Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 35 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

10 uncu Birleşim

5 . 11 . 1997 Çarşamba

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi konusunda Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın bir gazetede yayımlanan demecine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun cevabı

2. – Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu’nun, elektrik enerjisi sıkıntısına ve bazı termik santralların özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

3. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, toplumsal uzlaşmaya ve bazı üniversitelerdeki başörtüsü yasağından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun cevabı

IV. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

V. – SEÇİMLER

A) BAŞKANLIK DİVANI ÜYELİKLERİNE SEÇİM

1. – Başkanlık Divanı üyeliklerine seçim

B) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (10/21) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, İş Teftiş Kurulu Başkanının resmî aracını özel işlerinde kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/3115)

2. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının sağlık merkezine dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3266)

3. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Kemah’a bağlı Kerer Köyünün sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3267)

4. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Şili seyahatine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3272)

5. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, sağlık personeli sayısına ve dağılımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3295)

6. – Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, sağlık meslek liselerinden mezun olanların istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3297)

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, su kaynaklarının korunmasına,

– Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay İl Turizm Müdürünün görevden alınmasının nedenine,

İlişkin soruları ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/3449, 3508)

8. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, özel ceset torbası bulundurulma zorunluluğu getiren yönetmeliğe ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3457)

9. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Vakıflar Bankasına ait araç ve cep telefonlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/3472)

10. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının eğitime destek amacıyla bağışladığı paraya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/3510)

11. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TTK Genel Müdürlüğüne ait bir işçi servisinin Zonguldak’ta yaptığı kazaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/3572)

12. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Sayısal Loto oyununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/3654)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur, siyanürle altın üretiminin çevre ve insan sağlığına vereceği zararlara,

İstanbul Milletvekili M. Sedat Aloğlu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, son günlerde yoğunlaşan trafik kazalarına ve Karadeniz Bölgesinde görülen terör olaylarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu cevap verdi.

Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Çevre Bakanlığına Devlet Bakanı Mehmet Cavit Kavak’ın,

Kanada ve Amerika Birleşik devletlerine gidecek olan Çevre Bakanı İmren Aykut’un, dönüşüne kadar, Çevre Bakanlığına Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın,

Türkmenistan Cumhuriyetine gidecek olan :

Devlet Bakanı A. Ahat Andican’ın, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,

Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez’in, dönüşüne kadar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,

Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in,

Bulgaristan’a gidecek olan Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in, dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanlığına, Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun,

Makedonya ve Arnavutluk’a gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in, dönüşüne kadar, Dışişleri Bakanlığına, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın,

Slovakya Cumhuriyetine gidecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın, dönüşüne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Fas’a gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin,

Küba’ya gidecek olan Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun,

Yunanistan (Girit) ve Avusturya’ya gidecek olan :

Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın, dönüşüne kadar, Başbakanlığa, 5 Kasım 1997 tarihine kadar Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in, bilahara Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’in,

Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’in,

Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un,

Yunanistan (Girit) ve Fransa’ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in, dönüşüne kadar, Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,

Azerbaycan Cumhuriyetine gidecek olan İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun,

İsveç’e gidecek olan Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in, dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Burhan Kara’nın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Aile ve Kadın Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan tasarının geri verildiği bildirildi.

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay ve 19 arkadaşının, hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/208) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

(10/25) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; 1 aylık kesin süre verildiği açıklandı.

Hırvatistan Cumhuriyeti Meclis Başkanının davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin,

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Leni Fischer’in, 17 ve 18 Kasım 1997 tarihlerinde Paris’te toplanacak olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Göçler, Mülteciler ve Nüfus Komisyonunun alt komisyonunda görüşülecek olan “Türkiye’nin Güneydoğusunda ve Kuzey Irak’ta Kürt Mülteciler ve Yerlerinden Edilmiş Kişilerin İnsanî Durumu” adlı toplantıya davetine iki parlamenterimizin,

İcabetine ilişkin Başkanlık tezkereleri ile,

Başbakan A. Mesuz Yılmaz’ın 16-17 Ekim 1997 tarihleri arasında Fransa’ya yaptığı resmî ziyarete Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın da iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi,

Kabul edildi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda iktidar partileri kontenjanından boşalan 1 üyeliğe, Şevki Göğüsger seçildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kâtip üyelikleri ve idare amirlikleri ile komisyonlara üye seçimi yapmak için, 5 Kasım 1997 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 17.21’de son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ali Günaydın Zeki Ergezen

Konya Bitlis

Geçici Kâtip Üye Geçici Kâtip Üye

II. – GELEN KAĞITLAR No. : 22

5 .11 .1997 Çarşamba

Yazılı Soru Önergesi

1.- Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın, basında yayımlanan “Milli Siyaset Belgesi” ne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3766)(Başkanlığa geliş tarihi: 4.11.1997)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, zeytin üreticisinin kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi. (7/3261)

2.- Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi. (7/3262)

3.- Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, taksi şoförlerine yönelik saldırılara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi. (7/3269)

4.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Rize’de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının kullanımında partizanlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3270)

5.- Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, yerel basın kuruluşlarına yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3271)

6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, nüfus planlamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3273)

7.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi.(7/3284)

8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, Terkos Gölü’nün Karaburun sahillerinden kum çıkartan kişi ve kuruluşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3287)

9.- Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı gazete ve yayın kuruluşlarının sahiplerine ve faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3289)

10.- İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş’ın, Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında Türk müteahhitlerinin uğradığı zararların tazminine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3290)

11.- Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın, Samsun’un kalkınmada 1. derecede öncelikli yöreler kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi.(7/3294)

12.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, alışverişlerde belge düzenlenmesi zorunluluğuna uyulmadığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi.(7/3301)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

5 Kasım 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Geçici Kâtip Üye Mustafa BAŞ (İstanbul),

Geçici Kâtip Üye Ünal YAŞAR (Gaziantep)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10 uncu Birleşimini açıyorum.

Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.

Sayın milletvekilleri, görüldüğü gibi, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi konusunda Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın bir gazetede yayımlanan demecine ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun cevabı

BAŞKAN – Millî Güvenlik Siyaset Belgesiyle ilgili olarak, Sayın Abdullah Gül; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Millî Güvenlik Siyaset Belgesi konusunda Sayın Başbakanın yaptığı bir açıklama üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Hepimizin yakından takip ettiği gibi, Türk kamuoyunun yakından takip ettiği gibi, son birkaç gün, Türkiye’de büyük tartışmalara sebep olmakta ve belki de Türk demokrasisinin, Türk sisteminin gerçek yapısını, fiilî yapısını -yazılı olan değil, hukukî olan değil- ortaya koymaktadır. Yine, bilindiği gibi, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde hazırlanmış, Millî Güvenlik Kurulu tarafından Bakanlar Kuruluna sunulmuş ve Bakanlar Kurulu da bunu aynen kabul edip gizli bir kararnameyle yayımlamıştır.

Ben, şimdi, bu belgenin içeriğine girmek istemiyorum. Gazetelere yansıdığı veyahut da yansıtıldığı kadar, irticaın -vehmedilen irticaın- binlerce askerimizi, yüzlerce subayımızı, yüzlerce polisimizi şehit eden PKK terör örgütünden ne kadar daha fazla tehlikeli olduğunu ortaya koyan bu belgenin doğruluğu, yanlışlığı üzerinde konuşmak istemiyorum. Herşey, artık, kapıların arkasında değil, ortalıkta cereyan ettiği için, halkımız, bunu, en iyi şekilde değerlendirecek ve günü geldiğinde, demokratik tepkisini ortaya koyacaktır.

Benim burada üzerinde durmak istediğim şey, Sayın Başbakanın, 3 Kasım 1997 Pazartesi tarihli Hürriyet Gazetesine verdiği demeç. Bu demeç, siyah puntolarla, tırnak içerisinde, titizlikle yayımlanmış bir demeç. Şimdi, müsaadenizle, onu okuyorum; Sayın Başbakan konuşuyor ve sonra şöyle devam ediyor: “Bundan sonra Bakanlar Kuruluna gelecek; Bakanlar Kurulu, bunu, gizli bir kararname olarak yayımlayacak. Belgenin bütün bakanlıklar için bağlayıcı bir niteliği var; bu, gizli bir belge. Herhangi bir kanun ya da kararname çıkarken, herhangi bir uluslararası antlaşma yapılırken, eğer, bu belgeyle bir çelişki varsa, aykırılık varsa, mutlaka gideriliyor.” Bu, Türkiye için çok acı bir itiraf; hele, bir Başbakanın ağzından bunun söylenmesi, acı ama belki de mutlu bir cinayet; çünkü, fiilî durumu ortaya koyuyor; yani, demek istiyor ki, milletin onayından geçen Anayasa, milletin temsilcileri olan milletvekillerinin içinde bulunduğu Meclisin çıkardığı kanunlar ve Anayasamızın 90 ıncı maddesine göre hukukumuzun bir parçası haline gelmiş uluslararası hukuk, bu belgenin altındadır; bu belge, üstündedir.

Bu, Türkiye için çok karamsar tablolar çizmektedir; sadece Türkiye içinde değil, Türkiye dışında çok büyük karamsar tablolar çizmektedir. Aslında, yazılı Anayasamız, yazılı kanunlarımız kesinlikle bunu reddeder; çünkü, Anayasamızda, millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu, bunu; yani, egemenliği millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı kesin bir ifadeyle belirtilmiştir, Anayasanın başlangıcına bakarsanız. Ayrıca, hiçbir devlet organının ve kamu otoritesini kullanan makamın, hukukun üstünde ve dışında olamayacağı, üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu belirtilerek, hukukun üstünlüğü ve bağlayıcılığıyla hukuk devleti ilke ve esasları belirlenmiştir, yine başlangıçta. Anayasanın 11 inci maddesinde ise, bütün maddelerin üstünlüğü ve bağlayıcılığı anlatılmakta ve “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” denilmektedir. Bırakın kanunların Anayasaya aykırı olamamasını, kararnamelerin Anayasaya aykırı olması kesinlikle düşünülemez.

Şimdi, buradaki tartışma, Millî Güvenlik Kurulu, tabiî ki, Anayasa içerisinde vardır; ama, Millî Güvenlik Kurulunun anlaşılması, hukukî statüsünün anlaşılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, kısa bir süre rica edeceğim efendim.

BAŞKAN – Toparlar mısınız...

ABDULLAH GÜL (Devamla) – ...burada problem... Bakın, yine, Anayasamızın 118 inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir” denilmektedir. Bu görüşlerden bazıları Bakanlar Kurulunca öncelikle dikkate alınır; ancak, bu, kesinlikle bir tavsiye niteliğindedir. Şimdi, tavsiye niteliğinde olan bu tip kararların, bunların Türkiye’de, Anayasanın, kanunların üzerinde bir yaptırım gücü var gibi gösterilmesi, öyle kabul edilmesi ve bunların bir sayın Başbakan tarafından itiraf edilmesi çok acıdır. Ne yazık ki, zaman zaman fiilî durum Türkiye’de bu hale gelmektedir.

Şimdi, hangi yüzle, hangi tavırla, Türkiye, Avrupa Birliğine girmek ister; Türkiye, uluslararası arenada temsilcilerini gösterir!.. Bırakın, Türkiye içinde... Türkiye içinde daima baskı yapılabilir, fiilî durumlar yaratılabilir, insanlar susturulabilir; bunlar olabilir. Türkiye’nin son siyasî tarihinde, maalesef, bunlar vardır, çok daha acıları olmuştur; ama, bugünkü ortam içerisinde, televizyonların bu kadar canlı yayınlar yaptığı, herkesin ne olup bittiğini açıkça gördüğü bir ortamda, demokrasinin bu kadar çiğnendiği, demokrasinin bu kadar ayak altına alındığı, hukukun üstünlüğünden bu kadar vazgeçildiği hiç görülmemiştir ve hiç itiraf da edilmemiştir. Sayın Başbakan, bu itirafı ve bu talimatlarıyla, aslında, bir anayasal suç işlemiştir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH GÜL (Devamla) – ...Türkiye’de Millî Güvenlik Kurulunu çok farklı bir şekilde göstermiştir; anayasal bir suç işlemiştir; ama, Türkiye, buna layık değildir. Yazılı Anayasamızda da bunun tam tersi caridir. Buna alet olan herkesin de hesabı, bir gün, demokratik bir şekilde, bu millet tarafından sandıkta görülecektir.

Saygılar sunarım. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Adalet Bakanı Sayın Sungurlu; buyurun. (ANAP sıralarından alkşılar)

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri Milletvekili Sayın Abdullah Gül Beyefendinin gündemdışı konuşması üzerine bir açıklamada bulunmak ve cevap vermek üzere huzurunuzdayım.

Son günlerde basına yansıyan Millî Güvenlik Kurulundaki Millî Siyaset Belgesi ile ilgili toplantıda yoktum. Tesadüf, o toplantıda bulunan hiçbir bakan bugün Meclisimizde olmadığı için, Hükümet adına cevap vermek durumundayım.

Muhterem milletvekilleri, basında çıkan, bugün Parlamentoya gelen ve son derece hassasiyet gösterilen bu konu, millî iradenin hâkimiyeti noktasıdır, ki, buna iştirak etmemek söz konusu değildir. Ülkemizde memnuniyet verici bir tavırdır, millî irade üzerinde, millî irade hâkimiyeti üzerinde gösterilen bu hassasiyet. Bu, bir mutluluktur.

Tabiî, meselenin basına akseden yanında yanlış bir yorum olabileceği gibi, yanlış bir değerlendirme de olabilir; birkısım insanlarımız da bunu yanlış yorumlama eğilimi göstermiş olabilirler.

Muhterem milletvekilleri, basında çıkan bu metnin doğruluğunu bilmiyoruz, bu hususta bir bilgimiz yok; ama, hassasiyetin haklılığını, hassasiyetin doğruluğunu tespit etmek lazım. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Muhterem milletvekilleri, şimdi, Anayasamızı açıyoruz. Anayasamızın 118 inci maddesinde Millî Güvenlik Kurulu var; anayasal bir kuruluş ve ne diyor bakalım Anayasamız: “Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir. -Görüş bildiriyor; yetkisi, Anayasamıza göre görüş bildirmekten ibaret-Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulunca öncelikle dikkate alınır.” Demek ki, Kurulun bu kararlarını Bakanlar Kurulu öncelikle dikkate almak zorunda; bir Anayasa hükmü. Eğer, bir Bakanlar Kurulu, bu Kurulun kararlarını nazarı itibara almazsa, Anayasaya aykırı hareket etmiş olur; yani, bugüne kadarki hiçbir hükümet “ben, Millî Güvenlik Kurulundan çıkan kararları değerlendirmedim, müzakere etmedim” deme hakkını haiz değil. Ha, bunları uygular mı Bakanlar Kurulu? Bakanlar Kurulu bunları değerlendirir, müzakeresini yapar, kabul eder, kabul etmez veya değiştirir.

Şimdi, bu millî siyaset belgesinin dışında -tabiî ki, bakanlık yapmış arkadaşlarımızın bildiği gibi- diğer siyaset belgeleri de vardır ve bunlar az değildir; bir hayli siyaset belgesi vardır ve bunlar genellikle Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanır.

Şimdi, Dışişleri Bakanlığının, bir başka bakanlığın veya bu birimlerin hazırladığı, çalıştığı bir metin Bakanlar Kuruluna geldiğinde, Bakanlar Kurulu “bunu biz hazırlamadık, üzerinde müzakere yapmayız” demez herhalde. Demez herhaldenin ötesinde, ben burada soruyorum; şimdi, bütün gelmiş geçmiş hükümetlere soruyorum: Yalnız Millî Güvenlik Kurulundan değil, devletin hangi biriminden olursa olsun, yıllarca çalışıp hazırlanmış gelmiş bir siyaset belgesini “biz Bakanlar Kurulunda kabul etmedik, reddettik, değiştirdik, yenisini yaptık” diyen bir Bakanlar Kurulu üyesi var mı? Varsa, açıklasın. Bunlar hazırlanır gelir, Bakanlar Kurulunun bu yetkisi vardır. Şimdi, bunu hepimiz biliyoruz.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Felaket ilan ettiniz...

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Hayır efendim... Müsaade eder misiniz...

Bakanlar Kurulunun bu kararı kimi bağlar; Bakanlar Kurulunun kararı, Bakanlar Kurulunu bağlar; ama, ülkenin her birimiyle uyum içinde çalışmak zorundayız; yani, diyelim ki, İçişleri Bakanlığımız bir tedbir alırsa, biz bu tedbire uymayalım mı, uymamak için ısrar mı edelim veya Bayındırlık Bakanlığımız bir görüş ileri sürerse, bunu değerlendirmeyelim mi? Meseleye bu şartla bakmak...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Atanmış mı seçilmiş mi savunmakta olduğunuz?..

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Efendim, bakınız, ben, sizin arkadaşınızı dinledim; ona bile, siz, laf attınız. İzin verir misiniz...

Muhterem arkadaşlar, sevgili arkadaşlar, Parlamento, Türkiye’de bu kararlar... Evvela şunu tespit edelim: Bu kararların hiçbirisinin, bu siyaset belgelerinin hiçbirisinin Anayasaya aykırı olması mümkün değil. Bu siyaset belgelerinin hiçbirisinin kanunlara aykırı olması mümkün değil; eğer Anayasaya aykırıysa, eğer kanunlara aykırıysa, zaten bağlayıcı değil. Evvela bunların, bu siyaset belgelerinin Anayasaya ve kanunlara uygun olması şarttır, mecburiyeti vardır. Üstünlük siyaset belgesinde değil.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Usulen...

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Evvela, Parlamentonun, böyle bir siyaset belgesinden gocunarak kendisini bunun emrinde gibi görmesinin âlemi yok. Bunu, Yüce Parlamentoya kimsenin kabul ettirme hakkı yok, telkin etme hakkı yok, ima etme hakkı yok.

Şimdi, muhterem milletvekilleri, böyle bir meseleyi başka boyutlara çekmek doğru değildir. Sayın Başbakanın kendisi şimdi yurt dışındadır, geldiğinde ne söylediğini açıklayabilir; ama, biz, “Sayın Başbakanın sözlerini basın montaj yapmıştır da böyle yazmıştır” da demiyoruz; çünkü, o hak ona aittir. (ANAP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AHMET KABİL (Rize) – Montaj bunlarda...

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Muhterem milletvekilleri, fevkalade ciddî bir meseleyi konuştuğumuzu zannediyorum, İzin verirseniz.

Muhterem milletvekilleri, ama, burada bir başka üzücü bir nokta var. Böyle bir belge son derece gizli bir belgedir. Millî Güvenlik Kurulunun kararları son derece gizlidir.

AHMET İYİMAYA (Amasya) – Gazetede nasıl yayımlandı?..

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Beraber onun konuşalım. Şimdi, evvela onu konuşalım. Acaba basına sızmış da, doğru mudur, değil midir? Ben ne 28 Şubattaki toplantıda bulundum ne de bugünkü toplantıda bulundum. Şimdi, 28 Şubat toplantısındaki kararların bir benzeri bu. 28 Şubattaki kararlar buna nazaran çok daha ağır kararlar. Tabiî, o toplantıda bulunan Sayın Erbakan ve Sayın Abdullah Gül -o kararları imzalayanlar olarak- şimdi bunun ona uygun olup olmadığı hususunda bizden daha tecrübeliler; yani, basına sızma doğru mudur değil midir... (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Muhterem arkadaşlar, ama, söylediğim gibi, fevkalade üzücü bir husustur. Böyle bir olay varittir veya değildir. Böyle bir olayın basına sızmış olması, Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili bir hadisenin basına sızmış olması üzücüdür. Şimdi bu doğru mudur, basına doğru mu sızmıştır ben bilemiyorum; ne 28 Şubatta bulundum ne de bugün bulundum.

ÖMER FARUK EKİNCİ (Ankara) – Genelkurmay her sefer açıklama yapıyordu, şimdi de yapsın.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Bakınız, şunu söyleyeyim, bu kabil kararları, eğer bazıları basına sızdırıp da bundan faydalanıyorlarsa, bu ülkede hukukun üstünlüğü hepimiz için lazımdır, hepimiz için geçerlidir. (RP sıralarından gürültüler)

İLYAS ARSLAN (Yozgat) – Siz, bunları bilmiyor musunuz?!.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – İnsan bilmediği konuda demagoji yapar mı!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri_

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Hukuka aykırı bir eylem de, hukuka aykırı bir işlem de kamunun zararınadır; bunu, herkesin bilmesi gerekir. Ben, Türk kamuoyunun bu hususta gösterdiği hassasiyeti, millî meseleler bakımından Sayın Abdullah Gül Beyin gösterdiği hassasiyeti ve Yüce Meclisin gösterdiği hassasiyeti takdirle karşılıyorum, teşekkür ediyorum; ama, zannediyorum ki, bu kabil bilgilerin basına sızması, doğru veya yanlış sızması, işin bir başka ölçüsüdür.

Yüce Parlamento, Türk Milletini temsil etmektedir. Millî iradenin hâkim kılınmasında asıl görev bizimdir, bütün Türk aydınlarınındır, bütün Türk Milletinindir; ama, öncelikle bizimdir. Yüce Parlamentonun bu hususta gösterdiği hassasiyete iştirak ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

IV. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz_

BAŞKAN – Buyurun.

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Bakan bana cevap verirken yanlışlık yaptılar, benim olmadığım makamlarla, kurullarla ilgili; açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, ben onun_

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, ben sataşmada bulunmadım.

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Bu mesele, Türkiye’nin önemli meselesidir efendim.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, öyle bir şey olursa biz de isteriz.

BAŞKAN – Öyle, şartlı şey olur mu Sayın Bakan!

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sataşmadık efendim.

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun_ Bir sataşma yok. Bir şey söylediniz “Abdullah Gül, Millî Güvenlik Kuruluna katıldı, imzaladı” buyurdunuz; yani, katılmadıysa, imza atmadıysa bir açıklama yapmasın mı efendim?!.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, izin verirseniz, önce ben sözümü açıklayayım. (RP sıralarından gürültüler)

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Hayır efendim_

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Zaten sizin avukatınız var beyler, ne zahmet çekiyorsunuz.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Ağzından çıkanı kulağın duymuyor mu senin!..

BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim.

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade buyurursanız, ben, bir dakika içinde açıklayacağım.

BAŞKAN – Buyurun; yalnız, bir sataşmaya fırsat vermeyin lütfen. Kurula katılıp katılmadığınızı, imza atıp atmadığınızı bir cümleyle ifade buyurun.

METİN ŞAHİN (Antalya) – Yerinden açıklasın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Müsaade buyurun da biz takdir edelim onu.

ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Bakana açıklamalarından dolayı teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakikanızı rica edeyim...

Lütfen, iki cümleyle; katıldınız, katılmadınız_

Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, açıklasın, mevzu anlaşılsın.

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Efendim, Sayın Bakanın benimle ilgili olan konusunu söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Gül_

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Peki efendim, hayhay_

Sayın Bakana teşekkür ederim, yalnız, konuşmalarında bir yanlış yaptılar; eminim ki onu bilerek yapmadılar. Millî Güvenlik Kurulunda ben Devlet Bakanı olarak yoktum. Yalnız, Millî Güvenlik Kurulunun kararları tavsiye kararı; onlar bildirilmiştir, bizim Hükümetimiz, onları yaptırım olarak kabul etmemiştir, bildirilenleri uygulamamıştır; ama, sizin Hükümetiniz onları yaptırım olarak kabul etmiş ve 8 yılı uygulamıştır. (RP sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar) Burada_ Bir dakika_

Sayın Başbakan diyor ki “Kanunların, Millî Güvenlik_”

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bununla ilgili söz almadı.

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Hayır, hayır_ Niçin rahatsız oluyorsunuz.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Bununla ilgili söz almadın.

ABDULLAH GÜL (Devamla)– Gerçekten niçin_ Bakın_

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Aslında bunun için söz almadı; konuşturamazsınız...

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Hayır; Millî Güvenlik Siyaset Belgesi bir yaptırım olamaz.

BAŞKAN – Sayın Gül...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, böyle idare olmaz; ne için söz aldıysa onunla ilgili konuşsun.

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Millî Güvenlik Kurulunun kararları tavsiyedir. Biz, o tavsiyeleri Bakanlar Kurulunda acil olarak görüştük; kabul ettiklerimizi uyguladık, kabul etmediklerimizi uygulamadık.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, böyle şey olmaz!

ABDULLAH GÜL (Devamla) – Ama, siz, Sayın Başbakanın söylediği gibi, kanunların da Meclisin de üstündeki anlayışla, Grubunuz 8 yıla “evet” demediği halde, o yaptırımı burada uyguladınız; farkımız budur.

Teşekkür ederim. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül, teşekkür ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 28 Şubatı imzalayan onlar.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2. – Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu’nun, elektrik enerjisi sıkıntısına ve bazı termik santralların özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı

BAŞKAN – Sayın Çapoğlu’nun, enerji ve özelleştirmeyle ilgili olarak söz talebi var.

Buyurun Sayın Çapoğlu.

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son zamanlarda, Türkiye’de elektrik enerjisi sıkıntısı yaşanacağı yetkililerce çok sık tekrar edilmeye başlandı. Bu sıkıntıların kaynağı olarak da, 1990-1996 yılları arasında enerji alanına yeterince yatırım yapılmadığı gösterilmektedir; ama, ilginçtir ki, 1990-1996 yılları arası, bugünkü Başbakan da dahil olmak üzere, hemen hemen bütün partilerin iktidarı paylaştığı ya da destek olduğu dönemdir. Yani, hükümet yetkilileri, bir anlamda, kendi başarısızlıklarını kamuoyuna kendileri duyurmaktadırlar.

Ardı arkası kesilmeyen elektrik kısıntısı uyarılarının arkasında, sorunun kısa dönemde çözümüne katkıda bulunmayacak iki önemli gelişme dikkat çekmektedir: Bunlardan birincisi, bazı termik santralların yok pahasına özel sektöre devredilmesidir; ikincisi ise, nükleer santralların kurulması girişimlerdir.

10 termik santralın işletme haklarının, bazılarının maden sahalarıyla birlikte yirmi yıl için özel kuruluşlara devri, birçok soru işareti yaratmıştır: Birincisi, mevcut santralları özel sektöre devretmekle yeni bir kapasite yaratılmamaktadır. Eğer, özel sektör, yeni santrallar kurmaya yönlendirilseydi, enerji sorununun çözümünde önemli bir adım atılmış olurdu. İkincisi, yıllık kârı 507 milyon dolar olan 10 termik santralı, yirmi yıllığına, sadece 1,2 milyar dolar karşılığında devretmek, kısacası, iki yıllık peşin kâr için onsekiz yıllık kârdan vazgeçmek, hiçbir gerekçe ve mantıkla açıklanamaz. Yani, özel sektör, termik santralların yıllık kârını teminat gösterip kredi bulabilmekte, devlet, aynı termik santrallarla kredi bulamamakta mıdır!

Ayrıca, devletin, sürmekte olan 2 milyar dolarlık yatırımı karşıladığı ve 2,2 milyar dolarlık borcu üstlendiği konusundaki değerlendirmeler ve üstelik 1,2 milyar dolarlık devir bedelinin elektrik tarifelerine eklenerek halkın cebinden çıkması, bu devir sürecinin özelleştirme değil, bazılarını zengin etme girişimi olduğu kaygısını açık bir şekilde uyandırmaktadır. Özellikle, devletin kaynağa çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, 8 yıllık eğitim için bağış kampanyaları açtığı bir sırada, bazılarını çok zengin edecek bir işletme hakkının devrinin altından hiçbir hükümet kalkamaz ve kalkmamalıdır da.

Üçüncüsü, zaten yirmi yıl için işletme hakkının devri, yasaları hülle yoluyla aşma çabasının bir örneğidir; 55 inci Hükümetin hukuk devleti olma iddiasını yok etmektedir ve yargıdan dönecektir.

Nükleer santralların kurulmasına gelince; Türkiye, nükleer santral yapımına, zamanı geldiğinde geçmelidir. Ancak, yapım süresi en az on yıl alacak ve çok pahalı bir yatırım olan nükleer santral yapımından önce, Türkiye’nin, değerlendirmesi gereken kaynakları ve kurulu potansiyeli vardır. Türkiye, kurulu üretim kapasitesinin ancak yüzde 60’ını kullanmaktadır. Santralların işletme ve bakımında ortaya çıkan sorunlar kapasite kullanımını düşürmektedir. Örneğin, Türkiye’de, kurulu termik santrallarda yapılacak otomasyon ve arıtma tesisleri yatırımlarıyla kapasite kullanımını kısa dönemde artırmak mümkündür. Ayrıca, bakım çalışmalarının düzenli olması, yöneticilerin, siyasîlerden değil, uzmanlardan seçilmesi gerekmektedir.

İletim ve dağıtım alanlarında yapılacak yatırımlarla iki senelik bir dönem içerisinde sonuç almak mümkündür. Türkiye’de, dağıtımda kayıp elektrik oranı yüzde 30 olarak belirtilmektedir; bu, dünya ortalamasının yüzde 6 ve 10 olan oranının çok üstünde seyretmektedir.

Son on sene içerisinde, dağıtım şebekeleri, özelleştirme yapılacağı gerekçesiyle gözden çıkarılmış, yatırımlar engellenmiş, personel atamalarında liyakata dikkat edilmemiş, sık sık yönetici değiştirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çapoğlu, iki dakikalık eksüre yeter mi efendim?

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen toparlayın...

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Özelleştirilirken dikkat edilmesi gereken nokta, satacağınız işletmenin değerini yükseltmek olmalıdır. Yoksa, kamu işletmelerini, ideolojik olarak, verimsiz kılmaya çalışarak ekonominin genelinde verimliliği artıramazsınız.

Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta, özel sektörün belirli bir fiyat taahhüdüyle devraldığı hidroelektrik santrallarında başarı gösteremediği ve işletmeleri kapatmamak için daha yüksek fiyat istediği konusudur. Mevcut dağıtım sisteminde yapılacak yüzde 10’luk bir kayıp düzeltmesi yatırımıyla, 1996 verilerine göre 9 milyar kilovat/saatlik bir enerji üretilebilecektir. Bu enerji miktarı, yıl boyunca tam kapasiteyle 8 bin saat çalışan 1 125 megavat gücünde bir nükleer santrala eşittir ve bir nükleer santraldan çok daha kısa sürede -iki yıl içerisinde- çok daha ucuza mal olacaktır. Ayrıca, dağıtım sistemine yapılacak yatırım, 1999, 2000 ve daha sonraki yıllarda işletmeye açılacak yeni kapasitenin kullanımında da verimliliği artıracaktır.

Türkiye, diğer sorunlarının yanı sıra, enerji sorununa da, ideolojik bağnazlıktan uzak, bazı çevrelere kaynak aktarma kaygısı yerine, demokrasi, verimlilik, bilim ve ülke çıkarları kaygısıyla yaklaşırsa, kalıcı çözümün o kadar da zor olmadığını görecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çapoğlu, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Ersümer; buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ankara Bağımsız Milletvekili Gökhan Çapoğlu’na, buradaki konuşması nedeniyle cevap vermek ve konuyla ilgili hususları sizlere sunmak üzere bana bu imkânı verdiği için de teşekkür ediyorum.

Tabiî, ben, burada, önceki iktidar-sonraki iktidar tartışmalarına girmek istemiyorum; çünkü, göreve geldiğimden beri bu konunun gerçekten millî bir mesele olduğuna, ülkenin şu anda içerisinde bulunduğu enerji sıkıntısı itibariyle, ancak bir seferberlik ilan edilerek, bir fikir birliği içerisinde hareketle bu sıkıntıdan kurtulabileceğine inanıyorum.

Şu anda herkesin kabul ettiği bir husus var, Sayın Çapoğlu da, konuşmalarında belirttiler; gerekli yatırımların zamanında yapılmamış olması nedeniyle gerçekten bir sıkıntı yaşanmaktadır. Bu sıkıntının ortadan kaldırılması için de, belli yatırımların, hem acil hem orta hem de uzun vadede yapılması gerekmektedir. Tabiî, neticede, bu fikir birliği de, yapacağımız işlerde bize güç vermektedir.

Ülkemizin her yıl yüzde 10 artan bir enerji talebi vardır. Artan talebi karşılayabilmek için de. ülkemizin her yıl üçbuçuk dört milyar dolara yakın bir yatırım yapması gerekmektedir. Bütçe imkânlarıyla bu yatırımların yapılamadığı ortadadır. Hele, uzun süredir belli yatırımların yapılmamasıyla gelinen bu nokta çok daha açıkça gözükmektedir. Yani, neticede, şu anda içerisinde bulunduğumuz durum itibariyle, özel sektörün, hatta yabancı sermayenin imkânlarını, biz, enerji sektörüne enjekte etmezsek, bu problemi çözebilmemiz mümkün gözükmemektedir.

Özel sermayenin enerji sektörüne intikal ettirebilmesi de, 1984’ ten bu yana uygulanan BOT (yap-işlet-devret ) veya BO (yap-işlet) veyahut da işletme hakkı devri sistemleriyle gerçekleşmektedir. BOT, yani, yap-işlet-devret şeklindeki yatırımların uzun süreye sari olması; artı, yargı denetiminin uzun sürmesi ve netice alınması da, şu ana kadar geldiğimiz noktada çok önemli bir mertebeye ulaşmamış olması nedeniyle, Yüce Parlamentodan, Hükümetimizin ilk çıkardığı yasalardan biri BO, yani yap-işlet yasası olmuştur.

Sanırım Sayın Çapoğlu’nun dikkatinden kaçmıştır, yeni santralların yapımından bahsetmekteler; biz, bundan yirmi gün önce, beş yeni santralın yapılmasıyla ilgili toplam 5 200 megavat gücünde bir imkânı, toplam yatırım bedeli beş milyar dolara yakın bir kaynağı özel sektör vasıtasıyla enerji sektörümüze enjekte etme imkânına kavuştuk. Bu 5 200 megavatlık güç, şu anda Türkiye’nin kurulu gücünü 21 bin megavat olarak kabul edersek, yetmiş yılda geldiğimiz miktarın dörtte birine eşittir ki, bu da çok önemli bir miktardır. Yani, biz, özelleştirme işlemine başladığımızda ve devam ettiğimiz şu zaman içinde, öncelikle bu manada yeni santralların yapımını planladık. Bu santrallar iki yıllık bir süre içinde yapılacak ve iki yılı müteakiben de, yine bu şekilde, yedi ayrı santralımızın, ülkemizin ihtiyaç duyulan yörelerinde yapılması sağlanacak.

Tabiî, yine özelleştirme kapsamında olmak üzere, yap-işlet-devret modeliyle ilgili, Gökhan Beyin konuşmasının içeriğinde de geçen santrallarla ilgili özelleştirmenin kararını verdik. Bunlar toplam oniki santraldı, on santralı devredeceğimiz firmaları belirledik, iki tanesinin ihalesini de uygun fiyat verilmediği için iptal ettik. Çünkü, ihale şartnamesinde, kesintili gaz verilmesi ihtimalini öngörerek fiyat verilmesi istenmişti teklif veren firmalardan. Ama, hiçbir firma, kesintili gaz esasını dikkate almadan, kesintisiz gaz alacağım düşüncesiyle fiyat vermişti ki, bu da, bu verilen fiyatların hiçbirinin şartnameye uygun olmaması sonucunu doğurdu. Şimdi, o iki santralı da çok kısa zamanda tekrar ihale edeceğiz, onlar da sahiplerini bulacak.

Şimdi, ben, çok kısa kısa geçmek istiyorum. İşletme hakkı devrinde, santrallarla ilgili hususta teklif verenler üç konuda yarıştırılmışlardır: Biri yapılacak yatırım miktarıdır. Diğeri üretimin artırılmasıdır. Bir diğeri de fiyattır.

Burada, santral bazında inceleyerek vakitlerinizi fazla almak istemiyorum; ama, verilen tekliflerde, toplam üretimin, birinci yıl için 5 milyar kilovat/saat arttırılacağı belirlenmiştir; bu, az bir rakam değildir; yirmi yıllık süre içerisinde de, bu rakam 9 milyar kilovat/saate yükselecektir.

Yine, bu santrallarımız, yirmi yıl boyunca, gerekli rehabilitasyonlar, yenilemeler yapılmak kaydıyla ihale edilmiştir; bunların da toplam bedeli 1 milyar dolar tutmaktadır. Toplam işletme devri bedelinin 1 milyar 200 milyon dolar olduğunu dikkate alırsak, öyle, hiç kimseye bir şeyin peşkeş çekilmediği de açıkça anlaşılacaktır.

Yine, ayrıca şunu da belirtmek istiyorum: Bugün, biz, birçok santralımızda, elektriği 5 sente, 4 sente istihsal ederken, verilen tekliflerde 2 sentlik, 3 sentlik fiyatlar vardır. Yani, biz, bütün yenilemeleri yapabilsek, bütün rehabilitasyonları gerçekleştirebilsek, bütçe imkânlarıyla bu milyar dolarları buraya aktarabilme imkânımız olsa, belki Sayın Çapoğlu’nun dediğini de gerçekleştirmemiz mümkün olurdu; ancak, olay öyle değildir; hepimiz ülkenin içerisinde bulunduğu bütçe imkânlarını çok iyi biliyoruz. Burada, neticede, bu santrallarımızdan, şu anda mal ettiğimizden ucuza elektrik alacağız, şu anda ürettiğimizden fazla elektrik üreteceğiz ve yirmi yıl sonra da, yine bu santrallarımızı, şartname gereğince, şu anda ürettiklerinden çok fazla elektrik üretir şekilde geri alacağız. Kimseye satılan bir şey yoktur, kimseye teslim edilen, aktarılan bir kaynak yoktur. Buradaki amaç budur ve bu amacı sağlamak üzere de, titiz bir değerlendirme, titiz bir inceleme yapılmıştır.

Yine, dağıtımla ilgili ihale çalışmalarımız halen devam etmektedir. Ülkenin kayıp kaçak oranlarının yüzde 30’lara, bazı bölgelerde yüzde 40’lara çıktığı bir ortamda ve devletin bu kayıp kaçak oranlarını indirebilme noktasında gerekli yatırımları yapma imkânı olmadığı bir ortamda, tabiî ki, özel sektör imkânlarının buraya kanalize edilmesi gerekecektir; yapılan iş de odur. Bu ihalede de, teklif veren firmalar, kayıp kaçak oranlarını asgarîye indirme noktasında, gerekli yatırımları yapma konusunda ve neticede de ucuz elektrik nakletmek konusunda yarışmışlardır. Yarışma sonuçlarını önümüzdeki günlerde açıklama çabası içerisinde olacağız.

Nükleer konusuna da biraz değinmek istiyorum. Bugün, ülkemizde, bütün hidrolik kaynaklarımızı devreye soksak 35 bin megavatlık bir güç elde edebiliyoruz. Linyit, taşkömürü, bütün yeraltı kaynaklarımızı, potansiyelimizi devreye soksak, 18 bin megavatlık bir güç elde ediyoruz. Bu kaynaklardan toplam sağlanacak olan güç 245 milyar kilovat/saattir. Yapılan hesaplara göre, artan enerji talebi dikkate alındığında, 2010 yılında 290 milyar kilovat/saate ülkenin ihtiyacı olacaktır, 2020 yılında 547 milyar kilovat/saate ihtiyacımız olacaktır. Bir başka türlü ifade etmeme izin verirseniz, ülkemizin bütün yeraltı kaynaklarını, bütün enerji kaynaklarını kullansak bile, artan böyle bir talebi karşılamamız söz konusu değildir. Maalesef, ülkemiz, enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke değildir; yeraltı kaynaklarımız, hidrolik kaynaklarımız meydandadır. Neticede, biz, enerji kaynağını ithal etmek durumundayız. İşte, çok iyi bildiğiniz gibi, bir yandan doğalgazı ithal ediyoruz, bir yandan kömür ithal etmek çabasındayız ve petrolümüzün büyük bir kısmını da yine ithal etmek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, zatıâlinize kaç dakika süre vereyim efendim?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Daha fazla uzatmayacağım; üç beş dakika daha müsaade ederseniz...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Devamla) – Bu noktada, hem dışa bağımlılıktan kurtulmak hem de nükleer teknikle bu ülkenin tanışmasını sağlamamız bakımından, kısaca sunmaya çalıştığım nedenlerle bu nükleer santralı yapmak zorundayız. Çapoğlu’na da, arzu ederlerse, karşılıklı konuşup, bazı bilgiler sunabileceğim.

Ucuz, kesintisiz, sağlıklı bir enerji kaynağı olan nükleer santrala, sadece çevreci şapkasıyla karşı çıkmanın hiç de doğru olmadığı kanaatindeyim. Dünya genelinde enerjinin yüzde 17’si nükleer santrallardan karşılanmaktadır. Şu anda dünya üzerinde faal 442 nükleer santral vardır, 36 nükleer santralın inşaatı da devam etmektedir. Şu anda bize komşu ülkelerde 57 nükleer santral mevcuttur. Bir örnek vermem gerekirse; Fransa, enerjisinin yüzde 76’sını nükleer santrallardan elde etmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Nükleer bela ile karşılaşmış, hâlâ atom bombasının yaralarını sarmaya uğraşan Japonya’da dahi elektriğin yüzde 33’ü nükleer santrallardan sağlanmaktadır.

Gerek kısa vadede gerek orta vadede gerekse uzun vadede bizim çabalarımız gerçekten bir millî mesele olarak gördüğümüz ve değerlendirdiğimiz enerji sorununu elbirliğiyle çözme amacına yöneliktir. Bu noktada da, Parlamentonun bütününün desteğine ve yardımına ihtiyacımız vardır.

Beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP, DYP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, ben bir düzeltme yapmak istiyorum. Efendim, ben nükleer enerjiye karşı çıkmadım, zamanı geldiğinde yapılsın dedim.

İkinci nokta da, şirketlerin yaptığı bütün yatırımlar elektrik tarifelerine yansıtılıyor ve tabiî, bu, halkın cebinden çıkıyor. Bu konuları herkes açıklıkla ortaya koysun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çapoğlu.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkanım, bu husus konuşmamın içeriğinde vardı; herhalde, Sayın Çapoğlu dinlemedi. Biz, sadece, bu yatırımlar fiyatlara yansımasın diye, birtakım yatırımları, özelleştirmeye rağmen, kendimiz sürdürüyoruz. O konuyu da belirtmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Çapoğlu’nun gündemdışı görüşmesi, Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmıştır.

3. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, toplumsal uzlaşmaya ve bazı üniversitelerdeki başörtüsü yasağından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun cevabı

BAŞKAN – Refah Partisi Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi, toplumsal uzlaşma konusunda gündemdışı söz istemişlerdir.

Tabiî, toplumsal uzlaşmayı nasıl sağlayacağız şimdi göreceğiz.

Buyurun.

NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “toplumsal uzlaşma” adı altında gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde, bir grup milletvekili arkadaşımızla birlikte, Hacettepe Üniversitesinde okumakta olan başörtüsü mağduru öğrencileri ziyaret etme fırsatı bulduk. 2000’li yılların arifesinde, demokrasiyle idare edilmekte ve nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de başörtüsü yasağının ne anlama geldiğini uzun uzun düşündüm; ama, inanın ki, buna, mantıklı bir cevap bulamadım.

Konuşmamın daha başında şunu belirtmek isterim ki, bu tablo, demokrasimiz açısından utanç verici bir tablodur. Çokpartili demokratik hayata geçeli tam elli yıl oldu. Elli yıllık bu demokratik süreç içerisinde başörtüsü meselesine takılıp kalmış olmak, bu sunî meseleyi bir türlü aşamamak garip. Doğrusu, bu durumun izahını yapmakta çok zorlanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, demokrasimiz açısından utanç verici bu tablo karşısında üzüldük; ancak, buna rağmen, dikkatimizi çeken sevindirici bir husus oldu; bu, üniversitelerimizde yaşanan başörtüsü krizinin ne kadar sunî olduğunun kanıtı da olan güzel bir nokta. Bakınız, üniversitelerdeki öğrencilerimiz arasında başörtüsü krizi kesinlikle yaşanmıyor. Başı açık öğrencilerle başı örtülü öğrenciler arasında en ufak bir sürtüşme yok. Hatta, dahasını söylemek lazım, yer yer, başı açık öğrencilerin, başı örtülü öğrencilerin bu haklı mücadelelerine destek verdikleri bile görülüyor. Aynı huzur ve barış içerisinde bir arada yaşama arzusu toplumumuzun her kesiminde gözlemleniyor. Zaten, nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir toplumda başka türlüsü de beklenemez herhalde.

Bu toplumun, başörtüsü nedeniyle, birbirine yan gözle bakmasını bırakın bir kenara, biz, 600 yıl, Alevîsiyle, Sünnîsiyle, hatta gayri Müslimiyle barış içinde yaşamadık mı?

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; arkadaşlarım ve ben, bu ziyaretimiz esnasında, bilim yuvası olması lazım gelen üniversitelerimizde, gençlerimizin öğrenim haklarının, bu tür bir bağnazlıkla ellerinden alınmak istenilmesini, doğrusu, yadırgadık. Bu tür bağnazlıkların, toplumda görülse bile, üniversitelerde yaşanmaması gerekmez mi? Üniversiteler, bilim yuvası, hoşgörü merkezleri değil mi? Üniversitelerimizi, bu ideolojik ve bağnazca yaklaşımdan kurtarmamız gerektiğine inanıyorum. Bu ideolojik yaklaşım, üniversitelerimizde, ne bilim seviyesinin yükseltilmesine ne de Türkiye’nin, daha demokrat, daha çağdaş, daha laik bir ülke olmasına hizmet etmektedir; bu böyle biline... Hatta, bu bağnaz yaklaşımın, tam tersi sonuçlar doğurduğu gayet açıktır.

Değerli arkadaşlarım, tarihe ibret nazarıyla bakabilirsek, şu gerçeği açıkça göreceğiz: Toplumsal barışı bozmak isteyen şer güçler, öncelikle, her zaman üniversitelere el atmışlardır. Öğrenci hareketleri, çeşitli provokasyonlarla amacından saptırılmış, sonra toplumsal barış dinamitlenmiştir. Bunun sayısız örneği vardır. Tarihimizde, demokrasiyi askıya alan ara dönemlerin ve hatta darbelerin öncesinde, hep öğrenci hareketleri yok mu?

Bu nedenle, üniversitelerimiz ve öğrencilerimiz, toplumsal barışın korunması bakımından fevkalade duyarlı bir noktayı oluşturmaktadır; ne var ki, gelinen bu noktada, sanki, birileri, birtakım mihraklar, bilinçli olarak, üniversitelerimizi karıştırmak, dahası, toplumsal barışı bozmak istemektedir. Yoksa, başörtüsü meselesinin, ısıtılıp ısıtılıp, ülkenin önüne, en önemli gündem maddesi olarak sunulmasının başka izahı yapılabilir mi?

Öğrencilerimizin ve toplumumuzun, her zamankinden daha fazla sağduyuyla, soğukkanlılıkla hareket ederek bu oyuna gelmemeleri, her şeye rağmen sevindirici bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Terzi, eksüre ister misiniz efendim?

NACİ TERZİ (Devamla) – 2 dakika eksüre istiyorum efendim.

BAŞKAN – Peki buyurun.

NACİ TERZİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, üniversitelerimizi başörtüsü nedeniyle huzursuz etmenin hiç kimseye faydası yoktur; bu, bir insan hakkıdır. Demokratik bir toplumda, insanların bu en temel hakları, hiçbir tartışmaya mahal vermeden teslim edilmelidir.

Unutulmamalıdır ki, insan hakları, yalnızca Eşber Yağmurdereli sorunundan ibaret değildir. Eşber Yağmurdereli sorununu çözmekle insan hakları sorununu çözmüş olamayız. Bu mesele, inanın, devede kulak... İnsan hakları, ya vardır ya yoktur; bunun arası düşünülemez bile. O nedenle, Eşber Yağmurdereli için düşündüğümüzü, Nurettin Şirin için de, Bekir Yıldız için de, Şükrü Karatepe için de düşünmek zorundasınız, zorundayız. Tabiî, başörtüsü mağdurları için de...

İnsan hakları sorunu çifte standart kaldıramaz. Bu meseleye ideolojik yaklaşamazsınız. Demokrasi de, laiklik de insan haklarını koruduğu oranda anlamlıdır. Yaşar Kemal’e, Eşber Yağmurdereli’ye özgürlük ve insan hakları demek, diğerlerini görmezlikten gelmek, onları insan haklarından mahrum etmek hiç doğru değildir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; toplumsal barışı tesis etmek ve korumak, öncelikle, bu yüce kurumun ve tabiî, biz milletvekillerinin görevidir. Bu sorumluluk, bütün kurum ve kuruluşlardan önce bizdedir. Bizler, milletvekili olarak, insan hakları ve demokrasi konusunda çifte standardı ve ideolojik yaklaşımı bir kenara bırakabilirsek, en azından, bu meselelerin üzerine çıkarmazsak, sanıyorum, bu sorunları rahatlıkla aşabiliriz.

Toplumumuzun, tabiî, üniversitelerimizin, oradaki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NACİ TERZİ (Devamla) – 1 dakika daha Sayın Başkanım; son cümlem...

BAŞKAN – Hadi, toparla bakalım...

NACİ TERZİ (Devamla) – ...öğrencilerimizin sağduyusu, bir arada, barış içerisinde yaşama arzusu bize örnek oluşturmalıdır.

Geliniz, yalnızca 2 üniversitemizde lokal olarak görülen bu sunî ve keyfî krizi ortadan hep beraber kaldıralım. Unutmayalım ki, üniversitelerimizde öğrencilerimiz arasına bu tür nifak tohumları serpmek, toplumsal barışı bozmak için bombanın pimini çekmekten farksızdır.

Bu duyarlı konuya, duyarlı bir şekilde elbirliğiyle yaklaşacağımız ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Terzi, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Adalet Bakanı Sayın Sungurlu; buyurun.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzincan Milletvekilimiz Sayın Naci Terzi Beyefendinin gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinize saygılar sunarım.

Uzun zamandan beri ülkemizde huzursuzluğa sebep olan bir meseleyi, Sayın Terzi dile getirdi. Anavatan Partisi iktidardayken başörtüsü hususunda bir kanun çıkardı. Biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal etti. Daha sonra bir kanun çıkarıldı ve o kanunla, üniversitelerdeki başörtüsü meselesi çözüldü. Ancak, maalesef, halen 1 üniversite ve 2 fakültede bu problem devam etmektedir.

Tabiî, ülkemizde bütün meselelerin iktidar tarafından çözülmesini isteme şansına sahip değiliz. Ülkenin yönetiminde anayasal başka kuruluşlar, bağımsız birimler var. Ancak, bu işin gündemde devamlı tutulmasının Türkiye’de bir rahatsızlık doğurduğu gerçektir. Arkadaşımızın bu düşüncelerine prensip itibariyle iştirak ediyoruz; fakat, zannediyorum ki, Parlamentonun bu noktada bundan fazla yapabileceği bir şey yok. Anayasa hudutları içerisinde yapılabilen yapılmış ve Anavatan Partisi İktidarının bu noktada çıkardığı kanun, Anayasa Mahkemesine götürülmüş, Anayasa Mahkemesi de bu son kanunu iptal etmemiştir. Daha önceki kanunun iptali muvacehesinde, Parlamentonun yapabileceği bir şey olduğunu zannetmiyorum.

Zaten, bu mesele, iktidara gelince, partilerce benim arz ettiğim gibi dile getiriliyor; muhalefete düşünce daha başka şekilde ifade ediliyor. 1991 yılından beri bu işi devamlı kullanan siyasî partilerimiz de, iktidar olduklarında bu işe bir çözüm getirmiş değiller.

Ben, bu meselenin, Türkiye’nin gündeminden, hepimizin elbirliğiyle çıkarması taraftarıyım; ama, diyebiliriz ki, bu, Türkiye’nin gündeminden çıkarsa, bu işi, siyasetin tek meşgalesi yapmış olanların zararlı çıkacakları da muhakkaktır. (ANAP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

HASAN DİKİCİ (Kahramanmaraş) – Yapma!.. Ayıp be!.. Ayıp!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim....

Sayın Bakan, siz devam edin.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Üniversitelerde başörtüsü mevzuunda kız öğrencilere problem çıkaranlar şunu bilmelidirler ki, kendi inandıkları meseleye de yardım etmiyorlar; aksine, kendilerinin karşı oldukları siyasî eğilimlere de yardım etmiş oluyorlar. (RP sıralarından “Tahrik ediyorsunuz” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri....

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Sayın Başkan, benim bu sözlerimde birini incitecek bir söz var mı; kimi incitiyoruz?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun efendim, siz devam edin.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) –Sayın Başkan, bu arkadaşlar, benim sözlerimden niye alındılar da bu kadar feryat ediyorlar? Hangi sözü söyledim de bu kadar rahatsız oluyorlar? (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz ifadenizi buyurun.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) – Biz, Sayın Terzi’nin gündeme getirdiği meseledeki haklılığını ifade ettik; bu işi yapanların haksızlığını ifade ettik; bu iş için, Anavatan Partisinin elinden geleni yapıp, kanunları çıkardığını ifade ettik; bunu söyleyenlerin, iktidara geldiklerinde hiçbir şey yapmadıklarını da ifade ettik. Şimdi, bunun için niye rahatsız olunuyor?.. (ANAP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

Hepinize saygılar sunarım efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.

Efendim, Sayın Bakan tabiî, görüşlerini ve bir hususu ifade ettiler. Başkanlık olarak şuna katılıyoruz: Herkes elbirliğiyle bu meseleyi çözmeli, eğer yararlanan varsa, yararlanmanın önü kesilmiş olmalıdır; ama, herkes elbirliğiyle bu işi çözmeli.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Seçimler” bölümüne geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) BAŞKANLIK DİVANI ÜYELİKLERİNE SEÇİM

1. – Başkanlık Divanı üyeliklerine seçim

BAŞKAN – Bu kısmın birinci sırasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı kâtip üyelikleri ve idare amirliklerine seçimler yer almaktadır.

Siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanmıştır.

Başkanlık Divanı kâtip üyelikleri ve idare amirliklerine aday gösterilen arkadaşlarımın isimlerini, aday gösterildikleri yerleri Heyetinize sunacağım ve sonra oylarınıza arz edeceğim.

Divan kâtibi üyeliği için:

Zeki Ergezen (Bitlis) (RP) Ünal Yaşar (Gaziantep) (ANAP) Levent Mıstıkoğlu (Hatay) (ANAP) Mustafa Baş (İstanbul) (RP) Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş) (RP) Haluk Yıldız (Kastamonu) (DYP) Ali Günaydın (Konya) (ANAP) Mehmet Korkmaz (Kütahya) (DTP)

İdare amirlikleri için aday arkadaşlarımın isimlerini, partilerini ve bölgelerini okuyorum:

Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya) (ANAP) İsmet Önder Kırlı (Balıkesir) (CHP) Hakan Tartan (İzmir) (DSP) Mahmut Duyan (Mardin) (DYP) Kemalettin Göktaş (Trabzon) (RP)

Efendim, 8 arkadaşımın ismini Divan Üyesi, 5 arkadaşımın ismini de İdare Amiri adayları olarak arz ettim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu arkadaşlarıma başarılar diliyorum, hayırlı ve uğurlu olsun temennimi ifade ediyorum.

Gündemin “Seçim” kısmının 2 nci sırasında “Komisyonlara üye seçimi” yer almaktadır; ancak, siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanmadığından, ihtisas komisyonlarına üye seçimini yapamıyoruz.

Komisyonların yeniden teşekkülünü sağlamak için, grupların, adaylarını bir an önce Başkanlığa bildirmelerini rica ediyorum.

Adayları tamamlanan bir Meclis araştırması komisyonu için üye seçimi yapacağız.

B) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (10/21) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla Genel Kurulun 29 Temmuz 1997 tarihli 127 sayılı Birleşiminde kurulan 10/21 esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi basılıp sayın üyelere dağıtıldı.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin incelenerek uygulanacak yeni strateji ve politikaların tespit edilmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyelikleri aday listesi. (10/21)

 

(13)

Adı soyadı Seçim çevresi

RP. (4)

Kahraman Emmioğlu (Gaziantep)

Hasan Dikici (Kahramanmaraş)

Zeki Ünal (Karaman)

Cevat Ayhan (Sakarya)

ANA.P. (3)

Bülent Akarcalı (İstanbul)

Yusuf Namoğlu (İstanbul)

Sümer Oral (Manisa)

DYP (2)

Ayfer Yılmaz (İçel)

Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

DSP (2)

Ali Rahmi Beyreli (Bursa)

Bayram Fırat Dayanıklı (Tekirdağ)

CHP (1)

Birgen Keleş (İzmir)

DTP (1)

Cefi Jozef Kamhi (İstanbul)

BAŞKAN – Efendim, isimleri okunan arkadaşlarımızın, okundukları komisyon için seçimleri hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı, uğurlu olsun; başarılı çalışmalar temenni ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca ilan tahtalarına asılmıştır.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyeler, 6 Kasım 1997 Perşembe günü saat 11.00’de halkla ilişkiler binası B blok alt zemin 6 ncı banko karşısı, Meclis araştırması komisyonları salonlarında toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapacaklardır. Bu seçimi neticelendirmelerini kendilerinden rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, komisyonlara üye seçimi yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 6 Kasım 1997 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 16.05

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, İş Teftiş Kurulu Başkanının resmî aracını özel işlerinde kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/3115) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMMİçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 2.7.1997

Tevfik Diker Manisa

Sorular :

1. Bakanlığınıza bağlı İş Teftiş Kurulu Başkanı Nizamettin Kolayca 24 Ocak 1997 tarih, B.13.0.İTK.0.00.00.00-329-395/576 sayılı yazı ile özel bir işi nedeniyle bakanlık müsteşarının da onayını alarak 06 YBZ 040 plakalı araç ile şoför Bayram Ayraç ile yolluğu bakanlıktan karşılanmak kaydıyla Kızılcahamam’a gidişiyle 237 sayılı Taşıt Kanununa muhalefet suçu işlemiş midir?

2. Böyle bir suç işlenmiş ise sorumluları hakkında yasal herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmamış ise yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 5.11.1997 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/7754/028697

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 9.7.1997 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7699 sayılı yazınız.

b) 11.8.1997 tarihli ve B.13.0.SGK.0.13.00.01/5683-21138 sayılı yazımız.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından hazırlanan “Bakanlığımız İş Teftiş Kurulu eski Başkanı Nizamettin Kolayca’nın resmî aracı özel işlerinde kullandığı iddiasına ilişkin” 7/3115 Esas No.lu yazılı soru önergesi incelenmiş ve önergede yeralan hususlar hakkında Bakanlığım Teftiş Kurulunca inceleme yapılması, 23.10.1997 tarih ve 7505 sayılı onay ile uygun görülmüştür.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

2. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının sağlık merkezine dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3266)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Mustafa Kul Erzincan

Bingöl iline bağlı Yedisu ilçesinin sağlık ocağı, daha önce müracaatlar olmasına karşın henüz sağlık merkezine dönüştürülmemiştir.

1. Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

2. Var ise; 1997 yılı içerisinde mümkün olabilecek midir?

 

T.C. Sağlık Bakanlığı 5.11.1997 Hukuk Müşavirliği Sayı : B.10.0.HKM.0.00.00.00-9239/2192

Konu :Yazılı soru önergesi cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :22.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3266-5859/16533-8985 sayılı yazıları.

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul tarafından “Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının Sağlık Merkezine dönüştürülmesi” ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy Sağlık Bakanı

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul’un “Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının sağlık merkezine dönüştürülmesi”ne ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Sorular :

Bingöl iline bağlı Yedisu ilçesinin sağlık ocağı, daha önce müracaatlar olmasına karşın henüz sağlık merkezine dönüştürülmemiştir.

1. Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

2. Var ise; 1997 yılı içerisinde mümkün olabilecek midir?

Cevaplar :

Bingöl İline bağlı Yedisu İlçesi merkez nüfusu 2 432 köyü ile beraber 8 694’dür. Yıllık nüfus artışı ise eksi % 0.038’dir. Sözkonusu İlçede bulunan Sağlık Ocağı köy tipi Sağlık Ocağı olduğundan mevcut haliyle Sağlık Merkezine dönüştürülmesi mümkün değildir.

Ayrıca nüfus bilgilerinden de anlaşılacağı üzere, sözkonusu ilçeye açılacak Sağlık Merkezinin rantabl çalışması da mümkün değildir. Keza, bu konuda bir müracaat da vaki olmamıştır.

3. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Kemah’a bağlı Kerer Köyünün sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3267)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Mustafa Kul Erzincan

Sağlık hizmetleri, eğitici, koruyucu ve tedavi edici çalışmalardan meydana gelir. İlimizde sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığına bağlı 7 devlet hastanesi, 39 sağlık ocağı ve 98 sağlık evi ile yürütülmektedir.

Ancak, sağlık personeli yetersizliği nedeniyle düşük kapasite ile çalışılmakta, bazı sağlık ocaklarımızda ise hiç sağlık hizmeti verilememektedir.

Erzincan Kemah ilçesine bağlı Kerer Köyüne daha önce talebimiz olmasına karşın, halen ebe, hemşire ve sağlık memuru verilmemiştir.

1. Bu köyümüze ait sağlık ocağının hemşire, ebe ve sağlık memuru ihtiyacı ne zaman karşılanacaktır?

2. Ayrıca daha önce Mollaköy beldesine açılan sağlık evimiz ne zaman sağlık ocağına dönüştürülecektir? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

T.C. Sağlık Bakanlığı 5.11.1997 Hukuk Müşavirliği Sayı : B.10.0.HKM.0.00.00.00-9239/2191

Konu : Yazılı soru önergesi cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3267-5861/16535-8985 sayılı yazıları.

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul tarafından “Erzincan’ın Kemah İlçesine bağlı Kerer Köyü sağlık ocağının personel ihtiyacı ve Mollaköy Beldesi Sağlık Evinin Sağlık Ocağına dönüştürülmesi” ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy Sağlık Bakanı

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul’un “Erzincan’ın Kemah İlçesine bağlı Kerer Köyü Sağlık Ocağının personel ihtiyacı ve Mollaköy Beldesi Sağlık Evinin Sağlık Ocağına dönüştürülmesi” ile alakalı yazılı soru önergesinin cevabıdır:

Sorular :

“Sağlık hizmetleri, eğitici, koruyucu ve tedavi edici çalışmalardan meydana gelir. İlimizde sağlık hizmetleri Sağlık Bakanlığına bağlı 7 devlet hastanesi, 39 sağlık ocağı ve 98 sağlık evi ile yürütülmektedir.

Ancak, sağlık personeli yetersizliği nedeniyle düşük kapasite ile çalışılmakta, bazı sağlık ocaklarımızda ise hiç sağlık hizmeti verilememektedir.

Erzincan Kemah ilçesine bağlı Kerer Köyüne daha önce talebimiz olmasına karşın, halen ebe, hemşire ve sağlık memuru verilmemiştir.

1. Bu köyümüze ait sağlık ocağının hemşire, ebe ve sağlık memuru ihtiyacı ne zaman karşılanacaktır?

2. Ayrıca daha önce Mollaköy beldesine açılan sağlık evimiz ne zaman sağlık ocağına dönüştürülecektir? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?”

Cevaplar :

1. Adıgeçen Köyümüzde sağlık ocağı değil de sağlık evi bulunmaktadır. Sağlık evlerinde ise hemşire ve sağlık memuru çalıştırılmamakta; Sağlık evleri, (1) ebe kadrosu ile hizmet vermektedir.

Kadro değişikliği ile temin edilen 2 500 adet 9 uncu dereceli ebe kadrosuna, 1997 yılı Bütçe Kanununa göre açıktan atama müsaadesi alınması çalışmaları tamamlandıktan sonra ülke genelinde 2 200 ebenin ve Erzincan İli emrine 20 ebenin tayini Bakanlığımızca yapılmış; bu arada, Kerer Sağlık Evine ebe tayin edilmesi için Erzincan İl Sağlık Müdürlüğüne de gerekli talimat verilmiştir.

2. Merkez İlçe Mollaköy’de sağlık ocağı planlaması mevcut olup, halen geçici binada hizmet vermektedir. 1997 yılı yatırım programında ülke genelinde sağlık ocağı ve sağlık evi yapımı bulunmadığından, talep değerlendirilememiştir. Önümüzdeki yıllarda sözkonusu sağlık ocağı inşaasına çalışılacaktır.

4. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın Şili seyahatine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3272)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Yıldırım Aktuna tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize saygılarımla arz ederim. 19.3.1997

Feridun Pehlivan Bursa

Mart ayının ikinci haftası yanınızda bir heyetle incelemelerde bulunmak üzere Şili’ye gittiniz. Bu çerçevede;

– Şili’de neleri incelediniz?

– Gezinize kaç kişi katıldı?

– Basın mensuplarını hangi kritere göre seçtiniz?

– Gezinize ne kadar döviz harcandı?

– Gezinizin somut sonuçları nelerdir?

T.C. Sağlık Bakanlığı 5.11.1997 HukukMüşavirliği Sayı : B.10.0.HKM.0.00.00.00-9239/2189

Konu :Yazılı soru önergesi cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3272-5895/16594-8985 sayılı yazıları.

Bursa Milletvekili Sayın Feridun Pehlivan’ın “Sağlık Eski Bakanının Şili seyahati” ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy Sağlık Bakanı

Bursa Milletvekili Sayın Feridun Pehlivan’ın “Sağlık Eski Bakanının Şili seyahatine” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Sorular :

Mart ayının ikinci haftası yanınızda bir heyetle incelemelerde bulunmak üzere Şili’ye gittiniz. Bu çerçevede;

– Şili’de neleri incelediniz?

– Gezinize kaç kişi katıldı?

– Basın mensuplarını hangi kritere göre seçtiniz?

– Gezinize ne kadar döviz harcandı?

– Gezinizin somut sonuçları nelerdir?

Cevaplar :

1. Sayın Sağlık eski Bakanı ve beraberindeki heyet 8-16 Mart 1997 tarihleri arasında, Şili’yi değil Küba’yı ziyaret etmiştir. Küba’daki temas ve incelemelerde bulunulan yerler detayları ile ilişikte sunulan raporda yeralmaktadır.

2. Sözkonusu ziyarette Bakanlığımız temsilcileri, özel sektör temsilcileri, Türk Eczacılar Birliği temsilcisi ile basın mensuplarından oluşan 35 kişilik bir heyet Sayın Bakan’a eşlik etmiştir.

3. Basın mensupları için Bakanlığımız Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği aracılığıyla basına genel bir duyuru yapılmış olup, Küba ziyaretine katılmak isteyen basın mensupları heyete dahil edilmiştir.

4. Ziyaret için toplam 30 095 $ tutarında harcama yapılmıştır. Basın mensupları ile özel sektör temsilcilerinin masrafları kendilerince veya çalıştıkları kurumlarca karşılanmıştır.

5. Zikredilen ziyaret sırasında; 26 Eylül 1995 tarihli Protokole işlerlik kazandırması ile ikili işbirliği konuları görüşülmüş ve bazı sağlık kuruluşlarında incelemelerde bulunulmuştur. Özel sektör (ilaç, aşı-serum, kan ve kan ürünleri, tıbbî-araç gereç sektörü) ilişkilerine zemin hazırlanarak mevcut ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlanmıştır. Gezinin somut sonuçları hakkında daha ayrıntılı bilgi ilişikteki raporda yer almaktadır.

Sağlık Bakanı Sayın Dr. Yıldırım Aktuna ve beraberindeki heyetin Küba ziyareti raporu

1. Raporu Hazırlayanın:

Yrd. Doç. Dr. Vecdet Öz – Müsteşar Yardımcısı

Bekir Metin – Dış İlişkiler Dairesi Başkanı

Dr. Cihangir Özcan – Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı

Ecz. Kemalettin Akalın – İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü

Nihan Konuralp – Özel Kalem Müdürü

Leyla Karahan Hız – Basın Müşaviri

Dr. Levent Eker – Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müd. Dai. Bşk.

Mik. Bio. Uz. Dr. Erkan Özcengiz – Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı

 Aşı ve Serum Üretim Araştırma Müdürü

2. Programın (Seyahatin) :

a) Adı : Küba Sağlık Bakanlığının düzenlediği program

b) Tarihleri : 8-16 Mart 1997, 5 iş günü

c) Ülke, Şehir ve Kuruluş : Küba, Havana

– Sağlık Bakanlığı

– Aşı Üretim Merkezi olan Finlay Enstitüsü

– Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi

– “5 de Septiembre” Aile Hekimliği Merkezi

– Hermanos Ameijeiros Hastanesi

– Moleculer Immunology Merkezi

– Williams Soler Çocuk Hastanesi

– Eron ve Medicuba İlaç Kuruluşları

– Nöroloji Araştırma Merkezi

– Pedro Kouri Tropikal Hastalıklar Enstitüsü

– Medsol İlaç Fabrikası

– Tıbbî Hizmet Kuruluşu (Servımed)

– İlaç Araştırma ve Geliştirme Merkezi (CIDEM)

– Tıbbî İlaç ve Farmasötik Endüstri Fabrikası

– Havana Valisi ve Belediye Başkanı (lığı)

– Havana Psikiyatri Hastanesi

– Tarana Kampı (Chernobil Çocukları Tedavi Merkezi)

– Ulusal Laboratuvar Hayvanları Yetiştirme Merkezi

d) Konusu :Bakanlığımız ile Küba Halk Sağlığı Bakanlığı arasında, 1995-1998 dönemini kapsayan “Sağlık Alanında İşbirliği Protokolü” 26 Eylül 1995 tarihinde imzalanmıştır. Sözkonusu protokole işlerlik kazandırmak amacıyla görüşmelerde bulunmak, Küba’nın özel önem verdiği sağlık kuruluşlarında incelemeler yapmaktır.

3. Programa Katılan Türk ve Yabancılar :

Sağlık Bakanı Dr. Yıldırım Aktuna başkanlığındaki heyette, Bakanlık temsilcileri, özel sektör (İlaç sanayii, kan ve kan ürünleri, aşı ve serum, biyoteknoloji ile tıbbî cihazlarla ilgili sektör) temsilcileri ile basın mensuplarından (Gazeteci ve TV muhabirleri) oluşan 36 kişilik Türk Heyeti (Ek 1) Küba’yı ziyaret etmiştir.

Küba tarafını ise başta Küba Halk Sağlığı Bakanı Dr. Carlos Dotres Martinez olmak üzere:

Dr. Abelardo Ramirez – Bakan 1 inci Yardımcısı

Conrado Martinez Corona – Havana Valisi ve Belediye Başkanı

Dr. Rene Ruiz Armas – Uluslararası İlişkiler Dairesi Başkanı

Dr. Bernabe Ordaz – Havana Psikiyatri Hastanesi Genel Direktörü

Dr. Juan Alvarez Duany – MINSAP Temsilcisi

Dr. Sergio Perez Talavera – Haber-Biotec Kuruluşu Genel Müdürü

Dr. Concepcion Campa Huergo – Finlay (Aşı ve Serum) Enstitüsü Genel Müdürü

Fermin Radriquez Paz – Küba Dışişleri Türkiye Masası Sorumlusu Büyükelçi

Dr. Jose de la Fuente – Biyoteknoloji ve Genetik Kuruluşu Direktörü

Dr. Jorge Antelo Perez – Tıbbî Hizmetler (SERVİMED) Müdürü

Dr. Manuel Limonta – Gen. Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi Gn. Md.

Dr. Emilio Villa – Uluslararası Nörolojik Tedavi Merkezi Genel Md.

Dr. Diana Martinez Piti – Çocuk Hastanesi Başhekimi

Dr. Agustin Lage – Moleküler Immunoloji Merkezi Müdürü

4. Programı Düzenleyen Kuruluş :

Küba Halk Sağlığı Bakanının Sayın Bakanımızı ülkelerine davet etmesi neticesinde program Bakanlığımız Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığının koordinesinde düzenlenmiştir.

5. Türkiye’ye Getirilen Dokümanlar :

Küba’yı ziyaret eden Bakanlık Yetkilileri, Özel Sektör ve Basın Temsilcileri konularıyla ilgili alanda temin ettikleri dokümanları kendi kuruluşlarında kullanmak amacıyla getirmişlerdir.

Küba ziyareti sırasında ziyaret edilen kuruluşlardan temin edilen bilgi ve belgeler heyet üyelerince muhafaza edilmekte ve yararlanılmaktadır.

6. Karşılaşılan Güçlükler :

Resmî ziyaret sırasında herhangi bir güçlükle karşılaşılmamıştır. Ancak, Küba Havayolları ile uçuşta sıkıntılar yaşanmıştır. Güzergâhta görünmeyen yerlere iniş yapılmış, dönüşte okeylenmiş biletlerin bile kontrolünde zorluklar olmuştur. Heyeti oluşturan 36 kişinin biletinin dönüşleri bilet üzerinde okeyli olmasına rağmen Küba Havayolları Havana’dan tüm ekibin aynı günde dönüşünü sağlayamamıştır.

Küba’yı ziyaret edecek Türk vatandaşlarının ve resmî heyetlerin bu konuda çok duyarlı davranmalarını ve Küba’ya gider gitmez dönüş programlarını Küba Havayollarından kontrol ettirip ellerinden garanti uçuşu gösterir belge almaları yararlı olacaktır.

7. Daha Sonra Gideceklere Öneriler :

Sayın Bakan başkanlığında bir heyetle gidiliyorsa, ziyarete başlamadan önce mutlaka görüşülecek konular, karşı taraftan istenecek belgeler ve bilgiler temin edilmeli, ziyaret edilecek ülkenin konumuna göre program belirlenmeli ve gidildiğinde programda sık sık değişiklik yapılmamalıdır.

Resmî heyetle birlikte Özel Sektör ve basından oluşan başka gruplar var ise, seyahate çıkmadan önce kesinlikle orada neler yapacakları, resmî heyetle birlikte nerelerde bulunacağı, kendilerine yapılan programa uymaları hususu ile gittikleri yerdeki otel masrafları dahil kiralanacak araba, yapacakları harcamalar konularında kendileri bilgilendirilmeli gerekirse orada yapacakları işler ve sorumlulukları konularında önceden gereği yapılmalıdır.

Küba ziyareti sırasında en önemli sorun olarak Küba Havayolları ile uçuşlarda, Küba’ya gider gitmez elinizdeki bileti ve uçaktaki yerinizi kontrol ettirmeniz gerekecektir. Küba’ya uygulanan ambargo nedeniyle ayrıca Küba Havayollarının AITA’ya üye olmaması sebebiyle Küba Havayolları ile uçuşlarda her an beklenmeyen bir sürprizle karşılaşılabilmektedir.

8. Program Konusu Hakkında Rapor :

A) Programın Amacı :

Anılan ziyaretin amacı; 26 Eylül 1995 tarihli Protokole işlerlik kazandırmak, ikili işbirliği konularını görüşmek ve bazı sağlık kuruluşlarında incelemelerde bulunmak, özel sektör (ilaç, aşı-serum, kan ve kan ürünleri, tıbbî araç-gereç sektörü) ilişkilerine zemin hazırlamak ve mevcut ilişkilerin geliştirilmesini sağlamaktır. Küba ile ilgili bilgi notu ilişiktedir. (EK 2)

B)Programda Görüşülen Konular :

a)Muhtemel İşbirliği Alanları :

– İlaç (Türk firmalarıyla ortam üretim ve yatırımlar)

– Aşı ve Serum (Hepatit B, Menenjit aşıları başta olmak üzere) konularında üretim dahil her türlü işbirliği

– Küba’da yerleşik Finlay Kuruluşu ile Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi arasında işbirliği,

– Kan ve Kan Ürünleri (Anti-D) konularında işbirliği

– Tıbbî cihaz ve sarf malzemesi (üretim, ithalat, onarım)

– Kardiyovasküler cerrahi, onkoloji v.b. konularında işbirliği

– Biomedikal Mühendislik kapsamında tıbbî cihaz ve sistemler konularında ortak projeler oluşturulması

– Biyoteknoloji alanında karşılıklı inceleme ve araştırma yapılması

– Ruh sağlığı hizmetleri

– Küba aşı ve serum üretimi ile tedavi konuları ve tıbbî cihaz üretimi ve onarımı konularında Türkiye ile ortak olarak üçüncü ülkelerle işbirliği yapmak.

b)Küba’da Yapılan İnceleme, Çalışma ve Görüşmeler :

Küba Sağlık Bakanı Dr. Carlos Dotrez Martinez’in Sayın Bakanımız Dr. Yıldırım Aktuna’yı ülkesine daveti üzerine Sayın Bakan başkanlığında Bakanlık yetkilileri, özel sektör temsilcileri (10), basın mensupları (14) ve Türk Eczacılar Birliği Başkanından oluşan bir heyetle birlikte Küba ziyaret edilmiştir.

Küba’da 1959 yılında gerçekleştirilen devrim sonrası sağlık hizmetleri öncelikli hizmet alanları arasına alınmış, koruyucu sağlık hizmetleri reorganize edilmiş ve aile hekimliği birimleri ile hastaneler arasında bir “Sevk Zinciri” oluşturulmuştur. Bunun yanında yürütülen sağlık hizmetleri halk sağlığı enstitüleri ve araştırma merkezleri ile desteklenmektedir. Özellikle aşı, kan ürünleri, ilaç ve tıbbî cihaz üretimi konusunda önemli gelişmeler kaydedildiği gözlenmiştir.

Küba’da halka sunulan sağlık hizmetleri ücretsiz olup, sağlık alanındaki uygulamalar sonucu bazı bulaşıcı hastalıkların (polio, tetanoz, kızamık v.b.) tamamen ortadan kaldırıldığı, ortalama yaşam süresinin arttığı (76 yıl), bebek ölümlerinin gelişmiş ülkeler seviyesine indirildiği (binde 7.4), 180 kişiye 1 doktorun düştüğü tespit edilmiştir. Bunun yanısıra, menenjit ve hepatit-B aşılarının üretim ve diğer ülkelere satışı konusundaki gelişmeler ile AIDS aşısının gönüllü kişiler üzerinde uygulama safhasına gelinmiş olması da diğer önemli gelişmelerdir.

Küba’daki resmî görüşmelerimiz öncesi, 10 Mart 1997 günü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder ATATÜRK’ün Havana’da bulunan büstü heyet üyelerimiz ve Büyükelçiliğimiz mensuplarıyla birlikte ziyaret edilerek saygı duruşunda bulunulmuştur.

Küba’ya gerçekleştirilen ziyaret üç ayrı bölümde değerlendirilmiştir.

Birinci bölümde :Aile hekimliği uygulamalarının yapıldığı poliklinik ve Aile Hekimliği Merkezi.

İkinci bölümde : Kalp damar cerrahisi ile organ naklinin yapıldığı Genel Cerrahi Hastanesi, Çocuk Hastanesi, Psikiyatri Hastanesi, Nöroloji, Tropikal Hastalıklar Hastanesi ve Çernobil felaketinden etkilenen Ukraynalı çocukların tedavi edildiği Rehabilitasyon Merkezi ziyaret edilmiştir. Ayrıca, sağlık turizmini geliştirmek amacıyla kurulan ve Devlet tarafından işletilen organ nakli, kalp cerrahisi, stres azaltma ve bazı cilt hastalıklarının tedavilerinin yapıldığı özel bir hastanede incelemelerde bulunulmuştur.

AIDS’le mücadele politika ve stratejileri hakkında yetkililerden bilgi alınmıştır. Küba’da HIV pozitif kişilere yaşamlarının bundan sonraki dönemine ait iki seçenek sunulmaktadır. HIV ile enfekte kişi ya üç ile altı ay arasında AIDS Rehabilitasyon Merkezinde (Sanatoryum) kalmakta, ya da gerekli bilgileri aldıktan sonra kendi evinde yaşamını devam ettirmektedir.

Üçüncü bölümde ise : Aşı, ilaç, kan ürünleri ve tıbbî cihazlarla ilgili üretim ve araştırma merkezleri incelenmiştir. Özellikle aşı üretimi ve araştırmaları konusunda yapılan çalışmalar dikkatimizi çekmiştir. Hepatit-B aşısının Türkiye’ye ithali konusunda özel sektör temsilcileri gerekli girişimleri başlatmıştır.

Ayrıca, kan ürünleri, ilaç ve bazı tıbbî cihaz ile teşhis malzemeleri (Hızlı Eliza Yöntemi) konusunda özel sektör temsilcilerimizin ilgililerle yaptığı görüşmeler sonucunda gerek ithalat gerekse ülkemizde ortak yatırım hususunda prensip kararı alınmıştır.

Yanık tedavisinde geliştirmiş oldukları ve içinde büyüme faktörü içeren bir ilacı, Tuzla’da meydana gelen yangında etkilenen itfaiye erlerimizde kullanmak üzere ülkemize getirilmiştir. Yeni geliştirilen bu ilaç, vücudun yanan bölgesine sürülmekte ve yanan derinin hızlı bir şekilde yenilenmesini sağlamaktadır.

Özellikle aşı üretimi ve biomedikal mühendisliği konularında uzmanların karşılıklı eğitimi için görüş birliğine varılmıştır.

Özetle, Küba’ya yapılan bu ziyaret, Küba sağlık sistemini tanıma olanağını sağlamış, iki ülke arasında başta aşı, kan ürünleri, ilaç ve tıbbî cihaz konularında ithalat, ihracat ve ortak üretim hususunda gerekli zemin oluşturulmuştur.

c) Küba’da Sağlık Sistemi ve Gezilen Kurumlar Hakkında Teknik Bilgiler :

Küba yetkilileri tarafından, 1959 Devrimi sonrasında “Halk Sağlığı”nınöncelik kazanan konulardan biri olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle halk sağlığını korumaya yönelik hedeflerden birincisi, sağlık alanında halkın bilgilendirilmesi ve hastalıklardan korunmayı sağlamak olmuştur. Bu amaçla doktor yetiştirilmesi yaygınlaştırılmış ve doktorların çok büyük bir bölümünün (% 97.6) aile hekimi (halk doktoru) olarak hareketli bir görev yapması sağlanmıştır.

Diğer bir hedef ise, araştırma-geliştirme çalışmalarına öncelik verilerek özellikle bulaşıcı hastalıklardan koruyucu aşı, serum gibi biyolojik ürünlerin eldesi yanında bir çok ilaç, biyomateryal ve cihaz geliştirme çabaları olmuştur.

Küba’da aile hekimlerinin temel fonksiyonu kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmektir. Bu kapsamda ağırlıklı olarak anne ve çocuk sağlığı hizmetleri, bağışıklama, ARI, CDD, aile planlaması, kronik ve dejeneretif hastalıklar bulunmaktadır. Aile hekimliği sistemi ikinci basamakta hastaneler tarafından desteklenmektedir. Genel hastaneler yanında özel dal hastaneleri de bulunmaktadır. Hastanelerde dikkati çeken en önemli husus hastane antibiyotik kullanımı regülasyon komitelerinin bulunmasıdır. Bu komitelerce antibiyotik kullanımı bilgisayar programı destekli sistemlerle devamlı izlenmekte ve antibiyotik kullanımı denetlenerek önerilerde bulunmaktadır. Bir çok mikroorganizmanın halen penisilin, eritromisin, sulfametaprim gibi antibiyotiklere duyarlı olması bu sistemin mükemmel çalıştığının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Sağlık hizmetlerinin tümü ücretsiz olarak verilmektedir. Ancak yabancı uyruklu kişiler ücret vererek sağlık hizmetine ulaşmaktadırlar. Yabancı uyruklular Kübalıların kullandığı hizmet birimlerinden değil, Havana’daki Cirio Garcia adlı hastaneden sağlık hizmeti almaktadırlar. Bu hastanede çalışan personelin diğer hastanelerde çalışanlardan sosyal güvenlik v.b. yönden hiçbir ayrıcalığı yoktur. Hastane Devlet tarafından kurulmuş Servimed adlı bir şirketçe yönetilmektedir. Ülkenin her yerinde bir hekimin maaşı 16-20 USD’dir. Sağlık personeli hizmet veriminin artmasında yapılan hizmet içi eğitimler yanında motivasyon amacıyla sevgi faktörü kullanılmaktadır. Sağlık Bakan Yardımcısı ve bir gezide bizzat Sağlık Bakanının görevli hemşire ve doktorlara sevgi dolu yaklaşımları dikkati çeken bir davranış olarak gözlenmiştir. Ülkenin idarî sistemi nedeniyle rekabet bir motivasyon faktörü olarak kullanılmamaktadır. Birkaç yıl genel pratisyen olarak çalışan hekimler daha sonra pediatri, kadın doğum, dahiliye alanlarında bir üst ihtisas yapmaktadırlar.

Doğumların tümü sağlık personeli yardımı ile yapılmaktadır. Bebek ölüm hızı binde 7.4’dür. Doğumda beklenen yaşam süresi 76 yıldır. Ülkede polio eradike edilmiştir. Neonatal tetanoz, kızamık, kızamıkçık ve kabakulak görülmemektedir.

Aşı, serum, kan ürünleri, tıbbî araç ve gereç ithalat, ihracat ve ortak üretimi konusunda görüşmeler yapılmıştır. Küba 1992 yılından bu yana ülkelerinde ve yüksek mortalite ile sonuçlanan menengokoksik menenjit salgınını takiben Btipi menengokoksik menenjit aşısını üretmiş ve rutin aşı programı içerisinde uygulamaya koymuştur. Küba’da üretilen bu tip aşı Dünya Sağlık Örgütü yayınlarında görülmemekte ve bahse konu aşının dünyada 1999 yılından itibaren kullanılabileceği kaydedilmektedir. Ülkemizde menenkoksik menenjit vaka sayıları önemli bir boyutta değildir. Ancak her yıl hacı adaylarına A-C Tipi menengokoksik menenjit aşısı uygulanmaktadır. Bu tipler özellikle kuzey ve orta Afrika ülkelerinde görülen ve daha önceki senelerde Hacı adayları arasında görülen etkenlerdir. Bu tipinin yaygınlığı hakkında herhangi bir bilimsel yayınımız mevcut değildir. Ancak, Avrupa ülkelerinde bu tipin yaygın olduğu bilinmektedir. Finlay Enstitüsü tarafından üretilen bu aşının ülkemize ihraç edilmesi düşünülmektedir. Finlay Enstitüsü ile ticarî işbirliği yapan Martı Ltd. Şirketi tarafından ülkemizde tip belirlemesi konusundan bazı çalışmaların varlığından söz edilmiştir. Ancak, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü kayıtlarında bu tip bir çalışmanın varlığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Bu tip aşının Dünya Sağlık Örgütü akreditasyonu sonrası kombine olarak ihracata yönelik üretimi özel sektörümüzün yapacağı fizibiliteye dayanacaktır. Finlay Enstitüsü tarafından üretilen bakteri orijinli diğer aşıların Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı ile ortak veya özel sektörle ortak üretiminin olabilirliği iki tarafca da incelenmelidir.

Küba’da ziyaret edilen Heber Biotec Kuruluşu tarafından Hepatit-B aşısı üretilmektedir. Maya hücrelerinde üretildiği ifade edilen üretim yerinin, kullanılan teknolojinin detaylı incelenmesi imkânı olamamıştır. Ancak, üreticiler ürünlerinin Avrupa kaynaklı aşılarla aynı kalitede olduğunu ifade etmişlerdir. Martı Ltd. Şirketi tarafından ülkemize ithal edilmek istenilen aşılarla ilgili olarak tarafımızda mevcut literatür bilginin orijinalleri istenilmesine karşın elde edilememiştir. Aşı hakkında kesin bir fikir yürütebilmek için orijinal ve daha fazla sayıda literatür bilgisine gereksinim bulunmaktadır. Ancak,bu şekilde Aşı Danışma Kurulumuzun gündemine girebilecektir. Bu husus firmanın pazarlama elemanlarına iletilmiştir. Bunun yanında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ABD’nin Küba Hepatit-B aşıları ile klinik araştırma yapma istekleri de karşı tarafa intikal ettirilmiştir. Üreticilere ülkemizde özellikle özel sektör ile ortak yatırım konusunda teklif götürülmüş, üreticiler gerekli fizibilite çalışmalarını yapacaklarını ifade etmişlerdir.

Küba’nın ülkemize olan uzaklığı ve ulaşım kolaylıkları açısından etkisi altında oldukları ambargo nedeniyle, kargoların uzun zamanda ülkemize gelebileceği dikkate alınarak final ürün veya bulk halinde aşı ve serum ithalatlarında soğuk zincir sisteminin çok dikkatli kontrol edilmesi gerekecektir.

Küba’da HIV ile enfekte kişi sayısı hakkında değişik bilgilere ulaşılmıştır. Ancak genel olarak 1400 dolayında HIV ile enfekte vakanın olduğu 500 AIDS hastası ve 250 ölüm görüldüğü ifade edilmiştir. Ülkede prezervatif kullanım alışkanlığı hemen hemen yok gibidir. % 2-5 rakamı telaffuz edilmektedir. Vakaların çoğu heteroseksüel cinsel ilişki kaynaklıdır. HIV ile enfekte olanlara tanı konulması sonrası iki seçenek sunulmaktadır. Bunlardan ilk seçenekte vakanın sosyal güvenliği ile ilgili tüm hakları güvence altına alınarak özel olarak yapılmış ve partnerleri ve çocukları ile kalabilecekleri bir köyde ikametleri teklif edilmekte, ikinci seçenekte ise normal günlük yaşantılarına devam etmeleri ve düzenli hekim kontrolü altına girme önerisi götürülmektedir. Her iki seçenekte de hastaya HIV bulaşma ve bulaşmama yolları öğretilmekte ve olumlu davranış değişikliği kazanmaları amaçlanmaktadır. İlk seçenekte kişiler bahse konu köyde 3-6 ay kalmaktadırlar. Küba’lı yetkililer kimsenin zorla bu köylerde tecrit edilemediğini ifade etmişler, vakaların çoğunun sosyal güvenceleri sağlandığından bu yerlerde kalmayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Yine yetkililerce her pozitif vaka saptamasında tüm geçmeşinin incelendiği ve etkin bir filyasyon araştırmasına gidildiği ifade edilmiştir. Yetkililerin sözleriyle 1959 yılından bu yana düzenli sağlık kayıtlarının olması filyasyon araştırmalarında kolaylaştırıcı bir faktör olarak gösterilebilinir. Ülkede genetik araştırmalar oldukça ilerlemiştir. Bu alandaki çalışmaları özellikle aşı üretiminde dikkati çekmektedir. Kübalı bilim adamları AIDS aşısı üzerinde çalışmalarının gönüllüler üzerinde denemeler safhasında olduğunu, kolera aşısı üzerindekiaraştırmaların ise halen devam ettiğini belirtmişlerdir.

Teknik olarak ziyarette bulunulan bazı kuruluşlar ve yaptıkları çalışmalar da aşağıda belirtilmiştir.

Finlay Enstitüsü (Araştırma-Geliştirme ve Üretim Merkezleri)

Bu Enstitü 900 personeli ile üç bölüm halinde görev yapmaktadır. Bunlar;

1. İdarî ve ticarî bölüm,

2. Araştırma bölümü,

3. Üretim bölümü.

Enstitüde üretim çalışmalarının önemli bir gelir getirdiği ve araştırma bölümünün ayrıca da destek aldığı bildirilmiştir. Yapılan araştırmaların, özellikle en karmaşık olanlarının başka kuruluşlarla işbirliği yapılarak yürütüldüğü, örneğin AIDS ve Kolera aşısı için yapılan araştırmaların böyle özel bütçeli olduğu belirtilmiştir.

Enstitüde en büyük ve yeni üretim bölümünün menenjit aşısı üretim birimi olduğu görülmüştür. 1980’lerde görülen menenjit epidemisinden sonra aşılama için aşı geliştirme çalışmaları yapılmış ve Meningokok Aşısı BC hastalığı yenmede Küba ve tüm Latin Amerika’da başarılı olarak kullanılmıştır. Enstitünün senede 90-100 milyon doz menenjit aşısı üretim kapasitesi bulunmaktadır.

Enstitüde, bunun yanında difteri, boğmaca, tetanoz, leptospira aşıları ile insan hiperimnün gamaglobulinlerinin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde üretildiği bildirilmiştir.

Viral aşılar bakımından ise pilot aşı üretimlerini büyük üretim düzeyine çıkarmaya hazır olduklarını ileri sürmüşlerdir.

Geliştirdikleri AIDS aşısının şu anda gönüllüler üzerinde denenmeye başladığını ve rekombinant proteinlerle AIDS aşısı geliştirmeye çalıştıkları ifade edilmiştir.

Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi

(Center for Genetic Engineering and Biotechnology)

Bu Merkez araştırma-geliştirme, üretim ve pazarlama birimleri ile özellikle rekombinant aşı ve diğer farmasötik ürünleri üretmeyi ve yine ileri teşhis kitleri üretimine yönelik çalışmalar yapmayı hedeflemiştir. Tüm ürünlerini kendisi Heber Biotec birimi ile pazarlamaktadır.

Merkezin araştırma-geliştirme bölümünde 320 personel çalışmakta ve aşı, ilaç, teşhis ürünleri, ziraî, veteriner ve endüstriyel alanlarda araştırmalar yürütülmektedir. Bu bölümde AIDS aşısı, Hepatit C aşısı geliştirme çalışmaları yanında, kombine aşı araştırmalarının devam ettiği bildirilmiştir.

Üretim bölümünde 400 personel çalışmakta ve rekombinant Hepatit B aşısı, rekombinant Alfa Interferon, rekombinant Epidermal Growth Factor, rekombinant Streptokinase gibi ileri gen-mühendisliği ve biyoteknoloji ürünleri yanında HIV dahil pek çok EIA tanı kitleri üretilmektedir. Hepatit B aşısı üretim kapasitesinin senede 50 milyon doz olduğu belirtilmiştir.

Hepatit B aşısı üretim tesisleri incelenmiş, modern ve GMP’ye uygun olduğu görülmüştür. HbsAg klonlu maya fermentasyon teknolojisi ile saflaştırma tekniklerinin ileri sistemlerde gerçekleştirildiği gözlenmiş olup, üretim kapasitesinin senede 50 milyon doz olduğu belirtilmiştir. Bu rekombinant Hepatit B aşısının Küba yanında pek çok Latin Amerika ülkesi ile Rusya’da kullanıldığı ileri sürülmüştür.

Ulusal Araştırma Merkezi

1965’de açılan bu merkez değişik disiplinlere sahip olup, tüm ülkedeki bilim adamlarının buradan yetişip dağıldıkları belirtilmiştir. 35 yılda 10 bin bilim adamının burada bir şekilde bulunduğu ve merkezin lisansüstü eğitim ve bilimsel derece veren bir yer olduğu, özellikle biyotıp alanında çok geliştiği ileri sürülmüştür.

Merkezde, ülkedeki yeni aşı ve teşhis kitleri ile tedaviye yönelik ilaç ve biyomateryal geliştirmeye yönelik çalışmalara katkı verilmekte, bazı ürünler üretilmektedir. Örneğin, MSShastalıkları teşhis ve tedavisine yönelik, enfeksiyon hastalıklarının hızlı teşhis ve antibiyotik duyarlılıklarını belirlemeye yönelik ürünler ile endüstriyel ve tıbbî kullanım için ozon üreten sistemler geliştirdikleri ve pazarladıkları görülmüştür. Diğer bir uygulamalarının da, Küba adasının etrafında çok bulunan mercanların kalker iskeletlerinin, kemik yapısına benzemeleri nedeni ile, biyomateryal olarak kullanılması olduğu görülmüştür. Deniz kirlenmesi olmadığı için temiz olan bu mercanlardan elde edilen biyomateryallerin hiç bir red olayı vermediği ve normal kemik dokusu ile kimyasal bağlar oluşturarak bir süre sonra normal kemik haline geldiği bildirilmiştir. Bu materyalin Küba dışında Meksika, Brezilya, Arjantin ve İspanya gibi ülkelerde de kullanıldığından söz edilmiştir.

Bu merkezde konumuz dışında daha pek çok dalda araştırma ve teknoloji geliştirme çalışmalarının sürdürüldüğü bildirilmiştir.

Ulusal Laboratuvar Hayvanları Yetiştirme Merkezi (Cenpalab)

Havana şehir merkezi dışında çok geniş bir alanda kurulu olan bu merkezde yüksek standartta laboratuvar hayvanları yetiştirilmektedir. Maymun, fare, kobay, rat, tavşan ve köpek gibi daha bir çok hayvanın yetiştirildiği bu merkezde, SPF (specific pathogen free) hayvanlar da üretilmekte ve ileri yetiştirme yöntemleri ve teknolojik process’ler geliştirilmektedir.

Çeşitli biyolojik madde ve ilaç üretimleri için SPF tavuk yumurtaları üretimi, büyük kapasitede mooklonal antikor üretim çalışmaları diğer önemli faaliyetleri arasında yer almaktadır.

Merkezde aynı zamanda değişik hayvan beslenme formülasyonları üretilmekte ve başka ülkelere de satılmaktadır.

Yukarıda söz edilen tüm araştırma ve üretim faaliyetlerinin başarılı olarak çok kısa bir zaman içinde gerçekleştirilmiş olması, Küba’nın halk sağlığını korumaya yönelik olarak ne kadar kararlı ve çalışkan bir yol izlediğini göstermektedir. Bu gün vardıkları noktanın ise, bilgi birikimi ve teknoloji düzeyi bakımından sözkonusu alanlarda dışa bağımlılıktan büyük oranda kurtulmuş olduklarının göstergesi olduğunu söyleyebiliriz.

d) Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’nun SayınBakanımız ve Beraberindeki Heyeti Kabulü:

Küba DevletBaşkanı Sayın Castro, Türk Sağlık Heyetini 13 Mart 1997 Perşembe günü saat 22.00’de kabul ederek 1 saat 40 dakika görüştü. Görüşme son derece samimi bir ortamda gerçekleşti ve Sağlık Bakanı Dr.Yıldırım Aktuna Küba Büyükelçimiz Aykut Berk, Müsteşar Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Vecdet Öz, Eczacılar Birliği Başkanı Ecz. Mehmet Domaç, Özel Sektörü temsilen Eczacıbaşı Kuruluşundan Suphi Ayvaz, basını temsilen Anadolu Ajansı temsilcisi Şennur Erdoğan ve Mütercim olarak Mehmet Necati Kutlu katıldılar.Küba tarafından ise DevletBaşkan Yardımcısı Carlos Lage, Sağlık Bakanı Dr. Carlos Jorge Castro hazır bulundular.

Küba Liderine Cumhurbaşkanımız SayınSüleymanDemirel’in bir mektubunu sunan Bakanımız Dr. Aktuna, Sayın Castro’nun mektubu okuduktan sonra “Çok hoş bir üslupla yazılmış.” dediğini ifade etmiştir. Görüşme sırasında çok önemli konulara değinen Castro’nun Türkiye’ye karşı büyük bir sempatisi olduğunu ve bu konuda çok iyi bilgilendirildiği gözlenmiştir.

Özellikle Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsı ve yapıtları konusundaki soruları, bağımsızlık savaşında gösterdiği olağanüstü gayreti ve devrimleri konusunda ilgili soru ve anlatımları, reformları konularında olağanüstü ilgili ve bilgili anlatımları Türk Heyetini çok etkilemiştir.

Sayın Bakan ve beraberindeki heyetin Küba’yı ziyareti konusunda Türk Basınında çıkan gazete kupür örnekleri ile ziyaret süresince SayınBakanımız ve heyetin resmî görüşme ve incelemelerinde tercüman olarak görev yapan DTCF İspanyol Dil ve Edebiyatı Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Mehmet Necati Kutlu’nun hazırladığı kişisel rapor ektedir. (Ek : 3)

5. – İzmirMilletvekili Sabri Ergül’ün, sağlık personeli sayısına ve dağılımına ilişkin sorusu ve SağlıkBakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3295)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Türkiye’de halen meslekî faaliyetlerini gerek serbest, özel çalışarak ve/veya hem özel, hem kamu kurum ve kuruluşlarında çalışarak veyahutta yalnızca kamu kurum ve kuruluşlarında çalışarak sürdüren; özel, resmî veyahutta hem özel, serbest veya resmî bir kurumda çalışan, fiilen meslekî faaliyetini sürdüren pratisyen veya uzman kaç tabip, diş tabibi veya aynî niteliği taşıyan kaç kişi vardır?

Bunların kaçı kamu kurum ve kuruluşlarında (bakanlık, belediye, il özel idareleri, kit, üniversite gibi) görevlidir? Kaç kişi yalnızca ve hiç bir kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olmaksızın serbest olarak çalışmaktadır?

2. Yukarıda sayılan ve belirtilenlerin il il dağıtımı ile her ilde kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olmaksızın çalışan (tabip, diş tabibi ve benzeri statüdeki sağlık elemanı) kişilerin ayrı ayrı ve toplam sayıları iller itibariyle nedir?

3. İllerin nüfuslarına göre her ilde kişi başına düşen tabip, diş tabibi ve uzman tabip sayısı, oranı nedir?

4. Yine tüm kamu kurum ve kuruluşları ile SağlıkBakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Belediyeler, Üniversiteler, KİT, özel ve resmî gerçek veya tüzelkişilerce ve vakıflarca, şirket ve yerel yönetimlerce işletilen sağlık kuruluşlarındaki hasta yatak sayısı il il ve toplam olarak kaçtır, nüfus başına her ilde düşen toplam hasta yatak sayısı, oranı nedir?

5. Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücaviri illerde gerek yataklı ve gerekse yataksız sağlık kuruluşlarından (hastane, dispanser, sağlık ocağı v.s.) güvenlik nedeniyle kapalı olan, personelin gitmemesi, bulunmaması nedeniyle kapalı olan ve/veya yeterli sağlık personeli olmaması nedeniyle hizmet veremeyen sağlık kuruluşunun nevi ve sayısı nedir? İller itibariyle nedir?

Buralarda, yukarıda sayılan yerlerde bu nedenlerle eksik olan sağlık personeli (tabip, diş tabibi, hemşire, ebe gibi) sayısı nedir? İllere göre boş bulunan kadrolar ayrı ayrı nedir?

6. Yukarıda 4 üncü maddeye kadar sorulan sorularla yanıt istenen hususlarda dikkate alınarak il il her ilde kişi başına düşen hasta yatak sayısı, oranı ile uzman ve pratisyen, diş tabibi gibi sağlık personelinin resmî ve özel serbest çalışanlarla birlikte il il sayısı nedir? Toplam ve ayrı ayrı sayısı ve her ilde kişi başına düşen resmî, özel çalışan tabip sayısı, oranı nedir?

T.C. Sağlık Bakanlığı 5.11.1997 Hukuk Müşavirliği Sayı : B.10.0.HK.0.00.00.00-9239/2190

Konu : Yazılı Soru Önergesi Cevabı

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3295-8198/21776-8985 sayılı yazıları.

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül tarafından “Sağlık personeli sayısı ve illere, çalıştıkları kurum ve kuruluşlara göre dağılımı, hasta yatak sayısı, hizmet veremeyen sağlık kuruluşlarının nevi ve sayısı, illere göre eksik personel ve boş kadro sayısı, illerde kişi başına düşen sağlık personeli sayısı ile hasta yatak sayısı ve benzeri hususlar” ile ilgili olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy

Sağlık Bakanı

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül’ün “Sağlık personeli sayısı ve illere, çalıştıkları kurum ve kuruluşlara göre dağılımı, hasta yatak sayısı, hizmet veremeyen sağlık kuruluşlarının nevi ve sayısı, illere göre eksik personel ve boş kadro sayısı, illerde kişi başına düşen sağlık personeli sayısı ile hasta yatak sayısı ve benzeri hususlara” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Cevaplar : Bakanlığımıza bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzman tabip, pratisyen tabip, diş hekimi, eczacı ve diğer yardımcı sağlık personelinin ülke ve illere göre dağılımını, il bazında standart, çalışan ve ihtiyaç durumunu gösteren çizelgeler ekte sunulmaktadır (Ek - 1).

Bakanlığımıza bağlı hastanelerin yatak sayıları ve yatak başına düşen nüfus sayısı ile yataklı tedavi kurumlarının kuruluşlara göre dağılımını gösterir dökümlü liste ayrıca sunulmuştur (Ek - 2).

Ayrıca, çeşitli sebeplerle yeterli hizmet veremeyen sağlık ocağı ve sağlık evlerinin iller bazında sayısal dökümünü gösteren tablo ilişikte olup (Ek - 3), meslekî faaliyetlerini serbest olarak icra eden tabipler hakkındaki bilgiler zaman içinde her an değişebilmekte olduğundan, bu konudaki sağlıklı bilgilerin ilgili meslek kuruluşlarından temini daha isabetli olacaktır.

DİKKAT

81 İNCİ SAYFA İLE 93 ÜNCÜ SAYFA ARASI CETVEL OLDUĞU İÇİN

DİREKT FİLME ALINACAKTIR.

6. – Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, sağlık meslek liselerinden mezun olanların istihdamına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3297)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Dr. Halil İbrahim Özsoy tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim. 14.8.1997

Dr.Ahmet Feyzi İnceöz

Tokat

1. Sağlık Bakanlığı Sağlık Meslek Liselerinden (1994’den bugüne) mezun olanların atamaları ne zaman yapılacaktır? Üniversitelerin sağlıkla ilgili bölümlerinden mezun olanların Bakanlıkta istihdamlarında artış ne zaman sağlanacaktır?

2. Doku ve organ bağışı konusunda çalışmalarınız nelerdir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı

Hukuk Müşavirliği

Sayı : B.10.0.HKM.0.00.00.00.9239/2193 5.11.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi Cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3297-8204/21773-8985 sayılı yazıları.

Tokat Milletvekili SayınAhmet Feyzi İnceöz tarafından, sağlık meslek liselerinden ve üniversitelerin sağlıkla ilgili bölümlerinden mezun olanların atama ve istihdamları ile doku ve organ bağışı konusundaki çalışmalar ile ilgili olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy

Sağlık Bakanı

Tokat Milletvekili Sayın Ahmet Feyzi İnceöz’ün, “sağlık meslek liselerinden ve üniversitelerin sağlıkla ilgili bölümlerinden mezun olanların atama ve istihdamları ile doku ve organ bağış konusundaki çalışmalara” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır:

Sorular :

1. Sağlık Bakanlığı Sağlık Meslek Liselerinden (1994’den bugüne) mezun olanların atamaları ne zaman yapılacaktır? Üniversitelerin sağlıkla ilgili bölümlerinden mezun olanların Bakanlıkta istihdamlarında artış ne zaman sağlanacaktır?

2. Doku ve organ bağışı konusunda çalışmalarınız nelerdir?

Cevaplar :

1. Başbakanlık tarafından Bakanlığımıza gönderilen sureti ilişik 1997 yılına ait açıktan atama müsaade yazısı doğrultusunda, Bakanlığımıza bağlı Sağlık Meslek Liselerinin SağlıkMemurluğu bölümü 1993-1994 ders yılı mezunlarından olup, yedek bekleyen 680 sağlık memuru ile tamamlama programı diş teknisyenliği bölümü mezunlarından 15 diş teknisyeninin tayinleri yapılmıştır.

Sağlık Meslek liselerinden mezun olan 1 990 adet hemşire kadroları ile üniversitelerin hemşirelik bölümlerinden mezun olan 201 adet hemşire kadrolarına da, 12.10.1997 tarihinde yeterlilik sınavı açılmış olup, şu anda mülâkat safhası yapılmakta olan sınav neticesine göre atamalar yapılacaktır.

Başbakanlıkça daha sonra verilecek açıktan atama müsaadesi ile Maliye Bakanlığı tarafından gönderilecek kadro izni doğrultusunda geri kalan yardımcı sağlık personelinin atamaları da yapılabilecektir.

Cevap 2. Bakanlığımızca, organ naklinde yeniden yapılanma projesi çerçevesinde çalışmalar sürdürülmekte olup, 8.10.1996 tarihinde ülkemizde konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşların, basın-yayın kuruluşlarının, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı ile Vakıf ve Derneklerin temsilcilerinin katılımıyla geniş tabanlı bir toplantı düzenlenmiştir.

Toplantıda, eğitim, kanunî düzenlemeler ve organizasyon konularında alt gruplar oluşturularak çalışmalar bu noktalarda yönlendirilmiş ve bu çalışmalar sonucu, halkın organ nakli konusunda bilgilendirilmesi ve organ bağışına özendirilmesi, geniş kitlelere ulaşılmasının gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu çerçevede, Bakanlığımız ve Millî Eğitim Bakanlığı işbirliğinde, orta dereceli okullarda afiş ve slogan yarışması düzenlenerek öğrenciler aracılığıyla ailelere ulaşma ve erken yaşlarda organ bağışı bilincini geliştirme hedeflenmiş ve yarışmada dereceye giren öğrenciler ödüllendirilmiştir. Yarışmada dereceye giren çalışmalardan hazırlanan afişler basım aşamasında olup, tüm sağlık kuruluşlarına, halka açık yerlere (terminal, gar, okullar v.b.) asılmak üzere dağıtımı yapılacaktır.

Bakanlığımızda ilk kez bu dönemde organ bağışı kartları tasarlanmış, kartların basımı tamamlanmış ve dağıtımı aşamasına gelinmiştir. Kartların dağıtımı ile organ bağışlamak isteyen herkes gerekli bilgi ve belgelere daha kolay ulaşabilecektir.

Bu arada, Organ Nakli Merkezleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı hazırlanarak üniversite ve bütün ilgili kurumların görüşlerine sunulmuş olup, 3.11.1997 tarihli Yüksek Sağlık Şûrası’nda da görüşülen Tasarı hakkındaki görüşleri değerlendirilerek Yönetmelik değişikliği yakında yayımlanacaktır.

Bu çalışmalar sürerken, Bakanlığımız bünyesinde kurulacak olan bilgi işlem sistemi ve doku tiplemesi üniteleri planlamaları yapılmakta olup, organ kaynağını desteklemek için mevcut ve yeni kurulacak reanimasyon servisleri projesi üzerinde çalışmalara devam edilmektedir.

Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim.

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, su kaynaklarının korunmasına,

– Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay İl Turizm Müdürünün görevden alınmasının nedenine,

İlişkin soruları ve Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın yazılı cevabı (7/3449, 3508)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle Turizm Bakanı’na yöneltilmesini saygılarımla arz ederim. 25.8.1997

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

5 Ağustos 1986 gün ve 19186 sayılı Resmî Gazetede ilan edilen Uludağ II. Gelişim Bölgesi içinde bulunan Kırkpınar Kaynakları Bursa’nın bir kısmının su ihtiyacını karşılamaktadır.

Kırkpınar ve çevresindeki kaynakların geliştirilmesi, debilerinin artırılması ve en verimli şekilde kullanılması için Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 238 Milyar liralık ihale yapılmıştır.

Uludağ II. Gelişim Bölgesinin su kaynaklarına yakın olması Bursa’ya su temin eden kaynakların kirlenmesine yol açacaktır.

Su kaynaklarının korunması ile ilgili olarak :

1. Kırkpınar deresi kenarında yer alan parsellerdeki tahsislerin iptali düşünülmekte midir?

2. Tahsislerin iptali hususunda, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı BUSKİ Genel Müdürlüğü’nün 14.7.1997 F-206-4292 sayılı yazıları hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?

3. Tahsislerinin iptali istenen II. Gelişim Bölgesi-Kırkpınar deresi kenarında yer alan 8, 9, 10, 11, 12, 13 nolu parseller kimlere ve ne zaman tahsis edilmiştir? Tahsis şartları nelerdir?

4. Yukarıdaki parseller dışında yeni parsel tahsisleri olmuş mudur? Parsel tahsisi çalışmaları var mıdır? Yeni tahsis varsa kimlere ve ne zaman tahsis yapılmıştır?

5. Tahsislere dayalı ruhsat talebi olmuş mudur? Ve kimlere ruhsat verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 19.9.1997

Fuat Çay

Hatay

1. Yaklaşık beş yıldır başarılı olarak görevini sürdüren Hatay İl Turizm Müdürü’nün görevden alınarak, Kilis Turizm İl Müdürü yapılmasının asıl gerekçesi nedir?

2. İl Müdürlüğü görevini yürütecek yeterliliğe sahip bir kişinin Hatay’daki görevinden alınması idarede süreklilik ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmakta mıdır? Bu kişi hakkında herhangi bir soruşturma veya verilmiş disiplin cezası var mıdır?

3. Kamu görevlileri sicilleri, liyakatları yerine siyasî düşünceleri, dinsel inançları ve parti örgütlerinin kararları dikkate alınarak mı atanmaktadır?

4. Bir geçiş noktası ve önemli bir turizm potansiyeline sahip olan Hatay’a bu konuda uzmanlığa sahip olmayan, öğretmen olarak görev yapan bir kişinin atanmasının kabul edilebilir açıklaması var mıdır?

T.C.

Turizm Bakanlığı

Hukuk Müşavirliği

Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00/1575-36235 5.11.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 10.10.1997 tarih ve 8792 sayılı yazınız.

İlgili yazınız ekinde Bakanlığıma gönderilen Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay’ın yazılı soru önergeleri incelenmiştir.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın yazılı önergesi ile sorulan hususlarla ilgili olarak Bakanlığımızda yapılan çalışmalar aşağıda özetlenmiştir.

Kırpınar su kaynaklarının kirlenmesi konusu daha önce II. Gelişim Bölgesi imar yollarının açılması sırasında da Bursa İl Turizm Müdürlüğü’nce Bakanlığımıza iletilmiş, yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda BUSKİ tarafından yararlanılan Kırkpınar su kaynaklarının turistik tesis alanlarına göre topoğrafik olarak daha üst kotlarda ve turistik tesis alanlarından yeteri kadar uzakta olduğu, dolayısıyla kirlenmenin söz konusu olmayacağı belirlenmiştir. Buna rağmen, ileride II. Gelişim Bölgesindeki turistik tesislerden dolayı herhangi bir kirlenme meydana gelmemesi için su kaynakları bölgesinde gerekli önlemler alınacaktır.

İçme suyu isale hattının parseller içerisinde kalan bölümü gerekli görüldüğü takdirde Uludağ Yatırımcılar Birliği tarafından parsel dışına kaydırılabilecektir.

İsale hattının II. Gelişim Bölgesi yol güzergâhı ile çakıştığı bölüm için, yolu açan Karayolları 14. Bölge Müdürlüğü’nden, isale hattını koruyacak şekilde uygun bir yöntem kullanarak yolun açılması Bakanlığımızca istenmiştir. Böylece isale hattına zarar verilmesi söz konusu olmayacaktır.

1-2) Bursa Uludağ II. Gelişim Bölgesi Turizm Merkezinin de yer aldığı 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 8.6.1983 tarihinde, buna dayalı olarak hazırlanan II. Gelişim Bölgesi 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı 21.10.1985 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca onaylanmış olup, 4.7.1986 gün ve 10792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Turizm Merkezi” olarak ilan edilmiştir. Söz konusu merkezde planlama çalışmaları sonucunda turizm kullanımına ayrılan parseller 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası ve bu Yasanın 8.maddesine istinaden çıkarılan Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca 24.5.1991 tarihinden itibaren 7 kez ilan edilmiş ve 1 yatırımcıya tahsis işlemleri gerçekleşmiştir. İlgili yasa ve yönetmelik kapsamında tahsis işlemleri gerçekleştirilmiş olan yatırımların iptali; ileride hukukî sorunlar doğuracağı gözönünde bulundurularak Bakanlığımızca uygun görülmemektedir. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığının bu konudaki 11.7.1997 gün ve F-206-4292 sayılı yazısına 27.8.1997 tarihinde cevap verilerek, yukarıdaki görüşümüz iletilmiştir.

3. Arazi tahsisleri Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik Hükümleri uyarınca iki aşamalı olarak yapılmaktadır. “Ön izin” olarak tanımlanan ilk aşamada, şirketleşme, Uygulama İmar Planlarına uygun olarak vaziyet planı ve proje geliştirme ve Turizm Yatırım Belgesi alınması işlemlerini gerçekleştiren yatırımcı adına ikinci aşama olan “Kesin Tahsis” ve 49 yıl süreli irtifak hakkı tesisinin sağlanması işlemleri gerçekleştirilmektedir.

Bursa Uludağ II. Gelişim Bölgesinde yer alan;

– 8 nolu parsel için Ceylanlar Sportif ve Tur. Tes. İşl. ve Tur. A.Ş. adına 3.6.1997 tarihinde ön izin verilmiştir.

– 9 nolu parsel için Çolakoğlu İnşaatA.Ş. adına 2.6.1997 tarihinde ön izin verilmiştir.

– 10 nolu parsel için Sunter Turizm A.Ş. adına 3.6.1997 tarihinde ön izin verilmiştir.

– 11 nolu parselin içinde yer aldığı “Turizm Yatırımcılarına Kamu Arazisi Tahsis Duyurusu” 11.8.1997 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak kamuya duyurulmuştur. 8.9.1997 tarihine kadar yapılan başvuruların değerlendirilmesi çalışmalarına devam edilmektedir.

– 12 nolu parsel için kurulacak Anonim Şirket adına Bülent Özal’a 3.6.1997 tarihinde ön izin verilmiştir.

– 13 nolu parsel için yapılmış bir tahsis işlemi bulunmamaktadır.

4-5) Bu parseller dışında;

– 1 nolu parsel için Arslan Gümrükleme Nak.Tic. ve San. A.Ş. adına 10.8.1995 tarihinde ön izin verilmiş, 16.7.1996 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır. Yatırımcı inşaat çalışmalarına devam etmektedir.

– 2 nolu parsel için Adem Bilgiç Tur. İnş. Tekstil Petro Kimya San. ve Tic. A.Ş. adına 10.8.1995 tarihinde ön izin verilmiş, 24.2.1997 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır. Yatırımcı inşaat çalışmalarına devam etmektedir.

– 3 nolu parsel için Günal İnşaat A.Ş. adına 12.7.1995 tarihinde ön izin verilmiş, 22.10.1996 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır. Yatırımcı inşaat çalışmalarına devam etmektedir.

– 4 nolu parsel için 11.7.1995 tarihinde Koçkan Tur. ve Tic. A.Ş. adına ön izin verilmiş, 3.1.1997 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır. Yatırımcı inşaat çalışmalarına devam etmektedir.

– 5 nolu parsel için Si-Ar Turizm A.Ş. adına 12.7.1995 tarihinde ön izin verilmiş, 8.10.1997 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır.

– 6 nolu parsel için Özcan Turizm ve Sey. A.Ş. adına 12.7.1995 tarihinde ön izin verilmiş, 5.12.1996 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır. Yatırımcı inşaat çalışmalarına devam etmektedir.

– 7 nolu parsel için Palmiye Tatil Köyleri İşl. Tur. ve Tic. A.Ş. adına 5.6.1996 tarihinde ön izinverilmiştir. 12.8.1997 tarihinde kesin tahsis işlemi yapılmıştır. Yaırımcı inşaat çalışmalarına devam etmektedir.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay’ın yazılı soru önergesinde söz konusu edilen Bakanlığımız personeli İbrahim Oflazoğlu hakkında idarî atanması ile ilgili bilgiler aşağıda özetlenmiştir.

1. Hatay İl Turizm Müdürü iken 16.9.1997 tarih ve 97/47888 sayılı Kararla Kilis İl Turizm Müdürlüğüne naklen atanan İbrahim Oflazoğlu’nun atanması 657 sayılı Kanunun değişik 76 ncı maddesi gereğince takdir yetkisi doğrultusunda ilgilinin mağduriyetini önlemek amacıyla yine 1 inci derece kadrolu İl Turizm Müdürü kadrosuna ataması yapılmıştır.

2. Adı geçenin sicil dosyası incelenmiş olup, hakkında herhangi bir adlî ve idarî soruşturma bulunmamaktadır.

3. İlgili 18.9.1992 tarihinde Bakanlığımız İstanbul İl Turizm Müdür Yardımcılığına atanmış ve daha sonra 15.7.1993 tarih ve 93/41940 sayılı Kararla da Hatay İl Turizm Müdürü olarak atanmıştır.

4. İbrahim Oflazoğlu, Bakanlığımıza 1992 yılında açıktan atanmış, 1993 yılında da Hatay İl Turizm Müdürlüğüne ataması yapıldığından ilgilinin daha önce Bakanlığımız Teşkilatında meslekî tecrübesi bulunmamaktadır. Bakanlığımız Teşkilatına İl Turizm Müdürü olarak atanan personel hizmetiçi eğitim seminerlerine alınarak Turizm konularında bilgilendirilmektedirler.

Bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Gürdal

Turizm Bakanı

8. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, özel ceset torbası bulundurulma zorunluluğu getiren yönetmeliğe ilişkin sorusu ve SağlıkBakanı Halil İbralim Özsoy’un yazılı cevabı (7/3457)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın H.İbrahim Özsoy tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Bakanlığınız 26 Ağustos 1997 tarihli bir yönetmelikle araçlarda, kimi iş yeri ve evlerde özel ceset torbalarını mecburî kılmıştır. Bununla ilgili olarak;

1. Bu uygulamaya neden ihtiyaç duyulmuştur?

2. Bu torbaların vatandaşa satış fiyatı kaç liradır?

3. Bu torbaları hangi firma ithal veya imal etmektedir?

4. Bu torbaları kim nerede satacak ve vatandaş nasıl temin edecektir?

5. Bu uygulama hangi Avrupa Birliği ülkelerinde mevcuttur?

6. Ülkemizdeki araç, işyeri ve tanımlanan ev sayısı hesap edildiğinde, bu torbalardan beş-altı milyar adet satılması gerektiğine göre ve bunun da bedelinin 40 Milyar Dolar olduğu dikkate alınınca bu gereksiz, büyük bir harcama değil midir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 5.11.1997

Hukuk Müşavirliği

Sayı : B.10.0.HKM.0.00.00.00-9239/2194

Konu : Yazılı Soru Önergesi Cevabı

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 10.10.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3457-8482/8794 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından, “26.8.1997 tarihli ve 23092 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İlk Yardım Çantası-Genel Amaçlı Standart”ın içerisinde yer alan ceset torbası” ile alâkalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Halil İbrahim Özsoy

Sağlık Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından, “26 8.1997 tarihli ve 23092 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İlk Yardım çantası standardı içerisinde yeralan ceset torbası” ile alâkalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Sorular :

“Bakanlığınız 26.8.1997 tarihli bir yönetmelikle araçlarda, kimi iş yeri ve evlerde özel ceset torbalarını mecburî kılmıştır. Bununla ilgili olarak;

1. Bu uygulamaya neden ihtiyaç duyulmuştur?

2. Bu torbaların vatandaşa satış fiyatı kaç liradır?

3. Bu torbaları hangi firma ithal veya imal etmektedir?

4. Bu torbaları kim nerede satacak ve vatandaş nasıl temin edecektir?

5. Bu uygulama hangi Avrupa Birliği ülkelerinde mevcuttur?

6. Ülkemizdeki araç, işyeri ve tanımlanan ev sayısı hesap edildiğinde, bu torbalardan beş-altı milyar adet satılması gerektiğine göre ve bunun da bedelinin 40 Milyar Dolar olduğu dikkate alınınca bu gereksiz, büyük bir harcama değil midir?

Cevaplar : Önergede yeralan sorular ile ilgili açıklamalar aşağıda yapılmıştır:

Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı tarafından hazırlanan “TS 4019 İlk Yardım Çantası-Genel Amaçlı” isimli Standart, 132 sayılı Türk Standartları Enstitüsü Kuruluş Kanunu’nun 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Resmî Gazete’de yayımlanmak üzere Bakanlığımıza gönderilmiş ve Bakanlığımızın 20.8.1997 tarihli ve 9187 sayılı yazısı üzerine 26.8.1997 tarihli ve 23092 sayılı Resmî Gazete’de “mecburî standart” olarak yayımlanmıştır.

Sözkonusu Standart’ın 1 inci ve 2 nci maddelerinde sadece “ilk yardım çantaları”ndan bahsedilmiş olduğu halde; ilk yardım çantası ile ilgisi bulunmayan “ceset torbası”ndan sadece Standart’ın 4.2. maddesinde sözedilmiş ve bu maddede, ilk yardım çantaları ile birlikte yangın söndürücü ve belirli standartlarda bir ceset torbasının bulundurulacağı belirtilmiştir.

Ancak, üzerinde detaylı teknik değerlendirmeler yapılmasında fayda görüldüğünden Bakanlığımızca Standart’ın “mecburî standart” olmaktan çıkarılması uygun bulunmuş ve bu husus 12.9.1997 tarihli ve 10208 sayılı Bakanlığımız yazısı ile Başbakanlığa bildirilmiş; bunun üzerine, 13.9.1997 tarihli ve 23109 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile, sözkonusu Standart, olarak uygulamaya konulması için öngörülen (3) aylık süre dolmadan “mecburi standart” olmaktan çıkarılmıştır. Ayrıca, zikredilen Tebliğ ile “ihtiyarî standart” haline getirilen sözkonusu Standart metninden “ceset torbası” nın çıkarılması için gerekli çalışmalar da yapılmıştır.

Sözkonusu standart’ın kamuoyunda tepki uyandırması üzerine, bu husus hakkında daha evvel Bakanlığımız nezdinde yeterli inceleme ve çalışma yapılmamış olduğu ve Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı’nca gönderilen metnin aynen yayımlanmasının sağlandığı da görülerek; bu hususda ihmali bulunan Bakanlığımız görevlileri hakkında teftiş yapılmış ve teftiş sonunda düzenlenen 19.9.1997 tarih ve 13/13-103/13 sayılı Müfettiş Raporu ile kusurlu olduğu tespit edilen personel haklarında idarî ve inzibatî yönden çeşitli müeyyideler öngörülmüş olup haklarında gereken işlemler yapılacaktır.

Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı’nca hazırlanan Standart ile ilgili olarak sorulan hususlar hakkında Bakanlığımızın görev sahası itibarı ile ayrıca araştırma yapılmamış olduğundan, başkaca açıklamada bulunulması mümkün olmamıştır.

9. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Vakıflar Bankasına ait araç ve cep telefonlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/3472)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Metin Gürdere tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 11.9.1997

Dr. Kâzım Arslan

Yozgat

Basın ve kamuoyunda da yansıdığı üzere, Bakanlığınıza bağlı Bankalara ait olup, ilgisiz kişilerce kullanıldığı ve tarafınızdan tamamının geri toplatıldığı iddia edilen :

1. araç sayısı, hangi marka, model ve toplam kaç tanedir?

2. Cep telefonu kaç tanedir?

3. Bu araçlar ve cep telefonları şu anda kimler tarafından kullanılmaktadır? (Ayrı ayrı)

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.010/03308 5.11.1997

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10 Ekim 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3472-8516/022475 sayılı yazınız.

Bakanlığımıza ilgi yazınızla intikal ettirilen Yozgat Milletvekili Dr. Kâzım Arslan’ın 7/3472-8516 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevap ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Metin Gürdere

Devlet Bakanı

1. Geri alınan araçlar Şu an kullanılan makam

34 UEZ 62 R. 31 Manager 1993 Banka hizmetine tahsis edilmiştir.

34 V 7447 R. 21 Manager 1995 Banka hizmetine tahsis edilmiştir.

06 VLU 94 R. 19 Europa 1996 Banka hizmetine tahsis edilmiştir.

34 BLD 75 Mercedes 1988 Başbakanlık İdarî İşler Başkanlığı

06 TDZ 71 R. 21 Concorde 1994 Başbakanlık İdarî İşler Başkanlığı

06 TDZ 72 R. 21 Concorde 1994 Başbakanlık İdarî İşler Başkanlığı

Toplam : 6 Adet

2. Geri alınan cep telofonu 21, araç telefonu 3 adet olup, sözkonusu telefonlar banka hizmetine tahsis edilmiştir.

10. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının eğitime destek amacıyla bağışladığı paraya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın yazılı cevabı (7/3510)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delâletlerinizi saygılarımla arz ederim. 19.9.1997

Mehmet Ali Şahin

İstanbul

Soru : 8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitime destek amacıyla İstanbul Menkul KıymetlerBorsası’nın bağışladığını basındaki haberlerden öğrendiğimiz 32 Trilyon TL.’sı, ne zaman, hangi tarihte, hangi hesaba yatırılmıştır?

T.C.

Millî EğitimBakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/2898 4.11.1997

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 10.10.1997 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/3510-8605 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili SayınMehmet Ali Şahin’in “8 yıllık kesintisiz eğitime yapılan bağışa ilişkin” yazılı soru önergesinde yer alan sorunun cevabı aşağıda belirtilmiştir.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin gerçekleştirilmesine yardım olarak 32 Trilyon TL. tutarında katkı yapılacaktır.

Bu katkı, öncelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illerde Bakanlığımızca temin edilen araziler üzerinde ilköğretim okullarının yapımında kullanılacaktır.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası okul binalarını anahtar teslimi şeklinde yaptıracaktır.

Arz ederim.

Hikmet Uluğbay

Millî Eğitim Bakanı

11. – İstanbulMilletvekili Mehmet Sevigen’in, TTK Genel Müdürlüğü’ne ait bir işçi servisinin Zonguldak’ta yaptığı kazaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/3572)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Mehmet Sevigen

İstanbul

30 Eylül 1997 günü Zonguldak’ta TTKGenel Müdürlüğü’ne ait bir işçi servisi Üzülmez Müessese Müdürlüğü yakınında -iş kazası sayılan trafik kazası- geçirmiş ve olay anında 11 işçi ölmüş, 4’ü ağır 40 işçi yaralanmıştır. Ağır yaralılardan ikisi de olaydan 2 gün sonra ölmüştür. Bu tür kazalar olduktan sonra üzerine çok konuşulur, ama hiç kimse gelecekte bu tür kazaların önlemini almaz. Buna istinaden aşağıdaki sorulara acilen cevap bulmamız gerekir.

1. Bu servis araçları ile işçi taşınmasının sakıncalı olacağına dair gerek Zonguldak GMİS’nın ve gerekse TTK Ulaştırma Müdürlüğünün raporları ve ikazı var mıdır? Varsa neden işçi taşıttırılmıştır?

2. bu raporara rağmen işçi taşıttırılmasını önlemeyenler hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?

3. Ulaştırma Müdürü, Üzülmez Müessese Müdürü ve TTK Genel Müdürü hâlâ neden görevden alınmıyor?

4. Bu cinayetin hesabını kim verecektir?

5. Ağır yaralılar ve yaralılarla ilgilendiniz mi? Daha doğrusu bu olaydan haberiniz var mı?

6. 40 kişilik bir servis aracına 70 kişi bindirilir mi? Kamyondan çevirme bu araçlarla, işçi taşımak, hele bu çağda bu devlete yakışıyor mu?

7. Merkez garajına en son hangi tarihte araç yedek parçası ve lastik alınmıştır?

8. İşçiler kuruma ve sendikaya servis araçları eski ve bakımsız diye müracaat etmişlerdir. Bu müracaat neden ciddiye alınmamıştır?

9. Ölen işçilerin eşlerine, çocuklarına ve yakınlarına, olay iş kazası olduğuna göre tazminatları verildi mi?

10. Yoksa Tazminat Uygulama Müdürlüğü kanalı ile, hak sahiplerinden ibra belgesi alınarak az bir para ödeyerek kandırılacaklar mı?

11. Daha önce grizu patlamasında ölen 400 işçinin ailesi, tazminatlarını almak için Ankara’daki sendika ve parti genel merkezlerinde rezil edildiğini biliyoruz. Bu aileler de onlar gibi tazminatlarını almak için rezil mi olacaklardır?

12. En önemlisi bundan böyle işçi servis araçlarının bakımının sağlanması, yenilenmesi, şoförlerin eğitimi yönünde ne yapacaksınız?

13. Olayı tetkik için Bakanlıktan bir inceleme heyeti gönderecek misiniz?

14. Zonguldak TTK hakkında genel politikanız nedir? Özal gibi kapatmak mı, satmak mı? Özelleştirmek mi, özerkleştirmek mi? İşçi almayı düşünüyor musunuz? TTK’yı zarar ettiren işçiler mi, yoksa yöneticilerin basiretsiz yönetimi ve partizanlık mı?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.150.APK.0.23.300/1707/18166 5.11.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığı’nın 13 Ekim 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3572-8757/23190 sayılı yazısı.

İstanbulMilletvekili Sayın Mehmet Sevigen’in tarafıma tevcih ettiği 7/3572-8757 esas no.lu yazılı soru önergesi T.B.M.M. İç Tüzüğü’nün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen’in Yazılı Soru Önergesi Cevabı

(7/3572-8757)

“30 Eylül 1997 günü Zonguldak’ta TTK Genel Müdürlüğü’ne ait bir işçi servisi Üzülmez Müessese Müdürlüğü yakınında, iş kazası sayılan trafik kazası geçirmiş ve olay anında 11 işçi ölmüş, 4’ü ağır 40 işçi yaralanmıştır. Ağır yaralılardan ikisi de olaydan 2 gün sonra ölmüştür. Bu tür kazalar olduktan sonra üzerine çok konuşulur, ama hiç kimse gelecekte bu tür kazaların önlemini almaz. Buna istinaden aşağıdaki sorulara acilen cevap bulmamız gerekir.”

Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait servis aracının, 30.9.1997 günü Çaydamar-Asma servisini yaparken saat 7.15 sıralarında sebebiyet verdiği trafik kazasının oluşu, nedenleri ve sonuçları hakkında, soru önergesinde yer alan sorulara ilişkin cevaplara geçmeden önce özet bir bilgi vermekte fayda mülahaza edilmektedir.

Söz konusu servis aracı, 1978 D 1210 şase üzerine, araçların imal, tadil, montaj hakkındaki yönetmeliği’ne uygun olarak imalatçı firma tarafından otobüs karoseri yapılmış ve TSE’ce onaylanmış trafikçe tasdik olunmuştur.

Son olarak 11.3.1997 tarihinde, 11.3.1998 tarihine kadar geçerli olmak üzere fenni muayenesi ve Mayıs 1997 tarihinde de gaz emisyonu ölçümü yaptırılmıştır. Trafik idaresince anılan muayenelerinin yapılmasında, bahse konu aracın trafiğe çıkmasını engelleyecek herhangi bir husus tespit edilmemiştir.

Aracın iş tevzi föyü ve araç tamir-bakım kartında açıkça gözüktüğü gibi, aracın sürekli bakım ve onarımı yapılmıştır. Örneğin, Mayıs-Haziran 1997 tarihlerinde komple ön takım ve fren tamiri yapılmış, 15.8.1997 tarihinde de direksiyon kontrol ve tamir edilmiştir.

Anılan araç, iş raporları defterinde de tespit edildiği gibi 17-25 Eylül tarihleri arasında toplam 511 km. işçi servisi yapmış olup, herhangi bir arıza yapmamıştır.

Trafik kaza raporunda; kazanın birinci derece sorumlusu olarak seyrisefer halinde yola gereken önemi vermeyen sürücü Ayvas As gösterilmiş olup, asfalt yol üzerindeki çukur ise tali kusur olarak kabul edilmiştir.

Kaza sonrası araç üzerinde motor atölyesi teknik elemanlarınca yapılan teknik inceleme raporunda ise, araçta herhangi bir teknik arıza tespit edilemediği ifade edilmektedir.

Soru 1. Bu servis araçları ile işçi taşınmasının sakıncalı olacağına dair gerek Zonguldak GMİS’nın ve gerekse TTK Ulaştırma Müdürlüğünün raporları ve ikazı var mıdır? Varsa neden işçi taşıttırılmıştır?

Cevap 1. TTKGenel Müdürlüğü servis araçları hakkında Ulaştırma Şube Müdürlüğü ve GenelMaden İşçileri Sendikası tarafından bir takım olumsuzluklara ilişkin ikazlar yapılmış ve gerekli önlemler alınmıştır.

Bu çerçevede, TTK’ya ait araç tamir bakım kartlarından da izleneceği gibi, kurum araçlarının gerekli bakımı yapılmış ve eleman yetersizliğinden kendi imkânları ile yapamadığı bakım ve onarımlar piyasa ücreti karşılığı yaptırılmış, böylece kuruma ait servis araçları her zaman seyri sefere elverişli halde tutulmuştur.

Soru 2. Bu raporlara rağmen işçi taşıtılmasını önlemeyenler hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?

Cevap 2. Kurumun servis araçlarının her türlü bakım ve onarımı zamanında ve doğru olarak yapıldığından ve trafiğe çıkmalarına engel herhangi bir durumları olmadığından, söz konusu rapora istinaden ilgililer hakkında herhangi bir işlem yapılmasına gerek görülmemiştir.

Soru 3. Ulaştırma Müdürü, Üzülmez Müessese Müdürü ve TTK Genel Müdürü hâlâ neden görevden alınmıyor?

Cevap 3. Trafik kaza raporunda da ifade edildiği gibi anılan kazanın; birinci derecede sürücü hatasından, ikinci derecede yol zemini hatasından meydana gelmesi, Ulaştırma Müdürü, Üzülmez Müessese Müdürü ve TTK Genel Müdürüne atfı kabil bir kusur bulunmaması nedeniyle anılan kişiler hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır.

Soru 4. Bu cinayetin hesabını kim verecektir?

Cevap 4. İddia edildiği gibi bu olay bir cinayet olmayıp, sürücü hatası sonucu meydana gelen bir trafik kazasıdır.

Soru 5. Ağır yaralılar ve yaralılarla ilgilendiniz mi? Daha doğrusu bu olaydan haberiniz var mı?

Cevap 5. Kaza sonrası, TTK Genel Müdürü ve diğer yetkililer gecikmeksizin kaza mahalline gitmiş ve her türlü yardım anında yapılarak yaralılar hastaneye yetiştirilmiş ve tedavileri ile titizlikle ilgilenilmiştir.

Ayrıca aynı gün Bakanlığım Müsteşar ve Müsteşar Yardımcısı Ankara’dan hareketle olay mahalline gelmiş, gerekli teknik incelemeleri yapmış, hastanede bulunan yaralıları ayrı ayrı ziyaret etmiş ve sorunları ile ilgilenmişlerdir.

Soru 6. 40 kişilik bir servis aracına 70 kişi bindirilir mi? Kamyondan çevirme bu araçlarla, işçi taşımak, hele bu çağda bu devlete yakışıyor mu?

Cevap 6. Kazaya sebebiyet veren aracın istiap haddi 36 kişi olup, kaza anında iddia edildiği gibi araçta 70 kişi bulunmamaktadır. İşçi servis araçları şehir içi taşımacılığı yaptıklarından, servis araçlarına ayakta işçi alınmasına izin verilmiştir. Trafik kaza raporunda da belirtildiği gibi, kaza anında servis aracında 16 kişinin ayakta bulunduğu belirlenmiştir.

Soru 7. Merkez garajına en son hangi tarihte araç yedek parçası ve lastik alınmıştır?

Cevap 7. TTK’na ait personel servis araçları için her ay ortalama 1,5 Milyar TL. tutarında yedek parça alınmaktadır. Ayrıca 1996-1997 dönemi için sadece otobüsler için 513 adet lastik alınmıştır.

Soru 8. İşçiler, Kuruma ve Sendikaya servis araçları eski ve bakımsız diye müracaat etmişlerdir. Bu müracaat neden ciddiye alınmamıştır?

Cevap 8. Yapılan müracaatlarda yer alan tüm şikâyet ve eleştiriler ciddiye alınmış ve gerekleri imkânlar ölçüsünde yerine getirilmeye çalışılmıştır.

Soru 9. Ölen işçilerin eşlerine, çocuklarına ve yakınlarına, olay iş kazası olduğuna göre tazminatları verildi mi?

Cevap 9. Kazada hayatlarını kaybeden işçilerimizin ailelerine hemen 200’er milyon TL. avans ödenerek acil ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanmıştır.

Ayrıca, kıdem tazminatı alacakları süratle hesap edilmiş ve kanunî mirasçılarına ödenmek üzere Vakıflar Bankası Zonguldak Şubesinde açılan hesaplara yatırılmıştır.

Soru 10. Yoksa Tazminat Uygulama Müdürlüğü kanalı ile, hak sahiplerinden ibra belgesi alınarak az bir para ödeyerek kandırılacaklar mı?

Cevap 10. TTKGenel Müdürlüğü iş kazaları ve meslek hastalıkları, tazminat ve uygulama şube müdürlüğünce işçilerin rızası hilafına ibra belgesi alınarak ve az para ödenerek hiçbir dönemde işçilerimiz kandırılmamıştır.

Soru 11. Daha önce grizu patlamasında ölen 400 işçinin ailesi, tazminatlarını almak için Ankara’daki sendika ve parti genel merkezlerinde rezil edildiğini biliyoruz. Bu ailelerde onlar gibi tazminatlarını almak için rezil mi olacaklardır?

Cevap 11. Gerek geçmişte, gerekse bu olayda ölen veya yaralanan işçilerin tazminatlarının ödenmesi hususunda herhangi bir gecikmeye ve duraksamaya sebebiyet verilmemiştir ve verilmeyecektir.

Soru 12. En önemlisi bundan böyle işçi servis araçlarının bakımının sağlanması, yenilenmesi, şoförlerin eğitimi yönünde ne yapacaksınız?

Cevap 12. 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe giren Topul İş Sözleşmesi görüşmelerinde taraflar, işçi taşıma işinin en geç 1.1.1998 tarihinden itibaren ücrete dönüştürülmesi hususunda anlaşmışlardır. Bu anlaşma gereği, İşçi Sendikasıyla yaklaşık 2 aydan beri bir dizi toplantı yapılarak, ücret tespiti hususunda anlaşma sağlanmasına çalışılmaktadır. Anlaşmanın sağlanması halinde, Türkiye Taşkömürü Kurumunda halen uygulanmakta olan işçi taşıması işine son verilecek ve çalışan tüm işçilere de taşıma ücreti ödenecektir.

Soru 13. Olayı tetkik için Bakanlıktan bir inceleme heyeti gönderecek misiniz?

Cevap 13. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 83 üncü maddesi uyarınca Adlî Tahikata esas olmak üzere trafik polislerince tanzim edilen trafik kaza raporunda, araç sürücüsünün şahsi kusuru dışında herhangi bir kişiye kusur izafe edilmediğinden, olayın incelenmesi için bir heyet görevlendirilmesine gerek duyulmamıştır.

Soru 14. Zonguldak TTK hakkında genel politikanız nedir? Özal gibi kapatmak mı, satmak mı? Özelleştirmek mi, özerkleştirmek mi? İşçi almayı düşünüyor musunuz? TTK’yı zarar ettiren işçiler mi, yoksa yöneticilerin basiretsiz yönetimi ve partizanlık mı?

Cevap 14. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda mevcut sorunların tespiti ve giderilmesine yönelik tedbirler üzerindeki çalışmalara devam edilmektedir.

Bu arada Kurumda iyileştirmeye gidilerek, rasyonel bir şekilde çalışmanın sağlanması için gerekli olan yatırımlar imkânlar dahilinde sürdürülmektedir.

Bu çerçevede öncelikle mevcut yeraltı iş gücü açığını gidermek için, yeraltı işyerlerine işçi alınacaktır.

12. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Sayısal Loto oyununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı EyüpAşık’ın yazılı cevabı (7/3654)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı SayınEyüp Aşık tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Veysel Candan

Konya

Bilindiği üzere Millî Piyango İdaresi Bakanlığınıza bağlı olarak çalışmaktadır. Millî Piyango İdaresinin son aylarda oynatmaya başladığı Sayısal Loto ülke geneline yayılmaktadır. Bu sebeple;

1. Sayısal Loto’yu Türkiye’de kuran ve ihalesini alan şirket ve ihalenin yapılışı hakkında yolsuzluk iddiaları büyük boyutta. Sayısal Loto ihale dosyasını inceletmeyi düşünüyor musunuz?

2. Sayısal Loto ile ilgili olarak bilim adamlarının gençliğin ruh sağlığını bozduğu ve kumar alışkanlığı yaptığı şeklinde tespitler mevcuttur. Bu konuyu detayını inceletip kaldırmayı düşünür müsünüz?

3. Sayısal Loto bilindiği üzere dışarıya borçlanarak ve de oynandıkça toplanan paradan belirli yüzdeler kesilerek dolar bazında dışarıya ödenmekte hiç bir özkaynak üretmeyen adeta küçük tasarrufları ABDekonomisine kazandıran bu oyunun iptali ekonomisi sıkıntı içinde olan ülkemize fayda sağlamaz mı? 16.10.1997

T.C.

Devlet Bakanlığı

(Sayın Eyüp Aşık)

Sayı : B.02.1.MPİ.0.12.00/1844 5.11.1997

Konu : Konya Milletvekili

SayınVeysel Candan’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 27.10.1997 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3654-8946/23539 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili SayınVeysel Candan’ın ilgi yazınız ekide yer alan soru önergesine ilişkin cevabımız aşağıda sunulmuştur:

1. Sayısal Loto ihalesi ve bu ihaleyi kazanan yabancı firma ile ilgili olarak Sayın Veysel Candan’ın ileri sürdüğü gibi bir yolsuzluk sözkonusu değildir. Bu konuda ortaya atılan gerçek dışı iddia, eski bir yönetim kurulu üyesinin ileri sürdüğü hususlardan ibarettir. Bu üyenin söz konusu ihaleyi kaybeden firma ile temas kurduğu Müfettiş Raporu ile tespit edilmiş ve bunun üzerine ilgili görevden alınmıştır. Bu kişinin, hakkında yapılan işlemin iptal edilerek görevine iadesi için Danıştay’da açmış olduğu dava da reddedilmiştir.

Sayısal Loto ihalesi ile ilgili işlemler Maliye Müfettişliğince incelenmiş ve bir rapora bağlanarak Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmiş ise de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ileri sürülen iddiaları varit görmeyerek 11.7.1997 tarih ve 1997/27961 sayılı kararı ile ilgililer hakkında takibata yer olmadığı sonucuna varmıştır.

Öte yandan Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, gerçek dışı iddialarda bulunan eski Yönetim Kurulu Üyesi aleyhine yüz milyon lira tutarında manevi tazminat davası açmış ve ilgili mahkeme, anılan kişiyi talep edilen tazminatı ödemeye mahkûm etmiştir.

Bütün bunlar, soru önergesine esas olan sözkonusu ihale ile ilgili iddiaların gerçekdışı olduğunu ortaya koymaktadır.

2. Sayısal Loto oyunu, özü itibariyle, ülkemizde oynatılan diğer talih oyunlarından farklı değildir. Buna rağmen, diğer bütün talih oyunları bir yana bırakılıp yalnızca Sayısal Loto oyunu konusunda spekülatif nitelikte değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir. Bu oyuna gösterilen ilginin yoğunluğu, yeni oluşundan kaynaklanmaktadır. Zamanla, Sayısal Loto oyunu da diğerleri gibi kanıksanacak ve normal mecrasında devam edecektir. Bu nedenle, insanların ruh sağlığını bozduğu ve kumar alışkanlığı yarattığı gibi iddialara katılmak mümkün değildir.

3. Kurulan Sayısal Loto oyun sisteminin finansmanı ile ilgili olarak kamuoyuna gerçekdışı bilgiler yayılmaya çalışıldığı görülmektedir. Söz konusu sistem, ihaleyi kazanan yabancı firma tarafından kurulmuş olup Millî Piyango İdaresi finansmana başlangıçta katılmamış, satınalınan mal ve hizmet bedelini taksitler halinde ödemeyi kabul etmiştir. Ancak ödenecek taksit tutarı sabit olmayıp oyun hasılatının % 6’sı kadardır. Sabit taksit yerine hasılatın belirli bir payının ödenmesinin nedeni, oyunun başarısı ile taksit tutarı arasında bir paralellik kurulmak istenmesindendir. Aksi halde taksitlerin sabit bir tutar olarak başlangıçta belirlenmesi ve oyunun halkımız tarafından benimsenmemesi halinde Millî Piyango İdaresi, kazandığından daha fazla miktarda taksit ödemek zorunda kalacaktı.

Satınalınan mal ve hizmet bedellerinin tümü geri ödendiğinde, açıktır ki taksit ödemeleri de son bulacaktır.

Millî Piyango İdaresi ile ihaleyi kazanan firma arasında yapılan sözleşme, önceki dönemde gerek Başbakanlık’ca gerekse Adalet Bakanlığı’nca incelenmiş ve herhangi bir konuda eleştiri gelmemiştir.

Öte yandan Sayısal Loto oyunu, henüz bir yılını doldurmadan, kamuya 17 Trilyon Liranın üzerinde bir kaynak sağlamıştır. Takdir edilecektir ki kamuya böylesine kaynak sağlayan bir oyunun kaldırılması ekonomiye yarar değil zarar getirecektir.

Bilgilerini ve cevabımızın Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’a iletilmesi hususunda gereğini arz ederim.

EyüpAşık

Devlet Bakanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.