Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 36 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

13 üncü Birleşim

12 . 11. 1997 Çarşamba

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Afyon Milletvekili Osman Hazer’in, Afyon’daki kamış üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, ziraî kredi faizlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

3. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, esnaf ve sanatkârları destekleme programına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in (6/560, 571, 572) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/460)

2. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın (6/598, 608) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/461)

3. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1121)

4. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Avusturya’ya yapacağı ziyarette katılacağı milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1122)

IV. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – Plan ve Bütçe Komisyonuna üye seçimi

V. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Çay Kurumunun reklam ve tanıtma giderlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/560)

2. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Sosyal Hizmetler İzmir İl Müdürlüğünde görev yerleri değiştirilen personele ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/567)

3. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir İlindeki birimlerde yapılan personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/568)

4. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir İlindeki birimlerde yapılan personl atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosya Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/569)

5. – Karaman Milletvekili Fikret Ünlü’nün, Karaman çevresinde meydana gelen dolu afetinden zarar görenlere yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı (6/570)

6. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/571)

7. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, hac seyahatine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/572)

8. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, kasaplık dana ve süttozu ithal edileceği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/573)

9. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Bodrum İlçesinde bulunan Türkbükü ve Yalıkavağı turizm merkezlerinin tahsisine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/574)

10. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/575)

11. – İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, özel okulların ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/576)

12. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir-Yenişehir ve Bozyaka SSK Hastanelerindeki uzman doktor açığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/577)

13. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, Hitit dili ve uygarlığı konusundaki çalışmalara ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/578)

14. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, tarih kitaplarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/579)

15. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Silifke-Kayraktepe Baraj projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/580)

16. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, İçel Ak-Suvak projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/581)

17. – Ankara Milletvekili Ömer Ekinci’nin, ithal et ve hayvancılığın geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı (6/582)

18. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Sıvas-Ankara doğalgaz boru hattı güzergâhının değiştirilme nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/583)

19. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin İli çitfçilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı (6/584)

20. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Bodrum Kalesi Su Altı Arkeoloji Müzesinde sergilenen Doğu Roma Gemisinin bir maket olup olmadığına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/585)

21. – Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, Kanada’dan kiralanan yangın söndürme uçaklarına ve yangında zarar gören vatandaşların kredi borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/586)

22. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Millî Güvenlik Kurulu görüşme tutanaklarının kamuoyuna açıklanmasının gerekçesine ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/587)

23. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt Organize Sanayi Bölgesi Alt Yapı Projesi ve KOBİ kredilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/588)

24. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi protesto yürüyüşünde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/589)

25. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Ilısu Barajı projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/590)

26. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasındaki zarara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/591)

27. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamaya ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/592)

28. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Televole programının aile ve çocuklar üzerindeki etkileri konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/593)

29. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Elmadağ Barutsan Fabrikasında meydana gelen patlama ve iş kazalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/594)

30. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen yangının söndürülmesinde yabancı ülkelerden gelen yardımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/595)

31. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen yangının söndürülmesi için görevlendirilen helikopterlere ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı (6/596)

32. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında iş güvenliği tedbirlerinin alınıp alınmadığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/597)

33. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlama ve yangının çevreye verdiği zarara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/598)

34. – Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in, fındık fiyatlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/599)

35. – İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, Ekonomik ve Sosyal Konseyin oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/600)

36. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitim çalışmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/601)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat-Saraykent Ziraat Bankası şubesinin ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/3470)

2. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Beypazarı-Uruş-Güdül karayoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/3228)

3. – Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale Boğaz Köprüsü Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/3574)

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335)

2. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

3. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in Erozyonla Mücadele Haftasına ilişkin gündemdışı konuşmasına Orman Bakanı Ersin Taranoğlu;

Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Bursa Gemlik Körfezinde kurulu bulunan TÜGSAŞ’a ait gübre fabrikasının yarattığı çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşmasına Çevre Bakanı İmren Aykut;

Cevap verdiler.

İçel Milletvekili Halil Cin, Atatürk’ün, değişim ve yenileşme önderliğine ilişkin bir gündemdışı konuşma yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın,

Gürcistan Cumhuriyetine gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun,

Moldova Cumhuriyetine gidecek olan Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın,

Türkmenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetlerine gidecek olan Devlet Bakanı Burhan Kara’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın,

Avusturya’ya gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun;

Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın,

Vekillik etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile

Antalya Milletvekili Hayri Doğan ve 58 arkadaşının, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerini yasalara aykırı olarak görevden aldığı, yerlerine partizanca atamalar yaparak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanunun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar hakkında bir Meclis soruşturması (9/15),

İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve 46 arkadaşının, İstanbul Büyükşehir Belediyesi alanındaki bir araziyi mevzuata aykırı bir şekilde siyasî ayrımcılık yaparak Bahçeköy Belediyesi mücavir alanına dahil ettiği iddiasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu hakkında bir gensoru (11/12),

Açılmasına ilişkin önergeleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 34 arkadaşının, uygulanan tasarruf tedbirlerine rağmen kamu kesiminde özellikle taşıt kullanımında savurganlık yapıldığı iddialarını araştırmak (10/212),

Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay ve 28 arkadaşının, zarar gören çiftçilerin desteklenmesiyle ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirleri belirlemek (10/213),

Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül ve 21 arkadaşının, enerji darboğazının boyutları ile üretim, dağıtım ve iletiminden kaynaklanan enerji kayıplarının araştırılarak alınması gereken tedbirleri belirlemek (10/214),

Amacıyla birer Meclis araştırması ve

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 37 arkadaşının, Avrupa Birliği ve Kıbrıs başta olmak üzere hükümetin izlediği dış politika konusunda bir genel görüşme (8/15),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 174 üncü sırasında yeralan 387 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 150 nci sırasında yeralan 359 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 54 üncü sırasında yeralan 186 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 6 ncı sırasında yeralan 232 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci sırasına alınmasına;

10.11.1997 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan Bayındırlık ve İskân bakanı Yaşar Topçu hakkındaki (11/12) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yeralması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince, gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 18.11.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;

10.11.1997 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa R. Taşar hakkında (9/15) esas numaralı soruşturma önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yeralması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 25.11.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;

İlişkin Danışma Kurulu önerileri kabul edildi.

Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur İlinin kalkınmada öncelikli yöreler arasına alınmasına dair (2/557)

Adana Milletvekili Mehmet Halit Dağlı’nın, bir İl kurulması hakkında (2/646);

Kanun tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

(10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler;

Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimlerini yapmak için toplanacakları yer ve saate ilişkin, Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna, Demokratik Sol Parti Grubunca Sakarya Milletvekili Teoman Akgür ve Demokrat Türkiye Partisi Grubunca İzmir Milletvekili Turhan Arınç;

(10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna, Demokratik Sol Parti Grubunca İstanbul Milletvekili Ahmet Tan ve Demokrat Türkiye Partisi Grubunca Manisa Milletvekili Ayseli Göksoy;

(10/25) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna, Demokratik Sol Parti Grubunca İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve Demokrat Türkiye Partisi Grubunca İstanbul Milletvekili Metin Işık;

Aday gösterilerek seçildiler.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırada bulunan, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın (6/518),

Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin’in;

2 nci sırasında bulunan (6/520),

14 üncü sırasında bulunan (6/536),

Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in;

3 üncü sırasında bulunan (6/521),

4 üncü sırasında bulunan (6/522),

Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un;

5 inci sırasında bulunan (6/525),

6 ncı sırasında bulunan (6/526),

7 nci sırasında bulunan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın (6/527),

İçel Milletvekili Halil Cin’in;

8 inci sırasında bulunan (6/528),

9 uncu sırasında bulunan (6/529),

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın;

10 uncu sırasında bulunan (6/530),

11 inci sırasında bulunan (6/531),

Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık’ın;

12 nci sırasında bulunan (6/532),

13 üncü sırasında bulunan (6/533),

Esas numaralı sözlü soruları, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrildiği ve gündemden çıkarıldığı bildirildi;

İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci’nin;

15 inci sırasında bulunan, cezaevlerindeki ölüm orucu eylemleri hakkında soruşturma başlatılmadığına (6/544),

16 ncı sırasında bulunan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı hakkında hazırlanan fezlekeye (6/550)

17 nci sırasında bulunan, İskenderun Cezaevine (6/551),

18 inci sırasında bulunan, cezaevlerindeki eylemlerin sorumluları hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına (6/552),

19 uncu sırasında bulunan, cezaevi koşullarının iyileştirilmesine yönelik çalışma yapılıp yapılmadığına (6/554),

20 nci sırasında bulunan, Muğla Milletvekili Lâle Aytaman’ın, rüzgâr enerjisinden yararlanma konusunda bir çalışma yapılıp yapılmadığına (6/559),

İlişkin sözlü sorularına, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu cevap verdi.

21 inci sırasında bulunan (6/560),

22 nci sırasında bulunan (6/567),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 36 arkadaşının, orman yangınlarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi (10/23),

Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici ve 29 arkadaşının, ormanlarımız ve orman köylülerimizin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının tespit edilmesi (10/36);

Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 49 arkadaşının, orman yangınlarının önlenebilmesi için alınması gereken tedbirler ile yangınlardaki ihmal ve kusurların tespit edilmesi (10/103);

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 27 arkadaşının, ormanlarımızın korunması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/173);

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 20 arkadaşının, yangınların önlenmesi ve itfaiye teşkilâtının yeniden yapılanması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/183);

Antalya Milletvekili Arif Ahmet Denizolgun ve 24 arkadaşının, Antalya’da meydana gelen orman yangınında zarar görenlere yapılacak yardımın belirlenmesi ve yangınların söndürülmesinde alınacak tedbirlerin tespiti (10/198);

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek yapılan öngörüşmelerine bir süre devam edildi.

Orman Bakanı Ersin Taranoğlu, Antalya Milletvekili Ahmet Denizolgun’un, konuşmasında kendisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

12 Kasım 1997 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.02’de son verildi.

Uluç Gürkan Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Mehmet Korkmaz Kahramanmaraş Kütahya Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

II. — GELEN KÂĞITLAR No. : 27

12.11.1997 ÇARŞAMBA

Tasarı

1. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/683) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.11.1997)

Tezkere

1. – Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1121) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.11.1997)

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

12 Kasım 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Haluk YILDIZ (Kastamonu)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Afyon Milletvekili Osman Hazer’in, Afyon’daki kamış üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Gündemdışı ilk söz, Afyon’da kamış üreticilerinin sorunları konusunda, Afyon Milletvekili Sayın Osman Hazer’in.

Buyurun Sayın Hazer. (RP sıralarından alkışlar)

OSMAN HAZER (Afyon) – Öncelikle, bize söz veren Sayın Başkanımıza teşekkür ediyorum, yeni görevinde de başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen sevgili vatandaşlarımız; Türkiye’de ve özellikle Afyon Eber Gölü civarındaki köylümüze önemli miktarda ekonomik katkı sağlayan SEKA’nın kamış alımlarıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

SEKA, ülkemiz kâğıt ihtiyacını karşılayan kurumdur. Bilindiği gibi, kâğıdın hammaddesi selülozdur. Selülozun ana maddesi ise, birinci sırada ağaç, sonra sırasıyla, kamış, saman ve sair bitkilerden oluşmaktadır. Öncelikle, sizlere, kamış bitkisinin önemini ortaya koymaya çalışacağım ve akabinde, kamış üreticisi köylümüzle temaslarımız sırasında bize aktardıkları sıkıntılara tercüman olmak noktasında, onların sıkıntılarını ve Hükümetten taleplerini dile getirmeye çalışacağım.

Sayın milletvekilleri, kâğıt üretiminde en önemli bitki olan ağacın verimi yüzde 45’tir; yani, 1 ton tomruktan 450 kilogram selüloz elde edilmektedir. Bir başka deyişle, 5 metreküp tomruktan 1 ton selüloz elde edilir. Bu bilgileri dinlerken, bir ağacın yetişmesi için gerekli süreyi ve kesilmeden önce, yani kâğıt hammaddesi olarak kullanılmadan önce, doğanın dengesini koruma noktasındaki faydalarını düşünmenizi istirham ediyorum.

Bununla birlikte, kamışın kâğıt üretimindeki verimi ise yüzde 40’tır; bu da 1 ton kamıştan 400 kilogram veya 2,5 ton kamıştan 1 ton selüloz üretimi demektir. Kamış, senelik üretimi olan bir bitkidir; bu ise, bu yıl ürün aldığınız yerden bir sonraki yıl yine ürün alabilirsiniz anlamına gelmektedir. Bu teknik bilgilerde de görüldüğü gibi, kâğıt üretiminde verim açısından ağaç ile kamış arasında çok büyük bir fark bulunmaktadır.

Ayrıca, iki bitkinin hacimleri ve fizikî durumları göz önüne alınırsa, selüloz haline dönüştürülürken işçilik ve zaman mefhumunun kamış lehine daha kısa ve daha az olması muhtemeldir.

Bütün bu mukayese dikkate alındığında, SEKA’nın kamış alımlarını artırması yönünde maddî sıkıntılarının giderilmesinde fayda olduğunu düşünüyorum; hatta, kamış alımlarında köylerimizin teşvik edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Seçim bölgem olan Afyon İlinin Eber Gölü civarında yerleşimi bulunan Çay, Bolvadin, Sultandağı İlçeleri ve bağlı köylerinde yaptığımız gezilerde, halkımız, şikâyetlerini ve sıkıntılarını bizlere ifade ettiler ve vekilleri olarak bizlerden sıkıntılarına çözüm istediler. Bu sıkıntılar, sadece Afyon İli ve Eber Gölü civarındaki kamış üreticisi köylerimizin değil, aynı zamanda, yurdumuzun diğer bölgelerindeki kamış üreticisi köylerimizin de sıkıntısıdır.

Ben, tespit ettiğim sıkıntıları şu şekilde sıralamak istiyorum: Kamış alımları taban fiyatlarının düşük olması, zaman zaman ödemelerin peşin yapılmaması, kamış alım miktarlarının düşük tutulması sebebiyle kesilen kamışların ellerinde kalması ve depolamada karşılaşılan tehlike ve sıkıntılar.

Bu şikâyetleri sıraladıktan sonra, kendi çözüm önerilerimi sizlere sıralamak istiyorum: Yukarıda önemini ortaya koyduğum kâğıt üretiminde yeri büyük olan kamışın alım taban fiyatının köylümüzün emeğini koruyacak ve onu memnun edecek seviyede yüksek tutulması gerekmektedir. Geçmiş yıllarda, zaman zaman, kamış bedelleri halkımıza taksitle ödenmiştir. Köylümüz ise, böylece, gelirden istediği gibi istifade edebilme imkânı bulamamıştır; bu sebeple, alım bedelinin, mutlaka peşin ödenmesi gerekmektedir.

Köylümüz, kamış alımlarının bir müddet sonra SEKA tarafından durdurulması sonucunda, ellerinde kalan kamışı depolamakta sıkıntıya düşmektedir. SEKA, konuyla ilgilenmediğinden, halkımız bunları köyde depolamakta, kamışlar kuruduğu zaman, bu yığınlar, köy içi büyük yangın tehlikesi arz etmektedir. Bu sebeple, üretilen bütün kamışların SEKA tarafından alınmasında, hem köylümüz için hem de SEKA için büyük fayda olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hazer, lütfen, 1 dakika içinde toparlayalım.

OSMAN HAZER (Devamla) – Bütün bunların gerçekleşmesi ise, Hükümetin ilgili bakanlığı tarafından SEKA’nın maddî sıkıntılarının giderilmesine bağlı bulunmaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hazer.

Hükümet adına konuşma talebi?.. Yok.

2. – Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, ziraî kredi faizlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci konuşma için, ziraî kredilerin faizleri konusunda, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 55 inci Hükümetin son günlerde uygulamaya koyduğu tarım politikalarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye tarımının üretim yapmadaki en büyük sıkıntısı sermayedir. Tarımsal işletmelerimizin çok küçük olması, verimliliğin çeşitli nedenlerle dünya ortalamasının dahi altında gerçekleşmesi, yeterli ve doğru desteklemelerin yapılmaması, tarımdaki fazla nüfus nedeniyle, tarım işletmelerimiz gerekli sermaye birikimine sahip olamamışlardır.

Tarımla uğraşmak, para kazanıp işine yatırım yapmaktan ziyade, boğaz tokluğuna bir yaşam mücadelesi şeklinde yaşanmaktadır. Tarım kesimi Türkiye’deki tüm zenginliklerin ilk sermayesini oluşturmasına rağmen, hâlâ sömürülmeye ve diğer sektörlere kaynak aktarılan sektör olmaya devam etmektedir. Ülkenin ortalama millî geliri 3 bin dolar olmasına rağmen, tarımda ortalama millî gelir 900 dolar civarında gerçekleşmektedir. Çalışan nüfusun yüzde 50’sini ve nüfusun yüzde 41’ini bünyesinde barındıran tarım, millî gelirden sadece yüzde 13-14’ler civarında pay almaktadır. Planlı dönemlerde Türkiye ortalama yüzde 6 büyürken, tarım kesiminin büyüme hızı, maalesef, yüzde 1’ler düzeyinde kalmıştır ve tarım reel olarak gerilemiştir. Tarımda büyük oranda sübvansiyon yapıldığı ise kocaman bir yalandır. Tarım, kesinlikle diğer sektörler kadar dahi desteklenmemiştir ve tarım, yarattığı katmadeğerin ancak yüzde 13’ü kadar desteklenmektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde hektar başına 94 dolar, üretici başına 20 bin dolar; Norveç’te hektar başına 2 900 dolar, üretici başına 32 bin dolar destekleme yapılırken, Türkiye’de hektar başına 36 dolar, üretici başına ise 230 dolar destekleme yapılmaktadır; bu da, Türk tarımının ne kadar desteklendiğini en açık şekilde ortaya çıkarmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, son günlerde, yeni, 55 inci Hükümetin tarım kredi faiz oranlarını 22 puan civarında artırması ve tarımsal kredi faizlerinin yüzde 76-80’lere varması, bu faizlerle tarımcının kredi kullanmasını olanaksız hale getirmiştir. Bu şartlarda kredi kullanan tarımcı, siyanür hapı içmiş gibi olur ve yok olur, üretim gücünü yitirir. Her ne kadar bu Hükümet, bir iyiniyet göstergesi olarak ürün ödemelerini peşin yapmışsa da, bu, esas olarak Hükümetin görevidir diye düşünüyorum. Bu şartlarda, bu faizlerle de Türkiye’de tarımın işi kesinlikle bitirilecektir. Bu kararları alanların tarımsal üretimin nasıl yapıldığından kesinlikle haberleri yoktur. Para politikalarıyla ülkeyi kalkındıracağını sanan 24 Ocak zihniyeti, azgınlaşmış bir anlayışla, gelip çiftçinin sofrasına oturmuştur. Ülkeyi, Avrupa tarım sektörünün açık pazarı yapacak ve büyük sosyal problemlerle karşı karşıya bırakacak olan bu anlayışla mücadele eden ziraat odalarının yürüyüşlerini ve direnişlerini en açık ve net bir şekilde destekliyoruz değerli arkadaşlarım.

Çiftçinin ardından ikinci kurban olarak da, maalesef, 55 inci Hükümet, esnafı seçmiştir; esnaf kredi faiz oranları da yüzde 67’lere yükselmiştir. Bu Hükümet ne yapmak istemektedir?! Çiftçi kredi faizlerini artırarak, 25 milyon çiftçiyi karşısına alan ve şimdi de 10 milyon esnafı karşısına alan Hükümet ne yapmak istemektedir?! Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu uygulamaları reddediyoruz.

Enflasyonun sebebi, esnaf kredileri ve ziraî krediler değildir; enflasyonun sebebi, üretmeden kazananlar, vergi vermeyenler, kayıtdışı ekonomi, adaletsiz vergi sistemi ve büyük tavizler verilen finans sistemidir. Üretimi teşvik etmeden iki yakamızın bir araya gelmesi mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Bu kararlardan etkilenen ve fatura kesilen 35 milyon insan bu ülkenin mutlu azınlığı değildir.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Çekin desteğinizi, bitsin bu iş!

AHMET KÜÇÜK(Devamla) – Bu insanlar, düğünlerinde havaya dolar fırlatan, son model arabalarla gezen, denizde yatı, harasında atı olanlar değil, bu ülkenin olması gereken ortadireğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Küçük, lüften toparlayalım.

AHMET KÜÇÜK(Devamla) – Dükkânlarını açık tutma ve üretim yapma gayretleri, köşeyi dönme gayretlerinden değil, evine, çoluğuna çocuğuna nafaka temin etmenin, başkaları gibi başkaca bir yolunu bulamamalarından ve helal para kazanarak, ülkesine, devletine bağlı insanlar olarak yaşama çabalarındandır.

Son olarak, Hükümeti uyarıyoruz; bu gidiş iyi gidiş değildir, bu yol çıkar yol değildir. Bu Hükümet, bu kredi faiz oranlarını eskisinin de altına indirmelidir ve başına da çorap örmemelidir.

Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle Yüce Kurulu en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP, DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Küçük.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına söz talebi?.. Yok.

3. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, esnaf ve sanatkârları destekleme programına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın cevabı

BAŞKAN – Şimdi, esnaf ve sanatkârları destekleme programı konusunda Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ertugay. (DYP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2284 sayılı Kanunla kurulmuş bulunan Türkiye Halk Bankası, esnaf, sanatkâr, küçük ve orta ölçekli işletmelerin kredi ihtiyaçlarını karşılayan bir ihtisas bankasıdır ve esnaf ve sanatkârlarımızın tek finansman kuruluşudur.

Bugün ülkemizde el sanatları ve küçük ticaretle uğraşan 3 milyon esnaf, 900 kefalet kooperatifi mevcut olup, bu kooperatiflere kayıtlı üye sayısı 700 bin civarındadır. Toplam 3 milyon 700 bin kişinin istihdam edildiği bu alanda, yaklaşık 15 milyon kişi geçimini sağlamakta, bu da nüfusun beşte birini oluşturmaktadır.

Küçük esnafımıza hizmet sunmak üzere kurulmuş bulunan Halk Bankasınca, Doğru Yol Partisi Hükümetleri sırasında bugüne kadar kullandırılan kredi limitlerine baktığımızda; şahıs başına verilen kredi limiti 1993 yılında 8 milyon 815 bin, 1994 yılında yüzde 80’lik bir artışla 15 milyon, 1995 yılında yüzde 300’lük bir artışla 47 milyon, 1996 yılında yüzde 262’lik artışla 123 milyon ve nihayet 1997 yılında ise yüzde 220’lik bir artışla 270 milyon TL olarak uygulanmıştır. Esnafımız için hayatî önem taşıyan bu artışlar enflasyonun çok çok üzerinde olmuştur. Bu uygulama da Doğru Yol Partisi Hükümetlerinin her zaman esnaf ve sanatkârlarımıza verdiği desteğin ve onun yanında yer almasının açık bir göstergesidir.

Öte yandan, Türkiye Halk Bankası ihtisas kredileri içerisinde özel bir önem taşıyan kooperatif kredileri ise, kişi başına 1993 yılında 50 milyon, 1994 yılında 150 milyon, 1995 yılında 500 milyon, 1996 yılında 750 milyon ve 1997 yılında ise 1 milyar olarak kullandırılmıştır.

Burada da açıkça görüleceği gibi, kooperatif kredilerinde de esnaf ve sanatkârlarımız, DYP Hükümetleri zamanında azamî ölçüde korunmuş, bunlarla da yetinilmeyerek, mevcut kredi faizleri 1.1.1996 tarihinden itibaren 5 puan düşürülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî iradeye rağmen kurulan ve atanmış olan Anasol-D Hükümetinin gelir gelmez yaptığı ilk icraatlardan birisi, bankalar zarar ediyor gerekçesiyle, esnaf ve sanatkârlarımıza verilen kredi faizlerini, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde artan hayat pahalılığı altında zaten ezilen esnafımızı korumak için düşürmesi gerekirken, 10 puan artırmak olmuştur. Açıkça ifade ediyorum: Bu uygulama, dar gelirli, ayakta zor durabilen esnafımızın boynuna çökülerek ondan alınan kaynağın rantçı ve kartelci sermayeye aktarılmasından başka bir şey değildir.

Böylece, Cumhuriyet tarihinin en büyük enflasyonuna maruz kalarak perişan edilen tüketiciden sonra, Türk ekonomisinin ve Türk Milletinin en sağlam damarını oluşturan çiftçimizden sonra, şimdi de en büyük darbe, esnafımıza vurulmuştur.

Esasen, esnaf ve sanatkârlar, ülkemizde ve dünyada değişen ve gelişen şartlar içerisinde, gümrük birliği sürecinde, yoğun bir rekabet ortamında ayakta kalma mücadelesi verirken, yüksek enflasyon, iç ve dış piyasalardaki belirsizlikler devam ederken, zaten, genelde sınırlı işletme sermayesi ve düşük stok devir hızıyla hayatiyetini devam ettirmeye çalışan, demokrasimizin ve millî hayatımızın teminatı olan esnaf ve sanatkârlarımızın varlığı, artık, ciddî bir tehdit altına girmiştir.

Bu uygulama, sermaye devrinin çok sınırlı, sadece yılda bir defa olabildiği Doğu Anadolu Bölgesi esnafını daha da fazla vurmuştur. Yüksek enflasyon, yüksek faiz politikası ve artık zulüm haline dönüşmüş olan ardı arkası kesilmeyen zamlar ve ağır vergiler karşısında, birçok küçük esnaf ve sanatkârımız işyerini kapatmak zorunda kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, fonksiyonu ve kullanış amacı göz önüne alındığında bir ihtisas bankası özelliğinden uzaklaşmış olan Halk Bankasının, tekrar esas fonksiyonuna getirilmesi, ekonomik ve sosyal yönünün önplana çıkarılması acil olarak önem taşımaktadır. Bu konuda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ertugay, lütfen toparlayalım.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Bu konuda, esnaf ve sanatkârlarımızı daha fazla mağdur etmemek için, artırılan faiz oranlarının derhal eski seviyesine getirilmesi; Halk Bankasının, esnaf ve sanatkârları destekleyen bir yapıya kavuşturulması veya Bankanın, bir esnaf ve sanatkâr bankası haline getirilmesi ya da özelleştirilerek esnaf ve sanatkârlara devredilmesi gerçek bir çözüm olacaktır.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ertugay.

Hükümet adına, gündemdışı konuşmayı yanıtlamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (DSP, ANAP ve DTP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay’ın gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap vermek için huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Bildiğiniz gibi, Hükümet Programımızda “ekonomik ve sosyal gelişmenin kaynağı olan KOBİ’ler ile esnaf ve sanatkârlarımızın, yoğunlaşan rekabet ortamında, toplumun talep ve ihtiyaçlarına cevap verebilmeleri için gereken bütün tedbirler süratle uygulamaya konulacaktır” hükmü yer almaktadır. Bu politikalarımız doğrultusunda, esnaf kredilerinde, özellikle son aylarda artışlar sağlanmıştır; bu artışlar, Halk Bankasının asıl misyonu doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüğünün açık bir göstergesidir. 1996 yılı sonunda 80 trilyon Türk Lirası olan esnaf kredileri, Kasım 1997 tarihi itibariyle 150 trilyon Türk Lirasına çıkarılmış ve 1997 yılı hedefi, dönemimizde gerçekleştirilmiştir. Kooperatifler Yasasında belirtilen, yasal sınırı 1 milyar Türk Lirası olan esnaf kredisi şahıs limitlerinin artırımına yönelik yasa değişikliği hazırlanmıştır ve Bakanlar Kuruluna sevk edilecektir; Bakanlar Kurulunun onayından sonra, Yüce Meclise takdim edilecektir.

1997 yılında, Hükümetimizin esnafa kullandırdığı kredilerin toplam tutarı 23 trilyon olmuştur; ayrıca, kredi kullanımında sağlanan kolaylıklarla, bugün, kredilendirilen esnaf 1 milyona yaklaşmıştır. Öte yandan, kredilerin tabana yayılması ve gelişmişlikteki bölgelerarası adaletsizliğin ortadan kaldırılması amacıyla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki esnaf ve sanatkârlara yönelik hizmetlerde de ilk dört ayda büyük artışlar sağlanmıştır. Ekim 1997 tarihi itibariyle bölgeye açılan kredilerin toplamı, yılbaşına göre, 15,3 trilyon lira artırılarak 31 trilyon Türk Lirasına ulaşmıştır. Bu kredilerin 16 trilyon Türk Lirası esnaf ve sanatkâra kooperatifler aracılığıyla verilmiş plasmanlardır. Kredi plasmanındaki on aylık artış da 7,5 trilyon liraya ulaşmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esnaf ve sanatkârların tek finans kuruluşu olan Türkiye Halk Bankasının sermayesi 1995 yılında 15 trilyon Türk Lirası iken -bizden evvel, birçok hükümet, burada, bu Bankaya devlet bakanı olarak baktı- 55 inci Hükümetimiz, gelir gelmez, ilk iş olarak, bu sermayeyi 75 trilyona yükseltmiştir; ayrıca, Bankanın görev zararının ödenmesini sağlamak üzere de, ekbütçeye ödenek koymuştur. Bankada, özkaynak güçlenmesiyle maliyet faiz arasındaki denge sağlanarak, kredi faizi düşüşü yaratılacağı inancındayız. Bununla birlikte, 55 inci Hükümetimizin, ekonomik koşulların iyileştirilmesi, hayat pahalılığının kontrol altında tutularak istikrarlı büyümenin sağlanması, hayat standardının tüm kesimler için yükseltilmesi doğrultusunda para-kredi alanında alınan bir dizi önlem içinde, bankanın kaynak maliyetlerindeki yükselme dikkate alınarak, esnaf kredi faiz oranlarında artış, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak uygulamaya konulmuş idi; ancak, hayat pahalılığı oranının hedeflenen seviyeye düşmesi, parasal ve ekonomik istikrarın doğmasına, dolayısıyla ekonominin canlanarak tüm üretken kesimlere yeni iş olanaklarının açılmasına neden olacaktır. Bu gelişmeden en büyük payı da esnaf ve sanatkârların alacağı inancımızdır.

Ekonomik ve parasal istikrarın sağlanmasıyla esnafa açılan kredilerin miktarlarında artışlar olacak, ayrıca kaynak maliyetlerindeki düşüşler doğrultusunda, kredi faiz oranında da düşüş ve iyileştirme yapılacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

2. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, ziraî kredi faizlerine ilişkin gündemdışı konuşmasına cevabı (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz önce gündemdışı konuşan Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’ün tarım faizleri konusundaki konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Taşar. (ANAP sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Gündemdışı söz alarak, son günlerde çok tartışılan ve içpolitika malzemesi yapılan ziraî kredi faizlerinin artırılması hakkında açıklama ve gerçekleri kamuoyuna duyurma fırsatı verdiği için, Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük Beyefendiye teşekkür ediyorum.

Öncelikle şu hususun kabul edilmesi gerekir: Özellikle 1993 sonrası, tarım sektörü tam manasıyla gerileme, çiftçilerimiz de fakirleşme sınırına getirilmiştir.

AYVAZ GÖKDEMİR (Kayseri) – 1983’ten sonra.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – 1993 sonrasından bahsediyorum.

Bu tablonun oluşmasında, devlet olarak, eldeki sınırlı imkânların çiftçilerimizi gereken oranda desteklemeyi engellemesinin yanı sıra, özellikle son beş yıldır iktidarı elinde tutanların izlediği yanlış ve popülist politikalar da etkili olmuştur.

Hükümet olarak en büyük gayretimiz, son beş yıldaki iktidarların tarım sektörünü getirdiği içler acısı durumu ortadan kaldırmak, çiftçimizi devlet imkânları ölçüsünde desteklemek ve sıkıntıları aşmasına yardımcı olmaktır. Çiftçilerimizin yaralarının sarılması ve son yıllarda uğradığı malî kayıpları telafi etmek üzere, Hükümet olarak, başta Refahyol Hükümeti dönemi olmak üzere, son üç yıldır ödenmeyen destekleme ödemelerini yaptık. Çiftçilerimizi tüccarın insafına terk etmedik; ürünlerini peşin para ödeyerek aldık. Unutulan afetzede çiftçilerimizi de biz hatırladık. Çıkardığımız kararnameyle çiftçilerimizin ziraî kredi borçlarını faizsiz olarak bir yıl erteledik. Çiftçinin, Ofis kapısındaki çilesi 55 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti döneminde son buldu. Çiftçimize ucuz ve kaliteli tohumluk yardımı yapmak da 55 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından gerçekleştirildi.

Buradaki kısıtlı zaman içerisinde, Bakanlık olarak, çiftçimize ve köylümüze yönelik olarak yaptığımız yüzlerce icraatı tek tek sayarak zamanınızı almayacağım. Zaten bu icraatların bütününü, başta çiftçilerimiz olmak üzere, kamuoyumuz yakinen bilmektedir.

Burada sözü daha fazla uzatmadan sayın milletvekilimizin gündemdışı konuşmasında dile getirdiği ziraî kredi faizlerinin artırılması konusundaki görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, özellikle son üç dört yıldır, Ziraat Bankası kaynaklarında gerileme oldu. Yanlış politikalar sonucunda, Banka, tam manasıyla bir bunalım durumuna girdi; çiftçilerimize hizmet için kurulan Banka, çiftçilerimize hizmet edemeyecek hale getirildi. Bankanın bu çöküşünü durdurmak, görev zararlarını bir nebze olsun telafi edebilmek ve çiftçilerimize yine hizmet edebilmek ve onları üretici konumunda tutabilmek için kredi faizleri bir miktar artırılmıştır. Ekonomik şartların bunu kaçınılmaz kılması karşısında, bu kararın Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Yönetim Kurulunca alınmasından başka bir çare olmadığı Ziraat Bankası yetkililerince de Hükümetimize ifade edilmiştir.

Zaman içerisinde, Ziraat Bankasını yavaş yavaş çökerten yanlış politikalarda ısrar edilmeyip, Bankayı ayakta tutacak projeler adım adım uygulanabilseydi, Banka, bugün, böylesine bir faturayla karşı karşıya kalmayacak, bu faturayı da çiftçi kardeşlerimize havale etmek zorunda kalmayacaktı.

Bugün, Hükümet olarak, ya Ziraat Bankasını ortadan kaldıracağız ya da Ziraat Bankası bu işlevini devam ettirecek. Bu kararın çiftçilerimiz açısından bir sıkıntı nedeni olduğunu ben de biliyorum; fakat, çiftçilerimizin finansman sıkıntısı çektiği her anda yardımına koşan Ziraat Bankasının yaşaması, gelecekte de çiftçilerimize hizmet verecek bir kara gün adresi olarak varlığını devam ettirmesi kaçınılmazdır.

Hükümet olarak, bu konuda verilen karar, günübirlik bir karar değildir; hem devleti hem çiftçimizi düşünerek verilen zor bir karar halindedir.

Ziraî kredi faizlerinin artırılmasının çiftçilerimize bir ek yük getirdiği gerçektir; fakat, önümüzdeki yıldan itibaren, Hükümet olarak izlediğimiz ve izleyeceğimiz tutarlı ekonomik politikalarla gerileme sürecine girecek enflasyona paralel olarak, ziraî kredi faizleri de kademe kademe düşürülecektir.

Hükümet olarak, bu çerçevede, çiftçilerimiz açısından önemli bir karar daha alınmıştır. Bu karar da Ziraat Bankası ikraz primlerinin yüzde 80 oranında artırılması kararıdır. Bu da, çiftçimizin daha fazla miktarda kredi kullanmasını sağlayacak önemli bir karardır.

Örnek vermek gerekirse: Daha önce, arpa, buğday üretimi için öngörülen limit dekar başına 800 bin Türk Lirasıyken, 1 milyon 400 bin liraya çıkarılmıştır; pamuk üretimi için dekar başına 3 milyon Türk Lirası olan kredi limiti 5 milyon 200 bin Türk Lirasına çıkarılmıştır; ayrıca, hayvan alımında uygulanan ikraz birimi 33 milyon Türk Lirasıyken, 61 milyon Türk Lirasına çıkarılmıştır.

Aynı şekilde, besicilikte koyun, tiftik ve kıl keçisi yetiştiriciliği ile buğday, mısır, çeltik, nohut, bakla, mercimek, fasulye, pamuk, patates, ayçiçeği, anason, susam, yerfıstığı, soya, komra, yonca, küspe ve hayvancılıktaki ikraz birimleri de yüzde 75 ile yüzde 82 arasında artırılmıştır.

Sözlerimi bitirirken, bu açıklamaları yapma fırsatını verdiği için, gündemdışı konuşmanın sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’e tekrar teşekkür ediyorum; ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımıza ve Yüce Meclisin değerli üyelerine saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakan 1993’ten itibaren hayvancılığın ve ziraatin geri kaldığını ifade etti. Burada bir yanlışlık var. 1993 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, özellikle hükümetler, hem tarımın, hayvancılığın hem de ziraatin gelişmesi için kredilerin artırılmasına önem vermişlerdir. Bir sataşma var, müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, bunu sataşma kabul etmeyeceğim. Partinizin hükümet olduğu dönemle ilgili düşüncenizi açıkladınız, Sayın Bakan da kendi düşüncesini açıkladı; sizin görüşünüzün de, bu vesileyle, zabıtlara girmesi sağlandı.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Bakan, zannediyorum dönemleri şaşırdı, 1983 ve 1993 arasını...

BAŞKAN – Hayır, ısrar etti biliyorsunuz; siz, yerinizden müdahale ettiniz “1983” diye...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ona cevap vereyim efendim, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Hayır efendim. Yani, bu, sataşma kapsamına girecek bir konu değil. Siz yerinizden de müdahale ettiniz, Sayın Bakan “1993” diye bilerek söylediğini belirtti, siz de kendi görüşünüzü zabıtlara geçirmiş oldunuz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Sözlü soru önergelerinin geri verilmesine dair önergeler vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in (6/560, 571, 572) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/460)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 6 ve 7 nci sıralarında yer alan (6/560), (6/571) ve (6/572) esas numaralı sözlü soru önergelerimi, verilişinden bu yana uzun süre geçmiş ve güncelliğini kaybetmiş olması nedeniyle geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Ahmet Kabil

Rize

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın (6/598, 608) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/461)

12.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

12.11.1997 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşiminin gündeminde “Sözlü Sorular” bölümünde 33 üncü sırada bulunan sözlü soru önergesine Çevre Bakanı tarafından, 43 üncü sırada bulunan sözlü soru önergesine Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevap geldiğinden, söz konusu soru önergelerimi geri çekiyorum.

Saygılarımla arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın üyelerin izinli sayılmalarına dair tezkereleri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

3. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1121)

12.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 11.11.1997 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Hikmet Çetin

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

“Manisa Milletvekili Ayseli Göksoy, hastalığı nedeniyle 20.7.1997 tarihinden geçerli olmak üzere 42 gün.”

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı, mazereti nedeniyle 19.10.1997 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün.”

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

4. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın Avusturya’ya yapacağı ziyarete katılacak milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1122)

11.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 5-6 Kasım 1997 tarihlerinde Avusturya’ya yapacağım resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili Hasan Tekin Enerem’in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Mesut Yılmaz

Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – Plan ve Bütçe Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Sayın millletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmında komisyonlara üye seçimi yer almaktadır; ancak, komisyonlardan yalnızca Plan ve Bütçe Komisyonuna aday gösterme işlemi tamamlanmış ve aday listesi bastırılarak dağıtılmıştır.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu aday listesini okutup, oylarınıza sunacağım:

Plan ve Bütçe Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi: (40)

Adı, Soyadı Seçim Çevresi

RP (7)

İbrahim Ertan Yülek Adana

Sait Açba Afyon

Aslan Polat Erzurum

Nurettin Kaldırımcı Kayseri

Mustafa Ünaldı Konya

Cevat Ayhan Sakarya

Abdüllatif Şener Sıvas

ANAP (16)

Mustafa Küpeli Adana

Süleyman Hatinoğlu Artvin

Ataullah Hamidi Batman

Abbas İnceayan Bolu

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Mustafa Balcılar Eskişehir

Hüseyin Yayla Hatay

Refik Aras İstanbul

Esat Bütün Kahramanmaraş

Şinasi Altıner Karabük

Hayrettin Uzun Kocaeli

Miraç Akdoğan Malatya

Süleyman Çelebi Mardin

Mustafa Bahri Kibar Ordu

Biltekin Özdemir Samsun

Yıldırım Aktürk Uşak

DYP (4)

Mustafa Çiloğlu Burdur

Halil Yıldız Isparta

Doğan Baran Niğde

Ertuğrul Eryılmaz Sakarya

DSP (7)

Aydın Tümen Ankara

Metin Şahin Antalya

Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın

Ali Rahmi Beyreli Bursa

Çetin Bilgir Kars

Hadi Dilekçi Kastamonu

Necdet Tekin Kırklareli

CHP (3)

Hilmi Develi Denizli

Algan Hacaloğlu İstanbul

Ali Topuz İstanbul

DTP (2)

Turhan Arınç İzmir

Cemal Alişan Samsun

Bağımsızlar (1)

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine de 2 üyelik düşeceği, 21.10.1997 tarihli 5 inci Birleşimde ilan edilmişti; ancak, siyasî parti grupları ile bağımsızların oranlarında meydana gelen değişiklik nedeniyle, Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız üyelik sayısı 1’e düşmüştür.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için seçime başlıyoruz.

Bu üyelik için aday olan bağımsız sayın milletvekillerinin adlarını okuyorum: Hasan Hüseyin Ceylan (Ankara), Mehmet Ekici (Ankara), Hasan Çağlayan (Çorum)

Okunan adayların adları liste halinde bastırılmıştır. Her üyeye bir oy pusulasıyla bir zarf dağıtılacaktır. Oyunu kullanacak sayın milletvekili, dağıtılan aday listesinde adı yazılı olan adaylardan hangisine oy verecekse, o adayın adının önündeki kareyi bir çarpı işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyacaktır. Adaylardan yalnız biri işaretlenecektir. Birden fazla aday işaretlendiği veya zarfa birden fazla oy pusulası konulduğu takdirde, bu oylar geçersiz sayılacaktır.

Oy pusulası ve zarflar sayın üyelere dağıtılsın.

MEHMET EKİCİ (Ankara) – Adaylıktan çekiliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, seçimle ilgili önemli bir açıklama yapacağız; lütfen, bir dakika sükûneti tesis edelim.

Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Ekici’nin oy pusulasında ismi var; ancak, adaylıktan çekildiğini beyan etti. Dolayısıyla, Sayın Mehmet Ekici’ye verilecek oylar geçersiz sayılacaktır. Sayın milletvekillerinin dikkatine sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, oyların sayım ve dökümü için 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim. Tasnif komisyonunu tespit ettikten sonra, siz sayın üyeleri, Adana İlinden başlayarak sırayla davet edeceğiz; sırası gelen milletvekili oy pusulasını havi zarfı, kürsü üzerine konulan kutuya atacaktır.

Şimdi, oyların sayım ve dökümü için 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit ediyorum.

Sayın Suat Pamukçu?.. Yok.

Sayın Doğan Baran?.. Yok.

Sayın Nevfel Şahin?.. Yok.

Sayın Rasim Zaimoğlu?.. Burada.

Sayın İsmail İlhan Sungur?.. Burada.

Sayın Ali Doğan?.. Yok.

Sayın İrfan Gürpınar?.. Yok.

Sayın Teoman Rıza Güneri?.. Yok.

Sayın Ali Topuz?.. Yok.

Sayın Suha Tanık?.. Yok.

Sayın Musa Okçu?.. Yok.

Sayın Ersönmez Yarbay?.. Burada.

Sayın Gürcan Dağdaş?.. Yok.

Sayın Recep Kırış?.. Burada.

Sayın Necdet Tekin?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, böylece, tasnif komisyonu teşekkül etmiş bulunmaktadır: Sayın Rasim Zaimoğlu, Sayın İsmail İlhan Sungur, Sayın Ersönmez Yarbay, Sayın Recep Kırış, Sayın Necdet Tekin.

Sayın Bakanlar vekâleten oy kullanabiliyorlar efendim.

Vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar, kimin adına kullanacaklarını, lütfen, Başkanlığa bildirsinler.

Sayın milletvekilleri, bu arada, başlamadan önce, tek tek isim okunacağı için, sayın üyenin isimleri oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylamaya Adana İlinden başlayacağız; ancak, önce, öncelikli oy kullanmak isteyenlerin oylarını alacağız.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.

Oy kutusu kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri, Sayın Rasim Zaimoğlu, Sayın İsmail İlhan Sungur, Sayın Ersönmez Yarbay, Sayın Recep Kırış, Sayın Necdet Tekin, lütfen yerlerini alsınlar.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için yapılan oylamaya 327 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

Üye Üye Rasim Zaimoğlu İsmail İlhan Sungur Giresun Trabzon

Üye Üye Ersönmez Yarbay Recep Kırış Ankara Kayseri

Üye

Necdet Tekin

Kırklareli

Hasan Çağlayan (Çorum): 267

Hasan Hüseyin Ceylan (Ankara) : 40

Geçersiz: 15

Boş: 5

Toplam: 327

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre, Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyeliğe Çorum Milletvekili Sayın Hasan Çağlayan seçilmiş bulunmaktadır.

Plan ve Bütçe Komisyonuna seçilmiş bulunan üyelerin, 12 Kasım 1997 Çarşamba günü, bugün, saat 16.45’te komisyon salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca ilan tahtalarına da asılmıştır.

Siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanmadığından, diğer ihtisas komisyonlarına üye seçimini yapamıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla, Genel Kurulun 5 Kasım 1997 tarihli 10 uncu Birleşiminde üye seçimi yapılan (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapamamıştır. (10/21) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 13.11.1997 Perşembe günü saat 10.00’da Halkla İlişkiler Binası (B) Blok alt zemin 6 ncı banko karşısı Meclis Araştırması Komisyonları Salonunda toplanarak; başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca ilan tahtalarına da asılmıştır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Çay Kurumunun reklam ve tanıtma giderlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/560)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1 inci sırada yer alan sözlü soru, daha önce bilginize sunulmuştu, geri alınmıştı.

2. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Sosyal Hizmetler İzmir İl Müdürlüğünde görev yerleri değiştirilen personele ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/567)

3. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir İlindeki birimlerde yapılan personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/568)

4. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir İlindeki birimlerde yapılan personel atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/569)

BAŞKAN – Şimdi gelen bir pusulayla, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü sıralardaki sözlü sorular da geri alındı.

5. – Karaman Milletvekili Fikret Ünlü’nün, Karaman çevresinde meydana gelen dolu afetinden zarar görenlere yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı (6/570)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Karaman Milletvekili Fikret Ünlü’nün, Karaman çevresinde meydana gelen dolu afetinden zarar görenlere yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Fikret Ünlü

Karaman

19 ve 24 Mayıs 1997 tarihlerinde Karaman, Ermenek ve Ayrancı İlçeleri ile Sudurağı, Akçaşehir Kasabaları, Süleymanhacılı, Ortaoba, Osmaniye, Burunoba, Kaşoba, Madenşehri, Karacaören, Eğilmez, Berendi, Karaağaç, Kıraman, Üçharman, Dokuzyol ve Hüyükburun Köylerinde meydana gelen dolu afetinde toplam 116 780 dekar ekili alan zarar görmüş; Tarım İl Müdürlüğünün tespitlerine göre 1 296 üreticinin 2 trilyon Türk Lirasına varan ürünü telef olmuştur.

Sorular:

1- Afetten zarar gören üreticilerin mağduriyetlerinin önlenmesi için ne gibi tedbirler alınmaktadır?

2- Afetzedelerin banka ve devlete olan borçları faizsiz olarak ertelenecek midir?

3- Afet bölgesindeki üreticilerin gübre ve tohum ihtiyaçları nasıl giderilecektir?

4- Fon veya başka kaynaklardan yardım yapılacak mıdır?

BAŞKAN – Sayın Mustafa Taşar, buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karaman çevresinde meydana gelen dolu afetinden zarar görenlere yardım yapılıp yapılmayacağı hususunda Karaman Milletvekili Sayın Fikret Ünlü’nün sorusunu cevaplamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, 55 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Hükümetin güvenoyu almasından hemen sonra, doğal afetlerden zarar görmüş olan çiftçilerimizin zarar ve ziyanlarının karşılanması hususunda bir kararname çıkarmış. Bu kararnameye göre, 1 Ocak 1997 tarihinden 31 Aralık 1997 tarihine kadar olmuş ve -inşallah olmaz ama- olabilecek doğal afetlerle ilgili, çiftçilerimizin ve üreticilerimizin mağdur olmalarını önlemek açısından, ziraîkredi borçlarını bir yıl süreyle -vade tarihinden itibaren- faizsiz olarak erteleme kararı almıştır.

Aynı zamanda, bu durumda olan çiftçilerimizin desteklenmesi açısından tohumluk yardımı yapılmıştır ve bu tohumluklar da Karaman dahil, tabiî afetlere maruz diğer illerimize de ilçelerimize de köylerimize de ulaştırılmıştır.

Saygılarımla arz ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

6. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/571)

7. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Hac seyahatine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/572)

BAŞKAN – 6 ncı ve 7 nci sıralarda yer alan sözlü sorular da geri verilmişti.

8. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, kasaplık dana ve süttozu ithal edileceği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/573)

BAŞKAN – 8 inci sırada, Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, kasaplık dana ve süttozu ithal edileceği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

YUSUF EKİNCİ (Burdur) – Geri alıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Geri alıyorsunuz.

9. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Bodrum İlçesinde bulunan Türkbükü ve Yalıkavağı turizm merkezlerinin tahsisine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/574)

BAŞKAN – 9 uncu sırada, İçel Milletvekili Halil Cin’in Bodrum İlçesinde bulunan Türkbükü ve Yalıkavağı turizm merkezlerinin tahsisine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

10. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/575)

BAŞKAN – 10 uncu sırada, İçel Milletvekili Halil Cin’in, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Sayın Başbakan veya yerine soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

11. – İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, özel okulların ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/576)

BAŞKAN – 11 inci sırada, İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, özel okulların ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

12. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir-Yenişehir ve Bozyaka SSK Hastanelerindeki uzman doktor açığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/577)

BAŞKAN – 12 nci sırada, İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir-Yenişehir ve Bozyaka SSK hastanelerindeki uzman doktor açığına ilişkin, Çalışma ve Sosyla Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

Metin Öney

İzmir

Basında çıkan haberlere göre, yetişmiş doktor ve diğer sağlık personelinin başka sağlık kuruluşlarına kaçışı yüzünden SSK hastanelerinin içi boşalmaktadır.

Soru 1:

Ege Bölgesinin SSK’ya ait tam teşekküllü iki hastanesi, İzmir SSK Yenişehir ve Bozyaka Eğitim Hastanelerinin doktor açığı yüzünden zor durumda olduğu iddiaları doğru mudur?

SSK Bozyaka’da 200 yerine 144, SSK Yenişehir’de 250 yerine 183 uzman hekim çalıştığı ve her geçen gün açığın büyüdüğü doğru mudur?

Soru 2:

Bu koşullarda bahsi geçen hastanelerin yüzbinlerce insanımızın ihtiyacını karşılaması mümkün müdür?

Soru 3:

Bu kurumların içlerinin boşalmasında SSK hastanelerinde yaşandığı iddia edilen yoğun siyasal kadrolaşmanın etkisi var mıdır?

Soru 4:

SSK hastanelerinin vatandaşlarımızın sağlık ihtiyaçlarını eksiksiz yerine getirmesi için ne gibi tedbirler alıyorsunuz?

BAŞKAN – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan, buyurun efendim. (DSP, ANAP, CHP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney’in sorduğu soruya yanıtım çok uzun olmayacak.

İzmir-Yenişehir ve Bozyaka SSK Hastanelerinde uzman doktor açığı gerçekten var. Sadece bu hastanelerde değil, Türkiye’nin her tarafındaki SSK hastanelerinde bu açık vardır. Bununla ilgili olarak, kadro taleplerimiz var. Mevcut kadrolar dolmuş durumdadır. Bu kadroları aldığımız takdirde, bütün hastanelerimizdeki uzman doktor açığı ve diğer sağlık personeli açığının giderilmesine çalışacağız.

Bu çerçevede, öncelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki sağlık personeli açığının giderilmesi için ilk girişimlerimizden sonuç almış durumdayız. Bu bölgelerde, hastanelere çakılı olarak kadroları alıp, bir an önce, en gerice olarak saptadığımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki açıkları gidereceğiz. Daha sonra da, bunu, genel sağlık reformu ve SSK’daki özerkleştirme programı çerçevesinde sonuçlandıracağız.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

13. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, Hitit dili ve uygarlığı konusundaki çalışmalara ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/578)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, Hitit dili ve uygarlığı konusundaki çalışmalara ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

14. – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, tarih kitaplarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/579)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, tarih kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Buradalar.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun sözlü olarak Millî Eğitim Bakanı tarafından cevaplandırılması için gereğini saygılarımla dilerim.

Prof.Dr. Ziya Aktaş

İstanbul

Soru:

Fransız tarihçi Etienne Copeau’nun 1931-1993 yılları arasında Türkiye’deki okullarda okutulan tarih kitapları üzerine yaptığı bir incelemede “Tarih kitaplarındaki en büyük değişim 1985 yılında olmuştur. Bu tarihe kadar Kemalist dünya görüşüyle verilen tarih, bundan sonra Türk-İslam sentezine kaymıştır” sonucuna vardığı 14.6.1997 tarihli bazı gazetelerde yer almıştır.

Bu inceleme konusunda Bakanlığınızın görüşü nedir?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önce, İstanbul Milletvekili Sayın Ziya Aktaş’a, yönelttiği soru için teşekkür ediyorum.

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, milletimize, cumhuriyet rejimini ve bu rejimin faziletlerini benimsetmek, demokratik bir zihniyet kazandırmak amacıyla, eğitim sisteminde köklü yeniliklere gidilmiş ve bu toplumun ihtiyacını karşılayacak öğrenim programları hazırlanmıştır. Bu çalışmalar sırasında, tarih dersinin önemine de ayrı bir yer verilmiştir. Bu bağlamda, Türk tarihinin araştırılması ve bütün yönleriyle ortaya çıkarılması amacıyla kurulan Türk Tarih Kurumunun hazırladığı tarih kitapları, 1930’dan 1980’li yıllara kadar okutulmuştur; yani, 1980’li yıllara kadar okutulan tarih kitaplarının temelinde, Türk Tarih Kurumunun yaptığı çalışmalar yatmaktadır; bunlar, yoğun bir biçimde, lise düzeyinde okutulmuştur.

1980’li yılların başından günümüze kadar tarih dersinin öğreniminde sağlanan değişiklikleri şu şekilde özetlemem mümkün: 1981-1982 öğrenim yılından itibaren, ortaokul ve liselerde, Türkiye Cumhuriyeti, inkılap ve Atatürkçülük dersi, öğrenim programlarında uygulamaya konulmuştur. 1983 yılında, lise tarih öğrenim programı yeniden hazırlanmış, 1985 yılında, ortaokul millî tarih öğretim programı yeniden hazırlanmıştır. 1992 yılında, liselerde okutulmak üzere, Osmanlı tarihi, genel Türk tarihi, İslam tarihi adıyla yeni bir program hazırlanmıştır. 1993 yılında, ortaokul millî tarih öğretim programında bazı değişiklikler yapılmıştır. İlk ve ortaöğretim kurumlarında okutulmakta olan tarih derslerinin programları, Türkiye ve Türk tarihi merkezli olup, siyasî tarih konuları, sebep-sonuç ilişkileri yönleriyle işlenmektedir. Türk kültürü ve medeniyeti konularına da ağırlık verilmekte, çevre kültürleri ve dünyada meydana gelen tarihî olaylar, Türk tarihiyle ilişkilendirilmektedir.

Tabiatıyla, ders programlarımızda yapılması gereken şey, bilimsel araştırmalara dayanan, gerek ülkemizin arşivlerine gerekse de diğer ülkelerin arşivlerine girmek suretiyle, tarihimizin belgelere dayanan ve ayrıca sebep-sonuç ilişkilerini irdeleyen ve onlar üzerinde karşılaştırmaya imkân verecek şekilde araştırılması ve bunların ders kitapları haline getirtilmesi de hedef almamız gereken boyutlar içerisindedir. O nedenle, Millî Eğitim Bakanlığı olarak, eğitimin tüm dallarında olduğu gibi, tarih olsun diğer konularda olsun yeniliklere ve ortaya çıkan yeni bilgiler çerçevesinde, dediğim gibi sebep-sonuç ilişkilerini araştıran, mukayeseli bilgileri esas alan; yani, şu tarihte Türkiye’de şu olmuştur; ama, dünyadaki şu gelişmelerin etkisiyle olmuştur. Bunun sebep ve sonuçları arasındaki irtibatı gösteren bir şekilde çalışmalar yapmamız gerekmektedir. Esasen de bütün ders müfredat programlarında günün gelişmeleri, ortaya çıkan yeni bilgiler çerçevesinde çalışmalar yönlendirilmektedir.

Bu bilgiyi sunmak istiyorum ve soruyu gündeme getirdiğiniz için de teşekkür ediyorum.

Teşekkürler Sayın Başkan. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Bakan, bundan önce salonda bulunamadığı sıradaki soruyu da yanıtlamak istedi; ama, geçmiş oldu; çünkü, sayın soru sahibi salonda bulunabilirdi, onun yanıt hakkı doğabilirdi, onun için, o imkânı kendisine veremedik.

15. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Silifke-Kayraktepe Baraj projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/580)

BAŞKAN – İçel Milletvekili Halil Cin’in, Silifke-Kayraktepe Baraj projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

16. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, İçel Ak-Suvak projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/581)

BAŞKAN – İçel Milletvekili Halil Cin’in, İçel Ak-Suvak projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 17 nci sıradan itibaren 55 inci Hükümete ait sorulara gelmiş oluyoruz; böylece, sözlü sorularda kısmen de olsa güncelleşme imkânını Meclisimiz elde etmiş oluyor.

17. – Ankara Milletvekili Ömer Ekinci’nin, ithal et ve hayvancılığın geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı (6/582)

BAŞKAN – Ankara Milletvekili Ömer Ekinci’nin, ithal et ve hayvancılığın geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmalara ilişkin, Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan salondalar.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim. 3.7.1997

Saygılarımla.

Ömer Faruk Ekinci

Ankara

Soru 1– 54 üncü Hükümet döneminde;

a- İthal et,

b- Hayvancılığı geliştirmekle,

c- Tarım ve köylümüzle ilgili ne tür çalışma yapılmıştır?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 54 üncü Hükümet döneminde Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına binaen yapılan ihaleler sonunda, ihaleyi kazanan firmalara teslim edilmekle zorunlu oldukları miktar ile dahilde işleme belgesi kapsamında, 8 Temmuz 1996 ve 1 Kasım 1996 tarihleri arasında toplam 8 335 ton et ithalatı için kontrol belgesi düzenlenmiştir. 1997 yılında ise, et ithalatı için kontrol belgesi düzenlenmemiştir.

Bilindiği gibi, ülkemiz ekonomisinin tarım sektörü önemini korumaya devam etmektedir. Bakanlığımız, tarımsal üretimin artırılması, ürün kalitesinin yükseltilmesi ve çiftçimizin gelirinin yükseltilmesi için çalışmalar yapmaktadır. Söz konusu hedeflere varılması amacıyla, 1996 yılında 17 proje uygulanmış; bunun için, 1 trilyon 194 milyar 274 milyon Türk Lirası; 1997 yılı için 17 adet projeyle 2 trilyon 207 milyar 965 milyon Türk Lirası yatırım öngörülmüştür. Bu projelerden 12 tanesi iç kaynaklı, 5 tanesi dış kaynaklıdır.

Bu uygulamalar içerisinde bazı faaliyetlere ilişkin sonuçlar kısaca özetlenirse, 1996 yılında kamu ve özel sektör tarafından 21 689 544 adet fidan üretilmiş ve ülke bazında çiftçilere dağıtılmıştır. 1997 yılında ise, kamu kesimince 5,5 milyon adet üretim öngörülmüş ve bunun için 85 milyar Türk Lirası destekleme yapılması planlanmıştır. Özel sektörün fidan üretimi de bakanlığımızca desteklenmektedir.

Tarımsal üretimde önemli bir girdi olan kimyevî gübre yüzde 50 civarında desteklenmektedir. Tarımsal üretimde önemli bir girdi olan kimyevî gübre çerçevesinde, 1996 yılında 47,4 trilyon destek sağlanmış; 1997 yılında ise, bu destek, 85 trilyon olarak öngörülmektedir.

Tohumculuk sektöründe 1996 yılında 238,5 milyon Türk Lirası destek sağlanmış; 1997 yılında ise, bu destek, 880 milyar olarak öngörülmüş. İhtiyaç duyulan tohumluğun tedarik ve dağıtımında önemli sorun bulunmamaktadır. 1996 yılında temizlenen tohumluk miktarı 530 400 ton, 1997 yılı hedefi ise, 690 bin tondur.

Hayvancılığımızın gelişmesinde önemli bir yer tutan kaba yem üretimi ve slaj yapımı ise, çayır, mera, yem bitkileri ve hayvancılığı geliştirme projesi kapsamında devam ettirilmektedir. Bu proje çerçevesinde, 1996 yılında 1,5 milyon ton slaj yapımı gerçekleştirilmiş; 1997 yılı için ise, 2,5 milyon ton olarak hedeflenmiştir.

Pamuk üretiminin geliştirilmesi, sanayimizin kalite istekleri de dikkate alınarak, üretimin son kademesine kadar problemlerin giderilmesi ve üretimin artırılması için çaba sarf edilmektedir. Bu çalışmada çiftçilerimizin ve sanayicilerimizin katkısına önem verilmekte, talepler doğrultusunda çalışmalar yönlendirilmektedir.

Hayvancılığın geliştirilmesi çalışmaları için, Mera Kanunu Tasarısı bakanlığımızca hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir. Yine, hayvancılığın geliştirilmesine yönelik olarak 20 Aralık 1996 tarih ve 22853 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 96/8891 sayılı karar ile 95/7418 sayılı kararda değişiklik yapılarak koyunculuğun geliştirilmesi konusunda kullanılmak üzere 2 trilyon Türk Lirası koyunculuk kredisi olarak tahsis edilmiştir; ancak, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından kaynak aktarımı gerçekleştirilemediğinden, uygulamaya başlanamamıştır.

Bakanlığımızca, 1996 yılı ağustos ayından itibaren damızlık sığır ithalatı durdurulmuştur. Bu konuda, gerek damızlık sığır yetiştiricileri birliklerinden gerekse bireysel olarak yetiştiricilerden memnuniyet belirten mesajlar alınmıştır.

Hayvancılığın teşviki amacıyla, Bakanlığımızca, çiftçilere düşük maliyetli kredi sağlanabilmesi amacıyla, 1997 yılı için 40 trilyon Türk Lirası tutarında bir kararname taslağı hazırlanmış ve istihsal edilmek üzere Bakanlar Kuruluna sunulmuştur; ancak, bu kararnamenin yürürlüğe girmesiyle yetiştiricilerimize hayvancılığı teşvik edecek şekilde kredi verilmesi planlanmış olmasına rağmen, söz konusu kararname, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bakanları tarafından imzaları tamamlanamadığı için, yürürlüğe girememiştir. Şu anda, daha geniş kapsamlı bir hayvancılığı geliştirme kararnamesi tamamlanmıştır; önümüzdeki günlerde Bakanlar Kuruluna arz edilecektir.

Aynı zamanda, bu meyanda, hayvan ithali konusunda, yeniden, 1 Kasımdan itibaren üç ay süreyle bir kısıtlama daha getirilmiştir. Bunu da, bu vesileyle, kamuoyuna duyurmak istiyorum.

Su ürünleri üretiminin artırılması ve doğal stokların korunması açısından kuluçkahaneli su ürünleri işletmelerinin kurulmasına uygun alanların bulunması halinde, çevre düzenli planlarında turizme ve korunmaya ayrılmış alanlar dahi olsa, bu sektörlerin faaliyetlerine olumsuz etki yapmadığı sürece, bu kuruluşlara izin verilmesi sektörün gelişmesine yardımcı olacaktır diye düşünüyoruz.

Doğal göl, baraj gölü, gölet ve iç su kaynaklarının balıklandırılması çalışmaları sürdürülmektedir. Denizlerimizdeki balık varlıklarımızın stok tespit çalışmaları ve balıkçılık potansiyelimizin korunması, artırılması çalışmaları sürdürülmektedir. Özellikle, son yıllarda, kültür balıkçılığıyla ilgili çalışmalar hızlandırılmış, uygulanan çeşitli desteklerin olumlu katkısı sonucunda, üretim son on yıl içerisinde 3 300 ton/yıldan 21 607 ton/yıla yükselerek 7 kat artış göstermiştir.

BAŞKAN – Sayın Bakan...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, biliyorsunuz, konuşma süreniz 5 dakikadır; süre biraz uzadı...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Sayın Başkanım, soru kapsamlı olduğu için, hepsine cevap vermek istedim; yarım dakikanızı daha istirham ediyorum.

1997 yılı haziran ayı sonu itibariyle, toplam 1 141 üretici projesi onaylanmış olup, bu kadar projeyle planlanan üretim miktarı 52 472 ton/yıldır. 1991-1995 yılları arasında, 908 adet iç su kaynağı 25 milyon 781 bin adet aynalı sazan ve alabalık yavrusuyla balıklandırılmıştır.

Tarımda gelişen yeni teknik ve teknolojilerin çiftçiye götürülmesi ve çeşitli tarımsal altyapıların geliştirilmesi amacıyla, iç ve dışkaynaklı projeler uygulanmaktadır. Uygulanmakta olan projelerin kapsadığı alanlar, ülke genelinde olduğu gibi, bölgeyi, bir ili veya birkaç ili kapsayacak şekilde yürütülmektedir.

Saygılarımla arz ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

18. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Sıvas-Ankara Doğalgaz Boru Hattı güzergâhının değiştirilme nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/583)

BAŞKAN – 18 inci sırada yer alan, Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Sıvas-Ankara doğalgaz boru hattı güzergâhının değiştirilme nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

19. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin İli çiftçilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı (6/584)

BAŞKAN – 19 uncu sırada yer alan, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Mardin İli çiftçilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan salondalar.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Rüştü Taşar tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim. 11.07.1997

Hüseyin Yıldız

Mardin

Bu yıl, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tarımla uğraşan bölge halkı, kuraklıktan dolayı, yüzde 40-80 gibi değişen oranlarda tahıl ekiminden zarar etmişlerdir. Mardin’deki zararın ise bölgeye nazaran çok daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Konuyu sözlü ve yazılı olarak Bakanlığınıza iletmiştik. Yapılan çalışmalarla ilgili henüz bir cevap alamadık. Bu nedenle;

1– Bakanlığınızın, bölge halkının mağduriyetinin giderilmesi, özellikle Mardin tarım alanının afet kapsamına alınması,

2- Çiftçilerin Türkiye Ziraat Bankasına borçlarının faizsiz ertelenmesi,

3 - Mağduriyetleri resmî mercilerce tespit edilmiş çiftçilere tohumluk ve gerekli yardımın yapılması konusundaki çalışmalar ne aşamadadır?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin İlinin afet kapsamına alınmasıyla ilgili karar Bayındırlık ve İskân Bakanlığının görev alanına girmektedir. Tarımsal ürün söz konusu olduğunda, bu şekilde bir afet alanı uygulaması, maalesef bulunmamaktadır.

Ülke genelinde, 1997 yılı başından bugüne kadar tabiî afetler dolayısıyla ekilmiş ve ürünleri ve hayvan varlıkları en az yüzde 40 zarar gören, durumları il hasar tespit komisyonunca belirlenen çiftçilerin, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Tarım işletmeleri Genel Müdürlüğü ve Tarım Kredi Birliklerine olan 97 vadeli ziraî kredi borçları, vade tarihinden itibaren bir yıl süreyle faizsiz ertelenmiştir. Bilahara çıkarılan yeni bir kararnameyle de, bütün mal varlığının yüzde 40’ı uygulamasından da vazgeçilmiş, zarar gören miktarın, bölümün yüzde 40’ı zarar görmesi halinde, yine bu krediler ertelenecektir.

Kuraklıktan ekilmiş ve ürünleri yine zarar gören çiftçilere, yöre şartlarına uygun olan çeşitlerden arpa ve buğday tohumluk tahsisleri, il ihtiyaç komisyonu kararına istinaden yapılmakta olup, Mardin İl İhtiyaç Komisyon kararı, Temmuz 1997 sonu itibariyle Bakanlığımıza henüz intikal etmemiştir. Bakanlığımıza intikal ettiği takdirde, karar doğrultusunda, Mardin İlinin de tohumluk ihtiyacı karşılanacaktır.

Saygılarımla arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

20. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Bodrum Kalesi Su Altı Arkeoloji Müzesinde sergilenen Doğu Roma Gemisinin bir maket olup olmadığına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/586)

BAŞKAN – 20 nci sıradaki, Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Bodrum Kalesi Sualtı Arkeoloji Müzesinde sergilenen Doğu Roma Gemisinin bir maket olup olmadığına ilişkin, Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

21. – Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, Kanada’dan kiralanan yangın söndürme uçaklarına ve yangında zarar gören vatandaşların kredi borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/586)

BAŞKAN – 21 inci sıradaki, Bilecik Milletvekili Şerif Çim’in, Kanada’dan kiralanan yangın söndürme uçaklarına ve yangında zarar gören vatandaşların kredi borçlarına ilişkin, Orman Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen konu hakkında Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu’ndan sözlü olarak cevaplamasını rica ederim. 29.7.1997

Şerif Çim Bilecik

Orman Bakanlığı tarafından 2.7.1997 tarihinde 2 milyon 775 bin dolara (420 milyara) Kanada’dan kiralanan CL-215 tipi 2 adet yangın söndürme uçaklarının bozuk çıkması halkımız tarafından ibretle izlenmiştir.

1.– Uçaklar alınmadan önce teknik analizi yapılmış mıdır? Eğer yapıldıysa, çıkan bu arızaların teknik sorumluları kimlerdir? Bu sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?

2.– Hasar tespit çalışmaları sonucunda zararın maliyeti ne kadardır; açıklanması?

3.– Yangında zarar gören vatandaşların zararlarının tamamı karşılanacak mı? Kredi borcu olan vatandaşların borçlarının ertelenip ertelenmeyeceği ve zor durumda olan vatandaşlara yeni kredi imkânı sağlanacak mı?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bilecik Milletvekilimiz Sayın Şerif Çim’in, yangınla mücadele için kiralanan uçaklarla ilgili sorusuna tekrar teşekkür etmek istiyorum; çünkü, bu konunun, Meclis Televizyonu vasıtasıyla da kamuoyuna duyurulmasına bir fırsat tanıdığı için, ayrıca kendimi bahtiyar hissediyorum.

Bu konu, medyamızda, yangınla mücadele sezonu sırasında çeşitli polemiklere vesile olmuştur; dolayısıyla, tekrar cevap verme fırsatını bulduğum için de seviniyorum.

Olayın doğrusu şöyledir:

55 inci Hükümetimiz 30 Haziran tarihinde göreve başlamıştır. Göreve başlar başlamaz ve Bakanlık görevini uhdemize aldığımız esnada, direkt, yangınların içerisinde kenidimizi bulduk.

Yangınla mücadele konusunda, kamuoyunda ortak bir kanaat vardır; sanki, uçaklarımız ve hava gücümüz arttığında, ormanlarımız daha çok korunacaktır gibi psikolojik kanaat oluştu; bu fikir, bir nebze doğrudur. Ancak, o gün güvenoyu almamış olan Hükümetimiz, buna rağmen, ormanlar konusundaki kamuoyunun sorumluluğunu dikkate alarak, Türkiye’de kış sezonu olduğu esnada, Avustralya’da -güney yarımkürede- yaz olması münasebetiyle, yangınla mücadelede bulunan bir firmanın, yaz sezonunun bitmesi ve Avrupa’ya geçişleri münasebetiyle, kendileriyle irtibat kurduk ve bu yaz sezonu için uçaklarını kiraladık. Ne zaman; Hükümetimiz güvenoyu almadığı halde, güvenoyu almadan böyle bir tasarrufa kalkışması, bir cesaret işiydi; ancak, bu sorumluluğu göstermemiz gerekiyordu. Yaptığımız sözleşmeye göre, 15 Temmuz tarihinde uçakların Türkiye’ye gelmesi hükme bağlanmıştı. Uçakların, Avustralya’dan gelirken, Endonezya’da bir havaalanındaki grev nedeniyle iki üç gün gecikmeleri ve Türkiye’ye gelmeleri 19 Temmuz tarihini bulmuştur; Esenboğa Havaalanına geldikten bir gün sonra halkımıza bir demonstrasyon yapılmıştır. 20 Temmuz tarihi itibariyle de, uçağın bize teslimi için birtakım testlerin ve bakımlarının yapılması gerekiyordu; çünkü, bizim sözleşmemize göre, uçağı teslim almamız ve ülkemizde yangınla mücadeleye başlaması için, onu, bu testlerden geçirmemiz gerekiyordu; o esnada, birtakım parçaların değişmesi talep edildi. Bugün için ifade etmem gerekirse, bu parça değişikliği olmadan da uçakları biz Antalya’ya sevk edebilirdik; ancak, tam yangınla mücadele sezonunun ortasında böyle bir bakım yapılmaksızın gidecek olması bizim için doğru bir davranış değildi. Dolayısıyla, bakımları orada yapılırken, aynı tarihte, Antalya’da bir yangın çıkmıştır, haklı olarak, medya ve kamuoyunda, uçağın arızalı olduğu kanaati yayılmıştır. Aslında, uçak arızalı falan değildir, normal rutin bakımı yapılmıştır. Takdir edersiniz ki, uçağın yedek parçalarının yanında, üzerinde olmasını beklemek doğru bir davranış değildir; çünkü, hangi parçanın ne zaman nerede arıza yapacağını bilemezsiniz. Bu, bir yabancı firma olduğu için, firma, üç gün içerisinde gerekli yedek parçayı ithal etmiş ve 25 Temmuz tarihinde, bizim teknik elemanlarımızca testleri yapılmak suretiyle devralınmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir arızalı uçak temin edilmesi söz konusu değildir.

Bu konu -dün de ifade ettim, bugün, tekraren söylemek istiyorum- medyada, gündemde yerini aldıktan sonra bizim verdiğimiz cevap şu olmuştur: “Uçak arızalı çıkarsa, biz, siyasî bedelini öderiz, Orman Bakanı olarak istifa ederiz.”

Yangın sezonu bittikten sonra da, uçak, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığına müracaat edilmek suretiyle Erkilet Havaalanında teste tabi tutulmuştur, teknik raporları tarafımıza gelmiştir ve uçağın uçmasına engel herhangi bir arıza olmadığı bize ifade edilmiştir. Zaten, 1997 yaz sezonunda orman yangınları konusunda başarılı oluşumuzun sebeplerinden bir tanesi de bu uçaktır. 5 800 hektar rakamında kalması ve geçtiğimiz yıllarla mukayese ettiğimiz takdirde en az yüzde 70 oranında bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, toparlayalım.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Devamla) – ...azalma söz konusu, yine, bu, hava gücümüzün artmasından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, tekrar altını çiziyorum; uçak arızalı değildir; arızalı bir uçağın Avustralya’dan 25 bin kilometreyi kat ederek Türkiye’ye gelmesi mümkün değildir. Zaten, havacılık kurallarına göre arızalı bir uçağın pisten kalkışı mümkün değildir; bunu ilgilileri gayet iyi biliyor. Antalya’daki yangında Aşağı Karamanlı Köyü mensupları da vardır. Yangının hemen arkasından, Başbakanlık Sosyal Dayanışma Fonundan, mağdur olan insanlara yardım yapılmıştır; ancak, onların kredi borçları, Bakanlar Kurulunun, ziraî zararları yüzde 40’ı aşanları kapsayan af kararının içerisine de girmektedir. O köyde, bu şekilde mağdur olan vatandaşlarımızın bu haklarının da var olduğunu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

22. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Millî Güvenlik Kurulu görüşme tutanaklarının kamuoyuna açıklanmasının gerekçesine ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/587)

BAŞKAN – 22 nci sırada yer alan, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Millî Güvenlik Kurulu görüşme tutanaklarının kamuoyuna açıklanmasının gerekçesine ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

23.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt Organize Sanayi Bölgesi Alt Yapı Projesi ve KOBİ kredilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/588)

BAŞKAN – 23 üncü sırada yer alan, Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt Organize Sanayi Bölgesi Altyapı Projesi ve KOBİ kredilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

24. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi protesto yürüyüşünde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/589)

BAŞKAN – 24 üncü sırada yer alan, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi protesto yürüyüşünde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Salonda yoklar.

Görüşme ertelenmiştir.

25. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Ilısu barajı projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/590)

BAŞKAN – 25 inci sırada yer alan, Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Ilısu Barajı Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

26. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasındaki zarara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/591)

BAŞKAN – 26 ncı sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasındaki zarara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

27. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamaya ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/592)

BAŞKAN – 27 nci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamaya ilişkin Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

28. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Televole programının aile ve çocuklar üzerindeki etkileri konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/593)

BAŞKAN – 28 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Televole programının aile ve çocuklar üzerindeki etkileri konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

29. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Elmadağ Barutsan Fabrikasında meydana gelen patlama ve iş kazalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/594)

BAŞKAN – 29 uncu sıradaki, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna bağlı Elmadağ Barutsan Fabrikasında meydana gelen patlama ve iş kazalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

30. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen yangının söndürülmesinde yabancı ülkelerden gelen yardımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/595)

BAŞKAN – 30 uncu sırada, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen yangının söndürülmesinde yabancı ülkelerden gelen yardımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan yanıt için yok.

Görüşme ertelenmiştir.

31. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen yangının söndürülmesi için görevlendirilen helikopterlere ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı (6/596)

BAŞKAN – 31 inci sırada, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen yangının söndürülmesi için görevlendirilen helikopterlere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular:

3 Temmuz 1997 tarihinde Kırıkkale MKE Kurumu Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamalar ve yangında;

1- Orman Bakanlığına ait kaç helikopter görevlendirilmiştir? Bu helikopterler olay yerine saat kaçta intikal etmiştir ve kaç sorti yapmışlardır?

2- Bu helikopterlerin pilot ve mürettebatı Rus mudur? Yangında hasar gören helikopterlerin Rus pilot ve mürettebatın olay yerinden izinsiz uzaklaştıkları iddiaları doğru mudur?

3- Yangın söndürme konusunda Bakanlığınıza ait helikopterlerden zarar gören olmuş mudur?

4- Olay sonrası Bakanlığınızca bu olayla ilgili olarak, başka olaylara da ders olması açısından, herhangi bir rapor alınmış mıdır? Alınmışsa, bu tür yangınları söndürmede ülke olarak iyi olduğumuz ve eksikliğini hissettiğimiz yönler nelerdir?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Ersönmez Yarbay arkadaşımızın, Kırıkkale’deki yangın münasebetiyle sözlü sorularına cevap vermek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3 Temmuz günü meydana gelen olayda, sabah saat 08.30 sularında Genelkurmay Başkanlığından, Orman Bakanlığına yangın olduğu bildirilmiş, helikopter sağlanması talebi gelmiştir.

Bunun üzerine, biz, yangına en yakın yerden müdahale edecek helikopterlerimizin araştırmasını yaptık; en yakın bölge olarak İzmir’de yangın söndürme mücadelesi için konuşlandırılanan 2 helikopterimizin Ankara’ya intikali emrini verdik.

Helikopterler, aynı gün saat 13.30 ilâ 14.00 sularında Kırıkkale’deki yangın mahalline ulaşmışlardır; adedi 2’dir. Bir tanesi, Rusya’dan yangınla mücadelede kiralanan helikopterdir; doğru... Pilotu Rus’tur; ancak, yanında Türk pilot da vardır.

Kırıkkale’deki yangında, yangın söndürme mücadelesi esnasında, infilakın olduğu ana denk gelen bir sortisinde, helikopterlerden bir tanesinin pali, diğerinin ise camları kırılmış, helikopterler düşme tehlikesi göstermiş; ancak, pilotların maharetiyle, bunun dışında herhangi bir maddî hasar olmaksızın yere iniş yapabilmişlerdir.

Konu hakkındaki bilgiler bunlardır; arz ederim.

“Yangından çıkarılacak tecrübe nedir?” diye soruyorsunuz. Doğrudur; Türkiye, bu ve buna benzer bütün yangınlardan bir tecrübe çıkarmaktadır. Türkiye’de sanayi yangınları söz konusudur, deniz yangınları söz konusudur -Tuzla’daki gibi- orman yangınları söz konusudur, askerî yangınlar söz konusudur. Orman Bakanlığına, devamlı olarak, uçak alınmasıyla ilgili talepler artınca ve bunların belli bir sezonda değerlendirileceğinin dikkate alınması karşısında, Orman Bakanlığı olarak bundan 2 ay önce şöyle bir çalışma başlattık. Türkiye’nin yangın konsepti tarif edilmelidir. Türkiye’nin, elde edebileceği bütün kara ve hava mücadele araçlarını, hem deniz yangınları hem orman yangınları hem askerî yangınlar hem de sanayi yangınları için ve aynı zamanda ziraî mücadele için birlikte kullanabileceği daha pratik, daha ekonomik bir rasyonel düzenlemeye doğru gitmesi gerektiğine karar verdik. Orman Bakanlığı olarak bu konsept için, üniversitelerden, ticaret odasından, Genelkurmaydan, Denizcilik Müsteşarlığından, Çevre Bakanlığından ilgilileri çağırmak suretiyle yaklaşık 15 günlük bir çalışmamız söz konusu oldu. Bu konuyla ilgili raporlarımızı düzenledik ve ilgili yerlerin fikirlerine sunduk. Doğrudur; bu tecrübeleri de bu hareketten sonra kazandık.

Saygılar sunuyorum. Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ersönmez Yarbay, yerinizden bir şey söylemek istiyorsunuz. Yalnız, hatırlatayım; Sayın Bakana ikinci defa cevap hakkı doğabilir.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sorumun bir bölümünde Rus pilotun olay yerini terk edip etmediğini sormuştum; o bölüm açık kaldı. Evet, kasten böyle iddialar var.

BAŞKAN – Sayın Bakan, “Rus pilotun olay mahallini terk edip etmediğini sormuştum, ona yanıt alamadım” diyor sayın soru sahibi.

Kürsüyü kullanabilirsiniz; böyle bir hakkınız var Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkanım, tekrar teşekkür ediyorum.

Sorudan murat, Makine Kimya Endüstrisi Kurumundaki yangın esnasında helikopterin görevini yapıp yapmadığı anlamında ise, hemen cevap verebilirim; helikopter görevini yapmıştır, pilot görevini yapmıştır. Hatta, bu tip askerî yangında emniyet mesafesinin çok altına inerek mücadele ettiği için infilak esnasındaki darbeden de pali zarar görmüştür. Dolayısıyla, görevini yaptığını ifade edebilirim.

Olay yerini terk etmek söz konusu değildir; zaten, içerisinde Türk pilotlar vardır. Yangın alanının üzerine gelindiği zaman da, Genelkurmaydaki ilgililerden gerekli bilgi ve teknik kişiler içeri alınmak suretiyle mücadele yapılmıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

32. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında işgüvenliği tedbirlerinin alınıp alınmadığına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (6/597)

BAŞKAN – 32 nci sırada, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Makine Kimya Endüstrisine bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında işgüvenliği tedbirlerinin alınıp alınmadığına ilişkin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi...

Sayın Bakan?.. Buradalar.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular:

3 Temmuz 1997 tarihinde Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlama ve yangınlardan sonra basında çıkan yazılarda söz konusu işyerlerinde işgüvenliği açısından gereken tedbirlerin alınmadığı iddia edilmiştir.

1990 yılından sonra Makine Kimya Endüstrisine ait Ankara ve Kırıkkale İllerindeki fabrikalarda Bakanlığınızca yapılan teftişlerde ne gibi eksiklikler tespit edilmiştir? Yıllar itibariyle tespit edilen eksikliklerin ne kadarı giderilebilmiştir? Giderilemeyen eksiklikler nelerdir?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay’ın Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna bağlı Mühimmatsan Anonim Şirketi işyerinde işgüvenliği tedbirlerinin alınıp alınmadığı, Bakanlıkça yapılan teftişlerde ne gibi eksikliklerin saptandığı, bunların ne kadarının giderildiği yolundaki sorusunu yanıtlamak üzere karşınızdayım.

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu Mühimmatsan Anonim Şirketiyle ilgili olarak Bakanlığımızın kayıtlarının incelenmesinde, işyerinin 26 Nisan 1929 tarihinde kurulduğu, 12.6.1950 tarihli işyeri bildirgesiyle 1475 sayılı İş Yasası kapsamına alındığı, işyerinde yapılan işlerin, Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü ile Patlayıcı, Parlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük kapsamında yer aldığı; işyerinde 6 ilâ 13.11.1990 tarihinde yapılan teftiş sonrasında düzenlenen 18.11.1990 tarihli rapor sonucuna göre saptanan 21 adet noksanı gidermeyen işverenliğe 13 milyar lira idarî para cezası uygulandığı anlaşılmıştır. Bakanlığımız iş müfettişleri tarafından işyerinde değişik tarihlerde yapılan genel ve özel denetimler sonucunda, işverenliğe 21-22.10.1991 tarihlerinde yapılan genel denetim sonrasında saptanan 8 adet eksikliği gidermesi için 2 ay, 12-13.10.1992 tarihinde yapılan denetim sonrasında saptanan 10 adet eksiklik ile bir önceki genel denetim sonrasında saptanan fakat giderilmeyen 2 adet eksiklik olmak üzere, toplam 12 adet eksikliği gidermesi için 2 ay, 6 ilâ 14.10.1993 tarihinde yapılan genel denetim sonrasında saptanan 13 adet eksikliği gidermesi için 2 ay, 12 ilâ 19.12.1994 tarihinde yapılan denetim sonrasında saptanan 9 adet eksikliği gidermesi için 2 ay önel verildiği,yukarıda belirtilen denetimlerde saptanan toplam 61 adet eksikliğin işverence giderildiği, 8-14.11.1995 tarihinde yapılan genel denetim sonucunda eksiklik bulunmayan işyerine, 1996/4 sayılı işletme belgesi verildiği, işyerinde 8, 9, 10, 11, 12, 14.10.1996 tarihlerinde yapılan son genel denetimde 3 adet eksiklik saptandığı ve işverene 3 ay önel verildiği anlaşılmıştır.

Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna bağlı Mühimmatsan Anonim Şirketi işyerinde 3.7.1997 tarihinde meydana gelen patlama ve yangın olayıyla ilgili olarak yapılan inceleme, araştırma ve soruşturmalar sonunda, patlama nedeni, deliller tamamen ortadan kalktığı için belirlenememiştir. Ancak, saptanabilen olayı başlatabilecek teknik nedenler ile olayın boyutlarını büyüten hususların değerlendirilmesinden, iş güvenliğiyle ilgili yasal düzenlemeler ve alınması gerekli teknik önlemler yönünden yürürlükteki yasal kurallara uymayan, patlayıcı maddelerle çalışan işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini yerine getirmeyen işveren kuruluşunun, kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, işyerinde, yürürlükteki yasal düzenlemeler çerçevesinde alınması gereken önlemler, ayrıntılarıyla, işverenliğe, Ankara Bölge Müdürlüğümüzün 28.8.1997 tarih ve 16172 sayılı yazısıyla bildirilmiştir.

Görüldüğü gibi, Bakanlığımız iş müfettişlerince, Mühimmatsan Anonim Şirketi işyerinde, işin yürütümü, düzenlenmesi ve çalışma yaşamıyla ilgili tüm mevzuat hükümlerine uyulup uyulmadığı yönünden genel denetim, genel denetim sonucunda yürürlükteki yasal düzenlemelere aykırılığı ya da eksikliği saptanmış hususların verilen süre sonunda giderilip giderilmediğinin kontrolü amacıyla da özel denetimler yapılmış, giderilmeyen eksiklikler için ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde gerekli işlemler ile cezaî yaptırımlar uygulanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, 1 dakika içinde toparlıyoruz.

ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (Devamla) – Olur Sayın Başkanım.

Öte yandan, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna ait Ankara ve Kırıkkale illerindeki fabrikalarda da, çeşitli tarihlerde, işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden genel kontrol amaçlı denetimler yapılmış. Bu denetimler sonucunda verilen önel süresi bitiminde eksiklerinin giderilmemesi nedeniyle, 1990 yılından bu yana Muhimmatsan Anonim Şirketi işyeri de dahil olmak üzere, 16 işyeri için toplam 226 milyar idarî para cezası uygulanmıştır.

Sözlü soru önergesinde belirtilen söz konusu işyerinde 1990 tarihî itibariyle yapılan denetimlerle ilgili şimdi verdiğimden daha ayrıntılı bilgileri Sayın Ersönmez Yarbay’a ileteceğim.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

33. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, MKE Kurumuna bağlı Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlama ve yangının çevreye verdiği zarara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/598)

BAŞKAN – 33 üncü sıradaki soru geri verilmiştir.

34. – Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in fındık fiyatlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/599)

BAŞKAN – 34 üncü sırada, Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in, fındık fiyatlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

35. – İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, Ekonomik ve Sosyal Konsey’in oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/600)

BAŞKAN – 35 inci sırada, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun Ekonomik ve Sosyal Konseyin oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

36. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, sekiz yıllık kesintisiz eğitim çalışmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın cevabı (6/601)

BAŞKAN – 36 ncı sırada, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın sekiz yıllık kesintisiz eğitim çalışmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Sayın Bakan?.. Burada

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Veysel Candan

Konya

Bilindiği üzere, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi, halkımızın büyük protestosuna rağmen Meclise getirdiniz. Hiçbir plan ve program yapmadan, sadece imam hatipleri en kısa yoldan kapatabilmek için, basında çıkan haberlerden de anlaşıldığı üzere, büyük bir tayin ve atama operasyonuna hazırlanmaktasınız; bu itibarla;

1.- Geçmişte Sayın Ecevit’in başında bulunduğu CHP, bir gecede 40 bin kişinin tayinini çıkarmıştı; siz de, böyle bir çalışmanın içerisinde misiniz?

2. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kapalı olan okullar 1997-1998 eğitim döneminde açılabilecek mi?

3. Bir köyde 5 sınıfı bir arada okutan öğretmene, 8 sınıfı nasıl bir arada okutmayı düşünüyorsunuz?

4. Öğretmenlerin, geçim sıkıntısıyla boğuşurken, öğrencisine nasıl faydalı olacağını düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; her şeyden önce, Sayın Veysel Candan’a, sorusu için teşekkür ediyorum.

8 yıllık eğitime geçmekle birlikte, Türkiye’de, sorunlarımız geçen yıldan daha fazla olmamıştır, daha azdır. Her şeyden evvel, 8 yıla ilişkin olarak bir bilgiyi sizlerle paylaşmak isterim. Geçen yıl 6 ncı sınıflara yazılan öğrenci sayısı 702 bin civarında iken, bu yıl 858 bine çıkmıştır. Diğer bir deyişle, 8 yıllık eğitimle birlikte 6 ncı sınıfa yazılan öğrenci sayısında yüzde 21 düzeyinde bir artış vardır. Bu da, halkımızın, vatandaşlarımızın, çocuklarını okula göndermedeki arzularını sergilemesi bakımından çok anlamlı bir veridir.

Diğer taraftan, öğretmen stokumuzdaki devamlı artışı sağlamak durumundayız. Öğretmen açığını ve öğretmen ihtiyacını belirlerken, her şeyden önce, sınıf büyüklüğü konusunda hangi tanımdayız; eğer, Türkiye’de 70 kişilik sınıfları bir veri olarak kabul edersek, Türkiye’de öğretmen açığı yoktur; ama, 30 kişilik sınıf boyutunu, gerçekçi anlamda eğitim verebileceğimiz düzey olarak kabul ettiğimiz takdirde -ki, bunu, yasa tasarısının görüşülmesi sırasında burada ele almıştık- 190 bin öğretmene ihtiyacımız var. İşte, o nedenle de biz, 190 bin öğretmeni 2000 yılına kadar istihdam etmeyi hedef aldık. Bu bağlamda da, 55 inci Hükümet, geçtiğimiz hafta bir kanun tasarısını görüştü ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sundu; 158 bin kadro. Bunu, Yüce Meclis bu takvim yılı içerisinde görüşüp yasalaştırdığı takdirde, önümüzdeki yıldan itibaren öğretmen alımlarını süratle artıracağız.

Bu bağlamda da, YÖK’le birlikte hazırlıklarımız şu boyutta: Eğitim fakültelerinin yanında, edebiyat ve fen fakültelerinde okuyan öğrencilerimize, son sınıflarında, öğretmenlik formasyonu kazandıran kurslar açılmıştır. Bu kurslara şu ana kadar başvuruların 40 bine yaklaştığı bildirilmektedir. Dolayısıyla, eğitim fakültelerinde bu şekilde öğretmenlik formasyonu alacak öğrencilerimizi bir arada aldığımız takdirde, önümüzdeki yıllarda yeteri kadar başvuruyu alabilecek durumdayız.

Ayrıca, 1997 yılında, Sayın Sağlam’ın da gayet iyi hatırlayacağı üzere, kendi döneminden başlamak suretiyle, bugüne değin 47 bine yakın öğretmen ataması yapılmıştır. 55 inci Hükümet göreve başladıktan sonra bunun 27 binini atamıştır. Atananların bir bölümü eş durumu nedeniyle atandıkları yerlere gitmemiştir; ama, önemli bir bölümü devrede kalmıştır.

Tabiatıyla, öğretmen ihtiyacını karşılamada, şimdiye kadarki tüm Millî Eğitim Bakanlarının ve Yüce Meclisin de gayet iyi bildiği gibi, öğretmenlerin özlük hakları son derece önemlidir. Bu bağlamda da 55 inci Hükümet, bu hafta yaptığı Bakanlar Kurulu toplantısında şu kararı almıştır: Öğretmenlerin özlük haklarını göreceli olarak iyileştirecek, ekders ücretlerini hissedilir boyutta net olarak düzenleyecek, öğretmenlerin tazminatını düzenleyecek ve ekders saatlerinin kullanılmasında, artı, öğretmenlerin emeklilik düzenlerini yeniden belirleyecek konusunda bir tasarıyı hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmiştir.

Gördüğünüz üzere, 55 inci Hükümet, bir yandan kadro boyutuyla, dört ay içerisinde, 158 bin kadroyu talep etmek suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmiştir, diğer taraftan da öğretmenlerin emekliliklerini istememeleri ve mevcutların da gönül huzuru içinde çalışabilmeleri için, özlük haklarında –ekders ücretleri hariç- yüzde 18’e varan net bir düzelme...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – 158 bin kadroda ilahiyatçı öğretmenler de var mı?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hay hay, izin verirseniz o sualinizi de cevaplandırayım, şu bölümü bitirdikten sonra.

Bu şekilde, bir yandan kadrolarımız, diğer taraftan özlük hakları düzenlenmiş olmak suretiyle önümüzdeki yıldan itibaren yoğun bir şekilde öğretmenlerimizi almak suretiyle öğretmen ihtiyacı karşılanacaktır.

27 bin öğretmeni, özellikle ikinci aşamada atadığımız 16 500 civarındaki öğretmenin atanmasında gözönünde bulundurduğumuz unsurlardan bir tanesi, acil önceliği olan branş açıklarına ağırlık verilmiş olmasıdır. Şu anda ilahiyat fakültesi mezunlarından önemli bir boyutu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, 1 dakika içinde toparlayalım, lütfen.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – ...sınıf öğretmeni olarak çalışmaktadır. Bu sınıf öğretmenlerinden branş öğretmenliğine geçmek isteyenler olduğu takdirde, evveliyatla, o branşlara da geçme imkânı veriliyor. Yeni öğretmen alımlarında, ihtiyacımız olduğu kadar, elbette din kültürü ve ahlâk dersini verecek öğretmenler de alınacaktır.

Son olarak üzerinde durmak istediğim bir husus...

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Bakan, ziraatçilerin sınıf öğretmenliği...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – O sual de gelecek arkadan, geldiği vakit ona da ayrıca detayıyla cevap veririm.

BAŞKAN – Sayın milletvekilim, lütfen, ayrıca sorabilirsiniz sorunuzu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bakanlığımız, taşımalı sistemde, geçen yıl, başarılı bir şekilde 120 bin öğrenciyi taşımıştı. Bu sene de 240 bine çıkmıştır bu sayı. Belirli yörelerde ufak tefek sorunlar olmuştu; fakat, o sorunlar aşılmaktadır. Bir yılda kapasiteyi yüzde 100 artırabildik. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da da yatılı ilköğretim bölge okullarının yapımına süratle devam edilmekte olup, şu ana kadar 4 ayda 49 trilyonluk ödenek kullanılmıştır. Bunun 22 trilyonu ilköğretim bazındadır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.(DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular için öngördüğümüz 1 saatlik süremiz dolmuştur. Bu süre içinde, demokrasilerde parlamentonun en etkili denetim yollarından biri olan sözlü sorular konusunda 37 sorunun işlemini yaptık ve fiilen de 9 soruya yanıt bulabildik. Bu, hafızam beni yanıltmıyorsa, benim bu kürsüde görev yaptığım sırada benim hesabıma bir rekor.

Bu duyarlılıkları nedeniyle Sayın Millî Eğitim, Sayın Orman, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanlarımıza ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER

1. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335)

BAŞKAN – Önce, görüşmeleri yarım kalmış olan Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

Ancak, bu tasarının Komisyonca geri alınan maddeleriyle ilgili rapor gelmediğinden görüşmelerini erteliyoruz.

2. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle İlgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

3. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164) (1)

BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Şimdi, Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım:

Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, CHP Grubu adına, Ali Haydar Şahin.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Şahin, süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, tüm üyelere ve bizi izleyen tüm vatandaşlara sevgi ve saygılarımı sunarken, bütün zorluklara karşın, 8 Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasasının kabul edilmesinden dolayı, tüm Meclis üyelerine, destek verenlere, bir kez daha teşekkürü borç biliyorum.

29 Ekim ve 10 Kasımda meydanları dolduran, cumhuriyete, Atatürk’e ve onun ilkelerine büyük duyarlılık gösteren, sahip çıkan tüm halkımızı kutluyorum, buradan selamlıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Tasarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, üniversite giriş sınavlarında en başarılı olanlardan başlamak üzere, ilk 2 000 öğrenci arasına giren 200 öğrenciye yurt dışında lisans öğrenimi, yine, üniversite mezunları arasında ÜSYM tarafından yapılacak sınavlarda en az yüze 60 puan almış öğrenciler arasından, başarı sırası esas alınarak, 800 öğrencinin yüksek lisans için yurt dışına devlet adına gönderilmeleri Cumhuriyet Halk Partisince uygun görülmektedir.

Ben de, yurt dışında, Almanya’da öğrenim gören birisi olarak bunun yararlarını çok iyi biliyorum. Bu yüksek lisans öğrencilerinin Türkiye’ye geri dönüşlerinin teminat altına alınmasını da, buradan, bir öneri olarak sunuyorum; çünkü, bu öğrencilerin büyük çoğunluğu, öğrenim süresi sonunda geri dönmek istememekte, bir yolunu bulup oralarda kalmaktadırlar. Ancak, bu yurt dışına gönderme için tek ölçütün, en yüksek puan almış ya da ilk 2 000 öğrenci arasında bulunuyor olma koşuluna bağlanması, gerek ortaöğretim ve gerekse yükseköğretim kurumlarında standart bir eğitimin verilmemesi, özellikle geri kalmış yörelerde öğretmen, ders araç ve gereçleri, kütüphane, bilimsel ortam ve yeterli, yenetekli öğretim üyesinin bulunamaması nedeniyle yapılacak sınavlar adil ve eşitlikçi olmaktan uzak bulunmaktadır. Bu da, devlet olanaklarıyla yurt dışına gönderilen öğrenciler, maddî imkânları ve yetişme koşulları iyi durumda olan, kolejlerden ve iyi donanımlı üniversitelerden mezun olan öğrenciler arasından seçilmiş olacaktır. Yani, yine fakir fukara çocuklarının yurtdışına gitmeleri engellenmiş olup, devletin sunduğu bu haktan yararlanamayacaklardır.

Yapılması gereken -yalnız bu türden sınavlar için değil- iş ve çalışma yaşamında ve yaşamın kendisinde başarılı olabilmek, olanak eşitliğine sahip olabilmek için, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarının nitelikleri arasındaki farklılıkların hızla giderilmesidir diyoruz.

Değerli milletvekilleri, eğitim ve bilim çok önemlidir; bir ülkenin kalkınmasının, çağdaşlığının, gelişmesinin temel taşlarıdır. Tarih boyu, yaşamış olan büyüklerimiz, ilim ve bilime çok değer vermişlerdir. Bunlardan birkaç söz söyleyeceğim. Bakınız “İlim Çin’de ise de gidip görünüz” diyen Hazreti Ali ve “İster putperest ol ister Mecusî, kim olursan ol yine gel” diyen Mevlâna’yı ve çağın en büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir” sözlerini unutmak mümkün değildir. Biz de, bu nedenle, öğrencilerimizi, bilim için, tüm zorlukları göğüsleyerek, gerekiyorsa Çin’e de göndermeliyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı görüşülürken, konu eğitim ve öğretim olduğu için, ortaöğretim ve yükseköğretimde yaşanan bazı sorunları dile getirmek istiyorum. Günlerdir öğrenci velileri telefon ve ziyaretlerle, bahsedeceğim sorunlar üzerinde önemle durmaktadırlar ve haklıdırlar da.

Bunlardan birincisi, lise birinci sınıfta iki yıl üst üste kalan 15-16 yaşlarındaki öğrencileri sokağa atma uygulamasının sürdürülmesi ve bütün ısrarlara rağmen, kamuoyuna, bununla ilgili ne bir açıklama ne bir bilgi ne de inandırıcı bir gerekçe gösterilmemesidir. Bu konuyla ilgili yargı kararları vardır. Millî Eğitim Bakanlığı, yargı kararlarına da artık itibar etmemektedir. Bu çocuklarımızın, bu yavrularımızın bunu hak etmediklerini burada duyurmak istiyorum.

İkinci olarak, 11 Kasımda; yani, dün başvuruları sona eren 1998 ÜSYM sınavında, eski mezunları mağdur edici, onları cezalandırıcı farklı puan uygulamasında ısrarı da bir türlü anlamamaktayız. Şu göstereceğim belgede, ortaöğretim başarı puanına uygulanacak katsayılar verilmiştir. Bakınız, aynı öğrenci gidiyor, aynı sayıda soru yapıyor. Bu sorulardan, diyelim ki, iki öğrenci 60’ar soru yapıyor. Öğrencilerden birisi diyelim ki 450 puan alıyor, diğeri 400 puan alıyor; 50 puan eksik alıyor. Bunun hiçbir hukukta, hiçbir yasada yeri yoktur. Bakınız, bunu buradan okuyacağım. “1997-1998 ders yılı ortaöğretim kurumundan mezun olabilecek durumda olan bir öğrencinin katsayısı 0,2; 1997 yılında sınava girmiş öğrencinin katsayısı 0,13; diğerinin 0,065 ve 0,03.” Bunun gibi çok korkunç rakamlar çıkıyor ortaya. Bu adaletsizliğin giderilmesi lazım. Kesinlikle bunun önleminin alınması gerekir. Bu öğrenciler müracaatlarını yaptılar, müracaatlar dün sona erdi. Biz, yavrularımızın arasındaki bu uygulamanın durdurulması için gereken tüm mücadelemizi vereceğiz. Bir çocuk kalkacak aynı sayıda soruyu yapacak, öbürü de aynısını yapacak; birisi gidecek üniversiteye girecek birisi dışarıda kalacak... Böyle şey olmaz. Bunun durdurulması lazım. Bunu, çok önemli bir sorun olarak görüyorum.

Diğer yönüyle, YÖk yeni bir yargı kararıyla mahkûm olmaksızın, bu uygulamadan vazgeçmelidir. Yargı, buna karar verecektir; ama, şimdiden uyarıyoruz; yargı buna karar vermeden bunun önlemi alınmalıdır diyoruz. Olanakta eşitlik, adalet sağlayamadığımız öğrencilerimize, hiç olmazsa, eşit olmayan koşullarda girdikleri sınavlarda eşit yarışma olanağını vermeliyiz.

Diğer bir sorun, özel vakıf üniversitelerinde yaşananlar ise, tam bir trajikomik özelliği taşımaktadır. Neredeyse, yarıyılın ortalarına gelindiği, ara sınavların başladığı bir dönemde, özel vakıf üniversiteleri öğrenci kayıtlarını açık tutmakta, açılışlarını ve dersbaşı yapmalarını aralık ayına kadar sarkıtmış bulunmaktadır. Bu da ayrı bir sorundur. Bunlardan kimileri açık kontenjanları için ilan üzerine ilan vermekte, bu üniversitelerde kişiye özel ek kontenjan ayrıldığı, gelecek yıl yapılacak sınavda başarılı olmak koşulu altında, hazırlık sınıflarına, en az 4 bin dolar verenlerin kayıt olabilecekleri duyrulmaktadır. Böylece, özel vakıf üniversiteleri, öğrenci adayı kimliğini gelecekte elde edebilecekleri şimdiden kaydederek, kendisi için bir müşteri potansiyeli yaratmanın yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Neredeyse, bu özel vakıf üniversiteleri, yeni doğan ve parası olan her çocuğa peşin peşin öğrenci kayıt hakkını tanıyabilecek, onları, şimdiden ana, ilk, orta ve yükseköğretim kurumlarına alabilecek benzeri bir görüntü ve niyet sergilemektedirler. Bunun önüne geçilmeli, özel vakıf üniversiteleri ciddî bir denetim altında tutulmalıdır. Devletten katkı alan, kamu alanlarını ve olanaklarını kullanan ve haksız olarak kullandıkları araçlarına kırmızı ve resmî plaka takan bu üniversiteler, hiç olmazsa öğrenci alımı açısından devlet üniversitelerinin uyguladıkları yönteme kesinlikle uymalılardır. Bunu, YÖK’ün bugünkü yapısı ve kadrosuyla yapabilme olanağı da yoktur. Üniversitelerde ve bünyesindeki yüksekokullarda siyasî kadrolaşma öğrencilerin okuma özgürlüğünü, öğrenim hakkını belli ölçülerde kısıtlamaktadır. Okulların bünyesinde çeteler oluşmuş, okul müdürünün başını çektiği reisler ordusu oluşturulmuş, her vatandaşın okuma hakkı bu tür baskılar ve oluşumlarla gasp edilmektedir.

YÖK, malî özerklik adı altında yeni birkısım haklar ve yetkiler istemektedir. Bu isteklerin, tartışılmadan, incelenmeden, irdelenmeden çıkarılması imkânı da yoktur. Demokratik ve katılımcı bir yönetimin bulunmadığı, yönetsel özerkliğin olmadığı üniversitelerin bu türden yeni araçlarla donatılması, üniversitelerin sorunlarını çözücü olmaktan çok, sorunlara ve çatışmalara yenilerinin katılmasına neden olacaktır.

Son günlerde YÖK ile üniversiteler arasında görülen çatışmalar kamuoyunda hoş karşılanmamaktadır. Üniversitelerin ve YÖK’ün görevi çatışma değil, öğrencilerin öğretimleriyle, ilmiyle bilmiyle meşgul olmaktır.

YÖK’ün, 2547 sayılı Yasada yapılacak kimi değişiklikleri açıkça, ilgili komisyonlarda, kurumlarda tartışması gerekir. 54 üncü Hükümetin YÖK’te yapacağı değişiklik unutulmadı. Şimdi, aynı konumlar uygulanmasın: bu yarar getirmez. Biz, uygun olmayan tüm yasaların karşısındayız.

Sonuç olarak, bu yasa vesilesiyle yasa tasarısını desteklerken, gerek ortaöğretimde gerekse yükseköğretimde yaşanan gerçekleri de gözlerinizin önüne sermekle, bu konuda ortaklaşa çözüm bulmak istediğimizi dile getirmek istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Sağlam; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 164 sıra sayısında görüşülen kanun tasarısının ilgili maddesiyle getirilmek istenen sistemde, üniversitelerimize bir taraftan öğretim üyesi yetiştirilmek üzere, yurtdışına, üniversite mezunları arasından, master ve doktora yapmak üzere öğrenci gönderilmesi söz konusudur; diğer taraftan da, üniversitelerarası giriş sınavında en çok puan alan öğrenciler arasından yılda 200 kişinin de, başarı sırasına göre dışarıya gönderilmesi söz konusudur.

İlgili kanun hükmünde kararnameye göre, bugüne kadar, yıllardır, Millî Eğitim Bakanlığı, 1416 sayılı Kanuna göre -Büyük Atatürk döneminde çıkarılmış- öğretim üyesi yetiştirmek üzere dışarıya insan gönderir ve aşağı yukarı yetmiş yıldır da bunun bir uygulaması vardır. Buna göre, Yükseköğretim Kurulu kurulup ÖSYM ortaya çıkmadan önce, Millî Eğitim Bakanlığınca, üniversitelerce hazırlanan bir sınavda başarılı olan üniversite mezunları, master ve doktora için dışarı gönderilir; Millî Eğitim Bakanlığı buna aracı olur; döndüklerinde de, üniversitelere öğretim elemanı olarak atanırlar. Bendeniz de, 1965 yılında, böyle bir sınavla, Millî Eğitim Bakanlığı adına, bursla dışarı gittim ve doktora yapıp döndükten sonra da Hacettepe’de göreve başladım; böyle binlerce arkadaşımız var.

Son yıllarda, malumuâliniz, üniversitelerimiz, giderek genişlemeye, çoğalmaya başladı; yani, bir taraftan, Millî Eğitim Bakanlığı kanalıyla 1416 sayılı Kanuna göre dışarı gönderip, öğretim üyesi yetiştirilirken, diğer taraftan da, üniversitelerimiz, kendileri master ve doktora yaptırıyorlar.

1992 yılında YÖK Başkanlığı görevine geldiğimiz zaman, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Demirel, Başbakandı. Yeni bir proje hazırladım ve kendilerine arz ettim. Bu projeye göre, bir taraftan, üniversitelerin, öğretim elemanı yetiştirmek üzere, yılda 100-150 civarında gönderdiği projeye ilave olarak, yılda, en azından 1 000-1 500 kişinin dışarıya gönderilmesinin gerekliliğini ortaya koydum; sebebi de şuydu: Yapılan bütün araştırmalar onu gösteriyor ki, Türkiye’de, üniversitelerimizde, öğretim üyesi başına düşen öğrenci miktarı 38-40 civarındadır; dünya ortalaması ise en çok 15 ilâ 20 arasındadır. Dolayısıyla, bir öğretim üyesine düşen mevcut 40 öğrenciyi -2000’li yıllarda üniversitelerin daha da genişlemediğini düşünseniz bile- 20’ye indirebilmeniz için, 2000 yılında, Türk yükseköğretiminin ihtiyaç duyduğu öğretim üyesi sayısı 30 bin civarındadır. Bu projeye göre, ihtiyaç duyulan bu 30 bin öğretim üyesini 2000 yılına kadar yetiştirmek üzere, bir taraftan, üniversitelerimiz, master ve doktora yaptırırken, diğer taraftan da, bunun hiç olmazsa dörtte birini, yani yüzde 25’ini gelişmiş ülkelerin üniversitelerine göndererek doktora yaptıralım fikri doğdu. Bu şekilde, 2000 yılına kadar, 7 500 öğrencinin dışarı gönderilmesi projede derc edildi ve o zamanki Hükümetin Başkanı, 1992 yılındaki kararla bu projeyi onayladı ve biz, 1993, 1994 ve 1995 yıllarında ortalama yılda 1 000 -1 100 kişi gönderdik. Nasıl gönderdik; Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Merkezi, öğretim üyelerinin hazırladığı, üniversite mezunları için, kendi alanlarında sınav açtı. Bu sınava göre, yukarıdan itibaren, bütçe kanununda 1 000 kişi gönderilecekse, başarılı olan 1 000 kişiyi, 1 200 kişi gönderilecekse 1 200 kişiyi gönderdik. 1995 yılında bizim doğru veya yanlış bir kararla politikaya girmemizden sonra, 1996 yılında 1993, 1994 ve 1995’teki sistemin aksine, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığınca denildi ki, bir puan koyalım; yani, sınava girenlerin 100 üzerinden 60, 70 gibi puan alması için; ayrıca, başvuranların da 100 üzerinden 70’le mezun olması gibi birşey koyalım ve böyle sınav yapalım. Bu şekilde sınav yapıldı ve 1996 yılında, her yıl gönderilen 1 000 kişiye karşılık 100 civarında insan gönderildi ve denildi ki “yapılan sınavda 100 üzerinden 65 veya şu kadar alanların sayısı bu kadardır” ve o kadar gitti. Şimdi, bu sene de, biz, geçen senekini telafi etmek üzere, 2 000 kişi gönderilmesi gerekir tezini savunurken, bugüne kadar, bu sınavlar da bildiğim kadarıyla yapılmadı, belki yapılmış olabilir.

Şimdi, bütün bunları niçin anlatıyorum, kanun hükmündeki kararnamede “başarı sırasına göre gönderilir” denilmesine rağmen -bugüne kadar da öyle uygulanıyor- Millî Eğitim Komisyonununda, buna “100 üzerinden 60 alanlar arasından” gibi bir madde eklenmiş. Halbuki, orijinal kanun hükmündeki kararnamede -ki, bugüne kadar 1992’den beri ona göre gidiyordu- böyle bir hüküm yoktu. Şimdi, bu hükmün konulmasıyla iki şeyden korkarım. Yine, kimler koyuyorsa bu 100 üzerinden 60’ı; bu hiç değişmez bir şirazeymiş gibi, bu ölçüte dayalı olarak, yarın, “işte şu kadar kişi müracaat etti; bunlar arasından kazanan sadece 100 kişidir, 50 kişidir” denilirse ve hele son zamanlardaki vakıf üniversiteleri genişlemesini de dikkate alırsanız, bunların da öğretim üyelerinin Ay’dan getirilmeyeceği aşikâr olduğuna göre, mevcut öğretim üyelerinden karşılanacağını düşünürseniz, korkarım ki, 2000 yılına kadar yetişmesi gereken bu 7 500 öğrenci, öğretim elemanı yetişmez ve giderek üniversitelerimiz sıkıntıya girer. Dolayısıyla, bir önerge verdik. Diyoruz ki, yüzde 60 yerine, başarı sırasına göre gönderelim. Diyelim ki, 5 000 kişi müracaat etti, 8 000 kişi müracaat etti. 800 kişi mi göndereceğiz; en başarılı 800’ü gönderelim. Çok daha sağlıklı olur ve mutlaka en az o kadar öğrenci gönderilir. Dışarıdan öğrenci ithal etmeyeceğimize göre, mezun öğrencilerimizin içerisinde en başarılı 800’ü, en başarılı 1 000’i seçtiğimize göre, çok daha geçerli olur düşüncesindeyim.

Bunu niçin söylüyorum? İlk üç yılın uygulamasında bu yolla gönderdik. Kararnameye aykırı bir yönü de yok. “Başarı sıralaması” diyor. 800-1 000 civarında her yıl öğrenci gönderdik. Bu mantıkla geçen yıl gönderildi, 100 üzerinden 65 şeklinde. Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizim bütün yazılarımıza rağmen, YÖK tarafından, üniversiteyi bitirdiği takdirde şu kadar diye belli mezuniyet şartı arandı. Gönderilen öğrenci miktarı 100 civarındadır. Takdir Yüce Meclisindir; şimdi, biz, bunu kanuna koyduğumuz takdirde, eğer, her yıl, 60’ı şu kadarı aştı deyip -geçen yıl olduğu gibi- 100 kişi civarında, 200 kişi civarında gönderilirse, Türk üniversitelerinin ihtiyacını karşılama bakımından büyük bir kaynağı kurutmuş oluruz. Burada, bunu huzurunuza getirmeyi bir görev saydım; bu bir.

İkincisi, geçen yıl, bütün yazılarımıza rağmen, YÖK, bu sınavı yapmadı “ben şöyle sınav yapılmasını istiyorum” dedi. Bu şartlara uymadığı için, sürece, Millî Eğitim Bakanlığının yetkisinde olmasına rağmen, kendi koyduğu şartlara uymadığı için, sınavı yapmadı. Biz yazdık, onlar yazdı; nitekim, bu yılın sınavı bugüne kadar olmadı. Halbuki, dışarıda doktora yapan, master yapan arkadaşlarımız bilir, bu yılın öğretimi için sınavlar çoktan haziranda, temmuzda bitmeliydi, başvurular yapılmalıydı ki, bu yıl öğrenci gidebilsin. Zaten, bu günlerde yapılan sınavın sonuçlarından sonra, siz, artık, hiçbir dış ülkenin üniversitesinden bu yıl için acceptance alamazsınız, kabul belgesini alamazsınız. Bunlar, martta, nisanda müracaatı yapılan üniversitelerdir ve hiç kimse, bu sene, bu sınavlar sonuçlansa bile, gidemeyecektir; çünkü, sınav kazandı belgesini almadan başvurmanız mümkün değildir. Bugünden sonra yapacağınız başvuruyla da, 1997 yılı içerisinde bir tek kişinin dışarı gönderilmesi fiilen mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, böylece, 1996 ve 1997 yılı için, biraz önce arz ettiğim projenin -her yıl 1 000 kişi giden- iki yılı aksamış olmaktadır. Süratle bunun telafisi gerekir; daha fazla göndermek suretiyle, hiç olmazsa, 30 000’in 7 500’ünü dışarıdaki üniversitelerden almanız gerekir.

Çeşitli eleştiriler okuyabilirsiniz, duyabilirsiniz; ama, şunu arz edeyim ki, bizim, mutlaka, başka ülkelerin bilim ikliminden de yararlanan, onların kültürlerini tanıyan insanlara ihtiyacımız vardır. Yüzde 75’ini, zaten, biz, kendi üniversitelerimizde yetiştiriyoruz; ama, bu kanun tasarısının komisyondan geçmiş şekli yerine, orijinal kanun hükmünde kararnamedeki gibi “başarı sıralaması” derseniz, özellikle Anadolu’da yetişen, Anadolu’daki üniversitelerde yetişen çocukların, oralara gitme şansını artırırsınız. Aksi takdirde, dil barajı veya 65-70 gibi barajlar koyduğunuzda, her zaman belli üniversitelerin mezunları buralara gidecektir, Anadolu’dan gelen çocukların şansı azalacaktır.

Biraz önce, burada, Sayın Şahin’in dile getirdiği konular arasında, özellikle üniversiteye girişte, bu son yılda Yüksek Öğretim Kurulu tarafından konan, bir yıl sınava girmiş olan çocuklarımız aleyhine olan puan meselesi de, gerçekten çok ciddî bir konudur. Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi, Sayın Şahin’in söylediği gibi bu haksızlığa inanıyorsa, biz Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bununla ilgili bir değişikliği Yüce Meclise getirmeye hazırız; çünkü, gerçekten, bir yıl sınava girmiş olmakla, sınavda eşit olmayan kriter uygulanması, hakkaniyete uygun değildir, bilimsel mantığa hiç uygun değildir. Geçen yıl kazanamamış olabilir bir gencimiz.

Yine, tekrar arz ediyorum, özellikle Anadolu’daki liselerden mezun gençlerimizin, daha iyi liselerden mezun çocuklarımıza oranla üniversiteye giriş şansları çok düşüktür. Bir yıllık kurslarla vesaire bu şanslarını telafi etmektedirler. Bu puan farkının, doğrudan doğruya mantığı, YÖK’ün açıklamasına göre, bir yıl kurslara giden çocukların daha başarılı olduğu şeklindedir. Halbuki, başarılı olmak kınanmamalıdır.

Kurs bir gerçektir Türkiye’de; çünkü, liseler arasındaki eğitim farkını ortadan kaldırıcı bir gerçektir. Özellikle, daha ileri düzeydeki liselerimize oranla -Ankara, İstanbul, İzmir’deki- Anadolu’daki liselerden mezun çocuklarımız için bir şanstır; bir yıl kurs alarak bu eksikliği tamamlamaktadırlar ve üniversiteye girerken, bir de bundan dolayı; yani, sırf bir yıl kazanamadıkları için puanlarında bir düşme olması, hakkaniyete fevkalade aykırı bir durumdur. Biz, bunu düzeltmek üzere hazırız. Yüksek Öğretim Kurulu bütün kamuoyu baskısına rağmen, sınav başvurularının süresi bitmiştir ve bunu değiştirmemiştir. Veliler yargıya gitmişlerdir. Bence, devlet, dava yaratmaz, devlet, sorunları çözer. Devlet, yanlış iş yaparak idare mahkemelerinde vatandaşı süründürmez.

Dolayısıyla, Yüce Meclisin, milletin vekilleri olarak hepimizin, kamuoyunun, velilerin, bu haksız uygulama karşısındaki tutuma duyarlı olmamız gerekir. Kanaatimce, yüce yargı, mutlak doğruyu bulacaktır; ama, ondan önce, Yüce Meclisin de yapacağı şeyler vardır. Bunu yapmaya hazırız eğer arkadaşlarımız benimserlerse.

Ayrıca, şunu da belirtmemde yarar var: Değerli arkadaşımız Şahin dediler ki: “YÖK bugünkü yapısıyla bu sorunları çözemez durumdadır.” Kendisine yürekten katılıyorum. Daha evvel, YÖK Kanunuyla ilgili yeni bir yapılanma tasarısını bu Meclise getirdik. Bunun, doğrudan doğruya bir intikam yasası haline dönüştüğü yorumlarıyla, maalesef, bu tasarı yasalaşmadı.

Değerli arkadaşlarım, hiçbir siyasî endişe taşımaksızın, huzurunuzda şunu ifade etmek istiyorum: Bugün, Türkiye’de 69 üniversite var. Bu 69 üniversiteyi, 9 kişilik, tam zamanlı YÖK Yürütme Kurulu yönetmektedir. 24 kişilik Kurul, iki ayda bir toplanan ve sadece yönetmeliklerle uğraşan, çoğu da üniversiteyle ilgisi olmayan, gerekirse bazı bürokratların da katılımıyla ortaya çıkan bir Kuruldur. 69 üniversiteyi, mutlaka, tam zamanlı çalışan 9 kişi yerine, en az 15 kişilik bir kurulun yönetmesi gerekir. 1991 yılında, YÖK’ün ilk kuruluşu sırasında uygulamalardan elde edilen sonuçlara göre, Sayın Doğramacı tarafından da böyle bir teklif hazırlanmıştı. Dolayısıyla, YÖK’ün, bugünkü yapısıyla, kamuoyunun belirli ölçülerdeki dileklerine tıkalı -bunu, milletvekili arkadaşlarımız da çoğu zaman fark etmişlerdir- ve 69 üniversiteyi kaldıramayacak durumda olduğu bir gerçektir.

Yüksek Öğretim Kurulu için, mutlaka yeni bir yapılanmanın getirilmesi şarttır. Biz, bu konudaki teklifimizi, gerekirse diğer grup mensubu arkadaşlarımızla tartışmaya hazırız, getirecekleri teklifleri de tartışmaya hazırız; ama, şu bir gerçektir ki, bugünkü yapısıyla, Yüksek Öğretim Kurulu, 69 üniversiteyi kaldıracak durumda değildir.

YÖK Başkanı ile bir üniversite rektörünün, televizyonlarda, basında, gerçekten, öğrencileri eğitmesi gereken, onlara örnek olması gereken insanların tartışma yaratması, insanların tartışma yaratması, kabul edilebilir bir olay değildir, YÖK kurulduğundan beri görülmüş bir olay da değildir. Dolayısıyla, bizim, bugünkü üniversitelerimizin saygınlığını sağlamak için, daha fazla yerinden yönetime doğru giderek üniversitelerin kendi kendilerini yönetmede, özellikle malî konulardaki kendi ürettikleri, kendi yarattıkları kaynakları kendilerinin kullanmaları ve giderek daha fazla üniversitenin kendini yönetmesine yönelik değişiklikleri, bir de Yüksek Öğretim Kurulundaki tam zamanlı üye sayısını 9’dan en az 15’e çıkaracak bir değişikliği mutlaka yapmamız gerekmektedir. Aksi takdirde, bugün, sık sık gördüğümüz öğrenci olayları başlar. Öğrenci olayları Kocaeli’nde başlamıştır. Çok önemlidir, altını çiziyorum, çok önemlidir... Sağ-sol kavgası yine üniversitelerdedir; ama, YÖK Başkanı, Rektörler Komitesine siyasî bildiriler yayınlamak dışında bunlarla ilgilenmemektedir.

 

Tekrar huzurunuzda arz ediyorum, hiçbir siyasî mülahaza olmaksızın arz ediyorum: Öğrenci olaylarının, şu veya bu şekilde rektör-YÖK Başkanı tartışmasının televizyonlara, kamuoyuna yansıması iyi işaretler değildir. Genişleyen bu öğrenci kitlesi, genişleyen üniversite sayısı karşısında mutlaka duyarlı olmamız ve oradaki yapısal durumda ihtiyaç duyulan değişikliği yapmamız gerekir.

Bir kere daha, sayın üyelere, bu kanun hükmünde kararnamede, Millî Eğitim Komisyonunca yapılan değişiklikle, üniversite mezunlarının dışarı gönderilmesinde yüzde 60 barajının getirilmesinin, son yıllardaki uygulamanın sakıncalı olduğunu arz ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sağlam.

Grupları adına başka söz talebi var mı efendim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – ANAP Grubu adına Sayın Ekinci konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ekinci.

ANAP GRUBU ADINA YUSUF EKİNCİ (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 19 uncu maddesinde değişiklik yapılması ve 24.6.1993 tarih ve 3911 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulunca 10.8.1993 tarihinde kararlaştırılan 492 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin onaylanması konusunda, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı, Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

492 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmadan önce, 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun hükümlerine göre öğrenci gönderilebiliyor iken, yapılan düzenlemeyle, ilave olarak, ÖSYM puanına bakılmak suretiyle 200 öğrenciye lisans, yükseköğretim kurumlarından mezun olanlardan, bir konuda açılacak sınavda başarı gösterenler arasından da 800 öğrenciye yüksek lisans yaptırmak üzere yurtdışında öğrenim yaptırma görevi Millî Eğitim Bakanlığına verilmiştir.

Komisyon tarafından, kanun hükmünde kararnameye ilave edilen bölümlerde, Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle yapılacak sınavın ÖSYM tarafından yapılması belirtilmiş; ayrıca, kanuna ilave edilen bir fıkra ile de, yurtdışında öğrenim yapmaya gideceklerin, gidecekleri ülke şartları, yurtdışına gönderilmesinin amacı, ülkenin, kendisinden beklentileri, öğrenim sonrası yurda dönüşü ve yurtdışında ülkemizin tanıtımı konularında bilgilendirilmek amacıyla, üç haftadan az olmamak üzere uyum kursuna tabi tutulmaları hükmü getirilmiştir.

Bilindiği gibi, tanzimat döneminden itibaren yurtdışındaki üniversitelere öğrenci gönderilerek, dışarıdaki bilgi ve teknolojinin ülkeye getirilmesi ve üniversitelerimize öğretim üyesi yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Her geçen gün üniversitelerimizde öğrenci sayısı ve öğretim üyesi ihtiyacı artmaktadır. Giderek daha çok global hale gelen dünyamızda sanayi devrimi geride kalmış ve artık, bilgi çağı yaşanmaya başlanmıştır. Bilgi toplumu düzeyine ulaşmayan milletlerin, global bir dünyada gelecekleri, herhalde, ümitvar olmayacaktır.

Bu anlayış içerisinde, ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz gençlerimizin bilgi çağının gereklerine ulaşmasını temin etmek için, ülkemizin ilim merkezleri olan üniversitelerin öğretim elemanlarının, olaylara değişik perspektiflerde bakabilmesi ve bunları aktarabilme bilgi ve becerileriyle donatılması gerektiği, tartışmasız kabul görecektir.

Gelişmiş dünya ülkelerindeki evrensel kabul gören değerlendirmelere göre, ülkemizin üniversitelerinin bazıları, uluslararası standartları yakalayabilmiştir; ancak, bütün dünya ülkeleri gibi, Türkiye’nin de, hızla gelişen ve değişen dünyayı tanımak ve yakalayabilmek için, akademisyenlerin, az veya çok, yurtdışı eğitiminden geçmesini zarurî görüyoruz.

Son on yıl içerisinde, ülkemizdeki üniversite sayılarının artışı ile açılması istenilen üniversiteleri düşündüğümüzde, öğretim üyesi ihtiyacımızın bariz bir şekilde arttığı ortaya çıkacaktır.

Her ne kadar, ülkemizde, yurt dışında eğitimin masraflı oluşu sebebiyle, kaynak israfı teziyle karşı çıkanlar var ise de, bu tenkitleri not etmek kaydıyla, bu görüşe katılmıyoruz.

Bununla birlikte, yurtdışına öğrenci gönderilmesinde kaynaklar -özel ihtiyaç duyulan bazı alanlar dışında- yüksek lisans ve doktora programlarına aktarılmalıdır.

Lisans eğitimi, bugün, ülkemizde birçok üniversitede uluslararası normlarda yapılabilmektedir. Hal böyleyken, yurtdışına lisans düzeyinde öğrenci göndermede, ülkemiz, Avrupa’da, Yunanistan’dan sonra ikinci sıradadır.

Ayrıca, yurtdışına gönderilecek öğrencilerin lisan konusunu Türkiye’de halletmeleri ve yurt dışında, azamî üç aylık uyum kursları dışında, lisan eğitimi almaları engellenmelidir. Bunun için, lisan köyleri veya başka adlar aldında üç dört yerde merkezler kurulmalı ve yurtdışına gönderilecek öğrencilerin, bu merkezlerde lisans eğitimlerini tamamladıktan sonra yurtdışındaki üniversitelere gönderilmeleri sağlanmalıdır.

Bir başka husus, yurtdışına gönderilecek öğrencinin eğitim göreceği üniversitenin seçiminde gerekli özenin gösterilmesidir. Uluslararası kabul gören birinci sınıf üniversiteler dışındaki üniversitelere öğrenci gönderilmemelidir.

Yurtdışına gönderilecek öğrencilerin seçilme yöntemi, uzmanlık konuları ve süreleri, verilecek burs ve denetleme usulleriyle, uzmanlık sahalarının, gidilecek ülkeye göre belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde, kimlerin, hangi ülkeye, ne kadar süreyle gönderilecekleri belirlenmiş değildir. Bugün, Türkiye’de, birkısım öğretim üyesi yurtdışında doktora almış iken, bir kısmı bulunduğu ilin dışına çıkmamıştır. Halbuki, yurtdışı eğitimi, her öğretim elemanı için gereklidir. Bu sebeple, uzun veya kısa süreli modeller geliştirilip, öğretim üyelerinin yurtdışındaki sistemleri tanımaları ve görmeleri sağlanmalıdır.

Birkısım ülkeler, kendi ülkelerinde doktora eğitimini verip, yeterlilik aldıktan sonra yabancı ülkeye öğrenci göndermektedirler. Bu yol, hem ucuz olmakta hem de daha fazla öğretim elemanının bu imkândan faydalanmasını sağlamaktadır.

Anavatan Partisinin eğitim ve gençlik hakkındaki görüşlerinin bir özeti olarak, Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ifade ettiği aşağıdaki metni tekrar etmek istiyorum.

“Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin, modern ve ileri Türkiye idealini, Atatürk ilke ve inkılaplarını millî, manevî ve ahlakî değerleri benimsemiş, bilgili, ilmî düşünceye sahip, herkese karşı sevgi, saygı ve müsamaha besleyen medenî birer insan olarak yetişmelerini, millî eğitimimizin esası olarak kabul ediyoruz. Eğitimde ve öğretimde fırsat eşitliğinin sağlanması esastır. Gelişmenin ve modernleşmenin temelindeki başlıca unsurlar, insan ve sistemdir. İnsanın değeri, emeği ve çalışması, her şeyin üstündedir. Kalkınma, insanoğlunun işidir; ileri toplumlarda yetişmiş insanın, insangücü kalitesinin, dünyanın en zengin tabiî kaynaklarından daha önemli olduğu gözlerimizin önündedir.”

Biz, ayrıca, yurtdışına eğitim ve öğretime gönderilen her öğrencinin, Türkiye’nin kültür, turizm, politika ve benzeri konularda bir elçisi olarak görev yapması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun gereği gibi yapılmasını teminen, her öğrenciye, tanıtım yapabilmesi ve sorulara cevap verebilmesi için, gerekli malzemenin hazırlanması ve dokümanların, giderken, bir set halinde verilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Sonuç olarak, güzel ülkemizin bilgi çağını yakalayabilme vasıtalarından birisi olarak gördüğümüz bu kanun değişikliğini faydalı ve zaruri buluyoruz.

Bu duygularla Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına, Sayın Kahraman Emmioğlu; buyurun.

RP GRUBU ADINA KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Karşımızda, gençlerimizin daha iyi bir eğitim alması için yurtdışına gönderilme imkânını sağlayan bir kanun tasarısı var; güzel bir teşebbüs; ancak, aklıma, şunu da insana sormazlar mı diye geliyor: Şu ana kadar birçok gencimiz dış ülkelerde eğitim ve öğretim gördü. Dış ülkelerde eğitim ve öğretim görürken, bizim Millî Eğitim Bakanlığımız bunları devamlı şekilde kontrol etti, adım adım takip ettiler. Bu gençler Türkiye’ye geldiler ve diplomalarının muadeletini istediler. YÖK’e müracaat ettiler. YÖK, bu üniversitelerin diplomalarının muadeletinin uygun olup olmadığını üniversitelere sordu. Üniversiteler, bazı üniversiteler için olumlu cevap verdi; fakat, bir de baktık ki, YÖK, bu gençlerimizin diplomalarının muadeletini kabul etmedi ve çocuklarımızı fevkalade mağdur bir duruma düşürdü; daha doğrusu, YÖK, korkunç bir zulüm halinde, çocuklarımızın istikbalini mahvetme girişiminde bulundu.

Bir tanıdığım, Pakistan’ın Karaçi Üniversitesinin Dış İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Daha önce bu üniversiteden mezun olan bütün öğrencilerin diplomaları muadelet almıştı; fakat, yeni bir yönetimde, YÖK, bu muadeleti kabul etmedi.

Ben, şimdi soruyorum: Bu öğrencinin ne kabahati vardı? Millî Eğitim Bakanlığımıza bağlı elemanlar, onları, orada, devamlı şekilde kontrol ettiler. Giderken, onlara “sizin üniversitenin diplomasının muadeleti tasdik edilmeyecektir” demediler. Her şey normaldi; fakat, geldikleri zaman, bu çocukların diplomaları sayılmadı.

O halde, şimdi niçin gönderiyorsunuz? Elinizdeki mevcut gençlerin iyi şekilde kullanılması varken, şimdi yeniden eleman göndereceğiz. “Göndermeyelim” demiyorum, elbette göndereceğiz; ancak, buradan YÖK’e seslenmek istiyorum: Bu zulmü durdurması lazımdır ve gençlerimizin hakkını mutlaka iade etmelidir. Makabline şamil olacak böyle bir uygulama, ancak ve ancak zulümdür. (RP sıralarından alkışlar)

Evet, tasarıya göz attığımız zaman şunu görüyoruz. İlk verilen, Hükümetin teklif ettiği metinle önemli bir farkı var. Bu farkta diyor ki: “1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun hükümlerine göre yurtdışına gönderileceklerden ayrı olarak, her yıl yapılan merkezî ÖSYS sonuçlarındaki başarı sırasına göre birinci sıradan başlamak kaydı ile -işte fark burada- ilk 2 000 kişi içerisinden en çok 200 öğrencinin...” Nereden çıktı bu 2 000? Ne işe yarıyor bu 2 000?.. Bundan, pis kokular geliyor. (RP sıralarından alkışlar) Bu doğru bir husus değildir. İlk metinde böyle bir şey yoktur, olmaması da normaldir. Ne yapılacak; 2 000 kişiyi alacak, bunun içinden 200 kişiyi, bir noktada keyfî olarak seçecek. Bu, fevkalade yanlış bir uygulamadır.

Bu uygulamadan, daha doğrusu, teklifin bu bölümünden mutlaka vazgeçilmesi lazımdır. Zaten, bu konuda Mehmet Sağlam Bey tarafından verilecek olan önergede bu bölüm çıkmış olacaktır ve biz de bu önergeyi destekleyeceğiz. Bu, şu andaki YÖK idaresinin mantalitesine ve zihniyetine çok uygun bir ifade. Bu, çok yanlış. Bir kere bunun mutlaka kaldırılması lazım.

Bir de, ilk metinden farklı olarak, sınavda en az yüzde 60 başarı puanı meselesi var. Bu da doğru değil. Demin ifade ettiler; bugün 30 binden fazla öğretim üyesine ihtiyacı vardır Türkiye’nin; çünkü, devamlı şekilde yeni üniversiteler kuruluyor; neredeyse, her ağacın altında üniversite kuruyoruz. Bu üniversitelerimize eleman lazım. Bunlar, ister devletin olsun isterse vakıfların olsun, vakıflar da, nihayette bizimdir, Türkiye’nin malıdır ve Türkiyemize kaliteli eleman yetiştirecektir. Bunda devletin yardımcı olması elbette düşünülmelidir; ancak, bu miktarı artırmakta fayda var.

Daha önce yapılan uygulamada olduğu gibi daha fazla elemanın gönderilmesinde zaruret vardır diye düşünüyoruz ve bu gönderilecek olan elemanlarımızı -eski bir öğretim üyesi olarak söylüyorum- ihtiyaç olan, daha ziyade araştırma ünitelerine sahip dış üniversitelere göndermek; yani, teknik konulara ağırlık vermek gerektiği inancındayım ve öyle olacağını da ümit ediyorum; zira, Türkiyemizde bulunan 69 üniversitenin birçoklarında teknik bakımdan mücehhez durum yoktur. Bir araştırma yaptığınız zaman, ciddî olarak, orada laboratuvar imkânlarına sahip olamıyorsunuz. Bugün, Türkiye’de yapılan doktoraların büyük bir kısmı nazarî planda olmaktadır; tecrübelerle olmamaktadır. Eğer, göndereceğimiz elemanlar, tecrübe sahasında, oradaki laboratuvarlardan istifade edecek şekilde buradan gönderilirse, elbette, Türkiye’nin menfaatına olacaktır.

Bu münasebetle, YÖK konusunda birkaç hususu daha belirtmek istiyorum. YÖK, bugünkü yapısıyla üniversitelerimizin meselesini halledemez, edemiyor ve YÖK Başkanı, ancak rektör ağlatıyor. (RP sıralarından alkışlar) Televizyonda dinlediğim zaman, bir üniversite eski öğretim üyesi olarak beynimden vurulmuşa döndüm; üniversite rektörü feryat ediyor. İmkânların ne olduğunu biliyorum. Üniversitelerimiz, maalesef, geriye doğru vites takmıştır. İmkânlarının azlığı sebebiyle periyodikler alınmamaktadır, sıkıntılar fevkalade çoktur; çok iyi biliyorum. Bunun üstüne bir de YÖK zulmü binince, elbette, rektör ağıt yakmaya başlıyor. Bu YÖK Kanunuyla, bu mevcut YÖK teşekkülüyle üniversitelerimize ciddî adım attırmak mümkün değildir. Bu değişimle ilgili, kanun tasarısını vermiştik; ancak, enteresan bir düşünce karşısında kaldık “bu bir intikam yasası” denildi. Neyin intikamı? Evet intikam yasasıydı; cehaletin, YÖK’ün, rektör ağlatmasına karşı bir yasaydı; ama, ne yazık ki, günler geçtiği zaman haklılığımız görüldü ve YÖK bütünüyle yaptığı tasarruflarında haksızlık üzerine haksızlık... Bakınız, şu muadelet konusundaki mantığa bakın Allah aşkına!.. Böyle bir mantık, bu yeryüzünde, yeryüzünün içinde olduğu galakside bile bulunmaz; mümkün değildir. Neymiş efendim “biz, bünyesinde ilahiyat fakültesi bulunan üniversitelerden mezun olan talebelerin diplomalarının muadeletini tasdik etmeyiz” diyor. Hey, hey!.. İnsan, hele bir üniversite mensubu olarak tüylerim diken diken oldu. Böyle bir mantık olmaz. Siz söylersiniz; bazılarıdır, elbette, şu şu üniversiteler... Ben de biliyorum ki, bazı üniversiteler parayla diploma veriyor; ama, bunu baştan belirtirsiniz. Öğrencimiz oraya giderken, şu üniversitelere, şu üniversitelere gitmeyin denilir. Bu ilan edildikten sonra, ancak siz tatbik edebilirsiniz; ama, uygulama böyle olmadı; çok yazık oldu ve bu mantık evlere şenlik, kargayı bile güldürecek bir mantık!.. Böyle bir mantıkla çıkılmasın. Belki beni tekzip edecektir şimdi Sayın YÖK Başkanı; diyecektir ki, böyle bir şey çıktı mı; evet, biz öğrendik ve sizin aldığınız kararın altında neler olduğunu iyice öğrendik ve öyle konuşuyoruz. Yaptığınız tatbikatlara bakın, demin verdiğim misal; Karaçi Üniversitesinin dış ilişkilerinden mezun çok kıymetli bir arkadaşımız...

METE BÜLGÜN (Çankırı) – Giderken niye sormamış?

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Sormuş, mesele orada zaten. Bakınız, anlatamadım galiba, tekrar anlatmak istiyorum: Bir talebe dış ülkeye giderken, görüyor, bakıyor hangi üniversitelerin diploması kabul edilmiyor diye. Ben ona gitmek istemem.. Böyle bir liste var; ama, o listenin içerisinde Pakistan’ın Karaçi Üniversitesi yok. Çocuk geliyor, üniversiteden diplomasını almış, bir de bakıyorsunuz ki, diploması tasdik edilmiyor. Bu nedir, bu?!. Bu nedir bu?!.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Karaçi’yi nereden bulmuş?

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Nereden bulmuşsa bulmuş!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim sayın hatibe.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Şunu da söyleyeyim; İngiltere’de de, bugün, Karaçi’ye gönderenler var. Karaçi, bugün, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin ayarında bir üniversite hocam.

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Gidin, bakın ve üstüne üstlük, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dış İlişkiler Bölümüne soruldu; orası kabul etti. Orada profesör arkadaşlarımız vardı, onlardan bu diplomanın uygun olduğuna dair olumlu cevap verildiğini bize bildirdiler; ama, buna rağmen, YÖK bunu reddetti. Bu ne kadar yanlış bir uygulamadır; evet, YÖK, bu 69 üniversiteyi idare edemiyor, acizlik gösteriyor; yalnız idare değil, gençlerimizin istikbaline de sebep oluyor. Artık, bunun doğru dürüst değiştirilmesi zamanı gelmiştir.

Demin, Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşımız da ifade ettiler, DYP de ifade etti, Refah Grubu olarak biz de ifade ediyoruz; ama, sizler ifade eder misiniz, etmez misiniz bilmem. Birazcık, şöyle, düşünen, tefekkür eden, hakkı kabul eden, zulmü kabul etmeyen bir insan olarak deminki anlattığıma isyan etmeyen insanın burada da bulunacağını tahmin etmiyorum; ama, olmuştur.

Arkadaşlar, bu kanunun son maddesine bir ilave yapılmış; bu ilaveyi de haklı görüyorum. Bu gençlerimiz Türkiye’den gönderildiği zaman, orada, Türkiye’nin 65 milyon insanının kendisiyle birlikte olduğu inancında olmalı; ahlakî durumu, tavrı, davranışlarıyla onu sergilemeli; bunu biz vermeliyiz gencimiz giderken. Eğer, gencimiz, oraya, heva ve hevesi için kalmak üzere gidiyorsa ve bir yolunu bulup kalıyorsa, bu memleketin parasının, tüyü bitmedik yetimin hakkının onun üzerinde gittiğinin şuurunda olmalı; bunu da vermemiz lazım. Yalnız tanıtma değil, bu ahlakî nosyonu, mutlaka, o talebeye vermemiz lazım. Ben, öyle gençler tanıyorum ki; gönderiyoruz, ilk etapta, hemen orada kalıyor; bir kızla da evleniyor ve siz, dünyanın parasını vermişsiniz; siz, Gaziantepimin köylerinin ihyası için olan parayı oraya ayırıyorsunuz; o, ortaçağda kalma yoluyla, suyuyla kalıyor ve siz, genç adama para yatırıyorsunuz, genç de o beyni dışarıda kullanıyor!.. Buna da razı olamayız. Bizim beyin ihracına itirazımız var. Biz, beyin akımına karşı iyi tedbirler alınması gerektiği inancındayız ve şuna inanıyorum ki, Türkiye gençliği, eğer kendisine iyi bilgiler verilirse, bunun şuurunda olacaktır.

Evet, hepinizi hürmet ve sevgiyle selamlıyor, Allah’a emanet ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Emmioğlu.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Halil Çalık; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında görüş bildirmek üzere, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yükseköğretim çağındaki nüfusun, toplumsal sorunlara en duyarlı kesim olan gençlerimizin devam ettiği kurumlar olarak, üniversiteler, eğitim sistemi içinde önemli bir yere sahiptir. Hemen tüm öğrencilerimizin, daha çocuklukta, yükseköğrenime yönlendirilmeleri, bu kurumların doğal ortamında gelişmesi engellenmiştir.

Yükseköğretim uygulaması içinde yer alan fakülte, yüksekokul ve açıköğretim arasında eşgüdüm ve aynı tür eğitim yapan kurumlar arasında program bütünlüğü bulunmayışı, bu kurumlarda büyük kargaşa yaratmıştır.

Üniversiteler, bilimsel gelişmeye önderlik etmesi gerekirken, ne kadar çok öğrenci alacakları veya mezun edecekleri çabasına düşürülmüştür. Yaratılan olumsuz ortam, gençlerimizi bilgiden, öğrenmeden çok, diplomaya yöneltmiştir. Sistem, kendini soktuğu bu bunalımdan zorunlu olarak açıköğretimle kurtulma yolunu seçmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yükseköğretime yeterli kaynak ayrılmayışı, politik dalgalanmaların etkisi, önceki politikaların yanlışlığı ve öğretim kadrosunun eğitim sorunlarından kopukluğu, bu kurumlarımızın gelişmesini büyük ölçüde engellemiştir. Gençlerimizin eğitim ve ülke sorunlarıyla ilgilenmeleri yadırganmış ve olabildiğince engellenmiştir. Öğrencilerimizin okul yönetminde söz ve karar sahibi olmasına karşı çıkılarak, demokrasi kültürünün ve alışkanlığının büyük ölçüde verilmesi gereken kurumlarda antidemokratik bir yapı hâkim olmuştur; ancak, bütün bunlar, köklü reformlarla düzeltilebilir.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerde terfi sistemi bir kargaşaya dönüştü, liyakat gözardı edildi, öğretim üyeliği maddî olarak cazip olmaktan çıkarıldı, özel ve diğer devlet kuruluşlarında iş bulamayan üniversite mezunlarının talep ettiği bir sektör haline geldi. Üniversiteler tecrübeli elemanlarını kaybederken, öğrenci sayısında büyük artışlar oldu. Son yıllarda “her ile bir üniversite” sloganıyla açılan üniversiteler ise yükseköğretim anlayışının tamamen yozlaşmasına sebep oldu.

Bir defa, eğitim sistemimizin, ilköğretimden başlayarak, görerek, anlayarak, uygulayarak, sorgulayarak öğrenme ilkesi üzerinde kurulması gerekmektedir. İkincisi; öğretim kuruluşlarının ulusal düzeyde belirlenmiş standartlara ulaşmasını teşvik için, ulusal düzeyde standart yeterlilik sınavlarının uygulanması gerekmektedir.

Planlama: Eğitim planlamasında geleceğin iş sahaları ve ülkenin gereksinmeleri düşünülerek, öğretimin ilk aşamalarından itibaren ciddî bir yönlendirmeye gereksinim vardır. Bugün, üniversitelerden mezun olanlara baktığımızda, meslek gruplarında ciddî yığılmalar vardır. Örneğin; ziraat mühendisliği, orman mühendisliği, mimarlık ve inşaat mühendisliği alanlarında oldukça yığılma olduğu görülmektedir. Yeni açılacak üniversitelerde de, büyük bir olasılıkla bu bölümlere ağırlık verilecektir. Dolayısıyla, fazla olan meslek gruplarındaki yığılma daha da artacaktır.

Değerli arkadaşlarım, kaynaklarımız sınırlıdır. Sınırlı olan kaynaklarımızı neden daha acil gereksinimi olan alanlara yönlendirmiyoruz diye acaba kendi kendimize hiç soruyor muyuz? Üniversite ile sanayi işbirliğine acaba ne zaman girmeyi düşüneceğiz? Özellikle, üniversitelerde öğretilen bilgilerin, ekonomimize ve toplumumuza doğrudan katkısı olacak biçimde teşvik edilmesi gerekmektedir. Üniversitelerimizin toplumla iç içe olması gerekmektedir. Ülkemizin kıt olan yetişmiş insan ve sermaye kaynaklarının acil ihtiyaçlarımızı gözetir biçimde değerlendirilmesine gereksinim vardır. Özellikle, sürekli vurgulanan üniversite-sanayi işbirliği bir an önce harekete geçirilmelidir. Üniversitelerin, her şeyden önce, malî, idarî ve bilimsel özerkliğe kavuşturulması zorunluluğu vardır.

Üniversitelerin, kaynak için rekabet eder hale gelmeleri gerekmektedir.

YÖK’ün, yalnızca üniversitelerarası koordinasyon sağlayan kurul haline getirilmesi zorunludur. Üniversiteler, yaptıkları işlere göre, yani, yetiştirdikleri öğrencilerin iş alma başarılarına göre, içinde bulundukları katkılar ölçüsünde devletten kaynak alabilmelidirler.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, gençlerimize sahip çıkmak zorundayız; çünkü, gençlerimiz, bir umutsuzluk haykırışı içindeler ve o haykırışı bir şekilde dinlemek, onların sorunlarına toplumsal ve ekonomik çözümler bulmak zorundayız.

Sosyal devlette de her kamu hizmetinin bir maliyeti vardır. Siz, maliyeti belirlersiniz; ama, ondan sonra ödeme gücü olmayanın payını devlet verir, ödeme gücü olanlardan da bu payı tam alır. Eğer bu yapmazsanız, toplumsal eşitsizliğe neden olmuş olursunuz.

Bunun dışında, ekonomik durumu uygun olmayan öğrencilerin, okul ve barınma giderlerini karşılamak için uygun kredi ve harç olanakları sağlanmalıdır. Bu konuda hizmet veren Kredi ve Yurtlar Kurumu, olanaklar dahilinde öğrencileri yurtlarda barındırmakta ve kredi yoluyla eğitim giderlerini hafifletmeye çalışmaktadır.

Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak, ekonomik olanakları kısıtlı toplumsal kesimlerin, yükseköğretim hakkını kullanabilmesi için, kredi uygulaması son derece önemlidir. Ne yazık ki, kredilendirme için kullanılan kaynak yeterli olmamaktadır.

Burs ile ilgili olarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı hizmet vermektedir. Burs için ayrılan kaynak kısıtlı olmasına rağmen, bu kaynağın rasyonel kullanımıyla, gerçekten gereksinim duyanlara verilmesi, kısıtlı kaynakları verimli kılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bilimsel araştırmalar, günümüzde, üniversiteler için büyük önem taşımaktadır. Hızla ilerleyen bilim ve teknolojiye ayak uydurmak için, yetenekli gençlerimizin, dünyanın seçkin üniversitelerinde, özellikle lisansüstü ve doktora eğitimi sürdürmeleri, ülkemiz açısından hayatî önem taşımaktadır; bundan asla korkmamamız gerekiyor.

Yürürlükte olan 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun ile yurtdışına çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarınca devlet bursu verilmekte ve öğrenciler gönderilmektedir. 1416 sayılı Kanun çerçevesinde, buna ilaveten, kanun hükmünde kararnameye ilişkin tasarının getirdiği hükümle, üstün yetenekli ve başarılı öğrencilerimizin bilimsel araştırmalarını yapması, çağın en üstün teknolojisini uygulayan ülke ve üniversitelerinde yetiştirilmesi, eğitimlerini tamamlamalarının sağlanması ve bu birikimlerinden de, ülkemizin en iyi şekilde faydalanması amaçlanmaktadır. Eğitim için yurt dışına gönderilen öğrencilerin, mutlaka yurda dönmeleri sağlanmalıdır. Bunun için, istihdam olanaklarıyla özendirici uygulamalar yapılmalıdır. Kanun hükmünde kararnameye ilişkin tasarının 1 inci maddesi üzerinde yapılan görüşmelerde de, bu, detayıyla beraber açıklığa kavuşturulacaktır.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, değerli konuşmacı, bazı okullardan ve YÖK’ün varlığından, YÖK’ün işlevinden şikâyet etti; bunlara, bir iki cümleyle cevap vermek isterim.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşmamda da belirttiğim gibi, YÖK’ü hiçbir zaman savunmadık; YÖK’ün, yalnızca üniversiteler arasında eşgüdümü sağlayan bir organ olmasını sağladık ve bunu istedik; ama, maalesef, bazı zihniyetler, bazı gruplar karşısında, YÖK’ü savunur hale geldik. Bu, şu demek değildir; YÖK olduğu şekliyle kalsın demek istemiyoruz; mutlaka düzenlenmelidir, mutlaka eşgüdüm kurulu haline getirilecek şekilde tekrar düzenlenmelidir.

Efendim ne oluyormuş; yurt dışına giden öğrenciler Türkiye’ye döndüklerinde, YÖK, bunlara denklik vermiyormuş!..

Değerli arkadaşlarım, bu çocuklarımızı yurt dışına gönderirken hangi amaçla gönderdik, hangi ideal için gönderdik, ne yapmak için gönderdik; bunları hiç sorduk mu, acaba hiç düşündük mü?!.. Bu çocukların geleceğini karartmaya hangimizin hakkı var, hangi vicdan sahibi insan bundan rahatlık duyabilir?!..

Değerli arkadaşlarım, işte, bizim her zaman dediğimiz, her zaman savunduğumuz bir şey var; çocuklarımızın önünü karartmayalım, çocuklarımızla oynamayalım, beyinlerini heba etmeyelim. İşte, çocukları belli bir yönde, belli bir kanala doğru yönlendirmeye çalıştığımızda, o çocuklarımız, bunu, o zaman düşünemiyor. Ne zaman düşünüyor? Kendi kendine geldiği zaman düşünüyor değerli yavrularımız; o zaman da iş işten geçiyor. Bu çocukları yurt dışına gönderirken “yavrum, nereye gidiyorsun, nasıl gidiyorsun, seni kim gönderiyor?” diye acaba hiç sorduk mu? “Türkiye’ye geldiğinde, bu çocuklarımıza denklik verilmiyor” diyorlar. Okulların isimlerinden bahsediliyor. Karaçi; El Ezher Üniversitesi...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karaçi’de El Ezher Üniversitesi yok.

HALİL ÇALIK (Devamla) – Biliyoruz ki, sizler için de söylemiyorum... Ben, kendi konuşmam çerçevesi içinde söylüyorum...

FETİ GÖRÜR (Bolu) – Öğren de konuş.

HALİL ÇALIK (Devamla) – Cevap olarak da söylemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Mısır’da bulunan El Ezher Üniversitesi mezunlarından Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ve Kocaeli İlinin Gebze İlçesinde öğretmenlik yapan öğretmenimiz var.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Ne olmuş?!.

HALİL ÇALIK (Devamla) – Evet var. O zaman “bunun denkliği verilmedi” diye nasıl söyleyebilirsiniz; nasıl söyleyebiliriz?..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Mantıklı bir konuşma yap...

HALİL ÇALIK (Devamla) – Mantıklı konuşuyoruz... Mantıklı konuşuyoruz... Bu konuşmalardan da..

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayenizde...

HALİL ÇALIK (Devamla) – Sizin söyleyeceğiniz her şeye cevap veririm; ben eğitimciyim, her şeye de çok rahatlıkla cevap veririm, merak etmeyin.

Değerli arkadaşlarım, buradan, bir şey daha açıkça ortaya çıkıyor; bu çocuklarımızın beynini zehirlememek için, bu çocuklarımızın geleceğiyle oynamamak için, 8 yıllık eğitimin, kesintisiz temel eğitimin çıkmasının mecbur olduğu bir defa daha ortaya çıkıyor. Onun için, kesinlikle, bu çocuklarımızla oynamayalım, eğitimimizle oynamayalım; bunu, başka kanallara çekmeyelim.

Bizler, bu yasa tasarısını, komisyonda görüşüldüğü sırada da, Demokratik Sol Parti olarak 54 üncü Hükümet zamanında desteklemiştik; şimdi de, yine, bu yasa tasarısını, Demokratik Sol Parti Grubu olarak destekliyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bir şeyi düzeltmek istiyorum: Sayın Konuşmacı “Karaçi’de El Ezher Üniversitesi” dediler; Karaçi’de El Ezher yok, El Ezher Mısır’da. Zabıtlara geçmesi bakımından söylüyorum.

BAŞKAN – Sanıyorum, onu, Karaçi’yi ve El Ezher’i ayrı ayrı üniversiteler olarak, iki ayrı üniversite olarak ifade etti.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Ayrı verdim, Mısır’ı ayrı ifade ettim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına çok kısa bir süre kalmıştır.

Bir grubumuzun daha konuşma hakkı açık, Hükümet adına Sayın Bakanımız da söz talebinde bulundular, bunun için, maddenin tümü üzerindeki görüşmeleri dahi tamamlamak bir hayli zaman alacak.

Bu nedenle, komisyonların üye seçimini yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini kaldığımız yerden sırasıyla görüşmek için 13 Kasım 1997 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.51

 

 

 

V. — SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat-Saraykent Ziraat Bankası şubesinin ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güneş Taner’in yazılı cevabı (7/3470)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

İlyas Arslan Yozgat

1. Yozgat-Saraykent İlçesi Ziraat Bankası şubesi 4 Temmuz 1997 tarihinden itibaren açılışa hazır olduğu halde iki ay geçmesine rağmen neden açılışı halâ yapılamamaktadır?

2. İlçede hiçbir banka şubesi olmamasına rağmen Ziraat Bankası şubesinin açılışını geciktirmekle ilçe halkını cezalandırmış olmuyor musunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı Sayı : B.02.0.003 (16) 2869 11.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10.10.1997 gün ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-8776 sayılı yazınız.

Yozgat Milletvekili İlyas Arslan tarafından sunulan 7/3470 Esas No’lu yazılı soru önergesine ait cevap ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Güneş Taner Devlet Bakanı

Yozgat-Saraykent’te Ziraat Bankası Şubesi Açılmasına İlişkin Yazılı Soru Önergesine Ait Cevap

Bakanlığım ilgili kuruluşu T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Yozgat-Saraykent Ziraat Bankası Şubesinin tescil işlemleri, hizmet binası kiralanması, tadilat ve diğer işlemleri tamamlanarak 27.10.1997 günü hizmete açılmıştır.

2. — Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Beypazarı-Uruş-Güdül karayoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/3528)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Ersönmez Yarbay Ankara

Sorular :

Karayolları tarafından Beypazarı-Uruş-Güdül karayolunun asfaltlanması, hangi tarihte başlamış ve hangi tarihte bitirilmiştir?

Asfaltlanma işi kaç Türk Lirasına malolmuştur?

 

T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 12.11.1997 Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00/2-A/3356 Konu : Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın

yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 10.10.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3528-8637/22848 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, “Beypazarı-Uruş-Güdül Karayolu” na dair Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Beypazarı-Uruş-Güdül yolu 35 Km. olup asfalt kaplama yapılması amacıyla malzeme üretimine 4.6.1996 tarihinde başlanılmış; malzemenin tüm yola nakli ve serme, sıkıştırma ile 24 Km.lik kesimin asfalt kaplaması 25.11.1996 tarihinde tamamlanmıştır. Mevsim şartları nedeniyle 11 Km. lik kesimin asfaltı 1997 yılına kalmış ve 20.5.1997 tarihinde bitirilmiştir.

Anılan yolda ihaleli ve emanet çalışmalarda 1997 yılı birim fiyatlarıyla toplam 114 117 692 000 TL harcama yapılmıştır.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Yaşar Topçu Bayındırlık ve İskân Bakanı

3. — Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale Boğaz Köprüsü Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun yazılı cevabı (7/3574) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 7.10.1997

Ahmet Küçük Çanakkale

1. Çanakkale Boğaz Köprüsü yapımıyla ilgili çalışmalar hangi aşamadadır?

2. Projenin Yap-İşlet-Devret Modeli ile yapılmasında ısrar edilmekte midir? Yoksa yapımı için yeni modeller düşünülüyor mu?

3. Kamuoyunda köprü ile ilgili yoğun spekülasyonlar yapılırken bu konuda Bakanlığınızın kesin bir politikası var mıdır? Varsa bu politika kamuoyuna neden açıkça anlatılmamaktadır?

(1) Cevabın ekleri 4 adet pafta (Harita) tek nüsha halinde geldiğinden soru sahibine verilmiş ve Tutanak Dergisine girmemiştir.

T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 12.11.1997 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Ankara Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00/2-A/3358

Konu : Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün yazılı soru önergesi.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 13.10.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3574-8760/23193 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün “Çanakkale Boğaz Köprüsü Projesi”ne dair Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Projeleri tamamlanmış olan ve yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilmesi planlanan Çanakkale Boğazı Geçişi Projesi için Alarko-Alsim, Fabrications Militares, Krupp ve Tekser firmalarından oluşan ortak girişim ile görüşme ve sözleşme yapmaya, Yüksek Planlama Kurulunun 28.8.1995 gün ve 95/T-61 Sayılı Kararı ile Karayolları Genel Müdürlüğü yetkili kılınmıştır. Ancak; adı geçen firmalar bu iş için bir şirket kurarak gerekli belgelerini tamamlamadıklarından sözleşme imzalanamamıştır.

2. Proje, yap-işlet-devret modeli dışında düşük faizli bir kredi kullanımı suretiyle de gerçekleştirilebilir.

3. Kamuoyunda bu proje ile ilgili yapılan spekülasyonlara ilişkin görüşlerimiz ise şöyledir:

Çanakkale İlinde meslek odalarınca iki kez bu proje ile ilgili toplantı düzenlenmiş, Karayolları Genel Müdürlüğü bu toplantılara bölge müdürü düzeyinde yetkili kişiler göndermek suretiyle proje hakkında gerek meslek kuruluşlarına, gerek yöre sakinlerine, gerekse basına açıklayıcı bilgi sunulmuştur. Ayrıca, değişik basın kuruluşlarından gelen sorular yazılı olarak cevaplandırılmıştır.

Bunlara ilave olarak; Çanakkale Belediye Başkanlığının 1995 yılında düzenlediği Uluslararası Sempozyumda da Çanakkale Köprüsü tartışılmış, Karayolları 14 ve 17 nci Bölge Müdürlükleri yetkililerince sempozyuma katılanlara bilgi sunulmuş ve Mimarlar Odası temsilcisi dışında gerek yerel yönetim, gerekse vatandaş temsilcilerinden olumsuz görüş gelmemiştir.

Bu projeye en büyük muhalefet Eceabat Belediye Başkanlığından gelmektedir. Zira bizzat 17 nci Bölge Müdürlüğünden köprü geçişine ilişkin 1/5000’lik planları elden aldıkları halde daha sonra köprü bağlantı otoyolunun Eceabat tarafındaki güzergâhı üzerinde yazlık konutlara ruhsat verdikleri için otoyol koridorunun imar planına işlenerek Bakanlığımızca onaylanmış olmasına rağmen projeye muhalefet etmektedirler.

Çanakkale Köprüsü bağlantı güzergâhı, Çanakkale tarafında genelde Sarıçay Deresi yatağına oturmakta ve mevcut yerleşmelere önemli bir zarar vermeksizin Belediye Başkanlığının mutabakatı ile ve bir köprülü kavşakla mevcut Çanakkale Çevre Yoluna bağlanmaktadır. Ancak; projenin bu şekilde geliştirilmesi aşamasında Sarıçay dere yatağı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 26.4.1996 gün ve 3070 sayılı Kararı ile doğal sit alanı kapsamına alınmıştır. Bugün dere yatağı içinde herhangi bir tarihi doku bulunmamakta, aksine yatak denizden uzaklaştıkça çöplük olarak kullanılmaktadır. Köprü ve bağlantı otoyolu yapıldığı takdirde, Çanakkale Şehri ortasındaki bu sağlığa zararlı ve son derece kötü görüntülü çöplük de ortadan kalkmış olacaktır. Dere beton veya harçlı pere kaplı duvarlarla kanalize edilerek yatakta otoyol için yeterli yer kazanılacaktır.

Eceabat tarafında ise; yapılacak bağlantı otoyolu tarihî ve tabiî doğanın bozulmaması için toplam uzunluğu (1 225+425+305=1 955 m.) olan üç ayrı tünelden geçirilerek Eceabat Çevre Yoluna bağlanmaktadır. Güzergâh tünellerden sonra düzlüğe indiğinde mevcut yerleşmelerin dışından geçtiğinden, kamulaştırma açısından önemli bir problem yaratmayacaktır.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.