacak politikalar
uygulanmalı ve kaliteli üretim yaparak dışsatımımızı mutlaka artırmalıyız.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengil.
ANAP Grubu adına, Sayın Rüşdü Saracoğlu; buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Saracoğlu, süreniz 10 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA RÜŞDÜ SARACOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gecenin ilerleyen bu saatinde uzun bir konuşma yaparak
vaktinizi almak istemiyorum. (RP sıralarından "Konuş, konuş" sesleri)
Ancak, şu anda müzakere etmekte olduğumuz madde, bana göre, bu bütçedeki en
önemli maddedir, en büyük reformdur ve bu reformu getirdiği için, Yüce
Heyetinizin huzurunda, başta Sayın Maliye Bakanı olmak üzere, Hazineden sorumlu
Sayın Devlet Bakanı ve Hükümetin tüm üyelerine teşekkür etmek istiyorum. (ANAP
ve DSP sıralarından alkışlar)
Gerçek reform, hakikaten budur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa,
bütçede öngörülen açık kadar devletin borçlanmasına, Hazinenin borçlanmasına
bir sınır getirilmektedir, Hazinenin –sizlerin ifadesiyle– rantiyeye
aktarabileceği paraya bir sınır getirilmektedir. Bütçenin bu maddesi sayesinde,
Yüce Heyetinizden yetki almadan Hazinenin borçlanabileceği tutar, 4 katrilyon
artı yüzde 15'lik bir limit kadardır. Geçmiş yıllardaki uygulamalara bakacak
olursanız, öngörülen bütçe açığının 2 katına kadar bu limit verilirdi; üstelik,
bonolar da buna dahil edilmezdi. Burada, devletin, sadece tahvil borçlanması
değil, bonoları da dahil edilmiştir. Son derecede uygun bir maddedir. Bundan
dolayı, Hükümeti, sizlerin huzurunuzda bir kere daha kutlamak istiyorum.
Son bir noktaya daha değinerek sözlerimi tamamlamak istiyorum Sayın
Başkan. Hakikaten, benim gönlüm isterdi ki, bu borçlanma limitinin içine Merkez
Bankasından kısa vadeli avans borçlanması da dahil edilsin; yani, hesaplanan
borçlanma tutarında, Merkez Bankasından Hazinenin alabileceği kısa vadeli avans
da bu limitin içinde mütalaa edilsin.
Sanıyorum, bu, Hükümetimizin öngördüğü reform sürecinin ilk aşamasıdır.
Önümüzdeki yıllarda bunun da geleceğini, gönülden ümit ediyorum, bekliyorum ve
Anavatan Partisi Grubu adına bütçemizin hayırlı olmasını diliyor; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Saracoğlu.
Şahsı adına, Sayın Musa Uzunkaya; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Muhterem Başkan, değerli arkadaşlar; bütçe
kanunu tasarısının 35 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Sayın Saracoğlu'nun az önce işaret buyurduğu, doğrudur. Yani, 4
katrilyonluk borçlanma, daha önce çok sorumsuz kullanıldığı ifade edilen bu
borçlanma hakkı, yüzde 15 gibi bir oranla sınırlandırılmıştır. Ancak, tabiî,
ortada da 4 katrilyonluk bir açık var. Bu, bir bütçedir; 4 katrilyonun,
ilaveleriyle, korkunç faiz sarmalları sonucu, muhtemelen, faizlerle beraber
belki 12 katrilyona ulaşacağı kabul edilen, korkunç bir borç ve faiz yüklü bir
bütçedir.
Tabiî, neden, borçlanma miktarları, yani açıklar üzerine yüzde 15 gibi
bir sınır getirilmiş; zaten, bu açıkların, bütçeye ek olarak getireceği büyük
bir faiz yükü var. Keşke, içborçlanma ve dışborçlanmayı tercih etmek yerine;
daha ziyade, tasarrufa yönelik, tutumluluğa yönelik ve hakikaten, kısa vadede
ekonomiye dönüşüm sağlayacak yatırımlara yönelik hizmetleri bu bütçenin
içerisine koyabilselerdi.
Önceki maddelerde de ifade edildiği gibi, bütçenin en ağırlık ifade eden
maddesi, millî eğitim konusunda yapılan yatırımdır. Kaldı ki, o da, bir
arkadaşımızın tenkit ettiği gibi, sadece ilköğretime dönüktür. Oysaki, millî
eğitimin tek başına ilköğretimle -8 yıllık eğitimle- ifade edilmesi mümkün
değildir ve bunda da, demin söylediğim gibi, o kadar ölçüsüz şekilde,
kaynaklar, destekler, zoraki temin edilen yardımlar, katkı payları söz konusu
edilmiştir ki -hatta, elimde şu anda belgeleri var- devletten harç alan, burs
alan öğrencilerin burslarına, eğitime zorunlu katkı payı baskısı konulmuştur. 4
milyon lira alan öğrenci...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Onları bana iletin!..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Evet, ben, belge arz edebilirim... Zatıâlinize
soru olarak da tevcih ettim Sayın Bakanım.
Muhtelif kurumlardan ve Yüksek Öğrenim Kurumundan kredi alan
öğrencilerin kredilerinden tutunuz, okullara resim çekmek için giden fotoğrafçılara kadar -bu vatandaşlar,
gelirlerine göre eğitime katkı payını bir taraftan öderlerken, öbür taraftan,
okullarda çektikleri toplu resimlerden de, ikinci olarak- eğitime katkı payı
adı altında destek sağlanmıştır.
Şimdi, ben, burada, esasen ona işaret etmek istemiyorum. Ekonominin
temel kuralları var. Ekonomi, temelde, istihsaldir, üretimin artırılmasını
gerektirir; adil bir bölüşümü, inkısamın adaletli olmasını ister ve tüketimde
de, yani istihlakta da tasarruflu olmayı emreder.
Devlet, eğer, kısa vadede, topluma dönebilecek, üretime yatkın
yatırımlara ağırlık verseydi, içborçlanmada bu kadar ağır bir yükün altına
girmeyecek, 4 katrilyonluk bir açığı, bonolarla, tahvillerle telafi etme yoluna
gitmeyecekti. Her ne kadar, Maliyeye, yüzde 15 gibi bir oranla sınırlandırılan
borçlanma yetkisi veriliyorsa da, arz ettiğim gibi, bu bütçe, büyük oranda
-yüzde 40'dan fazlası- açık ve faiz yükü olan bir bütçedir. Bu haliyle, bu
bütçenin içborç sarmalının daha büyümesi, yıl sonunda, elbette ki, kaçınılmaz
olacaktır.
Her halükârda, bütçenin hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Sayın Bakan, aslında, ben, bir şey öğrenmek istiyorum: Bu, devlet
tahvillerinin ve bonolarının ihalelerine, niye yalnız birkaç bankayı
sokuyorsunuz da vatandaşı sokmuyorsunuz? Vatandaş da, parası varsa, gitsin,
ihalelere katılsın. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bankalar, vatandaşlardan düşük faizle parayı topluyorlar; ondan sonra,
gidiyorlar, üç beş banka, yüksek faizle bono ve tahvil alıyorlar. Bunu öğrenmek
istiyorum efendim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, Hazinenin
borçlanma ihalelerine, vatandaşlarımız da serbestçe girebilmektedir.
BAŞKAN – Ama, yalnız, bankalar... Maddede "banka" diyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bunun için bir alt limit
vardır; 250 milyon liranın üzerinde teklif veren her vatandaşımız da bu
ihalelere katılabilir; bunun üzerinde bir engel yoktur. (RP sıralarından
"tatbikatta, tatbikatta" sesleri)
Gidersiniz, ihaleye katılır, paranızı verirsiniz, alırsınız ve
tatbikatını yapmış olursunuz. Biraz zahmet edeceksiniz...
BAŞKAN – Peki efendim; teşekkür ederim. O zaman, vatandaşlar da bu
ihalelere girebiliyorsa; maksat, duysunlar; bazen ihaleler açılıyor, onlar da
gitsin, girsinler.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
2974, 3836 ve 1211 Sayılı Kanun Hükümlerinin Uygulanması
MADDE 36. – a) 2974 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşları Borçlarının
Tahkimi Hakkında Kanun ile 3836 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Birbirlerine Olan Borçlarının Tahkimi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması
sonucu Hazinece üstlenilerek tahkim olunan borçlar için 1998 yılında yapılacak
faiz ve anapara ödemelerinin gerektirdiği tutarda alacaklı kuruluşlara özel
tertip Devlet İç Borçlanma tahvili vermeye,
b) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci
maddesi gereğince yeniden değerleme farkından doğan borçlar karşılığında geçmiş
yıllarda verilen Devlet İç Borçlanma senetleri ile bunların Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasınca açık piyasa işlemlerinde kullanılması sonucu senetlerin
orijinal faizleri ile piyasa faizleri arasında oluşan menkul kıymet zararları
karşılığında bankaya verilmiş olan Devlet İç Borçlanma senetlerinin 1998
yılında yapılacak faiz ödemelerinin gerektirdiği tutarda özel tertip Devlet İç
Borçlanma Senedi vermeye,
c)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 21.4.1994 tarih ve 3985 sayılı Kanunun Geçici 9 uncu maddesi uyarınca Kısa
Vadeli Avans hesabında biriken tutarların tasfiyesi amacıyla ihraç edilmiş olan
Devlet İç Borçlanma Tahvillerinin 1998 yılında yapılacak faiz ödemelerinin
gerektirdiği tutarda Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi vermeye,
d)Yukarıda sözü edilen faiz ödemelerini “Bütçeden Mahsup Edilecek
Ödemeler Hesabı”ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen
artıklarını ertesi yıla devretmeye veya bütçe ile ilgilendirmeksizin özel
hesaplarda izlemeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,
e) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci
maddesi gereğince yeniden değerleme farklarından doğan ve doğacak borçların
1998 yılında yapılacak ödemeleri için özel tertip Devlet İç Borçlanma Senedi
ihraç etmeye ve bu tahvillerin vade, faiz ve sair şartlarını belirlemeye Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi ile Başbakan,
Yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum:
Dış Borçlanma
MADDE 37. – a)Yabancı ülke, banka ve kurumlarla veya uluslararası
kuruluşlarla yapılmış ve yapılacak anlaşmalara göre genel ve katma bütçeli
kuruluşlara dış proje kredisi olarak imkânların;
1. Türk Lirası karşılıkları, dış borç kayıtları yapılarak Hazine
Müsteşarlığınca, Maliye Bakanlığına bildirilir.
2. Döviz üzerinden yurt içinde ve yurt dışında mal, hizmet ve eğitim
bedeli olarak yapılan dış proje kredisi kullanımları, ilgili kuruluşlar
tarafından dış borç kaydı yapılmak üzere kullanımı takip eden 30 gün içerisinde
Hazine Müsteşarlığına gönderilir. Dış borç kaydı yapılan tutarlar Hazine
Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığına bildirilir.
3. Malzeme ve hizmet bedelleri, taahhüt evrakı ve sözleşme
tasarıları ise ilgili kuruluşlar tarafından ayrıca Maliye Bakanlığına
bildirilir.
4. Söz konusu miktarları gerektiğinde ilgili kuruluşlara ait bütçelerde
açılacak özel tertiplere;
– Ödenek kaydederek,
– Mevcut ödeneklerden aktarma yaparak,
Bütçeleştirmeye, bunlardan yılı içinde harcanmayan miktarları ertesi yıl
bütçesine devren ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Daha önceki yıllarda benzer şekilde sağlanan imkânların Türk Lirası
karşılıkları ile malzeme ve hizmet bedelleri için de yukarıdaki esaslara göre
işlem yapılır.
5. Yukarıda belirtilen hükümlerin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller
Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit edilir.
b)Dış borçlanma imkânları ile satın alınacak malzeme ve hizmetlere ait
taahhüt evrakı veya sözleşme tasarıları, Maliye Bakanlığınca vize edilmeden
satın alma işlemi gerçekleştirilemez ve ilgili miktarların dış borç kayıtları
yapılamaz. Maliye Bakanlığı gerektiğinde dış borçlanma ile ilgili bütçeleştirme
işlemleri yapılmadan önce (ilgili miktarların ödenek, gider ve dış borç
kayıtları daha sonra yapılmak üzere) taahhüt evrakı ve sözleşme tasarısını vize
etmeye yetkilidir.
c) Dış devlet borçlarıyla ilgili kredi anlaşmalarının yürürlüğe
girmesini sağlayacak kanunî düzenlemelerin tamamlanmasına kadar kredi
anlaşmaları gereği peşin ödenmesi gereken komisyon, ücret, garanti ücreti ve
benzerî giderler ile gerektiğinde faiz ödemelerini de “Bütçeden Mahsup Edilecek
Ödemeler Hesabı”ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen
artıklarını ertesi malî yıla devretmeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan yetkilidir.
d) Konsolide dış devlet borçlarıyla ilgili kredi anlaşmalarında
öngörülen bütün ödeme ve işlemler (dış proje kredileri çerçevesinde yapılacak
ödemeler dahil) 1998 yılında her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
e)Finansmanı Avrupa Birliği, yabancı devlet veya uluslararası
kuruluşlarla yapılan anlaşmalara göre sağlanarak gerçekleştirilecek olan işler,
anlaşma hükümlerinde özel ihale ve
satınalma usullerinin öngörülmesi halinde, özel
kanun, kararname veya anlaşma hükümlerine göre yürütülür.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili
Sayın Sıddık Altay. (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz 10 dakika efendim.
RP GRUBU ADINA MEHMET SIDDIK ALTAY (Ağrı) –Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının dış borçlanmayla
ilgili usul ve esasları belirleyen 37 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye, özellikle, 1990'lı yılların başından
itibaren çok büyük dışborç yükünün altına girmiştir. 1990'dan itibaren, dışborcumuz
dolar bazında periyodik olarak artmaktadır. 1990'da 49 milyar dolar olan
dışborcumuz, 1996 sonunda 79 milyar dolara ulaşmıştır. Bugün itibariyle,
Türkiye, dünyanın en fazla dışborcu bulunan ülkeleri arasında yer almaktadır.
Kamuya ait ve kamu garantili borçlarımız ise, 1970'li yıllardan
itibaren, bugüne kadar sürekli artış göstermiştir. Bilindiği gibi, net akım,
kullanımlar ile anapara geri ödemeleri arasındaki farkı ifade eder. 1994 yılına
kadar ülkemizde net akım pozitif yönlü iken, bu tarihten itibaren, negatif
olmuştur. Net akımın negatif olması, borç stokunu azalma yönünde etkiler;
ancak, 1994 ve 1995 yıllarında anapara geri ödemeleri, borç kullanımlarının
üzerinde gerçekleşmiş, net akım negatif olmuştur. Net akımın negatif olması
borç stokunun azalmasını gerektirirken, tam tersi olmuş, dışborç stokunda artma
meydana gelmiştir.
Sayın milletvekilleri, bir devlet niçin borç alır; temin ettiği
kaynakları yatırıma dönüştürüp, ülkesini kalkındırmak için, değil mi... Fakat,
görünen odur ki, Hükümetin böyle bir kaygısı yoktur. Borç alınan paralar
nerelere harcanmaktadır; kimler bu kaynaklarla servetlerine servet katmaktadır?
Bunların hepsi, cevap bekleyen sorulardır.
Ancak, kesin olan bir şey var ki,
yapılan borçlanmalar maksadına uygun kullanılmamaktadır; bunun için derin ekonomi bilgisine sahip olmaya da
gerek yok. Bakın, yıllardır, Dünya Bankası başta olmak üzere, pek çok
uluslararası finans kuruluşlarından ülkemiz kredi almaktadır. Bu krediler
nerelerde kullanılır, bu paralarla ne yapılır onun hesabını ilgililer versin;
ancak, benim bildiğim bir şey var ki, o da, bu ülkenin fert başına millî
gelirinden en az payı alan Doğu Anadolu Bölgesine şimdiye kadar bu
dışborçlardan bir tek çivi dahi çakılmamış olmasıdır. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Eğer, borç, ülkeyi kalkındırmak için
alınıyorsa, önce, en geri kalmış yörelerden başlanması gerekmez mi?
ASLAN POLAT (Erzurum) – Doğru.
MEHMET SIDDIK ALTAY(Devamla) – Önümüzdeki bütçeye bakıyoruz, dışborç
ödemelerine yaklaşık 6 katrilyon ayrılmış. Yapılan bütçenin yüzde 40'ı dışborç ödemelerine ayrılmış; dikkatinizi
çekerim, yüzde 40; yani, nerede ise, bütçenin yarısı dışborç ödemelerine
ayrılmış. Fakat, geri ödemesi için bütçenin bu kadarına ayırdığımız borç
paranın nerelere harcandığı, nerelerde kullanıldığı belli değil. Sonra, bu
borcun ödemesi tüm millete fatura ediliyor; bu mudur sosyal adalet; bu mudur
sosyal devlet anlayışı?!
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin ödemeler dengesi giderek
bozulmaktadır. Hükümet, bırakın anapara ödemelerini, dışborç faizlerini bile
ödemede zaafa düşmüştür. Ülkede lüks tüketim ve israf almış başını gitmektedir;
Hükümet, yaptığı bu bütçeyle, bu müsrif politikalarla bunları daha da artırmaktadır. Yatırımlara ayrılan kaynaklar
son derece düşüktür. Devletin ekonomik dengesi bozulmuştur. Kaynaklar,
üretimdışı alanlara yönlendirilmiştir. Çoğu politik amaçlı harcama kalemlerine
ağırlık verilmiştir. İşsizlik artmış, gelir dağılımı dargelirlinin, sabit
ücretlinin aleyhine alabildiğine bozulmuştur. Halbuki, bütçesinin yüzde 40'ını
dışborç ödemelerine ayıran bir ülkenin kaynaklarının daha akıllı, daha
rasyonel, daha dengeli kullanılması gerekmez mi?! Şimdi, Hükümet,
özelleştirmeden elde edilecek kaynakların büyük kısmının dışborç ödemelerinde
kullanılmasını istiyor; böylece, bütçedeki delikleri kapatmayı hedefliyor.
Halbuki, bu kaynakların, yatırımlara, yeni iş ve istihdam alanlarına
kullanılması gerekmez miydi?
Değerli milletvekilleri, her geçen yıl daha da artan dışborç yükü,
Türkiye'nin dışarıdaki imajını olumsuz etkilemektedir. İşte, son olarak, Avrupa
Birliği konusunda gördüğümüz onur kırıcı muamele...
Bakın, bugün Hükümet, dışborçları ödeme konusunda büyük bir sıkıntıya
düşmüştür; bunun sebeplerini, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz
gerekir. Bugün, Türkiye, tüm dünya nezdinde istikrarsız, insan hakları
konusunda ciddî sorunları olan, demokrasiyi kurum ve kurallarıyla oturtamamış
bir ülke konumundadır. Şunu açıkça belirtmek isterim ki, demokrasiyi tüm kurum
ve kurallarıyla oturtamadığımız, insan hakları konusundaki sorunlarımızı
çözemediğimiz, özgürlüklerin kullanılması konusundaki cimriliğimizden
vazgeçmediğimiz sürece, dış dünyadaki itibarımızı koruyabilmemiz mümkün
olmayacaktır. Ararejim görüntüsü veren uygulamalar olduğu, demokratik kurum ve
kuralların değişik yöntemlerle susturulmaya çalışıldığı bir ortamda, ne dışborç
sorunu biter ne Avrupa Birliğine üyeliğimiz ne de dış dünyada itibarımız
olabilir.
Sayın milletvekilleri, dışborçların ödenmesiyle ilgili hangi
düzenlemelere gidilirse gidilsin, bu sorunlar çözülmediği sürece, alınacak
tedbirlerden, uzun, orta ve kısa vadede olumlu sonuçlar alınmasını beklemek
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, 55 inci Hükümet tarafından hazırlanarak, bugün
Yüce Mecliste dokuz günden beri görüşülmekte olan 1998 malî yılı bütçesine
baktığımızda, köylümüze, üreticimize, memurumuza, işçimize, dulumuza,
yetimimize, fakirimize fukaramıza yeterli kaynakların ayrılmadığını
görmekteyiz. Dar ve sabit gelirli bu kesimimiz, üzgün ve kırgındır. Tabiî ki,
55 inci Hükümetin, bu kesime bakış açısının bir nevi göstergesidir.
Tüm bu olumsuz şartlara rağmen, 55 inci Hükümet tarafından hazırlanmış
olan bütçemizin, tüm halkımıza hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Dış Borçların İkraz, Devir ve Garanti Edilmesi
MADDE 38. – a) Yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar, yabancı
bankalar ve yabancı ülkelerde yerleşik diğer finans kurumlarından her türlü
amaçla ve uluslararası sermaye piyasasında kullanılan finansman araçları ile
yapılacak borçlanmalarla ilgili temas ve müzakereleri yürütmeye ve bu
borçlanmalarla ilgili işlemleri sonuçlandırmaya,
b) Yukarıdaki (a) fıkrasına göre sağlanan finansman imkânlarını,
ekonominin çeşitli sektörlerinde gelişmeyi sağlamak amacıyla ve anlaşmalar
hükümleri uyarınca kamu ve özel sektör kurumlarına ikraz, devir veya
kullandırmaya ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı
kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye,
c) Yukarıda belirtilen imkânların doğrudan Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası veya Türkiye’de yerleşik kurumlar ile Türk Bankaları tarafından
sağlanması halinde, bu kredileri kısmen veya tamamen devralmaya, devralınan bu
kredileri kısmen veya tamamen kamu kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya
ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı kuruluşlar için hesaben
ikraz veya krediye dönüştürmeye, Türkiye’de yerleşik bankaların döviz
varlıkları üzerinden borçlanmaya,
d) 1. Yabancı ülkelerin kredi kuruluşları,
uluslararası kurumlar veya, yabancı ülkelerde yerleşik banka ve kurumlar ile bu
finansman işlemlerine katılan Türk Bankaları tarafından kamu kurumlarına (özel
hukuk hükümlerine tabi olmakla beraber sermayelerinin %50’sinden fazlası kamuya
ait olanlar dahil) ve yatırım bankalarına verilecek kredileri, borçlanacak
kuruluşun Hazine garantili mevcut dış borçlarını geri ödeme performansı ve borç
ödeme kabiliyeti ile sınırlı kalmak kaydıyla ve anlaşmalarındaki şartlarıyla
garanti etmeye,
2. Dünya Bankası ve diğer uluslararası
kuruluşların ihdas ettikleri garanti programları çerçevesinde,
aa) Kamu kuruluşları (özel hukuk hükümlerine tabi
olmakla beraber sermayelerinin % 50’sinden fazlası kamuya ait olanlar) ve
yatırım bankalarının borçlu sıfatıyla uluslararası piyasalardan temin
edecekleri finansman imkânları için,
bb)
Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek
projeler tahtında ilgili mevzuatta öngörülen Hazine garantileri ile sınırlı
olmak ve şartları Hazine Müsteşarlığınca müzakere edilmek üzere,
Yukarıda anılan uluslararası kuruluşlar tarafından
verilen garantiye karşı garanti vermeye,
3. Hazine
garantörlüğünde sağlanacak dış borçlar için; garanti verilmeden önce kuruluşlar
için performans değerlendirme kriterlerini, garantörlükten doğacak riskin
teminat altına alınması usul ve esaslarını, garanti ücreti oranını, garanti
verilme aşamasında garantörlük koşullarını ve bu borçlardan Hazine adına
doğabilecek yükümlülüklerin geri ödeme koşullarını belirlemeye,
e) Ulusal banka ve kamu kuruluşlarınca yabancı
ülkelere açılacak kredilerin geri ödenmesini garanti etmeye, yabancı ülkelerde
doğrudan teminat mektubu vermeye, yetkili ulusal bankalar lehine garanti
vermeye,
f) Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine Müsteşarlığı
tarafından yabancı ülkeler resmî kuruluşları veya uluslararası kuruluşlardan
sağlanan kredilerin teknik yardım ve eğitim amaçları kapsamındaki bölümlerini
anlaşma hükümlerine istinaden gerektiğinde özel ve özerk bütçeli kamu
kuruluşları ile kamu kuruluşu sayılan kurumlara karşılıksız olarak
kullandırmaya,
g)Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Fonu tarafından
Bosna-Hersek’de finanse edilecek projeler için bu fona üye diğer ülkelerle
birlikte sağlanacak ortak bir garanti çerçevesinde garanti verilmesine,
h)Avrupa Birliği, yabancı ülkeler ve bu ülkelerin banka ve kredi
kuruluşları ve uluslararası malî kuruluşlardan ülkemizde faaliyet gösteren Risk
Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına risk sermayesi şeklinde köprü krediler, koşullu krediler sağlamaya veya yukarıda
belirtilen yabancı ülke ve kuruluşların adı geçen Yatırım Ortaklıklarına
doğrudan veya aracı malî kuruluşlar vasıtasıyla risk sermayesi şeklinde katkı
sağlamaya yönelik anlaşmalar yapmaya, sağlanan bu imkânların devredilmesine,
kullandırılmasına ve geri ödenmesine,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
i)Daha önceki yıllarda yapılan işlemler için de bu esaslar geçerlidir.
j) Yılı içerisinde Hazine garantisi verilebilecek dış finansman toplamı,
700 milyon Amerikan Doları, ticarî bankalardan borçlanmak suretiyle bu maddenin
(b) fıkrası kapsamında devredilecek dış finansman tutarı da 200 milyon Amerikan
Doları ile sınırlıdır. Bu tutarlar yıl içinde oluşacak zorunlu ihtiyaçlar
gözönüne alınarak Bakanlar Kurulunca % 50’ye kadar artırılabilir.
Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret çerçevesinde gerçekleştirilecek projelere
verilen Hazine garantileri ile Kalkınma ve Yatırım Bankalarının uluslararası
kuruluşlardan ve piyasalardan Hazine garantisi altında sağlayacakları dış
borçlanma tutarı yukarıda belirlenen sınırlamanın dışında bırakılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Erzincan
Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika; buyurun.
RP GRUBU ADINA TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 38 inci maddesi üzerinde
görüşlerimi aktarmak üzere, huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, siz
değerli milletvekillerimize saygılarımı sunuyorum.
Bilindiği gibi, yıllardır, gerek iç gerekse dış borçlanma ülkemize hep
sıkıntılar getirmiş, ülkemiz ekonomisini önemli darboğazlara itmiştir. Alınan
borçlar, ağır faizler nedeniyle, altından kalkılamayacak boyutlara ulaşmıştır.
Ülkemiz, bugün yine borçlanma nedeniyle büyük sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Değerli milletvekilleri, halk arasında "borç yiğidin
kamçısıdır" tarzında sözler yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Bu sözde,
borcun, atıl ve pasif durumda bulunan insana bir şevk, gayret ve atılım
vereceği dile getirilmektedir. Bu yönüyle bu söz birçok gerçeğe tabiî ki,
işaret etmektedir.
Geleceğe dönük planı ve yatırım programı olmayan kişi ve kuruluşlar
zaman zaman borçlanma korkusuyla önemli atılımlar gerçekleştirememişlerdir. Ne
var ki, eldeki sermayeyi, yapılacak işin mahiyetini hesaba katmadan, düşüncesiz
bir biçimde borçlanmaya gitmek, elbette borçlananı da perişan edecektir.
Her yeni yatırım, ancak, yeni malî kaynaklarla gerçekleştirilebilir.
Görüştüğümüz 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında, bakanlıklarımızın
bütçedeki payları, yeni yatırımları üzerinde değerlendirmelerde bulunmaktayız.
Önce, isterseniz, 1998 yılı konsolide bütçesine göz atalım:
Toplam bütçe giderleri, 14 katrilyon 789 trilyon lira. Bütçe gelirleri
ise, 10 katrilyon 800 trilyon lira olarak öngörülmektedir. İşte, 4 katrilyon
bir açık. Faiz giderleri tam 5 katrilyon 895 trilyon lira, yani, bütçenin yüzde
40'ı faize gidiyor, zaten yarısı da açık, geriye ne kalıyor ki.
Hükümet, yeni yatırımlarını, plan ve programlarını bu bütçeyle
gerçekleştirecektir maalesef. Ne var ki, yıllardır, yanlış ekonomik politikalar
nedeniyle, ülkemiz ekonomisi bir darboğazla karşı karşıyadır. Yatırımlar
yeterince gerçekleştirilemediğinden, malî kaynaklar yetersiz olmakta, üretim
gerçekleştirilememekte, vergiler açığı kapatılamamakta, ülke kaynaklarımız
verimli bir şekilde kullanılamamakta, bu nedenle borçlanmaya gidilmektedir. Bu
noktada, iç ve dış borçlanma, tabiî ki öne çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, borç konusu, özellikle, Osmanlının son
dönemlerinde gündemimize önemli bir ölçüde girmiştir. O dönemde Galata
bankerleriyle Yahudilerden borçlar alınmış, devlet ekonomik açıdan önemli
sıkıntılar yaşamıştır. Bugün yine burada dış borçlanmayı konuşuyoruz. Nedir
bugünkü dışborcumuz; 87 milyar dolar; yani takriben 17,4 katrilyon lira. Ya
içborcumuz; 30 milyar dolar; yani, takriben 6 katrilyon lira. O günlerden
bugünlere gelen bir sözü burada sizlere hatırlatmak istiyorum: “Bugün borç
alanlar yarın buyruk alırlar."
Değerli milletvekilleri, yeterli ders alınmadığı için tekerrür eden
tarih, dün borç alanların bugün buyruk aldıklarını ibret verici bir tarzda kim
bilir kaç kez daha hatırlatacaktır bizlere. Özellikle dışborç, ülkemizi
ekonomik açıdan sıkıntıya soktuktan başka, ülkemiz üzerinde politik, siyasal,
kültürel baskılara da neden olabilmektedir. Bir başka ifadeyle, gerek dış ve
gerekse içpolitikamızı belirlemede, borç aldığımız devletlerin belirleyici
rolleri inkâr edilemez. Zaman zaman "ne yapalım, onlardan borç aldık;
istesek de istemesek de onların sözlerini, önerilerini de dikkate almak
zorundayız" diyen ülke yöneticilerimizin bu acı ifadelerini duymuşuzdur.
Borçlunun boynu, borç aldığının karşısında çoğu zaman eğiktir. Bugüne
kadar Avrupa'dan, Amerika'dan, diğer devletlerden, IMF'den, çeşitli
kuruluşlardan borç talep ettik ve aldık. Bugün, yine, borç talep ediyoruz. Bu
ülke veya kuruluşların, aldığımız borç nedeniyle, zaman zaman "teklif,
öneri" adı altında baskı yapmadıklarını hangimiz söyleyebiliriz.
O halde, yapılacak iş, ülkemizin ekonomik düzeyini yükseltmektir.
Yetenekli kadrolarla, sağlıklı ekonomik politikalarla, ülkemiz kaynaklarını en
güzel ve en verimli bir biçimde değerlendirerek üretime geçirmek durumundayız,
üretken bir millet olmak durumundayız. Milletimiz, kendisine öncülük edecek
yöneticilere, bugün, her zamankinden daha bir hasret.
Şüphesiz, ekonomik meseleler yanında, kişilikli politikaların da büyük
ehemmiyeti vardır. Kendi toplumuna güvenmeyen, halkından güç almayan bugünkü
Hükümetin ise, kişilikli bir politika uyguladığını gösteren hiçbir; ama, hiçbir
belirti yoktur. Öyle ki, bugünkü Hükümetin gerek içpolitikada tutarsız, baskıcı
ve dayatmacı tavrı, gerekse dışpolitikada sağlıklı, tutarlı bir yol
izleyememesi, dünya konjonktüründe çok önemli bir mevkide bulunan ülkemizi,
âdeta, bütün komşularıyla kavgalı hale getirmiştir. Almanya'ya yaptığı geziden
sonra "istediğimizi aldık" diyen Başbakan, Avrupa Birliğinden,
maalesef, âdeta kovulmuştur. Amerika da, bugünkü Hükümeti ne derece ciddîye
aldığını, Sayın Başbakanın ziyaretini 15 dakikaya sıkıştırarak göstermiştir.
Patrikle 45 dakika konuşan Başkan Clinton, Sayın Yılmaz'a, ancak 15 dakika
ayırabilmiştir.
Yine, geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik
Devletlerinde, Yahudi lobisinden, onların ifadeleriyle "seçkin devlet
adamı" ödülü alan Başbakan, kendi halkına yabancı ve halkını rencide edici
beyanlarını, ne yazık ki, hâlâ sürdürmektedir.
Hükümet, açlık sınırlarına dayanmış 25 milyon
memleket evladının çığlıklarına, âdeta, kulaklarını tıkamış durumdadır; kendi
beceriksizliğini, çeşitli bahaneler ve gerekçeler öne sürerek örtmek
istemektedir. Komşu ülkeler ve tabiî diğer dünya ülkeleri, elbette,
karşılarında, tutarlı, ciddî bir Türkiye görmek isterler; ne yazık ki, bugünkü
Hükümet, bu konuda da başarısızlık içerisindedir.
"Altı ay zam yok" diyerek bu haberi gazete manşetlerine
taşıyan Sayın Başbakanın, hemen sonra "sözlerim yanlış anlaşıldı"
demesinin ciddiyetle bir ilgisi var mıdır?!.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karakaya, süreniz bitti efendim.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – 1
dakikanızı alabilir miyim?
BAŞKAN – Peki, rica ediyorum 1 dakikada bitirin.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Kendi halkının dinî hayatına ilişkin
tercihlerinden rahatsız olduğunu yabancı ülkelere şikâyet ederek gösteren bir
Başbakan, bu halkın başbakanı değil midir?
Bugün, gerek içborç gerekse dışborç, bir vakıa olarak önümüzdedir.
Önemli olan, alınan borcu yerinde, akıllı, bilimsel ve ekonomik gerekçeler
doğrultusunda kullanabilmektir; rant ekonomisinden reel ekonomiye geçişi
hızlandırabilmektir; bunu, gerçekleştirebilmektir. Bunu, bu İktidar
başarabilecek midir; hayır, çünkü, bu Hükümet, şaibeli kuruluşu, diyet
borçlarını belli çevrelere peşkeşi, âdeta, kendisine ilke edinmiştir. Bu
zihniyet var oldukça, ülkemizin ekonomisinin düze çıkması mümkün değildir
değerli arkadaşlarım. Bugün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yarım kalan
425 yatırım veya fabrikanın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, bitti... Rica ediyorum... Tamam artık.
Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya, sağ olasınız.
TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
1998 malî yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
244 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Borçlanma
MADDE 39. – a) Yıllık programlarla belirlenen dış finansman
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 31.5.1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun
kapsamı dışında kalan kuruluşlarla kredi anlaşmaları yapmaya ve projelerin
yapılabilirlik çalışmalarının dış finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere
Dünya Bankası ile
üzerinde anlaşılacak şartlarla (10 000 000) ABD Dolarına kadar
olan borçlanmaların yapılmasına Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan
yetkilidir.
b)Bu gibi anlaşmalar ve savunma borçlanmalarına ilişkin kredi anlaşmaları
bütçe kanunları hükümlerine dayanılarak yapılmış olup, Bakanlar Kurulunca uygun
görülen diğer kredi anlaşmaları gibi Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe girer.
Bu kararnameler 31.5.1963 tarih ve 244 sayılı Kanun ve 23.5.1928 tarih ve 1322
sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir.
c) Türkiye Cumhuriyetinin bu madde ile “Dış Borçların İkraz, Devir ve
Garanti Edilmesi” başlığını taşıyan maddeleri ve bu madde hükümlerine
dayanarak, sırasıyla borçlu veya garantör sıfatı ile taraf olduğu kredi
anlaşmalarından doğan borçlarının dünya sermaye piyasalarında mevcut muhtelif
finansman araçları vasıtasıyla yönetimi amacıyla anlaşma yapmaya Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar
imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer.
d)Daha önceki bütçe yıllarında aktedilmiş benzeri anlaşmalar hakkında da
bu madde hükmü uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
40 ıncı maddeyi okutuyorum:
Borç Verme, Hibe ve Yardım
Anlaşmaları
MADDE 40. – a) Avrupa Birliği, yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar
ve yabancı ülke kredi kuruluşlarından sağlanacak hibelerle ilgili temas,
müzakere ve anlaşmaları yapmaya ve bu yolla sağlanan finansman imkânlarını kamu
ve özel sektör kuruluşlarına kullandırmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer.
Bu kaynaklardan genel bütçeye dahil idareler ve diğer kamu kuruluşlarına
sağlanan hibelerin kullanımlarına ilişkin işlemler damga vergisi, resim, harç
ve diğer masraflardan muaftır.
b) Yabancı ülke ve kuruluşlara verilecek borçlarla ilgili anlaşmaları
yapmaya ve anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye verilen borçların
ertelenmesine ve yeniden yapılandırılması işlemlerini yapmaya Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Yabancı ülke ve kuruluşlara
verilecek borçlar Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten
karşılanır.
Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girer.
c) Türkiye Cumhuriyeti adına
yabancı ülke ve kuruluşlara yapılacak hibe ve yardımlar ile ilgili görüşmelerde
bulunmaya ve anlaşmalar imzalamaya, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı
kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenecek kişi ve kuruluşlar
yetkilidir. Yabancı ülkelere verilecek hibe ve yardım karşılıkları Maliye
Bakanlığı bütçesine (Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı
hariç) bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.
Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe girer.
Anlaşmada belirtilen nakdî hibe ve yardımlar bütçeye gider kaydedilerek
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında ilgili ülke adına döviz cinsinden açılacak
hesaba aktarılabilir. Ödemeler, anlaşma hükümleri çerçevesinde ve Maliye
Bakanlığınca belirlenecek esaslar dahilinde ilgili hesaptan yaptırılır.
d)Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. tarafından yabancı ülkelere ve bu
ülkelerdeki kuruluşlara açılacak iki yıl veya daha uzun vadeli mal ve/veya
hizmet satış sözleşmeleri veya bu tür sözleşmelerle eş değer finansal kiralama
işlemleri ile ilgili Resmî Destekli ihracat kredilerinin esaslarını ve finansal
hükümlerini düzenlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili
Altan Karapaşaoğlu. (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, 1998 yılı bütçesinin, borç verme, hibe alma, hibe verme ve
yardım anlaşmalarını düzenleyen 40 ıncı maddesiyle ilgili olarak, Refah Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, maddenin (a) bendini, tekrar okumak suretiyle,
dikkatinize arz etmek istiyorum. Maddenin (a) bendinde "Avrupa Birliği,
yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve yabancı ülke kredi kuruluşlarından
sağlanacak hibelerle ilgili temas, müzakere ve anlaşmaları yapmaya ve bu yolla
sağlanan finansman imkânlarını kamu ve özel sektör kuruluşlarına kullandırmaya
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir" denilmektedir. Bu
konuda, birtakım sakıncaları sıralamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, her hükümet döneminde, devletin kurum ve genel
müdürlükleri başka başka bakanlıklara bağlanabilmekte ve hatta, koalisyonlarda,
bu konuda pazarlıklar yapılmaktadır. Böyle bir hibenin kullandırılması, bir
kişinin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Zira, biliyorsunuz, yabancı ülkelerin
yardım ve hibeleri, beraberinde, kendi çıkarlarını da ülkemize taşıyacaktır.
Bu bağlamda, bakınız, dünyaya en çok yardım dağıtan Amerika Birleşik
Devletlerinin, bu konudaki tutum ve mantalitesi nedir: 1984 yılında, Amerika
Birleşik Devletleri Kongresinde 1,5 dolar karşılığında, herkesin satın
alabildiği "Dış Yardım Bedeli" başlıklı Kongre Araştırma Servisi
raporunda şu tespitler bulunuyor: "Amerika Birleşik Devletlerinin İkinci
Dünya Savaşından bu yana sürdürdüğü yardım politikasının başlıca amacı,
öncelikle Amerika'nın güvenliğini sağlamak ve Amerikan değerlerinin hâkim kılınacağı
bir dünya yaratmaktır."
Sayın milletvekilleri, bu sözü tekrar dikkatlerinize arz ediyorum:
"...öncelikle Amerika'nın güvenliğini sağlamak ve Amerikan değerlerinin
hâkim kılınacağı bir dünya yaratmaktır. Yardım politikamızın esası,
müttefikleri kalkındırmaktan ziyade, onlara bizim güvenlik ve savunma
çıkarlarımıza hizmet ettirmektir. Dış yardımın başka yararları da vardır. Dış
pazarlarda Amerikan mallarını tanıtmak, Amerikan ekonomisini güçlendirmek ve bu
ülkelerin, Amerika'nın ahlak ve insanî değerleriyle bütünleşmesini
sağlamaktır."
Değerli arkadaşlar, bakınız, yardım yaptıkları ülkeler için
"Amerika'nın ahlak ve insanî değerleriyle bütünleşmesini sağlamaktır"
deniliyor.
"Ekonomik Yardım" başlığı altında ise, şu ibareler yer alıyor:
"Gıda yardımı yapıldığı yıllarda, Amerika Birleşik Devletlerindeki
işsizlik son aşamasındaydı. Gıda yardımına başlanmasından sonra, gelişmekte
olan ülkelerde, Amerikan ürünlerine karşı yaratılan tat alışkanlığı, Amerikan
ihraç mallarının daha çok pazarlar bulmasına yol açtı. Bir zamanlar yardım
yaptığımız kalkınmakta olan ülkeler, şimdi, toplam ithalat mallarının yüzde
37'sini bizden satın almaya başladılar. Böylece, artan ihraç talebini
karşılamak için çalışma saatleri artınca, işsizlik sorunu da ortadan kalktı."
Yine, aynı raporda deniliyor ki: "Amerikan askerî yardımıyla
verilen askerî malzemelerin bize ekonomik açıdan önemli bir yükü yoktur; çünkü,
bu malzemeler, halen depolarda bulunup, Amerikan Hükümetinin, zaten elden
çıkarmak için yollar aradığı malzemelerdir." Yani, işe yaramayan askerî
malzemelerdir.
İşte, bu tehlikelerin sezilmesi ve bunların kullanılmasındaki
tedbirlerin dikkatlice alınması, ancak, çok sayıdaki düşüncenin, düşünenin
süzgecinden geçerse yararlı olur. Bunun ifadesi de, Bakanlar Kuruludur.
Bakınız, 1997 yılı Bütçe Kanununda, bu madde, 35 inci madde olarak
geçiyor ve orada, (b) bendinden sonra "söz konusu anlaşmalar, Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe girer" denilmek suretiyle, konu, yine, Bakanlar
Kurulunun incelemesine tabi tutuluyor. Maddenin (b) bendinde ise "yabancı
ülke ve kuruluşlara verilecek borçlarla ilgili anlaşmaları yapmaya ve
anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye, verilen borçların ertelenmesine ve
yeniden yapılandırılması işlemlerini yapmaya, Hazine Müsteşarlığının bağlı
bulunduğu Bakan yetkilidir" ibaresi vardır. Bu ibarede de, yine, kredi ve
bağış vermemiz sebebiyle -inşallah, ileride, kredi ve bağış verebilecek durumda
olacağız- yukarıda sıraladığımız çıkarların, bu defa, lehimize olabilmesini
sağlamak amacıyla, yetki ve sorumluluğun, bir bakana değil, Bakanlar Kuruluna
bırakılması gerekir; ancak, uygulama işlemi, Hazineden sorumlu Bakana
bırakılabilir.
Bu maddenin (a) bendinin sonuna ilave edilen
vergi, resim ve harç muafiyetleriyle ilgili bir paragrafın görüşülmesi
sırasında, bakınız, Maliye Bakanımız Sayın Temizel ne diyor: "Türkiye'nin,
örneğin 1998 yılı içerisinde yapabileceği hibe miktarını belirlemek -Başbakan
ve Cumhurbaşkanı hariç olmak üzere- Türkiye adına herhangi bir kişinin hibede
bulunabilmesi için de, Bakanlar Kurulu kararına bağlamak; böylece, hibelerin,
hem bir kaynakta gözükmesi hem de Bakanlar Kurulu kararıyla yurtdışı gezisine
çıkanın istediği gibi hibe taahhüdünde bulunmaması, daha sonradan da, o hibe
sözlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle Türkiye'nin zor durumda bırakılmaması
amaçlanmalıdır." Sayın Bakanın sözlerinden anlıyoruz ki, dış seyahatlerde
bulunanlar, taahhütlerde bulunmuşlar; fakat, bu taahhütlerini yerine
getirememişlerdir. Bu durum da, aleyhimize olmuştur. Sayın Temizel'in bu ifadeleri
dahi, biraz eksiklik taşıyor; o da, Başbakan ve Cumhurbaşkanının bu konuda söz
verebileceğine işaret etmesidir.
Bakınız, Amerika Birleşik Devletlerinin bize
bedeli karşılığında yapacağı yardımlar konusunda bile, Başkan, kongreden izin
almadan söz veremiyor. Kaldı ki, Sayın Temizel "bu konuda söz sahibi
Parlamento değil, Bakanlar Kurulu olsun" diyor; fakat, bu konunun aslı
ise, Parlamentodur, millettir. Dolayısıyla, bu madde zayıftır, eksiktir,
tartışmaya açıktır ve Anayasamıza da aykırıdır.
Bakınız, Anayasamız ne diyor: Bağış ve yardımların
alınacağı haller bellidir; bunlar, ağır ekonomik bunalımlar, tabiî afetler,
savaş halleri gibi durumlardır. Anayasamızın 119 uncu maddesi ise, bu hallerde
görevi Bakanlar Kuruluna vermiştir. İşte, bu noktadan da, bu madde,
Anayasamızın ruhuna aykırı bulunmaktadır.
Hibeler, yardımlar, kamunun ortak malıdır, ortak
çıkarlarıdır. Dolayısıyla, kamunun ortak temsilcisi olan Parlamentonun tayin
ettiği yönetici ve sorumlu konumunda olan Hükümet yetkili olmalıdır.
Bu maddenin (c) ve (d) bendinde mutabakatımız vardır; (c) bendindeki
ifadeler daha sağlıklıdır.
Değerli milletvekilleri, bu maddedeki her bent, sanki, koalisyonu
oluşturan partiler arasında paylaşılıyormuş gibi bir hava taşıyor, böyle bir
intiba veriyor. Neden diyeceksiniz; zira, bakınız, bu maddenin (c) bendinde,
"Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı ülke ve kuruluşlara yapılacak hibe ve
yardımlar ile ilgili görüşmelerde bulunmaya ve anlaşmalar imzalamaya,
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu
kararıyla belirlenecek kişi ve kuruluşlar yetkilidir" denilmek suretiyle,
konunun Bakanlar Kurulunda incelenmesi, Bakanlar Kurulunda karara bağlanması
öngörülmüş bulunuyor.
Dolayısıyla, 40 ıncı madddenin (a) ve (b) bentleriyle ilgili
görüşlerimizde, Bakanlar Kurulunun inisiyatifinin dahilinde bulunmasını teklif
ediyor, bu konuda bir önerge verdiğimizi de belirterek saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan bütçe kanununun 40 ıncı maddesinin (a) ve (b)
bendindeki "Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir"
ibaresinin yerine "Bakanlar Kurulu yetkilidir; ancak, bu maddenin
yürütülmesinden ve takibinden, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan
sorumludur" ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Altan
Karapaşaoğlu Ekrem Erdem İsmail Özgün
Bursa İstanbul Balıkesir
Hüseyin
Yıldız Musa
Okçu Mustafa
Ünaldı
Mardin Batman Konya
Gerekçe:
Hibeler, yardımlar ve borç vermeler, genellikle,
verenin birtakım çıkarları gözetilerek verilmektedir. Bu yardımları alan taraf
ise, herhangi bir şartı ileri sürememektedir; ancak, alınan yardımların ve
hibelerin amacına uygun olarak kullanılmasını denetlemek konumundadır. Bizim
Anayasamızın 119 uncu maddesinde, ağır ekonomik koşulların oluştuğu zamanlarda
yönetimin ne olacağı, konunun öneminden dolayı da, sorumluluğun hangi mercide
olacağı açıkça ifade edilmiştir ve böyle bir uygulamanın ancak Bakanlar
Kurulunun inisiyatifiyle tanzim edilebileceğini, gerek lafzen ve gerekse zımnen
ifade etmektedir. Bundan dolayı, bu maddenin, Anayasanın ruhuna uygun hale
getirilmesi, ancak sorumluluğun Bakanlar Kurulunda olmasıyla mümkündür.
Saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR
(Samsun)– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylamadan önce, maddenin (c) bendinde "söz konusu
anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girer" dedikten sonra, yine
"söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girer"
diye bir cümle mükerrer olmuş. Bunlardan birini kaldırıyoruz, değil mi Sayın
Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Doğrudur.
Tertip hatası var Sayın Başkan, buyurduğunuz gibi yapalım.
BAŞKAN – Evet, peki. "Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlüğe girer" ifadesinin birincisini kaldırıyoruz.
Bu değişiklikle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
Hazine
İşlemleri
Avans İşlemleri
MADDE 41. – Genel bütçe ödemelerini zamanında yapabilmek ve ödemelerin
tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmalardan olumsuz yönde etkilenmesini
önlemek, amacıyla 14.1.1970 tarih ve 1211 sayılı Kanunun 50 nci maddesi
esaslarına göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından kısa vadeli avans almaya
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
42 nci maddeyi okutuyorum:
Çeşitli Saymanlıklardaki Değerlerin Hazineye Geçişi
MADDE 42. – Maliye Bakanı, bütün saymanlıkların çeşitli nedenlerle
hazine hesapları dışında kalan mal varlıkları ve emanetler de dahil olmak üzere
her çeşit paralarını Hazine hesaplarına kaydettirmeye, bu hesaplara tasarruf
etmeye ve bu amaçla gerekli önlemleri almaya yetkilidir.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun tanımladığı bir saymanın
yönetim ve sorumluluğunda olmayan kamu fonları hakkında da bu hüküm uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
43 üncü maddeyi okutuyorum:
Geri Verilecek Paralar
MADDE 43. – 27.6.1963 tarihli ve 261 sayılı Kanun uyarınca, geri
verilecek paraların kesin olarak veya avans suretiyle ödenmesinin şekil ve
usulleri Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkla Maliye Bakanlığı
tarafından müştereken tespit olunur.
Yapılacak inceleme sonunda fazla ödendiği tespit olunan veya zamanında
mahsup olunmayan tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre geri alınır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
44 üncü maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Kamu
İktisadî Teşebbüsleri
Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Kârları
MADDE 44. – a) 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi
kuruluşların, 1997 yılı kârlarından Hazineye isabet eden tutarları;
1. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen kısıtlamalara tabi
olmaksızın, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye
gelir kaydetmeye,
2. Kuruluşların ödenmemiş sermayelerine veya tahakkuk etmiş görev
zararları alacaklarına mahsup edilmek üzere Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın teklifi üzerine bütçeye gelir, ödenek ve gider kaydetmeye,
b) Birinci fıkra kapsamına giren kuruluşların 1996 ve önceki
yıllara ait kâr paylarından Hazineye isabet eden tutarları Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine bütçenin gelir ve giderleri
ile ilgilendirmeksizin kuruluşların görev zararları alacakları veya ödenmemiş
sermayelerine mahsup etmeye ilişkin işlemleri yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Kamu Ortaklıkları ve İştiraklerinde Sermaye Değişiklikleri
MADDE 45. – a) Kamu ortaklıkları ve iştiraklerinin yeniden
düzenlenmesi tedbirlerini uygulamak, sermaye artırımlarına katılma, kamu
iktisadî teşebbüslerinin yatırım ve finansman programlarının gereklerini yerine
getirmek ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini uygulamak amacıyla;
1. Hazinece her türlü sermaye artırımlarına katılınması ve her
türlü sermaye paylarının satın alınmasına,
2. Hazinenin ve Kamu İktisadî Teşebbüslerinin sermaye paylarını
diğer kamu iktisadî teşebbüslerine, özelleştirme idaresine veya katma bütçeli
idarelere devretmeye veya onlar tarafından devraldırmaya,
3. Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının Hazineye
veya çeşitli fonlara olan borçlarını yıllık yatırım ve finansman programlarına
uygun olarak Hazineden olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine mahsup
etmeye veya teşebbüslerin borçlarının ödenme zamanı ve şartlarını belirlemeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,
4. Bu işlemlerin gerektirdiği tutarları, Hazine Müsteşarlığının
teklifi üzerine, mahiyetine göre, bütçede açılacak özel tertiplere gelir ve
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı,
Yetkilidir.
b) 1. Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1997
yılı sonu itibariyle;
aa) Hazineye, fonlara, Sosyal Sigortalar Kurumuna olan vadesi
geçmiş borçlarını, Hazineden ve fonlardan olan alacaklarına veya ödenmemiş
sermayelerine mahsup etmeye,
bb) Türkiye İhracat Kredi Bankasına olan borçlarının ödeme zaman ve
şartlarını tespite, gerektiğinde ödenmemiş sermayelerine mahsuben bu borçlarla,
bankanın Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarının Hazine tarafından
devralınarak mahsup ve tasfiyesini sağlamaya,
cc) Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin geçmiş yıllar pancar
alımlarını gerçekleştirmek amacıyla sağladığı finansman nedeniyle Çalışanların
Tasarruflarını Teşvik Hesabına olan tahvil borçlarının gerektiğinde Hazine
tarafından devralınarak görev zararı ve ödenmemiş sermayesine mahsup etmeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,
2. Bu işlemleri, Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine, gelir ve
gider hesapları ile ilgilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet
hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı,
Yetkilidir.
c) İkinci fıkra uygulaması çerçevesinde işleme tabi tutulan Kamu
İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının Hazine devirli dış kredilerinin
Türk Lirası karşılıkları ve bu fıkraya göre devralınabilecek borçların miktarı
ile sınırlı kalmak kaydıyla Hazine tarafından Özel Tertip Devlet Tahvilleri
ihraç edilebilir. Bu tahvillerin, vade, faiz ve sair şartları Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Başbakan tarafından
belirlenir.
d) 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi olup 1997 yılında 4 trilyon liranın üzerinde zarar eden Kamu
İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ve müesseselerinin 31.12.1997
tarihi itibariyle Hazineye olan vergi borçları (Katma Değer Vergisi) hariç ve
bu borçlarına ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizlerini Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanının teklifi üzerine bütçenin gelir ve
giderleri ile ilgilendirmeksizin kuruluşların sermaye, görev zararı ve diğer
alacaklarına mahsup etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Nevşehir
Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Elkatmış.
RP GRUBU ADINA MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe kanunu tasarısının 45 inci maddesi üzerinde, Refah
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere, söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
45 inci madde, genel hatları itibariyle, iki hususu hükme bağlamaktadır.
Bunlardan bir tanesi, KİT'lerin sermaye artırımlarına katılmasına, sermaye
paylarının satın alınmasına, Hazineye, fonlara, SSK'ya ve Türkiye İhracat Kredi
Bankasına olan ödenmemiş borçların sermayelerine mahsubuna ve yine, KİT'lerin 4
trilyon liranın üzerindeki zararlarının 31.12.1997 tarihine kadar -Katma Değer
Vergileri hariç olmak üzere- bu borçlarına ilişkin gecikme zammı ve
faizlerinin, sermaye, görev zararı ve diğer alacaklarına mahsup etmeye ilişkin
işlemlerde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakana yetki verilmektedir.
İkinci bir husus da, bütün bu işlemlerin, bütçede açılacak özel
tertiplere gelir ve ödenek kaydetmeye, Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.
Diğer bir fıkrasında ise, tahvil ihracını, dışborç bulmayı da Başbakanın
iznine bağlamaktadır. Genel hatları itibariyle budur.
Değerli milletvekilleri, artan enflasyon karşısında ve özelleştirmedeki
belirsizlik karşısında, yine, KİT'lerin işletmelerinin yenilenmemesi,
ihtiyaçlarının zamanında yerine getirilmemesi karşısında, KİT'lerimizin büyük
bir zarar içerisinde, sıkıntı içerisinde bulunduğu hepimizce malumdur.
Ben, iki dönemdir KİT Komisyonu üyesi olmaktayım ve bütün KİT
denetimlerinde, gerek alt komisyon denetimlerinde ve gerekse üst komisyon
denetimlerinde, KİT'ler -aşağı yukarı hepsi- sermayelerinin yetersizliğinden
şikâyet ederler ve sermaye artırımı talebinde bulunduklarını, bunun formalitesinin
çok uzun olduğunu ve dolayısıyla da, zamanında yerine getirilemediğini, sermaye
artırımları zamanında yerine getirilse dahi, Hazinece, nakit ihtiyaçlarının, bu
konuda, zamanında karşılanmadığını, bu nedenle de büyük bir finansman sıkıntısı
içerisinde olduklarını söylerler ve çoğu kere de, KİT Komisyonu, bu konularda,
Hükümete tavsiye kararında bulunur.
Tabiî, bu düzenlemeyle, bunlar, bir yerde, tespit edilmiş oluyor.
Aslında, bu, geçmişten beri böyledir; ama, maalesef, biraz evvel de dediğim
gibi, zamanında yerine getirilmediği için bu ihtiyaçlar veya zamanında yerine
getirilse dahi nakit ödemelerinin olmaması karşısında, KİT'ler de, tabiî ki
büyük zararlara uğramaktadır. Benim dileğim, bunun, kanun maddesi içerisinde
kalmaması ve KiT'lerin bu ihtiyaçlarının zamanında yerine getirilmesi; çünkü,
zamanında yerine getirilmediği takdirde, bu talepler, o zaman için hesap
ediliyor, ama, zaman içerisinde bu eriyor ve onun çok üzerinde bir ihtiyaç
doğuyor; dolayısıyla, bir yerde, sermaye artırımı da hiçbir işe yaramıyor.
Değerli milletvekilleri, yine bu maddede bir husus da düzenleniyor.
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik
Fonunda biriken paralardan birkısım paranın ödendiği belirtiliyor. Tabiî ki,
Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi, bu parayı, zamanında ödememiştir.
Aslında, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Fonundaki paralar, büyük bir
sıkıntı göstermektedir ve işçilerimiz, çalışanlarımız bu paraların kendilerine
ödenmesini istemektedirler. Geçmiş yıllarda, bu -bir yıl evvel, hatta birbuçuk
yıl evvel- 500 trilyona yaklaşmıştı. Zannedersem, şimdi, 1 katrilyon liraya
baliğ olmuştur ve bu paraların da acilen ödenmesi lazım; ama, burada,
"gerektiğinde" deniliyor. “Gerektiğinde" denilince, tabiî keyfe
bırakılıyor. Halbuki, bu doğru değil. Bu işçilerin ve çalışanların hakkının bir
an evvel ödenmesi gerekiyor. Bunun için de, bu "gerektiğinde" sözü
kaldırılıp "ödenir" diye bir düzenleme yapılsaydı, daha gerçekçi
olunurdu ve sadece, Türkiye Şeker Fabrikalarında biriken bu paraların değil,
bütün KİT'lerdeki ve diğer bütün kurumlardaki bu alacakların tasfiye
edilmesinde, çalışanların büyük menfaatı vardır. Bunu belirtmek istiyorum.
Yine bu maddenin (d) bendinde, 4 trilyonun üzerinde zarar eden
KİT'lerin, 31.12.1997 tarihi itibariyle, Katma Değer Vergisi hariç olmak üzere,
her türlü gecikme zamları ve faizlerinin sermayeye ve görev zararlarına mahsup
edilmesini öngörüyor ki, burada bir eşitsizlik ve haksızlık doğuyor. Çünkü, bir
KİT, çok küçük bir KİT olabilir; bunun zararı, mesela, 1 trilyon lira olabilir;
ama, 1 trilyon lira, o KİT için büyük bir zarardır. Diğer bir KİT vardır ki,
işlevi itibariyle çok büyüktür, onun da, mesela 10 trilyon lira, hatta, Devlet
Demiryolları gibi KİT'lerin 60-70 trilyon liraya varan zararları olabilir; ama,
küçük KİT'in zararıyla büyük KİT'in zararı arasında, bence bir fark yoktur.
Burada, bir yerde zarar etmeyeni veya daha az zarar edeni cezalandırmak gibi
bir durum hâsıl oluyor. Burada adaletsizlik vardır. Yapılacaksa, hepsinin
borçlarının bu şekilde tasfiye edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Yine, sözün başında da belirttiğim gibi, KİT'lerin en büyük sıkıntısı
finansman ihtiyacıdır. Bu hususta da, 54 üncü Hükümet bir düzenleme yapmıştı,
havuz sistemini geliştirmişti. Bu havuz sisteminin KİT'lere çok büyük faydalar
icra ettiğini görüyoruz; ama, ne hikmetse, 55 inci Hükümet, gelir gelmez havuz
sistemini kaldırdı. Bunun da, tekrar konulmasında, şahsen, zaruret görüyorum;
çünkü, faydaları görüldü.
Bu dileklerimle, bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elkatmış.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler sona ermiştir.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi oylarınıza_
AHMET SEZAL ÖZBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, bir
Divan Kâtibi eksik. Divanı tamamlayın, öyle oylamaya geçin.
BAŞKAN – Divan Üyesi arkadaşımız, benden 2 dakika
izin aldı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR
(Samsun) – Sayın Başkan_
BAŞKAN – Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın
Başkan, tensip ederseniz, bir noktalama işareti düzeltmesi yapılması gerekiyor.
Maddenin en son bendinde, parantez içinde yer alan "Katma Değer
Vergisi" ibaresinden sonra gelen "hariç" kelimesinin de parantez
içine alınarak, noktalama işaretinin düzeltilmesi gerekiyor.
Bilgi ve izinlerinize arz ederim efendim.
BAŞKAN – Peki efendim.
45 inci maddeyi, bu düzeltmeyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_
Kabul etmeyenler_ Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, bazı milletvekilleri tam karşıma geçmiş, yarım
saatten beri telefonla konuşuyorlar. Bakın, isim zikretmiyorum; ama, çok kötü
bozarım; yani, biraz saygı duyalım arkadaşlar, hem Genel Kurul salonuna hem de
Başkana. Yani, insan biraz çekinir canım...
46 ncı maddeyi okutuyorum:
Hazine Kefaleti
MADDE 46. – a) Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.’nin kredi, sigorta ve
garanti faaliyetleri nedeni ile yüklendiği işlemlerden doğabilecek politik
riskleri garanti etmeye ve bu risklerden doğabilecek zararları ödemeye,
b)Özelleştirme İdaresince, özelleştirme programı çerçevesinde yapılacak
borçlanmalara 50 trilyon liraya kadar Hazine garantisi vermeye,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Esat Bütün; buyurun.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Vazgeçtiniz.
Başka söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
47 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ
KISIM
Kamu
Personeline İlişkin Hükümler
BİRİNCİ
BÖLÜM
Özlük
Hakları
Katsayılar, Yurt Dışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti,
Ek Tazminat Tavanları
MADDE 47. – a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi
uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı
1.1.1998-30.6.1998 döneminde (5 820), memuriyet taban aylığı göstergesine
uygulanacak taban aylığı katsayısı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde (36 500) olarak
uygulanır.
b)Kurumların yurt dışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev alan
Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit
edilinceye kadar, 27.4.1996 tarihli ve 96/8129 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir.
c)399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c)bendi
uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin sözleşme ücret tavanı
1.1.1998-30.6.1998 döneminde (267 000 000)lira olarak uygulanır.
d)375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.12.1993 tarih ve 3920 sayılı
Kanunla değişik 28 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca ödenecek ek tazminatın
tavanı (30 000 000) lira olarak uygulanır.
Aynı maddenin (A) fıkrası uyarınca ödenecek ek tazminatın aylık tutarı
da erbaş ve erler için; 1.1.1998-30.6.1998 tarihleri arasındaki sürede (20 000
000) lirayı, 1.7.1998 tarihinden itibaren ise (24 000 000) lirayı geçemez.
e)İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek asgarî ve azamî sınırlar
dahilinde belediye başkanlarının aylık ödemeleri, belediye meclislerince
kararlaştırılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın
Nihat Matkap; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır Sayın Matkap.
CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının kamu personeline
ilişkin "Katsayılar, Yurt Dışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti, Ek
Tazminat Tavanları" kısmını teşkil eden 47 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlarken, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddeyle, 657 sayılı
Yasanın 154 üncü maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar
ile ekgösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık
katsayının önümüzdeki ocak-haziran döneminde 5 820, memuriyet taban aylığı
göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısının önümüzdeki ocak-haziran
döneminde 36 500 olarak uygulanması öngörülmektedir. Bu katsayıların
uygulanması, Ocak 1998'den itibaren memur ve emekli maaşlarına yüzde 30'luk bir
artışı ifade etmektedir. 1997 yılında hayat pahalılığı oranının yüzde 100'lerde
seyrettiğini göz önünde tutarsak, bu artış oranının, iktidarda olsun
muhalefette olsun, hiçbir milletvekili arkadaşımın içine sinmediğine
inanıyorum.
Memur ve emekliler, yüzde 30'luk artışı yetersiz buldukları için,
günlerdir toplantılar yapıyorlar, gösteri yürüyüşleri yapıyorlar ve bundan da
tatmin olmayarak tepkilerini değişik platformlarda ifade ediyorlar. Bu husus,
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde de sıkça dile getirildi; ama, ne yazık
ki, Hükümet, kendi hedef ve programı doğrultusunda bir türlü çare üretemedi ve
bu konuya münhasır verilmiş bütün önergeler reddedildi.
Değerli milletvekilleri, muhalefet partileri, bugün de, bu artış
oranlarını yukarı çekmeyi öngören değişiklik önergelerini Başkanlığa sundular.
Bizim önergeyle ilgili bilgi vermeden önce, Refah Partili arkadaşlarımızın
biraz önce verdiği önergenin, hem teknik hem sosyal olarak birçok yanlışlık
içerdiğini de ifade etmek isterim. Çünkü, Refah Partisi, bu artışa karşılık
bulabilmek için, yapılacak kesintilerle ilgili bazı ödenekleri hariç tutmuştu.
Bakınız, bu karşılıklar, kendi temel anlayışlarına da çok aykırı; ancak,
arkadaşlarım, sanıyorum bunu yeterince incelemediler, böyle oy verdiler; bizim
karşı çıkmamızın nedeni de o idi.
Bakınız, sizin verdiğiniz önergede, bu artışlara karşılık ararken, bazı
ödeneklerden hiç kesinti yapılmaması öngörülmüş; örneğin, içborç faizi
ödeneğinden hiçbir kesinti yapılmaması öngörülüyor. Kaldı ki, öbür tarafta,
eğitim ödeneklerinden, sağlık ödeneklerinden kesinti yapılması içinize siniyor
da, "içborç faizinden kesinti yapılmasın" diye bir önerge
veriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, biz, o nedenle önergenize katılmadık.
BAŞKAN – Sayın Matkap, siz kendi fikirlerinizi söyleyin.
NİHAT MATKAP (Devamla) – Bunun iyice anlaşılması için bunları söylüyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de bir
önerge verdik. Önergemizde, düşük maaşlı memurlara yüzde 60, yüksek maaşlı
memurlara yüzde 20 artış, ortalama olarak da yüzde 50'lik bir artış
öngörülüyor. Bu önergemiz biraz sonra okunup oylanacak. Sayın Bakan, haklı
olarak, bütçenin iç dengelerini korumak için önergemize katılmayacak, Hükümeti
destekleyen partiler de, aynı mantıkla, büyük olasılıkla bu önergeye
katılmayabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, ancak, dikkatinizi bir noktaya çekmek
istiyorum. Bakınız, geçen yıl bugünlerde, 1997 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısını müzakere ederken -tarih 17 Aralıktı- memur maaşlarında artışı
düzenleyen madde üzerinde, o günün muhalefet, bugünün iktidar partileri, 1997
Ocak ayında yapılması öngörülen yüzde 30'luk artış oranını yetersiz bulmuş ve
bu oranı yukarı çekmeyi öngören önergeler vermişti; o günün iktidar, bugünün
muhalefet partileri de, önergelerin reddedilmesi için yoğun çaba harcamıştı.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, önergeyi, bugünün Maliye Bakanı Sayın Temizel
hazırlamıştı ve önergenin altına çok haklı bir gerekçe yazmıştı; grup adına da,
Antalya Milletvekili Sayın Metin Şahin, yaptığı konuşmada, kamu çalışanlarının
ve emeklilerin yaşam güçlüklerini, zorluklarını hararetli bir biçimde
anlatmıştı. Aynı şekilde, ANAP Grubu adına, benzer mahiyetteki önergeyi bugünün
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Biltekin Özdemir vermişti; Sayın Özdemir
de, yine o gün, öngörülen yüzde 30'luk artışın yüzde 50'ye çıkarılmasını
istemiş ve yüzde 30'luk artışın hakla ve adaletle bağdaşmadığını içeren
hararetli bir konuşma yapmıştı.
Bugüne bakıyoruz; Refahyol gitmiş, Anasol gelmiş; bugünkü görüşmelerde,
geçen yıl Anasol'un koyduğu tavrı Refahyol sergilemekte, geçen yıl Refahyol'un
koyduğu tavrı da bugün Anasol sergilemektedir. Kim doğru, kim yanlış yapıyor,
onu bir kenara bırakıyorum; ancak, bir doğruyu söyleyeyim: Geride bıraktığımız
iki yıl içerisinde kamu çalışanlarının toplusözleşmeli sendika yasasını
çıkarabilmiş olsaydık, bugün bu sıkıntıyı yaşamayacaktık; bu madde önümüze,
kamu çalışanları yetkili konfederasyonu ile Hükümet arasında uzlaşma sağlanmış
biçimiyle gelecekti; ancak, 1998 malî yılı konsolide bütçe ödenekleri
içerisinde sağlık hizmetlerine yalnızca yüzde 2,6 pay ayrılırken, borç
faizlerine de yüzde 39,9 pay ayrılıyorsa, bu çarpık bütçe yapısıyla memur ve
emeklilerle uzlaşmanın da çok büyük güçlükleri vardır.
Değerli milletvekilleri, bu sıraladığım sorunları kökten çözmenin
“olmazsa olmaz” koşulu, ülkemizi bu hazin tabloya sürükleyen ekonomik ve sosyal
sistem anlayışını sorgulamak ve bu hazin tabloyu tersine çevirmektir. Bunun
merkez sağ ekonomik ve sosyal politikalarıyla gerçekleşemeyeceği iyice görüldü;
adil düzen ekonomik politikalarıyla da gerçekleşmeyeceği anlaşıldı. Yegâne
çözüm, sosyal demokrat ekonomik ve sosyal politikaların bir an önce devreye
girmesidir, Cumhuriyet Halk Partisinin, ülkeyi yönetme yetkisini almasıdır.
Bu umut ve düşüncelerle 1998 malî yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Matkap.
Refah Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan;
buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Kalkan.
RP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli Meclis
üyeleri; şu anda tüm Türkiye, bu Meclisin memurlarına vereceği, kışı onlara zor
mu kolay mı geçirteceği hakkında kararını, çoluk çocuklarıyla ve büyük bir
merakla beklemektedirler.
1998 yılı bütçesinde memur için yüzde 30 zam öngörülmüş. Memur, geçen
yıl aldığı ücretin, aynı yıl sahip olduğu satınalma gücünden daha az bir ücrete
mahkûm oluyor bu rakamla; yani, bir geriye gidiş söz konusu. Enflasyonun, tüm
tüketici fiyat ortalaması olarak yüzde 100'ü, insanımızın zarurî ihtiyaç
maddeleri açısından, mutfak girdileri açısından yüzde 150'yi bulduğu bir
ortamda, siz ona yüzde 30'u reva görürseniz, bu, çok büyük bir haksızlık olur,
onun parasını eksiltmek olur, çocuğunun istikbalinden çalmak olur, Başbakanın
ifade ettiği gibi, kışı çok zor geçirtmek olur. Enflasyonu, hem alabildiğine,
yüzde 100 artıracaksınız, zarurî ihtiyaç maddelerinde yüzde 150 zam
yapacaksınız -ki, bu, yüzde 83'ten yüzde 100'e çıkmış, yüzde 150'ye doğru
çıkmış- gelecek yılın enflasyonunu da yüzde 50 olarak şu anda tasarlayacaksınız
ve "al sana yüzde 30" diyeceksiniz; bununla da, memura zam
yaptığınızı söyleyeceksiniz!.. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa! (RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Geçen yılın satınalma gücünden de mahrum edilmiş, başka hiçbir geliri
olmayan kitleye karşı, kışı zehir etme operasyonundan vazgeçilmelidir, hem de
hemen bu gece, bu vakitte. Milleti zorlamaya gerek yok. Bu katsayı oranlarını
bu gece artıralım. Faize ayırdığımız büyük payı, diğer lüks harcamaları
kısalım; hatta gerekiyorsa, şu Meclis koltuklarını da almaktan vazgeçelim ve en
azından yüzde 50 zammı memurumuzdan esirgemeyelim. Daha önceki hayat
standardını yakalatmazsa da, yüzde 50 zam, belki zararının bir kısmını telafi
eder; memurları, emeklileri biraz rahat ettirelim; sistemli bir şekilde, planlı
olarak eksilttiğimizi biraz tamamlayalım; rantı, rantçıyı daha fazla
beslemeyelim.
Hükümetin ve Maliye Bakanının, her konuşmada "memura ve işçiye,
emekliye, Bağ-Kur’luya enflasyonun üzerinde ücret vereceğiz" sözüne ne
oldu?! Bunun ifadesi yüzde 30 mu?! Memura verilmesi gereken zam, geçen yıl
oranındaki ücret enflasyonu artırmaz. Kaldı ki, bu kesime verilen para piyasaya
iner, esnafa ve çiftçiye iner; faize ve rantçıya verilen para ise, hiçbir yere
gitmez, sadece faizcinin hesap defterindeki hesapların rakamlarını artırır,
halkın memnuniyetini artırmaz.
Devleti yürüten memurdur; onu sıkıntıya sokmazsak, o, gece üşümeden
yatarsa, sabah kahvaltı edebilecek orta bir imkân bulabilirse, mesaisini
devlete daha nafi kılar; parayı yatırıma o dönüştürüyor, bunun karşılığını
fazlasıyla verir; zararlı değil, kârlı çıkar ülke.
5,9 katrilyon lirayı faize ayırmışız, devletin tüm memuruna, emeklisine
3,5 katrilyon lira ayırmışız. Sadece faizden yüzde 8, yüzde 9 kesip, yani,
yarım katrilyoncuk ayırırsak, memura yüzde 50 zam vermek mümkün. Yüzde
80'lerdeki faizi yüzde 140'a çıkarmışız, bunu, 10 puan daha azaltıp, yüzde
130'lara indirirsek, memura yüzde 50 zam verme imkânı doğacak. Faizci de buna
fazla kızmaz. Öyleyse, tüm memur ve emeklileri kızdırmayalım. Bakın, hepsi,
yollara, salonlara sığmaz oldu; toplum huzuru zorlanır oldu.
1996 yılında, memur ve emeklisiyle, sosyal güvenlik harcamalarına yüzde
33 verilirken, 1997 Refahyol Hükümetinde bu rakam yüzde 38'e çıkmış; 1998
yılında bunu tekrar yüzde 33'e düşürmekse, elbette tesadüf değil. Bu, halkın
geçim sıkıntısına karşı bir duyarsızlıktır. Aynı dönemlerde, 1996'da bütçenin
yüzde 38'i faize verilmiş, 1997'de bu oran, faizin aleyhine, yüzde 29'a düşmüş;
ama, şimdi bakıyoruz ki, faiz, 1998 bütçesinde bütçenin yüzde 40'ına çıkmış;
memur ve emeklisine verilen ise, ne tesadüf, yüzde 29'a düşürülmüştür. Yani,
1997'de tüm personelin sosyal güvenlik harcamaları, memur ve emeklisine verilen
para, faize verilen paradan 600 trilyon lira fazla iken, 1998'de bu defa faize ödenen
para, tüm personelin sosyal güvenlik harcamaları, memur ve emeklisine ödenen
paradan 2 katrilyon lira fazla olmuştur.
Memura verilecek para enflasyonu artırmaz; onun eksilen parasını vermek
zam getirmez. Nüfusun binde 1'ini oluşturmayan kesime cömert transferler yapıp,
nüfusun yarısını ilgilendiren değerlendirmede alabildiğine cimri davranmak,
ancak bir daha halkın karşısına çıkmamayı düşünmekle mümkündür.
Bu bütçeyle daha da net ortaya çıkan çok haksız bir husus da, en düşük
maaş alan memur ile en fazla alan memur arasında tam 36 kat fark oluşmuştur; bu
olur mu?! Bu çarpıklığın derhal düzeltilmesi lazımdır; en az alanın zam
oranının acilen artırılması lazımdır.
Önümüzdeki yıl enflasyonun azalacağına dair hiçbir tedbir alınmadığı
gibi, bilakis artırıcı düzenlemeler var. Yeni süper vergiler ve durmayan KİT
zamları getirilirken "gelecek yıl enflasyonunu yüzde 50'de tutacağız,
öyleyse memura yüzde 30 vermeliyiz" demek, sabit ve dargelirliyi kandırmak
demektir.
BAŞKAN – 1 dakikanız var Sayın Kalkan.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Bu durumda, Hükümet, enflasyon
yoluyla, maaş gelirliden para transfer edip, başka yerlere aktarmış oluyor.
Yetkililer "enflasyonun üzerinde artış yapacağız" beyanatlarını
unutmamalıdırlar. Unuttularsa, bu sözü bu gece hatırlayalım; halk kışı biraz
ılık geçirsin, rantiyeci yüzde 7-8 daha az alırsa, ölmez; memur ve emekli, bu
geçim şartlarında bu rakamlarla kalırsa, ölür.
Refahyol döneminde, memura, enflasyonun çok üzerinde bir ücret artışı
verilince, enflasyon daha artmadı, bilakis azaldı. Anasol-D Hükümeti, memura,
enflasyonun altında artış verdiği halde, enflasyon çok daha fazla artıyor;
çünkü, esas enflasyon artırıcı, faizdir. Evet, ranta vermek, enflasyonu
artırır; halka vermek, enflasyonu azaltır.
Nüfusumuzun yüzde 50'sini oluşturan kitleye 5,9 katrilyonluk faiz
pastasından sadece yarım katrilyoncuk bir ince dilimi aktarırsak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalkan, süreniz bitti efendim.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN – Rica ediyorum... Bakın, sabahtan beri, her maddede
konuşuyorsunuz; ama, bize de günah canım!
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Memura da günah.
BAŞKAN – Ama, olmaz ki!.. Her maddede çıkıp konuşuyorsunuz; ondan sonra
da süre istiyorsunuz.
SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) – Bunu uygun görmezseniz, çok net bir
şekilde, onbinde 1 bile tutmayan rantiyecileri düşündüğünüz kadar, bu ülkenin
yarısını tutan kitleyi düşünmediğinizi ilan etmiş olursunuz ve ayıp etmiş
olursunuz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalkan.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan
Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu akşam, 1998 malî yılı bütçesinin fevkalade önemli bir
maddesini görüşüyoruz. Maliye Bakanlığımızın hazırladığı bütçe kanunu
tasarısının özellikle 47 nci maddesinin (a) fıkrasındaki bu konu, Türkiye'de
çok önemli bir nüfusu içerisine alan memurlarımızı, emeklilerimizi, dul ve
yetimlerimizi ilgilendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar)
Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını sağlayan, kamu
hizmetini yapan en önemli kesim, memurlardır. Biz, memurlardan, devamlı olarak
görev istiyoruz; memurlardan, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını
istiyoruz; memurlardan, cumhuriyetin temel nitelikleri olan demokratik, laik ve
sosyal hukuk devleti anlayışının gerçekleştirilmesini istiyoruz; her türlü
görevi veriyoruz; ama, görevlerinin karşılığı olan ücreti, günün şartlarına
uygun olarak vermiyoruz; bu, fevkalade yanlış ve gayrî adil bir tutumdur.
Bu sebepledir ki, konuyu özellikle siyasetüstü tutup, bütün siyasal
partilerin müştereken meseleye çare bulucu ve bir önerge üzerinde anlaşma
sağlayıcı bir tutum izlemesi gerektiğini ve sabahtan beri de bu konuyla ilgili
olarak arkadaşlarımızla görüştüğümüzü, bilhassa sizlere açıklamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milyonlarca memuru, emekli, dul
ve yetimi yakından ilgilendiren bu maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerinde de, ayrıca, sizlere açıklama yapmak istiyorum: Memur, devletin
aynasıdır. Vatandaş, devleti memurda görür, onda tanır, onda yorumlar, onu
orada görür. Eğer memur açsa, eğer memurun üzerindeki kıyafeti düzgün değilse,
eğer memur yanlış yollara sapıyorsa, devleti de ona göre yorumlar, ona göre
değerlendirir.
Devlet, her türlü hizmetini memurlarımızla yürütür. Güler yüzlü
memurlarımız, devletimizin de gülen yüzüdür. Kamu hizmetlerinin sağlıklı
yürümesi için, dertleri çözümlenmiş, devletine hizmetten başka bir şey
düşünmeyen, hiçbir kaygısı olmayan devlet memuru gereklidir. Memurlarımızın,
emekli, dul ve yetimlerimizin, bu enflasyon karşısında boğulma noktasına
geldiğini hepimiz üzülerek görmekteyiz.
55 inci Hükümet, bir taraftan enflasyonu ve fiyat artışlarını -özellikle
akaryakıttan başlamak suretiyle- yüzde 95, hatta yüzde 100'lerin üzerine
taşırken, bugün memurun mutfağına giren en önemli gıda maddeleri, yüzde 100'ün
üzerinde bir fiyat artışıyla alınırken ve enflasyonun altında inim inim
inlerlerken, yüzde 30 nispetinde bir ücret artışını, doğrusu, ne vicdanımıza ne
de adil duygularımıza uygun görmüyor ve yakıştıramıyoruz. (DYP sıralarından
alkışlar)
Hükümet, memura 1998'in ilk yarısı için yüzde 30 oranında zam yapacağını
açıklamıştır. Öngörülen bu zam oranı, son altı ayda iyice fakirleşen memura,
emekli, dul ve yetime, işçi emeklisine haksızlıktır. Bu haksızlık, büyük
çoğunluğu cumhuriyetten, demokrasiden yana olan, içleri ülke sevgisiyle dopdolu
olan memurumuzu anarşiye itmektedir, sokaklara dökmektedir, çözümü başka
yollarda aramaya teşvik etmektedir.
Meclis kürsüsü, sadece sorunların dile getirildiği bir yer değildir;
Meclis kürsüsü, sorunların çözümlendiği yerdir. Böyle olunca da, halk,
Meclisini, buraya gönderdiği vekilini bağrına basar; aksi takdirde,
Meclisinden, vekilinden, devletinden soğur; biraz önce belirttiğim gibi, çözümü
başka yerlerde arar; bundan da, en fazla, hem devlet hem millet olarak biz
üzüntü duyarız.
Televizyonlardan ibretle ve üzüntüyle izlediğimiz memur eylemleri,
tamamı devlet memuru olan polisimizi ve diğer kamu çalışanlarını karşı karşıya
getiren, hoş olmayan görüntülerle doludur. Bütün bunlar, ülkemiz ve devletimiz
açısından son derece düşündürücüdür.
Sürekli nasıl geçineceğini düşünen, ailesinin zorunlu ihtiyaçlarını
karşılayamamanın üzüntüsünü yaşayan, toplumda saygınlığını yitiren
memurlarımızın sorunlarını biraz olsun gidermeyi amaçlayan önergemizi,
özellikle siyasetüstü düşünerek desteklemenizi, bilhassa rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gelin meseleye sıcak yaklaşalım; gelin Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, özellikle Doğru Yol Partisinin vermiş olduğu bu
önergenin, tamamen siyasetüstü bir şekilde değerlendirilmesi suretiyle ve
memurumuzu destekleyecek, memurumuzun yarasına neşter olacak, memurumuzun bu
ağır yükünü hiç olmazsa biraz hafifletecek bir anlayış içerisinde,
desteklerinizi bizden esirgemeyin, bizim önergemizden esirgemeyin.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; diyebilirler ki, verilen bu
önerge, Anayasanın 94 üncü maddesine aykırıdır. 94 üncü madde, gider artırıcı
veya gelir azaltıcı bir önerge verilemeyeceği hususundadır.
BAŞKAN – 94 üncü değil, 162 nci madde...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – 1977 ve 1978 yıllarında yapılan
görüşmeler sonucunda, özellikle önergeyle getirilen katsayıyla ilgili artışları
ifade eden birkısım değişikliklerin, Anayasaya aykırı olmayacağına dair, bu
Yüce Meclis, yine bir karar vermiş ve bunu tasvip etmiştir. Dolayısıyla,
bununla ilgili Anayasaya aykırılığın da iddia edilmesi mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, önergemizi, kademeli olarak
verecektik; yani, büyük memurlara az, küçük memurlara daha da fazla verilecek
şekilde düzenlemeyi düşündük; ama, bir maliyeci arkadaşım bana dedi ki:
"Gelin, bunu kademeli yapmayın; çünkü, kademeli yapmak çok zor. Bunu,
ancak, gösterge üzerinden yaparsanız ve göstergeyi de bir kül olarak
gösterirseniz, sistematik bakımdan daha uygun olur."
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu önergeyi de dikkate alarak, o
halde o önerge nasıl olsa var; bir de, bizim hazırladığımız, özellikle, taban
aylığı katsayısının 40 000'ne ve aylık katsayının da 6 300'e çıkarılması
hususunda diğer bir önergeyi de vermiş bulunmaktayız.
Denilebilir ki, bu verilen önergelerden Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri de istifade edecektir. Gelin, sayın milletvekilleri, şu milletin
huzurunda herkese seslenelim ve Meclisin saygınlığını hep birlikte tekrar
koruyalım. Meclis üyeleri, yani milletvekilleri, bu artışı kesinlikle almasın
ve bunu bir madde olarak koyalım, destekleyelim; böylece, milletvekillerimize
yönelik ithamlardan da kurtulmuş oluruz; bunu samimiyetle istiyorum; popülist
olarak istemiyorum. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Milletvekili olarak, gerçekten, burada siyaset de yapmak istemiyorum...
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – O maddeyi de koyun buraya.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Koyacağız, onu hep beraber...
Anlaşalım dedim gelmediniz, anlaşsaydınız vardım ona. Eğer,
anlaşsaydınız, ben de bunu istiyordum. Ben, bu anlaşmayı temin etmeye çalıştım;
ama, varmadınız buna.
Onun için, size açıkça ifade ediyorum: Bu maddeyi çıkaracağız; bunu
çıkaracağız ve bu anlayış içerisinde, bütün milletvekillerimiz, bu teklifimizi
inanın siyaseten söylemiyorum; yeminle söylüyorum, siyaseten söylemiyorum- gelin hep beraber destekleyelim. (DYP
sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar)
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.
Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Esat Bütün; buyurun. (ANAP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bütün, süreniz 5 dakikadır.
ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, burada, alacağımız karar, Türk ekonomisini ve çalışanlarımızı çok
yakından ilgilendiren bir karardır.
Meclisimizin, birlik ve beraberlik içinde bu kararı alması gerektiğine
inanıyorum.
Diğer taraftan, yıllardır, hesapsız, karşılıksız, borçlanmalar ve
ödemeler yüzünden -biraz önceki konuşmalarda, arkadaşlarımız da belirtti- Türk
ekonomisi, 6 katrilyonluk içborç
batağına saplanmıştır. Bu içborç batağının neticesinde, yılda, 15 milyar dolar
faiz ödemesi yapmaktadır. Eğer, zamanında, oportünistçe borçlanmalar ve
yanlışlıklar olmasaydı, bugün, devlet, bu 15 milyar dolarlık, yaklaşık 3
katrilyonluk içborç faizinden kurtulur; burada, kamu çalışanlarımıza yüzde 50
değil, yüzde 100 bile versek, bu para yeterdi.
Siz, bugün de, aynı şekilde -şimdi arkadaşlarımız oralardan
konuşuyorlar- Türkiye'de, yüzde 20 işsizin olduğunu bilmiyor musunuz?!
Yatırımların şu anda en kıt noktada olduğunu görmüyor musunuz?! İşsiz denen,
sosyal güvenlikten yoksun insanları görmüyor musunuz?! Sosyal güvenlikleri
olmadığı için, çocuklarını, hastane kapılarında yeşil karta muhtaç eden
insanları görmüyor musunuz?! (ANAP ve DSP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Şimdi, bunları unutarak, burada, siz iktidardayken, yüzde 30
getirdiniz, daha sonra yüzde 70 askerlere verdiniz, ondan sonra yüzde 18
verdiniz ve bütün personel rejimini altüst ettiniz.
ÖMER NAİMİ BARIM (Elazığ) – Rantiyeye... Rantiyeye...
ESAT BÜTÜN (Devamla) – Burada gerçekçi olalım; karşılığı olmadan bir
para verdiğiniz zaman, şimdi vereceğiniz 700 trilyon liraya karşılık, devlet,
700 trilyon lira içborç batağına saplanarak faiz vermeyecek mi?! O zaman, bu,
rantiyeye gitmeyecek mi?! (ANAP ve DSP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Şimdi, çalışanlarımıza, alınteri karşılığının net parasını verelim.
Gruplarımız anlaşsınlar, karşılığı bulunsun, verelim.
Şimdi, arkadaşlarımız, burada, önergeler veriyorlar, bir başka şekilde
söylüyorlar.
ALİ OĞUZ (İstanbul) – Faize... Faize... Rantiyeye verin.
ESAT BÜTÜN (Devamla) – Faize, rantiyeye nasıl gitti; onu getirin; bakın,
söyleyeyim ben size. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin.
ESAT BÜTÜN (Devamla) – 1992 yılında, emekli yaşı kaldırıldı. Emekli
yaşının kaldırılması neticesinde, 1998 yılı bütçesinde, bugün, 1,4 katrilyon
lira sosyal güvenlik kuruluşlarına yardım koyduk. Eğer, 1992 yılında, o sosyal
güvenlik kuruluşunda o delik açılmasaydı, bugün sizin istediğinizin iki katını,
bu bütçeden rahatlıkla verebilirdik. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ama,
şimdi, zamanında oportünistçe politikalarla karşılıksız şekilde yapılan, 1991
yılından sonra özellikle yapılan borçlanmalar neticesinde, bugün, bütçenin
yüzde 59'u içborç ödemelerine; faizler
de personel ödemelerini geçecek şekle gelmiş. Şimdi, siz, eğer, karşılık
olmadan yeniden verelim derseniz; o işsizlere, millî gelirden 4,9 alanlara,
köylerde bugün yolları dahi olmayan insanlara ne vereceksiniz burada?! Bir
tarafa verelim, rantiyeye vermeyelim diyorsunuz; ama, karşılıksız para basarak,
karşılıksız para vererek bizzat rantiyeye veriyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bütün.
Şahsı adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakikadır.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; madde üzerinde şahsi görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tartışmakta olduğumuz konunun, gerçekten, bu yüce çatı altında yer alan
tüm partilerin, bu salonda bulunan tüm değerli milletvekili arkadaşlarımın,
aynı duyarlılık içinde yaklaştıkları bir konu olduğundan kimsenin şüphesi
olmaması gerekir.
Burada, Hükümetimizin sunmuş olduğu bir çerçeve var. İktidarı oluşturan
Koalisyon Hükümeti, elindeki imkânlarla yaptığı bir hesapla, memur maaşlarının,
1998 yılının ilk altı ayında yüzde 30 artmasını öngörmüş; ancak, benden evvel
burada konuşan arkadaşlarımın da belirttiği gibi, bu çerçeve, Sayın
Başbakanımızın "memurlarımızı enflasyon altında ezdirmeyeceğim; ancak,
onlara reel artış da sağlamayacağım" anlamına gelen ifadesini
karşılamaktan uzak bir durum. Yüzde 30'la, memurlar, enflasyon altında
ezilecekler; hesap yaptık, kitap yaptık, yukarıda konuştuk. Gerçekten, 1998
yılının ilk altı ayında, eğer, memurların ezilmemesini istiyorsak -o ilk altı
ay içinde büyümenin de yüzde 4,5 düzeyinde olacağını dikkate alarak-
genellikle, enflasyonun kış aylarında, ilk altı ayda daha yüksek olduğu,
enflasyonda inişin genellikle yaz aylarında ve ikinci yarıda sağlandığını da
dikkate alırsak, asgarî yüzde 50'lik bir artış oranı, hakkaniyetin, memurları
enflasyon altında ezdirmemenin mantıksal bir çözümü olarak ortaya çıkıyor.
Peki bunu nasıl yapacağız; pekala, Sayın Bakanımız ve değerli
teknokratlarımız, bürokratlarımız biraz sonra diyebilirler ki, ortaya konulan
önergeler işte şu şekilde veya bu şekilde tam çerçeveye oturmuyor. Gerçekten,
Plan ve Bütçe Komisyonunda başımıza geldi, önerge verirken, bürokratlarımızdan
bu konuda yakın destek alamadık. Sayın Müsteşar bir arkadaşını bana gönderdi;
ama, o arkadaş da "bu katsayıları hesap edebilmem için eve gitmem lazım,
bilgisayarımı almam lazım, hesap etmem lazım" dedi; bunlar...
EMİN KUL (İstanbul) – Müsteşar sana cevap verebilir mi?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Efendim, izin verin. Ben bir çerçeve
getiriyorum diyorum ki, eğer, böyle bir durum varsa, bu çok önemli konuda,
politika yapmamamız gereken bu konuda, şu anda bütün memurların, belki de, 5
milyon memurumuzun izlemekte olduğu bu oturumda, eğer, gerçekten, memurlarımıza
destek vermek, sorunlarını çözmek istiyorsak, oturuma 15 dakika ara veririz ve
o arada, sunulmuş olan önergeleri değelendiririz ve bu önergelerin nasıl
uygulanacağına ilişkin ortak bir karara varırız.
Bizim önergemizi grup başkanvekilimiz açıkladı. Biz, milletvekilleri
için, daha doğrusu, en üst düzeydeki müsteşar için yüzde 20, en alt düzeydeki
memur için yüzde 60 maaş artışını ilk 6 ay için öngören, ortalama maaşın yüzde
50 artmasını hedefleyen bir önergeyle geldik.
Bu önergenin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün gruplarınca
destekleneceği umuduyla, hepinize saygılarımı sunuyorum.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili önergeler var...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Komisyon, açıklama mı yapacaksınız?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Söz istiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun, siz de konuşun da, ondan sonra ara vereceğim.
Süreniz 10 dakika efendim; buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)–
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tüm üyelerinin kamu çalışanlarının ve onların emekli, dul ve yetimlerinin
ekonomik koşullar karşısında durumlarını en yüksek düzeye yükseltmeleri
konusundaki duyarlılıklarını takdirle karşılamamak mümkün değildir.
Burada muhtelif partilerimize mensup değerli arkadaşlarımızın önergeleri
olmuştur. Bu önergelerle, kamu personelinin özlük haklarının önümüzdeki malî
yılın ilk 6 ayı için imkânlar içerisinde yükseltilmesi gayretleri
öngörülmüştür. Her ne kadar önergelerde teknik birçok hatalar varsa da, temel
amaç, çalışanların özlük haklarını iyileştirmektir.
Bu konuda hiç şüphe yok, kamu çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesi konusunda en duyarlı davranmak konumunda olan, yine sizlerin
tasvipleriyle görevde olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir.
Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri zaman zaman, bir bakıma
tasvip edilmeyecek şekilde, bu aylıklardan milletvekillerini
yararlandırmayalım, üst düzey görevlileri yararlandırmayalım biçiminde, teknik
yönden doğru olmayan, esası da doğru olmayan ve devletin asıl sorumluluğunu,
uzman personeli kanalıyla, yetki kullanarak hizmet ifa eden personelden
iyileştirmeyi esirgeyen bir yaklaşım içinde ele almalarını da, bir popülist
yaklaşım içerisinde değerlendirmek doğru olur ve tasvibi de yerinde olmaz
kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlarım, düzenlemelerde, bu teknik arızalar dışında, malî
külfet getirme de, bütçe imkânlarıyla ölçüsüz görülmektedir. Bu önergelerin, üç
partimiz tarafından getirilen önergelerin her 3'ü de, tarafımızca
incelenmiştir. Önergeler, bütçeye, 450 trilyon ile 1 katrilyon arasında ilave
külfet getirmektedir.
Hepinizin bildiği gibi, kamu personelinin özlük haklarının belirlenmesi
konusunda, Hükümetimiz, başından beri, gerek bizzat Sayın Başbakanımız gerek Sayın Maliye Bakanı ve diğer ilgili
bakanlarımız, çalışanlarımızın enflasyona ezdirilmemesi konusunda sürekli
taahhüt ve teminatta bulunmuşlardır. Bunu yaparken, Hükümetin, Devlet Memurları
Kanunundan kaynaklanan yetkilerini dikkatinize sunmak isterim: 657 sayılı
Kanunun 154 üncü maddesine göre, Hükümet, malî yılın ikinci yarısında; yani, 1
Temmuzda, aylıkların, gelişen ekonomik konjonktüre göre yeniden ayarlanması
yetkisini haizdir. Sadece, malî yılın ikinci yarısında değil, son çeyreğinde
de, 1 Ekimden geçerli olmak üzere de, bu yetkiyi bir kez daha kullanabilme
imkânına sahiptir. Bunlar, Hükümetin, enflasyon karşısında, çalışanlara, her
aşamada yeni bir düzenleme yapabilme imkânını ifade etmektedir.
Bununla birlikte, Büyük Millet Meclisimizin meseleye şu andaki yaklaşım
tarzını da gözeterek, Hükümetle ve siyasî parti gruplarımızla konuyu bir kez
daha teemmül etmek üzere, bu maddeyi, çalışmaların son kısmında tekrar
değerlendirmek üzere, Komisyon olarak incelemek, görüşmek, değerlendirmek ve
size tekrar görüşümüzü sunmak üzere geri çekiyorum.
Bilginize sunuyorum; teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bazı arkadaşlarımız tam bizim karşımızda, oturmuş, öyle bir
iştahla sakız çiğniyorlar ki, şimdi ben de ismini telaffuz etmekten imtina
ediyorum. Bazı arkadaşlar da, bana, kâğıt üzerine kâğıt gönderiyorlar... Ama,
olmaz ki yani canım. (DSP sıralarından "Anlaşılmıyor" sesleri)
Evet, sakız çiğnenilmesin efendim; arkadaşlarımızın bazıları, karşıma
geçmiş, çok rahat ve iştahla sakız çiğniyorlar. Bazı arkadaşlar da ikaz
ediyorlar. Rica ediyorum...
EMİN KARAA (Kütahya) – Kim, kim...
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, en son Komisyon Başkanı konuştuğuna göre,
son söz de...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Siz de konuşacak mısınız Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Peki efendim, buyurun.
O zaman, acaba, maddeyi getirdikten sonra mı konuşsanız Sayın Bakan?
ÖNDER SAV (Ankara) – Komisyon maddeyi geri çekti; nasıl olacak; olmaz
ki!
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim...
Şimdi, Komisyon maddeyi geri alınca, müzakere imkânımız kalmıyor.
İsterseniz, madde Komisyondan tekrar geldikten sonra size söz vereyim; çünkü,
maddeyi geri aldı Komisyon; artık bizim inisiyatifimizden çıktı.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Komisyonda söyler fikirlerini.
BAŞKAN – Sayın Bakan, müzakeresiz geri veriyoruz biliyorsunuz. Komisyon
maddeyi geri almadan siz söz isteseydiniz verirdim; onun için, sizden özür
dilerim. Sayın Komisyon maddeyi geri alınca, benim Hükümete söz verme imkânım
doğmuyor. (Gürültüler) Efendim, müdahale
etmeyin...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın
Başkan, madde geri çekilmiş olmasına rağmen, eğer Hükümetimiz bir ek açıklama
dileğindeyse...
BAŞKAN – Efendim, yapamayız; maddeyi Komisyon geri çektikten sonra
müzakereye devam edemeyiz. Sayın
Komisyon Başkanı, siz maddeyi geri almaktan vazgeçin de, Hükümet konuşsun ve
geri alsın.
Sayın Komisyon, maddeyi geri çekmekten vazgeçiyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) –
Vazgeçmiyoruz.
BAŞKAN – 47 nci madde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri
verilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 23.53
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati : 00.13
BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ
KÂTİP ÜYELER : Haluk YILDIZ (Kastamonu),
Levent Mıstıkoğlu (Hatay)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
IV.— KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
l.- 1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1996 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/669; 1/670; 1/633,
3/1046; 1/634, 3/1047) (S. Sayıları:
390, 391, 401, 402) (Devam)
B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
2. – 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı : 390) (Devam)
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
(Devam)
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391) (Devam)
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402) (Devam)
BAŞKAN – Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelerimize devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.
47 nci maddeyi Komisyon geri almıştı, şimdi 48 inci maddeyi okutuyorum:
İkramiye Ödemeleri
MADDE 48. – 1918 Sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile ek
ve değişikliklerine göre verilen ve aynı Kanunla belirtilen oran ve tutarlar
uygulanmak suretiyle bulunacak ikramiyenin ödenmesine devam olunur. Anılan
Kanunun 26.7.1983 tarihli ve 2867 sayılı Kanunla değişik 60 ıncı maddesinin 3
üncü fıkrasında bütçe kanunu ile belirleneceği ifade edilen ikramiye katsayısı
olarak 1998 yılında Devlet memurları aylıkları için tespit olunan katsayı
uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen sayın üye?..Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Kabul
edilmiştir.
49 uncu maddeyi okutuyorum:
Tayın Bedeli
MADDE 49. – Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkında 22.6.1978
tarih ve 2155 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ödenecek
aylık tayın bedeli, günlük er istihkakının bir aylık tutarı esas alınarak
hesaplanır. Ancak bu şekilde ödenecek tayın bedelinin aylık tutarı (1500)
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpılması sonucu bulunacak
miktarı geçemez.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen sayın üye?..Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Kabul
edilmiştir.
50 nci maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
İstihdam
Esasları
Kadroların Kullanımı
MADDE 50. – a) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere,
bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara, kanunla kurulan fonlara, kefalet
sandıklarına, sosyal güvenlik kuruluşlarına, genel ve katma bütçelerin transfer
tertiplerinden yardım alan kuruluşlara, tahsis edilmiş bulunan serbest memur
kadroları ile sürekli işçi kadrolarından boş olanların açıktan atama amacıyla
kullanılması ve bu kurumların boş memur kadrolarına 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre açıktan vekil atanması Maliye
Bakanlığının iznine tabidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli
olması şartıyla verilebilir. Ancak, hâkimlik ve savcılık mesleklerinde
bulunanlar ile bu meslekten sayılan görevlerde olanlar, yükseköğretim kurumları
öğretim üyeleri ve 24.5.1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununun Ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar için
izin aranmaz.
Kurumlar, yukarıdaki fıkraya göre yaptıkları açıktan atamalar ile naklen
atamalara ilişkin sayıları ve kadrolarının dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri unvan ve
dereceler itibariyle her ayın sonunda Maliye Bakanlığına göndermek
zorundadırlar.
b)Yukarıda sayılan kurumların boş sürekli işçi kadrolarından Maliye
Bakanınca uygun görülenler Başbakanın izniyle iptal edilir.
c) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve
müesseselere tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi
kadrolarından 31.12.1997 tarihi itibariyle boş olanlar ile bu tarihten sonra
boşalacak olanların açıktan atama amacıyla kullanılması İçişleri Bakanlığının
iznine tabidir.
d) Genel ve katma bütçeli idarelerin döner sermaye ve fon
saymanlıklarına ait kadrolar ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün sayman ve
saymanlıklarda görevli her unvandaki memur kadrolarından, Maliye Bakanınca
uygun görülenler kurulacak Bütçe Dairesi Başkanlığı (saymanlık yetkilerini
haiz) ile saymanlık müdürlüklerine tahsis edilmek üzere altı ay içinde bu
Bakanlığın kadro cetvellerine eklenir.
Maliye Bakanlığı kadro cetvellerine eklenen söz konusu kadrolarda
istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın bu kadrolara
atanmış sayılırlar.
e) (a) fıkrası kapsamında yer alan kurum ve kuruluşlar, kadro ve
personel ödeneklerinin önceden temini amacıyla, mevcut teşkilât kanunları
uyarınca kuracakları yeni birimler için Maliye Bakanlığının görüşünü
alacaklardır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyle ilgili önergeler vardır; geliş sırasına göre okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısının
50 nci maddesinin (b) bendinin, Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Oya Araslı
Amasya Ankara İçel
Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Tunceli İzmir
Gerekçe:
Tasarının 50 nci maddesinin (b) bendinde, kurumların boş sürekli işçi
kadrolarından Maliye Bakanlığınca uygun görülenlerin Başbakanlığın izniyle
iptal edileceği belirtilmektedir; ancak, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
11 inci maddesinde, kurum ve kuruluşların sürekli işçi kadrolarının Başbakanlık
Devlet Personel Başkanlığının olumlu görüşü üzerine, Maliye Bakanlığının
vizesine tabi olacağı belirtilmektedir. Bu bakımdan, usulde paralellik, aynılık
ilkesine göre bu kadroların iptalinin de aynı usulde yapılması zorunludur.
Ayrıca, bu bent, mevcut bir yasada değişiklik yaptığından, Anayasanın 161 inci
maddesine de aykırıdır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim bu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Öteki önergeyi okutup, işleme koyacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 50 nci maddesinin
(d) bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi Develi
İstanbul
Erzincan
Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz Ateş
Orhan Veli Yıldırım
Amasya
Ankara Tunceli
Birgen
Keleş Oya
Araslı
İzmir
İçel
Gerekçe: Uygulamada, Maliye Bakanlığı, geliri iyi durumda olan döner
sermayelerdeki personeli kadrolarıyla birlikte kendi bünyelerine aktarmakta
olup, geliri az olan diğer döner sermayelerdeki personeli ise aktarmamaktadır.
Bu personole, bütçelerin ayrı olması nedeniyle, genel ve katma bütçeden de
ödeme yapılamamaktadır.
Öte yandan, bu personelin genel ve katma bütçeli kuruma geçmek için
yaptığı müracaat, bu kurumlarda, özellikle üniversitelerde, mükteseplerine
uygun kadro olmaması nedeniyle dikkate alınmamakta ve maaşlarını
alamadıklarından, mağdur duruma düşmektedirler. Bu, eşitlik ilkesine aykırı bir
durum yaratmaktadır.
Öte yandan, kurum ve kuruluşların kadroları kanunla ihdas edildiği
halde, bütçe kanunu tasarısıyla, idarî bir işlemle, kadroların Maliye
Bakanlığına aktarılması yolu açılmaktadır ki, bu, Anayasaya aykırıdır.
BAŞKAN – Efendim, bu konuda, ayrıca, Sayın Lutfullah Kayalar, Yaşar
Eryılmaz, Safder Gaydalı, Halil Cin, Şerif Bedirhanoğlu, Ekrem Pakdemirli ve
Mete Bülgün'ün de aynı mahiyette bir önergeleri var. Uzun uzadıya gerekçe
yazmışsınız, aynı; yani, 50 nci maddenin (d) bendinin kanun metninden
çıkarılmasına ilişkin.
İkisini birleştirerek işleme koyuyorum:
Komisyon bu önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (istanbul) – Sayın Başkan, bütçe
disiplininin sağlanması açısından, özellikle saymanların, ita amirlerinin
etkisinde kalmaması çok büyük bir önem arz etmektedir. Devlet bütçesinin
uygulanması açısından, genel ve katma bütçeli idarelerin tamamındaki saymanlar
Maliye Bakanlığına bağlıdır. İstisnaî olarak bırakılan birkaç tanenin, Plan ve
Bütçe Komisyonunda, daha önceki bütçeleri ve kesinhesapları denetimden
geçememiştir, gelecek yıllara kalmıştır. Bu konu çok büyük sıkıntılar
yarattığından dolayı, bütün saymanların Maliye Bakanlığına bağlanması, zaten
Bakanlığın genel bir uygulamasıdır. O nedenle katılmıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir efendim.
Öteki önergeyi işleme koyuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 50 inci
maddesinin (e) bendinin Anayasa aykırı olduğu gerekçesiyle tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Oya Araslı
Amasya Ankara İçel
Orhan Veli
Yıldırım Birgen
Keleş
Tunceli İzmir
Gerekçe:
Söz konusu maddenin (e) bendinde düzenlenen konu 3046 sayılı
Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunun 16 ve 17 nci
maddeleriyle düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu konunun, Bütçe Kanunuyla
düzenlenerek başka yasada değişiklik yapılması, Anayasanın 161 inci maddesine
aykırıdır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler...
Önerge reddedilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum efendim :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 50 inci
maddesinin (a) fıkrasında geçen "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86
ncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre açıktan vekil atanması" cümlesinden
sonra "Diyanet İşleri Başkanlığı, din hizmetleri kadrolarına
atanacaklarla, Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmen kadrolarına atanacaklar
hariç" ibaresinin ilave edilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
İsmail
Coşar Ömer Faruk
Ekinci Sacit Günbey
Çankırı Ankara Diyarbakır
Ziyattin
Tokar Cafer
Güneş Bekir Sobacı
Ağrı Kırşehir Tokat
Azmi
Ateş
İstanbul
Gerekçe:
Hizmetin gereği olarak buna ihtiyaç vardır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
Burada, önerge sahiplerinin konuşma hakları yok; arkadaşlarımız bazen
itiraz ediyor da...
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
51 inci maddeyi okutuyorum:
Sözleşmeli Personel
MADDE 51. – Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner
sermayeli kuruluşlar, belediyeler, il özel idareleri, kanunla kurulan fonlar,
sosyal güvenlik kuruluşları, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden
yardım alan kuruluşlar ile 8.6.1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşlarda sözleşme ile çalıştırılacak
personel hakkında 6.6.1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur.
Birinci fıkrada sayılan kuruluşlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
dışında diğer kanun hükümlerine göre çalıştırdıkları sözleşmeli personelin
unvan, sayı ve ücretlerini belirten cetvelleri ve tip sözleşme örneklerini,
1998 yılı Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek zorundadırlar.
Özel kanunlar uyarınca kadro karşılık gösterilmek suretiyle çalıştırılan
sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretleri vizeye tabi değildir. Ancak
kuruluşlar bunlara ait tip sözleşme örneklerini 1998 yılı Ocak ayı sonuna kadar
Maliye Bakanlığına vize ettirmek ve her ay bu şekilde çalıştırdıkları
sözleşmeli personelin isim, unvan, kadro derecesi ve sözleşme ücretlerini
gösterir cetvelleri ertesi ayın sonuna kadar Maliye Bakanlığına bilgi için
göndermek zorundadırlar.
Bütçe yılı içinde ilgili mevzuat hükümlerine dayanılarak sonradan
görevlendirilecek yeni sözleşmeli personel (kadro karşılığı çalıştırılan
sözleşmeli personel hariç) için de kuruluşlarca ayrıca düzenlenecek ek
cetvellerin ve farklı hükümler kapsaması halinde tip sözleşme örneklerinin
Maliye Bakanlığına vize ettirilmesi gereklidir.
Yukarıdaki fıkralara göre vize işlemleri yapılmadan sözleşme yapılamaz
ve herhangi bir ödemede bulunulamaz.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile
ek geçici 16 ncı maddesi ve özel kanunları uyarınca 1997 malî yılında sözleşme
ile çalıştırılanlardan 1998 malî yılında görevlerine devam etmeleri ilgili
bakanlık veya kuruluşlarca uygun görülenlerin Ocak-Şubat ve Mart aylarına ait
sözleşme ücretleri, sözleşme ile çalıştırılmaları konusundaki kanunî işlemleri
tamamlanıncaya kadar 1997 malî yılında vize edilmiş sözleşmelerine göre, yeni
sözleşmeleri esas alınarak gerekli düzeltmeler daha sonra yapılmak üzere,
Maliye Bakanlığı vizesi aranmaksızın ödenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
52 nci maddeyi okutuyorum:
İşçilik Ödenekleri ve Geçici İş Pozisyonları
MADDE 52. – a) Genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idareler,
sürekli işçileri ile 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici
işçileri, bütçelerinin (55) ve (66) alt programlarında yer alan 100-Personel
giderleri harcama kalemindeki ödenekleri aşmayacak sayıda ve süre ile istihdam
edebilirler. Sürekli ve geçici işçilere bütçede tertiplenen ödeneği aşacak
şekilde fazla çalışma yaptırılamaz. Belirtilen alt programlara hiç bir şekilde
ödenek aktarması yapılamaz ve bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve
fazla çalışma ücreti ödenemez. Ancak, toplu iş sözleşmelerinden doğacak
yükümlülükler ile ihbar ve kıdem tazminatları ödemeleri nedeniyle meydana
gelecek ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı bütçesindeki yedek ödenek
tertiplerinden karşılanabilir.
Kurumlar, bütçelerinin (66) alt programına tertip edilen ödenek ile
sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibariyle çalıştıracakları geçiçi
işçilerin sayılarını, bunların çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını
(merkez teşkilatında birimler, taşra teşkilatında ise bölge ve il müdürlüğü
olarak) gösteren cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte Ocak ayı sonuna
kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek zorundadır. Yıl içinde meydana gelen
değişiklikler de aynı usul ile vizeye tabidir. Bu vize işlemi yapılmaksızın
geçici işçi istihdam edilemez ve ödeme yapılamaz. Memurlar eliyle görülmesi
gereken işlerde istihdam edilmek amacıyla işçi alınamaz.
Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri ve tahakkuk
memurları ile ödenek üstü harcama yapan saymanlar sorumludur.
b) Genel ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli kuruluşlar,
kanunla kurulan fonlar ve hizmetlerini genel veya katma bütçelerin transfer
tertiplerinden aldıkları ödeneklerle yürüten kuruluşlar ile 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşların 1.1.1998 tarihinden
itibaren 30 işgününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait
geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle 31.1.1998
tarihine kadar Maliye Bakanlığına vize ettirilir.
c) (a) ve (b) fıkrası kapsamındaki kurum, kuruluş ve fonların kanunla,
uluslararası antlaşmalarla veya 1998 yılı programı ile kurulması veya
genişletilmesi öngörülen birimleri için yapılacak yeni vizeler dışında, 1997
malî yılında vize edilmiş toplam adam/ay miktarlarını aşacak şekilde vize
yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları Maliye Bakanlığının
uygun görüşü ile başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya
iptal edilebilir. Maliye Bakanlığınca vize edilen cetvellerin bir örneği,
ilgisine göre Sayıştay Başkanlığına veya Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna
gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.
d) Kamu İktisadî Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1.1.1998
tarihinden itibaren 30 işgününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici
işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle 31.1.1998 tarihine kadar Devlet
Personel Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları Devlet
Personel Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile
değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın
ödeme yapılamaz.
e) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselerde
çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları her yıl İçişleri
Bakanlığına vize ettirilir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları
İçişleri Bakanlığı tarafından başka unvanlı geçiçi iş pozisyonları ile
değiştirilebilir veya iptal edilebilir. İçişleri Bakanlığı tarafından vize
edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin bir örneği Devlet Personel Başkanlığına gönderilir. Bu
vize işlemi yapılmadan geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme
yapılamaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın İsmail Özgün... (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika Sayın Özgün.
RP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 52 nci maddesi
üzerinde Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu madde, kamu kesiminde çalışan sürekli
işçilerimizin pozisyonlarının Maliye Bakanlığınca vize edilmesini; ayrıca,
mevsimlik işçi veya geçici işçi diye tabir ettiğimiz önemli bir çalışan
grubunun, malî yıl içerisinde ne şekilde işlem göreceğini anlatan hükümler
içermektedir.
Madde gerekçesine baktığımız zaman görüyoruz ki, kurumların sürekli ve
geçici işçilik ödenekleri, bütçelerinden, ayrı faaliyetlere tertiplenerek,
işçilerin, burada yer alan ödeneklerle sınırlı olarak çalışması
amaçlanmaktadır. Kurumların yıl içinde çalıştıracakları geçici işçilerin
sayıları ve çalışma süreleri ise, önceki
yıldaki toplam adam/ay süresini aşmamak üzere, merkez ve taşra birimleri
itibariyle, Maliye Bakanlığının vizesine bağlanmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan, mahallî idarelerin çalıştıracakları geçici işçiler
İçişleri Bakanlığının vizesine, kamu iktisadî teşebbüslerinin çalıştıracakları
geçici işçiler ise Devlet Personel Dairesi Başkanlığının vizesine tabi
tutulmaktadır. Genel ve katma bütçeli kurumlar dışında kalan kurumlar ile kamu
iktisadî teşebbüslerinde, önceki yıllarda olduğu gibi, Maliye Bakanlığı ve
Devlet Personel Dairesi Başkanlığının geçici iş pozisyonları ve vizesine devam
olunacaktır.
Maddeye eklenen (e) bendiyle, il özel idareleri, belediyeler ile
bunların kurdukları birlik ve müesseselerde geçici işçi çalıştırılabilmesi,
İçişleri Bakanlığının vizesine bağlanmış bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, değerli milletvekilleri, geçici ve mevsimlik
işçilerimizin statülerinin de net olarak ortaya konulamadığı karmaşık, bir
düzenlemeyle karşı karşıyayız. Esasen, bu düzenleme, eskiden beri böyle gelmektedir;
yani, eski yıllarda da bütçe kanunu tasarılarında yer almıştır; 1997 Yılı Bütçe
Kanun Tasarısında da 47 nci maddeyle burada müzakere edilmişti.
Şunu hepimizin kabul etmesi gerekir ki, bu, yılların kanayan bir
yarasıdır. Şimdi, hep beraber, oturup, bütçeye de herhangi bir ek külfet
getirmeden, bunun düzeltilmesinin yolunu aramamız gerekir. Mevsimlik
işçilerimizin kıdemleri dikkate alınarak ve hiçbir siyasî tercih yapılmadan,
siyaseten istismar edilmeden, ilgili kurum ve kuruluşlarınca, bir düzen, bir
sistem içerisinde, hizmetlerin gerekleri ve kamuda verimlilik ilkesi de dikkate
alınarak çalıştırılmalarını düzenlememiz gerekir.
1997 ve önceki yıllarda kamuda çalıştırılmış olan mevsimlik işçilerin
sayısı, bugün, belki, kamunun kaldıramayacağı bir noktada da olabilir; bu
istihdam kapısı, geçmişte, çeşitli amaç ve niyetlerle açılmış da olabilir; olan
olmuştur; ancak, şimdi, bizim yapmamız gereken şey, bu mevsimlik işçileri kapı
dışına koymadan, bunlara, hiç olmazsa, hizmet akitli geçici işçi dediğimiz bir
statüyü kazandırmak veya part time diye ifade ettiğimiz kısa süreli bir sürekli
statüyü getirmek gibi bir çözümün içerisine gidilmesi gerektiği kanaatimi arz
ediyorum.
Biliyorsunuz, özellikle enerji sektöründe, enerji işkolunda çalışan ve
özellikle de Devlet Su İşleri bünyesinde çalışan hizmet akitli geçici
işçilerimiz vardır. Bu işçiler, Devlet Su İşlerinde fevkalede büyük hizmetleri
görmektedirler ve sayıları da bugün itibariyle 12 500 civarındadır. Bunların da
daimî kadro sorunları vardır.
Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülürken, Sayın Bakana bir soru yöneltmiş,
daimî kadro meselesinin çözülüp çözülmeyeceğini sormuştum. Sayın Bakan, daha
önce verilen 3 500 kadro için sınav açıldığını, sınavların yapıldığını ifade
ettiler. Bence, bu, yeterli bir cevap değildir. Bu cevaptan anlaşılıyor ki,
Hükümetimiz, bugüne kadar, bu konuda hiçbir ciddî çalışma yapmamıştır ve
bahsedilen, o, 3 500'lük kadronun ancak dağıtılmasıyla meşgul olmuş
görünmektedir. Oysa, şu anda, 2 500 hizmet akitli geçici işçi, sorunlarının
çözülmesini beklemektedir.
Şimdi, Hükümetin başı Sayın Mesut Yılmaz'ın ve aynı zamanda Başbakan
Yardımcısı Sayın Ecevit'in, bu konuda, muhalefetteyken verdikleri sözler
vardır. 24 Eylül 1996 tarihinde, Sayın Yılmaz, işçilere hitaben bir beyanında,
"stratejik bir işkolunda teşkilatlı bulunan Tes-İş'in sorunlarının çözümü
için her türlü desteği vermeye hazırız" diyor. Yine, Sayın Ecevit, 10 Ocak
1997 tarihinde "biz, DSP olarak, sorunlarınızı çözmek için büyük çaba sarf
ediyoruz; ancak, iktidar, bu sorunlara kulak tıkıyor" diyor. Şimdi iktidar
sizde, peki, beş aydan beri, bu sorunun çözümü için ne yapılmıştır diye, Maliye
Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Bakana sordum, gördük ki, hiçbir ciddî şey
yapılmamış; ama, geçtiğimiz iktidar döneminde, hiç olmazsa 16 bin civarında
olan bu işçilerin sorununun çözümü için, kısmen de olsa, bir kapı aralanması
şeklinde de olsa, 3 500 tanesine kadro verilmesi noktasında gayret sarf
edilmiştir ve o kadro verilmiştir.
Değerli arkadaşlar, DSİ, gerçekten, ülke ekonomisi bakımından, tarım
bakımından, enerji bakımından fevkalade önemli hizmetleri görmektedir. Biz,
bütçelerimizde de bunu ifade ediyoruz. DSİ, tarımsal üretimin artırılması,
sanayiin ihtiyacı olan elektrik enerjisinin üretimi, büyük şehirlerin ve
sanayiin ihtiyacı olan içme ve kullanma suyunun temini gibi önemli
fonksiyonları yerine getiren önemli bir kuruluşumuzdur. Bütçemizde "Enerji
darboğazını da göz önüne alarak hidroelektrik santrallarının yapımına hız
verilmelidir. Kırsal bölgelerden büyük şehirlere göçün artması nedeniyle
şehirlerin sorunlarının arttığı, göçün önlenmesi için, Devlet Su İşlerinin
geniş alanlı sulama projelerinin yanında, lokal çapta sulama projelerinin
hayata geçirilmesi gerekir" diyoruz. Su ve toprak kaynaklarının
geliştirilmesi amacıyla yapılan yatırımların büyük bir bölümünün DSİ tarafından
gerçekleştirilmekte olduğunu da söylüyoruz. Tarım ve enerji sektöründe son
yılların en büyük projelerinden olan GAP'ın, bir an evvel tamamlanmasını, yine
bu bütçemizde ifade ediyoruz. “Ülkemizdeki 25 milyon hektarlık sulanabilir
tarım arazisinin bugün için 8 milyon hektarını sulayabiliyoruz. Bunu daha
artıralım" diyoruz; ama, bu işlerde çalışmakta olan hizmet akitli geçici
işçilerimizin kadro sorunlarına karşı duyarsız kalıyoruz. Hükümet, maalesef,
geçmişte verdiği sözleri unutmuş görünüyor.
Bu konudaki önerilerimi de kısaca özetlemek istiyorum. Bütçe kanun
tasarısına bir fıkra eklenerek tenkis edilen kadroların ihdası ile kullanma
izni sağlanabilir, mevcut olan boş kadroların kullanımına izin verilebilir,
ekkadro tahsis edilebilir ve kullanma izni verilebilir.
İşte, bu öneriler çerçevesinde, geliniz, bu mevsimlik ve hizmet akitli
geçici işçilerimizin statülerini sağlama alalım ve onların hayır dualarını
alalım diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özgün, kişisel söz isteğiniz de var...
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam efendim...
Buyurun.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgün.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyle ilgili iki önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 52 inci
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İlyas
Yılmazyıldız Bekir
Aksoy Osman
Berberoğlu
Balıkesir
Çorum
Antalya
Necmettin
Dede Saffet
Arıkan Bedük
Muş
Ankara
Gerekçe:
Tasarının 52 nci maddesinin (a) bendinde Teşkilat Kanunları uyarınca
geçici görevlendirme suretiyle diğer kurumlardan personel istihdamı halinde, bu
personele, görevlendirildiği kurum teşkilat kanununda öngörülen ek ödemelerin
1998 yılı içinde altı aydan fazla yapılamayacağı belirtilmektedir. Ancak,
geçici görevlendirmenin yapılacağı kurumların teşkilat kanunlarında bu yönde
bir düzenleme yapılmadığı müddetçe, Bütçe Kanunuyla böyle bir düzenlemeye
gidilmesi Anayasaya aykırı olacağından, bu düzenleme tasarıdan çıkarılmalıdır.
Tasarının 52 nci maddesinin (b) bendinin birinci fıkrasında ekgöstergeli bir göreve veya daha yüksek
ekgöstergeli bir göreve atanma halinde, bu ekgöstergelere ilişkin emeklilik
keseneğinin altı aydan daha az süreyle ödenmiş olması halinde, bu görevlerdeki
personelin söz konusu ekgöstergeleri hak edemeden emekli olacakları
belirtilmektedir. Ancak, bu husus, Emekli Sandığı Kanununda düzenlenmiş olup,
bu düzenlemede sözü edilen şekilde bir sınırlandırma yer almamaktadır.
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica edeyim.
Aslında, bu gerekçenin 52 nci maddeyle pek ilgisi yok gibi gördüm. 53'ü
52 diye vermişler. O zaman, bunu işleme koymayalım da, 53'te koyalım.
Önerge sahipleri var mı?..
Zaten, aynı konuda, virgülüne kadar aynı şekilde yazılmış, Abdullah
Akarsu, Nuri Yabuz, Mustafa Zeydan, Ali Er ve Mehmet Ali Bilici'nin bir
önergesi var. Virgülüne kadar aynı yazılmış iki önerge.
Bu maddeyle ilgisi yok; onun için, okutmuyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
53 üncü maddeyi okutuyorum:
Geçici Görevlendirme ve Atanılan Kadro Haklarından Faydalanma
MADDE 53. – a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 8 ve Ek 9 uncu,
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38, 40 ve 41 inci maddelerine göre
görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri hariç, ilgili mevzuatı uyarınca
diğer kurumlarda geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını kendi kurum
veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri; geçici olarak görev
yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında sözkonusu
personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla mesai ve diğer
ödemelerden 1.7.1998 tarihinden itibaren yararlanamazlar.
b) 1.1.1998 tarihinden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
iştirakçilerinden ekgöstergeli veya daha yüksek ekgöstergeli bir göreve
atananlara; atandıkları görevin ekgöstergesi üzerinden emekli aylığı, adi
malullük aylığı, vazife malullüğü aylığı bağlanması ve emekli ikramiyesi
ödenebilmesi veya toptan ödeme yapılabilmesi için, emekli kesenek ve karşılıklarının
bu ekgösterge üzerinden en az 6 ay süreyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına
ödenmiş olması şarttır.
Her türlü müşavirlik görevlerine atananlar hariç; Bakanlar Kurulu Kararı
veya müşterek kararla atananlar, ilgili mevzuatı uyarınca sınava tabi tutulmak
suretiyle atanılan görevlerde bulunanlar, Emniyet Hizmetleri sınıfına dahil
olanlar, 2937sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı
Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 357 sayılı Askerî
Hâkimler Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu ve 3269 sayılı Uzman Erbaş
Kanununa tabi olanlar ile yaş haddi veya ölüm nedeniyle 6 aylık süreyi
tamamlayamayanlar hakkında yapılacak emeklilik işlemlerinde yukarıdaki fıkra
hükmü uygulanmaz.
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Ek 68 inci
maddesi hükümleri saklıdır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili
Sayın Ahmet Bilge... (RP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Konuşma süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA AHMET BİLGE (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının "Geçici
Görevlendirme ve Atanılan Kadro Haklarından Faydalanma" konularında
düzenlenen 53 üncü maddesi hakkında Refah Partisi Gurubu adına, söz almış
bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun müzakerelerden sonra
Genel Kurula gelen 53 üncü maddeyle geçici görevlendirme konusunda bir
değişiklik yapılmaktadır. İlgili maddeyi değerlendirebilmek için, kısa da olsa,
kamu kesiminin mevcut durumunu incelememizde isabet olacaktır.
Günümüzde kamu personel rejiminin görüntüsü şudur: Çalışanları, maddî ve
manevî açıdan tatmin olmayan, verimlilik ve etkinliği sağlamaktan uzak, aynı
işe farklı ücret uygulamaları nedeniyle gayri adil, kâğıt üzerinde liyakat,
uygulamada ise kayırmacılığın olduğu bir sistem vardır. Kamu görevlileri
arasında maaşlardan kaynaklanan huzursuzlukların bireysel olmaktan çıkıp, artık
kurumlararası kıskançlığa, hatta husumete dönüştüğünü görüyoruz.
Kamu kesiminde çalışma barışı derinden zedelenmiş durumdadır. Kamu
personel rejimi, iflas noktasına gelmiştir. Parti ayırımı olmaksızın, herkes,
benzer şikâyetleri ileri sürdüğüne göre, partilerarası bir uzlaşma sağlanarak,
kangren haline gelen bu konuya acilen çözüm bulmak zorundayız. Çözüm için de
çok büyük keşiflere ihtiyacımız yok. Çağdaş yönetim anlayışının tüm dünyada
uygulanan birtakım ilkelerini kamu yönetimimize uyarlamak yeterli olacaktır.
Liyakata göre işe girme ve yükselme, eşit işe eşit ücret, kadroların tabandan
tavana doğru daralması, işin gereklerine göre personel temin etme, personelin
performans değerlendirmesinin objektif kriterlere göre yapılması gibi ilkeler
bunlardan birkaçıdır.
54 üncü Hükümet zamanında personel rejimini düzenlemeye yönelik çok
ciddî bir çalışma başlatılmıştı. Şimdiki Hükümetin de bu konuyla ilgili bir
çalışması olması gerektiğini düşünmekteyiz. Gelin, bu işi neticelendirelim,
çağdaş yönetim uygulamalarında ne varsa, personel rejimimizde de o ilkeler
uygulansın. Hükümetin yanlışlıklarını eleştirdiğimiz gibi, bu konuda ciddî bir
gayretiniz varsa, sizi desteklemeye hazırız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kesiminde yaşanan bu
çarpıklığa ve ücretlerden kaynaklanan huzursuzluğa, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki müzakereler sırasında, Sayın Maliye Bakanı da kısmen temas
ettiler. 53 üncü maddenin (a) fıkrasıyla, geçici görevlendirmeler nedeniyle
kamuda yaşanan ücret dengesizliği engellenmeye çalışılmıştır. Bu tür geçici
görevlendirmelerin en çok yapıldığı kurumlar ise, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Başbakanlıktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin personel yapısı da oldukça karmaşık ve
haksızlıklara neden olan bir durumdadır. Kadrolu personel, sözleşme karşılığı
çalıştırılan personel, geçici görevli olarak kurumlardan gelen personel, geçici
işçi ve diğerlerinde, farklı ücret ve özlük haklarının var olduğu bir yapı
vardır. Örneğin, milletvekilleri için yasama faaliyetlerinde ve seçmenlerle
olan ilişkilerde önemli rol oynayan danışmanlar, açıktan atanan ve kurumlardan
gelen olmak üzere ikiye ayrılıyor. Aralık 1997 itibariyle, açıktan atanan bir
danışmanın maaşı, yaklaşık olarak 50 milyon Türk Lirasıdır. Hepsi üniversite
mezunu olan milletvekili danışmanlarının, niteliklerine ve yaptıkları görevin
gereğine uygun olarak, malî açıdan güçlendirilmesi gerekmektedir. Aksi halde,
diğer Meclis çalışanlarıyla çalışma ilişkilerinin zedelenmesi ve iş
performanslarının olumsuz yönde etkilenmesi devam edecektir. Sağlık hizmetlerinden
ve diğer imkânlardan da istifade edememeleri, ayrı bir çarpıklık konusudur.
Değerli arkadaşlarım, 53 üncü maddenin (a) fıkrası, her ne kadar, özünde
personel rejiminde yapılacak reformları kolaylaştırma amacı taşısa da, mevcut
sıkıntıları daha da ağırlaştırıcı bir etki yaratmaktadır. Bu olumsuzluğu
gidermek için, yeni bir yapılanma öneriyoruz: Özellikle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılan görevlerin özellikleri nedeniyle, sadece ücret açısından
değil, personelin özlük haklarının da yeniden tanzimini zorunlu görmekteyiz.
Dolayısıyla, Meclisin kendi kadrolarının, artık, suiistimallere ve kayırmalara
son verecek şekilde, yine kendisi tarafından düzenlenmesi gerekiyor.
Milletvekillerine bağlı olarak çalışan danışman ve sekreterlerden,
kuruluşlarından gelenlerin geldiği kuruluşta izinli sayılması, açıktan
atananların da sözleşme karşılığı çalıştırılması, ücretleri ve özlük hakları
arasında da fark olmaması sağlanmalıdır. Milletvekilinin, danışmanından ya da
sekreterinden memnun olmaması veya tekrar seçilememesi durumunda, kurumdan
gelen kurumuna iade edilmeli, açıktan atananın ise sözleşmesi feshedilmelidir.
Aksi takdirde, şu an Mecliste yaşananlar devam edecektir. Bir şekilde Meclise
kapağı atan memur -verimli çalışmasa bile- kurumuna dönmemekte, kadrolar da
devamlı şişmektedir. 550 milletvekilinin kaç danışmana, kaç sekretere ihtiyacı
varsa tespit edilip, bunlara, sözleşme karşılığı kadro verilmelidir. Mecliste
yaşanan personel enflasyonu, ancak bu şekilde engellenebilir. Ayrıca, Meclis
personeli ve kaynakları kullanılarak yürütülen birtakım hizmetlerin, özel
sektöre devri düşünülmelidir. Başkanlık Divanının belirleyeceği ücretlere göre,
Meclis personelinin tek gelir kaynağı, Meclisten alacağı maaş olmalıdır.
Böylece, aynı iş karşılığı farklı ücretlendirmenin de önüne geçilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üyesi olmakla hepimizin iftihar
duyduğu bu Yüce Kurumun, temelinden çatısına kadar değişime tabi tutulması
gerektiğine inanıyorum. Bu değişimin, fizikî değil, hukukî ve yönetim anlayışı
bakımından ele alınmasının şart olduğunu söylüyorum.
Kamuoyu, Meclis içerisinde olan bitenlerle yakından ilgileniyor ve
bilgileniyor. Üç aylık bir zaman dilimi içerisinde, Meclise alınan yüzlerce
insanın hesabını, halk, vekillerine soruyor. Bu tür uygulamalardan haberi bile
olmayan mebuslarımız, basından bunu öğrenebiliyor. Bu işte, milletvekilinin
günahı ne!
Makamı, unvanı, partisi ne olursa olsun, hiç kimsenin, eşine, dostuna,
hısmına, akrabasına menfaat sağlamak kaygısıyla, bu Yüce Kurumun saygınlığını
zedelemeye hakkı yoktur. Maalesef, bu çatı altında, akrabalar için makam ihdas
edildiğini medyadan öğreniyoruz. Kendilerine göre kitabına uydurulan bu
işlemlerden, belki kimse ceza görmeyebilir; ama, unutulmasın ki, daha ucuz
ekmek alabilmek için sabahın kör karanlığında sıra bekleyen vatandaşın vicdanı
en büyük mahkemedir. Türk toplumuna ve bürokrasisine örnek olması gereken
Meclisin, suiistimallere konu edilemeyeceğinin altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 53 üncü maddenin (a) fıkrasıyla bir yaraya parmak
basılmış; ancak, çözüme ilişkin bir öneri sunulmamıştır. Dolayısıyla, mevcut
aksaklığı giderelim derken, yeni sorunlara sebebiyet verilmesinden endişe
etmekteyiz. Meclisin kendi bünyesinde, diğer kurumların da ilgili mevzuat
değişikliklerini, mevcut personel rejiminin revize edilmesinin daha doğru
olacağını düşünüyoruz.
Aynı maddenin (b) fıkrasıyla da, sosyal güvenlik kuruluşlarının bütçe
üzerindeki yüklerinin azaltılması hedeflenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bilge, bitti süreniz efendim.
Sizden sonra kişisel konuşma var, yeter.
Teşekkür ederim efendim.
AHMET BİLGE (Devamla) – Peki efendim.
BAŞKAN – Gerçekten, yani bu saatten sonra kimse de dinlemiyor bizi
artık, yani onun için...
AHMET BİLGE (Devamla) – Müsaade ederseniz bitireyim efendim.
BAŞKAN – Ama, son cümlenizi söyleyin.
AHMET BİLGE (Devamla) – Son cümlemi söylüyorum...
BAŞKAN – Peki, buyurun.
AHMET BİLGE (Devamla) – Konulan bu madde, aynı zamanda Anayasaya da
aykırıdır. Dolayısıyla, arz etmeye çalıştığım bütün bu hususlardan dolayı bu
maddenin tasarıdan çıkarılmasını düşünüyoruz ve bu bütçenin, milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilge.
Şahsı adına, Kars Milletvekili Sayın Zeki Karabayır; buyurun efendim.
(RP sıralarından alkışlar)
Sayın Karabayır, süreniz 5 dakika.
ZEKİ KARABAYIR (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 53 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin hızla artan sorumluluklarında, iş
yükünde, gerek Parlamenter Hizmetlerinde gerekse değişik birimlerdeki
görevlilere yardımcı olmak maksadıyla 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Teşkilât Kanununun 12 nci maddesi gereğince çeşitli kurum ve
kuruluşlardan sınavla geçici personel istihdamına gidilmiştir.
Sınava girecek personelde iş tecrübesi, büro donanımları kullanma ve yaş
sınırı gibi nitelikler önşart olarak aranmıştır. Başarılı olanlar çeşitli
defalar seminerlere gönderilerek nitelikleri arttırılmıştır. Daha sonra gelen
personelde hiçbir özellik aranmamıştır. Maddî imkânları cazip olan Meclise
yoğun bir akın başlamıştır. Tabiri caizse, torpili olanlar, Mecliste kadro
almayı başarmışlardır. Bu keyfî ve adaletsiz uygulama, mevcut personel arasında
büyük huzursuzluklara sebep olmuştur.
1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında geçici personele özel hizmet
tazminatlarının üç aydan sfazla ödenmeyeceğiyle ilgili hüküm konulmuştur. Plan
ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metinde ise, bu süre, altı ay olarak
belirlenmiştir.
Yıllardır burada büyük bir özveriyle görev yapan geçici personelin büyük
bir kısmı, doğal olarak, daha önce görev yaptıkları kurumlardaki lojman, unvan
gibi birtakım özlük haklarından mahrum kalmışlardır. Yaklaşık olarak altı
yıldan beri çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen bu personelin, Meclis
kadrosuna atanmalarına birçok kez teşebbüs edilmesine rağmen, bilhassa, son iki
yıl içerisinde, Meclise giriş tarihleri, kabiliyetleri, sicil özetleri, başarı
durumları gibi kriterler göz önüne alınmayarak, adaletsiz bir şekilde, daha
yeni başlayanlar da dahil olmak üzere, bir kısmına kadro verilmiştir. Bu durum,
doğal olarak, bu personel ile çalışan milletvekillerimizi zor durumda bıraktığı
gibi, verimli çalışan elemanlar arasında da büyük bir huzursuzluğa sebep
olmuştur. Personelin iş huzuru ve çalışma şevki kırılmıştır. Üstelik, kadro
alamayan bu personelin büyük bir kısmı da, yaklaşık altı yıl önce imtihanla
alınmış olup, birçok seminere de gönderilerek nitelikleri arttırılmıştır.
Bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması maksadıyla, Yüce Meclisimizce,
mağdur olan bu insanların durumları, kazanılmış hak olarak nitelendirerek, en
kısa zamanda Meclis kadrosuna atanmaları sağlanmalıdır. Yaşanan bu
karışıklıkların önüne geçilmesi için de, bundan sonra Meclise alınacak
personelle ilgili daha dikkatli davranılması ve konunun bir sisteme bağlanması
gerekir diye düşünüyorum. Meclis idaresince yapılan birçok haksızlığın
faturasının personele çıkarılmaması gerekir.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabayır.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyle ilgili önergeler vardır; aykırılık derecesine göre okutup
işleme koyacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 53 üncü
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi
Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Şahin
Ulusoy
Amasya Ankara Tokat
Bekir
Kumbul Ali Rıza
Bodur Birgen
Keleş
Antalya İzmir İzmir
Oya
Araslı Orhan Veli
Yıldırım
İçel Tunceli
Gerekçe: Tasarının 53 üncü maddesinin (A) bendinde teşkilat kanunları
uyarınca, geçici görevlendirme suretiyle diğer kurumlardan personel istihdamı
halinde, bu personele, görevlendirildiği kurum teşkilat kanununda öngörülen ek
ödemelerin 1998 yılı içinde altı aydan fazla yapılamayacağı belirtilmektedir.
Ancak, geçici görevlendirmenin yapılacağı kurumların teşkilat kanunlarında bu
yönde bir düzenleme yapılmadığı müddetçe, bütçe kanunuyla böyle bir düzenlemeye
gidilmesi Anayasaya aykırı olacağından, bu düzenleme tasarıdan çıkarılmalıdır.
Tasarının 53 üncü maddesinin (B) bendinin birinci fıkrasında
ekgöstergeli bir göreve veya daha yüksek ekgöstergeli bir göreve atanma
halinde, bu ekgöstergelere ilişkin emekli keseneğinin altı aydan daha az
süreyle ödenmiş olması halinde, bu görevlerdeki personelin söz konusu
ekgöstergeler hak edemeden emekli olacakları belirtilmektedir. Ancak, bu husus,
Emekli Sandığı Kanununda düzenlenmiş olup, bu düzenlemede sözü edilen şekilde
bir sınırlandırma yer almamaktadır. İlgili kanunda böyle bir düzenleme yokken,
bütçe kanunuyla yasa değiştirilmesi söz konusu olamayacağı için, fıkra,
Anayasaya aykırıdır.
Ayrıca, (A) ve (B) bendinde birkısım personelin öngörülen sınırlayıcı
düzenlemelerden istisna edilmiş olması da Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır.
BAŞKAN – Efendim, aynı konuda, yine, 53 üncü maddenin, Anayasanın 161
inci maddesine aykırı olduğuna dair, Sayın Mustafa Ünaldı, Sayın Abdullah
Gencer, Sayın Cevdet Akçalı, Sayın Ahmet Bilge, Sayın Cevat Ayhan, Sayın Azmi
Ateş, Sayın Sabri Tekir, Sayın Remzi Çetin, Sayın Rıza Ulucak ve Sayın Mehmet
Emin Aydınbaş'ın da önergeleri var; ikisini birleştirirek işleme koyuyorum.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu maddeyle
getirilen düzenleme, aslında, Refah Partisi sözcülerinin çok açık olarak ortaya
koyduğu, ancak, daha sonradan, o kadar net şekilde belirledikten sonra, karşı
çıktıkları gerekçelerinin aynısıdır.
Bugün, kamuda, çok karmaşık bir personel rejiminin olduğu, aynı işi
yapan, aynı görevi gören insanlara çok değişik ücretler ödendiği; onun için de,
bu olanakları yaratan kurumların önünde çok uzun kuyruklar oluştuğu, hele böyle
bir kurumun da Türkiye Büyük Millet Meclisi olması halinde, herkesin gözünün
buraya dikildiği bir gerçektir. Burada, yapılan düzenlemeyle, asla, burada
çalışan personelin haklarının ellerinden alınması gibi bir amaç
güdülmemektedir; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, ilanîhaye, bu karmaşık
personel rejiminin içerisinde sürmesinin olanaksız olduğu dile getirilmiştir.
Nedir bu kurumların başında yer alanlar; Cumhurbaşkanlığıdır, Türkiye Büyük
Millet Meclisidir, Başbakanlıktır. Eğer, bu kurumlar, kendilerini düzeltip de,
kamu personel rejimine uygun bir düzen kurmazlarsa, diğer kurumlardan,
kendilerini düzeltmelerini beklemek de, elbette ki hayal olur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin personel istihdamı konusunda çok büyük
olanakları vardır; sözleşmeli olarak personelini istihdam eder, sözleşmesinin
sonunda da bunu ortadan kaldırır. Burada, getirilen süre, aynı tuşa basan
insanların Türkiye Büyük Millet Meclisinin dışında, aşağı yukarı, üçte bir
ücret alırken, Türkiye Büyük Millet Meclisinde üçte üç ücret almasından
kaynaklanmaktadır. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi personel
rejimini yapar. Bunun için neye ihtiyacı vardır; taş çatlasa, bir aya ihtiyacı
vardır. Oturup, bunu düzenlemek zorundadır. O nedenle de, böyle bir düzenlemeyle,
burada çalışan insanların rencide edilmesi veya haklarından yoksun bırakılması
değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, çalıştırmış olduğu personele yasal bir
düzenleme getirmesi amaçlanmıştır.
Olay gayet açıktır; Türkiye Büyük Millet Meclisi, sözleşmeli personel
istihdam edebilir. 550 milletvekili var, herbirisinin 1'er danışmanı, 1'er
sekreteri var, sözleşmeli kadrolara atanırlar; ilgili oldukları kurumlardan
geliyorlarsa, oradan ücretli izinli sayılırlar, gelecekte döndükleri zaman da,
görevlerine dönerler. Açıktan atanan ve burada, Türkiye Büyük Meclisinin
kadrolarını işgal edecek personelin de kadro tanımları yapılır. Bugün, 550
milletvekili 2'şer sözleşmeli personel istihdam etse 1 100 kişi yapar, 2 500
kişi de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonlarda veya diğer işlevlerini
gören insanların olduğunu düşünün, hepsi beraber 3 600 kişi yapar. Şu anda 6
bin kişiye dayanmış ve kimin ne yaptığını bilmediğiniz bir karmaşıklık içinde
yaşıyorsunuz. Bu koşullar altında, eğer, bu düzenlemeyi bile bunun içerisinden
çıkarıp da, biz, bu sistem içerisinde devam edelim dediğiniz takdirde, ne bütçe
disiplini açısından ne de kamu personel rejimi açısından hiçbir şey söylemeye
hakkımız olmaz bizim. (Alkışlar)
Bu nedenle de, bu önergelere katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim; ama, Sayın Bakan, sizin teşkilatta çalışanlar
da diğerlerine nazaran çok daha fazla ücret alıyorlar, Gümrük Kanununa göre,
Vergi İdaresini Geliştirme Kanununa göre epey fazla da ücret alıyorsunuz
yani...
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu olay...
BAŞKAN – Neyse, tamam efendim.
Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmıyor.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Yine, bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin ayrı bir önerge
var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 bütçe tasarısının 53 üncü maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ahmet
Bilge Mustafa Ünaldı Abdullah Gencer
Ankara Konya Konya
Cevdet
Akçalı Azmi Ateş Rıza Ulucak
Adana İstanbul Ankara
Cevat
Ayhan Sabri Tekir Mehmet Emin Aydınbaş
Sakarya İzmir İçel
Remzi
Çetin
Konya
Gerekçe:
Aynı mekân ve ortamlarda aynı işi gören personele ödenen maaşların
farklı olması bir ayrıcalık oluşturmaktadır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya)
– Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir efendim.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunu Tasarısının 53 üncü maddesi (a) bendine
"2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38, 40 ve 41 inci maddelerine"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununa" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Kemalettin
Göktaş Mahmut Duyan İsmet Önder Kırlı
Trabzon Mardin Balıkesir
Aslan Ali
Hatipoğlu Hakan Tartan Mehmet Korkmaz
Amasya İzmir Kütahya
Birgen
Keleş Oya
Araslı
İzmir İçel
Gerekçe:
Bilindiği üzere, 13.10.1983 tarihinde kabul edilen 2919 sayılı Kanun ile
400 milletvekili dikkate alınarak bir teşkilat yapısı oluşturulmuş ve kadro
teşkili de bu ölçülerde yapılmıştır. Milletvekili sayısı, önce 450, daha sonra
550'ye çıkarıldığı halde, 1989 yılında Meclis için 830 kadro daha ihdas
edilmişken, hizmetler mukayese edilemeyecek ölçüde artmıştır. Bir örnek vermek
gerekirse; başlangıçta 18 milletvekiline 1 sekreterin hizmet vermesi
düşünülmüşken, bugün itibariyle her milletvekiline 1 sekreter hizmet
vermektedir.
Yeterli kadro artışı sağlanamayınca, ihtiyaç, geçici personel istihdamı
şeklinde çözümlenmiştir.
Bütün bu gerekçeler dikkate alındığında, mevcut personelin hizmete
devamı kaçınılmazdır. Çalışan personeli mağdur etmemek ve 1998 yılı içinde
Teşkilat Kanunumuzda gerekli değişiklikleri de yapacak zamanı kazanmak amacıyla
değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, aynı
nitelikteki bir teklifin değişik şekilde kaleme alınmış şeklidir; o nedenle
katılmıyoruz.
BAŞKAN – Ama Sayın Bakan, milletvekilleri yanında geçici olarak çalışan
sekreter arkadaşlarımız 1.7.1998 tarihine kadar kanun çıkmazsa ne olacak? O
zaman, 2919 sayılı Kanun değiştirilince onu düşünelim. Yoksa, çok zor bir durum
olur; o bakımdan, tüm milletvekillerini ve yanında çalışanları da
ilgilendirdiği için, böyle bir istisna konulmuş.
Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor; ama, Mecliste çalışan tüm geçici
personeli de ilgilendirdiği için, bütün partilerin idare amirleri tarafından
imzalanan bir önerge.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, buradaki
düzenleme, eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, altı ay içerisinde,
kendisiyle ilgili bir yasayı çıkaramayacağı anlamını taşıyorsa, haklı
olabilirsiniz. Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kadar hassas bir konuda
bile, üstelik en yakınlarını ilgilendiren bir konuda bile bir yasal düzenleme
yapamıyorsa, o takdirde, güveni konusunda da, toplumda, çok büyük tereddütler
yaratır. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, aslında, düzeltme yapmak, tabiî, Yüce Meclisin
iradesi; ama, bunlar belirli birtakım hazırlıkları da gerektiriyor. Ayrıca,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bağımsız bir kurum. (ANAP ve DSP sıralarından
gürültüler)
Efendim, ne oluyor?..
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Her seferinde sen konuşuyorsun...
BAŞKAN – Ben, Başkan olarak, buna cevap verme hakkına sahip değil miyim?
Meclisi, getirip de, Maliye Bakanının emrine mi sokacağız? (ANAP ve DSP
sıralarından gürültüler)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sana mı düşüyor?
BAŞKAN – Niye müdahale ediyorsun sen?..
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sana mı düşüyor da, her şeyde konuşuyorsun?
BAŞKAN – Ne diyorsun sen?
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Her şeyde niye konuşuyorsun?
BAŞKAN – Ne diyorsun sen? Bağırıp durma... Otur yerine... Sana söz
vermedim; otur yerine.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) –Her şeyde konuşuyorsun.
BAŞKAN – Oturur musun yerine! Otur. Sana söz vermedim.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN – Sana, otur yerine dedim... (ANAP ve DSP sıralarından
gürültüler)
Allah Allah!.. Sizden mi izin alacağım yani!
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Her şeyde sen niye konuşuyorsun?
BAŞKAN – Niye konuşuyorum; Meclis Başkanlığını ilgilendiren bir önerge,
bütün parti grupları adına verilmiş bir önerge. Bir açıklık gelsin,
milletvekilleri nasıl karar verirse, versin; bana ne efendim.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (RP ve DYP
sıralarından alkışlar)
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Petrolden Devlet Hakkı ve Petrol Kanunu Gereğince Ödenecek
Kur Farkları
MADDE 54. – a) 5.4.1973 tarihli ve 1702 sayılı Kanuna göre petrolden
alınacak Devlet hakkı, Bütçenin (B) işaretli cetvelindeki “Petrolden Devlet
Hakkı” tertibine gelir kaydolunur.
b) 6326 sayılı Petrol Kanununda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar,
1998 yılını geçmemek üzere, bu Kanunun 116 ncı maddesi uyarınca yapılan
transferler nedeniyle oluşacak kur farklarının Bütçeye konulacak ödeneklerle
Hazinece karşılanmasına devam olunur.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili
Sayın Osman Hazer; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA OSMAN HAZER (Afyon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1998 yılı malî bütçesinin, çeşitli hükümlerle ilgili, yabancı
petrol şirketlerine ödenen kur farkları münasebetiyle, 6326 sayılı Petrol
Kanununun 116 ncı maddesi uyarınca yapılan transferler nedeniyle oluşacak kur
farklarının Hazine tarafından ödenmesiyle ilgili olarak, Refah Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek için huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(RP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, öncelikle, 6326 sayılı Petrol Kanununun 116 ncı
maddesini size aktarmak istiyorum. İlgili kanun, 1954 yılında gündeme gelmişti.
115 inci maddesi ve 116 ncı maddenin birinci ve ikinci fıkraları sayıldıktan
sonra "Yukarıdaki esaslara göre değeri tespit edilmiş nakdî fonlar ve buna
müteallik haklarla, sermaye mevcutları esasının bir cüz'ünü teşkil eden diğer
ekonomik kıymetlerin transferi, ithal tarihinde carî olan resmî kambiyo kuru
üzerinden yapılır. Bunların dışında kalanlar, transfer tarihinde carî olan
kambiyo kuruna tabidir" denilmektedir.
6326 sayılı Petrol Kanununun bazı maddeleri, 5.4.1973 tarihinde 1702
sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle, yeniden ithal edilecek
sermayeye mahsuben yapılacak transferlerde kur garantisi uygulanamayacağı esası
kabul edilmiş ve böylelikle, müktesep hakları saklı tutulmuştur.
Yine, aynı kanunla değiştirilen 116 ncı maddesinde, “bu madde
değişikliğinin, yürürlük tarihinden itibaren ithal edilecek sermayeye mahsuben
yapılacak transferler, ithal tarihindeki değil, transfer tarihindeki resmî
kambiyo kuruna tabi olacaktır” denilmiştir. Bu kanun maddesinden de açıkça
anlaşılacağı üzere, ithal edilen sermayelere mahsuben yapılacak transferlerde
kur farkı ödenmesi, tamamen kanuna aykırıdır. Ödenen kur farkları, söz konusu
ödeme yapılan şirketler lehine, sebepsiz zenginleşmeye
yol açmaktadır. Yapılan incelemelerde, yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri
dayanak gösterilerek, yabancı petrol şirketlerine "kur farkı" adı
altında ödemede bulunulduğu görülmüştür.
Mevcut uygulamada, petrol hakkı sahibi yabancı petrol şirketi, petrol
ameliyelerinde kullanmak üzere, Türkiye'ye ithal edilen bütün maddî fonlar ve
buna müteallik haklarla, sermaye mevcutları esasının bir cüzünü teşkil eden
malzeme veya diğer kıymetlerin değerlerini, bir banka aracılığıyla harice
transfer etmekte ve söz konusu dövizin, ithal tarihindeki kurla çarpımı sonucu
bulunan rakam ile transfer tarihindeki kurla çarpımı sonucu bulunan rakam
arasındaki fark, Hazine tarafından, bu şirkete "kur farkı" adı
altında ödenmektedir.
Kanunun 116 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, kanunda belirtilen
ekonomik kıymetlerin harice transfer edilmesinin, ithal tarihinde cari olan
resmî kambiyo kuru üzerinden yapılacağı ifade edilmiştir. İthal tarihindeki
cari kur ile transfer tarihindeki cari kur arasındaki farkın Hazine tarafından
karşılanacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Kaldı ki, petrol hakkı sahibi
şirketin, petrol ameliyelerinde kullanmak üzere Türkiye'ye ithal etmiş olduğu
sermaye ve nakdi fonun ülkeye girişinde, sadece değeri tespit edilip, o
değerden sermaye hesabına kayıt yapılmaktadır. Bunun dışında, bu değerler
üzerinde, Hazinenin herhangi bir tasarrufu söz konusu değildir. Bu değerler,
sadece ithal eden petrol şirketi tarafından kullanılmaktadır. Dolayısıyla,
Hazine tarafından kullanılmayan bir para veya değerle ilgili olarak, zaman
içerisinde kurda meydana gelen değişmeyle ortaya çıkacak farkların, Hazine
tarafından karşılanmasının mantıklı bir açıklaması yoktur.
Sayın milletvekilleri, kanun, petrol hakkı sahibi şirketin, petrol
ameliyelerinde kullanılmak üzere getirdiği nakdi fonlar ile ona bağlı diğer
kıymetlerin, tekrar yurt dışına çıkarılmasını öngörmekte ve izin vermektedir.
Kanunun amacı, yurda giren döviz miktarı kadar dövizin yurt dışına
çıkarılmasına izin vererek, yabancı petrol şirketlerinin ülkede petrol
aramalarını teşvik etmesidir; söz konusu olan, kur garantisi değil, o kadar
dövizin, yurt dışına çıkarılması iznidir.
Kanunun, kur farkı ödemesine dayanak gösterilen 116 ncı maddesinde
yapılan en son değişikliğin, 1973 yılında olduğu ve yurda sermaye giriş ve
çıkışının serbest olmadığı bir dönemin, şartları içerisinde düşünüldüğünde,
Kanunun esas amacının, petrol üretimi amacıyla ülkeye gelen yabancı
yatırımcıların petrol ameliyesinde kullanılmak üzere getirmiş olduğu sermaye
kadar değerin, tekrar harice trasferinin sağlanması olduğu görülmektedir.
Transfer edilecek dövizin Türk Lirası Karşılığının artmasının, Hazineyi
ilgilendiren bir yönünün olmaması gerekir. Hazine, petrol hakkı sahibi şirketin
ne kadar döviz transfer edileceğinin belirlenmesi açısından olaya dahil
olmaktadır ve sermayenin ithal tarihindeki kura bölümü sonucu bulunan dövizin
yurt dışına çıkarılmasına izin verecektir. Hazine Müsteşarlığı ve Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü, bu tutar tranfer edildiğinde, ithal etmiş olduğu
sermayesinden, trasfer edilen dövizi, ithal tarihindeki cari kurla çarpıp, elde
edilecek tutarı, kayıtlı sermayesinden düşecektir.
Mevcut uygulamanın yanlışlığının çarpıcılığını göstermesi açısından,
transfer edilen tutarın nakdî fon değil de bir aracın değeri olduğunu
düşünelim. Kanun, aynî olarak giren kıymetin, yine aynî olarak transfer edilmesi
gerektiğini belirlemektedir. Eğer "kanun, kur farkı ödeneceği"
şeklinde anlaşılmış olsaydı, Hazinenin, bu aracın transferinde de, hem aracın
yurt dışına transferini hem de ithal tarihindeki kur ile trasfer tarihindeki
kur arasındaki farkı da, kur farkı olarak petrol hakkı şirketine ödemesi
gerekecekti ki, bu örnek, uygulamanın yanlışlığını daha iyi göstermektedir.
Nasıl, söz konusu araç, aynî olarak tranfer edildiğinde kur farkı ödenmiyorsa,
döviz cinsinden değer olarak transfer edilmesi durumunda da, kur farkı
ödenmemesi gerekmektedir.
Bugüne kadar, yabancı petrol şirketlerinin, 1 miyar dolar civarında
sermaye ithal ettikleri görülmektedir. Buna karşılık, 1975-1996 yılları
arasında, bu şirketlerin yurt dışına yapmış oldukları transferler, yaklaşık
olarak 630 milyon dolardır. Yabancı petrol şirketlerine yapılan kur farkı
ödemeleri, söz konusu şirketlerin transfer ettikleri sermayenin, ortalama yüzde
80, hatta, bazı şirketlerde, yüzde 99’u gibi bir orana tekabül etmektedir.
Transfer edilen 630 milyon doların 500 milyon doları, yaklaşık 100
trilyon lira, bu şirketlere, “kur farkı” adı altında, Hazine tarafından
ödenmiştir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunun anlamı
ise, bu şirketlerin Türkiye'deki yatırımlarının yüzde 80, hatta, bazı
şirketlerde yüzde 99 oranında devlet tarafından finanse edilmesi demektir.
Üzerinde konuştuğumuz kanunun ilgili bölümünde, 6326 sayılı Petrol
Kanunu gereğince ödenecek kur farkları ibaresi bulunmaktadır; fakat, buraya
kadar izaha çalıştığım üzere, 6326 sayılı Petrol Kanununun hükümleri arasında,
Hazinenin kur farkı ödemesine cevaz verecek, açık veya kapalı hiçbir hüküm
bulunmamaktadır. Hatta, 1973 yılında, 1702 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle,
kur farkının ödenmeyeceği hükmü getirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Hazer, 1 dakikanız var.
OSMAN HAZER (Devamla) – Bu sebepledir ki, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde
yer alan (950-09-03-583-900) 6326 sayılı Petrol Kanunu gereğince ödenecek kur
farkları tertibinin bütçeden çıkarılması, 930-77-3-005-900 Petrol Arama ve Petrolle
İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonuna ait hizmetler tertibinden de, “kur farkı”
adı altında ödeme yapılmaması gerekmektedir.
54 üncü maddenin (b) fıkrasının değiştirilmesi yönünde vereceğimiz
değişiklik önergesine destek vereceğinizi ümit ediyor; bu vesileyle hepinizi en
kalbi duygularlarla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hazer.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bütçe Kanunu Tasarısının 54 üncü maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Hasan
Dikici Cemalettin
Lafçı Hayrettin
Dilekcan
Kahramanmaraş Amasya Karabük
İsmail
İlhan Sungur Yakup
Hatipoğlu Nezir
Aydın
Trabzon Diyarbakır Sakarya
Suat
Pamukçu Cafer
Güneş Osman
Hazer
Bayburt Kırşehir Afyon
Sıtkı
Cengil
Adana
b) 6326 sayılı Petrol Kanununun 116 ncı maddesi uyarınca yapılacak kur
farklarından ortaya çıkacak transferler 1.1.1998 tarihinden itibaren yapılamaz.
Gerekçe:
5.4.1973 tarihinde 6326 sayılı Petrol Kanununda değişiklik yapan 1702
sayılı Kanunla, kur farkı ödemelerinin kaldırıldığı belirtilmiştir. Yeniden
ithal edilecek sermayeye mahsuben yapılacak transferlerde kur garantisi
uygulanamayacağı esası kabul edilmiş ve böylelikle müktesep haklar saklı
tutulmuştur. Bu değişiklik, kur garantisinin ekonomik açıdan izahının
bulunmayışından doğmaktadır. Zira, Türkiye'de yatırım yapan kişi, bu
faaliyetiyle ilgili iktisadî faaliyeti sonucunda sağladığı iktisadî değerleri,
Türk parasının üretiminin yapıldığı devredeki kıymetine göre iktisab etmekte ve
bu farklılık, ister istemez, yatırımın menşei memlekete transferine imkân
vermektedir. Bu anlamda, kur garantisi, herhangi bir munzam menfaat sağlamamakta,
esasen sağlamaması gerekmektedir. Kur garantisinin, normal şartlarda sağlanması
gerektiği sonuç, ithal edilen sermayeden uğranılan kayıpların Türk parasının
değer kaybından kâr elde edilerek karşılanması değil, yatırımın transfer
süresinde kısalmasıdır. Oysaki, bu mekanizma, tamamen ilk anlamda işlemiştir.
Bu durum, iktisadî bir teşebbüsün yatırım kararlarının dayanacağı ekonomik
esaslara aykırıdır. Zira, her müteşebbis, kazanç gayesiyle yatırım yapar,
petrol aramak için yatırım yapar. Petrol aramak için yatırım yapan şirket,
bulacağı petrol rezervini değerlendireceğini düşündüğü için yatırım yapmıştır.
Bu itibarla, hem petrol rezervlerinin işletilmesi imtiyazı sonucunda kazanç
sağlaması ve hem de yatırımların kur garantisinden doğan kârlarla itfası düşünülemez.
Sonuç olarak, kur garantisinin kaldırılması, yabancı yatırımların
transfer süresini uzatmaktan başka bir etki doğurmayacaktır.
BAŞKAN – Önergeye, Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
katılmıyoruz; çünkü, bu önerge Anayasaya aykırıdır. Petrol Yasasında, maddî
yasayla yapılabilecek bir değişiklik, bütçe yasasıyla yapılmak istenmektedir.
Bu bakımdan, Anayasaya aykırıdır; dolayısıyla katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir efendim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir efendim.
55 inci maddeyi okutuyorum:
Kişi Borçları
MADDE 55. – Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup, zarurî veya mücbir
sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca silinmesi Malî Danışma Kurulu tarafından
uygun görülen kişi borçlarından; tutarı 1 milyar liraya kadar olanların
kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir. Bu miktarı aşan kişi
borçlarının terkini Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına bağlıdır.
178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye 543 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen Ek Madde 7
uyarınca, mal ve nakit saymanları ile gelir ve gider memurlarının zimmetlerinin
silinmesi konusundaki talepler Malî Danışma Kurulunca incelenerek karara
bağlanır ve Maliye Bakanına sunulur. Bu karar çerçevesinde terkin edilen
zimmetlerden 1 milyar lirayı aşanların
terkin listesi bütçe uygulama sonuçları ile birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilgisine arz edilir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında
izlenen alacakların dışında kalan ve saymanlık kayıtlarında bulunan Devlet
alacaklarından tutarı 3 milyon liraya kadar olanların tahsili için yapılacak
takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağının anlaşılması
halinde, bu tutarların saymanlık kayıtlarından çıkarılmasına Maliye Bakanlığı
yetkilidir.
1969 ve 1988 yılları arasında yurt dışından yapılacak alımlar için 1050
sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 83 üncü maddesine dayanılarak açılan kredilerden ve mülga 27.6.1972 tarihli ve
1601 sayılı Kanuna göre verilen ateşe avanslarından mahsubu yapılmamış olanlar
ilgilileri adına kişi borçları hesabına alınarak mahsubu yapılır.
Kişi borçları hesabına alınan tutarlardan tahsiline imkân bulunmadığı
ilgili Bakanlıkça bildirilenlerin miktarına bakılmaksızın Malî Danışma
Kurulunun görüşü alınmak suretiyle terkin edilmesine Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen yok.
Önerge yok.
Madeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
56 ncı maddeyi okutuyorum:
Devlet Hesaplarında Yer Verilmeyecek ve Terkin Edilecek
Tutarlar
MADDE 56. – Devletin mahkemelerce hükme bağlanan para cezaları da dahil
olmak üzere her türlü gelir ve giderlerinin, tarh, tahakkuk, tahsil ve tediyesi
ile emanetlerin alınıp geri verilmesinde ve Devlet kayıtlarında, kanunlarında
ve diğer mevzuatında belirtilmiş tutar ve oranlar değişmemek şartıyla (1
000)liranın altındaki tutarlar dikkate alınmaz.
Maliye Bakanı; yukarıda belirtilen hususlarla ilgili olarak doğacak
aksaklıkları gidermeye, vergi dairelerinin müfredat ve mutabakat hesapları
arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi amacıyla denetim raporlarına dayanılarak
tespit edilecek kesin farkları terkine yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
57 nci maddeyi okutuyorum:
Su ve Doğalgaz Tarife Bedelleri
MADDE 57. – Genel ve katma bütçeli dairelerin kullandıkları su (atık su
dahil) ve doğalgaz için mahallî idareler tarafından belirlenecek tarife
bedelleri, konutlar için uygulanan tarifenin en düşük iki dilim bedel
ortalamasının % 50 fazlasını aşamaz. Bu
kurumlara bağlı her dereceli okullar ile hastane ve tedavi kurumlarında ise %
20 fazlasını aşamaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde Refah Partisi Grubu adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın Kahraman Emmioğlu; (RP sıralarından alkışlar) buyurun
efendim.
Süremiz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Bütçe Kanunu Tasarısının 57 nci maddesi hakkında
Refah Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, belediyelerin satmış olduğu su ve doğalgaz için belirlenecek
tarife bedelleri, konutlar için uygulanan tarifenin en düşük iki dilim bedel
ortalamasının yüzde 50 fazlasını aşamaz şeklinde bağlamıştır.
Bir kere, bu maddede istenilen ilk tarife bazını almak doğru değildir.
Zira, sıfır ilâ 10 metreküp su tarifeleri, bütün belediyelerde sosyal yönden
fakir kimselere verildiği için zararına satılmaktadır. 10 ilâ 100 metreküp su
ise, tamamen maliyetine verilmektedir. Bu tarifeleri esas alarak genel ve katma
bütçeli dairelerin, hastanelerin, okulların, su ve gaz tarifelerinde düzenleme
yapmak doğru değildir.
İstanbul, İzmir, Gaziantep ve sair büyük şehirlerde, su tarifeleri,
kuruluşların kanunları gereği, evvela su idarelerince; yani, İSKİ, GASKİ veya
ASKİ'ce belirlenir. Burada, elbette enflasyon, yatırım durumları, suyun
muhtemel maliyeti nazarı itabara alınarak belirleme yapılır. Bilahara, belediye
meclisinde, kasım ayında tarife müzakere edilip, karara bağlanır; yani, şu anda
tarifeler belirlenmiş durumdadır. Şimdi, bu maddeyle, yerel yönetime; yani,
belediyelere müdahale edilmek isteniliyor. Belediyelere bu müdahale, aslında,
zarar yönünden bir müdahaledir. Bırakın da, belediyeler, tarifelerini kendileri
hazırlasınlar.
Eğer, bu madde kabul edilirse, belediyeleri, zorla, sosyal yönden uygun
tarifelerin yapılmasına mani olacak şekle getirirsiniz; yani, belediyeler
dairelere fazla bedelle su satmak isterken, birinci ve ikinci kademe tarifeleri
yüksek tutmak mecburiyetinde kalırlar ki, bu da doğru olmaz.
Şunu da belirtmek istiyorum: Belediye, bugün, devlet dairelerinden
tahsilat yapamıyor. Mesela, şu anda,
İSKİ'nin alacağı 11 trilyonluk bir meblağ dairelerde bekliyor. Mahsup işlemi
için de -uzun çalışmalarla başarılsa bile- çok zaman geçiyor. Bir
taraftan, söz konusu daireler, su ve gaz bedeli olan parayı alamıyorlar; diğer
taraftan da, İller Bankası payı verilmiyor veya kesiliyor ve Maliye
Bakanlığından alacakları da kesintiye uğruyor. Belediyeler, eğer, bu
kaynaklardan mahrum edilirse, işçilerinin parasını veremeyecek duruma da
düşüyorlar.
Devlet daireleri borçlarını vermedi diye suyunu, gazını kesemezsiniz;
ama, konutların suyunu, parayı ödemedi diye hemen kesebilir, ödemeye mecbur
edebilirsiniz; yani, belediyelerin, devlet dairelerine olan satışları yüksek
risk taşımaktadır. Risk yüksekse, tarife de yüksek olur. Kaldı ki, belediyeler,
halen yüksek ücret uygulamamaktadırlar. Eğer, devlet daireleri harcadıkları su
ve gazın bedellerini hemen verseler, tarifeyi de normalleştirmeyi elbette
belediyeler ister ve 57 nci maddeye de gerek kalmazdı. Tabiî ki, işi kökten
çözmek için, merkezî idarenin, dört esas fonksiyonu dışındaki işlevlerini yerel
yönetimlere devretmek gerektiği hepimizce kabul edilmiştir. Ümit ediyorum ki,
yakın zamanda, mahallî idareler reformu tasarısı buraya gelir ve müzakere edilip,
kabulü sağlanır. O zaman da böyle bir maddeye ümit ediyorum lüzum kalmaz.
Doğalgaza gelince: Doğalgaz konusundaki tarife mekanizmasını biraz izah
etmem gerekiyor. Bilindiği gibi, bu konuda tekel olarak BOTAŞ, doğalgazı
belediyelere satmaktadır. Anlaşma gereği, belediye, BOTAŞ fiyatının üzerine
maksimum yüzde 45 ekleyebiliyor. Ayrıca BOTAŞ, her üç ayda bir, dolar fiyatını
revize ediyor.
Doğalgaz satışında kademelendirme yoktur. Dolayısıyla, konutlar için
yalnız bir fiyat mevzubahistir. Mesela, İstanbul konutları için alınan ücret 36
850 Türk Lirasıdır metreküp başına; resmî okul ve hastaneler için de aynı fiyat
uygulamakta; resmî daireler için, yalnız, yüzde 30 fazlasını almaktadır. Neden
yüzde 30 fazla almaktadır; zira, resmî dairelerden paranın alınması zaman
almaktadır. Bu zaman esnasında da, şu andaki doların hızla yükselişi sebebiyle,
para, reel değerini kaybetmektedir; onun için de, yüzde 30 oranında bir miktarı
ilave etmektedirler. Konuştuğumuz arkadaşlar şunu da ifade ediyorlar ki, bu
yüzde 30 fark dahi paranın değerini koruyamamaktadır.
Arkadaşlar, doğalgaz özellikle dolara bağlı olduğu için, bu konuda,
dolar fiyatlarının, özellikle bütçede konulan değerinden de birazcık bahsetmek
istiyorum: Bütçede 1998 yılı dolarının Türk Lirası ortalaması 240 bin Türk
Lirası alınmıştır. Şu anda, dolar, Merkez Bankasının baskılarına rağmen, 202
bin Türk Lirasıdır. Bu senenin sonuna kadar; yani, on günün içerisinde de,
tahmin ediyorum, 208 bin Türk Lirasını bulacaktır. Bunun manası, 1998 yılı
sonunda, doların 272 bin Türk Lirası olmasını öngörüyor demektir bütçe. Yani,
yıl sonuna kadar doların artışı yüzde 30,8 civarında olacaktır diyor. Bu,
inanılır bir rakam olmaktan çok uzaktır. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 50'ye,
bu senenin sonu itibariyle de -yani, gelecek senenin başı itibariyle de- yüzde
100 olduğuna göre, bütçe kanununda deflatörün yüzde 64 olarak kabul edilmesi
halinde, bu durumda, Türk Lirası, dolar
karşısında yüzde 35-40 fazla değerli olarak tutulacaktır demektir. Bu ise, ya
serbest piyasaya aşırı müdahale ederek, dolar değerini sabit tutmaya
uğraşacaksınız veya tahmininiz yanlıştır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, 1 dakikanız var efendim.
KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Her ikisi de, Hükümetin, bu bütçeyi samimî
hazırlamadıklarını gösterir; zira, bir taraftan, doların tabiî piyasa değerinde
tutulacağı ifade edilirken, diğer taraftan, demin ifade ettiğimiz durum
mevcuttur.
Netice, ya bu madde, bu kanun tasarısından çıkarılmalıdır -ki, en
doğrusu bu olacaktır- veya verdiğimiz ve biraz sonra takdim edilecek önerge
doğrultusunda değiştirilmelidir.
Saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar [!])
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emmioğlu.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyle ilgili bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülen bütçe kanununun 57 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Genel ve katma bütçeli dairelerin kullandıkları su, atıksu dahil
ve doğalgaz için mahallî idareler tarafından belirlenecek tarife bedelleri,
konutlar için uygulanan tarifenin kademelerine uygulanarak, maksimum yüzde 30
fazlası olabilir."
Gerekçe:
1– Kademelendirme su tasarrufu teşvik edilecektir.
2– Konutlar için belirlenen birinci kademe tarifesi, sosyal gerekçelerle
zararına, ikinci kademesi ise maliyeti fiyatlarınadır.
Belediyelerin zarar etmesi, verimli çalışmalara mani olunması demektir.
Temel
Karamollaoğlu Kahraman
Emmioğlu Abdülkadir Öncel
Sıvas Gaziantep Şanlıurfa
İsmail
Özgün Tevhit
Karakaya Muhammet
Polat
Balıkesir Erzincan Aydın
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul)– Sayın Başkan,
katılmıyoruz; çünkü, en düşük iki dilim ortalaması yerine tarife kademelerine
uyulması, kamu kurumlarının, okulların, hastanelerin yükünü aşırı ölçüde
artıracaktır; o bakımdan, önergeye katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
58 inci maddeyi okutuyorum:
Saymanlık Görev ve Sorumluluklarının Devri
MADDE 58. – 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ve diğer mevzuatla
saymanlara verilen görev ve yetkilerin bir kısmını gerekli görülen hallerde
yardımcılarına devrettirmeye, devir ile ilgili esasları belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir. Saymanlar hakkındaki sorumluluk, devredilen işlerle ilgili
olarak görev ve yetki verilenler hakkında da uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
59 uncu maddeyi okutuyorum:
Uluslararası Kuruluşlara Üyelik
MADDE 59. – a) Genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler ile kamu
iktisadî teşebbüsleri, sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar ve diğer kamu kurum
ve kuruluşları; uluslararası kuruluşlara üye olabilmek ve kanun, kararname ve
uluslararası anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası kuruluşlar
dışındaki kuruluşlara her yıl katılma paylarını ödeyebilmek için, mevzuatın
gerektirdiği diğer işlemlerin yanısıra ayrıca bağlı veya ilgili bulunulan
Bakanlığın teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri
Bakanlığından önceden izin alırlar.
b)Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar,
kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası
kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü
uygulanmaz.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
60 ıncı maddeyi okutuyorum:
Takibi İzine Bağlı Amme Alacakları
MADDE 60. – 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 15 inci maddesi hükmü
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren ve
Devlete ait olan amme alacakları hakkında uygulanmaz. 6183 sayılı Amme
Alacacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca yapılacak takip
işlemlerine izin vermeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu hüküm özelleştirilen
kuruluşların başka kamu kuruluşlarına devredilen borçları hakkında da
uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
61 inci maddeyi okutuyorum:
Vatanî Hizmet Tertibinden Aylık Bağlananlar ile 1005 ve 2022 Sayılı
Kanunlar Uyarınca Aylık Bağlananların Gösterge Rakamları
MADDE 61. – a) Vatanî Hizmet Tertibinden bağlanmış aylıkların gösterge
rakamları 1998 yılında; kendileri için (3000), dul eşleri için (2400), diğer
yakınları için (1650),
b) 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca aylık ödemelerine esas
alınan gösterge rakamı 1998 yılında (550),
c) 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet
Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca aylık ödemelerine
esas alınan gösterge rakamı 1998 yılında (3000),
Olarak uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına
Zülfikar Gazi;
buyurun efendim. (RP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gazi, süreniz 10 dakikadır.
RP GRUBU ADINA ZÜLFİKAR GAZİ (Çorum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; üzerinde görüşme yaptığımız 61 inci maddede, Vatanî Hizmet
Tertibinden Aylık Bağlananlar ile 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ve yine,
1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden
Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca aylık ödemelerine esas olmak
üzere göstergeler belirtilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, özellikle 65 yaşını
doldurmuş, kimsesiz, güçsüz ve imkânları da olmayan vatandaşlarımıza bağlanan
aylıkların 1998 yılında, mevcut göstergeye göre tek kişi için alacakları aylık
3 milyon 201 bin lira, karı-koca olanlar için de 4 milyon 801 bin lira olarak
belirlenmiştir. Yine, diğerleri için de gülünç denilebilecek miktarlar
belirlenmiştir. Özellikle, İstiklal Madalyası almış olan ve sayıları da çok
yüksek olmayan, minnet borçlu olduğumuz, şu anda da yaşları ilerlemiş,
büyüklerimize verilen maaş hakikaten çok azdır, gülünç denilecek miktardadır.
1998 yılında, bu mevcut göstergeye göre alacakları miktar, 17 milyon 460 bin
liradır.
Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin kuruluşunda, İstiklal Harbinin
kazanılmasında, güç şartlar altında gençliklerini tehlikeye atarak, bu ülkeyi
bize emanet etmiş olan insanlara, bu ücret, yetersizdir, çok azdır. Biz, bu
insanlara bir vefa borcu olarak, minnet ifadesi olarak, mutlaka, ücretlerini
yükseltmek mecburiyetindeyiz. Hatta, bakın, bu kişiler vefat ettikten sonra,
hayatta kalan dul eşleri de bakıma muhtaçtır ve bunlara da herhangi bir ücret
ödenmemektedir.
Zannediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Sayın Şevket
Kazan ve arkadaşları bir kanun teklifi vermişlerdir. Bütün partilerimiz, ortak
olarak, bu kanun teklifini de bir an önce Meclisten çıkararak, yürürlüğe
koymalıdırlar. Zira, bunlar, artık ömürlerinin son demlerine gelmişler; vefat
ettikleri zaman da bunların hayatta kalan eşleri, mağdur bırakılmamalıdır.
Sayıları 1 000’in biraz üzerinde olan bu insanlara karşı, millet olarak, Büyük
Millet Meclisi olarak, mutlaka, vefa borcumuzu ve minnet borcumuzu yerine
getirmek mecburiyetinde olduğumuzu düşünüyorum. Bütün partilerimizin ortak
olarak üzerine eğilerek, bu konuya mutlaka bir çare bulmalarını ve bu
insanlara, eli öpülecek bu insanlara kendilerine yakışır bir ücret
belirlemelerinin önemini ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gazi.
Madde üzerinde konuşmalar bitmiştir.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
62 nci maddeyi okutuyorum:
Kamu Kuruluşlarınca İşletilen Sosyal Tesisler
MADDE 62. – Kamu kurum ve kuruluşlarınca işletilen eğitim ve dinlenme
tesisi, misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderlerine
bütçeden katkıda bulunulmaz.
Bu tür yerlerde, genel ve katma bütçeden, döner sermaye ve fonlardan
ücret ödenmek üzere 1998 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel
görevlendirilmez.
Söz konusu tesislerden yararlanacak olanlardan alınacak asgarî bedelleri
belirlemeye veya belirlenen tarifeleri tasdik etmeye ve bu yerlerin
hesaplarının bir düzen içinde tutulması için kullanılacak defter ve belgeleri
tespit etmeye, diğer gerekli düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Kırıkkale
Milletvekili Sayın Mikail Korkmaz; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır. (RP sıralarından "korkmaz o" sesleri)
Neden korksun ki.
RP GRUBU ADINA MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlarken, birkaç madde önce, burada,
Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Sayın Hacaloğlu'nun, Refah Partisi Grubuna
dönerek söylediği söz benim kanıma dokunmuştur.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, rica ediyorum... Maddeyle ilgili konuşun; rica
ediyorum... Bakın, sabahtan beri çıkıyorsunuz; ben, çok hoşgörülü davranıyorum;
onu, başka zaman, gündemdışı bir konuşmada dile getirin. Olmaz efendim,
olmaz...
MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Çünkü, benim iki dedem, Gazi Mustafa Kemal'le
birlikte savaşmış ve şehit düşmüş; Keskin'de, Rıza Beyin Atatürk'e isyanına
karşı, Atatürk'ün yanında saf almışlardır. Onun için -ben, bunu çok samimî
olarak söylüyorum- Atatürk'ü yüzde 10'luk parti barajına çekerek Atatürk
mozaiğini Türkiye Cumhuriyetinde izah etmek, 70 yıl sonra Atatürk'e saygı mıdır
nedir ben bilmiyorum; kendileri izah etsinler.
ÖNDER SAV (Ankara) – Sana mı kalmış Atatürk'ü savunmak!
BAŞKAN – Efendim "Atatürk'e herkes sahip çıksın" diyor; mesele
budur.
MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Onun için, Sayın Hacaloğlu'nu, önce
ecdadından, daha sonra da Atatürk'ün silah
arkadaşlarından, onların ruhlarından, şehitlerden özür dilemeye davet ediyorum.
OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşsun.
BAŞKAN – Efendim, ikaz ettim arkadaşı. Rica ediyorum... Arkadaşımız
için, Grubu "korkmuyor bir şeyden" diyor; o da, tuttu, madde dışında
konuşuyor. Rica ediyorum... Başkanlıktan biraz ikaz aldınız mı hizaya gelin,
konuya gelin.
MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1998
malî yılı Maliye Bakanlığı bütçesinin 62 nci maddesiyle ilgili görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
62 nci madde, kamu kuruluşlarınca işletilen sosyal tesislerle ilgili
yapılacak çalışmaları anlatmaktadır. Sözü geçen madde, kamu kurum ve
kuruluşlarınca işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor
tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderlerine bütçeden katkıda
bulunulmayacağını, sadece, söz konusu
tesislerden yararlanacak olanlardan alınacak asgarî bedelleri belirlemeye,
bunları tasdik etmeye ve bu yerlerin hesaplarının bir düzen içerisinde
tutulması için kullanılacak defter ve belgeleri tespit etmeye Maliye
Bakanlığını yetkili kılmıştır. Hükümetin bu kararını doğru buluyoruz. 54 üncü
Hükümet de aynı doğrultuda karar almıştır; fakat, bunun bu kadar uygulanmasında
yeterli olmakla birlikte, en azından, burada çalışan personel, Bakanlık personeli
olduğu için, onların maaşı bütçeden karşılanmaktadır; bu da, ayrıca, bütçeye
yük getirmektedir. Ayrıca, bilhassa, misafirhanelerde oldukça fazla misafir
ağırlanmaktadır. Bu da, yine, bütçeye yük getirmektedir. Bu yüzden, yapılacak
en doğru şey, bu sosyal tesis ve lojmanların bir an önce satılmasıdır. Gerçi,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Emniyetin, hâkimlerimizin ve benzeri stratejik
konumda olan personelin, kamu kurum ve kuruluşlarının lojmanlarının satılması
doğru değildir; ama, bunları çıkardığımız zaman, 300 bin lojmandan geriye 100
bin tanesi kalmaktadır ki, bunun da, yine, satılıp akıllı bir tüccar mantığıyla
işletilmesi gerekmektedir.
MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Küçük memurun lojmanını mı satacaksınız?
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyelim. Niye yerinizde sıkılıyorsunuz
arkadaşlar. Rica ediyorum... Arkadaşımız düşüncesini söylüyor.
MİKAİL KORKMAZ (Devamla) – Arkadaşlar, onun için, her hükümetin üzerinde
bir yük gibi duran, zamanla fakir vatandaşlardan alınan bu sosyal tesisler
yapılmıştır... Milletvekili olduktan sonra gördük ki, cidden, Anadolu, hiç de
burası gibi değildir. Bu sosyal tesislerden -zaman zaman gidip görüyoruz-
hademeler, işçiler alt kademedeki memurlar, maalesef, hiç
yararlanamamaktadırlar; bu, bir gerçektir. Onun için, yararlanılacak tesisler
elde tutulacak; yararlanılmayacaklardan... Onların da vergilerinden alınarak
yapılan bu sosyal tesislere, sosyal adalet düzeni içinde, bir sistem içinde, bu
imkân götürülecektir. Bu, bir derttir, buna bir çare bulmak lazım. Önceki
hükümetin üzerinde, bu, bir yüktü, bu Hükümetin de... Yani, halledilmesi
gereken bir konudur bu, ve devlet, zamanla, buraya büyük yatırımlar yapmıştır;
ama, bu yatırımlar, bugün, hantal oluyor, işletmecilik yapılmıyor, bu bakımdan
da aksaklıklar meydana geliyor. Bunların düzeltilmesini diliyor, hepinizi
hürmetle selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Madde üzerinde önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
63 üncü maddeyi okutuyorum:
Yurtdışı Eğitimi
MADDE 63. – 1998 Malî yılında ilgili mevzuatları gereğince kamu kurum ve
kuruluşlarınca yetiştirilmek maksadıyla
lisansüstü (master, doktora) eğitimi için yurt dışına gönderilecek öğrenci,
araştırma görevlisi ile kamu görevlileri, sadece Yüksek Öğretim Kurulu
tarafından tespit edilen yabancı yükseköğretim kurumlarında eğitim
görebilirler. Lisansüstü eğitime ilişkin giderler, fatura ya da benzeri gider
belgesinin ancak öğrenim görülen yükseköğretim kurumu tarafından düzenlenmesi
koşulu ile ödenir. Bu amaçla gönderileceklerin sayıları, kurum ve kuruluş
bütçelerine bu nedenle konulan ödenek miktarını aşmayacak şekilde tespit
edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili
Sayın Ömer Özyılmaz... (RP sıralarından alkışlar)
Yalnız, Refah Partililer bir daha iktidara gelirseniz, siz burada bütçe
çıkarırsınız!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Önümüzdeki yıl inşallah çıkaracağız Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Çıkaramazsınız... Neyse... Ama, bakın, her maddede
konuşuyorsunuz; olmaz bu... Vallahi olmaz bu... Bu saatten sonra kimse de
dinlemiyor.
Buyurun efendim.
Süreniz 10 dakika.
RP GRUBU ADINA ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan bütçe kanunu tasarısının 63 üncü maddesiyle
ilgili olarak, Refah Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddede, yurtdışı eğitimiyle ilgili bazı düzenlemeler vardır. Yurtdışı
eğitimi, aslında çeşitli milletler arasında yapılagelen bir iştir. Değişik
milletler, kendi öğrencilerini bir başka millete gönderirler veya değişik
milletlerden öğrenciler alır, oralarda eğitim yaptırırlar.
Biz, Müslüman Türk Milleti olarak,
cumhuriyet döneminde, yurt dışına, binlerce, belki onbinlerce öğrenci
göndermişiz. Aslında, bunu göndermemiz de bir bakıma gerekliydi. Şundan dolayı:
Değerli arkadaşlar, bizler, yeni bir cumhuriyet kurmuşuz ve yeni bir
anlayışla çağı yakalamaya çalışmaktayız. Daha önce de biz, devlet kurmuştuk ve
birkaç defa, devletimiz yıkıldığında, yeni devletler kurmuş milletiz. Her
devlet kuruluşunda, medeniyetimiz güçlü olduğu için... Mesela, Karahanlıları
kurmuşuz; o yıkılmış, Selçukluları kurmuşuz, Büyük Selçukluları kurmuşuz; o
yıkılmış, Anadolu Selçuklularını; o yıkılmış, Osmanlıları kurmuşuz. Bu
devletleri kurduğumuz zamanlarda medeniyetimiz çok güçlüydü ve hep, kendi
gücümüzle, kendi bilgimizle, kendi kültürümüzle kurmuştuk; fakat, Osmanlının
yıkılışıyla beraber, Osmanlıyı ayakta tutan ya da onu kuran medeniyetimizde de
bir gerileme, bir tarihe mal olma durumu vardı. Bundan dolayı, yeni kurduğumuz
devletimizi, cumhuriyetimizi, elbette, diğer milletlerden bazı bilgileri de
alarak, onların bilgi birikimlerinden yararlanarak kurmak gerekmekteydi ve öyle
yapmıştık. Bugüne kadar da, bu işi, belli ölçüde götürdük. Bu, aslında normal
bir şeydir. Bizim de medeniyetimiz güçlü olduğu zamanlarda diğer milletler bize
göndermişlerdi, biz, onlara bilgi yüklemiş, kendi memleketlerine göndermiştik.
Şimdi, bu durum, bugün, özellikle birkaç yıldır, bir bakıma, istismar
edilmektedir. Şunu söylemek istiyorum: Milletimiz, dışarıdan bilgi almak için,
gerek öğrenci göndermek gerekse çeşitli yollardan bunu almak için uğraşırken,
bazı kesimler, bazı güçler bunu istismara götürüp, tamamen, her şeyi dışarıdan
alma ve bizim milletimizin var olan bilgi birikimini, kültürünü, her alandaki
inancını, tarihini ve dünya görüşünü yok sayma gibi bir durum ortaya
koymaktadır; kendi milletimizin inancına, tarihine, bir bakıma, savaş açılmış
durumdadır. Bundan dolayı da, fevkalade yanlışlıklar ortaya çıkmaktadır.
Önce, öğrencilerin yurt dışında eğitim yaptıkları sıralarda, kendilerini
kontrol edebilecek bir mekanizmanın oluşmadığını görüyoruz. Bu manada, bazı
öğrencilerimiz, bazı yanlış düşüncelerin, yanlış anlayışların tesiri altına
giriyorlar, kendi millî ve manevî değerlerinden kopmaya başlıyorlar. Bazen de,
bunun tam aksine, orada, öğrencilerimiz, kendi millî ve manevî değerlerine
bağlı olarak eğitim-öğretimlerini yaptıkları sıralarda -bugün, YÖK'ün
uyguladığı gibi- o insanlar, sırf kendi inançlarına, tarihlerine ve dünya
görüşlerine bağlı oldukları için, bu eğitimden mahrum edilmekte, geri
çağırılmaktadırlar. YÖK'ün, yaklaşık iki yıldır yapmış olduğu uygulamalar,
bugün, yüzlerce öğrencinin bu manadaki haklarını ihlal etmiş, bunların
haklarını ellerinden almış durumdadır.
Tabiî, burada, yurtdışına öğrenci gönderirken, özellikle kurum ve
kuruluşlar son derece objektif davranmak mecburiyetinde olmalarına rağmen,
bugün, bazı kurumlarımız -özellikle YÖK'ü kastediyorum- objektivitesini
kaybetmiş, ilmî bakış açısını kaybetmiş, tamamen sübjektif birtakım
anlayışlarla bu işe yönelmiş durumdadır.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Allah seni ıslah etsin!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Yüzlerce master ve doktora öğrencisini geri
çağırdığı gibi, yurt dışında eğitim yapan, hatta kendi maddî imkânlarıyla
eğitim yapan öğrencilerin pek çoğunun da denkliğini kabul etmemektedir. Bunun
da, açıkça sebebi ortadadır. Güya, yurt dışından, kendilerince zararlı
saydıkları birtakım akımları ülkeye taşıyacaklarmış. Aslında, böyle bir şey
yok. Mesela, birtakım İslam ülkelerinde okuyan öğrencilerin, bugün, denklikleri
kabul edilmiyor. Hatta, şunu söyleyeyim; daha önceden denkliğini almış, devlet,
bunu öğretmen olarak da görevlendirmiş; ama, bugün, hem o denkliğini hem de
öğretmenliğini kaybetmiş. Bugün, 150'ye yakın öğretmenin işine son verilmiştir.
Halbuki senelerce önce, bu insanlar, diplomalarının denkliğini almışlar;
ayrıca, bu diplomaya dayanarak askerlik yapmışlar ve bugün öğretmenliğe
başlamışlar; fakat, bu Hükümet, özellikle DSP'ye söylüyorum...
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Söyle bakalım, söyle!..
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bunlar, laikliği, inaçlara saygı olarak
anladıklarını ve inançlara asla müdahale etmeyeceklerini söyleyen DSP'li (DSP
sıralarından “maddeye gel, maddeye” sesleri) kendi ortağının adıyla örgüt
bakanı, bugün, yüzlerce öğretmenin bu manada işine son vermiş, sırf, Mısır'ın
El Ezher Üniversitesinden mezun olduğu için. Önceden denkliğini aldığı halde...
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Bağırmadan konuş, bağırmadan!
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Maddeye gel, maddeye!
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyelim, rica ediyorum...
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Yurtdışı eğitimini konuşuyorum.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) — Maddeyle ilgili konuş!
BAŞKAN – Efendim, maddeyle ilgisi var.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – İyi takip edin Sayın Başkan. (DSP sıralarından
gürültüler)
Bakınız, değerli arkadaşlar, hiç boşuna rahatsız olmayın, olay budur.
A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sen laikliği biliyor musun?!
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Siz, laikliği, din düşmanlığı olarak
kullanıyorsunuz. (DSP sıralarından "asla" sesleri) Adamın hakkı
olduğu halde, -Sayın Bakan, arkadaşınıza söyleyin bunu- bugün görevde olduğu
halde, dün okumuş, denkliğini almış, bizim kanunlarımıza uygunluğunu almış,
göreve başlamış, hatta ona göre de askerlik de yapmış, bugün, sizin Hükümetiniz
onun elinden bu görevi alıyor ve onun denkliğini de iptal ediyor.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Hükümet yapmıyor, YÖK yapıyor.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Bugün, yüzlerce öğrenci, böyle, mağdur
durumdadır, bunun üzerine gitmeniz gerekmektedir.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Yanıltıyorsun milleti!
BAŞKAN – Efendim, müdahele etmeyin, rica ediyorum...
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Yanıltıyor Sayın Başkan.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Halbuki, arkadaşlar, bizim uluslararası bir
anlaşmada da imzamız vardır bu hususta. Bakınız, 13.9.1988 tarihinde, Paris'te,
UNESCO'nun hazırladığı bir anlaşma var. Akdenizde sahili olan Avrupa ve Arap
ülkelerinde yükseköğrenim çalışmalarının, diplomalarının ve derecelerinin
tanınmasına dair sözleşmeyi biz imzalamışız.
Anayasamızın 90 ıncı maddesine göre, başka ülkelerle beraber imzalamış
olduğumuz bir antlaşma ya da bir sözleşme, bizim kanunlarımız gibi geçerlidir
ve ona aykırı iş yapılamaz. Bu, böyle olmasına rağmen, bugün YÖK, yanlış bir
uygulamayla, bu kanunlara aykırı davranarak, yüzlerce öğrencinin hakkını ihlal
ediyor. Ondan sonra da, tabiî, Avrupada bizi kapı dışarı eder, İslam dünyası da
sizi böyle kovar, tek başınıza kalırsınız.
A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Kaddafi'nin kovduğu gibi mi?!.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Yaptığınız yanlışlıklardan dolayıdır bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamam efendim, konuşma süreniz bitti.
Teşekkür ederim Sayın Özyılmaz.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan_
BAŞKAN – Sayın Özyılmaz, konuşmanız bitti; rica ediyorum_
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Eksüre verirseniz_
BAŞKAN – Sabahtan beri hep eksüre veriyorum efendim.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Teşekkür edeceğim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ettiniz, tamam.
Sağ olun, teşekkür ederim.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan_
BAŞKAN – Tamam... Çıktınız, maksadınızı da anlattınız, rica ediyorum_
Buyurun Sayın Özyılmaz; süreniz bitti efendim.
ÖMER ÖZYILMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla
selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Arkadaşlar, Türkiye, bir hukuk devletidir. Eğer, idare hatalı bir işlem
yapmışsa, yargı mercileri vardır, gidersiniz, yargı mercilerinde hakkınızı
ararsınız.
Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim.
YAKUP BUDAK (Adana) – Vazgeçiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki efendim.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan_
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkanım, bir açıklama yapmak zorunda
kalacağız. Konuşan arkadaşımız, Demokratik Sol Partinin inançlara saygısız
davrandığından bahisle bir cümle etti. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu
değildir.
Bir diğeri "sizi, İslam Ülkeleri Konferansından kovdular"
diyor. Kendiler Türkiye'nin dışında insanlar mıdır? Önce bunu açık söylesinler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Neyse efendim; tamam: mesele anlaşılmıştır.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Madde
kabul edilmiştir.
64 üncü maddeyi okutuyorum:
Yurtdışı Teşkilatlarının Yeniden Düzenlenmesi
MADDE 64. – Genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler ile kamu
iktisadî teşebbüslerine ait yurtdışı teşkilâtlarını yeniden düzenlemeye veya kaldırmaya,
sürekli kadroları ile sözleşmeli personel pozisyonlarını iptal etmeye ve halen
yurtdışında sürekli görevli bulunan personelin görev sürelerini kısaltmaya,
değişik kurumlara ait birimleri aynı çalışma mekanlarında toplamaya, ihtiyaç
fazlası taşınır ve taşınmaz malların tasfiye edilmesi esas ve usullerini
belirlemeye Dışişleri ve Maliye Bakanlarının müşterek teklifi üzerine Başbakan
yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş bir önerge var, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının 64 üncü
maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Mustafa
Yıldız Hilmi
Develi
İstanbul Erzincan Denizli
Haydar
Oymak Yılmaz
Ateş Orhan Veli
Yıldırım
Amasya Ankara Tunceli
Birgen
Keleş
İzmir
Gerekçe: Tasarının 64 üncü maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarının
yurtdışı teşkilatlarını yeniden düzenlemeye veya kaldırmaya, sürekli kadrolar
ile sözleşmeli personel pozisyonlarını iptal etmeye, Dışişleri ve Maliye
Bakanlarının müşterek teklifi üzerine Başbakanın yetkili kılınması
öngörülmektedir. Ancak, kamu kurum ve kuruluşlarının yurtdışı teşkilatının 189
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve bu kararnameye dayanılarak çıkarılan
22.8.1991 tarih ve 91/2219 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla düzenlenmiş
bulunması, bu düzenlemelerle yurtdışı teşkilatındaki değişikliklerin farklı
prosedüre tabi kılınması; ayrıca, memur kadrolarıyla, sözleşmeli personel
pozisyonlarıyla ilgili işlemlerin, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 657
sayılı Kanun ve ilgili diğer mevzuatta düzenlenmiş bulunması sebebiyle,
tasarının 64 üncü maddesi, Anayasanın 161 inci maddesine aykırıdır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
önergeye katılmıyoruz; çünkü, madde hükmü, Anayasanın 161 inci maddesinin
dördüncü fıkrası anlamında, bütçeyle ilgili olmayan bir hüküm değildir;
tersine, bütçeyle son derece ilgilidir. O kadar ilgilidir ki, bütçe
harcamalarında yurtdışı kadrolardan tasarruf olanağını sağlamaktadır. Bu
bakımdan, önergeye katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmamaktadır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
65 inci maddeyi okutuyorum:
Geçici Hizmet Karşılığı Yapılacak Ödemeler
MADDE 65. – Kurumlar;
a) Arızî nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla, yıl içinde bir
ayı aşmayan sürelerle hizmet alımı yoluyla çalıştırılan kişilere yapılacak
ödemeleri,
b) Kısmî zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,
c) 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun 25 inci maddesi
gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılan
ödemeleri,
d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi gereğince sayım,
propaganda, anket ve benzeri işlerde çalıştırılan geçici personele yapılan
ödemeleri,
Bütçelerin (101-02-1-085) “Geçici Hizmet Karşılığı Yapılacak Ödemeler”
faaliyetinde gösterilen 300 harcama kaleminden yaparlar. Bu faaliyete
bütçelerin başka tertiplerinden ödenek aktarılamaz; ödenek üstü harcama
yapılamaz.
Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri, tahakkuk
memurları ve saymanlar ile bu kişileri çalıştıranlar sorumludur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
66 ncı maddeyi okutuyorum:
Vakıf ve Derneklerin Denetimi
MADDE 66.- Kamu kurum ve kuruluşlarına üstlendikleri görevleri yerine
getirmede maddî katkı sağlayan vakıf ve derneklerin denetimi; mevcut
mevzuatları çerçevesinde tabi oldukları denetimin yanı sıra bağlı veya ilgili
kurum ve kuruluşlarca da yapılır.
Maliye Bakanlığı, gerekli gördüğünde bu vakıf ve dernekleri denetler,
malî tablolarını ve bilançolarını inceler.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili
Sayın Murtaza Özkanlı; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Sayın Özkanlı, süreniz 10 dakika efendim.
RP GRUBU ADINA MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) – Sayın Başkan, sayın
milletvekillleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının vakıf ve derneklerin
denetimiyle ilgili 66 ncı maddesi üzerinde Refah Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bugün, bütün dünyada yeni bir sektör olarak kabul edilen gönüllü
demokratik sivil toplum kuruluşları içinde şüphesiz en eskisi ve tarih boyunca
en tesirlisi, vakıflardır. Başlangıcından beri vakıflar, devletten ayrı sivil
birer organizasyon olduğu halde, batılılaşma ve yenileşme döneminden itibaren
yürürlüğe konulan mevzuat düzenlemeleriyle, merkezî idare, vakıfların
yönetimine müdahaleye başlamıştır. Ne var ki, bütün düzenlemeler ve
müdahalelere rağmen, İstanbul'da, Anadolu ve Rumeli'nin bazı yerlerinde bulunan
vakıflar korunamamış; yıkılmaları, yakılmaları önlenememiş; imarı, onarımı
yapılamamış; kiraya verilmeleri ve sair geliştirilen yeni yeni usullere rağmen
suiistimaller önlenememiş, vakıfların hakları zayi edilmiştir. Zamanla,
vakıflarımızın hayatımızdaki değeri, misyonu, sosyal bütünlüğümüzü, millî
birliğimizi, huzur ve güvenimizi, sevgi, kardeşlik, yardımlaşma ve sosyal
dayanışmamızı sağlayıcı hizmetleri, millî kalkınma ve ekonomik refah seviyemize
katkıları, eğitimden sağlığa kadar her alanda devletimizin yükünü hafifletici
çabaları, âdeta gözardı edilmiştir.
Sayılarının artmasından, millî hamiyet adına iftihar edilmesi
gerekirken, âdeta rahatsız olunmuştur. Devletin, vakıflar üzerinde her türlü
kontrol ve teftiş imkânı olduğu halde, yeterli görülmeyip, vakıfların birer
birer kapatılmalarına yol açabilecek muğlak, keyfî ve indî uygulamalara müsait
yeni yeni düzenlemelere gidilmesi, 21 inci Asrın başında, dünümüz, bugünümüz ve
yarınlarımız adına millî özlemimiz olan demokratik, sosyal, hukuk devletimiz
adına gerçekten düşündürücü ve esef vericidir.
Günümüzde, klasik devlet anlayışının değişerek sosyal devlet anlayışının
benimsenmesi devletin görevlerini artırmış ve devlet bu görevlerini yerine
getirirken, vatandaşların da, çeşitli gönüllü kuruluşlar ve özellikle vakıflar
kurmak suretiyle bu kamu hizmetlerine ellerinden geldiği ölçüde katılması, daha
da önem kazanmıştır.
Toplumumuzda böylesine önemli yeri bulunan vakıf müessesesiyle ilgili
mevcut mevzuat ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün 21 Eylül 1997 tarihli Türk Medenî
Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tebliğin getirdiği yeni
hükümler ele alınıp değerlendirildiğinde, aşağıdaki sonuçlara ulaşılır:
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; söz konusu tebliğin "Vakfın
Kuruluşunda Aranacak Şartlar" başlıklı birinci bendinde, affa uğramış
olsalar bile, bentte sayılan suçlardan mahkûm olanların vakıf kuramayacakları
hükmü getirilmiştir. Bu hüküm, aşağıda belirteceğim sebeplerle mevzuata
aykırıdır:
Gerek Anayasa, Medenî Kanun, Vakıflar Kanunu ve gerekse Vakıflar
Tüzüğünde, vakıf kurucusu olmayı sınırlayan hiçbir hüküm getirilmemiştir.
Anayasanın 33 üncü maddesi "herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma
hakkına sahiptir" hükmünü, aynı maddenin son fıkrası ise "bu madde
hükmü, vakıflara ve bu nitelikteki kuruluşlara da uygulanır" hükmünü
getirmiştir.
Mevzuat, vakıf kurucusu olacakların değil, ancak vakıf yöneticisi
olacakların belli nitelikleri taşıması mecburiyetini getirmiştir. Vakıf
yöneticileri için belli niteliklerin aranması, gerek vakfın kurucuları gerek
vakıf hizmetine destek olanlar ve gerekse kamuoyunda vakıfların saygınlığının
devamı bakımından, yerinde bir uygulamadır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, kaynağını, Anayasa, kanunlar, tüzük ve
yönetmeliklerden almayan hiçbir yetkiyi kullanamayacağı gibi, vakıf kurucusu
olabilmek için, kendiliğinden birtakım şartlar ihdas etme yetkisine de sahip
değildir.
Ayrıca, gerek Medenî Kanun gerek Vakıflar Kanunu ve Tüzüğü, vakıf
idarecileri için dahi "ağır hapis ya da taksirli suçlar dışındaki suçlar
için altı aydan yukarı hapis cezası almış olanların vakıf idarecisi olamayacağı” hükmünü
getirdiği halde, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, vakıf kurucusu gibi, vakıf
kurmaktan başka, vakfın yönetimine hiçbir surette katılmayan, belli bir malı,
kanunların öngördüğü amaçlara uygun olarak tahsis eden kimseler için Türk Ceza
Kanununun 536 ncı ve 537 nci maddelerindeki suçları siyasî ve ideolojik
amaçlarla işlediğinden bahisle, vakıf kurucusu olamayacağı gibi ağır bir şartı
öne sürmenin, hiçbir şekilde, ne hukuk nizamıyla ne de mantıkla izahı mümkün
değildir. Zira, söz konusu maddelerde düzenlenen fiiller için öngörülen
cezalar, hafif hapis cezalarıdır.
Bu duygu ve düşünceyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkanlı.
Şahsı adına, Bolu Milletvekili Sayın Mustafa Yünlüoğlu; buyurun. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın Yünlüoğlu, süreniz 5 dakika.
Yarın, bu zamana kadar vaktimiz var nasıl olsa; genel başkanlar da bu
zamandan sonra başlarlar konuşmaya.
MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Hatipler maddeyle alakalı konuşmuyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yünlüoğlu.
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelde
Bolumuz için; ama, genelde birçok vilayetimizi ilgilendiren, bugün, sayıları
binleri bulan, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle mahkemelik olan, dolayısıyla
devletle mahkemelik olan özel bir konu hakkında söz almış bulunuyorum; Sayın
Başkanı ve değerli milletvekillerini hürmet ve muhabbetle selamlarım.
Konuma geçmeden önce, umarım ki, sizler de paylaşırsınız, bir tespitimi
yapmak istiyorum. Bizler, milletin temsilcileriyiz. Niye, bugün, millet olarak
iki yakamızı bir araya toplayamıyoruz? Niye, ayaklarımızın üzerinde bir türlü,
millet olarak, devlet olarak doğrulamıyoruz? Oysaki, uzunca bir sulh dönemi
geçmiş, İstiklal Savaşından beri harp görmemiş, savaş görmemiş bir milletin
evlatlarıyız. El Nino gibi, ülkemizi baştan aşağı kasıp kavuran bir kasırga da,
bir afet de üzerimizden geçmemiş. Niye, bugün -samimî söylüyorum- kendimizle, birbirimizle,
devletimizle, milletimizle kavgalı bir toplum haline geldik?
BAŞKAN – Öyle bir şey yok.
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Niye, bugün, bizden sonra, yeni kalkınmaya
başlayan devletlerde enflasyon yüzde 5, yüzde 10, yüzde 2'lerdeyken,
milletimizi ezen enflasyon yüzde 100'lerin üzerine çıkmış? Niye, fabrikalarla,
sanayi tesisleriyle donatmadığımız halde, 10 milyonun üzerinde işsiz olduğu
halde, bugün, dışborç olarak 80 milyar dolar; içborç olarak 30 milyar
dolar,toplam 110 milyar dolar borç yükünün altına 65 milyon insanı sokmuşuz?
Niye, şikâyetçi olduğumuz sosyal ve ekonomik problemlere bir çözüm, bir çare
bulamamışız? Niye, bu zengin ülkede, bu varlıklı ülkede, bir fakir gibi, yokluk
içerisinde yaşamaya mahkûmuz? Herhalde, siz de tespitlerime katılırsınız ki,
milletçe tarihine, inancına, bütün değer ölçülerine, vakıflarına, kısacası bize
bir miras gibi ecdadımızdan bırakılan kutsal emanetlere savaş açmanın, isyan
etmenin, hatta -dilim varmıyor, ama- ihanet etmenin bedduasını ve ilencini
üzerimize bir kara bulut gibi çekmenin cezasını çekiyoruz diye düşünüyorum.
Başta, milletimizin temsilciler olarak, vekilleri olarak, bizler, milletçe, bir
otokritik, bir özeleştiri, bir muhasebe yapmak mecburiyetindeyiz.
Bunları niçin söylüyorum; Fatih Sultan Mehmet Han, fethin sembolü
Ayasofyayı camie tebdil ederken, vakıf senedinde, vakfiyesinde "bu vakfımı
değiştirenin, bu camii camilikten çıkaranın, Allah'ın, bütün peygamberlerin,
meleklerin, bütün insanların ilenci ve laneti onun üzerine olsun" demesi,
somut, müşahhas bir örnektir. Biz, binlerce emanete isyan etmenin, binlerce
emanete ihanet etmenin ıstırabını yaşıyoruz.
Muhterem arkadaşlar, müsaadenizle, sözü vakıflara getirmek istiyorum.
Önce, vakıf nedir... Vakıf, mülkiyeti
Allah'a ait, hizmeti insanlara tahsis edilmiş müesseselerdir. Medeniyetimiz bir
vakıf medeniyetidir. Vakıflar, ulusumuzun, milletimizin, tarihimizin
tapularıdır; dünü bugüne, bugünü yarına taşıyan sosyal, ekonomik
müesseselerdir, köprülerdir.
Bu tahribattan, elbette, vakıflarımız da nasibini almıştır; ama, son
günlerde, son yıllarda, hükümetlerimiz, iyileştirme noktasında çok gayretler,
çok çalışmalar sarf etmişlerdir. İşte, bu noktada, vakıflara sahip çıkalım
derken, millete de, zulüm noktasına varacak birtakım icraatların içine
girmişlerdir.
Şimdi, özelde Bolu'da dedim, genelde bütün vilayetlerimizde, vakıf
gayrimenkullerinden taviz bedeli adı altında para alınmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yünlüoğlu, süreniz bitti efendim.
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Bir dakika efendim.
1940'larda, 1935'lerde, eski arşivlerden Türkçeleştirirken vakıf
nev'ine, "Bu, vakıftır, satılamaz" yazılmadığından dolayı, 1983'te
ANAP döneminde, 1995'te DYP döneminde, önce yüzde 20 iken, sonra yüzde 50'ye
çıkacak şekilde; vatandaşın hiç suçu olmadığı halde; çünkü, tapularında hiçbir
şerh, hiçbir izahat olmadığı halde, iki nesil, üç nesil, iki el, üç el, miras
yoluyla intikal etmiş, bunları satamıyorlar; şimdi, vatandaşlardan, yüzde 50
nispetinde, malını satar gibi para istiyorsunuz. Bu, bir zulümdür; bunun
mutlaka kaldırılması lazım. 54 üncü Hükümet döneminde, gruplar anlaşarak, bu
oranı yüzde 20'ye indirme, iyileştirme noktasında... Komisyonlarda bu teklif
var. 55 inci Hükümetin şerefi olsun. Yeter ki, binlerce insan, onbinlerce insan
bu mağduriyetten kurtulsun.
Biliyor musunuz, Bolu'nun koskoca mahalleleri, koskoca köyleri vakıf
çıkmaktadır; bu bir mağduriyettir, bu bir ıstıraptır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamam efendim, teşekkür ederim.
MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Bunu dikkate almak mecburiyetindeyiz.
Hepinizi hürmetle selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun.
Efendim, arkadaşlarımız çıkıyorlar; hem konu dışına çıkıyorlar hem
sürelerini aşıyorlar. Yani, biz burayı sertleştirelim istemiyoruz. Onun için,
rica ediyorum, artık, bundan sonra biraz az söz isteyin canım.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
67 nci maddeyi okutuyorum:
Amme Alacağına Karşılık Kabul Edilebilecek Gayrimenkuller
MADDE 67. – Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar dahil 233 sayılı
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi
iktisadî devlet teşekkülleri, kamu iktisadî kuruluşları, bunların müesseseleri,
bağlı ortaklıkları, iştirakleri ile büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il
özel idareleri, bunlara ait tüzelkişilerin veya bunlara bağlı müstakil bütçeli
ve kamu tüzelkişiliğini haiz kuruluşların, Devlete ait olan ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık
olarak, mülkiyeti bu idarelere ait olan ve üzerinde herhangi bir takyidat
bulunmayan gayrimenkullerinden Maliye Bakanlığınca ihtiyaç duyulanlar, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 13 üncü maddesine
göre oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilecek değeri üzerinden,
borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak, bütçenin gelir ve gider hesapları ile
ilgilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir.
Bu idarelerin satın alınan gayrimenkullerinin tapu işlemlerine esas olan
ve yukarıda belirtilen şekilde tespit edilen değeri miktarındaki Devlete ait
olan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına
giren borçları terkin edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
68 inci maddeyi okutuyorum:
Gayrimenkul Satışı ve İdare Gelirleri
MADDE 68. – a) Kamu tüzelkişilerine ait gayrimenkuller; küçük sanayi
sitesi ve organize sanayi bölgesi yapılmak amacıyla kooperatiflere veya ilgili
kamu kuruluşlarına ve diplomatik site alanındaki yabancı misyonlara pazarlık
usulü ile bedeli peşin veya taksitle ödenmek üzere satılabilir. Bu konudaki
esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
b) 1. İrtifak hakkı verilen özel iskelelerden alınan nisbî kira
bedellerinin yarısı bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yarısı da özel
gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen miktarın yarısı liman başkanlıkları
hizmetlerini geliştirmek üzere Denizcilik Müsteşarlığı bütçesine, yarısı da
millî emlak hizmetlerini geliştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesine özel
ödenek kaydolunur.
2. Ulaştırma Bakanlığı, Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları
İnşaatı Genel Müdürlüğü tarafından konsolide bütçe dışındaki kurum ve
kuruluşlar ile özel ve tüzelkişiler adına yapılacak deniz dibi taramaları için
alınacak bedellerin yarısı bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yarısı
da özel gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen miktarın yarısı Demiryolları,
Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilecek
altyapı tesislerinin onarımları ile ulaştırma hizmetlerini geliştirmek üzere
Ulaştırma Bakanlığı bütçesine, diğer yarısı da millî emlak hizmetlerini
geliştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydolunur.
(b) bendinde belirtilen hükümlere göre özel gelir ve ödenek kaydedilen
miktarların önceki yıllarda kullanılmayan kısmı cari yıl bütçesine devredilebilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu
adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş.
Buyurun Sayın Erbaş. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Bu saate hiç çekilmiyorsun Fethullah!
RP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 68 inci maddesi
üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Arkadaşlarımın ikazıyla da 02.32'de
almış olduğumuz bu sözü, inşallah çok kısa keseceğiz.
Birincisi, bu bütçe kanunundaki bu maddenin gelişi, bizleri, hakikaten
memnun etmiştir. Bu yüzden de cumhuriyet Hükümetini, başarılı görüyorum. Bu maddede "kamu tüzelkişilerine ait
gayrimenkuller; küçük sanayi sitesi ve organize sanayi bölgesi yapılmak
amacıyla kooperatiflere veya ilgili kamu kuruluşlarına ve diplomatik site
alanındaki yabancı misyonlara pazarlık usulü ile bedeli peşin veya taksitle
ödenmek üzere satılabilir" deniliyor. Gönül isterdi ki, bunun yanında,
hazineye ait arazileri de bu şekilde devredebilelim. Maksat ne; maksadımız şu:
Şu anda, içborç sarmalı altında, hakikaten, hükümetler, çok zor duruma
düşmektedir; içborcun faizi de çok yüksektir; bu arazilerin satılması suretiyle,
bu içborç sarmalından kurtulma imkânına kavuşulur. Ümit ediyoruz ki, bu kamu
tüzelkişilerine ait gayrimenkullerin satışı, bütçenin, içborç sarmalının,
içborç faizlerinin ödenmesinde yararlı olur.
Bugün, Türkiye'nin şehirleşmesine baktığımız zaman, mesela, Ankara,
hakikaten koskoca bir köyü andırıyor; altyapısı olmayan, gecekondularla
bezenmiş bir şehir.
Değerli arkadaşlar, kamunun elinde o kadar fazla arazi var ki, bunlar,
daha önceden belediyelerin... Ben, mücavir alan kısmına da karşıyım, mücavir
alanları kaldıralım. Belediyeler, tamam, mücavir alanlar da dahil, imar
planlarını yapsalar, uydu kentler yapsalar, altyapısı daha düzgün kentler
oluşsa, insanların daha güzel şehirlerde yaşama imkânı doğsa, daha iyi olmaz
mı...
Biz, kamu mallarının üzerine ellerimizi koymuşuz, nasıl gittiği de
bellidir; işte, gecekondular yapılıyor, perişan olup gidiyor; oraya belediyeler
hizmet de götüremiyor; bu şekilde, sıkıntı içerisine düşüyoruz. Halbuki,
devlete ait bu araziler -mücavir alan dahil- sınırları içerisindeki birimleri
belediyelere devredilse, buraların imar planları hemen yapılsa ve halka
-gecekondu önleme bölgeleri olarak veya diğer şekillerde- altyapıları
tamamlanarak verilse, daha yararlı olur inancındayım.
Yine, Avrupa'da görüyoruz; özel ormanlık sahaları var. Bu kamu arazileri
özel şahsa devredildiği zaman, adamlar orman yapıyorlar. Özel ormanlar, çok
büyük şekilde ekonomiye bir katkı sağlıyor. Şimdi, ülkemizde, özel ormanlara
bir bakıyoruz, hiç kimse özel orman yetiştirmiyor. Bu şekilde devredilmiş
olmasıyla, aynı zamanda, günlerdir konuşulan erozyonla mücadelede de çok büyük
başarı elde edeceğimiz inancındayım. Bu yüzden, Hükümetimizi bu yönüyle de
tebrik ediyoruz.
Yine, bu arazilerin özel sektöre devredilmesi, tarımı da teşvik etmiş
olacaktır; çünkü, özel sektör iyi bir işletmecidir. Kamu sektörü, elinde
tuttuğu malları atıl vaziyette tutuyor, ekonomimize hiçbir katkısı olmuyor,
orada duruyor; ama, bu araziler özel sektöre devredilmiş olsa, satılmış olsa,
inanıyorum ki, bu araziler verimli şekilde kullanılacaktır; kültür bitkileri
ekilecektir, ilaç sanayiinde çok ihtiyacımız olan tıbbî bitkiler ekilecektir ve
bu yöndeki eksiğimiz de tamamlanmış olacaktır.
Gelelim bu konuda organize sanayi bölgelerine tahsisine...
Değerli arkadaşlar, organize sanayi bölgeleri, hakikaten, bölgemizde,
kanayan bir yara gibi durmaktadır. Koca Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde 4 vilayette organize sanayi bölgesi var: Mardin, Erzurum,
Malatya ve Elazığ. Nüfusu 300 bine ulaşmış bir Van'da organize sanayi bölgesi
yok; nüfusu 500 bini geçmiş olan Diyarbakır'da organize sanayi bölgesi yok;
nüfusu 250 binin üzerinde olan bir Batman'da organize sanayi bölgesi yok.
Batıdaki bölgelere bakıyoruz, küçük ilçelerde bile organize sanayi bölgeleri
var; ama, nedense, bizde bu organize sanayi bölgeleri yok.
Evet, 1976 yılında, hatırlıyorum, Van'da bir temel atıldı, organize
sanayi bölgesi temeli; aradan yirmibir yıl geçti, şimdi temeli arıyoruz,
bulamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, ben, cumhuriyet hükümetlerine söylüyorum; Ahmet
gelmiş, Mehmet gitmiş, beni fazla ilgilendirmiyor. Bu, bizim ayıbımızdır; biz,
oradaki insanlara organize sanayi bölgeleri kurmamışız, geri bırakmışız. Bu
insanlar şu anda tarımlarını da kaybettiler, ekonomiyi de kaybettiler; organize
sanayi bölgemiz yok, ne yapacaklar; çöplerden ekmek topluyorlar. Yani, 21 inci
Asra girerken, ülkemizin batı kısımlarında bazı şehirlerde 10 bin doların
üzerinde fert başına düşen millî hâsılaya bakıyoruz; bir de dönüyoruz kendi
bölgemize bakıyoruz, bu, 250-300 dolar arasındaysa, arada 10 misli, 20 misli,
30 misli farklar varsa, bu uçurum büyüyorsa, bu insanlarımıza karşı diyebilir
miyiz, arkadaş, siz, doğu bölgesindesiniz, sizi dışladık; hayır. Bunu,
cumhuriyet hükümetlerinin bir ihmali olarak görüyorum. 54 üncü Hükümet bir
atılım yapmıştı, durdu; İnşallah 55 inci Hükümetin bu konuda çok iyi işler
yapacağı ümidindeyim. Bu konuda biz fazla eleştirmiyoruz, elbette ki, bütçe
imkânlarımız kısıtlıdır; ama, hiç olmazsa, Doğu Anadolu Bölgesiyle alay
etmeyin.
Değerli arkadaşlar, bundan önceki hükümetleri hatırlıyorum; paket
açıyoruz diyorlar, geliyorlar paketi açıyorlar; bir bakıyoruz, bir ip kalmış,
paket maket yok!
Şimdi, 55 inci Hükümetten istirhamım, lütfen, eğer paket açacaksanız
ciddî bir şeyler yapın, hakikaten, insanımızın onuruyla oynamayın.
Sözlerimi kısa keseceğim dedim; ama, 8 dakikayı doldurdum; daha çok
konuşacaklarım var, fakat, söz verdiğim için kesiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erbaş.
Madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.
Madde üzerinde üç tane önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı yasa tasarısının 68 inci maddesinin
(a) fıkrasının başına gelmek üzere "Hazineye ve" ibaresinin ilave
edilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Feti
Görür Mustafa
Yünlüoğlu
Van Bolu Bolu
Murtaza
Özkanlı Abdulkadir
Öncel
Aksaray Şanlıurfa
Gerekçe: Devletin elinde bulunan tüm gayrimenkullerin
özel sektöre devredilmesiyle elde edilecek gelirlerle, içborç sarmalından
kurtulma ve bu gayrimenkullerin daha rantabl kullanılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, zaten, kamu tüzelkişisi olunca Hazineyi de
kapsıyor...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Efendim,
zaten, mevcut hükümler, arkadaşlarımızın istediklerini kapsıyor.
BAŞKAN – Tabiî... Hazine ayrı bir idare değil ki, o da kamu
tüzelkişisi; dolayısıyla, önergeyi işleme koymuyorum.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 68 inci maddesinin (a) bendinin "kamu tüzelkişilerine ait
gayrimenkuller" ibaresinden sonra gelmek üzere "Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesindeki küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgelerine
bedelsiz ve diğer" ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Aslan Polat Mustafa Ünaldı
Van Erzurum Konya
Ekrem
Erdem Mehmet
Altan Karapaşaoğlu
İstanbul Bursa
Gerekçe: Bu konuda Hükümetin Meclise sunduğu ve daha
sonra da geri çekmiş olduğu olağanüstü hal bölgesindeki sanayinin
geliştirilmesi amacıyla ve istihdam imkânlarının artırılmasına yönelik yasa
tasarısının, tekrar Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi beklenmektedir. Bölge
kalkınmasının sağlanması için bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN
(Antalya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul)
– Katılmıyoruz efendim; bu konuda tasarımız var zaten.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 390 sıra sayılı Yasa Tasarısının 68
inci maddesinin (b) bendinin "irtifak hakkı verilen özel iskelelerden
alınan nispî kira bedellerinin tamamı, liman başkanlıkları hizmetlerini
geliştirmek üzere, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesine özel ödenek
kaydolunur" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fethullah
Erbaş Ahmet Çelik Ömer Naimi Barın
Van Adıyaman Elazığ
Hasan
Dikici Sacit
Günbey Maliki Ejder
Arvas
Kahramanmaraş Diyarbakır Van
Gerekçe:
Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Liman
yatırımları çok düşük seviyededir. Denizcilik Müsteşarlığının toplam yatırımı
200 milyar liradır. Bu bütçeyle, limanların onarımının bile yapılamayacağı
düşünülürse, deniz taşımacılığının gelişmesi için bu önergeyi vermiş
bulunuyoruz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN
(Antalya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul)
– Katılmıyoruz efendim; bütçe dengesinin korunması açısından böyle bir önergeye
gerek yoktur.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Müteakip maddeyi okutuyorum:
Vergi, Fon ve Payların Zamanında Yatırılması
MADDE 69. – 233 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan iktisadî devlet
teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı
ortaklıkları ve iştirakleri ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ve döner
sermayelerin yöneticileri ve malî işlerinden sorumluları, bu kuruluşların
mükellef veya sorumlu sıfatıyla üçüncü kişilerden tahsil ettikleri vergi, fon
ve diğer payların tahsil dairelerine zamanında ve tam olarak ödenmesini sağlamak
zorundadırlar. Aksine davrananlar bu tutarların ödenmesinden şahsen ve
müteselsilen sorumlu tutulurlar.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına,
Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır; özellikle, maddeye bağlı olarak
konuşmanızı rica ediyorum efendim.
RP GRUBU ADINA AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu ilerleyen saatinde, bir
doktor olarak, sizleri daha fazla yormadan, ben de konuşmamı, Fethullah
arkadaşım gibi inşallah, kısa tutmaya çalışacağım.
Tabiî, konu hakkında söyleyeceklerimiz olduğu için, biz
de bu madde üzerinde söz alma gereğini hissettik.
Elbette ki, maddede belirtilen sorumluların, yönetici
ve malî işlerden sorumlu olanların aldıkları ve temin ettikleri payların
zamanında ve tam olarak ödenmesinin sağlanması zorunluluğu, aksine davrananlara
şahsen ve müteselsilen sorumluluk getirilmesi çok güzel bir hükümdür. Maliye
Teşkilatının bu konuda zorluklarının olduğu muhakkak. Özellikle, vergi
tahsilatında bulunan problemler, Türkiye ekonomisinin sorunlu ekonomi olmasının
başlıca nedenlerindendir. Ancak, asıl problemin, devletin hem vergi veren hem
de vergi alan konumu olduğu, birçok uzmanca belirtildiği gerçeğinden hareketle,
bu konuda da sıkıntıların olduğu muhakkak.
Fonlar, Refahyol döneminde biraz daha denetime alınıp,
daha önceki dönemde de hükümetler tarafından yine hükümetlerin denetimine
alındığı; ancak, Refahyol döneminde Fak-Fuk Fon biraz daha işler hale
getirilerek, milletimizin arzu ettiği yönde bir hizmete vesile olunmuştu.
Üzüntümüz odur ki, yıllardan beri güzel amaçlarla ortaya konulan bu fonların
amacı dışında kullanılması veya başka alanlara yönlendirilmesi veya belirli
kesimlere yeteri derecede aktarılamaması, o konuda destek görmemesi, gerektiği
şekilde hizmet verilememesine sebep olmakta.
1998 yılı bütçesinde ve programında çalışanların fon ve
vergi yükünü azaltacak, rant, faiz, repo ve her türlü sermaye gelirlerini etkin
olarak vergilendirecek, etkin ve adil bir refom anlayışından uzak bu bütçenin
bu maddesinde getirilen zorunlulukla da milletin ekonomik yükünün, işte, bu
fonlar vasıtasıyla veya onun hitap ettiği kesimlerde hafifletmesi gerekirken,
hizmet dağılımındaki dengesizliği ve ödeneklerdeki dengesizliği birazdan
sizlere takdim edeceğim; o zaman daha iyi anlaşılmış olacak.
Bir zamanlar "ödediğiniz her kuruş, sizlere okul,
yol, hastane olarak geri dönecek" şeklinde reklamlarla vergi toplamanın
teşvik edildiği dönemlerde, maalesef "gizli vergi" diye
tanımladığımız, bazı vergilerin içerisine saklanan, bazı fiyatların içerisine
sıkıştırılan ve sayıları 10-15'i bulan bu fonları mutlaka biraz daha objektif
hale getirip, açığa çıkartıp, kim nereye, ne veriyor bunu millet bilmeli ki,
belki, bu fonlara daha istekli yatırımlar olabilir; ama, bu ödenen vergilerle,
alınan ve sıkı denetime tabi tutulan bu paralarla, maalesef, biraz önce
söylediğimiz hizmetlerin yeteri derecede millete götürüldüğünü söyleyemiyoruz.
Tabiî, bunların kimlere peşkeş çekildiği konusuna
gecenin bu saatinde değinmek istemiyorum; ama, bir rakamı söylemeden de
geçemiyorum. 16,4 trilyonun birkısım medyaya peşkeş çekilmesinin hesabını da şu
saatte sormadan edemiyorum. Bu Hükümet, buna, nasıl bir cevap verecek onu da
merak ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz önce söylediğim ve sayıları
64'ü bulan çeşitli isimlerdeki -bunları saymak istemiyorum- fonlara ilaveten
53 tane de üniversitelere ait fon
bulunmaktadır. Araştırma fonlarıyla birlikte toplam 117 olan bu fonlardaki
paraların, gerçek adresini bulmadığı konusunda bir beyanda bulunmuştum. Bu
konuda, bir iki örneği de vermeden geçemiyorum.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, aslında bunların maddeyle ilgisi
yok. Burada biz...
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Maddeyle, fonlarla
ilgisi var efendim.
BAŞKAN – Efendim "sorumluluk" diyor; yani,
bir muhasibin tahsil ettiği parayı yatırması lazım, maddenin özü bu.
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Sayın Başkan,
tabiî, bunların uygun yerlerde kullanılıp kullanılmadığı...
BAŞKAN – Ama, biraz insaf ölçüleri içinde kalın,
rica ediyorum sizden canım.
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Tabiî efendim, gene aynı
ölçü içerisinde.
Geri Kalmış Yöreler Halk Konutu Fonuna 1 milyon...
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Şimdiye kadar iyi götürdünüz!
BAŞKAN – İyi; ama, hep sizin karşınızda ezile
ezile götürüyoruz canım. Olmaz ki... İçtüzük var, ona uyalım efendim.
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) –Tamam, uyuyoruz efendim.
Mesela, Çevre Kirliliğini Önleme Fonuna 3 trilyon
ayrılıyor. Destekleme Fiyat İstikrar Fonuna 100 trilyon; ama, tabiî afetlerden
zarar gören çiftçilere 1 milyon ayrılıyor.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; camilerini yaptıran
köylere yapılacak malzeme yardımı 100 milyar; ama, buna karşılık, bir Sinema ve
Müzik Sanatını Destekleme Fonuna 150 milyar...
BAŞKAN – Maddeyle ne ilgisi var bunun Sayın
İnceöz? Yani, siz, doktor mantığını almış bir arkadaşımızsınız. Ne olur... Rica
ediyorum...
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Sayın Başkan, ben, biraz
önce söyledim ve konuşmamı toparladım.
BAŞKAN – Ama, bizim de bir sabrımız var. Rica
ediyorum...
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Sayın Başkan, anlıyorum
ve size katılıyorum; ama, ben, bunları söylemeden de geçemiyorum. Aslında, 32
nci maddede, bunları dile getirme gereği vardı.
Şu anda, bir şeyi daha söylemeden edemiyorum; çünkü,
birazdan da tartışacağımız, memurlara ek zam için kaynak sıkıntısı çekiyoruz.
Gelin bu fonlardan ayrılan trilyonları -zamanı değerlendirelim diye saymadım-
memurlarımıza, emeklimize ayıralım; hiç değilse, bu dönemde biraz ağırlık
verelim; işçiler gibi sendikal hakları olmayan, biz milletvekillerinden destek
bekleyen bu kitlemize, bizler, hiç değilse, buradan, bir derman olmaya
çalışalım. Şu saatlere kadar bizi izlediklerini de tahmin ediyorum; yani,
bizler gibi, onlar da uyumuyorlar.
AHMET KABİL (Rize) – Herkes yattı.
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Hayır... Memurlar
uyumadı. Ben, orada, onları görür gibiyim. Tabiî, onlar, merakla ve iştiyakla
bekliyorlar.
MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Siz ne verdiniz?..
BAŞKAN – Rica ediyorum.
AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Devamla) – Nasrettin Hoca'nın
türbesi misali, dört bir tarafı açık olan bu bütçede, elbette, bu kadarcık bir
mükellefiyet veya yükümlülüğün de fazla bir sarsıntı getireceğini sanmıyorum.
Yüce Meclisi bu duygularla selamlıyor, saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
70 inci maddeyi okutuyorum:
1318 Sayılı Kanunun Geçici 2 nci Maddesinin Uygulama
Süresi
MADDE 70. – 29.7.1970 tarihli ve 1318 sayılı Kanuna
24.3.1988 tarih ve 3418 sayılı Kanunla eklenen Geçici 2 nci maddedeki süre
31.12.1998 tarihine kadar uzatılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkadir Öncel; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar, DSP sıralarından alkışlar [!])
RP GRUBU ADINA ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 70 inci
maddesi üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlamadan önce Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yıllar önce de geceyarısı konuşma
bahtiyarlığına ermiştim, yine o bahtiyarlığa erdim; sizi tekrar selamlıyorum.
1988 yılında çıkarılan 3418 sayılı Yasayla, eğitim,
gençlik, spor ve sağlık hizmetlerinin daha iyi yürütülmesi için ilave kaynaklar
temin edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, 3418 sayılı Kanunu
incelediğimizde, her türlü alkollü içeceklerden ve tütün mamullerinden alınacak
belirli orandaki vergi, eğitim, gençlik, spor ve sağlık hizmetlerine kaynak
olarak aktarılmak istenilmektedir. Alkollü içeçekler-gençlik; tütün
mamulleri-gençlik; alkollü içecekler-sağlık; tütün mamulleri-sağlık; bu durumu
izah etmek mümkün değildir. Bu kanunu çıkaran mantık ise, şu anda, 55 inci
Hükümet olduğu iddiasıyla Türkiye'yi yönetmektedir.
Özel ve resmî okulların oluşturduğu liselerde, alkollü
içecekleri kullanma oranı yüzde 75, tütün mamullerini kullanma oranı yüzde 65
iken, bu mamullerden elde edilecek vergilerle, gençlik ve de sağlık hizmetleri
iyileştirilecek. Demek ki, birkısım insanların sağlığı harcanacak, tehlikeye
atılacak; böylelikle gençlik ve sağlık hizmeti iyileştirilecek. Bu, bir
paradokstur arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, 3418 sayılı Yasayla, akaryakıttan
alınan yüzde 23 oranındaki verginin, Merkez Bankasındaki Akaryakıt Tüketim
Fonuna aktarılarak, burada biriken fondan binde 4 kısmı, gençlere ve çocuklara
hitap eden spor tesislerinin yapımında kullandırılmaktadır.
Bunun yanı sıra, Taşıt Alım Vergisinden dolayı merkez
saymanlıklarına yatırılan payların yarısı, Maliye Bakanlığınca bütçeye gelir
kaydedilirken, kalan yarısının yüzde 60'ı Millî Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğünün bütçesine, kalan yüzde 40'ı da Sağlık Bakanlığının
bütçesine aktarılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, taşıt alımında, vatandaşımızdan
hem Taşıt Alım Vergisi hem Ek Taşıt Alım Vergisi hem de kesintisiz eğitime
katkı adı altında, taşıtların kayıt ve tescili ve devirlerinde 10 milyon TL
alınmaktadır. Türkiye'nin yığınla sorunu varken, 55 inci Hükümet, kesintisiz
eğitim adına, sabahlara kadar Meclisi çalıştırmış, 2 tane taşıt vergisi varken,
bir taşıt vergisi daha çıkarmıştır. 55 inci Hükümet, fakir fukaranın sorunlarını
çözmek, memur ve işçinin durumunu iyileştirmek, köylünün sıkıntılarını gidermek
için, Meclisi sabahlara kadar neden çalıştırmıyor? Bu Hükümet, eminim, şu anda,
canlı yayında bizleri seyreden halkımıza bunun hesabını veremeyecektir.
AHMET ALKAN (Konya) – Sabahlara kadar çalışıyoruz.
ABDULKADİR ÖNCEL (Devamla) – Evet, çalışacağız beraber.
Buyurun, yararlı yasalar getirin, sabaha kadar çalışalım.
Dargelirli bir vatandaşımız, yıllarca, dişinden
tırnağından kısarak tasarruf yapıp, yeni değil, üç beş yaşında, kullanılmış bir
araba almaya çalıştığı zaman, Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, 8 yıl
kesintisiz zulüm vergisi ödemek zorunda kalmaktadır. Hükümet yetkililerine
tavsiye ediyoruz; lütfen, Anayasanın 2 nci maddesini biraz daha okusunlar ve sosyal
hukuk devletinin gereğini yapsınlar. Bir taşıt alımı için 3 tane ayrı vergi
nasıl alınabilir, bunu lütfen izah etsinler.
3418 sayılı Yasaya dayanılarak toplanan vergilerin bir
kısmı, sağlık hizmetlerinin daha iyi yürütülebilmesi için ilave kaynakları
içermektedir. İşte, Türkiye'nin sağlık durumu ortada; daha birkaç gün önce, bir
TV kanalında, ayağı kesilmiş, zamanında müdahale yapılmazsa kolu da kesilecek
bir vatandaşımızın çocuğunu hepimiz izledik. Her türlü alkollü ve alkolsüz
içecekler, her türlü tütün mamullerinde, sağlık hizmetleri için belirli oranda
vergi alındığı gibi, bütçeden de yüzde 2,65'lik pay alındığı halde, hâlâ hasta
vatandaşlarımızın sorunları çözülememekte, mağduriyetleri devam etmektedir.
Yeşil kartlı hastalarımız hastane kapılarında çile
çekmektedir. Yeşil kart, sadece muayenede kullanılmakta, ilaç ve çok önemli
hayatî tedavilerde hiçbir işe yaramamaktadır; böylece, yeşil kart, göstermelik
bir durumdan öteye geçmemektedir.
Sayın milletvekilleri, 3418 sayılı Yasanın geçici 2 nci
maddesine dayanarak, 1998 yılı sonuna kadar taşıtlardan Ek Taşıt Alım Vergisi
alınmaktadır. Genel Kurulumuz, hiç olmazsa bu verginin daha fazla uzamasına
izin vermemelidir; eğer, bu durum Genel Kurulca düzeltilmezse, Bakanlar
Kurulunun, yüzde 12'lik Ek Taşıt Alım Vergisini yarıya indirme yetkisini
kullanmasını temenni ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de dikkat çeken bir konu
var. Vatandaşlarımıza herhangi bir eziyet veya mağduriyet yapılmaya çalışıldığı
zaman, hep eğitim, spor ve sağlık adına yapılmaktadır. Dikkat ediniz, 8 yıllık
kesintisiz eğitim adına da, motorlu taşıt kayıt ve devirlerinden 10 milyon TL,
uçak biletlerinden 500 bin TL, cep telefonundan 2 milyon TL, sigorta prim
bildirim beyannamelerinden 500 bin TL, tapu işlemlerinde herbir işlemin tarafları
için ayrı ayrı 5 milyon TL ve daha birçok yeni vergi, yeni zulüm devam
etmektedir.
İşte, Türkiye, bu zihniyetin eline itilmiştir. Yapılan
bunca zulümler hep eğitim ve sağlık adına yapılmış; ancak, ne eğitim ne sağlık
sorunu yıllardır çözülememiştir. Mademki, yıllarca halktan fedakârlık isteyerek
eğitim ve sağlık sorununu çözmeyi vaat ediyorsunuz, buna rağmen sorunu
çözemiyorsunuz, neden hâlâ bu vergileri eğitim ve sağlığa katkı diye
alıyorsunuz? Buna başka bir isim takarak halktan almayı niye düşünmüyorsunuz?
Aziz milletimizi daha fazla aldatamazsınız. Millet, sizi dikkatle, ibretle
izlemektedir. Unutmayınız, yalancının
mumu yatsıya kadar yanar; 55 inci Hükümetin mumu çoktan sönmüştür.
Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde neyi
görüşüyoruz; 55 inci Hükümetin sadra şifa vermeyen gayri samimî bütçesini.
Çankaya ucubesi, kartel medyası ve rantiyeci çevrelerin desteğiyle kurulan bu
Hükümet, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi konularında sınıfta kalmıştır.
Bu yanlış tutumları sebebiyle Batı'dan dışlanmış, İslam âleminden uzaklaşmış,
Amerika- Rusya ekseninde yer almak için, maalesef, İsrail'in desteği peşinde
koşmakta, Yahudi lobisinin verdiği madalyayı mazhariyet saymaktadır. Yalnızlığa
itilme senaryoları adım adım tatbik edilmekte; 55 inci Hükümet, şaşkın şaşkın
seyretmektedir. İçte ve dıştaki başarısızlıklar, rantiyeci tekelci medyanın
desteğiyle zafer gibi gösterilmektedir. Tek kalemde, usulsüz olarak, iki medya
grubuna aktarılan 16,4 trilyon, milletimizin dikkatinden kaçmamaktadır.
Neden gayri samimî, neden şifa vermiyor? Zira, bir
bütçe düşünün ki, yüzde 40'ı faiz giderine ayrılmış, yaklaşık yüzde 30'u cari
harcamalar ve memur maaşları, yüzde 30'u da açık olarak görülmektedir. Yaklaşık
5 katrilyonluk açığı kapatmak için yüzde 150'ye varan kısa vadeli borçlanmalara
gidilmektedir. Böylece, devlet imkânlarıyla büyüyen rantiyecilere avantaj
sağlanmaktadır. Rant aktarma pompaları kurulmuş, aziz milletimizin imkânları
rantiyecilere peşkeş çekilmektedir.
BAŞKAN – Sayın Öncel, bunların maddeyle ilgisi yok.
ABDULKADİR ÖNCEL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiyor;
sürenin içindeyim.
Anasol-D Hükümetinin
karakteristik vasfı, vergi, zam, zulüm ve rantiyeciye avantaj sağlamaktır.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken, bu
vesileyle, idrak edeceğimiz mübarek ramazanı şerifinizi ve yeni yılınızı tebrik
eder; 1998 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diler, saygılar sunarım.
(RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öncel.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
71 inci maddeyi okutuyorum:
Kısmen veya Tamamen Uygulanmayacak Hükümler
MADDE 71. – a) 1. 7126 sayılı Sivil Müdafaa
Kanununun 21.10.1960 tarih ve 107 sayılı Kanunla değişik 37 nci maddesinin (a)
bendi;
2. 6831 sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Üç Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair
20.6.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin (d) bendi,
3. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun
17 nci maddesinin Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonuna pay verilmesine ilişkin,
Hükümleri, 1998 malî yılında, bu Kanuna bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili tertiplerine konulmuş ödenek tutarları düzeyinde
uygulanır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda gerekli
değişiklik yapılıncaya kadar bu kanunun 171 inci maddesinde belirtilen süreler
1998 Malî Yılında saymanlar için 7 gün sayman mutemetleri için 2 gün olarak
uygulanır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
gerekli değişiklik yapılıncaya kadar bu Kanunun 25 inci maddesinin 6 ncı
fıkrası uyarınca 1998 yılı için belirlenecek para cezaları, 1997 yılı için
uygulanan miktarları aşmamak üzere uygulanır.
b) 1. Uluslararası kurumlarca, yabancı ülkelerin
kredi kuruluşlarınca ve diğer her türlü dış kaynaklarca kamu kurumlarına,
yatırım bankalarına ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına Hazine tarafından
garanti edilenler de dahil olmak üzere verilecek krediler ve bu kredilerin söz
konusu kuruluşlara geri ödenmesi dolayısıyla düzenlenecek kağıtlar için 488
sayılı Damga Vergisi Kanunu,
2. 9.5.1985 tarih ve 3202 sayılı Kanunun 45 inci
maddesinin birinci bendi,
3. 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası,
4. 3.7.1968 tarih ve 1053 sayılı Kanunun 1 inci
maddesinin 2 nci fıkrası ile aynı Kanunun 3 üncü maddesi,
5. Genel Bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli
idareler bütçelerinden kamu iktisadî teşebbüslerine yapılacak “İktisadî
Transferler ve Yardımlar Hakkında” 8.6.1959 tarihli ve 7338 sayılı Kanun
hükümleri,
6. 2.2.1981 tarih ve 2380 sayılı Kanunun 1 inci
maddesi ile 27.6.1984 tarih ve 3030 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (b) bendi
hükümleri 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 7 nci
fıkrasının (a)ve (b) bentleri için,
7. Muhtelif kanunların bu kanunun 7 nci maddesine
aykırı hükümleri,
8. 4.12.1984 tarih ve 3096 sayılı Kanunun ek 1
inci maddesinin (a) fıkrası,
9. Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki taşınmaz mallar hakkında, 16.8.1997 tarih ve 4306 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 9 numaralı bendi genel ve katma
bütçeli kuruluşlar yönünden,
1998 Malî Yılında uygulanmaz.
BAŞKAN – Evet, madde üzerinde, Refah Partisi Grubu
adına, Trabzon Milletvekili Sayın İlhan Sungur; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 71
inci maddesi üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum
ve şahsım adına, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, "Kısmen veya Tamamen
Uygulanmayacak Hükümler" başlığını taşıyan bu maddede, bazı kanunların
uygulanmayacak maddeleri veya hükümleri belirtilmektedir. Yaklaşık olarak 14
adet kanunun adının geçtiği bu madde Komisyonda görüşülürken, (a) fıkrasının
sonuna bir fıkra daha eklenmiştir. Ben, sadece, bu fıkra üzerinde çok önemli
gördüğüm bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu fıkraya göre, “4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar bu Kanunun 25 inci
maddesinin altıncı fıkrası uyarınca 1998 yılı için belirlenecek para cezaları
1997 yılı için uygulanan miktarları aşmamak üzere uygulanır” hükmü
getirilmektedir. İlgili önergede, söz konusu para cezalarının memur maaş
katsayısına bağlı olarak her yıl artırılması nedeniyle, oldukça yüksek
rakamlara ulaşması gibi bir gerekçe belirtilmişti. Özellikle, 1996 ve 1997
yıllarında yüksek oranda gerçekleşen memur maaş katsayısının, bu para
cezalarının oldukça yüksek rakamlara ulaşmasına neden olduğu ifade edilerek,
1998 yılı para cazaları için 1997 yılı seviyesinin korunması öngörülmektedir.
Tüketiciyi Koruma Kanununun ilgili 25 inci maddesinde belirtilen para cezaları,
sadece, ticarî reklamlar ve ilanlar, ayıplı mallar, zararlı ve tehlikeli mal ve
hizmetler ile kalite denetimine ilişkin cezalar değildir. Bu cezaların yanı
sıra, aynı Kanunun 25 inci maddesine, 15 Ocak 1997 tarih ve 4226 sayılı kanunla
yapılan bir ek hükümle getirilmiş olan, başka bir para cezası daha
bulunmaktadır. Bu ceza, gazetelerin bir çılgınlık halini alan promosyon
kampanyalarına bir düzen getirmek için Refahyol Hükümeti tarafından
öngörülmüştü; çünkü, bu kampanyalar neticesinde, bazı gazetelerin taahhütlerini
tam olarak yerine getirememeleri, binlerce promosyonzede oluşmasına neden
olmuştu. Bu nedenle, Refahyol Hükümetinin yerinde bir kararla hazırladığı kanun
tasarısının 15 Ocak 1997'de kabul edilmesiyle, promosyon işine bir çekidüzen
gelmişti; ancak, kanunun boşluklarından yararlanarak, bazı yan gazete
müsveddeleri kullanılarak, bu promosyon kampanyaları hâlâ sürdürülüyor; bazı
gazeteler, fiyatlarını istedikleri gibi artırıp, kampanyalarını istedikleri
gibi uzatabiliyorlar.
Şimdi, bazı medya kuruluşları, bu gelişigüzel
kampanyalar sebebiyle, tüketicilerin kesesinden yüzlerce milyar liralık haksız
kazanç sağlayacaklar. Ayrıca, gazete fiyatlarını da, geçen yıl yaptıkları gibi,
1998 yılında da en az yüzde 100 artıracaklar; ama, bu yasayı ihlal ettikleri
zaman, 1997 yılındakinin aynı seviyesinde para cezaları ödeyecekler. Böyle bir
uygulama, adaletsiz bir uygulamadır. Bu hususun, önerge sahiplerinin ve
Hükümetin dikkatinden kaçtığı kanaatindeyim; çünkü, Komisyonda eklenen fıkra
gerekçesinde verilen örnekler, 1995 yılında çıkarılan kanunda belirtilen para
cezalarına ilişkindir. Dolayısıyla, gelin, bu fıkrayı maddeden çıkararak,
Hükümetin ilk teklif ettiği madde metnini kabul edelim ve böylelikle, haksız
promosyona ilişkin para cezalarını, 1998 yılı için düşük miktarlarda tutmayalım.
Genel Kurulumuzun, bütçe lehine olacak bu değişiklik önergemizi kabul edeceğini
ümit ediyorum.
Son olarak, 1998 malî yılı bütçesinin, ülkemize ve
milletimize hayırlı olması dileklerimle, saygılarımı sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sungur.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel Bütçe Kanun Tasarısının 71 inci
maddesinin (a) bendinin sonundaki aşağıdaki fıkranın çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İsmail İlhan
Sungur Osman Hazer Yakup Budak
Trabzon Afyon Adana
İsmail
Yılmaz Zeki
Ünal
İzmir Karaman
"4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanunda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar, bu Kanunun 25 inci maddesinin
altıncı fıkrası uyarınca, 1998 yılı için belirlenecek para cezaları, 1997 yılı
için uygulanan miktarları aşmamak üzere uygulanır."
Gerekçe: Çıkarılması istenen bu fıkra, Hükümetin teklif
ettiği metinde bulunmayıp, Komisyonda eklenmiştir. Komisyonda teklif ve kabul
edilen ilgili fıkraya ilişkin gerekçesinde belirtilen örnekler, 1997 yılında
kabul edilen eke ait olmayıp, 25 inci maddenin üçüncü fıkrasına ilişkindir.
Dolayısıyla, haksız promosyon kampanyalarına uygulanacak para cezaları, bu
hüküm çıkarılmadığı takdirde, 1997 yılı için uygulanan miktarları aşmayacağı
için, oldukça düşük oranlarda kalacak ve caydırıcı olmayacaktır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN
(Antalya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet?..
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Komisyon, 47 nci maddeyi
yeniden düzenleyerek getirmiştir.
Komisyon raporunu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi, 7.11.1997-27.11.1997 tarihleri arasında
görüşülüp kabul edilerek Yüksek Başkanlığa sunulan ve Başkanlıkça sıra sayısı
390 olarak bastırılıp dağıtılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yer
alan ve 16.12.1997 tarihinde görüşülmeye başlanan 1998 Malî Yılı Bütçe Kanun
Tasarısının Genel Kurulun 24.12.1997 tarihli 36 ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunda görüşmelerine devam edilmiş, ancak anılan tasarının,
"Katsayılar, Yurtdışı aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti, Ek Tazminat
Tavanları" başlıklı 47 nci maddesinin verilen önergelerle birlikte yeniden
değerlendirilmesini teminen, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca Komisyonumuza
geri verilmesi talep edilmiştir. Anılan madde ve önergeler Komisyonumuza geri
verilmiştir.
Komisyonumuza geri verilen madde ve önergeler,
Komisyonumuzun yaptığı 26 ncı Birleşimde Hükümeti temsilen Millî Eğitim Bakanı
Hikmet Uluğbay ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in Başkanlığında Maliye
Bakanlığı temsilcilerinin de katılımıyla incelenip görüşülmüştür.
Genel Kurulda verilen önergeler ile;
1- Memur maaşlarına ilişkin aylık katsayısı ile
memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısının
1.1.1998-30.6.1998 döneminde, maaş artışının Başbakanlık Müsteşarı brüt
maaşında yüzde 20, en alt dereceden maaş alanlara yüzde 60 olmak üzere
kademelendirilerek, ortalama yüzde 50 düzeyinde gerçekleşmesini sağlayacak
şekilde yeniden düzenlenmesi ve oluşan ödenek ihtiyacının, Maliye Bakanlığı
bütçesinin 930-08-3-351-900 tertibiyle Genel ve Katma Bütçeli İdarelerin
bütçelerinde yer alan diğer cari ödeneklerinden yapılacak yüzde 10 kesintiyle
karşılanması,
2- Memur maaşlarına ilişkin aylık gösterge tablosunda
yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde
uygulanacak aylık katsayısının 1.1.1998-30.6.1998 döneminde (6 300), taban
aylığı katsayısının ise aynı dönem için (40 000) olarak uygulanması, bu
değişiklik nedeniyle doğacak ödenek ihtiyacının Maliye Bakanlığı bütçesinin
930-08-3-356-900 tertibinden karşılanması ve bu artıştan Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinin yararlandırılmaması,
3- Memur maaş katsayısı ile taban aylığı katsayısının
1.1.1998-30.6.1998 döneminde yüzde 50 düzeyinde artırılması, aynı dönem için
sözleşmeli personel ücret tavanının (350 000 000 ) lira, 375 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnamenin 2.12.1993 tarih ve 3920 sayılı Kanunla değişik 28 inci
maddesinin (b) fıkrası uyarınca ödenecek ek tazminat tavanının (50 000 000)
lira olarak uygulanması, bu değişiklikler nedeniyle doğacak ödenek ihtiyacının
Maliye Bakanlığı bütçesinin 930-08-3-351-900 tertibi ile genel ve katma bütçeli
idarelerin bütçelerinde yer alan diğer cari ödeneklere ilişkin bütçe
tertiplerinden, yapılacak ayarlamalarla teklif edilen artışı karşılayacak
miktarda kesintiyle karşılanması öngörülmektedir.
Komisyonumuzca yapılan görüşmelerde;
1998 malî yılına ilişkin genel ve katma bütçeli
kuruluşların bütçeleri tek tek oylanmış ve kabul edilmiş bulunduğundan ve
tekriri müzakereyle bu bölümlere geçerek yeniden müzakere yapma olanağı
bulunmadığından, yapılacak uygulamanın uygun görülmediği;
Her yüzde 10'luk artışın sosyal güvenlik ödenekleri
dahil yaklaşık 350 trilyon liraya ihtiyacı olduğu;
Kamu çalışanlarına yapılan maaş artışının yeterli
olmadığı, yüksek enflasyon karşısında mutlak bir uzlaşma sağlanarak yüzde 30
düzeyindeki zamın artırılması gerektiği, gerekiyorsa tekriri müzakere suretiyle
kaynak yaratma imkânı bulunabileceği;
1.7.1997-31.12.1997 tarihleri arasında oluşan
enflasyonun bugün yapılan maaş zamlarında göz önüne alınmadığı,
1.1.1998-30.6.1998 tarihleri arası için yüzde 30 zam önerildiği, ancak geçmiş
altı ayda oluşan enflasyonun etkilerini azaltıcı bir maaş artışının 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanun Tasarısında mevcut olmadığı;
Önergelerle getirilen düzenlemelerin, Hükümetin
hedeflemiş bulunduğu makro dengeleri olumsuz yönde etkileyeceği; kaldı ki,
Hükümetin, memur maaşlarında yıl içinde yapılacak artışların enflasyonun
altında kalmayacağı hususunda taahhüdünün de bulunduğu; bu nedenle Hükümete
güven duyulması ve süre verilmesinde yarar görüldüğü;
Otoyol gelirlerinin uluslararası seviyelere çekilmesi
suretiyle elde edilecek gelirlerin, memur maaşlarında artış yapılması hususunda
bir imkân yaratılabileceği;
Kamu görevlilerinin ücret artışlarının bir siyasî
polemik haline getirilmesinin uygun bulunmadığı;
Eğitim ve sağlık yatırımlarından yapılacak kesintilerle
memur maaşlarına zam yapılmasının sakıncalı bulunduğu, ayrıca yatırımlardan
yapılacak kesintilerin işsizliği artırıcı mahiyet taşıdığı;
Yapılan bütün hesaplamalar neticesinde, en az yüzde 40
düzeyinde bir artış oranı üzerinde uzlaşma sağlanması gerektiği,
Şeklindeki görüş ve eleştirileri takiben, Hükümet adına
yapılan açıklamalarda;
Yüzde 1 düzeyindeki artışın yaklaşık 37,4 trilyon
liralık bir malî külfet getirdiği,
Bütçe disiplini açısından getirilen düzenlemenin
enflasyonu hızlandıracağı, faiz ödemelerinin vazgeçilmez nitelik taşıdığı,
Hazinenin finans dengesindeki değişikliğin yeni borçlanmalara neden olacağı,
yeni faiz yükümlülükleri getireceği,
Önergelerle getirilen malî yükün, gösterilen
kaynaklarla karşılanmasının mümkün olmadığı, Devletin bu yükün altında
kalkamayacağı,
Önergelerin kabulü halinde getirilen malî yükün
Hükümetin ekonomik hedeflerini saptıracağı,
İfade edilmiştir.
Bu görüşme ve değerlendirmelerden sonra, Genel Kurulda
verilen söz konusu önergelerin gider artırıcı niteliği de dikkate alınarak,
Komisyonumuzca benimsenemeyeceği ve maddenin Komisyonumuzca evvelce kabul
edilen şekliyle Genel Kurula sunulması kararına varılmıştır.
Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere, Yüksek
Başkanlığa saygıyla arz olunur. 25.12.1997, Saat : 03.10
Biltekin
Özdemir
Samsun
Plan
ve Bütçe Komisyonu Başkanı
BAŞKAN – Katılan üyeleri de okutuyorum.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Efendim, oy veren üyeleri
okusunlar lütfen.
BAŞKAN – Efendim, Komisyon üyelerinin, tabiî, muhalif
olanlarının da muhalefetini...
Üyeleri okutuyorum:
Başkan Sözcü Kâtip
Biltekin
Özdemir Hüseyin Yayla Miraç Akdoğan
Samsun Hatay Malatya
Mustafa
Küpeli İ.Ertan
Yülek Sait
Açba
Adana Adana Afyon
(İmzada
bulunamadı) (Muhalif)
Aydın
Tümen Süleyman
Hatinoğlu Cafer Tufan
Yazıcıoğlu
Ankara Artvin Bartın
Ataullah
Hamidi Abbas İnceayan Ertuğrul Yalçınbayır
Batman Bolu Bursa
Ali Rahmi
Beyreli Hilmi
Develi Aslan
Polat
Bursa Denizli Erzurum
(İmzada
bulunamadı) (İmzada
bulunamadı)
Mustafa
Balcılar Halil
Yıldız Refik
Aras
Eskişehir Isparta İstanbul
(İmzada
bulunamadı)
Ali
Topuz Algan
Hacaloğlu Esat
Bütün İstanbul İstanbul Kahramanmaraş (Muhalifim) (İmzada bulunamadı)
Nurettin
Kaldırımcı Necdet
Tekin Hayrettin
Uzun
Kayseri Kırklareli Kocaeli
(İmzada
bulunamadı)
Mustafa
Ünaldı Süleyman
Çelebi Mustafa Bahri
Kibar Konya Mardin Ordu (Muhalifim)
Cevat
Ayhan Ertuğrul
Eryılmaz Cemal
Alişan
Sakarya Sakarya Samsun
(İmzada
bulunamadı) (Muhalifim)
Yıldırım
Aktürk Hasan
Çağlayan
Uşak Çorum
(Muhalifim)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyonumuz getirdiği
maddede...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, kayıtlara
yanlış geçmesin; arkadaşlarımızın bir bölümü, ben de dahil, önümüze imza kâğıdı
gelmedi, imzalayamadık.
BAŞKAN – Efendim, tamam, imzada bulunmamışsınız; ne
yapalım...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Getirilmediği için
imzalayamadık. Muhalif olarak...
BAŞKAN – Bir dakika efendim. Bu kadar heyecanlanmaya da
gerek yok.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu benim
takdirim, sizin değil.
BAŞKAN – Efendim, her şeye giriyorsunuz, komisyona,
hükümete, Başkanlığa müdahale ediyorsunuz. Ne var burada... Bir şey yok.
Sayın milletvekilleri, Komisyon, eski metni
getirmiştir. Eski metin, aynı birleşimde müzakere edildi.
Sayın Maliye Bakanı söz istedi, kendisine söz
veriyorum; Sayın Bakandan sonra da bir sayın üye söz istemiştir, ona da söz
vereceğim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır.
Buyurun.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bütçe tasarısının 47 nci maddesi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir defa daha değerlendirilmek üzere Komisyona çekilirken söz
istediğimde, dile getirmek istediğim konular, aslında, şunlardı:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde verilen önergelerle,
kaynak yaratılmak suretiyle personel ödemelerinde uygulanacak olan katsayıların
artırılması önerilmişti.
Değerli milletvekilleri, 1998 yılı bütçe tasarısı
hazırlanırken, ekonominin tüm dengeleri göz önünde bulundurularak, özellikle
de, uygulanacak bir ekonomik istikrar programının ilk ayağını oluşturması
nedeniyle, 1998 yılı bütçe ödeneklerinde, olabildiği kadar samimî, gerçekçi ve
yapılabilecek en fazla tasarruf sağlanmak suretiyle, bütçeye, bütçe ödenek
kalemleri konulmuştu. Bunlardan yapılacak herhangi bir indirim veya sapma,
bütçeyle öngörülen hizmetlerin kesinlikle yerine getirilmemesine neden olacak
kesintiler olacaktı.
1998 yılı içerisinde memurlar için öngörülen ödemelerin
enflasyonun altında kalmayacağı, birinci ve daha sonra da ikinci dönemde
yapılacak artışlarla bütçede öngörülen hedeflerin mutlaka tutturulacağı ifade
edilmişti; ancak, 1998 yılı bütçesiyle ilgili olarak verilen önergelerden -üç
tane ayrı önerge- bir tanesi, toplam olarak 725 trilyon lira; ikincisi, yine
725 trilyon lira; üçüncüsü de, 412 trilyon lira ilave bir ödeme öngörüyordu.
Her bir önerge için öngörülen kaynakla -bir tanesini
daha önce ayrıntısıyla sizlere sundum; Refah Partili arkadaşlarımız tarafından
verileni- kesin olarak bu şekilde yapılacak kesintilerle böyle bir ödemenin
karşılanması mümkün değildi. Kaldı ki, cari ödemelerden yapılan yüzde 24
kesintiden sonra, o memurlara belki yapılacak kesintiyle bir maaş verseniz
bile, devletin işlemesi zaten mümkün değildi; kaldı ki, o kesinti de
karşılayamıyordu. Belki bu şekilde memurlara birazcık daha fazla ödeme
yapılabilirdi; ama, o memurların çalışması için ihtiyaç duyduğu kırtasiyeyi
bile sağlama olanağınız yoktu. Sadece, otururlar, kâğıt ve kalem bulamadan,
belki de birbirlerine bakarak zamanlarını geçirirlerdi.
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız
tarafından verilen önergede gösterilen kaynaklardan bir tanesi, zaten bütçenin
transfer tertibinde yer alan personel ödeneği; artı, diğer carilerden kesilecek
olan yüzde 10'luk kesinti ki, o da 133 trilyon lira yapıyor. 725 trilyon
liralık bir ödeneğin karşılanması için bu şekilde gösterilen kaynağın yeterli
olmayacağı çok açık olarak ortadadır.
Doğru Yol Partili arkadaşlarımız tarafından verilen
önergenin de yükü 412 trilyon lira; 356-900 tertibinden gösterilen kaynağı da,
sadece 97 trilyon liradır.
Değerli milletvekilleri, bu koşullar altında yapılacak
bir maaş artışının nereden karşılanacağını kendi kendimize sormamız ve cevabını
da bulmamız gerekir.
Biraz önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımıza
sunduk. Memur maaş katsayılarında yapılacak olan 1 puanlık artışın bütçeye
getireceği yük, 37,4 trilyon lira. Bunun 22,5 trilyon lirası fiilen
çalışanlara, 13,9 trilyon lirası da emeklilere gelmektedir ve bu şekilde 1
puanlık yapılan bir artışla, en düşük dereceden maaş alan bir memurun maaşında
yapacağınız artış da, sadece 300 bin lira. Neredeyse, bir veya iki simit
parası. Dolayısıyla, sağlanan artışla, hem kamu çalışanlarına herhangi bir şey
getirmiyor hem de bütçeye getirdiği yük nedeniyle bütün dengelerini altüst
ediyorsunuz. 10 puanlık bir artışın getireceği yük 374 trilyon lira, 20 puanlık
bir artışın getireceği yük 748 trilyon lira.
Değerli milletvekilleri, bütçede, özellikle, gelir
kalemlerini ayrıntısıyla burada inceleme olanağı buldunuz. Hepsinin, ekonominin
tüm olanakları zorlanarak gerçekleştirilecek rakamlar olduğunu da görüyorsunuz.
Demek ki, bütçenin böyle bir ilave artışının sağlıklı gelir kaynaklarıyla
karşılanması olanağı yok. O zaman neyle karşılayacaksınız; borçla
karşılayacaksınız. 37,4 trilyon lira, yani, sadece 1 puan vererek memurların
maaşlarında sağlayacağınız artışı borçla karşılayacağınız için, bu 37,4 trilyon
lirayı sağlamak için, faiz verdiğiniz insanlara 50 trilyon lira para
ödeyeceksiniz. İşte, bütçe bunun altından kalkamaz; bunun altından bütçenin
kalkması mümkün değil.
Daha önceden de açıklamaya çalıştık. Özellikle, 1998
yılı bütçesinin ilk üç ayı, gerek içborç ödemeleri gerek faiz ödemeleri
nedeniyle oldukça yüklü bir bütçe. İlave olarak getirilecek olan bu yüklerle
birlikte, devletin finansmanının sağlanmasında ortaya çıkacak güçlükleri
hepinizin takdir etmesi gerekir. Bu koşullar altında, borçlanarak bu paranın
bulunmaya kalkılması halinde, faiz oranları, belki de, şurada verdiğim
rakamların çok çok üstüne çıkacak, belki de, ücretlilere 37,5 trilyon lira
ödeme yapmak için sizin “rantiye” diye tarif ettiğiniz kesime yapacağınız ödeme 60 trilyon liraya çıkacak.
Değerli milletvekilleri, hükümet,
bir sorumluluk olayıdır. Biz, bir programla ortaya çıktık ve 1998 yılının
sonunda ülkeyi ekonomik hedefler açısından nereye götürmek istediğimizi çok
somut olarak ortaya koyduk; bunun için uygulayacağımız istikrar programının bir
adımı olarak da, bütçe hedeflerimizi ortaya koyduk. Bu konuda Türkiye Büyük
Millet Meclisi bize güvenir, biz bunu uygularız.
Ben, Parlamentoda bulunduğum dönem içerisinde, buradan
dört defa bütçe geçtiğini gördüm; daha önceden de izlediğim kadarıyla, son yedi
sekiz yıl içerisinde, bütçesine, -özellikle personel ödemelerine, - Genel
Kurulda ilave yapılan herhangi bir hükümet bütçesi görmedim. Görmedim; çünkü,
hükümetlerin yapısı farklıydı. 55 inci Hükümet, 3 partili; ancak, bir azınlık
hükümeti ve dolayısıyla da, uygulamaları desteklenecek; en azından,
uygulamaları, belirli ölçüde sorumluluklara katılınmasa bile desteklenecek bir
hükümet; dolayısıyla, katılınmadığı zaman da, burada idare etme olanağı elbette
olmayacak. Ancak, bu kadar ağır bir sorumluluk yüklenmiş olan bir hükümete,
kendi bütçe ödeneklerini bile tayin etme hakkı vermeksizin, istediğiniz gibi 1
katrilyon lira ilave ödemeyi de sırtına yükleyerek "haydi, bunun altından
kalk" derseniz, o hükümet, bunun altından kalkamaz; kalkması da mümkün değildir
zaten. (DSP, ANAP ve DTP sıralarından alkışlar)
750 trilyon liralık ilave yükün, kaynağı gösterilmeden,
bu devlete neye mal olacağını hepiniz çok yakından biliyorsunuz değerli
arkadaşlar. Kabul ediyorum, elbette burada siyaset yapıyorsunuz; ama, siyasetin
de ötesinde, ülke gerçekleri vardır. Ülke gerçekleri de, bu sorumluluğu
üstlenmiş olan insanlar tarafından gereği gibi yerine getirilmek zorundadır.
Biz, kamu çalışanlarının ücretlerinin artırılmasına karşı değiliz elbette ki;
ancak, bu şekilde yaratacağınız kaynağı olmayan ödemelerle enflasyonu azdırmak
suretiyle belki de reel olarak yapmış olduğunuz artışları bile ortadan
kaldıracak sonuçlar doğuracak önergelere de katılmak zorunda değiliz ve
katılamıyoruz; bütün sorun odur, bütün sorun ondan ibarettir. (RP sıralarından
gürültüler)
CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Geçen sene öyle
söylemiyordunuz.
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyelim.
MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – O nedenle,
verilmiş olan önergelerin, göstermiş olduğu kaynakların içerdikleri giderleri
karşılayamayacak nitelikte olduğunu, dolayısıyla da bütçede gider artırıcı
nitelikte olduğunu ve Anayasamız uyarınca gider artırıcı nitelikte Genel
Kurulda herhangi bir önergenin verilememesi nedeniyle de işleme konulmaması
gerektiğini burada sizlere ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DSP,
ANAP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Efendim, son söz milletvekiline aittir prensibinden
hareketle, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın Polat, süreniz 5 dakikadır.
ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, sayın
milletvekillerim, hepinizi saygıyla selamlarım.
Memur maaş katsayılarına yapılacak zamlarla ilgili,
bugün, bu Mecliste çok büyük tartışmalar oluyor. Yalnız, bir şey söylemek
istiyorum, bu memur maaş katsayısındaki artışla ilgili olarak, biz, 1 inci
maddede iki önerge verdik. Bu iki önergemizden bir tanesi kayboldu, bir tanesi
de bulunamadı; 5 inci madde bulundu, oraya yerleştirildi. Hatta, o maddenin
okunması sırasında, Sayın Bakanımız, bu maddenin teknik olarak yanlış olduğunu
ve kaynaklarının da yetersiz olduğunu, esasında yüzde 20'lik artış için 900
küsur trilyon liraya ihtiyaç olacağını, buradan ise ancak 700 trilyon lira
kesildiğini söyledi; fakat, ondan biraz sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
bunun, esasında 740 trilyon lira olacağını
söyledi. Bu da gösteriyor ki, bir yanlışlık her iki tarafta da oluyor.
Yalnız, bizim verdiğimiz ilk önergedeki rakamların çok gerçekçi olduğu
ortadaydı.
Yine, aynı şekilde, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
tartışmalarda, Anavatan Partisinin değerli üyeleri de, bizim verdiğimiz birinci
önergenin, teknik olarak en doğru, en gerçekçi önerge olduğunu teyit ettiler.
(ANAP sıralarından "Gerçekçi olduğu için değil" sesi) Hayır efendim,
söylendi bunlar...
Bir şey söylemek istiyorum, buradan da neticeye
getirmek istiyorum. Yine, bizim önergemiz üzerinde, biz hangi rakamlardan gider
keseceğimizi nereden gelir getireceğimizi söylerken, şu gördüğünüz Resmî
Gazeteden, daha önceki yıllarda aynı bütçe kalemlerinden kesildiğini de
göstermek isterim; yani, bunların emsali vardır. Emsali var olan bu
önergemizde, aynı şekilde düzenleme yapılarak giderler kesilirken, devlette
devamlılığın esas olduğunu kabul ederek, mahallî idarelere yapılacak
ödemelerden, siyasî partilere yapılacak devlet yardımlarından, ihbar ve kıdem
tazminatı karşılığı ödeneklerinden, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'a
yardım amaçlı ödeneklerden ve konsolide bütçeye konulmuş olan faiz
ödemelerinden para kesilmemesi gerektiğini belirttik. Yalnız, Cumhuriyet Halk
Partisi, sadece burada muhalefet yapabilmek için "faiz ödemelerinden
kesilmesine Refah Partisi karşı çıktı" diyerek, bizi küçümsemeye kalktı.
Halbuki, kendileri de biliyorlar ki, devlette bir devamlılık vardır. Devlet bir
yerden bir bono karşılığı para almışsa, faiz taahhüdü yapmışsa, bunu
ödeyecektir; "bunu ödemiyorum" demekle, bu ödenmemiş olmaz; ama, siz,
yapacağınız birtakım tutarlı politikalarla, bono faizlerini, bizim 28 Şubat
öncesi düşürdüğümüz gibi, yüzde 80-90 küsurlara düşürürseniz, bu faizlerde bir
azalma olur; bunu da burada belirtmek istiyorum.
Sayın Bakanlarım, bir iki dakika içerisinde bir şey
söylemek istiyorum: Sürekli olarak bu Hükümet bize, yüzde 10 puanın artıracağı
370 trilyonu, 20 puanın artıracağı 740 trilyonu bulamayacağını söylüyor. Şimdi,
yüzde 10 puan 340 trilyon artırıyor; "bunu bulamıyorum" diyen
Hükümet, bu sene, burada, 8 yıllık eğitime geçerken -bakın, bunu başka bir amaç
için söylemiyorum- icabında, 2 katrilyon lira gibi bir ödeneği, olmadığı halde,
bütçeye getirdi “ek vergi” falan dedi, buldu. (RP sıralarından alkışlar) Yani,
şunu söylemek istiyorum: Canı istediği zaman 2 katrilyon lirayı bir kalemde
bulan Hükümet, eğer isterse 300 trilyon lirayı da bulur; ama, birincisinde, birtakım
yerlerden, çok etkin ve derin devletten etki geldiği için buluyorsa, ben
istiyorum ki, derin halktan gelen isteğin karşısında bunu da bulsun bu Hükümet.
(RP sıralarından alkışlar)
Şimdi, şunu da söylemek istiyorum arkadaşlar: Biz ne
dersek diyelim, rakamlar ne kadar yanlış da söylese, bazen doğru söyler.
Doğrudur; bizim dönemimizden, bu Hükümet dönemine, 1998'e birtakım faizler
aktarılmıştır; 1995'ten de bizim dönemimize aktarılmıştı; çünkü, devlette
kesinti yoktur.
Şimdi, şu gördüğümüz listede -biraz önce Plan ve Bütçe
Komisyonunda ve daha önce Genel Kurulda Ertan Bey de göstermişti- resmen
görülüyor ki, bizden önce yüzde 38'lerde olan faiz ödemeleri, bizim zamanımızda
yüzde 29'a düşmüştür, bu Hükümet döneminde de yüzde 40'a çıkmıştır; bizden önceki
dönemde işçi ve personele ödenenler yüzde 33 iken, bizim dönemde yüzde 37'ye
çıkmıştır, şimdi de yüzde 31'e düşmüştür ve şu da bir gerçektir ki, ne kadar
kabul etmeseniz de, bizim dönemimizde, işçi ve memurlara, SSK'ya ödenenler
yüzde 37, ranta ödenenler yüzde 29'dur; yani, emekçilere ödenen para, ranta
ödenenden 8 puan fazladır; sizin hükümet döneminde ranta ödenen para yüzde 40,
emeğe ödenen para yüzde 31; aradaki yüzde 9 fark aksi taraftadır. Yani, her
şeyde de görüşmüştür ki, Refahyol döneminde -bunu bir gerçek olarak söylüyoruz-
işçi ve memurlara ödenen para, bugünkü Hükümete göre reel olarak daha fazladır.
Şimdi, arkadaşlar, bir şey daha söylemek istiyorum;
burada biz memurlara bir katsayı artışı dediğimiz zaman, bunu bazı arkadaşlar
hep tartıştılar, yatırımların düşeceğinden bahsettiler. Yatırımlar da düşmüyor,
niye düşmüyor; çünkü, bizim getirdiğimiz yüzde 10'luk bir artışa göre
yatırımlardaki azalma ancak 7 puandı, 20'ye göre 14 puandı; fakat...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Polat, bitti; lütfen efendim...
ASLAN POLAT (Devamla) – Hemen bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Polat, sabahtan beri... Yani, saat
04.00'e geliyor, rica ediyorum... Efendim, yani, şimdi ne söyleyeceksiniz;
sabahtan beri, söyleyeceklerinizi söylediniz yani, rica ediyorum...
ASLAN POLAT
(Devamla) – 1 dakika...
BAŞKAN – Hayır vermiyorum efendim, rica ediyorum...
Buyurun.
Yani, sabahtan beri konuşuyorsunuz; yani, artık insaf
yahu!
ASLAN POLAT (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri “Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülen 47 nci maddeye
muhalifiz diye, bize bir not geldi. Sayın Cevat Ayhan, Sayın Hilmi
Develi, Sayın Algan Hacaloğlu, Sayın Aslan Polat, Sayın Ertan Yülek, Sayın
Nurettin Kaldırımcı, tutanaklara geçsin diye göndermişler.
Değerli milletvekilleri, bu maddeyle ilgili verilen
önergeler var. Bakın, geçen sene de bütçe tasarısında bu konunun müzakere
edildiği oturumu yine burada ben Başkanken idare ettim ve idare ettiğim
zamanla, ilgili olarak da biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşma
yapan Sayın Nihat Matkap, burada geçen konuşmaları anlattı. Şimdi, bütçenin
bütün bölümleri kabul edilmiş, kesinleşmiş; maddeleri kabul edilmiş, gelmiş
buraya. Şimdi, 47 nci maddede ödenek, o, bizim, -Türkiye Büyük Millet
Meclisinin- kabul ettiğimiz bölümlerini, diyorsunuz ki, hayır biz onları kabul
ettik ama, şimdi, onların üzerinde değiştirme yapalım. Bu, mümkün değil.
(Gürültüler)
Efendim, bir dakika... Rica ediyorum... Bir dakika
efendim...
Şimdi, efendim bakın, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisidir, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaz boz tahtası yok. O, Maliye
Bakanlığının bölümleri, 930 transfer harcamaları bölümü kabul edildiği zaman...
BEKİR SOBACI (Tokat) – O zaman niye getiriyorsunuz
Genel Kurula?
BAŞKAN – Verilen önergeleri, şimdi...
KADİR BOZKURT (Sinop) – Sayın Başkan, Komisyon maddeyi
geri aldıktan sonra diğer maddelerin görüşülmemesi lazım.
BAŞKAN – Efendim, hepiniz bir ağızdan konuşuyorsunuz...
Ne konuşuyorsunuz?!.. Bir susun!.. Benim ne söylediğimi anladınız mı siz?!
Allah Allah!..
Bakın, bugün kural koymuyoruz; şimdi bu önergeleri
okutacağım, arkasından da işleme koymayacağım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Önergeleri
okuyalım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının
47 nci maddesinin (a), (c) ve (d) fıkralarının aşağıdaki gibi değiştirilmesini
ve bu değişiklikten doğan gider artışının karşılanması için maddeye bir fıkra
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Algan
Hacaloğlu Nihat
Matkap Haydar
Oymak
İstanbul Hatay Amasya
Mahmut
Işık Oya
Araslı İ.
Önder Kırlı
Sıvas İçel Balıkesir
Birgen
Keleş
İzmir
Katsayılar, Yurt Dışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti,
Ek Tazminat Tavanları
MADDE 47.– a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154
üncü maddesi uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek
gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık
katsayısıyla memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı
katsayısı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde, maaş artışının Başbakanlık Müsteşarı
bürüt maaşında yüzde 20, en alt dereceden maaş alanlara yüzde 60 olmak üzere
kademelendirilerek, ortalama yüzde 50 düzeyinde gerçekleşmesini sağlayacak
çerçevede belirlenir.
c) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin sözleşme ücret
tavanı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde (300 000 000) lira olarak uygulanır.
d) 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2.12.1993 tarih ve 3920 sayılı Kanunla değişik 28 inci maddesinin
(B) fıkrası uyarınca ödenecek ek tazminat tavanı 50 000 000 lira olarak
uygulanır.
Aynı maddenin (A) fıkrası uyarınca ödenecek ek
tazminatın aylık tutarı da, erbaş ve erler için; 1.1.1998- 30.6.1998 tarihleri
arasındaki sürede 25 000 000 lirayı, 1.7.1998 tarihinden itibaren ise 30 000
000 lirayı geçemez.
Ek fıkra: Oluşan personel giderleri ihtiyacı, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 930-08-3-351-900 tertibinden ve genel ve katma bütçeli
idare ve dairelerin bütçelerinde yer alan diğer carî ödeneklere ilişkin bütçe
tertiplerinden yapılacak yüzde 10 kesintilerin yukarıda belirtilen tertibe
ilave edilmesi suretiyle karşılanır.
Gerekçe: 1997 yılı sonunda TÜFE, asgarî yüzde 96
düzeyine ulaşacaktır. Sayın Devlet Bakanı Güneş Taner, bunun yüzde 100'e
tırmanacağını ifade etmiştir. Program, 1998 yılı sonunda enflasyonu yüzde
50'ye, 1997 yılında yüzde 6 olan gayri safî millî hâsıla büyüme oranını ise
yüzde 3 olarak gerçekleşeceğini öngörmektedir.
Ayrıca, ülkemizde, geleneksel
olarak, yılın ilk altı ayında enflasyonun, ikinci altı ayına oranla daha yüksek
gerçekleştiği bilinmektedir. Bu nedenle, enflasyondan, yüzde 96 oranından yüzde
50'ye inişin yüzde 45'i ilk altı ay içinde, yüzde 55 için de ikinci altı ay
için gerçekleşmesini beklemek gerekir.
Bu kabuller çerçevesinde, 1997 sonu maaş düzeyinin
enflasyondan etkilenmemesi ve ilk yarıda ortalama yüzde 4,5 düzeyinde
gerçekleşmesi, öngörülen büyümeden payını alabilmesi için, 1.1.1998-30.6.1998
döneminde Başbakanlık Müsteşarı maaşının, brüt yüzde 20, en alt derece memur
maaşının yüzde 60 olmak üzere, arası kademelendirilerek, ortalama yüze 50
düzeyinde artırılması, taban aylığı katsayısı ve aylık katsayısının buna göre
belirlenmesi gerekir.
Bu düzenlemeyle, en alt ve üst dereceden maaş alan
memurların ücretleri arasında oluşan makas açığının kapatılması, maaşların
hakkaniyet ve sosyal adelet ilkeleri gözetilerek iyileştirilmesi amaçlanmıştır.
Diğer fıkralardaki değişiklikler de, bu anlayışa
paralel olarak düzenlenmiştir. Bu artış dolayısıyla ihtiyaç duyulan kaynak,
Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibine genel ve katma bütçeli
idare ve dairelerin bütçelerinde yer alan diğer carî ödeneklere ilişkin bütçe
tertiplerinden yapılacak yüzde 10 kesintilerin ilave edilmesiyle, bu tertipten
karşılanacaktır.
BAŞKAN – Bazı arkadaşlarımız bu önergeye katılmak için
önerge göndermiş, okuyorum:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının
47 nci maddesinin (a), (c) ve (d) fıkrasının değiştirilmesine ilişkin olarak
verilen Sayın Algan Hacaloğlu ve arkadaşlarının önergesine bizler de aynen
katılıyoruz.
Gereğini arz ederiz.
Mehmet
Ekici Recep
Kırış Orhan
Kavuncu
Ankara Kayseri Adana
Hanefi
Çelik Nevzat
Yanmaz Hasan
Çağlayan
Tokat Sıvas Çorum
İsmail Durak
Ünlü
Yozgat”
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 47 nci maddesinin (a) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz.
Saffet Arıkan
Bedük Ertuğrul Eryılmaz Mehmet Gözlükaya
Ankara Sakarya Denizli
İsmet
Attila İrfettin
Akar Tahsin
Irmak
Afyon Muğla Sıvas
Cemil
Erhan İlyas
Yılmazyıldız
Ağrı Balıkesir
Madde 47. a) Kamu personelinin özlük haklarında yüzde
30 artış düşünülerek Hükümetçe önerilmiş bulunan ve aylık gösterge tablosunda
yer alan rakamlar ile ekgösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde
uygulanacak aylık katsayısı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde (6 300), memuriyet
taban aylığı göstergesinde uygulanacak taban aylığı katsayısı
1.1.1998-30.6.1998 döneminde (40 000) olarak uygulanır.
Bu değişiklik nedeniyle doğacak olan ödenek ihtiyacı
Maliye Bakanlığı 930 program, 08 alt program 3 ödenek tevzii, 356 faaliyet
proje 900 harcama kalem nolu ek ödeneğinden (930-08-3-351-900) nolu personel ek
ödeneğine aktarma yapılarak karşılanacaktır.
Bu artıştan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri
yararlanamaz.
Gerekçe: Halen yüzde 100'ler düzeyindeki enflasyon
nedeniyle sıkıntı çeken kamu çalışanları ve emeklilerinin aylıklarında hiç
olmazsa mevcut durumlarını korumak amacıyla gelecek altı ay için yüzde 50
düzeylerinde artırım sağlayacak bir düzenleme kaçınılmaz görünmektedir. Eğer,
enflasyon gerçekten düşürülebilirse, Hükümet ikinci yarı yıl için yapacağı
artışlarda bu hususu dikkate alabilir.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçe Kanunu Tasarısının 47 nci maddesinin (a), (c), ve (d ) fıkralarının aşağıdaki gibi değiştirilmesini ve bu
değişiklikten doğan gider artışının karşılanması için maddeye bir fıkra
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Metin
Kalkan Mehmet
Sılay Ahmet Feyzi
İnceöz
Hatay Hatay Tokat
Avni
Doğan Sıktı
Cengil Ramazan
Yenidede
Maraş Adana Denizli
İsmail İlhan
Sungur Hüseyin Olgun Akın Hasan Hüseyin Öz
Trabzon Ordu Konya
Bedri
İncetahtacı Tevhit
Karakaya Osman
Hazer
Gaziantep Erzincan Afyon
Mikail
Korkmaz Zülfikar
Gazi Hayrettin
Dilekcan
Kırıkkale Çorum Karabük
Mehmet
Aykaç Memduh Büyükkılıç Cafer Güneş
Çorum Kayseri Kırşehir
Hüseyin
Arı
Konya
Katsayılar, Yurtdışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti,
Ek Tazminat Tavanları
MADDE 47.- a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154
üncü maddesi uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek
gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık
katsayısıyla memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı
katsayısı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde maaş artışının yüzde 50 düzeyinde
gerçekleşmesini sağlayacak çerçevede belirlenir.
c) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin sözleşme ücret
tavanı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde 350 000 000 lira olarak uygulanır.
d) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.12.1993
tarih 3920 sayılı Kanunla değişik 28 inci maddesinin (b) fıkrası uyarınca
ödenecek ek tazminatın tavanı 50 000 000 lira olarak uygulanır.
Ek fıkra: Oluşan personel giderleri ihtiyacı, Maliye
Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibinden ve genel ve katma bütçeli
idare ve dairelerin bütçelerinde yer alan diğer cari ödeneklere ilişkin bütçe
tertiplerinden, yapılacak teklif edilen artışı karşılayacak miktarda kesinti
yapılarak ilave edilmesiyle karşılanır.
Gerekçe: 1997 yılı sonunda enflasyonun yüzde 100'e,
hatta asgari geçim maddelerinin artışında ise yüzde 150'ye ulaşacaktır. Ayrıca,
1998 yılı bütçe açığı, yüksek faizli borçlanma hedefleri ve genel piyasa
gidişatı, enflasyon rakamının bu yıldan geri kalmayacağını göstermektedir. Bu
nedenle, zaten 1997 yılı ücretlerinde mağdur olmuş kitlelerin 1998'de de daha
fazla mağdur olmaması için bu artışın sağlanması zarureti vardır.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1998 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarısının
47 nci maddesinin (a), (c) ve (d) fıkralarının aşağıdaki gibi değiştirilmesini
ve bu değişiklikten doğan gider artışının karşılanması için maddeye bir fıkra
eklenmesi arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz Memduh
Büyükkılıç Mustafa
Yünlüoğlu
RP Grubu
Başkanvekili Kayseri Bolu
Kayseri
Veysel
Candan Tevhit
Karakaya Musa
Uzunkaya
Konya Erzincan Samsun
Muhammet
Polat
Aydın
Katsayılar, Yurt dışı Aylıklar, Ücret, Sözleşme Ücreti
Ek Tazminat Tavanları
Madde 47– a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154
üncü maddesi uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek
gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık
katsayısıyla memuriyet taban aylığı göstergesinde uygulanacak taban aylığı
katsayısı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde maaş artışının yüzde 40 düzeyinde
gerçekleşmesini sağlayacak çerçevede belirlenir.
c-) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin sözleşme
ücreti tavanı 1.1.1998-30.6.1998 döneminde 350 000 000 lira olarak uygulanır.
d-) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.12.1993
tarih ve 3920 Sayılı Kanunla değişik 28 inci maddesinin (b) fıkrası uyarınca
ödenecek ek tazminatın tavanı 50 000 000 lira olarak uygulanır.
Ek fıkra:
Oluşan personel giderleri ihtiyacı Maliye Bakanlığı
bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibinden ve genel ve katma bütçeli idare ve
dairelerin bütçelerinde yer alan diğer cari ödeneklere ilişkin bütçe
tertiplerinden yapılacak, teklif edilen artışı karşılayacak miktarda kesinti
yapılarak ilave edilmesiyle karşılanır.
Gerekçe:
1997 yılı sonunda enflasyon yüzde 100'e, hatta asgarî
geçim maddelerinin artışında ise yüzde 150'ye ulaşacaktır. Ayrıca, 1998 yılı
bütçe açığı, yüksek faizli borçlanma hedefleri ve genel piyasa gidişatı,
enflasyon rakamının bu yıldan geri kalmayacağını göstermektedir.
Bu nedenle, zaten 1997 yılı ücretlerinde mağdur olmuş
kitlelerin, 1998'de de daha fazla mağdur olmaması için bu artışın sağlanması
zarureti vardır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, geçen sene, yine 36 ncı
Birleşimde -yine bu sene de 36 ncı Birleşim- 1997 yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
bu maddesini müzakere ederken, bakın, Genel Kuruldaki konuşmaları size
aktarıyorum:
"Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı İ. Ertan Yülek
(Adana) – Sayın Başkan, dolayısıyla, bizim buna katılmamız mümkün değil.
Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez (İzmir) – Efendim, gider
artırıcı olması ve bütçenin denkliğini bozması nedeniyle, Hükümet
katılmamaktadır."
Yine, ben, Başkan olarak diyorum ki "Bu bütçenin
bütün rakamları..."
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – O zaman, yüzde 50 zam
yapıldı...
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...
Anlatayım...
Devam ediyorum : "... Meclisimizce kabul edilmiş,
bütün bakanlıkların bölümleri tek tek oylanmış, kabul edilmiş; şimdi, tekriri
müzakereyle bu bölümlere geçerek, yeniden müzakere yapma olanağı olmadığı için,
sizlerin affınıza sığınarak, memurlardan da özür dileyerek, bu önergeleri işleme
koymuyorum" demişim.
KADİR BOZKURT (Sinop) – Niye devam ettiniz o zaman?!.
BAŞKAN – Bir dakika efendim...
Devamı var; bakın, diyorum ki: "Arkadaşlar, Plan
ve Bütçe Komisyonunda, burada Hükümetin getirdiği öneriye bağlı kalınmadan, hiç
olmazsa Plan ve Bütçe Komisyonunda bu ödeneklerin bir kısmı artırılabilirdi;
ama, artırılmadan; biz..." Şimdi, ben Meclis Başkanıyım, bir hukukçuyum,
Anayasaya sadakate yemin etmişim. 162 nci maddede deniliyor ki Bütçede, Genel
Kurulda, gider artırıcı ve gelir azaltıcı işlem yapılamaz.
Şimdi, bölümlerini de tek tek kabul etmişiz...
HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) – ilk okunduğu zaman bunu
yapacaktınız.
BAŞKAN – Sayın Kozakçıoğlu, bir dakika... Ama, bana
inisiyatif bırakılmadı ki; komisyon maddeyi geri aldı.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce,
sizin, usul olarak, okutup işleme koymayacağınız ilanında, ben söz istemiştim;
zatıâliniz buna riayet etmediniz, önergeleri okuttunuz. Bir defa, geçen sene
ile bu sene arasında farklı bir uygulama olmuştur. Bir defa, maddeyi geçen sene
Komisyon geri çekmemiştir; bu sene Komisyon maddeyi geri çekmiştir.
BAŞKAN – Değişen ne?
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Dolayısıyla...
BAŞKAN – Aynı maddeyi getirmiş.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, cevap vermeyin bana!
Bir dakika dinleyin! Lütfen... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika... Rica ediyorum...
Sayın Kapusuz, senin karşında bir çocuk yok! Meclis
Başkanıyım yani!
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, siz mi
konuşacaksınız, ben mi?! Söz verdiğinize göre, ben konuşacağım!
BAŞKAN – Bana o edayla konuşamazsın!
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır efendim. Eğer söz
verdiyseniz konuşayım; yoksa, siz konuşun.
BAŞKAN – Konuş, tamam canım...
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – O halde müdahale etmeyin!
BAŞKAN – Canım, kısa bir açıklama yap yerinde!
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bakın, Sayın Başkan,
Komisyon, bu maddeyi geri çektiğinde, orada bir değişiklik yaparak gelmiş olsaydı,
siz de burada müzakerelere devam ettiğiniz için, bu maddeler görüşüldü diye, o
değişikliğe uymayacak mıydınız?
BAŞKAN – Uyacaktım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ee?.. Demek ki, geçen seneki
uygulama ile bu seneki uygulama aynı değil; bir.
RÜŞDÜ SARACOGLU (İzmir) – Ne alakası var!
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çok alakası var arkadaşlar.
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar...
Sayın Kapusuz, bana hitap edin, kısa açıklama yapın;
sizi fazla konuşturamam.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir defa, kabul
edilen maddelerin bu iş için bir engel teşkil etmeyeceğini belirtiyorum. Şayet,
Hükümetin, bu konuda, siyasî irade olarak, kabul noktasında bir tavrı olsa,
yani, çalışanlara, işçiye, memura bir şeyin aktarılmasına rıza göstermiş olsa,
bunun, burada, İçtüzüğe göre, Anayasaya göre, yasalara göre yolu mümkündür;
ama, Hükümet bunu kabul etmediği için, buna rıza göstermediği için, böyle bir
usul bulamıyoruz.
Arz eder, teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.
Ben, Meclis Başkanı olarak, bağlı bir durumdayım;
Anayasaya ve İçtüzüğe uymak zorundayım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İçtüzük bu.
BAŞKAN – Tamam efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Aynı şeymiş gibi takdim
ettiniz de...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan,
Anayasamızın 162 nci maddesi gereğince, bizim yapmış olduğumuz teklif,
gelirleri azaltıcı ve giderleri de artırıcı mahiyette değildi. Geçmişte de,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde benzeri bir uygulama olmuştur. 1977 ve 1978
yıllarında, her ne kadar, 1961 Anayasası varsa da, 82 Anayasasının aynısı
olması dolayısıyla, o tarihlerde de, yine, benzeri, katsayıyla ilgili bir
değişiklik olmuş ve bu teklifin, yine, bu Mecliste, gider artırıcı olduğu
varsayımından hareketle itirazlar olmuş, Bütçe Komisyonu Başkanı da itiraz
etmiş; ama, buna karşın, bir usul tartışması açmak suretiyle, Yüce Meclis,
benzeri mahiyette bir artışın, daha doğrusu bir düzenlemenin, dengeyi bozmamak,
bütçede bir değişiklik yapmamak üzere olabileceğine dair bir karar vermiştir.
Dolayısıyla, elimizde böyle bir örnek karar vardır. Bu sebeple, yapmış
olduğumuz teklif, gider artırıcı olmadığı, bütçenin kendine herhangi bir tesiri
olmadığı, bölümler arasında sadece bir aktarma olabileceği düşüncesinden
hareketle, önergemizin Anayasaya aykırılık sebebiyle işleme konulmaması
hususundaki kararınızın yeniden gözden geçirilmenizi arz ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bedük, teşekkür ederim.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Mümkünse usul tartışmasıyla
bu meseleyi...
BAŞKAN – Usul tartışması yapılacak bir konu yok. Geçen
sene, zatıâlinizin ve benim de dahil olduğum partinin hükümet temsilcisi aynı
düşüncede bulunmuş, Refah Partisinin komisyon üyesi Sayın Yülek aynı...
İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, o ayrı...
BAŞKAN – Düşünceniz burada efendim.
İ ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, geçen
sene...
BAŞKAN – Neyse, tartışmıyorum... (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler) Bir dakika arkadaşlar...
Rica ediyorum....
Sayın Başkan, bakın, ben, Anayasayı uygulamak
zorundayım. Siz diyorsunuz ki “gider artırıcı değil” Nasıl değil canım yani!
Memurların katsayısını artırınca, gider artırıcı olmuyor mu?! Ha, sizin, öteki
bölümlerini... O bölümler var ya, o bölümleri de biz kabul ettik. Şimdi, kabul
ettiğimiz... Mesela, 930 transfer bölümünde, biz, Maliye Bakanlığı bütçesini
müzakere ederken, burada, Genel Kurul rakam olarak belirledi, şu kadar dedi.
Şimdi, ne yapıyoruz; onu bozuyoruz; bu, Meclis çalışmalarında yok. Efendim,
bunu fazla tartışmıyorum.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) –
Affedersiniz, bir dakikanızı rica ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, geçen
sene...
BAŞKAN – Efendim, benim de içim yaralı; yani,
memurların sıkıntılı olduğunu biliyorum, yapılan zammın az olduğunu biliyorum;
ama, bunun sorumlusu Hükümettir. Komisyonda teklifle getirilseydi olabilirdi;
ama, ben, şimdi, Anayasayı ihlal ederek, burada Anayasaya aykırı bir önergeyi
işleme koyamayacağım. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Böylelikle, önergeleri işleme koyamadığım için üzgünüm;
yine geçen seneki gibi, memurlardan da özür diliyorum; bunun günahı da Hükmete
ait.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Grubumuzu ilgilendiren bir söz söylendi.
Geçen sene Doğru Yol Partisi Grubu olarak bizim böyle bir görüşümüz yoktu.
Kaldı ki, Sayın Maliye Bakanı, geçen sene, yine benzer bir konuda aynı şekilde
tereddüde...
BAŞKAN – Efendim, koltuk değişince, muhalefete geçince başka şekilde
düşünülüyor, iktidara geçince çok başka şekilde düşünülüyor. Bunu hepimiz
gördük!.. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Efendim, Sayın Maliye Bakanının
konuşmasında oldu.
BAŞKAN – Efendim, şimdi, önergeyi işleme koymuyorum...
Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Maliye Bakanının konuşmasında
oldu...
İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Neyse efendim, rica ediyorum... Biraz yardımcı olun...
Şimdi, önergeleri işleme koymuyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir efendim. (RP sıralarından "Sayın, sayın" sesleri)
Efendim kabul edilmiştir. (RP sıralarından "Yuh" sesleri,
alkışlar[!])
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Oylamayı bir daha yapın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki oylamayı bir daha yapalım.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayacaksınız... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından
"Yuh" sesleri, alkışlar[!])
BAŞKAN – Tamam sayalım efendim.
Efendim rica ediyorum, bırakın şimdi... Siz de ikna oldunuz mu efendim,
ikna oldunuz mu?...
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Evet, madde kabul edilmiştir
efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
72 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 72. – Bu Kanun 1.1.1998 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Grup adına, buyurun Sayın Yülek. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; genel bütçenin yürürlüğüyle alakalı olarak söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlamadan evvel, hepinizi saygıyla selamlıyorum...
ALİ TOPUZ (İstanbul) – Yazıklar olsun size!...
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet, tahammül edemeyen arkadaşlar var...
Tahammül edemeyen arkadaşlar var. Neden?.. Burası Meclis de niye tahammül
edemiyorlar, anlamıyorum...
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, yürürlük maddesi eksik okundu.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Yülek...
"Yürürlük maddesini eksik okudunuz" diyor; eksik mi okuduk.
KÂTİP ÜYE ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) – Hayır efendim, ne münasebet.
BAŞKAN – Efendim, tam okumuş.
ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayfanın arkasını okumadınız, eksik okudunuz.
KÂTİP ÜYE ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) – Madde 72...
BAŞKAN – Öyle mi, bir dakika bakayım...
"Bu Kanun, 1.1.1998
tarihinde yürürlüğe girer." 72 nci madde okunuyor Sayın Sav... Anlamıyorum
böyle...
Buyurun devam edin.
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1998 yılı genel bütçesinin yürürlük maddesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına, Meclisinizi ve Başkanlık Divanını saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, esas meseleye girmeden evvel, bir hususu tavzih etmek
istiyorum. Biraz evvel görüşmüş olduğumuz 47 nci maddeyle - Hükümetten gelen 46
ncı maddeyle - alakalı olarak şu andaki Maliye Bakanımız Sayın Zekeriya Temizel
geçen sene bir değişik önergesi vermiş idi - grup olarak- ancak, bu önergeyle o
önerge arasında bir fark var. Bu önergede bir yerden bir yere bir transfer var.
Halbuki, o önergede yok idi; dolayısıyla, gider artırıcı mahiyette idi.
Halbuki, burada, gider artırıcı değil. Belli kalemlerden kesmek ve belli
kalemlere aktarmak suretiyle, bütçenin dengesini bozmuyordu. Bunu arz ediyorum.
İkinci bir hususu daha belirtmek istiyorum arkadaşlar... (ANAP, DSP ve
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, sükûneti muhafaza edelim. Rica ederim...
Buyurun.
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Refah Partisinden bir grup arkadaşımız 1 inci
maddeyle alakalı olarak, yine, belli kalemlerden -ki, o kalemler içerisinde,
mesela, personel giderleri yok idi, sosyal güvenlik giderleri yok idi ve CHP'li
arkadaşımızın ısrarla burada söylediği, fakat, devletin taahhüdü altında olan
faiz ödemeleri yok idi, bunun dışındakilerden- belli bir miktar kesilmemesini
öneren suretiyle iki önerge vardı; birisi yüzde 7, birisi yüzde 14. Bu
önergelerin ikisi de o anda bulunamadığı için işleme konulmadı; ancak, bizim,
Başkanlık Divanıyla yapmış olduğumuz görüşmelerde dediler ki "isterse 1
inci maddede olabilir, isterse 5 inci madde de olabilir; onun için, bu meseleyi
5 inci maddede görüşelim." Bu meseleyi, biz, 5 inci maddede görüştük ve
orada Anayasaya aykırı olduğuna dair hiçbir iddiada bulunulmadı. Demek ki...
EYYÜP CENAP GÜLPINAR (Şanlıurfa) – Maddeye gel!.. Maddeye gel!..
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet, maddeden konuşuyorum.
Eğer, o zaman, Anayasaya aykırı olmayan bizim önergemize, Cumhuriyet
Halk Partisi bu fikrinde samimiyse, bize katılması lazımdı. (RP sıralarından
alkışlar) Demek ki, katılmadılar... Bunun iki sebebi var: Bir, bu meseleyi,
gerçekten, samimî olarak istemiyorlar. (RP sıralarında alkışlar) İki, bu
meseleyi bilmiyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin en eski partisinin bu teknik
meseleyi bilmemesi büyük bir eksikliktir. (RP sıralarından alkışlar) Onun için,
bunlar, zabıtlara geçmesi bakımından, mutlak suretle söylenmesi lazım gelen
hususlardı arkadaşlar. CHP, bu meselede, samimî hareket etmemiştir; bilmemeleri
mümkün değildir.
METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Ne zaman yürürlüğe girecek?!
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bu kanun tasarısı
1.1.1998'de yürürlüğe girecektir; ancak, yine, tabiî, son altı aydan beri enflasyonu
da hepimiz biliyoruz. Hükümetin, 1.1.1998'den itibaren memurları, emeklileri
enflasyona ezdirmeyeceğine dair müteaddit defalar söylenmiş sözleri vardır, hem
Sayın Başbakanın hem Sayın Maliye Bakanımızın.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ezdirmeyeceğiz; korkma...
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – 1997'nin 1 Temmuzuna kadar, 30 Haziranına
kadar enflasyon yüzde 36,7; bugün yüzde 95, o günden bugüne kadar yüzde 54 daha
artmıştır. Bu önümüzdeki ay, içinde bulunduğumuz ayda 5 puan geldiği zaman, bu,
yüzde 60 olur. Yüzde 30 verdiğiniz zaman, daha 1 Ocaktan itibaren; yani,
kanunun yürürlüğe girdiği andan itibaren, memur eksiye düşmüş demektir ve her
geçen gün enflasyonun tesiri altında eziliyor demektir. Geçti, ama, bu kanunda
düzeltme imkânı olur mu bilemiyorum. Dolayısıyla, Hükümet önümüzdeki yıl
içerisinde yüzde 50 vermeyi öngörmüştü. Bu, isterseniz, 1 Ocaktan itibaren
yüzde 30 yapılabilir, isterseniz yüzde 40 yapılabilir...
A. TURAN BİLGE (Konya) – Seçmene selam, seçmene...
İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – ...ama, temmuz ayından itibaren de, bu ücret
zammı verilmeyebilir. Dolayısıyla, enflasyona, hiç olmazsa, 1.1.1998'den
itibaren memur, ezilmiş olarak girmemiş
olur.
Bütün Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve herşeye rağmen bütçemizin,
ülkemize hayırlı olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yülek, bakın, geçen sene komisyon başkanı olarak ne
demişsiniz: (RP sıralarından gürültüler)
"Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Ertan Yülek– Ayrıca, Anayasanın
162 nci maddesi çok sarih: 'Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, bütçe kanunu
tasarılarının Genel Kurulda görüşülmesi sırasında, gider artırıcı veya
gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamazlar.' "
Buyurun size vereyim efendim.
İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Tamam efendim, tamam; rica ediyorum...
İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkanım, bakın, orada transfer yoktu.
BAŞKAN – Var efendim. Bakın diyorsunuz ki: "İkinci aktarılacak
dahi olsa, önerilen miktarlar 205, 288, 259 trilyon..." Olur mu canım?
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Grubum adına konuşmak
istiyorum.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN – DYP Grubu adına, Sayın Bedük; buyurun.
DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, yürürlük maddesiyle ilgili
görüşlerimi sunmak üzere, huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, önergeyle getirmiş olduğumuz teklif, tekrar ve
ısrarla ifade ediyorum ki, bütçenin giderlerini artırıcı ve gelirlerini
azaltıcı mahiyette değildir. Kaldı ki, geçen sene, yine bu Mecliste, o zaman,
şu andaki Sayın Maliye Bakanımızla, şu andaki Bütçe Komisyonu Başkanı her iki
arkadaşımız da, memur maaş katsayılarının artırılması hususunda burada
önergelerini vermiş ve bu konuyu da ısrarla savunmuşlardı. Doğru Yol Partisi
Grubu olarak bizim bu konuda herhangi bir değişik fikrimiz olmadı.
Sayın Başkan, biraz evvelki ifadenizi, Doğru Yol Partisi olarak
kabullenmiyorum; çünkü, ifadenizde dediniz ki; "İktidarda başka
muhalefette başka..." (ANAP sıralarından "doğru, doğru" sesleri)
Biz iktidarda da, bu şekilde gelip böyle bir teklifi ileri sürmedik.
BAŞKAN – Ben bunu bütün partiler için söyledim efendim.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) –Sayın Başkan,
düzelttiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, biraz evvelki önergede, özellikle, Cumhuriyet Halk Partisinin
tutumunu, doğrusu, hiç de doğru bulmadık; çünkü, daha evvelden kendileriyle
görüştüğümüz üzere, biz kendilerinin önergelerini destekleyecektik ve bu
Mecliste, özellikle, usul tartışması açmak suretiyle, meseleye bir çözüm
bulabileceğimiz inancını taşıyorduk.
Sayın Başkanımızın, özellikle Komisyon Başkanının talebi üzerine,
maddeyi kendilerine iade etmesinin manası, bizce, meseleye bir çözüm getirmeye
yönelikti; ama, bu kadar uzun müzakerelerden sonra, yine aynısını
getirmelerini, doğrusu; yine, doğru bir hareket olarak değerlendirmiyoruz. O
halde, işin başlangıcında, hiç ara vermeden, doğrudan doğruya, geri çekmeden de
ret cevabınızı verebilirdiniz; ama, öyle yapmadınız, bizi, bir noktada,
hakikaten bir çözüm getireceksiniz düşüncesine de sapladınız ve beklettiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, üzerinde durduğum nokta şu
-benzeri bir konuyu, 1977'deki tutanaklardan okuyorum- Sayın Başkan, sadece bir
tarafın konuşmalarını okuyup da, diğer arkadaşlarımızın konuşmalarını; yani, o
tarihte ısrarla memur maaş katsayısının artırılması hususunda görüşünü ifade
eden arkadaşların konuşmaların okumuyorsunuz. Bakın, 1977 yılında zamanın
başkanı ve o tarihte Sayın Turan Güneş ve Sayın İsmet Sezgin arasındaki
konuşmaların belli bazı noktalarını okuyacağım.
Bakın, o tarihte, Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla, 1974 yılındaki
önergeyle arasında fark vardır deyip, konuyu, Genel Kurulun_
DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – O Anayasa yürürlükten kalktı.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Efendim, 1961 Anayasasıyla 1982
Anayasasının maddeleri aynı, onun için söylüyorum.
Başkan "işleme konulması hususunu kabul edenler_ Etmeyenler_"
diye işleme koydurtmuş ve "1974 yılındaki önergeyle bu önerge arasında
fark vardır. O önergede, sayın arkadaşlarımız, katsayının 7'den 8'e
çıkarılmasını yalın ifadelerle istiyorlar, kaynak göstermiyorlardı; ancak, bu
kez kaynak gösteriyorlar. Maliye Bakanına kaynak gösterilerek sarf yetkisi
verilmiş bulunmaktadır. Bunların ikisi arasında fark vardır. Dolayısıyla,
birlikte önemli bir konuyu hallettiğimiz kanaatini taşıdığımdan, bundan dolayı
beni bağışlamanızı rica ediyorum" diyor, oylamaya geçiyor ve usul
tartışması sonucunda Anayasaya aykırı olmadığı kesinlik kazanıyor.
REFİK ARAS (İstanbul) – Kaynak yok...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Yine "mesele çok basit" diyor,
rahmetli Turan Güneş. "Eğer huzurunuza gelen teklif kabul edildiği
takdirde, bütçedeki masraf toplamı artıyorsa, böyle bir teklif oya konulamaz.
Eğer bu teklif sonunda bu teklif kabul edildiği zaman, Türkiye'de bütçenin
gelirlerinde bir eksilme oluyorsa, bu teklif oya konulamaz..."
AHMET NEİDİM (Sakarya) – Doğruyu söylüyor "oya sunulamaz"
diyor.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Dinle!.. Dinle!.. Dinle kardeşim!..
AHMET NEİDİM (Sakarya) – İkrar ediyorsun...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – "Bir
arkadaşım diyor ki: 'yatırımı kesiyor ...'O, bir siyasî konu, onu bilmem.
Bütçenin altındaki rakamlarda bu tekliften dolayı bir eksilme var mı, yok
mu?.."
"Sayın İsmet Sezgin bir başka konuya değindi. Arkadaşlarım, günün
koşullarına göre siyasal konulardaki değişiklik tekliflerini dikkate aldı ve
arkasından da..." bakın, devam ediyor: "...Sayın Komisyon önergeye
katılmadığını ifade ettiler.
Önergeyi Yüce Heyetin onayına sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir."
1978 bütçesinin görüşülmesi sırasında yine benzeri bir olay. Aynı
itirazlar o zaman da vaki oldu ve bunun üzerine "Başkanlığımızca bir usul
müzakeresi açıldı. Usul müzakeresi sonunda tüm bu itirazlar vaki olmuş olmasına
rağmen, Yüce Meclis, bu tip önergelerin gider artırıcı mahiyette olmadığı, 94
üncü maddeye aykırı olmadığı, işleme konulması gerektiği yolunda bir karar
verdi" diyor Sayın Başkan, Maliye Bakanı Sayın Ziya Müezzinoğlu'nun
itirazı üzerine ve arkasından, bütün ısrarlara rağmen "Önergeyi Yüce
Heyetin onayına sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir"
diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 1977 ve 1978 bütçe müzakerelerinin
zabıtlarını okudum. Hiç ısrar etmeyin, burada açık, her şey ortada. Onun için
meseleyi, tekriri müzakereyle dahi olsa gündeme getirmenin mümkün olabileceğini
ve İktidarın, özellikle Hükümetin bu konuya sıcak bakmasını temenni ettiğimizi
ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, bütçenin hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük.
Efendim, bakınız, bizim bu şekilde yaptığımız işleme, geçen sene, hiçbir
gruptan itiraz gelmedi. Zatı âliniz de buradaydınız, bütün gruplar da
buradaydı. Yani, geçen sene, ben, bu şekilde işlem yaptığım zaman, maalesef,
hiç kimse çıkıp böyle itiraz da etmedi.
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ben, resmî zabıtları okuyorum.
BAŞKAN – Efendim, o, 1978, 1979'dakiler ayrı bir olay. Ben, size, daha
geçen seneki olayı söylüyorum. Geçen sene itiraz edilmeyen bir şey için bana
diyorsunuz ki "geçen sene yaptığınızın tersini yapın" ben, geçen sene
ayrı bir kişilikte, bu sene ayrı bir kişilikte miyim? (ANAP, DSP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Rica ediyorum arkadaşlar...
Yani, insanlara saygınlık kazandıran temel unsur istikrardır. Yani,
uygulamaların da yasalara uygunluktur. Ben, burada, sizden daha fazla istiyorum
ki, memur maaşlarını on kat daha fazla artıralım; ama, bunu bizim karşımıza
yasalara uygun bir teklif gelirse yapalım. Yani, benden Anayasayı ihlal etmemi
isteyemezsiniz.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, daha önce Sayın Sayın Matkap söz istediler.
Bu bütçeyi, ne zamana kadar bitireceğiz; onu da bilmiyorum.
Buyurun Sayın Matkap.
CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayı Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce değerli Refah Partili sözcülerin tepkisini anlamakta
güçlük çektik.
Değerli arkadaşlarım...
AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Boş yere konuşmayın; ikili oynuyorsunuz.
NİHAT MATKAP (Devamla) – İzin verir misiniz?
BAŞKAN – Sayın Doğan, bir dinleyin bakalım. Niye güçlük çekiyormuş...
AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Millet inanmıyor; hiç boşuna konuşma.
BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika bir
dinleyin bakalım niye güçlük çekiyormuş anlayın...
NİHAT MATKAP (Devamla) – Siyaset her şeyden önce tutarlılık ister.
Bakınız, sabahtan bu yana gerek Sayın Maliye Bakanımızla gerek diğer Grup
Başkanvekili arkadaşlarımızla bu artış oranını yukarıya çekmek için bir gayrete
girdik. Bu gayreti... (RP sıralarından gürültüler)
Dinler misiniz... Dinler misiniz...
Bu gayreti, Plan ve Bütçe Komisyonunda üyelerimiz sürdürdü. Ardından
geçen seneki uygulamanın bir benzeri olarak Sayın Başkan, bu önergeleri işleme
koyamayacağını açıkladı; ancak, bu arada Sayın Kapusuz, Sayın Başkana bir soru
yöneltti "Sayın Başkan, eğer, bir uzlaşma temin edebilseydik, bu önergeyi
işleme koyacak mıydınız" dedi, Sayın Başkan da "Evet,
koyacaktım" dedi. Bunlar da zabıtlarda görülüyor. Değerli arkadaşlarım,
ardından, Sayın Başkan, maddeyi, bu sefer Genel Kurulun onayına sundu. Eğer bu
maddenin oylamasında sizin gibi ret oyu verseydik, olacak olan şuydu...
LÜTFİ YALMAN (Konya) – Kabul oyu...
NİHAT MATKAP (Devamla) – Hayır, siz reddettiniz maddeyi, o zaman bu
yüzde 30'luk artışa karşı çıkma anlamına geliyordu, siz farkında değildiniz.
(CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinin deneyiminden söz etti Sayın
Yülek...
ASLAN POLAT (Erzurum) – Televizyonlarında millet sizi seyrediyor,
görüyor...
NİHAT MATKAP (Devamla) – Efendim, yüzde 30'luk artışı reddetmek mi
maharet? Bu mu deneyim?
ASLAN POLAT (Erzurum) – Önergeye sahip çıkmadınız...
NİHAT MATKAP (Devamla) – Olur mu; önergeyle ne ilgisi var? Önergeyi
Sayın Başkan işleme mi koydu? Eğer önergeyi Sayın Başkan işleme koysaydı ve
önergemize sahip çıkmasaydık, o zaman sizin tepkinizi haklı karşılardım.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda her parti söz sahibi olabilir, bu konuda
tepki koyabilir; ama, Refah Grubunun tepki koymaya hakkı yok. (RP sıralarından
"neden" sesleri) Neden?.. Mal varlığı soruşturması, Tofaş, TEDAŞ...
Hatırlatayım mı?..
Saygılar sunuyorum. (CHP, ANAP veDSP sıralarından alkışlar)
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Ne alakası var?!
BAŞKAN – Sayın Matkap teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, bazı arkadaşlar bu işin sorumluluğunu benim
üzerime yüklemek istiyorlar. Ben Anayasaya uygun hareket etmek zorundayım.
Sayın Matkap, eğer siz memurlara Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir zam yapmak
isteseydiniz, bunu Hükümetle pazarlık konusu yapardınız, ona göre de gelirdiniz
buraya. Niye bana yüklüyorsunuz, bunu niye yüklüyorsunuz bana?! (DYP ve RP
sıralarından alkışlar)
OYA ARASLI (İçel) – Bu şekilde konuşmaya yetkiniz yok!..
BAŞKAN – Hesabınıza geldiği şekilde hareket ediyorsunuz.
ANAP Grubu adına, Sayın Ülkü Güney; buyurun. (ANAP sıralarından
alkışlar)
ANAP GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
gecenin bu saatinde sizin kıymetli zamanlarınızı almayacaktım; ancak, burada,
gruplar adına bu madde üzerindeki konuşmalar yapıldıktan sonra, konuşmak
ihtiyacını duydum.
Evvela, şunu açıkça ifade edeyim ki, Anavatan Partisi olarak, biz, kamu
kesiminde çalışanlara daha fazla zam verilebilmesi için, Komisyonda ve
Hükümette, elimizden gelen bütün gayreti sarf ettik.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – DSP mi karşı çıktı?
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Biz de, burada, en az, Refah Partili
arkadaşlarımız gibi ve Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız gibi, kamu
kesiminde çalışan insanlarımızın daha fazla maaş, zam almasını canı gönülden
istedik ve bunun için, büyük bir gayretin içerisine girdik; ama...
SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bizi niye söylemiyorsunuz...
ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Evet, DYP de dahil.
Arkadaşlar, bütçemizin gelirleri belli, yapısı belli; bütün
iyiniyetimize rağmen, bütün uğraşılarımıza rağmen, bu rakamın üzerine çıkamadık
ve bu görüşmeler yapılırken, yine iyiniyetimizin bir eseri olarak, acaba, bir
imkân bulabilir miyiz diye, bir uzlaşmanın yolunu açmak için de, bu maddeyi
Komisyona çektik; bu, bizim iyiniyetimizin de bir ifadesidir. Bütün bunlara
rağmen, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde de aldığımız netice, şu
saatte, bu tarihte böyle bir zammın yapılmasının mümkün olmadığı; ancak,
yapılsaydı, hayalî bir şekilde yapılacaktı; sonuçta da, hiçbir şey ortaya
çıkmayacaktı.
O bakımdan, bu konuda daha fazla konuşmanın bir anlamı yok; ama, burada,
bir hakkı teslim etmek istiyorum arkadaşlar; Meclisimizi yöneten Değerli
Başkan, Anayasaya yapmış olduğu yemin üzere, bundan daha önce aynı tipteki
oturumları yönettiği gibi, burada yönetmiştir; kendilerine, Grubumuz adına
teşekkür ediyorum ve sağlıklı bir parlamenterin yapması icap eden bir davranış
sergilemişlerdir. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)
1998 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güney.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, siz de mi konuşacaksınız?.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet.
BAŞKAN – Peki, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
Yani, müzakere usullerini bir tarafa bıraktık, her çıkan, meydan nutuğu
gibi nutuk atıyor; inşallah siz öyle yapmazsınız.
Buyurun. (ANAP sıralarından "Grup adına mı konuşuyor Sayın
Başkan" sesleri)
Şahsı adına efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; birazcık
tahammül, birazcık sabır gösterirseniz...
EMİN KARAA (Kütahya) – Bunu sen mi söylüyorsun...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Bundan sonra daha çok madde var. Değerli
arkadaşlar, daha katma bütçelere geçmedik, daha çok maddemiz var. Lütfen,
İktidar partilerinin mensupları olarak biraz daha tahammül gösterin, bizim
anlayışımıza katkı sağlayın; değilse, daha çok uğraşırız. Böyle bir şeye de
gerek olmaması için, elimizden gelen bütün çabayı gösterdik. Takdir edersiniz
ki, bütçe üzerinde bir 5 dakikalık da konuşma yapalım; lütfen müsaade buyurun.
BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) – 1 dakikası geçti bile...
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum...
Sayın Kapusuz, buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biraz önce, yerimden de
ifade ettim; elma ile armut toplanılmaz. Sayın Başkanın 1997 yılı bütçesindeki
uygulamasıyla, 1998 yılı bütçesi uygulamaları birbirinden tamamen farklıdır;
önergeler de farklıdır, uygulamalar da farklıdır. Hiçbir zaman, sizin, yapmış
olduğunuz yanlışlığı, Anayasaya yaptığınız yemine, İçtüzüğe dayamaya kalkmaya
hakkınız da yoktur. Bunun altını ısrarla çizmek istiyorum; çünkü, talepler
farklıdır, uygulamalar farklıdır; bunu, daha detaylandırmak da istemiyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız, biz, iktidar olduğumuz dönemde de, şu anda
muhalafette bulunduğumuz konumumuzda da, çalışanların, üretenlerin haklarını
verme konusunda, bütün hükümetlerden daha çok gayretli olduk; rakamlar bunun en
güzel ispatıdır; Refahyol döneminde verilmiş olan zamlar, uygulamalar... İşte,
şimdiki Hükümetin uygulamaları. Bunu, bu saate kadar dinlediklerini
zannetmiyorum; ama, mutlaka, bu zabıtlar veyahut da zamanı geldiğinde ifade
edeceğimiz gibi, çalışanlar, bu işin takipçileri çok iyi bilir.
Şimdi, şayet siz Hükümet olarak, bu konuda kendinizi çok katı bağlamamış
olsaydınız, ben inanıyorum ki, şuradaki bütün siyasî partilerin de gönül
rahatlığıyla katılacağı, Parlamentonun kullanacağı bir inisiyatifle, yaklaşık
2,5 milyon memur ve işçimizi yarın sokaklarda değil, hakikaten size, sizin
Hükümetinize teşekkür eden bir tavırda bulabilirdiniz.
ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Para olmayınca ne yapalım?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Size rakam söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakanla ve değerli
arkadaşlarımızla konuştuk. Aylık ilave ödeyeceğiniz para -ki bu da zaten
rakamların içerisindedir, dışında değildir, belki 6 ncı ayda ödeyeceğiniz
parayı 1 inci ayda ödeyeceksiniz, fark buradadır- 20 trilyon liradır. Siz,
Türkiye gibi bir ülkede, günlük 10 trilyon, 7 trilyon, 8 trilyon lira faiz
ödemek durumunda iken -bunu günlük öderken, fasılasız öderken- yılda 6 katrilyon
lira faiz öderken... Sayın Bakan, bu hesapları çok ince yaptığını söyledi.
Sayın Bakanım, bakın, siz bu bütçeyi hazırladığınızda faizler kaçtı biliyor
musunuz; yüzde 95 idi, bugün yüzde 148. Siz hangi ince hesaba göre yaptınız
bunu?! (RP sıralarından alkışlar)
AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Devraldığımız hesaba göre yaptık.
BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız, size şunu
söylemek istiyorum; birtakım hesaplar yapmış olabilirsiniz, kötü niyetli
değilsiniz; ama, evdeki hesabınız çarşıyı tutmaz ve tutmamıştır da; yine
yapacağınız bu ince hesaplarınız tutmayacaktır; çünkü, sizin kafa yapınız,
zihniyetiniz ve anlayışınız -üzülerek söyleyelim ki- çalışandan ve üretenden
yana olmamıştır. Olmadığının güzel ıspatını bugün yaşadık.
Sayın Matkap değerli bir arkadaşımdır, şahsen, biraz önceki
konuşmalarına üzüldüm. İyi niyetle gayret sarf ettiklerine, işçi ve memura bir
şeyler verilmesi için çaba sarf ettiklerine inanıyordum; fakat, ne zamanki
madde oylamasında farklı bir yola girdiler, biz onları, ikaz mahiyetinde, gül
atar gibi alkışladık. Bunun anlamı şuydu: Şayet, siz, bizimle beraber olup da,
bu maddeyi reddettirmiş olsaydınız ne olurdu biliyor musunuz; nasıl ki,
seçilmiş komisyon başkanlığını, önce istifa ettirip, sonra arkadaşınızı
seçtirdiğiniz gibi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kapusuz, süreniz bitti.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) – ...biz, bu maddede, geriye döner, İktidarla
beraber olur, uzlaşır; işçiyi, memuru, herkesi memnun eden bir tarzda mutabakat
sağlardık.
Teşekkür ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 72 nci
madde kabul edilmiştir.
73 üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 73. – Bu Kanunun;
a)Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı,
b)Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreteri,
c)Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,
d)Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,
Yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece, 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının
bütün maddeleri kabul edilmiş bulunmaktadır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama, bugünkü birleşimdeki
son konuşmaları müteakiben yapılacaktır.
3. – 1996 Malî Yılı Genel Bütçeye
Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/633, 3/1046) (S. Sayısı : 401)
BAŞKAN - Şimdi, 1996 Malî Yılı Genel Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarısının
1 inci maddesini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım.
1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı
Gider Bütçesi
MADDE 1. – Genel bütçeli idarelerin 1996 malî yılı giderleri, bağlı (A)
işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (3 916 254 059 336 000) lira olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN – 1 inci maddeyi, daha önce kabul edilen cetvellerle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. – Genel bütçenin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere,
(2 684 968 309 588 000) lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN – Maddeye bağlı (B) cetvelini okutuyorum:
B - C E
T V E L İ
Gelir Tahmin Tahsilat
Türü Gelirin Çeşidi Lira Lira
1 Vergi Gelirleri 2 073 000 000 000 000 2 244 093 829 920 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etme-
yenler...
Kabul edilmiştir.
2 Vergi Dışı Normal Gelirler 280 000 000 000 000 159 990 518 772 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etme-
yenler...
Kabul edilmiştir.
3 Özel Gelirler ve Fonlar 287 000 000 000
000 266 155 050 657 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etme-
yenler...
Kabul edilmiştir.
Özel
Kanun Gelirleri 14
728 910 239 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etme-
yenler...
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM: 2
640 000 000 000 000 2 684 968 309 588
000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etme-
yenler...
Kabul edilmiştir.
NAZIM GELİR 499
182 261 959 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etme-
yenler...
Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte
kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Nazım Gelir ve Gider
MADDE 3. – (499 182 261 959 000) lira nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı
miktar gider yapılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 4. – Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı
gelirler arasında (1 231 285 749 748 000) liralık gider fazlası meydana
gelmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı Ödenek
MADDE 5. – Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı (13 100
178 785 000) liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Devredilen Ödenek
MADDE 6. – 1996 malî yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine
izin verilen (5 321 433 239 000) liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek
kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum...
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkanım, söz istemiştim...
BAŞKAN – Bir başka maddede konuşun.
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Ama, oyladık artık...
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Konuşmam lazım.
BAŞKAN – Sayın Polat; ama oyladık artık, ne yapalım?
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Hayır efendim...
BAŞKAN – Efendim, şimdi, özür dilerim. Fark etmedik, hata bizim, özür
diliyorum.
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Efendim, özür dilemekle olmaz.
BAŞKAN – Efendim, oyladık, bir başka maddede konuşun ne yapalım?
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Hayır efendim, bu maddeyle ilgili konuşmam
lazım.
BAŞKAN – Bu maddede konuşun.
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Hayır efendim, bu maddeyle ilgili değil ki...
BAŞKAN – Sayın Polat, ne yapalım? Bu saatten sonra...
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Başkan, konuşmam lazım...
BAŞKAN – Efendim...
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Konuşmam lazım.
BAŞKAN – Efendim, bu madde konuşun.
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Hayır efendim, 7 nci maddeyle ilgili değil
ki...
BAŞKAN – Kabul ettik maddeyi; şimdi, ben ne edeyim? Artık kabul ettik,
Genel Kurulun kararıyla kabul ettik. Rica ediyorum...
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Kesinlikle kabul etmiyorum!
BAŞKAN – Kabul edip edilmemeniz söz konusu değil; oyladık...
7 nci maddeyi okutuyorum:
İptal Edilen Ödenek
MADDE 7. – Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan
ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan (156 561 723 887 000)
liralık ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Polat, buyurun bu maddede konuşun efendim.
Kişesel konuşacaksınız değil mi?
MUHAMMET POLAT (Aydın) – Grup adına...
BAŞKAN – Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA MUHAMMET POLAT (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
6 ncı madde üzerine almış olduğum sözü, 7 nci madde üzerinde kullanmak
zorunda kalıyorum. Bu bakımdan... (DSP sıralarından "olmaz, olmaz"
sesleri)
BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum, karışmayın.
Buyurun, siz devam edin.
MUHAMMET POLAT (Devamla) – Biz konuşalım da siz "olmaz"
deyin.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlayarak konuşmama başlıyorum.
Değerli arkadaşlar...
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Gençlik ve Spor mu?! Nereden çıktı bu?!
BAŞKAN – Sayın Polat, siz devam edin.
MUHAMMET POLAT (Devamla) – 7 nci maddeyi 6 ncı maddeye tekabbül
ediyorum. (DSP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, müdahale etmeyin rica ediyorum.
MUHAMMET POLAT (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, spor, kapitalist
ülkelerinin de, kominist ülkelerinin de ve hatta İslam coğrafyasının da
vazgeçemediği, ortak etkinlik ve uluslararası ortak dildir; dolayısıyla,
insanlığın en önemli ortak paydalarından biridir. Neden insanlar spordan vazgeçemiyorlar;
çünkü, sporun hem yapan için bireysel faydalar var; hem de dostluğu,
kardeşliği, barışı pekiştirici toplumsal faydası var. O nedenle, spor,
vazgeçilmezdir.
BAŞKAN – Acaba Sayın Polat, siz, katma bütçede söz istemiş
olmayasınız... Burada, sporla ilgili bir şey yok. Acaba, diyorum... (ANAP ve
DSP sıralarından gürültüler) Efendim, bir dakika, arkadaşımız...
Katma bütçenin 6 ncı maddesi... Biz, oraya gelmedik daha,
kesinhesaptayız; o zaman, onun üzerinde konuşun; olur mu efendim...
MUHAMMET POLAT (Devamla) – Peki efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Devlet Borçları
MADDE 8.—Bağlı, Devlet Borçları uygulama sonuçları kesinhesap
cetvellerinde ayrıntısı gösterildiği üzere 31.12.1996 tarihi itibariyle,
(1 222 885 495 549 000) lira orta ve uzun vadeli, (1 897 927 949 912
000) lira kısa vadeli olmak üzere, toplam (3 120 813 445 461 000) lira iç borç,
mevcuttur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 9. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 10. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 1996 Malî Yılı Genel Bütçe Kesinhesap Kanun
Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama, bugünkü birleşimin
son konuşmalarından sonra yapılacaktır.
4. – Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/670) (S. Sayısı
: 391)
BAŞKAN – Şimdi, Katma Bütçeli İdareler 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım.
1 inci maddeyi okutuyorum:
Katma
Bütçeli İdareler
1998
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
Birinci
Kısım
Genel
Hükümler
Ödenekler, Öz Gelirler, Hazine Yardımı
MADDE 1. – a) Katma bütçeli
idarelerin 1998 yılında yapacakları hizmetler için (1 138 095 701 000 000) lira
ödenek verilmiştir.
b) Katma bütçeli idarelerin 1998 yılı gelirleri (40 000 000 000 000)
lirası öz gelir, (816 399 751 000 000) lirası hazine yardımı, (281 695 950 000
000) lirası yükseköğretim kurumlarının cari hizmet giderlerine yapılacak devlet
katkısı olmak üzere toplam (1 138 095 701 000 000) lira olarak tahmin
edilmiştir.
BAŞKAN – Efendim, 1 inci maddeyi, daha önce kabul edilen cetvellerle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Bağlı Cetveller
MADDE 2. – Katma bütçeli idarelerin,
a) Ödenek dağılımı “A” işaretli,
b) Gelirleri, herbir idarenin bütçesine ekli “B” işaretli,
c) Gelirlerin dayandığı hükümler ekli “C” işaretli,
d) Harcamalara ilişkin formül ekli “R” işaretli,
e) Mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro sayıları
“L”işaretli,
f) Sahip oldukları taşıtlar ve 1998 yılında Taşıt Kanunu uyarınca satın
alacakları taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmetlerde kullanılacağı ile
asgarî ve azamî satın alma bedelleri “T” işaretli,
Cetvellerde gösterilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ
KISIM
İdarelere
İlişkin Özel Hükümler
Tarım Reformu Uygulaması ile İlgili Davaların Takibi
MADDE 3. – Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün toprak ve tarım reformu
uygulaması ile ilgili uyuşmazlık ve davaları bu Genel Müdürlük adına
gerektiğinde Hazine avukatları tarafından da takip edilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Özel Ödeneklere İlişkin İşlemler
MADDE 4. – a) Karayolları, Köy Hizmetleri ve Devlet Su İşleri Genel
Müdürlükleri; Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlar hariç diğer kamu kurum ve
kuruluşları gerçek ve tüzelkişilerden vaki olacak hizmet taleplerini kendi
imkânları nispetinde, yapılacak anlaşmalar esasları dahilinde ve bedeli
mukabilinde yerine getirmeye yetkilidirler. Bu amaçla yatırılacak paralar, bir
taraftan adı geçen kuruluşlar bütçelerinin (B) işaretli cetveline gelir, diğer
taraftan (A) işaretli cetvelde mevcut veya yeniden açılacak tertiplere Maliye
Bakanlığınca ödenek kaydolunur. Ayrıca, 11.2.1950 tarihli ve 5539 sayılı
Kanunun 1737 sayılı Kanunla değişik 20 nci maddesi gereğince, geçişi ücretli
olan yol, köprü ve tünellerden sadece Anadolu Otoyolu (Azaphane Geçişi) ile
Aliağa-Çiğli-Cumaovası (İzmir Kent Geçişi) oto ve ekspres yollarından elde
edilen her çeşit gelirleri de aynı mahiyetteki yol, köprü ve tünellerin yapım,
bakım, onarım ve işletmesinde kullanılmak üzere, Maliye Bakanlığınca bir
taraftan Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli cetvelinde
açılacak özel bir tertibe gelir, diğer taraftan (A) işaretli cetvelde açılacak
ilgili tertibe ödenek kaydolunur.
Bu özel tertiplerdeki ödeneklerden önceki yılda harcanmayan kısımları
cari yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
İşin gerektirdiği hallerde ve yaptırılacak iş bedelinin saymanlık
hesaplarına intikal etmesi halinde gelir ve ödenek kaydı işlemini beklemeksizin
(A) işaretli cetvelin ilgili proje ödeneklerinden gerekli harcama yapılabilir.
Yapılan harcama tutarı kadar ödeneği, özel tertipten önceden harcama
yapılan tertibe aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
b) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 3.7.1968 tarihli ve 1053
sayılı Kanun gereğince yürütülen içme suyu tesisleri ile ilgili olarak kendi
usullerine göre borçlandırılan bedeller taksitlerinin ilgili belediyelerce
süresinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen taksitler, 2.2.1981 tarihli ve 2380
sayılı Kanun uyarınca belediyelere ayrılan paylardan İller Bankasınca kesilerek
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Karayolları Genel Müdürlüğü Yol Bakım İşleri İçin Gelecek Yıla Geçici
Yüklenmelere Girişilmesi
MADDE 5. – Karayolları Genel Müdürlüğünce, yol bakım işleri için yılları
bütçelerinde yer alan ödeneklerin yarısını geçmemek üzere ilgili Bakan onayıyla
gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilebilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Bütçesi
ile İlgili İşlemler
MADDE 6. – a) 29.4.1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi
gereğince her çeşit spor saha ve tesisleri vücuda getirmek amacı ile Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin (A) işaretli cetvelinde yeralan projelerin
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Kanun
hükümleri uyarınca yapılabilecek işler dışında kalanlara ait ödenekleri,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Bütçesine aynı amaçla aktarmaya Maliye Bakanı
yetkilidir.
b) Yıllık yatırım programlarına ek yatırım cetvellerinde büyük onarım
projeleri arasında yeralan ve Genel Müdürlük onayı ile İl Müdürlüklerince
emaneten yaptırılması uygun görülen işlerin karşılıkları Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bütçesinin ilgili yatırım tertibindeki ödenekten il müdürlüklerine
yardım yolu ile ödenebilir.
c) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin
“Futbol Müsabakaları Müşterek Bahis Hâsılatından Elde Edilecek Gelir”
tertibinde kayıtlı kaynaktan sağlanacak gelir fazlalarını sportif hizmetler ve
spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük
onarımlarında kullanılmak üzere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesine bir
yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye,
Çeşitli kurum ve kuruluşlar ile şahıslar tarafından Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğüne bağlı spor federasyonları ile dairelere yapılan nakdî yardım
ve bağışlarla kendi faaliyet ve hizmetlerinden sağladıkları gelirleri, bu
yardım ve geliri sağlayan federasyon ve dairelerin gençlik ve sportif
hizmetleri ile mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere genel müdürlük
bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertiplere ödenek
kaydetmeye,
Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneklerden yılı içinde sarf edilemeyen
kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren gelir ve ödenek
kaydolunur.
d) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan ve spor
amaçlı ayrılmış taşınmaz malların; satışından, mülkiyetin gayrî aynî hak
tesisinden ve kiralanmasından elde edilen gelirlerini, sportif hizmetler ve
spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük onarım giderlerinde kullanılmak üzere
genel müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel
tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili
Sayın Muhammet Polat.
Sayın Polat, süreniz 10 dakika efendim.
Buyurun efendim.
RP GRUBU ADINA MUHAMMET POLAT (Aydın) – Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Katma Bütçe Kanunu Tasarısının
6 ncı maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlayarak konuşmama başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, spor, kapitalist ülkelerin de komünist ülkelerin
de hatta İslam coğrafyasının da vazgeçemediği ortak etkinlik ve uluslararası
ortak dildir; dolayısıyla, insanlığın en önemli ortak paydalarından biridir.
İnsanlar neden spordan vazgeçemiyorlar; çünkü, sporun hem yapan için bireysel
faydaları var hem de dostluğu, kardeşliği, barışı pekiştirici toplumsal faydası
var. O nedenle, spor, vazgeçilmezdir.
Ülkemizde de spora olan ilgi her geçen gün biraz daha artmaktadır;
ancak, İktidarın aynı trende uygun olarak spora gereken önemi verdiğini
söylemek mümkün değil, maalesef.
Bakınız, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanımız
bile, ödenek yetersizliğinden yakınmaktadır. Halen devam etmekte olan 309 spor
tesisi projesi var, bunlara bakanlık olarak 8.8 trilyon ödenek ayrılması
isteniyor; ancak, Maliye Bakanlığı bu isteğe karşılık 1.7 trilyon ödenek
ayırıyor. Aynı şekilde, spor karşılaşmaları için 10 trilyon ödenek isteniyor,
Maliye Bakanlığı ancak, 700 milyar lira ödenek veriyor.
Şimdi, ben sormak istiyorum; spora gelince bu cimrilik neden? Eğer, siz
33 trilyonluk bütçe isteğine 15 trilyonluk bütçeyle cevap veriyorsanız, spora
gereken önemi verdiğiniz herhalde söylenemez.
Değerli arkadaşlarım, bence spor fevkalade önemli. O bakımdan kaynak
yetersizliği gerekçesiyle sporun -deyim yerindeyse- spor olsun kabilinden ele
alınması, çağdışı bir yaklaşımdır. Eğer, hakikaten kaynak yetersizliği söz
konusu ise, Sağlık Bakanlığı bütçesinden buna pay ayrılsın, Adalet Bakanlığı
bütçesinden buna pay ayrılsın, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden buna pay
ayrılsın; bunu, buradan teklif ediyorum. Çünkü, spora gereken önemi verirseniz,
birçok sağlık problemini çözersiniz veya başka bir söylemle ifade etmek
gerekirse, birçok sağlık probleminin çözümü spordan geçer. Aynı şekilde, birçok
adli vakayı önlemenin yolu, çağdaş eğitim vermenin yolu sporla mümkün olduğuna
göre, bu bakanlık bütçelerinden, pekala, spora kaynak ayrılabilir. Ancak,
mevcut Hükümeti, maalesef bu konuda perspektif yoksunu bulduğumu belirtmeden
geçemeyeceğim. Çünkü -sağ olsun- Bakanımız, sadece yakınmakla yetiniyor. Mevcut
teşkilat yapısı ve ödenekleriyle programın yürütülmesinde güçlüklerle
karşılaşılmaktaymış. Çözün o zaman, İktidarsınız Sayın Bakan, yakınma makamında
değilsiniz.
Sayın Bakan, bir yandan ödenek yetersizliğinden yakınmakta, öbür yandan
ise, büyük büyük laflarla, büyük büyük projelerden söz etmektedir. 80 bin
kişilik olimpiyat stadı ve olimpik parktan söz ediliyor. Keşke; ama, nasıl?
Öte yandan, sporda altyapı sorunlarını aşamamış Türkiye'nin, olimpik
stad ve olimpik park hayalleri kurması ne kadar sağlıklıdır? Bu, öncelik
sıralaması iyi yapılmış bir tercih midir? Doğrusu, bu soruların da enikonu
tartışılmasında yarar vardır.
Sayın Bakan, bir de, Sayın Başbakanın başkanlığında yüksek gençlik
konseyi oluşturulmasından bahsetti. Bence, buna hiç gerek yok. Bir defa
"Yüksek gençlik konseyi" deyimi, soğuk ve yanlış bir ifade.
"Askerî konsey" demek gibi bir şey bu, iyi çağrışımlar yaptırmıyor. "yüksek"
demekle, "büyük" demekle hiçbir şey yüksek ve büyük olmuyor.
Başbakanın başkanlığında böyle bir şeyin yapılmak istenmesi ise, konuya tamamen
göstermelik yaklaşıldığının bir ifadesi. Geliniz, kıt kaynaklarınızı böyle
yüksek konseylerle israf etmeyiniz.
Sayın Bakanın Komisyonda ettiği bir lafa da takıldığımı söylemeliyim.
Aynen okuyorum: "Cumhuriyetimizin en büyük eğitim reformu 8 yıllık temel
eğitim uygulamasıyla, Türk sporu yeni bir ivme kazanacak. Tüm okullarımız
mutlaka açık veya kapalı spor tesislerine kavuşturulacak."
Sayın Bakan -gerçi şu an spordan sorumlu Devlet Bakanımız yok; ama,
atfen- birbirimizi kandırmanın hiç âlemi yok. Bu ülkede halen -affedersiniz-
ahırdan bozma okullarda eğitim yapılıyor. Öğrenciler ve öğretmenler sırtlarıyla
okulların yakacak sorunlarını halletmek için tezek taşıyor. Siz hangi açık veya
kapalı spor tesislerinden bahsediyorsunuz Allah aşkına?! Birbirimizi
kandırmadan konuşalım. Bakın "alkol ve uyuşturucu maddelere hayır, spora
evet" projeniz çok güzel. Gelin, bunu geliştirin; gereken desteği, biz de
sizlere verelim; ancak, bunlar lafta kalmasın. Sporla alkolün bir arada
bulunamayacağı fikri, bir güzel, kafalara yerleştirilsin.
Bu konuda, değerli sporcu kardeşlerimden de gençlere ve kitlelere güzel
örnek olmalarını istirham ediyorum. Bu bağlamda, sormak istiyorum: En küçük
başarılarınızı bile, vur patlasın çal oynasın türü eğlence ortamlarında,
şampanyalar patlatarak kutlamak zorunda mısınız? Ben, sporcu kardeşlerimin de
televizyonlara çıkarak, alkol ve uyuşturucu aleyhine çekilen reklam filmlerinde
rol almalarını istiyorum.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ben, konuşmamın son kısmında,
Sayın Bakanın dikkatlerini iki noktaya çekmek istiyorum:
Sayın Bakan, Futbol Federasyonundaki bu karmaşadan "Futbol
Federasyonu özerktir, benim yetkim yok" diyerek sıyrılamazsınız,
sorumluluktan kurtulamazsınız. Bütün spor camiasının olduğu gibi, sizin de bu
konuda sorumluluklarınız vardır. Bunun doğal bir uzantısı olan naklen yayın
karmaşasından da sorumlu olduğunuzu unutmayın. Bunlara, mutlaka, çözüm bulmak
zorundasınız; ya bu sorunları çözün ya da spor bakanı koltuğunu işgal etmeyin.
İkinci olarak da şunu söylemek istiyorum: Bakınız, futbol sahalarımız,
fanatizm nedeniyle arenalara dönüşmektedir. Bu tür fanatizme karşı seyirci
kalınamaz; hele, sorumluluk mevkiinde bulunan sizler, asla seyirci
kalamazsınız. Eğer, bu duruma seyirci kalmaya devam ederseniz, stadyumlarda ve
sahalarda çok daha feci olayların yaşanması hiç de sürpriz olmayacaktır. Bunun
sorumluluğundan kurtulamazsınız.
Türkiye, çok genç bir nüfusa sahiptir. Bu nedenle, özellikle amatör
spora gereken önemin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Bütçe konusunun müzakere
edildiği bugünlerde, amatör spora katkımız, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
bütçesiyle ortadadır.
Türkiye Futbol Federasyonu özerk bir yapıya kavuşunca, amatör ve
profesyonel futbol, aynı çatı altında toplanmıştır. Yalnız, yasada önemli bir
eksik olduğu kanaatindeyim. Amatör futbolun giderleri için, kanunda herhangi
bir kaynak gösterilmemiştir.
Yasa çıktıktan sonra, amatör futbola bütçeden kaynak yaratılması konusu,
14.10.1993 tarihindeki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşim
zabıtlarında da geçtiği gibi, o günkü spordan sorumlu Devlet Bakanının
"amatör futbol, Futbol Federasyonuna bağlanırken, kaynak vermemiş olmamızdan
dolayı sıkıntı doğmuştur. Ümit ediyorum ki, yapmış olduğumuz çalışmalar
sonunda, bu kanun tasarısını hazırlayıp, Meclise sevk edeceğiz. Sizlerle,
özveriyle, yine oybirliğiyle bu tasarıyı çıkaracağız" demesine rağmen,
1998 yılına gireceğimiz bugüne kadar, hiçbir gelişme olmamasının nedenlerini
araştırmalıyız; amatör futbolun kaynak sorununu mutlaka halletmeliyiz.
Türkiye'de, birçok konuda teşvik uygulanırken, amatör sporun altyapısı
acaba gerektiği gibi teşvik görüyor mu? Spor dallarının gelişmesi için tesis
yapımına yeterli kaynak ayrılabiliyor mu? Ben, maalesef ayrılabildiği kanısında
değilim.
Gençlerimizin kötü alışkanlıkların etkisi altından kurtulması için,
özellikle esrar, eroin ve bunlar gibi alışkanlıkların esiri olmamaları için,
amatör sporların ve spor kulüplerinin geliştirilmesine ve iyileştirilmesine
katkı sağlamalıyız.
Okullarımızda, gençlerin spor eğitimleri yeterli değildir. Bunu
geliştirme ve sporu bir yaşam biçimi haline getirmek için tedbirler almalıyız.
Yerel yönetimlere, nüfusları göz önüne alınarak, spor tesisi yapımı
zorunluluğu getirilmeli; yapılan tesislerin mutlaka amatör spor kulüplerince
ücretsiz kullanılması sağlanmalıdır.
Kamu kurum ve kuruluşlarına ve okullarına ait spor salonlarının, amatör
spor kulüplerinin kullanımına açılmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
İl genel meclislerine, sporla ilgili konularda, spor kuruluşları
temsilcilerinin de çağrılması sağlanmalıdır.
İl özel idareleri ve belediyeler, kendi yörelerinin spor kulüplerine
aynî ve nakdî yardım yapabilmelidir.
Kulüplerin spor faaliyetlerinden ve her türlü işletmelerinden, yüzde
51'i kendine ait kira, işletme geliri ve bunlar gibi gelirler, Gümrük, KDV,
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi olmak üzere, her türlü vergi rüsum ve harçtan
muaf tutulmalıdır.
Spora katkı sağlayan sponsorların, tesis, hizmet, bakım, onarım, spor
araç, gereç, malzeme ve bunlar gibi, spora yapılan harcamaları vergi
matrahından düşürülmeli, çıkarılması düşünülen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Polat, siz, kişisel olarak da söz talebinde
bulunmuşsunuz. 5 dakika daha veriyorum; buyurun.
MUHAMMET POLAT (Devamla) – ... sponsorluk yasasının bir an önce
kanunlaşmasını hep beraber sağlamalıyız.
Spor kulüplerinin kendi ayakları üstünde durabilmeleri için, özellikle
yerel yönetimlerle, otopark, büfe ve bunlar gibi yerlerden gelir temin
edebilmelerini sağlamak için tedbirler alınmalıdır.
Spordan sorumlu Devlet Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının, sporcuların
sakatlanmaları ve benzeri durumlarda devlet hastanelerinden ücretsiz
yararlanmaları konusunda yapmış oldukları protokolü büyük bir memnuniyetle
karşıladık. Yalnız, bu protokol kapsamı içerisine, hiçbir sosyal güvencesi
olmayan, amatör futbolcuların alınmamış olması, bir eksikliktir. İki değerli
Bakanımızın bu konuyu da çözmelerini özellikle rica ediyor ve bekliyoruz.
Ben, 1998 yılında bütün sporcularımıza ve bütün spor kulüplerimize üstün
başarılar dileyerek konuşmamı noktalıyor ve bütçenin, sizlere, bizlere ve
ülkemize hayırlı olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyorum. (RP sıralarından
alkışlar, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.
Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Telsiz Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler
MADDE 7. – a) 2813 sayılı Telsiz Kanununda yeralan telsiz ve monitör
hizmetlerinin yürütülmesini teminen, Telsiz Genel Müdürlüğü Bütçesine ekli (B)
işaretli cetvelde yer alan “Ücret Gelirleri” tertiplerinde kayıtlı kaynaktan
sağlanan gelir fazlalarını, Telsiz Genel Müdürlüğü 1998 Malî Yılı Bütçesinde
açılacak özel bir tertibe bir taraftan gelir, diğer taraftan açılacak özel
tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödeneklerin yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesine
devren gelir ve ödenek kaydolunur.
b) 2813 sayılı Telsiz Kanununda
gerekli değişiklik yapılıncaya kadar aynı Kanunun 27 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “10 katına” ibaresi “50 katına” olarak uygulanır.
c) 2813 sayılı Telsiz Kanununda
gerekli değişiklik yapılıncaya kadar telsiz ücretleri ve bu ücretlerden doğan
gecikme cezalarıyla ilgili olarak Telsiz Genel Müdürlüğünce yapılan yasal
takibatla tahsili mümkün olamayacağı belirlenen ve aslı 2 500 000 liraya kadar
olan telsiz ücretleriyle bunların ferilerinin terkinine Ulaştırma Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler
MADDE 8. – Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Bütçesine ekli (B)
işaretli cetvelde yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlalarını bir yandan
özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
Bu ödeneklerin yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin
ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. – a) Yükseköğretim
kurumlarınca önceki yıllarda bastırılan ders kitapları ve teksirlerin satış
bedelleri Devlet İstatistik Enstitüsü toptan eşya fiyatları endeksine göre,
yükseköğretim kurumları tarafından her yıl yeniden tespit edilir.
b) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 46 ncı maddesine göre özel
ödenek kaydolunan miktarlar üniversite adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden
birinde açılacak hesaba yatırılır ve harcamalar bu hesaptan yapılır.
c) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 46 ncı maddesine göre kısmî
zamanlı olarak çalıştırılacak öğrenciler hakkında, 1475 sayılı iş Kanununun
işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili hükümleri ve 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası ile ilgili
hükümleri hariç diğer hükümleri uygulanmaz.
d) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununa tabi yükseköğretim kurumlarında
kayıtlı yükseköğrenim öğrencilerinin her türlü tedavi giderlerinin karşılanması
için, bu kurumların bütçelerinde tertiplenen transfer ödeneklerinin
karşılıkları Yükseköğretim Kurulunca tespit edilecek esas ve usuller
çerçevesinde kullanılmak üzere kurumlar adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden
birinde açılacak hesaba yatırılır.
e) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca; elde
edilen gelirlerin özel gelir ve ödenek kaydedilen tutarlarının yüzde 10’una
kadar olan kısmı, üniversite yönetim kurulunun tespit edeceği başarılı, gelir
düzeyi düşük öğrencilerin burs, kitap ve kırtasiye ile beslenme yardımı
ödemelerinde kullanılır.
f) 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 58 inci maddesine göre,
üniversite veya Yüksek Teknoloji Enstitülerinde; ilgili yönetim kurulunun
önerisi ve Yükseköğretim Kurulunun onayı ile sadece bir döner sermaye işletmesi
kurulabilir. Üniversite veya Yüksek Teknoloji Enstitüleri ile bunlara bağlı
birimlerde mevcut döner sermaye işletmeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren 6 ay içinde birleştirilerek tek döner sermaye işletmesi
haline dönüştürülür.
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 58 inci maddesinin 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile değişik dördüncü fıkrası uyarınca döner sermaye
gelirlerinin en az % 30’u olarak kuruluş veya birimin araç, gereç, araştırma ve
diğer ihtiyaçlarına harcanmak üzere ayrılan miktar, bu ihtiyaçların yanısıra
her türlü bakım ve onarım için harcanabilir.
g) 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 55 inci maddesine göre
yükseköğretim kurumları adına tapuda kayıtlı taşınmazların kiralanması ve
işletilmesi suretiyle elde edilecek gelirlerin tamamını, hazine adına kayıtlı
olup, yükseköğretim kurumlarına tahsis edilmiş taşınmaz malların üzerinde
herhangi bir inşaat yapılmamak ve irtifak hakkı tesisine konu edilmemek
şartıyla, eğitim ve sağlık amaçlı
kiralanması ve işletilmesi suretiyle elde edilecek gelirlerin de en az % 70’ini, ilgili yükseköğretim
kurumunun her çeşit cari (personel hariç) ve yatırım harcamalarında kullanılmak
üzere bir yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak tertibe
özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Yatırım harcamaları, 1998 yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine
göre ilişkilendirilir. Bu ödeneklerin yılı içinde harcanmayan kısmı ertesi
yılın bütçesine devren gelir ve ödenek kaydolunur.
h) Üniversite veya Yüksek Teknoloji Enstitüsü rektörleri üniversite veya
Yüksek Teknoloji Enstitülerindeki Döner Sermaye İşletmelerinin birinden
katkılarına bakılmaksızın 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 58 inci
maddesindeki esaslara göre pay alırlar.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Üniversite Ödeneklerinin Toplu Olarak Kullandırılması
MADDE 10. – Maliye Bakanı; Yükseköğretim Kurulunun belirleyeceği en
fazla 15 üniversitenin her birinin bütçelerinde yeralan ödenekleri (1), (2) ve
(3) ödenek türü itibariyle, gerektiğinde bir program altında toplamaya ve
kullandırmaya; bu konu ile ilgili esas ve usulleri tespit etmeye, sınırlamalar
getirmeye yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
Vakıflar Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler
MADDE 11. – Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinin (B) işaretli cetvelinde
yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlalarını bu Genel Müdürlüğün cari
hizmetlerinde ve “1998 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar” hükümlerine göre yatırım hizmetlerinde, personel ve
yolluk giderlerinde, hizmet, tüketim malları ve malzeme alımlarında, demirbaş
giderleri ile ödemelerinde kullanılmak üzere, bir yandan özel gelir, diğer
yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
(ÜÇÜNCÜ
KISIM)
Diğer
Hükümler
Genel Bütçe Kanununun Uygulanması
MADDE 12. – Bu kanunda yeralan hükümler saklı kalmak üzere, Genel Bütçe
Kanunu hükümleri katma bütçeli idareler hakkında da uygulanır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Yürürlük maddesini okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 13. – Bu Kanun 1.1.1998 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14. – Bu Kanunun;
a) Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Başbakan ve Maliye Bakanı,
b) Yüksek Öğretim Kurulu ve Üniversiteler ile ilgili hükümlerini Maliye
ve Millî Eğitim Bakanları,
c) Karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili
hükümlerini Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanları,
d) Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini
Maliye ve Sağlık Bakanları,
e) Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Tarım
ve Köyişleri Bakanları,
f) Orman Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Orman Bakanları,
g) Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile
ilgili hükümlerini Maliye ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanları,
h) Telsiz Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Ulaştırma
Bakanları
Yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece, 1998 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Bütçe Kanunu Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiş bulunmaktadır.
Tasarı, bugün, tümü üzerinde yapılacak son konuşmalardan sonra, açık
oylamaya tabidir.
5. – 1996 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/634, 3/1047)
(S. Sayısı : 402)
BAŞKAN – Şimdi, 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu
Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:
1996
MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ
İDARELER
KESİNHESAP
KANUN
TASARISI
Gider Bütçesi
MADDE 1. – Katma bütçeli idarelerin 1996 malî yılı giderleri, bağlı (A)
işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (415 055 984 876 000) lira olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN – 1 inci maddeyi, daha önce kabul edilen cetvellerle birlikte,
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Gelir Bütçesi
MADDE 2. – Katma bütçeli idarelerin gelirleri, bağlı (B) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere, (404 407 396 463 000) lira olarak gerçekleşmiştir.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
(B) cetvelini okutuyorum:
B - C E
T V E L İ
Gelir Tahmin Tahsilat
Türü Gelirin
Çeşidi Lira Lira
1 Vergi
Gelirleri 150
960 000 000 1 195 691 753 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul
edilmiştir.
2 Vergi Dışı
Normal Gelirler 7
420 993 000 000 10 185 418 271 000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul
edilmiştir.
3 Özel
Gelirler ve Hazine Yardımı 299
256 309 000 000 361 827 879 880 000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul
edilmiştir.
Özel Kanun
Gelirleri 31
198 406 559 000
GENEL
TOPLAM: 306 828 262 000 000 404 407 396 463 000
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul
edilmiştir.
Mazbut ve
Mülhak Vakıflar Gelirleri 17
552 799 000
BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte
kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE 3. – Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı
gelirler arasında (10 648 588 413 000) liralık gider fazlası meydana gelmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı Ödenek
MADDE 4. – Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı
(310 076 710 000) liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
Devredilen Ödenek
MADDE 5. – 1996 malî yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine
izin verilen (3 496 440 817 000) liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek
kaydedilmek üzere devredilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
İptal Edilen Ödenek
MADDE 6. – Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı
bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan (13 654 712 583
000) liralık ödenek iptal edilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8. – Bu Kanun hükümlerini BakanlarKurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 1996 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap
Kanun Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylama, bugünkü birleşimin son konuşmalarından sonra
yapılacaktır.
Bu suretle, bugünkü programı tamamlamış olduk. Kuzeyden Keşif
Harekâtının görev süresinin uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresini görüşmek,
bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 1996 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının açık oylamasını
yapmak üzere, 25 Aralık 1995 Perşembe günü -bugün- saat 10.00'da toplanmak
üzere, Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 05.10
VI. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Ercan
Karakaş’ın, Türkbank’a ilişkin sorusu ve DevletBakanı Güneş Taner’in yazılı
cevabı (7/3901)
Türkiye
Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan sorularımın DevletBakanı Sayın Güneş Taner tarafından
yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ercan
Karakaş
İstanbul
84 yıllık TürkTicaret Bankasının içerisinde bulunduğu
belirsizlik bu bankanın çalışanlarını tedirgin etmekte ve endişeye
sevketmektedir. Aynı şey mevduat sahipleri için de sözkonusudur.
Sorular :
1. Şu an Türkbank hangi kurumlar ve kişilerce
yönetilmektedir?
2. Bu derece köklü bir banka olan Türkbank’ın malî
yapısı neden bozulmuştur?
3. Bunun sorumluları kimlerdir?
4. Bugüne kadar sorumlular hakkında bir işlem
yapılmış mıdır?
5. Banka son 5 yılda kaç kez hangi tarihlerde
sermaye artırımına gitmiştir?
6. Artırılan sermaye tutarları ne kadardır?
7. “İyileştirme Programı” hangi tarihe kadar
sürecektir?
8. İyileştirme sürecinin sonunda bankanın
satılması mı planlanmaktadır?
9. Yargının “bankanın tasarruf mevduat fonuna
devredilemeyeceği” şeklindeki kararının gereği yerine getirilmiş midir?
10. Bakanlığınızca bankanın belirli bir kişiye ya
da firmaya satışı için bir onay verilmiş midir?
11. Banka çalışanlarının oluşturmuş olduğu “Muzan
Vakfı”nın şu anda bankadaki hissesinin oranı nedir?
12. Bu vakfın devredışı bırakılmaya çalışıldığı
doğru mudur?
13. Doğruysa bunu yapanlar kimlerdir?
14. Flaş TV’nin basılmasıyla ilgili programda
Türkbank’ın satışıyla ilgili olarak Alaattin Çakıcı’nın yaptığı açıklamalar
konusunda ne düşünüyorsunuz?
15. Bu konuda herhangi bir araştırma yapıldı mı?
16. Bankanın tahsil edilemeyen alacakları var
mıdır? Miktarı ne kadardır ve kimlere aittir?
17. Türkbank ve çalışanlarının geleceğine ilişkin
görüşleriniz nelerdir?
T.C. Başbakanlık 24.12.1997 Hazine
Müsteşarlığı Banka
ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Sayı
: B.02.1.HKM.0.BAK.02.02/5298-224/75-61111
Türkiye
Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : 1.12.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.09.10.00.02-7/3901-9552/24722 sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı yazınız konusu, İstanbul Milletvekili
Sayın Ercan Karakaş’ın TürkTicaretBankası A.Ş. ile ilgili sorularına ilişkin
cevaplar aşağıda yer almaktadır.
1, 11. TürkTicaretBankası A.Ş.’nin sermayesinin %
84.52’si Tasarruf Mevduatı Sigortası Fonuna, % 12.35’i TürkTicaret Bankası
Munzam Sosyal Güvenlik Emekli ve Yardım Sandığı Vakfına, % 2.09’u Hazine
Müsteşarlığına, % 0.76’sı TürkTicaretBankası Emekli Sandığı Vakfına % 0.28’i
ise diğer gerçek ve tüzelkişilere aittir. Ortaklık yapısının gereği banka,
ağırlıklı olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu temsilcilerinden oluşan yönetim
kurulu tarafından yönetilmektedir.
3, 4. TürkTicaret Bankası A.Ş.’nin malî bünyesinde
bozulmaya neden olan yöneticilerin haklarında ilgili Cumhuriyet savcılıklarına
suç duyurusunda bulunulmuştur.
5, 6. Banka sermayesinin; 500 milyar TL’ndan 1
trilyon TL.’na çıkartılmasına 15.12.1993 tarihinde, 1 trilyon TL’ndan 3 trilyon
TL’na çıkartılmasına 26.12.1994 tarihinde, 3 trilyon TL’ndan 50 trilyon TL’na
çıkartılmasına 29.8.1997 tarihinde karar verilmiştir.
7, 8. Banka malî bünyesinin, yeniden yapılacak
sermaye artırımını müteakiben kısa zamanda düzeleceği düşünülmektedir. Diğer
taraftan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, sahip olduğu banka hisse senetleri
üzerinde tasarruf etme yetkisini haiz bulunmaktadır. Fon icra komitesi,
sözkonusu hisse senetlerini portföyünde bulundurmaya veya satmaya yetkili
olmakla birlikte, bugüne kadar uygulanan fon varlıklarının likit ve gelir getiren
değerlere yatırılması uygulanması dahilinde TürkTicaret Bankası A.Ş. hisse
senetlerinin satılması muhtemel görülmektedir.
9. Banka yönetimi, 3182 sayılı BankalarKanununun
64 üncü maddesinin 2 nci fıkrasına istinaden 26.5.1997 tarih ve 22768 sayılı yazı
ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. Ancak, tesis edilen idarî
işlemin iptali için Ankara 8 inci İdare Mahkemesinin 1997/679 esasında açılan
davada, 14.7.1997 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine
TürkTicaret Bankası A.Ş. hakkında uygulanan sözkonusu tedbir 4.8.1997 tarihinde
uygulamadan kaldırılmıştır.
10. 3182 sayılı Bankalar Kanununun 5 inci
maddesinin 3 üncü fıkrası çeşitli oranları aşan hisse edinimleri ile
devirlerinin Hazine Müsteşarlığının iznine bağlı olduğunu hüküm altına
almıştır. Bu madde kapsamında, TürkTicaret Bankası A.Ş. hisse senetlerinin
devrine ilişkin herhangi bir izin tesis edilmemiştir.
12, 13. TürkTicaret Bankası Munzam Sosyal Güvenlik
Emekli ve Yardım Sandığı Vakfının devre dışı bırakılması yönünde herhangi bir
politika bulunmamaktadır. Ancak, anılan Vakfın; bankanın ihtiyaç duyduğu
sermaye artırımını karşılayamaması ve gerçekleştirilen sermaye artırımında
rüçhan haklarını kullanmaması nedeniyle sermaye içindeki payı azalmıştır.
14, 15. 10 uncu maddede belirtildiği üzere, bir
bankanın hisse senetlerinin el değiştirmesi Bankalar Kanununda belirlenmiş
şartlar dahilinde Hazine Müsteşarlığının iznine tabidir. Konu ile ilgili olarak
Hazine Müsteşarlığına herhangi bir talep gelmemiştir.Bu nedenle, yasal olarak
gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olmayan bu husus ile ilgili olarak herhangi bir
soruşturma gerçekleştirilmemiştir.
17. TürkTicaretBankası A.Ş.’nin malî bünyesinin
kısa zaman içinde iyileşeceği, rasyonel bir yönetim anlayışının geliştirilmesi
ile birlikte bankanın bankacılık sistemi içindeki yerini ve itibarını yeniden
kazanacağı düşünülmektedir.
3182 sayılı Bankalar Kanununun 83 üncü maddesi, sıfat
ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri, bankaya ya da müşterilerine ait sırları
bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayan banka
mensupları ile diğer görevlilerin hapis ve ağır para cezası ile
cezalandırılacağını hüküm altına almıştır.Bu nedenle bankaya ve müşterilerine
ait sırlarla ilgili diğer sorulara cevap verilememiştir.
Bilgi edinilmesini arz ederim.
Güneş
Taner DevletBakanı
2.
– Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın’ın, Türkiye Taşkömürü Kurumuna
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in
yazılı cevabı (7/3920)
Türkiye
Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı
Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Necmettin
Aydın Zonguldak
1. Türkiye Taşkömürü Kurumu hakkındaki politikanız
nedir?
Daha önceki ANAP iktidarları tarafından küçültülen
havza, ocaklar kapandı kapanacak korkusunu yaşarken, 54 üncü Refahyol Hükümeti
havzanın yeniden kalkındırılması için çalışmalar başlatmıştır. Üretimin 5.5
milyon tona çıkartılması hedeflenip, 2 700 üretim işçisi alımı için yazışmalar
başlatılmıştır. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
5 aydır neler yaptınız?
Acil 270 kazı işçisi için açılan sınavı gelir gelmez
iptal ettiniz. Şimdi de siz yeniden sınav yaptınız. Partizanlık yapmak için mi
iptal edip yeniden yaptınız.
Rüşvet şayiaları dolaşıyor. Bir araştırma yaptınız mı?
2. TTK’nın rödavanslı saha işletmecilerinden
yaptığı kömür alışverişiyle ilgili daha önce Refahyol döneminde yapılmış
sözleşmeye ilave olarak kurum aleyhine 5.5 dolar/ton ödeme yapılması yönünde
bir kararın yönetim kurulundan geçirilmeye çalışıldığı ve özellikle kabul
etmeyen yönetim kurulu üyesi hazine temsilcisine baskı yapıldığı iddia
edilmektedir. Doğru mudur?
Bazı rödavanslı saha işletmecilerinin, kömür
tüccarlarının TTK üzerinde bir hegemonya kurduğu, tayin ve terfilerde etkili
olduğu doğru mudur?
3. TTK’ya ait Ereğli limanının ihalesi Refahyol
döneminde yapılmıştır. İhalenin iptali için eski Genel Müdür Mustafa Kıraç Beye
telefon talimatınız oldu mu?
Talimatınızı yerine getirmediği için mi zorunlu izne
ayırdınız?
Yerine vekâlet eden Sayın Tuğrul Müftüoğlu’na ihalenin
iptali yönünde baskı yaptığınız, kabul etmediği için onu da görevden aldığınız
Hürriyet Gazetesinde Emin Çölaşan’ın köşesinde yer aldı. Doğru mudur?
Doğru değilse neden tekzip etmediniz?
T.C. Enerji
ve Tabiî KaynaklarBakanlığı 24.12.1997 Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu
Başkanlığı Sayı
: B.15.O.APK.0.23-300-2087/21241
Konu : Yazılı Soru Önergesi.
Türkiye
Büyük MilletMeclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığının 2.12.1997 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3920-9649-24913 sayılı yazısı.
Zonguldak Milletvekili Sayın Necmettin Aydın’ın
tarafıma tevcih etmiş olduğu 7/3920-9649 Esas No.lu yazılı soru önergesine ait
bilgiler hazırlanarak ekte gönderilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zonguldak
Milletvekili Sayın Necmettin Aydın’ın
Yazılı
Soru Önergesi Cevapları (3920-9649 Esas No.lu)
Soru 1. Türkiye Taşkömürü Kurumu hakkındaki
politikanız nedir?
Daha önceki ANAP iktidarları tarafından küçültülen
havza, ocaklar kapandı kapanacak korkusunu yaşarken, 54 üncü Refahyol Hükümeti
havzanın yeniden kalkındırılması için çalışmalar başlatmıştır. Üretimin 5.5
milyon tona çıkartılması hedeflenip, 2 700 üretim işçisi alımı için yazışmalar
başlatılmıştır. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
5 aydır neler yaptınız?
Acil 270 kazı işçisi için açılan sınavı gelir gelmez
iptal ettiniz. Şimdi de siz yeniden sınav yaptınız. Partizanlık yapmak için mi
iptal edip yeniden yaptınız.
Rüşvet şaiaları dolaşıyor. Bir araştırma yaptınız mı?
Cevap 1. Yaklaşık 150 yıldır kömür üretimi yapılan
Zonguldak kömür havzasındaki yerli ve yabancı şirketler 1937 yılında
devletleştirilerek, havzadaki Taşkömürü rezervlerini işletme hakkı kanunla,
Ereğli Kömürleri İşletme Müessesesine verilmiştir.
Ereğli Kömürleri İşletme Müessesesinin faaliyette
bulunduğu yıllarda, kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda belirlenen
hedeflere ulaşılamaması sonucu 1983 yılında anılan müessese, Türkiye Taşkömürü
Kurumu Genel Müdürlüğü olarak yeniden yapılandırılmıştır.
Bu yeniden yapılanma projesi kapsamında, Zonguldak
kömür havzasının konsantrasyonu ve rehabilitasyonu projeleri hazırlanarak 1989
yılından itibaren uygulamaya konmuştur.
Halen havzada bu projeler uygulanmaktadır.
“54 üncü Refah Yol Hükümeti havzanın yeniden
kalkındırılması için çalışmalar başlatmıştır. Üretimin 5.5 milyon tona
çıkarılması hedeflenip 2 700 üretim işçisi alımı için yazışmalar
başlatılmıştır.” İddiası gerçeklere aykırıdır.
Şöyle ki;
54 üncü Refah Yol Hükümeti zamanında; 1989 yılında
uygulamaya konan projelerdeki hedefler, bilakis küçültülerek 1996 yılı için 4
506 500 ton olarak, 1997 yılı içinde 4 363 200 ton olarak belirlenmiştir.
54 üncü Refah Yol Hükümetinin görevden ayrılmasına
müteakip göreve başlayan 55 inci Hükümet işbaşına gelir gelmez 1989 yılında
hazırlanıp yürürlüğe konan RefahYol Hükümeti zamanında askıya alınmış bulunan
projeleri yeniden canlandırma yoluna gitmiş ve 2 700 üretim işçisi alımı için
gerekli çalışmaları başlatmıştır.
Soru önergesinde iddia edildiği gibi; acil 270 kazı
işçisi alımı için Refah Yol Hükümeti zamanında sınav yapılmamış sadece sınav
yapılması için girişimde bulunulmuştur. 55 inci Hükümet işbaşına geldikten
sonra yapılmış herhangi bir sınavı iptal etmemiş aksine başlatılmış olan
girişimleri sürdürerek sınavları yapıp sözkonusu 273 kazı işçisini işe
almıştır.
Rüşvet iddiaları konusunda, spekülasyonların önüne
geçmek için, sınavlar Bakanlık gözlemcisi denetiminde yapılmıştır. Rüşvet
konusunda herhangi bir somut bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.
Soru 2. TTK’nın rödavanslı saha işletmecilerinden
yaptığı kömür alışverişiyle ilgili daha önce Refahyol döneminde yapılmış
sözleşmeye ilave olarak kurum aleyhine 5.5 dolar/ton ödeme yapılması yönünde
bir kararın yönetim kurulundan geçirilmeye çalışıldığı ve özellikle kabul
etmeyen yönetim kurulu üyesi hazine temsilcisine baskı yapıldığı iddia
edilmektedir. Doğru mudur?
Bazı rödavanslı saha işletmecilerinin, kömür
tüccarlarının TTK üzerinde bir hegemonya kurduğu, tayin ve terfilerde etkili
olduğu doğru mudur?
Cevap 2. TTK’nın rödövans işletmecilerinden kömür
alımı yapmak için Refah Yol döneminde yapılmış sözleşme, birtakım olumsuz
düzenlemeler nedeniyle kurumu sıkıntılara sokmuştur.
Şöyle ki;
Rödövans işletmecilerinden satın alınan kömürler Refah
Yol döneminde yapılmış sözleşme esaslarına göre kurumun Üzülmez Müessesesi karo
sahasında teslim alınmakta tumba, bant, konveyör ve 50 tonluk vagonlarla
Zonguldak lavvarına taşınmakta, bilahare lavvarda yıkandıktan sonra satışa arz
edilmekteydi. Rödövanscılardan satın alınan kömürlerin Üzülmez Müessesesi karo
sahasında kuruma teslim edilmesine ilişkin bu olumsuz düzenleme revize
edilerek, anılan kömürlerin bir kısmının Çatalağzında teslim alınmasına başlanılmasıyla
kurum yukarıda ifade edilen belli miktarda masraflardan kurtarılmış ve daha
kârlı bir alım yapması sağlanmıştır. Uygulamanın başladığı Mayıs 1997’den bu
yana Üzülmez karo sahasında 6 ay içerisinde 147 478 ton kömür satın alınmış
bunların satılabilir hale getirilip satılması sonucu 126 807 865 450 TL. kâr
edilmiştir. Buna karşın son iki ay içinde 5.5 dolar fark verilerek 53 335 ton
kömür satın alınmış ve bunun için hiç bir taşıma, kırma, eleme masrafı
yapılmadan satışı sonucu 106 509 788 452 TL. kâr sağlanmıştır. Görüldüğü gibi
yapılan işlem sonucu sağlanan kâr oranı beher ton kömür başına yaklaşık 2.5 kat
daha fazla gelir elde edilmesini sağlamıştır. Soru önergesinde ifade edilen
şekilde konu yönetim kurulunda görüşülürken herhangi bir üyeye hiç bir şekilde
yönlendirme yapılmamıştır.
Türkiye Taşkömürü Kurumu bir kamu kuruluşudur.Yetkileri
yasalarla belirlenmiştir. Üçüncü şahısların kurum üzerinde hegemonya kurmaları,
tayin ve terfilerde etkili olmaları sözkonusu değildir. Yapılan tayin ve terfilerde
liyakat, başarı, verimlilik, tecrübe gibi kıstaslar gözönüne alınmıştır.
Soru 3. TTK’ya ait Ereğli limanının ihalesi Refah
Yol döneminde yapılmıştır. İhalenin iptali için eski Genel Müdür Mustafa Kıraç
Beye telefon talimatınız oldu mu?
Talimatınızı yerine getirmediği için mi zorunlu izne
ayırdınız?
Yerine vekâlet eden Sayın Tuğrul Müftüoğlu’na ihalenin
iptali yönünde baskı yaptığınız, kabul etmediği için onu da görevden aldığınız
Hürriyet Gazetesinde Emin Çölaşan’ın köşesinde yer aldı. Doğru mudur?
Doğru değilse neden tekzip etmediniz?
Cevap 3. Refah Yol döneminde yapılan liman ihale
şartnamesinin hatalı düzenlenmesi, ihtilaflara ve şikâyetlere yol açmış,
süreklilik arz eden şikâyetlerin incelenmesi için Bakanlığımız Teftiş Kurulu
Başkanlığı görevlendirilmiştir.
Müfettiş incelemesi sonucu tanzim edilen 20.10.1997
tarih ve 20 sayılı inceleme raporunda; mevcut ihale şartnamesine göre ihalenin
hukuken mümkün olmadığı, Karadeniz Ereğli limanının işletilmesine ilişkin
ihalenin iptal edilmesi gerektiği görüşü belirtilmiştir.
Bu görüş Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Bakanlığımızca
onanmıştır.Soru önergesinde ifade edildiği gibi anılan ihalenin iptali için hiç
bir zaman Genel Müdür Mustafa Kıraç’a talimat verilmemiş ve kendisinden
herhangi bir talepte bulunulmamıştır.
Yine Genel Müdürlük makamına vekâlet eden Tuğrul
Müftüoğlu’na da bu konuda herhangi bir baskı yapılmamıştır.
Hürriyet Gazetesinde Emin
Çölaşan’ın köşesinde yayınlanan yazıda ifade edilen hususların gerçek
olmadığına ilişkin TTK GenelMüdürlüğünün 20.10.1997 tarih ve 60 sayılı yazısı,
Emin Çölaşan’a gönderilmiştir.
BİRLEŞİM 36’NIN SONU