T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 37

 

18 inci Birleşim

25 . 11 . 1997 Salı

 

 

 

İÇİNDEKİLER

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Van Milletvekili Mahmut Yılbaş’ın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

2. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

3. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

4. – Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın, Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Romanya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMMBaşkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1146)

2. – Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1147)

3. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın (6/624, 625 ve 626) numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin (4/269)

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Kanada, Türkiye-Slovakya, Türkiye-Finlandiya Parlamentolararası Dostluk gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1148)

5. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1149)

6. – Manisa Milletvekili Yahya Uslu’ya ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1150)

7. – Devlet Bakanı Burhan Kara’nın, Türkmenistan ve Azerbaycan’a yapacağı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1151)

8. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 235 inci Maddesine Bir Bend Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/488) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/270)

9. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/683) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/271)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Altan Öymen ve 38 arkadaşının, kaçak ve çarpık yapılaşmanın çevre ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerini araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217)

2. – Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt ve 54 arkadaşının, Karadeniz Karayolu ihalesinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/13)

D) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Cumhuriyeti Savunma Bakanı Georgi Ananiev ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini yasalara aykırı olarak görevden aldığı, yerlerine partizanca atamalar yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/15)

B) GÖRÜŞMELER

1. – İzmir Milletvekili Atilla Mutman ve 9 arkadaşının, doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 345)

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Antalya Milletvekili Hayri Doğan’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, hâkim ve savcılar ile eş ve çocukları hakkında bilgi toplandığı ve T.C.K.’nun eski 163 üncü maddesi ile ilgili bir taslak hazırlandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/3600)

2. – Adana Milletvekili Sıtkı Cengil’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine gönderilen müfettişlerin öğretmenlere yönelttikleri sorulara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/3612)

3. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Elazığ-Harput’daki tarihî Eserlerin restorasyonuna ve korunmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/3635)

4. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat SSKHastanesi ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/3648)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 1997 bütçesinden Karaman İl Özel İdaresine aktarılmak üzere ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/3663)

6. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, RTÜK’na ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı M. Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/3669)

7. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin;

– Fener-Rum Ortodoks Patriğinin ABD gezisine,

Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın;

– Fener-Rum Patriği ve Batı Trakya’daki müftülerin statülerine,

İlişkin soruları ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/3676, 3689)

8. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi öngören kanunun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/3685)

9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, 55 inci Hükümet döneminde verilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/3690)

10. – İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda yönetimde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/3727)

11. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, İstanbul-Bolluca ve İzmir-Barbaros’ta kurulacak S.O.S. köylerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin yazılı cevabı (7/3728)

12. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Mersin Serbest Bölge İşletici A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda yönetimde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/3736)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Belediyesine ve Karaman’daki ilçe ve belde belediyelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/3752)

14. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Meteoroloji İstasyonunun personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Burhan Kara’nın yazılı cevabı (7/3792)

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Başkanlıkça, bir milletvekilinin, bir gazetenin manşeti ve yorumuyla ilgili olarak ne düşünüldüğüne ilişkin sorduğu soru üzerine, o gazetenin Parlamentoya ilişkin manşeti ve yorumuyla ilgili olarak, TBMM’nin, Türkiye’nin en yüce kurumu olduğuna, milletvekillerinin de, Türk halkının özgür iradesiyle seçilmiş kişiler olduklarına ve özgür iradeleriyle hareket ettiklerine ve bunun dışında, yönlendirmeyle görev yapmayacaklarına; bunun aksini düşünenlere, hadlerini bildirmek gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulunuldu.

Antalya Milletvekili Bekir Kumbul’un, İzmir Atatürk Eğitim Hastanesinde meydana gelen enfeksiyona bağlı ölümlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy,

Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri’nin, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin sorunları ile alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına da Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez,

Cevap verdi.

Samsun Milletvekili Ayhan Gürel, adliyelerde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışmakta olan zabıt kâtiplerine hak ettikleri kadroların verilmemesine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 20 arkadaşının, YÖK ve Başkanı hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın (6/629) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Dışişleri,

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,

Komisyonları Geçici Başkanlıklarının, komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 132,

2 nci sırasında bulunan 168,

3 üncü sırasında bulunan 335,

Sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyonların üye seçimleri tamamlanmış ve eski komisyonların görev süreleri fiilen sona ermiş bulunduğundan ve bu tasarılarla ilgili komisyonlar başkanlık divanını oluşturamadıklarından,

4 üncü sırasında bulunan 387,

5 inci sırasında bulunan 359,

6 ncı sırasında bulunan 186,

Sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

7 nci sırasında bulunan ve birinci görüşmeleri tamamlanan, 232 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin görüşmeleri de, İçtüzüğün 93 üncü maddesine göre, ikinci görüşmeye, birinci görüşmenin bitiminden kırksekiz saat geçmeden başlanamayacağından,

Ertelendi;

8 inci sırasında bulunan, 4219 Sayılı 1997 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı (A) İşaretli Cetvelde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/673) (S. Sayısı : 393) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar hakkındaki (9/15) esas numaralı soruşturma önergesi ile doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuş bulunan (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporunu ve diğer denetim konularını görüşmek için, 25 Kasım 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.02’de son verildi.

 

Kamer Genç

Başkanvekili

Ali Günaydın Zeki Ergezen

Konya Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II.– GELEN KAĞITLAR

21 . 11 . 1997 CUMA

Sözlü Soru Önergeleri No. : 34

1. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/748) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

2. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, görevden alınan personele ve öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/749) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

3. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Bodrum-Havaalanı-Milas ve Dalaman-Gökova-Akyaka yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/750) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

4. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla’nın Ortaca İlçesinde vergi dairesi açılıp açılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/751) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

5. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, tarımsal girdi fiyatlarına yapılan zamlara ve ürünlere verilen taban fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/752) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

6. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, pamuk hasat mevsiminde uygulanan prim sistemine ve ham dökme zeytinyağı ihracatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/753) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

7. – Muğla Milletvekili İrfettin Akar’ın, Muğla Milas Devlet Hastanesi ve Bodrum Devlet Hastanesi başhekimlerinin görevden alınmalarının nedenine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/754) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

8. – İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir’in, bilgisayar kullanımında “2000 sendromu” olarak bilinen soruna karşı yapılan çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/755) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

9. – Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı’nın, memur maaşlarına yapılan zamma ve atamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/756) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

10.– Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, yurtdışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/757) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

11.– Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, bakanlıklarda ve yurdışındaki temsilciliklerde kullanılan makam araçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat-Saraykent Belediye Başkanının görevden alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3884) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

2. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Bergama’da EUROGOLD Firmasının faaliyet gösterip göstermediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3885) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

3. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, siyanürlü altın madeni işletmesi iznini iptal eden kararın uygulanmamasının nedenine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/3886) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.11.1997)

4. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, İstanbul Valisi’nin bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3887) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

5. – Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, sekiz yıllık kesintisiz eğitime katkı için düzenlenen kampanyalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3888) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

6. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Tekirdağ Valisi hakkında basında çıkan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3889) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Kültür Sitesinin yatırım programından çıkarılmasının nedenine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/3890) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

8. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Kayseri-Konya Doğalgaz Boru Hattı ile ilgili çalışmalara ve Konya Mavi Tüneli inşaatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3891) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

9. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce yapılan bilgisayar ve donanımı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3892) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

10. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce yapılan bilgisayar alımı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3893) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

11. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, Kemerköy (Gökova) ve Yatağan Arıtma Tesisleri ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3894) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

12. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, Bursa’daki çiftçilerin bazı sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3895) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

13. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, TPAO ile ilgili rüşvet, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3896) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

14. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, terör olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3897) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

15. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce yapılan bilgisayar alımı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3898) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

24 . 11 . 1997 PAZARTESİ

Meclis Araştırması Önergesi No. : 35

1. – İstanbul Milletvekili Altan Öymen ve 38 arkadaşının, kaçak ve çarpık yapılaşmanın çevre ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerini araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217)(Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

Gensoru Önergesi

1. – Denizli Milletvekili M.Kemal Aykurt ve 54 arkadaşının, Karadeniz Karayolu ihalesinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/13) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.1997) (Dağıtma tarihi : 24.11.1997)

25.11.1997 SALI

Tasarılar No. : 36

1. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/684) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

2. – Türkiye Cumhuriyeti ile Çek Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı (1/685) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

3. – Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Tasarısı (1/686) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

4. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/687) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

Teklifler

1. – İçel Milletvekili Halil Cin’in; 4045 Sayılı Kanunun Geçici İkinci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/949) (İçişleri ve Adalet ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

2. – Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın; Antalya İlinde Abdurrahmanlar Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/950) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

3. – Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in; Çıldır İlçesinin Kars İline Bağlanmasına Dair Kanun Teklifi (2/951) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

4. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli’nin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/952) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

5. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın ve 11 Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/953) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

6. – Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın ve 14 Arkadaşının; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/954) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.11.1997)

7. – Ankara Milletvekili M.Seyfi Oktay ve 9 Arkadaşının; 1136 Sayılı Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/955) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

8. – Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 9 Arkadaşının; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/956) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

9. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan ve 6 Arkadaşının; İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/957) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.11.1997)

Tezkereler

1. – Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1144) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

2. – Sıvas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1145) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.11.1997)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih : 25 Kasım 1997 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci Birleşimini açıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşmelere başlıyoruz.

Bilindiği gibi, dün, Öğretmenler Gününü kutladık. Bu Öğretmenler Gününe en yakın süredeki birleşimde, ben de, çocuklarımızın yetişmesi, geleceğin Türkiyesinin kurulması konusunda her türlü fedakârlıkla çalışan öğretmenlerimizi, sizler adına, selamlama gereğini yerine getiriyorum.

Öğretmenlerimizden, hepimizin öğretmenlerinden bugüne kadar ahrete intikal edenlere Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum, bugün görev başında olan öğretmenlerimize başarılar diliyorum, yaşamakta olan emekli öğretmenlerimize bundan sonraki hayatlarında mutluluklar diliyorum.

Öğretmenler Gününü dün idrak etmiş olmamız dolayısıyla, bugünkü gündemdışı konuşmaların tümünü -gruplarımızın da arzusuyla- Öğretmenler Gününe hasrettik.

Üç değerli milletvekili arkadaşım, Öğretmenler Günü dolayısıyla, gündemdışı konuşma yapacaklardır.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Van Milletvekili Mahmut Yılbaş’ın, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – İlk söz, Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş'ın.

Buyurun Sayın Yılbaş. (Alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünü, 24 Kasımı, bütün Türkiye'de, Öğretmenler Gününü kutlamakla geçirdik. Cumhuriyetimizin şahdamarı olan öğretmenlerimize millet olarak minnet ve şükranlarımızı bir kez daha sunmak amacıyla huzurunuzdayım; bu vesileyle, tüm öğretmenlerimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir eski eğitimcimizin dediği gibi, öğretmenlik, güzellikler mesleğidir; en zor koşullarda bile dünyanın çiçekleri olarak gördüğü öğrencilerini isteyen sevgi ve dostluk aydınlığının mesleğidir. Öğretmen, halk aydını olarak, yaşama sevincini çocuklara ve halka adamışlığın ve Atatürkçülüğün meşalesidir.

Sayın milletvekilleri, bu denli kutsal bir görevi omuzlarında taşıyan öğretmenlerimiz, ülkemizin ve milletimizin varoluşunun temel faktörüdür. Bu husus milletimizin şuur altına yerleşmiş olduğundan, her türlü olumsuzluk bir tarafa bırakılarak, Öğretmenler Günü, bu yıl da geniş bir katılımla, öğrenci, veli ve öğretmen üçlüsü tarafından sıcak bir sevgiyle kutlanmıştır; çeşitli etkinliklerle, öğretmen ve eğitim sorunları, hem öğretmenler hem de ilgililer tarafından dile getirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, sadece iki bakanlığın ismi önünde "millî" nitelemesi vardır; biri Millî Savunma, diğeri ise Millî Eğitimdir. Ülkemizin, milletimizin varoluşunda eğitim ve öğretim temel unsudur; ana aktörü de öğretmendir.

Her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da ana ilkeleri koyan Büyük Atatürk, Türk eğitimine, değişmez hedefini işaret etmiştir. Büyük Atatürk, bu hedefi "En mühim, en esaslı nokta, eğitim mesleğidir. Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, müstakil, şanlı, yüksek bir cemiyet halinde yaşatır ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder" şeklinde göstermiştir ve bu görevi de "Öğretmenler, cumhuriyetin fedakâr eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakârlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister; yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır" diyerek, öğretmenlerimize tevdi etmiştir.

Türk öğretmeni, Mustafa Kemal'i başöğretmen ve istemini de bir emir kabul etmiştir. Böylece, bugün 15 milyon öğrencisi ve 550 bin öğretmeniyle Türkiye Cumhuriyetinin sağlamış olduğu bu başarı, fedakâr, kahraman ve vatansever Türk öğretmeninin eseri olmuştur.

Sayın milletvekilleri, toplum içinden gelen her türlü olumsuzluktan etkilenen, ama, aynı toplumun yetişmesi için büyük sorumluluklar üstlenen öğretmenlerimize sahip çıkmak, bu nedenle cumhuriyetimize sahip çıkmak, ülkemizin maddî ve manevî gelişmesine sahip çıkmak, bir milletin birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde yaşamasına sahip çıkmak, kısacası, Türk milletinin geleceğine sahip çıkmakla eşanlamlıdır.

Geçinmek için öğretmenini ikinci iş aramak zorunda bırakan, seyyar satıcılık yaptıran bir toplum, bunun bedelini çok ağır ödemek zorunda kalır. Eğer bugün hâlâ öğretim ve eğitimde öğretmenlerimiz fedakârca hizmet görüyorlarsa, onlar, cumhuriyete ve geleceğimize hâlâ en içten ve sağlam bağlı olanlarımızdır.

Sayın milletvekilleri, öğretmenlerimizi günlük geçim gailesinden ne kadar uzak tutarsak, onlar da geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı o kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, bu önemli gün nedeniyle...

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Biraz süreyi taştım; kısaca, önerilerim şunlar olacaktır: Öğretmenlik mesleği, ekonomik ve sosyal yönden iyileştirilmelidir. Öğretmen adayları, burs, kredi, yurt ve benzeri özendirici tedbirlerle desteklenmelidir. Öğretmenler, öğretmenlik üniversitelerinde yetiştirilmelidir. Öğretmen personel kanunu çıkarılmalıdır. Öğretmenlerimizin önü açılmalı, bilgi ve beceri yönünden yetiştirilmelerine imkân tanınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlik mesleğine yapılacak her türlü maddî ve sosyal katkı bu ülkenin geleceğine yapılmış olacağından, bu alanda muhalefet ve iktidar ayırımı yapılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisi birlikte hareket edecektir.

Bu düşünce ve duygularla, Öğretmenler Günümüzü kutluyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olunuz efendim. (DTP, ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Van Milletvekili Sayın Mahmut Yılbaş'a teşekkür ediyorum.

2. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci konuşma, Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi tarafından yapılacak.

Buyurun Sayın Terzi. (RP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir 24 Kasım Öğretmenler Gününü daha geride bıraktık. Ben, sözlerimin başında, buradan, bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, maalesef bu yıl da Öğretmenler Gününü nutuk atmakla geçirdik; bugüne kadar da hep böyle nutuk attık; öğretmenlerimizin sorunları nutuk atarak çözümlenir sandık; tabiî, yanıldık. Öğretmenlerimizin sorunları nutuk atmakla çözümlenseydi işimiz kolaydı; ancak, gelinen noktada, öğretmenlerimizin sorunları dağ gibi yığılmış, altından kalkılmaz bir hal almıştır; Allah, öğretmenlerimizin yardımcısı olsun.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlerin sorunları derken, sanmayın ki hariçten gazel okuyoruz; hayır; çünkü, ben de bir öğretmenim, biz de yıllarca bu mesleğin çilesini çektik.

Değerli arkadaşlarım, evet, öğretmenlerimiz fevkalade zor şartlar altında görev yapmaktadırlar; yerine göre, Türkiye'nin en ücra köşesinde görev yaptığı köy okulunun ısınma problemini çözmek için öğrencileriyle birlikte sırtlarında okula tezek taşımaktadırlar; yerine göre, ahırdan bozma bir köy okulunda -affedersiniz- hayvanlar korosunun gürültüleri arasında, öğrencilerini geleceğe, 2000'li yıllara hazırlamaktadırlar. Sanmayın ki öğretmenler bu fedakârlıktan kaçınmaktadırlar; hayır; ama, öğretmenlerimizin içinde bulundukları bu zor şartlar, fedakârlık sınırlarını çoktan aşmıştır. Herhalde, otuz yıllık bir öğretmene yalnızca 64 milyon lira maaş vermenin adı fedakârlık değil, öğretmenleri açlığa ve yokluğa mahkûm etmektir.

Değerli arkadaşlarım, öğretmenlerimizi yokluğa mahkûm etmenin doğal sonucu şu olmuştur: Büyük şehirlerimizde görev yapmakta olan hiçbir öğretmen yoktur ki, ya pazarlarda limon, poşet satıyor olmasın ya da taksi şoförlüğü yapıyor olmasın. Öğretmenlerimiz, limon, poşet satarken, taksi şoförlüğü yaparken, öğrencileriyle karşılaşmaktan utanıyor, sıkılıyor; ama, öğretmenleri bu duruma mahkûm edenlerin sesleri bile çıkmıyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, öğretmenlik, maalesef yanlış ücret politikaları nedeniyle cazip olmaktan çıkmıştır. Maalesef, öğretmenlik, artık part-time yapılabilecek bir meslek olmuştur, Daha açık söylenecek olursa, hiçbir şey olamayan, hiçbir meslekte dikiş tutturamayan insanların mesleği olmuştur öğretmenlik.

Şimdi, 8 yıllık kesintisiz eğitim, cumhuriyet tarihinin en büyük reformu olarak lanse edilmek istenmektedir. Varsayalım ki böyledir; peki, söyler misiniz, bu yanlış öğretmen politikasıyla, nasıl, bu en büyük reformu başarıya ulaştıracaksınız?! İnsan faktörünün ihmal edildiği hangi proje başarıya ulaşabilir ki?! Öğretmenlerin sorunları, millî eğitimin temel sorunudur. Her sorunun gerisinde yatan temel sorun olan öğretmenlerin durumu düzeltilmeden eğitimin durumununun düzeltilebileceğini sanmak yanılgıların en büyüğü olsa gerek. Dahası, öğretmenlerin sorunlarını çözmeden girişilecek her türlü reform hareketi, başarısızlığa mahkûm olduğu gibi, deyim yerindeyse, öğretmenlerin sırtına kambur üstüne kambur yüklemektedir.

Değerli arkadaşlarım, her şeyin başı eğitimdir. Öyleyse, Türkiye'nin en büyük ve en öncelikli sorunu eğitimdir. Hırsızlığı, yolsuzluğu önlemek mi istiyorsunuz; daha çağdaş, daha müreffeh bir toplum mu yaratmak istiyorsunuz; terörü, anarşiyi önlemek mi istiyorsunuz; insan haklarını, çevreyi korumak mı istiyorsunuz; daha fazla, daha kaliteli eğitim vermeye mecbursunuz; bunun başka yolu yoktur.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; yiğidi öldür, hakkını yeme demişler. Millî Eğitim Bakanlığımızın hiçbir şey yapmadığı söylenemez, haklarını yemeyelim!.. Ne yapıyor Millî Eğitim Bakanlığımız; Öğretmenler Gününde, öğretmenlerimizi, Bakanlık bürokratlarımızı oradan oraya sürerek, kelimenin tam anlamıyla kıyıma uğratarak bir güzel ödüllendiriyorlar(!), böyle teşekkür ediyorlar öğretmenlerimize, eğitimcilerimize; tabiî, eğitimcilerimiz de, lisanıhalle kendilerine teşekkür etmeyi unutmuyor!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Terzi, konuşmanızı tamamlayın efendim.

NACİ TERZİ (Devamla) – Bitiyorum efendim.

Değerli arkadaşlar, son olarak, önemli gördüğüm bir konunun altını çizmek istiyorum.

Sayın Bakanımızın yapıp etmelerinin hikmetinden sual olunmaz ama, öğretmen açığını kapatmak için, hayatlarında öğretmen olmayı akıllarının ucundan bile geçirmemiş insanların öğretmen yapıldığı bir ortamda, öğretmenlik formasyonları olmasına rağmen, ilahiyat mezunlarının öğretmen yapılmak istenmemesini, doğrusu aklım almıyor, bu durumu da yadırgıyorum.

Öğretmenler Gününde, şehit olan öğretmenlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyor; Öğretmenler Gününün bütün öğretmenlerimize hayırlar getirmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi'ye teşekkür ediyorum.

3. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Öğretmenler Günü konulu üçüncü gündemdışı konuşmayı, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün yapacaklar.

Buyurun Sayın Sülün. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Sülün.

ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum; halen görev yapmakta olan kıymetli öğretmenlerimize üstün başarılar, emekli olan öğretmenlerimize esenlikler, vefat eden, görevleri başında şehit olan aziz öğretmenlerimize de Cenabı Allah'tan rahmet diliyorum.

Türk toplumunun son birkaç yüzyıldır derinden yaşadığı çağdaşlaşma, batılılaşma tarihinin en büyük boyutlarından birisi eğitim boyutudur. Cumhuriyet dönemiyle birlikte çağdaş (muasır) medeniyetler seviyesine ulaşmış bir ülke için tek ve en hakikî mürşidin ilim olacağı gerçeğini bir parola gibi milletin zihnine yerleştiren Büyük Önder Atatürk, Türk öğretmenlerine de, tarihî bir uyarı niteliği taşıyan "Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır" sözleriyle seslenerek, Türk millî eğitim sisteminin kalitesinin her geçen gün yükseltilmesi gerektiğine de işaret etmiştir.

Ne var ki, genç cumhuriyet binbir türlü imkânsızlıklar içerisinde hemen her alanda başarılı olmak zorunda idi ve eğitime yönelik ne kadar okul yapsa da, öğretmen yetiştirse de, daha hızlı artan nüfusa karşı yeterli altyapıyı bir türlü sunamıyordu. Sorunlar yıllar yılı birike birike, maalesef bugünlere taşınmıştır.

Bu güzel Öğretmenler Gününde elbette ki böyle olumsuzlukları dile getirmekten hazzetmiyorum; ancak, ülke gerçeklerini de gözardı edememekteyim maalesef.

80 kişilik, 100 kişilik sınıf mevcudu olan ilköğretim okullarımız, artan öğrenci sayısına oranla artmayan öğretmen sayısındaki açığımız, gelişen, yenilenen teknolojiyi takip edemeyen okullarımız, laboratuvarlarımız, üniversite kapılarında her geçen gün sayıları artarak biriken lise mezunu gençlerimiz bulunmaktadır.

Eğitimcilerimiz, güzel öğretmenlerimiz, hayat pahalılığının sıkıntılarını en fazla hisseden meslek grupları arasında yer almaktadır.

Bu gerçeklerin diğer yüzünde ise, Hükümetimizin başlattığı eğitimde reform çalışmaları bulunmaktadır. Eğitimde kalitenin ve verimliliğin artırılması için zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması, meslekî yönlendirme ve nitelikli işgücü yetiştirilmesi, okul ve derslik eksikliklerinin giderilmesi için derslik ve okul yaptırma seferberliği, öğretmenlerimizin gelir düzeylerinin daha makul seviyelere yükseltilmesi, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde terör ve asayişsizlikten ötürü kapalı okulların açılması, Hükümetimizin üzerinde kararlılıkla durduğu konulardır.

İşte bu olumsuzluklara rağmen bu milletin arzusu ve Büyük Atatürk'ün vasiyeti olan eğitim reformu için ciddî adımları attığımız için de, biz Hükümet olarak, maalesef, bu bazı biinsaf çevrelerce topa tutuluyoruz, eleştiriliyoruz. Bu ülke insanlarının eğitim düzeylerini ve kalitelerini yükseltmeyi hedeflemek suç mudur? Bu ülkenin geleceği evlatlarımızı yarınlara daha iyi hazırlamak, onları üniversite kapılarında bekletmemek için ya da üniversite bitirmiş işsizler ordusu arasına atmamak için meslekî yönlendirme yoluyla iş güç sahibi yapmayı istemek suç mudur? Biliyorum ki, birileri çıkıp, bizi, insaf sınırlarını zorlayarak tenkit etseler de, yaptıklarımızı eğitim camiası anlamaktadır. Biliyoruz ki, bizi, velilerimiz, yavrularımızın ebeveynleri anlamaktadır. Bunun için de, içimiz rahat; gönül huzuru içerisinde doğru bildiğimiz yolda ilerlemek azim ve kararlılığındayız.

Eğitimde verimliliğin, kalitenin en büyük engellerinden olan derslik ve okul açığı için de başlatılan kampanyaya yüce halkımızın teveccühü büyük olmuştur. Özellikle büyük şehirlerde derslik ve okul açığının kapatılması hususu, Hükümetimizin en fazla hassasiyet gösterdiği konular arasında yer almaktadır. Ülkemizin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde terör nedeniyle kapalı olan okullarımızın büyük çoğunluğu ise, bölgeye hâkim olan huzur ve güven ortamı sayesinde yeniden açılmıştır. Bu açılan okullar ki, bölgenin bahtının da yeniden açıldığının göstergeleridir. Bu okullar, cahilliğin, eğitimsizliğin tarihe havale edileceği adreslerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sülün, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ENİS SÜLÜN (Devamla) – İnşallah, bir taraftan asayişin sağlanması, diğer taraftan bu bölgelerde görev yapacak öğretmenlerimize cazip şartlar sunulmasından ötürü, bölgenin öğretmen açığı da sona erecektir.

Bu mutlu günde, sevgili öğretmenlerimizi bir kez daha kutluyorum. Geleceğimiz kendilerine emanettir. Yeni nesiller öğretmenlerimizin eseri olmaya devam edecektir. Bütün kalbimle inanıyorum ki, yarınların Türkiyesi, yetiştirecekleri yeni nesillerle, bizim gurur duyacağımız, mutluluk duyacağımız, huzur ve saadet içerisinde yaşayacağımız bir Türkiye olacaktır.

İnanıyorum ki, yarınların Türkiyesinde siyasî mevkilerde bulunanlar, sevgili öğretmenlerini kutlamak için yapacakları konuşmalarda, ülkenin eğitim portresini çizerken, hiçbir olumsuzluk bulamayacaklardır. Yine inanıyorum ki, gelecek nesiller, bugünkü iktidar tarafından başlatılan eğitim reformlarından övgüyle söz edeceklerdir, bu zor şartlar altında bütün gönülleriyle ve güçleriyle reformları gerçekleştiren sevgili öğretmenleri şükranla anacaklardır.

Sözlerime son verirken, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı üçüncü konuşmayı yapan Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün'e teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmalar üzerine, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Uluğbay (DSP sıralarından alkışlar)

4. – Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın, Van Milletvekili Mahmut Yılbaş, Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün 24 Kasım Öğretmenler Gününe ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; üç gündemdışı konuşmayı Öğretmenler Günü vesilesiyle kullanan üç değerli arkadaşıma huzurlarınızda teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Sayın Yılbaş, Sayın Terzi ve Sayın Sülün'e teşekkür ediyorum bu konuyu gündeme getirdikleri için ve bu vesileyle öğretmenlerimize şükranlarını dile getirdikleri için.

Değerli arkadaşlar, hepimizin de gayet iyi bildiği üzere, Büyük Atatürk, cumhuriyeti gençliğe emanet etmiştir. Gençliğe emanet etmesinden başka, Büyük Atatürk, öğretmenlerimize şu görev, sorumluluk ve onuru tevcih etmiştir: "Gelecek kuşaklar sizin eseriniz olacaktır." Diğer bir deyişle, cumhuriyetin emanet edildiği gençlerimizin, cumhuriyeti geliştirecek, koruyacak ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine taşınmasında görev alacak çocuklarımızı yetiştirme onur, sorumluluk ve görevini de öğretmenlerimize vermiştir. O nedenle de, öğretmenlerimiz, bu onurlu görevi, cumhuriyetin ilk gününden bu yana büyük bir özveri, özgüven ve kararlılık içinde yerine getiregeldiler. Bu nedenle de, ulusumuz, her bir öğretmenimize gönül dolusu şükran borçlu olagelmiştir.

Toplumda bugün her birimiz hangi konumdaysak, bu konuma gelmemizde ailelerimizin katkısı olduğu doğrudur; ancak, en az ailelerimiz kadar, bizi çağdaş bilgiyle ve aydınlık zihinleriyle aydınlatan öğretmenlerimizin sonsuz katkısı vardır. O nedenle, ulus olarak öğretmenlerimize duyduğumuz şükranı, her bir birey olarak da, her birimizin yaşamını şekillendiren sayısız öğretmenimize, her birimiz, gönülden şükran borçluyuz ve her birimiz de, toplumda ne zaman öğretmenlerimizi görürsek, zannediyorum, annelerimizi babalarımızı aylar sonra gördüğümüzden çok daha fazla duygusallıkla, onlarla özlem giderme yollarını ararız.

Toplumumuzun vefa ödeme borcu, vefakârlık duygusu ve öğretmene saygısı, sözlerle tanımlanacak boyutun ötesindedir. Ancak, toplum olarak, arkadaşlarımızın da dile getirdiği gibi, öğretmenlerimizin yetmişdört yıldır bizlere, bizlerin anne ve babalarına ve şu anda da bizlerin çocukları ve belki torunlarımıza veregeldiği hizmetlerin karşılığını tam olarak ödeyebildik mi? Zannediyorum hiçbirimiz, çıkıp, tam olarak bu borcu ödeyebildik diyemeyiz.

O nedenle, öğretmenlerimize olan bu borcumuzu ödeme konusunda... Aslında, siyaset yapmak istemiyorum; ancak, bazı şeyler bu kürsüde dile getirildiği için de değinmeden geçemeyeceğim.

Her şeyden evvel, bu konulara değinmeden evvel, bir hususun altını çizmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, her yıl Türkiye'de 1 milyon 300 bin çocuğumuz ilköğrenime başlıyor. Bu sayının anlamını ve bu bağlamda yapmamız gerekenleri çok iyi anlayabilmek için bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Bugün, Almanya, Fransa ve İngiltere'de, bu üç ülkenin toplamında ilköğretime başlayan öğrenci sayısı, Türkiye'de başlayan öğrenci sayısından azdır. Bugün, okulöncesi dahil ulaşabildiğimiz boyut son derece sınırlıdır; lise son sınıfa değin -bütün yaş gruplarının nüfusunu ifade etmiyorum, okula devam edenleri söylüyorum- unutmayın ki, lise çağında yüzde 54 oranında okullaşma vardır; ilköğretimin son sekiz yılında da, geçen yılın istatistiklerine göre, yüzde 70 okullaşma vardır. Bu boyutlarıyla, 13 milyon çocuğumuz, ilköğretim 1 inci sınıftan lise son sınıfa değin okula devam ediyor. Bu boyut, 2,5 Danimarka nüfusu demektir arkadaşlar. Her zaman ülkemizin genç bir nüfusa sahip olduğuyla övünegeliyoruz. Övünmek yetmez arkadaşlar; bu 2,5 Danimarka nüfusu boyutundaki çocuklara hizmet götürmek durumundayız; onlara hizmet götürmek yetmez, onlara hizmet götürecek öğretmenlerin hizmet verebilmelerini sağlayacak ve ekonomik sorunlarını ortadan kaldıracak şuur içinde olmamız gerekir.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – O işlere akıllıca gitmek lazım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Elbette; aklın olmadığı yerde, aklın kullanılmadığı yerde insanların kafalarını nereye vurduklarını, toplumlar, yaşaya yaşaya, kafalarını duvara vura vura öğrenegeldiler. Onun için, aynı hataları Türk toplumunun da yapmaması gerekir.

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – 8 yıl işini halletti Sayın Bakan!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – 8 yılla ilgili olarak da size söyleyeceklerim var, hiç merak etmeyin. Laf atarak benim fikrî bütünlüğümü bozmanız mümkün değil; notlarım burada beyler.

Efendim, öğretmenlerimizin ekonomik durumunu gündeme getirdikleri için değerli arkadaşımız Sayın Terzi'ye çok teşekkür ediyorum; ancak, tabiatıyla dönüp kendilerine soruyorum: Hükümette iken son bir yılda ne yaptınız?

Bakın, 55 inci Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güvenoyunu aldıktan bu yana geçen beş aya yaklaşan süre içinde, öğretmenlerimize yönelik olarak, yeterli olduğunu iddia etmediğim -bunun altını çiziyorum- ne önlemler almıştır:

1. Olağanüstü hal bölgesinde çalışan, o olağanüstü koşulların altında sıkıntıyla eğitim hizmeti veren öğretmenlerimizin tazminatları 2,3 milyon ilâ 6,5 milyon lira idi; bu miktarlar, yüzde 250 artırılarak, 6 milyon ilâ 15 milyon liraya çıkarılmıştır. Bu, Bakanlar Kurulu kararıyla yapılabildiği için de, derhal yapılmıştır. Yeterli mi 15 milyon lira; başta söyledim, yetersiz. Ancak, içerisinde bulunduğumuz bütçe sıkıntılarına rağmen bu karar alınmış ve uygulanmıştır.

2. Yine, kanun gerektirmeyen, Hükümetin karar alabileceği şekilde, eğitim yılına hazırlık ödeneği 8 milyon liradan 20 milyon liraya çıkarılmıştır; bu, tüm öğretmenlerimize ulaşan bir boyuttur. 20 milyon lira yeterli mi; değil.

Her şeyden evvel arkadaşlar şunun altını çizeyim: Bir öğretmene eğitim yılına hazırlanma tazminatı altında bir tazminat öder konuma gelmemiz hepimizin yüzünü kızartan bir olgudur; çünkü, öğretmenlere vermemiz gereken maaşla öğretmenlerimizin o hazırlığı yapabiliyor olması gerekirdi. Bu, yıllardır yapılmadığı için, böyle bir araçözüm bulunmuştur. Bu ara çözümdeki iyileştirme, enflasyonun da çok ötesinde, yüzde 150 boyutuna varan düzeyde olmuştur.

Bunun dışında, Hükümetimiz beşinci ayını doldurmadan, Bakanlar Kurulunda görüşmesini tamamlayarak, öğretmenlerimizin özlük haklarını düzeltmeye yönelik şu önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmaya karar vermiştir:

Öğretmenlerin yan göstergelerini, tazminatlarını değiştirmek suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu tasarıyı 31 Aralıktan önce görüşerek kabul eder ve onaylarsa, 1 Ocaktan itibaren, öğretmenlerin maaşına yüzde 17,6 boyutunda, diğer memurlara verilmekte olan zamma ek olarak, verme teklifini getirmektedir. Yeterli mi; değildir; ama, bugünün bütçe olanakları içerisinde yüzde 18'e varan bir gelir açığını kapatma, yeterli düzeye getirilmede atılmış çok ciddî bir adımdır ve bu, beş ay içerisinde yapılan, hazırlığı tamamlanan unsurlardan biridir.

Diğer bir boyutu; ek ders ücretlerinin yüzde 160 artırılması suretiyle, bugün, 133 bin lira olan net ek ders ücretinin 346 bin liraya çıkarılması öngörülmüştür bu tasarıda. Yeterli midir; hayır, değildir; ama, bu, yeterli olması yönünde atılmış ciddî bir adımdır. Artı, orada da durulmamıştır, tasarının içine konulan bir hükümle, bu ek ders ücretlerinin, izleyen iki yıl boyunca da otomatik artmasını sağlayacak mekanizma kurulmuştur. Dolayısıyla, beş aya varmadan, 55 inci Hükümet, hepimizin adına, öğretmenlerimize şükran borcumuzu bir nebze ödeyebilmek için ciddî adımlar atmıştır. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisine düşen, Hükümetin getirdiği tasarıyı, yılbaşından önce onaylayarak, sadece bu kürsüde dilimizle öğretmenlerimize şükran değil, burada oylarımızla da o kanunu geçirmek suretiyle samimî olduğumuzu kanıtlamak durumundayız.

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) – Sayın Bakan, Meclise gelmedi.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, ben, yapılanları ve önünüze gelmekte olanları söylüyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Gelmedi önümüze.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Doğru da beyefendi, 1 yıl hükümette oldunuz, getirdiniz mi böyle bir şey?! (DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bakın, ben, burada siyaset yapmak istemiyorum; siz davet ediyorsunuz. Davet ederseniz cevap veririm.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Yap, buyur; ne yaparsın?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Ben, şuraya geldim, 11 dakikadır konuşuyorum, siyaset yapmamak için gayret gösteriyorum; siz, siyasete davet için gayret gösteriyorsunuz; davetinize icabet ederim beyler.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Her cümleniz siyaset!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, öğretmenlerimize yaptığımız bu iyilikleri daha da iyiye götürmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bunun ötesinde, hep beraber, eğer, gerçekten eğitime ve çocuklarımıza hizmet etmek istiyorsak, yine sizlerin önüne bir yasa tasarısı gelmiştir, 158 bin öğretmen kadrosu Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilsin diye.

ÖMER NAİMİ BARIM (Elazığ) – Öğretmenleri atıyorsunuz dışarıya.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) –Beyefendiler, Türkiye Cumhuriyetinin topraklarının üzerindeki her karış, onurla hizmet edilecek görev yeridir. Bir öğretmenimiz, Şırnak'ta, Siirt'te, Hakkâri'de, Edirne'de, İstanbul'da, Kars'ta aynı onur, aynı özgüven, aynı özveriyle hizmet edegelmektedir; Türkiye Cumhuriyeti hudutlarının içerisinde sürgün yeri diye bir yer mevcut değildir. (DSP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) Eğer, sizler, Türkiye Cumhuriyetinin belirli noktalarını sürgün noktası olarak kabul ediyorsanız, Türkiye Cumhuriyetini yanlış düşünüyorsunuz demektir.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Siz yanlış düşünüyorsunuz. (RP sıralarından gürültüler)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY(Devamla) – Ülkemizin bu mukaddes topraklarında 500 bine yakın öğretmenimiz çocuklarımıza hizmet vermektedir; 55 inci Hükümet, önümüze 158 bin öğretmenin daha, çocuklarımıza bu hizmeti götürmesi için bir tasarı getirmiştir; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tasarıya sahip çıkması gerekir.

Sizlere ifade etmek istediğim diğer bir boyut da, bu yıl 21 binden fazla öğretmen, eğitim kadrolarının içine dahil edilmiştir. Bu sayı, belki sizlere tek başına anlamlı bir boyut ifade etmeyebilir; sadece şu kadarını söyleyeyim ki, son beş yıl zarfında öğretmen kadrolarına ilave edilebilen sayı 2 900, 4 300, 5 bin civarında dolaşmıştır; 1996 yılında 17 bine kadar çıkmışsa da, Sayın Terzi'nin ifade ettiği gibi, 1996'da ve 1997'nin ilk altı ayında, her meslekten olan insanların öğretmen olması müracaatının kabul edilmesi şeklinde olmuştur. Tabiatıyla, bu düşük sayıların gerisinde, geçmiş yıllarda, öğretmenin özlük haklarının düşük olmasının da önemli rolü olmuştur.

İşte, önünüze gelmekte olan tasarıda, ayrıca, bir sorunu daha çözmeyi öngördük; o da, emekli öğretmenlerin, emekli maaşlarının kesilmeden, ekders ücreti karşılığında sınıflara girebilmesi. Böylece, genç emekli olarak, eğitim, irfan ordusundan ayrılanların tekrar yuvaya dönüp, deneyimleriyle, çocuklarımıza, kaldıkları yerden itibaren ders verme imkânının da kapıları ardına kadar açılmaktadır.

Bu bağlamda, bu yıl, öğretmen sayımıza eklenen 21 bin öğretmenimizin 11 bine yakını, doğu ve güneydoğudaki öğretmen sıkıntısının hafifletilmesi için atanmıştır. Ayrıca, bu yıl, göreve başlamayan öğretmenler için, şu anda başlamadıklarını tespit edebildiğimiz 3 bine yakın öğretmenin yerine de, vekil öğretmen atanabilmesine ilişkin işlemleri tamamlamak suretiyle, bir iki hafta içinde, bu imkânı da sıkıntı çeken illerimize tahsis edeceğiz.

Bundan sonraki alacağımız 158 binlik kadroda, öğretmenlerimizin, tamamen eğitim fakültesi mezunlarından olmasına özen göstereceğiz; ancak, mezunlarımızın bu sayıda yeterli olmama ihtimalini düşünerek, fen ve edebiyat -dikkat edin, diğer branşları söylemiyorum- bölümlerinin mezunlarına, bu eylül ayından itibaren hem sınıf öğretmenliği hem branş öğretmenliği formasyonu verecek ilave eğitim programları açılmıştır. Dolayısıyla, 1998 Haziranında fen-edebiyat fakültelerinden mezun olacak gençlerimizden bu programlara devam edenlerin başvuruları da, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kabul edilecektir. Şu kadarını söyleyeyim: Eğitim fakülteleri ile fen-edebiyat fakültelerinde, son sınıfta okuyan öğrenci sayımız 68 bindir. Dolayısıyla, buradan yeterli başvurunun Bakanlığımıza yapılacağı inancındayız.

Bu arada, Sayın Terzi'nin biraz evvel vurguladığı, ilahiyat fakültesi mezunlarının son atamalarda başvurularının kabul edilmemesi. Sayın Terzi, onu şu şekilde ifade edeyim: Sadece ilahiyat fakülteleri mezunları değil, diğer bazı branşların da başvuruları kabul edilmemiştir; çünkü, alınabilen kadro 16 500'dü ve Türkiye genelinde en fazla sıkıntısı çekilen branş ve sınıf öğretmenlerini alabilmek için o kadrolarda ilana çıkılmıştır.

Bugün, şunu, üzülerek söylüyorum ki, birçok branş öğretmenimiz, yeterli sınıf öğretmeni olmadığı için -buna ilahiyat fakültesi mezunları da dahildir- sınıf öğretmeni olarak görev yapıyorlar. İlahiyat fakülteleri mezunları dahil, kimya, fen dersleri bölümleri mezunları dahil, bir an evvel branş derslerine geçebilmek için de Bakanlığımıza müracaatta bulunuyor; ancak, sınıf öğretmeni açığımızı karşılayamadığımız için de, bu arkadaşlarımıza, branş derslerine geçebilme iznini de veremiyoruz. Dolayısıyla, şu anda bünyemizde, birçok branşta, ilahiyat fakültesi mezunu dahil, gerçekten, sınıf öğretmeni ihtiyacını karşılayabildiğimiz gün, branş derslerini rahatlıkla karşılayabilecek sayıda öğretmenimiz var.

Bu nedenle, seçim yapılırken, sadece ilahiyat fakültesi mezunları değil, diğer branşlarda da, aynı baskınlıkta ihtiyaç olmaması nedeniyle ilana dahil edilmemiştir.

NACİ TERZİ (Erzincan) – İleride alacak mısınız?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, ihtiyacımız olan her branşta her hocayı almaya devam edeceğiz.

158 bin kadro alınıyor, kullanacağımız kadroyla beraber söyledik, 8 yılı savunurken söyledik, üçbuçuk yıl içerisinde 190 bin öğretmen alacağız dedik, bu 190 binin içerisinde, tüm branşlara yönelik ihtiyaçlarımız karşılanacaktır.

Okulda, hiçbir dersimizin öğretmensiz geçmesi bizi huzur içinde tutmaz. Hangi dersin hocası yoksa, hangi ders boş geçiyorsa, bizim yüreğimizi sızlatır; o nedenle, herhangi bir önyargıya sahip değiliz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime son verirken, 3 değerli arkadaşıma, bana, bu açıklamaları yapma fırsatını verdikleri için teşekkür ederken, aynı zamanda, şu anda, çocuklarımıza büyük bir özveri, özgüven ve çağdaş bilgilerle hizmet eden tüm öğretmenlerimiz ile bu onurlu görevi uzun yıllar yaptıktan sonra emekli olmuş tüm öğretmenlerimize, 24 Kasım Öğretmenler Günlerinin kutlu olması ve hizmetleri için şükranlarımı sunuyorum.

Şükran ve saygı sunuşum burada bitmiyor, başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere, görev başında şehit olmak suretiyle aramızdan ayrılmış bulunan veya normal, ecelleriyle aramızdan ayrılmış olan; fakat, ulusumuza çok büyük hizmetler, çok onurlu hizmetler yapmış olan tüm rahmetli öğretmenlerimizin de aziz anıları önünde saygıyla eğiliyor ve ruhları şad olsun diyor, saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gümdemdışı konuşmalar üzerine, Hükümet adına konuşan Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay'a teşekkür ediyorum.

Sunuşlar bölümünde yer alan tezkereler çok olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın bunları yerinden okuyabilmesi hususunda izinlerinizi alma ihtiyacı duyuyorum.

Divan Üyesi arkadaşımızın tezkereleri oturarak okumasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Romanya’ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, dönüşüne kadar, TBMMBaşkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1146)

21 Kasım 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantınescu'nun davetlisi olarak bir çalışma ziyaretinde bulunmak üzere, 24 Kasım 1997 tarihinde Bükreş'e gideceğimden, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin vekâlet edecektir.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır; okutuyorum:

2. – Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1147)

19 Kasım 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 20 Kasım 1997 tarihinde Bulgaristan'a gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Altan Öymen ve 38 arkadaşının, kaçak ve çarpık yapılaşmanın çevre ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerini araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/217)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kaçak ve çarpık yapılaşma yoluyla çevrenin tahrip edilmesi, ormanların yok edilmesi, toplum sağlığının tehdit edilmesi, ülkemizin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu olgunun en çarpıcı örnekleri, büyük şehirlerimizde ve özellikle İstanbul'da kendini göstermektedir.

Meclisimizin 18 Kasım 1997 günlü Birleşimindeki gensoru görüşmeleri sırasında da dile getirilen örnekler, bunların sadece bir bölümüdür. Fakat, sadece bunlar bile, bu gidişin, büyük şehirlerimizin ne kadar ciddî bir tehlike karşısında bulunduğunu göstermeye yetelidir.

Ayrıca, bu görüşmeler bir kere daha ortaya koymuştur ki, gitgide daha karmaşık hale gelen bu sorunun çözümü için köklü tedbirler oluşturulması ve gündeme getirilmesi konusunda şimdiye kadar kaydedilen gelişmeler çok yetersizdir.

Sorun, başta Hükümet partileri mensupları olmak üzere tüm partilerimizin ve Meclisimizin duyarlılığını ve ilgisini gerektiren bir sorundur. Bu nedenle, diğer şehirlerimizdeki durumlara da ışık tutmak üzere, İstanbul İli içindeki kaçak ve çarpık yapılaşmalarla, bunun çevre, orman ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerinin objektif bir şekilde saptanması ve buna karşı köklü tedbir önerilerinin oluşması için, Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1. Altan Öymen (İstanbul)

2. Eşref Erdem (Ankara)

3. Önder Sav (Ankara)

4. Algan Hacaloğlu (İstanbul)

5. Ali Topuz (İstanbul)

6. Onur Kumbaracıbaşı (Kocaeli)

7. Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

8. Oya Araslı (İçel)

9. Atilâ Sav (Hatay)

10. Mehmet Sevigen (İstanbul)

11. Murat Karayalçın (Samsun)

12. Ercan Karakaş (İstanbul)

13. Yılmaz Ateş (Ankara)

14. Haydar Oymak (Amasya)

15. Aydın Güven Gürkan (İzmir)

16. Yahya Şimşek (Bursa)

17. Ayhan Fırat (Malatya)

18. Zeki Çakıroğlu (Muğla)

19. Mustafa Yıldız (Erzincan)

20. Mahmut Işık (Sıvas)

21. Yusuf Öztop (Antalya)

22. Ali Dinçer (Ankara)

23. Bekir Yurdagül (Kocaeli)

24. Metin Arifağaoğlu (Artvin)

25. Bekir Kumbul (Antalya)

26. Fatih Atay (Aydın)

27. İrfan Gürpınar (Kırklareli)

28. M.Seyfi Oktay (Ankara)

29. Nezir Büyükcengiz (Konya)

30. Ali Rıza Bodur (İzmir)

31. Sabri Ergül (İzmir)

32. Bülent Tanla (İstanbul)

33. Şahin Ulusoy (Tokat)

34. Ali Haydar Şahin (Çorum)

35. Veli Aksoy (İzmir)

36. Erdoğan Yetenç (Manisa)

37. Orhan Veli Yıldırım (Tunceli)

38. Mustafa Kul (Erzincan)

39. Nihat Matkap (Hatay)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Bir gensoru önergesi vardır; önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

2. – Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt ve 54 arkadaşının, Karadeniz Karayolu ihalesinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/13)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı, Karayolları Genel Müdürlüğünün önceden tespit edilen ve kendilerine yakın olan firmalara davet mektubu göndererek 30 Eylül 1997 ilâ 2 Ekim 1997 tarihleri arasında yaptırdığı ihaleler, kanunlara ve teammüllere aykırı biçimde gerçekleştirilmiştir.

Şöyle ki:

1. Yapılacak bu ihalelerle ilgili birtakım ihbarlar, tarafımıza vaki olmuş, ihbarların gerçeği yansıttığı görülmekle, ihale öncesi, yani, 29 Eylül 1997 tarih ve 20849 sayılı Ankara Yedinci Noterliğince yapılan tespitle işin, adıgeçen firmaların üzerinde kalacağı hususu tespit edilmiştir.

Bu tespitimize göre; Çayeli-Hopa, 274 milyon dolar ihale bedeli bu inşaatın, ANAP'lı ve ANAP'ın kasası olarak bilinen Cengiz İnşaatın sahibi Mehmet Cengiz'e verileceği, diğer ihalelerin de ANAP'lı Polat İnşaat, Özışık ve diğer ANAP'lı iki inşaat şirketine verileceği, ihaleden önce kendi aralarında anlaşarak gerçekleştirilmiştir.

Nitekim, 30 Eylül i997 ilâ 2 Ekim 1997 tarihleri arasında yapılan bütün ihaleler, ihbarda belirtilen ve noterlikçe resmîleştirilen şahıs ve kuruluşlara yine önceden belirtilen miktarlar üzerinden ihale edilmiştir.

2. İhale sonuçlarında görüldüğü gibi, önceden belirtilen 13 firmaya 6 iş için davet yapılmış ve ihaleye çıkartılan 6 iş davet edilen firmalar arasında paylaştırılmıştır. Tetkik edildiğinde, indirimlerin periyodik olarak önceden düzenlendiği de açıkça görülmektedir.

İhalelerin ita amirince onaylanmasından sonra, bu ihalelere fesat karıştırıldığı, iktidara yakın müteahhit ve firmalar ve Anavatan Partisine mensup kimselere bu ihalelerin verildiği iddiası gazetelere de yansımıştır.

Karayolları Genel Müdürlüğünün, aynı vasıfta olan Mersin-Adana yol ihalesini yüzde 48,77 indirimle neticelendirdiği göz önüne alındığında, devletin 255 milyon dolar zarara sokulduğu görülmektedir.

Yapılmış olan Karadeniz karayolu ihalesi, cumhuriyet tarihinin en aleni yapılan usulsüzlüklerini içermektedir. Sayın Bakan Yaşar Topçu'nun basında yer alan açıklamalarına göre ise "bu ihalenin Devlet ihale Yasasının dışında, davet usulüyle yapılması için Bakanlar Kurulu ve YPK karar almıştır. Benim yaptığım şey bu kararı uygulamaktan ibarettir" demek suretiyle, âdeta bu ihaleyi bu şekliyle yapmaya mecbur olduğunu açıkça itiraf etmiştir.

Bu nedenlerle, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri gereğince bir gensoru açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1. M. Kemal Aykurt (Denizli)

2. Nafiz Kurt (Samsun)

3. Nevzat Köse (Aksaray)

4. Ömer Bilgin (Isparta)

5. Necmi Hoşver (Bolu)

6. Ali Rıza Gönül (Aydın)

7. Doğan Baran (Niğde)

8. Meral Akşener (İstanbul)

9. İsmail Karakuyu (Kütahya)

10. Ertuğrul Eryılmaz (Sakarya)

11. Cihan Paçacı (Elazığ)

12. Mustafa Dedeoğlu (Muğla)

13. Mehmet Ali Yavuz (Konya)

14. Rıza Akçalı (Manisa)

15. Haluk Yıldız (Kastamonu)

16. Nurhan Tekinel (Kastamonu)

17. Hasan Karakaya (Uşak)

18. Namık Kemal Zeybek (İstanbul)

19. Ali Şevki Erek (Tokat)

20. Mehmet Halit Dağlı (Adana)

21. Veli Andaç Durak (Adana)

22. Mehmet Tatar (Şırnak)

23. Mustafa Çiloğlu (Burdur)

24. Bayar Ökten (Şırnak)

25. Cemil Erhan (Ağrı)

26. Abdulkadir Akgöl (Hatay)

27. Tayyar Altıkulaç (İstanbul)

28. İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir)

29. Turhan Güven (İçel)

30. Zeki Ertugay (Erzurum)

31. Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

32. Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

33. Ergun Özdemir (Giresun)

34. Halil Yıldız (Isparta)

35. Şerif Çim (Bilecik)

36. Ayfer Yılmaz (İçel)

37. Nihan İlgün (Tekirdağ)

38. Kadir Bozkurt (Sinop)

39. Saffet Kaya (Ardahan)

40. Faris Özdemir (Batman)

41. Tahsin Irmak (Sıvas)

42. Fevzi Arıcı (İçel)

43. Hayri Doğan (Antalya)

44. İrfettin Akar (Muğla)

45. A. Sezal Özbek (Kırklareli)

46. M. Fevzi Şıhanlıoğlu (Şanlıurfa)

47. İsmail Kalkandelen (Kocaeli)

48. Mahmut Duyan (Mardin)

49. Mehmet Gözlükaya (Denizli)

50. Ünal Erkan (Ankara)

51. Nevzat Ercan (Sakarya)

52. Mehmet Ağar (Elazığ)

53. Bekir Aksoy (Çorum)

54. Necati Çetinkaya (Konya)

55. Ahmet İyimaya (Amasya)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

D) ÇEŞİTİ İŞLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Cumhuriyeti Savunma Bakanı Georgi Ananiev ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şu anda, Genel Kurul Salonumuza, komşumuz ve dostumuz Bulgaristan Cumhuriyetinin Savunma Bakanı Sayın Georgi Ananiev ve beraberindeki heyet teşrif etmişlerdir. (Alkışlar)

Dost ve komşu ülkenin Sayın Savunma Bakanına ve beraberindeki heyete, Yüce Heyetiniz adına hoş geldiniz diyorum.

Sözlü soru önergelerinin geri verilmesine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın (6/624, 625 ve 626) numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin (4/269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 37, 38, 39 uncu sıralarında yer alan (6/624), (6/625) ve (6/626) esas numaralı sözlü soru önergelerime yazılı cevap geldiğinden soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 24.11.1997

Ersönmez Yarbay

Ankara

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, dostluk grupları kurulmasına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Kanada, Türkiye-Slovakya, Türkiye-Finlandiya Parlamentolararası Dostluk gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1148)

24 Kasım 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının, 10 Haziran 1997 tarih ve 46 sayılı Kararıyla, Türkiye - Kanada, Türkiye - Slovakya ve Türkiye - Finlandiya Parlamentolararası Dostluk Gruplarının kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan dostluk gruplarının kurulması Genel Kurulun tasvibine sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, okunan tezkerede yer alan üç dostluk grubunu ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Türkiye-Kanada Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kurulan Dostluk Grubunun, ülkemize ve dostumuz Kanada'ya, hayırlı, uğurlu olmasını dilerim.

Türkiye-Slovakya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kurulan Dostluk Grubunun, Türkiye ve Slovakya Cumhuriyetlerine hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Türkiye-Finlandiya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kurulan Dostluk Grubunun, Türkiye-Finlandiya dostluğuna katkı sağlamasını diliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

5. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1149)

25 Kasım 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının, 21.11.1997 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

"Ardahan Milletvekili İsmet Atalay, mazereti nedeniyle 6.11.1997 tarihinden geçerli olmak üzere 14 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Erzincan Milletvekili Mustafa Kul, mazereti nedeniyle 6.11.1997 tarihinden geçerli olmak üzere 14 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Iğdır Milletvekili Adil Aşırım, mazereti nedeniyle 7.11.1997 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Manisa Milletvekili Yahya Uslu, hastalığı nedeniyle 28.10.1997 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 97 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir sayın milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine dair tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

6. – Manisa Milletvekili Yahya Uslu’ya ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1150)

25.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Manisa Milletvekili Yahya Uslu'ya İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 21.11.1997 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

7. – Devlet Bakanı Burhan Kara’nın, Türkmenistan ve Azerbaycan’a yapacağı resmî ziyarete katılması uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1151)

21.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Burhan Kara'nın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 9-14 Kasım 1997 tarihleri arasında Türkmenistan ve Azerbaycan'a yaptığı resmî ziyarete, Iğdır Milletvekili Şamil Ayrım'ın da katılması uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup, işleme koyacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

8. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 235 inci Maddesine Bir Bend Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/488) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/270)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan 2/488 Esas No'lu 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 235 inci Maddesine Bir Bend Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, 45 günlük sürede Meclis gündemine sevk edilmediği için, Meclis gündemine alınması gereğini saygılarımla arz ederim.

Zeki Çakıroğlu

Muğla

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Hükümetin, Komisyonun ve önerge sahibinin söz hakları bulunmaktadır.

Önerge ve teklif sahibi Muğla Milletvekili Sayın Zeki Çakıroğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Çakıroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz alma konuma girmeden önce, dün kutladığımız 24 Kasım Öğretmenler Gününü, tüm öğretmenlerimize sağlık, mutluluk ve başarı dileyerek kutluyor, Yüce Meclise saygılar sunarak konuşmama başlıyorum.

Bugün, daha önce verdiğim ve komisyonlarda süresi içinde görüşülüp Genel Kurula sevk edilmeyen Vergi Usul Kanununun 235 inci Maddesine Bir Bend Eklenmesine İlişkin Yasa Teklifi önerimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınması konusunda görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

2926 sayılı Yasaya göre, kendi adına ve hesabına çalışanlar, tarım sektöründe çalışanların, sosyal sigortalar, yani, tarım Bağ-Kur'lusu dediğimiz -özet olarak- kişilerden, mal satımlarında satın alıcı tarafından yüzde 1'lik kesinti yapılması söz konusudur. Bu yapılan kesintilerde, ilgilinin -tarım Bağ-Kur'lusu- ödemesi gereken prim tutarına mahsup edilmektedir. 213 sayılı Yasa, daha eski yasa olduğu için, 2926 sayılı Yasa düzenlenirken, 235 inci maddede yapılması gereken eklenti yapılmadığı için uygulamada sorunlar çıkmaktadır. Bağ-Kur Genel Müdürlüğümüz, sicil esasına göre bilgisayar sistemine geçtiği için, ilgiliden kesilen kesenek, Bağ-Kur sigorta sicil numarası tahsilat makbuzunda yoksa, yazılmamışsa, ilgilinin hanesine mahsup olarak geçilememekte ve böylece de açıkta kalan bir para olmakta, belirli süreler sonrasında da Bağ-Kur tarafından borçlu gözüken yurttaşımız, aslında ödemesine karşı borçlu gözüken yurttaşımız, çeşitli icraî takiplere maruz kalmakta, Bağ-Kur personelimiz de bu yanlışlığın giderilmesi için uzun süre çalışmak zorunda kalmakta ve yurttaşımızla devletin kurumları -kurumlarımızda çalışan personel de- sürtüşmede ve çatışmada kalmaktadır. Bu amaçla, bu eksikliğin giderimesi konusunda, bütün il defterdarlıklarına bu eksiğin giderilmesi konusunda resmî bir yazı göndermiştim, bu teklifi hazırlamadan önce. Hemen hemen bütün defterdarlıklarımızdan yanıt geldi ve bu yanıtı da Gelirler Genel Müdürlüğünün açıklamaları doğrultusunda bana gönderdiler. Bu nedenle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 235 inci maddesinde -ki, müstahsil makbuzunun taşıması gereken bilgileri içeren bir madde- diğer bilgilerin yanında, malı satan çiftçinin adı, soyadı, baba adı, adresi var. Eklenti olarak, tarım Bağ-Kur sigorta sicil numarasının yazılması düzenlemesi getirilmelidir ki, bunun iki faydası olacak. Birincisi, sicil numarası olup da yazılmayan mağdur olmayacak. İkincisi de, sigorta sicil numarası olmayan tarım Bağ-Kur'lunun otokontrol sistemiyle de denetlenmesi ve kapsam içine alınması sağlanacaktır.

Bu konu, eğer oylarınızla Genel Kurulumuzun gündemine doğrudan alınırsa -ki gündeme alındıktan sonra, sanırım, Sayın Bakanımız da konuya duyarlılık getirir- kısa sürede Genel Kurulumuzda yasalaşacak ve böylece, tarım Bağ-Kur'lularımızın yaşadığı bir sıkıntının önüne geçilmiş olunacak. Bağ-Kur personelimizin de gereksiz zaman kaybının ve yurttaşımızla gereksiz sürtüşmesinin önüne geçilmiş olunacaktır.

Ben, şimdiden, vereceğiniz olumlu oylar için teşekkür ediyorum; hepinizi içten duygularla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğrudan gündeme alınma önergesi sahibi olarak konuşan Muğla Milletvekili Sayın Zeki Çakıroğlu'na teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, söz talebiniz var mı efendim?

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Efendim, herhangi bir itirazımız yok. Gerçi, Maliye Bakanlığı bu konuda herhangi bir düzenleme yapmakta geç kaldı; ama, böyle bir düzenlemenin yararlı olacağına inanıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci, doğrudan gündeme alınma önergesini okutuyorum:

 

9. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/683) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/271)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımızca hazırlanarak 29.1.1997 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan 2/683 Esas Numaralı, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkındaki Kanun Teklifimiz, 6.2.1997 tarihinde sevk edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşme yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.

Teklifimizin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan doğruya gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla.

Ahmet Alkan

Konya

BAŞKAN – Doğrudan gündeme alınma istemiyle ilgili önerge sahibi Konya Milletvekili Ahmet Alkan söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Alkan.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

AHMET ALKAN (Konya) – Değerli milletvekilleri, ülkemizde sık sık gündeme gelen lojman tartışmaları bir türlü nihayete erdirilememiştir. Ancak, bu konuda ilk ciddî adımın 1989 yılında atıldığını, yani, sabit gelirli çalışanlarımıza, kamu personeline "kira yardımı" adı altında maktu bir ücretin ödenmeye başlandığını görüyoruz. Aslında, bu konu, siyaseten de malzeme yapılan lojman konusunun çözümünde önemli ve ciddî bir adımdır; çünkü, eğer, insanlarımızın, evi olmayan çalışanlarımızın kira ihtiyacını devlet olarak karşılama imkânına sahip olursak, bu imkânı onlara temin edebilirsek, kamu lojmanlarının satışı gibi ya da artışı gibi sık sık siyaset gündemini işgal eden meselelerden de, daha kolay, daha rahat kurtulma imkânına sahip oluruz diye düşünüyorum.

Bu kanun teklifini verişimin asıl sebebi, düşük dereceli devlet memurlarımız, alt gelir grubundaki kamu personelimiz ile üst gelir grubuna mensup kamu personelimiz arasındaki farkın, makasın açılmasının her geçen gün daha büyük boyutlara varmasıdır. Katsayıya bağlı olarak yaptığımız ve nispet itibariyle, oran itibariyle tespit ettiğimiz her tür artış, her yılın sonunda, bu makasın, bu farkın, alt düzeydeki, alt derecedeki memurlarımızın aleyhine daha da çok artmasına sebep olmuştur. Bu farkı kapatmanın en kestirme yolu, onlara -katsayıya bağlı olmayan ya da oranlara bağlı olmayan her kesime, alt ve üst seviyedeki memur kesimine- aynı paranın verilmesidir.

Bunun için, teklifimiz, çok önemli olmasa da, miktar itibariyle çok büyük rakamları ifade etmese de, taban ile tavan arasındaki farkı kapatma noktasında bir adım olacaktır. Kamu personeline, zorda olan, darda olan çalışanlarımıza en azından iyi niyetli bir yaklaşımı, bir bakışı ifade edecektir.

Bu konuda, mevcut kanun hükmünde kararnamede, bizim teklif ettiğimiz rakamın üzerinde meblağları kamu personeline verme imkânının bulunduğunu biliyorum; ancak, bugüne kadar bu yetkinin gelmiş geçmiş hiçbir hükümet tarafından kullanılmadığını da biliyorum. Öyleyse, bu işin kullanılabilir bir rasyonel çizgiye; yani, kanuna bağlanmasında fayda vardır diye düşünüyorum.

Dün kutladığımız Öğretmenler Günü münasebetiyle bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü tebrik ederken, sizlerin oylarıyla gündeme alınmasını ve hatta Sayın Maliye Bakanımızın biraz gülümseyerek karşılayacağını bildiğim bu teklifimizin, öncelikle, Genel Kurulumuzda görüşülüp kabul edilerek, öğretmenlerimize de bir Öğretmenler Günü hediyesi olarak takdim edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğrudan gündeme alınma önergesi sahibi Konya Milletvekili Sayın Ahmet Alkan'a teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Bakan konuşmayacaklar mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, Hükümet ve Komisyon isterse söz alıyorlar.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Bakan hazırlık yapmıştı da onun için Sayın Başkan...

BAŞKAN – Başka bir gündemde o hazırlığı da değerlendiririz.

Sayın milletvekilleri, bazı komisyonlar başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimlerini yapamamışlardır. Bu komisyonlardan, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Dilekçe ve Kamu İktisadî Teşebbüleri Komisyonlarının 26.11.1997 Çarşamba günü saat 14.00'te, Adalet Komisyonunun 26.11.1997 Çarşamba günü saat 14.30'da, Çevre ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarının 27.11.1997 Perşembe günü saat 11.00'de, İçişleri ve Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonlarının ise, 27.11.1997 Perşembe günü saat 14.00'te kendi toplantı salonlarında toplanarak başkan, başkavekili, sözcü ve kâtip seçimlerini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonların toplantı yer ve saatleri, ayrıca, ilan tahtalarına da asılmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini yasalara aykırı olarak görevden aldığı, yerlerine partizanca atamalar yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/15)

BAŞKAN – Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerini yasalara aykırı olarak görevden aldığı, yerlerine partizanca atamalar yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Bu görüşmede, sırasıyla, öngereyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma istenilmiş bulunan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar'a söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 11.11.1997 tarihli 12 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Önerge üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum. Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bu önergenin görüşülme zamanı belli olduğunda, değerli milletvekili arkadaşlarımızdan 87 kişi ayağa kalkarak söz istemişler, bunlar arasında yapılan kura sonucunda ve bazı hak sahiplerinin haklarını başka arkadaşlara vermeleri sonucunda ilk üç sırada şu isimler yer almıştır: Birinci sırada, İzmir Milletvekili Metin Öney; ikinci sırada, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya; üçüncü sırada, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu. Diğer isimleri okumuyorum; bunlar, kura çekimi sırasında zaten tutanağa geçmişti.

Şimdi, ilk söz, önerge sahibi olarak, Antalya Milletvekili Sayın Hayri Doğan'ın.

Buyurun Sayın Doğan. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Doğan, konuşma süreniz 10 dakikadır.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, Öğretmenler Günü vesilesiyle, şahsım ve Partim adına, tüm öğretmenler camiasını saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar hakkında vermiş olduğum soruşturma önergesi üzerinde önerge sahibi olarak söz almış bulunmaktayım.

Ben, sizlere, önce, tarım kredi kooperatiflerini tanıtmak istiyorum. Tarım kredi kooperatifleri, 1581 sayılı Kanuna göre kurulmuştur ve ortaklarının tamamı çiftçidir. 2 milyona yakın ortağı olan 2 528 kooperatiften, 16 bölge birliği, 27 tarımsal kuruluşla ortaklığı, merkez birliğiyle, tamamı Türk çiftçisinin kendi malı olan bir teşekküldür.

Tarım kredi kooperatiflerinde seçim sistemi de şöyledir: Tarım kredi kooperatiflerinde, üç kademeli seçim yapılmaktadır. 2 528 kooperatifte ortaklar arasında yapılan seçimlerde, kooperatiflerin yönetim, denetim, bölge birliği temsilcileri seçilir. Kooperatiflerden seçilen temsilcilerden, bölge birliğine, yönetim, denetim ve merkez birliği temsilcileri seçilir. Türkiye genelinde 16 bölge birliğinden seçilen yüzlerce temsilci arasından, kendi aralarında seçim yapılarak merkez birliği yönetim ve denetim kurulları teşekkül ettirilir.

Seçimleri böylesine demokratik olan bir kuruluş, tarım kredi kooperatiflerinin tamamının çiftçinin malı olması vesilesiyle, bir başka kuruluşta da mümkün değildir.

Çiftçinin 50 trilyon lira civarındaki kendi sermayesi, gayripara kullanımı, senet karşılığı bankadan olmaktadır.

Yazık ki, bu dev müessese, iki kez işgale uğramıştır. İkisi de, ne yazık ki, Anavatan Partisinin dönemine rastlamaktadır; 1984 ve 1997'de. 1984'te, kâr oranı Ziraat Bankasının önüne geçerken, böyle birtakım şaibelerle, yönetim görevden alınmış, yerine, Anavatan Partisinin kendi yandaşlarından -bugün olduğu gibi- atama yapılmıştır. Bu arada, altı yıl hiç seçim yapılmamış, 31.12.1990'a kadar, işgal edilmiştir. Bu arada, çiftçinin öz malı olan bu kuruluşa, 4 900 kişi -usullü veya usulsüz olarak- kılıfına uydurularak işe alınmış. Görevden alınan son yönetim, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği yöneticileri, 1.1.1991'den 31.7.1997'ye kadar, 2 142 kişinin emekli olmasına karşın 1 997 kişiyi işe almıştır. Sayın Bakan, bu merkez birliği yöneticileri içerisinde, basına asıllı veya asılsız birtakım haberler vererek hak kazanma iddiasında olmuş, aldıkları maaş bordrosu karşılığı 119 milyon lirayı, 100 milyonlarca liraymış gibi tanıtarak, bahse konu harcamalar da, Anavatan Partisinin atadığı işgalci yönetim tarafından uygulanmış; yani, yurt dışına giderken almış oldukları birtakım ödeneklerini 250 ve 300 dolar olarak -1991 öncesinde- o günkü yönetimin tespit ettiği aşikârdır.

İftira ve çamur atmayı kendinize yol mu edindiniz Sayın Bakan?

Siz, Sayın Bakan, bu Yüce Meclisin çıkardığı, 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle değiştirilen 1581 Yasayı tanımıyor musunuz?

Görevden alma hakkınız yok; ancak, görevden alma hakkı yerine bir tek hakkınız var, olağanüstü genel kurula çağırabilirsiniz; olağanüstü genel kurul süreci içerisinde de, genel kurulu teşekkül ettirecek olan üyeler gerekeni yapar.

Burada bir işgali siz sağladınız Sayın Bakan. Bunun bedelini, Türk çiftçisi ve Türk köylüsü sandık başında muhakkak soracaktır. Ortada aşikâr bir durum var. Başta ANAP olmak üzere, bu Hükümet, ıstırap üzerine saltanat kurmuştur.

Gübre fiyatları bir perişanlık. Gazetelere boy boy beyanlar vererek "Türk çiftçisinin gübresini şu kadar ucuza aldım, geçen seneye göre şunu yaptım" demek bana göre, bir hikâye. Geçen yılki fiyatların çok üzerinde alınmış, rakam ve kelime oyunlarıyla ancak, ortaya birtakım tablolar serilmektedir. Faizler, maalesef, Türk çiftçisinin aleyhine gelişmiştir. Ne yazık ki, Türk çiftçisi, tarım kredi faizlerini bir perişanlıkla karşılamakta; çünkü, faizler, yüzde 50'lilerden, yüzde 70 küsurları -komisyonlarıyla birlikte- yüzde 90'ları bulmakta. Bu, layık mıydı Türk çiftçisine?! Mazot fiyatlarının bu kadar artması acaba layık mıydı?! Günümüzde, tarlasından iğrenen insanlar olmuştur; çünkü, o tarlaya giderken, fevkalade zül içerisinde, traktörünün mazotunu dolduramayan, aldığı faiz borçlarının altında ezilen bu Türk çiftçisinin durumu ne olacak? Başarınız bu mu Sayın Bakan?

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Türkiye'yi bugünlere kim getirdi?

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – Gelince sırası, konuşursunuz efendim.

Ve ıstırap üzerine saltanat kuranlar, muhakkak ki, hüsran olmaya mahkûmdur. O nedenle, biz diyoruz ki: Yönetim kurulu üyeleri, muhakkak ki mahkemeye müracaat etmişlerdir, haklı olarak döneceklerdir, yüce mahkemelere saygımız sonsuz; çünkü, geçmişte, 1984 yılında, böyle işgal edilmiş bir sistemi ortaya koymuştu Anavatan Partisi, bunun yolunu denedi. O yönetim kurulu üyelerinin hepsi, birtakım şaibelere rağmen -ki, böyle çirkin bir şaibe de değil- personel alımı yanında bir başka tayinler meselesi vardı. Siz ki, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında, yüzlerce bürokratı allak bullak ettiniz, Tarım Kredi Kooperatiflerinde 130 üst seviye bürokratı, 1 500'e yakın umumî bürokratı, memuru ezdiniz, oradan oraya sürüklediniz. Yani, Tarım Kredi Kooperatifleri, bu milletin özverisiyle, alınteriyle, avuç nasırıyla kurduğu, her sermayesini kendi alınterinden aktardığı bir kuruluştur, burası kimsenin arenası değildir. 553 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, açık ve net olarak ortaya koymuştur.

Doğru Yol Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinin müşterek çıkarmış olduğu yasada, Türk çiftçisine, hakkı olan kendi kendisini yönetme özgürlüğünü verdik; en uç kooperatiften kademe kademe seçilerek gelsin, en yukarıdaki yönetime talip olabilsin. Ama, bu sistemdeki işgallerle, yarın sizin Hükümetinizden sonra bir başka hükümet gelirse aynı şeyi mi uygulasın?! Günah değil mi?!

Türk çiftçisinin, köylüsünün emeği olan bu kuruluşu; alınteriyle, avuç nasırıyla kurduğu bu kuruluşu talan etmeye, yaz boz tahtası yapmaya, siyasî arzu ve hırsınız üzerine kullanmaya hakkınız var mı Sayın Bakan?

Ne yazık ki, değerli milletvekilleri, bu kuruluşta devletin on kuruş parası yoktur -devlet, hazineden verdiği paranın faizini almakta- tamamen Türk çiftçisinin malıdır. Bu meseleye hep birlikte sahip olmak durumundayız.

Ey sosyal demokratlar, ey Anavatanlılar, ey Refahlılar; bu, hepimizin bir haysiyetidir. O insanların yüzüne bakabilmemiz için, bu yolları kapatmak mecburiyetindeyiz; çünkü, yarın gidip, Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün yüzüne bakacağız. Alınterinizin, avuç nasırınızın mahsulünü her geldikçe, iktidar oldukça, gasp etmeyeceğinize söz veriyorsunuz; ama, işgal ediyorsunuz; buna hep birlikte bir dur diyelim.

Bu vesileyle, bu İktidar zamanında kenara itilmiş olan tüm Türk çiftçisine, köylüsüne, perişan olmuş çiftçilerimize, mazot zammından, faiz zammından, birtakım sıkıntılarından, faizleri ödeyememekten dolayı icralara düşen fukara çiftçime buradan saygılar sunarken, bunun fevkalade yanlış olduğunu ifade ediyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

HAYRİ DOĞAN (Devamla) –... merkez birliği yönetim kurulu üyelerine isnat edilen sözlerin, birtakım yanlışlıklarını, onlardan bir tanesinin yanlış bir belgesini, maaş bordrolarını, izin verirseniz Sayın Başkana takdim edeceğim; çünkü, 119 milyondur. Belki "onun yanında ikramiyeler vardır" diyecektir Sayın Bakan; ama, bu ikramiyeler 1977'lerden beri uygulanan bir şeydir.

Ne olursunuz Sayın Bakan, gelin, hep birlikte el ele verelim, Türk çiftçisinin alınterini, avuç nasırını, yüzyılların birikimini siyasî amaçlarınız uğruna kullanmayınız. Tarım ve Köyişleri Bakanlığında birtakım kadrolar ihdas ederek dağıttığınız genel müdürlükleri derli toplu hale getiriniz. Tarım Kredi Kooperatiflerindeki 1 000'in üzerinde yapmış olduğunuz tayinler konusunda, ne olursunuz biraz vicdanlı hareket ediniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Hayri Doğan'a teşekkür ediyorum.

Ancak, Sayın Doğan, bu belgeyi alın; ben, burada evrak kabul edemiyorum; bu, Başkanlığa verilmez, Sayın Bakana sunabilirsiniz.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Delaletinizle sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Şimdi, şahısları adına söz isteyen arkadaşlarımdan, birinci sırada, İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney'de söz sırası.

Buyurun Sayın Öney. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Öney.

METİN ÖNEY (İzmir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Mustafa Taşar'la ilgili verilmiş bulunan soruşturma önergesiyle alakalı olarak kişisel görüşlerimi Yüce Heyete arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve aynı zamanda, Öğretmenler Günü nedeniyle tüm öğretmenlerimizin günlerini Partim ve şahsım adına kutluyorum.

Değerli arkadaşlarım, Meclis soruşturması, gensoru gibi kurumlar Meclisin önemli denetim faaliyetlerindendir. Elbette ki, muhalefet partileri bu denetim kurumlarını kullanabileceklerdir. Ancak, meselenin özüne girmeden önce, iki konuyu Yüksek Heyete arz etmek istiyorum.

Bunlardan birincisi: Meclis soruşturması, bakanın tasarruflarıyla ilgili yargının önünü açmak için ihdas edilmiş bir kurumdur. Yani, eğer, bakan, bir tasarrufta bulunmuş ve o kurum, o tasarruf, yargı denetimi gerektiriyorsa, işte, o zaman soruşturma önergesi bir anlam ifade edecektir.

Şimdi, verilmiş bulunan soruşturma önergesiyle ilgili olarak, önerge sahipleri adına konuşan değerli arkadaşımız da ifade etti, yargıya intikal etmiş pek çok konu bulunmaktadır ve bunların birkısmı da beraatla sonuçlandığı cihetle, âdeta, derdest bir dava durumundadır. Bu itibarla, soruşturma önergesinin yargının önünü açma gibi bir fonksiyonunun, bu verilen önergeyle temin ve tesis edilmesi mümkün değildir.

KADİR BOZKURT (Sinop) – Bu yolu siz açtınız, daha önce uygulamasını siz yaptınız.

METİN ÖNEY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ikinci husus: Soruşturma önergesiyle, cumhuriyet savcılarının iddianameleri arasında âdeta bir benzerlik vardır. Yani, bir iddianamenin neleri taşıması gerekiyorsa soruşturma önergesinin de bunları taşıması gerekir. Nedir bunlar; evvela bir fiil olmalıdır, sonra fail olmalıdır, sonra hukukî tavsif bulunulmalı ve hepsinin arasında bir illiyet bağı tesis edilmelidir. Soruşturma önergesini dikkatle okudum; bu tarz bir oluşumu da burada görmek mümkün değildir. Yani, hem olaylar arasında hem de hukukî tavsifli olaylar arasında bir irtibat kurmak mümkün değildir.

Buna karşılık, soruşturma önergesi beş hususu ihtiva ediyor. Birincisi, maaşlarla ilgilidir. Elbette ki, bu iddialara Sayın Bakan ayrıntılı bir şekilde cevap verecektir; ama, bordrolara geçmiş hususların tartışma konusu yapılması, iki kere iki dört eder matematik gerçeğinin de tartışılabilmesi gibi bir hadisedir. Hele "devletten yardım almayan kurum" demek de yanlıştır. Ortalama, 200 trilyonluk bir yardım da Hazineden bu kuruma verilmektedir. Hele "ikramiyeler ödenebilir" denmesi de, yine kanunun açık hükmü karşısında mümkün değildir. Gerçekten, Kooperatifler Kanununun 56 ncı maddesi, açık bir biçimde, maaş, risturn ve sair hususlar dışında, hiçbir ödeneğin ve ikramiyenin yönetim kurulu üyelerine verilemeyeceğini açık bir biçimde tanzim etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir başka konu da, maaşın dışında, görevden alınmanın usule, kanuna aykırı olduğudur. Ankara Ticaret Sicilinin yazdığı bir yazı var. Yazıda diyor ki: "Geçmiş yönetim iki senesini doldurmuş ve müddeti tamamlanmıştır." Yani, Sayın Bakanın atama konusu, mevcut bir yönetimi görevden alıp yenisini ataması şeklinde değil, zaten boşalmış, hukuken mevcut olmayan bir yönetimin yerine yenilerini atamasıdır.

Bir başka iddia siyasetle ilgilidir ki, esas konu da bence orada düğümlenmektedir. Yani, bu önerge, gerçekten, maaşlar az veya çok diye mi veya kadrolaşma yapıldığı ya da ikramiyeler ödendiği için mi yoksa görevlerden almanın usule aykırı olduğu cihetle mi verilmiştir? İşte, esas önergenin düğümlendiği nokta odur.

Şimdi, ben -üç dört tane- Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin o zamanki Başbakana yazmış olduğu bir yazısını sizlere arz edeceğim. O yazı dikkatle dinlenilirse, takdirlerinize sunup konuşmalarımı tamamlayacağım. "Profesör Doktor Sayın Tansu Çiller

Başbakan -Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği antetli kâğıda yazılı metni okuyorum-

Ülke sathında 2 milyon ortağı olan, Türkiye'nin en ücra köylerinde dahi hizmet veren, Türkiye genelinde 2 500 birim kooperatifi bulunan, 16 bölge birliğiyle Türk köylü ve çiftçisinin yüzde 50'ye yakın tarım girdilerini temin eden Merkez Birliğimiz ve bağlı birliklerin seçimle işbaşına gelen yöneticileri olarak, Merkez Birliğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Çayırlı'yı Manisa'dan, Yönetim Kurulu Başkanvekili Sayın Eyüp Sami Uslu'yu Ankara'dan, Yönetim Kurulu Başkanvekili Sayın Mustafa Ulu'yu Kayseri'den, Birlik Genel Müdürümüz Sayın Nazım Yüksel'i Samsun'dan 24 Aralık 1995 tarihinde yapılacak milletvekilleri seçimlerinde, seçilebilecekleri sıralamaya konularak, Doğru Yol Partisi milletvekili adayı olarak görmek arzumuzu oybirliğiyle desteklediğimizi takdirlerinize arz ederiz.

Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkan ve üyeleri."

Yani, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği olarak değil, Doğru Yol Partisi ilçe yönetimi olarak ancak böyle bir yazı yazılabilir. (ANAP sıralarından alkışlar)

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Noterden mi geçti?

METİN ÖNEY (Devamla) – "Noterden mi geçti" diyor arkadaşımız; ilçe yazışmaları da noterden mi geçiyor?

Başka bir önemli mektup daha; Ankara Bölge Birliği de aynı tarzda yazı yazıyor; başlık daha cazip. Diyor ki: " Sayın Başbakanımız Prof. Dr. Tansu Çiller, Sayın Genel Başkan Yardımcılarımız, Sayın Genel İdare Kurulu Üyelerimiz..." Metin aynı metin. Sonra, Mersin'den, daha sonra Malatya'dan, daha sonra Sıvas'tan ve daha sonra Antalya'dan, bu Kooperatif yöneticileri, Genel Merkeze yazdıkları yazıyla; yani, bir ilçenin ile, ilin genel merkeze yazması gereken yazıların aynısını yazmak suretiyle aday teklifinde bulunmuşlardır, aday önermişlerdir.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Siz, kaymakamlıkla veya valilikle karıştırıyorsunuz; orası, özel bir kuruluştur...

METİN ÖNEY (Devamla) – Şimdi, bu soruşturma önergesi maaş için verilse, görevden alınmalarla ilgili verilse, ikramiyelerle ilgili verilse, hay hay; ama, bunlar ortaya koyuyor ki, düşen bir kaleyi yeniden ele geçirmek için verilmiştir, esas veriliş sebebi siyasî amaçlıdır. Bu yazılar karşısında Yüce Meclisin takınacağı tutumu elbette ki takdirle karşılayacağız.

Saygılar sunuyorum, hürmetler ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Yani, kazanamadığınız yeri işgalle mi hallediyorsunuz?!.. Orası senin şirketin gibi özel bir kuruluştur, hiç fark etmez.

BAŞKAN – Soruşturma önergesi üzerinde konuşan İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney'e teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya'da.

Buyurun Sayın Gözlükaya.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, öğretmenlerin Öğretmenler Gününü kutluyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Bu soruşturma önergesi hakkında şahsımız adına 10 dakikada her şeyi söylemenin mümkün olmadığını takdirlerinize arz ediyorum. Özet olarak bazı şeyler söyleyeceğiz.

Bu önerge, ne maaş meselesinden ötürü verilmiştir ne harcırahtan ne de başka bir sebepten. Sayın Bakan Mustafa Taşar'ın bakanlık anlayışı, normal devlet yönetme anlayışından farklı bir yöntem izlemektedir; gelir gelmez -Tarım ve Köyişleri Bakanlığı dahil- Bakanlığına bağlı birçok kuruluştaki en üst yöneticileri görevden almıştır.

Şimdi, Tarım Kredi Kooperatifleri, normal, olağan kongre yapmıştır. Sayın Bakan, bu genel kurul sonrasında tutanağa imza atmamıştır. Hakkıdır, bir ay içerisinde imzalaması lazımdır. İmza atmamasını da üç dört gerekçeye bağlamıştır; ancak, bu Merkez Birliği Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyelerini alış sebebi tektir. O da, genel kurul tutanaklarını imzalamaması, ilaveten de, bu Yönetim Kurulu üyelerinin görev süresinin iki yılı geçmiş olmasıdır. Tek gerekçe budur. Şimdi, bizim soruşturma önergemiz, bu gerekçelere, Sayın Bakanın bu tasarrufuna dayalı olarak verilmiştir. Hukukî netice hâsıl edecek ve cezaî sorumluluğu gerektiren bir davranıştır, tasarruftur.

Değerli milletvekilleri, bir kere, her ne kadar, 1995 yılına kadarki mevzuatta bu birliklerin yönetim kurullarının görev süresi iki yıl ise de, bu, 1995 yılında bu kurum özerk hale geldikten sonra üç yıla çıkarılmıştır. Öte yandan, mecburî hallerde, yönetim kurulu, genel kurul toplantıları ilgili bakanın müsaadesiyle uzatılabilir. Eski anasözleşmede bu hüküm açıkça vardır.

Şimdi, size, iki delil göstermek istiyorum. Bunlardan birincisi; bu genel kurulda bulunan Bakanlık temsilcileri Abdurrahman Öğüt ve Haki Yılmaz'ın beyanları var, zabıtta imzaları var. Diyorlar ki: "Genel kurul, Merkez Birliği Anasözleşmesi ve İzahnameye uygun olarak yapılmış olup, işbu rapor, tarafımızdan üç sayfa tanzim ve imza edilmiştir." Buna rağmen, Sayın Bakan, bu genel kurul tutanaklarını imzalamamıştır ve ilgililer tarafından itiraz olmadığı gibi, ilgili mevzuata göre bir ay içerisinde de genel kurulun iptali için herhangi bir dava da söz konusu edilmemiştir. Böylelikle, genel kurul tutanakları kesinleşmiştir, genel kurul kesinleşmiştir, aldığı kararlar da kesinleşmiştir. Bütün bunlara rağmen, Sayın Bakan, Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini görevden almış, uzamaya rağmen görevden almış; ancak, bu arada, hukuk müşavirlerine de danışmış. Hukuk müşavirleri diyorlar ki: "Efendim, her ne kadar iki yıl ise de, fakat, kanun-u hüküm usule tercih edileceği için, hukuken, siz, bu Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyelerini görevden alamazsınız. Yapacağınız şey, genel kurulu tekrar, normal kongreye, toplantıya çağırmaktır ve bu toplantı, genel kurul toplantıları sonuna kadar, bitinceye kadar yahut yenileri seçilinceye kadar da eski yöneticiler görevlerine devam edeceklerdir."

Sayın Bakanın hukuk müşavirlerinin verdiği rapor budur; 3 hukuk müşaviri vermiştir; ama, maalesef, Sayın Bakan, bu müşavirlerin beyanlarına itibar etmemiştir ve haksız yere, Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini görevden almıştır.

Şimdi, nereden çıktı harcırah, maaş, gübre vesair konuları. Sevgili milletvekilleri, bir bakan, bir yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerini görevden alıyor; hangi gerekçeyle; iki yıllık süre geçmiştir düşüncesiyle. Başka hiçbir gerekçesi yok. Biraz önce okudum; hukuk müşavirleri "hayır, alamazsınız" diyorlar 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 1581 sayılı Yasa ve anasözleşme hükümlerine göre, yönetim kurullarında ve denetim kurullarında boşalma hallerinde yapacağınız iş belli; o da şu: Genel kurulu toplantıya çağıracaksınız; eski yöneticiler, yenileri seçilinceye kadar görevlerine devam edeceklerdir. Sayın Bakan, burada keyfî bir tutum izlemiştir, görevini açıkça kötüye kullanmıştır, kendi görevlilerinin beyanlarının aksine davranışlarda bulunmuştur.

Şimdi gelelim, bunu niçin yaptığına. Bu önergeyi verdikten sonra, Sayın Bakan telaşa düştü "efendim, alma gerekçesi olmadığı halde harcırah çok alıyorlar" dedi; 1977'den bu yana ANAP'tan aday olan Oral Kiper dahil, Hüsnü Poyraz, Selçuk Şanlıtürk ve Nazım Yüksel gibi genel müdürler zamanında dahi bu harcırahlar alınmış; bu maaşlar, yani ikramiye adı altında eködemeler alınmış. Şimdi, Sayın Bakan, sanki, bunlar, haksız yere, uygulamadışı bir şey yapıyormuş gibi kamuoyu oluşturmaya çalışıyor; basın toplantıları yapıyor ve yaptığı basın toplantılarında, ne acıdır ki, davul zurnaya kadar düştü. Efendim, Sıvas'ta birlik başkanını karşılamışlar da... Kim karşılamış; Sıvas Bölge Müdürlüğü karşılamıştır. Davulcuya 5 milyon lira para verilmiş, bunu da birlik kesesinden çıkarmışlar... Böyle basit şeylerle uğraşmak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir bakanına yakışmaz. (DYP sıralarından alkışlar) Bu, hafifliktir. Merkez Birliği hesaplarında böyle bir şey olmaz.

Sevgili arkadaşlarım, Sayın Bakanın yaptığı işe bakınız. Çok derinlemesine girmiyorum. Sayın Bakan, görevden aldığı bu Yönetim Kurulu üyelerinin yerine, hepinizin bildiği gibi, Yönetim Kurulu Başkanlığına ANAP Ordu eski Milletvekili Ertuğrul Özdemir'i ve birçok ANAP'lı yöneticiyi -konuşma sürem azalıyor, onun için şu anda hepsini saymıyorum- göreve getirmiş, kendi partisinden aday olan kişileri denetçi yapmış, keza, soruşturma geçirenleri Yönetim Kurulu üyeliklerine getirmiş. 6 yıl kongre yapmamışlar. O tarihte, hele, 1991 seçimlerinde imtihansız 800 insanı almışlar.

Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Kongreyi ne zaman yapacaksınız? Genel kurulu ne zaman toplantıya çağıracaksınız? Yoksa, yine 90'lı yıllarda yaptığınız gibi beş yıl mı altı yıl mı geçecek? Gerçi, ömrünüz yok da... Bunu açıklamanızı istirham ediyorum; bir.

İkincisi, Bakanlığınızda ve bu kurumda yaptığınız tahribatlara, kıyımlara ne zaman son vereceksiniz? Çünkü, elimizde, acılı insanların, sürgün edildiklerine dair belgeler var. Bu belgeleri şu anda okumam mümkün değil. Ne zaman bu kıyıma son vereceksiniz? Haksız yere görevden aldığınız bu insanları, bu görevlere ne zaman iade edeceksiniz?

Son olarak şunu söylüyorum: Eğer, basındaki şovlarınız gibi hakikaten haklı iseniz, iddialarınız doğru ise gelin, siz de oy verin, bu soruşturma önergesi kabul edilsin ve siz de aklanın, biz de sizi takdir edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Tamamlıyorum.

Ancak, biz, Sayın Taşar'ın keyfî ve derebeyce bakanlık yönetiminden vazgeçemeyeceği için istifa talebinde bulunmuyoruz; ama, soruşturma açılması yürekliliğini göstereceğini umut etmek istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Çiller'e soruşturma açalım da, önce Çiller'den bir başlayalım.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Çiller'i karıştırma.

BAŞKAN – Soruşturma önergesi üzerinde konuşan Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya'ya teşekkür ediyorum.

Önerge üzerinde son konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Karapaşaoğlu, konuşma süreniz 10 dakikadır.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Çok Değerli Başkanım, değerli arkadaşlarım; ben de sözlerime, çok sevdiğimiz öğretmenlerimizin günlerinin hayırlı olması, hayatlarının da saadet ve selametle geçmesi için temennilerimi arz etmekle başlıyorum.

Değerli arkadaşlar (9/15) esas numaralı, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeyle ilgili görüş ve tespitlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyoruz.

Sayın milletvekilleri, devletimizin kendi kuruluşlarını süratle özelleştirme gayreti içinde olduğu günümüzde, 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile özerk hale getirilen tarım kredi kooperatifleri üzerinde, Sayın Bakanın ısrarlı bir şekilde baskı oluşturması, köylülerimizin temsilcileri olan yönetimin, usulsüz ve kanunsuz bir şekilde görevlerinden alınmaları, özerk olan bir kurumun, devlet kuruluşu haline getirilme gayretlerinin bir ifadesidir. Acaba, Sayın Bakan bu konuda neden ısrarlıdır?

"Binlerce insanı yerinden yurdundan ederek, onların ailelerine ve çocuklarına bu kış mevsiminde neden zulmedilmiştir; sıkıntı çektirilmiştir" iddialarını bir bir ele alırsak, herhalde, bir neticeye ulaşacağımız kanaati oluşacaktır.

Değerli arkadaşlar, iddialardan biri, yönetim kurulu üyelerinin 700 ilâ 900 milyon lira maaş aldıkları istikametinde. Bu konuda araştırmalar yaptık, bordroları elde ettik, baktık ki, aldıkları maaşlar, 119 milyon 70 bin liradır. Ayrıca, bu insanlara, eski Tarım Bakanı Sayın Refaiddin Şahin'in, 4 Ocak 1995 tarihli olurlarıyla, 4 maaş ikramiye verilmesi uygun görülmüştür. Bu hesapla da, maaşlarına 40 milyon ilave geliyor; demek ki, net maaşları 160 milyondur.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan biraz sonra kürsüye gelecek ve yine, birtakım beyanlarda bulunacak ve yönetim ile denetim kurulu üyelerine ikramiye verilemeyeceğini beyan edecektir.

Sayın Bakan, tarım kredi kooperatiflerinin, devletten -ikinci konu- 200 trilyona yakın yardım aldığını burada ifade edecekler. Bakanlık, diğer tarımsal kooperatiflere yüzde 50'yle kredi vermeye devam ederken, tarım kredi kooperatiflerine, yüzde 70 faizle, Hazineden borç verilmektedir. Bu verilen borç para, yüzde 73'le çiftçilere verilmekte ve üç ayda bir bileşik faiz uygulanarak Türk köylüsünün, Türk çiftçisinin, yaklaşık yüzde 100'le, cebinden geri alınmaktadır, Hazineye, kuruşuna kadar da iade edilmektedir.

Sayın Bakanımızın bize gönderdiği notta, tarım kredi kooperatiflerinin 19,5 trilyon kâr etmediği belirtiliyor; onu da tetkik ettik, baktık ki, 18,5 trilyon kâr etmiş. Bu konunun da, bir tenkit konusu olmaması gerekir.

Sayın Bakanımızın bize verdiği notta, eski Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerinin, 4.10.1996 tarihinde sona erdiği belirtiliyor. Halbuki, yaptığımız araştırmada, Bakanlığın 13.8.1996 tarih ve 4072 sayılı yazılarıyla, 30 Nisan 1997'ye kadar, 24.3.1997 tarih ve 926 sayılı yazılarıyla 30 Mayısa kadar, 6.5.1997 tarih ve 7714 sayılı yazılarıyla da 30 Haziran 1997'ye kadar eksüre verildiği; bunun ise, 1581 sayılı Yasaya da uygun olduğunu tespit ediyoruz.

24.6.1997'de yapılan genel kurulun ise, 1581 sayılı Yasanın 8 inci maddesi ve anasözleşmenin 21 inci maddesine göre kesinleşmiş olduğu da tespit ediliyor. Bu kongrede, Bakanlık temsilcileri, kongrenin, mevzuata uygun yapıldığına dair rapor vermişler, bu rapor da elimizde. Bakanlığın, kongrenin müddetini bir yıl uzatma gibi bir yetkisi de var.

Sayın Bakanımız tarafından bize verilen notta, siyasî amaçlar taşıdığı ifade ediliyor; ama, bir tespit yaptık ve çok dehşete düştük; bakın, yeni atanan yönetim ve denetim kurulu üyeleri şöyle, isim okumadan söylüyorum: Ordu eski Milletvekili, ANAP Balâ İlçe Başkanı, ANAP Nizip İlçe Yönetim Kurulu üyesi, ANAP Balıkesir milletvekili adayı, ANAP Bolu İl Genel Meclisi üyesi, ANAP Eskişehir Belediye Meclisi üyesi, ANAP Konya İl Genel Meclisi eski üyesi, ANAP Erzurum il sekreteri, ANAP avukatı, ANAP avukatı ve ANAP Kütahya eski Belediye Başkanı... (RP ve DYP sıralarından "Ooo!.." sesleri)

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bu tarım kredi kooperatifleri siyasete alet ediliyor; ama, kimler tarafından alet ediliyor, bunun bir soruşturmayla da gün ışığına çıkarılması lazım.

Değerli arkadaşlar, sizlere, buraya kadar birtakım teknik bilgiler verildi. Yalnız, yaptığımız araştırmalarda çok enteresan sonuçlara vardık. Ben, bunu, sizlere takdim etme mecburiyetini hissediyorum. Nedir: Şimdi, bakın, deniliyor ki "gübreyi 50 milyon dolar ucuza aldık." Bir defa, bir önceki yönetimden sonra, dünya piyasasında, gübre fiyatları yüzde 50 oranında düşmüş bulunuyor; dolayısıyla, alınan gübre ucuza gelmiş oluyor; ama, tablo haline döktüğümüz zaman, rakamları yan yana yazdığımız zaman, eski yönetim tarafından yapılan ihalede gübrenin piyasa fiyatlarından 1 707 460 dolar ucuza alındığını, yeni yönetim tarafından yapılan ihaledeyse 2 273 970 dolar daha pahalıya alındığını tespit ediyoruz. (RP ve DYP sıralarından "Haydaaa" sesleri) Bunun da araştırılması gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, işin en vahamet verici tarafı şurada yatıyor: Ben, âcizane, 35 yıldır ticaretle, sanayiyle uğraşıyorum, hiçbir ithalatta FOB–CIF farkının yüzde 20'nin üzerine çıktığını hayatımda görmedim. Bunun böyle olduğunu ispat eden olursa, buyursun, bakalım.

Bakınız, eski yönetimin 1997 ihalesi, isterseniz teker teker okuyayım: Amonyumsülfatın çiftçimize maliyeti 115,22 dolar, piyasa fiyatı 85 dolar; aradaki fark 30 dolar; demek ki, FOB-CIF farkı 30 dolardır. 30 doları piyasa fiyatına böldüğümüzde, yüzde 35 oranında FOB-CIF farkı buluyoruz. Yüzde 26 nitratın köylümüze maliyeti 130,57 dolar, piyasa fiyatı 110 dolar, aradaki fark 20,5 dolar ve FOB-CIF farkı yüzde 18,6. Yüzde 33'lük amonyumnitrat 116,85 dolara mal oluyor köylümüze, piyasa fiyatı 100 dolar, aradaki fark 16,8 dolar ve yüzde 16,8 FOB-CIF farkı. Üreye gelince, durum hakeza, 163 dolarla 130 dolar arasındaki farkı bulursanız, yüzde 25,5; yani, eski yönetimin ihalesinin ortalamasını aldığınızda, yüzde 24 FOB-CIF farkı çıkıyor; ama, yeni yönetimin ihalesine baktığınız zaman, korkunç rakamlar var. Bu rakamların size ortalamasını söyleyeyim, yüzde 57 FOB-CIF farkı var. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) – CHP'lilere söyle CHP'lilere!..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben, bu konunun tüzüklerle, kanunlarla, efendim, işte birtakım şeylerle ilgili oluşundan dolayı değil, burada bir koku var, çirkin bir koku var; (RP ve DYP sıralarından alkışlar) bu çirkin kokuyu tespit etmek için araştırılmasını, soruşturulmasını size teklif ediyorum. Bu, çok önemli bir konudur.

Hepiniz hatırlayacaksınız, geçen hafta burada iki gün boyunca dokunulmazlıkların kaldırılması istikametinde münakaşalar yaptık. Bakın, bu, Genel Kurulun inisiyatifinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Karapaşaoğlu.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla)– Bu soruşturmanın başlatılmasının zaruretine inanıyorum. Zira, bir dokunulmazlık zırhı içerisinde, bir de Meclisimizin bir zırh teşkil ederek bir yolsuzluğun önüne geçme gayreti içerisinde olmaması gerekiyor. (RP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Onun için, efendim bir taraf sahibi olarak değil, bu Meclisin bir üyesi olarak, devletimizin kontrolü altındaki müeseselerde dönen işlerin denetlenmesi lazım, soruşturulması lazım. Eğer, eski yönetimde bir hata varsa ortaya çıkarılması lazım, yeni yönetimde bir hata varsa ortaya çıkarılması lazım.

Değerli miletvekilleri, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. İnşallah, bizi izlemekte olan köylümüzün, çiftçimizin hakkını koruduğumuz intibaını vermek üzere, bu önergeyi desteklemenizi diliyorum efendim.

Saygılarımla. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soruşturma önergesi üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımızın kişisel konuşmaları tamamlanmıştır.

Son konuşmacı Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na da teşekkür ediyorum.

Şimdi, son söz, hakkında soruşturma istenen Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar'a aittir.

Sayın Bakan, buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle, hakkımda Meclis soruşturması açılması için önerge veren arkadaşlarıma, gerçekleri kamuoyuna anlatabilme imkânı verdikleri için teşekkür ediyorum.

Göreve başladığımda önüme, 24 Haziran 1997 tarihinde yapılan, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Kuruluyla ilgili bir dosya geldi. 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri Kanununun 8 inci maddesine göre, genel kurul tutanaklarının 30 gün içerisinde Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından incelenmesi, tasdik veya redde ait kararın Merkez Birliğine bildirilmesi gerekmektedir. Yani, Bakanık, genel kurulu onaylamazsa, genel kurul yapılmamış sayılır.

Genel kurul tutanaklarını incelettirdim; incelemeler sonucunda fahiş hukuka aykırılıklar belirlendi. Genel kurulda hukuka aykırı kararlar alındığına dair, Tarım Kredi Kooperatifleri Antalya Bölge Birliğinin itirazı, bunun yanı sıra genel kuruldaki görevli Bakanlık temsilcilerinin soruşturma önergesinde söylenenin ve biraz önce burada konuşan arkadaşlarımın ifadesinin tam tersine, genel kurul tutanaklarına koymuş oldukları şerhler olduğu görüldü. Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığından gelen raporda da genel kurul tutanaklarının hukuka aykırı olduğu belirtiliyordu. Ben de, sorumlu bir devlet adamının yapması gereken işi yaptım ve genel kurulun, hukuka aykırı yapılmış olmasından dolayı, kanunun bana verdiği yetkiye istinaden 23 Temmuz 1997 tarihinde genel kurulu onaylamadım.

Şimdi, ben, bu genel kurulu ve tutanaklarını tasdik etseydim de, yasalara aykırı olarak teşvik primi ve ikramiye alınmasına izin mi verseydim? -Orada öyle yazıyor- Bakanlığıma, kanun ve anasözleşmeyle verilen yetkilere müdahale edilmesine müsaade mi etseydim? Genel kurulda delege sıfatı olmayan kişilerce oy kullanılmasına göz mü yumsaydım? Hayır değerli arkadaşlarım; ben, bunu, devletime ve milletimden aldığım vekâlete ihanet sayarım.

Genel kurul onaylanmadığı için, yeni bir genel kurul yapılması gerekiyordu. Ancak, Ankara Ticaret Sicil Memurluğundan ve Bakanlığımın ilgili birimlerinden alınan bilgi ve belgelere göre, bu kişilerin görev sürelerinin bir yıl önce sona erdiği anlaşıldı. İşte, Ankara Ticaret Sicili Memurluğunun yazısı buradadır; isteyen arkadaşlarıma gönderirim, zaten, parti gruplarına da bu dosyaları gönderdim.

Ayrıca, aynı konu, Refah Partisi İçel Milletvekili Sayın Mehmet Emin Aydınbaş tarafından verilen araştırma önergesinde de, kanun hükmünde kararname çıktıktan sonra yönetimde görev alan, mer'i kanunları açıkça ihlal ederek, bir yerde, Merkez Birliği yönetimini işgal eden yönetim kurulu üyelerinin suçlandığı görülmektedir.

Bu önergede, benden önceki değerli Bakan arkadaşım Sayın Musa Demirci'nin de imzası vardır ve Refah Partisi, bu Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyeleri hakkında, biraz önce değerli Refah Partisi sözcüsünün söylediğinin aksine, burada "Satınalma Yönetmeliği yok sayılarak, Toros Firmasından, hiç ilân yapılmaksızın pazarlık usulüyle, piyasa fiyatlarının üstünden gübre bağlantısı yaptıkları, böylece haksız kazanç temin ettikleri, Türk çiftçisine yüzde 50'ye varan oranlarda gübreyi pahalıya sattıkları gözlenmiştir" diyor. Refah Partisinin, ya verdiği bu önerge yanlıştır ya arkadaşımızın burada ifade ettiği husus yanlıştır.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Kimlerin imzası var Sayın Bakan?

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Soruşturma açılsın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA TAŞAR (Devamla) – Efendim devam ediyorum, müsaade buyurun.

Bu kişiler, bir yıldır, hukuka aykırı olarak bu makamları işgal etmekteydi. Bu sebeple, Merkez Birliği Anasözleşmesinin 26 ve 29 uncu maddelerinin Bakanlığıma verdiği yetkiye dayanarak organ boşluğu yaratmamak, 2 500 kooperatifi olan bu kurumu yönetimsiz bırakmamak için, ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere, yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine atama yaptım...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Yasa var Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA TAŞAR (Devamla) – Yani ben, önergedeki ifadenin aksine, kimseyi görevden almadım; olmayan bir yönetim kurulunun yerine, boşluk olmasın diye, bir yönetim kurulunu geçici olarak atadım.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Yasa var, yasa...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA TAŞAR (Devamla) – Efendim, eskilerin devam etmeyeceğine dair Ankara Ticaret Sicil Memurluğunun 29.7.1997 tarih ve 33745 sayılı yazısı buradadır.

Burada iki hususu açıklamak istiyorum. Birincisi, Bakanlığıma atama yetkisi veren anasözleşmenin 26 ncı maddesi, yine benden önceki Sayın Bakan Musa Demirci tarafından 22 Şubat 1997 tarihinde değiştirilmiştir. Orada denilmektedir ki: "Boşalan üyeliklere, ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere, Tarım ve Köyişleri tarafından atama yapılması..." Bu karar, Değerli Bakanımın almış olduğu bir karardır. Ben de, bu kararı, hukuka uygun olarak uyguladım; yapılan iş bundan ibarettir...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Yasa var Sayın Bakan...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Efendim, devam ediyorum; müsaade edin...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Anasözleşmeyi okuyun...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Efendim, devam ediyorum...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Anasözleşmenin aslını okuyun...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak yaptığım işlemlerle ilgili olarak, eski yönetim ve denetim kurulu üyelerinin açmış olduğu davalar, bağımsız Türk mahkemeleri tarafından reddedilmektedir. Görevden ayrılan bu arkadaşlarımız, Birinci Asliye Ticaret Mahkemesine, Üçüncü Asliye Ticaret Mahkemesine, Altıncı Asliye Ticaret Mahkemesine, Yedinci Asliye Ticaret Mahkemesine, Sekizinci Asliye Ticaret Mahkemesine, Yirminci Asliye Hukuk Mahkemesine, benim yapmış olduğum bu tasarrufların hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, müracaat etmişler ve bütün bu mahkemelerden ret kararı çıkmış, Tarım ve Köyişleri Bakanının yapmış olduğu uygulamaların hukuka uygun olduğu belirlenmiştir; mahkeme kararları da buradadır.

Şimdi, Meclis soruşturmasından maksat, Bakanın yaptığı tasarrufun yasaya uygunluğunu denetlemek ve yargının yolunu açmaktır. Mesele zaten yargıdadır; neyin hesabını burada tekrar sormaya kalkıyorsunuz?! Benim tasarruflarımla ilgili bütün hususlar, bağımsız Türk mahkemelerine intikal etmiştir; orada, netice tebeyyün etmiş ve ret kararı çıkmıştır; daha neyin hesabını yapıyorsunuz?!

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Kararı okuyun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Biraz önce, değerli arkadaşım Grup Başkanvekili Sayın Mehmet Gözlükaya "efendim, meseleyi, 5 milyonluk davul-zurna meselelerine kadar götürdünüz" dedi. Evet; unutmayınız, sizler, 1991'de, bizlerden, bir bardak portakal suyunun, vatandaşlara gönderdiğimiz 1 kuruşluk pulun hesabını, bir tas çorbanın hesabını sormadınız mı; sordunuz... (ANAP sıralarından alkışlar, DYP sıralarından gürültüler) Biz de, ister 5 lira olsun, ister 5 milyon lira olsun, isterse... Değerli arkadaşımın ifade ettiği rakamlarda olduğu gibi değil, şimdi, burada göstereceğim -Refah Partili arkadaşlarım böyle çizelgeleri çok severler- Tarım Kredi Kooperatiflerinin 1997 ve 1998 ilkbahar dönemi kimyevî gübre talep miktar ve tutarlarını açıklıyorum. Bunlar, zabıtlara da geçiyor. 1997 yılı ilkbahar döneminde, eski yönetimin almış olduğu gübre miktarı 979 605 tondur. Aynı cins, aynı miktar gübre, o dönemde 190 milyon dolara alınmıştır, 1998 yılı gübresi 140 milyon dolara alınmıştır; aradaki fark 50 milyon dolardır. Bu 5 milyonun hesabını da sorarız, 50 milyon doların hesabını da sorarız. (ANAP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşar, konuşmanızı tamamlayın efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Onun için de, bütün bu uygulamalar Bakanlık Teftiş Kurulunda incelenmiş, Bakanlık Teftiş Kurulu tarafından teftişe tabi tutulmuş ve bu konuda, cumhuriyet savcılıklarına müracaat yapılmıştır.

Ben, burada, Sayın Hayri Doğan'ın, gübre konusuna ve Tarım Kredi konusuna niye bu kadar ilgi duyduğunu merak ediyorum; ama, burada, açıklamayacağım, sonra açıklayacağım onu.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Ben çiftçiyim, ortağım ben orada...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Burada açıklamayacağım...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Oranın yıllarca yöneticiliğini yaptım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Tarım Kredi Kooperatiflerinden, orada yönetim kurulu üyesiyken, Sayın Hayri Doğan'ın nasıl ihraç edildiğini, hangi mahkemelere gittiğini; bundan önceki Genel Müdür Cemil Akın'a nasıl iftira ettiğini, 300 milyon lira, nasıl tazminata mahkûm olduğunu; onları, burada açıklamak bana yakışmaz, açıklamayacağım... Onları açıklamayacağım... (DYP sıralarından gürültüler)

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, söz istiyorum; bana sataşma oldu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – ...ama, şunları ifade edeceğim ve diyeceğim ki, ikramiyeler... Yönetim kurulu üyelerinin bu ikramiyeleri almamaları gerekirdi. 11 milyar Türk Lirası tutarındaki ikramiyenin geri alınması için, hem hukuk mahkemelerine hem de cezalandırılmaları için cumhuriyet başsavcılığına tarafımızdan müracaat edilmiştir.

Önergede belirtilen bütün hususların dışında, asgari ücretin 10 katını almayacağını söyleyen arkadaşlarıma, burada, kendi belgelerini göstermek istiyorum. Kendi belgeleriyle, 10 misli alacaklarına dair işte, burada kendi imzaları...

BAŞKAN – Sayın Taşar, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Netice olarak şunu arz ediyorum: Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinin, bazı kimselerin, bazı kuruluşların bir çiftliği gibi kullanılmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı olduğum müddetçe müsaade etmeyeceğimi ve her türlü hesabı, size de, kamuoyuna da, aziz milletimize de vermeye hazır olduğumu ifade ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Biz de, sizi takip edeceğiz Sayın Bakan.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Şu FOB - CIF farkını söyle...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Efendim, şunu da ifade etmek istiyorum ki: Burada yapılan bütün işlemler, kesinlikle, hukukun içerisinde olmuştur; hukukun içerisinde olmayanlar varsa, onlarla ilgili araştırma ve soruşturmalar devam etmektedir.

Refah Partili sayın arkadaşlarımızın vermiş olduğu bu Meclis soruşturması önergesinde de, o Yönetim Kurulunun neler karıştırdığı, açıkça belirtilmiştir. Ben, bu hususu, sizlere saygılarımla arz ediyorum ve bu konuda, Bakanlığımdan, her türlü bilgiyi, arzu ettiğiniz zaman, sizlere takdim edeceğimi ifade etmek istiyorum.

Basit bir şey daha söyleyeceğim; belki konuyla hiç ilgisi yok...

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Sayın Başkan, yarım dakika daha...

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayın efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Marmaris'te bir orman yangını olur. Marmaris'te çıkan orman yangını için, Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı bir genelge çıkarır ve Yönetim Kurulu, personelden para toplar. Bu para, Marmaris yöresine gönderilip, oradaki ormanların yeniden ihyası için kullanılacağına, Sayın Eyüp Sami Uslu'nun, Kazan'daki seçim bölgesine gönderilir. İşte, bu, Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu, böyle bir yönetim kuruludur!..

Saygılarımla arz ediyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Bakan, şu FOB - CIF farkını bir açıkla da...

BAŞKAN – Hakkında soruşturma istenen Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Taşar, konuşmasını tamamlamıştır; kendisine teşekkür ediyorum.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, izin verir misiniz?

BAŞKAN – Bir isteğiniz mi var?

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkanım, adım kullanılarak şahsıma bir sataşma yapılmıştır. Bunun için, cevap hakkımı kullanacağım; açıklayacağım konunun ne olduğunu efendim.

BAŞKAN – Siz önerge sahibi olarak konuşmanızı yaptınız, Sayın Bakan da, bu konuşmaya, elbette, hem önerge sahibi olmanız hem de önerge sahipleri adına konuşan hatip olmanız dolayısıyla bir karşılık verecektir; bu karşılık verilmiştir. Eğer ısrar ediyorsanız, tutanakları tetkik edeyim, bu birleşim içerisinde cevap hakkınızı tanırım. (DYP sıralarından gürültüler)

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, şu anda cevap vermek durumundayım.

BAŞKAN – İnceleyip, anlayayım efendim...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Beni, fevkalade zan altında bırakmıştır...

BAŞKAN – Yani, burada, bir konuşmada adı geçen her arkadaşımız kürsüye tekrar çıkma hakkına sahip midir?! (DYP sıralarından gürültüler) Adı geçebilir elbette; önerge sahibidir, konuşma yapmıştır, adı geçecek...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Hayır, Sayın Başkan...

BAŞKAN – Tutanakları tetkik edeceğim efendim.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun, yerinize oturun.

Efendim, aynı birleşim içerisinde... (DYP sıralarından gürültüler)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Mahkemelere düştü bu mesele...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, burada bir yanlışlığın içerisindesiniz. Belki Taşar'ı korumak için yapıyorsunuz... Benim meselem Taşar'la değil. Taşar'ın ortaya koyduğu bir tutumun yanlış olduğunu ifade edeceğim.

BAŞKAN – Efendim, Taşar'ı korumakla bunun alakası yok. Sizinle ilgili bir konunun tartışılmasının, bu soruşturma önergesiyle de ilgisi yok. Tutanaklara bakacağım; size yönelik bir sataşma varsa, söz hakkınızı bu birleşim içerisinde tanırım.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Efendim, beni şaibe altında bırakıyor oradaki konuşmasıyla.

BAŞKAN – Tamam efendim... Sizin söz hakkınız varsa, onu vereceğim.

Değerli arkadaşlarım...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, fevkalade bir yanlışlık yaptınız.

BAŞKAN – Efendim, tutanakları tetkik edeceğim. (DYP sıralarından gürültüler)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, o kadar açık olan bir şey için tutanakları tetkike gerek yok. Alenen hakaret var... Olur mu öyle şey!..

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Yani, biz, konuşmalarımızda, Sayın Taşar'a, sen falanca marufla anılırsın, şusun, busun demedik; saygı kuralları içerisinde konuştuk. Hiç değilse, hakkımızı kullanmamıza izin verin.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, hakkınızı kullanıp kullanmayacağınıza, tutanaklardaki duruma göre karar vereceğim.

Teşekkür ederim. Buyurun.

Değerli arkadaşlarım, görüşmeler sırasında, Doğru Yol Partisi Grubuna mensup bazı arkadaşlarımız, Genel Kurul salonunda toplantı yetersayısının olmadığını iddia eden bir önerge verdiler.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bu tür öneriler, yani, yoklama talepleri, oylamaya geçerken verilir. Arkadaşlarımız şu anda da toplantı yetersayısının bulunmadığı iddiasında iseler -şimdi onun sırası geldi- 20 kişi ayağa kalkıp, bu isteklerini belirtebilirler; ben yoklama yaparım. Talebinize devam ediyor musunuz?

III. – YOKLAMA

(DYP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz. (ANAP sıralarından gürültüler; alkışlar[!])

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yazılı talebimiz var.

BAŞKAN – Efendim, yazılı talep yok. Yazılı talep, görüşmeler sırasındaydı.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Şu anda, tam oylamaya geçerken verdik.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan milletvekillerinin isimlerini tespit ediyorum.

Sayın Gözlükaya, Sayın Güven, Sayın Hayri Doğan, Sayın Cihan Paçacı, Sayın İyimaya, Sayın Nevfel Şahin, Sayın Gökdemir, Sayın Sezal Özbek, Sayın Hoşver, Sayın Kadir Bozkurt, Sayın Ayfer Yılmaz, Sayın Sabri Güner, Sayın İlyas Yılmazyıldız...

Değerli arkadaşlarım, yeterli milletvekili tarafından yoklama talebi olmamıştır.

Oylamaya geçeceğiz... (DYP sıralarından gürültüler)

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Bütün millet ayakta... Siz ne yapıyorsunuz!..

BAŞKAN – Toplanın o zaman efendim. Hepiniz birlikte ayağa kalkacaksınız ve ben, tespitimi yapacağım. Bazı arkadaşlarımız ayakta duruyor, bizim tespitimiz sırasında dışarıya çıkıyorlar.

Y. FEVZİ ARICI (İçel) – Sayın Başkan, siz beni saydınız mı da "yeterli sayı yok" diyorsunuz?!.

BAŞKAN – Tamam efendim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Utanmıyor musun bu yaptıklarına!..

BAŞKAN – Evet, yukarıdaki arkadaşlarımı da tespit ediyorum.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu kadar taraflı olmayınız...

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Kürsünün hakkını ver...

Y. FEVZİ ARICI (İçel) – Biz arkada ayaktayız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Arıcı, tespit ediyorum efendim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Neyi tespit ediyorsun; konuştuktan sonra...

BAŞKAN –Tamam efendim; arkadakileri de tespit edeceğim.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, tereddütünüz var mı da yoklama yapmak istiyorsunuz?

BAŞKAN – Arkadaşlarımız, olmadığını iddia ediyorlar.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Tereddüt yok.

BAŞKAN – Sayın Arıcı, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Mehmet Ağar, Sayın Çiloğlu, Sayın Çetinkaya, Sayın Özkan ve Sayın İsmet Attila.

20 arkadaşımız böylece tamamlanmıştır.

Şimdi, yoklama yapacağız.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini yasalara aykırı olarak görevden aldığı, yerlerine partizanca atamalar yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/15) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Meclis soruşturması önergesinin oylamasının, açık oylama şeklinde yapılmasını isteyen bir önerge gelmiştir; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Soruşturma önergesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Lütfü Esengün?.. Burada.

Kemalettin Göktaş?.. Burada.

Bedri İncetahtacı?.. Burada.

Kâzım Ataoğlu?.. Yok.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN – Muhammet Polat?.. Burada.

Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.

Kâzım Arslan?.. Burada.

Salih Katırcıoğlu?.. Burada.

Ersönmez Yarbay?.. Burada.

İsmail Yılmaz?.. Burada.

Hüseyin Kansu?.. Burada.

Sabri Tekir?.. Burada.

Naci Terzi?.. Burada.

Zeki Ünal?.. Burada.

Haşim Haşimi?.. Burada.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin ayağa kalkarak "kabul", "ret" veya "çekimser" şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylama, oy kupaları sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.

Kupalar, sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oyların toplanmasına başlandı)

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan; yani, bunu siz hazmedebiliyorsanız, örtbas ediyorsanız, kapatayım!..

BAŞKAN – Sayın Doğan, hiçbir şeyi örtbas etmedik efendim.

KADİR BOZKURT (Sinop) – O haldeyken, zabıtlarda varken, söz vermiyorsunuz; eğer bana yapsanız bunu; var ya...

BAŞKAN – Değerli arkadaşım, müsaade buyurun. Ben, bu konuşmanın yapıldığı sırada, tutanakları getirtip inceleyeceğimi ifade etmiştim.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Burada, beni nasıl ihraç ettiklerinden bahsediyor...

BAŞKAN – Tamam... Tamam efendim...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, beni kimse ihraç etmedi. Anavatan Partisi, o zaman, yine hükümetti, gasp etti. Gittim, davamı kazandım.

BAŞKAN – Değerli arkadaşım, şimdi tutanağı inceletiyorum; bu birleşim içinde...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Taşar'ın kardeşi gibi banka soymadım ben; Faruk Taşar gibi banka soymadım...

BAŞKAN – Buna hakkınız yok, yerinizden konuşma yapmayacaksınız.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Beni gasp ettiniz siz... Yine, hakkımı gasp ediyorsunuz.

BAŞKAN – Hakkınız varsa, size, bu birleşimin içinde, kürsüden söz hakkı tanıyacağım; bu birleşimin içinde sonuca bağlayacağım.

Tutanakları tetkik edemediğimi sizler de görüyorsunuz. Ben, hem yoklama yapacağım hem tutanak...

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – "İhraç ettiler" diyor.

BAŞKAN – Efendim, tamam, tutanak inceleniyor; ben, henüz göremedim.

Şimdi, usule uygun bir şekilde, sırası gelince konuşabilirsiniz.

Buyurun yerinize efendim.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Herkes gittikten sonra mı ben konuşacağım burada?!.

BAŞKAN – Herkes gitmez; bundan sonra çalışmalarımız devam ediyor, gündemde araştırma önergesi var.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Yani, bu kadar haksızlık yapmanıza ve gasp etmenize hakkınız yok!

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımına başlandı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Sağlık ve Çalışma Komisyonunun divan seçimi için biraz önce burada yaptığım duyurunun, dışarıdaki ilan tahtasına yanlış aksettiği yönünde bir arkadaşımızın uyarısı oldu. Ben, durumu tetkik ettirdim.

Biz, burada, 26.11.1997 günü saat 14.00'te Sağlık ve Çalışma Komisyonunun divan seçiminin yapılacağını duyurmuşuz; ilan tahtasında da aynı şekilde; bir yanlışlık yok; tekrar duyuruyorum.

VI. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Antalya Milletvekili Hayri Doğan’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, biraz önce, soruşturma önergesinde birinci imzası bulunan Sayın Hayri Doğan, hakkında soruşturma istenilen Bakanın konuşması sırasında kendisine sataştığını iddia ettiler. Ben, hangi sözlerin sataşma teşkil ettiğini konuşma esnasında tam tespit edemediğim için, tutanakları tetkik edeceğimi ifade ettim. Araya yoklama girdi, tutanakları yeni inceleme imkânı bulabildim. Yalnız, bu arada, Hayri Doğan'ın dışında bazı arkadaşlarımız duruma müdahale ederek, Sayın Bakanın, Hayri Doğan'ın rüşvet aldığını iddia ettiğini ifade ettiler. Böyle bir ifade tutanakta yer almamaktadır.

Şimdi, ben, Sayın Doğan'a soruyorum; bu tutanaktaki hangi ifadeleri gerçekdışı ve şahsınıza sataşma olarak değerlendiriyorsunuz? Çünkü, burada, Sayın Bakanın ortaya koyduğu bazı iddialar var; bunların hangilerinin gerçekdışı olduğu iddiasındasınız; ona göre sataşmadan söz verip veremeyeceğimi değerlendireceğim...

Buyurun.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Hayri Doğan'ın nasıl ihraç edildiğini, hangi mahkemelere gittiğini, bundan önceki genel müdür Cemil Akın'a nasıl iftira ettiğini ve 300 milyon tazminat ödediğini... Sayın Bakan, beni zan altında bırakarak, böyle bir çirkin tabloyu ortaya koymuştur. Onun için, ben, kamuoyuna karşı, bunun nasıl geliştiğini kısa cümlelerle izah etmek durumundayım...

BAŞKAN – Sayın Doğan, bu söylenilenler gerçekdışı ise, elbette bunları açıklama hakkınız var. Siz, bunların gerçekdışı olduğu iddiasında mısınız?

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Gerçekdışı olduğu iddiasındayım.

BAŞKAN – Buyurun; başka bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde, kısaca açıklamada bulunabilirsiniz.

HAYRİ DOĞAN (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 1980 yılında bir ihtilal oldu...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Sakarya) – Kardeşin nerede?!

BAŞKAN – Sükûnetle dinleyelim değerli arkadaşlarım.

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – 1980 ihtilali oldu. İhtilalin uzantısı Anavatan Partisi, 1984 yılında, demokratik sistem içerisinde seçilen Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin -bendeniz de yönetim kurulu üyesi iken- 16 bölgesinde seçimler yapıldı. 14 bölgesinde, Anavatan Partisi ve onların yandaşları seçimleri kaybettiler, 2 bölgede seçim kazandılar. Ankara bölgesini kaybettiklerinin ertesi günü, bize, o günkü yönetim kuruluna "bir daha seçilmemek kaydıyla görevlerine son verilmesi" diye, bir hak gaspı yaptılar. Mahkemeye gittik.

Evet, Sayın Taşar, mahkemeye gittik ve hakkımızı aldık. Faruk Taşar gibi banka soyarak değil, devleti yağma ederek değil, Allah'ın izniyle, başımız göklere değecek kadar dik, tertemiz vaziyette, Türk çiftçisinin hak ve hukukunu arayarak, mücadelemizi verdik.

Sayın Cemil Akın'la bir tazminat davası oldu ise şayet, o, Cemil Akın ile benim aramdadır. Herhangi bir şey için değil; tarım kredi kooperatiflerinin, Türk çiftçisinin hak ve hukukunu senden daha çok savunduğum içindir. Sizden daha çok savunduğum için, o tazminata, belki muhatap oldum.

BAŞKAN – Sayın Doğan...

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – Bu şekilde...

BAŞKAN – Sayın Doğan...

HAYRİ DOĞAN (Devamla) –...elastiki laflarla...

BAŞKAN – Sayın Doğan, bir şey söylüyorum!

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – Buyurun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bir Başkan, buradan, size bir uyarıda bulunursa, onu dikkate almak durumundasınız.

Şimdi, konuşmanızı, Genel Kurula hitaben yapacaksınız. Ben, sizden, başka bir sataşmaya mahal vermemeniz ricasında bulundum; ilk cümlenizle, bir siyasî parti grubunu hedef alarak başladınız. Sadece, tutanaktaki konuların size göre gerçeği nedir onları açıklayacaksınız efendim.

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım, tabiî ki, haklısınız.

Anavatan Partisi, dün olduğu gibi, bugün de aynı gaspı yapmıştır; ben onu izah etmek istedim. Türk çiftçisinin ve köylüsünün kurmuş olduğu bu kooperatifleri, alınterini, avuç nasırını hiçe saymış, "ben yaptım" diyerek, "ben işgal ettim, oldu" diyerek, yarına birtakım zeminler hazırlamış... Her gelecek hükümet bu şekilde işgale kalkarsa, nereye varacak bu memleketin sonu? Bu çiftçinin hakkını, hukukunu aramak bizlere düşmüyor mu? Sizin, belki, Anavatan Grubu olarak, aynı partinin mensubu olarak ağrınıza gidebilir bunlar. Bana verdiğiniz geç sözden dolayı da teşekkür ediyorum; ancak, ben, hiçbir zaman ihraç edilmedim. Hakkım, bugün olduğu gibi, o gün de, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinin yönetimindeyken, gasp edildi; bu gaspçı zihniyet, bugün, yine, geldi; yine gasp etti.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Türk Milleti, Türk köylüsü ve Türk çiftçisi, muhakkak ki, sandığın başında bunun cezasını verecektir.

Ben, diyorum ki, Sayın Taşar da burada...

BAŞKAN – Sayın Doğan, açıklamalarınızı tamamladınız.

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – ... işte, genel kurul... Yapın genel kurulu, yönetim kurulunu yeniden seçelim hep birlikte.

BAŞKAN – Sayın Doğan, bu...

HAYRİ DOĞAN (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Aksöz, buyurun efendim.

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Efendim, sayın hatip, konuşmasında "ihtilalin uzantısı Anavatan Partisi" ifadesini kullanmıştır. Zannediyorum, heyecanla söylenmiş, maksadını aşmış bir laftır; onu düzeltmesini rica ediyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin demokrasi tarihini bilen herkes, bu konuları bilir. Bu konulardaki tartışmaları, bir sataşma zemini içerisinde kürsüye getirmenin de gereği yoktur. Ben, gerekli uyarıyı arkadaşıma yaptım.

 

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)

1. – Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini yasalara aykırı olarak görevden aldığı, yerlerine partizanca atamalar yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/15) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri; (9/15) esas numaralı önergeye istinaden, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Taşar hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunda yapılan açık oylamaya 476 sayın milletvekili katılmış, 209 kabul, 264 ret, 1 çekimser, 1 mükerrer, 1 geçersiz oy kullanılmıştır.

Böylece, Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir.

B) GÖRÜŞMELER

1. – İzmir Milletvekili Atilla Mutman ve 9 arkadaşının, doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 345) (1)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şimdi, Genel Kurulun 8.11.1997 tarihli 15 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, İzmir Milletvekili Atilla Mutman ve 9 Arkadaşının, doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmeye geçeceğiz; ancak, bu rapor üzerindeki görüşmeleri saat 19.00'a kadar tamamlayabilme imkânımız yok. Gruplar, eğer, uygun görürlerse, 19.30'da tekrar toplanmak üzere, birleşime ara vermek istiyorum... Devam ettiğimiz takdirde, belli saat içerisinde tamamlayamayacağız... ("Devam edelim Sayın Başkan" sesleri)

Bugün, gece devam edeceğiz... ("Devam edelim Sayın Başkan" sesleri) 19.00'dan sonra da devam edeceğiz efendim; bu, bitinceye kadar görüşmelerimize devam edeceğiz. O bakımdan, arada bir sıkıntıya düşmemek bakımından, arzu ederseniz, 19.30'da toplanıp, başından itibaren devam edelim diyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sayın Başkan, çok teknik bir konu olduğu için, grup sözcüleri sürelerinin tamamını kullanma ihtiyacını duymayacaklardır...

BAŞKAN – Öyle mi efendim; devam edelim mi? ("Devam edelim" sesleri)

Peki.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı, Meclis araştırması önergesi sahibine aittir.

(1) 345 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri halinde, Komisyon ve Hükümete de söz verilecek, bu suretle, Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, Komisyon, Hükümet ve siyasî parti grupları için 20'şer dakika, önerge sahibi ve şahıslar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu, 345 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde şu ana kadar söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Önerge sahibi Atilla Mutman.

Gruplar adına; Demokratik Sol Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili Atilla Mutman, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur.

Diğer grupların ve kişisel söz isteyen arkadaşlarımın yazıyla Başkanlığa başvurmalarını rica ediyorum.

Şimdi, önerge sahibini kürsüye çağırıyorum.

Sayın Mutman, aynı zamanda Demokratik Sol Parti Grubu adına söz istemiştiniz, ikisini birlikte mi kullancaksınız?

ATİLLA MUTMAN (İzmir) – Evet efendim.

BAŞKAN – O zaman, konuşma süreniz 30 dakikadır.

Buyurun Sayın Mutman.

DSP GRUBU ADINA ATİLLA MUTMAN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; doğal afetlerle ilgili Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, doğal afetlerde can ve mal kaybını en aza indirmek için kurulmuş olan Komisyonumuz, çalışmalarını geçtiğimiz dönem bitirmişti; ancak, raporunu henüz sunma imkânını bulduk. Raporda görüldüğü gibi, Komisyonumuz, kuruluş amacına uygun olarak, ülkemizin doğal afet gerçeğine çok kapsamlı bakmış, değerlendirmelerde bulunmuş ve önerilerle, Komisyon raporumuz tamamlanmıştır. Öncelikle, Komisyon çalışmalarımızda bize bilgi ve belgeleriyle katkıda bulunan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Kızılay, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimar ve Mühendisler Odası ve TEMA Vakfı bürokrat, uzman ve teknisyenlerine, huzurlarınızda şükranlarımızı sunuyorum.

Doğal afetlerle ilgili önemli bir belge niteliğindeki kapsamlı bir araştırma, Meclisimizin arşivinde ilk kez bulunacaktır. Komisyon çalışmamız, böyle bir belgeyi Meclise kazandırmıştır.

Bizim yaptığımız çalışmalarda, altı çizilecek önemli noktalara özellikle değinmek istiyorum.

Ülkemiz, doğal afetlerin sık rastlandığı bir ülkedir; bu sebepten, doğal afetlerden doğan ekonomik kayıp, her yıl, gayri safî millî hâsılanın yüzde 1'ini, eğer buna stok üretim ve iş kaybı da eklenirse, yüzde 3'ünü bulmaktadır. Yani, böyle bir kayba sahne olan ülkemizin, öncelikle, sağlıklı bir doğal afet politikası oluşturma zorunluluğu vardır.

Bugüne kadar, devletimiz, özellikle doğal afetler konusunda, rolünü değiştirme imkânını bulamamıştır. İşte, bundan sonra, en azından, Meclisin bu çalışması ve bu çalışmanın içerdiği politika, devletimizi, bütün zararları tazmin eden rolden çıkarıp, afet öncesi yeterince tedbir almaya yönlendirmelidir.

Çeşitli dönemlerde, doğal afetlerle ilgili çeşitli yasalar ve yönetmelikler gündeme gelmiştir. Bunlar, büyük bir dağınıklık içerisindedir. Öncelikle, bu dağınıklığın giderilmesi ve bunun derli toplu bir yasa haline getirilmesi zorunluluğu vardır. Fakat, diğer ülkelerin afet yasaları ile ülkemizin afet yasalarını mukayese ettiğimiz zaman görürüz ki, diğer ülkelerdeki birçok yasadan ve yönetmelikten, bizim afet yasalarımız ve yönetmeliklerimiz daha ileri durumdadır. Yani, güne uyarlanmada belli zorlukları içerse de, özellikle sorun, yasaların varlığından değil, denetim ve uygulamadaki aksaklıklardan kaynaklanmaktadır. Nasıl, trafik olaylarında, insan hakları olaylarında ve özürlülük meselelerinde bu söz konusuysa, doğal afetlerde de aynısı söz konusudur.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl, trafikle ilgili çok kapsamlı bir yasa geçmiş olmasına rağmen, maalesef, ülkemizde trafik kazaları azalmamış, uygulama ve denetim eksikliğinden, aksine, daha da artmıştır. Onun için, uygulama ve denetleme çok önemlidir. Bunun da nedeni, eğitim eksikliği ve cezaî yaptırımların eksikliğidir.

Ayrıca, doğal afet gerçeğini halkımıza mal etmek zorundayız. Vatandaşımızın doğal afet gerçeği hakkında bilgi sahibi olmaması halinde, birçok felaket, manevî ve maddî birçok kayba sebep olacaktır. Bu konuda, özellikle bazı kuruluşlarımızın, medyamızın, eğitimle ilgili olarak vatandaşlarımızı bilgilendirmesi gerekmektedir.

Doğal afetlerde, sadece, yeni yaklaşımları sunmakla kalmadık. Bir de, hazırladığımız raporun öneri kısmında, öncelikle, yapılanmayla ilgili aksaklıkları giderecek önemli bir madde yer almaktadır. O da, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün, Afet Müsteşarlığı çerçevesinde toplanıp, Başbakanlığa bağlanmasıdır. Maalesef, kurumlar arasında, afet yönetimi esnasında, koordinasyon bozuklukları zaman zaman yaşanmıştır.

Ülkemizde, son altmış yılın doğal afetlerine baktığımızda, doğal afet türlerinden en fazla deprem olmakta; toplam doğal afetlerin yüzde 60'ını teşkil etmektedir. Ondan sonra heyelanlar yüzde 15'ini, su baskınları yüzde 12'sini ihtiva etmektedir.

Ülkemiz topraklarının yüzde 90'ına yakın olan kısmı deprem bölgesini oluşturmaktadır; fakat, önemli olan nokta, yüzde 44 oranda bulunan toprak kesimi, birinci derece deprem bölgesini oluşturmaktadır ve nüfusumuzun yaklaşık yüzde 55'i bu bölgede yaşamakta, sanayi kuruluşlarımızın da yüzde 75'i bu bölgede bulunmaktadır.

Son yıllarda, ülkemizde yaşanan iki önemli deprem felaketi vardır; Erzincan ve Dinar depremleri. Yapılan çalışmalarda görülmüştür ki, yıkılan binalar, ne Afet Yönetmeliğine ne de Depreme Dayanıklı Yapı Yönetmeliğine uygun yapılmıştır ve yıkılmış olan binaların çoğunun ne projesi ne de ruhsatı vardır. Oysa, 1944 yılından bugüne, ülkemizde, afetlerle ilgili bir mevzuat vardır. Öncelikle, başta yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşmektedir.

Uzmanlar, bir Erzincan depreminin, ülkemize 1 milyar dolara mal olduğunu, bir Dinar depreminin 250 milyon dolara mal olduğunu söylemektedirler. Bir de, ülkemizin mevcut yapı stokunun yüzde 95'inin depreme dayanıklı yapı özelliklerine sahip olmadığını düşünürsek -devlet, yaraları sarma çalışmasında bugüne kadar görevini yapmıştır; o çalışmaları zaten devam edecektir- devlet, depremler veya felaketler olmadan önce, belli tedbirleri alarak, bunun önünü kesmek zorundadır. Afet sonrası yaraların sarılması çalışmasında, devletimiz, daha önce söylediğim gibi, başarılıdır; ama, buna rağmen, devletimizin, mağdur olan vatandaşlarımıza, yaklaşık 30 bin konut borcu bulunmaktadır.

Yapı denetimlerinde etkin kuruluşlar belediyelerdir; ama, maalesef, denetimler, layıkıyla yapılmamaktadır. İmar Yasasındaki fennî mesuliyet sistemi, yeterince ve etkili bir şekilde uygulanmamaktadır. Özellikle, denetim mekanizması olarak, Batılı ülkelerde uygulanan yapı sigortası sistemi ülkemize adapte edilebilir; ancak, Türkiye'nin koşullarına daha iyi uyabilecek bir başka denetim mekanizması da bulunabilir. Bu denetim mekanizmasına karar verildikten sonra, yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.

Öncelikle, kaçak yapılaşmayı teşvik eden imar affı politikasından vazgeçilmelidir. Ayrıca, yerel yönetimler, jeolojik etüt raporlarını zorunlu görmelidir.

Son günlerde, ülkemizde, çeşitli kentlerimizde önemli felaketlere yol açan su baskınları yaşanmaktadır. Yaptığımız tespitlerde su baskınlarına neden olan unsurlar şunlardır:

- Altyapı eksiklikleri,

- Dere yataklarının kent merkezinde daralmış olması veya yok olmuş olması,

- Kentlerde izinsiz ve plansız yerleşim alanlarına ve kaçak yapılara göz yumulmuş olması,

- Denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme,

- Kentleri çevreleyen orman ve bitki örtüsünün sürekli azalması,

- Meteoroloji uyarılarına duyarsızlık.

Bu bahsettiğim nedenler ortadan kalkmadıkça, bir de metrekareye yağan yağış miktarı 100 kilogramı aştığında, bu yağış süresi de yaklaşık bir iki saati geçtiğinde, maalesef, bu kentlerimiz su baskınlarına maruz kalmaya devam edecektir.

Özellikle büyük şehirlerin afet riski çok yüksektir. Başta İzmir, İstanbul, Bursa gibi illerimiz, hem deprem hem su baskını riskine sahiptir; Ankara, Adana, Antalya, İçel su baskını riskine sahiptir. Bu illerde afet yönetimi sistemi özel olarak ele alınmalıdır. Bu bölgelere özel kaynak, valilik ve belediyelere yetki ve sorumluluk verilmelidir.

Ayrıca, ülkemizin Karadeniz ve Marmara Bölgeleri yoğun heyelanların, Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri ise çığ heyelan ve kaya düşmelerinin sık rastlandığı bölgelerdir. İklim özellikleri ve yeşil dokunun kaybolması sebebiyle tüm bölgeler erozyon tehlikesiyle baş başadır. İzmir'de farklı şiddetteki erozyon etkisindeki alanları topladığımızda, İzmir İlinin normal toprak kesiminin yüzde 88'ini bu alanlar oluşturmaktadır. Hızla ülkemiz toprakları erozyona maruz kalmaktadır. Bunun için, TEMA Vakfının çok takdir edilecek çalışmaları kamuoyu tarafından yakından takip edilmektedir.

Senirkent'te, toprak kayması, tamamen, çevrenin tahribinden meydana gelmiştir; eğer, 1950 yılında, Orman Bakanlığının, o bölgedeki erozyon kontrol çalışmaları ihmal edilmeseydi, o felaket, Senirkent'te yaşanmayacaktı.

Türkiye'nin göller yöresinde, yine, Senirkent gibi, yaklaşık 100 kasabayı tehdit eden, benzer felaket türü pusuda beklemektedir. Aşırı yağışlar neticesinde, o bölgede, kaya çığı tekrar meydana gelebilir.

Özellikle, Senirkent'teki toprak kaymasından sonra, Devlet Su İşlerinin, yurtdışı yardımıyla başlatmış olduğu çok önemli bir proje vardır; bu proje, devam etmektedir.

1991 - 1992 yılları arasında, ülkemizde, büyük çığ felaketleri yaşanmıştır ve yaklaşık 367 vatandaşımız hayatlarını yitirmiştir.

Öncelikle, heyelan, çığ, kaya düşmesi olaylarının felakete dönüşmemesi için, bu tehlike alanları içerisinde, yapılaşma ve yerleşmeye asla izin verilmemelidir. Belediyelik bölgelerde, belediyelere büyük sorumluluk düşmektedir. Ayrıca, çığ tehlike alanlarında, çığ erken uyarı sistemleri yaygınlaştırılmalıdır.

Ülkemizde, yirmi yıldır uygulanmakta olan ve adına afet yönetimi denilen bilim ve uzmanlık dalı mevcuttur. Özellikle, afet yönetiminin ana hedefleri, afet öncesi, afet esnası ve afet sonrası çalışmalara yöneliktir. Afet öncesinde, teknik, idarî, yasal tüm önlemler alınır; afet esnasında, kurtarma, ilk yardım ve iyileştirme çalışmaları yapılır; afet sonrası ise, hayatı normale döndürme ve yaraların sarılması çalışmalarında bulunulur. Afet yönetiminin, özellikle, afet öncesi ve afet esnasında, çok iyi bir şekilde çalıştığını söylemek mümkün değildir.

Kurtarma çalışmalarında, sivil savunma mükellefleri görev yapmamaktadır. Gelişmiş ülkelerde, gönüllü sivil savunma birlikleri oluşturulmuştur. Sivil Savunma Genel Müdürlüğümüzün, Türkiye'nin yedi ayrı bölgesinde, sivil savunma birliği oluşturma girişimleri vardır. Ankara'daki birliği oluşturmuşlardır; 65 kişilik bir ekipten oluşmaktadır bu birlik. Ancak, 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanununun, 32 nci maddesindeki "seyyar kollar kurabilir" fıkrası, kapsamlı hale gelmelidir. Biz, raporumuzu Meclise sunduktan sonra, Komisyonu teşkil eden arkadaşlarımızla birlikte bu öneriyi Meclise sunacağız.

Bundan başka, belediyelerin itfaiye teşkilatlarının her tür kurtarma faaliyetlerinde bulunabilecekleri şeklinde, belediye kanunlarında düzenlemeler yapılmak zorunluluğu vardır.

Ayrıca, en önemli olay, doğal afetlerde kaynak sorunudur. Afetler, deprem, sivil savunma fonları, genel bütçeden ayrılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bizim yaptığımız çalışmaların özü, kısaca izahı bunlar. Bu çalışmalarda katkılarını esirgememiş olan tüm uzman arkadaşlarımıza tekrar teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi ve Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Sayın Atilla Mutman'a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda; ondan sonra ANAP Grubu var; ancak, Refah Partisi Grubu adına, Komisyonda da görev yapan Sayın Osman Hazer, Bütçe Komisyonunda çalışmaları olduğu için, bir öncelik hakkı istiyor. Acaba, gruplarımız muvafakat ederler mi?

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz hakkımı vermiyorum; ikinci konuşmacı olarak konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ali Rıza Bodur; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirebilmek için alınması gerekli olan önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin Yüce Kurulunuz tarafından kabulünden sonra oluşan (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Anayasanın 98 inci maddesinde "Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir" denilmektedir; ancak, bu komisyon raporu, gerçekten, bu, Anayasanın 98 inci maddesindeki tanımlamanın çok dışında, Yüce Meclisin ayrı bir önemde ve dikkatte ele alması gerekli bir rapordur. Size, daha önceden dağıtılmış bulunan raporun değerlendirilmesi yapıldığında, araştırma komisyonunun incelemelerinde, konuyla ilgili olarak Yüce Meclisçe yapılacak birçok düzenlemeye gereksinim olduğu gerçeği önümüzde durmaktadır. Araştırma komisyonunun incelediği konu, herbirimizin partisel ve bireysel siyasal çıkarlarımızın üzerinde, ulusal önem arz eden çok ciddî bir konudur. Yapılan incelemelerin sonucunda oluşan bu rapor, Yüce Meclisin bu birleşiminde, anayasal bir gereğin yerine getirilmesinden ibaret konumda kalmamalıdır; arşivlerin tozlu raflarına terk edilmemelidir. Komisyon çalışmalarımız sırasında, doğal afetlerimizin ülkemizin geçmişinde ne denli önem arz ettiği ve geleceğinde de üzerinde yaşadığımız yurdumuzun jeolojik konumu bakımından, ivedi olarak masaya yatırılıp, siyasal kaygılardan uzak, bilimsel ve çağdaş önlemlerin zaman yitirilmeksizin alınması zorunluluğu tüm çıplaklığıyla önümüze serilmiştir.

Yazılı tarihin başlangıcından bu yana, Anadolu topraklarının büyük deprem afetlerine uğradığı, Pamukkale, Truva, Efes örneklerinde olduğu gibi, bazı uygarlıkların tarih sahnesinden silindiği ve yerlerinin değiştiğine ilişkin örnekler bulunmaktadır. Ülkemizde bu konudaki ilk yazılı örnek 14 Eylül 1509 tarihinde meydana gelen ve 13 bin insanın öldüğü, 109 cami ve 1047 yapının yıkıldığı rivayet olunan İstanbul depremine aittir. Zamanın Osmanlı Padişahı II. Bayezid, bu depremden sonra çıkardığı bir fermanla, yeniden ev yapmak isteyenlere 20 altın bağışta bulunmuştur. Bu dönemlerde, şehirleşme ve yapılaşmaları bazı kurallara bağlama gereksinimi, ilk kez, 1848 yılında ortaya çıkmıştır. Çıkarılan Ebniye Nizamnamesiyle, yalnız İstanbul'da yapılaşmalara bazı esaslar getirilmiş; daha sonra, 1877 yılında çıkarılan bir nizamnameyle, bu uygulama, imparatorluk sınırları içerisinde tüm belediyeler alanlarına yaygınlaştırılmıştır. 1882 yılında çıkarılan Ebniye Kanunuyla da, belediye teşkilatı bulunan tüm yerlerde altyapı, yol çalışmalarının düzenlenmesi, yapılarla birlikte, kurallara bağlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde de, cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne değin pek çok yasal düzenleme yapılarak, bu konu, ülkemizin can alıcı sorunlarından olmaya devam edegelmiştir; ancak, varılan noktanın, hiç de iç açıcı olmadığı, mevcut yasal düzenlemelerin konuyu bir bütünsellik içerisinde görmediği bir gerçektir. Yaşanılan felaketlerin ardından yaraların sarılmasını amaçlayan yasal düzenlemeler, günümüzde yadsınmaz biçimde önemlerini yitirmiştir. Komisyon raporunda bu gerçekler tüm çıplaklığıyla Yüce Meclisin huzuruna getirilmiştir.

Dileğimiz odur ki, tüm bu çalışmaların sonucunda oluşturulan verilerin, siyasî parti gruplarımızın ortaklaşa kuracakları bir mekanizma tarafından ciddî bir şekilde değerlendirilerek, gerekli düzenlemelerin zaman yitirilmeksizin Yüce Meclisimizin gündemine getirilmesidir.

Konunun tüm bilimsel verileri, gerek konuya ilişkin kamu kuruluşlarında gerekse meslek odaları ve üniversitelerimizde mevcuttur. Yapılacak tek iş, bu gerçeği kavrayan siyasî istencin oluşmasıdır. Bu komisyon çalışmasının böyle bir istencin oluşmasına başlangıç teşkil etmesi hepimizin ortak dileği olmalıdır.

Raporda da görüleceği üzere, komisyon, çok özenli bir çalışma yaparak, tüm kamu kuruluşları, gönüllü kuruluşlar, üniversitelerimizin konuyla ilgili uzman öğretim üyeleri, yerel birimler ve felakete uğramış bölgelerimizdeki yurttaşlarımızla ilişki kurarak çalışmalarını sonlamıştır.

Görülen odur ki, ülkemizde yasal düzenlemeler, gerek koodinasyon gerek uygulamadaki aksaklıklar ve gerekse deprem öncesi yapılması zorunlu işler, alınması gerekli önlemler konusunda yeterli bulunmamaktadır.

İnsan aklı, yaşanması olası birtakım tehlikeleri önleyebildiği ölçüde değerlidir. Yüce Meclis, raporda saptanılan gerçekleri ve önerileri yasal düzenlemeye dönüştürmek için, yeni bir doğal afetin yaşanmasını beklememelidir. 55 inci Hükümet, ülkemizin her an burun buruna yaşadığı doğal afetlerle ilgili çalışmaları değerlendirip, bugüne dek görülen aksaklıkları ortadan kaldıracak, yapılan önerileri dikkate alacak bir tasarıyı Yüce Meclisimizin huzuruna getirmelidir. Getirilmesi zorunlu olan tasarı da, 7269 sayılı Yasa, yeni çıkarılan 4123 ve 4133 sayılı Yasalarla birleştirilerek ele alınmalıdır. Ayrıca, 3194 sayılı İmar Yasası, afet bölgelerinde çağdaş alan kullanımı planlaması esaslarını yeniden düzenleyecek biçimde değiştirilmelidir.

Planı yapan, yaptıran ve uygulayacak olanlarla, plana aykırı hareket edenlerin sorumlulukları ile bunlara uymayanlara uygulanacak cezaî yaptırımların, caydırıcılık ilkesinden yola çıkılarak, yeniden düzenlenmesi kaçınılmazdır.

Gecekondulaşma ve kaçak yapıyı özendiren imar affı politikalarının, geçici olarak getireceği siyasal primin yanı sıra, onarılmaz acıları da birlikte getireceği gözden ırak tutulmamalıdır.

1580 sayılı ve 3030 sayılı Yasalar, yerel yönetimlerin, doğal afet tehlikesi, riskin belirlenmesi ve zararların azaltılması konusundaki görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyecek şekilde, uymayanlara uygulanacak cezaî yaptırımları kapsayacak bir biçimde yeniden düzenlenmelidir.

5442 sayılı İl İdaresi ve 3360 sayılı İl Özel İdaresi Yasaları, afet yönetimi ve yeniden inşa faaliyetlerine, yerel yönetimlerin, aktif bir biçimde katılımını sağlayacak ve bu hizmetler için yerel kaynakların kullanımına olanak sağlayacak bir biçimde yeniden gözden geçirilmelidir.

Yapıda denetim, sigorta ve sorumlulukları getiren, belirleyen yeni bir düzenleme kaçınılmazdır. Meslek odaları ve mühendislerin görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyen uygulamalarda, odaların, denetimdeki konumlarını daha da güçlendirecek bir biçimde yeniden düzenlemeler yapılmalıdır.

Yapı denetimlerinde teknik sorumluluk yerine, yetkin mühendislik, uzman mühendislik düzeni yaşama geçirilmelidir.

İnşaat müteahhitliği sistemi kökten değiştirilmeli, kurumlaşmalı, hem kamu alanında çalışan hem de serbest piyasada yap-satçılık yapan müteahhitlik hizmetleri statüye kavuşturulmalıdır. Meslek ilkeleri açısından hak, çıkar ve sorumlulukları inşaat mühendisleri odası kurularak sağlanmalıdır.

Tüm kalfa ve formenler yeterlilik sınavlarından geçirilerek, aldıkları diploma sonucu inşaat alanlarında çalıştırılmalıdır.

Doğal afet tehlikesi ve riski konusunda halk eğitimi, yaygın eğitim programlarıyla beslenmeli; vakıf, izcilik örgütleri, mahalle örgütleri gibi hükümetlere bağımlı olmayan sivil, gönüllü kuruluşlar özendirilerek, bu faaliyetlerin içerisinde yer tutmaları sağlanmalıdır.

Mimar, şehir plancısı, mühendis, yerbilimci yetiştiren üniversitelerin eğitim programları, ülkemizin sahip olduğu doğal afet tehlikesi dikkate alınarak yeniden biçimlendirilmelidir.

Doğal afet konusundaki araştırma-geliştirme konularına önem verilmeli, bunlar yaygınlaştırılmalı, etkili bir biçimde desteklenmelidir.

İnşaat bünyesine giren her türden malzemenin standardizasyonu, hem üretim hem kullanım aşamasında, yetki sahibi kamu kuruluşları tarafından sürekli denetlenmeli, buna ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalı, uymayanlara caydırıcı önlemler alınmalıdır.

İmarlı olan kırsal ve kentsel bölgelerde belli bir tarihten sonra yapılan, imar ve afet düzenlemelerine aykırı olarak yapılan, afet zararına uğradıklarında yapı sahiplerine, yasal hak sahipliği hakkı tanınmayarak böylesine bir yapılaşmanın caydırıcılığı sağlanmalıdır.

Sivil Savunma Yasası, özel afet konumumuz dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir. Modernizasyon ve koordineli çalışmaya olanak sağlayacak her türlü eğitsel ve teknik katkı sağlanmalıdır.

Belediyelerdeki itfaiye örgütleri, afet anında kurtarma ve ilk yardım yapabilecek şekilde donatılmalı ve eğitilmelidir.

Afet anında iletişim sağlayacak, kesilmeyecek, hızlı ve etkili haberleşme sistemi kurulmalıdır.

Afet anında kolay kullanılabilir parasal kaynaklar önceden planlanmalıdır. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, kırsal bölge yerleşimlerinde sel kontrolü sağlamayı amaçlayan büyük bir proje stoku bulunmaktadır; bunların yaşama geçmesi için, sürekli ödenek ve destek sağlanmalıdır; yerel yönetimler, bu projelerin yaşama geçmesinde öncülük rolünü üstlenmelidir; birtakım popülist yaklaşımlarla, bu dere yataklarını kapatalım, dolduralım, aman vatandaş şunu istiyor, bunu istiyor tarzındaki birtakım önerileri ciddîye almamalıdır.

Mülkî ve idarî amirlerin, tüm yerel yöneticilerin, afetle ilgili eğitime tabi tutulmaları ve yeni düzenlemelerin kendine verdiği yetki ve sorumluluklar içerisinde en geniş şekilde işletilmesine olanak sağlayıcı bir çalışma yapılmalıdır.

Büyükşehir statüsündeki yerleşim birimlerinde afet planlaması ve yönetimi birimi oluşturulmalı; valiliklere ve belediyelere, özel kaynak, yetki ve sorumluluk verilmelidir.

Afet riski yüksek olan bölgelerdeki mevcut yapılaşmaların altyapılarının ve yapılaşmaların, afet olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına bir an önce başlanmalı ve bunun için yeterli iç ve dış kaynak bulunarak özel projeler devreye sokulmalıdır.

Afet yönetiminde, afet yönetim sisteminde doğrudan ve dolaylı olarak katkı sağlayan birtakım kamu kuruluşlarının, bugünlerde yaptığımız incelemede, birbirinden koordinasyonsuz, birbirinden kopuk, yetki ve sorumluluk kargaşası içerisinde çalıştıklarına tanık olduk; bunu ortadan kaldırmak için, Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık düzeyinde afet müsteşarlığı kurularak, bütün vilayetlerde bunu tekdüze disiplinli bir biçimde sağlayacak yeni bir yapılanmaya geçilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu rapor, komisyonumuzun bütün üyeleri tarafından ittifakla imzalanmış bir rapordur. Bu rapor hazırlanırken yaptığımız toplantılarda, yaşadığımız olaylarda, bütün siyasî kimliklerimizi bir tarafa bırakarak, komisyon üyesi arkadaşlarla bir karar birliğine vardık ve bu ulusal konu için, gelin, rozetlerimizi bir tarafa bırakalım ve 5 Kasım 1995'te İzmir'in Karşıyakasının Yamanlarında dere kenarında annesini, babasını yitirmiş Kezban'ın gözyaşlarını, Dinar'daki Ahmet'in acısını bir daha hiç tattırmayacak biçimde gelin Meclisi bir birliğe çağıralım, bu düzenlemeleri hep birlikte ele alarak ülkemize, halkımıza, büyük bir hizmet yapalım dedik. Haydi Türkiye Büyük Millet Meclisi, varın bu coşkumuza siz de katılın ve bu yasal düzenlemeyi bir an önce Meclisten geçirelim.

Hepinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halka Partisi adına saygıyla selamlıyorum. (CHP, ANAP, DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Sayın Ali Rıza Bodur'a teşekkür ediyorum.

Söz, Anavatan Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Sayın Cengiz Altınkaya'da efendim.

Buyurun.

ANAP GRUBU ADINA CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; afetlerde meydana gelen mal ve can kayıplarını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Komisyonun vermiş olduğu rapor üzerinde söz almış bulunuyorum; Anavatan Partisi Grubu adına, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sözlerimin başında, ben de, Öğretmenler Haftası nedeniyle, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ü ve vefat etmiş tüm öğretmenleri rahmetle, görev başındaki öğretmenlerimizi de saygıyla anıyorum.

Türkiyemiz, toprakları itibariyle yüzde 96'sı, nüfusu itibariyle de yüzde 98'i afet tehdidi altında olan ve dünyada da bu konuda sayılı ülkelerin arasında olan, sevdiğimiz, insanlarını çok sevdiğimiz, arazisini, yapısını her şeyini çok sevdiğimiz canımız memleketimiz ve böyle bir ülkede yaşayan, sevdiğimiz insanlarımızın hayatlarını sağlıklı, mutlu sürdürebilmeleri için, yönetim kademelerinde -her kademede- yer alan kişilere de önemli sorumluluklar düşmekte.

Ben, bu raporla ilgili değerlendirmeleri, tespitleri ve önerileri okuyacak değilim; bunu idrak ediyoruz; ancak, bu kadar önemli bir meselede, ne yazık ki, işte, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin de koltukları bomboş bir vaziyette bu konuyu konuşuyoruz. Türkiye'de bu kadar sel baskınları var; çığ düşüyor, grizu patlıyor, depremler oluyor ve bu konuda, sorumluluk sahibi kişiler olarak, başta yerel yöneticiler, merkezî yöneticiler olmak üzere, her şeyi havale etmişiz, Allah'a bırakmışız. Afet oldukça kanun çıkarıyoruz; Senirkent'te su basarsa kanun çıkarıyoruz; Erzincan'da deprem olursa kanun çıkarıyoruz... Halbuki, bu ülkenin, bu afet tehdidinin en aza indirildiği güne kadar, yıla kadar, belki onlarca yıl, bu projeleri desteklemesi, geliştirmesi ve finanse etmesi lazım; ne zaman ki, bu tehdit bitti, belli bir ölçüde, belli bir dereceye kadar, ondan sonra, bu kaynaklarını başka yere kanalize etmesi lazım.

Bakın, bu uğurda, memleketimizde kanunlarımız var -Sayın Başkanımız ve Sayın Ali Rıza Bodur ifade ettiler- Türkiye çok güzel kanunlar yapıyor. Evet, her konuda güzel kanunlarımız var; ama, uygulamaya gelince, maalesef, o kanunlardan istediğimiz neticeyi de elde edemiyoruz. Bu konuya, daha önceki dönemlerde kanun yapıcılarımız ehemmiyet vermiş, Deprem Fonunu kurmuş, Sivil Savunma Fonunu kurmuş; hatta hatta, 1984 yılından itibaren, yine, afetlere dayanıklı, jeolojik, hidrolojik, jeofizik etüdü yapılmış arazilerde inşa edilen konutları üretmek üzere Toplu Konut Fonunu, Toplu Konut İdaresini kurmuşuz; ama, gelin görün ki, bu fonlar, şu anda, özellikle, 1992 yılından itibaren ki, 1992 yılı, Türkiye'de birçok kara olayın, birçok karanlık olayın, birçok felaketin başlangıç yılıdır. DYP ve CHP o zamanki koalisyonun ortakları olarak kusura bakmasınlar, bu fonların bütçe kıskacının içerisine alındığı yıl 1992 yılıdır. Ondan önceki yıllarda, Deprem Fonu, araştırma, geliştirme yapmak üzere, her an, herhangi bir depremde, elinde 500 hazır prefabrik konut bulundurmak üzere ve herhangi bir depremde, gene bu 500 konutu bir hafta içinde 1 000 konuta çıkarmak üzere teşkilatlanmıştı, araştırmalar yapmaktaydı, Birleşmiş Milletlerin "Uluslararası Afet Zararlarının Azaltılması 10 Yılı" projeleri çerçevesinde erken uyarı sistemini monte etmek üzere projeler geliştirmekteydi; ama, bütün bu işler, bu güzel yaklaşımları ve özellikle, o projelerde hevesle çalışan arkadaşlarımın hepsinin birden morallerini bozmuş, o arkadaşlarımın şevkleri kaybolmuştur ve bu memlekette bu güzel gidiş -elbetteki yeterli olmayan; ama, güzel gidiş- anlayış 1992 yılında bıçak gibi kesilmiştir. Ha "şimdi iktidardasınız, düzeltin" diyorsanız; bir kere, altı sene kötü idare edilmiş bir ülkeyi herhalde altı ayda pat diye eski seviyesine getirmek, bu kadar kayıptan sonra getirmek mümkün değil.

Biraz önce ifade edildi, her sene, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3'ünü kaybediyoruz afetlerde.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – ANAP olarak bari siz söylemeyiniz.

CENGİZ ALTINKAYA (Devamla) – Biz, her an daha iyiye gitmenin mücadelesini verdik. Siz, Deprem Fonunu bütçe kıskacına alıp, Sivil Savunma Fonunu bütçe kıskacı içine alıp, Toplu Konut Fonunu bütçe kıskacı içine aldıktan sonra, bu konulara çözüm falan getiremezsiniz.

Sayın milletvekili, burada, benim söylediklerimin içinde yalan yanlış şeyler varsa, buyurun, konuşun; işte, devletin arşivleri de ortada...

Belediye başkanlarımızın seçim kaygısıyla, oy kaygısıyla, dere yataklarına, heyelanlı yerlere inşaat yapanlara göz yumması artık tarihe karışmalıdır. Üstelik, bu görüntü içinde, bugün, Afetler Fonunu, Afetler Fonunu destekleyecek olan diğer finansmanları, insanlar, isterlerse istismar bile edebilmektedirler. Heyelanlı yerlere gidip, bir gecekondu yapıp, sonra "burada heyelan var, burada kaya düşmesi var, burada toprak kayması var" ihbarıyla, devlet, o kişileri hak sahibi yapıp, ev sahibi yapmaktadır.

Türkiye'nin, artık, süratle yapı sigortasına geçmesi gerekir. Bunun getireceği yapı maliyeti belki yüzde 3, yüzde 5 mertebesindedir; ama, vatandaşlarımıza bu bilinci vermek, bu ciddî tehdidi savuşturmak için alınması gereken tedbirleri ortaya koyması açısından önemlidir, vazgeçilmezdir.

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, doğal afetlere karşı en büyük sigortadır; Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi sigorta olmuştur ve insanlarımız, herhangi bir afette malını kaybetme kaygısı taşımamaktadır; elbette ki can kaygısı taşımaktadırlar; ama, mal kaygısı taşımamaktadırlar. Eğer, derme çatma bir evi varsa, herhangi bir afette, o evin yerine, devlet, bu sefer, afete dayanıklı, daha modern, çağdaş bir konutu yapmak üzere, onu hak sahibi kılmaktadır. Onun için, yapı yapmanın yasaklanmış olduğu yerlerde, kesinlikle, hak sahipliği uygulamasına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tespit edeceği bir tarihten itibaren, son verilmelidir; aksi takdirde, bu dayanıksız üretim devam ettiği müddetçe, hiçbir kaynak bu işin üstesinden gelemeyecektir.

Afetlerde -afet öncesinde, anında ve sonunda- görev alan bir kuruluşumuz Türk Kızılayıdır. Türk Kızılayı da, şu anda, Türkiye'de, esasen, deprem esnasında veya herhangi bir afet esnasında kullanılması şart olan kışlık çadır üretememektedir ve Türk Kızılayı, Türkiye'nin bütün vatandaşlarının seve seve canını verdiği, kanını verdiği Türk Kızılayı, böyle bir fabrika yapacağı yerde, böyle bir üretim yapacağı yerde, Başkentimizin göbeğinde bir beton abide yapmaktadır; bütün varını yoğunu oraya harcamaktadır; maalesef, o inşaat da bir türlü bitip ona rant temin edememektedir. Bence, Kızılay yönetiminin buradaki tercihi de yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti, Kızılaya, istediği zaman, istediği yerden arsa verebilir; zaten çoktur da, belki 3 bine yakın gayrimenkulü vardır; ama, hele hele, Ankara Şehrini çirkinleştirecek olan böyle bir yapıyı inatla orada yapmayı sürdürmesi ve afet esnasında alması gereken tedbirleri aksatacak şekilde buraya kaynak harcaması, bence, dikkat çekilmesi gereken bir husustur.

Ben de sözlerimi çok uzatmayacağım. Bir kere, ülkeyi yönetenlerin, sorumluluk mevkiinde olan herkesin evvela kafasının değişmesi lazım; evvela, oy uğruna, alkış uğruna, insanların canını ve malını tehdit edecek olan uygulamalara tevessül edilmesine göz yumulmamalıdır. Bunu, bir genel eğitim, bir kültür olarak, bütün yöneticilerin, bir kere, kesin, kavraması gerekir.

Yapı sigortası, bundan sonra Türkiye'nin mutlaka uygulaması gereken modern, çağdaş bir yöntemdir ve bu sayede, zaten, Türk mühendisliği gelişecektir, Türk inşaatçılığı biraz daha disipline edilecektir.

Özellikle, sivil savunma kuruluşumuzun -bugünden tezi yok- fonu serbest bırakılmalıdır. Trilyonlarca lira fon geliri olan bu idareye, bütçeyle, ancak milyarlar mertebesinde bir harcama imkânı tanınmaktadır. Herhangi bir tehdit esnasında, bir tek gaz maskesi dahi temin edemeyecek kadar eli kolu bağlı kalmış olan bir kuruluştur.

Bu kuruluşlara yazıktır, günahtır. 1992'nin günahları sürmektedir. 1992'nin bu yanlış kararlarından bir an önce dönülmeli ve yıllarca süren bu yanlışlıktan dolayı ortaya çıkmış olan zararların telafisi için de, yeni yönetime biraz avans verilmelidir.

Ben, özellikle, bu Komisyonda görev alan milletvekili arkadaşlarımı -belki benim görev sahamda değil ama- tebrik ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul gördüğü, tartıştığı bu belge, bundan sonra, Devlet Su İşleri için, İçişleri Bakanlığı için, bütün belediyelerimiz için, bir kere, her şeyden önce, bir rehberdir, bir hizmet öncüsüdür. Bu Komisyonun üyesi olan ve olmayan bütün milletvekillerimizi, zahmet edip, bu raporu bir kere okumaya davet ediyorum. Bu müzakereleri dinlemeyen arkadaşlarımız, lütfen, bir kerecik olsun bu raporu okusunlar ve ülkemizin insanlarını seviyorsak -sadece lafla değil, sadece mikrofonda değil- yürekten seviyorsak, geliniz, bu raporun sonunda önerilen bütün teklifleri kanun teklifi haline getirelim; hangi parti işbaşında olursa olsun, hangi koalisyon hükümeti işbaşında olursa olsun, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu insancıl, bu hümanist, çağdaş, toplumu disipline eden, eğiten ve tabiî ki, en sonunda, herkesin mutluluğu için önerilmiş olan bu teklifler kanunlaşsın ve hatta, Türkiye, bu çalışmayla, dünyada lider olsun.

Söz hakkı verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Aydın Milletvekili Sayın Cengiz Altınkaya'ya teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Refah Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Osman Hazer'in.

Buyurun Sayın Hazer. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA OSMAN HAZER (Afyon) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; (10/58) esas numaralı doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla oluşturulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde, Refah Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Komisyonumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21.1.1997 tarihinde yaptığı 48 inci Birleşimde, 479 sayılı kararla, doğal afetlerde meydana gelen mal ve can kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuş, çalışma süresi üç ay olarak belirlenmiş; Genel Kurulun 15.5.1997 tarihli 94 üncü Birleşiminde aldığı kararla, 22.5.1997 tarihinden itibaren görev süresi bir ay uzatılmıştı. Bu süre içerisinde, konuyla ilgili kuruluşlardan bilgiler istenmiş, doğal afetlerle ilgili önemli kuruluşlar olan Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğü uzmanlarından brifing alınmış, doğal afetler için önemi büyük olan Afyon-Dinar, Isparta-Senirkent, Trabzon, Erzincan, Erzurum, İzmir, İstanbul ve Zonguldak İllerinde geçmişte olan doğal afet olaylarından örnekleri mahallinde tetkik edilmiştir. Komisyon, yaptığı onüç toplantıda konunun uzmanlarının bilgilerine başvurmuş ve bugün huzurlarınıza sunulan raporu tanzim etmiştir.

Rapor -içeriğini incelediğimiz zaman- afet tanımı ve ülkemizde yaşanan doğal afetlerde görülen istatistikî bilgilerle başlamaktadır. Bunu, daha sonra, sırasıyla, Türkiye'deki Afet Mevzuatı ve Tarihçesi, bu mevzuat çerçevesinde yürütülen hizmetler konusunda Afet işleri Genel Müdürlüğünün Yeri ve Görevleri, Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün Yeri ve Görevleri, Devlet Su İşlerinin Yeri ve Görevleri, Kızılay Derneği Genel Müdürlüğünün Yeri ve Görevleri, Komisyon Çalışmaları, Değerlendirme alt başlıkları yer almaktadır. Rapor, doğal afetlerde meydana gelen mal ve can kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirleri içeren, Komisyonun önerileriyle son bulmaktadır.

En genel tanımla, insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar meydana getiren, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak ve kesintiye uğratarak toplumları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylara afet denilmektedir. Ülkemiz, jeolojik yapısı, topografik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık sık karşılaşmaktadır. Ülkemizde etkili olan doğal afetleri, önem sırasına göre depremler, heyelanlar, su baskınları, kaya düşmeleri, yangınlar, çığ ve fırtına, yeraltı suyu yükselmeleri olarak sıralamak mümkündür.

Son 60 yıl içerisinde meydana gelen afetler incelenecek olursa, meydana gelen hasarın, yüzde 62'sinin depremler, yüzde 15'inin heyelanlar, yüzde 12'sinin su baskınları, yüzde 5'inin kaya düşmeleri, yüzde 4'ünün yangınlar, yüzde 2'sinin çığ ve fırtına ve benzeri meteorolojik kökenli diğer afetler sebebiyle olduğu görülmektedir.

Türkiye'deki afet mevzuatı tarihçesini kısaca inceleyecek olursak; yazılı tarihin başlangıcından itibaren, Anadolu toprakları, büyük deprem afetlerine maruz kalmıştır. Bu depremlerde bazı medeniyetler ya tarihten silinmiş veya yer değiştirmiştir. Muhakkak ki, bu yer değiştirmelerde o günün otoritesinin deprem zararını azaltma konusunda almış olduğu kararlar etkili olmuştur.

Ülkemizde doğal afet zararlarının azaltılması açısından yapılan çalışmaları, önemli politika değişiklikleri dikkate alındığında, üç dönemde incelemek mümkündür: 1944 öncesi; 1944-1958 arası; 1958 sonrası.

1944 öncesinde, depremden etkilenenlere yardım etme geleneğinin yazılı ilk örneği, 14 Eylül 1509'da meydana gelen İstanbul'daki depremde görülür. 13 bin insanın öldüğü, 109 cami, 1 047 yapının yıkıldığı bilinen depremden sonra, zamanın Osmanlı Padişahı II. Beyazıd, çıkardığı fermanla, yeniden ev yapmak amacıyla aile başına 20 altın bağışta bulunmuştur. Bu fermanla, 50 bin usta görevlendirilmiş ve 14 ilâ 60 yaş arasındaki bütün erkeklerin inşaat işlerinde çalışmaları emredilmiştir. Bununla birlikte, daha sonra meydana gelecek başka bir depremin zararlarının azaltılması hedeflenerek, deniz kenarındaki dolgu zeminler üzerine ev yapımı yasaklanmış, ahşap ev yapımı teşvik edilmiştir.

Bundan sonra, 1848 yılında, yalnız İstanbul içerisindeki yapılaşmalara bazı esaslar getirilmesi için Ebniye Nizamnamesi çıkarılmış; 1877 yılında çıkarılan başka bir nizamnameyle, uygulama, imparatorluk sathına yaygınlaştırılmıştır. 1882 yılında çıkarılan Ebniye Kanunuyla da, belediye teşkilatı olan yerlerde, altyapıların ve yolların düzenlenmesi konusu da, yapılarla birlikte esasa bağlanmıştır.

Buraya kadar, dikkat edilirse, tamamen, deprem sonrasında yapılan faaliyetler göze çarpmaktadır; kısmen de, yeni olacak depremlerde can kaybımızın az olması yönünde sınırlı çalışmalar görülmektedir.

Cumhuriyet döneminde yerleşme ve yapılaşma faaliyetlerine yeni esaslar getirilmesi, 1923 yılında ilk kurulan hükümette, Mübadele, İmar ve İskân Bakanlığının kurulmasıyla başlamıştır. Daha sonra, 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediyeler Kanunuyla, belediyelere, yerleşim ve yapılaşmalarla ilgili denetim görevi ile ihtiyaç sahipleri için konut inşa görevi de verilmiştir. Belediyelere verilen bu yetkilerin altı yıllık uygulamalarında görülen aksaklıkların giderilmesi için, meydana gelen doğal afetlerle ilgili Kızılay, İçişleri Bakanlığı ve benzeri teknik olmayan kuruluşlar eliyle yürütülen yardım çalışmalarını bir esasa bağlamak üzere, 1939 yılında 3611 sayılı Kanunla Bayındırlık Bakanlığının kuruluş kanunu değiştirilmiş, yukarıda sayılan işlerle ilgili görevler "Yapı İşleri Reisliği" adı altında yeniden düzenlenen birime verilmiştir.

26 Aralık 1939 yılında Erzincan'da meydana gelen depremde, büyük çaplı can kaybı olması ve yapıların ağır hasar görmesi üzerine, o günkü hükümet, bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duymuş; ilk kez 17 Ocak 1940 tarihinde, 3773 sayılı Erzincan'da ve Erzincan Depreminden Müteessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak Yapılar Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

1941, 1942 ve 1943 yıllarında ülkemizin birçok yöresinde yoğun su baskınlarının yaşanması üzerine, 14 Ocak 1943'te 4373 sayılı "Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma" adı altında yeni bir kanun çıkarılmıştır. Bu Kanunun özelliği, ilk kez, su baskınları afetine karşı, afet olmadan önce alınacak tedbirler belirtilmiş ve afet sonrasında yapılacak çalışmalara yeni esaslar getirilmiş olmasıdır.

Yine, cumhuriyet döneminde, Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu sayılmazsa, afet öncesinde yapılacak faaliyet ve alınacak tedbirlere yer verilmemiştir.

1939-1944 yılları arasında, Erzincan depremiyle başlayıp kısa aralıklarla meydana gelen Niksar-Erbaa, Adapazarı-Hendek, Tosya, Ladik ve Bolu-Gerede depremleri, zararların, yalnız yıkılanın yerine yenilerinin yapılmasıyla çözümlenemeyeceğini ve ülkemizde mutlaka deprem zararlarının azaltılması konusunda bazı çalışmaların yapılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle, 18 Temmuz 1944 tarihinde 4623 sayılı Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

Ana hatlarıyla, ülkenin nerelerinin deprem tehlikesine sahip olduğunun tespit edilmesi ve yayımlanması, bu bölgelerde yapılacak yapılar için bazı özel kuralların deprem yönetmelikleri halinde yayımlanması ve uygulanması zorunluluğu, her il ve ilçede acil yardım ve kurtarma programlarının önceden hazırlanması, belediyelerin yeni gelişme alanlarında jeolojik etütler yapmasının zorunlu hale getirilmesi gibi zarar azaltıcı önlemleri deprem olmadan önce almayı zorunlu kılan bu Kanun, aynı zamanda, depremler sonrasında yapılacak işlemleri, yönetici ve halkın görev ve sorumluluklarını da esasa bağlamıştır.

Daimî iskân çalışmaları ise bu Kanunda yer almamış; eskiden olduğu gibi, afete uğrayan bölgelerin sosyal ve ekonomik yapısına bağlı olarak, ayrı ayrı afet yardımı kanunları çıkarma yolu tercih edilmiştir.

1958 yılı ve sonrası, ülkemizde, doğal afet ve zararlarının azaltılması çalışmaları açısından önemli politika değişmelerinin yaşandığı ve uluslararası alandaki yeni gelişmelere paralel olarak önemli gelişmelerin sağlandığı yıllar olmuştur.

En önemli gelişme ise, 15.5.1959 tarihinde, çeşitli değişikliklerle bugün hâlâ yürürlükte olan, 7269 sayılı Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun çıkarılması olmuştur. Doğal afet zararlarının azaltılması amacıyla çıkarılmış bulunan tüm kanunları tek bir kanun halinde toplayan, afet öncesi, afet anında ve afet sonrasında yapılması gereken çalışmaları açıklayan Kanunun en önemli özelliği, her afet sonrasında genel bütçeden "Fevkalade Tahsisat" adı altında kanunla eködenekler ve her afet için ayrı bir yardım kanununun çıkarılması önlenmiş ve bu amaç için genel bütçe dışında bir Afet Fonu oluşturulmasını öngörmüş olmasıdır.

Fakat, zaman içerisinde 7269 sayılı Kanunun bazı yönleri eksik kalmış ve bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla, 23.7.1975 tarihinde 4123 sayılı Tabiî Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun çıkarılmıştır. Fakat, Kanun, aceleyle hazırlandığından, 1.10.1995 tarihinde meydana gelen Dinar depreminde ortaya çıkan yeni aksaklıkların tamamlanması amacıyla, 16.11.1995 tarihinde 4133 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve yeni bazı maddeler eklenmiştir. Ayrıca, 5.6.1997 tarihli ve 4264 sayılı Bazı Yörelerde Meydana Gelen Tabiî Afetlerden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini ile Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesi ve 28.8.1992 Tarihli ve 3838 Sayılı Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

Buraya kadar, sizlere, tabiî afetlerde, afet öncesi, afet anında ve afet sonrasında yapılması gereken faaliyetler hakkında, tarihsel süreç içerisinde yapılan ve çıkarılan kanunları aktarmaya çalıştım. Bu kanunlar çerçevesinde, bu faaliyetleri, ülkemizde, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Kızılay Derneği Genel Müdürlüğü yürütmektedir. Araştırma Komisyonu raporumuzun içerisinde, bu kurumların yaptığı faaliyetler, yetki ve salahiyetleri belirtilmiştir.

Raporun "Komisyon Çalışmaları" bölümünde, Komisyonun çalışma biçimi ve oluşturuluşundaki amaçlar ve amaçlar doğrultusunda belirlenen hedefler ortaya konulmuştur. Çalışmalarda izlenen yol, iki şekilde ortaya konulmuştur. Birincisi, Mecliste yapılan komisyon toplantıları ve iki genel müdürlükten -Afet İşleri ve Sivil Savunma'dan- alınan brifing; bazı valilikler ve kuruluşlardan gelen raporların incelenmesidir. Bu toplantılara, Afet İşleri, Sivil Savunma, Devlet Su İşleri ve Teknik Araştırma Genel Müdürlükleri temsilcileri sürekli katılmışlardır. Ayrıca, konuların gelişimine göre, bazı toplantılara Tarım ve Köyişleri, Orman Bakanlığı, Türkiye Kızılay Derneği Genel Müdürlüğü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve TEMA Vakfından yetkililer katılmışlardır.

İkincisi, son yıllarda büyük afetlere uğrayan bazı il ve ilçelerdeki görüşme ve inceleme gezileridir. Bu çerçevede gidilen il ve ilçelerde, valiler, kaymakamlar, bazı genel müdürler, bölge il müdürleri, belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri, ticaret odaları, Türk mimar ve mühendisleri odaları, tarım kredi kooperatifleri, esnaf kefalet kooperatifleri, Esnaf ve Sanatkârlar Birliği, Halk Bankası, Ziraat Bankası temsilcileri, basın ve diğer ilgililerin iştirakleriyle toplantılar yapılmış ve bölgelerde incelemelerde bulunulmuştur. Bu görüşmelerde, afet yönetim sisteminin yaşanmış prototip afetlerdeki performansı incelenmiş, sistemin aksaklıkları ve bunların nedenleri konusunda mülkî ve yerel idare yöneticileri ile toplantılara katılan kişilerden bilgiler alınmıştır.

Yapılan geziler ve verilen brifinglerde bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Doğal afet zararlarının azaltılması çalışmaları 1840'lı yıllarda başlamış ve yasal olarak her türlü kanun, tüzük, yönetmelik ve standarda sahip olunmasına karşılık, doğal afet zararları beklenen düzeyde azaltılamamıştır. Zararların azaltılmasında önemli gördüğüm birkaç noktayı sıralamak istiyorum:

1. Bugüne kadar, afet zararlarının düşük düzeyde tutulması politikasına bağlı olarak, afet olmadan önce yapılacak çalışmalara, alınacak önlemlere öncelik verilmesi yerine, afet olduktan sonra yara sarma politikalarına öncelik verilmesi.

2. Doğal afet tehlikesi halka mal edilmiş; bu konuda, yangın, etkili bilgilendirme ve eğitim programları uygulanmamıştır.

3. Yasaların eski bir geçmişe sahip olmasına rağmen, bunlara uymama her kademede alışkanlık haline getirilmiştir. Yasa ve yönetmeliklere uyulmamasının herhangi bir sorumluluğu yoktur. Yasalarda, mevcut yaptırımlar uygulanmakta veya uygulanmamaktadır.

Bu üç temel esasa bağlı diğer maddeler, Komisyon raporunda detaylı olarak yer almaktadır.

Çağdaş afet yönetimi ve doğal afetlerle mücadele, her şeyden önce, doğadaki mevcut tehlikelerin doğurabileceği zararları azaltabilmek için, doğanın en akılcı yol ve yöntemlerle kullanılmasını gerektiren topyekûn bir mücadeledir. Bu mücadele içerisinde, en sade vatandaştan en yetkili makamlara kadar, herkese görev ve sorumluluklar düşmektedir. Öncelikle, doğal afet zararlarının, ancak doğal afetler olmadan alınacak yasal, idarî ve teknik önlemlerle azaltılabileceğine her kademede inanmak ve uygulanacak afet yönetim sistemini buna göre düzenlemek gerekmektedir.

Türkiye'nin, buraya kadar ifade ettiğimiz eksiklikleri ortadan kaldıracak, doğal afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması çalışmalarını ana politika olarak benimseyen, bir afet anında gerek merkezde gerekse yerel ölçekte etkili bir afet yönetimi uygulanmasını sağlayan, yeni bir temel afet yasasına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu nedenle, afet öncesinde ve afet sonrasında hemen yürürlüğe girebilecek mahiyette, halen yürürlükteki 7269 sayılı Kanun ile yeni çıkarılan 4123, 4133 ve 4264 sayılı Kanunlar birleştirilerek yeni bir çerçeve yasa oluşturulmalıdır. "Hemen yürürlüğe girecek mahiyette" diyorum; çünkü, özellikle, afet sonrasında mağdur olan insanlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için yeni bir kanun hazırlanması beklenmemelidir.

Ayrıca, 3194 sayılı İmar Yasası, afet bölgelerinde çağdaş alan kullanımı planlaması esaslarını, planları yapan, yaptıran, plana aykırı hareket edenlerin sorumlulukları ve bunlara uygulanacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmayı teşvik eden imar affından vazgeçilmelidir.

1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun, yerel yönetimlerin doğal afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi ve zararlarının azaltılması konusunda görev, yetki ve sorumluluklarına aykırı hareket edenlere kati olarak uygulanacak cezaî müeyyideleri de kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.

Afet yönetim sistemine doğrudan ya da dolaylı katkı sağlayan kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanması, çok önemli bir husustur. Etkin bir koordinasyon sağlanması için, afetlerle ilgili genel müdürlüklerin, Başbakanlığa bağlı bir afet müsteşarlığı çerçevesinde yeni bir idarî yapıya kavuşturulması gereklidir.

Beni dinleme inceliği ve nezaketi gösteren siz milletvekili arkadaşlarıma ve bizleri televizyonları başında izleyen halkımıza teşekkür ediyor; huzurlarınızdan ayrılırken, saygı ve selamlarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan, Afyon Milletvekili Sayın Osman Hazer'e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son söz talebi, Doğru Yol Partisi Grubundan yapılmıştır. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgöl; buyurun efendim. (Alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA ABDULKADİR AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; doğal afetlerle ilgili Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu Komisyonun kuruluş amacı, doğal afetlerde can ve mal kaybını asgarîye indirmek için gerekli tedbirlerin tespit edilmesidir. Bu, hem ülke ekonomisi hem de afetzedeler yönünden çok önemli bir husustur. Doğal afetlerden en çok zarar gören ülkelerden biri olan ülkemizde "doğal afet" denince aklımıza ilk gelen, bizleri sık sık yasa boğan depremler olmaktadır.

Ülkemiz, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri olan Akdeniz-Alp-Himalaya deprem kuşağında olduğundan, nüfusumuzun yaklaşık üçte ikisi, her an büyük bir depremle karşılaşabilecek bölgelerde yaşamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu, gerçekten, çok ürkütücü bir rakamdır. Maalesef, memleketimizin, Anadolumuzun birçok güzelliklerinin ve nimetlerinin yanında, bu gibi, bizleri üzen birtakım özellikleri de mevcuttur. Şahsen, ben de, tarihte üç defa yerle bir olmuş -Antakya'nın- Hatay'ın bir milletvekili olarak, bu konuda çok hassas bir insanım. Bunlardan bir tanesi, 526 yılında, Antakya dünyanın ikinci büyük şehriyken, 250 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan bir depremdir. Henüz 22 Ocak 1997'de de 5,5 şiddetinde bir depremle karşı karşıya kalan Antakya, halen de sallanmaya devam etmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, doğal afetlerde yaptığımız çalışmaların büyük bir kısmı, afetler olmadan zararların azaltılması için tedbir almak yönünde değil de, maalesef, afetten sonra yaraların sarılması şeklinde olagelmiştir.

Benden evvelki sayın sözcülerin de belirttikleri gibi, 14 Eylül 1509'daki İstanbul depreminden sonra Osmanlı Padişahı II. Beyazıd, çıkardığı bir fermanla afetzedelere ev yapmaları için 20 altın yardımda bulunduğu gibi, bu zararları azaltıcı birtakım tedbirleri de bu fermanında emretmiştir. Bu, elimizdeki ilk yazılı örnektir. Bunun üzerinden neredeyse 500 yıl geçmesine rağmen, birçok kapsamlı yasa çıkarılmış olmasına rağmen, tatbikatta birçok eksikliğin devam ettiğini üzülerek müşahede etmekteyiz. Erzincan depremi bunun en canlı örneğidir. 26 Aralık 1939'da 32 962 kişinin hayatını kaybettiği, 116 720 binanın yıkıldığı veya ağır hasar gördüğü bu depremden sonra, 17 Ocak 1940 tarihinde Erzincan'da ve Erzincan Depreminden Müteessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak Yardım ve Yapılar Hakkında 3773 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Daha sonra, 18 Temmuz 1944'te Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanun çıkarılmıştır ki, doğal afet zararlarının azaltılmasına yönelik çalışmalar bu Kanunla başlamıştır. 1945'te, bu Yasaya bağlı olarak afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili bir yönetmelik de hazırlanmıştır. 1958'de, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu ve 1959'da 7269 sayılı -halen yürürlükte olan- Kanun çıkarılmıştır.

İşte, bunun gibi birçok kanunî düzenlemeye rağmen, 13 Mart 1992'de Erzincan'daki depremde, sadece kanunî düzenlemelerle bu zararların beklenen ölçüde azaltılamadığı görülmüştür; ancak, 1992 Erzincan depreminde de yaraların kısa zamanda sarılması, yine en büyük tesellimiz olmuştur. 1 Ekim 1995'teki Dinar depreminin de afet sonrasındaki zararların telafisi kısa zamanda yapılmıştır. Aynı şekilde, 13 Temmuz 1995 Senirkent su baskını, 4 Kasım 1995 İzmir su baskını ve 14 Ağustos 1996 Amasya-Çorum depreminde de afet sonrası acil yardım, kurtarma ve zararların telafisi çalışmaları, başarılı bir şekilde yürütülmüştür; ama, maalesef, doğal afetlerin can ve mal zararlarının önceden alınan tedbirle azaltılması konusunda her türlü kanun, tüzük ve yönetmeliğe sahip olunmasına ve 1840'lı yıllardan beri bu çalışmalara başlanmasına rağmen, istenilen düzeyde başarılı olunamamıştır.

Hızlı nüfus artışı ve göçlere bağlı olarak denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme; başta yerel yönetimler olmak üzere, her kademede yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı yoğun, kaçak ve çarpık yapılaşma; imar afları; kırsal kesimde kontrolsüzlük; merkezî yönetim, yerel yönetim, özel sektör ve halk arasında koordinasyonun tam olarak sağlanamaması; her kademede bilgi, eğitim ve denetim eksikliği; depremde hasar gören yapılarda görev alanlar, müteahhitler ve kontrolörlere daha sonra dava açılmaması; üniversitelerimizin inşaat mühendisi, mimar, şehir plancısı, yer bilimcisi yetiştiren fakültelerinde afetle ilgili zararların azaltılması konusunda gerekli eğitimin verilmemesi; yapı sigortası, meslek sigortası, sertifikalı mühendislik gibi denetim mekanizmalarının geliştirilememesi; mevcut İhale Yasası ve inşaat müteahhitliği sistemi; inşaat malzemelerinin standartlara uymaması ve bunun denetlenememesi bu durumu meydana getiren sebepler arasında sayılabilir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sebepler bunlar olunca, doğal afetlerde can ve mal kaybını asgariye indirecek tedbirler de şu şekilde özetlenebilir:

Çok önemli bir husus olan koordinasyonun etkin bir biçimde sağlanabilmesi için Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün -ki, bunlar, afetlerle ilgili iki ana genel müdürlüktür- Başbakanlığa bağlı bir afet müsteşarlığına bağlanması, Komisyon raporundaki en önemli hususlardan biridir.

Doğal afet sonrası, devletin, bir sigorta şirketi gibi görev yapması yerine, deprem bölgelerinde afet öncesi deprem sigortasını teşvik edecek maddî destek sağlaması, daha ucuz ve daha akılcı bir yaklaşım olacaktır kanaatindeyim. Böylece, devlet, afet esnasında acil yardım, kurtarma, geçici iskân hizmetlerini yerine getirecek, afet sonrası yapacağı afet zararlarını azaltıcı çalışmalarla afetin tesirini asgariye indirecektir.

Kırsal alanlarda muhtarlar tarafından da verilebilen ruhsatların, mutlaka, teknik bir birim tarafından verilmesinin sağlanması çok önemlidir.

Fenni mesullüğün yerine, sertifikalı mühendislik getirilmelidir. Kalifiye kalfa ve usta yetiştirmek için tedbirler alınmalı; bunlar, bir sınavdan geçirilmelidir.

Yapı malzemeleri daha üretim safhasında denetlenmeli, standartlara uymayanlar imha edilmeli, bunun için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Kızılay'ın elindeki çadır stoku artırılmalıdır.

Tasman olayı, geniş kapsamlı bir yasayla çözümlenmelidir.

1580 sayılı Belediye Yasası, 3194 sayılı İmar Yasası, afetle ilgili 7269, 4123 ve 4133 sayılı Yasalar yeniden ele alınmalıdır.

Görev, yetki ve sorumluluklar, buna aykırı davrananlara uygulanacak cezai müeyyideler, caydırıcı olarak yeniden düzenlenmelidir. Aynı şekilde, meslek odaları ve mühendislerin yetki ve sorumluluklarıyla ilgili mevzuat da yeniden düzenlenmelidir.

2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve inşaat müteahhitliği sistemi yeniden gözden geçirilmeli, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununda yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

Üniversitelerin afetle ilgili fakültelerine, afet eğitimi konusunda yeni düzenlemeler getirilmelidir.

Halk, afet konusunda etkili ve yaygın eğitim programlarıyla bilgilendirilmeli, bu konuda -yazılı ve görsel- medyadan azamî ölçüde faydalanılmalıdır.

Afet anında bloke olmayan ve kesilmeyen hızlı bir haberleşme sistemi kurulmalıdır.

Büyük şehirlerde, afetler için, ayrıca özel düzenlemeler yapılmalıdır.

Afet riski yüksek olan bölgelere yatırımlarda ve kalkınmada öncelik tanıyarak, sosyoekonomik yapısı bir an önce iyileştirilmelidir.

5244 ve 2090 sayılı Kanunlara göre, tarımsal varlığının yüzde 40'ının afetlerde zarar görmesi halinde, çiftçi borçlarının ertelenmesi, çiftçiyi mağdur etmeyecek bir şekilde uygulanmalıdır.

Bu mağduriyeti, biz, yaklaşık bir ay önce, kendi memleketim olan Hatay'da yaşadık; bunun için, bunu, burada belirtmek istiyorum. Burada, 2090 sayılı Kanunla, yüzde 40'ını kaybedenlere belli bir tazminat veya Ziraat Bankası borç faizlerinin ertelenmesi, dondurulması gibi bir imkân tanınmaktadır; ama, maalesef, Hatay'da, yağan yağmurun neticesinde mahsul yüzde 30 zarar gördüğü halde, en az yüzde 30 da kalan mahsulün fiyatında bir düşüş olduğu halde, bu mahsul fiyatındaki düşüş bir kriter olarak alınmamış ve rapor yüzde 30 olarak tutulmuş, çiftçilerimiz mağdur edilmiştir. Zaten, zirai kredilerdeki faiz, çiftçiyi canından bezdirecek haldedir. Bir de, bunun üzerine tapuda kesintisiz eğitime katkı payı alınmaktadır. 100 milyon lira kredi alacak olsanız, 87,5 milyon lira sadece tapuya -kesintisiz eğitime- vermek zorundasınız yüzde 70 kredi faizinin üzerine. Bu da bir afettir, bu da seldir, bu da afetle ilgili konudur, belirtmek istiyorum.

Sayın Altınkaya, Afet Fonunun 1992 yılında kaldırıldığını söylediniz; evet, doğrudur; Doğru Yol Partisi, fonların hemen hemen hepsini bütçeye dahil etmiştir; yani, yolsuzlukları önlemek için bütçe denetimine almıştır. Afetlerde de yolsuzlukların olduğu bilinen bir gerçektir. Ben, afetlerde görev aldığım zamanlar, bir hekim olarak da bunları çok iyi görmüşümdür. Bu fonun bütçeye alınmasının çok önemli bir sakıncısının olmadığı da, 1992'deki Erzincan depremi ve 1995'teki Dinar depremi sonrasında görülmüştür ve buralardaki yaraların bu fonun kaldırılmasından sonra çok kısa zamanda sarılması da, fonun çok önemli olmadığını, bence, bize göstermektedir.

Ben, sözlerimi burada bitirirken, 24 Kasım dolayısıyla, öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Hatay Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgöl'e teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, böylece, doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Olağanüstü halin uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ile sözlü soruları ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 26 Kasım 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.32

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, hâkim ve savcılar ile eş ve çocukları hakkında bilgi toplandığı ve T.C.K.’nun eski 163 üncü maddesi ile ilgili bir taslak hazırlandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/3600)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın AdaletBakanı Sayın M. Oltan Sungurlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.10.1997

Zeki Ünal Karaman

1. Basından öğrendiğimize göre hâkimler, savcılar, eş ve çocukları hakkında bilgi toplandığı doğru mudur?

2. 163 üncü madde veya bunun yerine geçecek yasal bir düzenleme yapılmakta mıdır?

3. Basına yansıyan haberlere göre M.G.K. GenelSekreterliği tarafından T.C. vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan 10 maddelik bir kanun taslağı hazırlanmıştır.

– M.G.K. kanun taslağı hazırlamak yetkisine sahip midir? İddia edilen kanun taslağı hükümete intikal etmiş midir?

T.C. AdaletBakanlığı 21.11.1997 Bakan : 4064

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve KararlarDairesi Başkanlığı ifadeli, 27.10.1997 tarihli, A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/3600-8845/23356 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde alınan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın 7/3600 Esas No.lu yazılı soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu

AdaletBakanı

Sayın Zeki Ünal

KaramanMilletvekili

T.B.M.M.

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/3600 Esas No.’lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesinin (1) numaralı bölümüne konu olan hususlarla ilgili olarak yaptırılan inceleme sonucunda,

– Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 8 inci maddesinde belirtilen “Mazeret nedenine dayanan atamalar” başlığı altında yer alan düzenlemede; ilgilinin eş durumu ile çocuklarının öğrenim durumlarının bilinmesinde zorunluluk bulunduğu,

– Bakanlığım Personel GenelMüdürlüğü tarafından hazırlanıp 16.11.1983 tarih ve 22-144 sayılı yazıyla Hâkim ve Cumhuriyet savcıları ile ataması Bakanlık tarafından yapılan tüm personelden birlikte gönderilen formun doldurulduktan sonra iadesinin istenildiği,

– Bahse konu bilgi formlarının, ilgililerin açık sicillerinde muhafaza edildiği ve her türlü tayin, görevlendirme ve pasaport işlemleri ile kimlik düzenlemelerinde kullanıldığı,

– Anılan işlemin uzun yıllardan bu yana sürdürülen bir uygulama olduğu,

– Ayrıca hâkim adaylığına atanan görevlilerden de bu bilgilerin istenilmekte olduğu,

Anlaşılmıştır.

Türk Ceza Kanununun 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 163 üncü maddesinin yerine geçecek yasal düzenleme yapılması düşünülmemektedir.

Bakanlığımda soru önergesinin (3) numaralı bölümünde yer alan hususlarla ilgili olarak bilgi bulunmamaktadır.

Kanun tasarı ve tekliflerinin nasıl hazırlanacağı hususu Anayasa ve İçtüzük hükümlerinde belirtilmiş bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu AdaletBakanı

2. – Adana Milletvekili Sıtkı Cengil’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine gönderilen müfettişlerin öğretmenlere yönelttikleri sorulara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/3612)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 13.10.1997

Sıtkı Cengil Adana

Soru 1. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine gönderdiğiniz müfettişlerin basına da yansıdığı gibi öğretmenleri; namaz kılar mısınız? Oruç tutar mısınız? Hanımızın kapalı mı? Hangi yayınları takip ediyorsunuz, kimin kitaplarını okuyorsunuz? Gibi sorularla sorgulamaları bilginiz dahilinde mi olmaktadır?

Soru 2. Bununla ne yapmak istiyorsunuz, amacınız nedir?

Soru 3. Eğer bunlar bilginiz dahilinde olmuyorsa sorumlular hakkında ne gibi işlem yapacaksınız?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 25.11.1997 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3192

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27.10.1997 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/3612-8865/9105 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Sayın Sıtkı Cengil’in “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine gönderilen müfettişlerin öğretmenlere yönelttikleri sorulara ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

Doğu ve Güney Anadolu Bölgesinde görevlendirilen Bakanlık müfettişleri tarafından yapılan inceleme ve soruşturmalarda öğretmen ve yöneticilere sözkonusu önergede iddia edilen sorular sorulmamıştır.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî Eğitim Bakanı

3. – Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Elazığ-Harput’taki tarihî eserlerin restorasyonuna ve korunmasına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/3635)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımınDevletBakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 15.10.1997

Ömer Naimi Barım Elazığ

1. Tarihî ve turistik özellikleri ile ülkemizin en önemli yerlerinden biri olan Elazığ Harput’ta bulunan tarihî eserlerin restorasyonu için ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz? Hem tarihi canlandırmak hem de turizmi geliştirmek amacıyla nasıl bir şekilde koruma altına almayı düşünüyorsunuz?

T.C. DevletBakanlığı 21.11.1997 Sayı : B.02.0.010/03497 Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 27.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3635-8910/23484 sayılı yazınız.

Bakanlığıma ilgi yazınızla intikal ettirilen Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın 7/3635-8910 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevap ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere DevletBakanı

T.C.

DevletBakanlığı

(Sayın Metin Gürdere)

Elazığ Milletvekili Sayın Ömer Naimi Barım’ın vermiş olduğu 7/3635-8910 sayılı yazılı soru önergesi cevabıdır.

Soru : Tarihî ve turistik özellikleri ile ülkemizin en önemli yerlerinden biri olan Elazığ Harput’ta bulunan tarihî eserlerin restorasyonu için ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz? Hem tarihi canlandırmak hem de turizmi geliştirmek amacıyla nasıl bir şekilde koruma altına almayı düşünüyorsunuz?

Cevap : Elazığ İli, Harput Mahallesinde bulunan ve Vakıflar GenelMüdürlüğü mülkiyetinde veya Vakıf kökenli olan tarihî eserler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1996-1997 yılları içerisinde onarım programına alınarak restore edilmektedir.

Elazığ -Harput’taki tarihî eserlerin restorasyonu ve korunması ile ilgili olarak aşağıdaki işler 1996-1997 yılları içerisinde ihale edilmiş ve restorasyonu devam etmektedir.

1. Elazığ - Harput Sara Hatun Camii Basit Onarım İşleri

2. Elazığ - Harput Ağa Camii Restorasyon İşleri

3. Elazığ - Harput Meydan Camii Onarım İşleri

4. Elazığ - Harput Esadiye Camii Onarım İşleri

5. Elazığ - Harput Ahmetbey Camii Onarım İşleri

6. Elazığ - Harput Arap Baba Türbesi Basit Onarım ve Çevre Düzeni

7. Elazığ - Harput Murat Baba Türbesi Basit Onarım ve Çevre Düzenlenmesi

8. Elazığ - Harput Ahi Musa Türbesi ve M. Basit Onarım ve Çevre Düzeni

9. Elazığ - Harput Kurşunlu Camii Basit Onarım

Sayılan işlerin dışında kalan tarihî eserler Vakıflar GenelMüdürlüğü mülkiyetinde olmaması veya Vakıf kökenli olmaması nedeniyle restorasyon programına alınamamaktadır.

4. – YozgatMilletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat SSK Hastanesi ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/3648)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 17.10.1997

Dr.Kâzım Arslan Yozgat

1. Daha önceki dönemde projelendirilmiş ve ihale safhasına gelmiş olan Yozgat SSK hastanesinin son durumu nedir?

2. Adı geçen hastanenin ihalesi ne zaman yapılıp, inşaata ne zaman başlanacaktır?

3. Yoksa sözkonusu yatırımdan vaz mı geçilmiştir?

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 24.11.1997 Sosyal Güvenlik Kuruluşları GenelMüdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/8242-030593

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 27.10.1997 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7-3648-8940/23521 sayılı yazınız.

YozgatMilletvekili Kâzım Arslan tarafından hazırlanan “Sosyal Sigortalar Kurumu Yozgat Hastanesi ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin” 7/3648 Esas No.lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

SosyalSigortalarKurumu GenelMüdürlüğünün 1994 ve daha sonraki yıllara ait yatırım programlarında yer alan 100 yataklı Yozgat Hastanesi inşaatı projesi, aynı yıllarda yayımlanan tasarruf genelgeleri ve finansman sorunu nedeniyle ihaleye çıkarılamadığından yapımı gerçekleştirilememiştir.

2000 yılında tamamlanması planlanan sözkonusu proje, toplam 350 milyar TL. bedelle ve 1997 yılı ödeneği 75 milyar TL. olarak kurumun 1997 yılı yatırım programında da yer almış ve ihalesi geçtiğimiz aylarda yapılmış ise de, bu ihale Sosyal Sigortalar Kurumu yönetim kurulunca onaylanmadığından kesinleşmemiştir.

Yozgat Hastanesi inşaatı, Kurumun 1998 yılı yatırım programı çerçevesinde yeniden ihale edilecek ve projede öngörülen sürede bitirilmesi sağlanacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

5. – KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, 1997 bütçesinden Karaman İl Özel İdaresine aktarılmak üzere ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/3663)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 17.10.1997

Zeki Ünal Karaman

1997 malî yılı bütçesinden Karaman İl Özel İdaresine aktarılmak üzere, köy içme suyu, sulama suyu, köy yollarının asfaltlanması, sağlık, eğitim ve diğer müteferrik hizmetler için Refah Yol Hükümeti döneminde tahsis edilen 665 milyar TL. nın yarısı o dönemde, İl Özel İdaresi bütçesine intikal etmişti.

Anasol/D Hükümeti kurulduktan sonra geri kalan 332,5 milyar TL.nın; Bakanlığınızca başka yerlere veya illere aktarıldığı iddia edilmektedir.

Sorularım şunlardır :

1. Bu iddia doğru mudur? Doğru ise bu para nerelere ve hangi illere aktarılmıştır?

2. İddia doğru değil ise 332,5 milyar TL. Karaman İl Özel İdaresine ne zaman aktarılacaktır?

T.C. Maliye Bakanlığı 25.11.1997 Bütçe ve Malî Kontrol GenelMüdürlüğü Sayı : B.07.0.BMK.011.013.600/25103

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27.10.1997 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3663/8963/23598 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/3663 Esas No.lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Önerge kapsamında belirtilen ve Karaman İl Özel İdaresine henüz aktarılmamış bulunan ödeneğin başka yerlere ya da illere aktarılarak harcanması kanunen mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe kanun tasarılarının görüşülmesi sırasında bütçeye ödenek eklenmesi;

– Komisyon üyelerince temsil edilen illere ağırlık verilmesi nedeniyle ödeneklerin belirli illerde yığılmasına neden olmakta ve bunun sonucunda bu yörelerde ve bazı bölgelerde nispî ayrıcalıklar yaratılmasına sebebiyet vermekte,

– 7 nci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve yıllık programlarda öngörülen hizmet önceliklerinin ortadan kalkmasına yol açmakta,

– Bu durum, ekonomik olarak olumsuzluklara sebebiyet verdiği gibi kamuoyunda da rahatsızlıklar yaratabilmektedir.

Öte yandan ekonominin içinde bulunduğu genel koşullar, bazı harcamaların enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi, özellikle Hazinenin içinde bulunduğu nakit darlığı ve bu harcamaların finansmanı için başvurulan borçlanmaların getirdiği faiz yükü, bütçe disiplininin bozulmasına yol açmakta, bu durum ekonomi üzerinde bozucu bir etki yaratmaktadır.

Bu nedenlerle sözkonusu 665 milyar liralık ödenekten aktarılmamış bulunan 332.5 milyar liralık ödenek yukarıda belirtilen mülahazalar gözönüne alınarak kullandırılabilecektir.

Bilgilerine arz olunur.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

6. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, RTÜK’na ilişkin sorusu ve DevletBakanı M. Cavit Kavak’ın yazılı cevabı (7/3669)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Cavit Kavak tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 21.10.1997

Veysel Candan Konya

Radyo Televizyon Üst Kurulu KİT Komisyonuna Başbakanlık Denetleme Kurulu tarafından gönderilen ve özellikle de detayına inilemeyen konular mutlaka incelenmelidir. TRT’de usulsüz harcamalar, yolsuzluklar, cep telefonlarını şahsî işlerde kullanma, çok miktarda döviz harcırahlı yurtdışı seyahatleri özel danışmanlar ve yüksek ödenen ücretler müessesenin aleyhine ve birbirlerine menfaat sağlama, hukuk bürosunun iyi çalışmaması ve KİT Komisyonu üyelerine yanlış, aldatıcı ve gerçek dışı bilgiler verilmesi gibi hususlar ilk tespit edilen olumsuzluklardır. 1994-1995 faaliyet raporu temenni 9-10-11-16 ncı maddelerinin mutlaka yeniden incelenmesi gerekmektedir.Bu sebeple Bakanlığınıza bağlı Radyo Televizyon ÜstKurulu hakkında;

1. Malî konularda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

2. Programlar içerik olarak kamuoyundan büyük tepkiler almaktadır. Düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

T.C. DevletBakanlığı 20.11.1997 Sayı : B.02.0.017/(02)455

Türkiye BüyükMilletMeclisi GenelSekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 27 Ekim 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3669-8977/23625 sayılı yazınız.

İlgi yazınıza istinaden Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünün 17 Kasım 1997 tarih B.02.2.TRT.0.61.00.00/1765 sayılı yazısı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize rica ederim.

Cavit Kavak DevletBakanı

T.C. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu 17.11.1997 GenelMüdürlüğü Ankara Sayı : B.02.2.TRT.0.61.00.00/1765

DevletBakanlığına

(Sayın Cavit Kavak)

İlgi : 28.10.1997 tarih ve B.02.0.017’(08)378 sayılı yazıları.

İlgi yazıları ile Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan tarafından verilen ve Sayın Cavit Kavak’a tevcih edilen 7/3669-8977 sayılı yazılı soru önergesine verilecek cevaba esas olmak üzere Kurumumuz cevabı aşağıda arz edilmektedir.

Başbakanlık YüksekDenetleme Kurulu tarafından hazırlanan Kurumumuz 1994 yılı faaliyet raporunun temenniler bölümünün 9-10 uncu maddelerinde “Drama Yapım Esasları” ile “Radyo ve Televizyon Programlarının Alımı ve Satımı Hakkında Yönetmelik” ve “Film Alımları Genelgesi” çerçevesinde uygulamanın yapılması temennilerinde bulunulmuş, 9 uncu temenni ile ilgili olarak mevzuat çalışmalarının yapılacağı, 10 uncu temenni ile ilgili olarak ise mevzuat çerçevesinde uygulamanın yapıldığı kurum cevabı olarak belirtilmiştir. 11 ve 16 ncı temennilerde belirtilen hususlar ise 2954 sayılı Kanunun 57 nci maddesi uyarınca Maliye Teftiş Kurulunca tahkik edilmektedir.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Raporunda yer alan diğer hususlarda Kurumumuz Teftiş Kurulunca inceleme ve soruşturmalar yapılmış, yapılan inceleme ve soruşturmaların bir kısmı sonuçlandırılmış, bir kısmı ise halen devam etmektedir.

Sonuçlandırılanlar arasında cep telefonlarının kullanılması ile ilgili soruşturma da bulunmaktadır.

Bu soruşturma 24 Ekim 1997 tarihinde sonuçlandırılmış ve düzenlenen aynı tarih, 2 sayılı rapor uyarınca adlî mercilere müracaat edilerek özel telefon konuşmalarına ilişkin ödemelerin müsebbiplerinden tahsil edilmesi aşamasına gelinmiştir.

Geçmiş döneme ait genel müdür müşavirinin ve uzmanlarının misafirhane ve lokal harcamalarının incelenmesi sonucunda düzenlenen 16 Ekim 1997 tarih, 4 sayılı rapor gereğince, ilgililerin borçlarının kendilerinden tahsili cihetine gidilmektedir.

Ayrıca 6 Mayıs 1997 tarih, 1 sayılı Teftiş Raporu gereğince Genel Müdür Müşavirlerinden birisinin yurtdışında yaptığı usulsüz harcamanın kendisinden tahsili için girişimlerde bulunulmuştur.

Cep telefonları ile ilgili olarak yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 24 Ekim 1997 tarih, 2 sayılı Rapor kapsamında Kuruma gelmedikleri tespit edilen Genel Müdür Müşaviri ile 2 Genel Müdür Uzmanının 9 Eylül 1997 tarihinden geçerli olmak üzere, 12 Kasım 1997 tarihi itibariyle işlerine son verilmiştir.

Bu arada Kurum genelinde yurtdışı görevlerde yapılan harcamalarla ilgili olarak 9 Nisan 1997 tarihli talimat gereğince yapılan inceleme, halen devam etmektedir.

Sonuç olarak Kurumumuzda Yüksek Denetleme Raporunda işaret edilen hususlara önem verilmekte ve istenilen inceleme ve soruşturmalar titizlikle yapılmaktadır.

Bunların dışında Kurum menfaatlerine aykırı hareket edenler hakkında her türlü ihbar ve şikayetler titizlikle incelenmekte, ciddi bulunanlarla ilgili olarak inceleme ve soruşturma yapılmaktadır.

Kurumun tüm ünitelerinde olduğu gibi Hukuk Müşavirliğinin de daha etkin çalışabilmesi için gerekli tedbirler alınmış bulunmaktadır.

Ayrıca KİT Komisyonu üyelerine “yanlış, aldatıcı ve gerçek dışı bilgiler” verildiğinin tespit edilmesi halinde ilgililer hakkında da gerekli işlem yapılacaktır.

Diğer taraftan, Kamu İktisadî Teşebbüsleri ile Fonların TBMM’nce Denetlemesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun gereğince Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan raporlar Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu tarafından incelenir. Bu incelemeyi takiben kuruluşların bilanço ve netice hesaplarının ibra edilmesine veya ibra edilmemesine karar verilir.

Söz konusu Kanun kapsamında, Kurumumuzun 1994 yılı faaliyetleri, bilanço, kâr ve zarar hesapları hakkında düzenlenen Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Raporunu ve Kurum cevabını TBMM Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu incelemiş ve bilanço ve netice hesaplarını tasvip etmeyerek söz konusu hesapların ibra edilmemesine karar vermiştir.

Bu Kanun hükümleri gereğince TBMM Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda görüşülen 1994 yılı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Raporunun ve Kurum cevabının yeniden incelenmesi mümkün değildir.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Kurum faaliyetlerine ilişkin 1995 yılı Raporu ve cevabı ise henüz TBMM KİT Komisyonunda görüşülmemiştir.

Kurumun malî konulardaki sıkıntılarının giderilmesi hususunda gerek Kurum içinde, gerekse Kurum dışında girişimler başlatılmış bulunmaktadır. Harcamaların tasarruf bilincine uygun olarak kontrol altında tutulması için gerekli tedbirler alınmıştır. Ayrıca malî kaynakların arttırılması konusunda Hükümet nezdinde gerekli görüşmelerde bulunulmaktadır.

Programların 2954 sayılı Kanunda öngörülen hedef ve ilkeler doğrultusunda hazırlanması konusuna itina edilmekte ve özellikle millî birlik ve bütünlüğünün korunmasına ayrı bir önem verilmektedir.

Kurumumuzda yerli yapımların daha da arttırılması için çalışmalarımız devam etmektedir.

Arz ederim.

Yücel Yener TRT Genel Müdürü

7. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin;

– Fener-Rum Ortodoks Patriğinin ABD gezisine,

Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın;

– Fener - Rum Patriği ve Batı Trakya’daki müftülerin statülerine,

İlişkin soruları ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/3676, 3689)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 22.10.1997

Naci Terzi Erzincan

Sorular :

1. Patrikhanenin uluslararası faaliyetlerde bulunabilmesi için, Anayasa, Lozan Anlaşması, 3335 sayı ve 26.3.1987 tarihli Yasa, 2908 sayılı Dernekler Kanunu ve Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıfların eylemlerini düzenleyen 25.7.1970 tarih ve 7-1066 sayılı tüzük hükümlerine göre Bakanlar Kurulu izni gerekmiyor mu?

2. Fener Rum Ortodoks Patriği 1 inci Bartholomeos’un Amerika Birleşik Devletlerinde bir dizi temas ve faaliyette bulunması için BakanlarKurulu kararı alınmış mıdır?

3. Bartholomeos’un sözkonusu Amerika BirleşikDevletleri temasları için alınmış bir BakanlarKurulu kararı yoksa, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir’in Patrik onuruna bir yemek vermiş olması doğru mudur? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Dışişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının sağlanmasını saygılarımla arz ederim. 23.10.1997

Recep Kırış Kayseri

1. Fener Rum Patriğinin statüsü ile Batı Trakya’daki müftülerin statüleri ne zaman belirlenmiştir, statüler arasında fark var mıdır?

2. Fener Rum Patriğinin Ekümenik olma çabalarını nasıl karşılıyorsunuz? Patriğin ABD Kongresince ve ABD’li diğer yetkililerce ekümenik olarak takdim edilmesi karşısında sizin tavrınız nedir? Türkiye olarak bu emri-vaki ve oldu-bitti karşısında teslimiyetten başka yapılacak birşey yok mudur, neler yapıyorsunuz?

3. Fener Rum Patriği seçimle işbaşına gelmektedir. Yıllarca Batı Trakya Müftüleri de seçimle işbaşına gelirlerken; son yıllarda YunanHükümetleri bunu engelleyerek müftülüğe ağatama yapmakta, seçilmiş müftüleri de tanımamaktadır. Hatta, sırf müftü unvanını kullandıkları için onları hapse atmışlardır. Bu tutum antlaşmalara aykırı değil midir, aykırı ise buna karşı ne gibi bir yaptırım düşünülmektedir? Mütekabiliyet ilkesinin gereği ne zaman uygulanacaktır?

4. Batı Trakya’da seçilmiş müftülerin itibar ve unvanlarının iadesi için hükümetin herhangi bir çalışması var mıdır?

T.C. Dışişleri Bakanlığı 24.11.1997 Kıbrıs-Yunanistan, Denizcilik-Havacılık GenelMüdürlüğü Sayı : YİGY-1156-709

Konu : Soru Önergeleri.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 3 Kasım 1997 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-9199 sayılı yazıları.

Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi ile Kayseri Milletvekili Sayın Recep Kırış’ın soru önergelerine verilen cevabın metni ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem Dışişleri Bakanı

Kayseri Milletvekili SayınRecep Kırış’ın, Sayın Bakanımıza yönelttiği

soru önergesi

Fener Rum Patriğinin statüsü ile Batı Trakya’daki müftülerin statüleri ne zaman belirlenmiştir, statüler arasında fark var mıdır?

Fener Rum Patriğinin Ekümenik olma çabalarını nasıl karşılıyorsunuz? Patriğin ABD Kongresince ve ABD’li diğer yetkililerce ekümenik olarak takdim edilmesi karşısında sizin tavrınız nedir? Türkiye olarak bu emri-vaki ve oldu-bitti karşısında teslimiyetten başka yapılacak birşey yok mudur, neler yapıyorsunuz?

Fener Rum Patriği seçimle işbaşına gelmektedir. Yıllarca Batı Trakya Müftüleri de seçimle işbaşına gelirlerken; son yıllarda YunanHükümetleri bunu engelleyerek müftülüğe ağatama yapmakta, seçilmiş müftüleri de tanımamaktadır. Hatta, sırf müftü unvanını kullandıkları için onları hapse atmışlardır. Bu tutum antlaşmalara aykırı değil midir, aykırı ise buna karşı ne gibi bir yaptırım düşünülmektedir? Mütekabiliyet ilkesinin gereği ne zaman uygulanacaktır?

Batı Trakya’da seçilmiş müftülerin itibar ve unvanlarının iadesi için hükümetin herhangi bir çalışması var mıdır?

Cevap : Batı Trakya Türk Azınlığının müftülüklerinin statüsü 1913 Atina Muahedenamesiyle, İstanbul Rum Patrikhanesinin konumu ise 1923 Lozan Barış Konferansında belirlenmiştir. Müftülükler de, Patrikhane de sonuçta cemaatlarının dinî ihtiyaçlarının karşılanması amacına hizmet ettikleri cihetle işlevleri bakımından aralarında büyük benzerliklerin olduğu açıktır. Ancak, yasal konumları bakımından aralarında önemli farklılıkların bulunduğu da bir gerçektir.

Patrikhanenin konumu Lozan Barış Konferansında belirlenmiştir.Bu düzenleme geçerliliğini korumaktadır.

Batı Trakya’daki müftülüklere ve müftülere karşı Yunanistan’ın ahdi yükümlülüklerine uygun bir biçimde davranmadığı bir gerçektir. Yunanistan bu tutumuyla hem Atina Muahedenamesini, hem de Atina Muahedenamesi hükümlerini iç hukukuna geçirmek için çıkartmış olduğu 2345 sayılı Yasayı uygulamayarak Batı Trakya’da hiçbir zaman müftü seçimi yapmamış, atayacağı müftülerin toplum içinde kabul görmesini teminen geçmişte zaman zaman bu konuda azınlık önde gelenlerinin olumlu görüşünü almakla yetinmiştir.

Yunanistan zaman içinde daha farklı bir tutum izlemeye başlamış, müftü tayinlerinde azınlığa danışmamaya başlamış, 2345 sayılı Yasayı da iptal etmiştir.

Yunanistan Gümülcine ve İskeçe müftülerini makam gaspı gerekçesiyle mahkemeye sevketmiştir.Yunanistan adlî taciz işlemini daha ziyade İskeçe Müftüsü üzerinde yoğunlaştırmıştır. İsekçe Müftüsü Mehmet Emin Ağa aleyhinde 8 dava açılmış olup, hakkında şimdiye kadar toplam 64 ay hapis cezası verilmiştir.

Yunanistan’ın hukuk dışı bu tutumunu Türkiye’nin kabul etmesi sözkonusu değildir. Nitekim, tüm imkânlarımızı kullanarak, hukukî durumun ihya edilmesi için çalışmakta ve Yunanistan’ın Batı Trakya Türk Azınlığının uluslararası andlaşmalardan doğan haklarına riayet etmesini sağlamak üzere her vesileyle, gerek üçüncü çevrelerle temaslarımızda gerek uluslararası platformlarda Batı Trakya Türk Azınlığının sorunlarını gündeme getirmekteyiz.

Öte yandan, Yunanistan’ın hukuk dışı bu uygulamasının çağdaş insan hakları ve özgürlük anlayışıyla da bağdaşmadığı, bu alanda faaliyet gösteren uluslararası örgütlerin raporlarıyla sabit olmuştur.

Bununla birlikte, bir devletin soydaşlarımızdan haklarını esirgediği gerekçesiyle bizim başka bir inanca mensup olan vatandaşlarımızı haklarından mahrum bırakmamızı, başta Yüce Meclisimiz olmak üzere, Türk halkının geleneksel hoşgörüsünün hiçbir zaman bağışlamayacağını belirtmek isterim.

Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi’nin Bakanlığımızca yönelttiği soru önergesi

Soru : Patrikhanenin uluslararası faaliyetlerde bulunabilmesi için, Anayasa, Lozan Anlaşması, 3335 sayı ve 26.3.1987 tarihli Yasa, 2908 sayılı Dernekler Kanunu ve Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıfların eylemlerini düzenleyen 25.7.1970 tarih ve 7-1066 sayılı tüzük hükümlerine göre Bakanlar Kurulu izni gerekmiyor mu?

Fener Rum Ortodoks Patriği 1 inci Bartholomeos’un Amerika Birleşik Devletlerinde bir dizi temas ve faaliyette bulunması için BakanlarKurulu kararı alınmış mıdır?

Bartholomeos’un sözkonusu Amerika BirleşikDevletleri temasları için alınmış bir BakanlarKurulu kararı yoksa, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir’in Patrik onuruna bir yemek vermiş olması doğru mudur? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap : İstanbul Rum Patrikhanesinin tüzelkişiliği bulunmamaktadır.Dolayısıyla, mevzuatımızın vakıflar veya dernekler gibi tüzelkişileri ilgilendiren hükümleri patriklere uygulanmamaktadır. Ancak, patriklerin yurtdışına çıkışlarının İstanbul Valiliğine bildirilmesi şeklinde bir gelenek yerleşmiştir ve Patrik Bartholomeos da bu kuralın gereğini yerine getirmektedir.

BakanlarKurulu kararına, bir ziyaretin hükümeti temsilen yapıldığı durumlarda ihtiyaç duyulmaktadır.Dolayısıyla, BakanlarKurulu kararı olsun veya olmasın yurtdışına gidip büyükelçiliklerimizi veya başkonsolosluklarımızı ziyaret eden vatandaşlarımıza büyükelçilerimiz ve başkonsoloslarımızca itibar gösterilmesi Bakanlığımızın geleneklerinden biridir. Bir Türk kurumu olan Patrik ve Patrikhane de bu kuralın istisnasını oluşturmamaktadır.

8. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi öngören kanunun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/3685)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Mustafa Kul Erzincan

4306 sayılı 8 YıllıkKesintisiz Temel Eğitim Kanunu 16.8.1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4306 sayılı Yasanın 1 ve 6 ncı maddelerinde; “İlköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşur.Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir” ifadesi yer almaktadır.

Yine sözkonusu yasanın 9 uncu maddesinde “5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı, 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı 5.6.1986 tarihli ve 3308 sayılı kanunlarda birlikte veya ayrı ayrı geçen “ilkokul” ile “ortaokul” ibareleri “ilköğretim okulu” olarak değiştirilmiştir.” ifadeleri yer almıştır.

Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar, ilgili yasanın sadece geçici 1 inci maddesindeki parasal kaynaklarıyla ilgili hükümler eksiksiz olarak uygulanmasına karşın, yasanın diğer maddelerinde yer alan hükümlerin özellikle 9 uncu maddenin uygulanmasına yönelik herhangi bir gelişme sağlanamamıştır.

Vergi tarh ve tahakkuk beyannamelerinden, SSK prim bildirgelerine, gümrük beyannamelerinden, taşıt alım satımına, spor toto, spor loto ve sayısal loto kuponlarından, at yarışlarına, silah ruhsatlarından, avcılık ruhsatlarına, THY uçak biletlerinden, sermaye piyasası kurulundaki bütün işlemlerden, cep telefonlarından, reklam gelirlerine kadar birçok kanal ve kaynaktan 8 yıllık kesintisiz temel eğitim için pay alınmasına karşın, yasanın diğer maddelerindeki hükümlerin geçici 1 inci maddedeki hükümlerle eş zamanlı olarak uygulanmadığı görülmektedir.

1. İlkokul ve ortaokul ibarelerinin bu Yasanın çıkmasıyla birlikte “ilköğretim okulu” olarak değiştirilmesi gerekirken; aynı köyde, aynı beldede ve ilçede faaliyet gösteren ilkokul ve ortaokulların tabelaları hâlâ değiştirilmemiştir. Bu tabelalar “ilköğretim okulu” olarak ne zaman değiştirilecektir?

2. İmam Hatip okullarının orta kısımları bu Yasanın çıkmasıyla birlikte kapatılmış olmasına karşın, halen birçok okulda “İmam Hatip ortaokulu” tabelası asılı bulunmaktadır.Bu tabelalar “ilköğretim okulu” olarak ne zaman değiştirilecektir?

3. Hem ortaokul, hem de ilkokul bulunan bazı köy ve beldelerde, hem ilkokul hem de ortaokul müdürü bulunmakta ve ayrı okullarda yasa çıkmadan önceki şekliyle eğitim ve öğretime devam edilmektedir.Bu okulların müdürlükleri ne zaman birleştirilecektir?

4. Geçen öğrenim yılında 5 inci sınıftan mezun olup bu yıl için 6 ncı sınıfa devam etmesi gereken öğrencilerden özellikle köy okullarından gelenler köylerinde ilköğretim okulu olmadığı için 6 ncı sınıfa devam edememektedirler. Bu durumda olan öğrenciler için taşıma sistemi ile eğitim olanağı ne zaman sağlanacaktır?

5. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilâtında 8 yıllık temel eğitim yasasını uygulamamakta direnen bazı görevlilerin varlığı açıkça görülmektedir. Bu görevliler hakkında herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 25.11.1997 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3191

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.11.1997 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/3685-9018/9201 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul’un “Sekiz Yıllık Kesintisiz Eğitimi Öngören Kanunun Uygulanmasına İlişkin” yazılı soru önergesinde yer alan soruların cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. 4306 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilkokul ve ortaokullar ilköğretim okullarına dönüştürülmüştür. Bu okulların tabelalarının değiştirilmesi işlemleri valiliklerce yapılmaktadır.

2. Sözkonusu Kanun gereğince 1997-1998 öğretim yılından itibaren lise ve dengi okullar bünyesindeki ortaokulların 6 ncı sınıflarına öğrenci kaydı yapılmamaktadır.Bu okulların 6, 7 ve 8 inci sınıflarındaki öğrenciler öğrenimlerini bu okullarda sürdürecekler, öğrenimlerini tamamladıktan sonra sözkonusu okullar tamamen kapanacaktır.Bağımsız imam-hatip ortaokulları bulunmamaktadır.Bu nedenle “İmam-Hatip ortaokulu” adlı tabela yoktur.

3. Belde ve köylerde bulunan ve şartları uygun olan okullar ilköğretim okullarına dönüştürülerek bir müdürlük altında birleştirilmiştir. Fizikî durumları uygun olmayan okulların ek derslik veya bina yapılarak tek müdürlük altında ilköğretim okullarına dönüştürülmesi sağlanmaktadır.

4. 1996-1997 öğretim yılında 14 656 ikinci kademe öğrencisi taşımalı ilköğretim uygulamasına alınmış iken, bu öğretim yılında köylerde bulunan, 6, 7 ve 8 inci sınıf öğrencilerinden
82 126’sı taşımalı eğitime alınarak, 8 yıllık ilköğretime kavuşturulmuştur.

5. Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulamasının yaygınlaştırılmasında Bakanlığımızın merkez ve taşra teşkilâtındaki tüm personel istekli ve özverili olarak görev yapmaktadır.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay Millî EğitimBakanı

9. — Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün 55 inci Hükümet döneminde verilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Hüsamettin Özkan’ın, yazılı cevabı (7/3690)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler Türk ekonomisinin temelini teşkil etmektedir. Ürettikleri mamulleri pazarlamak suretiyle ekonomimize büyük katkılarda bulunmaktadır. KOBİ’ler millî ekonomimiz bakımından önemli bir istihdam kapısı ve kaynağıdır. AB’ne girmek üzere yaptığımız mücadelede KOBİ’lerin kendilerini yenilemeleri, ürün ve hizmetlerde kalite ve standartlarını yükseltmeleri ve ihracat yapabilecek konuma ulaşmalarını temin etmek maksadıyla kredi ve destek politikaları oluşturulmuş ve uygulamaya başlanmıştı. DYP olarak 100 trilyon lirayı aşacak şekilde KOBİ’lerin desteklenmesine yönelik kaynak ayrılmıştı. Bugün için KOBİ’lerin en büyük sorunu ise kredi teminidir. KOBİ’leri daha güçlü ve verimli hale getirebilmek için kredi oranlarının artırılması ve bürokratik engellerin ortadan kaldırılması zorunludur. Bu konularla ilgili olarak aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması konusunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Saffet Arıkan Bedük Ankara

1. 55 inci hükümet döneminde yatırım, işletme ve diğer konularda kredi almak için kaç işletme başvuruda bulunmuştur? Bu başvurulardan kaç tanesine ne miktarlarda kredi verilmiştir? Kaç işletmeye kredi verilmemiştir? Bu işletmelerin isimleri nedir?

2. Verilen kredilerdeki kıstasınız nedir?

3. 54 üncü hükümet döneminde KOBİ’lere sağlam kredi imkânları 55 inci hükümet döneminde de sürdürülecek midir?

T.C. Devlet Bakanlığı 24.11.1997 Sayı : B.02.0.004/751

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 3.11.1997 tarih ve 23712 sayılı yazınız.

İlgi yazıda belirtilen ve Saffet Arıkan Bedük tarafından cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesine verilen cevap ilişiktedir.

Bilgilerinize saygılarımla rica ederim.

H. Hüsamettin Özkan Devlet Bakanı

1. 55 inci hükümet döneminde 886 adet işletme KOBİ yatırım ve işletme kredisi talebinde bulunmuştur. Bunlardan 93 adet KOBİ’ye 1 158 550 499 999 TL tesis 368 818 104 000 TL işletme olmak üzere toplam 1 527 368 603 000 TL kredi tahsis edilmiştir.

266 adet KOBİ başvurusu bankamızca incelemesi tamamlanarak Hazine Müsteşarlığına intikal ettirilmiştir.

134 adet KOBİ’nin talebi inceleme sonucu olumsuz olduğundan değerlendirmeye alınamamıştır. KOBİ kredisine başvuruda bulunan ve kredisi onaylanan firmalar ile kredisi uyun görülmeyen firmalara ilişkin detaylı bilgilerin açıklanması Bankalar Kanununun 83 üncü Maddesinde yeralan “Banka Sırrı” gereğince mümkün değildir.

2. KOBİ Kredileri 16.10.1996 tarih, 22789 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 96/8615 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 31.10.1996 tarih, 22803 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 96/3 sayılı tebliği hükümleri çerçevesinde kullandırılmaktadır.

3. 54 üncü hükümet döneminde KOBİ’lere sağlanan kredi imkânları 55 inci hükümet döneminde artarak sürdürülmektedir.

10. — İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Mersin Serbest Bölge İşletici A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda yönetimde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin yazılı cevabı (7/3727)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 27.10.1997

Turhan Güven İçel

Sorular :

1. 17 Ekim 1997 günü Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş.’de niçin Olağanüstü Genel Kurula gidilmiştir. Genel Kurul sonucunda Yönetim Kurulunun tamamına yakını değiştirilmiştir. Bu değişikliğin asıl sebebi nedir?

2. 7 kişilik MESBAŞ Yönetim Kurulunda anasözleşme gereği Başbakanlıktan 1, kamu kesiminden 2 temsilcinin bulunması zorunlu iken, Yönetim Kurulunun diğer 4 üyeliğine Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve D.B. Deniz Nakliyat ve kamuyu temsilen bünyelerindeki çok değerli denizciler ve bürokratlar olmasına rağmen bu işten anlayamayan “tek özelliği ANAP’lı olmak olan ANAP İl Başkanı ve yandaşlarının seçilmesi tarafınızdan mı gerçekleştirilmiştir? Hal böyle ise, bu partizanca tutum ve davranışınız ne zaman son bulacaktır?

3. Mersin Serbest Bölgesinin kuruluşunda ve bugünlere gelmesinde en aktif rolü oynayan, yönetime her dönemde en az 2 üye veren hisselerin yaklaşık % 55’ine sahip olan denizci kesimine yeni yönetimde yer verilmemesini nasıl izah ediyorsunuz?

T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü 18.11.1997 Sayı : SB.II/02/200/MRN-1-3650-58360 Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 5.11.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3727-9092/23816 sayılı yazıları.

İlgi yazıları eki İçel Milletvekili Sn.Turhan Güven tarafından Mersin Serbest Bölgesi İşleticisi A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda yönetimde yapılan değişiklikle ilgili olarak verilen soru önergesine ilişkin cevaplar aşağıda takdim olunmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak bir Anonim Şirket şeklinde kurulan MESBAŞ-Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş.’nin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan anasözleşmesine göre; genel kurulun olağan toplantıya yönetim kurulu, olağanüstü toplantıya ise, hem yönetim kurulu hem de denetçiler davet etmektedir.

Sayın Turhan Güven’in soru önergesinde bahsedilen 17 Ekim 1997 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı Türk Ticaret Kanununun 366 ncı maddesine uygun olarak şirket ortaklarının talebi üzerine yönetim kurulu kararıyla yapılmış bulunmaktadır.

Şirket anasözleşmesine göre; şirketin işleri Türk Ticaret Kanunu uyarınca genel kurul tarafından seçilen ve yedi (7) üyeden oluşan yönetim kurulunca yürütülmekte ve yönetim kurulu üyelerinden biri (1) Başbakan veya Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanı-Başbakan Yardımcısı tarafından gösterilen adaylar arasından, diğer ikisi (2), (A) grubu hisse senedi sahibi hissedarlar arasından gösterilen adaylar arasından, diğer üyeler ise (B) grubu hisse senedi sahibi hissedarlar arasından gösterilen adaylar arasından genel kurulca seçilmektedir.

Nitekim Bakanlığımca sözkonusu genel kurulda yönetim kurulu üyeliğine Dış Ticaret Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Kürşad Tüzmen aday gösterilmiş, diğer yönetim kurulu üyeliklerine ise şirket anasözleşmesi ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre genel kurul üyelerince aday gösterilmiştir.

Bu bağlamda, yönetim kurulu üyelerinin seçiminde Bakanlığımın herhangi bir şekilde tasarrufu sözkonusu değildir.

Saygılarımla arz olunur.

Dr. Işın Çelebi Devlet Bakanı

11. — Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, İstanbul-Bolluca ve İzmir-Barbaros’ta kurulacak S.O.S. köylerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin yazılı cevabı (7/3728)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı bulunan sorularımızın Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan sorumlu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için delaletlerinizi arz ederim.

23.10.1997

Prof. Dr. Sacit Günbey Diyarbakır

İstanbul- Bolluca ve İzmir Barbaros’ta kurulmakta olan S.O.S. köyleri ile ilgili olarak;

1. 2828 Sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereği “Korunmaya muhtaç çocuklara ilişkin sosyal hizmetler, ancak bu kanunla kurulan kurum tarafından yürütülür” denilmektedir.

Bu sebeple bakanlığım döneminde İstanbul-Bolluca ve İzmir Barbaros’ta açılması istenilen S.O.S. köylerinin ilgili kanun mucibince denetiminin kurum (SHÇEK) tarafından yürütülmesi halinde açılmasına müsaade edileceği, aksi taktirde açılmasının mümkün olmadığı bildirilmiş, ancak bu uyarımıza olumsuz cevap verilmesi üzerine bakanlığım döneminde ilgili protokoller iptal edilmişti.

Sözkonusu köylerin açılacağını ifade ettiğinizi üzülerek basından öğrenmiş bulunmaktayım. Yapılan bu işlem ilgili kanuna rağmen suç teşkil etmiyor mu?

İmam hatip liselerinin orta kısmı ile Kur’an kurslarının kapatıldığı döneminizde bu köylerin açılmasına izin vermenizin vebalini ve sorumluluğunu nasıl taşıyacaksınız?

2. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne maddî imkân sağlayan Şeyh Zayed tarafından vakfedilen İstanbul Gayrettepe’deki otel, daha önce dövizle kiraya verilmişti. Ancak dönemin Genel Müdürü Bülent İlik sözkonusu protokolü iptal ederek çok düşük bir fiyatla TLcinsinden kiralamaya dönüştürmüş, devleti ve kurumu önemli ölçüde zarara uğratmıştı. Bu sebeple Bakanlığım döneminde avukat marifetiyle mahkemeye başvurulması sağlanmış, ancak Sayın Bülent İlik’in göreve tekrar başlar başlamaz avukatın vekâletine son verdiği doğru mudur? Doğruysa niçin olay kapatılmak istenmektedir? Yetimin, fakirin ve kimsesizin hakkının peşkeş çekilmesine izin verecek misiniz?

3. Çocuk Esirgeme Kurumunda kıyımlara devam edilmektedir.

Bu kıyım hangi ölçülere göre yapılmaktadır?

Bazı memurların görevlerine son verilmektedir. Memurların görevlerine son vermenin hangi usullerle yapılacağı ilgili kanunda belirtilmiştir. Kanunlar hiçe sayılarak, memurların görevlerine son verilmesini nasıl izah edebilirsiniz?

4. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan bakanlığım döneminde 170 bin civarında dar gelirli ailenin üniversitelerde okuyan çocuklarına ayda 4 milyon lira burs verilmekteydi. Öğrendiğime göre Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarına ait burslar öğrencilere ödenmemiştir. Bu kaynağı nerede kullanacaksınız?

5. Bakanlığım dönemindem Ekim 1996’da okulların açılma ayında 1 trilyon liralık bir kaynak, ilk ve orta dereceli okullarda çocuğu okuyan dar gelirli ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmıştı. Bu sene böyle bir ihtiyaç yok muydu, vardıysa neden karşılamadınız?

T.C. Devlet Bakanlığı 21.11.1997 Sayı : B.02.0.020-08/3086

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğine

İlgi : 5.11.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3728-9117/23840 sayılı yazınız.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey tarafından Bakanlığıma yöneltilen soru önergesi ile ilgili cevaplar ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Hasan Gemici Devlet Bakanı

Cevaplar

Soru 1. 2828 sayılı Kanunun 4 üncü Maddesi gereği “Korunmaya muhtaç çocuklara ilişkin sosyal hizmetler, ancak bu kanunla kurulan kurum tarafından yürütülür.” denilmektedir.

Bu sebeple bakanlığım döneminde İstanbul-Bolluca ve İzmir Barbaros’ta açılması istenilen S.O.S. köylerinin ilgili kanun mucibince denetiminin kurum (SHÇEK) tarafından yürütülmesi halinde açılmasına müsaade edileceği, aksi taktirde açılmasının mümkün olmadığı bildirilmiş, ancak bu uyarımıza olumsuz cevap verilmesi üzerine bakanlığım döneminde ilgili protokoller iptal edilmişti.

Sözkonusu köylerin açılacağını ifade ettiğinizi üzülerek basından öğrenmiş bulunmaktayım. Yapılan bu işlem ilgili kanuna rağmen suç teşkil etmiyor mu?

İmam hatip liselerinin orta kısmı ile Kur’an kurslarının kapatıldığı döneminizde bu köylerin açılmasına izin vermenizin vebalini ve sorumluluğunu nasıl taşıyacaksınız?

Cevap 1. Bakanlığım döneminde Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı İzmir Şubesi tarafından yaptırılan Barbaros Çocuk Sitesinin açılıp işletilmesi için bir protokol yapılmıştır. Barbaros Çocuk Sitesi, Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtları Yönetmelikleri çerçevesinde Genel Müdürlükçe işletilecektir. Vakıf, kendi temin ettiği arsa üzerine yine kendi imkânları ile yaptığı binaları genel müdürlüğün kullanımına bırakmıştır. İddia edildiğinin aksine adıgeçen vakfa kuruluşun işletme ve yönetimi verilmemiştir. Kurumumuz elemanı bir müdür, iki sosyal hizmet uzmanı ve idarî personel ataması da yapılmıştır.

Soru 2. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne maddî imkân sağlayan Şeyh Zayed tarafından vakfedilen İstanbul Gayrettepe’deki otel, daha önce dövizle kiraya verilmişti. Ancak dönemin Genel Müdürü Bülent İlik sözkonusu protokolü iptal ederek çok düşük fiyatla TL cinsinden kiralamaya dönüştürmüş, devleti ve kurumu önemli ölçüde zarara uğratmıştı. Bu sebeple Bakanlığım döneminde avukat marifetiyle mahkemeye başvurulması sağlanmış, ancak Sayın Bülent İlik’in göreve tekrar başlar başlamaz avukatın vekâletine son verdiği doğru mudur? Doğruysa niçin olay kapatılmak istenmektedir. Yetimin, fakirin ve kimsesizin hakkının peşkeş çekilmesine izin verecek misiniz?

Cevap 2. Adıgeçen vakfın kullanımındaki bina otel değil hastanedir.

Kira sözleşmesi ile ilgili konuda, döneminizde mahkemeye başvurulduğuna ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Ancak, kurum dışından bir avukata toplam 960 000 000 TL ödenmesini öngören bir vekâletnamenin 14.7.1997 tarihinde verildiği görülmüştür. Kurumun yeteri kadar avukatı olduğu da dikkate alınarak bu vekâlet iptal edilmiştir. Aynı işlem kurum avukatlarınca hukukî prosedür içinde izlenmekte ve kiranın günün rayicine uygun hale getirilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Ayrıca konu daha önce 1995 yılında Başbakanlık Müfettişleri ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Müfettişlerince incelenip, herhangi bir soruşturmaya gerek görülmemesine karşın, döneminizde yapılan müraacat dikkate alınarak Başbakanlık bünyesinde yeniden incelenmeye başlanmış bulunmaktadır.

Soru 3. Çocuk Esirgeme Kurumunda kıyımlara devam edilmektedir. Bu kıyım hangi ölçülere göre yapılmaktadır?

Bazı memurların görevlerine son verilmektedir. Memurların görevlerine son vermenin hangi usulllerle yapılacağı ilgili kanunla belirtilmiştir. Kanunlar hiçe sayılarak, memurların görevlerine son verilmesini nasıl izah edebilirsiniz?

Cevap 3. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda kıyım yoktur.

Sayın Günbey’in aynı konuda verdiği yazılı soru önergesinde, detaylarıyla ve karşılaştırmalı olarak açıklandığı gibi, yapılan atamalar; yargı kararlarının uygulanması, yer değişikliği talebinin, eş durumunun ve teftiş kurulu raporlarının değerlendirilmesi ve hizmetin gereği ihtiyacın karşılanması amaçlıdır.

3377 personel hareketinin yapıldığı dönemde, kurumdan sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Sayın Günbey’in bütünüyle hak, hukuk ve yasalar çerçevesinde yapılan personel hareketlerini kıyım olarak tanımlanması şaşırtıcıdır.

Kurumda hiçbir memurun görevine son verilmemiştir.

Kastedilen, 14.6.1997 tarihinde yapılan sınavlarda alınan bir kısım personel konusu ise; gerekli açıklama, Sayın Günbey’in tarafından daha önceki yazılı soru önergesine verilen yanıtta tüm ayrıntılarıyla yeralmaktadır.

Ayrıca bu konular, soru önergesinin verildiği tarihten sonra, kurumun 1998 Malî Yılı Bütçesinin 10.11.1997 tarihinde TBMM Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında Sayın Günbey tarafından tekrar gündeme getirilmiş ve tarafımdan tüm ayrıntılarıyla komisyonda bilgi verilmiştir. Bu bilgiler tutanaklarda da mevcuttur.

Soru 4. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan Bakanlığım döneminde 170 bin civarında dar gelirli ailenin üniversitelerde okuyan çocuklarına ayda 4 milyon lira burs verilmekteydi. Öğrendiğime göre Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarına ait burslar öğrencilere ödenmemiştir. Bu kaynağı nerede kullanacaksınız?

Cevap 4. 1996-1997 öğretim yılında; 1 inci yarı yılda öğrenci başına 3 milyon TL, 2 nci yarı yılda 4 milyon TL olarak, toplam 164 bin öğrenciye verilen yüksek öğrenim öğrenci burs miktarı 1997-1998 öğretim yılında 6 milyon TL’na yükseltilmiştir. Bu miktar, özürlü öğrenciler için öğrenci başına 8 milyon TL olarak belirlenmiştir.

Yine Bakanlığınız döneminde yapılan ve tarafınızdan da imzalanmış bulunan 13.9.1996 tarih ve 1996/10 sayılı Fon Kurulu Kararının 21 inci Maddesi gereği olarak, 1996-1997 öğretim yılının Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında yükseköğrenim öğrencilerine burs ödemesi yapılmamıştır.

Halen burs başvurularının değerlendirilmesi devam etmekte olup, Aralık 1997 ayında burs ödemelerine başlanacaktır. Ödemeler Ekim 1997 ayından geçerli olacaktır.

Soru 5. Bakanlığım döneminde Ekim 1996’da okulların açılma ayında 1 trilyon liralık bir kaynak, ilk ve orta dereceli okullarda çocuğu okuyan dar gelirli ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmıştı. Bu sene böyle bir ihtiyaç yok muydu, vardıysa neden karşılamadınız?

Cevap 5. Dar gelirli ailelerin ilk ve orta dereceli okullarda okuyan çocuklarına Bakanlığınız dönemini kapsayan 1996-1997 öğretim yılında 1 trilyon TL’lık eğitim yardımı yapıldığı iddia edilmektedir. Kayıtlarımızın incelenmesi sonucu bu tutarın 653 milyar 671 milyon TL olduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık;

1. 1997-1998 öğretim yılında fondan 2.5 trilyon TL kaynak aktarılmış olup, bu tutar öğrencilerin kitap, kırtasiye, giyim ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanması için toplam 927 adet Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına, nüfus ve gelişmişlik kriteri esas alınarak gönderilmiştir.

2. Ayrıca; 1997-1998 öğretim yılında taşımalı ilköğretim kapsamındaki muhtaç öğrencilerin öğle yemeği bedelleri de fondan karşılanmaktadır.

Bu kapsamda;

a) Öğrencilere öğle yemeği verilmek üzere kurulacak yemekhanelerin demirbaş ihtiyaçları ve personel giderleri ile ilgili olarak toplam 48.1 milyar TL destek verilmiştir.

b) Bakanlığınız döneminde öğle yemeği için ayrılan toplam kaynak 34 492 öğrenci için 242 milyar 929 milyon TL iken;

1997-1998 öğretim yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından gelen talepler doğrultusunda ilk etapta 109 669 öğrenciye öğle yemeği verilmesi için 3 dilim halinde gönderilmek üzere fondan 1 trilyon 801 milyar 915 milyon liralık kaynak ayrılmış ve 1 inci dilim olarak 602 milyar 203 milyon lira gönderilmiştir. Öğretim yılı sonuna kadar ayrılan kaynağın tamamı gönderilecektir. Gelen talepler doğrultusunda bu tutarın artması beklenmektedir.

Sonuç olarak, öğrencilere yapılan eğitim yardımı toplam olarak 4 trilyon 350 milyar 015 milyon TL’na ulaşmaktadır.

Buna ilaveten;

Geçen yıl yoksul ailelere yakacak yardımı için Bakanlığınız döneminde ayrılan 1.5 trilyonluk kaynağa karşılık bu yıl 2.5 trilyon TL ayrılmıştır.

Yakacak yardımı için ayrılan 2.5 trilyon lira ısı katsayısı, nüfus ve sosyal gelişme endeksi kriterleri gözönünde bulundurularak hesaplanmış ve tamamı gönderilmiştir.

12. — Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım’ın, Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda yönetimde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/3736)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.10.1997

Ömer Naimi Barım Elazığ

1. 17 Ekim 1997 tarihinde Mersin Serbest Bölge İşleticisi A.Ş. (MESBAŞ) Olağanüstü Genel Kurulun seçiminde tarafsız kalınmadığı, yönetim kurulunu oluşturan yedi kişiden dört kişinin bölge milletvekillerinin yakını oldukları ve parti yönetiminde oldukları doğru mudur?

2. MESBAŞ Yönetim Kuruluna seçilen bu kişiler, ilgili olduğu konu hakkında yeterli bilgiye sahipler midir? Uluslararası öneme sahip dünya ülkeleriyle bağlantısının hemen hemen hepsi deniz yoluyla gerçekleşen ve Mersin Serbest Bölge Yönetiminde konu ile ilgili olarak uzman biri var mıdır? Yıllık kârı yaklaşık bir milyar dolar civarında olan bir kuruluşun kârını ve hizmet kalitesini düşürmemek için Bakanlık olarak girişimleriniz sözkonusu mudur?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Hukuk Müşavirliği 25.11.1997 Sayı : B 14 0 HKM 0 00 00 01/BD-2333

T.C.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 18.11.1997 tarih ve 9431 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde yeralan Esas No : 7/3736, Evrak Kayıt No : 9136/023869 sayılı yazı ile Elazığ Milletvekili Ömer Naimi Barım tarafından yazılı olarak cevaplandırmam istenen soru önergesi incelenmiştir.

3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanununun uygulanması amacıyla çıkarılan, 10.3.1993 tarih ve 21520 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinde Bakanlığımıza bu kanunun uygulanmasında herhangi bir görev ve yetki atfında bulunulmamıştır.

Sözkonusu yönetmelik hükümlerinin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan tarafından yürütüleceği bu yönetmeliğin 61 inci maddesi ile hükme bağlanmıştır.

Bu nedenle adıgeçen milletvekilinin sorusu cevaplandırılamamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

13. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Belediyesine ve Karaman’daki ilçe ve belde belediyelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/3752)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 30.10.1997

Zeki Ünal Karaman

Yıllar itibariyle bugüne kadar Karaman İl belediyesine, Karaman’a bağlı ilçe ve belde belediyelerine yapılan yardımların ayrı ayrı nakit olarak miktarları ne kadardır?

T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 25.11.1997 Sayı : B.07.0.BMK.011.013.600/25102

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 18.11.1997 tarih ve KAN.KAR.MD: A.01.0.GNS.0.10.00.02-9433 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/3752 esas no’lu yazılı soru önergesinde yeralan soruya ait bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerine arz olunur.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

Karaman İli Belediyelerine Yapılan Yardımlar

(1990-1997)

Yapılan

Yılı yardım miktarı (TL)

1990 207 200 000

1991 65 000 000

1992 745 000 000

1993 2 975 000 000

1994 3 225 000 000

1995 18 550 000 000

1996 36 000 000 000

1997 (1) 48 200 000 000

14. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Meteoroloji İstasyonunun personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Burhan Kara’nın yazılı cevabı (7/3792)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Meteoroloji Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Mustafa Kul Erzincan

Erzincan Meteoroloji İstasyonu şehir merkezinde olup; Erzincan havaalanının faaliyete geçmesiyle birlikte, havaalanında ikinci bir istasyon oluşturabilecek rasat yapılmaya başlanılmıştır.

Havaalanı, 3 üncü Ordu Komutanlığı, Hava Alay Komutanlığı ve DHMİ Meydan Müdürlüğü tarafından kullanılmakta olup; alanda yapılan hava rasatları büyük önem taşımaktadır.

Her iki meteoroloji istasyonunun verimli bir şekilde çalıştırılabilmesi için 16 teknik eleman, 2 idarî olmak üzere 18 personele ihtiyaç duyulmaktadır.

1. Erzincan Meteoroloji İstasyonunun daha etkin ve güvenilir hizmet verebilmesi için ihtiyaç duyulan personel eksikliğini tamamlamayı düşünüyor musunuz?

2. Sözkonusu personel ihtiyacı ne zaman ve hangi yöntemle giderilecektir?

T.C. Devlet Bakanlığı 25.11.1997 Sayı : B.02.0.016/201/00498

Konu : Erzincan Meteoroloji İstasyon

Müdürlüğü

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 18.11.1997 gün ve KAN.KAR.MD:A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/37926590/18111 sayılı yazınız.

1. Erzincan Meteoroloji İstasyon Müdürlüğünde halen; 5’i bu yıl atanmış olan 11 teknik eleman görev yapmaktadır. Bu sayı hizmetin gerçekleştirilmesi için şimdilik yeterli bulunmaktadır.

2. Havaalanlarımızda verilecek hizmetin zamanında ve en üst kalitede olması zorunluluğu ve bu kalitedeki bir hizmetin özel olarak yetiştirilmiş ve eğitilmiş personel tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Bu anlamda; Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bulunan Anadolu Meteoroloji Meslek Lisesi tek eleman kaynağı olmaktadır.

Zor şartlar altında hizmet verilen havaalanlarımızdan biri durumunda bulunan Erzincan Meteoroloji İstasyonumuzun personel mevcudu önümüzdeki yıllarda imkânlar dahilinde artırılmaya çalışılacaktır.

Bilgi edinilmesini arz ederim.

Dr. Burhan Kara Devlet Bakanı

Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 Arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerini Yasalara Aykırı Olarak Görevden Aldığı, Yerlerine Partizanca Atamalar Yaparak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar Hakkında Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergeye Verilen Oyların Sonucu :

Kabul edilmemiştir :

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oy : 476

Kabul edenler : 209

Reddedenler : 264

Çekinserler : 1

Mükerrer Oylar : 1

Geçersiz Oylar : 1

Oya Katılmayanlar : 73

Açık Üyelikler : 2

(Kabul Edenler)

ADANA

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Veli Andaç Durak

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

Kubilay Uygun

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafçı

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Ömer Ekinci

Ünal Erkan

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Şerif Çim

BİNGÖL

Kâzım Ataoğlu

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Turhan Tayan

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Zülfikar Gazi

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Salih Sümer

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Ali Oğuz

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahri Zengin

İZMİR

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Necati Çelik

Şevket Kazan

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Mustafa Ünaldı

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Rıza Akçalı

MARDİN

Fehim Adak

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

MUŞ

Nedim İlci

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

SAKARYA

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

ŞANLIURFA

Necmetin Cevheri

Zülfikar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

TOKAT

Abdullah Arslan

Ali Şevki Erek

Ahmet Feyzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

TUNCELİ

Kamer Genç

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Kâzım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Ömer Barutçu

 

 

(Reddedenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Akyut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

Yaman Törüner

Nuri Yabuz

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

İlhan Aküzüm

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ali Dinçer

Eşref Erdem

Agâh Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kâmran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kâzım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Cemal Külahlı

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

Ertuğrul Yalçınbayır

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

Ahmet Küçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

ÇORUM

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Evren Bulut

Mustafa İlimen

ERZİNCAN

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

İsmail Köse

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKÂRİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kâzım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Ali Coşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Hasan Tekin Enerem

Algan Hacaloğlu

Cefi Jozef Kamhi

Yılmaz Karakoyunlu

A. Cavit Kavak

A. Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Şadan Tuzcu

İZMİR

Veli Aksoy

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Rüştü Saraçoğlu

Işılay Saygın

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Ali Günaydın

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Bülent Arınç

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Enis Yalım Erez

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

SIVAS

Mahmut Işık

ŞANLIURFA

Seyyit Eyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Osman Mümtaz Soysal

 

 

 

 

(Çekimser)

 

 

 

RİZE

Şevki Yılmaz

 

 

 

 

(Mükerrer Oy)

 

 

AYDIN

İsmet Sezgin (RED)

 

 

(Geçersiz Oy)

 

 

KONYA

Lütfi Yalman (KABUL)

 

 

(Oya Katılmayanlar)

ADANA

Cevdet Akçalı

Erol Çevikçe

Orhan Kavuncu

ANKARA

Hasan Hüseyin Ceylan

Mehmet Ekici

Mehmet Gölhan

Şaban Karataş

ANTALYA

Deniz Baykal

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Metin Arif Ağaoğlu

AYDIN

Nahit Menteşe

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Hüsamettin Korkutata

BOLU

Mustafa Yünlüoğlu

BURSA

Ali Osman Sönmez

ÇORUM

Hasan Çağlayan

Yasin Hatiboğlu (Başkan V.)

DENİZLİ

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan (Başkan V.)

DİYARBAKIR

Ferit Bora

Seyyit Haşim Haşimi

Yakup Hatipoğlu

EDİRNE

Ümran Akkan

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

ESKİŞEHİR

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Hikmet Çetin (Başkan)

GİRESUN

Ergun Özdemir

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

İSTANBUL

Tayyar Altıkulaç

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Metin Işık

Ercan Karakaş

Göksal Küçükali

Aydın Menderes

Korkut Özal

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ali Topuz

Bahattin Yücel

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Turhan Arınç

Hasan Denizkurdu

Şükrü Sina Gürel (B.)

Ahmet Piriştina

Ufuk Söylemez

KAYSERİ

İsmail Cem(B.)

Recep Kırış

KİLİS

Doğan Güreş

KOCAELİ

İsmail Kalkandelen

Onur Kumbaracıbaşı

Osman Pepe

KÜTAHYA

Emin Karaa

MALATYA

Metin Emiroğlu

MANİSA

Ayseli Göksoy

Yahya Uslu

MUŞ

Necmettin Dede

Sabahattin Yıldız

ORDU

Mustafa Hasan Öz

SAKARYA

Nezir Aydın

SAMSUN

Nafiz Kurt

SIVAS

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

İbrahim Halil Çelik

ŞIRNAK

Bayar Ökten

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

TOKAT

Hanefi Çelik

UŞAK

Hasan Karakaya

YOZGAT

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Necmetttin Aydın

Hasan Gemici (B.)

 

(Açık Üyelikler)

BURSA 1

 

KIRŞEHİR 1

 

 

 

BİRLEŞİM 18’İN SONU