Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

_

CİLT : 33

_

135 inci Birleşim

14 . 8 . 1997 Perşembe

 

_

 

İÇİNDEKİLER

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – YOKLAMA

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

2. — Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

3. — 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

4. — Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335)

5. — İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek EğitimiKanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 16 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 66 Arkadaşının; 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Madde ve İki Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 65 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/620, 2/231, 2/515, 2/719, 2/720, 2/891, 2/895) (S. Sayısı : 376)

IV. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün, İstanbul Milletvekili Ali Topuz’un Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Vatan Caddesinde meydana gelen doğalgaz kazasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3165)

2. – Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu’nun kamu bankalarına kredi borcu olan milletvekillerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/3167)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, yıllar itibariyle istihdam edilen memur sayısına ve maaş artışlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/3184)

 

_

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMMGenel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili İbrahim HalilÇelik, gazetelerde yayımlanan, Plan ve Bütçe Komisyonunda meydana gelen olaylarda kendisinin söylediği iddia edilen beyanlar hakkında Genel Kurula bir açıklama yaptı.

İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim HalilÇelik’in, konuşmasında, adından bahsederek tanıklığını ifade ettiği gerekçesiyle bir açıklamada bulundu.

Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Kıbrıs konusundaki son gelişmelerle ilgili gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel;

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, zeytinyağı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Işın Çelebi;

Cevap verdiler.

13 Ağustos 1997 günlü Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan, 376 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 6 ncı sırasına, gündemin 164 üncü sırasında bulunan 374 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 153 üncü sırasında bulunan 371 sıra sayılı kanun teklifinin 8 inci sırasına, 9 uncu sırasında bulunan 182 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına alınmasına;

Genel Kurulun 13 Ağustos 1997 Çarşamba günü (bugün) 15.00 , 24.00; 14 Ağustos 1997 Perşembe günü 10.00 - 13.00, 14.00 - 19.00, 20.00 -24.00; 15 Ağustos 1997 Cuma günü 14.00 - 19.00, 20.00 - 24.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ve bugünlerde, gündemin 1 inci sırasından 10 uncu sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;

15 Ağustos 1997 Cuma günü saat 24.00’e kadar bu kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanamaması halinde, Genel Kurulun bu işlerin görüşmelerinin bitimine kadar saat 24.00’ten sonra, Cumartesi ve gerektiğinde Pazar günleri de çalışmalarını sürdürmesine;

İçtüzüğün 60 ıncı maddesi uyarınca gerek tümü ve gerekse maddeler üzerinde yöneltilecek soruların kısa, gerekçesiz ve yazılı olarak, Başkanlığa, en geç konuşmalar bitinceye kadar verilmesine, soru ve cevap işlemlerinin, grupların konuşma süreleri ile sınırlandırılmasına (tümü üzerinde 20 dakika, maddeler üzerinde 10 dakika) 13.8.1997 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin ANAP ve DSP Gruplarının müşterek önerisinin; yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği;

Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Kanun Tasarısının Genel Kuruldaki görüşmeleri sırasında, gruplar adına yapılacak konuşmaların 60 dakika, şahıslar adına yapılacak konuşmaların da 30’ar dakika olmasına ilişkin RP Grubunun önerisinin ise, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği;

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan GelenDiğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 28.7.1993 Tarihli ve 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Tasarısı (1/215) (S. Sayısı : 23) yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi;

5 inci sırasında bulunan, Ailenin Korunmasına DairKanunTasarısının (1/597) (S. Sayısı : 335) görüşmelerine devam edilerek 4 üncü maddesine kadar kabul edildi. 4 üncü maddesi üzerindeki müzakereler esnasında, Adalet Komisyonu Başkanının talebi üzerine, tasarının tümü İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca bir defaya mahsus olmak üzere geri verildi;

7 nci sırasına alınan, 12.7.1997 Tarihine Kadar Sorumlu Müdür Sıfatı ile İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine DairKanun Tasarısının (1/627) (S.Sayısı : 374) yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği bildirildi.

Gündemin 8 inci sırasında yer alan 371 sıra sayılı kanun teklifinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına devam edilerek, 8 inci sırasına alınan, Yüksek Öğretim Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında KanunTeklifinin (2/311) (S. Sayısı : 371) yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı;

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında bulunan 132,

3 üncü sırasında bulunan 164,

4 üncü sırasında bulunan 168,

6 ncı sırasına alınan 376;

Sıra sayılı kanun hükmünde kararnamelere ilişkin kanun tasarıları ile kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 14 Ağustos 1997 Perşembe günü saat 10.00’da toplanmak üzere , birleşime 01.25’te son verildi.

 

UluçGürkan

Başkanvekili

Ali Günaydın Zeki Ergezen

Konya Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

_

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 10.00

14 Ağustos 1997 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Zeki ERGEZEN (Bitlis)

_

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135 inci Birleşimini açıyorum.

II. – YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle ve Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. — Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

2. — Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?..Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, lütfen cep telefonlarını kapatalım.

3. — 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

BAŞKAN – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?..Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

4. — Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335)

BAŞKAN – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız; ancak, bu tasarının komisyonca geriye alınan maddeleriyle ilgili rapor gelmediğinden görüşmeleri erteliyoruz.

5. — İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek EğitimiKanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 16 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 66 Arkadaşının; 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Madde ve İki Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 65 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/620, 2/231, 2/515, 2/719, 2/720, 2/891, 2/895) (S. Sayısı : 376) (1)

BAŞKAN – İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitim Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 16 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Madesinin Değiştirilmesi, Bir madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Birgen Keleş'in, 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 66 Arkadaşının; 1739 Sayılı Millî Egitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Madde ve İki Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 65 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Bir Ek geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi adına Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüşülmeye başlanan 8 Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Kanun Tasarısı hakkında, Demokrat Türkiye Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlamaktayım.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de zorunlu temel eğitimin 8 yıla çıkarılması hususu, ilk defa, 1960'lı yıllarda gündeme gelmiş ve 1970'de, Sekizinci Millî Eğitim Şûrasında, tek tip, ortaokul modeliyle ciddiyet kazanmış olmasına rağmen, toplumumuzun gündemine, son aylarda, yoğun şekilde girmiştir. Meseleye, yazılı basında, televizyonlarda geniş şekilde yer verilmiştir. Siyasî partiler, görüşlerini, geniş bir biçimde kamuoyuna yansıtmak için gayret göstermişlerdir. Toplumun bir kesimi, tepkisini değişik yollardan gündeme getirmiştir. Konunun bu kadar yankı uyandırmasının nedeni, meselenin Parlamentomuza geliş tarzıyla, din eğitiminin, bu Yasa Tasarısıyla kısıtlanacağı endişesinden kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, işin kısaca özü budur. Demokrat Türkiye Partisi olarak, Parlamento içi ve dışı tartışmalarda, meselenin bu özünü dikkate alarak, sağduyudan ayrılmadık. Halkımızın her kesiminin yaklaşımını dikkate alarak, meselenin, demokrasi kuralları içerisinde ortak noktalar bulunarak çözülmesine katkı sağlamaya özen gösterdik. Demokrat Türkiye Partisi Grubu olarak, tasarının görüşülmesi sırasında bugün de aynı anlayışı ve yaklaşımı sürdüreceğiz. Biz, demokrasi kuralları içerisinde, toplumda huzur ve refahın sağlanmasını, birlik ve beraberliğin muhafazasını ilke edinen bir anlayışa sahibiz.

Değerli milletvekilleri, eğitim, Türkiye'nin, en başta gelen millî meselelerinden birisidir. Bu konuda herkes hemfikir olduğu gibi, aşılması gereken önemli ve acil sorunlarımız bulunmaktadır. Türkiye, bu tıkanmayı aşmalı ve mutlaka mükemmele ulaşmalıdır. Aksi takdirde, yarınını feda etmiş bir toplum haline geliriz ki, kimse, gelecek kuşaklara ve tarihe bunun hesabını veremez.

Türkiye, eğitim alanında çağı yakalamalı ve millet olarak, huzur ve güven içerisinde yaşamanın garantisini elde etmelidir. Bunun yolu, eğitimin, gerçekten bir millî mesele olarak ele alınmasıyla olur. Eğitim, sadece Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerine havale edilerek çözülebilecek bir mesele değildir. Çözümü, sadece oradan beklemek de haksızlık olur; çünkü, eğitim meselesi, ekonominin değişik sektörlerinden gönüllü kuruluşlara, aydınlardan uzmanlara ve nihayet bütünüyle halka uzanan bir olaydır. Bu sorunun çözümünde herkese düşen bir sorumluluk ve görev vardır; zira, eğitim, sürmekte olan hayatın bizatihi kendisidir; hiçbir sektör, eğitimden bağımsız olarak düşünülemez.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, her alanda büyük dönüşümler yaşamış ve yaşamaktadır. Tarıma dayalı ekonomi, hizmet ve sanayi toplumuna uygun hale gelmiştir. Kent nüfusu, kır nüfusunu geçmiş; Türkiye, şehirli bir topluma dönüşmüştür. Sanayileşme çabalarına öncülük eden devlet, artık, ekonomik hayattan elini eteğini çekme gayreti içerisindedir. Canlı bir teşebbüs gücü, serbest piyasa şartlarında ekonomiyi sürüklemektedir. Dünyada yaşanan iletişim devrimi, ülkemizi de etkisi içerisine almıştır. Küreselleşmenin dinamikleri, Türkiye'yi de dünya ile entegrasyona zorlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye zor bir coğrafyada, çetin badireleri aşarak bugünlere kadar gelmiştir; petrol gibi tabiî zenginliğe sahip olmadan, kendi ayakları üzerinde durmayı başarmıştır; hatta, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla yeniden yapılanan dünyada stratejik konumu daha da artmıştır. Önüne çıkan bu bu tarihî fırsatla Türkiye, büyük bir bölgesel güç ve dünya dengeleri içinde vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir. Türkiye'nin önü alabildiğine açıktır; doğru ve yerinde alacağı inisiyatiflerle, kendisi için emin bir gelecek inşa edecek potansiyele sahiptir.

Değerli arkadaşlarım, artık, dünya, bilgi toplumuna dönüşmüştür. Bu dönüşme, her ülkenin gücü ve potansiyelini ölçmek için yeni kriterler geliştirmektedir; fert başına düşen millî gelir, kalkınma veya büyüme hızları, sanayi üretimi gibi kriterlerin önüne, artık, o ülkede yetişmiş insan gücü konulmaya başlanmıştır. Kısaca, her ülke, eğitim alanındaki gücüyle değerlendirilmekte, bilgi toplumunun gereği de bu olmaktadır.

İşte, Türkiye, yeniden kurulmakta olan dünyada kendisine emin bir yer bulacaksa, bu, öncelikle, eğitim alanındaki potansiyel gücüyle olacaktır; Türkiye'nin geleceği için kafa yoranların hiç unutmaması gereken durum budur.

Hal böyleyken, Türk eğitim sistemi, finansal yetersizliklerden, bürokratik aksamalara; kalabalık sınıflardan, üniversite önündeki yığılmalara kadar bir dizi karmaşık sorunla karşı karşıyadır. Eğitimin niteliğine ve niceliğine dönük bu sorunlar yumağını çözmek için Türkiye, bütün önceliklerini bu alana kaydırarak, eğitimini çağın standartlarına uygun hale getirmek mecburiyetindedir.

Durum, gerçekten vahimdir; çökmüş, iflas etmiş, aksayan fonksiyonlarını yerine getiremeyen bir eğitim sistemi altında, sadece öğrenciler değil, bütün toplum ezilmektedir.

Bu yapılırken, çağın gerekleri ne ise, Türkiye, bu icaplara uymak, bilgi toplumuna uygun bir eğitim sistemini kurumlaştırmak mecburiyetindedir. Bu yapılırken, Türkiye'nin, eğitimde en köklü sorun alanlarından biri olan din eğitimine çok dikkat ve hassasiyet göstermesi gerekmektedir.

Siyasî kamplaşmaların kavga alanı haline gelen din eğitimi, demokratik bir toplumun icaplarına göre ele alınmalıdır. Bu alanda önyargılar herkes tarafından bir tarafa bırakılmalı, objektif kriterlere göre hareket edilmelidir. Tıpkı, tarım toplumunun başına geldiği gibi, sanayi toplumu da yerini başka bir toplum anlayışına terk etmeye başlamıştır; artık, dünya, bilgi toplumu haline gelmektedir. Bunu, bir bütün olarak görmek ve böylesine radikal bir dönüşüme ayak uydurmaktan başka çare kalmamıştır.

Bu yüzden, işe, modern eğitimin temel direği olan okulun işlevinin sorgulanmasıyla başlanmalıdır. Daha önce de eğitim kurumları olmasına rağmen, bugünkü anlamda okul, sanayi devrimi sırasında ortaya çıkmıştır. Okul, gerekli insangücünü hazırlayan kurum olarak, sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan sosyal ve ekonomik değişimlerin gerçekleşmesinde vazgeçilmez bir rol üstlenmiştir. Ancak, günümüzde sanayi toplumlarında ortaya çıkan çözülmeler, eğitim sistemlerine yansımakta, bu problemleri aşabilmek için, Batı toplumları, daha uzun süreli mecburî eğitim, daha çok kaynak kullanmak gibi reçeteleri uygulamaya başlamışlardır. Bununla, bir taraftan, hem aşırı derecede artan eğitim talebini karşılamak ve diğer taraftan ise iş hayatında geçerli olan becerilerin çoğu ortadan kalkarken, yeni becerilere ihtiyaç duyulmasıyla eğitimde ortaya çıkan çeşitlenme gereksinimini karşılamaya çalışmaktadırlar. Uzun bir dönem, özellikle, yığınlara okuma-yazma ve temel aritmetik becerileri kazandırmak gibi görevleri başarıyla yerine getiren okullardan, bugün, kitle eğitim teknolojisi vermekten çok, bireysel özellikleri ortaya çıkaracak, bilgi, beceri, yetenek ve moral eğitimi vermesi görevi beklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün görüşülmesine başlanmış olan 8 Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasa Tasarısı konusunda karşıt görüşlerin ortaya çıkmasını anlamak ve böylece bir anlayış birliğine vararak, hoşgörü ve güven ortamını bu çatı altından başlatıp, yurt sathına yaymak, bizlerin en başta gelen görevidir. Bunun için de, yakın tarihimizde olup bitenleri çok iyi teşhis etmemiz gerekmektedir.

Her toplumda, eğitim, toplumsal ve siyasal hedeflerin özeti gibidir. Bizde eğitimin temel hedefi, insanı, toplumu ve devleti ayakta tutmak, yaşatmak için, modernleşme olmuştur. Çünkü, sanayi ihtilali, Batılı toplumlara, diğerlerinin aleyhine büyük bir kuvvet ve iktidar bahşetmiştir. Sanayileşemeyen ve esasen kendi arzularıyla dahi olsa sanayileşmeleri mümkün olmayan toplumlarla birlikte Osmanlılar da sanayileşmiş toplumların üstünlüğüne maruz kalmışlardır. Sanayileşmesini hâlâ tamamlayamamış toplumlarda olduğu gibi, biz de, gelişme ümitlerimizi, eğitimde modernleşme, Batılılaşma ve medenileşme kavramlarına bağladık. Batı'dan yapılan iktibaslarla, fikir dünyasında birbirine tezat teşkil eden kutuplaşmalar belirdi. Bu zıddıyet, farklı isim ve çehreler altında günümüze kadar tesirini devam ettirmiştir.

Yakın tarihimizde, Batılılaşma taraftarları, değişim karşısında olanları, çağı anlayamamak ve geri kafalılıkla itham etmişler; yenileşmeye şüpheyle bakanlar da, değişim taraftarlarına, gâvurlaşmakla karşılık vermişlerdir. Bu münakaşanın özü, sıradan bir fikir ihtilafı değildir; iki dünya görüşünün çatışmasıdır.

En genel hatlarla yerli paradigmanın omurgasını teşkil eden İslam, inananlara, nevi şahsına münhasır bir hayat tarzı vaat ve telkin ederken; Batılı değerler de, farklı bir hayat tarzı ve değerler silsilesini sunmaktadır. Bu ikileme rağmen, bugün, Türk toplumu, iki asrı aşan Batılılaşma tarihi boyunca, azımsanmayacak şekilde Batılılaşmış bulunuyor. Esasen, bütün dünya toplumları, modernleşme ve sanayileşme ideallerine karşı zımnî bir kabul göstererek, derece farkıyla Batılılaşma trendine girmiş bulunuyorlar. Bugün, siyasî rejimden, üretim tarzına; haberleşmeden, tüketim geleneklerine; eğitim hayatından, sosyal örgütlenmeye kadar hemen her alanda, Batılı standartları benimsemiş olduğumuz hususu inkâr edilemez bir gerçektir.

Batılılaşmada katettiğimiz bunca mesafeye rağmen, Türkiye, Batı modernliğiyle en keskin çelişkiyi, din eğitiminde yaşamaktadır. Bunu çözmek, sorunları azaltmak için gerekli gayretler gösterilmiştir.

1982 Anayasasının 24 üncü maddesi, dinî özgürlükleri genel olarak tanımış ve bu arada, din eğitimi ve öğretiminin, devletin gözetimi ve denetimi altında yapılacağını öngörmüş, din kültürü ve ahlak öğretimi hususlarına, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulacak zorunlu dersler arasında yer vermiştir.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, son 3 dakikanız...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ise, isteğe bağlı bırakılmıştır.

Değerli milletvekilleri, isteğe bağlı olarak yapılan din eğitimi, başta 16 Kasım 1990 tarih 21697 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an Kursları Yönetmeliğine göre faaliyette bulunmaktadır. Bu kurslarda, 1994-1995 yıllarında, 5483 Kur'an kursu binasında 193 528 öğrenci din eğitimi görmüştür. Diğer, yine isteğe bağlı olarak eğitim, imam-hatip liselerinde yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, imam-hatip liseleri, din eğitimi problemine getirilmiş bir Türk çözümüdür. İslam ülkelerinde, hem dünyevî ilimlerin öğretildiği, genel bir formasyon verildiği hem de din eğitiminin yapıldığı benzer kurumlar yoktur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uzun bir tarihi, Batı karşısında üstün geçirdik; ancak, sonradan dengeler altüst oldu ve Batı, bizim karşımızda tartışılmaz bir üstünlük sağladı. Bu üstünlük karşısında ayakta kalmak, yok olmamak için değişmek zorundaydık. Bunun için, modern dünyayı, yani, Batı'yı örnek aldık. Değişmek, modern dünyayla aramızda oluşan uçurumu kapatabilmek için başvuracağımız tek araç vardı; o da eğitimdi. Bir var olma veya yok olma olarak gördüğümüz çağdaşlaşma çabalarımızı, neredeyse, münhasıran, bir eğitim reformu olarak gördük.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, son dakikanız...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Batılılaşma tarihimiz neredeyse 200 yılı bulmaktadır. Bu nedenle, köprünün altından çok sular geçmiştir. Bugün, önemli bir demokrasi tecrübesine sahip, kendisini ifade edebilen ve kabına sığmayan bir topluma sahibiz. Nereden bakılırsa bakılsın, toplumun dinamikleri her şeyi önüne katıp sürüklemektedir. Dün, devlet, toplumu ilerletmeye çalışıyordu; bugün, toplum, devletin ilerisinde, devletten kendisine ayak bağı olmamasını istiyor. Değişme özlemleri, en keskin biçimiyle devlete yansıtılıyor. Cumhuriyetin zengin tecrübeleri bize gösterdi ki, insanlar, huzur ve güven içinde, dinlerine bağlılıktan geri kalmadan ilerliyorlar ve modernleşiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, lütfen toparlayalım.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bir iki cümleyle sözümü bitireceğim.

Kimlik değiştirmemiz, din değiştirmemiz söz konusu olmadığına göre, kabına sığmayan Türkiye, Müslüman kimliğini değiştirmeden, çağdaş milletler arasında onurlu bir yer almak için gayret içerisindedir. Bugün, halk arasında, modern dünyayla yarışmak ve dindar olmak arasında bir çelişki yoktur.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, mikrofon kapanmak üzere.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, bu kürsüden, makamı, mevkii, işi, toplumdaki konumu ne olursa olsun, herkese, Demokrat Türkiye Partisi olarak sesleniyoruz: Geliniz 8 yıllık temel eğitim konusunu siyasal zeminlere çekerek, toplumda huzursuzluk odağı haline gelmesine katkıda bulunmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılbaş.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – ...çünkü, Demokrat Türkiye Partisi olarak inancımız odur ki, ülkemize yapılabilecek en büyük iyilik...

BAŞKAN – Sayın Yılbaş, teşekkür ediyorum.

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz son cümlem.

BAŞKAN – Mikrofonu yeniden açamayacağım. Lütfen...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Din eğitimini bir siyasî kavga alanı olmaktan çıkaralım, toplumda huzuru sağlayalım.

BAŞKAN – Sayın Yılbaş... Sayın Yılbaş...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim arkadaşlarım. (DTP sıralarından alkışlar)

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Sayın Başkan, bugün biraz esnek olalım, çok önemli bir kanun görüşüyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılbaş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkanım, ben de çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sağolun.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Avni Akyol, buyurun.

AVNİ AKYOL (Bolu) – Daha sonra konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Akyol, sırada bir tek siz varsınız, siz de çıkmazsanız, şahıslar adına görüşmelere geçeceğim. Gruplar adına talep yok.

AVNİ AKYOL (Bolu) – Konuşayım o zaman.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Avni Beyin yazılı müracaatı var mı efendim?

BAŞKAN – Var efendim.

Sayın Akyol, bir tek sizin yazılı müracaatınız var; gruplar adına başka talep yok; onun için anons etmek zorundayım. Eğer, siz de çıkmasaydınız, grupların talebi olmadığı için, şahıslar adına görüşmelere geçecektim.

AVNİ AKYOL (Bolu) – Başka talep yok mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bilemiyorum; ben sordum...

Sayın milletvekilleri, sırayı tayin etmek benim işim değil. Başvurursunuz, söz veririm; başvurmazsanız, konuşmayacaksınız anlamına gelir, geçerim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Doğru.

BAŞKAN – Sayın Akyol, süreniz işliyor; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA AVNİ AKYOL (Bolu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin başında, sizi ve değerli milletvekili arkadaşlarımı, partim ve şahsım adına en samimi duygularımla, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Milletimizin, çağdaş uygarlığın, bilim ve ileri teknoloji toplumunun daha yapıcı, üretici, yaratıcı, seçkin bir üyesi olmasıyla doğrudan ilgili olan, millî eğitimimizin temel sorunu olan Kesintisiz 8 Yıllık Zorunlu İlköğretim Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına görüş ve düşüncelerimi arz etmeye çalışacağım.

Öncelikle belirtmek, düşündürmek ve milletimizin dikkatine sunmak istediğim iki husus var: Bunlardan birincisi; millî egemenliğimizin 77 nci, Cumhuriyetimizin 74 üncü, demokrasimizin 51 inci yılında ve 2000'e 3 kala, insanımızın, milletimizin ve devletimizin bugünü ve geleceğiyle doğrudan ve son derece yakından ilgili, hayatî derecede önemli ve öncelikli ilköğretimin zorunlu olması süresi üzerinde yirmibeş yıldan beri konuşmakta ve tartışmakta oluşumuzdur.

İkincisi, Hükümetçe bu sorunu çözme ve ülke çapında gerçekleştirme kararlılığının ve girişiminin engellenmesi için yapılan akıl almaz ve bir kısmı -inanınız, içten arz ediyorum, söylüyorum- İslamiyetle bağdaşmaz aşırılıklardır. Suçlama -dışarısı için ifade ediyorum- karalama, yanıltma, şaşırtma, hedef saptırma suretiyle, arzuları sadece dinine göre yaşamak olan samimi, dindar vatandaşlarımızı siyasî çıkarlar, şahsî ve hissî düşünce ve ihtiraslar uğruna, kanunlara ve devlete karşı, sosyal barışı ve huzuru bozucu eylemlere dönüşrme, yöneltme, destekleme davranışları, bazı hallerde de gafletleri var.

Bu sebeple, öncelikle, tasarının amacı ve kapsamı hakkında, sizleri ve bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızı doğru bilgilendirmek istiyorum. Özellikle Allah'a kulluk ile Türkiye Cumhuriyeti Devletine sadık ve sorumlu vatandaşlık duygu ve arzuları içerisinde, birini, diğerine tercih etmeden, feda etmeden, gönül huzuruyla yaşamak isteyen; dindar, dinine bağlı ve saygılı vatandaşlarımızın dikkatlerini çekmek istiyorum. Vatandaşlarımıza, din ve devlet ilişkileri yönünden, hiçbir korku ve kaygıya kapılmamalarını; ama, çok uyanık, sabırlı, dikkatli ve hoşgörülü olmalarını tavsiye ediyorum; çünkü, bizim elimizden ve kalemimizden, gönlümüzden geçmeyen, Kur'an ve inancımızla bağdaşmayan tek bir kelime geçmez, çıkmaz. Anavatan Partisinden, namusumuz ve şerefimiz üzerine ettiğimiz yemine sadakatten başka bir şey çıkmaz. Anavatan Partisinin ne yapacağı, bugüne kadar yaptıklarından bellidir, ortadadır; bu da, dine ve diyanete, laik devlet anlayışını zedelemeden, kişileri ve kurumları birbirine düşürmeden, rejim bunalımı çıkarmadan, demokrasiyi ve ülkeyi krizlere düşürmeden daha çok hizmet etmektir.

Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'ın başkanlığındaki Hükümetimizin amacı da, milletimizin dinini, daha iyi, daha kaliteli ve daha doğru öğrenmesinin gerektirdiği hürriyet ortamını sağlamaktır. (RP sıralarından gürültüler)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Bu dediğine inanıyor musun?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sükûnetle dinleyelim.

AVNİ AKYOL (Devamla) – İnanmadığımı söylemedim hayatım boyunca.

BAŞKAN – Sayın Akyol, lütfen karşılıklı diyalog yapmayalım.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Bu Parlamento, Türkiye cumhuriyeti beni tanır; inanmadığımı savunmam. Bu kadar yeter size!.. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

AVNİ AKYOL (Devamla) – Hükümetin getirdiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde son şeklini alan bu tasarıyla neler getirilmek isteniliyor; kamuoyuna, onları arz etmek istiyorum. (RP sıralarından gürültüler)

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Akyol, 5 + 3 ne oldu?..

AVNİ AKYOL (Devamla) – 1- İddia edildiği gibi, imam-hatip liselerimiz kapatılmamaktadır, kapatılmayacaktır, kapatılamaz. (RP sıralarından gürültüler) Siz devam edin... Kapatılamaz... [RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar (!)] Böyle bir niyet, böyle bir düşünce yoktur; olamaz. İnancım budur; bunun tersini bana kimse yaptıramaz ve söyletemez. (RP sıralarından gürültüler)

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Kayıtlar yapılıyor mu Sayın Bakan?!

AVNİ AKYOL (Devamla) – Millî Eğitim Temel Kanunumuzda... (RP sıralarından gürültüler)

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Kayıtlar devam ediyor mu Sayın Bakan?! (RP sıralarından gürültüler)

AVNİ AKYOL (Devamla) – Ben, sizlerin çoğunluğunu, dokuz gün, sekiz gece dinledim; lütfen, burada beni dinleyin. Lütfen... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Akyol, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Dokuz gün, sekiz gece dinledim sizi Komisyonda; bir dakika ayrılmadan... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibe müdahale etmeden dinleyelim. Her grubun sözcüsü çıkacak... (RP sıralarından gürültüler)

AVNİ AKYOL (Devamla) – Sizlere sataşmıyorum ki, gerçekleri sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Akyol, lütfen...

AVNİ AKYOL (Devamla) – Sataşmıyorum...

BAŞKAN – Lütfen, ikili diyaloğa girmeyin.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Millî Eğitim Temel Kanunumuzda adı geçen de sadece imam-hatip liseleridir.

2- Bazılarının sandıkları veya maksatlı olarak yaydıkları gibi, imam-hatip liseleri mezunlarının yükseköğrenime giriş hakları kaldırılmamaktadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Alan tahdidiniz yok mu?

AVNİ AKYOL (Devamla) – Alan tahdidini biz yapmadık...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Kim yaptı, alan tahdidini?

AVNİ AKYOL (Devamla) – Sizin iktidar döneminizde...

BAŞKAN – Sayın Akyol, lütfen diyaloğa girmeyin Genel Kurul salonuyla.

AVNİ AKYOL (Devamla) – 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 32 nci maddesi aynen yürürlüktedir. Buna göre, imam-hatip liselerimiz, imamlık, hatiplik ve Kur'an öğreticiliği gibi dinî hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli elemanları yetiştirmek üzere, Millî Eğitim Bakanlığınca açılan, ortaöğretim sistemi içinde, hem mesleğe hem de yükseköğrenime hazırlayan programlar uygulayan ortaöğretim kurumlarımızdan biridir.

3- Bu tasarıyla, sadece imam-hatip liselerinin ortaokul bölümleri değil, bütün meslekî ve teknik ortaokulların ortak bir ilköğretim programı bütünlüğü ve süreci içinde eğitim ve öğretim görmeleri sağlanmaktadır.

4- Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kur'an kursları kapatılmamaktadır. Hafızlık kursu ve eğitimi devam etmektedir ve edecektir...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Nerede ve ne zaman Sayın Bakan?! Nerede ve ne zaman?!.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Ayrıca ve ilaveten... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sonra sözcünüz kürsüye çıkacak; Grubunuzun söz hakkı var. Lütfen, müdahale etmeyin...

AVNİ AKYOL (Devamla) – ...ilköğretim kurumlarında, beşinci sınıfı bitiren öğrencilere Diyanet İşleri Başkanlığınca dinî eğitim verilmesi görevi de bu tasarıyla getirilmiş ve düzenlenmiş bulunmaktadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Beşinci sınıfa kadar nerede?.. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi sükûnetle dinleyelim. Müzakereyi bu şekilde götüremeyiz. Sizin sözcünüz de kürsüye çıkacak sayın milletvekilleri.

Buyurun Sayın Akyol.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Yalan söylüyor!

AVNİ AKYOL (Devamla) – Hiç yalan söylemedim. (RP sıralarından "Doğruyu konuş" sesleri) Ben, hesabı Allah'a vereceğim, sizlere değil! Hayatım boyunca yalan söylemedim. (RP sıralarından gürültüler) Hayatım boyunca yalan söylemedim; tenezzül etmedim.

BAŞKAN – Sayın Akyol, lütfen, Genel Kurula konuşalım...

AVNİ AKYOL (Devamla) – İktidarda başka, muhalefette başka... Konuşmaları izliyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Üç ay önce söylediğini anlat!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, yerinizden yaptığınız müdahalelerin ölçüsünü kaçırmayın ve beni ceza uygulamak zorunda bırakmayın. Her şeyi usulü içinde götüreceğiz. Lütfen...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, sabırlı ol...

BAŞKAN – Sabırlıyım.

Buyurun Sayın Akyol.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Diyanet İşleri Başkanlığına 633 sayılı Kanunla verilen, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile din konusunda toplumu aydınlatma ve ibadet yerlerini yönetme görevlerinden biri olan kurslar, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununa göre, Millî Eğitim Bakanlığının gözetimi ve denetimi altında, daha da geliştirilmiş programlarla devam edecektir. Bu hususta, yani, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun üzerinde, bu tasarıyla getirilmiş bir değişiklik yoktur.

5- Bu tasarıyla, çıraklık eğitim merkezleri de kapatılmamaktadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – 15 yaşından sonra...

AVNİ AKYOL (Devamla) – Bir yaş fark var.

6- İmam hatip liseleri bünyelerindeki ortaokullarda, diğer ortaokullardan ayrı ve farklı olarak verilen sadece iki derstir. Bunlar, haftada 5 saatlik Kur'anı Kerim ile 3 saatlik Arapçadır.

ASLAN POLAT ( Erzurum) – Niye değiştiriyorsun?..

AVNİ AKYOL (Devamla) – Anadolu İmam hatip liseleri ortak hazırlık sınıflarında ise, 6 saatlik Kur'anı Kerim dersi ile 2 saatlik İslam Dini Esasları Semineri ve altı, yedi, sekizinci sınıflarda 3'er saat verilen ve yine, iki ders olan Kur'anı Kerim ve Arapça dersleridir. Bu dersler, tasarı kanunlaştığında daha çok artırılmış, yoğunlaştırılmış; sürekli, kesintisiz ve takviye edilmiş olarak hazırlık sınıfında verilecektir. Halen altı, yedi ve sekizinci sınıflarda bu iki ders toplamı 778 saat iken, bu tasarı kanunlaştığı zaman 960 saatlik bir süreye uzatılacaktır; yani, 960 saat olacaktır. Bugünkünden daha çok, daha iyi, daha kaliteli bir din eğitimi ve öğretimi yapılacaktır.

7- Bazı siyasetçilerin son günlerde iddia ettikleri gibi, 8 yıllık zorunlu kesintisiz ilköğretim, aynı mekânda, aynı çatı altında, aynı öğretmenin 5 yılda yaptığı eğitim ve öğretimi 8 yıla uzatması şeklindeki ve sürecindeki bir eğitim öğretim değildir. Bu iddiada bulunanların, halen sayıları 6 336 olan okullardaki 4 166 727 öğrencinin müfredat programlarını, işleyiş biçimlerini, kitaplarını yeterince inceleyemedikleri kanaatindeyim.

8- İddiaların ve yakıştırmaların aksine, bu model, din ve devlet ilişkilerinin bozulmasından ve yozlaştırılmasından çıkar sağlanmaya çalışıldığı günümüzde, siyasî ve millî birliğin daha çok güçlendirilmesi, sosyal dengenin korunması, siyasî istismarların önlenmesi için uygulanma zorunluluğu hayatî bir millî sorun haline gelmiş, sadece bize has bir modeldir. (RP sıralarından alkışlar[!])

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Bravo Sayın Bakan!..

AVNİ AKYOL (Devamla) – Bu uygulamanın tümüyle başka ülkelerle karıştırılmasının, siyasî çıkardan başka hiçbir anlamı ve mantığı yoktur. Eğitimin millîliğinin ve bilimin evrenselliğinin gereği de budur; ancak, bilimin evrenselliği açısından, her sistemin ortak özellikleri vardır. Bu yaklaşımda yurt dışından verilen örnekler ve özellikle Almanya'dan verilen örneklerin temel yapıları yanlıştır. Tasarı, özellikle 4 üncü madde açısından, Alman modeline yakın ve uygundur. Almanya'da kiliselerdeki din eğitimine dahi 12 yaşında girilmektedir...

9- Altyapı yetersizlikleri... (RP sıralarından "milleti yanıltma oradan" sesleri)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Yalan söylüyorsun.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Yalan söylemedim diyorum.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Ama, yanlış söylüyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

AVNİ AKYOL (Devamla) – Yalan söylemedim diyorum.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Hani Almanya'da öyle değildi?!.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Eyaletlerde farklılıklar var. Bana mı öğretiyorsunuz; bu alanın uzmanıyım ben...

BAŞKAN – Sayın Akyol, bir dakikanızı rica edeceğim...

Sayın milletvekilleri....

AVNİ AKYOL (Devamla) – Altyapı yetersizlikleri ve öğretmen eksiklikleri konusundaki iddiaların bir kısmı...

BAŞKAN – Sayın Akyol, bir dakikanızı...

Sayın milletvekilleri, lütfen incitici sözlerle yerimizden müdahale etmeyelim... Lütfen...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Ama, yanlış söylüyor...

BAŞKAN – Bir yanlışlık varsa, kürsüye çıkıp herkes ifade etme hakkına sahip; ama, lütfen, yerimizden, birbirimizi incitici sözler sarf etmeyelim. (RP sıralarından gürültüler)

Buyurun Sayın Akyol.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Altyapı yetersizlikleri ve öğretmen eksiklikleri konusundaki iddiaların bir kısmı, doğu ve güneydoğu ve diğer bölgelerdeki dağlık ve dağınık yerleşimli yöreler için doğrudur; ama, Hükümet, bu gerçeği bilerek ve görerek, millî eğitim reformu stratejisine göre yirmibeş, Millî Eğitim Temel Kanununa göre yirmidört yıllık bir kanunî görev ve sorumluluğun gereğini yapmak için; bu konu başta olmak üzere, öncelikli olmak üzere, millî eğitim seferberliğini başlatma kararlılığı ve azmi içindedir.

Koalisyonu kuran ve destekleyen partiler ve liderleri, Sayın Başbakan, Başbakan Yardımcıları, Millî Eğitim Bakanı, planma, finansman ve inşaat yapımı gibi konularla ilgili diğer bakanlar ve nihayet, Hükümet üyelerinin tümü, tam bir uyumluluk içerisinde, Koalisyonun kurulmasında ve devamında önemli payı ve katkısı olan Cumhuriyet Halk Partisi, tam kadrosuyla; halkın büyük çoğunluğunun, finans kurumlarının, çeşitli meslek kurum ve kuruluşlarının da bugüne kadar görülmedik biçimde verdikleri çok büyük maddî ve manevî destekle, bu görevin gereğini yapmaya azimli ve kararlıdır. (RP sıralarından "cami kapılarına sergi aç para toplamak için" sesleri)

Bu arada, bir hususa değinmeden geçemeyeceğim. Bu da, çok önemli ve gerekli gördüğümüz ilköğretim reformunun gerçekleştirilmesiyle, millî eğitimde reformun tamamlanmış olacağı yanılgısına, rahatlığına ve hatasına düşülmesi, toplumun böyle bir beklenti içerisine girmiş gibi görünmesidir. Oysa, 8 yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim, millî eğitim sisteminin örgün eğitim bölümünün sadece ilk adımı, ilk kurumu, okyanustaki buz dağının görülen yüzüdür; görebildiğimiz, algılayabildiğimiz yüzüdür. Kişilik ve karakter oluşumu ile yaratıcı düşüncenin ilk tohumlarının ve temellerinin atıldığı aile ve okulöncesi eğitimden ilköğretime, ortaöğretimden yükseköğretime; hepsinden de önemli olarak, nitelikli öğretmen, eğitim yöneticisi, psikolojik danışman ve rehberlik uzmanlarına ve hatta, öğretim üyelerine; bunlardan da önemli ve öncelikli olarak, çağdaş ve demokratik eğitim süreci içinde, bu açıdan, önce insan, önce öğrenci merkezli çağdaş, bilimsel, demokratik, laik eğitime kadar millî eğitimimizin kronikleşmiş pek çok sorunu vardır.

BAŞKAN – Sayın Akyol, son 2 dakikanız...

AVNİ AKYOL (Devamla) – Bu sorunların öncelikle ele alınma, tartışılma, sorgulanma, değerlendirilme, çözüm yolları bulunma ve proje üretme yeri, ne bu Meclistir ne de bürokrasi.

Millî iradenin temsilcisi ve kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bilimin ışığı altında, ülkenin gelişme amaçlarıyla, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda, millî eğitimin genel politikalarının siyasal, yasal ve anayasal genel çerçevesini belirler; bilim ve meslek adamları ise gereğini yapar; ama, görüyoruz ki, siyasetçiler, Türkiye Cumhuriyetinde her şeyi yapar.

KÂZIM ARSLAN (Yozgat) – Siz yaptınız.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Zamanı değerlendirmek için diğer arz edeceklerimi başka vesilelerle arz ederim diyorum; ama, olanlardan ve getirilmek istenen noktalardan, öğrencilerimizin, yönetici ve öğretmenlerimizin çok büyük çoğunluğunun, ailelerin hiçbir vebali yoktur, günahı yoktur. (RP sıralarından "vebal sizsiniz" sesleri) Sorumlular hepimiziz; ağırlıklı olarak sorumlular, ülkenin geleceğini değil, gelecek seçimleri düşünenlerdir.

Bu vesileyle, Plan ve Bütçe Komisyonunun, bugüne kadar görülmedik bir tempoyla 9 gün 8 gecelik sürekli çalışma ve bu tasarıya katkılarından dolayı Değerli Başkanına ve üyelerine şükranlarımı arz ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akyol, lütfen, 1 dakika içinde toparlayın.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.

2000 yılına 29 ay kala, Türkiye'yi, zorunlu ilköğretim süresi 5 yıl olan, dünyanın en geri kalmış yedi sekiz devleti arasında bulunma ayıbından kurtarmış olmanın şerefi, 55 inci Hükümete ve üyelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 inci Yasama Dönemine ve milletvekillerine ait olacaktır.

Türk Milletinin geleceği olan yeni nesillerini... Bütün engellemelere rağmen, sağduyu sahibi milletvekillerimizin büyük çoğunluğunun maddî ve manevî desteğiyle; gelecek seçimler korkusuna feda etmeden başlatılacak büyük bir millî eğitim reformunun ilk adımı olarak 8 yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretimi gerçekleştirmek basiretini, cesaretini, azim ve kararlılığını gösteren Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'a... (RP sıralarından "Bravo" sesleri[!], ANAP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akyol teşekkür ediyorum.

AVNİ AKYOL (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Konuşma süreniz bitti...

AVNİ AKYOL (Devamla) – DSP Genel Başkanına ve isimlerini sayamadığım bütün liderlere saygılarımı, şükranlarımı arz ediyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, dikkat edilecek olursa, dün, biz ne kadar yerinde bir talepte bulunmuşuz. Böyle önemli bir konuda, kıymetli görüşlerini ifade etmek için hazırlık yapan değerli sözcüler, bu 20 dakikalık sürede, bu kadar önem atfedilen bir konuda, süre olarak imkânsızlık ve fakirlik içerisine düşmektedirler. Şayet, bu süre uzatımı anlayışla karşılanmış olsaydı, şu anda, arkadaşlarımızın yaşadığı sıkıntı yaşanmaz; meseleyi de, milletimiz, doğruca anlardı. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Bu konuda, Genel Kurulun iradesi belli; bizim yapacak bir şeyimiz yok.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Metin Şahin; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8 Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasa Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türk millî eğitimi için yeni bir yapılanmayı hedefleyen bu tasarı hakkında, öncelikle, özet açıklama yapmayı yararlı görüyorum; çünkü, konuyu objektif olarak değerlendirebilmek için, önce, tasarının ne gibi düzenlemeler içerdiğini bilmek gerektiğini düşünüyorum.

Bilindiği üzere, 1739 sayılı ve 222 sayılı Yasaların bazı maddelerinde, temel eğitimin ilköğretim okullarında, ilkokullarda ve ortaokullarda verildiği belirlenmektedir. Getirilen tasarıda; yani, yeni düzenlemedeyse, bundan böyle, ilköğretim, bir bütün halinde, 8 yıllık olarak okunacaktır. Bu düzenleme, klasik okulları ve meslek okullarını kapsamaktadır.

Bu düzenlemeyle, meslekî eğitim, şimdiki adıyla meslek liselerinde, yeni adıyla, sadece, ortaöğretim kurumlarında yapılacaktır. Bu düzenlemenin doğal sonucu olarak, meslek liselerinin bünyelerindeki ortaokulların birinci sınıflarına, 1997-1998 öğretim yılından itibaren yeni öğrenci alınmayacaktır; ancak, ikinci ve üçüncü sınıflarında bulunan öğrenciler, bu okullardaki öğrenimlerine devam edebileceklerdir. Bu düzenlemeyle, öğrencilerin mağdur olmaları da önlenmiştir ve müktesep haklar korunmuştur. Buna göre, yabancı dil ile eğitim yapan okulların hazırlık sınıflarında başarılı olanlar, 1997-1998 ders yılında okumaya hak kazananlar ve 6 ncı, 7 nci, 8 inci sınıflardaki öğrenciler, temel eğitimlerini, kendi okullarında tamamlayacaklardır.

İlköğretimin hemen arkasından gelen eğitim ise, meslek liseleri ve klasik liseler olarak yeniden yapılandırılmaktadır. Burada, meslek liselerine devam etmek isteyen öğrenciler için, o mesleğin gereksinim duyduğu temel bilgilerin verileceği hazırlık sınıfları da konulmaktadır.

Sayın milletvekilleri, getirilen düzenlemeyle, öğrencilerin okuyacağı 8 yıllık temel eğitimin 8 inci sınıfının ikinci yarısında, hangi mesleğin, öğrencilerin kendilerine gelecekte neler sağlayacağı hakkında bilgilerin verileceği rehberlik hizmeti de öngörülmüştür.

Sayın milletvekilleri, tasarıda 4 üncü madde olarak yer alan bir diğer düzenlemenin neler getirdiğini de açıklamak istiyorum.

Tasarıyla, din eğitimi ve öğretiminin, hangi kuruluşun sorumluluğunda verileceği belirlenmiştir. Tasarıya göre, din eğitim ve öğretimi, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin istemine bağlıdır. Bu eğitim ve öğretim, bundan böyle de, Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde, Diyanet İşleri Başkanlığınca verilecektir. Diyanet İşleri Başkanlığınca verilmekte olan Kur'an kurslarına katılabilmek için, öğrencilerin, 8 yıllık temel eğitimin en az 5 inci sınıfını tamamlamış olmaları gerekmektedir.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Cumartesi ve pazar günleri de mi verilecek?

METİN ŞAHİN (Devamla) – Ayrıca, bu kurslar tatillerde verilebilecektir.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Neler götürdüğünü de bir açıklasan...

METİN ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeleri bir bütün halinde değerlendirirsek; 7-8 yaşlarında okula başlayan çocuklarımız, 14 yaşına kadar temel eğitim görmüş olacaklardır; özel ve çevresel baskılardan olabildiğince uzak ve etkilenmeden okuyabileceklerdir...

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Tek tip!.. Kurşun asker!..

METİN ŞAHİN (Devamla) – Temel eğitimde birlik sağlanacaktır; geleceklerini kendileri belirleyebilecek, özgür fertler halinde yetişebileceklerdir.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Bırak bu statükoları.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Dinle... Dinle...

BAŞKAN – Sayın Gülay, müdahale etmeyin.

METİN ŞAHİN (Devamla) – Temel eğitimlerini en üst düzeyde almış öğrenciler, meslek okullarında daha bilinçli, kavrama yeteneği gelişmiş, kişilikli fertler olarak hayata atılabileceklerdir.

Ayrıca, çok tartışılan, çıraklıkla ilgili... 1997-1998 öğretim yılında, daha önceki yıllarda ilkokulu bitirenler, çıraklık eğitim ve merkezlerine aday çırak olarak kayıtlarını yaptırabileceklerdir.

Değerli arkadaşlar, imam-hatip okullarıyla ilgili tartışmaya da kısaca bir açıklık getirmek istiyorum. Üzerinde, zaman zaman, kasıtlı olarak en fazla tartışılan imam-hatip okullarının durumunda ise gerçek şudur: İmam-hatip okulları kapatılmamaktadır. İmam-hatip okulları, lise olarak devam etmektedirler.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Orta kısımları?..

METİN ŞAHİN (Devamla) – Daha önce ortaokul düzeyinde 768 saat olarak verilen Kur'an-ı Kerim ve Arapça derseleri, bundan böyle, imam-hatiplerin hazırlık sınıflarında 960 saate kadar verilebilecek ve böylece, ortaokul düzeyinde almış oldukları eğitimde hiçbir kayıpları olmayarak, yine, bu konuda, lisede, yeterli bir düzeyde eğitim alabileceklerdir.

Ayrıca, bu mesleği daha üst basamaklara, üniversite ya da yüksekokul düzeyine çıkarmak isteyenlere de, yeterli, hatta yeterliden öte geniş eğitim olanakları amaçlanmaktadır.

Biz, öyle inanıyoruz ki, son zamanlarda, bu düzenlemelerin esasını yeterince öğrenememiş ve bugün kışkırtılanların büyük bir çoğunluğu, düzenlemelerin aslını öğrendiklerinde, bu tepkilerinden mutlaka vazgeçeceklerdir. Halkımız gerçekleri görmektedir ve gerçekleri gördükçe de, 8 yıllık eğitimle ilgili düzenlemelere desteğini de artırmaktadır.

Bu arada, yapılan bir tartışma hakkında şu görüşü söylemek istiyorum: 4 üncü maddenin Anayasaya aykırılığı ileri sürülmektedir; ancak, sanıyorum, bunun böyle olmadığı zaman içinde görülecektir.

Biz, Demokratik Sol Parti olarak çözümsüzlükten yana değiliz. Şimdi, bir çözüm getirilmiştir; çocuklarımız emin ellerde, devletin gözetim ve denetiminde, siyasî çıkar çevrelerinden kurtarılmış bir ortamda din öğretimine kavuşturulmuş olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, yapılan düzenlemeyle, Türk millî eğitiminin modern, gelişmiş dünya ülkeleriyle aynı düzeye gelmesi hedeflenmiş; gençlerimize daha iyi bir eğitim düzeyi kazandırmak, başta kızlarımız olmak üzere, tümünü, fırsat eşitliği ve olanak eşitliği içinde hayata hazırlamak amaçlanmıştır. Bu düzenlemelerin siyasal bir yanı, sağ ya da sol ideolojiyle ilişkisi yoktur. Eğer, işin içinde bir siyaset var ise, halkımızı, gençlerimizi kandırmak, eğitimi ve dini kendilerine siyasî malzeme yapmak isteyenlerin yaptıklarında aramak gerektiğine inanıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) – Boş konuşuyorsun, boş!

METİN ŞAHİN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, millî eğitimde reform tasarısına, bu büyük projeye üç boyutlu bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bunların birincisi yasal düzenlemelerdir; şimdi bunu yapıyoruz.

İkincisi, uygulamaya yönelik düzenlemelerdir; bunu da Millî Eğitim Bakanlığımız yapacaktır ve bu Bakanlığımızda, yeterli birikime sahip, inançlı, tecrübeli eğitimcilerimiz, sanıyorum, uygulamada en başarılı sonuçları alacaklardır.

Son boyut diyebileceğim ya da üçüncü boyut olarak ifade edebileceğim boyut ise, ekonomik boyuttur. Böyle büyük bir hedef için, elbette para gerekecektir, hem de çok para gerekecektir. Plan ve Bütçe Komisyonundaki son görüşmelerde, özellikle Refah Partili milletvekillerinin, 1997 yılı bütçesinde, Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan ödeneklerin azlığını ifade etmelerini ve bu nedenle de bu reform hareketinin başarılı olamayacağı yönündeki eleştirilerini, gerçekten hayretle izledik; çünkü, 1997 yılı bütçesini kendilerinin yaptıklarını sanki unutmuş görünüyorlardı. Gerçekten, bu konuda yaptıkları eleştirilerde de, ne kadar hazırlıksız, duyarsız ve tutarsız olduklarını açıkça, böyle sergilemiş oldular.

Değerli arkadaşlar, kimse kuşku duymasın; hele, Refah Partili arkadaşlarımız hiç endişe etmesinler; 55 inci Hükümetin kararlılığı ve azmiyle...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Bu kararlılığı milletten mi alıyorsunuz?..

METİN ŞAHİN (Devamla) – ...bu tasarıda yer aldığı üzere, bu reformun, mutlaka; ama, mutlaka başarılı olması için, üç yıllık dönem içerisinde, bu projeye, 1 katrilyon 8 trilyonluk yeni katkı yaratılmıştır.

Öte yandan, bu projenin yaşama geçirileceğini gören ve inanan ulusumuzun her kesimi, işadamlarımız, meslek örgütlerimiz, tek tek sade yurttaşlarımız, sekiz yıllık kesintisiz temel eğitim için, kendi olanakları içerisinde bağışlar yapmaya başlamışlardır.

Sayın milletvekilleri, çevremizde görüyoruz, duyuyoruz; bu hareketin en büyük destekçisi halkımızdır. Bazı çevrelerin sandığının aksine, bu projenin hiç zorlanmayacağı husus, kaynak ihtiyacı olacaktır.

MUHAMMET POLAT (Aydın) – O halk, sizi pek yakında azledecek.

METİN ŞAHİN (Devamla) – Ben, öyle inanıyorum ki, Hükümetimizin yarattığı 1 katrilyonluk katkı, ulusumuzun gönüllü bağışlarıyla, çok kısa sürede birkaç katrilyona çıkacaktır.

Değerli arkadaşlar, bilgi çağını yakalamak, bilgi ve teknoloji toplumu olmak için, evrensel düşünen, ulusal davranan insanı yetiştirmek, insanımızın ve toplumumuzun rekabet gücünü sürekli artırmak için, eğitim sistemimizin her kademesini teknoloji eğitimiyle desteklemek zorundayız.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Eğitimi de rekabete açalım o halde...

METİN ŞAHİN (Devamla) – Çünkü, çağdaş dünyayla bütünleşmenin, ekonomik kalkınma yarışında rekabet gücünü artırıp, belirleyici ülke olabilmenin yolu, bilgi ve teknoloji üretmenin yanında, başta eğitim olmak üzere, her sektörde yeni bilgileri ve uygun teknolojileri sadece kullanmaktan değil, onları üretmekten de geçmektedir. 2000'li yılların felsefesini oluşturan toplam kalite anlayışını eğitime ve eğitim yönetimine yansıtarak, bu anlayışa uygun yapılaşmayı sağlayıp, daha kaliteli bir eğitim yönetimiyle, eğitimde kaliteyi, gelişmiş ülkelerdeki standartlara ulaştıracağımıza inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, Demokratik Sol Parti olarak, böyle büyük bir projenin, böyle önemli bir düzenlemenin, temel eğitimde reform düzenlemesinin yasallaşmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Bilindiği üzere, 8 yıllık kesintisiz temel eğitim konusunda, 1995 seçimlerinde, halkımıza, iktidar olduğumuzda yaşama geçirme yolunda taahhütümüz olmuştu. Şimdi, 55 inci Hükümetin, büyük bir uzlaşı içinde bu projeye sahip çıkmasından ve bu tasarının oluşmasında Demokratik Sol Partinin hazırlıklarının önemli bir katkısı olduğunu görmekten, büyük bir kıvanç duyuyoruz.

Yine, Hükümetin, koalisyon protokolünde ve hükümet programında bu projeye en önde yer vermesinin arkasında inancın ve kararlılığın olduğu kadar, güvenoyu aldıktan sonra, temel eğitim yasasını Parlamentonun onayına sunma aşamasına getirmesini de, özlenen bir siyasî tutarlılığın sonucu olarak değerlendiriyoruz. Hükümetimizi, Demokratik Sol Parti olarak içten kutluyor, tebrik ediyoruz. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şahin, son 3 dakikanız...

METİN ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 8 yıllık kesintisiz temel eğitim, 55 inci Hükümetin başarısı olacaktır.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Yüzkarası olacak!..

METİN ŞAHİN (Devamla) – 8 yıllık kesintisiz temel eğitim, 20 nci Dönem Parlamentomuzun onuru ve gururu olacaktır.

KÂZIM ARSLAN (Yozgat) – Yüzkarası olacak!..

METİN ŞAHİN (Devamla) – 8 yıllık kesintisiz temel eğitim, gençlerimizin, çocuklarımızın, kızlarımızın ve ulusumuzun aydınlık geleceği olacaktır. (DSP sıralarından alkışlar)

8 yıllık kesintisiz temel eğitimle, çocukların, gençlerin, laik demokrasi karşıtlarınca sömürülmesi son bulacaktır. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

8 yıllık kesintisiz temel eğitim, laik, demokratik cumhuriyetin ve Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit'in, dün, Parti Grubunda söylediği üzere, ölümünden 59 yıl sonra Atatürk'ün zaferi olacaktır.(DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – İstismar etmeyin!..

SITKI CENGİL (Adana) – Bölücülük yapıyor Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Cengil, karşı görüşler ifade edilebilir kürsüde... Lütfen...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Bölücülük yapmasın Sayın Başkan!

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Resmen bölücülük yapıyor! (DSP sıralarından "Otur yerine" sesleri)

METİN ŞAHİN (Devamla) – Sayın milletvekilleri... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

METİN ŞAHİN (Devamla) – Türk millî eğitimine armağan ettiğimiz, sevgili ve cefakâr Atatürkçü... (RP sıralarından gürültüler)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Kimsenin Atatürk'e hakaret etmeye hakkı yok...

SITKI CENGİL (Adana) – Atatürkçülük kimsenin tekelinde değildir!.. Ayıp yahu!..

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Atatürk'e hakaret ediyor...

BAŞKAN – Sayın Büyükkılıç, lütfen...

Sayın Şahin, konuşmanıza devam edin lütfen.

METİN ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türk millî eğitimine armağan ettiğimiz, sevgili ve cefakâr Atatürkçü eğitimcilere emanet ettiğimiz bu 8 yıllık kesintisiz temel eğitim yasa tasarısına, Demokratik Sol Parti olarak çoşkuyla, kıvançla olumlu oy vereceğimizi belirtirken; Yüce Parlamentoya saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ayvaz Gökdemir; buyurun.(DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AYVAZ GÖKDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aziz arkadaşlar, uygun her vesilede ve her zeminde, herhangi birimiz söz aldığımız zaman, 21 inci Asrın eşiğinde olduğumuzu ifade ediyoruz ve 21 inci Asrın, bir bilgi çağı, bir ulaşım, iletişim çağı olduğunu da, ehemniyetle tebarüz ettiriyoruz.

Bilginin değersiz olduğu herhangi bir çağ olmamıştır; bilgi, her çağda değerlidir; fakat, bilgi kesafeti, 21 inci Asırda, herhalde, geçmiş asırların hiçbirisiyle mukayese edilemeyecek derecede artacaktır. Bilgisayarlar ve milletlerarası bilgisayar ağı olarak gerçekleştirilen internet vasıtasıyla da, insanlığın bilgisi süratle harman edilecek ve herhalde, bu 21 inci Asırda, insanlık, müşterek bilgisini en çok paylaşıma açmış olacaktır.

Bilginin bahis konusu olduğu yerde, akla gelen, elbette, eğitimdir. Türkiye'nin de 21 inci Asra intibakta gecikmemesi, gerekli tedbirleri süratle alması, bilgisayarı çoğaltması, bilgisayarcıyı çoğaltması, yüksek teknolojiyi yakalaması ve eğitimin her kademesinde kaliteye yönelmesi, yine, müşterek kanaatimiz olarak, kim söz almışsa, onun tarafından ifade edilmektedir.

Türkiye'nin, 21 inci Asra intibak için, 21 inci Asra intibakta gecikmemek için bir büyük eğitim projesi yapması zarureti, kesindir, açıktır. Yine, hem Türk millî eğitimcilerinin hem Türk millî eğitimiyle ilgilenen yabancı uzmanların yıllar öncesinde tespit ettikleri ve bugüne kadar tekrarlanagelen bir kesin hüküm de şudur: Hem ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak için, özellikle, şu sanayileşme merhalesinde, ülkenin muhtaç olduğu kalifiye ara insangücünü yetiştirmek için, hem de akademik öğrenim önünde yığılmayı önlemek için, meslekî teknik eğitime ağırlık vermek, ortaöğretim seviyesinden itibaren, çocuklarımızı ve gençlerimizi meslekî eğitime yönlendirmek, Türk millî eğitiminin çok tekrarlanmış bir mütearifesidir. Bunun için, bizim iktidarlarımız, 1992 ilâ 1997 yılları arasında, liseler arasında, ortaöğretim kurumları arasında, meslekî liselerin, meslekî teknik liselerin payı üçte bir iken, yüzde 55'e eriştirmişlerdir; yani, meslekî teknik eğitimin geliştirilmesi yolunda çok ciddî bir mesafe, bu beş sene içinde gerçekleştirilmiştir.

Bu maksat için, 1994'te Dünya Bankasına başvurulmuş, 2,5 milyar dolarlık kredi mutabakatı sağlanmış ve bunun bir dilimi de alınmıştır. Şimdi, mutabakatı sağlanan bu kredinin 12 milyon dolarıyla, şu anda 114 ilköğretim okulu yapılmaktadır. Bu kredi, hem meslekî teknik öğretimin geliştirilmesi için alınmıştır, hem ilköğretimin yaygınlaştırılması için alınmıştır, hem de kardeş cumhuriyetlerden gelen gençlerin eğitimi için alınmıştır.

Zorunlu eğitim meselesine gelince: Değerli arkadaşlar, millî eğitimle ilgilenen ve millî eğitimci olan bütün arkadaşlar ve Sayın Akyol da biliyor ki, Türkiye, 8 yıllık zorunlu eğitim meselesini yirmidört sene evvel halü fasl etmiş, mevzuatına sokmuş, planına, programına geçirmiştir. Yani, şu anda, "Türkiye'de zorunlu eğitim olsun mu olmasın mı" şeklinde bir tartışmanın yeri yoktur; icabı yoktur; 8 yıllık zorunlu eğitimle ilgili olarak bir kanunlaştırma ihtiyacı da yoktur. Bu zorunlu eğitim, bütün dikkatler gösterilerek, sistem bütünlüğü içinde doğru yere oturtularak, millî eğitimin temel ilkelerine uygunluğu gözetilerek, Millî Eğitim Temel Kanununa, 222 sayılı İlköğretim Kanununa ve Yedinci Beş Yıllık Plana geçirilmiş bulunuyor. Nesi eksik?.. Bunu yapanlar, geçmiş hükümetler, fiilî duruma bakmışlar; yeteri kadar ortaokul olmadığı için "yeteri kadar ortaokul bulunduğu kanunla tespit edilinceye kadar, zorunlu eğitimin sadece 5 yıllık kısmı uygulanır" denilmiş; 1739 sayılı Kanunda geçici 2 nci madde, 222 sayılı Kanunda geçici 9 uncu madde.

Bunun dışında, Türkiye'de "biz, zorunlu eğitim istiyoruz, 8 yılı istiyoruz, birileri istemiyor" tarzındaki bir isnat da, yüzde yüz yanlıştır. Türkiye'nin 8 yıllık zorunlu eğitim projesi -tekrar ediyorum- yasalaştırma açısından tamamlanmıştır; eksik kalan, fiiliyatıdır. Fiiliyat için, birinci projeksiyonda 1995 yılı hedef alınmış, sonra bir kere daha gözden geçirilmiş ve "2002" denilmiştir.

Şimdi, bu durumda, fiilî durum ne?.. Fiilî durum olarak da, şu anda, Türkiye'de, ortaokul çağında olan çocuklarımızın yüzde 88'i ortaokullarda okumaktadır. Bazı illerimizde ve bölgelerimizde bu nispet daha yüksektir; mesela, İzmir'de, yüzde 95 seviyesine ulaşılmıştır. Yani "zorunlu" demesek, böyle bir şeyi mevzuatımıza geçirmiş olmasak, şimdiden sonra da "zorunlu" demesek dahi, "ben çocuğumu okutmam" diyen bir millet yok. Milletimiz, bizden, daha çok okul istiyor. Açtığımız hiçbir okul boş değildir. Bulduğunun daha yükseğini istiyor. 60 üniversitemiz var; artık, ilçeler de, bizden, fakülte istiyor, yüksekokul istiyor, hatta, üniversite istiyor. Böyle bir eğitim talebiyle karşı karşıyayız. Yani, siz "zorunlu" deseniz de demeseniz de, Türk Milleti, imkân verildikçe, imkân buldukça çocuklarını okutmaktadır.

Peki, mevzuatça yapılacak şey veya fiilî durum bakımından yapılacak şey nedir?.. Bir cumhuriyet hükümeti, şu konumda, 8 yıllık eğitimle ilgili ne yapmalıdır, ne yapabilir?..

Gelecek, diyecek ki: Yüzde 88'i okuyor; ama, hâlâ yüzde 12'yi okutamıyoruz. 1995 dedik, yapamadık; 2002 dedik; 5 sene kaldı. 2002'de de bu eksik devam etmesin; bana ekbütçe verin, mutat bütçemden fazla bütçe verin; ben, bu ortaokulları yaygınlaştıracağım ve 8 yıllık zorunlu eğitimin fiilî imkânsızlığını ortadan kaldıracağım. Fırsat bulmuşken şu geçici maddeleri de kaldırıverelim. Tek madde: 222 sayılı Kanunun 9 uncu geçici maddesi, 1739 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi kaldırılmıştır... Bitti. 8 yıllık zorunlu eğitimin başka bir mevzuata ihtiyacı kalmayacaktır ve çocuklar okuyacak, geçip gidecektir.

Bunun için lüzumlu para -bize verilen bilgilere göre, bizim hesaplarımıza göre- 30-32 trilyon liradır. Bu 32 trilyon lira da, şimdiki Hükümetimizin yaptığı ekbütçede 32 trilyon lira olarak yer almaktadır. Yani, ortaokul yapmak için gerekli para budur. Şimdi, siz, bu 30-32 trilyon liralık -hadi 50 trilyon liralık olsun- ihtiyacı bahane ederek, milleti katrilyonluk vergilerle ezmemelisiniz. Bunda bir haklılık yoktur; bu gerekçe, doğru gerekçe değildir. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Milletten para isteyecekseniz, yeni yüksek teknoloji enstitüleri kurmak üzere, yeni üniversiteler kurmak üzere "2000 yılına kadar şu kadar mühendis yetiştireceğim, yeni araştırma-geliştirme kuruluşları yapacağım; mevcut ve mahrum üniversitelerin noksanlarını tamamlayacağım" diye para istemelisiniz. İlköğretimin bu kadar paraya ihtiyacı yoktur.

Neticeten, Türkiye, 8 yıllık eğitim meselesini, hem mevzuatça hem fiiliyatça halletmiştir; az bir kısmı kalmıştır; onu da tamamlamak hepimizin borcudur. Bu vesileyle yapılan mukayeseler yanlıştır. Türkiye'yi, Kongo'yla, bilmem neyle mukayese etmek yanlıştır, Türkiye'ye bühtandır. Gerekçe yapacağım diye, bir büyük devlet olan, bir çağdaş devlet olan Türkiye'yi alıp geri kalmış ülkelerin safına koymak, doğru bir yaklaşım değildir ve sizi haklı da çıkarmayacaktır.

Şimdi, gelelim bu tasarıya... Millî Eğitim Komisyonunu resmen ve fiilen by-pass ederek, devre dışı bırakarak getirilen bu tasarı nedir?.. Bu tasarıya yüklenen şeyler, mega proje... Neden mega proje?.. Zorunlu ilköğretim meselesini hallediyor. Halbuki, halledilmişi halletmek gibi bir mesele olamaz. Bu tasarı, laikliği kurtarıyor, vesaire, vesaire... Hayatlar adanıyor buna, "hayatım feda" deniliyor buna.

Bu tasarı, Türkiye'nin tek tip ortaokulu olsun diyen bir tasarıdır. Türkiye'nin tek tip ortaokulu olsun... Niye bunu yapıyorsunuz, esas saikiniz ne?.. İmam hatip okullarının orta kısmı olmasın; budamaya buradan başlayalım ve sonunda imam hatip okullarını da yıkalım, yok edelim diyen bir tasarıdır. Esas motivasyonu budur, çıkış noktası budur. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Yalan söyleme... Yalan söyleme...

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Bunu yaparken, dürüstçe, biz imam-hatip istemiyoruz diye gelinseydi, biz imam-hatibin orta kısmını kapatmak istiyoruz diye gelinseydi, onun da münakaşasını, mücadelesini yapardık; ama, hiç olmazsa, sistem bütünlüğü tahrip edilmezdi, çıraklık okulları tahrip edilmezdi, anadolu liseleri tahrip edilmezdi, güzel sanatlar liseleri tahrip edilmezdi, özürlüler okulları tahrip edilmezdi, yabancı okullar tahrip edilmezdi.

Millî eğitimin 14 temel ilkesi var; ama, bu tasarı, en az 4'üne aykırı; çünkü, içinde millet bulunmayan, içinde çoğulculuk bulunmayan, seçme hakkı bulunmayan bir tasarı. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Millî Eğitim Temel Kanunundaki temel ilkelerin üçüncüsü, yöneltmedir. Okuyorum: "Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda, çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilir." Bu, getirilen kanun tasarısında, ilgi, istidat ve kabiliyet yok; bu doğrultuda çeşitli programlar ve okullar yok; tek tip okullar ve tek tip adam yetiştirme iddiası var...

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sana öyle geliyor.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Bu da, demokrasiye de aykırı. Her yerde eğitim ilkesi... Bakın, onu da okuyayım size: "Millî eğitimin amaçları, yalnız resmî ve özel eğitim kurumlarında değil, aynı zamanda, evde, çevrede, işyerlerinde, her yerde ve her fırsatta gerçekleştirilmeye çalışılır." Halbuki, bu, "ben, çocukları 8 yıl bir sıraya çakar, orada da istediğim gibi yetiştiririm" iddiasını taşıyor.

Esas itibariyle, kaynağında da, bu tasarı, demokratik, sivil bir tasarı değildir. Basına da intikal etti; Sayın Başbakan, Sayın Genelkurmay Başkanıyla konuşuyor; diyor ki: "Bu tasarı, bu sene uygulanamaz." Fakat, oradan aldığı telkinler istikametinde, gece sabaha kadar bakanlarını topluyor ve tasarı, birdenbire, bu sene de tatbik edilir hale geliyor.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sizin bakan da aynı şeyi söylememiş miydi?!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

Buyurun Sayın Gökdemir.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Sayın Yılmaz, Grup toplantısında, çıkıyor, "bu, benim de içime sinmiyor" diyor.

H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – Sen orada mıydın?!

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Evet, oradaydım...

"Benim de içime sinmedi; ama, şimdi, Hükümetin alternatifi bu. Ya bu kanunu çıkaracağız ya Hükümeti bırakacağız" diyor. Tercihi ne istikamette?.. "Hükümeti bırakmayalım, ileride, biz, tek başımıza iktidar olursak, düzeltiriz" mantığını Grubun önüne koyuyor.

Bu tasarı, kaynağında, antidemokratik; fiiliyatında "ver Kur'an'ı, al hükümeti" tasarısıdır! (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ne kötü bir alışveriş, ne bedbaht bir alışveriş, ne talihsiz bir alışveriş!.. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Dörtyüz sene, Hırka-i Saadet dairesinde, 24 saat aralıksız Kur'an-ı Kerim tilavet ettirmiş bir milletin önüne gelen ne talihsiz bir tasarıdır!.. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Beyler!.. Hepimiz demokrasinin ürünüyüz... Hepimiz demokrasinin ürünüyüz... Biriniz çıksın desin ki, "dünyanın medenî ülkelerinde eğitim tasarılarını, pedogojik meseleleri generaller görüşür ve karara bağlar... (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Eğitim tasarıları, Genelkurmay Başkanının telkinleri istikametinde tahakkuk ettirilir." Demokrasiye inanan bir tek kişi çıkıp bunu söyleyebilir mi?! (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri)

BAŞKAN – Sayın Gökdemir, son 2 dakikanız.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Aziz arkadaşlar, bu tasarıya yüklenen laiklik yüklemeleri... Laikliğe, Türkiye'de itiraz eden kimse yok; hayatın kendisi laiktir, hayatın gereği laikliktir. Dinde ikrahı reddeden "senin dinin sana, benim dinim bana" diyen İslamın kendisi laiktir; ama, bu laiklik, pozitivist, materyalist, yüz yıl evvelde kalmış geri bir telakkidir ve milletin maneviyat ve mukaddesatına kaba bir saldırıdır. Laiklik söylemini, eğer, millet mukaddesatına saplanan bir küfür mızrağı haline getirirseniz, o mızrağınız kırılır; o mızrağınız bir bumerang haline gelir, sizi yaralar ve yaralayacaktır. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bu tasarıya, kaynağı, çıkışı, yürüyüşü, icapsızlığı itibariyle her bakımdan karşıyız ve oy vermeyeceğiz...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Vermeyin; gerek yok sizin oyunuza.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Yalnız, bu tasarıya "evet" diye haykıracak olanlar, bu tasarıya "evet" diye el kaldıracak olanlar -sesim kalbinde yankı bırakan gönüldaşlara sesleniyorum- hangi ellerinizi Allah'a yakarış için kaldıracaksınız, hangi dillerinizle tövbe istiğfar edeceksiniz; merak ediyorum?!

İslamdan nasip almamış; İslam, imam, iman denildiğinde her defasında huysuzlanan arkadaşlarım, size şunu söylüyorum: İslam nurdur, bu milletin en büyük imkânı "Allah" diyebilmektir. İslam nuruna arkasını dönenler, bizi karanlıkta görüyorlar; halbuki, onların kalbi kararmıştır; yazık, farkında olmuyorlar. (DYP ve RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sana yazıklar olsun!..

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Bu tasarı, belki de -"ver Kur'an'ı, al hükümeti" tasarısı- bu Meclisten geçecek; ama, sizler Türkiye'nin kasabalarında dolaşamayacaksınız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Atma... Atma...

BAŞKAN – Sayın Gökdemir, mikrofon 1 dakika içinde kapanacak.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Yüce Meclise saygılar sunarım. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gruplar adına başka söz talebi var mı?.. Gruplar adına başka söz talebi var mı?..

Efendim, iki grubun birbirine sıra bahşetmesini sonsuza kadar bekleyemem.

Son kez soruyorum; gruplar adına başka söz talebi var mı?

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hatipoğlu buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Temel Eğitim Yasa Tasarısıyla ilgili olarak Refah Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Refah Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

Bu tarihî görüşmeyi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde verilmekte olan bu demokrasi sınavını ekranları başında büyük bir dikkat ve ibretle izleyen ve bugünkü tarihe not düşen aziz milletimin şerefli evlatlarını da saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bugün, burada, hukuka, Anayasaya aykırı olarak önümüze getirilmiş bulunan bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz; çünkü, burada, 3067 sayılı Yasada "kalkınma planlarına aykırı olan hiçbir kanun tasarısı ve teklifi Meclis komisyonlarında görüşülmez" denilmesine rağmen, hukuk tanımayan Hükümet, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu tasarıyı görüştürmüş ve bugün karşımıza getirmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; eğer, elimizde bulunan hükümet tasarısı bir eğitim konusu ise; yani, teknik bir konuysa, bunun tartışma zemini ve üslubunun bu olmaması gerekirdi. Bu tablo, bize, karşı karşıya bulunduğumuz sorunun, birileri tarafından, eğitim sorunu olmaktan çıkarılarak siyasal bir soruna dönüştürülmüş olduğunu göstermektedir.

İdeolojik bir saplantıyla tepeden inmeci, buyrukçu bir mantıkla takdim edilen bu tasarının yandaşları, kullandıkları terminolojiyle kitleleri rencide etmişler, hakaretler yağdırmışlar ve diktatörleri anımsatan tehditler savurmuşlardır. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İşte, gerginliğin temel nedeni budur.

Siz, halkın, kendi parasıyla kurduğu ve gözbebeği gibi savunduğu, koruduğu imam hatip okullarını irticaın kaynağı olarak gösterirseniz, bu okullardan mezun olan yüzbinlerce vatan evladını Vehhabî diye nitelendirirseniz, demokratik tepkilerini ortaya koyan vatandaşa "çapulcu ve anarşist" derseniz, bu ülkede barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün katili olursunuz... (RP sıralarından alkışlar)

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayenizde...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Siyasetçilerin görevi, ajitasyon yapmak ve provokatörlüğe soyunmak değildir...

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Maşallah, sizin, bir sene çok güzel yaptığınız gibi!

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Siyasetçinin görevi, yurdun dört bir yanından yükselen sese kulak vermek, barışı, kardeşliği ve hoşgörü ortamını korumak olmalıdır. Hükümetin bir bakanı, eğer, vatandaşlarını tehdit ederek “gök kubbeyi başlarına yıkarız“ diyebiliyorsa, o yıkım işlemini hangi güçle, nasıl yapacağını sormak da bizim hakkımız olması gerekir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sayın bakan, acaba, bu güç, medya patronlarının gücü müdür, yoksa, bu güç, kumarhane sahiplerinin oluşturduğu iddia olunan havuzlarda kullanılmayı bekleyen trilyonlar mıdır; yoksa, siz, bu milletin ordusunu, bu milletin emrinde olan ordusunu, milletin karşısına tehdit unsuru olarak çıkarıyorsunuz. Sormazlar mı adama, siz, kime ve neye güvenip de, bu aziz milleti tehdit etmeye kalkışıyorsunuz?!

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının, Türkiye'nin gündemine geliş şekli ve takdim üslubu da, öncelikle bir demokrasi sorunuyla karşı karşıya bulunduğumuzu göstermektedir. Demokrasinin kesintiye uğradığı dönemleri hep birlikte yaşadık. Biz, milletçe buyruklarla yönetilen ülke yönetimini de gördük; ama, demokrasinin tamamen kesintiye uğramadığı, ancak, Meclisin, by-pass edilerek, ara rejim hükümetlerinin kurulduğu dönemleri de çok yaşadık. Bu dönemlerde de en çok telaffuz edilen kelime "reform" kelimesi olmuştur. Yine bu dönemlerde de hükümetlerin ilk icraatları, imam-hatip okullarını kapatmak, dinî vakıf ve kurslar üzerinde baskılar yoğunlaştırmak, inanç ve düşünce özgürlüğünü, tehditler savurarak, askıya almak olmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, Anasol azınlık Hükümetinin hazırladığı, tam anlamıyla gerici ve çağdışı bir eğitim sistemi dayatmasıyla karşı karşıya bulunmaktadır; ancak, Hükümet, bu çağdışı tasarıyı reform olarak nitelendirmekte ve böylece geniş halk kitlelerini aldatmaya çalışmaktadır.

Şimdi, Hükümete soruyorum: Reform, bunun neresinde; Allah aşkına?! Dünyanın neresinde bir okul türünü, bir okul kademesini ortadan kaldırmanın adına "reform" denilmiştir?! Siz, bu tasarıyla, yabancı dil eğitimini öldürüyorsunuz; siz, bu tasarıyla, meslekî ve teknik eğitimi öldürüyorsunuz; siz, bu tasarıyla, din eğitiminin kökünü kazıyorsunuz ve reformdan bahsediyorsunuz.

Ha, bu tasarı reform olmadığı gibi, amacı, zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarmak filan da değildir; buraya çıkıp kimse milleti aldatmasın. Eğer, mesele bu ise, yani, zorunlu eğitimi 5 yıldan 8 yıla çıkarmaksa; eğer, çağdaşlıktan, bilimden bahsediyorsanız, buyurunuz, buraya tek maddelik bir tasarı getiriniz, "zorunlu eğitimin süresi 8 yıla çıkarılmıştır" deyiniz, burada 548 milletvekilinin alkışıyla bu tasarı kabul edilir; ama, mesele o değil; mesele, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Uzun lafın kısası, Hükümet, kadife kılıfı içinde sunduğu sistemle, temel hak ve özgürlükleri darbelemek istemektedir.

Bakın, ben, size bu tasarıyı anlatayım. Hükümetin hazırladığı bu tasarının kadife kılıfı sıyrılıp alındığında -nedir kadife kılıfı; zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarmak- çağdaşlığın, bilimin, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, hukuk mantığının, inanç ve düşünce özgürlüğünün ve toplumsal barışın tepesine inmeye hazırlanmış bir demir el, bir demir yumruk karşımıza çıkar. (RP sıralarından alkışlar) İşte, biz, tasarının bu tarafına karşıyız. Tepeden inmeci bir zihniyetle halkı hiçe sayan, halka rağmen, halk adına, halkı adam etme mantığının bir ürünü olan, tek tip insan yetiştirme sevdasının bir eseri olan bu tasarı, arkadaşlar, reform değil, olsa olsa bir irtica belgesidir (RP sıralarından alkışlar) kırk elli yıl öncesine dönüş özlemi taşıyan bir irtica belgesidir.

Ne demek tek tip insan? Bakınız, neler konuşuluyor bu ülkede... Sevgili arkadaşlarım, Türkiye'nin, bu ham hayallerin peşinde geçireceği bir tek saatlik vakti bile yoktur. Böyle çağdışı, mantıkdışı, antidemokratik hedefleri telaffuz ederek, bu millete hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Ne demek tek tip insan? Siz, torna tezgâhından kereste mi çıkarıyorsunuz?! Bu iddia ve istem, olsa olsa, diktatörlerin ham hayalleri olarak görülebilir. Allah aşkına, birazcık başınızı kaldırıp bakının etrafınıza; tek tip insan yetiştirme hayalini kuran faşizm yıkılalı, tarihe gömüleli elli yıl oldu; komünizmin yerinde yeller esiyor. Hani onlar da tek tip insan yetiştirecekti?!

İHSAN ÇABUK (Ordu) – Sağ tarafında...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bu tasarı çağdışıdır. Kalkıp, burada, medeniyetten, çağdaşlıktan bahsediyorlar.

Şimdi, bu tasarı, çağdaş dünyanın reddettiği tasarıdır; niçin? Ben, size sadece bir liste okuyayım: Kesintisiz zorunlu eğitimi uygulayan ülkeler, Dominik, Somali, Brezilya, Kenya, Tanzanya, Bolivya, Doğu Yemen ve eski Doğu Bloku ülkelerinden Arnavutluk, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti. Peki, kademeli eğitimi, zorunlu eğitimi uygulayan ülkeler hangileridir? Avrupa Birliğine üye ülkelerin tamamı kademeli eğitimi uygulamaktadır.

EŞREF ERDEM (Ankara) – O senin bildiğin kademe değil...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Belçika, Hollanda, Finlandiya, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, İngiltere, Norveç, Fransa, İtalya ve İspanya ise kademeli eğitimi uygulamaktadır.

Siz, geri kalmış ülkelerdeki eğitimi bu ülkeye layık görenler, çağdaşlıktan nasıl söz edebilirsiniz; anlamak mümkün değildir.

Bu tasarı, antidemokratiktir. Bu sistemi ele alıp incelediğinizde, halk bunun neresindedir sorusunun cevabını bulmakta zorlanmazsınız; halk bunun karşısındadır. Halk, dişinden tırnağından artırarak yaptırdığı; ninelerimiz, dedelerimiz, kefen bezi için artırdığı parayı vererek açtırdığı imam-hatip okullarının kapısına kilit vurma amacını taşıyan bu tasarıya olan tepkisini, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna sunduğu milyonlarca imzayla kanıtlamıştır. Halkın, bu tasarının ne kadar karşısında olduğunu bilmek istiyor musunuz; bilmek istiyorsanız, Sayın Başbakanın sesine kulak veriniz. Ne diyor Sayın Başbakan: "Siyasî hayatıma mal olsa dahi bu tasarı kanunlaşacaktır." Demek ki, Sayın Başbakan, siz de, bu tasarının siyasî hayatınıza mal olacağının ve bu aziz milletin sizi sandığa gömeceğinin idraki içindesiniz. (RP sıralarından alkışlar)

REFİK ARAS (İstanbul) – Göreceğiz, göreceğiz!..

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Biraz önce DSP'li arkadaşımı dinledim "halkın, bu tasarıyı büyük bir coşku ve arzuyla karşıladığını" söyledi. Öyle midir, doğru mudur, doğru mudur?.. (DSP ve CHP sıralarından "Doğru, doğru" sesleri) Eğer doğruysa, haydi referanduma; yüreğiniz yetiyor mu? (RP sıralarından alkışlar) Haydi bakalım bir referanduma...

Beyler, siyasetçi...

HASAN GÜLAY (Manisa) – Yalan söylemez!..

BAŞKAN – Sayın Gülay...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Siyasetçi, iki güçle savaşılamayacağının bilincinde olmalıdır; bir, Allah'la savaşılmaz; iki, halkla savaşılmaz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Hakkın da, halkın da tokadı o kadar acı olur ki, o kadar sızılı olur ki, öyle şiddetli olur ki, artık, ne tövbe ne özür dileme bir işe yarar. Eğer, siz, halk ne derse desin, biz dinlemeyiz diyorsanız; bu iktidarı bize halk vermedi diyorsanız, o zaman size, tarih sayfalarını karıştırmanızı tavsiye ediyorum. Tarih, halkı hiçe sayan, halka rağmen iktidar koltuğuna kurulanların acıklı akıbetlerini anlatan ibret verici vakıalarla doludur, tarih sayfalarını çeviriniz.

Bu tasarı hukuka aykırıdır, bu tasarı Anayasaya aykırıdır, Medenî Kanuna aykırıdır, Türkiye'nin altında imzası bulunan uluslararası anlaşmalara, insan haklarına aykırıdır, din ve vicdan hürriyetine aykırıdır. Siz, bu tasarıyla, din ve vicdan hürriyetinin en temel ilkelerinden olan dinini öğrenme ve öğretme hakkından bu milleti mahrum etmek istiyorsunuz; böylece, Anayasa suçu işliyorsunuz; daha doğrusu, siz, bir insanlık suçu işliyorsunuz. (RP sıralarından alkışlar)

Beyler, yeryüzünde dinsiz bir toplum yoktur ve din eğitiminin, Kur'an öğrenmenin ve Kur'an okutmanın, hiç ama hiç kimseye de zararı yoktur. Bu ülkede, hiç kimse Kur'an'a dil uzatamaz, hiç kimse Kur'an'a dokunamaz, Kur'an'a uzanan eller de kırılır bu ülkede. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Meydanlarda slogan atmak gibi oldu...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Zorunuza mı gitti bu... (CHP sıralarından "reklam..." sesleri)

Sayın Başbakan da öyle söylüyor, reklam mı yapıyordu dün grup toplantısında.

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, lütfen, Genel Kurula hitap edelim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bu tasarı, toplumsal barışı zedelemektedir.

Beyler, Türkiye, halkının yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkedir ve Türkiye'nin en büyük toplumsal gerçeği, isteseniz de istemeseniz de, hoşunuza gitse de gitmese de, en büyük toplumsal gerçeği İslamdır. Müslüman kalmak, İslam kalmak Türk Milletinin tarihî kararıdır, onu hiç kimse değiştiremeyecektir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Eğer, birileri kalkar da, İslamî yaşam biçimini, gericilik, yobazlık ve karanlık olarak nitelendirirse; dindarı mürteci... (RP sıralarından "Yarasa!.." sesleri)

Yarasaya geleceğim.

...dinî talepleri de irtica diye vasıflandırırsa, halka hakaretler yağdırırsa, en basit tabiriyle rüzgâra karşı tükürmüş olur, barış ve kardeşlik ortamını zedelemiş olur, halkı kamplara bölmüş olur. Bu ülkede irticacı işyerleri listesi yayımlandı, irticacı kebapçılar listesi yayımlandı. Ne yapacaksınız; imam hatip okullarını kapattığınız gibi, irticacı kebapçıları da mı kapatacaksınız; yoksa, bir kanun tasarısı getirip Türkiye'de kebap yemeyi mi yasaklamayı, yasaklatmayı düşünürsünüz?! (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8 yıllık zorunlu eğitim telaffuz edildiği günden bu yana, bu millete asla hak etmediği çirkin saldırı ve iftiralar yapılmıştır, milleti tahrik etmek için büyük çabalar sarf edilmiştir; ama, sağduyulu milletimiz bu tahrike kapılmamıştır. Bu tahrikleri en fazla yapan da, bu Hükümetin Başbakanı olmuştur; her geçen gün dozunu artıran hakaretlerle bu milletin karşısına çıkmıştır ve bir zaman gelmiş, bu tasarıdan yana olmayanları "yarasalar" olarak nitelendirmiştir.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Haleti ruhiyesini ifade ediyor!..

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Şimdi, Sayın Akyol biraz önce buraya çıktı ve kademesiz zorunlu eğitimi, bu tasarıyı burada savundu; ama, Sayın Akyol, beş ay önceye kadar, kademeli eğitimi savunuyordu. Anavatan Partisinin sayın milletvekilleri kademeli eğitim için yasa teklifi sunmuşlardı; şimdi, dört ay önceye kadar, Sayın Akyol ve arkadaşları, ANAP Grubundakiler yarasa mıydı diye Sayın Başbakana soruyorum!.. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sonra, Sayın Akyol diyor ki: "Ben, inanmadığımı söylemem." Sayın Akyol, siz, sicillisiniz; bak, bu kitap var ya benim elimde, sizin kitabınız; kademeli 5+3'ü savunuyorsunuz; siz, sicilli olarak, inanmadığınızı kitap haline getiren bir insansınız; daha neden bahsediyorsunuz?! (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının gayesi, ne zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarmak ne de kaliteli eğitimdir; bu tasarının tek gayesi vardır, imam-hatip okullarının orta kısmını kapatmak, Kur'an kurslarının kaynağını kurutmak, hafızlık mesleğini de yok etmektir. Hiç evirip çevirmeye gerek yok; mesele, yalnızca, Kur'an öğretimini engelleme meselesidir. Niçin imam-hatip okullarının orta kısmını kapatıyorsunuz, diğer okullardan farkı ne; haftada 5 saat Kur'an-ı Kerim dersi okutuluyor. Ben, Cumhuriyet Halk Partili, DSP'li arkadaşlarıma bu konuda hiçbir şey söylemiyorum; onların, kırk elli yıllık hulyasıdır bu; tebrik ediyorum, başardınız, tebrik ediyorum; ama, Kur'an-ı Kerimi seçmeli ders olarak bile muhafaza etmeye gücü yetmeyen ANAP'ın, artık, hangi kulvarın partisi olduğunu ifade etmeye de gerek yoktur diye düşünüyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yeni ANAP hayırlı olsun ANAP'lı arkadaşlarıma!..

Sayın Başbakan, dün Grup toplantısında, temel eğitimin, imam hatip okullarının kapanmaması için gösteri yapmaya kalkışan vatandaşları Hazreti Ali'nin ordusuna savaş açan insanlara benzetti. Bu benzetmeler son derece çirkindir; çünkü, birilerinin konuşma hakkı doğar ve der ki: "Sayın Başbakan, o olayda Hazreti Ali vardı, Hazreti Muaviye vardı; ama, Abdullah İbni Sebe de vardı; ama, Yezid de vardı, şimdi kim?.." (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, son 2 dakikanıza girdiniz.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Evet.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihî bir gündeyiz, azınlığın ideolojisi, bugün, 1950'den bu yana en büyük zaferlerinden birini kazanacak durumdadır. Türk eğitim sistemini Uganda eğitim sistemine benzeterek milletten intikam alacaklar: Keşke cesur olsalardı, keşke çıkıp da apaçık "biz, imam-hatipleri, Kur'an kurslarını istemiyoruz" diyebilselerdi; yazık, öyle olmadı; fakir Anadolu'nun yer yataklarında büyüyen zavallı çocuklarının, 8 yıl bir öğretmene mahkûm edilerek önleri kesiliyor; artık, fakir köylü çocuklarını üniversite kapılarında göremeyeceğiz, devleti, bu briyantinli beyefendilerin çocukları idare edecekler. Çünkü, bir öğretmende 8 yıl okuyan bir çocuk daha lise yıllarında dökülecek. Evet, bu, Atatürkçülerin zaferi değil, bu, olsa olsa, gardırop devrimcilerinin kazandığı bir zafer olarak tarihe geçecektir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bu okullardan niçin bu kadar korkuyorsunuz? Bu okulların sicilinde anarşi yoktur, bu okulların sicilinde terör yoktur, ahlaksızlık yoktur, vurgun yoktur, soygun yoktur, talan yoktur, vatana ihanet ise hiç yoktur. Ama, merak etmeyiniz, bu ülke öyle bir havuzdur ki, siz geceleyin gelip bunu boşaltırsınız, sabaha varmaz yine bu havuza su dolar ve Allah'ın izniyle taşar; çünkü, deniz tükenmez; çünkü, İslam bir denizdir, siz tüketmeye kalkışsanız da tükenmez. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizler, tarihin tanıklarıyız ve tarih de bizlere tanıklık edecektir. Ülkemiz bir dönüm noktasından geçiyor, bir yol ayrımında bulunuyoruz; ya bu milletin dediği olacak, ya da bu ülkeyi perde arkasından yönetmeye hevesli, çarşı pazar nedir bilmeyen, kira derdi çekmeyen, babasının cenaze merasiminde bile bir fatiha okumayı zül telakki eden bir avuç beyefendinin dediği olacak. Emin olunuz ki, tarih bu oturumu yazacaktır. Bu oturumda yapılan konuşmalar ve kullanılan oylar önemle değerlendirilecek ve her birimizin siciline kaydedilecektir. Belki, aramızda mensubu bulundukları partilerin genel başkanları nezdindeki sicilden endişe duyanlarımız olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, mikrofon bir dakika içinde kapanacak.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Ama unutmayalım ki, bu sicili tutan başkaları da var; milletin indindeki sicilimizi de, tarihe kaydedilecek sicilimizi de, Allah huzurundaki sicilimizi de hesaba katarak oyumuzu kullanacağız. Öyle oyumuzu kullanacağız ki, cesedimiz çürüyüp toprak olduğunda da, bu oturumda kullandığımız oyumuzun renginin konuşulacağının ve gelecek nesillerin bizi rahmetle yâd edip etmeyeceğinin endişesini taşıyarak oyumuzu kullanacağız. Bu ülkede, çocuğunun, mezarının başına gelip bir fatiha okumasını isteyenler; bu ülkede, cami, ezan, imam–hatip okulu ve Kur'an kursuna, bir azınlık ideolojisi tarafından yapılan bu kadar baskıyı, zulmü kabul etmeyenler bu tasarıyı reddedecekler diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hatipoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Altan Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Alkışlayın, alkışlayın, şimdi çıkıp lehinde konuşacak. Truva atısınız, bu millet sizi Truva atı olarak hatırlayacak; işte içindekiler...

BAŞKAN – Sayın Güneri lütfen...

Buyurun Sayın Öymen.

CHP GRUBU ADINA ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; önümüzdeki tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Sevgili arkadaşlarım, buraya, Bütçe Komisyonunda yapılan 9 günlük, 95 saatlik bir çalışmadan sonra geldik. Bu tasarı, nihayet, Yüce Heyetinizin önünde görüşülme imkânına kavuştu. Bütçe Komisyonunda uzun görüşmeler oldu; âdeta bir Genel Kurul havası içinde geçti o görüşmeler. Sadece, tümü üzerinde 76 arkadaşımız konuştu ve 95 saat süreyle, orada, her şey söylendi; hatta, söylenmeyecek olan şeyler de söylendi.

Dün, burada, Refah Partili arkadaşım bir şeyi hatırlattı: "Bu Bütçe Komisyonu görüşmeleri, televizyonda verilmeliydi" demişler ve bunu, Meclis Başkanına başvurarak istemişler. Biz, bunu bilmiyorduk; ama, keşke bu gerçekleşseydi; orada konuşulanlar, söylenenler ve söylenmemesi gerektiği halde söylenenler, tüm milletimizin gözleri önünde konuşulmuş olsaydı. Mamafih, biraz önce konuşan Refah Partili arkadaşım da, çok kısa olmakla beraber, orada konuşulan bazı konuşmaların bir özetini verdi; bu da, milletimizin gözü önünde cereyan etmiştir.

Şimdi, onun bir sözüne iştirak ederek konuşmama girmek istiyorum. Dedi ki: "Halkla savaşılmaz, Allah'la savaşılmaz." Bu, çok doğru bir sözdür; ama, halk adına konuşmanın bir usulü vardır, bu seçimlerle olur; Allah adına konuşmak ise, kimsenin haddi değildir; bu da, bir gerçektir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Yüzde 9, yüzde 9!..

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Burada "Kur'an-ı Kerim'e uzanan eller kırılacaktır" gibi fetvalar vermek, hangi dayanağın üzerinde bir iddia olarak ortaya konuluyor?! Kur'an-ı Kerim'e uzanan eller mi vardır bu ülkede?! Kur'an-ı Kerim, yüzde 98'i, daha fazlası yüzde 99'u Müslüman olan bu milletin mübarek kitabıdır. Kur'an-ı Kerim, hepimizindir; ona uzanan eller yok bu ülkede; ama, Kur'an-ı Kerim'i ellerine alarak, Müslümanların bir kısmı adına, öteki kısmına cihat ilan etmek isteyenler var. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Cuma günleri, cami önlerini, bu amaçla, ellerinde Kur'an-ı Kerim, kavga meydanı haline getirenler var; Türkiye'nin asıl meselesi budur. Burada, konuştuğumuz mesele ise, bir eğitim meselesidir arkadaşlar. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da, çok uğraştık, arkadaşlarımıza anlatamadık; burada da, bazı arkadaşlarımıza anlatmakta güçlük çekiyoruz.

Bir eğitim meselesidir ve bu, böyle birden bire, bir gecede oturulup da buraya getirilmiş bir mesele de değildir; yirmidört yıldan beri, Türkiye, o zaman çıkan kanunun, o zaman başlayan uygulamanın başlattığı süreç içinde, bu 8 yıllık eğitim hedefini gerçekleştirmeye çalışıyor. Niçin? Çünkü "eğitimde çağdaşlaşma standartlarını yakalamak" diye bir hedefi var da Türkiye'nin onun için. Bu hedef, 1923'te cumhuriyet kurulduğu zamandan itibaren vardı. 1924'te Tevhit-i Tedrisat Kanunuyla başlayan eğitim reformuyla birlikte, Türkiye'de, bir seferberlik halinde yürütüldü. O zaman, amaç, 5 yıllık eğitime ulaşmaktı; düşünün. Türkiye'nin büyük kısmında, ne okul var ne öğretmen var ne de oralara ulaşma imkânı var. Sadece bazı yerlerde, bazı köylerde üç yıllık okullar var; oradan başlandı.

Öğretmen yetiştirmek için arkadaşlar, ilkokul mezunlarına, mezun olur olmaz alınarak altı aylık bir kurs veriliyordu. Türkiye'nin, cumhuriyetten sonraki ilk İlkokul öğretmenleri -evvelkilere ek olarak- o şekilde yetiştirilmiştir. İlkokulu çocuklar bitirmiş -erkek çocuklar, kız çocuklar- altı ay kurs görmüş, okullara, o şekilde gönderilmiştir; ama, o zaman bile, 5 yıllık eğitime -ki, o zaman hedef ancak o olabiliyordu- ulaşmak, bir amaç halinde, bir ilke halinde getirilmiş, konulmuştu.

Şimdi, dünyanın gelişmesi karşısında -arkadaşlarım anlattılar, tabiî komisyonda çok anlattık bunları- bu beş yıllık hedef -herkes zorunlu olarak beş yıl okusun, temel eğitim edinsin- bu hedef, elbette, sporda bir çıtanın yükselmesi gibi yükseldi. O zaman, beşinci sınıfı bitiren ilk mezunları öğretmen yaparak çocuklarını okutmaya çalışan Türkiye, daha sonra öğretmen okulları kurdu; onların orta kısımları oldu, onlardan mezunlar gitti okullara. Sonra, öğretmen liseleri oldu. Şimdi, fakülte mezunu olmak gerekiyor okullarda öğretmen olmak için ve öğretmen okullarının orta kısımları kalkıyor; çünkü, bütün dünyada olduğu gibi, temel eğitimin daha genişlemesi gerekiyor.

Burada, tekrar tekrar anlatılan gerçeklerin tam tersine sözler yeniden edildi "dünyanın hiçbir yerinde yok" diye. Dünyanın -çağdaş ülkelerini kastediyorum- neresinde acaba 11-12 yaşındaki çocukların, şu sırada, başlayabileceği bir meslek okulu var? 8 yıllık, 9 yıllık, 10 yıllık temel eğitimden sonra ancak meslek okuluna gitme ilkesi, bütün o çağdaş ülkelerin hepsinde var. Kesintili mi olmuş, kesintisiz mi olmuş... Türkiye'de de kesintili olabilirdi bu ilkokul, ortaokul sistemi. Niçin böyle olmuştur, bunu görmek lazım. Çünkü, Anayasamızda -1961 Anayasasında da vardı- ilköğretim devlet okullarında zorunludur ve parasızdır deniliyor. 1973 yılında da bu tercihi yapanlar, Anayasanın bu hükmüne uygun olarak ilköğretimi almışlar ve şimdiye kadarki ilkokulları ve ortaokulları onun içine getirmişlerdir.

Şimdi, bu, 1973'te yapılmış bir tercih. Hatta, bunun uygulaması daha önceden de başlamış; 1961'de, hükümet programlarına girmiş. O zamandan beri geliyor, geliyor; fakat, bu, geçen yıllarda, geçen aylarda bir türlü gerçekleşemiyor. Niçin, bu konuya, eğitim meselesi olarak değil de, sadece bir tek açıdan bakanlar, imam-hatip okulları açısından bakanlar var olduğu için...

Bu tasarı, eğer imam – hatip okullarıyla ilgili falan olsaydı, 1973 yılında imam – hatip okulları diye bir tartışma konusu yoktu Türkiye'de, yeni imam-hatip okulları da açılabiliyordu. O zaman, niye bu hedef konmuştu; meslek eğitimini bu şekilde halletmek için. Fakat "dayatmadır" falan deniyor. Gerçekte, ortada bir dayatma var; ama, bu dayatma, imam-hatip okulları öne sürülerek 8 yıllık eğitim hedefinin, yıllardan beri engellenmesi dayatmasıdır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – 8 yıla karşı olan yok Sayın Öymen.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Bu dayatma, bugün, şu sırada, ille bu 8 yıllık eğitim olmasın haline getirilerek, devam edip gitmektedir. (RP sıralarından gürültüler)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Yalan söylüyorsun!..

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Arkadaşlar, ANAP sözcüsü, size açık açık anlattı; dedi ki...

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Kim dedi?

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Sayın Avni Akyol.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, birbirimize müdahale etmeyelim. Sayın hatibi dinleyelim. Sayın Güneri, lütfen... Sayın Öymen, lütfen, Genel Kurula konuşun.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Dedi ki "imam-hatip okullarının orta kısımlarının kapatılmasıyla, din eğitimi açısından hiçbir şey kaybedilmiyor; tam tersi..."

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Kapısına kilit vuruluyor!..

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Vesikalarla anlattı; Millî Eğitim Bakanı da ,defalarca, Komisyonda anlattı. (RP ve CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade ederseniz, söyleyeyim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, sıralar arasında birbirimizle konuşmayalım; hatibi dinleyelim.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Dedi ki "imam-hatip okullarının orta kısımları, diğer bütün meslek okulları gibi kapatılıyor. Öğretmen okulları, teknik okullar, turizm ticaret okulları, sağlık okulları; hepsi kapatılıyor, sadece imam-hatip okuları değil. Bu bir sistem. Onlar kapatılıyor. Oralarda, ortaokul derslerinden fazla olarak ne okutuluyordu; Arapça ve Kuran-ı Kerim dersleri. Bunlar, haftada ne kadardı; 8 saat. Şimdi, bütün o 3 yıl içinde okutulan derslerin toplamından daha fazlasını, imam-hatip okullarının lise bölümlerinin önüne konacak hazırlık sınıflarında okutacağız. Hatta..."

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – O bir yezit mantığı!..

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Bilmiyorum, ne mantığı; ama, Sayın Akyol böyle söyledi; hatta, Millî Eğitim Bakanının söylediğini daha da geliştirdi.

Millî Eğitim Bakanı, Komisyonda "bu hazırlık sınıflarında, biz, ya şimdi okutulan dersler kadar vereceğiz -bir hesap yapmıştı, toplam olarak 780 saat ders okutuluyormuş- 778-780 saat yapacağız, ya bunu yapacağız; hatta, bunu 960 saate kadar çıkarabiliriz" dedi. Sayın Akyol ise, bunu daha da kesinleştirdi "960 saate çıkarılacaktır" dedi. (RP sıralarından gürültüler)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – O, toplama çıkarmayı bilmiyor.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Tabiî, sizin bu eleştirileriniz, bu dayatmalarınız falan var ya, Anavatan Partisi sözcülerini de size gittikçe daha yaklaşma gayretine sevk ediyor, Komisyonda, Millî Eğitim Bakanının konuşmalarından daha da fazlasını yapıyoruz havası içerisinde konuşmalar başlıyor.

Nitekim, yine Sayın Akyol, Kur'an kurslarının da daha geliştirileceğini söyledi ve tasarının 8-9 maddesinden çoğu da din konusuyla ilgilidir. Hatta, bir ara zannettim ki, burada temel eğitim kanunu falan konuşulmuyor, din eğitimi konusu konuşuluyor. Ama, niçin böyle oluyor; siz, onu öyle görüyorsunuz, arkadaşlarımız da, bize, aman din eğitimini daraltıyorlar falan demesinler diye, mütemadiyen din eğitiminde şöyle yapıyoruz böyle yapıyoruz diyorlar, o amaçla bir de 4 üncü madde getiriyorlar.

Şimdi, tabiî, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu tasarıyı geleneksel olarak destekliyoruz; fakat, 4 üncü maddede tereddütlerimiz var. Biz, bunu, genel olarak şunun için destekliyoruz.: Biz, cumhuriyetin kuruluşundan beri bütün eğitim hamlelerinde, Tevhit-i Tedrisat Kanunundan başlayarak -"en" demeyeyim, burada bir yarışa girmeyelim- elimizden gelen katkıyı yapmış ve bütün bunlarda imzası bulunmuş olan partiyiz. Bütün eğitim hamlelerine, geleneksel olarak, bir seferberlik havası içerisinde girmişizdir, şimdi de aynı hava içerisindeyiz.

Bu 8 yıllık eğitim meselesi de çıktığı zaman, dikkat ederseniz -şimdi "dayatma" falan deniliyor- 8 yıllık eğitim konusundaki kanun teklifini, şurâ kararından hemen sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Meclise vermiştir. Arkadaşımız Birgen Keleş, bu konudaki ilk öneriyi yapmıştır. Arkadan 29 arkadaşımız, öteki partilerden 66 arkadaşımızın imzaladığı bir kanun teklifinin hazırlayıcıları içerisinde de yerlerini almışlardır. Bütün bunlar olurken, ortada, işte, o "dayatma" denilen şeyler falan hiç yoktu.

Öteki partiler, bizim bu tekliflerimiz komisyonlardayken, bunların görüşülmesini istediğimiz zaman "canım, efendim, bunları görüşülmesi ne demek, ne istiyorsunuz siz" falan diye, bu konuda olumlu bir tavır almamışlardı. Sonra, ne olduysa oldu, bir gün, baktık, o zaman iktidarda bulunan Refahyol Hükümetinin sözcüleri de, bu tasarının lehinde konuşmaya başlamış, bu tasarı imzalanmış ve sonra, arkadan, bu tasarının hem hazırlayıcısı hem de en şiddetli müdafii olarak Doğru Yol Partisinin Genel Başkanı çıkmış.

O bakımdan, Doğru Yol Partisi Grubu Sözcüsünün buradaki konuşmasını hayretler içinde izledim. "Bu hazırlıksız yapılmıştır, birdenbire, bir gecede yapılmıştır; nasıl olur" dedi ve her tarafını eleştirdi.

23 Nisan 1997 -Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı günü- tarihli gazete kupüründen okuyorum: "Çiller, dün, Başbakanlıkta, Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam ve bakanlık bürokratlarıyla toplantıdan sonra yaptığı açıklamada 'sekiz yıllık temel eğitim, aralıksız ve kesintisiz olacak, 8 yıl herkes okuyacak. Sekiz yılın üstüne bir ihzarî, hazırlık sınıfı olacak, ondan sonra lise veya meslek okulları olacak' dedi." Sayın Çiller, daha başka şeylere ve sayın DYP sözcüsünün biraz evvel söylediklerine de cevap vermiş: "MGK'da, 8 yıllık kesintisiz eğitimi hep beraber imzaladık, bunda hiçbir sıkıntımız yok; eğer öyle olsaydı, imzalamamamız gerekirdi' dedi. Ayrıca 'bunu siyasete karıştırmayın. Bu eğitim reformunu, Türkiye'de, ya yapacağız, ya yapacağız!.. Bunlar siyaset üstüdür' dedi."

Ayrıca -hazırlıksız falan deniliyor- Millî Eğitim Bakanı Sayın Sağlam'dı o zaman "bunun her türlü altyapısı tamamdır; biz, bu yıl hemen geçebiliriz" dedi.

Bütün bunlar Doğru Yol Partisi adına söylenmişken, Doğru Yol Partisi Grubu sözcüsünün, burada, tüm grubu adına, bu tasarıyı bu şekilde eleştirmesi, yani daha önce kendi Genel Başkanlarının söylediğinin tam tersini söylemesi fevkalade enteresandır. Bakalım, bu tasarının oylaması sırasında, Doğru Yol Partili arkadaşlarımız, kimin dediğini yapacaklardır; Başbakan Yardımcısı Çiller'in söylediklerini ve gazetelere geçmiş olan sözlerini mi, yoksa, sayın sözcünün şimdi burada söyledikleri sözleri mi? Bu da işin ayrı tarafı.

EMİN KUL (İstanbul) – Ne yapacaklarını bilmiyorlar, kusura bakmayın...

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Belki o zamana kadar bir karara varırlar.

Şimdi, arkadaşlar, 4 üncü madde diyordum... 4 üncü maddeye bizim itirazımız şundandır: Bunu, asıl, 4 üncü madde üzerinde arkadaşlarımız konuşarak anlatacaklardır; fakat, 4 üncü madde, Türkiye'deki din eğitiminin bir bölümüyle ilgilidir. Türkiye'de din eğitimi, malum, iki türlüdür: Anayasamızın 24 üncü maddesine göre, bir, okullarda okutulan din dersi var; dördüncü sınıftan başlıyor, lise sona kadar sürüyor, sekiz yıl boyunca, çocuklar, din öğretimi görüyorlar. Gerçi, bunun Anayasadaki adı, din kültürü ve ahlak öğretimidir; fakat, fiilen -arkadaşlarımız, yukarıda, kitaplarını da gösterdi Refah Partili arkadaşlarımıza- İslamiyet dininin, dinimizin bütün icapları öğretilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Öymen, son 3 dakikanız...

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Namaz, aptes, tüm şemalarıyla; bütün gereken dualar, Arapçalarıyla, Türkçeleriyle. Hulasa, 4 üncü maddede arkadaşlarımız anlatır, bunlar vardır. Yani, Türkiye'de çocuklar dinlerini öğrenmiyorlar diye bir iddia katiyen geçerli değildir. Türkiye'de çocuklar -Refah Partili bazı arkadaşlarımızın da, kitaplara beraber baktığımızda söyledikleri gibi- dinin, normal hayatta gereken bütün gereklerini öğrenmektedirler. Şimdi, bunun üstüne bir din eğitimi; o, işte, 24 üncü maddenin ikinci bölümündeki, ikinci cümlesindeki din eğitimidir. Elbette, çocuklar, okullarda, bu temel din eğitimini okurlar; ama, bazıları hafız olmak ister, bazıları Kur'an-ı Kerimi yüzünden okumak ister, bazıları İslam tarihi, bazıları Peygamberin hayatı üzerindeki bilgilerini geliştirmek ister. Şimdi, bunlar için ne var; bunlar için, o, ikinci madde var; diyor ki: Türkiye'de, bunun dışındaki din eğitimi -Anayasadaki tabir o- kişilerin istemine, küçüklerin de kanunî temsilcilerinin istemine bağlıdır.

Birinci meselede -yani, mecburî din eğitiminde- hiçbir tartışma yok şu sırada; tartışılacak tarafları belki var; ama, şu sırada yok. Öbüründe tartışma var mı? Öbürü nasıl oluyor; çocuk, din bilgisini geliştirmek için ya imam-hatip okullarına gidiyor ya da Kur'an kurslarına gidiyor. Bunlarda da bir gerileme yok; Sayın Avni Akyol'un anlattığı gibi, hatta, ilerleme var "biz, din eğitimini daha yaygınlaştırıyoruz" diyor. Avni Akyol'un söylediğine göre bu var.

Şimdi, ortada bir boşluk doğmazken, 4 üncü maddenin içine Kur'an kurslarıyla ilgili bir din eğitimini getirmek, bu yasada yeri olmayan bir şey; yani, Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanununda olması gerekir. Bütün bunları 4 üncü maddede konuşuruz; ama, burada da, bizim itirazımız, aman, din eğitimi yapılmasın falan filan değil; tam tersine, bu kanalların, yasal, Anayasaya uygun bir düzen içinde işlemesidir.

Sonuç olarak, arkadaşlar -zamanım çok azaldı, saniyelerle ölçülüyor; Sayın Başkanım, burada, bir uygulamayla hemen sözü kesiyor- biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tasarıyı destekliyoruz. Elbette, sadece tasarının gelmesi yetmez, bunun uygulanması önemlidir. Bu uygulamaya katkıda bulunmak için, bu uygulamanın iyi gitmesi için elimizden geleni yapacağız. 4 üncü maddeye olan itirazımız, bizim, tasarının tümünü desteklememize mani değildir; ama, onu, orada konuşacağız.

Daha sonra, tasarının diğer maddeleri üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlarım sevgili arkadaşlarım. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerini okuyorum: Mustafa Yünlüoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu, Hüseyin Olgun Akın, Necmettin Aydın, Ekrem Erdem, Saffet Benli, Mustafa Baş, Zeki Karabayır, Hayrettin Dilekcan, Selahattin Beyribey, Muhammet Polat, Memduh Büyükkılıç, Recep Kırış, Mikail Korkmaz, Osman Yumakoğulları, Hasan Dikici, Avni Doğan, Abdullah Özbey, Ahmet Cemil Tunç, Ömer Özyılmaz, Necati Albay, Mehmet Sılay, Mustafa Köylü, Mehmet Emin Aydınbaş, Hüseyin Kansu, Mehmet Ali Şahin, Aslan Polat, Sıtkı Cengil, Ahmet Doğan, Murtaza Özkanlı, Cemallettin Lafçı, Mehmet Ekici, Ahmet Denizolgun, Alaattin Sever Aydın, Musa Okçu, Suat Pamukçu, Süleyman Hatinoğlu, Altan Karapaşaoğlu, Hayati Korkmaz, Hasan Çağlayan, Zülfikar Gazi, Orhan Kavuncu, Yaşar Canbay, Sabahattin Yıldız, Salih Katırcıoğlu, Cevat Ayhan, Latif Öztek, Memet Emin Aydın, Musa Demirci, Mahmut Işık, Abdullah Gencer, Nevzat Yanmaz, Nezir Aydın, Hüseyin Kansu, Ramazan Yenidede, Mustafa Kemal Ateş -mükerrer isimler var- Veysel Candan, Mustafa Ünaldı, Ahmet Derin, Zeki Ünal, Hanefi Çelik, Fethullah Erbaş, İsmail Durak Ünlü, Refik Aras, Halit Dumankaya, Gökhan Çapoğlu, Rıza Güneri, Naci Terzi, İsmail Köse.

Sayın Mustafa Yünlüoğlu. (RP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimle ilgili kanun tasarısının geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Değerli heyetinizi hürmetle selamlarım.

Önce, bir hususu belirtmek isterim: Biz, Refah Partili milletvekilleri olarak, hatta milletimiz olarak, beşikten mezara kadar ilim tahsil etmenin erkek ve kadın üzerine farz olduğuna inanan bir inancın, bir misyonun sahipleriyiz. Dolayısıyla, birkısım medya ve belli odaklar tarafından, hatta bu Hükümetin Başbakanı ve sözcüleri tarafından, eğitimde büyük reform diye lanse edilen bu zorba, bu ucube eğitim tasarısına karşı çıkan milletimize ve milletvekillerine çapulcu, anarşist, vehhabi, çağdışı ve yarasa diyerek, milletimizi aldatarak, olayları çarpıtarak yalan söyleyenleri ve aldatanları, huzurunuzda, milletimiz ve arkadaşlarım adına telin ediyorum. (RP sıralarından alkışlar) "Üslubu lisan, aynıyla insan" esprisine uygun olarak, bu kem sözleri sahiplerine iade ediyorum; çünkü, biz ve milletimiz, 8 yıllık zorunlu eğitimin kesintisiz oluşuna karşıyız. Yoksa, kademeli ve yönlendirmeli olmak şartıyla, değil sekiz yıl, onbir yıl olsun. Önce, bunu, bütün milletimizin bilmesini istiyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim dayatmasının fizikî imkânsızlığı, hukukî imkânsızlığı, malî imkânsızlığı, biyolojik, psikolojik, pedagojik imkânsızlığı, öğretmen imkânsızlığı; demokrasi ve insan haklarıyla bağdaşmadığı, fırsat eşitliğini zedelediği, vakıf, bağış ve yardımlaşma ruhunu zedelediği; devlet ve millet kaynaşması, barışması yerine, çatışma meydana getirdiği; gerek ülkemiz ve gerekse gelişmiş ülkelerin şartlarına uygun olmadığı, ancak geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinde uygulanan bir eğitim sistemi olduğu; Anayasaya, hukuk normlarına, Devlet Planlama Teşkilatının rüşlerine, Yedinci Beş Yıllık Planın görüşlerine aykırı olduğu, gerek komisyonlarda ve gerekse Genel Kurulumuzda defalarca konuşuldu, söylendi. Ben, bunları tekrar etmeyeceğim. Olaya bir başka zaviyeden bakmak istiyorum. Yani, bu tasarıyla amaçlanan, imam-hatip okullarının kapatılması, Kur'an kurslarının kapatılması, açık olan bütçenizin kapatılması ve -tabiri yerindeyse- birilerinin ağzının kapatılması konuları üzerinde durmak istiyorum. (RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, biz, hepimiz, Türkiye'nin gerçeğiyiz. Yani, burada bulunuşumuzun sebebi hikmeti, milletvekili olarak gelişimizin sebebi, milletimize hizmet etmek içindir. Dolayısıyla, anlaşmak, uzlaşmak, birbirimizin görüşlerine ve yaşayışlarına tahammül etmek mecburiyetindeyiz. Demokrasi bu değil mi? Çoğulculuk bu değil mi? Çok seslilik, insan hakları ve konuşan Türkiye bu değil mi? Geri kalmış, militarist yöntemlerle idare edilen ülkelerde ve bahusus bizim fetret döneminde, işte 1945 öncesi şeflik döneminde uygulanan "söyletmeyin, vurun" politikası yerine, "vuruyorsunuz, hiç olmazsa dinleyin" politikasının uygulanması daha uygun değil mi? (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milletçe bir sınavdan geçiyoruz. Hükümet bu sınavı kaybetmiştir. Hükümete destek veren komisyon üyeleri de bu sınavı kaybetmiştir. Şimdi, sıra, imtihan sırası, sınav sırası, milletimize ve milletin vekillerine, yani, sizlere gelmiştir. Bu görüşmelerin neticesinde, ya millet kazanacak ya da medyatik, mafyatik, bürokratik ve de fiillerinden, icratlarından sorgu sual sorulamayan, denetlenemeyen, eksi tabirle "lâyüsel amma yefal" denilen güçler kazanacaktır. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şayet, millete rağmen bu kanun çıkarsa "egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" sözünü millete nasıl izah edeceksiniz? Demokrasilerde esas olan millet ve halk değil midir? Siz, bu millete seçim zamanı oy kullandırmıyor musunuz; kazancından vergi almıyor musunuz, çocuğunu askere almıyor musunuz? Sonra, hem kendisini hem çocuğunu hem de milletini ve ülkesini ilgilendiren, geleceğini ilgilendiren konularda görüşünü almayıp, Demokles'in kılıcı gibi, taklitçi, montajcı, tahakkümcü, zulmedici ve devletçi saltanatınızı -yine, eski tabirle- keyfe mayeşa sürdürmeye kalkıyorsunuz. Bunu yapamayacaksınız; çünkü, zor, oyunu bozarmış; çünkü, artık milletimiz eski millet, eski halk değildir; uyanmıştır, gözü açılmıştır.

Sayın milletvekilleri, yoksa tarih tekerrür mü ediyor? Biz, bu yaklaşımı, bu tavrı, bu üslubu tanıyoruz; hatta, milletimiz de tanıyor. Bu, Halk Partisi ambalajlı, baskıcı, yasakçı ve militarist bir görüştür. Demek ki, takdir etmek lazım, türünün son ürünü olmasına rağmen, tükenişe gitmelerine rağmen, hâlâ etkililer. Babam bu görüşün mahsulü, 75 yaşında; fetret döneminin mahsulü, heder oldu gitti. Ben "uyu, uyu, yat uyu", "Kaya top oyna" ile başladım.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) – Hâlâ uyuyorsun!..

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Değişmemiş hiçbir şey!..

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Bir şiir var "eskiyi unut, yeni yolu tut, Türklüğe umut, sen ol çocuğum" diye başlayan; hâlâ unutmuyorum. Unutturulmak istenen elbise eskisi, bir eşya eskisi değildi; koskoca bir tarihti, koskoca bir medeniyetti. Bunu unutturmaya kalktınız!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Hâlâ uyuyorsun!..

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – İşte, o günkü uygulamalar, bugünkü şikâyetçi olduğumuz neticeleri doğurmuştur.

Arkadaşlar, okullar, kara toprak gibidir; karanlık ekerseniz buğday biçemezsiniz. Millî ve manevî değerlerimizden uzak, öz kültür ve medeniyetimizi tanımayan, tarih şuurundan uzak, taklitçi ve materyalist eğitimin neticesinde -iftihar edebilirsiniz- kendisiyle kavgalı, birbiriyle kavgalı, milletiyle ve devletiyle kavgalı yeni nesiller yetiştirdiniz, aile içinde çatışmalar meydana getirdiniz; ninesinin örtüsüne "kara, ucube, gerici" diyen torun ile torununun mini eteğine "hoppa, ucube" diyen nine ve arada, mantosuyla sıkışıp kalan annenin çatışmasını meydana getirdiniz.

Bu bağlamda, cemiyeti tahlil eden, analiz eden şair ne kadar haklı söylemiş:

"Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem;

Üst katında elinde tesbih ağlıyor babaannem,

Orta katında maus oynayan annem ve âşıkları,

Alt katında kız kardeşimin tam tam diye çığlıkları.

Bir kurtlu peynir ki ortasından kestiğim,

Buyurun, maktaından, ortasından seyredin; işte evim.

Bu ne hazin ağaçtır ki, bütün ufkumu tutmuş;

Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş."

Neticede bu hale getirdiniz cemiyeti. (RP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Masallardan şiire geçtin.

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Evet, muhterem arkadaşlarım, milletle çatışan bir yönetim...

BAŞKAN – Sayın Yünlüoğlu, son 2 dakikamız...

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Yapmayın Sayın Başkan...

Evet, ya benim ilkokulda okurken kullandığım Faber kurşun kalemleri gibi, ya Sayın Güner'in dediği "tornadan çıkmış topaç" gibi veya Sayın Tansu Çiller'in dediği "rantiyeci gruplara kurşun asker yetiştirmek" gibi fabrikasyon bir nesil yetiştirmeye çalışıyorsunuz.

Millet, bu olaylar vesilesiyle bir daha gördü ki, devlet, âdeta CHP anlayışıyla, maalesef, özdeşleşmiş.

CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Zaten devlet demek, CHP demek.

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Rahmetli İnönü haklı çıkmış; "biz sadece hükümet olamıyoruz, iktidarız" demiş.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çin atasözünden ibret alalım. Konuştuğumuz konu, insan endeksli konudur. Bir yıl sonrasını düşünerek bitki konuşmuyoruz, on yıl sonrasını düşünerek ağaç konuşmuyoruz burada, bir asır sonrasını düşünerek insan konuşuyoruz. O bakımdan, konunun ehemmiyetini kavramak mecburiyetindeyiz. Ama, niye acele ediyorsunuz böyle önemli bir konuda; yangından mal kaçırır gibi, selin önünden kütük kapar gibi, yoksa dumanlı havadan istifade eder gibi, yoksa hikâyede belirtildiği gibi... Kervanda "Anne, yetişemiyorum" diyen yavrusuna anne deve "yavrum anlıyorum; ama, yularım başkasının elinde, kusura bakma" demiş; onun esprisinde olduğu gibi.

Sayın milletvekilleri, gözünüze bir çöp alıp da koskoca ormanı görmezlikten gelemeyiz. İmam-hatip ve Kur'an kursları fobisiyle, korkusuyla, koskoca bir eğitimi, kaosa, kargaşaya ve çıkmaza sürükleyemeyiz. Oysaki, yığınaktaki bir hata, bütün harekât boyunca devam eder. Oysaki, eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Başlangıçtaki küçük bir açı sapması, ya bu ülkeyi -bizi- mamur eder, abad eder, Japonya yapar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yünlüoğlu, mikrofon 1 dakika içerisinde kapanacak.

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – ...ya da berbat eder, Ruanda yapar.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Seni, masalcı baba yapalım TRT'ye.

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Devamla) – Evet, masalcı baba... Bu mücadelede iki unsur vardır; ya halkın iradesini, halkın isteklerini yönetime taşımak isteyen her türlü özgür demokratik güçler kazanacak ya da tepeden inmeci, jakoben, dayatmacı, militarist güçler kazanacak.

Muhterem arkadaşlarım, tasarladığım konuşmaları geçiyorum ve en sonuna geliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milletimizin görüşlerini temsil eden ve o görüşleri yönetime taşımak isteyen gerçek demokratik güçleri, özellikle Refah Partimizi susturmak isteyen güçler olabilir; ancak, ilan ediyorum ki, bizi susturamazsınız, milleti susturamazsınız. Diyelim ki susturdunuz, tarihi susturamazsınız. Diyelim ki tarihe yalan yazdırdınız, vicdanları susturamazsınız. Diyelim ki ona da hükmettiniz, Allah'ı kandıramazsınız. Allah susmayacaktır; kader, ağını örecektir.

Hepinize teşekkür ederim.(RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yünlüoğlu teşekkür ediyorum.

Sayın Komisyon, söz talebiniz?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Hayır, yok.

BAŞKAN – Yok.

Sayın Hükümet, söz talebiniz?.. Var.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin söz süresi 20 dakika ve çalışma süremizin dolmasına çok az bir zaman kaldı. Bu nedenle, Birleşime, saat 14.00'te toplanmak üzere, ara veriyorum.

Kapanma Saati: 12.58

_

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Zeki ERGEZEN (Bitlis)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

5. — İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek EğitimiKanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 16 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 66 Arkadaşının; 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Madde ve İki Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 65 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/620, 2/231, 2/515, 2/719, 2/720, 2/891, 2/895) (S. Sayısı : 376) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

376 sıra sayılı yasa tasarısının tümü üzerindeki görüşmeleri sürdürüyorduk; Hükümet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay söz talebinde bulunmuştu.

Sayın Uluğbay, buyurun. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 55 inci Hükümet, kuruluşundan bu yana henüz bir buçuk ay geçmiş olmasına karşın, Programıyla topluma söz verdiği birçok taahhüdünü yerine getirmeye başlamıştır. Bugün görüşmesine başladığımız 8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim Kanun Tasarısının yasalaşmasıyla, bir başka yükümlülüğümüz daha yerine getirilmiş olacaktır.

Değerli üyeler, bugün görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, ülkemizde zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarırken, bu eğitimin de kesintisiz yapılmasının kararını almış olacağız. Niçin 8 yıl ve neden kesintisiz? 8 yıl; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1973 yılında, bunu, ülkemiz için bir hedef olarak önümüze koymuştur. Bu hedef, o tarihe kadar yapılan birçok millî eğitim şûrasında yürütülen bilimsel çalışmalar ve 1971 yılında başlayan pilot uygulamalarda alınan olumlu sonuçlar nedeniyle seçilmiştir.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1973’te çıkardığı bir yasayla, ortaokullar ülke genelinde yeterli düzeye çıktığında zorunlu eğitimin 8 yıla çıkacağını ve bu 8 yıl sonunda ilköğretim diploması verileceğini öngörmüştür; ancak, bunun bir yasayla düzenlenmesini de madde metinlerine eklemiştir. Aynı tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kararıyla bir tercih daha yapmıştır; o da, ortaokulları, liselerin bir alt kademesi olmaktan çıkarmış, ilköğrenimin bir parçası haline getirmiştir. Nitekim, bu anlayışın bir ürünü olarak, 1973 yılından sonra, ilköğretim düzeyinde açılan okulların hâkim karakteri, 5 yıllık ilkokullar veya bağımsız ortaokullar şeklinde olmamış, tamamen bunun aksine, çok büyük ölçüde, 8 yıllık ilköğretim okulları şeklinde olmuştur. Diğer bir deyişle, 8 yıllık eğitim, aynı çatı altında ve program bütünlüğü içinde uygulanmaya başlamıştır. Yirmibeş yıldır birçok hükümet tarafından sürdürülen bu uygulama, 8 yıllık zorunlu eğitimin kesintisiz olması yönünde çok önemli ve belirli bir tercih ve uygulamadır. Bu durum, sayısal gelişmelerle de kendisini doğrulamaktadır.

1971-1972 öğrenim yılında, 2’si gündüzlü, 16’sı yatılı olmak üzere 18 ilköğretim okulu 8 yıllık olarak açılmışken, aradan geçen yirmibeş yılda bu sayı, tam 354 kat gibi olağanüstü bir artışla, 1996-1997 ders yılında, 6 195’i gündüzlü, 143 tanesi yatılı ilköğretim bölge okulu ve 28’i de pansiyonlu ilköğretim okulu olmak üzere 6 366’ya sıçramıştır. Bu 6 366 ilköğretim okulunda, geçen yıl, 4,1 milyondan fazla çocuğumuz öğrenim görmüştür. Bu sayıya, 5 yıllık ilkokullar ile bağımsız, diğer bir deyişle, liselerin bünyesine dahil olmayan ortaokullara devam eden öğrenciler de dahil edildiğinde, ilköğretim kurumları bünyesinde öğrenci sayısı 8,6 milyona ulaşmış bulunmaktadır. Bu sayı, çağ nüfusunun yüzde 90’ına yaklaşan bir oranı vermektedir.

Görüldüğü üzere, ülkemiz, yirmibeş yılı aşkın bir sürede, 8 yıllık okullaşmayı fiilen gerçekleştirmiş durumdadır. Dolayısıyla da, görüşmekte olduğumuz tasarıyla, bu fiilî durum, 1973 yılında çıkarılan kanunla öngörülen duruma ulaşıldığını tescil etmektedir.

Şimdi, 20 nci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1973 yılının Türkiye Büyük Millet Meclisinin bize hedef olarak verdiği bu onurlu görevi yerine getirerek, kesintisiz 8 yıllık ilköğretimi yasalaştırma imkânını bize vermiştir.

Niçin kesintisiz? Bu sualin cevabını da şu şekilde açıklamak mümkündür: “Kesintisiz” sözcüğüyle ifade edilen şey, program bütünlüğüdür. Biraz önce de açıkladığım üzere, 1973 yılından sonra açılan ilköğretim okulları, 8 yıllık yapıda açılmıştır. Bunların ders programları da, 8 yıllık program bütünlüğü yapısına oturtulmuştur. Tabiatıyla, 1973’ten sonra da birçok millî eğitim şûrası yapılmış, birçok bilimsel araştırma yapılmış ve bunlar da hükümetlerimiz tarafından kabul görmüştür.

Ben, sizlere, Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinin 29 Temmuz 1996 tarihli sayısından bir bölüm okuyacağım: 15 inci Millî Eğitim Şûrasında alınan kararda, “İlköğretim ve Yönlendirme” başlığını taşıyan bölümün 2 nci maddesinde; “Yakın bir gelecekte, 5-6 yaş okul öncesi eğitim, ilköğretimin bünyesine alınmalı; ilköğretim, kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim olarak uygulanmalı; 8 yıl sonunda tek diploma verilmeli, 9 uncu sınıf, liseye ya da meslek eğitimine yönlendirme yılı olmalı; böylece, ilköğretimde zorunlu 2+8+1 sistemi oluşturulmalıdır. Çocukluğun tam yaşandığı, çocukların kendilerini, ailelerin de çocuklarını tandığı bu dönemde bulunanlar çırak yapılmamalıdır. Uzun vadede, zorunlu eğitim, 18 yaşını kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.” denilmektedir.

Bunu, ben söylemiyorum; 29 Temmuz 1996 tarihinde, 15 inci Millî Eğitim Şûrası, kesintisizliği ve program bütünlüğünü söylüyor. O dönemde Başbakan Doğru Yol Partisindendir, Millî Eğitim Bakanı Doğru Yol Partisindendir ve bunların altında imzaları vardır.

Aynı şekilde bir başka belgeyi daha okumak istiyorum; 3 Nisan 1997 tarihli, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bastırılan 1997-2000 İcra Planı. Burada ifade edilen husus -millî eğitim programları yönünden- şudur: “Yedinci Beş Yıllık kalkınma Planı -kalkınma planı yönünden itiraz eden arkadaşlara söylüyorum- ve Onbeşinci Millî Eğitim Şûrası -biraz evvel, orada ne yazdığını okudum- kararlarına uygun olarak, 1997-1998 öğrenim yılında zorunlu eğitim uygulamasına geçilecektir.” O tarihte de Başbakan Refah Partisinden...

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Zorunlu eğitim mi o?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Efendim, Millî Eğitim Şûrasına referans veriyor; biraz evvel okudum, tekrar okuyayım; 29 Temmuz 1996 tarihinde, Onbeşinci Millî Eğitim Şûrasında alınan kararlar: “Yakın bir gelecekte, 5-6 yaş öncesi eğitim, ilköğretim bünyesinde alınmalı; ilköğretim kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim olarak uygulanmalı...” Bu karara referans veriyor ve dolayısıyla, o tarihteki Millî Eğitim Bakanının bunun altında imzası var.

AHMET İYİMAYA (Amasya) – Devamında ne diyor?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Devamını da okuyayım, hayhay.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Kitapta ne diyor, kitapta?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hayhay, okuyorum; bu, 1996 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanmış: “8 yıl sonunda tek diploma verilmeli; 9 uncu sınıf, liseye ya da meslek eğitimine yönlendirme yılı olmalı -daha önce değil yani- böylece, ilköğretimde zorunlu 2+8+1 sistemi oluşturulmalı; çocukluğun tam yaşandığı, çocukların kendilerini, ailelerinin de çocuklarını tanıdığı bu dönemde bulunanlar çırak yapılmamalıdır. Uzun vadede, zorunlu eğitim, 18 yaşını kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.”

Görüldüğü üzere, beyanlar budur. Artı, yine o dönemde, 23 Nisan 1997 tarihinde Başbakan Yardımcımızın beyanatı: “Temel eğitim, 8 yıl kesintisiz, aralıksız olacaktır. Bu yıl başlarsak -ki, hedefimiz budur- 30 trilyon liralık harcamayla bu mümkün olacaktır. Şimdi, 8 yıllık kesintisiz eğitimi, imam-hatip okullarının orta kısımlarının kapatılması şeklinde anlamamalısınız sadece; bu, yanlış olur” diyor. “Çiller, ayrıca, 8 yıllık temel eğitimden sonra liselere devam etmek isteyen bütün öğrenciler için 1 yıllık hazırlık sınıfının zorunlu olacağını açıklarken, hazırlık sınıflarında, liselerin niteliğine göre, yabancı dil ve uzmanlık derslerinin okutulabileceğini bildirdi...”

DEVLET BAKANI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Kim söyledi bunu?

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Sayın Çiller, Başbakan Yardımcımız.

Değerli arkadaşlar, eğitim, siyaset yapabileceğimiz bir alan değildir. Eğitimde, 1971 yılından bu yana, muhtelif hükümetlerimiz, biraz evvel söylediğim kararları almışlar; okullarımızdan 6 400 tanesini, kesintisiz 8 yıllık eğitim verecek ve aynı çatı altında bulunduracak şekilde inşa ettirmişlerdir; programlarını bu şekilde çizmişlerdir ve uyguluyorlar.

Dolayısıyla, 55 inci Hükümet ne yapıyor? Yirmibeş yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinde bulunan siyasî partilerin siyasî doğrultu tutarlılığı çerçevesinde fiilen uygulayageldiği ve bir geçici maddeyle önü kesilmiş olan uygulamaya yasal durumunu kazandırmaktadır. Dolayısıyla, bu konuda, hiç olmazsa bu konuda, aramızda ihtilaf olmamalı ve buraya kadar getirdiğimiz, başarıyla uyguladığımız ve uygularken de, kesintili olacak, programlar bölünecek, şu olacak bu olacak demediğimiz şeyi bugün tartışarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının zihinlerini karıştırmayalım arkadaşlar. Bu, halkımıza yapabileceğimiz en büyük kötülük olur. Çünkü, yirmibeş yıldır bütün bu vatandaşlarımız, bizim bu doğrultu tutarlılığında bu eğitimi uyguladığımız okullarda çocuklarını okuttular. O tarihte okullara başlayanlar, bugün üniversiteyi bitirdiler; topluma hizmet vermek için, özel kesimde, kamu kesiminde hizmet etmekteler.

Aynı şekilde “zorunlu eğitimin kesintisiz olmasıyla tek tip insan yetiştirilmektedir” cümlesine gelince: Eğer yirmibeş yıldır biz tek tip insan yetiştiriyorsak, işte, yirmibeş yıllık uygulama, Türkiye Cumhuriyeti önümüzde...

Artı “kurşun asker sözcüğü” kullanılıyor. 1996 yılında Millî Eğitim Şûrası mı bu kurşun asker tercihini yaptı, bu kararların altını imzalayan bakanlarımız mı; yoksa, bu konudaki hazırlıkları yapan, biraz evvel okuduğum icra planlarının altına imzalarını atan bakanlarımız mı kurşun asker tercihini yaptı?!

Arkadaşlar, toplumu rencide edecek sözcüklerden uzak duralım.

Millî eğitimin üç önemli amacı vardır: İyi insan, iyi yurttaş, nitelikli insan. Bu eğitim, tüm ülkelerde, tek ve sürekliliği olan program bütünlüğü içerisinde yürütülmektedir. Böyle bir programla, Yüce Atatürk’ün ifade buyurdukları gibi, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür insanlar yetiştirilmektedir. Çağını anlayan, çağını yaşayabilen, anadilini iyi bilen, bir yabancı dili öğrenebilmiş, fen ve sosyal bilimlerde yeterli beceri ve davranışlar edinmiş, bu ülkenin bayrağına, yurduna âşık; kısaca, Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerine sadık, cumhuriyetin çağdaş bekçilerini, yirmibeş yıldan beri, daha doğrusu cumhuriyet kurulduğundan beri yetiştiriyoruz; yalnız, yirmibeş yıldan beri de, bunları, zorunlu, bir anlamda fiilen uyguladığımız ve kesintisiz 8 yıllık ilköğretimle yetiştiriyoruz.

1973 yılı sonrasında, meslekî teknik liseler bünyesinde -kız teknik liseleri hariç, 1991-1992 öğrenim yılına kadar- ortaokul düzeyinde bir yapılanma yoktur. Bu uygulama da, ortaokul düzeyinin ilköğretimin bir parçası olarak kabul edildiğinin somut bir göstergesidir. 1996-1997 öğrenim yılında, erkek teknik liselerinin orta bölümüne devam eden öğrenci sayısı 3 binden azdır; kız teknik liselerinin orta bölümlerine devam eden öğrenci sayısı 22 bindir; ticaret ve turizm liselerinin orta bölümündeki öğrenci sayısı 6 bindir. Demek ki, yirmibeş yıldır, bütün iktidarlarımız, bilinçli bir şekilde, bu meslekî teknikokulların ortaokullarının ilköğretimin bir parçası olduğunu kabul etmiş ve bu bölümleri açıp öğrenci almamıştır; bunun bir tek istisnası vardır. Bu uygulamalar, 1973 yılında çıkarılan ve hükümetler tarafından uygulanan kanunun ruhuna uygundur. Buna karşılık, imam-hatip liselerinin ortaokullarındaki yapılanma, bu temel anlayışın dışına taşırılmış ve 1972-1973 öğrenim yılında bu ortaokullarda 17 bin öğrencimiz varken, 1996-1997 öğrenim yılındabu sayı 310 bine yaklaşmıştır.

Bütün bu resmi, çizdiğim bir bütünlük içinde gördüğünüz takdirde, devletimiz ve hükümetlerimiz, 1973 yılında bu Parlamentoda alınan kararı -meslekî teknikeğitim dahil- tutarlı bir biçimde, 8 yıllık eğitimin ilköğretim düzeyinde olacağı bilinciyle uygulamış, bir alanda o kuralı ihlal etmiştir.

İlköğretimin zorunlu 8 yıl program bütünlüğünün de kesintisiz olması, pedagojik gerçeklere dayanmaktadır. Zira, 6-14 yaşları arasını kapsayan bu dönem, insanın çocukluk dönemidir; bu dönemde çocuk, bir yandan öğrenmeyi öğrenirken, diğer yandan da fizikî yapısını sağlıklı bir temele oturtur. Bu nedenle, 6-14 yaşları arasında verilecek eğitimin merkezinde çocuğun kendisi bulunmalı ve verilecek eğitim, çocuğun yeteneklerini geliştirme, öğrenmenin yollarını öğrenme, bilgiyi ve çağdaş teknolojiyi tanıma ve kullanmaya başlama, yaşamla ilgili becerileri fark etmesini sağlama, toplum içinde birlikte hareket edebilme, demokrasi kültürünü edinme konuları etrafında toplanmalıdır.

Bu tasarıyı eleştirenler “bu yasayla, imam-hatip okullarının ve Kur’an kurslarının kapatılacağı ve çıraklık sisteminin son bulacağı” iddialarını ileri sürmektedirler. Bütün bu iddialar, tümüyle asılsızdır. 1973 yılından beri uygulayageldiğimiz programın bir sonucu olarak, tüm liseler ile meslek liseleri ve teknikokulların orta kısımlarının 1 inci sınıflarına, bu yıldan başlanarak, öğrenci alınmayacaktır. Diğer bir deyişle, bir okulu hedef alan bir uygulama yoktur; ancak, kazanılmış hakları korunmak üzere, bu yıl açılmış bulunan müsabaka imtihanlarını kazanan yaklaşık 46 bin öğrenci, bu tür okulların ortaokullarının hazırlık sınıflarına kaydolabilecektir. Bu çerçevede, Anadolu imam-hatip liselerinin orta kısımlarına da 8 100 öğrenci kaydolacaktır. Ayrıca, halen, bu meslekî teknik liselerin ortaokullarının 2 ve 3 üncü sınıflarına devam eden öğrenciler, eğitimlerini bu okullarda tamamlayacaklardır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, son 3 dakika içindesiniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hayhay efendim.

Şimdi, bu tasarının bünyesinde bulunan finansman kaynaklarıyla, 55 inci Hükümet, ilköğretimde hangi reformları yapacaktır, onun üzerinde kısaca durmak istiyorum.

Bu tasarıyla, üç yıl içinde -1997 fiyatlarıyla- ilköğretime 1 katrilyon liranın üzerinde yatırım yapılacaktır. Bu, çok büyük bir yatırım hedefidir ve tarihimizde ilk defa bu boyutta bir eğitim seferberliği başlamaktadır. 1 katrilyon lirayı aşkın yatırımla, 2000 yılında şunlar gerçekleştirilecek ve çocuklarımızın emrine sunulacaktır:

İlköğretimde okullaşma oranı yüzde 100’e çıkarılacak, 6 yaşın üzerindeki nüfusumuzun ortalama eğitim süresi 5,7 yıla çıkarılacak, ikili öğretim 2000 yılında ortadan kaldırılacak, birleştirilmiş sınıf uygulaması 2000 yılına kadar son bulacaktır.

Sınıflardaki öğrenci sayısı 2000 yılına kadar tedricen 30’a indirilecek, bunu sağlamak için 147 326 derslik inşa edilecektir.

Tüm ilköğretimde bilgisayar destekli öğretime geçilecek; televizyon programları dahil, tüm iletişim olanakları, ilköğretimin emrine sunulacaktır.

İlköğretimde öğrencilerin bir yabancı dil öğrenmeye başlamaları sağlanacaktır.

Bu yıldan başlamak üzere, dargelirli ailelerin çocuklarına parasız beslenme, barınma, ders araç ve gereçleri sağlanacak ve geri kalmış yörelerimizde çocuklarımıza, bugüne kadar sahip olmadığı, eğitimde fırsat eşitliği verilmiş olacaktır. Eğitimdeki bu fırsat eşitliği, gerice kalmış yörelerde, özellikle kız çocuklarımıza verilecektir. Kız çocuklarımız, yarının anneleridir, yarının nesillerini yetiştirecektir, onları bu eğitimden noksan tutmaya hakkımız yoktur; bu, onlara yapabileceğimiz en büyük adaletsizlik olur.

Halen mevcut 143 yatılı ilköğretim bölge okulu ve pansiyonlu okul sayısı 250 adet artırılarak 393’e çıkarılacaktır.

Bütün bunların yanında, iklim koşullarının uygun olduğu bölgelerde taşımalı öğretim olanakları daha da geliştirilecek ve bütün bu ihtiyaçlara cevap verecek öğretmenler yetiştirilecek ve hizmete alınacaktır.

Değerli arkadaşlar, çocuklarımız, 21 inci Yüzyılda, dünyanın ileri gelen ülkeleriyle yarışacaktır. Dolayısıyla, bu çocuklara, bugünden, o ülkelerdeki rakiplerinin eğitim düzeyini vermeye başlamak durumundayız. Aslında, bu konuda çok geç kalmış durumdayız; belki yirmi sene geç kalmış durumdayız. Aradan geçen zamanı süratle telafi etmek zorunluluğundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahsı adına, Sayın Muhsin Yazıcıoğlu.

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

MUHSİN YAZICIOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetin 8 Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasa Tasarısıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Sayın Başkana ve değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum.

Hemen sözlerimin başında ifade etmek istiyorum ki, biz, kesinlikle, 8 yıllık eğitime karşı değiliz. Temel eğitimin 8 yıla çıkarılması, elbette, bir ihtiyaçtır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu ihtiyacı, bir şekilde mutlaka tamamlayacak ve gerçekleştirecektir; ancak, burada, 8 yıllık eğitimin gündeme getirilmesinin tarzı, uygulama biçimi ve niyetleri, Türkiye’yi ciddî şekilde kamplara bölmüş bulunmaktadır.

8 yıllık temel eğitimin gündeme getirilmesi, eğer sadece eğitim seviyesinin yükseltilmesi ise, o zaman, bunu 5+3 tarzında yaptığımız takdirde bir problem kalmamakta ve tartışma orada bitmektedir; fakat... (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Yazıcıoğlu, bir dakika...

Sayın milletvekilleri, sayın hatibin izlenmesinde, salondaki uğultu engel oluşturuyor; lütfen, sükûneti sağlayalım.

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – ...amaç bu değil; yani, 8 Yıllık Temel Eğitim Kanun Tasarısının getirilmesi, eğitim seviyesinin yükseltilmesi ve belli dönemlerde tartışılmış olan eğitim kalitesinin artırılması değildir; amaç, tek tip insan yetiştirme projesini millete dayatmaktır. İşte, bütün mesele de burada ortaya çıkmaktadır. Eğer amaç, tek tip insan yetiştirmekse, bu, demokrasiye, çağdaşlığa, ilme ve insan haklarına aykırı bir davranıştır. Tek tip insan yetiştirmek, demokrasilerde olmaz, ancak komünist ve faşist rejimlerde olur. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

Tasarı, kesinlikle bir dayatma tarzında gündeme gelmiştir. Biraz evvel, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın sözcüsü “yirmidört yıldır bu konu gündemdedir; bir dayatma vardır; fakat, bu dayatma, 8 yıllık kesintisiz eğitimin çıkarılmaması tarzında bir dayatmadır” diye ifade ettiler. Peki, o zaman, bu dayatmayı şimdiye kadar kimler yapmıştır, hangi siyasî teşekküller yapmıştır; bunun tahlilini yapmamız gerekmez mi; kim yapmıştır? Zamanında, Adalet Partisi iktidarda olmuştur, daha sonra Anavatan Partisi iktidarda olmuştur, Doğru Yol Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve de SHP iktidarda olmuştur ve bunların döneminde, bu tasarının, bu acelecilikle, bu kadar kararlı bir şekilde gündeme getirildiğini hiçbirimiz hatırlamıyoruz. O zaman, dayatma, ya bu siyasî partiler tarafından, yani hepiniz tarafından getirilmiştir ya da bir başka sebep var; iktidara gelenler, zaman zaman düşünmüş, sonra iktidardan erken gittikleri için belki vazgeçmiş olabilirler; ama, en son gündeme gelişini, 28 Şubat Millî Güvenlik Kurulu kararlarıyla hepimiz görüyoruz. O zaman, demek ki, Cumhuriyet Halk Partisi sayın sözcüsünün ifade ettiğini doğru kabul edecek olursak, şimdiye kadar, kendi iradeleriyle bu tasarının gündeme getirilmesi ve hayata geçirilmesi konusunda bir gayret ortaya koymamışlardır.

Daha evvel, 28 Şubat kararlarıyla gündeme geldikten sonra, birdenbire, Türkiye’de 8 yıllık kesintisiz eğitim hayata geçirilmezse, memleketimiz batacak, gençliğimiz çağdışı yetişmiş olacak; eğer uygularsak, çağdaş olacağız ve her şey çözülmüş olacak, problem bitmiş olacak!..

Sayın Anavatan Partililer, daha bundan bir süre önce 5+3 tarzını savunurlarken, şimdi neden bu kadar militanca, hatta, siyasî hayatlarının sonu olsa bile bunu yapmaya karar vermişlerdir; bunu çok tartışarak yaptıkları kanaatini taşımıyorum.

Burada ortaya çıkan şey şudur. Millî Güvenlik Kurulu kararlarıyla beraber, bu tasarı millete dayatılmıştır. Ensesine silah dayanarak rehin alınmış insanlar gibi, hiçbir tartışma ortaya koymadan, ilme, bilime, eğitim uzmanlarına kulak vermeden bu tasarının âdeta alkışlarla hayata geçirilmeye çalışılmasının sebebi, Millî Güvenlik Kurulu kararlarıdır; burada bir dayatma vardır.

Tasarı, makul ve mutedil bir zeminde tartışılabilir; artıları, eksileri görüşülebilir ve eğitim uzmanlarının eleğinden geçebilir; sonra da, ilk karar verildiği gibi, altyapısı oluşturula oluşturula milletin hayrına bir şekilde gerçekleştirilebilirdi; ama, bir dayatmayla gündeme getirilmiş ve hiçbir zaman, bu konunun uzmanlarına sorulmamıştır. Hatta, tasarı yayımlandıktan sonra ilahiyat fakültelerinden profesörler getirilmiş; ama, onların görüşlerinin de hiçbir şekilde tasarıya yansımadığını görüyoruz.

Tabiî, tasarı bu şekilde gündeme geldikten sonra, Türkiye, enteresan bir tartışmaya girmiştir. Bize göre, 8 yıllık kesintisiz temel eğitimin sebeplerinden birisi, Anadolu çocuklarının eğitim yarışında devre dışı bırakılmasıdır; Anadolu çocuklarının önünün kesilmesidir; gerek imam-hatip liseleriyle gerek çıraklık okullarıyla ve gerek Anadolu liseleriyle, Anadolu çocuklarının önü açılmaktaydı; bunun önünü kesmek istemektedirler ve bu sebeple, aslında, milletin talepleri, ihtiyaçları, dinî gerekleri dikkate alınmaksızın...

BAŞKAN – Sayın Yazıcıoğlu, son 2 dakikanız.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – ...eğitimde pedagojik açıdan da hiçbir formasyon dikkate alınmaksızın hazırlanan bu dayatmayla getirilmiş olan açmazd, şöyle bir manzara ortaya çıkmıştır: “Ben, imam-hatiplerimi yaptırdım ve onun yaşatılmasını istiyorum” diyenler, Anadolu liselerinin kapanmasını istemeyenler, çıraklık okullarıyla ilgili endişelerini ifade edip yürüyenler, çağdışı, cumhuriyet düşmanı, karanlık insanlar, karanlık çağın insanları ve yarasalar olarak takdim edilmiştir. Bunu, o kendi inançları, değerleri için yürümüş olanlar adına, birtakım kaygılarla yürümüş olanlar adına esefle karşıladığımı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. (BBP, RP, DYP ve MHP sıralarından alkışlar)

Tabiî, bu yürüyüşler dolayısıyla birtakım provokasyonlarla karşı karşıya kalınmıştır. İşte, bir sayın Cumhuriyet Halk Partili, basın toplantısı yaparak, bu yürüyüşü yapanlara “yaşasın laiklik” diye karşı çıkmış olanı “kahraman” ilan etmiştir; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini elinde taşımış olan birisini “kahraman Türk kızı” diye ilan etmiştir. Neye göre ilan edilmektedir; neye göre kahramandır? Yürüyenler, bu ülkeninin düşmanları mıdır; başka ülkeden gelmiş insanlar mıdır; müstemleke çocukları mıdır? Nedir ki, onlara karşı, bu devletin kurucusunun fotoğrafını göstermek kahramanlık olmuş oluyor? (BBP, RP ve DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Kaldı ki “yaşasın laiklik” diye bağıran kıza, hanımefendiye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yazıcıoğlu, mikrofon 1 dakika sonunda kapanacak.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

... Cumhuriyet Halk Partisi ödül vermiştir ve bu hanımefendinin, devrimci komünist partisi üyesi olduğu ortaya çıkmıştır. (BBP, RP ve DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Peki, sokaklarda kızıl bayraklarıyla, âdeta resmî üniformalarla yürüyüş yapmış olanlara, Türk bayrağını yırtmış olanlara karşı aynı hassasiyeti niye göstermediniz? (BBP, RP ve DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Türk bayrağını indirirken, Türk bayrağını korumaya çalışan İstanbul’daki vatandaşımıza, niçin ödül vermediniz? Bunlar ayıp şeylerdir. Vatandaşımızı, milletimizi kamplara bölmek “laik-laik olmayan” diye ayırıp, burada, inancını, imanını, değerlerini savunmak isteyenlere, böyle müstemleke çocukları gibi hakaret etmek, tahkir etmek kimseye yakışmaz. Bu ülkeninin vatanlaşmasını, onların dedeleri, Çanakkale’de yapmışlardır. (BBP, RP ve DYP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcıoğlu.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – Ben, hepinize, bu vesileyle saygılarımı sunuyorum. (BBP, RP ve DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

(CHP sıralarından Sıvas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’na laf atmalar; RP sıralarından “Yuh” sesleri, gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, soruların işlemine başlayacağız. Genel Kurulun 13.8.1997 tarihli 134 üncü Birleşiminde aldığı karar uyarınca, tasarının gerek tümü gerekse maddeleri üzerinde yöneltilecek sorular, kısa, gerekçesiz ve yazılı olarak, en geç konuşmalar bitinceye kadar Başkanlığa verilmiş olmalıydı. Soru ve cevap işlemleri de grupların konuşma süreleriyle sınırlı olacaktı.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde yöneltilmiş olan 57 adet sorunun işlemine başlıyoruz.

Soru ve cevap süresi 20 dakikadır.

Bu arada, soruları okuyacak sayın Divan üyesi arkadaşımın, soruları yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oturarak okuması kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından “ayakta okusun, ayakta...” sesleri)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel Kurul karar aldı. Genel Kurulun kararı üzerine uğultu çıkarmak bir işe yaramayacak.

Birinci soruyu okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim. 14.08.1997

Kâzım Arslan Yozgat

1.- Gelişmiş ülkelerde, kesintisiz ve yönlendirmesiz temel eğitim örneği var mıdır?

2.- Bu tasarının kanunlaşması ile özel kabiliyeti olan öğrenciler köreltilmeyecek midir?

BAŞKAN – Sayın Hükümet, şimdi cevaplayacak mısınız; yoksa, yazılı olarak mı cevap vereceksiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Cevaplıyorum Sayın Başkan.

Bu tasarının yasalaşmasıyla, yetenek sahibi hiçbir öğrencimizin geleceği kapanmayacaktır; aksine, önleri son derece açılacaktır. Üç yılda yapılacak 1 katrilyonluk yatırımla, ilköğretim okullarının bünyesine çağdaş teknolojiler konulacaktır. Güneydoğu ve geri kalmış yörelerde açılacak 393’e varan yatılı ilköğretim bölge okullarıyla, ilk defa o yörelerimizde çağdaş eğitimi, kız ve erkek tüm çocuklarımıza iletebileceğiz ve ülkemizin tümünde, hem eğitimde hem de fırsatta eşitlik sağlanacak. Bugün, o imkânı vermediğimiz birtakım çocuklarımızı, okula gidemedikleri için yeteneklerini sergileme imkânını bulamayan çocuklarımızı da keşfedip topluma kazandırma imkânını bulacağız.

Saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Millî Eğitim Sayın Bakanına, aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

1.- Halkın büyük bir kısmının kesintisiz eğitime karşı olduğu halde, bu kanunu uygulama imkânı olacak mı?

2.- Türkiye’nin önemli bir bölümünde, tek odada tek öğretmenle görev yapılmakta; kısa zamanda bu eksikliğin giderileceğine inanıyor musunuz?

Faruk Ekinci Ankara

BAŞKAN – Sayın Bakan...

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Devletimizin, bugüne değin, bir okulda bir veya iki öğretmenle beş sınıfı okutması, hepimizin ortaklaşa üzülüp, bugüne kadar çözemediğimiz için yeis duymamız gereken bir gerçektir.

55 inci Hükümet bir iddiayla ortaya çıkıyor “eğitimde seferberlik yapıp, 2000 yılına kadar bu tür eğitimi kaldıracağım” diyor. Buna, toplumun her tarafından destek geliyor, çocuklarımıza fırsat eşitliği geliyor. (RP sıralarından “nereden destek geliyor” sesleri; gürültüler) Hep beraber bu uygulamayı alkışlamamız gerekir.

Saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Üçüncü soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle, Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından -tasarının tümü üzerindeki görüşmeler bittiğinde- cevaplandırılmasını arz ederim.

İsmail İlhan Sungur Trabzon

1.- Şu anda Türkiye’deki ilköğretim okullarındaki toplam öğretmen açığı ne kadardır?

2.- Bu kanunla, yeni açılacak altıncı sınıflar için ne kadar yeni öğretmene ihtiyaç olacaktır?

3.- Mevcut ve altıncı sınıflarla birlikte ortaya çıkacak toplam öğretmen açığını hangi yollarla kapatmayı düşünüyorsunuz?

4.- Mevcut ilköğretim okullarının kalitesi hakkında, yapılan teftişlerde belirtilen şikâyetler nelerdir?

BAŞKAN – Sayın Bakan...

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen kısa cevap veriniz.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Hay hay efendim; yalnız, sualler çok uzun, dört suale çok kısa cevap vermem mümkün değil. (ANAP sıralarından “yazılı cevap veriniz” sesleri)

Şu anda, bu yılki ihtiyacımızı karşılamak üzere 8 100 branş öğretmenine ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacımızı karşılayacağımız temel kaynaklar:

1.- Genç emekli olmuş tüm öğretmenlerimizi geriye, hizmete davet ediyoruz.

2.- Eğitim fakültelerini bitirmiş olan tüm öğrenciler için kadrolarımız serbesttir; bu kadrolarımız onların emrine verilecektir.

3.- Bugün, birçok öğretmen, yanlış politikalar sonucunda idarî kadrolarda istihdam edilirken, bu öğretmenlerin eğitim hizmetine dönmeleri sağlanacaktır. (DSP sıralarından alkışlar)

4.- Ek ders ücretleri çağdaş düzeye getirilmek suretiyle, öğretmenlerimizin atıl kapasiteleri çocuklarımızın emrine sunulacaktır. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar [!])

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, kaç öğretmen açığı olduğu soruldu; ama, cevap verilmedi...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, arkadaşımız dinlememiş; bu yılın ihtiyacı için 8 100 açık olduğunu, onu da bu kaynaklardan karşılayacağımızı ifade etmiş bulunuyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sadece, Kayseri’de 900 öğretmen açığı var; nasıl sığacak 8 bin taneye... Bu rakamlar doğru değil... (DSP sıralarından “otur” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, siz beyanınızı yaptınız.

Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Arz ederim. 14.8.1997

Mehmet Elkatmış Nevşehir

Soru: Ben, bir Müslüman olarak, ilkokul çağındaki çocuğumun da Kur’an-ı Kerim’i, Kur’an kursunda öğrenmesini istiyorum. Halbuki, tasarının 4 üncü maddesi, bu imkânı 5 inci sınıftan sonra ve yalnız yaz tatillerinde vermektedir. Benim çocuğum, 5 inci sınıftan önce ve yıl içinde ve her zaman Kur’an-ı Kerim’i nerede ve nasıl öğrenebilecektir?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türk ailesinin geleneğinde, asırlardan beri, iyi ahlak ve itikat aile ocağında verilir. Dolayısıyla... (RP sıralarından “Vay... Vay...” sesleri, gülüşmeler)

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – 8 yıllık eğitimi de evde verin...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Efendim, Türk ırkı, milletimiz, Müslümanlığı seçtiğinden beri, asırlardır imam-hatip okulları ve Kur’an kurslarından önce, itikadını ve iyi ahlakını aile yuvasında almıştır. (DSP, ANAP, DTP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar, RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar [!]) Anne ve baba olarak, çocuklarımıza karşı bir sorumluluğumuz vardır; evvela, biz, itikadı bütün olacağız, kendi bilgilerimizi çocuklarımıza aktaracağız; çocuklarımıza aktarırken noksanlarımız varsa, evvela kendi noksanımızı tamamlayıp o noksanları gidererek çocuklarımızın ihtiyacına cevap vereceğiz; ondan sonra, uygun çağa geldiği vakit Kur’an kursuna da imam hatip lisesine de istedikleri gibi gidecekler. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Yeni soruyu okutuyorum. (RP ve DSP sıralarından gürültüler)

MUHAMMET POLAT (Aydın) – Sayın Bakan...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Anne babaları bugüne kadar yetiştirmediyse, bu hepimizin ortak kusurudur.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen...

Değerli arkadaşlarım, süreyi durdurdum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Anayasanın 24 üncü maddesi ne oldu? Bu bir eğitim ve öğretim meselesidir, keyfî bir mesele değildir... (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Bakanın keyfi ifadeleriyle bir kurum....

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, siz grup başkanvekilisiniz, katılmadığınız bir Genel Kurul kararı var, Başkanlık Divanında idiniz. Şu an, bu yaptığınız biçimde bir usulümüz yok. Soruları okuyacağız ve Sayın Bakan yazılı ya da sözlü cevap verecek. Onun için, bu cevaplarla tatmin olabiliriz, olmayabiliriz; yeniden Sayın Bakana yazılı ve sözlü soru sorma hakkımız var. Bundan sonra bu tür müdahaleler olursa süre açıkken bu müdahaleleri yapmak zorunda kalacağım. Ne kadar sessiz olursak, o kadar çok arkadaşımızın sorusunu işleme koyma fırsatını bulacağım. Bu müdahaleler, şu an arkadaşlarımızın sorularının işleme girmesini önlüyor ve soru sahibi arkadaşlarımıza haksızlık oluyor. Lütfen...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, böyle bir usulümüz yok...

SALİH KAHPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, peki ama, yerimden sizin şu açıklamayı...

BAŞKAN – Hayır, şu an değil, bu işlem bitince... Sayın Kapusuz, soruların süresini kullanıyorsunuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bakın, Sayın Başkan; burası Genel Kuruldur. Genel Kurulda bir milletvekili zatıâliniz vasıtasıyla bir sual sormuştur. İlkokul çağındaki çocuğunun Kur’an öğretimiyle ilgili hangi... (DSP sıralarından gürültüler) Kur’an’ı hangi müesseselerin öğreteceğini soruyor, Sayın Bakan, bizim örfümüzden gelen, ailelerimizden gelen eğitimden, itikattan istifade edileceğini söylüyor. Biz, bunun müessese olarak nerede yapılacağını öğrenmek istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, tatmin olmadıysanız, bu soruyu tekrar sorabilirsiniz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Peki, tekrar soruyorum...

BAŞKAN – Hayır, şu süreç içerisinde soramazsınız. Şu an, bu müdahalenizle, en az üç veya dört arkadaşın sorusunun okunmasını önlediniz.

Buyurun; soruları okumaya devam edin:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletinizle arz ederim.

14.8.1997

Naci Terzi Erzincan

Eğitim reformu diye takdim ettiğiniz tasarıyla ilgili, üniversitelerden, ilahiyat fakültelerinden, Diyanet İşleri Başkanlığından ve millî eğitim camiasından, bünyemize ve altyapımıza uygun olup olmadığına dair elinizde yaptırdığınız raporlar var mı? Varsa, açıklar mısınız?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz evvel de söyledim; yıllardır bu ülkede millî eğitim şûraları yapılır ve eğitim konusundaki bu çalışmalara, toplumun her katmanından katkı gelir ve 15 tane millî eğitim şûrasında, bütün toplumun görüşleri yansıtılmıştır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Batı çalışma grubunun(!)..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bu eğitim şûralarının hazırlığından önce, şûra safhasından önce, bütün bu kurumlarla temas edilir, bütün bu kurumların katkısı sağlanır ve o katkılar, nihaî, rafine edilmiş şeklini şûralarda alır ve onun dışında, kalkınma planlarının hazırlanmasında, bu Meclisin tartışmalarında, bütün bu görüşler buraya yansır.

Bütün bu hazırlıkların çerçevesinde -biraz evvel de söyledim- 1973 yılında başlayan yasal bir uygulama; fiilî bir uygulama da, 1971 yılından beri hem pedagojik hem bilimsel hem de uygulama yönüyle yapılagelmiştir.

Biraz evvel kürsüden arz ettim: 1973 yılından bugüne 6 400’e yakın okul, kesintisiz ilköğrenim verecek şekilde kurulmuştur ve bütün hükümetlerin bunda katkısı vardır ve ortak paydamızdır bu.

Saygıyla sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Sayın Bakanın sözlü olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Musa Uzunkaya Samsun

1.- Konservatuvar, bale ve müzik eğitimiyle ilgili muafiyetin, Eğitim Yasasının 33 üncü maddesine isnat ettirildiğini biliyoruz. Özel durumu arz ettiği ifade edilen bu branşların yanında, Kur’an öğretiminin de bir özellik arz ettiğini kabul ediyor musunuz?

2.- İmam-hatip liseleri 4 yıl iken, bir 5 inci sınıf ilave ederek, talebelerin bu okula yönelişinin tamamen önlenmesini mi kastediyorsunuz?

3.- İmam-hatip lisesi mezunlarının, alan tahdidi olmaksızın her istediği sahada yükseköğrenime devamına imkân tanıyacak mısınız?

4.- İmam-hatip liselerine müracaat eden tüm öğrencileri, tahdit olmaksızın kabul etmeyi düşünüyor musunuz?

5.- 4 üncü maddeyle, gece ve yaz kursları ve tamamen Kur’an öğreniminin sınıflandırıldığı, 12 yaşından küçük çocuklara yasaklandığını biliyor musunuz; bunu, halka nasıl izah edeceksiniz?

6.- 8 yıllık kesintisiz eğitimin temel amacı, Kur’an kurslarını, hafızlık müessesesini ve imam-hatipleri kapatmak mıdır, değilse; buna, hangi nedenle, 70 yılın devrimi adını veriyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Millî Eğitim Temel Kanununun 32 nci maddesi, imam-hatip liselerini düzenlerken, bu eğitimin nasıl yapılacağını bütün ayrıntısıyla belirlemiştir. Dinî eğitim esasını da tanzim eden bu maddenin hemen arkasından gelen 33 üncü maddede de, güzel sanatlar eğitimi düzenlenmiştir. Yani, Temel Eğitim Kanunu, her iki alanı da, zamanında, bütün boyutlarıyla incelemiş, hangi eğitimin ne düzeyde verileceği tartışılmış ve bu tartışmalar sonucunda, bu maddeler 1973 yılında yasamıza girmiş. 1973 yılından bu yana 24 yıldır uygulanıyor ve bu uygulamalar çerçevesinde, ne toplumda ne eğitim camiasında hiçbir tartışma yoktur. Bunlar, yerine oturmuş ve bizim Hükümetimizin, önünüze getirdiği yasa tasarısıyla herhangi bir değişiklik getirmediği uygulamalardır. 24 yıldır uygulanan bu uygulamaları, Hükümetimiz de aynen uygulamaya devam edecektir.

Cevaplayamadığım diğer bölümlerini de yazılı olarak cevaplayacağım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sualimin, delaletinizle Millî Eğitim Bakanına tevcihini saygılarımla arz ederim. 14.8.1997

Şaban Şevli Van

Sual: 8 yıllık zorunlu eğitimin kesintisiz olmasında ısrar edilmektedir. Eğer, bu eğitim kesintili olursa, ülkemizde ne gibi sıkıntılara ve krizlere sebep olur?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 8 yıllık kesintisiz eğitim tercihiyle, 1973 yılından bu yana çeşitli hükümetler tarafından açılan 8 yıllık ilköğretim okulları sayısında 6 400’e ulaşıldığı ve bu okullarda, halen 4,1 milyondan fazla çocuğumuzun okutulduğu bir gerçektir ve bütün ilköğretim kademelerinde müstakil ortaokullar dahil, yıllardır bir program bütünlüğü içerisinde bu uygulanmaktadır. Bu uygulamadaki geçici madde düzenlemesini ortadan kaldıran ve bu türdeki eğitimin çocuklarımızın yüzde 90’ına ulaşmış olmasını tescil eden bir tasarı gelmiştir; onun ötesinde uygulamaya yönelik bir değişiklik yoktur. Zaten, fiilen, bu, kesintisiz olarak uygulanıyor, diploma iki kademede veriliyordu; 1973’te çıkarılan kanunun öngördüğü iki diplomanın ortadan kaldırılması keyfiyeti bu kanunla kazandırılacaktır.

Kürsüden biraz evvel işaret ettim, 23 yıldır uygulanan ve tartışılmayan konuları, bugün tartışmakla toplumun zihinlerini karıştırmaktan öteye hiçbir hizmet üretmiyoruz.

Saygıyla sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Milletimizin ve dünya Müslümanlarının manevî hayatında önemli bir yer tutan hafızlık müessesesi ne olacak?

Bir öğrencinin hafız olabilmesi için en asgarî iki yıl gerekmektedir. Çocuğunun hafız olmasını isteyen bir vatandaş, çocuğuna hafızlık eğitimini ne zaman aldıracaktır? Net ve kesin, ayrıntılı yanıtını beklediğimi arz ederim.

Saygılarımla.

Cemalettin Lafçı Amasya

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kanun tasarısının 4 üncü maddesi, Diyanet İşleri Başkanlığınca açılacak bu tür kurslara ilköğretimin 5 inci sınıfını tamamlayan öğrencilerin katılabileceklerini ifade etmektedir; dolayısıyla, hafızlık müessesesine de, çocukların uygun yaştan itibaren başlama şansını korumaktadır. Mevcut uygulama da esasen budur; bu uygulama değiştirilmemektedir.

Saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sualimin, delaletinizle, Millî Eğitim Bakanına tevcihini arz ederim.

Mehmet Bedri İncetahtacı Gaziantep

Soru:

8 yıllık kesintisiz eğitime geçerken, şu an eğitim veren ilköğretim okullarının diğer okullarla arasında bir verimlilik analizi yapılmış mıdır; yapılmışsa, bu analiz raporu, ne zaman ve hangi sayıyla yayınlanmıştır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli üyeler; millî eğitimimizin uygulamaları, başarı ve başarısızlıkları, her millî eğitim şûrası öncesinde, uzmanlar tarafından azamî tartışılır, komisyonlar kurulur, bu komisyonların bulguları uzmanlar tarafından değerlendirilir; burada, sadece millî eğitim camiası değil, üniversite, aileler, bu anlamda veliler, toplumun iş kesimleri dahil her bölüm, millî eğitimimizin başarı ve başarısızlıklarını eleştiriye tabi tutarlar. Bu eleştiriler sonucunda ortaya çıkan eser uygulamaya yön verir; o uygulamalar sonucunda ortaya çıkan durum yeni bir millî eğitim şûrasıyla değerlendirilir. Sistem, 15 eğitim şûrasından bu yana kendi içerisinde özeleştirisini yapan ve bu özeleştirilerden yararlanarak kendini yenileyen bir sistemdir. O nedenle, 15 millî eğitim şûrasının gerisinde yatan tüm araştırmalar bu sistemin etkinlik ve verimliliğini net bir biçimde ortaya koymaktadır ve bunların sonucunda, zaten, ülkemizde, 4 milyondan fazla çocuğumuzun, 8 yıllık program bütünlüğü içerisinde veren, tek kademede toplayan okullara yönlendirilmesi, 24 yıldır 364 misli büyütülerek gerçekleştirilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Bütün bu gerçekler de gösteriyor ki, ülkemizde özeleştirilerin ve doğruların tespitinin sonucunda bütün iktidarlar tarafından bu benimsenmiş ve uygulanmıştır.

Saygıyla arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Son soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkanım, delaletinizle aşağıdaki sorularımın Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Bursa

Soru: Bünyesine dahil olmaya çalıştığımız Avrupa Topluluğunda ilköğretim kesintilidir. Dünya hâkimiyetini elinde tutan Amerika Birleşik Devletlerinde de eğitim kesintili ve yönlendirmeli olarak sürdürülmektedir. Dünyada gelişmiş ülkelerde de eğitimin zorunlu bölümünün kesintili olduğunu görüyoruz.

Bütün bu gerçekler, gerek ilmen gerekse örfen kabul edilerek uygulanmaka iken neden ve niçin ülkemizde zorunlu ilköğretim kesintisizdir?

BAŞKAN – Sayın Bakan; buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, suali duyma fırsatı olmadığı için, metinlerden alıp, yazılı cevap vereceğim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesinin açıkoylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 376 sıra sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçmek için yapılacak oylamanın açıkoylamayla yapılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Muhammet Polat?.. Burada.

Naci Terzi?.. Burada.

Kâzım Arslan?.. Burada.

Kâzım Ataoğlu?.. Burada.

Mustafa Baş?.. Burada

Teoman Rıza Güneri?.. Burada.

Alaattin Sever Aydın?.. Burada.

Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Şaban Şevli?.. Burada.

Abdullah Örnek?.. Burada.

Kemalettin Göktaş?.. Burada.

Cemalettin Lafçı?.. Burada.

Kemal Albayrak?.. Burada.

İlyas Arslan?.. Burada.

Mehmet Aykaç?.. Burada.

Mikail Korkmaz?.. Burada.

Hüseyin Arı?.. Burada.

Salih Katırcıoğlu?.. Burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Celal Esin?.. Burada.

Metin Kalkan?.. Burada.

Avni Doğan?.. Burada.

Yeterli imza sahibi burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekillerinin kürsüye konacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin ayağa kalkarak “kabul”, “ret” veya “çekimser” şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (RP sıralarından gürültüler, “sayın” sesleri)

Değerli arkadaşlar, Divan Üyesi her iki arkadaşın da, benim de oylama konusunda hiçbir tereddütümüz yok. Divan Üyesi arkadaşlarımız da, biz de, burada görev yapan bütün arkadaşlar biliyorlar; salonun şeklinden, aşağı yukarı, bu tür oylamalarda tek tek saymayı... (RP sıralarından “Localardakiler sayılmadı” sesleri) Farkındayız efendim; 10 kadar oy vardı orada. Lütfen itiraz etmeyin.

Açık oylama, oy kutusu sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır. Kutular sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?.. Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslekî Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesi konusundaki açık oylama sonuçlarını açıklıyorum:

Oylamaya katılan sayın milletvekillerinin sayısı 511; kabul 273, ret 238; böylece, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM KANUNU, MİLLÎ EĞİTİM TEMEL KANUNU, ÇIRAKLIK VE MESLEKÎ EĞİTİM KANUNU, MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN İLE 24.3.1988 TARİHLİ VE 3418 SAYILI KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BAZI KÂĞIT VE İŞLEMLERDEN EĞİTİME KATKI PAYI ALINMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlköğretim kurumları sekiz yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir.”

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmelere geçmeden önce, gruplar ve şahıslar adına söz taleplerini söylüyorum:

Gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Algan Hacaloğlu.

Şahısları adına, Hasan Gülay, Necati Albay, Yaşar Canbay, Hayati Korkmaz, Sıtkı Cengil, Orhan Kavuncu, Ahmet Doğan, Sıddık Altay, Mehmet Ekinci, Ahmet Denizolgun, Muhammet Polat, Musa Okçu, Suat Pamukçu, Mustafa Yünlüoğlu, Altan Karapaşaoğlu, Hasan Çağlayan, Zülfikar Gazi, Naci Terzi, Lütfü Esengün, Ömer Özyılmaz, Aslan Polat, Bedri İncetahtacı, Metin Kalkan, Mehmet Sılay, Mustafa Köylü, Mehmet Emin Aydınbaş, Ekrem Erdem, Yusuf Pamuk, Mehmet Ali Şahin, Osman Yumakoğulları, Hasan Dikici, Avni Doğan, Hayrettin Dilekcan, Abdullah Özbey, Zeki Ünal, Selahattin Beyribey, Zeki Karabayır, Memduh Büyükkılıç, Recep Kırış, Mikail Korkmaz, Veysel Candan, Ahmet Derin, Metin Perli, Süleyman Hatinoğlu, Sabahattin Yıldız, Salih Katırcıoğlu, Hasan Öz, Nezir Aydın, Cevat Ayhan, Latif Öztek, Musa Uzunkaya, Ahmet Aydın, Memet Emin Aydın, Mahmut Işık, Nevzat Yanmaz, Muhsin Yazıcıoğlu, Hanefi Çelik, Fethullah Erbaş, Abdullah Örnek, İsmail Durak Ünlü, Necmettin Aydın, Gökhan Çapoğlu, Rıza Güneri, İsmail Köse, Sıddık Altay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin birçok alanda yapılanmaya, reforma ihtiyacı var. Türkiye’nin barışının, demokrasisinin, sosyal devlet yapısının, ekonomisinin yeniden yapılanmaya, iç kanamasının giderilmeye ve yeni bir çağa taşınmaya ihiyacı var; ama, bunların hepsinin temelinde, ardında, bir temel alanda, Türkiye’nin büyük bir reforma ihtiyacı var; o da, eğitim alanı. Türkiye’nin eğitim alanında üç reforma ihtiyacı var; ilköğretimde reforma ihtiyacı var, meslekî eğitimde reforma ihtiyacı var ve yükseköğrenimde reforma ihtiyacı var. İlköğretim reformunu yapmadığınız sürece onun üstüne diğer reformları da çatmanız, o çatıyı sağlıklı kurmanız mümkün değildir. Türkiye, önümüzdeki projeyle böyle bir fırsatı yakalamıştır. Türkiye, bu projeyle; yani, 8 yıllık zorunlu kesintisiz temel eğitimle, eğitimde içine itilmiş olduğu, içinde bulunduğu dünyanın üçüncü liğinden ön saflara geçmek; çocuklarının geleceğe yönelik eğitimde önünü açmak ve çocuklarına yeni bir umut, yeni bir gelecek yaratmanın fırsatını yakalamıştır. Türkiye, artık üçüncü ligde kalmanın ayıbını taşıyamaz. Atatürk’ün cumhuriyetini emanet ettiği çocuklarımıza, bu ayıbı daha fazla taşıyamaz. Bu proje, böyle bir anlayışla önümüzdedir. Bu proje, Türkiye’nin ulusal bütünlük projesidir. Bu proje, Türkiye’nin uluslaşma projesidir. Bu projeyle, çocuklarımız, ortak kültürde kucaklaşacaklar, sevgiyle bir araya geleceklerdir..

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Üç sene sonra ne hale geldiğini göreceksin!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu projeyle, eğitimde fırsat eşitliğine yeni ufuklar açılacaktır. Bu projeyle, kız çocuklarımıza eğitim hakkı fiilen sağlanmış olacaktır. Bu projeyle. çocuklarımızın bilgi çağına geçişlerinde önlerine kurulan tuzaklar aşılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Atatürk’ün öncülüğünde Mustafa Necatiler, Hasan Âli Yüceller, Tonguçlar ve onların yiğit kadrolarıyla, inançlı kadrolarıyla...

AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Hangi inanç?..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – ...cumhuriyeten kuruluş yıllarında atılmış olan Türkiye’nin eğitim ve kültür alanındaki temellerini, bugün, bu yeni yasa tasarısıyla yeni boyutlara taşımanın ortak çalışması içindeyiz. Laik cumhuriyeti kuranlar, bir taraftan ulusal bağımsızlık savaşını verirken, diğer taraftan 1921’de Birinci Maarif Kongresini toplayarak, maarif alanında, eğitimde kurtuluş savaşını başlatmışlardı ve böylelikle, eğitimin, dinci, ırkçı, bağnaz, sekter, radikal kuşatmadan kurtarılmasının zeminini hazırlamışlardı.

Bugün, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimle bu fırsatı tekrar elde edebilme zemini yakalanmıştır.

Ben, buradan Sayın Bakanımıza seslenmek istiyorum: Sayın Bakan, bu fırsatı iyi değerlendiriniz ve çocuklarımızın, ülkemizin, ulusumuzun önünü açacak, toplumumuzu bilgi çağına taşımanın temellerini oluşturacak; ama, daha önemlisi, Türkiye’yi laik, demokratik cumhuriyetin değerleriyle, Atatürk ilkeleriyle, çağdaşlıkla, barışla, insan haklarıyla, insan sevgisiyle bütünleştirecek, kucaklaştıracak ve çocuklarımızı, böyle bir güce, bütünleşmenin, yapılanmanın öncü kadroları haline dönüştürecek bu projeye eğer sahip çıkarsanız, sizin de yeriniz Mustafa Necatilerin, Hasan Ali Yücellerin yanı olacaktır. (RP sıralarından “Allah korusun” sesleri) Biliniz ki, böyle bir davada, Cumhuriyet Halk Partisi, her zaman, sizin arkanızda olacaktır. Doğru adım attığınız sürece, Cumhuriyet Halk Partisi, bu devrim nitelikli projeyi daima savunacaktır.

Ülkemizde teokratik devlet kurma özlemi içinde, siyaseti camie, dini siyasete taşıyanlara, dini eğitim veren eğitim kurumlarıyla taban oluşturma, geliştirme ve siyasal İslamı yaşama geçirme arayışlarına karşı, Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne değin olduğu gibi, komisyonlarda olduğu gibi, daima kararlı mücadelesini sürdürecektir. Bundan emin olabilirsiniz Sayın Bakan. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar, RP sıralarından alkışlar [!])

Değerli arkadaşlarım, bir siyasetçi, yarınlarımızın güvencesi olan çocuklarımızı karşısına alıyor “ülkemizde 8 yıllık kesintisiz bir eğitimi müjdeliyorum size; hayırlı olsun. Her evladımız 8 yıl okuyacak; daha sonra çıraklık eğitimine, teknik okul eğitimine geçilecek” diyor ve devam ediyor “olay, sadece 8 yıl değil, olay, sadece 8 yıl kesintisiz olması konusudur. Bu kadar net söylüyorum; sadece 8 yıl değil, 8 yıl kesintisiz olacaktır diyorum. Ben bir şey söyledikten sonra dönmem” diyor ve sonra kalkıp dönüyor değerli arkadaşlarım ve kendi partisinin grup sözcüsünün zehir zemberek konuşmasından sonra, kalkıp bu konuşmaya; yani “bu tasarıya her bakımdan karşıyız” diyen kendi partisinin grup sözcüsüne de oturup alkış tutuyor. Sayın Çiller, merak ediyorum, bundan sonra çocuklarımızın suratına hangi yüzle bakacaksınız?!.

İSMAİL KARAKUYU (Kütahya) – Hâlâ anlayamamışsın...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Refah Partisi sözcüsü “kesintisiz temel eğitim hiçbir Batılı ülkede, hiçbir çağdaş ülkede yoktur” dedi. (RP sıralarından “Doğru” sesleri) Bu, doğru değildir; bu, yalanın büyüğüdür; bunu siz de biliyorsunuz. Bu, gerçekleri çarpıtmaktır, çocuklarımızı kandırmaya çalışmaktır. (RP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu kitap, OECD ülkelerinin eğitim raporu; anlarsanız okuyun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bugün, İsveç ve Finlandiya’da 8 yıl, Portekiz ve Danimarka’da 9 yıl, İspanya ve Polonya’da 8 yıl, Norveç’te 10 yıl kesintisiz, kademesiz temel eğitim yapılmaktadır. (RP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – OECD raporu; okumayı unutma.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Refah Partisi, dünyanız o kadar; siz, sadece Gana’yı ve Uganda’yı biliyorsunuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Okumayı biliyorsanız, buyurun...

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, 2 dakikanız var.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, diğer Batı Avrupa ülkelerinde de...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ezbere konuşmayın...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – ...asgarî 6 yıldan başlamak üzere, sonra kademeli temel eğitim vardır; ama, hiçbir ülkede ilköğretimde, temel eğitimde meslek eğitimi yoktur. Hiçbir ülkede temel eğitim içinde çıraklık eğitimi yoktur; çocuklarımızı kandırmayınız. Çocuklarımız ilköğretimi aldıktan sonra, eğer dinî eğitim alacaklarsa, meslekî eğitim alacaklarsa, bunu arzu ediyorlarsa yönlendirilecekler ve 8 yıldan sonra, geçiş yılından sonra meslek eğitime de gidebilecekler, imam-hatip liselerine de gidebileceklerdir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Niye önce yok, niye önce yok!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Dün gece, Refah Partili bir milletvekili, bu kürsüden “bu yasa tasarısıyla rejimin bekçilerini yetiştireceksiniz” dedi. Bu yüce çatı altında, hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Bu düzenden bahset!.. Çarpık düzenden bahset!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekillerinin ve bizi izlemekte olan değerli yurttaşlarımızın hiçbir kaygısı olmasın.

T. RIZA GÜNERi (Konya) – Hacaloğlu, çarpık düzenden bahset!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Silopi’den Edirne’ye kadar, Ardahan’dan Anamur’a kadar, tüm çocuklarımız, 8 yıllık kesintisiz eğitimle laikliğin, cumhuriyetin, demokrasinin, çağdaşlığın, barışın bekçileri olarak yetişecektir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Atatürk, ilke ve devrimlerinin bekçileri olarak yetişecektir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak size söz veriyoruz. Bu yasa tasarıyla, çocuklarımız, böyle bir rejimin düşmanı değil, yürekli bekçileri olacaktır. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, mikrofon 1 dakika içerisinde kapanacaktır.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Hepinize, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Nevzat Ercan; buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Zabıtlara doğru geçmesi açısından bir şey ifade edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Dün akşam konuşan arkadaşımız “bu çarpık düzenin bekçileri” ifadesini kullanmıştır; Sayın Hacaloğlu, buna dikkat etmemiş galiba.

Bir diğer husus da, OECD raporu; açıkça ortadadır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ercan, buyurun.

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Yüce Parlamento, tarihî bir günü yaşamaktadır.”Cumhuriyetin en büyük eğitim öğretim reformu ve mega proje” diye takdim edilmek istenen; ancak, örneğine geri kalmış ülkelerde -Somali gibi, Kenya gibi, Bolivya gibi- rastlanabilen bir tasarıyı müzakere ediyoruz.

Doğru Yol Partisi, eğitimle ilgili sorunların, kısır siyasî ve ideolojik çekişmelerin uzağında, her türlü dayatmacılığın dışında, demokratik perspektiften ve dünyanın yönelişiyle, Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda ele alınmasını ve çözümlenmesini istemekte ve savunmaktadır.

Doğru Yol Partisinin eğitim felsefesinin hareket noktası, bireydir. Eğitim, hızla değişen ve çeşitlenen dünyada bireysel yeteneklerin en verimli ve aktif biçimde gelişeceği ortamı sağlamalıdır. 8 yıllık zorunlu eğitime kimsenin itirazı yoktur, mümkünse, bu 11 yıl olmalıdır. Bu noktada, siyasetin tabanında, tavanında, toplumda bir anlaşmazlık, uzlaşmazlık mevcut değildir.

Esasen, bu konu, 24 yıl önce yasal olarak çözümlenmiş bir konudur. Hal böyleyken, belirli kesimlerin 8 yıllık zorunlu eğitime karşı olduğu gösterilmek istenmektedir. Bu, siyasî aldatma amacı güden, basit bir çarpıtmadır. Doğru Yol Partisi, hazırladığı Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı başta olmak üzere, görev aldığı son üç hükümette de, ısrarla 8 yıllık zorunlu eğitimi hükümet politikası olarak savunmuştur; bugün de bu çizgiyi kararlılıkla sürdürmektedir.

Zorunlu eğitimin süre olarak uzatılması, ülkemizin geleceği açısından gerekli ve hayatî bir projedir; ancak, bu projenin uygulanmasıyla, son yıllarda önemli bir gelişme gösteren ve erken yaşlarda başlaması gereken yabancı dil eğitimi, sanat ve meslek eğitimi ile din eğitimi ve öğretimi zarar görmemelidir. İşte, tartışılan ve karşı çıkılan nokta burasıdır.

Doğru Yol Partisi, yönlendirmeli 8 yıllık zorunlu eğitimi savunmaktadır. Yönlendirme, bireysel nitelikleri önplana çıkaran, öğrencinin yetenekleri ve eğilimleri istikametinde seçenekler sunan bir sistemdir. Çağdaş, ileri ülkelerin tamamında, zorunlu eğitimde yönlendirme sistemi uygulanmaktadır. Yönlendirme ve kademe olmaksızın 8 yıllık eğitim, geri kalmış ülkelerin eğitim modelidir.

Getirilen tasarı, demokrasinin iliği, hayat iksiri olan çoğulculuk, farklılık ve çeşitlilik yerine, tek tipliliği esas almaktadır. Amaç, tek tip insan yetiştirmektir. Bu sistem, demokrasiye kökünde aykırı olduğu gibi, çağın ihtiyaçlarına da aykırı bir sistemdir.

 

Değerli milletvekilleri, kesintisiz eğitim kavramı, pedagojik bir kavram değildir, eğitim literatüründe yeri yoktur. Dünyanın hiçbir ülkesinde eğitim sistemleri, kesintili, kesintisiz şekliyle ele alınamaz ve tartışılamaz, tartışılmamıştır da zaten. Kesintisiz kavramı, tek çatı ve tek idare altında, yönlendirmeye yer vermeyen tek tip programa göre, 8 yıllık eğitimin bölünmeden sürdürülmesi şeklinde anlaşılmakta ve maalesef, öyle anlatılmak istenmektedir. Bilimsellikten uzak, ülke imkân ve ihtiyaçlarını dikkate almayan, ideolojik olmanın ötesinde, savunulabilir bir gerekçesi bulunmayan bu anlayış, hem çocuğun bedensel, ruhsal, zihinsel gelişme evrelerine hem de eğitimi araç yaparak kalkınmalarını gerçekleştirmiş ve gelişmelerini sürekli hale getirmiş ileri ülkelerdeki uygulamalara ters düşmektedir. Gerçekten de, Avrupa Birliğine dahil ülkeler ile Amerika, Kanada, Japonya, Kore, Avustralya gibi kalkınmış ülkelerde zorunlu eğitim süresi 8-12 yıl arasında değişmekte; ancak, bu dönemde, kademeli yönlendirmeli sistem uygulanmakta, mekân ve program çeşitliliği ele alınmaktadır. Böylece, zorunlu eğitimle, öğrencilere temel eğitim vermenin yanında, onların yeteneklerinin geliştirilmesi ve meslekî hayata hazırlanmaları güvence altına alınmaktadır.

Esasen, kesintisiz, yönlendirmeyi engelleyen bir kavram olarak algılanmamalıdır; çünkü, kesintisiz eğitim, aralıksız, ara vermeden yapılan eğitim demektir; ama, bundan, aynı mekânda, aynı çatı altında, tek tip programla yapılan eğitim asla anlaşılmamalıdır.

Genel Başkanımız Sayın Çiller’in kullandığı, kimi parti söylemlerinde dile getirilen bu kavram, bütün atıflarını Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına yapmaktadır. Bu planda, sınırları, muhtevası ve kıyaslamaları nasıl yapılmış ise, biz, o şekil eğitimi savunuyoruz. Demagojiye gerek yoktur. Parlamentonun onayladığı resmî planlar alenîdir, vesikalıdır, tahrif olunamaz.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Doğru Yol Partisinin iktidar olduğu 1994 döneminde hazırlanmıştır, 1995’te Yüce Parlamentonun onayından geçmiştir; Sayın Çiller Başbakandır. Orada, ilköğretim okullarının ikinci kademesinden itibaren yönlendirmeye işlerlik kazandırılacağı öngörülmüştür. İşte, vesika ortadadır; 53 üncü Hükümet Programı... 53 üncü Hükümet Programında da zorunlu eğitim, yönlendirmeli ve kademeli olarak öngörülmüştür, 54 üncü Hükümet Programında da aynı ibareler yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, halen dünyadaki mevcut ülkelerden 168’inde zorunlu eğitim, kademeli, yönlendirmeli olarak uygulanmaktadır. İleri ülkeler, temel eğitimi 4, 5 veya en fazla 6 yılda vermektedirler. Temel eğitimden sonra öğrenci, ilgi, istidat ve kabiliyetine göre değişik mesleklere yönlendirilmekte ve zorunlu eğitimin kalan süresini ilgi, istidat ve kabiliyetine göre seçtiği ve gönderildiği okulda tamamlamaktadır. Ne yazık ki, bizde, zorunlu eğitim süresiyle temel eğitim süresi birbirine karıştırılmaktadır. Oysa, temel eğitim, zorunlu eğitimin ilk parçasıdır. Zorunlu eğitimi, tamamen temel eğitim veya ilkokul olarak uygulamak, öğrenciyi, boş yere 8 yıl oyalamaktır.

Değerli milletvekilleri, hiç inkâra, tevile gerek yok; getirilen bu tasarı, bir tek şeyi amaçlamaktadır, o da, imam-hatip okullarının orta kısmını kapatmak ve Kur’an kurslarımızı devredışı bırakmaktır.

Siz, bu amacı gizlemeye çalışıyorsunuz; ama, buna karşı koyanlara da tahammül edemiyorsunuz. Bakınız, Sayın Başbakan, yönlendirmesiz 8 yıllık zorunlu eğitime karşı olanları kimlere benzetiyor: Güneşten huzursuz olan yarasalara...

Siz, önceki Mesut Yılmaz olarak -kendisine söylüyorum- 10.3.1996 tarihinde, Meclis kürsüsünde 8 yılı savunurken güneş ışığından çok mu huzursuz olmuştunuz? (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yönlendirmeli ve kademeli olarak 8 yılı savunurken, acaba, güneş ışığından çok mu rahatsız olmuştunuz? Aradan geçen bir yıl içinde, şimdi size soruyorum, hangi evrim veya devrimle gözünüzdeki yarasa perdesini açtınız? (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bakınız, Sayın Yılmaz’ın 53 üncü Cumhuriyet Hükümetinin Başbakanı olarak bu kürsüden, Hükümet Programıyla ilgili getirilen eleştirilere verdiği cevabın bir bölümünü, 10.3.1996 Pazar günkü 21 inci Birleşim tutanağından aynen okuyorum:

BAŞKAN – Sayın Ercan, 2 dakikamız kaldı.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – “Bugün, Türkiye’de uygulanmakta olan bir sistem var; 5 yıllık bir ilköğretim veriliyor; ondan sonra, 3 yıllık ortaokul var; ondan sonra, 3 yıllık lise var. Şimdi biz ne yapıyoruz; ilkokulla ortaokulu birleştiriyoruz, zorunlu ilköğretimi 8 yıla çıkarıyoruz; ama, netice itibariyle, bugün uygulanan sistemin üzerine getiriyoruz bu yeni uygulamayı. Bunu iki kademede düşünüyoruz: Birinci kademe, bugünkü ilkokul eğitimine tekabül eden, 8 yıllık zorunlu eğitimin ilk 5 yıllık dönemidir, ilk kademesidir; orada, herkese, standart eğitim verilecektir. Ondan sonraki ikinci kademede yönlendirme yapılacaktır.”

Vaktimin yokluğu nedeniyle atlayarak okuyorum: “Biz diyoruz ki, zorunlu temel eğitimin ikinci kademesinden başlamak üzere yönlendirme yapılacaktır. Neye göre yönlendirme yapılacak; eğer çocuk, ortaöğretimde, imam-hatip okuluna gidecekse, din derslerine yönlendirilecek; meslekî okula gidecekse, meslek derslerine yönlendirilecek; sanat okuluna gidecekse, sanat derslerine yönlendirilecek. (ANAP sıralarından alkışlar)” Hani alkışlar, nerede?!. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Bu arada Sayın Deniz Baykal, müdahale ediyor, “Piyasa talebine göre yönlendirilecek!..” diyor. Bakınız, Başbakan, Baykal’a ne cevap veriyor: “Biz, bu meselede, sizinle anlaşamayız Sayın Baykal; çünkü, biz, ne din eğitimini öcü olarak gören bir anlayışa sahibiz, ne de başka bir parti gibi, dini istismar ederiz.”

Değerli milletvekilleri, bu sözlerin sahibi dünkü Mesut Yılmaz bugün aksini söylüyor. Hangi Mesut Yılmaz doğru söylüyor; önceki Mesut Yılmaz mı doğru söylüyor, şimdiki Mesut Yılmaz mı doğru söylüyor? (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar”

Sizi, tutup tutup uçuran medyanın “(U) dönüşü yaptı” diyecek dil ve kalem kuvvetinin kalmadığını biliyoruz; ancak, bu çelişkiyi millete nasıl izah deceksiniz? Bakınız, belleğinize iyi yerleştirin, altını çiziyorum, bu (U) dönüşünüzü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ercan...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – ...Hükümet olmak için ödediğiniz diyetten, ve dayatmaya boyun eğmekten başka bir şeyle izah edemezsiniz.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Refik Aras; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; huzurlarınıza, 8 Yıllık Zorunlu Kesintisiz Eğitim Yasa Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için çıkmış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlanan, Bakanlar Kuruluna 21 Temmuz 1997 tarihinde sunulan ve şimdi Mecliste müzakeresini yapmakta olduğumuz tasarıyla, ilköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ve Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve son olarak da finansmanıyla ilgili konu üzerinde tartışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 42 nci maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, madde devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” denilmekte ve madde, eğitim ve öğretim hürriyetinin, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmayacağı hükmünü içermektedir.

Öte yandan, yine, Anayasanın 24 üncü maddesi “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ülkelerinde asgarî süre ortalama 9 yıl civarındadır. Bu aşamada, ülkemizin tüm bölgelerinde, Öğretim Birliği Yasası çerçevesinde, 8 yıllık zorunlu ilköğretim olarak uygulamaya geçilmesi, bir taraftan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planıyla öngörülmüş, öte yandan da 15 inci Millî Eğitim Şûrası kararlarıyla ortaya konulmuştur. Gelişen ve değişen dünya şartlarına uygun, çağdaş ve demokratik bir eğitim ortamı içerisinde çocuklarımızın yetiştirilmesinin 5 yıllık zorunlu eğitimle gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatiyle, tasarının 1 inci maddesiyle, zorunlu eğitimin kesintisiz 8 yıla çıkarılması öngörülmektedir.

Yasa tasarısıyla, öğrencilerin, ilgi, istidat ve kabiliyetlerine göre, hangi mesleklerin kendilerine neler kazandıracağı konusunda, ilköğretimin son ders yılının ikinci yarısında etkin bir rehberlikle bilgilendirilmeleri, meslek seçimlerini etki altında kalmaksızın kendi özgür iradeleriyle ve bilinçli olarak yapabilmeleri ortamı hazırlanmaya çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk toplumunun millî ve manevî değerlerini muhafaza ederek, çağın şartlarına uyan, Atatürk inkılaplarına bağlı, laik, cumhuriyetçi ve demokrat bir toplum olması yolunda ve 1973 yılındaki hedefin 24 yıl sonra gerçekleştirilmesini hedef alan 8 yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasını gerçekleştirebilmek, bu yasayı düzenlemekle mümkün hale girmektedir.

Sayın milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısının 1 inci maddesinde “ilköğretim kurumlarında 8 yıl süreyle kesintisiz eğitim görenlere ilköğretim diploması verilecektir” deniliyor. Yani, eskiden, 5 yılın sonunda verilen ilkokul diploması ve ortaokul son sınıfı bitirildiğinde verilen ortaokul diploması uygulaması ortadan kalkmakta, sadece bir ilköğretim diplomasının verilmesi söz konusu olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde fiziksel birtakım eksiklikler bulunduğu için 8 Yıllık Zorunlu Kesintisiz İlköğretim Yasa Tasarısının uygulanamayacağı ileri sürülmektedir, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda da değerli milletvekili arkadaşlarımız bunları dile getirdiler; ancak, hiçbir reform kolay başarılmamıştır. Ülkemizde -Plan ve Bütçe Komisyonunda da arz etmiştim- elektriğin, suyun, yolun, telefonun, televizyonun, hatta yeterli öğretmenin ve de okulun bulunmadığı bir dönemde, müfredatı değil, koca Türk toplumunun bir gecede, alfabesini değiştirme kararını alabilenlerin sayesindedir ki, bugünün medenî Türk Devleti ve de Türk toplumu yaratılmıştır. Göreceksiniz ki, Türk toplumu, iddiaların aksine, bu 8 Yıllık Zorunlu İlköğretim Yasa Tasarısını fevkalade bir şekilde benimseyecek ve maddî ve manevî desteğini bu konu için ortaya koyacaktır.

Değerli milletvekilleri, arz etmeye çalıştığım nedenlerle, biz, Anavatan Partisi Grubu olarak, yasa tasarısının tümüne ve şimdi üzerinde tartıştığımız 1 inci maddesine olumlu oy kullanacağız. Birbirimizi kırarak, birbirimizi suçlayarak bir sonuca varmamız mümkün değil; hepimiz bu ülkenin insanlarıyız. Biraz evvel konuşan sayın konuşmacı “efendim, Mesut Yılmaz bir sene evvel şöyle diyordu, bir sene sonra böyle diyor” diye ifade etti.

ABDULLAH GENCER (Konya) – Yalan mı?..

REFİK ARAS (Devamla) – Dinlerken, aklıma şu geldi: Belki de, geçen 11 ayı başka türlü değerlendirseydiniz ve de kendi elinizle iktidarı bırakıp gitmeseydiniz, bu yasa tasarısını siz getirip savunuyor olabilirdiniz. (RP sıralarından gürültüler) Esasen, bunu öyle yapacağınızı da, zaten, attığınız imzalarla ispatlamıştınız.

Ben, fazla polemik yapmak istemiyorum. 1 inci maddeyi desteklediğimizi ve müspet oy kullanacağımızı arz eder, hepinizi saygılarımla selamlarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz talebi var mı?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Refah Partisi Grubu adına ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına Sayın Cevat Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayhan titiz bir araştırmacı...

RP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; sözlerime başlarken hepinizi hürmetle selamlarım. Başkana da, teveccühkâr ifadesi sebebiyle teşekkür ederim; ama, 10 dakikaya ne sığdırılabilir, hangi araştırma getirilebilir, takdirlerinize arz ediyorum.

Muhterem üyeler, tasarının konusu, 8 yıllık mecburî eğitim. 1 inci madde, 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili. Türkiye şartlarında 8 yıllık kesintisiz eğitim gerekli mi; çünkü, biz, kararları Türkiye’ye göre vermemiz lazım. Diğer ülkelere bakıyoruz, Belçika’da, Almanya’da hep kesintili eğitim. Bakın, burada, Belçika Sefaretinden aldığımız Belçika ile ilgili bilgiler var...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Hacaloğlu dinliyor mu acaba?

CEVAT AYHAN (Devamla) – Hacaloğlu çok iyi biliyor, kendisiyle komisyonda 10 gün beraber çalıştık.

Değişik gelişmiş ülkelerde 12 yaşında mesleğe yönelmeyi başlatanlar var, 15 yaşında başlatanlar var; ama, hep kesintilidir. Arz etmek istediğim budur. Tek tip insan yerine, ilkokul 5 inci sınıftan sonra mesleğe yöneltme var. Türkiye, nedense ille de kesintisiz olacak diyor. Biz, Refah Partisi olarak ve diğer partilerdeki arkadaşlar olarak 8 yıllık eğitime taraftarız; ama, bırakalım, 5 inci sınıftan sonra çocuklar istidatlarına göre, kabiliyetlerine göre meslek edinsinler; aileleriyle beraber, uyum içinde kendilerini geliştirsinler. Yoksa, zorunlu eğitim 8 yıl olsun, 10 yıl olsun, buna itirazımız yok. Bütün ihtilaf, kesintisiz olmasındandır, bu dayatmaya karşıdır.

Kesintisiz 8 yıllık eğitim olursa ne olacak? Çıraklık okulları kapanacak; çocuklar, 15 yaşına kadar çıraklık okuluna gidemeyecek, meslek okullarının orta kısımları kapanacak, imam-hatip okullarının orta kısımları kapanacak, Kur’an kursları kapanacak, bindörtyüz yıllık hafızlık müessesesi engellenecek, aileler perişan olacak ve bütün bu perişanlığın maliyeti de Türkiye’ye 2 katrilyon liradır. Sayın Bakan “1 katrilyon 8 trilyon” dedi; ama, biz muhtelif hesaplar yaptık. Meselenin bütününe baktığınız zaman, 200 bin dershane, 200 bin öğretmen, dershanelerin bilgisayar ve diğer eğitim teçhizatıyla teçhiz edilmesini alt alta yazdığınız zaman bu projenin maliyeti 2 katrilyon liradır; bunu da üç yılda toplayacağız. Kimden?.. Milletten toplayacağız. Bu eğitim için, milletten, aile başına 150 milyon lira vergi alacağız, fert başına 30 milyon vergi alacağız.

Sayın Maliye Bakanı getirdi; bunun içinde vergiyle ilgili madde de var; çeşitli tüketim maddelerine zam... “Efendim, vergi değil...” Vergidir; bu, vasıtalı vergidir, hizmetlerin üzerine konulan ödemelerdir; vatandaş, 2 katrilyon lira ödeyecek.

Şimdi “Kur’an kursları kapanacak, imam-hatiplerin orta kısımları kapanacak” dedim. Sayın Başbakan, muhtelif seyahatlerinde “hayır, Kur’an kursları kapanmayacak, imam-hatip okulları kapanmayacak” diyor.

Muhterem arkadaşlar, bakın, işte, burada, Sayın Başbakanın ifadesi. Bu, 11 Ağustos 1997 tarihli News Week Dergisi; kameralar neredeyse, çeksin. Meclisin Kütüphanesinden aldım. Bunun 19 uncu sayfasında Sayın Yılmaz’la ilgili bir demeç var. Görüyorsunuz, burada, Başbakan Sayın Yılmaz’ın da fotoğrafı var.

Bakın, burada News Week muhabiri soruyor; diyor ki: “Binlerce insan, son günlerde, sizin eğitim kanun tasarınızı protesto ediyor, bunun mahiyeti nedir?”

Sayın Başbakanın cevabı; kendi ifadesidir, bizzat ağzından çıkan sözler: “We intend to increase basic secular education from five to eight years. Laik eğitimi 5 yıldan 8 yıla çıkaracağız. The main opposition comes from fundamentalists. Ve Anamuhalefet de fundamentalistlerden geliyor.” Fundamentalizm ne demekse, onu sormak lazım.

Asıl bu cümle mühim: “If the bill passes, the Koran schools will be closed. Bu kanun geçerse, Kur’an okulları kapanacaktır.” Başbakanın kendi ifadesi. (RP sıralarından “Doğru” sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İşte özü bu...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Şimdi, Kur’an okullarını, Kur’an kurslarını alın, imam-hatip okullarını alın... Mesele budur işte; buyurun, değerlendirin.

Muhterem arkadaşlar, bu eğitim tasarısı geçtiği takdirde, reform meform bir tarafa, bunun gayesi, Türkiye’de, halkın dinî hayatının gelişmesini önlemektir.

Şimdi, vakit yok; 10 dakikanın 5 dakikası geçti.

AHMET KABİL (Rize) – Yanlış değerlendiriyorsun...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Yanlış değerlendirmiyorum. Sayın Kabil, bunları sizinle saatlerce konuşuruz. Sayın Kabil, sonra, Rize’ye hesap veremeyeceksiniz. (RP sıralarından alkışlar)

Bakın, Batı Çalışma Grubunun burada, önümde raporu var; deniliyor ki: “Türkiye’de dinî eğilimi olan, hassasiyeti olan insanların oy oranı artıyor. 2000 yılında yüzde 34 olacak, 2005 yılında yüzde 67 olacak. Mutlaka bunu azaltmamız lazım, düşürmemiz lazım. Onun için -bunun neticesi olarak- dinî eğitimin zayıflatılması lazım.” Eh, yüzde 28’le tek parti iktidar olacağına göre, islamî eğilimi, hassasiyeti, dinî hayatın güçlenmesini isteyen vatandaşların eğilimi neticesinde yüzde 34 oy alırsa, bu eğilimdeki siyasî partiler -bir veya üç, neyse- dayanışma halinde tek başına iktidar olur, yüzde 67 alırsa Anayasayı değiştirir, felaket olur. Ne olur; irtica hortlar...

Yine, burada, aynı merkezin raporu var: “1946’dan sonra siyasî partilerin ihmaliyle, yanlış tutumuyla, hatasıyla, Türkiye’de irtica hortladı” deniliyor.

Şimdi, siz kimden yanasınız; 1946-1950 öncesi, tekparti sultasının ezanı yasak eden, Kur’an eğitimini, dinî eğitimi yasak eden diktatörlük dönemine mi döneceksiniz, yoksa, 1946’dan beri, adım adım, Halk Partisi içinde başlayıp, vatandaşın tazyikiyle, rahmetli Menderes’le 1960 sonrası ve rahmetli Özal’la, fevkalade gelişen, manevî hayatın yollarını açan bir ufku mu kapatacaksınız? Siz, kimden yanasınız; bunu söyleyin değerli arkadaşlar. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Yani, bizim, burada, bir kanunun, şu maddesi şudur, bu maddesi... Ama, ben, size arka planı söylüyorum. Bakın, bunu, dikkatli müşahitler ortaya koyuyorlar. Burada vaktim yok. Geçenlerde, Temmuz ayında, Ekonomist Dergisinde -iktisadî ve içtimaî meselelerde fevkalade ağırlığı olan 150 yıllık bir dergidir- Türkiye’yle ilgili üç sayfalık fevkalade mufassal bir yazı çıktı. Yazı, bu gelişmeleri değerlendiriyor; “Generaller ve demokrasi” diye başlamış, “Türkiye’de demokrasi nereye gidiyor” diye soruyor ve sonunda “milleti bölüyorsunuz ey Türkiye’nin idarecileri; bir tarafta, 19 uncu Asırdan kalma, maddeci, materyalist laiklik anlayışı, bir tarafta, dinî hayata sahip olmak isteyen vatandaş kitlesi... Bir uçurumun iki tarafında, uzlaşmaz bir tavır içerisindesiniz; bundan vazgeçin” diyor. Ekonomist söylüyor bunu, Batılı bir gözlemci...

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sizin için söylüyor... Sizi kastediyor...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Beraber konuşuruz günlerce; buyurun, ben hazırım.

Diyor ki Ekonomist: “Bakın, 19 uncu Asrın maddeci, materyalist laiklik anlayışı Batı’da yok, Avrupa’da yok, Amerika’da da yok. Bugün, artık, milletlerin saadeti için, uzlaşabilecekleri meseleler üzerinde -bunların dinî veya ladinî olduğuna bakılmaz- millete saadet verecek olan meselelerde uzlaşma olur. Yapmayın; bu, dine karşı bu katı, uzlaşmaz tavrınızı terk edin. Yoksa, Türkiye, Avrupa camiasından da kopar, demokratik camiadan da kopar.” Muhterem arkadaşlar, işte, manzarai umumiye bu...

BAŞKAN – Sayın Ayhan, son dakikanız...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bitiriyorum, lütfederseniz...

Türkiye, demokrasinin, hukukun hâkimiyetinin esas olacağı bir ülke mi olacak, yoksa, birtakım omuzu kalabalıkların dayatma noktası mı olacak? (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Evet, sizin Hükümetiniz, bu dayatmalarla geldi. 4 üncü maddeyle ilgili bir küçük değişiklik yapmışlar -ihtiyaca uygun değildir- ve Sayın Yılmaz, kendi arkadaşlarına “siyasî hayatım pahasına da olsa bu değişikliği destekleyeceğim” diyor. Neden korkuyor; kendisini destekleyen ve getirenlerden korkuyor. Böyle demokrasi olmaz!

28 Şubatta bizim Hükümetimize dayatma olduğu zaman, Sayın Başbakan, parti başkanlarını ziyaret etti ve “gelin, demokrasi adına dik duralım” dedi. “Hayır, sen ezil” dediler. Bakın, biz bıraktık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, 1 dakika sonra mikrofon kapanacak.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bitiriyorum.

...şimdi, siz eziliyorsunuz. Size acıyoruz. Sayın Mesut Yılmaz’ın siyasî hayatı bitti. Bir tarafta dayatmacılar bir tarafta sandık; iki ateş arasında; Allah yardım etsin muhterem arkadaşlar.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Allah size yardım etsin.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Onun için, yolunuz felakettir; hem demokrasi için hem hukuk için hem millet hayatı için...

Söyleyecek çok şeyimiz var. On günlük fevkalade yüklü Komisyon çalışmalarında, bunların hepsi zabıtlara geçti; bunların hepsini konuşuruz. Biz, sizi seviyoruz; beraber, tekrar tekrar da konuşacağız. Gittiğiniz yol yanlıştır. Millete karşı harp edilmez; millet, bunları aşar geçer. Millet, 27 yıllık Halk Partisi diktatörlüğünü rahmetli Menderes’le aştı geçti ve “artık yeter, söz milletindir” dedi ve evet, söz milletindir. Söz, milletin seçtiği Meclisindir. Söz, Meclisin desteklediği hükümetlerindir. Biz, sizi desteklemeye hazırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) – Hepinize hürmetlerimi arz ederim. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Ziya Aktaş. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüştüğümüz bu yasa tasarısı, ülkemizin geleceğinin daha başarılı olmasını amaçlayan ilköğretimin veya temel eğitimin yeniden düzenlenmesini öngören bu yasa tasarısı, gençlerimizin, ülkemizin, halkımızın yararınadır ve çok önemlidir.

Arkadaşlar, günler ve geceler boyu süren Plan ve Bütçe Komisyonundaki çalışmalar sırasında ve bugün yapılan görüşmeler sırasında, Refah Partili bazı arkadaşlarımız, zaman zaman, halktan ve haktan yana olmaktan bahsettiler. (RP sıralarından “her zaman, her zaman” sesleri) Biz Demokratik Sol Partililer, halktan ve haktan yana olmayı, Genel Başkanımızdan, Sayın Ecevit’ten öğrendik. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Haksızlıklara, hele hele, halkımıza karşı yapılan haksızlıklara karşı çıkmayı da her zaman görev bildik, görev biliyoruz.

Refah Partili arkadaşlarımız, bilerek veya bilmeyerek, halkımıza haksızlık ediyorlar. Halkımıza haksızlık ediyorlar; çünkü, önerilen bu yasanın örneğinin, Amerika ve Avrupa dahil, dünyanın hiçbir yerinde olmadığını; olsa olsa, Afrika’nın, kendilerinin bildikleri birtakım yerlerinde olabileceğini söylüyorlar.

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Bilimsel söylüyoruz.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Hem de bilimsel tavırlarla, uzmanca tavırlarla söylüyorlar ve halkı yanıltıyorlar. Asıl önemlisi, yapılmak isteneni anlamazdan, görmezden gelerek, gerçek dine karşıymış gibi de göstererek, halkımızın inancıyla, kutsal din duygularıyla oynayarak, çoğu zaman yaptıkları gibi, siyasal çıkar için kullanmaya çalışıyorlar. (DSP sıralarından alkışlar)

Refah Partililer, dini, siyasete; siyaseti de dine, hatta cami ve okullara, ortaokul ve liselere sokuyor ve buna dayatıyorlar.

ABDULLAH GENCER (Konya) – Niyetinizi açık söyleyin.

BAŞKAN – Sayın Aktaş, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Biliyorsunuz, ilk üyeleri arasında Türkiye’nin de bulunduğu OECD diye bir kuruluş var. Aslında, bu kuruluşun yayınlarını, az önce, Sayın Kapusuz’un elinde de gördüm. Bakınız, Kuzey Amerika, Pasifik ülkeleri, Avustralya, Japonya ve Avrupa’daki ülkelerle birlikte 28 ülkeye ek olarak, son yıllarda Rusya Federasyonu ve Kore de katılıyor bu kuruluşa ve böylece 30 ülkeden oluşan bir uygar ülkeler topluluğu meydana çıkıyor.

OECD dediğimiz bu kuruluşun, 1996 yılında yayınladığı yeni sayılabilecek bir raporda, OECD ülkelerindeki, yaşlara göre, öğrencilerin, çocukların -anaokulundan üniversitenin üst düzeylerine kadar- yıllara göre eğitim yapıları, modelleri gösterilmiş. Raporda bunu bulabilirler.

Şimdi, bakınız, bütün bu modelleri dikkatle incelediğinizde, Türkiye için önerilen bu yasadaki modelin; yani, kesintisiz eğitim modelinin, bunlara aykırı olmadığını; hatta, kimisiyle aynı, kimisiyle bir yıl eksik bir yıl fazla; yani, 7 yıl veya 9 yıl gibi olduğu görülür. Şimdi sayıyorum, izleyin beni: Avustralya’dan, Kanada’nın bir bölümüne kadar ve Çek Cumhuriyeti, Danimarka, İspanya, İsviçre, Macaristan, Norveç, Polonya ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde de bulunduğu görülmektedir. Diğer tüm ülkelerde de zorunlu eğitimin 8 yıl ve daha fazla olduğunu diğer konuşmacılar söyledi.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Kesintili... Onlarda kesintili...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Kesintili onlar, kesintili...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Özellikle kesintisiz olduğunu söyledim, saydığım ülkelerde kesintisiz; rapora bakınız, rapor burada, raporu inceleyin; kopyalar burada. (RP sıralarından gürültüler)

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Rapor burada da var.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Refah Partililer ve yandaşları, özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir belediye başkanları ve hatta bazı ilçe belediye başkanları halkımıza haksızlık ediyor. (RP sıralarından gürültüler)

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Nasıl haksızlık ediyorlar?

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Dinleyin...

Zira, çoğu yoksul veya dargelirli ailelerin çocuklarına burs, barınma, beslenme ve giyim vererek, onların, imam-hatip okullarına veya Kur’an kurslarına gitmelerini sağlamaya, Türkiye’de bir din sınıfı yaratmaya çalışmaktadırlar. (RP sıralarından “Yuh!” sesleri, gürültüler)

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Yalan söylüyorsun.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Yuh!.. Yuh sana!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Ekmeğinden suyuna, otobüsüne, elektriğine, gazına, kömürüne kadar hemen her şeye zam üstüne zam yapan bu belediyeler... (RP sıralarından “Yuh!” sesleri, gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Yuh!.. Ayıp... Ayıp sana...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Çoğu azgelirli fakir halkımızın sırtından, kendi yandaşı şirketlerle beraber, bazı öğrencilere, bir kısım öğrencilere; ama, dikkatinizi çekiyorum, tüm öğrencilere değil, sadece bir bölüm öğrencilere, din ağırlıklı okul öğrencilerine destek çıkıyorlar. (RP sıralarından “Yuh!” sesleri, gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Yuh!.. Ayıp sana...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Ayıp... Ayıp...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Maddî yönden çaresiz çocuklarımızı kendilerine göre yönlendirmektedirler; böylece, çocuklarımızın geleceklerini karartmaktan çekinmemektedirler...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Ayıp be!... İstanbul Belediyesinin Genel Sekreteriydim... Yalan söylüyorsun!.. Öğrencilerden fakir olanlarına burslar verilmiştir; okul tefriki yapılmamıştır.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – İstanbul Belediyesine iftira atıyorsun; ayıp be!.. Burada yalan beyanlarda bulunuyorsun. İftira ediyorsun milletin huzurunda...

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu... Sayın Yalman...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Yine, OECD bünyesinde yapılan bir çalışmanın geçen yıl yayınlanan raporunda, ayrıntısını gösteremeyeceğim; fakat, bakın, OECD ülkelerinde verilmekte olan derslerin ortalama yüzdeleri sayılmış; okuyorum size: Bizdeki Türkçe benzeri okuma-yazma dersi yüzde 17; matematik yüzde 13; fen yüzde 11; sosyal bilgiler yüzde 13 ve devam ediyor...

Bakınız, din dersi yüzde 3. Bizim, imam-hatip okulları dışındaki normal okullarımızda din dersi için ayrılan sürenin yüzde 7 olduğu hesaplanmış. Buyurun, yine o rapordan okuyabilirsiniz...

BEKİR SOBACI (Tokat) – Orada kiliseler kapalı Sayın Aktaş; kiliseleri satıyorlar Avrupa’da; haberiniz var mı?

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, yine, son birkaç yıl önce yapılmış olan bu araştırmanın sonuçları geçen yıl yayınlandı -buna, aslında, Türkiye’nin neden katılamadığını bilemiyorum- OECD ülkelerinin 25’i arasında matematik ve fen dersleri bakımından, 8 inci sınıf öğrencileri arasında bir yarışma tertiplendi. Bununla, şunu söylemek istiyorum: Artık, ülkeler, çağdaş ülkeler, gelişmiş ülkeler, çağımızdaki ülkeler matematik ve fen bilgileriyle yarışıyorlar...

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Karşı değiliz.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Bizim çocuklarımızın, diğer ülke çocuklarından akıl ve yetenek bakımından eksiklikleri olduğuna inanmıyoruz; aksine, fırsat verildiğinde Anadolu çocuklarının yurt dışında da nasıl başarılı olduklarını yakından bilenlerdeniz...

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Kapattığınız okullar içerisinde var onlar.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Türklerin, Anadolu’ya gelmeden önceki bin yıllık birikimleri yanında, Anadolu’da en az beş-altı bin yıl öncesinden başlayıp, herbiri üstüne bina edilen uygarlıkların, insanımıza, bu toprakların kiracısı değil, gerçek sahibi olan Anadolu insanına aktardığı kültür ve hayat görüşünün genlerimize kadar işlediğine inanıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aktaş, son dakikanız.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Onun için mi Anadolu çocuklarını okumaktan men ediyorsunuz?!.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) – Bu nedenle, en ufak bir köydeki, dünyadan habersiz gibi görünen yaşlı dedenin veya ninenin bilgeliğini, onun olgun dünya görüşünü açıklamanın başka yolu yoktur.

Refah Partili arkadaşlarımız, halkımıza, çocuklarımıza haksızlık ediyorlar; çünkü, kendisinden sonra bize, aklın ve ilmin rehberliğini miras bırakan Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini aşma hedefinin karşısına dini dayatmaya çalışıyorlar. (RP sıralarından gürültüler)

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Siz ne biçim Atatürkçüsünüz?!.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) –  Halbuki, az önce de söylediğim gibi, bu yasada, dine karşı bir tavır, bir dayatma yok. Biz, inancın, çocuklarımızın yüreğine yerleşmesini; sevginin, Allah sevgisi, kul sevgisi ve doğa sevgisinin onların yüreklerinde yeşermesini istiyoruz. (DSP sıralarından alkışlar) O pırıl pırıl beyinlerini çağdaş bilgilerle donatalım, böylece insanımızın sürekli bir geliri, işi ve aşı olsun, bir başka kula muhtaç olmasın istiyoruz.

Bu görüş ve düşüncelerle hepinizi saygılarla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aktaş.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Her caminin yanına bir kilise yaptırın, kurtulun...

BAŞKAN – Sayın Korkmaz...

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 1 inci maddesini vesile addederek tekrar bir konuşma yapma ihtiyacı duydum.

Konu, fevkalade ciddî: Sizden ve bizi ekranları başında izleyen vatandaşlarımızdan özür dileyerek aklıma gelen bir Nasrettin Hoca fıkrasını anlatmak istiyorum:

Hepinizin malumudur; Hocaya, iki komşusu gelir şikâyet eder, ikisine de “haklısınız” der; hanımı buna şahit olur, sorar “Hoca, bu ne haldir?” der, hanımına da, “Hanım, sen de haklısın” der...

Değerli arkadaşlarım, burada yapılan tartışmalar, hemen hemen 200 yıldır -sabahki konuşmamda ifade ettiğim gibi- bu ülkede yaşayan insanlar tarafından ve zaman zaman da, çok ciddî boyutlara vararak, toplumda büyük yaralar meydana getirerek yaşanmıştır. Bunu, tarih, acı olarak kaydeder. Aradan bunca yıl geçtikten sonra, birbirimizi daha iyi anlamak, birbirimizi daha iyi değerlendirmek, birbirimize daha anlayışla yaklaşmak mecburiyetindeyiz.

Sabah ifade ettim; bu, sadece, basit bir fikir ayrılığı değil. Diğer toplumlar gibi, Batı karşısında kendisini, bir anda, her alanda zayıf bulan Türk toplumunun Batı karşısındaki bu zafiyetini gidermek için, ondan başlattığı iktibaslarla, edindiği yeni kültürle kendi yeni kültürü arasındaki bir çatışmadır. Biz, ne kadar birbirimize anlayışla yaklaşırsak, bu problemi, daha az çatışır halde, bizden sonra gelecek olan jenerasyonlara, nesillere intikal ettirme vazifesini, görevini yerine getirmiş olacağız. Bu, burada kalmayacak; bundan sonraki nesillerde de, bu olay, azalan bir seyirde, bir fikir ihtilafı olarak devam edecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla... Gerçeği ifade etmek gerekirse, sizin gibi toplumun içinden gelen bir ferdim. Toplum hayatında nelerin olup bittiğini çok yakından bilen bir insanım ve o olup bitenlerde, oluşumlarda, zaman zaman tedbir alan, zaman zaman yasaları uygulayan bir görevde, yıllarca -25 yaşında başlayarak ta 56 yaşına kadar- bu olayın içerisinde bulundum. Ne birimizin anlattığı gibidir tablo ne de öbürümüzün ifade ettiği gibidir tablo. Bütün marifet, bizim, biraz evvel ifade ettiğim gibi, meselemizi, biraz daha az tartışılır halde, bizden sonraki nesillere intikal ettirmektir. Birbirimize sabır göstermek, birbirimize anlayış göstermek mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlarım, orta yerde realiteler var. Bu kanun tasarısıyla, Anayasamızda yer almış olan ve zorunlu hale getirilmiş olan din öğretimi, ilköğretim okullarında, eskisi gibi devam edecektir. Ancak, eğitim konusunda kesintisiz 8 yılla birlikte, gönül isterdi ki...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Niye kestiniz?..

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – ...5 yıldan sonra yönlendirmeyle, sadece din eğitimi konusunda değil, diğer alanlarda da, çocuklarımızın, 8 yıldan sonraki eğitimlerine hazır hale getirilmesini, bu yasa tasarısıyla sağlamış olalım.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Önergelerimizi destekleyin o zaman...

MAHMUT YILBAŞ (Devamla) – Bu eksiklik, biraz sonra burada değerlendirilecek olan 4 üncü maddeyle giderilmeye çalışılmıştır. Bu uygulama yeni değildir, Diyanet İşlerinin çıkarmış olduğu yönetmelikle, zaten Kur’an kursları faaliyet halindedir. Elimdeki rakamlara göre, Türkiye’de, şu anda 4 500’ün üzerinde Kur’an kurslarında, 200 bine yakın çocuğumuz, kimileri bir yıl, yüzünden Kur’anı okuma; diğerleri de, iki yıl eğitimle, hıfz; yani, hafızlık eğitimi görmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, lütfen, burada, birbirimize yaklaşımımız, birbirimize karşı koyduğumuz tavır, aynen toplumumuza yansıyor. Toplumumuz, bizlere bakarak, bu olaylara bir de kendi değerlendirmelerini katarak, bir huzursuzluk kaynağı haline dönüştürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu, her şeyin sonu değildir, 200 yıldır devam etmiştir, devam edecektir, azalan bir ihtilaf ve ihtilat halinde devam etmektedir.

Mümkün olduğu kadar, birbirimize anlayışla yaklaşıp, bu kanun tasarısının, burada, en az fikir ayrılığıyla kanunlaşması temennisiyle, Demokrat Türkiye Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DTP, ANAP, DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılbaş.

Madde üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahsı adına, Sayın Hasan Gülay.

Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 55 inci Cumhuriyet Hükümeti tarafından hazırlanan 8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu Temel Eğitim Yasa Tasarısı, ülkemizin pozitif eğitim ve din eğitimi veren çok değerli profesörleri ve eğitimcilerinin içerisinde bulunduğu bir heyet tarafından, Millî Eğitim Bakanlığının öncülüğünde hazırlanan bir temel eğitim reform tasarısıdır; bu tasarı, gençlerimizi 21 inci Yüzyıla hazırlama tasarısıdır; bu tasarı, bugünün ve yarının Türk gençliğine, bu Yüce Meclisin, 20 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir ödevi ve armağanıdır; bu tasarı, halka siyasette hiçbir şey vermeyen, veremeyen bazı siyasal partilerin ve onların liderlerinin, bazı siyasetçilerin -onlar kendilerini, Türk Halkı da, onları çok iyi bilir- yüce dinimizi ve Yüce Allah’ı, siyaset uğruna istismar etmelerinin ellerinden kesinlikle alınması tasarısıdır; bu tasarı, pozitif ve dinî eğitim yapan ve yapacak olan bugünün ve yarının Türk gençliğinin 21 inci Yüzyıla, birbirleriyle kardeşçe kaynaştırarak hazırlanmasını amaçlayan bir tasarıdır; bu tasarı, Büyük Atatürk’ün, bizlere, sizlere ve bütün Türk gençliğine ödev ve görev olarak verdiği çağdaş medeniyet seviyesine erişme ve hatta geçme tasarısıdır; bu tasarı, 59 yıl önce fizikî olarak kaybettiğimiz; ama, verdiği ödev ve görevler her zaman ilkemiz ve amacımız olan, bu Yüce Meclisin de kurucusu olan Büyük Atatürk’e ve ulusumuza daha layık gençlik yetiştirmeyi hazırlamayı amaçlayan bir tasarıdır; bu tasarı, Yüce Allah’ın ve yüce dinimizin, seçim meydanlarında ve Yüce Mecliste bir daha istismar edilmesini önlemek, bunu da siyaset zanneden bazı siyaset bezirganlarının ellerinden bu silahın kesinlikle alınması tasarısıdır; bu tasarı, bazı siyasal partilerin ve onların liderlerinin, siyaset uğruna gençlerimizi kullanmalarını önlemeyi amaçlayan bir tasarıdır.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Manisalılar dinliyor...

HASAN GÜLAY (Devamla) – Bu tasarı, Büyük Atatürk’e ve onun kurduğu demokratik ve laik cumhuriyete layık olma tasarısıdır; bu tasarı, bugünün biz siyasetçilerinin, bugünün ve yarının gençliğine layık olma tasarısıdır ve bu tasarı, yarınımızın tek güvencesi, biricik güvencesi olan Türk gençliğini 21 inci Yüzyıla hazırlama, onların şahsında da halkımıza saygının ve ödevimizin gereğidir.

Hiç endişeniz olmasın, bu yasadan sonra, ilk 8 yılda, çağın bilgilerini ve yüce dinimizin bilgilerini alarak, mezun olacak olan Türk gençliği, bu yasayı bugün anlamayanları da eğitecektir.

Sözlerime son verirken, 8 Yıllık Zorunlu Kesintisiz Temel Eğitim Yasa Tasarısının, başta Türk gençliğine, halkımıza ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – İdam fermanıdır...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gülay.

Komisyonun söz talebi var mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Yok efendim.

BAŞKAN – Hükümetin?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Yok efendim.

BAŞKAN – Şahsı adına son konuşma Sayın Necati Albay’ın. (DSP sıralarından alkışlar)

NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kısa adı 8 Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasa Tasarısı olan tasarının 1 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, eğitim, bir toplumun en önemli faaliyetlerindendir. Eğer, bir toplum, millet olmak ve gelişmek istiyorsa, çağdaş değerlere göre, insanına önem vermek zorundadır; bu da, ancak, eğitimle olur. Eğitim sistemimizin temelleri, Yüce Önder Ulu Atatürk tarafından atılmış olup, ilkeleri, millî, demokratik, çağdaş ve laiklik olarak tespit edilmiştir.

Millî eğitimin en önemli basamağı olan ilköğretim ise, iyi insan, iyi yurttaş yetiştirmenin araçlarındandır. Bugün, yasalara göre, ilköğretim 8 yıldır. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 22 nci maddesi ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 3 üncü maddesinde “ilköğretim çağı 6-14 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ, çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlar, 14 yaşını bitirip 15 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter” denilmektedir. Ancak, 222 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesine göre, ortaokullar planlı bir şekilde ve yeterli düzeyde yurt sathına yaygınlaştırılmadığından, bugüne kadar ilköğretimin sadece ilkokul bölümü mecburî olarak sürdürülmüştür. Bu kanun 5.1.1961’de yürürlüğe girmiş, aradan 36 yıl geçmiştir. Bu kadar süre geçmesine, Türkiye’nin her alanda gelişmesine ve “21 inci Asır Türk asrı olacaktır” diye iddia etmemize rağmen, bugün dünyada mevcut 117 ülke arasında, 21 inci Yüzyılda, Avrupa’da, Amerika’da, bütün dünyada, bilgisiyle, müteşebbisliğiyle temsil edecek çocuklarına, gelişmişlik düzeyi bakımından en sonlarda olan Benin, Angola gibi adı sanı duyulmamış yedi sekiz ülkeden birisi gibi, 5 yıllık temel mecburî eğitim veren bir ülke olma ayıbından Türkiye’miz maalesef kurtulamamıştır.

Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda, bütün bu ülkelerdeki zorunlu temel eğitim 12 yıl, 11 yıl, 10 yıl veya 9 yıl gibi sürelere dayanmaktadır. 55 inci Hükümetimiz, zorunlu ilköğretimin 8 yıla çıkarılması için, yeniden, ilgili kanunlarda değişiklik teklifleri yaparak, Yüce Meclisin takdirlerine sunmuştur.

Değerli arkadaşlarım, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısına göre, 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

“İlköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere de ilköğretim diploması verilir.” Böylece, ilkokul ve ortaokul kavramları, ilköğretim kavramı olarak bütünleştirilmiştir. Tabiî, bugüne kadar verilen ilkokul diploması da, ortaokulu bitirince verilen ortaokul diploması da ortadan kalkarak, 8 yılın sonunda, tek diploma olarak, ilköğretim okulu diploması verilecektir.

İlköğretim, çocuğun tanıma; ortaöğretim, yönlendirme çağıdır. Dünyanın gidişatına baktığımızda, artık, çok bilgili, becerikli insanlardan oluşan toplumların, 21 inci Yüzyılda ayakta kalabilecekleri ve diğer toplumlarla rekabet edebilecekleri gerçeği ortaya çıkmaktadır. Atatürk’ün bizlere hedef gösterdiği millî kültürümüzü, çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak da, ancak çok bilgili insanlar seviyesinde gerçekleştirilebilir. Bu da, ancak, çocuğun, ilköğretim çağında iyi tanınarak, takiben yönlendirmenin çok iyi yapılmasıyla mümkün olabilecektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Albay, mikrofon bir dakika içerisinde kapanacaktır.

NECATİ ALBAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ülkemizin kalkınması, her birimizin arzusu, isteğidir. Dolayısıyla, kalkınmışlık, bilgiyle olur. Ülkemiz gençlerini çok daha iyi ve bilgili yetiştirebilmek için, 8 yıllık eğitim tasarısı, bu Meclisin önüne gelmiş bir fırsattır. Bu tasarıyı değerlendirelim ve ülkemizin yarınını aydınlıklara kavuşturalım.

Saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekileri, 1 inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, madde üzerinde yöneltilmiş sorulara geçiyoruz.

Soru-yanıt işleminin süresi 10 dakikadır. Soru ve yanıt arasında bir eşitlik sağlayabilmek için, ilk 5 dakikada soruları okutacağım, ikinci 5 dakikada da Sayın Bakandan yanıtlayabileceklerine, yanıtlamayı uygun gördüklerine yanıt vermesini isteyeceğim.

Soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan, delaletinizle, görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi hakkında, Sayın Bakana aşağıdaki soruyu tevcih ediyorum.

Sayın Bakan, kesintisiz eğitim, dünyada hangi ülkelerde kesintili, hangi ülkelerde kesintisiz uygulanmaktadır?

Arz ederim.

Cemalettin Lafçı Amasya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

14.8.1997

Kâzım Arslan Yozgat

1- Halkın büyük çoğunluğu zorunlu eğitimin kesintili olarak uygulanmasını isterken, neden bu taleplere kulaklarınızı tıkıyorsunuz?

2- Şayet, böyle olmadığını iddia ediyorsanız, o halde, bu yasayı referanduma götürmekten neden kaçınıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle, Sayın Bakana arz ediyorum: Ülkemizde, 8 yıllık İlköğretim uygulaması yıllardır yapılmaktadır. 6 400’ü aşan ilköğretim okulu vardır. Reform olduğu iddia edilen bu tasarı komisyona arz edildiği ve görüşüldüğü 92 saatlik süre içinde üç defa sorulan, ancak cevaplanmayan ilköğretim uygulaması ile 5+3 uygulamasını karşılaştıran bir verimlilik analizi yapılmış mıdır? Bakanlığın elinde böyle bir araştırma var mıdır?

Sorumuzun Genel Kurulda net olarak cevaplanması ve verimlilik analizini gösteren rapor veya kitabın Genel Kurula arz edilmesini talep ediyorum.

Sait Açba Afyon

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza şu soruyu sormak istiyorum:

Gelişmiş ülkelerde, çoğunlukla, eğitimde kesintili esasken, bu millete her zaman gelişmiş ülkeleri misal gösterirken, zorunlu eğitim konusunda niçin örnek olmuyorsunuz? Yoksa, laikliği, din düşmanlığı şeklinde mi anlıyorsunuz?

Abdullah Arslan Tokat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 376 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, Başkanlığınız delaletiyle, Millî Eğitim Bakanımızdan aşağıdaki soruların cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Soru : Tasarının 1 inci maddesiyle getirilen düzenleme azınlıkların çocuklarına da uygulanacak mıdır?

Teşekkür ederim.

Ahmet Tekdal Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle, Sayın Bakana, 1 inci maddeyle ilgili şu soruyu sormak istiyorum:

5 + 3 sistemini kabul etseniz ve imam – hatiplerin orta kısmı kapanmasa ve orada, diğer ortaokullarda gerekli olarak okutulan Kur’an ve Arapça eğitimine devam edilse olmaz mı?

Aslan Polat Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle, sorumu Sayın Bakana sormak istiyorum.

Remzi Çetin Konya

Eldeki verilere göre çağ nüfusunun yüzde 75’i ortaokulda okumaktadır. Böylece 8 yıllık eğitim fiilen büyük oranda gerçekleşmiş durumda iken, bütün eğitim sistemini tahrip eden bu bilim dışı uygulamaya niçin gerek duydunuz?

Parlamentoya bir dayatmanın olduğunu kabul ediyor musunuz?

BAŞKAN – Soruların okunma işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, Sayın Bakandan yanıtları rica ediyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kesinti ve kesintisizlik konusunu anlamlı bir şekilde tartışabilmek için, herşeyden evvel, burada dikkat etmemiz gereken, fizikî mekân değil, konunun esasına yönelik olan program bütünlüğüdür. Dünyanın hemen her tarafında, zorunlu eğitim süresince program bütünlüğü gözetilir; programlar itibariyle, aynı ders kapsamları okutulur, çocukların becerilerinin gelişmesinde gözlemlenen farklılıklara göre aynı derslerin farklı dozajda verilebilmesi gündeme gelebilir; ama, hiçbir zaman, bir grup çocuğa başka bir program bir başka grup çocuğa bir başka program uygulaması, zorunlu eğitim süresince, ilköğretim düzeyinde uygulanmaz. O nedenle, dünyanın her tarafında, zorunlu ilköğretimi 7-8 yıla getiren ülkelerin tümünde program bütünlüğünün uygulanmasına kesinlikle riayet edilir.

“Reform olduğunu iddia ettiğiniz tasarıyla” deniliyor. Bu tasarıyla yapılan, 1973 yılından beri uygulanan ve tercihi yapılmış olan uygulamaya nihaî ismini koymaktır, geçici maddeleri yürürlükten kaldırmaktır. Zaten, kürsüden de izah ettiğim gibi, 8 yıllık uygulamayı, okullarımızda, yaygın bir şekilde kesintisiz olarak, program bütünlüğü içerisinde uygulamaktayız. Bunun ismini koyuyoruz; bu bir.

İkincisi, reform niteliği, biraz evvel de söylediğim gibi, 74 yıldır uyguladığımız eğitim yatırımlarındaki kifayetsizlik nedeniyle sınıfların 60-70 kişiye ulaşmış olması; artı, belirli yörelerdeki çocuklarımıza tam ulaşamama; artı, çağın teknolojisini çocuklarımıza götürememe gibi konulardaki açığımızı kısa sürede kapatıp, eğitimde hem fırsat hem de olanak eşitliğini özellikle gerice kalmış yörelerimizde yayabilmektir ve bugün, eğitim teknolojisi olarak kullanılan bilgisayarın yanında video, televizyon ve uzaktan eğitim imkânlarını da çocukların ve öğretmenlerin hizmetine koymak suretiyle, bugün verebildiğimizden çok daha yoğun bir eğitimi ve kapsamlı eğitimi, öğretmensizlikten kaynaklanan sorunları aşarak verebilmektir.

Bu boyutlarıyla, artı sınıfları, tedricen uygar ülkelerde olduğu gibi ve çocuklarımızın çoktan hak ettiği gibi, öğretmenlerimizin de çoktan hak ettiği gibi, 30 kişiye indirebilmektir.

“Aynı çerçevede, azınlıkların çocuklarına uygulanacak mı” deniliyor. Bu çıkaracağımız yasa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan çocukların arasında ayırım gözetmez, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan çocuklara istisnasız uygulanır. Zaten, Anayasamızın 42 nci maddesinde nelerin, nasıl düzenleneceğine ait açık bir hüküm vardır; zabıtlara geçmesi bakımından da, burada okumakta fayda görüyorum. Anayasamızın 42 nci maddesinin son fıkrası aynen şöyledir: “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” Dikkat edin, bu “yabancı dil öğrenilmez” anlamında değildir; ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. O nedenle, ilköğretimde yabancı dil okutulması imkânımız vardır, bunun önünde hiçbir engel yoktur.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen toparlayalım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Yine 42 nci maddede “eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir” denilmektedir. Kanunlarımızda bu hüküm vardır, milletlerarası antlaşmaların hükmü saklıdır.

Dolayısıyla, sorduğunuz sualin cevabı, Anayasamızın 42 nci maddesinin son fıkrasında yer almaktadır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyle ilgili önergelerin işlemine başlıyoruz.

Madde, tek fıkradır...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, cevaplandırılmayan sorular ne olacak?

BAŞKAN – Sayın Bakan, yazılı cevap verecekler herhalde.

Madde üzerinde, 2’si Anayasaya aykırılık olmak üzere, 6 adet önerge verilmiştir.

Anayasaya aykırılık önergelerinden yalnızca birini işleme koyacağım.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Halen görüşülmekte olan 376 sıra sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanununda” Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesindeki “bitirenlere” kelimesinin “mezun olanlara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Çalık Yüksel Aksu Mahmut Erdir

Kocaeli Bursa Eskişehir

Ziya Aktaş Ali Günay Çetin Bilgir

İstanbul Hatay Kars

Necati Albay Tahsin Boray Baycık

Eskişehir Zonguldak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/620 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Çağlayan Nevzat Yanmaz Recep Kırış

Çorum Sıvas Kayseri

Lütfi Yalman Hanefi Çelik Orhan Kavuncu

Konya Tokat Adana

Mehmet Ekici

Ankara

Madde 1.- 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

“İlköğretim kurumları 5 yıllık birinci kademe ile 3 yıllık ikinci kademeden meydana gelir. Birinci kademenin son sınıfını bitirenlere ikinci kademeye geçiş yapmayı sağlayan bir belge, ikinci kademenin son sınıfını bitirenlere de ilköğretim diploması verilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/620 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesini değiştiren 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının “İlköğretim kurumları 9 yıllık okullardan oluşur. Bu okullar, 5 yıllık ilkokul, 2 yıllık ortaokul, 2 yıllık yönlendirmeli hazırlık okullarından oluşur” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Şaban Şevli Ersönmez Yarbay

Van Van Ankara

Ömer Ekinci Latif Öztek Ahmet Derin

Ankara Samsun Kütahya

Musa Demirci Ahmet Cemil Tunç Mustafa Bayram

Sıvas Elazığ Van

Tevhit Karakaya Nezir Aydın Saffet Benli

Erzincan Sakarya İçel

Arif Ahmet Denizolgun Hasan Dikici Azmi Ateş

Antalya Kahramanmaraş İstanbul

Hasan Hüseyin Ceylan Naci Terzi Muhammet Polat

Ankara Erzincan Aydın

Mehmet Sıddık Altay Nedim İlci Ömer Vehbi Hatipoğlu

Ağrı Muş Diyarbakır

Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı

Erzurum İstanbul Amasya

Avni Doğan Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı

Kahramanmaraş Kırıkkale Konya

Abdüllatif Şener Lütfü Esengün Fikret Karabekmez

Sıvas Erzurum Malatya

Sait Açba Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan

Afyon Kayseri Sakarya

Fethi Acar Lütfi Doğan Ahmet Doğan

Kastamonu Gümüşhane Adıyaman

Ahmet Çelik Ali Oğuz Bülent Arınç

Adıyaman İstanbul Manisa

Bekir Sobacı Abdullah Arslan Yakup Budak

Tokat Tokat Adana

Sıtkı Cengil Celal Esin Hüseyin Olgun Akın

Adana Ağrı Ordu

Osman Yumakoğulları Lütfi Yalman İsmail Özgün

İstanbul Konya Balıkesir Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız

Çorum Giresun Mardin

Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu

Trabzon Bitlis Bitlis

Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan

Bingöl Bingöl Elazığ

Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız

Batman Elazığ Muş

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi

Diyarbakır Diyarbakır Erzincan

Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

Hatay Hatay Isparta

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Gaziantep Gaziantep İstanbul

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın

Gaziantep İstanbul Siirt

Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş Siirt Kilis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gölhan Saffet Arıkan Bedük Ahmet İyimaya

Ankara Ankara Amasya

Tayyar Altıkulaç Halit Dağlı Necmettin Cevheri

İstanbul Adana Şanlıurfa

Turhan Güven Abdülbaki Ataç

İçel Balıkesir

Madde 1- 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda, kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir. 8 yıllık kesintisiz eğitimde, birkısım derslerini yabancı dille yapan okullar ile Anadolu liseleri ve yetenek geliştiren okullar, özel eğitim kurumları ve meslekî, teknik, dinî eğitim veren okulların bünyelerindeki ilk ve ortaokullar kapatılmaz. Bu okulların öğrencileri, zorunlu öğrenimlerini bu kurumlarda tamamlar. İlköğretim okullarındaki müfredat, bu okullarda da, bu kanunun Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükte olan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının yönlendirmeyle ilgili ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş olarak uygulanır.”

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman

Diyarbakır Erzurum İstanbul

Cemalettin Lafçı Avni Doğan Mikail Korkmaz

Amasya Kahramanmaraş Kırıkkale

Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün

Konya Sıvas Erzurum

Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı

Malatya Afyon Kayseri

Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfi Doğan

Sakarya Kastamonu Gümüşhane

Ahmet Doğan Ahmet Çelik Ali Oğuz

Adıyaman Adıyaman İstanbul

Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan

Manisa Tokat Tokat

Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin

Adana Adana Ağrı

Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları Lütfü Yalman

Ordu İstanbul Konya

Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız

Çorum Giresun Mardin

Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu

Trabzon Bitlis Bitlis

Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan

Bingöl Bingöl Elazığ

Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız

Batman Elazığ Muş

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi

Diyarbakır Diyarbakır Erzincan

Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

Hatay Hatay Isparta

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Gaziantep Gaziantep İstanbul

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Mehmet Emin Aydın

Gaziantep İstanbul Siirt Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş İsmail Özgün

Siirt Kilis Balıkesir

BAŞKAN – Sayın miletvekilleri, şimdi okuyacağımız önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir; İçtüzüğümüz gereği, okunduktan sonra, öncelikle işleme konulacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/620 esas sayılı Tasarı aşağıdaki belirtilen hususlardan insan haklarını ihlal etmektedir.

1- Gelişim psikolojisi bilimi 5, 6, 7, 8 yaş çocuğu ile 15 yaş delikanlısını bir arada, aynı çatı altında tutmanın, aynı okul bahçesini, aynı lavaboyu, tuvaleti ve kantini kullandırmanın her iki tarafta da kişilik sapma ve kaymalarını meydana getireceği belirtilmektedir.

Esasen, okul kademelerinin anaokul, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite biçiminde şekillendirilmesi, insan gelişmesinin zihinsel, fiziksel, sosyal, duygusal gelişiminin niteliklerinden kaynaklanmaktadır. Bunun için, hem ülkemiz hem de maddeten gelişmiş çağdaş, batılı ülkelerin tamamı örgün eğitim sistemini buna göre düzenlemişlerdir.

Tasarının 1 inci maddesi, hem eğitim sistemimizdeki yılların bu birikimi ve tecrübesini alt üst edecek hem de çocukların bireysel haklarını ihlal edecektir. Halbuki, çocukluğun ilk basamağındakilerle erişkinliğe adım atmış olanları kendi kişiliklerini rahatça serilip açılmaları ortamlarda eğitim öğretime tabi tutmak, aklın, bilimin, tecrübenin ve hukukun gereğidir.

2. Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi, çağdışı bir anlayışla, 8 yıl tek tip eğitim uygulaması, ayrıca yönlendirmeyi de 16 yaşından sonraya bırakmayı öngörmektedir. 16 yaşından sonra insanın meslek adamı olamayacağı apaçık bir gerçektir. Bu durumun, hem ülkemizde sanayileşme olgusunu engelleyeceği hem meslek dallarının gelişmesini olumsuz yönde etkileyeceği, her şeyden önemlisi de, kişinin, zamanında bir mesleğe yönelme hakkını ihlal edeceği izahı gerektirmeyecek kadar açıktır. Halbuki, Anayasanın 27 nci maddesi “herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir” der.

Görüşülmekte olan bu kanun tasarısının 1 inci maddesinin, kişinin meslek edinme ve ülkemizin de sanayileşme olgusuna ket vuracağından, kişi hak ve hürriyetleri ile toplumun gelişmesini engelleyeceği gözlenmektedir; bundan dolayı da Anayasaya aykırıdır.

3 - Ana babanın reşit olmayan çocuklar üzerinde yetkilerinin bütününe velayet hakkı verir. Velayet hakkı, koruma amaçlı mutlak haklardandır. Bu, Medenî Kanunun 264, 265, 266 ve 268 inci maddeleri, çocuğun kanunî mümessili olan ana babaya, onu temsil etme, ad koyma, dinini seçme ve bu doğrultuda eğitim hakkı verdiği gibi, asıl üzerinde durmak istediğimiz, ana babanın çocuğunun herhangi bir mesleğe yönlendirme ve meslekte yetişmesini sağlama hakkını verir. Öyle ki, Medenî Kanunun 266 ncı maddesi, ana babanın bu husustaki hak ve yetkilerini sınırlayan her türlü sözleşmeyi geçersiz sayar. Uluslararası hukuk da bu doğrultuda tanzim edilmiştir.

Bütün bunlara rağmen, görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi, ana babanın mutlak koruma hakkı olan ve asla sınırlandırılamayan çocuğa meslek seçme hakkını elinden almaktadır.

Yukarıdan beri sıraladığımız, kişilerin maddî ve manevî varlığını, yeni kişiliğini koruma ve geliştirme hakkı, meslek edinme ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunma hakkı ile ana babaların velayet hakkı, Anayasamızın 12 nci maddesinde ifadesini bulan ve “herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir” dediği temel haklardandır. İşte, Anayasanın 5, 12 ve 13 üncü maddelerine aykırı olan bu tasarının 1 inci maddesini reddetmeyi Yüce Meclisten arz ederiz.

Ömer Özyılmaz Lütfi Yalman Lütfü Esengün

Erzurum Konya Erzurum Mehmet Emin Aydınbaş Mustafa Kamalak Şeref Malkoç

İçel Kahramanmaraş Trabzon

Mehmet Sıddık Altay Mehmet Aykaç Turhan Alçelik

Ağrı Çorum Giresun

Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen

Mardin Trabzon Bitlis

Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu

Bitlis Bingöl Bingöl

Hasan Belhan Musa Okçu Ömer Naimi Barım

Elazığ Batman Elazığ Sabahattin Yıldız Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu

Muş Diyarbakır Diyarbakır

Naci Terzi Metin Kalkan Mehmet Sılay

Erzincan Hatay Hatay

Mustafa Köylü Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Isparta Gaziantep Gaziantep

Mehmet Ali Şahin Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu

İstanbul Gaziantep İstanbul

Memet Emin Aydın Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

Siirt Siirt Kilis

İsmail Özgün Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz

Balıkesir Diyarbakır Erzurum

İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı Avni Doğan

İstanbul Amasya Kahramanmaraş

Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener

Kırıkkale Konya Sıvas

Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı

Malatya Afyon Kayseri

Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfi Doğan

Sakarya Kastamonu Gümüşhane

Ahmet Doğan Turhan Alçelik Ali Oğuz

Adıyaman Giresun İstanbul

Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan

Manisa Tokat Tokat

Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin Adana Adana Ağrı Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları Hasan Çağlayan

Çorum Ordu İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi?..

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Esengün, süremiz 5 dakikadır.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna dair vermiş olduğumuz önergemizle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, bugün 14 Ağustos... Normalde Meclis tatilinin üzerinden birbuçuk ay geçti; ama, okulların açılmasına onbeş gün var. Bu tasarıyı 1 Ekimde, yeni yasama yılında pekâlâ görüşebilirdik. Niye yaz ortasında tatil ihlal edilerek, gece, sabahlara kadar çalışılarak ille de yasalaştırılmak isteniyor; bir tek sebebi var: onbeş gün sonra okullar açılacak, okullara kayıtlar yapılacak; kayıt yapılırken, okullar açılırken imam-hatip okullarının orta kısmı kapansın, ortaokullar kapansın, bu sene, bu okullarda tedrisat yapılmasın. Bütün bu aceleciliğin, bütün bu gece yarılarına kadar çalışmanın altında imam-hatip okulu düşmanlığı yatıyor.

Hükümete sesleniyorum, bakınız, üç dört gün önce üniversite giriş imtihanlarının sonuçları açıklandı. Eğer, elinizde imkân varsa, marifetiniz varsa, gelin, şu üniversite kapısında bekleyen 1,5 milyon insanın, gencin derdine çare bulun. Okul kapatmak marifet değil. Eğer imkânınız varsa, marifetiniz varsa, şu, üniversiteyi kazanamayan gençlerimizin derdine çare bulun; ama, siz onunla meşgul değilsiniz, sizin bir tek amacınız var; Türkiye’de dinî eğitimi engellemek, tabiatıyla, beraberinde, çıraklık eğitimini, sanat ve bilim eğitimini de engellemek.

Muhterem arkadaşlar, getirilen maddeyle, İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki “ilköğretim okulları, 5 yıllık ilkokullar ve 3 yıllık ortaokullardan meydana gelir. İlkokulun son sınıfı bitirildiğinde ilkokul diploması, ortaokulun son sınıfı bitirildiğinde ortaokul diploması verilir” şeklindeki hüküm “ilköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir” şeklinde değiştirilmektedir.

Bu getirilen hükümle, kesintisiz, yönlendirmesiz, tek düze, 8 yıllık eğitim öğretim gelmekte; ortaokullar kapanmaktadır. Kimse kendini aldatmasın ve bu tasarıyla, imam-hatiplerin orta kısımlarının kapanmadığını iddia etmesin. Bu maddeyle, hem imam-hatiplerin ve diğer liselerin orta kısmı kapanmakta hem de Kur’an kursları, 15 yaşından küçük öğrenci alınmayacağı için fiilen çalışamaz hale getirilmektedir, kapatılmaktadır.

3 üncü maddeye koyduğunuz; 1997-1998 öğretim yılında öğrenci alınmayacağına dair hüküm, bu iddianızın aksini ispat eden kendi belgenizdir.

Muhterem arkadaşlar, Anayasanın başlangıç kısmında, her Türk vatandaşının maddî ve manevî varlığını geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu yazılıdır. Yine, Anayasanın 2 nci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı bir hukuk devletidir” denmektedir; yine, 17 nci maddede “herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmü vardır; 24 üncü maddede din ve vicdan hürriyeti teminat altına alınmaktadır; ama, getirilen bu tasarı, öğrencilerimizin, gençlerimizin, çocuklarımızın maddî ve manevî varlıklarını geliştirme haklarını elinden aldığı için Anayasanın “Başlangıç” kısmına, 2 nci maddesine; din eğitimine engel olduğu için 24 üncü maddesine aykırıdır.

Anayasanın 42 nci maddesine göre, eğitim, çağdaş olmak mecburiyetindedir. Çağdaş diye önümüze koyduğunuz tasarı veya uygulamak istediğiniz sistem, Ruanda sistemidir, Zimbabve sistemidir, Malavi, Somali sistemidir. Avrupa Birliğinde, Amerika’da, Japonya’da zorunlu eğitim var, Türkiye’de de olsun, 8 yıl olsun, 11 yıl olsun; ama, kesintisiz, tekdüze, zoraki olmasın; yönlendirilsin, ona göre, öğrencilerimiz, belli bir yaştan sonra, istediği mesleğe, istediği konuya geçiş imkânına sahip olsun.

Getirdiğiniz bu tasarı, Anayasanın 166 ncı maddesine de aykırıdır. Anayasanın 166 ncı maddesi, planlı kalkınmayı öngörür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofon bir dakika içinde kapanacak Sayın Esengün.

Buyurun.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.

Daha uzun bir izahata vakit kâfi değil. Şunu arz ediyorum sayın arkadaşlar, bu önergemize kabul oyu verin, Anayasa aykırı bu maddeyi reddedin.

Bu, ararejim ürünü bir uygulamadır; ararejim ürünü bir hükümetin getirdiği bir tasarıdır. Yasalaşsa dahi ne olacaktır; gelecek sene -inşallah bu tarihlerde- belki 20 nci Dönem içerisinden, belki 21 inci Dönem içerisinden çıkacak yeni hükümetle, bu ararejim hükümetlerinin geçmişte yaptıkları haksızlıklar, Anayasa aykırılıklar nasıl düzeltildiyse; yine, gelinecek, yine her şey yerine oturduğunda, demokrasi, bütün kurum ve kuruluşlarıyla işlemeye başladığında, bu ararejim hükümetlerinin yaptığı yanlışlıklar da tek tek düzeltilecek; bunu, böyle bilesiniz. Sandıktan kaçmayın; gelin, seçime gidelim; milletten de boyunuzun ölçüsünü alın.

Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Esengün, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Aykırılık derecelerine göre, diğer önergeleri okutuyorum:

Fethullah Erbaş ve Arkadaşlarının önergesi:

Kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen, 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası:

“İlköğretim kurumları 9 yıllık okullardan oluşur. Bu okullar, 5 yıllık ilkokul, 2 yıllık ortaokul ve 2 yıllık yönlendirmeli hazırlık okullarından oluşur.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesindeki, 8 yıllık eğitim süresinin daha fazla yıla çıkarılması üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vermiş olduğumuz bu önergeyle, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve burada da yapılan tartışmaların altını çizerek, bir yanlışlığı düzeltmek istiyoruz. Vermiş olduğumuz önergede de görülüyor ki, Refah Partisi, 8 yıllık eğitime karşı değildir...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Oy ver o zaman...

NACİ TERZİ (Devamla) – ...ve 8 yıllık eğitim süresinin daha da fazlalaştırılması taraftarıdır; ama, insan haklarına, Anayasamıza, hazırlanmış olan ve kanun hükmünde bulunan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına, biyolojik ve fizyolojik olarak insan bünyesine, millî bünyemize, halkımızın isteklerine dayatmacı şekilde karşı koyduğu için, önümüze getirilen bu tasarıya karşıyız.

Biz, bu sürenin daha da fazla olmasından yanayız. Bu sürenin 8 yıldan daha fazla olması ve bu, 8 yıllık, 9 yıllık eğitim sistemininde, insanımızın, halkımızın isteklerinin ve Batılı çağdaş eğitim sistemlerinin nazarı dikkate alınarak uygulanması taraftarıyız.

Şimdiye kadarki millî eğitim tarihimizde görülen millî eğitimdeki olumsuz davranışlar, hep bu aceleciliğin eseri olmuştur. Bundan önce, 1990-1994 yılları arasında, yine, bugün görüştüğümüz tasarıdaki gibi pembe tablolar sunulmuş; 30 kişilik sınıflardan, bilgisayarlı sistemlerden söz edilmiş; ama, bunların hiçbiri uygulanamamış ve uygulanmadığı görülmüştür. Bilgisayar bulunmuş, sınıflar bulunamamış; sınıflar bulunmuş, öğreticisi bulanamamış ve getirilen bu kanunun neticesinde okulların önünde yığılmalar meydana gelmiş, gençlerimiz uyuşturucu bağımlılığına yönlendirilmiş ve görülen yanlışlıklar üzerine bu kanundan vazgeçilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yapılan yanlışlıkları, halkımız, büyük bir titizlikle seyretmektedir ve bu yanlışlıkların sorumluluğunu hepimiz üzerimize almakta ve taşımaktayız. Onun için, bir hoşgörü içerisinde, tekrar hatırlatmada bulunuyoruz: Bünyemize, millî tarihimize, halkımıza uygun bir eğitim sistemini uygulama çabası içerisinde olmalıyız. Bundan önceki yanlışlıkların hesabı belki sorulmadı; ama, bu tasarıyı büyük dikkat ve titizlikle takip eden milletimiz, eğer, yanlışlıkla ve başarısızlıkla sonuçlanırsa -ki, bütün temennimiz ve iddiamız o- buna oy verenleri, müdafaa edenleri, gelecekte, hayırla yâdetmeyecektir.

Sayın milletvekilleri, tekrar tekrar söylüyor ve dikkatle dinlemenizi tavsiye ediyoruz ki, bu yanlışlıklardan vazgeçelim. Hepimiz, bu milletin temsilcileri olarak, şu anda, bu kürsüleri ve bu yerleri işgal etmekteyiz. Onun için, yapılan bu yanlışlıklardan en kısa zamanda vazgeçmeliyiz; insanın bünyesine, çağdaş Batılı eğitim sistemine ve kendi bünyemize uygun olan eğitim sistemlerini müdafaa etmeliyiz.

Bunları müdafaa ettiğimiz için vermiş olduğumuz önergede de görüldüğü gibi, biz, her zaman, 8 yıllık eğitim değil, daha fazla süreyle eğitim taraftarıyız; ama, tekrar ediyoruz ki, verilecek olan bu eğitimde yanlışlık yapılmasın, yanlış sonuçlar alınmasın. Yanlış sonuçlar alınırsa, milletimiz, bu tip davranışları artık affetmeyecek ve bunun hesabını soracaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Komisyon ve Hükümet önergeye katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2 nci önergeyi okutuyorum:

Hasan Çağlayan ve Arkadaşlarının Önergesi:

Kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 1. – 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlköğretim kurumları 5 yıllık birinci kademe ile 3 yıllık ikinci kademeden meydana gelir. Birinci kademenin son sınıfını bitirenlere ikinci kademe geçiş yapmayı sağlayan bir belge, ikinci kademenin son sınıfını bitirenlere ilköğretim diploması verilir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN– Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahiplerinden konuşmak isteyen var mı efendim?

Buyurun Sayın Kırış. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

RECEP KIRIŞ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önergenin esası, “tasarıda ifade edildiği gibi, evet, zorunlu eğitim 8 yıla çıksın; ama, bu, 5+3 şeklinde uygulansın” tarzındadır.

Muhterem arkadaşlar, bildiğiniz gibi, bu konu, uzunca bir zamandan beri tartışılıyor. Ben de, bugün, şahsım ve Büyük Birlik Partisi adına, bu konuda kısaca görüşlerimizi arz etmek ve önerimiz hakkında bilgi vermek istiyorum. Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, uzunca bir zamandan beri tartışılan bu konuyla ilgili ortaya çıkan hakikat şu: Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkmasına kimse karşı çıkmıyor; ama, “bu, 5+3 tarzında olsun ve bugünkü mevcut düzen, gerçekten, büyük bir aksama meydana gelmeden devam etsin” deniliyor. Eğer, mesele, sadece zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarmaksa, bunun böyle olması lazım. 5 yıldan sonra ilkokul diploması vermezsiniz, dileyen anadolu liselerinin orta kısımlarına, dileyen herhangi bir özel okula ya da çıraklık eğitim merkezlerine, dileyen imam–hatip okullarının orta kısmına gidebilirdi; ama, maalesef, bu, böyle yapılmamaktadır ve “kesintisiz 8 yıl eğitim...” diye tutturularak, imam-hatip okullarının orta kısmını kapatan, çıraklık eğitim merkezlerini, gerçekten, fevkalade fonksiyonsuz hale getiren; onun yanında, hafızlık eğitimini olumsuz etkileyen ve Anadolu çocuklarının önünü kesen bir düzenleme getirilmiştir ve burada işin en önemli yanı, maalesef -tartışmalar da zaten o konuyla ilgili yoğunlaşmış bulunmaktadır- Türkiye’deki din eğitiminde halkın önemli bir ihtiyacını karşılama durumunda bulunan imam - hatip okullarıyla ilgili yanıdır.

Şimdi, imam - hatip okulları kapatılmıyor diye iktidar ha bire feryat ediyor, imam - hatip liseleri devam edecek deniyor. Elbette ki, imam - hatiplerin lise kısmı hakikaten devam ediyor; ama, diğer ortaokullarla beraber imam hatiplerin orta kısmı kapatılıyor.

Değerli arkadaşlar, zaten, imam - hatiplerin lise kısmı 4 yıldır, 1 yıl da hazırlık konulmak suretiyle 5 yıl haline getirilecek ve bir adım sonrasında, imam - hatip liseleri sadece meslek lisesi sayılmak suretiyle, imam - hatip lisesi mezunlarının üniversiteye, bütün fakültelere gitmelerine mâni olmaya çalışılacaktır; maalesef, niyet budur. Bunu, kimse gizlemesin, kimse saklamasın ve tartışmaları izleyen insanımızın endişeleri de zaten bu konularda yoğunlaşmaktadır. Kimse de milleti bir enayi filan zannetmesin; millet, gerçekten, büyük bir dikkatle bu tartışmaları dinliyor, izliyor ve kimse milleti kandıracağını, aldatacağını zannetmesin.

Değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili olarak, bakın, CHP’nin tavrı çok calibi dikkattir. Cumhuriyet Halk Partisi, ne hikmetse; din eğitimi okullarda verilsin deniyor, hayır, efendim olmaz diyor; kardeşim, Diyanetçe verilsin deniyor, o da Anayasaya aykırıdır diyor... Peki, kardeşim, derdiniz ne sizin Allah aşkına?! Dinden bu kadar korkmanın, milletin evladının dinî eğitim yapmasından ürkmenin sebebi nedir?

AYHAN FIRAT (Malatya) – Korkan yok; suiistimal etme!..

RECEP KIRIŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tartışmalarla ilgili birkaç hususu da burada ifade etmek istiyorum. Deniyor ki, efendim, imam - hatip okulları Refah Partisinin arka bahçesi haline geldi; Refah Partisi böyle diyor. Refah Partisinin böyle düşünmesi, böyle demesi yanlıştır; böyle diyorsa... Ama, Refah Partisi, diyelim ki bu konuda yanlış yapıyor diye bu okulları kapatmak mı icap eder?.. Refah Partisi böyle demişse -farz edelim ki dedi- peki, bu okulların suçu ne, kabahati ne?.. Bu okullarda okuyan insanların, çocukların suçu, kabahati ne?.. Refah Partisi veya bir başka parti, Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle ilgili veya bir başka okulla ilgili aynı şeyleri söylese, o zaman onları da mı kapatacaksınız?.. Biraz önce konuşan bir arkadaşımız “camiler, siyaset odağı haline getirildi” dedi. Peki, o zaman -biz, elbette ki, buna da karşıyız- yarın, camilerin siyaset merkezi olduğu iddiasıyla camileri de mi kapatacaksınız; bunu merak ediyorum! (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP KIRIŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, 1 dakika lütfederseniz, cümlemi bağlayayım...

Değerli arkadaşlar, son olarak, yine, bu tartışmalarla ilgili olarak, hakikaten zorumuza giden birkaç hususu burada ifade etmek ve sözlerimi böylece bağlamak istiyorum.

Sayın Başbakan, bu konuyla ilgili yapmış olduğu konuşmalarda, kendileri gibi düşünmeyen insanlara hakaretler yağdırıyor, bunlara “yarasa” diyor, “rejim düşmanı” diyor, “cumhuriyet düşmanı” diyor, her şeyi söylüyor.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Recep, atma!..

RECEP KIRIŞ (Devamla) – Ben, bu sözleri asla kabul etmediğimizi burada ifade ediyorum. Bir taraftan millete hakaret edeceksiniz, bir taraftan milletten fedakârlık bekleyeceksiniz... Millete hakaret ederek bir yere varılmaz. Bu okullar, bugüne kadar da cumhuriyet okullarıydı, bundan sonra da cumhuriyet okulları olacak kalacak. (BBP ve RP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet, hepimizindir; cumhuriyet, kimsenin inhisarında olan bir kavram değildir. Bunları reddediyor ve Sayın Başbakanı, bu konuda, bütün imam-hatip camiasından ve milletten özür dilemeye davet ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hadi be!..

RECEP KIRIŞ (Devamla) – Önergemizi de takdirlerinize arz ediyor; saygılar sunuyorum. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kırış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İSMAİL YILmaZ (İzmir) – Öbür tarafta sayılmayan arkadaşlarımız var Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hiç merak etmeyin; tek oyda bile en ufak tereddüt olsa, sayarız; gözle görünen bir gerçek var.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Mehmet Gölhan ve Arkadaşlarının Önergesi:

Kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 1. – 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir. 8 yıllık kesintisiz eğitimde, birkısım derslerini yabancı dille eğitim yapan okullar ile anadolu liseleri ve yetenek geliştiren okullar, özel eğitim kurumları ve meslekî, teknik, dinî eğitim veren okullar bünyesindeki ilk ve ortaokullar kapatılmaz. Bu okulların öğrencileri, zorunlu öğrenimlerini bu kurumlarda tamamlarlar. İlköğretim okullarındaki müfredat, bu okullarda da, kanunun, Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükte olan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının yönlendirmeyle ilgili ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş olarak uygulanır.”

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, bu önerge anlaşılmadı.

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Ali Bey, hızlı okuma talimatı mı aldın?..

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Sayın Başkan, hiçbir şey anlaşılmadı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu önerge daha önce de okundu.

Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, önerge sahibi olarak söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük. (DYP sıralarından alkışlar)

Önergeyi tam dinleyemediğini söyleyen arkadaşlar Sayın Bedük’ü sükûnetle dinlerlerse, herhalde problem çözülecek.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – O zaman, Sayın Kâtip Üye önergeyi biraz yavaş okusun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde verilmiş önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Hükümetin getirmiş olduğu tasarı, aslında, millî eğitimde yetmiş yıldır uygulanmakta olan bir sistemin yozlaştırılmasına neden olmaktadır. Bakın, dikkatle meseleyi, iyi tahlil edelim. Millî Eğitim yetmiş yıldır bu sistemi, bu müfredat programını uyguluyor ve bu programdan kimse şikâyet etmiyor. Rahmetli Atatürk zamanında da imam-hatip okulu açılıyor. Nihayet 1970’li yıllara geliniyor ve 1973 yılında da, keza, o tarihte kurulan bir koalisyonla, zorunlu eğitim kabul ediliyor, sonra, geçici maddelerle kaldırılıyor, daha doğrusu ertelenmiş oluyor.

Değerli milletvekilleri, iki geçici maddeyi; yani, 1739 sayılı Kanunun 9 uncu, 222 sayılı Kanunun 2 nci geçici maddelerini kaldırmak suretiyle, aslında, Türkiye’de, zorunlu eğitimi uygulamak mümkün; ama, nedense, yeni bir kanun tasarısıyla, âdeta, bugüne kadar uygulanmakta olan bütün sistemi alt üst ediyoruz ve böylece, Türkiye’de bir kaos yaratıyoruz. Gelin, bu konuyu iyi tahlil edelim.

Bakın, eğer, millî eğitimin ilköğretim safhasını iyi değerlendirirsek, burada mutabakat sağlayabiliriz. Biz, Doğru Yol Partisi olarak zorunlu eğitimden yanayız, hatta 11 yıla çıkarılmasını istiyoruz; hatta, 1994 yılında Dünya Bankasına giden Sayın Çiller, 2,5 milyar doları, sırf zorunlu eğitim için aldı ve uygulamaya da başlandı. Gelin, geçmişle ilgili aldığımız bütün kararları tahlil edelim. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, biz temel eğitimi, zorunlu eğitimi, temel eğitim ve ikinci kademe; yani, yönlendirme sistemini kabul ettik mi? Ettik. Anayasanın 166 ncı maddesine göre, biz, eğer, Planda belirtilen ilke ve hedefler çerçevesinde hareket etmezsek, anayasal suç işlemiş olmuyor muyuz? Orada da bir sıkıntımız var.

Değerli arkadaşlar, yine, 53 üncü Hükümet zamanında -özellikle 54 üncü Hükümet Programına da girdi- diyoruz ki: Zorunlu eğitim eşittir temel eğitim, artı, ikinci kademe ve yönlendirilmiş eğitim.

Değerli arkadaşlar, bu noktadan hareket etmek suretiyle, 53 üncü Hükümet Programının görüşmeleri sırasında yapılan tenkitlere cevap veren Sayın Başbakanın şu konuşmalarını sizlerin ıttılaına arz ediyorum. Bakın, ne diyor: “Ne bu konuda Sayın Menderes’in burada dile getirdiği endişe geçerlidir ne de Sayın Baykal’ın bize yönelttiği eleştiri haklıdır; çünkü, sayın milletvekilleri, öğretimde, temel eğitimde yönlendirmenin yapılması, Temel Eğitim Yasasının emridir. İsterseniz aynen okuyayım. Bizim Hükümet Programına aldığımız ifade de, Temel Eğitim Yasasındaki ifadenin aynısıdır. Kaldı ki, bu, Sayın Baykal’ın da imzasını taşıyan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da zorunlu temel eğitimin -yani, 8 yıllık zorunlu eğitimin- ikinci kademesinden başlamak üzere, ortaöğretimde etkin bir yönlendirme sistemi oluşturularak, ortaöğretimin etkinliği artırılacaktır.”

Değerli arkadaşlar, biz diyoruz ki, yönlendirmeyle, özellikle, bugün kapatılması öngörülen ilkokuldan sonra kapatılması öngörülen... Bunu, Başbakanımız Sayın Mesut Yılmaz söylüyor ve 53 üncü Hükümetin tenkitlerine cevap olarak söylüyor...

Değerli arkadaşlarım, burada üzerinde durmamız gereken nokta şudur: Temel eğitimi, yani ilkokulu, yani 5 yıllık sistemi bitirdikten sonra, eğer, çocukları, kendi fizikî ve zeka konumlarına ve çağ durumlarına göre dikkatle değerlendirirsek, o takdirde, din, meslek, sanat, güzel sanatlar, spor, yabancı dille eğitim yapan okullar, anadolu liselerinin orta kısımlarını kapatmadan onları hayata hazırlama imkânı vardır. Bakın, ilköğretim, köy okullarında 8 yıla çıktığı takdirde, 5 yıldan sonra, eğer, aynı tipte, aynı modelde insan yetiştirirseniz, o takdirde, o çocukları bir boşlukta bırakırsınız, hayata hazırlamamış olursunuz; ama, eğer yönlendirirseniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bedük, mikrofon 1 dakikada kapanacak...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – ...o takdirde, bu çocukları, kendi meslekleri itibariyle hayata hazırlamış olursunuz; sanatı öğretmiş olursunuz, lisanı öğretmiş olursunuz.

İşte bizim önergemiz şu: “İlköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir. 8 yıllık kesintisiz eğitimde, birkısım derslerini yabancı dille yapan okullar ile anadolu liseleri ve yetenek geliştiren okullar, özel eğitim kurumları ve meslekî, teknik, dinî eğitim veren okulların bünyesindeki ilk ve ortaokullar kapatılmaz. Bu okulların öğrencileri, zorunlu öğrenimlerini bu kurumlarda tamamlarlar. İlköğretim okullarındaki müfredat, bu okullarda da, bu kanunun Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının yönlendirmeyle ilgili ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş olarak aynen uygulanır” diyoruz. (DYP sıralarından alkışlar)

İşte, önergemiz, Sayın Başbakanın 53 üncü Hükümette söyledikleridir.

Teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü önergeyi okutuyorum...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. — 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa aşağıdaki Geçici Madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10. — İlköğretimin altı, yedi ve sekiz sırııf öğrenimini ortaöğretim kurumları bünyesinde yapmakta olanlar ile çıraklık eğitim merkezlerindeki öğrenciler, eğitimlerini bu kurumlarda tamamlarlar. 1997-1998 ders yılı başından itibaren bu sınıflara hiçbir şekilde öğrenci alınmaz.

Bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okulların hazırlık sınıflarında başarılı olanlar ile 1997-1998 öğretim yılında okumaya hak kazananlar da zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde şahısları adına söz isteminde bulunan üyeleri okuyorum: Ahmet Aydın, Enis Sülün, Mehmet Altan Karapaşaoğlu, Latif Öztek, Sıtkı Cengil, Orhan Kavuncu, Ahmet Doğan, Sıddık Altay, Mehmet Ekici, Arif Ahmet Denizolgun, Alaattin Sever Aydın, Musa Okçu, Suat Pamukçu, Mustafa Yünlüoğlu, Süleyman Hatinoğlu, Hasan Çağlayan, Zülfikar Gazi, Ömer Özyılmaz, Aslan Polat, Necati Albay, Mehmet Bedri İncetahtacı, Turhan Alçelik, Süleyman Metin Kalkan, Mehmet Sılay, Mustafa Köylü, Mehmet Emin Aydınbaş, Ekrem Erdem, Yusuf Pamuk, Mehmet Ali Şahin, Osman Yumakoğulları, Hasan Dikici, Hayrettin Dilekcan, Abdullah Özbey, Zeki Ünal, Yusuf Selahattin Beyribey, Memduh Büyükkılıç, Recep Kırış, Mikail Korkmaz, Veysel Candan, Ahmet Derin, Yaşar Canbay, Sabahattin Yıldız, Salih Katırcıoğlu, Hasan Öz, Nezir Aydın, Cevat Ayhan, İsmail Köse, Musa Uzunkaya, Memet Emin Aydın, Mahmut Işık, Nevzat Yanmaz, Muhsin Yazıcıoğlu, Fethullah Erbaş, Abdullah Örnek, İsmail Durak Ünlü, Necmettin Aydın, Teoman Rıza Güneri.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Yusuf Bacanlı.

Buyurun Sayın Bacanlı. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA YUSUF BACANLI (Yozgat) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; 8 Yıllık Zorunlu Eğitim Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle, Yüce Meclisin saygıdeğer üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, konuşmama, Atatürk’ün bir sözüyle başlamak istiyorum: “En mühim, en esaslı nokta, eğitim meselesidir. Eğitimdir ki, bir milleti, ya hür, müstakil, şanlı, yüksek bir cemiyet halinde yaşatır ya da bir milleti, esaret ve sefalete terk eder.”

Gelişmenin, millî, demokratik ve laik bir ülke olmanın şartı, ülke gerçeklerini dikkate alan, toplumun değer yargılarına ters düşmeyen çağdaş bir eğitimdir. Gelişmemizi belirleyen, geleneklerimizi yaşatan, çağdaş değerlerle kaynaştıran eğitim sistemimize, millî, manevî ve çağdaş boyutlar kazandırmak, insanımızı, bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarına göre yetiştirmek istiyorsak, millî birlik ve beraberlik duygularını geliştirmeye, her şeyden önce vatan ve millet duygularını geliştirmeye, vatan ve millet sevgisini yüceltmeye, bilgiye, sevgiye, saygıya önem vermeliyiz.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; eğitim ve öğretimi ilgilendiren bir kanun tasarısının görüşülmesinde, Plan ve Bütçe Komisyonunun esas komisyon olmasını, ihtisas komisyonu olan Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun tali komisyon olmasını kabul etmek mümkün değildir. 1973 yılında hedeflenen; ancak, altyapı yetersizliği nedeniyle geçici olarak ertelenen 8 yıllık zorunlu ilköğretim uygulaması, yirmidört yıl bekletilmesine rağmen; ihtisas komisyonu olan Millî Eğitim Komisyonuna, Hükümet tarafından hazırlanan kanun tasarısının görüşülmesi için Meclis Başkanlığından istenen on günlük eksürenin verilmemesini, tasarının, Plan ve tçe Komisyonunda görüşülerek Meclis Genel Kuruluna gönderilmesini ve yangından mal kaçırır gibi görüşülmesinin sağlanmasını, acaba, Hükümete empoze edilen dayatmacı, emrivaki bir talimat olarak mı görmekteyiz?..

Diğer yandan, ülkenin sorunlarının, kördüğümü kesen İskender’in kılıcıyla çözümleneceğini sananlar, çok yanılmaktadırlar. Kılıçlar, sorunları çözmez, örtünün altına iter. Örtünün altındaki silahlar da en etkili olan silahlardır.

Sayın Başkan, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz, ilahiyat fakültesi dekanları, İslam bilginleri ve Diyanet İşleri eski başkanlarına verdiği yemeği ve yaptığı görüşmeyi, 8 yıllık zorunlu eğitimle ilgili kanun tasarısı verilmeden önce yaparak, bu değerli insanların fikirlerinden yararlanarak kanun tasarısını verebilirdi. Yine “öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyoruz; ama, yasa tasarısı hazırlanırken, her gün, bir doktor, bir hâkim, bir milletvekili, bir başbakan, bir cumhurbaşkanı yetiştiren saygıdeğer öğretmenlerimizin fikirleri alınmıyor. Acaba, öğretmenlerimizi, sadece 24 Kasım Öğretmenler Gününde mi hatırlamalıyız?!. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “eğitimde reform” diyorlar, “eğitimde devrim” diyorlar; ama, eğitimcileri konuşturmuyorlar. Eğitimciler yerine, siyasetçiler ve konuyla ilgisi olmayanlar 8 yıllık zorunlu eğitimi tartışıyorlar.

Öncelikle belirtmemiz gereken husus; laiklik, demokrasi, cumhuriyet, rejim, eğitimin 5 ya da 8 yıl olmasıyla sallanacak ya da yıkılacak kadar köksüz değildir. Türkiye’de, eğitimin 8 veya 11 yıl olması, siyasî bir karar niteliğinden çok, teknik ve kültürel ağırlıklı olmalıdır. Politikacı olarak vermemiz gereken karar, zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasıdır. Halen dünyadaki mevcut ülkelerden 168’inde, zorunlu eğitim, kademeli; yani, yönlendirmeli olarak uygulanmaktadır. Her ülke de, zorunlu eğitim konusunda kendi ihtiyaç ve özelliğine göre bir uygulamayı tercih etmektedir. Bütün ileri ülkelerde yönlendirme sistemi uygulanmaktadır; mekân ve program çeşitliliği ele alınmaktadır.

Örnekler verecek olursak, Almanya’da, temel eğitim 4, daha sonra 10, daha sonra da 3 yıldır; öğrenciler dördüncü sınıftan itibaren, başarılarına göre üç gruba ayrılıyorlar. Fransa’da, temel eğitim 5, daha sonra 3 ve daha sonra da 3 yıldır. İtalya’da, temel eğitim 5 yıl ilkokul, daha sonra da 3 yıl ortaöğretimin birinci kademesidir. İngiltere’de, temel eğitim 6, daha sonra 5 yıldır; öğrenciler 6 ncı sınıftan itibaren de çok amaçlı ortaöğretim kurumlarına devam ediyorlar. Amerika Birleşik Devletlerinde birkısım eyaletlerde temel eğitim 6, daha sonra 4 yıldır. Komşumuz Yunanistan’da zorunlu eğitim, 6 yıl ilkokul, 3 yıl da ortaokul olmak üzere 9 yıldır. Yönlendirme, öğrencilerin ilgi, istidat ve kabiliyetlerine göre uygulanmaktadır. 8 yıl sonrasında, öğrenciyi mesleğe yönlendirmek, psikolojik, sosyolojik, pedagojik ve bilimsel gerçeklere hiç de uygun olmamaktadır; ancak, 8 yılın, başından sonuna kadar aynı okulda aynı eğitim kalıplarıyla yapılacak anlamı çıkarılmamalıdır. Bu temel eğitimin yönlendirmeli yönü vardır. Yönlendirme kararını, politikacılar ve konunun uzmanı olmayanlar veremez.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, Anayol Hükümeti ve Refahyol Hükümeti programlarında yönlendirmeli 8 yıllık zorunlu temel eğitim dile getirilmiştir.

Çağdaş ülkelerde temel eğitim süreci, yönlendirme faaliyetlerini de kapsar. Özel ihtisas gerektiren meslek formasyonu, gençlere, eğitimin en erken dönemlerinde verilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye’de temel eğitimin kesintisiz 8 yıla çıkarılması, sadece imam-hatip liselerinin orta kısımlarının değil, meslek eğitimi veren diğer okulların kapanmasına da neden oluyor. Yabancı dille eğitim veren anadolu liselerinin ve kolejlerin kapatılmasıyla, yabancı dil eğitimi de bu darbeden nasibini alacak; ortaöğretim kurumlarında teknik personel yetiştirmeye yönelik programların, başta çıraklık eğitimi olmak üzere, kaliteli eleman yetiştiren ortaöğretim kurumlarının devri sona erecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla, din eğitiminin, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından verilmesi gerekirken, Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmesi yeni bir şey değildir. Zaten, Diyanet İşleri Başkanlığının izniyle açılan Kur’an kurslarında bu eğitim verilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının kendi kanun ve yönetmeliği gereği yaptığı faaliyetleri burada tekrar etmenin bir manası yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; din eğitiminden korkmayınız; asıl tehlike din eğitiminde değildir; asıl tehlike dinin, din dışı istek ve arzularda kullanılmasındadır. Siz, gerçek manada Kur’an’ın emrettiği İslam Dinini öğretemezseniz, bir boşluk doğar ve bu boşluğu da ehil olmayan, layık olmayan insanlar doldurur. Türkiye’de din eğitimi ne istismar edilmelidir ne de gözardı edilmelidir. Tarih, din eğitimini istismar edenleri de, gözardı edenleri de affetmeyecektir...

AYVAZ GÖKDEMİR (Kayseri) – Laikliği istismar da kötü; onu da söyle.

YUSUF BACANLI (Devamla) – Elbette, laikliğin istismarı da kötü.

Zorunlu eğitim, kesinlikle 8 yıla çıkarılmalıdır. Zorunlu eğitimin, kesintili veya kesintisiz olması, hiçbir ülkede münakaşa edilemez...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bacanlı, mikrofon 1 dakika içinde kapanacak.

YUSUF BACANLI (Devamla) – Zorunlu eğitimin, 8 yıl, 11 yıl veya 12 yıl olmasını tüm partili arkadaşlarımız kabul etmektedir; ama, bizim arzumuz, belli bir noktadan itibaren, yönlendirme olması, bunun da kararını, siyasetçilerden ziyade, konunun uzmanları ve eğitimcilerin vermesidir.

Kaldı ki, 23 bin köy okulunda 5 sınıfı bir arada okutan tek bir öğretmen vardır. Zorunlu eğitimin kesintisiz 8 yıla çıkarılması için 200 bin öğretmene ihtiyaç olduğu söylenmektedir. Eğitimin altyapısını hazırlamadan, eğitim ve öğretimin açılmasına bir ay kala, acaba, mucize mi yaratacaksınız?!.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bacanlı; lütfen...

YUSUF BACANLI (Devamla) – 1 dakika Sayın Başkan, son cümlem...

Sayın Bacanlı, teşekkür ediyorum.

YUSUF BACANLI (Devamla) – Peki, saygılar sunarım. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizlere saygılar sunarak konuşmama başlıyorum.

1970’li yıllardan beri gündemde olan, şûra kararlarına konu olan ve 1983 yılında yapılan bir değişiklikle 1739 ve 222 sayılı Yasalara yansıyan bir konuyu tartışmaktayız. 8 yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim, bugün her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır; çünkü, ekonomik güçlükler, gelir dağılımındaki giderek artan dengesizlik 5 yıllık eğitimle birleştiğinde, bu durum, çocuklarımızı çok küçük yaşlarda çalışma yaşamına itmektedir.

 

Ama, değerli arkadaşlarım, bu çocuklar, nüfusumuzun yüzde 30’unu oluşturmaktadır ve bu oran, gelişmiş ülkelerdeki orandan çok daha yüksektir. Diğer bir deyişle, bu çocukların iyi yetiştirilmesi, gelişmiş ülkelerdeki çocuklarla her alanda rekabet edecek bilgilerle donatılması ve nitelikli bir eğitim görmesi, Türkiye’nin sadece bugünü değil, yarını açısından da yaşamsal önemdedir. Bir anlamda, çocuklarımızın eğitimi, Türkiye’nin geleceğiyle, 21 inci Yüzyıldaki performansıyla özdeşleşmiş durumdadır.

Konuyu daha da acil hale getiren, 20 inci Yüzyılın son çeyreğindeki gelişmelerdir. Küreselleşme ve özelleştirme, bütün dünyada ve tek tek ülkelerde benzer sonuçlar yaratmakta, bir yandan, zenginle fakirin arasındaki farkı artırırken, öte yandan da, işsizlik oranını yükseltmektedir ve bunun sonucunda, çalışma koşulları, iş güvencesi, ücretler sorunlarla karşı karşıya kalmakta, esnek üretim yöntemleri, part-time denilen kısmî çalışmalar, ücretlerin azaltılması, sendikasızlaşma giderek toplumun gündeminde daha ağırlıklı olarak yer almaktadır. Diğer bir deyişle, ülke içinde ve uluslararasında rekabet artmaktadır. Çocuklarımızı, bu koşullarda ne kadar korumasız, ne kadar çaresiz ve ne kadar dezavantajlı durumda bıraktığımızı anlamak için, okullaşma oranına bakmamız yeterlidir. Türkiye’de, 14 yaşındaki çocukların okullaşma oranı yüzde 70’tir. Belçika, Hollanda, Almanya, Kanada, Japonya gibi ülkelerde bu oran, yüzde 95 ile yüzde 100 arasında değişmektedir. 20 milyon çocuğun 12 milyonu 6-14 yaş arasındadır ve 4 milyon çocuk, çalışma yaşamına itilmiş durumdadır. Diğer bir deyişle, okullaşma oranından da anlayacağımız gibi, her 3 çocuktan 1 tanesi okul dışındadır; diğerleri de, gelişmiş ülkelerdeki çocuklara nazaran çok dezavantajlı durumdadır; çünkü, söz konusu ülkelerde eğitim 11-12 yıldır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi de, Türkiye’yi bu konuda karar almaya zorlayan bir diğer unsurdur. Bu sözleşmeye göre, Türkiye, diğer ülkeler gibi, 18 yaşına kadar çocukların esenliği için gerekli bakım ve korumayı üstlenmiştir ve bunun gerektirdiği yasal ve idarî tedbirleri almayı taahhüt etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, incelemekte olduğumuz 8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Tasarısı, çağdaş eğitim ve 21 inci Yüzyıla hazırlanma açısından fevkalade önemli bir tasarıdır; 4 üncü maddesi hariç... 4 üncü maddesi ise, ters yönde atılmış olan bir adımdır ve Anayasanın 24, 42, 136 ve 174 üncü maddelerine aykırıdır.

2 nci madde ise, kazanılmış hakların korunmasını güvence altına alan bir maddedir. 222 sayılı Yasaya eklenen bir geçici madde ile ilköğretimin 6 ncı, 7 nci sınıflarını, ortaöğretim kurumlarının 6 ncı, 7 nci sınıfları olarak okuyanlar ve çıraklık okullarında eğitim görenler, eğitimlerini bu okullarda tamamlayacaklardır. Tabiî, 6 ncı, 7 nci, 8 inci sınıfta okuyanlar ilköğretim kurumundan mezun olmuş olacak, çıraklık eğitim merkezlerinde okuyanlar da, çıraklık eğitimlerini tamamlamış olacaklardır. Benzer bir olanak, bazı dersleri yabancı dilde öğreten yabancı liselere de getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, yasa tasarısı incelendiği zaman görülmektedir ki, fırsat eşitliği ortadan kalkıyor, köylü çocuklar, Anadolu’daki çocuklar yaşamaz hale geliyor, din eğitimi mümkün halden çıkıyor, okullar tamamen kapanıyor gibi argümanların hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Çıraklık okulu kapanıyor, çıraklık eğitiminin verilmesi mümkün olmuyor argümanı da, her türlü dayanaktan yoksundur; çünkü, çıraklık okulunun kapanmadığı şuradan da bellidir ki, 13 olan yaş sınırı 14 yaşa çıkarılmaktadır ve çıraklar, eğer bir yıl farkla eğitim göremez hale geliyorlarsa, ben bunu anlamaktan acizim ve sizin takdirinize sunuyorum; ama, Kanada, Japonya, Almanya, Finlandiya gibi birçok ülkede çıraklık yaşanın da 14’le 17 arasında olduğunu size hatırlatmak istiyorum.

6 ncı, 7 nci, 8 inci sınıfta okuyanların bu okullardan mezun olmaları, bir yandan kazanılmış hakları koruyacak, öte yandan da, eğitimde sürekliliği sağlayacaktır. Böylece, tıkanıklık olmadan, boşluk yaratılmadan, ilköğretim okulları 8 yıllık mezunlarını verinceye kadar, bugün 6, 7, 8 inci sınıfta okuyanlar mezun olacak, böylece, eğitimde bir boşluk, tıkanıklık yaratılmadan, süreklilik sağlanmış olacaktır.

Bu sabah konuşanlar ve Komisyonda konuşan arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisini, dine karşı olmakla ve dinî eğitime karşı olmakla sık sık suçladılar; bu suçlamayı şiddetle reddediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, dine karşı değil, dinin istismarına karşıdır, sizin gibi siyasî partilerin dinî duyguları kullanmasına karşıdır.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Dinî duygular kullanılmaz, yaşanır.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi din eğitimine karşı değildir; din eğitimi yapacağız diye, çocuklarımızın laik cumhuriyetin ilkelerine, Atatürk ilke ve devrimlerine karşı koşullandırılmasına karşıdır; Öğretim Birliği Yasasının zedelenmesine, Anayasa maddelerinin göz göre göre çiğnenmesine karşıdır.

Bunları, bu vesileyle tekrar söylemek istedim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz talebi?..

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Avni Doğan; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, hepinizi saygıyla selamlayarak başlıyorum.

Önemli bir gündeyiz, Türk eğitim sistemini içerisinden çıkılmaz bir girdaba sürükleyecek bir tasarıyı görüşüyoruz. Tasarının içeriği, tasarıyı hazırlayanların beyanları, tasarının Türkiye’yi sürüklediği kaos ortamı ve tasarının savunucularının tavırları dikkate alınırsa, galiba Türkiye’de rejim değişiyor.

Lenin kapıyı kırarak girdi, biz tokmağı çevirerek bu işi gerçekleştireceğiz diyen zihniyet işbaşındadır. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Kapının tokmağı tutulmuş ve zorlanmaktadır. Allah korusun, eğer, bu kapı açılırsa, Türkiye Suriye tipi bir rejime gidiyor demektir, bu kapı Suriye tipi bir rejime açılıyor demektir. Bu kapıdan karanlık ve cehalet girecektir. Bu kapıdan yüzde 10’un yüzde 90’a tahakkümü girecektir. Eğer, hedef 8 yıllık zorunlu eğitim olsaydı, buna kimse itiraz etmezdi. İlkokulları, ortaokulları, meslek okullarının orta bölümlerini ve hatta ilköğretim okullarını, bugünkü yapısı itibariyle ortadan kaldırıp, yerine, uygulanması mümkün olmayan bir ucube getirilmek isteniyor; Anadolu’nun köylerinde, varoşlarında yetişen çocukların daha lisede önleri kesilmek isteniyor. Her köye bir branş öğretmeni göndermek mümkün olmadığına göre, önümüzdeki öğretim yılında, Kars’ın, Kahramanmaraş’ın köylerindeki, varoşlarındaki okullarda okuyan 6 ncı sınıf öğrencileri, bu öğretim yılında İngilizce öğrenmeyecektir demektir, matematik öğrenmeyecek demektir, fen bilgisi öğrenmeyecek demektir ve üniversite bitirmelerini bekleyeceğiz bunlardan; tabiî, mümkün olmayacaktır.

Siz, hiç, bir eğitim reformunun, bir eğitim devriminin Millî Eğitim Komisyonu devre dışı bırakılarak yapıldığını duydunuz mu?!.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Hayır.

AVNİ DOĞAN (Devamla) – Evet, duyun işte; burada, bu gerçekleştiriliyor. Siz, hiç, dünyada “bize on gün zaman ver de, şu tasarıyı inceleyelim, uzman gözüyle değerlendirelim” diyen Millî Eğitim Komisyonuna “hayır” diyebilen bir Meclis Başkanı gördünüz mü?!. (RP sıralarından “hayır” sesleri) Eğer, bu ülkede konu eğitimse, herkes konuşur, askerler konuşur, doktorlar konuşur, maliyeciler konuşur, sadece eğitimciler susar; Millî Eğitim Komisyonu susturulmadı mı bu Mecliste?! (RP sıraların “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli milletvekilleri... (DSP sıralarından gürültüler) Siz, bundan anlamazsınız, siz, milletin sesinden anlamazsınız; siz, ancak, baleden anlarsınız!..

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Fena bir anlayış değil...

AVNİ DOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biz, burada, eğitim tasarısını görüşmüyoruz maalesef, kimse kendini kandırmasın, bir dayatmayı görüşüyoruz; gecenin 2’sinde pijama-gömlek imzalattırılan bu taslak, Türk eğitim sistemini dinamitleme projesidir. Bu proje, Millî Eğitim Komisyonu by-pass edilerek önümüze konmuştur. Amaç, gerçekten, Türk çocuklarının 8 yıl zorunlu eğitimden geçirilmesi olsaydı, zaten, yirmi yıldan bu yana uygulanan ilköğretim okulu sistemine geçilerek sorun çözülürdü. Böyle olmadı; çünkü, oraya o meşum zihniyet girdi. Bu zihniyet, vaktiyle Keban Barajına, Boğaz Köprüsüne karşı çıkan zihniyettir; “elektriği ne yapacaksınız, toprağa mı akıtacaksınız?” diyen zihniyettir; halka rağmen, Hakka ve hukuka rağmen olmanın yeni bir örneğini buldu bu zihniyet. Eğitim literatüründe olmayan yeni bir kelime keşfettiler; kaypak, tehlikeli, yapışkan, karanlık bir kelime “kesintisiz”.

20 bin ilkokula bir öğretmen gönderip 8 sınıfı birden okutturacaklar. Bu, halkın yarım asırdır sandıklara gömdüğü bir zihniyetin, halktan, milletten intikam almasından başka bir şey değildir. Tek tip insan yetiştirmek gibi Baasçı bir anlayış bu ülkeye dayatılıyor. Peki, nasıl tek tip bir insan olacak bu; bilmiyoruz; sosyaldemokrat tip mi, liberal tip mi, yoksa, Hafız Esat tipi mi?!

Beyler, bu rüya gerçekleşmez. Bu kanun tasarısını Meclisten geçirebilirsiniz, imam-hatip okullarını kapatabilirsiniz, Kur’an kurslarını berheva edebilirsiniz; ama, Anadolu insanının idraki var oldukça, bu ülkeyi Suriye yapamazsınız. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; DSP sıralarından gürültüler)

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Suriye’yi bırak, biraz da Libya’dan bahset.

AVNİ DOĞAN (Devamla) – Ne irtica kampanyalarınız ne de bir türlü içinize sindiremediğiniz demokrasiye sığınmanız, sizi, sizin esas niyetinizi gizlemeye yetmiyor. PKK Şemdinli’de köy yakarken, Ekinözü’nde öğretmen öldürürken bile, siz, irticayla uğraştınız. Onun için millet sizi kale almıyor, onun için barajlarda sürünüyorsunuz. Böyle kirli kavgaların kışkırtıcıları tarihte hiçbir zaman kahraman olamamıştır. Bir Piruz zaferi kazanabilirsiniz; ama, güneşi asla nefeslerinizle söndüremezsiniz.

İkide bir Atatürk’ten bahsediyorsunuz; Allah aşkına, Mustafa Kemal Paşadan böyle bir proje çıkar mı? Gelin, şu Mustafa Suphi kafasıyla, Mustafa Kemal kafasını karıştırmayın. (RP sıralarından alkışlar)

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) – Siz ne anlarsınız Mustafa Kemal’den?!

AVNİ DOĞAN (Devamla) – Eğer, böyle zavallı bir projeyi destekleyecek bir paşa arıyorsanız, kendinize bir Piruz Paşa her zaman bulabilirsiniz. Maalesef, bu ülkede Piruz Paşalar da var.

İmam–hatipleri kapatacaksınız. Sonrası da var; arkasından vakıfları, hatta partileri ve iktidar olacaksınız öyle mi?! Peki, Demokrat Partiyi kapatınca iktidar olabildiniz mi? (RP sıralarından “hayır” sesleri) Olamadınız, olamazsınız ve olamayacaksınız. Menderes’i asmak bile yetmedi; yazık, yazık darağaçlarının gölgesinde ot bitmiyor.

Eğer, 8 yıl zorunlu eğitim istiyorsanız, eğer bu isteğinizde samimîyseniz, buyurun; size her türlü desteğe hazırız. Şu yapışkan kelimeden vazgeçin, şu demirperdeyi, Afrika’yı, ilkelliği çağrıştıran “kesintisiz” lafını bir kenara atın, 1940’lı yılların jakobenizmini atın gitsin. Çağdaş dünyaya bakalım, hayranlığınızı gizleyemediğiniz Avrupa’ya bakalım, Avrupa’yı örnek alalım; demokrasi standartlarını, laiklik anlayışlarını, çoğulcu yapılarını ve eğitim sistemlerini aynen alalım. Olmaz diyorsunuz değil mi; eğer, olmaz diyorsanız, biz de sizi millete havale ediyoruz.

 

Nitekim, bu millet Zincirbozan’dan Çankaya’ya yol açan bir millettir; sakini bugün unutmuş olsa bile. Netekim, bu millet, Uzunada’dan Başbakanlığa; netekim, bu millet, Mamak’tan Türkiye Büyük Millet Meclisine, idam sehpasından parti genel başkanlığına, genel başkan yardımcılığına yol açan bir millettir. İnsanların hafızası nisyan ile malul olsa da, milletlerin hafızası, hele hele bu aziz milletin hafızası her zaman aydınlıktır. Milletlerin hafızasında unutmak yoktur, hiçbir şeyi unutmazlar; Sayın Baykal’ın “bu tasarı, bu toplumu ulus yapacaktır, millet yapacaktır” dediğini de unutmayacak ve günü geldiğinde cevap verecektir, “günaydın, günaydın Sayın Başkan, sen hangi aşiretten söz ediyorsun; ben, binlerce yılın tanıdığı en büyük, en şerefli milletim” diyecektir.

Saygılarımı sunuyorum. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Ahmet Aydın; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

AHMET NURETTİN AYDIN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Yıllık Kesintisiz İlköğretim Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Meclisimizin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Şubat ayından bugüne kadar süren, 54 üncü Refahyol Hükümetini milletin gözü önünde değişik oyunlarla istifa ettirip, akabinde, 55 inci tamsol Hükümetinin kurulmasıyla, konu ivme kazandı. İcraatı döneminde, adına “irtica” dedikleri tek bir harekete rastlanmadığı halde “laiklik elden gidiyor, rejim tehlikede” naralarıyla iç ve dış mihrakların hedefi olan 54 üncü Hükümet istifa ettikten sonra, 55 inci Hükümet, ilk iş olarak ve temel gayesi olarak, bu halkın reddettiği, ilimle bağdaşmayan, halkın gerçeklerinden uzak, bir dayatma kanununu önümüze çıkardı.

Değerli milletvekilleri, bir Siirt Milletvekili, bir bölge milletvekili olarak, hâlâ, Siirt’te 238 okul kapalıyken, bölgede 3 170 okul öğretime kapalıyken, 117 bin okul çağındaki evladımız okuldan ve eğitimden mahrumken, kesintisiz 8 yıldan bahsetmek, bence, ibretle izlenecek ve reddedilecek bir konudur. Ben, bunu, bölgem ve ilim adına reddediyorum.

Değerli milletvekilleri, işin en trajik ve dramatik yanı, bu yetmiyormuş gibi, daha Hükümetin kuruluşunun hemen akabinde, acımasızca getirilen yüksek zamlar yetmiyormuş gibi, bu maddeyi mazeret göstererek, halkın sırtına bir zam paketi daha yüklenmek isteniyor ve şunu çok iyi biliniz ki, şu an açlıkla, sefaletle, yoksullukla mücadele eden güneydoğu halkının, bu finansmana, buna, bir tek kuruş katkısı olmayacaktır; olamaz da. Güneydoğunun mağduriyeti onlarca yıldır devam ederken, sefalet, yokluk, kıtlık diz boyu iken böyle bir maddenin gündeme getirilmesi, bizim halkımız için en büyük talihsizliktir.

BAŞKAN – Sayın Aydın, son dakikanız.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, aslında, bunu çok garipsememek lazım; yani, kişilerin, şöyle bir geçmişlerine bakıp düşündüğünüzde, şu an, hakikaten, Anavatan Partisi içerisinde bu maddeden muazzep olan, sıkıntı içerisinde olan çok zevat var; bunları biz takdir ediyoruz; ancak, Anavatan Partisinin başındaki Sayın Yılmaz, bir dayatmayla, bir emrivakiyle, partiyi, hiç istemediği bir mecraya sürüklüyor ve çok övündükleri Sayın Özal’ın misyonuyla ilgisi olmayan, halkın fikrine, ibadet hürriyetine set çeken bir anlayışı dayatıyor. Bu, gerçekten, geçmişte 163’ü kaldıran zihniyete, tamamen, taban tabana zıt bir anlayıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın, mikrofon 1 dakika içinde kapanacak.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Burada anlatılacak çok mevzu varken, en son şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Yılmaz’ın kendi grubuna dayattığı bu ucube, bu hilkat garibesi tasarı, bir kara sayfa olarak tarihe geçecek ve geçmişte hizmeti geçen bir partinin belki de kapısına kilit vurulmasına vesile olacaktır.

Sol partilerin bir hayali, bir hülyası olan ve elli yıldır hülyasını çektikleri bir kanun, Anavatan Partisi sayesinde, maalesef, halkın gözleri önünde, çok acı tebessümlerle izlenmekte ve göz göre göre, bu halk, âdeta bir isyana, bir tahrike yönlendirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, yeniden, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.

Sayın Komisyon, konuşma talebiniz var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ METİN ŞAHİN (Antalya) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLİ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Şahsı adına son konuşma sırası Sayın Enis Sülün’ün; buyurun.

ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilköğretim ve eğitimle ilgili kanun tasarısının 2 nci maddesi için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeye ilave edilen geçici maddenin esasını şöyle özetleyebiliriz: İlköğretim 6,7 ve 8 inci sınıf öğrenimini, ortaöğretim kurumları bünyesinde yapmakta olanlar ile çıraklar, eğitimlerini bu kurumlarda tamamlayacaklardır. Yabancı dille eğitim yapan okulların hazırlık sınıfında başarılı olanlar ile 1997-1998 öğretim yılında okumaya hak kazananlar, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlayacaklardır. Özetle; mevcut durum muhafaza edilecek, öğrencilerimizin bu uygulamada hakları kaybolmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, çocuklarımızı, ilgi, istidat ve kabiliyetleri yönünde yetiştirmek, hayata ve üst öğrenime hazırlamak, 5 yıllık zorunlu eğitimle mümkün olmamaktadır. Avrupa Birliği okullarında, zorunlu eğitim, 9 yıl olarak belirlenmiştir. Biz de, bunu, Anayasamızın 42 ve 24 üncü maddelerinde, zaten, kabul etmiş durumdayız.

Çağımız bilgi çağıdır. Bilgi toplumunda, esas olan insandır. Bütün çabalarımız, şerefli olarak yaratılan insanın daha iyi yetişmesini ve daha iyi yaşamasını temin etmektir. Asıl amaç budur.

Bu vesileyle, Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, söz alabilir miyim.

BAŞKAN – Alabilirsiniz Sayın Bakan.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2 nci maddeyle yapılan düzenleme, bu uygulamanın beraberinde getireceği geçiş sürecini tanzim etmektedir. 8 yıllık kesintisiz eğitime geçerken, haklı olarak, bugün ortaokul düzeyindeki öğrencilerimizin durumunun ne olacağı yolunda, kamuoyunda, endişeler ve beklentiler vardır. Kazanılmış haklar dediğimiz boyut burada düzenlenmiştir. Bu çerçevede, ilköğretimin 6, 7 ve 8 inci sınıflarında okuyanlardan özellikle 7 nci ve 8 inci sınıfta okuyan öğrencilerimiz, okumakta oldukları okullarda öğrenimlerini tamamlayacaklardır. Bunlar, kazanılmış haklardır.

Bunun yanında, bu yıl 6 ncı sınıfa öğrenci alınmayacağı için, bu durumda, bazı öğrencilerimiz de özel duruma sahiptir. Özel duruma sahip olan öğrencilerimiz hangi nitelikli öğrencilerdir? Belirli okullarımız, müsabaka imtihanları açmışlardır. Bu müsabaka imtihanları, anadolu liseleri ile anadolu imam-hatip liselerinde açılmıştır ve bu açılan imtihanlara yaklaşık 45 binin üzerinde öğrenci katılmıştır. Özel olarak, buralara öğrenci almak amacıyla açılmış olan imtihanlara giren -bunlara, aileler ve çocuklar özel bir özen göstererek hazırlandıkları için- bu çocuklarımızın da kazanılmış hakları korunmaktadır. Bu boyutuyla bakıldığında, bu 45 bin öğrencimiz -artı, özel okulların kendi açtıkları imtihanlara giren öğrencilerimiz- 6 ncı sınıflara veya hazırlık sınıfları varsa, hazırlık sınıflarına kaydolacaklar ve böylece, 6 ncı ve hazırlık sınıflarını okumak suretiyle, bunlar da, kaydoldukları okullarda öğrenimlerini tamamlayıp, o okullardan mezun olmuş olacaklardır. Aynı şekilde, çıraklık eğitimini görmeye hak kazanmış olan, yani, bu yıl ve bundan önceki yıllarda ilkokulu bitiren -çıraklık yaşının sona erdiği 19 yaşına kadar olan dönemde- öğrenciler de, kazanılmış haklarını koruyacaklardır.

Dolayısıyla, bu madde, tümüyle, 1997, 1998 ilâ 2000 yılına kadar olan süreç içerisinde, öğrencilerimize, ait oldukları bölümlerde okullarını tamamlama imkânını sağlamaktadır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, son söz milletvekiline aittir.

Bu nedenle, şahsı adına söz alanlar içerisinde üçünü sırada bulunan Sayın Altan Karapaşaoğlu’na söz veriyorum.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (RP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına, konu üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlar, son onbeş gündür, gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulumuzda, hepimizi ilgilendiren, bütün milletimizi ilgilendiren bir konu üzerinde tartışıyoruz; ama, bu tartışmanın, bir yerler tarafından, birileri tarafından önü kesilmek suretiyle, bir istikamete doğru yönlendirildiği görülüyor.

Biliyorsunuz, bu konunun, önce, Millî Eğitim Komisyonundan geçmesi gerekiyordu; Millî Eğitim Komisyonunda yönlendirilmesi, tartışılması gerekiyordu. İhtisas komisyonu olan Millî Eğitim Komisyonu atlanmak suretiyle, by-pass edilmek suretiyle, tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi. Plan ve Bütçe Komisyonunda -adı üzerinde- evvela plana uygunluğu aranır, ondan sonra da devlet bütçesine uygunluğu aranır. Plan ve Bütçe Komisyonunun görevlerinden birisi de budur.

Yedinci Beş Yıllık Planda, kalkınma hedeflerinde, plancıların belirttiğine göre, eğitim sistemimizde öngörülen uygulama, 8 yıllık, ama, kesintili olmak durumundadır. Halbuki, bugün karşımıza getirilmiş olan bu tasarıda, kesinti kaldırılıyor. Ayrıca, bütçe açısından da, bütçeye uygunluğu yok; bütçe açığını kapatmak için, bu konunun açığını kapatmak için, millete, çeşitli adlar altında vergiler ihdas edilmek suretiyle dayatılıyor.

Değerli milletvekilleri, konu, öyle geniş bir konu ki, yalnızca bizi ilgilendirmiyor; hatta, bu konu bütün dünyayı ilgilendiriyor. Hiç olmazsa, içine girmeye çalıştığımız Avrupa Topluluğundan birtakım örnekler almak suretiyle veya yıllardır dostluğumuzu pekiştirdiğimiz, gelişmiş ülke olan, dünyayı yönlendirme hevesinde olan Amerika’dan bir örnek almak suretiyle, uygulamalarımızı yapabilirdik; ama, buna dahi fırsat bulmamız mümkün olmadı. Bakın, bugün, Amerika Birleşik Devletlerinde, 15 500 civarında eğitim bölgesi vardır; 15 500 bölgede, eğitim, ayrı metotlarla uygulanmaktadır. Ayrıca, yine, Amerika Birleşik Devletlerinde, 25 bin civarında, okul aile birliği ve okul yönetiminin birlikte oluşturdukları eğitim dernekleri vardır. Bu eğitim dernekleri, okullarının programlarını da yaparlar, programların uygulanmasını da denetlerler.

Değerli kardeşlerim, bugün, yeryüzünde, ekonomilerini geliştiren ülkeler, daha iyi bir ekonomi için daha iyi bir okul anlayışındadırlar. Bizim de bu anlayışa gelebilmemiz gerekirdi, bizim de insanımızın değerlerini, insanımızın alternatiflerini değerlendirebilmemiz gerekirdi; ama, maalesef, bir yerlerden dayatılıyor; maalesef, dayatılan konu ise, rejim adına, milletin inancı istikametinde oluyor. Şunu, asla unutmamamız lazım, asla aklımızdan çıkarmamamız lazım: Bu millet, bin yıllık tarihi boyunca, en içten bir şekilde, inancıyla birlikte, örfüyle, gelenekleriyle, ananeleriyle birlikte yaşamıştır. Bunları gözardı etmemiz mümkün değildir. Yarın milletin huzuruna çıktığımızda “benim inancımla oynayan siz misiniz” diye hesap soracaktır. Bunun hesabını, cevabını vermek ise, maalesef, ağır olacaktır; bunun faturası da ağırdır, hesabı da ağırdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, 1 dakika içinde lütfen toparlayınız.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; henüz, uygulamanın başında bulunuyoruz. Hepinize son defa ihtar ediyoruz ve diyoruz ki...

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – İhtar mı?!

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – ...eğitimimiz, 8 yıl olsun, 9 yıl olsun, 10 yıl olsun, ama, yönlendirmeli olsun; milletimizin çocuklarının alternatiflerini, bilgi ve becerilerini yönlendirelim, onları ekonomiye katalım ve güçlü bir ekonominin oluşmasının altyapısını yapalım. Gerçi, bu gayretiniz boşunadır. Belki, ülkeye bir yıl kaybettirecektir; ama, bundan sonra gelecek olan aklı başında iktidarlar, mutlaka, bu konunun üzerine eğilecek ve hataları düzeltecektir. Bundan da emin olunuz.

Değerli milletvekilleri, sizleri ve Sayın Başkanımızı saygıyla selamlıyor; inşallah, hayırlı kararlar vermenizi temenni ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 25 adet soru vardır.

Şimdi, sorular için ayrılan sürenin ilk 5 dakikasını bu soruların okunmasına ayırıyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Soru: 15 inci Millî Eğitim Şûrasının alt çalışmaları 13 bölgede yapılmıştır. Yapılan bu bölge çalışmalarında, kaç bölgede kesintisiz eğitim yapılması kararlaştırılmıştır?

Mustafa Baş İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan, sorularımın delaletinizle Sayın Bakana tevcihini arz ederim.

Abdulkadir Öncel Şanlıurfa

1- Zorla uygulamaya konacak bu kanunla, fakir fukara Anadolu insanımızın fırsat eşitliğini önlemek, devlet yönetiminde, insanca yaşamada ve iş bulmada önleri kesilecektir. Bu kadar dostça uyarımıza rağmen, zulüm kanunundan vazgeçmeyecek misiniz?

2- İmam-hatiplerin orta kısmında okuyan 306 121 öğrencinin mağduriyetlerini nasıl önleyeceksiniz?

3- Anayasa, Medeni Kanun, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi, Helsinki Nihaî Senedi ve Paris Şartına aykırı bu kanunlardan dolayı, uygar dünyanın ve milletimizin yüzüne nasıl bakacaksınız?

4- Öğretmen ihtiyacını, maddî imkânsızlıkları, biyolojik, pedagojik ve psikolojik imkânsızlıkları nasıl aşacaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay’a tevcihini arz ederim.

Yaşar Canbay

Malatya

Batı dünyası büyük bir ahlaksızlık batağına saplanmıştır. Bunun sebebi araştırıldığında, din eğitiminin ihmal edilmesi gösterilmektedir. Maddî ve manevî kalkınmamız, ancak din eğitiminin de ihmal edilmeden yeterince verilmesine bağlıdır. İmam-hatip liselerinin kapatılması, Kur’an kurslarının kapatılması, hafızlık eğitiminin engellenmesi, dinî eğitim ve öğretimin önlenmesi, yetişecek gençlerimize yapılan bir kötülük değil midir?

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle, Millî Eğitim Bakanının cevaplandırması için aşağıdaki sorumu soruyorum.

Azmi Ateş

İstanbul

Getirilmekte olan bu kanun tasarısıyla, imam-hatip liselerinin orta kısımları kapatılmakta. Bunun ise, 8 yıldan sonraki hazırlık sınıfıyla telafi edilmesini düşünmektesiniz. Böylece, normal liselerin 3 yıl olmasına karşılık, imam-hatip liseleri ise, 4 seneden -hazırlık sınıfıyla beraber- 5 yıla çıkacaktır. Böylece, imam-hatip liselerine giden çocuklarımız diğer liselerde okuyanlara göre, iki sene fazla okumuş, yani, iki sene kaybetmiş olacaklardır.

Bu tatbikatı, Anayasanın eğitimde fırsat eşitliği ilkesini içeren 42 nci maddesine aykırı bulmuyor musunuz? Neden?

Ayrıca, imam-hatip liselerini bitiren çocuklarımız, istedikleri branşta okumak üzere üniversite imtihanlarına girebilecekler mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Millî Eğitim Bakanına soruyorum:

Benim bölgemdeki kapalı olan okulları ne zaman açacaksınız? Açacaksanız, öğretmen açığını tamamlayacak mısınız?

Maliki Ejder Arvas

Van

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Naci Terzi

Erzincan

Kalkınma planlarının yürürlüğe konması ve bütünlüğü koruması hakkında da 3067 sayılı Kanuna, Anayasanın 166 ncı maddesine aykırılığı, antidemokratik bir yaklaşımla, Batılı ülkelerde benimsenen eğitim ilkeleriyle bağdaşmadığı belli olan bir tasarıda ısrarcı davranmanız niye?

BAŞKAN – Soruların okunma işlemi bitmiştir.

Şimdi, Sayın Bakana, 5 dakika içerisinde verebileceği yanıtları vermesi için, süre tanıyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 15 inci Millî Eğitim Şûrası 13 bölgede yapılmıştır ve tüm bölgelerde de aynı karar çıkmıştır, kesintisiz eğitim şeklinde.

ikinci soru, imam-hatip liselerinin orta bölümüne devam eden öğrencilerin mağduriyeti konusunda. Buraya devam eden öğrencilerin herhangi bir mağduriyeti yoktur, kazanılmış hakları korunmaktadır. 7 nci ve 8 inci sınıftaki öğrencilerimiz, bu okullarda öğrenimlerini tamamlayacaklar ve bu okullardan mezun olacaklardır. Bu yıl açılan imtihanlarla anadolu imam-hatip liselerine giren ve kazanan 8 100 öğrenci de, bu haklardan yararlanacaktır.

Toplumlardaki moral bozukluğu veya ahlakî bozuklukların izahında tek bir faktör yoktur, birden fazla faktör vardır. Bunların en önde gelenlerinden bir tanesi işsizlik, diğeri de gelir dağılımındaki bozukluklardır. Toplumlar, gelir dağılımındaki bozuklukları ve bu arada, işsizlik sorununu çözümlemedikleri sürece, toplumlardaki yıpranma giderek artmaktadır. O nedenle, birden fazla faktöre dayanan toplumsal bozuklukların çözümü için tek bir faktörle çözüm aramak, olaylara gerçek boyutuyla bakmamak anlamına gelir. O nedenle de, tüm toplumlar, bu moral bozukluklarını düzeltecek önlemleri bir bütün olarak alma uğraşı içerisindedir. Benzeri uğraşlar ülkemizde de mevcuttur.

İmam-hatip liselerine hazırlık sınıflarının konulmasının, bu okulları 5 yıla çıkaracağı ve bunun da caydırıcı olacağı ileri sürülmektedir. Bu, olaya tek boyutuyla bakıştır. Aynı arkadaşımın, diğer meslek liselerinin 4 yıl olduğunu, hatta ve hatta, bunlardan erkek teknik lisesinin 5 yıllık sınıflardan oluştuğunu göz önünde bulundurması gerekir. O nedenle, önemli olan, okutulan konuların insanları hazırladığı mesleklerdir ve o mesleklerin kazançlarıdır. Bugün, 5 yıl olmasına rağmen, belirli liselerimize -öğrenci kabul etmekte- önüne konulan imtihanlar nedeniyle, başvuru azlığı vardır. Bunların önündeki imtihanlar bu yıl kaldırılmıştır. Bundan sonra 5 yıl da olsa, 18 yaşına geldiğinde bileğine altın bileziğini takabilecek olan gençlerimiz, elbette ki, bu okullara gidecektir.

Aynı mantıktan hareket edersek, tıp fakülterinin kapatılması gerekir; çünkü, birçok üniversite 4 yıllık eğitim verirken, 6 yıllık tıp fakültelerine gitmek var. Ayrıca, 4 yıllık ihtisas okulları da vardır. 10 yıl okumak suretiyle, doktorlar, ancak mesleklerini icra eder hale gelmekteler ve bu da, doktorluk mesleğine olan talepte herhangi bir düşmeye yol açmamaktadır.

Bir milletvekili arkadaşımız, vilayetindeki kapalı okulların ne zaman açılacağını sordu. Bu çerçevede söyleyebileceklerim şunlar: Güvenlik nedeniyle okulları kapalı bulunan illerimizde, güvenlik sorunları ortadan kalktıkça okullar açılmaktadır; ancak, buradaki çocuklarımızın eğitimsiz kalmamaları için, zaten, bölgede yoğun bir şekilde yatılı ilköğretim bölge okulları ve ayrıca pansiyonlu okullar açılmaktadır.

Bu boyutuyla ele alındığında, halihazırda 2000 yılına kadar yürüteceğimiz yatırımlarla, özellikle ekonomik boyutları itibariyle sıkıntıları olan yerlerde 3 393 yatılı ilköğretim bölge okuluna kadar ulaşmayı hedeflemiş bulunuyoruz. Bunun anlamı, önümüzdeki üçbuçuk yıl içerisinde 250 tane yatılı ilköğretim bölge okulunun açılması demektir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; diğer soruları yazılı cevaplayacağım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyle ilgili önergelerin işlemine başlıyoruz.

Madde iki fıkradır; madde üzerinde, ikisi Anayasaya aykırılık önergesi olmak üzere, dokuz adet önerge verilmiştir. Anayasaya aykırılık önergelerinden yalnızca birini işleme koyacağım.

Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Halen görüşülmekte olan, 376 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunuyla İlgili Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 2 nci maddesindeki “itibaren” kelimesinin “geçerli olmak üzere” değiştirilmesi için, gereğini saygılarımızla arz ederiz.

Halil Çalık Cafer Tufan Yazıcıoğlu Mehmet Yaşar Ünal

Çetin Bilgir Mehmet Aydın Osman Kılıç

Necati Albay Mehmet Büyükyılmaz Tahsin Boray Baycık

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/620) sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin birinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Şaban Şevli Ersönmez Yarbay

Ömer Faruk Ekinci Latif Öztek Ahmet Derin

Ahmet Cemil Tunç Musa Demirci Mehmet Sıddık Altay

Alaattin Sever Aydın Süleyman Metin Kalkan Nezir Aydın

Saffet Benli Hanifi Demirkol Hayrettin Dilekcan

Mustafa Bayram Hasan Dikici Azmi Ateş

Zülfükar İzol Muhammet Polat Ömer Vehbi Hatipoğlu

Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı

Avni Doğan Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı

Abdüllatif Şener Lütfü Esengül Fikret Karabekmez

Sait Açba Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan

Fethi Acar Lütfi Doğan Ahmet Doğan

Ahmet Çelik Ali Oğuz Bülent Arınç

Bekir Sobacı Abdullah Arslan Yakup Budak

Sıtkı Cengil Celal Esin Hüseyin Olgun Akın

Osman Yumakoğulları Lütfi Yalman İsmail Özgün

Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız

Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu

Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan

Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi

Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın

Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(1/620) sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 2.- 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10.- Ortaöğretim kurumları bünyesindeki ilköğretim 6, 7 ve 8 inci sınıflarına ait öğretim ile çıraklık eğitim merkezlerindeki ve Kur’an kurslarındaki eğitim ve öğretim, 2000-2001 ders yılı başına kadar devam eder. 2000-2001 ders yılı başından itibaren bu sınıflara ve kurslara ilköğrenimini tamamlamayan öğrenciler alınmaz.”

Hasan Çağlayan Recep Kırış Lütfi Yalman

Hanefi Çelik Mehmet Ekici Orhan Kavuncu

Fethullah Erbaş Şaban Şevli Ersönmez Yarbay

Ömer Faruk Ekinci Latif Öztek Ahmet Derin

Musa Demirci Mehmet Sıddık Altay Ahmet Cemil Tunç

Nezir Aydın Saffet Benli Hayrettin Dilekcan

Hanifi Demirkol Mustafa Bayram Hasan Dikici

Azmi Ateş Zülfükar İzol Nedim İlci

Muhammet Polat Süleyman Metin Kalkan Ömer Vehbi Hatipoğlu

Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı

Avni Doğan Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı

Abdüllatif Şener Lütfü Esengün Fikret Karabekmez

Sait Açba Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan

Fethi Acar Lütfi Doğan Ahmet Doğan

Ahmet Çelik Ali Oğuz Bülent Arınç

Bekir Sobacı Abdullah Arslan Yakup Budak

Sıtkı Cengil Celal Esin Hüseyin Olgun Akın

Osman Yumakoğulları İsmail Özgün Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi Süleyman Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/620) sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin son fıkrasının “Bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okulların hazırlık sınıflarında başarılı olanlar ile bu okullarda öğrenim yapmak isteyenler, sınavlarını kazandıkları takdirde, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Sıddık Altay Fethullah Erbaş Şaban Şevli

Ağrı

Ersönmez Yarbay Ömer Ekinci Latif Öztek

Ahmet Derin Muhammet Polat Musa Demirci

Lütfi Yalman Osman Hazer Alaattin Sever Aydın

Tevhit Karakaya Nezir Aydın Saffet Benli

Arif Ahmet Denizolgun Hayrettin Dilekcan Hasan Dikici

Azmi Ateş Zülfükar İzol Nedim İlci

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman

Cemalettin Lafçı Avni Doğan Mikail Korkmaz

Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün

Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı

Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfü Doğan

Ahmet Doğan Ahmet Çelik Ali Oğuz

Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan

Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin

Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları İsmail Özgün

Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız

Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan

Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi

Süleyman Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın

Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/620) sıra sayılı İlköğretim ve Millî Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile 5.1.1961 tarihli 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile ikinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Sıddık Altay Fethullah Erbaş Şaban Şevli

Ersönmez Yarbay Ömer Ekinci Latif Öztek

Ahmet Derin Muhammet Polat Musa Demirci

Mustafa Bayram Osman Hazer Tevhit Karakaya

Alaattin Sever Aydın Nezir Aydın Saffet Benli

Arif Ahmet Denizolgun Hayrettin Dilekcan Hasan Dikici

Azmi Ateş Zülfükar İzol Ahmet Cemil Tunç

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman

Kâzım Arslan Cemalettin Lafçı Avni Doğan Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfi Doğan Ahmet Doğan Ahmet Çelik Ali Oğuz Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları Lütfi Yalman İsmail Özgün Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi Süleyman Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Önergeler eksik oluyor...

BAŞKAN – Öyle okunuyor.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır; nerenin milletvekili olduğunun da okunması lazım.

BAŞKAN – Zorunlu değil o.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Öyle okunmuyor... Tam okunmuyor...

BAŞKAN – Tam okunuyor efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yazıldığı gibi okunması lazım; karşısında illeri var, hangi ilin milletvekiliyse okunacak.

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, uygulamalarımızda zorunlu değil.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Olur mu efendim!..

BAŞKAN – Lütfen...

Buyurun, devam edin.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/620) sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının “Bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okulların hazırlık sınıflarında başarılı olanlar ve Kur’an kurslarına giriş sınavını kazananlar, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz

İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı Avni Doğan

Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener

Lütfü Esengün Fikret Karabekmez Sait Açba

Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan Fethi Acar

Lütfi Doğan Ahmet Doğan Ahmet Çelik

Ali Oğuz Bülent Arınç Bekir Sobacı

Abdullah Arslan Yakup Budak Sıtkı Cengil

Celal Esin Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları

İsmail Özgün Mehmet Aykaç Turhan Alçelik

Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu

Hasan Belhan Musa Okçu Ömer Naimi Barım

Sabahattin Yıldız Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu

Naci Terzi Metin Kalkan Mehmet Sılay

Mustafa Köylü Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı

Mehmet Ali Şahin Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu

Mehmet Emin Aydın Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

İ. İlhan Sungur

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/620) sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli ve 222 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının “Bazı derslerin öğretnimini yabancı dille yapan okullar ile diğer özel ve genel okullarda başarılı olanlar, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz

İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı Avni Doğan

Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfi Doğan Ahmet Doğan Ahmet Çelik Ali Oğuz Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları Lütfi Yalman İsmail Özgün Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan Musa Okçu

Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü Nurettin Aktaş

Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin Kahraman Emmioğlu

Hüseyin Kansu Mehmet Emin Aydın Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir, öncelikle işleme konulacaktır; bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının 2 nci maddesi, Anayasanın 10, 11, 27, 42, 17, 2, 5, 166 ncı maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Sunulan nedenlerle, Anayasaya aykırı 2 nci maddenin reddini talep ediyoruz.

Hayrettin Dilekcan Ahmet Demircan Ömer Vehbi Hatipoğlu

Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı

Avni Doğan Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı

Abdüllatif Şener Lütfü Esengün Fikret Karabekmez

Sait Açba Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan

Fethi Acar Lütfi Doğan Ahmet Doğan

Ahmet Çelik Ali Oğuz Bülent Arınç

Bekir Sobacı Abdullah Arslan Yakup Budak

Sıtkı Cengil Celal Esin Hüseyin Olgun Akın

Osman Yumakoğulları Lütfi Yalman Mustafa Kamalak

Şeref Malkoç Mehmet Aykaç Turhan Alçelik

Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu

Hasan Belhan Musa Okçu Ömer Naimi Barım

Sabahattin Yıldız Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu

Naci Terzi Süleyman Metin Kalkan Mehmet Sılay

Mustafa Köylü Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı

Mehmet Ali Şahin Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu

Memet Emin Aydın Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

Hasan Çağlayan İsmail Özgün

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri?..

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) – Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 2 nci maddesinin Anayasaya aykırı olması nedeniyle söz almış bulunuyorum.

Bu kanun tasarısı, Genel Kurula gelmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Komisyon üyesi arkadaşlarımız, özellikle muhalefet gruplarına mensup arkadaşlarımız “getirilen tasarı, ne ülke gerçeklerine ne insanlarımızın ihtiyaçlarına ne de mevcut hukuk düzenimize uymuyor” diyerek, bu tasarıyı belki Hükümet tarafı insafa gelir de geri çeker diye gayret göstermesine rağmen, maalesef, Genel Kurulda görüşülmeye devam ediyor.

Ben, 2 nci maddenin Anayasaya aykırı olduğunu iddia ediyorum. Gerekçelerimizi izah edersek:

Getirilen tasarının 2 nci maddesinde, yabancı dille öğretim yapan okulların dışındaki ortaokulların hiçbirine, bu sene, yani 1997-1998 öğretim yılında öğrenci alınmayacağı belirtiliyor.

Şimdi, Türkiye’de bu okulların sayısı 389, yani, Anadolu liselerinin sayısı 389; kız meslek liselerinin orta kısmı, ortaokullarının sayısı 324; endüstri meslek liselerinin sayısı 21; ticaret meslek liselerinin sayısı 30; imam-hatip liselerinin orta kısmının sayısı 601, çıraklık eğitim merkezleri ile yaygın öğretim kurumlarının sayısı 5 435, Kur’an kursu sayısı 5 241 ve orta kısmı olan özel liselerin sayısı 376’dır; yani, çıraklık eğitim merkezleri ile Kur’an kurslarını bir an için dışarıda bırakacak olursak, Türkiye’deki toplam 1 358 ortaokula öğrenci alınamayacak demektir.

Şimdi, Anadolu liselerine gitmeye niyet etmeyip de, çıraklık eğitim merkezlerine, imam-hatip liselerine, ticaret liselerine, endüstri meslek liselerine gitmek niyetiyle ilkokul diplomasını alacak öğrencilerimiz, bu okullara gidemeyecektir. Oysa, niyet bakımından, Anadolu liselerine gitmek isteyen öğrenciler ile bu öğrenciler arasında ne fark vardır? Devlet yatılı okulları imtihanlarını kazanan ortaokul öğrencilerinin, daha doğrusu, bu sene ortaokula gitmek için devlet yatılı okulları sınavlarını kazanan öğrencilerin ne yapacakları, bu tasarıda açık değildir.

Değerli arkadaşlarım, Lozan Barış Antlaşmasının 39, 40, 41, 42 nci maddelerine göre, ilköğretim, ortaöğretim ve lise eğitimi alan azınlıkların hakları vardır; bu haklarla ilgili olarak, tasarıda açıklık yoktur. İçhukuktan önde gelen uluslararası anlaşmalara göre verilen haklar, diğer vatandaşlarımızdan esirgenmektedir. Bu husus da, Anayasaya gerçekten aykırılık teşkil etmektedir.

Medenî Kanunun 23 üncü maddesinde “kimse, medenî haklarını kullanmaktan feragat edemez ve men edilemez” denilmektedir; yine, 265 inci maddesinde “anne baba, çocuğun meslekî terbiyesini sevk ve idare eder” denilmektedir. Medenî Kanunun 266 ncı maddesinde “çocuğun dinî terbiyesini tayin hakkı anne babaya aittir. Buna aykırı hiçbir mukavale, sözleşme hükmü geçerli olamaz” denilmektedir.

Yine, Anayasamızın başlangıç hükümlerinde, millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanma yetkisinin Millet Meclisinde, milletvekillerinde olduğu, başka hiçbir kurumun, bununla çelişir tarzda yetki kullanamayacağı ifade edilmektedir. Anayasının 2 nci maddesinde, Türkiye’nin, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5 inci maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına engel bütün mânilerin kaldırılmasının devletin görevi olduğu; 11 inci maddesinde, kanunların Anayasaya aykırı olamayacağı; 17 nci maddesinde, herkesin yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dilekcan, lütfen toparlayalım.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Devamla) – ...10 uncu maddesinde de, herkesin, ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu ifade edilmektedir.

Bu tasarıyla, vatandaşlarımız ve öğrencilerimiz arasında ayrım yapan bir Hükümetin, demokratik olduğunu, eşitliği, sosyal adaleti, hakkı, hukuku savunduğunu söylemek mümkün değildir. Bu tasarıya karşı çıkan vatandaşlarımızın meydanlarda kendi düşüncelerini ifade etmek için tertiplemekte oldukları toplantılara, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa uygun taleplerine de “hayır” demek suretiyle -bu konuda valilere verdikleri talimatla da- ne kadar sosyal adaletçi olmadıklarını göstermek suretiyle, Anayasaya aykırı davandıklarını zaten görmüş bulunuyoruz.

Bu nedenle, Yüce Meclisin saygıdeğer üyelerinin, tekrar vicdanlarında bir muhasebe yapmak suretiyle, Anayasaya aykırı olan bu kanun tasarısının Meclisten geçmemesi için gereğini yapacaklarına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dilekcan.

Anayasaya aykırılık önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Aykırılık derecelerine göre, madde üzerindeki önergeleri tekrar okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile, ikinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

FethullahErbaş ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KÂZIM ARSLAN (Yozgat) – Sayın Başkan, önerge sahibi olarak söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arslan.

KÂZIM ARSLAN (Yozgat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günlerdir, Plan ve Bütçe Komisyonundaki müzakerelerden beri bu tasarıyı tartışıyoruz. Muhalefet milletvekilleri olarak, dilimiz döndüğü kadarıyla, bu tasarının yanlış olan yerlerini, uygulamada doğabilecek aksaklıklarını anlatmaya çalıştık. Ülke gerçekleri dile getirildi, uygulamada doğabilecek ekonomik ve sosyal zorluklar dile getirildi, gelişmiş dünya ülkelerindeki tatbikatlar anlatıldı; ama, üzülerek görüyoruz ki, Hükümet, bu konuda kararlı, geri adım atmaya niyeti yok ve bu tasarıyı, Komisyonda olduğu gibi, Genel Kuruldan da geçirmeye gayret ediyor; görünen o ki, sayısal çoğunluğuyla da buna muvaffak olacak. Demek ki, bu kararlılıkları gösteriyor ki, iktidar, dersini iyi çalışmış; Millî Güvenlik Kurulundan ve Batı Çalışma Grubundan gerekli dersini almış ve o yüzden de geri adım atması mümkün olmuyor.

Şimdi, bu 2 nci maddeyle, kazanılmış birçok hak da yok edilmektedir. Az önce konuşan arkadaşım da söyledi, bu öğretim yılında ilkokulu bitirerek diploma alan bir çocuk, eğer Anadolu lisesi sınavlarını kazanmışsa, yabancı dille eğitim veren okulların sınavını kazanmışsa, bir hak elde etmektedir ve 5 + 3 şeklinde, yani yönlendirmeli şekilde eğitimine devam edecektir; ama, bu sınavı kaybeden bir çocuğumuz, bu haktan mahrum olacaktır; belki yarım puanla, belki 1 soru eksik yapmakla, kesintisiz temel eğitime tabi olmaktadır ki, bu da, açıkça bir fırsat eşitsizliğini doğurmaktadır. Bunu, hiçbir vicdanın kabul etmesi mümkün değildir. İki çocuk aynı sınıfta okuyacak, aynı hazırlıkları yapacak; ama, hasbelkader yarım puan veya 1 puan noksan yapmakla geleceği değişecek, geleceği bambaşka bir şekilde şekillenmiş olacak. Bu, açıkça bir fırsat eşitsizliğidir ve Hükümetin de buna hakkı olmaması lazım.

Bir kanun çıkarıldığı zaman, bu, gelecek günlere matuf olur; ama, bu kanun tasarısı bu şekilde yasalaştığı zaman, bir noktada geriye doğru işlemiş olacaktır. Bu sene ilkokul diplomasını alan çocuklarımızın bir noktada diplomaları iptal edilmiş gibi bir statü kazanmış olacaktır; çünkü, siz, imtihanı kazanan çocukların hakkını koruyorsunuz; ama, başka bir yönde yönlendirilmek üzere hazırlık yapmış çocuklarımızın haklarını garanti altına alacak bir uygulamayı bu tasarıya koymuyorsunuz.

Şimdi, herkes biliyor ki, sizin kanunlaştıracağınız bu tasarı, ilkokulların 8 yıla çıkmasından başka bir maksada hizmet etmeyecek. Bu yasayla öğretim kalitesinin artması mümkün değil; insanların, becerilerine göre, mesleklerine göre, meslekî yönlerine göre yönlendirilmesi mümkün değil. Sadece ilkokulu 8 yıla çıkarmış olacaksınız; ama, burada vurgu yaptığınız çıraklık eğitiminin geleceği ne olacak belli değil; özel öğretim kurumlarının, özel eğitim gereken çocukların durumlarının ne olacağı belli değil. Nasıl garanti edebiliyorsunuz ki, aynı okula girecek, 8 yıl aynı okulda aynı hocalarla okuyacak ve o okulu bitirebilecek? Biz, kendi tahsil hayatımızdan da biliyoruz, ilkokulu zorlukla bitiren arkadaşlarımız vardı, ilkokul 5 inci sınıfa geldiği halde en ufak matematik problemlerini yapamayan, hatta, ismini yazmaktan âciz arkadaşlarımız vardı. Bunlara bir özel öğretim de gerekirdi; ama, şimdi sizin getireceğiniz bu yasayla, 5 yılı güç bela tamamlayan bu çocuklar 8 yılı nasıl tamamlayacaklar? 6 ncı yılda, 7 nci yılda, 8 inci yılda okulu terk etmek durumunda kaldıkları zaman, bu çocukların hakkı hukuk ne olacak?

İşte, eğer ülkenin geleceğini düşünüyorsanız, kaliteli bir eğitim düşünüyorsanız, bütün bu gerçekleri de göz önüne almanız lazım, göz önünde tutmanız lazım. Bizim buradaki gayretlerimizi, engelleme olarak gösteriyorsunuz, göstermeye çalışıyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlayalım...

KÂZIM ARSLAN (Devamla) – ...zorbalık olarak göstermeye çalışıyorsunuz. Halkın tepkilerini görmezlikten geliyorsunuz; tepkilerini göstermesine izin vermiyorsunuz. Peki, halk konuşmayacak, milletvekili konuşmayacak, kim konuşacak? Siz, dikensiz gül bahçesi mi istiyorsunuz, tepkisiz bir toplum mu istiyorsunuz?

Esasen, eğer, söylediğiniz gibi, demokrasiden yana nasibiniz varsa, demokrasilerde toplumdan gelen yaygın tepkilere kulak tıkanamayacağını da bilmeniz lazım.

Bu sözlerimi ifade ettikten sonra, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile 5.1.1961 tarihli 222 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddenin birinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

FethullahErbaş ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?..

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalman. (RP sıralarından alkışlar)

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kesintisiz 8 yıllık eğitimle ilgili yasa tasarısının 2 nci maddesindeki değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğitim sistemleri, bir ülke kalkınmasının temel güvencesidir. Ne pahasına olursa olsun, eğitimde feda edilecek fert yoktur. Eğitim sistemlerini ideolojik kalıplar içerisinde hazırlarsanız eğer, yanlış yaparsınız. Eğitim sistemlerini, askerlere hazırlattırırsanız veya onların istediği tarzda hazırlarsanız, yaparsanız, yine yanlış yaparsınız. Eğitim sistemlerini, ekonomistlere, işletmecilere hazırlatttırırsanız, yine yanlış yaparsınız.

Değerli arkadaşlarım, işte, bugün bu yanlışlık yapılmaktadır. Hükümet, eğitim cinayeti işlemektedir. Bu tasarı, bir gece baskınıyla, ansızın, Bakanlar Kurulu önüne getirildi ve imzalattırıldı. Cumhuriyet Halk Partisinin ideolojik yapısını yansıtıyor; Demokratik Sol Parti ve Anavatan Partisi de, maalesef bunu uygulamakla yükümlü.

Eğitim sistemi, Millî Eğitim Komisyonunda tartışılmadı, Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışıldı. Meclis Başkanı, maalesef, bir teamül katli gerçekleştirdi; eğitim tarihimiz açısından, gerçekten, ne büyük bir talihsizlik.

Değerli arkadaşlar, eğitim sistemlerinin bir hedefi vardır, bir gayesi vardır; ama, siz, ruhsuz, heyecansız ve hedefsiz bir eğitim sistemi meydana getiriyorsunuz. İmam-hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması ya da Kur’an kurslarının kapatılması için keşke başka bir yol bulsaydınız, hiç değilse, eğitimde kaos meydana getirmezdiniz.

Bu milletin çocuklarının geleceğiyle oynamamalıydınız; ama, sizlerin asıl başka bir gayeniz daha var, Anadolu çocuklarının devlet yönetiminden uzaklaştırılması.

Değerli arkadaşlarım, bir Başbakan kalkacak, bu milletin evlatlarının okuduğu, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara “cumhuriyetin okulları değil” diyecek; ne büyük bir talihsizlik; kınıyorum...

Yine, bir bakan kalkacak, inançlarına ve geleceklerine ipotek konulmasına tepki gösteren halka “şerefsizler” diyecek, “teröristler” diyecek. Birileri de, inançlı insanlara, imam-hatip liselerinde okuyanlara “PKK’dan tehlikeli” demişti; aynı zakkumdan zehirlendiklerini nasıl da belli ediyorlar; bunları da kınıyorum.

Bir siyasî kalkacak, “imam-hatip liselerinde okuyanlar vehhabî oluyor” diyecek, “Suudçu oluyor” diyecek, echel-i cühela olduğunu ortaya koyacak; çünkü, imam-hatip liselerindeki eğitim sistemini hiç bilmediğini ortaya koyacak.

Değerli arkadaşlarım, kişilikleriyle savaşan insanlarla karşı karşıyayız maalesef.

Sayın Başbakan, televizyonlarda “imam-hatip okulları halkın yaptığı okullardır, kimse kapatamaz; kimsenin buna gücü yetmez” diyeceksiniz; meydanlarda “bizim dönemimizde, imam-hatipler, Kur’an kursları ve camiler kapanmayacaktır, ezanlar susmayacaktır” diyeceksiniz; “kesintisiz 8 yıllık eğitim içime sinmiyor” diyeceksiniz; “Sayın Baykal, bu konuda sizinle anlaşamıyoruz” diyeceksiniz; ama, aynı siz “imam-hatip okulları, cumhuriyetin okulları olacak; kesintisiz 8 yıl, Sayın Ecevit’in dediği gibi acilen uygulanacak” diyeceksiniz; yani “imam-hatiplerin orta kısımları kapatılacak, Kur’an kursları işlevsiz kalacak” diyeceksiniz... Sayın Başbakan, siz bunlardan hangisisiniz?.. Kaç yönünüz, kaç yüzünüz ve anlayışınız var?.. Yoksa, çok mu unutkansınız?! Ama, hayır; siz, öyle bir hocaya talebe oldunuz ki, o “dün dündür, bugün bugündür”, “yaptımsa yaptım, ne olmuş yani” diyordu. Ne çabuk kavradınız ve yetiştiniz!..

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) – Kaddafi’nin yardımcısı değildi hiç olmazsa...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Kesintisiz 8 yıllık eğitimin, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına, dolayısıyla, Anayasanın 166 ncı maddesine, din ve vicdan hürriyetine, insan haklarına aykırı olduğunu siz de biliyorsunuz. Ayrıca, altyapının hiç de hazır olmadığı hususunda sizin arkadaşlarınız arasından eğitim uzmanlarınca bir rapor hazırlandığı halde, buna hiç itibar etmediniz. Köylerimizde beş derslikli okul yok, beş öğretmenli okul yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalman, lütfen, 1 dakika içinde tamamlayın.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.

Sayın Bakan yanlış beyanda bulundular. Şu anda bile, Türkiye’de, onbini aşkın branş öğretmenine ihtiyaç var; kesintisiz 8 yılı uygulamaya kalkarsanız, bunu, sizin dörde katlamanız gerekir.

Değerli arkadaşlarım, 1973-1995 yılları arasında, 22 yıllık dönem için, Millî Eğitim Bakanlığı Perspektif Planında öngörülen derslik sayısı 150 bindi, 150 bin derslik yapılması öngörülüyordu; ama, bu 22 yılda, sadece 20 bin civarında derslik yapılabilmiştir. Millî Eğitim Bakanımız tetkik ederse, bunu kayıtlardan görebilir.

Değerli arkadaşlarım, bu eğitim anlayışı, Türkiye’de ancak imam-hatip liselerinin orta kısmının kapatılmasını hedefliyor. Zaten, Ali Topuz hedefi gösteriyor “imam-hatip liselerinin orta kısmı kapatılmazsa, kesintisiz 8 yılın ne anlamı olacak” diyor. Evet, aslî hedef budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalman.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Ben de teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, görüşmesini ve oylamasını yapmak durumunda olduğumuz 5 ayrı önerge daha vardır; ayrıca, madde üzerinde açık oylama talebi vardır. Çalışma süremiz de, aldığımız karar uyarınca, dolmak üzeredir; bu nedenle, önergeleri görüşmek ve oylamak için, saat 20.00’de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.01

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Zeki ERGEZEN (Bitlis)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek EğitimiKanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 16 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 66 Arkadaşının; 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Madde ve İki Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 65 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/620, 2/231, 2/515, 2/719, 2/720, 2/891, 2/895) (S. Sayısı : 376) (Devam)

BAŞKAN – Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

2 nci madde üzerindeki önergelerin aykırılık sırasına göre görüşülmesine devam ediyoruz.

Şimdi, aykırılık sırasına göre sıradaki önergeyi okutuyorum:

Kayseri Milletvekili Recep Kırış ve Arkadaşlarının Önergesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 2.– 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa aşağıdaki Geçici Madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10. – Ortaöğretim kurumları bünyesindeki ilköğretimin 6, 7 ve 8 inci sınıflarına ait öğretim ile çıraklık eğitim merkezindeki ve Kur’an kurslarındaki eğitim ve öğretim 2000-2001 ders yılı başına kadar devam eder. 2000-2001 ders yılı başından itibaren bu sınıflara ve kurslara ilköğrenimini tamamlamayan öğrenci alınmaz.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLî EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri?..

ORHAN KAVUNCU (Adana) – Söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kavuncu.

ORHAN KAVUNCU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 2 nci maddesi, 1997-98 öğretim yılında 6 ncı, 7 nci ve 8 inci sınıfları ortaöğretim bünyesinde okutan okullara öğrenci alınmayacağını ifade etmektedir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin 8 yıllık eğitime geçtiği başlangıç yılını 1973 olarak düşünürsek, 24 yıldan bu tarafa ilkokullarımızın bir bölümü -yaklaşık yüzde 30 kadarı- 8 yıllık eğitime geçmiş, geri kalan yüzde 70’i, 24 yıl içerisinde geçememiştir. Dolayısıyla, bu kanun tasarısı, kabul edildiği takdirde, yeni öğretim yılının başlamasına bir ay kadar zaman kalmış olacaktır. Bir ay içerisinde, ilkokullarımızın henüz 8 yıllık ilköğretim okulu şekline geçmemiş olan yüzde 70 kadarında, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci derslikleri açmak, bunun için ders araç-gereçleri, donanım ve öğretmen bulma ihtiyacını karşılamak mümkün olmayacaktır. Bu yüzden, bu sürenin, hiç olmazsa, 2000-2001 öğretim yılına kadar uzatılması, gerekli altyapının oluşturulması bakımından bir zaman kazandırabilecektir.

Değerli arkadaşlar, din, bir ulusun kültürünün şekillenmesinde en önemli unsurlardan bir tanesidir. Hele Türk Milleti için İslam dini, diyebiliriz ki, hayatımızın her döneminde, günlük yaşantımızın her devresinde, âdeta, nakış nakış kültürümüzü işlemiş, dolayısıyla, Türk kültürünün en temel unsurlarından bir tanesi haline gelmiştir. Bu toprakları vatan yapan, sonra bu vatanı koruyan, bu cumhuriyeti kuran Yüce Türk Milleti, manevî gücünü elbette İslamdan almıştır. Şimdi, bu milletin kültürel kimliğini, bunun için de vatandaşlık şuurunu vermekle yükümlü olan cumhuriyetimizin eğitim kurumları, Türk kültürünün, dolayısıyla, Türklüğün bu topraklarda devamını sağlamak için din eğitimini ihmal etmemek zorundadır.

Çocuk hakları konusunda, merhamet ve şefkat bakımından diyemesek bile, fizikî ortam sağlama bakımından, bizden daha ileri durumda bulunan Batılı ülkelerde de çocuklara din eğitimi veren okullar, Katolik, Protestan okulları, çeşitli Hıristiyan mezhep ve yollarının okulları olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, Türkiye’de de din eğitiminin 14 yaşından sonra başlaması akılla, mantıkla bağdaşır bir karar olmayacaktır. Sadece din eğitimi değil, çıraklık eğitimi ve benzeri beceri eğitimi gerektiren konularda da çocukların hiç olmazsa 5 inci sınıftan itibaren yönlendirilmesini sağlayacak eğitim anlayışını devam ettirmek mecburiyeti vardır.

O bakımdan, aslında bu beceri gerektiren eğitimlerin, 8 inci sınıftan, yani, 14 yaşından sonraya bırakılmasına tamamen karşı olmakla birlikte, İktidarın getirdiği tasarıdaki görüşlerin bir ay içerisinde uygulamaya geçirilmesindeki zorluğu görerek, bundan rücu etmesini sağlamak amacıyla, böyle bir değişiklik önergesi vermiş bulunuyoruz. Önergemizin, Yüce Genel Kurul tarafından kabul edilmesini takdirlerinize arz ediyorum.

Teşekkür ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (BBP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kavuncu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUSTAFA ÇİLOĞLU (Burdur) – Sayın Başkan, Divan eksik; kâtip üye yok...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Divan eksik...

BAŞKAN – Arkadaşımız namaza gitmiş efendim...

Sayın Baş gelmiştir, Divan tamamdır.

Önergeyi yeniden oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve Arkadaşlarının Önergesi:

Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddesinin son fıkrasının “bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okulların hazırlık sınıflarında başarılı olanlar ile bu okullarda öğrenim yapmak isteyenler, sınavları kazandıkları takdirde, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okuyalım?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Konuşacağız efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hazer.

OSMAN HAZER (Afyon) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; sıra sayısı 376 olan, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının görüşülen 2 nci maddesi için verilen değişiklik önergesi üzerinde, fikirlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğer, 2 nci madde incelenecek olursa, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi tek tip insan yetiştirme yolunda tasarıda yer alan 1 inci maddenin destekçisi olduğu hemen görülür. Halen, ortaöğretim bünyesinde bulunan, yeni tasarıda ilköğretimin 6, 7 ve 8 inci sınıfları yönlendirmeye yönelik eğitim vermektedirler. Bunlara öğrenci alınmaması demek, artık, yönlendirmenin ortadan kaldırılması ya da tek elden yürütülmesi anlamına gelmektedir. Zaten, Hükümet, hazırladığı tasarıda, bunun tek elden yapılacağını 5 inci maddeyle kanunlaştırmak istemektedir.

Bazı sanat ve meslek dallarında öğrencinin yönlendirilmesi, öğrencinin bedenî ve ruhî gelişmesiyle yakından alakalıdır. Özellikle, müzik, yabancı dil ve Kur’an öğretimi alanlarına ilgi duyan öğrencilerin, bu alanlara yönlendirilme faaliyetlerinin ses ve gırtlak yapısı tamamlanmadan önce başlaması gerekmektedir. Ayrıca, spor alanlarına, çeşitli sanat ve meslek dallarına ilgi duyan öğrencilerin yönlendirilme faaliyetinin ise, bedensel gelişmeleri belli bir olgunluğa ulaşmadan; yani, ergenlik çağına girmeden başlatılması gerekmektedir; bunun için en verimli dönem 12 ilâ 15 yaşları arasıdır.

Söz konusu dönemde isabetli yönlendirilen öğrenci, hedefine hızla ulaşma şansını yakalamış olacaktır. Sanki, Hükümet, bu gerçekleri görmezden gelmekte ve yönlendirme dönemini bu yaşların sonuna, yarım öğretim yılı gibi bir zamana hapsetmektedir. Şurası bir gerçektir ki, 15-16 yaşından itibaren yönlendirme son derece zorlaşacaktır. Ayrıca, bu konuda başarılı olan öğrencileri istisna olarak örnek göstermek de doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki, bu istisna kişilerin geçmişleri araştırılacak olursa, aile ve çevre imkânlarından yararlanarak bu fırsatı yakaladıkları görülecektir.

Görüldüğü gibi, önümüze eğitim reformu diye sunulan bu tasarı, birkısım geleceğimizi değil bütün alanlarda ülke geleceğini olumsuz yönde etkileyecek mahiyette hazırlanmıştır. Eğer, yukarıda zikrettiğimiz bilimsel verileri ve uzman görüşlerini bilmiyorsanız, buyurun, bilimsel veriler doğrultusunda vermiş olduğumuz değişiklik önergesini onaylayalım. “Biz, bunları biliyoruz” diyorsanız, niyetinizi açıkça ortaya koyunuz, milyonlarca öğrencinin geleceğiyle oynamayınız.

Burada Hükümetin amacı bellidir; Hükümet, imam hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması akabinde, imam hatip liselerinin lise kısmının kapatılması için elden gelen gayreti gösterecektir. Sayın Mesut Yılmaz, Hükümet Programı konuşmasında “imam hatip liselerini cumhuriyet okulları haline dönüştüreceğiz” demiştir. Ülkemizde eğitim veren kurumlar, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ve cumhuriyet okullarıdır. Eğer, aksi bir uygulamadan söz ediliyorsa, bundan önce iktidar olduğunuz dönemlerde niye müdahale edilmemiştir?

Son 50 yılın eğitim reformunu görüştüğümüz ifade ediliyor. Bu görüşmeler sırasında, Sayın Mesut Yılmaz’ın alaycı bir ifadeyle güldüğünü görüyorum; bu da, Sayın Yılmaz’ın olaya ciddiyetini ortaya koymaktadır. Unutmayınız ki, Sayın Yılmaz, son gülen iyi güler...

Önergemizin kabulünü diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hazer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve Arkadaşlarının Önergesi:

Kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli ve 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen geçici 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının “bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okulların hazırlık sınıfında başarılı olanlar ve Kur’an kurslarına giriş sınavını kazananlar, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın İlhan Sungur konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sungur, buyurun.

İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 8 yıllık kesintisiz ilköğretimi öngören kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde biraz önce okunan değişiklik önergemize ilişkin olarak söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Çıraklık eğitim merkezlerindeki öğrenciler ile Anadolu liseleri ortaokullarının giriş sınavlarını kazananlar ve bu okullarda halen okuyan öğrencilere ilişkin bu madde, sanki, bir hak veriyormuş gibi takdim edilmektedir; aslında, burada belirtilen hususlar, öğrencilerin kendilerinin kazanılmış haklarıdır. Zaten bu yasa tasarısının bütününün, eğitim reformuyla uzaktan yakından ilgisi yoktur; çünkü, eğitim bilimi ilkelerine ve ülkemiz şartlarına uygun olarak hazırlanmamıştır. Bu tasarıyla, daha kaliteli ve daha çağdaş bir eğitim hedeflenmemiştir. Bu tasarının Meclisimiz gündemine getirilişindeki zamanlama da çok yanlıştır. Malum çevrelerin desteğiyle ve baskısıyla, Sayın Mesut Yılmaz, halkın tepkisine rağmen siyasî hayatını bitirecek bu tasarıyı kanunlaştırmak için hâlâ ısrarla inat etmektedir. Bu modeli programına alarak halkın karşısına çıkanlar yüzde 10 seçim barajını bile zor aşmışlardı.

Şimdi, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine izin verilmesi suretiyle, demokratik hakların ve özgürlüklerin askıya alındığı ve toplumsal tepkinin küçük gösterilmeye çalışıldığı bugünlerde bu kanun tasarısının mimarı olan CHP “bu kanunu çıkarmazsanız Hükümetin kuruluşuna verdiğim desteği çekerim” diyerek, yeni bir dayatma örneği sergilemektedir.

Sayın milletvekilleri, 8 yıllık kesintisiz eğitimi, kaliteli ve çağdaş bir eğitim olarak yaptırabilmek için büyük ölçüde fizikî, malî ve öğretmen kadrosu imkânsızlıkları olduğunu hepimiz biliyoruz. Şu anda 5 yıllık ilkokul eğitimi bile doğru dürüst yapılamıyor ülkemizde. Zorunlu eğitimin 8 yıl kesintili olarak uygulandığı ülkelerin Ruanda, Kenya, Arnavutluk, Bulgaristan gibi geri kalmış ülkeler olduğunu benden önce konuşan arkadaşlar ifade ettiler. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya ve benzeri bütün gelişmiş ülkelerde kademeli bir ilköğretim modeli uygulanmakta ve program tekliği değil, mekân ve program çeşitliliği esas alınmaktadır.

Ayrıca, kesintisiz eğitimle, sadece, imam-hatiplerin orta kısımlarının değil, çıraklık eğitim merkezleri, Kur’an kursları ve Anadolu liseleriyle özel liselerin orta kısımlarının kapatılmak istenmesi de çok yanlıştır ve ülkemiz gerçeklerine aykırıdır. Çocuklarını 5 yıldan sonra okutacak malî gücü olmayan ve çırak olarak yetiştirmek isteyen aileler neden mağdur ediliyor?

Esnaf ve sanatkârlarımız, 15 yaşından sonra çocuklara elbecerisi öğretmenin çok zor olduğunu, en uygun çağın ise 5 yıllık ilkokul öğretiminden hemen sonra olduğunu vurguluyorlar. Sırf imam-hatip liselerinin ortaokullarını ve Kur’an kurslarını kapatabilmek için, bugüne kadar ilköğretim okullarından daha kaliteli eğitim veren Anadolu liseleri ortaokulları ile diğer meslekî ortaokullar feda edilerek, zaten sorunlu olan ilköğretimimiz daha da sorunlu hale getirilecek ve ilköğretim sistemimiz büyük ölçüde tahrip edilmiş olacak.

Türkiye’de dindarlığın yaygınlaşmasından bazı arkadaşlarımız rahatsız olabilirler ve bu kanunu çıkarmakla da kendilerini ve kendileri gibi düşünen insanları daha mutlu hissettirmiş olabilirler; ama, bu kanunu çıkardığınızda 1,5 milyon öğrenciyi, istedikleri okula gidemedikleri için mutsuz edeceksiniz. Ailelerini de göz önüne alırsanız yaklaşık 8 milyon vatandaşımızı bir emrivakiyle taciz edeceksiniz ve mutsuz edeceksiniz. Sizleri bir kez daha vicdan muhasebesine davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasanın birçok maddesine aykırı olan bu kanun tasarısı gerici bir tasarıdır; çünkü, 1997 yılı şartlarında, Türkiye’de tek tip insan yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu olağanüstü ara dönem şartları içerisinde bu kanunu çıkarsanız bile, kısa bir süre sonra, milletin iradesi gene hâkim olacak ve imam-hatip ortaokulları ile diğer ortaokullar yeniden açılacaktır.

Değerli arkadaşlar, bütünüyle ideolojik ve siyasî olan bu kesintisiz 8 yıllık eğitim kanunundan vazgeçerek, halkımıza huzur verecek olan uzlaştırıcı 5+3 kesintili modelini kabul edelim. Halkımız bizden mutabakat ve uzlaşma istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sungur, mikrofon 1 dakika sonra kapanacak.

İSMAİL İLHAN SUNGUR (Devamla) – Okulların açılmasına bir ay gibi dar bir zaman kaldığı için, yeterli parayı, şimdi uygulamak istediğiniz yeni zamlarla ve vergilerle temin etseniz bile, böyle bir kesintisiz 8 yıllık değişim kanununu sağlıklı ve huzurlu bir şekilde uygulamanız mümkün olmayacaktır.

Bu nedenlerle, vermiş olduğumuz önergenin kabulünü istirham eder, sizleri saygıyla selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sungur.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve Arkadaşlarının Önergesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 5.1.1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununa eklenen Geçici 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının “bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okullar ile diğer özel ve genel okullarda başarılı olanlar, zorunlu eğitimlerini bu okullarda tamamlarlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, Mehmet Aykaç konuşacak.

BAŞKAN – Bir dakika...

Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)– Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Sayın Mehmet Aykaç; buyurun efendim.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir ülke gündemini meşgul eden; fakat, konuştuğumuz mevzu millî eğitim kanun tasarısı olmasına rağmen, Millî Eğitim Komisyonunu devre dışı bırakarak ve Millî Eğitim Komisyonunun “görüşülemez” kaydını hiç kale almadan, bir kanun tasarısını, Genel Kurula indirdik. İktidar, sayısal çoğunluğuna dayanarak, İçtüzük kural ve kaidelerine de uymadan, Plan ve Bütçe Komisyonundan alelacele geçirerek buraya getirmiş bulunuyor.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Allah biliyor...

MEHMET AYKAÇ (Devamla) – Arkadaşlarımız diyecek ki, neden alelacele? Ben, orada, 9 gün tartışmaları takip ettim. İçtüzükte, her milletvekili, komisyonlarda, kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken söz ister ve verilir deniliyor. Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın kendisine saygılar sunuyorum; ama, oradaki tutumunu beğenmediğimi ifade ediyorum; kifayeti müzakereyi oylayarak geçirmiştir. Şimdi, oraya dönmüyorum. İşte, ülkemizde, hep böyle, eğitim meselesini dahi yaz boz tahtası haline getirdiniz. Bakınız, eğitim meselesi, ülkemizin bugününü, geleceğini ilgilendiren en önemli bir meseledir. Bu mesele Komisyonda görüşülmeye başladığı günden bugüne kadar, gerçekten, arkadaşlarımız, sizler, hepimiz çok güzel hazırlanarak, burada, çok güzel şeyler konuştuk, konuşuyoruz; sizler de güzel hazırlandınız belki; ama, inanmadığınız şeyleri söylüyorsunuz. Neden mi? Çünkü, inandığınız şeyleri söyleyecek olsaydınız -Sayın Başbakan da başta olmak üzere- Başbakanın bundan altı ay önce Rize Çay TV’de yaptığı konuşmayı nakzeder bir kanun tasarısını buraya getirmezdiniz. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ortada, hepimiz bir siyaset yapıyoruz. Siyaset, bir sanattır. Toplumu iyiye, güzele yöneltme, ülkeyi, çağdaş, bilimsel anlayışlara göre yönetme sanatıdır; yoksa, siyaset, birilerinin dayatmasıyla kanun çıkarmak demek değildir. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Türkiye’de yeni yeni usul ve metotlar icat ediyorsunuz. Şimdi, size soruyorum; iktidarı oluşturan değerli milletvekilleri, bu dayatmayı yapanlar siyasetçiler değiller, biz biliyoruz. Bunların hangi rakımlı tepede oturduklarını, rütbe ve namlarının ne olduklarını siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Söyle, söyle...

MEHMET AYKAÇ (Devamla) – Ancak, milletin karşısına, bu dayatmayı yapanlar çıkmayacak. Milletin karşısına, sizler, bizler çıkacağız. Bizim alnımız açık. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

İHSAN ÇABUK (Ordu) – Bizim de açık...

MEHMET AYKAÇ (Devamla) – Çıkıp diyeceğiz ki, işte, çocuklarınızı, bu yıl, orta kısmın birinci sınıfına, imam-hatip okuluna, Kur’an kursuna kaydettirmeyen kişiler sizin karşınıza gelecek. Bunu iddia ediyoruz.

Evet, burada, bir meseleye de açıklık getirmek istiyorum. Ben, neden imam-hatip lisesi deyip duruyorum, neden Kur’an kursu diyorum. Bunu, bir siyasî istismar olarak söylemiyorum, samimî olarak söylüyorum. (DSP sıralarından “Bırak, bırak” sesleri, gürültüler) Evet... Size göre öyledir. Çünkü, bakınız, ben, imam-hatip lisesi mezunuyum, 1970 yılında imam-hatibe kaydolduğum zaman, ne Refah Partisi, ne Millî Selamet Partisi, ne de Nizam Partisi yoktu; ama imam-hatipler vardı; o okul, benim mezun olduğum okul; şu anda iki çocuğumun okuduğu okul, ben öğrenci velisiyim. Bu yıl 5 inci sınıfa giden çocuğum dedi ki: “Baba ben çok üzülüyorum. Niçin oğlum dedim “imam-hatipleri kapatıyorlar, ben oraya gitmek istiyorum” dedi. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Allah, Allah..” sesleri ve gürültüler, RP sıralarından alkışlar) Bu doğrudur. Evladım, üzülme dedim.

Bakınız, evladıma söylediğimi, aziz milletime de söylüyorum. Evladım üzülme; bunlar, bugün kapatsalar da; yarın, belki yarından da yakın, biz gelip bu okulları açacağız dedim (RP sıralarından alkışlar, ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler) ve evladım sevindi. Benim, beşinci sınıfa geçen çocuğum, bir defa kapandı mı bir daha açılmaz zannetti... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aykaç, mikrofon bir dakika sonunda kapanacak.

MEHMET AYKAÇ (Devamla) – Evet, değerli kardeşlerim, çocuğum sevindi “öyle mi baba, nasıl olsa ben gelecek sene bitiriyorum ilkokulu, o zaman, siz de iktidara gelirsiniz, açarsınız” dedi. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Aaa” sesleri) Oğlum buna inandı, millet de buna inanıyor.

Şimdi soruyorum, Sayın Bülent Ecevit, bir partinin Genel Başkanıdır, Robert Koleji mezunudur, saygı duyarım. Eğer, o okulların başına böyle bir felaket gelse, ilk defa kendisi savunur. Burada imam-hatipler söz konusu olduğunda, onun için ilk defa çıkar bunu ben savunurum. Bunu böyle görünüz, bunu böyle biliniz. Bu, siyasî bir mesele değil, eğitim meselesidir. Gelin, akıllıca, bilimsel, çağdaş şekilde bu işi gerçekleştirelim.

Bu yıl, okulların önündeki binlerce insanın okul önlerinden geri döndüğünü gördüğünüz zaman ne cevap vereceksiniz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aykaç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Halil Çalık ve Arkadaşlarının Önergesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının 2 nci maddesindeki “itibaren” kelimesinin “geçerli olmak üzere” olarak değiştirilmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyorum.

BAŞKAN – Önerge geri çekilmiştir.

Şimdi, maddeyi oylayacağız; yalnız, madde üzerinde açık oylama talebi vardır.

Açık oylama talebini okutup, imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 376 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin açık oylamaya tabi tutulmasını arz ve teklif ederiz.

Kemalettin Göktaş?.. Burada.

Naci Terzi?.. Burada.

Abdulkadir Öncel?.. Burada.

Necati Çelik?.. Burada.

Lütfi Yalman?.. Burada.

Kâzım Arslan?.. Burada.

Hüseyin Olgun Akın?.. Burada.

T. Rıza Güneri?.. Burada.

İsmail Kahraman?.. Burada.

Abdullah Örnek?.. Burada.

Şaban Şevli?.. Burada.

Azmi Ateş?.. Burada.

Saffet Benli?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Mikail Korkmaz?.. Burada.

Şinasi Yavuz?.. Burada.

Musa Okçu?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Bülent Arınç?.. Burada.

Muhammet Polat?.. Burada.

Hüseyin Yıldız?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

İ. Ertan Yülek?.. Burada.

Mehmet Sıddık Altay?.. Burada.

Cemalettin Lafçı?.. Burada.

Abdullah Gencer?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (DYP sıralarından gürültüler)

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, oylamadan önce bir talebimiz var; gereğini yerine getirin.

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Sayın Başkan, niye gereğini yapmıyorsunuz?

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması kabul edilmiştir.

Kupalar, sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oyların toplanmasına başlandı)

KADİR BOZKURT (Sinop) – Sayın Başkan, önergemizi muhatabına bir memurla gönderemezsiniz; idare amiriyle gönderebilirsiniz.

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Sayın Başkan, İçtüzük çalışmıyor mu?.. Ayıp denilen bir şey var!..

KADİR BOZKURT (Sinop) – Önergemizi işleme koyun...

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – İkaz edeceksiniz; bir daha yapmaması için ikaz edeceksiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenizin gereği yapılmıştır. (DYP sıralarından gürültüler)

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Oyu geçersizdir Sayın Başkan...

BAŞKAN – Önergenizin gereği yapılmıştır diyorum; yani, başka nasıl ifade edeyim.

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Oku, oku...

KADİR BOZKURT (Sinop) – Memurla gönderemezsiniz...

BAŞKAN – Neyi nasıl yapacağıma ben karar veririm; önergenin gereğini de nasıl uygulayacağıma ben karar veririm sayın milletvekilleri. (DSP ve ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Oyların toplanmasına devam edildi)

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Sayın Başkan, yanlış yaptınız, külliyen yanlış... Önergemizi okuyacaktınız Sayın Başkan... Başka kıyafetle gelen olsaydı yıkardınız burayı; vallahi yıkardınız. Önergeyi de oraya gönderiyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın milletvekilim, ben, hiçbir sayın milletvekilini, bu kürsüde, şu veya bu nedenle aşağılama hakkına sahip değilim.

MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Önergeyi okutuyorsunuz orada Sayın Başkan; memurla gönderemezsiniz, idare amirleri var, onlara görev yaptıracaktınız; yanlış yaptınız.

Arz ediyoruz.

BAŞKAN – Doğru yaptım Sayın Milletvekili...

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslekî Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin açık oylamasının sonuçlarını açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 458

Kabul : 257

Ret : 199

Mükerrer : 2

Böylece, madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Millî Eğitim Sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, grupları adına; Anavatan Partisi Grubu adına, Refik Aras; Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Mahmut Yılbaş; şahısları adına, Yusuf Pamuk, Selahattin Beyribey, Celal Topkan, Memduh Büyükkılıç, Sıtkı Cengil, Orhan Kavuncu, Ahmet Doğan, Sıddık Altay, Mehmet Ekici, Ahmet Denizolgun, Alaattin Sever Aydın, Musa Okçu, Suat Pamukçu, Mustafa Yünlüoğlu, Altan Karapaşaoğlu, Hasan Çağlayan, Zülfikar Gazi, Ömer Özyılmaz, Aslan Polat, Necati Albay, Bedri İncetahtacı, Metin Kalkan, Mehmet Sılay, Mustafa Köylü, Mehmet Emin Aydınbaş, Ekrem Erdem, İsmail Köse, Mehmet Ali Şahin, Osman Yumakoğulları, Hasan Dikici, Hayrettin Dilekcan, Abdullah Özbay, Zeki Ünal, Süleyman Hatinoğlu, Recep Kırış, Mikail Kormaz, Veysel Candan, Ahmet Derin, Yaşar Canbay, Sabahattin Yıldız, Salih Katırcıoğlu, Hasan Öz, Nezir Aydın, Cevat Ayhan, Latif Öztek, Memet Emin Aydın, Mahmut Işık, Nevzat Yanmaz, Muhsin Yazıcıoğlu, Fethullah Erbaş, Abdullah Örnek, İsmail Durak Ünlü, Necmettin Aydın, Gökhan Çapoğlu, Rıza Güneri söz istemişlerdir.

Şimdi, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Refik Aras; buyurun. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA REFİK ARAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuza 8 Yıllık Zorunlu Kesintisiz Eğitim Yasa Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için çıkmış bulunuyorum; hepinizi, saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri; tasarının 3 üncü maddesi, öğrencilerin, ortaöğretimdeki programlara bilinçli olarak yönelip, ilgi, istidat ve kabiliyetlerine uygun meslek seçimlerinin kolaylaştırılmasını amaçlamaktadır. Çocuklarımızın ilgi, istidat ve kabiliyetleri yönünden yetiştirilerek, hayata ve üst öğrenime hazırlanması, halen uygulanmakta olan 5 yıllık zorunlu ilköğretimle mümkün olamamaktadır. 11 yaşındaki ilkokul mezunu bir öğrencinin, çeşitli meslekler hakkında bilgi sahibi olup ileriye yönelik doğru karar alamayacağı açıktır. Peki, o zaman ne oluyor; daha çok, anne baba ya da bir yakınının yönlendirmesiyle okul seçimini yapıyor. İşte, tartıştığımız kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle, öğrenciler, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim ile hem 14 yaşına geldiği hem de edindiği bilgilerle meslek seçimi konusunda şahsen kendi karar verebilir hale gelmiş olmaktadır.

Ayrıca, bu 3 üncü maddeyle, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulmaktadır. Tasarıyla, çocuklarımıza daha kaliteli ve çağın teknolojisini yakalayan, kısaca, önce öğrenmeyi öğreten, sonra da önlerine açılan ufukta meslek seçmeye yönlendiren bir sistemin getirilmesi, bu yolla da çocukların uygun meslekleri kazanmaları, iyi bir demokrasi kültürüyle yoğrulmaları mümkün hale gelmektedir.

Getirilen bu maddeyle, imam-hatip ortaokullarında verilmekte olan Kur’an ve Arapça dersleri, ortaöğretimin önüne konulan hazırlık sınıfında bir yıl süreyle yoğun bir şekilde verilmiş olacaktır. Hedef, daha yoğun Kur’an ve Arapça dersleri verilmek suretiyle, daha bilgili, daha yetişmiş din adamı yetiştirebilmektir; bizim yapmak istediğimiz budur. Şimdi, bu, bazı konuşmacı arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi dine karşı olmak değildir herhalde.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Koalisyon Hükümeti, bu Parlamentonun çatısı altında, sayın milletvekillerimizin hür iradesiyle oylanmış ve güvenoyu almış bir Hükümettir. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar [!]) Teşekkür ederim.

Onun için, muhalefete mensup sayın milletvekillerinin, bir reform niteliğinde olan 8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim Yasa Tasarısının, halkın büyük çoğunluğunca benimsenmediği yolundaki iddiaları geçersizdir.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Halka gidelim o zaman. Halktan ne diye oy aldınız...

REFİK ARAS (Devamla) – Halkın çoğunluğunu, sadece, sizin çevrenizdeki insanlardan oluştuğunu zannetmek büyük bir yanılgıdır.

ASLAN POLAT (Erzurum) –Tamam işte, referanduma gidelim.

BAŞKAN – Sayın Polat, lütfen sükûnetle dinleyelim.

REFİK ARAS (Devamla) – Siz iktidar iseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı hükümeti, milletin temsilcisi sayacaksınız; iktidar değil iseniz, Yüce Meclisin çıkardığı başka bir hükümeti milletin temsilcisi saymayacaksınız; hiç böyle bir mantık olur mu?!

İktidarda olduğunuz sürece “çok uyumlu çalışıyoruz” diye övdükleri insanları, iktidardan düşünce -biraz evvel bir konuşmacı arkadaşımız söyledi- “omzu kalabalık” diye nitelendirmek, yakışan bir davranış şekli değildir.

Milletvekillerinin hür iradelerine imza toplamak yoluyla ipotek koyarak kendilerine göre bir rejim kurma yollarına başvuranların, aynı milletvekillerinin Yüce Meclisin Genel Kurulunda verdiği ak oylarla hükümet kurulmasına “ararejim” diye sataşmaları, aslında, kurmak istedikleri baskı rejiminin iflas etmesinin sıkıntısından kaynaklanmaktadır.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Ararejim, ararejim_

REFİK ARAS (Devamla) – Ararejim, sizin ifadenizle ararejim olmuyor; ararejim olsa, başka sonuçlar olur.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Refik Bey, Parlamentonun yapısı değiştirildi.

REFİK ARAS (Devamla) – Değerli milletvekilleri, birbirimize bağırmanın, kürsüde konuşan hatibe müdahale etmenin hiçbir faydası yoktur.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sen de madde üzerinde konuşmuyorsun ki.

REFİK ARAS (Devamla) – Biraz evvel, tasarının tümü üzerindeki oylamanın sonuçları ortada, kabul oyu 274, ret oyu 239; arada tam 35 oy fark var. O halde, millî iradeye saygı göstereceksiniz; demokrasinin kuralı böyle. Kaldı ki, çıkarılan yasalarda eksiklik varsa -Parlamentodan yeni yasa çıkmıyor, zaman zaman, çıkarılan yasaların, üç defa, beş defa, onbeş defa değiştiği olmuştur- çok önemli bir yasa varsa -millî iradedir- Parlamento tekrar ortaya getirir ve değerlendirir. (RP sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, iddia edildiği gibi, birdenbire de ortaya çıkmamıştır. Geçmiş, 33 üncü, 48 inci, 49 uncu, 53 üncü ve 54 üncü Hükümetlerin programlarında da yer almıştır. Öte yandan, muhtelif Millî Eğitim Şûralarında, 8 yıllık kesintisiz ilköğretim benimsenmiş ve karar altına alınmıştır. Binaenaleyh, sanki, konu birdenbire ortaya çıkmış gibi mütalaa edilip de, lütfen, yanlış değerlendirmeler yapmayalım.

Arz ettiğim bu nedenlerle, üzerinde çalışma yapmakta olduğumuz tasarının 3 üncü maddesini, Anavatan Partisi Grubu olarak destekleyeceğimizi arz ediyorum, hepinize, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aras.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun. (Alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, tasarının 3 üncü maddesi üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi Meclis Grubunun düşüncelerini sunmak üzere huzurunuzdayım.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu olarak, mümkün olduğu kadar, Genel Kurulumuzun tansiyonunu yükseltecek siyasî konuşmalar yapmaktan uzak duruyoruz. Şimdi de, tamamen, hukuk ve kanun tekniği bakımından, gördüğümüz bir yanlışlığa veya eksikliğe veyahut da en azından, bizim bakış açımız itibariyle bir eksikliğe değinmek için söz almış bulunuyoruz; bu da, belki, Mecliste alışılagelmiş bir olay değildir; İktidara mensup, İktidarın ortağı olan bir partinin milletvekilinin bu türlü bir konuşma yapması da belki usule uygun değildir.

Değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesine, 3 üncü maddeyle bir fıkra ekleniyor; daha doğrusu, ikinci fıkrası değiştiriliyor. Ancak, çoğumuz, burada, sadece, tasarıda bulunan hükümlere bakarak, Kanunun diğer fıkraları, bentleri konusunda fikrimiz olmadan düşünceler orta yere koyuyoruz.

Bakınız, Millî Eğitim Temel Kanununun, İkinci Bölümünün “Türk Millî Eğitiminin Temel İlkeleri” başlığı altında, 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında ne deniliyor: “Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara ve okullara yöneltilerek yetiştirilirler.” Değerli arkadaşlarım, bizim anlayışımıza göre, eğitimin başlamasıyla birlikte bir yönelme, yöneltme söz konusu oluyor. Bunu dikkate aldığımızda, ikinci fıkra olarak bu tasarıyla getirdiğimiz hüküm, bu sürekliliğe uygun düşmeyecek bir düzenleme meydana getiriyor.

Bakınız, ikinci fıkrada ne deniliyor: “Millî eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir.” Bizim anladığımıza göre, bu yönlendirme, sadece hazırlık sınıflarında yapılacakmış gibi bir intiba doğuruyor. Birinci fıkra ile ikinci fıkrayı yan yana getirdiğimizde, iki fıkra arasında bir tenakkuz söz konusu olmaktadır.

Ayrıca, yine, Millî Eğitim Temel Kanununun 23 üncü maddesinde -tabiî, biraz sonra, yine burada görüşülecek. Orada da, bu konuya değinme imkânımız olacak; ama, 3 üncü maddeyle alakalı olduğu için değinmek mecburiyetinde kalıyorum- ilköğretimin amaç ve görevleri anlatılıyor ve 23 üncü maddenin birinci fıkrasında deniliyor ki, ilköğretimin amaç ve görevleri, millî eğitimin genel amaçlarına, ayrıca temel ilkelerine uygun olarak; yani, 6 ncı maddede derpiş edilen ve 6 madde halinde sıralanmış olan temel ilkelere uymak mecburiyetindedir ilköğretimdeki öğretim, eğitim. Nedir o; sürekli bir yönlendirme söz konusudur.

5 inci maddeyle üçüncü fıkra olarak eklediğimiz maddede hükme bağlanan husus da şudur: “İlköğretimin son ders yılının ikinci yarısında öğrencilere, ortaöğretimde devam edebilecek okul ve programların hangi mesleklerin yolunu açabileceği ve bu mesleklerin kendilerine sağlayacağı yaşam standardı konusunda tanıtıcı bilgiler vermek üzere rehberlik servislerince gerekli çalışmalar yapılır.”

Bu ilave edilen üçüncü fıkra, bizim anlayışımıza göre, değerlendirmemize ve yorumumuza göre, Türk millî eğitiminin temel ilkelerini düzenleyen İkinci Bölümün 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına uygun düşmemektedir. Bu itibarla, biraz sonra, bir değişiklik önergesi vereceğiz ve 3 üncü maddenin ikinci cümlesine “ayrıca” ibaresinin eklenmesini, hukuk tekniği bakımından gerekli gördüğümüzü ifade ederek, sizlere, dinlediğiniz için, teşekkürlerimi sunuyorum.

Sağolun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Ertugay; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Milletler ve ülkeler arasındaki yarışma ve mücadelenin giderek acımasızlaştığı dünyamızda, yalnızca yüksek eğitim standardını yakalamış, insan kaynaklarını en iyi şekilde değerlendiren milletlerin yaşama hakkı olacaktır. Bu nedenle, ülkemizde gerçek bir eğitim reformu sayılabilecek, eğitim satandardını yükseltmeye yönelik her türlü çalışmayı yapmak, yaptırmak, desteklemek hepimiz için bir millî görev olacaktır.

Ancak, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, Sayın Başbakanın ve Hükümet ortaklarının iddia ettikleri gibi, böyle bir ihtiyacı karşılayacak reform niteliği asla taşımamaktadır. Bu yaklaşım, beraberinde büyük bir eğitim karmaşasını meydana getireceği gibi, milletin değerlerine, inançlarına ve çocuklarımızın eğitim hakkına tecavüz sayılabilecek bir anlayışı ortaya koymaktadır. Tasarının birçok yönden elle tutulur tarafı bulunmamakla birlikte, zaman azlığı nedeniyle önemli gördüğüm bazı hususlara kısaca temas edeceğim.

Ülkemiz için zorunlu eğitimin en az 8 yıl olması konusunda hiç kimsenin itirazı bulunmamaktadır. Bu konuda Türk Millî Eğitimi yıllar önce kararını vermiş, millet de bunu benimsemiştir. Tartışma, bugünkü tartışmamız bunun uygulanış biçimi üzerindedir.

Hepinizin çok iyi bildiği gibi, zorunlu eğitim, temel eğitim artı ikinci kademe eğitimden oluşmaktadır. Çağdaş ve demokratik ülkelerde zorunlu eğitimin ikinci kademesinde yönlendirme ağırlıklı programlar uygulanmaktadır. Doğru Yol Partisi Hükümetleri tarafından hazırlanmış, Sayın Profesör Doktor Tansu Çiller’in imzası bulunan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da zorunlu eğitim, 8 yıl, kademeli ve yönlendirmeli olarak öngörülmüştür.

Çağdaş eğitim, toplumun istek ve ihtiyaçlarına cevap veren bir eğitimdir; arz-talep işidir. Çağdaş devlet de halkının istediği, talep ettiği eğitimi veren devlettir. Nitekim, Anayasamızın 24 üncü maddesi “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır” demek suretiyle, kişilerin talep ettiği din eğitimini vermeyi öngörmüştür.

Yine, Medenî Kanunumuzun 266 ncı maddesi “çocuğun dinî terbiyesini tayin ana ve babaya aittir. Ana babanın bu husustaki hürriyetini tahdit edecek her türlü mukavele muteber değildir” demektedir.

Şimdi, birisi çıkıp da “biz kimsenin eğitim hakkını elinden almıyoruz, imam-hatiplerin, meslek okullarının orta kısmını kapatmakla, din eğitimi, meslek eğitimi zarar görmüyor, bu hakları elinden alınmıyor” diyebiliyorsa, bunu, gerçekten, ciddiye almak mümkün değildir.

Kavram olarak uzunca bir süreden beri ülkenin gündeminde yer alan ve tartışılan, kanun tasarısının da en can alıcı kısmını oluşturan “kesintisiz” ifadesi pedagojik bir tanımlama, eğitim literatüründe yer alan bir kavram olmayıp, çocuğu, 8 yıl boyunca bir blok programa çakıp, tek tip adam yetiştirmeyi bir eğitim modeli olarak sunan siyasî ve ideolojik bir dayatmadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ülkelerinin hemen hepsinde, zorunlu eğitim süresi 12 yıla kadar çıkmaktadır. Bu kısmı kısa geçiyorum, çünkü, sabahtan beri yapılan konuşmalarda bunlar üzerinde duruldu. Ancak, zorunlu eğitimin birinci kısmı olan temel eğitimi, Almanya 4 yılda, Fransa 5 yılda, İngiltere ve Amerika da 6 yılda tamamlayıp, öğrenciyi istidat, kabiliyet ve isteğine göre yönlendirerek, zorunlu eğitimin kalan süresini istediği eğitim kurumunda tamamlamasına imkân verirken; bizde “reform” diye sunulmaya çalışılan yasa tasarısıyla getirilmek istenen, 8 yılın tamamının temel eğitime ayrılması, öğrencinin, Almanya’dan 4 yıl, Fransa’dan 3 yıl, Amerika ve İngiltere’den 2 yıl geri kalması, hayata geç hazırlanması, oyalanması değil midir? Bunun neresi reformdur; neresi çağdaş eğitimdir; neresi -Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi- bir mega projedir?! (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Şimdi, içerisinde gelişmişlik ve bilgi çağınının ihtiyaçlarına göre insan yetiştirme gayelerinden hiç kimsenin şüphesinin olmadığı Avrupa Birliği ülkeleri dahil, dünyada zorunlu eğitimin kademeli ve yönlendirmeli olarak uygulandığı 168 ülkenin eğitiminin çağdışı olduğunu kim iddia edebilir...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Başbakan, Başbakan...

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Kim, böyle bir uygulamaya süreklilik arz etmiyor diyebilir... O halde, kesintisiz ifadesi ve bununla getirilmek istenen uygulamanın, hiçbir ciddî pedagojik temeli yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sunmaya çalıştığım bu nedenlerden ötürü açıkça ifade etmek gerekirse, bu kanun tasarısı, tek tipçi, dayatmacı, totaliter bir anlayışın ürünüdür. Buradaki kesintisiz ifadesi, sadece bir dayatmanın, bir gasbın, insanların elinden eğitim hakkını alma teşebbüsünün kamufle aracı olarak kullanılmaktadır.

Bakın, Sayın Ecevit, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak “rejim düşmanı yetiştirmeye fırsat vermeyeceğiz” derken, Sayın Başbakan, kendi ifadesiyle, bu mega projeden yana olanları “aydınlıktan yana olanlar” karşı olanları ise “karanlıktan yana olanlar” diye adlandırarak, hem milyonların tepkisini, kendi halkının tepkisini hiçe saymakta hem de kendi gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktadır. (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Yalan mı?!.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Sayın Ecevit, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak yaptığı açıklamalarda “laikliği kurtarıyoruz, irticayı önlüyoruz” şeklinde ifadeler kullanırken, grup sözcüleri, bu tasarı için “Atatürkçülüğün zaferi” diye ifade etmektedirler.

AYHAN GÜREL (Samsun) – Doğru tabiî...

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Halbuki, Sayın Ecevit, 1971, 12 Mart muhtırasından sonra kurulan Nihat Erim Hükümetinin kapattığı imam-hatiplerin orta kısmını, 1974 yılında kurduğu Millî Selamet Partisi Koalisyon Hükümeti döneminde tekrar açmıştır. Şimdi soruyorum: Sayın Ecevit, o zaman Başbakan olmak adına, laikliği ve Atatürkçülüğü mü feda etmişti? (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Gardırop devrimciliğinden, tarihî yanılgıdan bahsettiği o günlerde, laikliğin ve Atatürkçülüğün zaferini değil de, hezimetini mi hazırlamaya karar vermişti? (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ya o zaman ya şimdi takıyye yapıyor veyahut da hem o zaman hem de şimdi sadece ve sadece basit bir oportünizm yapıyor. (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AYHAN GÜREL (Samsun) – Takıyyeyi Refah Partisi yapıyor.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sizin gibi...

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Şimdi, Sayın Hükümete ve ona bu tasarıyı dikte ettirenlere soruyorum...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Genel Başkanına sor...

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – ...Asıl amacınız, rejim düşmanı yetiştirdiğini iddia ettiğiniz bu kurumların; yani, imam-hatiplerin kapatılması olduğuna göre, tek maddelik bir kanunla bu işi bitirmek daha dürüstçe olmaz mıydı? Sırf, kamufle edeceğim diyerek, bir zamanlar “Batı’ya açılan penceremiz” dediğiniz yabancı liselerin, anadolu liselerinin orta kısmını, yabancı dil eğitimini, çıraklık eğitimini, meslek eğitimini, bunların orta kısmını feda etmek ikinci bir tutarsızlık, haksızlık, eğitim skandalı olmuyor mu?

Bakın, bunun, ülkeye kaç on yıla mal olacağını, çok kısa zamanda göreceğinizi ümit ediyorum.

Açıkça şunu söylemek istiyorum: Bugün, bu ülkede, din eğitiminde bir sıkıntı, bir yetersizlik varsa, bunun yolu, bugün, az da olsa verilen bu eğitimi tamamen ortadan kaldırmak olamaz. Kimin imam-hatip eğitiminden şikâyeti var ise, getirsinler daha kaliteli bir din eğitim projesi, hep birlikte onu destekleyelim. Doğru olan da budur. İşte, o zaman reform yapmış olursunuz.

Değerli arkadaşlarım, getirilen bu yasa tasarısı, imam-hatiplerin orta kısmının kapatılmasını hedefleyen yanlış ve maksatlı bir girişimdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısını hazırlayanlar ve hazırlatanlar, 1997-1998 öğretim yılından itibaren uygulamaya geçilmesini öngörenler, bu ülkenin birçok yerinde, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da binlerce köy ilkokulunun kapalı olduğunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ertugay, mikrofon 1 dakika içinde kapanacak.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – ...doğru dürüst ilkokul eğitimi bile verilemediğini, 1 öğretmenin 5 sınıfı birden okuttuğunu bilmiyorlar mı?! Bu tasarıyı getirenler, maalesef, fizikî altyapı noksanlığı ve istihdam sıkıntısı had safhada olan ülkemizde, problemi daha vahim hale getireceklerini, din eğitimini yeraltına sokacaklarını, meslekî eğitime darbe vuracaklarını bilmiyorlar mı?!

Bütün bu açıklamaların ışığında, gelişmiş, yüksek eğitim standardını yakalamış ülkelerdeki uygulamalara tamamen aykırı düşmesine, ilmî ve pedagojik bir esasa dayanmamasına rağmen, bu tasarıda ısrar edilmesinin gerçek sebebi nedir, bunu açıkça söyleyiniz. Bunu, biz bilmek istiyoruz, millet bilmek istiyor. Eğer, Türk Milletinin örfüne, âdetine, değer yargılarına, inançlarına ve dinine karşı bir tavır ise, gerçek düşünceniz bu ise, buna çağdaşlık, buna demokrasi, buna ileri ve ilmî eğitim anlayışı geçit vermeyecektir; buna biz geçit vermeyeceğiz.

Saygılarımla. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ertugay, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Celal Topkan; buyurun. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk millî eğitimini yeniden yapılandırma amacına yönelik olarak getirilen yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aracılığınızla, bizi dinleyen halkımızı selamlıyorum.

İlköğretimimizi 8 yıla çıkaran yasa tasarısı, Millî Eğitim Komisyonunda görüşülürken söz alan Refah Partili ve DYP’li tüm sözcüler, aynı şekilde, yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, “apar topar, alelacele önümüze getirildi”, “konunun uzmanları tasarıyı kamuoyunda tartışmadı”, “eğitim uzmanları ve eğitim pedagogları, bu tasarıyı tartışmadı ve bu yasa bir dayatmadır” gibi, tek merkezden yönlendirilmiş, aynı sözleri söyleyerek halkı kandırmaya çalışmışlardır. (RP sıralarından “doğru söylemişler” sesleri)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Halkı kandıran sizsiniz.

CELAL TOPKAN (Devamla) – Şimdi, sizlere, halkımızı kimlerin kandırdığını belgelerle anlatmak istiyorum.

Türk millî eğitiminin geleceği, Türk Milletinin nasıl bir eğitimden geçeceği ve çağı yakalaması konusu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat Yasası gereği, 1946’dan beri belli aralıkla yapılan ve eğitim uzmanları, eğitim bilimcileri, eğitim pedagogları, eğitimin yöneticilerinin katıldığı millî eğitim şûralarında günlerce tartışılmakta ve kararlar alınmaktadır. 1946’dan beri yapılmakta olan millî eğitim şûralarının hemen bütününde, ülkemizdeki ilköğretimin 8 yıla çıkarılması kararlaştırılmıştır. Bu şûraların hepsi de, ülke yönetiminde merkez sağ iktidarların bulunduğu zamanlarda yapılmıştır. İktidarların Millî Eğitim bakanları, şûralarda, 8 yıllık zorunlu eğitimin, mutlaka, bir an önce hayata geçirilmesini savunmuşlardır. “Bu yasa tasarısı ya da 8 yıllık zorunlu eğitim yeterince görüşülmedi, eğitimcilerin görüşü ve düşüncesi alınmadı” diyenlere sormak gerekir: 13-17 Mayıs 1996 tarihleri arasında yapılmış olan 15 inci Millî Eğitim Şûrası döneminde iktidarda kim vardı? İktidarda Anavatan ve Doğru Yol Partileri; Millî Eğitim Bakanı Sayın Turhan Tayan, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz; yani, merkez sağ iktidar.

15 inci Millî Eğitim Şûrasına hazırlık olarak, Şûranın bilimsel değerlendirme çalışması kapsamında yer alan ön komisyon çalışmaları, 20 Mart-7 Nisan 1995 tarihleri arasında Ankara’da yapılıyor. Çeşitli üniversitelerden öğretim üyeleri, Millî Eğitim Bakanlığı temsilcileri, sendikaların temsilcileri, diğer bakanlıkların ve ilgili kuruluşların temsilcilerinden oluşan 129 kişilik çalışma grubu, konularına göre komisyonlara ayrılarak çalışıyor, raporlar hazırlıyor. Ön çalışma gruplarının hazırladıkları bu raporlar, il çalışmaları için bütün illere gönderiliyor. Bu çalışmalara, öğretim üyeleri, okul yöneticileri ve öğretmenleri, Bakanlığın il müdürleri, yerel yöneticiler, sendika, basın, öğrenci ve veli temsilcilerinden olmak üzere ülke genelinde 8 330 kişi katılıyor. Bu çalışmalar kitap haline getirilerek, bölgesel değerlendirme çalışmalarının yapılması amacıyla, ülke, 13 bölgeye ayrılarak, hazırlanan taslak, 19-23 Haziran 1995 tarihleri arasında bu 13 bölgede görüşülüyor. Daha sonra, ülke genelinde, 14 670 sınıf öğretmeni, 18 951 branş öğretmeni, 28 973 öğrenci, 22 856 öğrenci velisi olmak üzere, toplam, 85 450 kişi üzerinde anket uygulanıyor.

Tüm bu sonuçlar çalışma kitapları haline getirilerek 13-17 Mayıs 1996 tarihleri arasında, 103’ü tabiî üye; yani, eğitim bilimcileri ve eğitim uzmanları, 396’sı seçimle gelen, alanlarında uzman kimseler, 108’i bakanlık tarafından davet edilen kimseler -ki, bunlar, Millî Eğitim eski Bakanları başta olmak üzere, geçmişte bakanlıkta üst düzey görevlerde bulunmuş kimseler ve eğitim bilimcileri- 239’u müşahit...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı...

CELAL TOPKAN (Devamla) – Oraya da geliyorum, üzme tatlı canını.

-...bu kişiler de, yine, sivil toplum temsilcileri, çeşitli bakanlıklardan seçilen kimseler ve akademisyenler- olmak üzere, alanında uzman toplam 847 kişinin katılımı sonrasında “yakın bir gelecekte 5-6 yaş okul öncesi ilköğretim bünyesine alınmalı, ilköğretim, kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim olarak uygulanmalı, 8 yıl sonunda tek diploma verilmeli, 9 uncu sınıf, liseye ya da meslekî eğitime yönlendirme yılı olmalıdır. Böylece, ilköğretimde zorunlu 2+8+1 sistemi oluşturulmalıdır” şeklinde karar alınmıştır.

Diğer taraftan, kalkınmasını ve gelişmesini dengeli bir plan ve program dahilinde yapmayan toplumların gelişmesi ve çağdaşlaşması mümkün değildir. Bu eksiği gören Türkiye Cumhuriyeti, 1961 Anayasasıyla birlikte kalkınma planları yapmaya başlamıştır. Bilgi toplumlarında olduğu gibi, kaynaklarını ve ihtiyaçlarını plana ve programa bağlayarak kalkınmayı planlayan ülkemizde de, bugüne gelinceye değin yedi kalkınma planı yapılmıştır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, bu kalkınmanın, eğitilmiş nitelikli insan unsuruna bir an önce geçilmesi amacına yönelik olarak, gerekli tedbirlerin alınması amacıyla, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 28 inci sayfasının son paragrafında...

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – 33 üncü sayfa...

CELAL TOPKAN (Devamla) – ...”Bu Plan döneminde okulöncesi eğitim tedricen yaygınlaştırılacak, Avrupa ülkelerinde asgarî norm olan 9 yıllık zorunlu eğitim, bu aşamada ülkemizin tüm bölgelerinde, Eğitim Birliği Yasası çerçevesinde, 8 yıllık zorunlu temel eğitim olarak uygulanmaya geçilecek ve yükseköğretime girişte yığılmaları önlemek için ortaöğretimde yeni bir planlamaya gidilecektir” denilerek, eğitimdeki hedef belirlenmiştir. Denildiği gibi, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, bir başka şey öne sürülmemiştir. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının hedefi, 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmesi olarak belirlenmiş olmasına karşın, “görüşülmekte olan yasa tasarısı Plana aykırıdır” denilerek, halkımıza yanlış bilgi verilmekte ve halkımız yanıltılmaya çalışılmaktadır.

Bir başka tipik örnek: 54 üncü Hükümetin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller. Tarih 22.4.1997. Tansu Çiller’in, Başbakanlıkta, Millî Eğitim Bakanı ve Bakanlık bürokratlarıyla yaptığı toplantının sonrasındaki açıklaması: “8 yıllık temel eğitim, aralıksız ve kesintisiz olacak. 8 yılın üstüne bir hazırlık sınıfı olacaktır.” Kendisiyle bütünleşen söylemiyle “8 yıllık kesintisiz eğitim, ya çıkacak ya çıkacak” diye, halkın gözünün içine baka baka, o günkü iktidar ortağı Refah Partisinin tavırları karşısında, siyasî rant kazanma adına Türk Halkını kandırmıştır. Aynı Tansu Çiller, bugün, 8 yıllık zorunlu eğitimi savunanları, neredeyse, vatan hainliğiyle suçlama noktasına gelmiştir. Sormak gerekiyor, bu toplum, iktidardaki Tansu Çiller’e mi inanacak, yoksa, muhalefetteki Tansu Çiller’e mi inanacak?.. İktidarda kalma hırsı uğruna, bu ülkenin kalkınmasının, gelişmesinin, bilgi çağını yakalamasının önünde takoz olmayalım. Kendi çıkarlarımızı ülke çıkarlarının önünde görmekten vazgeçelim. Aksi halde, gelecek nesiller bizden hesap sorar; tıpkı bugün sorduğu gibi...

8 yıllık zorunlu eğitimin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vatandaşlık bilinci kazanması, bu insanların bilgi çağının insanı olması gereği, yıllarca, aylarca, eğitim bilimcileri ve uzmanlarınca tartışılarak karara bağlanmış olmasına karşın, başta Anayasa ve Millî Eğitim Komisyonları Başkanları, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi sözcüleri ve milletvekilleri tarafından, 8 Yıllık Zorunlu Eğitim Yasa Tasarısı için “bu yasa tasarısı, eğitim bilimcileri tarafından yeteri kadar tartışılmadan topluma ve Parlamentoya bir dayatma olarak getirildi” söylemleri doğru değildir; halkı kandırmaya ve yanıltmaya yöneliktir. Bu gerçekler, yapılan çalışmalar ve alınan kararlar ortadayken, asıl dayatma, bu yasa tasarısının görüşülmesini engelleme amacına yönelik davranışlar ve zorlamalardır. Bu davranışları, halkımız, yasa tasarısının görüşülmesi sırasında yakinen görmüş ve gözlemiştir.

8 Yıllık Zorunlu Eğitim Yasa Teklifi, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Birgen Keleş tarafından 23.10.1996 tarihinde, Sayın Kaya Erdem, Sayın Altan Öymen, Sayın Hasan Denizkurdu ve Sayın Tahir Köse tarafından 7.3.1997 tarihinde verilmişti. Bu yasa teklifleri, aylarca, Millî Eğitim Komisyonunda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topkan, 1 dakika içinde toparlayın lütfen.

CELAL TOPKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

...Millî Eğitim Komisyonu Başkanı tarafından gündeme alınmamıştır; bilerek, bilinçli olarak bu yasa teklifleri gündeme getirilmemiştir. Komisyon gündeminde bekleyen bu yasa teklifleri gündeme alınabilir, İçtüzüğün Komisyon Başkanına verdiği yetki gereği eğitim ve öğretim uzmanı kişiler, bilim adamları çağrılabilir, günlerce görüşülebilirdi.

Sonuç: Ülkenin geleceği ve eğitim sorunları konusunda eğitim planlaması yapılarak bu yasa tasarısı Meclis gündemine getirilebilirdi. Bunların hiçbiri yapılmamıştır. Görevini yapmayanlar, bugün, bu yasa tasarısı bir dayatmadır diyerek engeller çıkarmakta ve toplumu yanlış bilgilendirmektedir. Bu teknik bilgilerin bilinmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.

Gelin, bu topluma yanlış bilgi vermeyelim, yanıltmayalım. Dünya, bilgi çağında yaşıyor. Bugün, dünyada, saniyede 11 buluş yapılıyor. Bilgi çağının gelişmesinde geride kalan ülkeler, bilgi ve teknolojide gelişmesini tamamlamış olan ülkelerin sömürgesi durumundadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Topkan.

CELAL TOPKAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına Sayın İsmail Kahraman; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3 üncü maddesi hakkında, Refah Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Beyazda nasıl siyah arayamazsanız, siyahta nasıl beyaz arayamazsanız, maddelerde de hangisinde eksiklik var diye bakamıyorsunuz; zira, bütününün yanlışlığı olunca, tümünün yanlışlığını bütün maddelere yayınca, topyekûn bir yanlışla karşı karşıyayız.

Önümüzdeki, bir reform tasarısı değil. Düşününüz, cumhuriyetin en büyük reformu diye takdim edilen tasarının yekûnu 11 maddedir, bir daha eklendi 12, yürütmeyle yürürlüğü çıkarınız 10. Maalesef, talihsiz bir durumla eğitimimiz karşı karşıya. Plan ve Bütçe Komisyonunun görüştüğü, Millî Eğitim Komisyonunun tali komisyon olduğu, Millî Eğitim Komisyonunun verdiği kararla “bu görüşülmesin” dediği tasarının görüşüldüğü bir teklifle karşı karşıyayız.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Tasarı... Tasarı...

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Tasarı, teklif... Rivayet muhtelif, maksut bir... Tasarı diyorum.

Bu arada, tasarı ve teklifler Meclise geldi; yani, sadece Hükümetin tasarısı değil, diğer arkadaşlarımızın da teklifleri var.

Sayın Topkan, biraz evvel şûralardan ve milletin yanıltıldığından bahsetti. Ben, hafızasını düzelteyim. İlk şûra tarihi 1946 değil, 1939’dur. Bazen üç, bazen altı, bazen iki sene arayla şûralar toplanır ve 1996’da onbeşincisi toplandı. Bakınız, burada, şûraya ait İlköğretim Yönlendirme Raporu var. Bu raporda 35’e 37; 58’e 14; 60’a 12; 35’e 30 gibi rakamlar var. Öyle çok büyük sayıda insanların katıldığı ve incelendiği hususundaki beyanları, belki, şûranın çıkardığı kitabın önündeki bilgilerden kaynaklanıyor. Ben bizzat iştirak ettim; oy verme hakkı olanların sayısı çok mahdut ve sayımı yapan kişi de bizzat Millî Eğitim Bakanı, karşısındakiler de bürokratlarıdır.

Bir kanun düşününüz, çok çabuk hazırlanıyor, senelere sığması gereken hazırlıklar olmadan ortaya getiriliyor; şûra da aynı şekilde oluyor. Çok üzücüdür, eğitim, eğitimcilerin değil, siyasilerin elindedir.

Seçmeli ders ve kredi usulünü kabul eden Talim Terbiye Kurulu üyeleriyle onun kalkmasını kabul eden Talim Terbiye Kurulu üyelerini lütfen bir inceleyiniz; aynı isimleri görürsünüz; yalnız bakan değişmiştir. Eğitime siyaseti bu kadar sokmak, geleceğimizi çok büyük tehlikeye atmaktır. Eğer, bu, bir reformsa; eğer, Türkiye’nin geleceğini ifade eden bir reformsa, müsaade edin de, bu, büyük bir hazırlığa vabeste olsun ve bir azınlık hükümetinin, CHP destekli bir Hükümetin, onun istikametindeki direktifleriyle çıkmasın; bu, üzücü bir durumdur.

Sayın Aras, burada konuşurlarken, meslekî eğitime yönelmeye 15 yaşından sonra girmenin gerektiğini, 12 yaşında seçim yapamayacağını söyledi. Bildiğiniz gibi, rüşt yaşı 18’dir ve beynelmilel hukukta, uluslararası anlaşmalarda ebeveynin velayet hakkı vardır. Din eğitimini vermede, okulunu seçmede ana-babanın hakkı vardır. Siz ki, bir ticaret ve sanayi insanısınız, sanayiin içini biliyorsunuz; çıraklık merkez okullarının kapatılmasının Türk sanayiine nasıl bir darbe vuracağını en yakın bilenlerdensiniz...

REFİK ARAS (İstanbul) – Arada 1 yaş var.

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – 1 yaş değil, 2 yaş var; 11 yaşında aday çıraklık var, 13 yaşında çıraklık var; dolayısıyla, burada 14’e çıkmakla değişiyor ve ILO bizi serbest bıraktığı halde, biz, kendi insanımıza, ara insan gücümüze bir imkân tanımıyoruz; bu, çok hazindir. Çıraklık eğitim merkezleri 980 bin küsur kişiyi Türkiye’ye kazandırdı; niye önünü kesiyoruz?..

Ortadaki hadiseyi, sadece, getirip imam-hatip okullarının kapatılmasına dayandırmak da, yine, yanlışlık oluyor. Zira, toplumun çok büyük kesimini ilgilendiren durumlar var; bütün Anadolu’yu ilgilendiren durumlar var. Yabancı dille eğitim yapan Anadolu liselerinin orta kısımları var; turizm okulları var, meslek okulları var. Buna mümasil bütün bu ortaokullardan yetişen insanların imkânlarını ellerinden alıyoruz; çok büyük yanlışlık yapıyoruz.

Hükümet Programından bahsetti Sayın Aras “33 üncü ve 44 üncü Hükümet Programları” dediler; bende 33 üncü ve 44 üncü Hükümet Programları, böyle bir şey yok; 53 üncü ve 54 üncü Hükümet Programlarında var ve kademeli olarak var.

Sayın Topkan, planlamadan bahsetti, 7 nci plandan ve burada 28 inci sayfanın -var ya; lâtakrabüs salâte- ikinci kısmını okudu, başını okumadı. Orada diyor ki “zorunlu temel eğitimin ikinci kademesinden başlamak üzere, plan, bütünüyle iki kademeli olarak düşünülmüştür.” İki kademeli olarak da, Millî Eğitim, gereken çalışmaları yapmıştır, ta ki, bu tasarı ortaya çıkana kadar...

EŞREF ERDEM (Ankara) – Kademe ille de kopuk olmaz...

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Bakınız, şurada, 1995 tarihli “İlkokul Programı ve Ortaokul Programı, İlköğretim İkinci Kademe”diye kitap var; 1995. “Millî Eğitim 1973’te bu kararı aldı; zaten yürürlükte” diyenlerin bir yanılgısıdır. Elbette ki, aldı; fakat, iki kademeli olarak tatbik etmektedir Aklın gereği de budur, dünyadaki tatbikat da budur. Bunu kaldırıp teke indirirseniz çok büyük hata edersiniz; ara insangücünü kaybedersiniz, yabancı dil eğitimindeki seferberliği önlersiniz, sanayideki gelişmeyi önlersiniz.

İmam - hatip okullarını kapatacağız diye bu kadar fedakârlığa girecek yerde, bazı arkadaşlarımın dediği gibi, tek başına imam - hatip okullarının kapatılması kanun tasarısını getirseydiniz! Zaten, destekçi olan CHP’nin bu husustaki gayreti öteden beri; var onu hoşgörüyor arkadaşlarımız, tarihî misyonudur...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Hoşgörmüyoruz da..

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Hoşgörülmese bile durum tespiti olarak söyleyeyim; 1925’te, 10 tane hafız yetiştirilecek diye bütçeye 50 bin lira konuyor. 1932’den 1949’a rahmetli Günaltay’a kadar dinî müessese yok. Eğer, bunların kulakları bunu almıyor da başka alanlar çoğunlukta oluyor ise, onlar ona niye ekleniyor? Sayın Aras’ın demin dediği 35 rakamını yakalamak için mi? Keşke, o rakam 50 olsa da -49’u geçseniz- ona ihtiyaç kalmasa da istediğimiz gibi içimize sinen bir kanun ortaya koysanız.

REFİK ARAS (İstanbul) – Siz yardımcı olursanız, olur.

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Hazindir... Çok hazindir... Tarihte, bir gün, geriye dönüp baktığımızda “ben, 20 inci Dönemde o Mecliste idim ve maalesef, o kanuna rey verdim” diyeceksiniz.

Maliyeti, 1 katrilyon 8 trilyon değildir; maliyeti, dolar, 140 bin lira iken, 2.365 katrilyondu; bugün, 2.750 katrilyondur ve artacaktır. Bir dersliğin maliyeti, DPT ölçülerine göre 6 milyardır, Bayındırlığa göre 4.8-5 milyar liradır.

Derslik ihtiyacı, şimdi burada Sayın Bakanın dediği rakam gibi, 146 bin değildir. Öyle dahi olsa, çok büyük rakamlar önümüze çıkacaktır. Dünya, okulsuz eğitime, duvarsız okula giderken; bilgi, çok kısa noktadan insanlara ulaşırken, önünü niye kesiyoruz?

3 üncü maddede hazırlık sınfları var. Hazırlık sınıflarını nereye koyacağız? İmam–hatiplilerin önüne koyacağız. İmam-hatip liseleri, zaten 4 sene; 1 sene daha koyduk, 5 sene; gitmesin diye... Ne yapacağız? Efendim, bunlar, 760 saat ders alıyordu 3 senede; biz, bunu, 1 senede 940’a çıkaracağız... Değerli arkadaşlarım, pedagojiye mi sığar, psikolojiye mi sığar, insafa mı sığar? Bir dersi okumak, eğitim ve öğretimdir. 3 yılda bir insanın alabileceği bilgiyi, bir tek senede enjekte edeceksiniz ona öyle mi?! Önü kesilsin diye mi?.. Yapmayın... Bu inanç hepimizin... Bu Türkiye hepimizin...

Dünya inanca giderken, dinî eğitim geliştirilirken, biz, niye böyle yapıyoruz? Fransa, 1958 Anayasasından sonra, 1982’ye kadar bu eğitim reformunu konuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kahraman, tamamlar mısınız.

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

BAŞKAN – Lütfen...

İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) – İngiltere, 12 yıl konuştu ve 1988’deki reformu yaptı. Dünyadaki eğitimde, dinî okullar, kiliselere bağlı okulların payı, Amerika’da yüzde 65-70’dir; Belçika’da, yüzde 76’dır; Fransa’da, laik Fransa’da yüzde 18,6 olan ortaöğretimin yüzde 95’i kilisenin elindedir. Dinden niçin korkuyoruz? Korkmamalıyız.

10 dakikalık zaman içerisinde neyi sığdırabilir insan; sığdıramıyoruz; fakat, bir insafa sığınmak istiyoruz: Lütfen, geri dönüp baktığımız zaman “ben o hatayı yapan insanlardan biriydim” demeyelim diyor; hepinizi hürmetle selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Sayın Yusuf Pamuk, sözünü Sayın Nejat Arseven’e devrettiler.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yusuf Bey yok mu? Nereye gitti Yusuf Bey?

BAŞKAN – Var efendim.

Sayın milletvekilim, tereddütünüz olmaması için, şahsı adına konuşmacıların isimlerini okuduktan sonra, grup konuşmaları sırasında da, başvuru halinde kabul edilebiliyor boş olduğu zaman; şu sırada dahi kabul edebiliyoruz.

Buyurun Sayın Arseven.

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 8 Yıllık Temel Eğitim Kanun Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak daha önce söz almış olan; ama, o söz hakkını kullanmayarak devretmiş bulunan arkadaşımın yerine, şahsım adına Yüce Heyetinize hitap etmek fırsatını buldum; hepinizi, tekrar saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, bu tasarının 3 üncü maddesi, demin bu kürsüde benden önce grupları adına konuşan birçok arkadaşım tarafından da ifade edildi, 8 yıllık temel eğitimden sonra, Batı’da olduğu gibi, mesleğe yöneltme konularına ağırlık veren bir uygulama getirmektedir. Tabiî, bunun üzerinde birçok şey söylenebilir; ama, esas doğru olan, meslekî eğitim kazanmak açısından, 8 yıllık eğitimden sonra alınacak bu 1 yıllık hazırlık sınıflarında, imam-hatip liselerine veya diğer meslek liselerine gidecek arkadaşlarımızın daha yoğun bir biçimde kendilerini geliştirmesi imkânı sağlanmış olacaktır. Dinî eğitimini daha yoğun almak isteyen öğrenci, işte, bu 1 yıllık süre içinde, şu anda imam-hatip liselerinin ortaokullarında toplam 760 saat almış oldukları ders süresinden çok daha fazla bir sürede, dinî eğitimi bu hazırlık sınıfları içinde almış olacaktır.

Çok değerli arkadaşlarım, biraz önce, bu kürsüde, Refah Partisi adına konuşan değerli eski bakanımız, bu tasarının bir reform tasarısı olmadığını ve hatta, eğitimin, eğitimciler tarafından değil siyasîler tarafından yönlendirildiğini ifade etti. Tabiî, Sayın Bakan bu ifadelerde bulununca, eğitimin, maalesef, hiçbirimizin arzu etmediği şekilde, siyasîler tarafından yönlendirilmesi hususunda bizim de söyleyecek bazı şeylerimiz olduğunu bilmesi gerekirdi. Eğer, bir siyasî partinin lideri çıkıp da, bugün üzerinde tartışılan imam - hatip okullarının kendi arka bahçesi olduğundan bahsederse, buradan, bu kürsüden, Refah... (RP sıralarından “ne zaman söyledi?” sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne zaman söyledi?

MEHMET EMİN AYDINBAŞ (İçel) – Ne zaman söyledi?

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Niye telaşlanıyorsunuz?.. Çok söyledi, çok...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, sükûnetle dinleyelim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne zaman söyledi? Ne zaman söyledi?

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bağırın... Bağırın...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Ne zaman söyledi? Terbiyesiz herif... Yalan söyleme...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Terbiyesizlik yapıyorsun... İftira etme...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Yerine otur... Yerine otur...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Yalan söylüyorsun...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın İncetahtacı... Lütfen...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Yerine otur, yerine... Yerine otur...

İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Ayıp yahu!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, yerimize oturalım..

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Yalan söylüyorsun... Ne zaman, arka bahçesi dedi?

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Yerinize oturun, fazla telaşlanmayın...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, yerimize oturalım.

Sayın Arseven, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Eğer, çıkıp, bu okullardan arka bahçeniz diye bahsederseniz, bugün bu işleri burada tartışılır hale getirirsiniz. (RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Yalan söylüyor, Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın milletvekili, herhangi bir konuya itiraz etmenin usulü bu değildir...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Ama, yalan söylüyor...

BAŞKAN – İtiraz usullerimiz var.

Sayın Arseven, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET EMİN AYDINBAŞ (İçel) – Sayın Başkan, yalanında ısrar ediyor. Bu sözünü geri alsın.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bakın, bütün bunlar, bütün bu telaşlarınız...

BAŞKAN – Sayın Arseven, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET EMİN AYDINBAŞ (İçel) – Yalan söylüyor... Bu sözünü geri alsın.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...bu kanun tasarısıyla ilgili bütün bu gayretleriniz, maalesef... (RP sıralarından gürültüler)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Yalan söylüyorsun...

BAŞKAN – Sayın Karakaya, itiraz usullerimiz var.

Buyrun Sayın Arseven...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – ...sizin o iktidar döneminizde ülkeyi sokmuş olduğunuz noktada; yani, ülkeyi idare edememe konusundaki sıkıntılarınızı gidermeye yetmeyecektir. Yani, bu kanun tasarısını engellemek için çeşitli gayretlerin içerisinde olmanız ve bu konuda kendi tabanınıza veya çok sıkıntıya soktuğunuz, kendi iktidarınız döneminde sıkıntıya soktuğunuz o insanlara mesaj verme gayretleriniz, maalesef, bu sıkıntıdan sizi kurtaramayacaktır. (RP sıralarından gürültüler)

MUSA OKÇU (Batman) – Arka bahçe olmaktan siz çıkarın.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün huzurunuzda bulunup tartışılan ve Anavatan Partisi liderliğinde kurulmuş olan bu Cumhuriyet Hükümeti tarafından getirilmiş olan tasarı, her ne kadar, bu gruplar tarafından; yani, Refah Partisi Grubu ve sözcüleri tarafından bir reform tasarısı olarak görülmese de, böyle değerlendirilmese de, çok açık bir şekilde, toplumumuzun büyük bir kesimi tarafından bir reform tasarısı olarak kabul edilmektedir. İnşallah, uygulamalarımız, yarın bu kanun çıktıktan sonra, Anavatan Partisi liderliğinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arseven, 1 dakika içerisinde toparlayın lütfen.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

... bu Hükümet döneminde yapılacak uygulamalar, sizlerin bu kürsüde ifade etmiş olduğunuz birçok sözlerinizde ne kadar yanıldığınızı bir kere daha anlamanıza sebep olacaktır.

İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Ömrü vefa ederse, ömrü yeterse!..

NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Buradan, Yüce Heyetinizi en içten duygularımla selamlıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arseven.

Sayın Komisyon, söz talebiniz var mı efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Yok efendim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Yok efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir şeyi yerimden söyleyebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Kapusuz; buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Zaman zaman bazı sözcüler, kendi kafalarında oluşturdukları hayalî, birtakım varsayımlara dayanarak, birtakım iddialarda bulunuyorlar ve biz “bu iddiaları buyurun, ispat edin” dediğimiz halde, hep bunu, dedikodu olarak tekrardan ibaret bir tavır sergiliyorlar. Şayet, orta yere koyacakları bir beyan, açıklanmış olan herhangi bir açık ifade varsa, hodri meydan, buyursunlar, getirsinler; yoksa, biz, bunu böyle görmediğimizi, bunu söylemediğimizi müteaddit defalar ifade etmiş olmamıza rağmen, aynı şeyi tekrar etmiş olmaları, bir nevi iftiradır ve biz, bunu yapanları müfteri olarak ilan ediyoruz. (RP sıralarından alkışlar)

Şayet, bir okul için bunu kullananlara, biz diğer okullar için...

BAŞKAN – Biraz toparlayalım Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet efendim.

...aynı şeyleri kendisine kullanabiliriz; ama, kesinlikle biz, onların durumuna düşmek istemeyiz ve düşmeyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tutanaklara geçti Sayın Kapusuz.

Şahsı adına son konuşma için Sayın Selahattin Beyribey; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin değişen ikinci fıkrası üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Ben, şuradan çıkacak bu kanunun, özellikle kırsal kesimde, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da eğitim standardının yükselmesine çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Köyleri gezdiğimde, 12 yaşındaki çocuklara en çok sorduğum sorulardan birisi şudur: “Ne iş yapıyorsun?” Aldığım cevap “bitirdim”. Yani, Doğu Anadolu’nun bütün köylerinde, kırsal kesimde, eğitimle ilgili hadiseyi 11-12 yaşında noktalayan çocuklarla karşılaşıyoruz. Bu çocuklara adınızı ve soyadınızı söyleyip yazdırmaya kalkarsanız doğru dürüst yazamadıklarına şahit olursunuz. Zira, kendi adımı yazdırdığım zaman “Seladdin” yazıyorlar, “Selahattin” diye yazdıklarını hatırlamıyorum. İşte, bunlar, okur yazar oluyorlar.

Ben inanıyorum ki, bu 8 yıllık eğitim, doğu’da yapılacak yatırımlarla, bölgede bir standardı yakalatacak ve en azından, eğitim standardını yükseltecektir.

Bu kanun tasarısının faydalı olacağına ve ülkemize hayırlar getireceğine inanıyor, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.

Madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru önergeleriyle ilgili işlemi başlatıyoruz.

Şimdi, 5 dakika süreyle soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan, delaletinizle, Millî Eğitim Bakanına 3 üncü maddeyle ilgili aydınlatılmasını istediğim sorum şudur:

8 Yıllık Kesintisiz Eğitim Kanun Tasarısının ceberrüt kişilerin dayatmasıyla bu topluma kabul ettirilmeye çalışıldığı yaygın söylentileri vardır. Bir Millî Eğitim Bakanı olarak vicdanen rahat mısınız?

Memet Emin Aydın

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3 üncü madde üzerinde aşağıdaki sorumu Sayın Millî Eğitim Bakanına arz ediyorum. 14.8.1997

Mehmet Aykaç

Çorum

8 yıllık zorunlu eğitim, kesintisiz yerine kesintili olsaydı ne kaybederdik? Daha çağdaş, daha bilimsel ve daha iyi olmaz mıydı? Bunun böyle olmasının gerçek sebebi nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 376 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesiyle getirilen değişiklikle, ortaöğretim kurumlarına, program hedeflerine uygun hazırlık sınıfları konulması öngörülmüştür. Hangi okullara, hangi program içinde hazırlık sınıflarının konulacağının, öğretim yılına çok az bir zaman kaldığı nazara alınarak, hazırlıkların yetiştirilip yetiştirilemeyeceğinin, yetiştirilemeyeceği belliyken ne gibi tedbirlerin düşünüldüğünün, Başkanlığın delaletiyle, Millî Eğitim Bakanımızca cevapladırılmasını arz ve talep ederim. 14.8.1997

Ahmet Tekdal

Ankara

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4 üncü sıradaki, Sayın Azmi Ateş’in sorusunu maalesef işleme koyamıyorum; İçtüzüğümüz soruların kısa, gerekçesiz ve yorumsuz olmasını öngörüyor. Sayın Ateş Toynbee’nin Medeniyet Yargılanıyor isimli kitabından bir pasaj aktarıyor. O nedenle, bu soruyu işleme koyamıyorum.

Sorulara sırasıyla devam ediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay’a tevcihini arz ederim.

Yaşar Canbay

Malatya

Soru: İmam–hatip liselerinin, Kur’an kurslarının ve hafızlık eğitiminin önemli bir zarar göreceği bu ideolojik maksatlı tasarıyı, inanç değerlerinin, bütün dünyada yükselen değerler olduğu çağımızda, kanunlaştırmaya çalışmak çağdışı bir gayret değil midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:

İlköğretim içerisinde yöneltmeyi kabul ettiğimize, bu konuyla rehber öğretmenler görevlendireceğimize göre, yöneltmeyi, daha faydalı olması bakımından, 8 inci sınıfın ikinci yarısında değil de, 6 ncı sınıfa başlarken yapsak, daha gerçekçi olamaz mıyız diye sormak istiyorum.

Aslan Polat

Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Delaletinizle, aşağıdaki sorularımın, Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Zeki Ünal

Karaman

Sayın Cindoruk’un önsözünü yazdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin eğitim ve öğretimle ilgili protokolün 2 nci maddesinin açıklamasında, “akit devletler, çocukların eğitimlerinde, ana-babanın dünyevî görüşlerine saygı göstermekle yükümlü tutulmuştur. Totaliter devletlerin çocukları, ana-babalarının etkisinden çıkarak, onları sistematik şekilde belirli bir dogmatik görüşü aşılamak suretiyle, eğitimlerini bu hükmün sevk edilmesinin başlıca nedenidir” denilmektedir.

8 yıllık kesintisiz eğitim modeli, Türkiye’nin de imzaladığı bu ilkeye ters düşmüyor mu?

BAŞKAN – Soruların okunması için ayrılan süre tamamlanmıştır.

Sayın Bakandan, 5 dakika içinde, sorulara verebileceği yanıtları vermesini rica ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun görüşmekte olduğu kanun tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bünyesinden çıkmış ve bu Meclisin güvenoyunu almış demokratik bir Hükümetin kuruluşu safhasında özgür iradesiyle programına koyduğu ve topluma vaat ettiği bir yasa tasarısıdır. O nedenle, bu Parlamentonun çatısı altından çıkmış, bu Parlamentodan güvenoyu almış ve programında, 8 yıllık kesintisiz eğitimi getireceğini ve uygulayacağını söyleyen bir Hükümetin getirdiği yasa, bir dayatmanın ürünü değil, demokratik rejimin bünyesinden çıkan bir hükümetin topluma vaat ettiği bir sözü yerine getirmesidir. Bunun dışında, bu olayı yorumlamak, evvela, Yüce Parlamentoya karşı saygı ifadesi anlamına gelmez, içimizde böyle düşünebilecek arkadaşların olduğunu, ben, tahayyül bile etmek istemiyorum. O nedenle, bu sorunun soruluş tarzında bir yazılım hatası olduğu düşüncesindeyim.

“Kesintili olsaydı ne kaybederdik?” sorusunun yanıtı da şu: Kesintili eğitim çerçevesinde yaptığımız 5 yıllık eğitim, 5 yılının zorunlu olması, bugün, Türkiye’de, 6-14 yaş grubundaki 1,5 milyona yakın çocuğumuzu eğitimsiz ve çaresiz bırakmaktadır. Bu 1,5 milyon çocuğun içerisinde, kendi evlatlarımızdan çok daha yeteneklileri fırsat bulamamaktadır. Bu yasayla, o 1,5 milyon çocuğa ulaşacağız ve o pırıl pırıl yeteneklerin Türkiye’ye hizmet etmesinin kapısını ardına kadar açacağız; aradaki fark budur.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Bunu söylemiyorum; saptırıyor Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hazırlık sınıflarının hangi okullara...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Kesintisiz de olsa, zorunlu 8 yıldan bahsediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aykaç, lütfen, karşılıklı diyaloğa müsait değil İçtüzük.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Cevabı tam alamadım.

BAŞKAN – Yazılı olarak tekrar sorarsınız.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Hazırlık sınıflarının hangi okulların önüne konulacağı konusu bir ihtiyaç meselesidir. Lise düzeyinde öğrenimdeki eğitim konuları, öğrenciye bir hazırlık gerekliliğini ortaya çıkarıyorsa, o okullarda, lise düzeyinde öğrencinin başarısını hazırlayabilmek için hazırlık sınıfı konulacaktır.

İmam-hatip liselerinin kapatılmasının söz konusu olmadığını ifade ettim. Bizim düşüncemiz, Hükümetimizin düşüncesi, vatandaşımızın inançlarına hizmet edebilecek yüksek düzeyde bilgiye sahip insanlarla hizmet vermektir. Bu bağlamda, imam – hatip liseleri mezunlarının -daha önce komisyonda da söylediğim üzere- ilahiyat yüksekokullarına ve ilahiyat fakültelerine sınavsız girmelerinin yolu açılacak ve böylece din bilgisi konusunda, imam – hatibin ötesinde, üniversite düzeyinde bilgi almış insanlarımızın, vatandaşlarımıza hizmet götürmesi ve dinimizi yüksek düzeyde bilen insanların, vatandaşlarımızı bu konularda aydınlatmasının zeminini hazırlamaktır. Herhalde hiçbir vatandaşımız, kendisine din konusunda hizmet verecek insanların ilahiyat yüksekokulu mezunu veya ilahiyat fakültesi mezunu olmasını reddetmeyecektir. Bizim düşüncemiz budur.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süremiz doldu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde tek fıkradan ibarettir.

Madde üzerinde, 3’ü Anayasaya aykırılık önergesi olmak üzere toplam 7 önerge verilmiştir.

Anayasaya aykırılık önergelerinden yalnızca birini işleme koyacağım.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Halen görüşülmekte olan 376 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesindeki “yöneltmeye” kelimesinin “yönlendirmeye” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Halil Çalık Yüksel Aksu Ziya Aktaş

Mahmut Erdir Çetin Bilgir Necati Albay

Tahsin Boray Baycık Ali Günay

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlköğretim ve Eğitim Kanunu Millî Eğitim Temel Kanunu Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 13.8.1997

Nevzat Yanmaz Mehmet Ekici Hasan Çağlayan

Lütfi Yalman Hanefi Çelik Orhan Kavuncu

Mehmet Sıddık Altay Fethullah Erbaş Şaban Şevli

Ersönmez Yarbay Ömer Ekinci Latif Öztek

Ahmet Derin Muhammet Polat Musa Demirci

Mustafa Bayram Osman Hazer Alaattin Sever Aydın

Nezir Aydın Saffet Benli Arif Ahmet Denizolgun

Tevhit Karakaya Hayrettin Dilekcan Hasan Dikici

Azmi Ateş Zülfükar İzol Ahmet Cemil Tunç

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman

Cemalettin Lafçı Avni Doğan Mikail Korkmaz

Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün

Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı

Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfi Doğan

Ahmet Doğan Ahmet Çelik Ali Oğuz

Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan

Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin

Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları İsmail Özgün

Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız

Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu

Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan

Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğu Naci Terzi

Süleyman Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın

Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

“Madde 3.- 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Millî eğitim sistemi her bakımdan bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ilköğretimin 5 inci sınıfından sonra eğitim programlarına, hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir.”

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Bunlar nerenin milletvekili?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oy pusulası yazmıyoruz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/620 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin “bu amaçla ortaöğretim kurumlarına eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde 6, 7 ve 8 inci sınıflarda okutulmak üzere özel programlar hazırlanır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Şaban Şevli Ersönmez Yarbay

Ömer Ekinci Latif Öztek Ahmet Derin

Ahmet Cemil Tunç Musa Demirci Mehmet Sıddık Altay

Mustafa Bayram Nezir Aydın Tevhit Karakaya

Arif Ahmet Denizolgun Saffet Benli Alaattin Sever Aydın

Hasan Dikici Azmi Ateş Zülfükar İzol

Nedim İlci Muhammet Polat Süleyman Metin Kalkan

Ömer Vehbi Hatipoğlu Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman

Cemalettin Lafçı Avni Doğan Mikail Korkmaz

Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün

Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/620 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesini “bu amaçla ortaöğretim kurumlarına eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde isteyen öğrencilere ilköğretimin 8 inci sınıfında hazırlık sınıfları ve programları konulur” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Musa Demirci

Hayrettin Dilekcan Lütfü Esengün

Ali Oğuz Lütfi Yalman

İsmail Özgün

(RP sıralarından gürültüler)

SITKI CENGİL (Adana) – Acelen ne?!. Nerenin milletvekili?..

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Diğer üye okusun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, Sayın Göktaş, idare amirisiniz... Sayın Kâtip Üyeler, kendi aralarında görev bölümü yapıyorlar. (RP sıralarından gürültüler)

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Olmaz böyle!.. Sayın Başkan, İçtüzüğe uygun hareket edin.

BAŞKAN – Sayın Esengün, lütfen...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, lütfeni yok bu işin; önergemiz tam okunsun.

BAŞKAN – Bakın, arkadaşlarınızın talebi üzerine, açık oylamada yeni maddeye geçmiyoruz. Bu iyi niyetimizi, lütfen, siz de, her şeyi dayatarak başka bir noktaya getirmeyin. (RP sıralarından gürültüler)

Lütfen, rica ediyorum, istirham ediyorum; şu sükûneti, şu karşılıklı hoşgörüyü devam ettirelim.

Lütfen devam edin.

Ömer Vehbi Hatiboğlu Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman

Cemalettin Lafçı Avni Doğan Mikail Korkmaz

Mustafa Ünaldı Abdüllatif Şener Lütfü Esengün

Fikret Karabekmez Sait Açba Nurettin Kaldırımcı

Cevat Ayhan Fethi Acar Lütfi Doğan

Ahmet Doğan Ahmet Çelik Ali Oğuz

Bülent Arınç Bekir Sobacı Abdullah Arslan

Yakup Budak Sıtkı Cengil Celal Esin

Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları Mehmet Aykaç

Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız Kemalettin Göktaş

Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu Hüsamettin Korkutata

Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan Musa Okçu

Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız...

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Benim ismimin arkasından ilim “Şanlıurfa” okunacak!..

BAŞKAN – Bir dakika...

Sayın Milletvekili, siz burada dayatamazsınız.

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Ben dayatırım... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen... Burada bir uygulama...

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Benim ilim okunacak!..

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen yerinize oturur musunuz.

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Ben oturmuyorum.

BAŞKAN – Lütfen, yerinize oturur musunuz.

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – İlimin okunmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen yerinize oturur musunuz.

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – Benim ilim okunacak “Şanlıurfa” okunacak!.. (ANAP sıralarından “otur yerine” sesleri)

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen yerinize oturun.

Şu an, belki 20 nci önergeyi okuyoruz, bir uygulama gidiyor, bir sayın milletvekili dayattı diye, bu uygulamayı değiştiremeyiz. Lütfen... Şu an, belki, 20 nci önergedeyiz. (RP sıralarından gürültüler)

Devam edin

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi

Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – İtiraz ediyorum!.. İtiraz ediyorum!.. Önergem var benim... Benim ilim okunacak!..

BAŞKAN – İtirazınız kayda geçti.

Devam edin.

Nurettin Aktaş Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Mehmet Emin Aydın

Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş Latif Öztek

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – İlim okunacak... İtiraz ediyorum!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okuduğumuz önerge...

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa) – İtiraz ediyorum!.. İtiraz ediyorum!... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekili, beni, ceza hükümlerini uygulamaya mecbur kılmayın. Lütfen... (RP sıralarından gürültüler) Lütfen... İstirham ediyorum... 20 nci önergede değişiklik yapamayız. (RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar, ayakta alkışlar [!])

Şu an, Anayasaya aykırılık önergesini okuyoruz; önergeyi işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır. Önergenin kabulüyle, Anayasaya aykırı olan maddenin reddine karar verilmesini arz ve eklif ederiz.

Lütfi Yalman Cevdet Akçalı Lütfü Esengün

Nurettin Kaldırımcı Zülfikar Gazi Hüseyin Arı

İlyas Arslan Veysel Candan Ömer Vehbi Hatipoğlu

Ömer Özyılmaz İsmail Kahraman Cemalettin Lafçı

Avni Doğan Mikail Korkmaz Mustafa Ünaldı

Abdüllatif Şener Fikret Karabekmez Sait Açba

Nurettin Kaldırımcı Cevat Ayhan Fethi Acar

Lütfi Doğan Ahmet Doğan Ahmet Çelik

Ali Oğuz Bülent Arınç Bekir Sobacı

Abdullah Arslan Yakup Budak Sıtkı Cengil

Celal Esin Hüseyin Olgun Akın Osman Yumakoğulları

Mustafa Kamalak Şeref Malkoç İsmail Özgün

Mehmet Aykaç Turhan Alçelik Hüseyin Yıldız

Kemalettin Göktaş Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu

Hüsamettin Korkutata Kâzım Ataoğlu Hasan Belhan

Musa Okçu Ömer Naimi Barım Sabahattin Yıldız

Seyyit Haşim Haşimi Yakup Hatipoğlu Naci Terzi

Metin Kalkan Mehmet Sılay Mustafa Köylü

Nurettin Aktaş Mehmet Bedri İncetahtacı Mehmet Ali Şahin

Kahraman Emmioğlu Hüseyin Kansu Memet Emin Aydın

Ahmet Nurettin Aydın Mustafa Kemal Ateş

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun)- Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Anayasaya aykırılık önergesinin sahipleri...

Sayın Cevdet Akçalı; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

CEVDET AKÇALI (Adana) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bu Yüce Meclisin çatısı altında uzun süredir görev yapmaktayım. Bu Meclisin çalışmalarının çoğuna katıldım; söz aldım, önerge verdim, düşüncelerimi zaman zaman ifade ettim. Şunu ifade etmek istiyorum ki; bu yaptığımız konuşmaların hiçbirinde bugünkü kadar heyecan ve endişe duymadım. Endişem şundan ileri gelmektedir: Meclisimizde kabul edilmekte olan bu kanun tasarısı, Türk Milletine karşı bilmeden yapılan en büyük yanlışlıklardan biridir. (RP sıralarından alkışlar) Şüphesiz, Meclisimiz üyelerinden hiçbirisi, Türk Milletine kötülük yapmayı aklından geçirmez; fakat, pek çoğumuz, iyilik yapıyoruz zannıyla, ülke zararına kararlar alma hatasına düşebiliyoruz. Bu önergemle arzu ettiğim şey, bu hatalardan bir tanesini Yüce Heyetinize anlatabilmektir.

Bu kanun tasarısının Anayasaya aykırı yönleri, daha önce söz alan arkadaşlarınız tarafından belirtildi; aynı şeyleri buradan tekrar etmek istemiyorum. Ben, konuşmamda, sadece, 3 üncü madde ile 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinde yapılmak istenen ilavenin neden Anayasaya aykırı olduğunu izah etmeye çalışacağım.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bu vesileyle, bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılmış olan İçtüzüğe aykırı bir tatbikatı da dile getirmek istiyorum. Hepimiz biliriz ki, 1973 yılından önce tatbik edilen Dahilî Nizamnamenin 103 üncü maddesi, Meclisimiz tarafından kaldırılmıştır. Bu madde, yeterlik önergesi verilebilmesi hükmünü taşıyordu. Yüce Meclis, 1973 yılında, yeterlik önergesi müessesesini ortadan kaldırmıştır. Buna rağmen, bu kanun tasarısı görüşülürken, Plan ve Bütçe Komisyonunda yeterlik önergesi verilmiş ve maddeler üzerinde söz isteyen üyelere konuşma hakkı tanınmamıştır.

Yüce Meclisin 1973 yılında kaldırmış olduğu bir müessesenin, herhangi bir komisyon tarafından yeniden ihdasına imkân yoktur. Evvela, bu yönüyle, bu kanun tasarısının tümü İçtüzüğe ve netice itibariyle, Anayasaya aykırıdır. Öyle ümit ediyorum ki, bu şekil noksanlığı yönünden, kanun tasarısının tamamı, Anayasa Mahkemesince iptal edilecektir.

Bu kanun tasarısının 3 üncü maddesi, Millî Eğitim Bakanlığına, ortaöğretim kurumlarına, eğitim kurumlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları kurabilme imkânı tanımaktadır. Öğretimin müfredatını ve şeklini tayin Millî Eğitim Bakanlığının yetkisinde olduğuna göre, ortaöğretimde hazırlık sınıfları açmak için böyle bir maddeye esasen lüzum yoktur; ancak, bu madde, ilköğretimde hazırlık sınıfları açılamayacağı manasında ise, eğitim ve öğretimi kısıtlayıcı bir durum yaratılmaktadır ki, bu da Anayasamızın 27 nci ve 40 ıncı maddelerine aykırıdır.

Açıkça söylemek istiyoruz ki, bu madde, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim esnasında da hazırlık sınıfları açma yetkisini ortadan kaldırıyorsa, madde, Anayasaya aykırıdır. Bu yetkiyi ortadan kaldırmıyorsa, maddeye açıklık getirmek gerekmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığı, ilköğretim öncesinde veya ilköğretim esnasında hazırlık sınıfları kurabilir.

İlköğretimde de, bazı bilgileri daha geniş, daha intensif öğretmek için, ilave bir yıl öğretim yapılabilir veya öğretimin bir yılı buna tahsis edilebilir. Bu gerekçeler ortadayken, böyle yapmayıp, müfredat programlarını, ders saatlerini ve bunun yıllara dağıtımını yapmak yetkisi Millî Eğitim Bakanlığına ve bu Bakanlıkta çalışan pedagog ve uzmanlara aitken, bu yetkilerini kanunla kısıtlamaya çalışmaya hakkımız yoktur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçalı, lütfen, 1 dakika içinde toparlayınız...

CEVDET AKÇALI (Devamla) – Sayın Başkan, küçük yaşlarda kolay öğrenilecek bilgiler vardır. İleri yaşta öğrenilmesi kolay bilgiler vardır. Anadolu’da bir atasözümüz vardır: “Erken öğrenilen taşa yazılır, geç öğrenilen boşa yazılır.” Hangi bilgilerin ilköğretim öncesinde, hangilerinin ilk ve ortaöğretimde veya kaç saat ve ne yoğunlukta verilmesi gerektiği hususu pedagojik bir konudur ve bu konuyu uzmanlarına bırakmak gerekmektedir.

Sayın Başkan, bana söz verdiğiniz için size ve beni dinledikleri için sayın üyelere teşekkür ediyor; saygılarımı sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçalı.

Anayasaya aykırılık önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Aykırılık sırasına göre, madde üzerindeki önergeleri okutuyorum:

Fethullah Erbaş ve Arkadaşlarının Önergesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun Tasarısının Çerçeve 3 üncü maddesinin 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin “Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde 6, 7 ve 8 inci sınıflarda okutulmak üzere özel programlar hazırlanır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) -

Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

Sayın Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Memduh Büyükkılıç konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Memduh Büyükkılıç, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının, görüşülmekte olan 3 üncü maddesinin önergeler kısmında söz almış bulunuyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle, âdeta bir acelemiz var gibi geliyor. Sanki birileri emretmiş, birileri de... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika dinleyin canım...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – ...bir yere kanun yetiştirmek için koşarcasına, burada bir acele var, Komisyonda bir acele var. Nedir, yangından mal mı kaçırıyorsunuz?!. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

TEVFİK DİKER (Manisa) - Oraya söyle!..

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Oraya söyle!..

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Bir milletin kaderini, bir ülkenin geleceğini tayin edecek olan bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Kendi ağzınızla “bu, bir reform” diyorsunuz “son elli yılın reformu” diyorsunuz. Bu reform, şurada okulların açılmasına bir ay, kayıtların başlamasına bir hafta kalmışken, böyle, alelacele nasıl olur da görüşülür; ben, sizlere soruyorum!

TEVFİK DİKER (Manisa) – Oraya söyle!..

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Oraya söyle!..

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Ağustos ayının 13’ünü geçtik, 14’üne geldik. Ağustos ayının 14’ünde Meclisi çalıştırıyoruz. Elbette ki, biz, çalışmak için varız; ancak, bu milletin menfaatına çıkaracağınız bir yasa varsa, gelin bütün yaz boyunca çalışalım. (RP sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar [!]) Metin Toker’i bile rahatsız edecek bu yasayı bahane etmek suretiyle, millete zam yağdırmayı nasıl içinize sindirebiliyorsunuz? Bu, 8 yıllık eğitimi millete dayatırken, bunun arkasına sığınırken utanmıyor musunuz?!. İmam-hatipler... (RP sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından “yuh” sesleri, sıra kapaklarına vurmalar)

Dinle!.. Dinle!.. Daha söyleyeceklerimi dinle...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Yiğitçe, erkekçe deyiniz ki “biz imam-hatipleri kapatacağız, biz Kur’an kurslarını kapatacağız.” Yalın olarak tek maddelik bir yasa getirin, millet de sizin gerçek yüzünüzü görsün. (RP sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

TEVFİK DİKER (Manisa) – Yuh sana!..

AHMET KABİL (Rize) – Niye böyle bağırıyorsun?!.

BAŞKAN – Sayın Kabil, lütfen; sükûnetle dinleyin.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Mesut’un haplarını yapan Sayın milletvekilim, sen bari konuşma...

TEVFİK DİKER (Manisa) – Yuh sana... Yuh!..

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Mesut’un haplarını unutmadı bu millet! (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Memduh Büyükkılıç, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – “Sayın Başkan” diyerek konuşuyorum, konuşmama böyle devam edeceğim.

Değerli milletvekilleri, yetkililer beni iyi dinlesinler; ben, şimdi, bir şeye davet ediyorum: “İmam-hatip bir partinin arka bahçesi” diyenleri, bu iddialarını davet... (Gürültüler)

(RP’li bir grup milletvekili ANAP sıraları önünde toplandı)

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Ne oturuyorsun orada; gel, gel!..

AHMET DERİN (Kütahya) – Gel, gel... Aşağıya gel!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekili... Sayın İdare Amirleri... (Gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen, yerimize oturalım!.. (Gürültüler)

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Ne oldu Mesudiye haplarına?!. (ANAP sıralarından “hangi hapı yapıyormuş; hangi hapı” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

MEHMET ALİ BİLİCİ (Adana) – Ortalığı bu kadar gerginleştirmeyin.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Gerginleştiren sizsiniz, biz değil!.. (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerimize oturalım!.. (Gürültüler)

Sayın Büyükkılıç, süreniz işlemeye başladı; buyurun.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum: Zaman zaman kendisinin yetkili olduğunu sananlar, imam-hatip liselerini, imam-hatip okullarını... Ben de imam-hatip menşeli doktorum; bunu da şerefle söylüyorum; şeref duyarım. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bazı yetkililer zaman zaman diyorlar ki, imam-hatipler -güya- bir siyasî partinin arka bahçesidir. Şimdi, ben ilan ediyorum; bu iddiayı gündeme getirenleri ispata çağırıyorum; ispat etmiyorlarsa, şerefsizdir diyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler, RP sıralarından alkışlar)

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Nevzat Yanmaz ve Arkadaşlarının Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 3.- 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Millî eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ilköğretimin 5 inci sınıfından sonra, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir.”

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri söz istiyor mu?

MEHMET EKİCİ (Ankara) – Evet efendim.

BAŞKAN – Sayın Ekici, buyurun. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

MEHMET EKİCİ (Ankara) – Sayın Başkanı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasıyla ilgili değişiklik önergemizi “millî eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ilköğretimin 5 inci sınıfından sonra, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulur” şeklinde değiştirmek üzere önerge vermiş bulunuyoruz. Hükümetimizin sunduğu tasarıda ise 3 üncü madde gerekçesi olarak “öğrencilerin ortaöğretimdeki programlara bilinçli olarak yönelip ilgi, istidat ve kabiliyetlerine uygun bir meslek seçmelerinin kolaylaştırılması amaçlanmaktadır” denilmektedir.

Dünyanın bütün uygar ülkelerindeki ilköğretim uygulamaları ile Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve bugüne kadar ülkemizde gerçekleştirilen uygulama sonuçlarını dikkate alacak olursak, yönlendirme ve yöneltme eyleminin en fazla 4 ila 6 ncı sınıflar arasında şekillendirildiği gerçeğine ulaşırız. 15-16 yaşında itibaren yönlendirme, elbette yapılabilecek bir olgudur; ancak, eğitim ve öğretimin rantabl, verimli olmasını sağlayacak şekilde organize edilmesi, millî eğitim politikamızın temel amaçlarından olmalıdır diye düşünüyoruz.

Çocuklarımıza uygulanacak eğitimin planlaması yapılırken, yöneltme eyleminin, zekânın geliştirilmesi, çocuklarımızın araştırıcı özelliklerinin korunması, araştırma isteğinin artırılması ve “ağaç yaş iken eğilir” atasözümüzde olduğu gibi, öğrenme özelliklerinin zirvede olduğu bir dönemde, çocuk psikolojisinden, kadın veya erkek psikolojisine ilk geçiş dönemlerinde gerçekçi bir gözlem ve gerçekçi bir yönlendirmenin yapılması gerekmektedir. Ortaöğretimin sonunda yapılacak yöneltmenin, ilköğretimin birinci kademesinden; yani, 5 inci sınıfından sonra yapılacak yöneltmeden daha iyi sonuç vereceği düşüncesine katılmak mümkün değildir.

Ayrıca, bir noktayı da işaret etmek istiyorum. Özellikle, getirilen kanun tasarısında, hazırlık sınıflarıyla ilgili bir bölüm var ki, bu imam-hatip liselerinin yavaş yavaş öldürülmesi amacını taşıyor. 8 sene ilköğretim yaptıracaksınız, 1 sene hazırlık okutacaksınız, 4 sene de imam-hatip eğitimi vereceksiniz; eder 5 yıl. Halbuki, bir çocuk, normal bir liseden 3 yılda mezun olur. Dolayısıyla, bu kanun tasarısında amaç, eğitim kalitesinin yükseltilmesi değil, hazırlık sınıfı konulmak suretiyle, dinî eğitimin önünün uzatılmasıdır.

Ayrıca, bu kanun tasarısında eksik olan çok önemli bir husus da, özellikle, güzel sanatlarla ilgili yöneltme ve yönlendirmenin nasıl yapılacağı konusunda hiçbir hüküm taşımamış olmasıdır.

Ayrıca, ilköğretimin birinci kademesinden sonra yapılacak yönlendirme, meslek seçiminin bir süreç olduğu gerçeğini de güçlendiren bir olgudur; keza, teklifimiz kabul edilirse, hazırlık sınıflarının ikinci dönem başında verilmesiyle, ilköğretimin birinci kademesinden sonra aldıkları hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış hazırlık eğitiminin eksikliklerinin giderilmesi bakımından da çocuklara bir avantaj sağlanmış olur. Önergemizin de en önemli dayanak noktası budur.

Bakınız, ister Arapça ister İngilizce; bunu, bir yılda öğretmeniz mümkün değildir. Çocuğun önünde, bu, hazır olarak aldığı, yoğunlaştırılmış olarak aldığı eğitimi pekiştireceği makul bir sürenin bulunması, bir eğitim gereğidir. Hepimizin çocukları bir yabancı dil eğitimi alıyor ve bu gerçeği hepimiz yaşıyoruz. Sayın Genel Kurulun, bu olguyu takdir edeceğini umuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, 1 dakika içerisinde toparlayın.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – Ayrıca, çıraklık eğitimi gibi ekstrem bir eğitimi, ülke gerçeklerinden ve ülke ihtiyaçlarından doğmuş bir meslekî yapıyı, mevcut yasa tasarısıyla, çok sıkıntılı bir duruma soktuğumuzu da ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (BBP, RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekici.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Fethullah Erbaş ve Arkadaşlarının Önergesi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin, 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin “bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde, isteyen öğrencilere ilköğretimin 8 inci sınıfında hazırlık sınıfları ve programları” konulur olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon?...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Latif Öztek konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztek. (RP sıralarından alkışlar)

LATİF ÖZTEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum.

1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek “Millî eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir” denilmektedir. Bu ifade, ilköğretim okulu adı verilen okulda, 8 yıllık kesintisiz eğitimle, öğrencinin yeteneklerini geliştirmeyle ilgili hiçbir ders almayacağı ve 15 yaşından sonra başlayacağı ortaöğretim kurumlarına -bugünkü liselere- başlamadan önce hazırlık sınıfı okuması anlamına gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, getirilen sistem, oldukça hatalıdır, yanlıştır. Eğitimde yönlendirme yapmanın amacı, bireylerin meslekî yaşamlarında başarılı olmalarını temin etmektir. İnsanlar, kabiliyetli oldukları işlerde çalışırlarsa başarılı olurlar. Eğitimde yönlendirme küçük yaşlarda başlamalıdır. Atalarımız “ağaç, yaş iken eğilir” demişler. Çocuk, daha ilkokuldayken, yani, 6-7 ilâ 11-12 yaş döneminde istidatları tespit edilerek, 12-15 yaş döneminde yönlendirme eğitimine tabi tutulur, 15-18 yaş döneminde kabiliyetleri geliştirilir ve daha sonraki dönemde, yani 18-22 yaş döneminde ise, meslek edinmesi sağlanır.

Pek çok ileri ülkede uygulanan bu sistem, zaten, halihazırda ülkemizde uygulanmaktadır. Bu sistemin aksayan yönleri varsa, düzeltelim. Sizin getirdiğiniz sistem, bundan çok daha kötü olacaktır.

Getirilen sistem nedir?.. Getirilen sistem, 15 yaşındaki gencin, kendi arzusuyla seçeceği bir meslek okulunda eğitilmesidir.

3 üncü madde, gencimizin, ortaöğretimde okuyacağı dersleri kolay anlamasını temin etmek için, temel bilgilerin verilmesini hedeflemektedir; yani, bugünkü anadolu lisesi ile anadolu imam-hatip lisesinin orta kısmında okutulan hazırlık sınıfı belki de buraya alınacak; çocuk, yabancı dil eğitimiyle üç yıl sonra tanışacaktır. Öğrencinin öğrenme yaşını üç yıl geciktiriyorsunuz. Ne güzel reform yapıyorsunuz, değil mi?!.

Değerli milletvekilleri, eğitimde reform, uzun incelemeler sonucu yapılırsa başarılı olur. Aceleyle yapılan bir reform, eğitimde dejenerasyona sebep olur, sizin yaptığınız gibi. Hele, sizin yaptığınıza hiç reform denilemez.

Eğitimde kaliteyi yükseltmek, reform yapmak için gerekli fizikî altyapı; yani, okul, derslik, ders araç ve gereçleri hazır olmadığı gibi, kaliteli eğitimi yürütecek yeterli sayıda öğretmeniniz de yoktur. Hepsinden önemlisi, Hükümet ve Millî Eğitim Bakanlığı, bu konuya, fikrî yönden hazırlıklı değildir; neyi, nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Plan ve Bütçe Komisyonunda olsun, Genel Kurul görüşmelerinde olsun, sorulan soruların çoğuna “yazılı cevap vereceğiz” diyerek konuyu geçiştirmeye çalışıyorlar.

Bu tasarının 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili maddelerinin amacı, imam hatip liselerinin orta kısmı ile Kur’an kurslarını kapatmaktır. Tasarının bu maddesinin amacı ise, imam-hatip liselerini kapatmaktır. Nedenini açıklayayım: Bugün, imam hatip liseleri 4 yıldır, genel liseler ise 3 yıl. Eğer, imam-hatip lisesine bir yıl da hazırlık sınıfı koyacak olursak, bu süre 5 yıla çıkacaktır. Bir yanda 3 yıllık genel lise, diğer yanda 5 yıllık imam hatip lisesi. Sorarım size, bu şartlarda, hangi genç, hangi öğrenci 5 yıllık liseyi veya imam-hatip lisesini tercih eder?.. Düşüncenize göre, hiçbir öğrenci, değil mi?.. Hiçbir öğrenci tercih etmezse, imam-hatip liseleri de, öğrenci bulamadığı için kapanır; sizin dedikleriniz de olur; ama, beyler, her zaman yaptığınız gibi, gene yanılıyorsunuz. Bu millet, çocuğuna dinini öğretmek için, iki yıl da olsa, üç yıl da olsa, beş yıl da olsa, okutur. Kendinizi boşuna yormayın ve milletimize zulmetmeyin. Millet, bu oyununuzu da bozacaktır.

Değerli milletvekilleri, eğitimde yapılacak bir hatanın faturasını siyasîler değil. Gelecek nesiller öder, millet öder. Geliniz, önergemizi destekleyerek bu yanlışı önlemede bizlere yardımcı olunuz. İmam-hatip liseleri ile Kur’an kurslarını kapatmak uğruna tüm eğitim sistemimizi kaosa sürüklemeyiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Halil Çalık ve arkadaşlarının önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanun tasarısının 3 üncü maddesindeki “yöneltmeyi” kelimesinin “yönlendirmeyi” olarak değiştirilmesi için gereğini saygılarımızla arz ederiz.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Sayın Başkanım, önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Peki efendim.

Maddenin oylamasına geçeceğiz; ancak, oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasıyla ilgili verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesi için yapılacak oylamanın açık oylamayla yapılmasını arz ve talep ederiz.

BAŞKAN – Şimdi, imza sahiplerinin burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Muhammet Polat?.. Burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Lütfi Yalman?.. Burada.

Musa Okçu?.. Burada.

Naci Terzi?.. Burada

Memduh Büyükkılıç?.. Burada

Ziyattin Tokar?.. Burada

Avni Doğan?.. Burada

Latif Öztek?.. Burada

Rıza Güneri?.. Burada

Sabahattin Yıldız?.. Burada

Sıtkı Cengil?.. Burada

Zeki Ünal?.. Burada

Fuat Fırat?.. Burada

Murtaza Özkanlı?.. Burada

Hüseyin Arı?.. Burada

Hasan Öz?.. Burada

Mustafa Köylü?.. Burada

Mikail Korkmaz?.. Burada

Mehmet Aykaç?.. Burada

Bedri İncetahtacı?.. Burada

BAŞKAN – Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması kabul edilmiştir.

Kupalar sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslekî Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin açık oylamasının sonuçlarını açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 482

Kabul : 265

Ret : 213

Mükkerrer : 4

Böylece, 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – 14.6.1973 tarih ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Yukarıdaki fıkranın dışındaki din eğitim ve öğretimi kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Bu eğitim ve öğretim örgün eğitim kurumları dışında Diyanet İşleri Başkanlığınca verilir. Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde tatillerde, Diyanet İşleri Başkanlığınca verilen bu amaçlı kurslardan yararlanacak olan öğrencilerin, ilköğretimin beşinci sınıfını tamamlamış olmaları gerekir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde şu ana kadar gruplardan bir söz talebi bize ulaşmadı.

Şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Veysel Candan, Ahmet Çelik, Bekir Sobacı, Cevat Ayhan, Sıtkı Cengil, Orhan Kavuncu, Süleyman Hatinoğlu, Ahmet Doğan, Mehmet Sıddık Altay, Mehmet Ekici, Ahmet Deniz Olgun, Muhammet Polat, Alaattin Sever Aydın, Musa Okçu, Suat Pamukçu, Mustafa Yünlüoğlu, Altan Karapaşaoğlu, Hasan Çağlayan, Zülfikar Gazi, Naci Terzi, Ömer Özyılmaz, Aslan Polat, Necati Albay, Bedri İncetahtacı, Süleyman Metin Kalkan, Mehmet Sılay, Mustafa Köylü, Mehmet Emin Aydınbaş, Halit Dumankaya, Ekrem Erdem, Yusuf Pamuk, Mehmet Ali Şahin, Osman Yumakoğulları, Hasan Dikici, Hayrettin Dilekcan, Abdullah Özbey, Zeki Ünal, Yusuf Selahattin Beyribey, Memduh Büyükkılıç, Recep Kırış, Mikail Korkmaz, Veysel Candan, Ahmet Derin, Yaşar Canbay, Sabahattin Yıldız, Salih Katırcıoğlu, Hasan Öz, Nezir Aydın, Cevat Ayhan, Latif Öztek, Musa Uzunkaya, Memet Emin Aydın, Mahmut Işık, Nevzat Yanmaz, Muhsin Yazıcıoğlu, Hanefi Çelik, İsmail Köse, Fethullah Erbaş, Necmettin Aydın, Abdullah Örnek, İsmail Durak Ünlü, Gökhan Çapoğlu, Rıza Güneri.

Gruplar adına söz talebi var mı efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Grubumuz adına Sayın Tayyar Altıkulaç konuşacak.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Tayyar Altıkulaç; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 376 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, tasarının bu maddesinde, Anayasanın 24 üncü maddesinde öngörülen bir görevin yerine getirilmesi amaçlanmış görünmektedir. Biraz önce de okunduğu gibi, Anayasamızın 24 üncü maddesinde, zorunlu din öğretiminden söz edildikten sonra, isteğe bağlı din eğitimi konusuna değinilmiş ve bunun, kişinin isteğine ya da küçüklerin kanunî temsilcilerinin talebi üzerine yerine getirileceği ifade edilmiştir. Maddede, Anayasada öngörülen bu hükmün, uygulamada pratiğe dönüştürülmesi amacının güdüldüğü anlaşılmakta, görülmektedir.

Şimdi, maddeye baktığımız zaman, isteğe bağlı din eğitimi görevinin -örgün din eğitimi programı içerisinde değil- Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluluğuna verilmesine bir anlam vermek güçtür. Diyanet İşleri Başkanlığı, maddede sözü edilen görevleri, zaten, yıllardan bu yana, karınca kararınca imkânlarıyla, 6 bin civarındaki Kur’an kursuyla ve 70 binin üzerindeki camiiyle yerine getirmeye çalışmaktadır. Zaten, yapılmakta olan, yerine getirilmekte olan bu görev üzerine, madde, acaba yeni ne getiriyor diye bakıyoruz, düşünüyoruz, soruyoruz; buna somut bir cevap, ne yazık ki alamıyoruz.

Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığının personel imkânlarına bakıyoruz, fizik imkânlarına bakıyoruz; Anayasada öngörülen ve aslında, örgün eğitimin içerisinde yerine getirilmesi gereken bu sorumlulukla ilgili olarak ne yapabileceğini düşünüyoruz; Diyanet İşleri Başkanlığının, bu çok önemli anayasal görev için, ilave olarak, hangi donanımla ve personelle yeni neler getirebileceğini anlamaya çalışıyoruz; göremiyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığında halihazırda Kur’an kurslarında fiilen görev yapan 4 296 öğretici var. Bunların ancak 458’i yükseköğrenim görmüş meslektaşlarımız, 104’ü ilkokul mezunu, 3 372’si lise seviyesinde öğrenim görmüş meslektaşlarımız, 362’si ortaokul seviyesinde öğrenim görmüş meslektaşlarımız.

Şimdi, son derece hassas bir görevin, pedagojik formasyon isteyen bir hizmetin, Diyanet İşleri Başkanlığının bu yetersiz personel imkânına rağmen, bu kurumun sorumluluğuna tevdi edilmiş olmasına, ne yazık ki, bir anlam vermek güçtür. Halbuki, olaya Millî Eğitim Bakanlığı açısından baktığımız zaman, tamamı yükseköğrenim görmüş, ilahiyat fakültesi mezunu, pedagojik formasyona sahip, öğretmen niteliği taşıyan onbinlerce elemanı vardır. Herhalde,  ilahiyat fakültesi menşeli öğretmen sayısı, Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında, en azından, 20 binden az olmamak gerekir.

Olay böyle olunca, konu bu olunca, gerçek bu olunca, din eğitimi sorumluluğunun, Anayasanın 24 üncü maddesinde öngörülen bu sorumluluğun, niçin Millî Eğitim Bakanlığının sorumluluk alanı içinde değil de Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluluk alanına verildiğini anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz.

Sonra, tasarıya bir başka açıdan bakıyoruz, Hükümetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğu metne bakıyoruz, burada, bu görevin, Diyanet İşleri Başkanlığına verildiğini görüyoruz, o kadar; yeni bir şey yok. Yaş sınırından söz edilmiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, hangi donanımla, hangi imkânlarla, hangi personelle, hangi fizik kapasiteyle, bu hizmeti yerine getirecek; gerekçede de ne yazık ki, buna rastlamıyoruz. Ancak, Hükümeti oluşturan siyasî partileri temsilen Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan üyelerin verdiği önergeyle, metne yeni bir içerik kazandırıldığını tespit ediyoruz ve görüyoruz ki, bu defa, zorunlu eğitimi 8 yıla çıkaran kanun tasarısının 4 üncü maddesinde, ilkokulun, ilköğretim okulunun 5 inci sınıfını bitirenlerin ancak din eğitiminden yararlanabileceği ifade ediliyor. Bu sınırlamanın niçin getirildiğini de anlamakta güçlük çekiyoruz.

Anayasaya bakıyoruz, Anayasanın 24 üncü maddesinde “Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır” denildikten sonra “Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır” ifadesi yer alıyor. Şimdi, kişiler kimlerdir; kişiler, öğrenim çağını, herhalde, geçmiş, din eğitimi almak isteyen, her yaştaki vatandaşımızdır. Ancak, küçüklerse, herhalde, asgarî ilköğretim çağındaki çocuklarımızdır. 8 yaşındaki çocuk da küçüktür, 9 yaşındaki çocuk da küçüktür, 10 yaşındaki çocuk da küçüktür; ama, biz bunlara din eğitimi vermeyi uygun görmüyoruz. Onların kanunî temsilcileri “bizim çocuklarımıza din eğitimi verin” deseler de, diyoruz ki: “Sen, ilköğretim okulunun 5 inci sınıfını bitir, ondan sonra bu haktan yararlanabilirsin.” Yani, Anayasanın getirmediği bir sınırlamayı, getirdiğimiz 4 üncü maddeyle Yüce Meclisin önüne koymuş oluyoruz; Anayasaya aykırı bir madde düzenlemiş oluyoruz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, Sayın Genel Başkanı dahil, bu maddenin, Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk ediliş biçimiyle, Anayasaya aykırılığından söz edegeldiler. İşin bu tarafının tartışılabileceği görüşündeyiz. Biz, bu şekliyle, yani, daha doğrusu Plan ve Bütçe Komisyonuna Hükümetin sevk ettiği muhtevasıyla, maddenin, Anayasaya aykırı olmadığı düşüncesindeyiz; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan değişikliğin ise, Anayasaya tamamen aykırı olduğu, açıkça aykırı olduğu, Anayasanın getirmediği bir sınırlamayı, yaptığımız bu düzenlemeyle getirmek suretiyle, Anayasaya aykırı bir içerik kazandırıldığını üzüntüyle görmüş bulunuyoruz.

Bu itibarla, maddeye olumlu oy vermenin mümkün olmadığı anlayışı içindeyiz. Maddeyle ilgili önergemiz vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altıkulaç, lütfen 1 dakika içerisinde toparlayalım.

TAYYAR ALTIKULAÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

...Bu önergenin görüşülmesi sırasında, sanıyorum, Hükümeti oluşturan siyasî partilerin sayın üyelerinin de katkısıyla, madde, Anayasaya uygun bir muhteva kazanacak ve din eğitimi konusu, anayasal çizgi üzerinde gerçek bir içeriğe kavuşturulmuş olacaktır.

Önergemizin görüşülmesi sırasında bu konudaki düşüncelerimizi ayrıca arz edeceğiz.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Yılbaş; buyurun.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi Meclis Grubu adına huzurunuzdayım; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce burada konuşmuş olan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, Anayasamızın 24 üncü maddesinde -hem zorunlu hem de isteğe bağlı- zorunlu olarak öğretim, isteğe bağlı olarak da din eğitimi öngörülmüş bulunmaktadır. Zorunlu eğitim, ilköğretimde, ahlak ve din kültürü olarak; eğitimde ise, isteğe bağlı olarak, Türkiye’de, Anayasamıza uygun şekilde, imam-hatip liseleri ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın açmış olduğu kurslarla verilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 16 Kasım 1990 tarih ve 21697 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmış olan yönetmelikle bu görevi yerine getirmektedir. Her ne kadar, Sayın Başkanımız, 6 bin küsur yerde dediyse de, bizde bulunan rakamlara göre, 5 bin civarında -5 binin altında- binada, Diyanet İşleri Başkanlığı, 1996 yılı itibariyle, 200 bin civarında insanımıza, açmış olduğu kurslarla din eğitimi vermiştir.

Bu kurslarda iki türlü eğitim yapılmaktadır: Birinci eğitim; yüzden okuma dediğimiz ve 8 ay süren bir eğitim şeklidir, tarzıdır. Kursa katılanlar, bu eğitimi 8 ay süreyle almaktadırlar.

Diğeriyse, hıfz dediğimiz, hafız yetiştirme maksadıyla ve eğitim süresi 2 yıl olan bir dönemi içerir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıya 4 üncü madde olarak bu hususun girmesi, bizim de bazı endişeler taşımamıza vesile olmaktadır. Şu şekilde ki, biraz evvel sözünü ettiğim yönetmeliğin kanunî bir dayanağı yoktur. Diyanet İşleri Teşkilatı Görev Kanununda, iptal nedeniyle, fiilî olarak bu görev, bir yönetmelikle yürütülmektedir. Endişe ederim ki, bu madde hükmüyle, sanki, Kur’an kurslarının dayanağı, sadece, bu Temel Eğitim Kanununun 12 nci maddesine eklenen bir fıkrayla düzenleniyor yorumu yarın tatbikatta gündeme gelebilir. Bu, böyle olunca da, Diyanet İşlerinin, biraz evvel sözünü ettiğim 8 aylık ve 2 yıllık Kur’an kursu verme imkânı da sekteye uğrayabilir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, fıkra metninde bir kelime var, dikkatimizi çekti ve konuşma yapmadan önce, hem Sayın Bakanla hem de Sayın Komisyon Başkanıyla konuyu görüştük; fakat, bir mutabakat sağlayamadık. Burada, üçüncü cümlenin sonunda “tatillerde” tabiri var. Şimdi, bendeniz, tatbikattan gelen insanım, tatbikatta, bazen hukuk dilinde, kanundaki bazı yanlış anlamalardan dolayı, icraatta sıkıntılar meydana gelir. Geçmişte, üzerinde durulmadan ve süratle çıkarılmış olan, hatta idarî kanunlar içerisine birtakım malî hükümler de koyup toptan çıkarılan acele kanunların uygulanmasında, tatbikatında son derece zorlandık.

Burada “tatillerde” tabiriyle, sanki, Diyanet İşleri Başkanlığı, tatil dışında -eskilerin mefhumu muhalif dediği- bu kursu açamaz anlamı gündeme gelebilir; gelir demiyorum, gelebilir ve Diyanet İşleri Başkanlığı yarın sıkıntıya düşebilir, yeniden bir kanun düzenlenmesi ihtiyacıyla karşı karşıya kalınabilir. Onun için, eğer, Komisyon ve Hükümet uygun görürse, üçüncü cümledeki “tatillerde” tabirinin fıkra metninden çıkarılmasının ve böylece, uygulamada herhangi bir tereddüte, herhangi bir yanlış anlamaya mahal bırakılmamasının doğru olacağı düşüncesindeyiz. Bu yapılmadığı takdirde, biraz evvel izah ettiğim veçhile sıkıntı doğabilir.

Madde üzerinde Grubumuzun düşünceleri bundan ibarettir.

Hepinize saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılbaş.

Madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi var mı?

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Yılmaz Karakoyunlu; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili olarak, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 4 üncü maddesi, mevcut temel eğitimi derpiş eden Temel Eğitim Yasasının 12 nci maddesine bir fıkra eklenmesini öngörmekte. Mevcut kanun, yani, 1739 sayılı Temel Eğitim Kanununun 12 nci maddesine baktığımızda, Türk millî eğitiminin laik esaslarında, din kültür ve ahlak öğretiminin, ilk ve ortaokullar ile lise ve dengi okullarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğunu derpiş ediyor; getirilen yeni maddeyle buna bir fıkra ekliyoruz. Fıkra şu: Zorunlu derslerin dışında, isteğe bağlı olarak din eğitiminin verilmesi.

Benden evvel konuşan ve Doğru Yol Partisi adına görüşlerini beyan eden Sayın Hocamız Altıkulaç ve Sayın Yılbaş, bu maddenin Anayasaya aykırılığı ve bu sistemin içerisinde din eğitiminin yeterli ölçüde verilip verilemeyeceği ve verilmesi halinde de hangi esasların öğretilebileceği konularında yoğunlaştılar.

Değerli arkadaşlar, Anayasanın 24 üncü maddesi, ister din öğretimi olsun, ister din eğitimi olsun, hepsinin devletin denetim ve gözetimi altında yapılacağını öngörüyor. 24 üncü maddenin derpiş ettiği temel ilke, din eğitimi veya öğretimi ayrımı yapılmaksızın dine ilişkin olarak verilecek bütün bilgilerin ve kültür değerlerinin, mutlak surette devlet gözetimi ve denetiminde olması şeklinde. Meseleye böyle bakınca, Anayasanın 24 üncü maddesinde, yurttaşların din eğitimiyle ilgili olarak elinde bulundurabildikleri imkânlar ikiye ayrılıyor: Birincisi, zaten, Anayasanın 24 üncü maddesinde zorunlu olarak ele alınan ve eğitimin hangi esasları içermesi gerektiğini ifade eden hükmü. Diğeri ise, Anayasada, yurttaşların isteklerine veya küçük çocukların, küçüklerin velilerinin talebine bağlı olarak, derpiş edilen din eğitimi meselesidir. Şimdi, Anayasada, anayasal olarak istifade edilebilir bir imkânın, bir hakkın yasal düzenlemesi aşamasına geldiğimizde bu yasal düzenlemenin, yani, anayasal hakkın yasal hüviyete dönüştürülmesinin Anayasayı ihlal edebileceğini düşünmek mümkün değildir; yani, eğer Anayasanın temel ilkeleri içerisinde düzenlenmiş ise, iddia varit değildir.

Şimdi, meseleye şöyle bakıyoruz: Devletin, Tevhit-i Tedrisat Yasasıyla öngördüğü mekanizma, eğer, devletin kurumlarının denetimi ve gözetimi altında, yani, onların onaylarıyla müfredat programlarına bağlanmış şekliyle uygulamaya intikal ediyorsa, Anayasaya aykırılık iddiası varit değil, yani, iddia mesmu değil.

Şimdi, diğer tatbikata da baktığınız zaman, sağlık okulları, tarım okulları, demiryolları okulları, denizcilik okulları gibi okullar da herhangi bir şekilde Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yürütülen okullar olmadığına göre ve bunlar da yine müfredatlarını Millî Eğitim Bakanlarının onayından geçirmek suretiyle uygulamaya koyabildiklerine göre, Anayasada tarif edilmiş olan esaslara uygun ve yine Tevhit-i Tedrisat Kanununun derpiş ettiği temel ilkelere de mutabık bir şekilde uygulanabilen okullardır. Dolayısıyla, 4 üncü maddenin yeni derpiş ettiği şeklin Anayasayı ihlal ettiği iddiasına katılmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, bu fıkrayla, yani, 4 üncü maddeyle, Temel Eğitim Kanununun 12 nci maddesine eklenmesi öngörülen fıkrayla, din eğitimi ve öğretiminin, örgün eğitim kurumları dışında, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmesi noktasında, iki ayrı görüş ve itiraz ortaya kondu. Bunlardan birisi, Doğru Yol Partisi adına görüşlerini açıklayan Değerli Hocamız Sayın Altıkulaç’ın ortaya koyduğu, Diyanet İşleri Başkanlığının, fizik şartlar ve öğretim ehliyeti açısından bu eğitimi verip veremeyeceği noktasında toplanan endişeleriydi. Diğeriyse, Sayın Yılbaş’ın işaret ettiği, tatiller konusunun getirebileceği mefhumu muhalifinden hareket edilerek, eğitimin zaman açısından sınırlanabileceği endişesiydi. Müsaadenizle, bu iki noktaya da kısaca temas etmek istiyorum.

Bunlardan birincisi şudur: Sayın Altıkulaç Hocamızın biraz evvel teferruatlı bir şekilde sizlere takdim ettiği esaslar çerçevesinde olaya baktığınızda, ister 6 bin birimde olsun ister 5 bin birimde olsun, netice itibariyle Diyanet İşleri Başkanlığımız, Kur’an kursları vermek suretiyle bir din eğitimi meselesini yürütmektedir. Bu konuda hiç kimsenin tereddütü yok; böyle bir tereddüt geçirdiğinizi sanmıyorum Sayın Hocam. Burada verilen eğitimin nitelikleri de, yaz kursları, akşam kursları olmak üzere belli bir yaşla sınırlanmış olması; bir de, cami eğitimi olarak -mevcut yasaya, yönetmeliğe göre- herhangi bir yaş sınırına bağlı olmaksızın verilmesi. Eğer, yaz kursları ve akşam kursları şeklinde verilmekte olan Kur’an kurslarına devam etmek isteyenler varsa -hem Diyanet İşleri Başkanlığı Yasasından hem ona ilişkin yönetmelikten hem de ona bağlı olarak yayımlanmış olan yönergeden hareketle- ilkokulu bitirmiş olmaları gerekmektedir ya da yeni düzenlememize göre, 5 inci sınıfını bitirenler, bitirdiklerini tevsik edecek belgeyi ibraz etmek suretiyle, bu kurslara devam edebileceklerdir. Diğerinde ise herhangi bir yaş sınırlaması yok. O halde, hem yetişkinler hem de diğerleri, cami kurslarından istifade etmek suretiyle öğrenebilecekler.

Bu kurslarda verilen eğitim, yine yönetmelikte derpiş edilmiş esaslardan hareket ederek ele alınıp incelendiğinde görülecektir ki, Kur’an-ı, sadece imam-hatip mekteplerinin orta kısımlarında okutulduğu gibi, üç saat Arapça öğrenmek, beş saat Kur’an’ı yüzünden okumak şeklinde değildir. Bu yönetmelikte, gerek akşam kurslarında gerek cami eğitiminde gerekse yaz kurslarında nelerin verileceği açıkça ifade edilmiştir. Kuruluş kanunu ve görevleri çerçevesinde baktığınız zaman değerli milletvekileri, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan Kur’an kurslarının içerisinde, Kur’an-ı Kerim’in usulüne uygun olarak, yüzünden okunmasını öğrenmek; Kur’an-ı Kerim’in doğru bir şekilde okunmasını öğrenmek, yani tecvid, yani tashih-i huruf veya maharic-i huruf, yani talim ve bunlar uygulamalı olarak yapılacaktır ki, Kur’an-ı Kerim, kendisindeki o yüksek, ulvî, o nuranî değerlere uygun kıraat edilebilsin, okunabilsin. Bu, bir maharet işidir ve bunu, Diyanet İşleri Başkanlığı yürütmektedir.

Ayrıca, buna bağlı olarak, ibadetler ve itikat dersleri de söz konusudur. Burada verilen sureleri, yani dua ayetlerini ve duaları doğru şekilde okutma eğitimi de verilmekte.

Şimdi, değerli arkadaşlar, zamanı tasarruf etmek, aynı zamanda zamana tasarruf etmek ihtiyacıyla, çok kısa bir şekilde takdim etmek istediğim husus vardır; o da şudur: Getirilen düzenleme, bir; Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimi altında yapılacak olan bir müfredat programına uygun olarak yürütüleceği için, Anayasanın 24 üncü maddesiyle derpiş edilmiş, özel, isteğe bağlı eğitim ihtiyacını karşılayan bir mekanizmayı işlerliğe...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, 1 dakika içinde toparlayın lütfen.

YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – ...koyduğu için, Anayasaya aykırılık iddiası doğru değildir.

İki; Diyanet İşleri Başkanlığı, her türlü maddî imkânla takviye edilmek, fizikî şartları sağlanmak ve öğretmen ehliyeti artırılmak suretiyle, çok az sayıda kişinin istifade ettiği dinî eğitimi, çok daha geniş bir kitleye teşmil etmek imkânını yaratmaktadır.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum, teşekkürler ediyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakoyunlu.

Sayın Yılbaş, buyurun.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir konuda açıklama getirmek istiyorum. Biraz önce...

BAŞKAN – Neyle ilgili efendim?

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Efendim, sayın konuşmacı, fıkra metninin Anayasaya aykırı olduğunu söylediğimizi ifade etti; o hususta...

BAŞKAN – Buyurun.

MAHMUT YILBAŞ (Van) – Konuşmamızda, fıkra metninin Anayasaya aykırı olduğuna dair bir ifademiz olmadı. Ayrıca, Demokrat Türkiye Partisi olarak, Anayasaya uygun olduğu düşüncesindeyiz.

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Yılbaş, sizinle ilgili değil, Sayın Altıkulaç’a...

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılbaş.

Madde üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Tuncay Karaytuğ; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kısaca ifade edersek, İlköğretim ve Eğitim Kanununda Yapılacak Değişikliklere İlişkin Yasa Tasarısı hakkında, 4 üncü maddeye ilişkin, Demokratik Sol Parti Grubu adına, görüşlerimi sunmak üzere huzurlarınızdayım.

Bu tasarıyla getirilmek istenen 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, ülkemize, çok daha geniş eğitim olanağı sunacağından dolayı, ülkemizin geri kalmış bölgelerindeki insanlara, çocuklarımıza çok daha sağlıklı bir eğitim olanağı sunacağından dolayı savunulması gereken ve özellikle, Türkiye’nin ihtiyacı olduğuna inandığımız -meslekî alanda- ara insan gücü yetiştirilmesine de yardımcı olacağını düşünerek, 4 üncü maddede, özellikle, belirtilen bu din eğitimi ve öğretimiyle ilgili düşüncelere gelince...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Söyle, söyle... Laf atmaya benzemiyor bu!..

TUNCAY KARAYTUĞ (Devamla) – Karşılıklı yine laf atışırız, kafanızı yormayın siz.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sırandan bol laf atıyordun; konuş bakalım!..

TUNCAY KARAYTUĞ (Devamla) – Millî Eğitim Bakanlığının denetimi ve gözetimi içerisinde, tatillerde, Diyanet İşleri Başkanlığınca verilecek olan din derslerinin, Kur’an kurslarının öğrencilerimize... (RP sıralarından gürültüler)

Biraz dinleyin canım, fark eden bir şey yok yani.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

Sayın Karaytuğ, Genel Kurula hitap edin lütfen.

TUNCAY KARAYTUĞ (Devamla) – Din eğitimi ve ahlâk kültürünün Anayasanın 24 üncü maddesinde belirtildiği şekilde devam edeceğini zaten hepiniz biliyorsunuz. İsteğe bağlı din eğitiminin nasıl verileceğini de, bu tasarının 4 üncü maddesi açıkça ifade etmektedir. 24 üncü maddenin...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Ben konuşayım senin yerine. (RP sıralarından gülüşmeler)

TUNCAY KARAYTUĞ (Devamla) – Mikail Bey, seninle daha da fazla konuşuruz.

BAŞKAN – Sayın Karaytuğ... (RP sıralarından gülüşmeler)

Sayın milletvekilleri... Lütfen...

Sayın Karaytuğ, lütfen devam edin.

TUNCAY KARAYTUĞ (Devamla) – Bu tasarının, ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, din eğitiminin isteğe bağlı olarak devam edeceğini, hiç kimsenin bundan alınganlık göstermemesi gerektiğini ve bunda da eksikliklerimizin tamamlanacağını umut ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar, RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar [!])

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karaytuğ.

Madde üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Sayın Abdullah Örnek; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda “8 Yıllık Temel Eğitim Kanunu” ismi verilen bu tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda, hemen, ilk etapta, şu üç konuda acelecilik görülüyor: Birincisi, bu tasarıyı hararetle savunan arkadaşlarımız, en kısa zamanda çıkarılmasını istiyorlar. İkincisi, 1997-1998 eğitim-öğretim yılında, mutlaka, bu tasarı uygulansın istiyorlar. Üçüncüsü, mutlaka, kesintisiz olsun istiyorlar.

Değerli milletvekilleri, ordunun desteğiyle iktidar olduklarını, Amerika’nın etkili gazetelerinden Washington Post’a konuşan Sayın Başbakanın da ifade ettikleri gibi, zoraki kurulan 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin kuruluşunun amaçlarından belki de en önemlisi, bu tasarıda öngörülen Kur’an kurslarının kapatılması, imam-hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılmasıdır. Bu gerçeğin böyle olduğunu, Sayın Başbakan, yurt içinde yaptığı değişik mitinglerde, elbette, söyleyemezdi. Buralarda “Refah Partisi olayı saptırıyor, imam-hatip liseleri, Kur’an kursları kesinlikle kapatılmayacak” derken ve nitekim, birçok konuşmacı arkadaşlarımız da bu şekilde ifade ederlerken, 11 Ağustos 1997 tarihli News Week Dergisine verdiği demeçte, Sayın Başbakan, bu konuyla ilgili kendisine sorulan soruya aynen şu cevabı veriyor: “Eğer bu tasarı kanunlaşırsa, Kur’an okulları kapanacaktır.” Bu söz, Sayın Başbakana aittir.

Bu aziz millet, oynanan bu filmi ibretle seyretmektedir. Reform adı altında altın kupada sunulan bu zehrin ne derece öldürücü olduğunu halkımız görmüştür ve Sayın Başbakana, her gittiği yerde, gerçek niyetlerini sormaktadır.

Değerli milletvekilleri, halkın oylarıyla iktidar olamayanlar, bugün, bir avuç mutlu azınlığın, iki üç medya patronunun, birkaç sendika ağasının desteğiyle halka rağmen oluşan bu azınlık Hükümeti, kendisine dışarıdan destek veren Cumhuriyet Halk Partisinin bütün isteklerine “emredersiniz efendim” yaklaşımıyla bu tasarıyı kanunlaştırmak istemektedir. O zihniyet ki, her seçimde, halkımızdan, gereken dersi, sandıkta almış; ama, bildiğini daha da okumaya devam etmektedir. Bugün, ellerine altın tepside bir fırsat sunulmuştur. Bu fırsatın kimin tarafından sunulduğunu, dağ başındaki insanımıza kadar herkes bilmektedir, görmektedir ve takip etmektedir.

Halkın yüzde 99’u Müslüman olmasına rağmen, onsekiz yıl ezanı Türkçe okutan, camileri depo olarak kullanan, hatta camileri yıktıran bu zihniyet, bu fırsatı kendisince değerlendirmek istemektedir. Hayati Ülkü tarafından yazılan İslam Tarihi kitabında, satılan camilerin paralarının halkevlerine devredildiği, bu devirde, sadece İstanbul’da bine yakın caminin yıkıldığını görmekteyiz. Bunlar belgelerle sabittir. Bunlardan bir tanesi var ki, Hoca Teberrük Camii 1476 yılında yapılmış, aradan 465 yıl geçtikten sonra, bu malum zihniyet tarafından tarumar edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, tümüyle bir intikam yasasıdır. Bu tasarı neden, nasıl bir intikam uğruna, apar topar, yangından mal kaçırırcasına yasalaştırılıyor.

Bu aziz millete şu sorular soruluyor: “Sen, nasıl olur da bu imam - hatip okullarına bu kadar büyük bir sevgiyle rağbet edersin? Sen, nasıl olur da, dinî ve manevi duygulara, her gün daha fazla önem verir, özen gösterirsin? Sen, nasıl olur da, dişinden tırnağından artırarak topladığın o tertemiz, helal paralarla Kur’an kursları, imam - hatip liseleri yaptırırsın?” Sayın Başbakanın Çay TV’de söylediği gibi... “İşte şimdi düştün elime, göreceğim hesabını” denilmektedir.

Ben, onlara değil, asıl, ANAP’lı arkadaşlarıma sesleniyorum; çünkü, bu sol zihniyetin biricik gayesi, laiklik adına din düşmanlığının devam ettirilmesidir. (CHP sıralarından gürültüler) İstekleri şudur değerli arkadaşlar, bu dayatmacı zihniyetin isteği şudur: Benim gibi Müslüman olacaksın; benim kadar İslamı anlayacaksın; benim müsaade ettiğim miktarda dinini yaşayacaksın; ben kendi cenazemde dışarıda bekleyeceğim, sen benim cenaze namazımı kılacaksın; benim istediğim yerlerden alışveriş yapacaksın... Bu misalleri daha uzatmak mümkün. “Ama, daha da ileri giderseniz, ne olduğu bir türlü tarif edilemeyen irtica sopamla, sizi yola getirmesini biliriz” diyor bu dayatmacı zihniyet.

Evet, biz bu zihniyeti yıllardır tanıyoruz; ama, ANAP’lı arkadaşlarıma soruyorum: Sizlere ne oldu Allah aşkına; kendinizi nasıl bu kadar inkâr edebiliyorsunuz? “Anayasa ne derse desin, kanunlar ne derse desin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ne derse desin, Paris Şartı ne derse desin, hak, hukuk, din ve vicdan hürriyeti ne olursa olsun” nasıl diyebiliyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, ben bu okullarda okudum ve yıllarca, bu okullarda idarecilik yaptım. Bu okulların binalarını biz yaptık, halkla birlikte yaptık. Halk, o dernekler, bu okulların binalarını yaptı ve şartlı olarak Millî Eğitim Bakanlığına verdi. Vatandaş “eğer bu okullarda imam - hatip lisesi tedrisatı yapılacaksa, eğer bu okullarda Kur’an okunacaksa, ben, dişimden tırnağımdan artırarak, helal paramla yaptırdığım bu binaları size devrediyorum, bu şartla size devrediyorum” demiştir.

Şimdi, soruyorum değerli arkadaşlarım: Kur’an kursu, imam - hatip okulları için yapılan bu binaları, halkın elinden hangi güçle alacaksınız?

Benim vatandaşım, şunu söylüyor: “Ben, vergi veriyorum; ben, askere gidiyorum; ben, oğlumu, bu vatan, bu bayrak için şehit veriyorum; ben, dinimi yaşamak ve yaşatmak istiyorum. Siz, benim bu isteğime müsaade etmediğiniz gibi, bir de benim sırtımdan haraç alarak, inancıma ve hürriyetime zincir vuruyorsunuz.”

Değerli arkadaşlar, biz, bu konuları, 95 saat, Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştuk. Bu işin bir tek özeti vardır; açık ve net olarak ifade ediyorum: Söylenenler hangi anlamda olursa olsun, İktidar tarafından, birtakım teknik bilgiler verilmiştir; ama, işin bir tek amacı vardır; özeti ve özü şudur: Bu tasarıyla, Kur’an kursları kapatılıyor, imam-hatip liselerinin orta kısımları kapatılıyor, imam-hatip liselerine gelen öğrenci akımını kökünden kurutma imkânı var ve ondan sonra da liselere sıra gelecek.

Değerli arkadaşlar, şimdi, geliyorum 4 üncü maddeye. Burada, bakınız, Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğünün ilkokul programından bir tek satır size arz etmek istiyorum: “Madde 25 - Namaz sure ve duaları eski harflerle okutulmayacak ve yazdırılmayacaktır.” İkincisi, ortaokul programı; yani, ilköğretimin ikinci kademesinde, yine aynı şekilde 25 inci madde: “Namaz sure ve duaları eski harflerle okutulmayacak ve yazdırılmayacaktır.”

Şimdi, siz, buralarda, bu aziz milletin, bu Müslüman milletin Kitabının aslî hüviyetiyle okunmasına karşı çıkıyorsunuz, set çekiyorsunuz; ondan sonra da, bu getirdiğiniz 4 üncü maddeyle daha da geriye götürerek, örgün eğitimden, öğretimden alıyor ve sadece tatillerde, bu işi, Diyanet İşleri Başkanlığına veriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, Anayasamızın amir hükümlerinden olan din eğitiminin, tatillere bırakılmasının anlamı şudur: Resmen, toplumun sınıflara bölünmesini ortaya çıkaracak bir mahiyet arz etmektedir. O yaşta, kendilerini birinci sınıf görenlerin çocukları tatil yapacak, yorgunluk çıkaracak, zevki sefasında; ikinci, üçüncü sınıf gördüğünüz insanların çocukları, gidip Kur’an öğrenecek, öyle mi? Niçin; beyler böyle istiyor...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır, hayır... Öyle değil...

ABDULLAH ÖRNEK (Devamla) – Beyler böyle istiyor, onun için.

Değerli arkadaşlar, bu çizgiyle, siz, Türkiye’de toplumsal barış sağlayamazsınız; sistemi, barış kuran, özgürlükleri genişleten bir toplumsal proje haline getiremezsiniz; siz, sadece çatışma kültürü doğurursunuz. Evet, gücünüz, topluma, dilediğiniz eğitim modelini dayatmaya yeter, halkı boğmaya yeter; çünkü, her yalanı meşrulaştırmaya amade medyanız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Örnek, lütfen, 1 dakika içinde toparlayın.

ABDULLAH ÖRNEK (Devamla) – Çünkü, dayatmalarla iradelerini güttüğünüz, transfer pazarlarında yer değiştiren politik ekibiniz var; çünkü, halkoyunu paspas yapmaya alışmış siyasetdışı güçleriniz var. (RP sıralarından alkışlar) O yetmezse, öbürünü çağırır, işi bitirirsiniz. İşi hep böyle bitirdiniz; ama, bu millet sabırlıdır. Bugüne kadar kaç ara dönemde kıstırıldı ve sonuçta, o ara dönem aktörlerini sandıkta bitirmesini bildi. (RP sıralarından alkışlar) Bu ara dönemin ardından da, milletin, inanç yapısıyla çok daha güçlü olarak geleceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıda şeffaflık yoktur, hürriyet yoktur, samimiyet yoktur, demokrasi yoktur, adalet yoktur, millî eğitim hiç yoktur. Bu tasarıda, muvazaa vardır, dayatma vardır, hile vardır, faşizanlık vardır, zulüm vardır, dış empoze vardır. Bunun için, biz, bu tasarıya karşıyız; ret oyu vereceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Örnek.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ali Topuz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına düşüncelerimizi arz etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Konumuz, 8 yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim. Bu konunun 4 üncü maddeyle ilgili tarafı, din eğitiminin düzenlenmesi. Bugün, yirmidört yıl önce başlatılmış olan bir büyük hareketi, son aşamasında değerlendiriyoruz ve son aşamasında yeni düzenlemeleri burada konuşuyoruz. Bu çerçevede bakıldığı zaman, 4 üncü maddede öngörülen din eğitimi konusu, bu tasarının esas konusuyla çok ilgili sayılmayabilir. 4 üncü maddeyle ilgili konu, yani, din eğitimiyle ilgili konu, bu tasarı dışında, ayrı, özel bir tasarıyla, bütün sorunlarını gözeterek, yeni bir siyasal platforma oturtulup, yeni bir siyasal, hukuksal düzene oturtulabilir. Özür dilerim siyasal sözünü yanlış söyledim. Yeni bir hukuksal zemine, yeni bir hukuksal sisteme oturtulabilir. (RP sıralarından “doğru söylediniz” sesleri)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Şuur altınız...

ALİ TOPUZ (Devamla) – Doğru söylüyorsam, sizin iddianızı ifade ediyorum demektir; öyle mi demek istiyorsunuz? Siz, bunu bir siyasal konu olarak mı görüyorsunuz. (RP sıralarından “siz görüyorsunuz” sesleri) Siz, zaten siyasetle dinin bir arada yaşaması gerektiğini, siyaset ve dinin iç içe olduğunu, siyaset ve eğitimin iç içe olduğunu söylüyorsunuz ve bundan da asıl zihniyetinizin ne olduğu anlaşılıyor. (RP sıralarından “sen söylüyorsun” sesleri; CHP sıralarından alkışlar)

4 üncü madde, bu tasarının konusu değildir esas itibariyle. Madde, teknik bir nedenle buraya gelmemiştir, eğitim sistemiyle ilgili teknik bir nedenle buraya gelmemiştir. Bu maddenin bir siyasal anlamı vardır. O siyasal anlamı da, getirilen yeni düzenlemenin geniş bir çerçeve tarafından kabul edilebilmesi için buraya ilave edilmiş bir madde olmasıdır.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Hani siyasî tarafı yoktu?..

ALİ TOPUZ (Devamla) – Bunun siyasî tarafı, partilerarası ilişkileri düzenlemeye dönük olarak vardır.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Çevir, kaz yanmasın.

ALİ TOPUZ (Devamla) – Siz bunları çok iyi anlıyorsunuz, benim insicamımı bozmaya çalışıyorsunuz; ama, bunda muvaffak olamayacaksınız, söyleyeceklerimi söyleyeceğim. Bu madde metinde olmasa da olabilir. Bu madde metinde olmadığı takdirde, temel eğitimin 8 yıl kesintisiz ve zorunlu olarak yapılmasıyla ilgili hiçbir eksik kalmaz, din eğitimiyle ilgili olarak da hiçbir boşluk doğmaz.

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Madem öyle, niye pazarlık yapıyorsunuz?

ALİ TOPUZ (Devamla) – Nitekim, komisyon çalışmalarının belli bir aşamasında bu maddenin metinden geri çekilmesi düşünülmüştür. Hükümet adına bulunan arkadaşlarımız bunu düşünmüşlerdir, metinden geri çekmeye dönük önergelerini hazırlamışlardır; fakat, son dakikada ortaya çıkan bir durum nedeniyle, bu çekme işlemi gerçekleşmemiştir.

YAKUP BUDAK (Adana) – Hangi durum Sayın Topuz.

ALİ TOPUZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 4 üncü madde, din eğitimine ilişkin düzenlemeler getiriyor. Bu düzenlemelerin yeterli düzenlemeler olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu düzenlemenin, var olan, yürürlükteki dinî eğitimle ilgili yeni bir unsur getirdiği söylenemez. Bu düzenlemeye hiçbir ihtiyaç yoktur; ama, din eğitiminin bir düzenlemeye ihtiyacı vardır. Neden vardır? Bakınız, din eğitimiyle ilgili hangi sorunları yaşamaktayız. Anayasamızın bazı önermeleri vardır. Din eğitimiyle ilgili toplumda yerleşmiş birtakım mekanizmalar vardır. Anayasanın birinci önermesi, din kültürü ve ahlak eğitiminin, ahlak öğretiminin ilköğretimde ve ortaöğretimde zorunlu dersler arasına alınmasıdır. Bunun gereği yapılmış, bununla ilgili kitaplar hazırlanmış; ama, Anayasanın amacını taşan bir noktada uygulamaya geçilmiştir. Anayasanın talebe bağlı olarak verilmesi gereken din eğitimini de din kültüründen sayarak kitaplar tanzim edilmiştir. Şu kitaplarda, İslamı öğrenmek için, 4 üncü sınıftan itibaren, çocuklarımızın alabileceği her türlü bilgi, belge vardır, her şey burada öğretilmektedir. (RP sıralarından “Ansiklopedik bilgi” sesleri) Her şey burada öğretilmektedir. O nedenle, din eğitimiyle ilgili, çocuklarımızın bir eksiği yoktur. Bu uygulamanın Anayasayla çelişen bir tarafı da vardır. Bu meselelerin oturulup konuşulması lazım. Arkadaşlarımız “bu yetersizdir, bu ansiklopedik bilgidir” diyorlar. Belki de öyledir; oturulup konuşulması gerekir. Siz, neden bunu yeterli sayıyorsunuz? Niçin bununla siz mücadele etmiyorsunuz? Niçin, bu yetersizdir, şu kitaplarda şöyle değişiklik yapılması lazımdır demiyorsunuz?

Bunun dışında, Kur’an kursları uygulaması, Türkiye’de bir yönetmelikle yapılmaktadır. Onun da sorunları vardır. O yönetmeliğe de uyulduğu söylenemez. O yönetmelik de, Diyanet İşleri Başkanlığının yürütmesiyle gündeme gelmiştir; Millî Eğitim Bakanlığının gözetim ve denetimi orada da vardır; ama, bütün bunlara rağmen, resmî Kur’an kurslarından daha büyük sayıda gayri resmî Kur’an kursları, ötede beride faaliyet göstermektedir. İlkokul diploması aranması gereken Kur’an kurslarında, yaz kurslarında ve camideki kurslarda, böyle bir diplomanın, yönetmelikte öngörüldüğü halde, aranmadığı bilinmektedir.

Şimdi, bütün bunların hepsinin konuşulması gerekir. Hatta, burada, imam-hatip kökenli milletvekili arkadaşlarımızın bu konularla ilgili yeni birtakım görüşler ortaya koyması gerekir, yeni düzenleme için. Hangi yeni öneriyi ortaya getirmişlerdir? Bin yıldan beri Türkiye’de din eğitimiyle ilgili uygulanan model aynı modeldir; ama, bin yılda teknoloji, iletişim teknikleri gelişti. Belki, şimdi, insanlarımızın, çocuklarımızın dinlerini öğrenmeleri için, çağın teknik olanaklarından da yararlanarak, evlerinde, aile ocağında, aileleriyle beraber çocukların aynı anda, birlikte, ama, bütün Türkiye’de aynı doğrultuda dinini öğrenme imkânları vardır. Bununla ilgili neden çalışmıyorsunuz; bununla ilgili neden öneriler ortaya koymuyorsunuz? Bütün din eğitimini ezbere dayandırıp, hafızlık modeline dayalı bir din eğitiminde niye ısrar ediyorsunuz?. (CHP sıralarından alkışlar) Yusuf Suresinin ikinci ayetinde Cenabı Allah “Biz size Kur’an’ı Kerimi gönderdik, okuyup anlayasınız diye” demiyor mu?! Okuduğu şeyi anlamayan insanlara dinini nasıl öğreteceksiniz; bunu bir yolunu bulur musunuz? (CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

Siz tutturmuşsunuz, dayatma var, dayatma var, dayatma var. (RP sıralarından “Yok mu” sesleri) Evet, bir dayatma var.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Siz...

ALİ TOPUZ (Devamla) – Ama, o iddia, yirmidört yıldan beri sürdürülen bir faaliyetin son aşamasında yapılmış bir dayatma olarak, çok akla uygun bir dayatma iddiası değildir. Asıl dayatmayı siz yapıyorsunuz Refah Partililer. (RP sıralarından gürültüler) Siz yapıyorsunuz tabiî; ama, sizin yaptığınız bu dayatmanın arkasında, uluslararası siyasal İslam hareketinin desteği yok mudur; vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Siz, daha Millî Selamet Partisi iken, 1976 yılında hükümette bakan olarak bulunan bir arkadaşınızı -şimdi şu kadronun bir arkadaşını- bakan sıfatıyla gönderdiğiniz Siret-Ün Nebi Toplantısında hangi taahhütlerin altına imza attığınızı biliyor musunuz? 1976 yılında Pakistan’ın Ravalpindi Kentinde toplanan Siret-Ün Nebi Konferansında siz şu taahhütlerin altına imza attınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topuz, 1 dakika içinde toparlıyorsunuz.

ALİ TOPUZ (Devamla) – Evet, okuyorum size: “İslam ülkeleri şeriatı benimsemeli ve şeriatı, bütün kanunlar için ana kaynak ve temel olarak kabul etmelidir. İslam ülkelerindeki anayasal kurumlar, İslamî esaslara göre yeniden düzenlenmelidir. Arapça anadili olmayan ülkeler, Arapçayı zorunlu olarak öğrenmelidir. İlkokullardan başlayarak, ortaokullarda Kur’an derslerinin, Kur’an kurslarının verilmesi zorunludur, gereklidir.” Bütün bunların altına imza attınız; şimdi o verdiğiniz imzanın, o yaptığınız taahhüdün gereğini yapmak için geliyorsunuz, Türk millî eğitim sistemini bir dayatmayla dinselleştirmeye çalışıyorsunuz, mukaddes dinimizi millî eğitimimizin içerisine sokmaya çalışıyorsunuz (CHP sıralarından alkışlar) mukaddes dinimizi siyasete alet etmeye çalışıyorsunuz. Çekin elinizi dinin üzerinden! Çekin elinizi dinin üzerinden! Allah ile kulları arasına girmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Siz de böyle bir hakkı kullanma hakkına sahip değilsiniz. (CHP, DSP ve ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

IV. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün, İstanbul Milletvekili Ali Topuz’un Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Asiltürk, buyurun.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan, sayın sözcü, gerçekdışı birçok beyanı, iddiayı dile getirerek bizi itham etti. İçtüzüğe göre, Grubum adına benim söz hakkım doğdu. Kısaca, söz vermenizi rica ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Hayır, hayır!..

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Bakan sen misin!..

BAŞKAN – Sayın Asiltürk, hangi konuda gerçekdışı beyanı oldu; somut bir örnek verebilir misiniz.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Olmaz bu...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Bir konferanstan bahsederek, onların altında bizim imzamız olduğunu söyledi; şu, şu, şunlar karar altına alınmıştır...

BAŞKAN – Bahsettiğiniz konuyla ilgili olarak, yeni bir sataşmaya meydan vermemek ve 3 dakikayla sınırlı olmak üzere; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan, biliyorsunuz, İçtüzük 5 dakikayla sınırlıyor.

BAŞKAN – Hayır, o şahsî konuşmada Sayın Asiltürk.

Sayın Asiltürk, süreyi çalıştırıyorum; lütfen, söz aldığınız konuda konuşun.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek konuşacağım; çünkü, Sayın Ali Topuz’u tanırım, değerli bir arkadaşımızdır. Böyle, kesin bilgisinin olmadığı, her zaman olduğu gibi birtakım gazete haberlerine dayanarak söylenilen böyle bir iftiraya ortak olmayacağını zannederdim; üzüntüm bundan dolayı.

Şimdi, burada herkesin aklı ve mantığı var. Daha önce de tekrar edildi. Bizim bir bakanımızın, bir konferansa iştirak ettiği, orada -biraz önce söylenen- şu, şu, şu kararların altına imza attığı ifade ediliyor. Peki, bunlar gizli mi; bunlar, bu kararlar, bu imzalar gizli mi? Bu kararlar, bir yerlerde alınmış, bir yerlerde iştirak edilmiş, bizim bir bakanımız da iştirak etmiş, alınan kararların altına imza atmış. Bunlar, eğer sayın sözcünün de bu iftiraya iştirak ettiği gibi gerçek olsa, şimdiye kadar yüz kere ortaya çıkardı.

MEHMET BATALLI (Gaziantep) – Var zaten, var.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Devamla) – Nerede var?! Onu kim söylüyorsa_

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeden dinleyelim.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Devamla) – Bakın bir arkadaşımız, bundan önce ki bir konuşmada “bu iftiraları atanlar ispat etmezlerse, onların itibarlarına, şereflerine leke gelir” dedi. Ben aynı ağırlıkta konuşmayacağım; ama, eğer, böyle bir konferans varsa, böyle bir konferansa iştirak edilmişse bellidir, karar alınmışsa o da bellidir, altına imza atılmışsa o da bellidir. Bir insanın, hakikaten, söylediğine sahip çıkması, benim nazarımda şeref ve itibarına sahip çıkmasına denktir. Böyle bir şey varsa, bunu söyleyenler ortaya koysunlar. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Ayıp oluyor değerli arkadaşlarım, ayıp oluyor. Daha önce de, arka bahçe konusunda bunu yaşadık. Önce, bir gazetede “bunlar, bu okulları arka bahçeleri gibi kullanıyor” diye başladı, arkasından “bunlar, bunların arka bahçeleri” dendi, sonra biz, arka bahçemiz demiş olduk. Ayıptır. Bunlar doğru değildir. Ne böyle bir konferansta böyle bir karara iştirak etmek söz konusudur ne böyle bir karar vardır ne de bizim imzamız vardır. Rica ediyorum_

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Asiltürk, maksat hâsıl olmuştur.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Devamla) – Maksat hâsıl oldu. Sayın sözcüye, bir cümleyle son... (Gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen... Buyurun, toparlıyorsunuz efendim.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Devamla) – Toparlıyorum.

Bir cümleyle, bir ikazda daha bulunuyorum.

AYHAN GÜREL (Samsun) – Lütfen, bulunma.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Devamla) – Dinin üzerinden elini bu arkadaşlarımız çekerse, millet rahat edecek. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar)

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek EğitimiKanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 16 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Yasa Önerisi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 66 Arkadaşının; 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Ek Madde ve İki Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İzmir Milletvekili Kaya Erdem ve 65 Arkadaşının; 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in; Millî Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve 10 Arkadaşının; Millî Eğitim Temel Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/620, 2/231, 2/515, 2/719, 2/720, 2/891, 2/895) (S. Sayısı : 376) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, grupların konuşmaları tamamlanmıştır.

Şahsı adına söz alan arkadaşlarımıza sıra geldi; ancak, çalışma süremiz, aldığımız karar uyarınca dolmuştur.

Bu nedenle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşme için, 15 Ağustos 1997 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 24.00

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Vatan Caddesinde meydana gelen doğalgaz kazasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3165)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından yazılı cevaplandırılması için gerekli işlemlerin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

16.7.1997 Mehmet Sevigen İstanbul

İstanbul Vatan Caddesinde geçtiğimiz günlerde meydana gelen ve iki işçinin ölümüne yolaçan doğalgaz felaketi, İstanbul’un karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi gözler önüne sermiştir.

1. İki işçinin ölümüyle sonuçlanan olayda ihmali bulunanları ortaya çıkarmak için soruşturma başlattınız mı?

2. Belediye tarafından “bu bir bayrak yarışıdır” denilerek uzman, tecrübeli kişilerin görevden uzaklaştırılmaları, daha önce Tuzla tanker yangınında olduğu gibi sürekli felaketlere yol açmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı birim ve şirketlere yapılan partizan atamalarla ilgili Bakanlığınız tarafından herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?

T.C. İçişleri Bakanlığı 14.8.1997 Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.02/80717

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7872-7/3165-7822/20811 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in “İstanbul Vatan Caddesinde meydana gelen doğalgaz kazasına ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında İstanbul Valiliği vasıtasıyla İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den alınan bilgilerden;

Konu ile ilgili olarak :

- İGDAŞ İşletmeler Genel Müdür Yardımcılığının 17.7.1997 tarih ve 60.00/276 sayılı yazısı ve Genel Müdürlük Makamının 17/7 havalesi üzerine, İGDAŞ İnceleme Kurulunca Şirket içi araştırma yapıldığı ve incelemenin halen devam ettiği,

- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş İstanbul Grup Başkanlığının 15.7.1997 tarih ve 438 sayılı görev emri ile inceleme yapıldığı, henüz raporun Şirkete tebliğ edilmediği,

- İstanbul Valiliği Çevre İl Müdürlüğünün 21.7.1997 tarih ve 1257 sayılı yazısı ile teknik rapor, alınan önlemler, iş güvenliği ve işçi sağlığı yönünden yapılacak denetim sonucu hazırlanacak bir raporun istendiği,

- Fatih Cumhuriyet Başsavcılığının 1997/15274 Hz. sayılı dosyası ile hadise hakkında kovuşturma yapıldığı ve 1997/5023 E., 1997/3113 iddia numarası ile ilgililer hakkında Fatih Asliye Ceza Mahkemesince 1997/837 E. Sayılı dosya ile kamu davası açıldığı,

- Ayrıca, olayla ilgili olarak basında yayımlanan haber kupürleri üzerine konunun İstanbul Valiliğince inceletildiği,

anlaşılmıştır.

Bakanlığımın, yerel yönetimler üzerinde Anayasa’da belirtilen sınırlar dahilinde vesayet yetkisi bulunmaktadır. Bu idarelerce yapılan usulsüz işlemlerin Bakanlığıma intikal ettirilmesi ya da periyodik olarak yapılan denetimler sırasında usulsüz iş ve işlem yapıldığının tespit edilmesi halinde mevzuat sınırları dahilinde yasal gereği yapılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu

İçişleri Bakanı

 

2. – Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu’nun, kamu bankalarına kredi borcu olan milletvekillerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin yazılı cevabı (7/3167)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorumun Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

 

Gökhan Çapoğlu Ankara

17 Temmuz 1997

Soru : Kamu bankalarına kişisel ve/veya şirket olarak kredi borcu olan milletvekilleri kimlerdir? Bu borçların miktarı, faizi ve vade dökümü nedir?

 

T.C. Devlet Bakanlığı 14.8.1997 Sayı : B.02.0.010/02036

Konu : Yazı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 22.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3167-7827/20829 sayılı yazınız.

b) Başbakanlığın 28.7.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-578-3/3157 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığının (Sn. Yücel Seçkiner) 31.7.1997 tarih ve B.02.0.005.0.00.00/00179 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sayın Gökhan Çapoğlu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği 7/3167-7827 esas nolu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Metin Gürdere

Devlet Bakanı

 

Soru : Kamu bankalarına kişisel ve/veya şirket olarak kredi borcu olan milletvekilleri kimlerdir? Bu borçların miktarı, faizi ve vade dökümü nedir?

Cevap ektedir.

 

Milletvekilinin Hisse Kredi 31.7.1997 Uygulanan Faiz

Adı/Soyadı Şirketi Oranı (%) Türü Riski Faiz Kom. Borcu Vade

Enis Yalım Erez Haznedar Ateş Tuğla San. A.Ş. 16,00 Tem. Mek. 11 430 024 000 TL. 4,00 Vadesiz

İbrahim Yazıcı Yazıcı Tur. Yat. İşl. A.Ş. 89,90 Ov Döviz 592 900 DEM 14,00 25.1.1998

Ali Osman Sönmez Sönmez Flament San. A.Ş. 4,00 Ov Döviz 23 809 523 570 TL. 11,00 4,00 22.7.1999

Cavit Çağlar Nergis Holding A.Ş. 41,66 Kv Döviz 2 000 000 USD 13,00 10.10.1997

1 000 000 USD 13,00 24.10.1997

2 000 000 USD 13,00 21.10.1997

1 000 000 USD 12,00 7.11.1997

Akreditif 271 250 USD 0,05 18.11.1997

546 134 USD 0,05 30.9.1997

545 000 USD 0,05 9.9.1997

673 495 USD 0,05 30.9.1997

1 200 000 USD 0,05 23.9.1997

635 040 USD 0,05 3.10.1997

334 850 USD 0,05 15.10.1997

387 500 USD 0,05 5.11.1997

588 000 USD 0,05 14.1.1998

Cavit Çağlar Nergis Tekstil A.Ş. 15,26 Tem Mek 391 500 000 TL. 4,00 Vadesiz

Cavit Çağlar Aksoylar Tekstil A.Ş. 24,00 Tem Mek 3 655 500 000 TL. 4,00 Vadesiz

Cavit Çağlar Yeşim Tekstil A.Ş. 20,00 Tem Mek 6 000 000 000 TL. 4,00 Vadesiz

Enis Sülün Enis Sülün 100,00 SKA 1 999 980 000 TL. 90,00 2,00 29.12.1995

Halit Dumankaya Milsan Demir Çekme San. A.Ş. 38,00 SKA 2 000 000 000 TL. 90,00 2,00 3.6.1998

Halit Dumankaya Ege İnşaat A.Ş. 45,00 SKA 2 000 000 000 TL. 90,00 2,00 3.6.1998

Milletvekilinin Hisse Kredi 31.7.1997 Uygulanan Faiz

Adı/Soyadı Şirketi Oranı (%) Türü Riski Faiz Kom. Borcu Vade

Mehmet Emin Aydın Ay Me Doğal Ürünl. Ltd. Şti 50,00 Tem mek 400 000 000 TL. 4,00 12.9.1997

SKA 1 087 500 000 TL. 120,00 2,00 7.8.1998

Mustafa Dedeoğlu Dedeoğlu Tur Yat işl. A.Ş. 8,00 SKA 420 500 000 TL. 5,00 14.2.1998

Bülent Atasayan Botaş Gebze Oto Tic. A.Ş. 34,00 Tem Mek 20 750 000 000 TL. 4,00 26.2.1998

850 000 000 TL. 4,00 Vadesiz

SKA 2 735 000 000 TL. 90,00 2,00 20.5.1998

Osman Pepe İkra İnş. Paz. Ltd. Şti 50,00 SKA 3 320 752 412 TL. 120,00 2,00 7 60323 643 TL. 30.9.1997

Hasan Peker Uncular Besin A.Ş. 18,30 Tem Mek 6 550 000 000 TL. 4,00 Vadesiz

KV Döviz 1 219 950 USD 9,00 14.9.1997

 

Bankamızca Kredi Kullandırılan Milletvekillerine Ait Bilgiler

Şube Adı Adı Soyadı Kredi Türü Kredi Miktarı Faizli Bakiye Vade Faiz Oranı

Kızılay Abdulbaki Ataç T.İ.K. 500 000 000 599 187 500 3 Ay % 6.25

Kızılay Abdulhaluk Mutlu T.İ.K. 250 000 000 299 583 750 3 Ay % 5.75

Kızılay Ahmet Bilgiç T.İ.K. 500 000 000 599 187 500 3 Ay % 5.75

Kızılay Cevdet Akçalı T.İ.K. 1 000 000 000 931 270 112 12 Ay % 7.00

Kızılay Mehmet Emin Aydın T.İ.K. 500 000 000 323 363 265 6 Ay % 5.95

Kızılay Mehmet Sevigen T.İ.K. 100 000 000 119 837 500 3 Ay % 5.75

Kızılay Mustafa Kul T.İ.K. 1 000 000 000 704 837 835 18 Ay % 7.75

Kızılay Mustafa Zeydan T.İ.K. 500 000 000 612 125 000 3 Ay % 6.50

Kızılay Sebgetullah Seydaoğlu T.İ.K. 500 000 000 658 732 618 6 Ay % 5.95

Kızılay Veli Aksoy T.İ.K. 1 000 000 000 1 198 375 000 3 Ay % 5.75

Şube Adı Adı Soyadı Kredi Türü Kredi Miktarı Faizli Bakiye Vade Faiz Oranı

Kızılay Zerrin Yeniceli T.İ.K. 1 000 000 000 1 361 454 202 6 Ay % 6.75

Kızılay Ahmet Küçük T.İ.K. 300 000 000 477 341 372 12 Ay % 6.25

Kızılay Tevfik Diker Oto. Krd. 1 180 000 000 505 330 428 18 Ay % 7.00

Finans Market Mehmet Korkmaz Oto. Krd. 2 000 000 000 2 930 620 307 12 Ay % 5.00

Finans Market Metin Perli T.İ.K. 1 200 000 000 1 758 372 185 12 Ay % 5.00

Finans Market Metin Perli Bankomat 500 000 000 % 7.00

Finans Market Mehmet Altınsoy Bankomat 1 000 000 000 % 7.00

Keçiören Nevzat Köse T.İ.K. 1 012 500 000 469 292 698 18 Ay % 6.00

Safranbolu Hayrettin Dilekcan Bankomat 100 000 000 63 043 394 % 7.00

T.İ.K. : Taksitli İhtiyaç Kredisi

Oto Krd. : Otomobil Kredisi

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, yıllar itibariyle istihdam edilen memur sayısına ve maaş artışlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/3184)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

24.7.1997 Zeki Ünal Karaman

1. 1983’ten günümüze kadar yıllar itibariyle istihdam edilen devlet memuru sayısı nedir?

2. Aynı tarihten itibaren devlet memur maaşlarındaki ortalama reel artış nedir?

T.C. Devlet Bakanlığı 13.8.1997 Sayı : B.02.0.007/0373

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 31.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3184-7931/21096 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Bakanlığıma tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Devlet Bakanı

Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan

Memurların Kadrolarının (*) Yıllar İtibariyle (**) Dağılımı

Yıllar Dolu Boş Toplam

1983 – – 1 195 607

1984 – – 1 285 831

1985 – – 1 316 661

1986 – – 1 356 137

1987 – – 1 491 325

1988 – – 1 507 295

1989 – – 1 518 020

1990 1 287 714 188 508 1 476 222

1991 1 332 674 242 631 1 575 305

1992 1 369 881 218 256 1 588 137

1993 1 409 231 301 923 1 711 154

1994 1 447 359 332 661 1 780 020

1995 1 483 245 323 991 1 807 236

1996 1 465 419 343 256 1 808 675

1997 1 491 609 322 772 1 817 272

(Temmuz)

* Mahalli İdareler ve Kamu İktisadî Teşebbüsleri’ndeki memur kadroları hariç.

** 1983-1989 yılları arası memur kadrolarının dolu-boş durumu kayıtlarımızda mevcut olmayıp, bu yıllar için sadece serbest memur kadroları toplamı verilmiştir.

Tablo 1 - Memur Maaşlarında Gelişmeler (1) (TL/Ay)

Net Maaş İşgücü Maliyeti

Nominal Reel Ortalama Nonimal Reel

Ortalama Artış Artış İşgücü Artış Artış

Yıllar Maaş (Yüzde) (Yüzde) (2) Maliyeti (Yüzde) (Yüzde) (2)

1980 12 107 26 455

1981 17 289 42,8 8,3 26 525 0,3 -23,9

1982 23 836 37,9 8,1 38 362 44,6 13,4

1983 30 144 26,5 -3,8 45 861 19,5 -9,0

1984 40 090 33,0 -10,4 58 299 27,1 -14,3

1985 57 754 44,1 -0,6 78 867 35,3 -6,7

1986 78 986 36,8 1,6 106 800 35,4 0,6

1987 113 984 44,3 3,9 155,861 45,9 5,1

1988 182 307 59,9 -8,8 258 645 65,9 -5,4

1989 378 090 107,4 22,3 624 499 141,5 42,4

1990 697 227 84,4 15,0 1 229 411 96,9 22,8

1991 1 240 704 77,9 7,2 2 117 932 72,3 3,8

1992 2 400 300 93,5 13,7 3 853 676 82,0 7,0

1993 4 072 052 69,6 2,1 6 438 737 67,1 0,6

1994 6 556 503 61,0 -22,0 9 860 619 53,1 -25,8

1995 12 091 709 84,4 -4,7 18 062 085 83,2 -5,4

1996 (3) 23 463 672 94,0 7,6 36 237 091 100,6 11,2

 

–––––––––––––––––––––––

Kaynak : Maliye Bakanlığı.

(1) Aile Yardımı, Olağanüstü Hal Tazminatı, Kalkınmada Öncelikli Yörelerde ödenen ek tazminat, en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden ödenen maktu fazla çalışma ücretleri ve Gelir İdaresi Geliştirme Fonundan yapılan ödemeler hariç, Lojman Tazminatı dahildir. Tüm sınıfların ağırlıklı ortalaması alınmıştır.

(2) Bir önceki yıla göre reel gelişimi göstermektedir. Reel artışların hesaplanmasında DİE Kentsel Yerler Tüketici Fiyatları Endeksi dikkate alınmış ve 1990 yılından itibaren 1987-100 bazlı endeks kullanılmıştır.

(3) Tahmin.

 

 

İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Maddelerine Geçilmesine Verilen Oyların Sonucu :

 

Kabul edilmiştir.

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oylar : 511

Kabul Edenler : 273

Reddedenler : 238

Çekimserler : —

Mükerrer Oylar : 0

Geçersiz Oylar : —

Oya Katılmayanlar : 37

Açık Üyelikler : 2

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

Yaman Törüner

Nuri Yabuz

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

İlhan Aküzüm

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Gökhan Çapoğlu

Ali Dinçer

Eşref Erdem

Agah Oktay Güner

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kâmran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

Turhan Tayan

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

Ahmet Küçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

ÇORUM

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Evren Bulut

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKÂRİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Yıldırım Aktuna

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Ali Coşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Hasan Tekin Enerem

Algan Hacaloğlu

Cefi Jozef Kamhi

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

Bahattin Yücel

İZMİR

Veli Aksoy

Turhan Arınç

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

Hasan Denizkurdu

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoglu

Işılay Saygın

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KİLİS

Doğan Güreş

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Ali Günaydın

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Enis Yalım Erez

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Nami Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

SIVAS

Mahmut Işık

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

(Reddedenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

Veli Andaç Durak

Orhan Kavuncu

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

Kubilay Uygun

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Cemil Çiçek

Mehmet Ekici

Ömer Ekinci

Ünal Erkan

Mehmet Gölhan

Şaban Karataş

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Şerif Çim

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

Ali Osman Sönmez

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Hasan Çağlayan

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

Salih Sümer

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

ESKİŞEHİR

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HATAY

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

ISPARTA

Ömer Bilgin

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Tansu Çiller

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Göksal Küçükali

Aydın Menderes

Ali Oğuz

Korkut Özal

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osmal Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

Recep Kırış

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Mustafa Ünaldı

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

M.Recai Kutan

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Yahya Uslu

MARDİN

Fehim Adak

Mahmut Duyan

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfikar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Mehmet Tatar

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Ali Şevki Erek

Ahmet Fevzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

(Oya Katılmayanlar)

ADANA

M.Halit Dağlı

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

ANKARA

Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)

ANTALYA

Osman Berberoğlu

ARDAHAN

Saffet Kaya

AYDIN

Nahit Menteşe

BURSA

Ertuğrul Yalçınbayır

DİYARBAKIR

Ferit Bora

EDİRNE

Ümran Akkan

ERZURUM

Şinasi Yavuz

GAZİANTEP

Mustafa Yılmaz (B.)

GİRESUN

Ergun Özdemir

HATAY

Abdulkadir Akgöl

ISPARTA

A. Aykon Doğan

İÇEL

Fevzi Arıcı

İSTANBUL

Sedat Aloğlu

Gürcan Dağdaş

Metin Işık

İZMİR

Ufuk Söylemez

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

KAYSERİ

İsmail Cem (B.)

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Mehmet Korkmaz

MANİSA

Ayseli Göksoy

MARDİN

Hüseyin Yıldız

NEVŞEHİR

Esat Kıratlıoğlu

ORDU

Müjdat Koç

SAMSUN

Adem Yıldız

SİİRT

Mehmet Emin Aydın

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

ŞIRNAK

Bayar Ökten

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

Hasan Peker

UŞAK

Hasan Karakaya

YALOVA

Cevdet Aydın

ZONGULDAK

Osman Mümtaz Soysal

(Açık Üyelikler)

BURSA : 1 KIRŞEHİR : 1

 

İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci Maddesinin Açık Oylamasına Verilen Oyların Sonucu:

Kabul edilmiştir.

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oylar : 448

Kabul Edenler : 257

Reddedenler : 199

Çekimserler : —

Mükerrer Oylar : 2

Geçersiz Oylar : —

Oya Katılmayanlar : 92

Açık Üyelikler : 2

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

Yaman Törüner

Nuri Yabuz

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

İlhan Aküzüm

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Ali Dinçer

Eşref Erdem

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kâmran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Yahya Şimşek

Turhan Tayan

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

Ahmet Küçük

ÇANKIRI

Mete Bülgün

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

DİYARBAKIR

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Evren Bulut

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKARİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atila Sav

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Şamil Ayrım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Yıldırım Aktuna

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Nami Çağan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Hasan Tekin Enerem

Algan Hacaloğlu

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

Bahattin Yücel

İZMİR

Veli Aksoy

Turhan Arınç

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

Hasan Denizkurdu

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Işılay Saygın

Rıfat Serdaroğlu

Ufuk Söylemez

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KİLİS

Doğan Güreş

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Ali Günaydın

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Enis Yalım Erez

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Refaiddin Şahin

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

SIVAS

Mahmut Işık

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Yaşar Okuyan

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

(Reddedenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

Veli Andaç Durak

Orhan Kavuncu

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

Osman Hazer

AĞRI

M. Sıddık Altay

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Murtaza Özkanlı

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Mehmet Ekici

Ömer Ekinci

Ünal Erkan

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Muhammet Polat

BALIKESİR

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Mehmet Aykaç

Hasan Çağlayan

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu

DENİZLİ

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

ELAZIĞ

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HATAY

Abdülkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

ISPARTA

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

İSTANBUL

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Ali Coşkun

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

Korkut Özal

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahri Zengin

İZMİR

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

Recep Kırış

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Mustafa Ünaldı

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

M.Recai Kutan

MANİSA

Bülent Arınç

Yahya Uslu

MARDİN

Fehim Adak

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

Nevzat Yanmaz

ŞANLIURFA

İbrahim Halil Çelik

Zülfikar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Ali Şevki Erek

Ahmet Fevzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

(Mükerrer Oylar)

İZMİR

Mehmet Köstepen (KABUL)

VAN

Şaban Şevli (RED)

(Oya Katılmayanlar)

ADANA

İ. Cevher Cevheri

M.Halit Dağlı

AFYON

İsmet Atilla

Kubilay Uygun

AĞRI

Cemil Erhan

Celal Esin

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

ANKARA

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Mehmet Gölhan

Agâh Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)

Şaban Karataş

Ahmet Tekdal

İlker Tuncay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

ARDAHAN

Saffet Kaya

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

BİLECİK

Şerif Çim

Bahattin Şeker

BOLU

Necmi Hoşver

BURSA

Feridun Pehlivan

Ali Osman Sönmez

Ertuğrul Yalçınbayır

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇORUM

Bekir Aksoy

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

GİRESUN

Ergun Özdemir

IĞDIR

Adil Aşırım

ISPARTA

Ömer Bilgin

İÇEL

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Sedat Aloğlu

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

H. Hüsnü Doğan

Metin Işık

Cefi Jozef Kamhi

Hayri Kozakçıoğlu

Aydın Menderes

Ali Talip Özdemir

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Rüşdü Saracoglu

KAHRAMANMARAŞ

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Şinasi Altıner

KAYSERİ

İsmail Cem (B.)

Osman Çilsal

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Osman Pepe

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Mehmet Korkmaz

MANİSA

Rıza Akçalı

Ayseli Göksoy

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

MUŞ

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Esat Kıratlıoğlu

ORDU

Müjdat Koç

Nabi Poyraz

Şükrü Yürür

SAMSUN

Nafiz Kurt

Adem Yıldız

SIVAS

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Necmettin Cevheri

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

Hasan Peker

UŞAK

Hasan Karakaya

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Ömer Barutçu

Osman Mümtaz Soysal

 

 

(Açık Üyelikler)

 

BURSA : 1 KIRŞEHİR : 1

 

 

İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi

Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik

Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü Maddesine Verilen Oyların Sonucu :

 

Kabul Edilmiştir

 

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oylar : 482

Kabul Edenler : 265

Reddedenler : 213

Çekimserler : 0

Mükerrer Oylar : 4

Geçersiz Oylar : 0

Oya Katılmayanlar : 70

Açık Üyelikler : 2

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

Yaman Törüner

Nuri Yabuz

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

İlhan Aküzüm

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Ali Dinçer

Eşref Erdem

Agâh Oktay Güner

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kâmran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

Ahmet Küçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Evren Bulut

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Karaa

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKARİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atila Sav

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Yıldırım Aktuna

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Nami Çağan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Hasan Tekin Enerem

Algan Hacaloğlu

Cefi Jozef Kamhi

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

Bahattin Yücel

İZMİR

Veli Aksoy

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

Hasan Denizkurdu

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Işılay Saygın

Rıfat Serdaroğlu

Ufuk Söylemez

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KİLİS

Doğan Güreş

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Hali Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Ali Günaydın

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Ayseli Göksoy

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Enis Yalım Erez

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

(Reddedenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

Veli Andaç Durak

Orhan Kavuncu

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

Osman Hazer

AĞRI

M. Sıddık Altay

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Mehmet Ekici

Ömer Ekinci

Mehmet Gölhan

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Arif Ahmet Denizolgun

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Hasan Çağlayan

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Hanefi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

ISPARTA

Ömer Bilgin

Mustafa Köylü

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

Korkut Özal

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

Recep Kırış

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

uzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karbekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Yahya Uslu

MARDİN

Fehim Adak

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUŞ

Nedim İlci

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

Nevzat Yanmaz

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfükar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Ali Şevki Erek

Ahmet Fevzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

VAN

Maliki Ejder Arvas

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

(Mükerrer Oylar)

ANKARA

Mehmet Gölhan (RED)

ANTALYA

İbrahim Gürdal (KABUL)

DİYARBAKIR

Seyyit Haşim Haşimi (RED)

VAN

Şaban Şevli (RED)

(Oya Katılmayanlar)

ADANA

M. Halit Dağlı

AFYON

İsmet Attila

Kubilay Uygun

AĞRI

Cemil Erhan

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

ANKARA

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ünal Erkan

Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)

Şaban Karataş

ANTALYA

Deniz Baykal

Osman Berberoğlu

Hayri Doğan

ARDAHAN

Saffet Kaya

BARTIN

Köksal Toptan

BİLECİK

Şerif Çim

Bahattin Şeker

BURSA

Ali Osman Sönmez

Turhan Tayan

Ertuğrul Yalçınbayır

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇORUM

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Mehmet Gözlükaya

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Ferit Bora

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

GİRESUN

Ergun Özdemir

ISPARTA

A. Aykon Doğan

Halil Yıldız

İSTANBUL

Sedat Aloğlu

Ali Coşkun

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

H. Hüsnü Doğan

Metin Işık

Hayri Kozakçıoğlu

Aydın Menderes

Bülent Tanla

İZMİR

Turhan Arınç

Rüştü Saraçoğlu

KAHRAMANMARAŞ

Mehmet Sağlam

KASTAMONU

Fethi Acar

KAYSERİ

İsmail Cem (B.)

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Osman Pepe

KONYA

Mustafa Ünaldı

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Mehmet Korkmaz

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

MUŞ

Necmettin Dede

NEVŞEHİR

Esat Kıratlıoğlu

ORDU

Müjdat Koç

SAKARYA

Ersin Taranoğlu (B.)

SAMSUN

Nafiz Kurt

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

SIVAS

Mahmut Işık

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

Hasan Peker

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Mustafa Bayram

ZONGULDAK

Osman Mümtaz Soysal

(Açık Üyelikler)

BURSA 1

KIRŞEHİR 1

 

 

 

BU BİRLEŞİMİN SONU

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.