ĞÏࡱá>şÿ ëìşÿÿÿåæçèéêÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÜ¥hcàe›D|É›A¸„¸„„¾„¾„¾„¾²DêÁêÁêÁêÁêÁêÁ ôÁTêÁ•ÈaHÆHÆHÆHÆHÆHÆHÆHÆuÈwÈwÈwÈwÈwÈwÈöÈXNÉ.•È„¾2È#$¸HÆHÆ2È2È•È2È„¾„¾HÆHÆ2È2È2È2È„¾HÆ„¾HÆuÈ€–8QÃɼ„¾FÊ¿ „¾„¾„¾„¾HÆêuÈ2ÈC2È Untitled

DÖNEM : 20 CİLT : 31 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

125 inci Birleşim

23. 7 . 1997 Çarşamba



İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Antalya Milletvekili Yusuf Öztop'un, Antalya'da meydana gelen orman yangınıyla ilgili gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu'nun cevabı

2. -Şırnak Milletvekili Bayar Ökten'in, Kuzey Irak'tan mazot getiren araçlardan elde edilecek gelirle oluşturulacak fona ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım'ın cevabı

3. -Tokat Milletvekili Hanefi Çelik'in, son günlerde Tokat'ta tırmanma gösterdiği iddia edilen terör olaylarıyla ilgili gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-Bolu Milletvekili Abbas İnceayan'ın, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/216)

2. -Sakarya Milletvekili Ahmet Neidim'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/217)

3. -Erzurum Milletvekili Necati Güllülü'nün, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/218)

4.-İstanbul Milletvekili Refik Aras'ın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/219)

5. -Kars Milletvekili Selahattin Beyribey'in, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/220)

6.-Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, İçişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/221)

7.-Ordu Milletvekili Bahri Kibar'ın, İçişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/222)

III.-ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 344 sıra sayılı Raporunun görüşmelerinin 23.7.1997 Çarşamba günkü birleşimde yapılmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

IV.-SEÇİMLER

A) BAŞKANLIKDİVANINDAAÇIKBULUNANÜYELİĞESEÇİM

1.-Başkanlık Divanında açık bulunan İdare Amirliğine seçim

B)KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.-Plân ve Bütçe Komisyonuna üye seçimi

C) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.-Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2.-(10/162, 163, 164 ve 175) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

3. -(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

V.-OYLAMASI YAPILACAK İŞLER

1.-Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın OnaylanmasınınUygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/506) (S. Sayısı :234)

VI. -GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A)GÖRÜŞMELER

1.-Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 28 arkadaşının, Uğur Mumcu Cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :344)

VII.-SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.-Ankara Milletvekili Mehmet Sağdıç'ın;

- Polatlı -Gümüşyaka Köyünün enerji nakil hattına,

-Polatlı -Şeyhalli Köyünün elektrik trafosuna,

-Polatlı -İğciler Köyünün elektrik direği ihtiyacına,

-Polatlı -Karailyas Köyünde trenyolu kavşağındaki ışıklandırma sistemine,

-Polatlı -Ada Toprak Pınar Köyünün trafo ihtiyacına,

-Polatlı - Beylikköprü Köyünün elektrik trafosuna,

-Ankara -Evren İlçesinin, enerji nakil hatlarına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in yazılı cevabı (7/2924, 2926, 2927, 2928, 2929, 2941, 2948)

2.-Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Sultanbeyli'de bazı cadde ve sokak isimlerinin değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun yazılı cevabı (7/3011)

3.-Muğla Milletvekili Lâle Aytaman'ın, bazı termik santraller için Dünya Bankasından sağlanan krediye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in yazılı cevabı (7/3013)

4. -Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Yatağan,Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine baca gazı filtrelerinin ne zaman takılacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in yazılı cevabı (7/3053)

5.-Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, İstanbul'da bazı Hazine arsalarının Zaman Gazetesine kiralandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in yazılı cevabı (7/3095)

6.-Tekirdağ Milletvekili BayramFırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ -Çorlu'da gümrük müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu'nun yazılı cevabı (7/3110)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Trabzon Milletvekili İsmail İlhan Sungur, Türkiye-Avrupa birliği ilişkilerinde son gelişmelere,

Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, özelleştirme kapsamında bulunan Gemlik Sunî İpek Fabrikasının özelleştirilmesi sırasında dikkate alınması gereken hususlara,

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya da, Türkiye'nin genel sorunları ve Karadeniz sahil yoluna,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Barış ve Özgürlük Bayramına katılmak üzere Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyetine gidecek olan:

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın,

Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan'a, dönüşüne kadar, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın,

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu'nun,

Devlet Bakanı A. Ahat Andican'a dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere'nin,

Devlet Bakanı Mehmet Batallı'ya, dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir'in,

Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e, dönüşüne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan'ın,

Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'e, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün,

Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez'e, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu'nun,

Turizm Bakanı İbrahim Gürdal'a, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in;

Türk Haftasına katılmak üzere Malta'ya gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı A. Ahat Andican'ın;

Batı Avrupa Birliği (BAB) Olağanüstü Bakanlar Konseyi Toplantısına katılmak üzere Belçika'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,

Karadeniz Ekonomik ve İşbirliği Parlamenter Asamblesinde boş bulunan üyelik için, Doğru Yol Partisi Grubunca, Bilecik Milletvekili Şerif Çim'in,

Parlamentolararası Birlikte boş bulunan üyelik için, Anvatan Partisi Grubunca, Manisa Milletvekili Sümer Oral'ın;

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda boş bulunan üyelikler için :

Doğru Yol Partisi Grubunca, Şanlıurfa Milletvekili Necmettin Cevheri'nin,

Anavatan Partisi Grubunca,İstanbul Milletvekili Yusuf Namoğlu'nun,

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtında boş bulunan üyelik için, Doğru Yol Partisi Grubunca, Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak'ın,

Aday gösterildiklerine ilişkin Başkanlık tezkereleri,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

55 inci Hükümetinin güvenoyu alması nedeniyle, İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca, komisyonların, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerinin yenilenmesine ilişkin ANAP ve DSP Gruplarının müşterek önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; seçimleri yenilemek üzere, komisyonların toplantıya çağrılacağı Başkanlıkça açıklandı.

Konya Milletvekili Ahmet Alkan'ın, YüksekÖğretim Kurumu Personel Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/684) ile,

Ankara Milletvekili MehmetGölhan'ın, Şereflikoçhisar Adı ile Bir İl Kurulmasına dair Kanun Teklifinin (2/267),

İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınmalarına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/506) (S. Sayısı :234) tekrarlanan açık oylaması sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

23 Temmuz 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.06'da son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Zeki Ergezen Fatih Atay

Bitlis Aydın

Kâtip Üye Kâtip Üye

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

23 Temmuz 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Zeki ERGEZEN (Bitlis)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cenabı Allah'tan, çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını temenni ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125 inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, yoklama yapmayı düşünüyordum; ama, gördüm ki, Genel Kurul salonuna büyük bir aşkla, şevkle giriş var. Özellikle, tabiî...

AHMET TAN (İstanbul) - Muhalefet partileri...

BAŞKAN - Sayın Tan diyor, ben demiyorum efendim. Sayın Tan, Anamuhalefet Partisi fevkalade ilgi gösteriyor; onun için yoklamaya gerek yok diyorlar.

Gündeme geçmeden önce, gündemdışı söz talepleri var; üç değerli arkadaşıma söz vereceğim.

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Antalya Milletvekili Yusuf Öztop'un, Antalya'da meydana gelen orman yangınıyla ilgili gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu'nun cevabı

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup Antalya Milletvekili Yusuf Öztop, Antalya'da meydana gelen orman yangınıyla ilgili olarak gündemdışı konuşacaklardır.

Başkanlığımız adına, bu yangında zarar gören çevre halkına ve milletimize geçmiş olsun diyor, hayatını kaybeden iki değerli kardeşimize Cenabı Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, sizin şahsınızda Antalyalılara geçmiş olsun diyorum.

Buyurun.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; iki gün önce Antalya'da meydana gelen, hepimizi üzen ve can kaybıyla sonuçlanan yangınla ilgili düşüncelerimi, dileklerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yıllardan beri, ülkemizin çeşitli yerlerinde, ne yazık ki, yaygın biçimde, yangınlarla karşılaşıyoruz. Son olarak, 21 Temmuz günü Antalya'da büyük bir yangınla karşı karşıya kaldık.

Yangının özelliği şu: Yangın, üç ayrı noktadan aynı zamanda çıkıyor -bunu, hepimizi ciddiyetle düşündürmesi gereken ciddî bir olay olarak görüyorum- birinci nokta, Düzlerçamı Kayraklı Kulesi dibinden; hemen o yangını takiben -yine, bir başka bölgede- Aşağı Karaman civarındaki Köyümüzde; hemen kısa bir süre sonra da, Duraliler Köyü civarındaki bir noktadan başlıyor. Üç noktadaki yangın birleştiği zaman, korkunç bir yangın ortaya çıktı; Antalya, gerçekten çok zor anlar yaşadı.

Bu alanın kızılçam ağaçlarıyla kaplı olması nedeniyle ve saatte 80-90 kilometre hızla esen rüzgârın da etkisiyle, yangın, tüm çabalara rağmen, önlenemedi ve bu yangın sonucunda 700 hektar alan, ne yazık ki, kül oldu.

Bu bölgenin bir özelliği var. Bu bölge, Antalya'nın akciğeri konumundadır. Antalya, bu yangında yalnız orman yapısını kaybetmedi; bir ölçüde, Antalya'nın kalbi de yanmış oldu.

Üzüntüyle ifade edeyim ki, iki orman görevlisini de bu yangında kaybettik; büyük üzüntü duyuyoruz, büyük acı duyuyoruz. Orman Mühendisi Osman Çolpak ileTraktör Operatörü Mehmet Özcan'ı kaybettik. Kendileri görev şehidi oldular. Kendilerine Tanrı'dan rahmet diliyorum, yakınlarına, orman teşkilatına da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yangından Antalya'nın Aşağı Karaman Köyü, Nebiler Köyü, Doyran Köyü ve Duraliler Köyü büyük ölçüde zarar görmüştür; kimi vatandaşlarımız hayvanlarını kaybettiler, kimi vatandaşlarımız bahçelerini kaybettiler, kimi vatandaşlarımız seralarını kaybettiler, kimi vatandaşlarımız da evlerini kaybettiler; onlar, şu anda perişan durumdadırlar; takriben 300 dekar bahçenin yandığı da söylenmektedir.

Bu bakımdan, bizim, Hükümetimizden özel bir talebimiz, özel bir istirhamımız var. Öncelikle -bugün, memnuniyetle öğrendim ki hasar tespitine başlanmış- zaman kaybedilmeden hasar tespiti yapılmalı, zarar gören köylülerimizin, vatandaşlarımızın zararları karşılanmalıdır diye düşünüyorum.

Bir başka talebimiz, kredi borcu olan çiftçilerimizin kredi borçlarının ertelenmesi ve yeni kredi olanaklarının yaratılmasıdır; bunu özellikle bekliyoruz. Bu köylülerimiz arasında serası yananlar da var; özellikle, serada, ekim dikim işi ağustos ayı başında başlamaktadır. Şu anda, üreticinin de elinde ciddî miktarda parası, ciddî kaynağı yoktur; bir an önce, bu devlet yardımının, kredisinin sağlanarak, üretimin yeniden yapılabilir duruma getirilmesini Hükümetimizden bekliyoruz.

Yine, bu alan, biraz önce ifade ettiğim gibi, Antalya'nın akciğeri konumundadır. Hiç zaman kaybedilmeden, bu bölgenin yeniden ağaçlandırılması için gerekli çabanın, gayretin gösterilmesini de Hükümetten bekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yangının olduğu gün Antalya'daydım. Yangının söndürülmesi girişimlerini, çabalarını yerinde gördüm; ama, her yangında olduğu gibi, yine, bir sorunumuz vardı, yeterli teknik donanım yoktu. Helikopterler, yangını söndürme konusunda çaba gösteriyorlardı; ama, helikopterlerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

YUSUF ÖZTOP (Devamla) - ...taşıdığı suyun yeterli olmaması nedeniyle yeterince etkili olduklarını söyleyebilmek şansına ne yazık ki sahip değilim. Eğer, 5,5-6 ton su taşıyan uçaklarla bu yangını söndürme faaliyetine başlayabilmiş olsaydık, öyle tahmin ediyorum ki, yangın bu kadar büyümezdi ve bu kadar da büyük hasar meydana gelmezdi.

Şimdi, benim tekrar dileğim, istirhamım, artık, bu işe bir son vermek lazım, bu tür yangınların olmaması için gerekli tedbirlerin alınması lazım. Bu hassas olan bölgelerde, özellikle, Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgelerinde yangın söndürebilecek, çok su taşıyabilen uçakların alınıp seferber edilmesi lazımdır. Her zaman yangın oluyor, yangın olduktan sonra üzüntülerimizi dile getiriyoruz “gerekenler yapılacaktır” diyoruz; ama, aradan zaman geçiyor, yeni bir büyük yangın oluncaya kadar her şeyi unutuyoruz.

Benim istirhamım, beklentim, geçmişte yaptığımız bu ihmali, hatayı tekrar etmeyelim. Bu yangının son olmasını diliyor, hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Öztop, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu; buyurun efendim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Antalya Milletvekili Sayın Yusuf Öztop arkadaşımın, Antalya'da cereyan eden orman yangınları üzerine yaptığı gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınıza geldim; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Antalya yangını konusuna girmeden önce, kamuoyunun ve Yüce Heyetin aydınlanması açısından, birtakım rakamlar vereceğim ve sözlerime devam edeceğim.

Mevsimin yaz olması ve yangınların artması nedeniyle, orman yangınları konusunda toplumda genel bir hassasiyet söz konusudur; ancak, rakamlar diğer Batı ülkeleriyle mukayese edilmediği için, cumhuriyet hükümetlerinin konuya yeteri kadar ağırlık vermediği şeklinde haksız bir kanaat söz konusudur.

Türkiye'nin orman varlığı 20 milyon hektar olup, yakın komşumuz Yunanistan'ın orman varlığı 6 milyon hektardır. Türkiye, 20 milyon hektar ormanına karşılık, yılda yaklaşık 10 bin hektarını yangınla kaybetmesine rağmen, 6 milyon hektar orman varlığına sahip Yunanistan'da yılda ortalama 60 bin hektar orman yanmaktadır; yani, Türkiye'nin üçte biri kadar orman varlığına sahip bir ülke, teknik ekipman olarak, uçak olarak bizden daha yüksek performansa sahip bir ülke, bizim 5 katımız üzerinde orman yakmaktadır.

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Biraz daha yakalım o zaman!..

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Devamla) - İtalya'yı, Kanada'yı, ABD'yi örnek aldığınız zaman, rakamlar çok yüksektir. Şimdi, bunu, şunun için söylüyorum: Birtakım matematiksel rakamlara sığınarak, biz az yakıyoruz demiyorum; ama, burada bir realite var; ABD, Kanada, Yunanistan gibi ülkelerin, teknik ekipmanları yeterli, 5 ton, 10 ton su taşıyan helikopter ve uçakları olduğu halde, neden onlarda daha fazla yanıyor da Türkiye'de daha az yanıyor? İşte, bu noktayı tespit ettiğimiz zaman, orman yangınları için mücadele eden orman yangın işçilerine, aslında orman kahramanı dememiz gerektiği fikrine varacağız; çünkü, bizim işçilerimiz, yangın çıktığı an, direkt müdahale etmekte, ateşle temas etmekte, bir an önce söndürmeye uğraşmaktadır. Hiçbir Batı ülkesinde, insanların bu kadar cansiparane çalışması mümkün değildir; hiçbir Batı ülkesinde de, bu konuda şehit olan ne işçiyi ne mühendisi görmek mümkün değildir. Dolayısıyla, kamuoyunun, orman yangınlarında mücadele eden Bakanlığımın bütün personelini birer orman kahramanı olarak görmesini rica ediyorum, bu hakkı teslim etmemiz gerekir.

Şimdi, gelelim Antalya meselesine. 21 Temmuz günü saat 13.00 sularında, Düzlerçamı mevkiinde malum yangın çıkmıştır. Yangına, teşkilatımız 20 dakika içerisinde müdahale etmiştir; Batı standartlarında bu rakam en fazla 30 dakikadır. Yangına, 100 jandarma, köylerden 600 vatandaşımız, 300 orman işçisi, 75 teknik eleman, bölge müdür yardımcısı, işletme müdürü, bölge şefi; 22 arozöz, 17 dozer, 6 helikopter ve 2 uçakla makul zamanda müdahale edilmiştir.

Ben, bu vesileyle, orman yangınında şehit olan bölge müdürlüğü görevi yapmış arkadaşıma, traktör operatörlüğü görevini yapan Antalyalı hemşerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Yangında 650 hektar civarında bir kayıp olmuştur; bunun yaklaşık 350 hektarı ağaçlandırma sahası, 300 hektarı da koru sahadır.

Biz, Bakanlık olarak, bu konuda basiretli davrandık, hazırlıksız yakalanmadık. Bundan on gün önce, Meteorolojinin bir hafta sonraki tahminlerini de dikkate alarak -çünkü “önümüzdeki hafta” tabiriyle Meteoroloji, sıcaklıkların 10 derece artacağını, rutubetin düşeceğini ifade etmişti- Bakanlığım, 20 Temmuz ile 10 Ağustos tarihleri arasındaki dönemi, bilhassa Muğla, Antalya, Mersin, İzmir, Adana'yı da içine alan bölgeyi, yangınla mücadelede olağanüstü hal olarak ilan etmiş, olağanüstü hal yönetimi uygulaması getirilmesini ifade etmiş; hatta görevliler teyakkuz haline geçirilmiş, 24 saat görev başında olmaları sağlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Antalya yöresinde, aynı tarih itibariyle mukayese ettiğinizde, bir önceki yılın 21 Temmuzunda yüzde 40 olan nem oranı, 21 Temmuz 1997 tarihinde yüzde 15'e düşmüştür; sıcaklık geçen sene bu tarihte 35 derece iken, bugün 45 dereceye çıkmıştır; yani, hava sıcaklığında bir artış, rutubette süratli bir düşüş söz konusudur. Bu ortam, yangını davet eden bir ortamdır.

Benden önceki Bakan arkadaşım Sayın Halit Dağlı da, orman yangınlarıyla mücadele konusunda fevkalade gayretli olmuştur. Kendisi benim rakip bir partimden olmasına rağmen, ben, bu hakkı teslim etmek mecburiyetindeyim. Bu konuda okullar açılmıştır, eğitim kampları açılmıştır, gayet dinamik bir teşkilat ortaya çıkarılmıştır.

Uçak konusuna geldiğimiz zaman; Bakanlığa geldiğimin ikinci gününde, daha önceki Sayın Bakan zamanında da başlangıcı yapılan, Kanada firmasına ait, 5 ton su kapasiteli, amfibik, denizden, baraj göllerinden, göllerden, nehirlerden kendi kendine su ikmalini yapan, yaparken de kalkan ve yangın söndürme ameliyesini yapan uçaklar kiralanmıştır; ancak, kiralanan uçaklar Avustralya'da görev yaptığı için, ayın 16'sı itibariyle Türkiye'ye getirilmiştir; 25 bin kilometrelik bir yolu katettiklerinden bakım ameliyesi için şu anda işlemleri tamamlanmaktadır.

Biz, Antalya yangınına, İzmir'deki bu uçağımızı gönderirken, Denizli'de bir yangın çıkmıştır. Havadayken talimat verdirdik, Denizli yangınına müdahale ettirdik. Diğer uçağın bakımı bugün bitmekte ve en geç iki gün içerisinde -bir tanesi İzmir, bir tanesi de Antalya Havaalanında- 5 ton su kapasiteli iki uçağımız hazır olacaktır.

Kamuoyunda uçaklarla ilgili çıkan sözlerin hiçbirine itibar etmiyorum; nihayetinde, bunlar teknik ekipmanlardır, arızaları tabiî ki olacaktır.

Sözlerimin bu bölümünde Yusuf Öztop arkadaşımın temennilerine cevap vermek istiyorum. Yarın, Bakanlığımız ve Antalya milletvekillerimizle beraber yangın bölgesine ve köylere gideceğiz. Şu anda, köylerde hasar tespitleri yapılmaktadır; dün itibariyle başlanmıştır.

Buradan, Cumhuriyet Hükümetinin bir bakanı olarak ifade etmek istiyorum ki, evleri yanan bütün vatandaşlarımızın yaraları sarılacak, mağduriyetleri önlenecektir. Kredi borçları konusunda, zaten Hükümetimizin son Bakanlar Kurulu toplantısında afete maruz kalan köylerimizin çiftçi borçlarının ertelenmesi hakkında yetki talebi olmuştur; bu, gündemdedir. Dolayısıyla, hep beraber, yarın Antalya'ya gideceğiz; o köyleri gezeceğiz ve bu yaraların hepsini saracağız.

Ben, sözlerimin sonunda, yangın mücadelesinde işçilerimizi yalnız bırakmayan Silahlı Kuvvetler mensuplarına, Doyran, Yukarı Karaman, Aşağı Karaman, Duraliler ve Nebiler Köyleri halkına, gayretleri için, Meclis adına, bu kürsüden teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Orman Bakanı Sayın Taranoğlu, gündemdışı konuşmayı cevaplandırdı.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

2. -Şırnak Milletvekili Bayar Ökten'in, Kuzey Irak'tan mazot getiren araçlardan elde edilecek gelirle oluşturulacak fona ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım'ın cevabı

BAŞKAN - Gündemdışı söz talebinde bulunan Şırnak Milletvekili Sayın Bayar Ökten; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Irak'tan yapılan mazot ticaretiyle ilgili olarak konuşacağınızı belirttiniz; münhasıran, mazot mu, yakıt mı bilemiyorum; buyurun, şimdi dinleyeceğiz.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Irak'tan mazot ticareti yapan araçlardan kesilecek paralardan oluşturulacak fonla ilgili olarak söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

Yeni kurulan her hükümetin öncelikli çalışmalarından birisi, yeni kaynaklar yaratmaktır. Bu kaynak bulma çalışmalarının ise, tutarlı, akılcı ve uygulanabilir olması gerekmektedir. Hükümetin bu yöndeki çalışmalarını merakla takip ederken, ilginç ve ilginç olduğu kadar da sorumsuz bir çalışmanın varlığını öğrendik. Devlet Bakanı Sayın Salih Yıldırım tarafından açıklanan bu kaynağı, kendi açıklamasından aynen okuyorum: “Akaryakıta yapılan yüzde 32'lik fiyat artışı, Kuzey Irak'tan gelen mazotu etkilemediği için, bu fiyat artışından doğan farkların oluşturacağı fonla kalkınmada öncelikli yörelerdeki yatırımlar finanse edilecektir.”

Değerli milletvekilleri, Habur Sınır Kapısı uzunca bir süre kapalı kalmıştır. Bu süre içerisinde, terör nedeniyle, birçok köyümüz boşalmış ve şehir merkezlerine yoğun bir göç yaşanmıştır. Merkezî ve yerel yönetimlerin tüm çabaları, göç eden vatandaşlarımızın ekonomik sorunlarını çözmeye yetmemiştir.

BAŞKAN - Sayın Ökten, bir dakikanızı rica edebilir miyim... Ben sürenizi durdurdum.

Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Efendim, aranızda milletvekili olmayan var mı?! Ben “sayın milletvekilleri” dedikçe, hâlâ konuşmaya devam eden arkadaşlarım var.

Sayın milletvekilleri, bakınız, gündemdışı konuşma, İçtüzüğün tanım ve tarifine göre, şu maksatla istenir: Acele, müstacel, çok önemli konuları Yüce Heyete bildirmek maksadıyla talep edilir ve Başkanlar da bu ölçüyü esas alarak gündemdışı konuşma imkânı verirler. Demek oluyor ki, gündemdışı konuşmalar, çok önemli konulardadır.

Rica ediyorum... Ben, uğultudan, sayın hatibi takip edemiyorum. Rica ediyorum...

Buyurun efendim, sürenizi başlatıyorum.

BAYAR ÖKTEN (Devamla) - Merkezî ve yerel yönetimlerin tüm çabaları, göç eden vatandaşlarımızın ekonomik sorunlarını çözmeye yetmemiştir. Habur Sınır Kapısı açıldıktan sonra, devlet denetiminde, Irak'tan getirilen mazot, bölgenin çökmüş olan ekonomisine az da olsa bir canlılık getirmiştir. Köyünü, mezrasını terör nedeniyle boşaltan halkımız, üç beş kişi bir araya gelerek yüksek fiyatlarla bir kamyon satın almış ve bununla mazot ticareti yapmaya başlamıştır. Tarım ve hayvancılığın bittiği yerde mazot, bu insanların umudu ve ekmek kapısı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugün itibariyle mazot ticareti yapan kamyon sayısı 33 bindir; bunun, yaklaşık 12 bini Şırnak İlinden, kalan 21 bini ise, Mardin, Diyarbakır, Muş, Şanlıurfa, Adana, Gaziantep, Van, Siirt, Batman ve Osmaniye İllerindendir; aileleriyle düşündüğümüzde, yaklaşık olarak 1 milyon kişi bu işten ekmek yemektedir. Bir başka deyişle, mazot ticareti, Şırnak ve ilçelerinden daha çok, diğer illerimize gelir imkânı sağlamıştır. Açıklamada belirtildiği gibi, yüzde 32'lik zam, doğrudan mazot ticareti yapan araçlara kalmamaktadır. Sayın Bakan, biraz araştırma yapmış olsaydı, Kuzey Irak'ta, dinarın değer kazanmış olmasından dolayı mazot fiyatlarının her geçen gün arttığını görmüş olacaktı.

Değerli milletvekilleri, oluşturulacak bu fonun, kalkınmada öncelikli yörelerde kullanılacağı belirtilmektedir; yani, Şırnak, Mardin, Gaziantep, Diyarbakır ve yukarıda saydığım illerin elde ettiği bu gelirin büyük bir kısmı kalkınmada öncelikli diğer illere aktarılacaktır.

Fonda toplanması beklenen miktar 10 trilyondur. Hükümetin bölgede yarım kalmış kamu yatırımlarına en az 10 trilyon daha kaynak bulması gerekirken, bölge halkının cebine girecek üç beş kuruş paraya göz dikmiş olmasına anlam veremiyorum.

Bakınız, mazot ticareti, halkımızın bir gelir kapısı olmasının yanı sıra, birçok yatırıma da kaynak yaratmıştır. Bu Hükümetin görevden aldığı Şırnak eski Valisi Sayın Kâmil Acun tarafından 1995 yılında kurulan Şırnak İli ve İlçelerini Geliştirme Vakfı, 1997 Temmuz ayına kadar, mazot ticareti yapan araçlardan sağlanan gelirle bakınız neler yapmıştır:

Şırnak merkezde, 40 bin metrekare parke taşı döşemesi, 15 kilometre boru alımı, vakıf külliyesi, meslek yüksekokulu yapım ve donanımı, üniversite arsası alımı, 12 derslikli ilköğretim okulu, kilim atölyesi, arıcılık ve seracılığa katkı, sulama tesisleri yapımı, okullara, spor kulüplerine, askerî birliklere, yoksul ailelere giyim, gıda, kırtasiye türü yardımlar, havaalanı arsası alımı.

Güçlükonak'ta, cami, içmesuyu deposu, park, futbol sahası yapımı.

Beytüşşebap'ta, 12 derslikli ilköğretim okulu, 9 bin metrekare parke taşı döşemesi, mezra, kilim atölyesi, taşarası ilkokul ve lojman yapımı, el sanatları merkezi, 1 000 kovanlık arı dağıtımı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYAR ÖKTEN (Devamla) - Efendim, çok önemli...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

BAYAR ÖKTEN (Devamla) - Uludere'de, merkez ve Uzungeçit'e 8'er derslikli ilköğretim okulu; 12 bin metrekare parke taşı döşemesi.

Gülyazı, Seyhan, Andaç Köylerine, ilkokul ve sulama tesisleri; alabalık havuzları, arı kovanı dağıtımı ve futbol sahası.

İdil'e, park; cami; futbol sahası; 10 bin metrekare parke taşı döşemesi ve arı kovanı dağıtımı.

Silopi'ye, cami ve külliye; meslek yüksekokulu, ilköğretim okulu; park; sanayi sitesi; parke taşı, kilim atölyesi; seracılık; futbol sahası yapımı; makine ve araç alımı.

Verimli ve Görümlü Beldelerinin yollarının asfaltlanması; Kavaközü içmesuyu yapımı.

Cizre'ye, türbe, cami, külliye yapımı; Katran Çiftliği, Şabani alabalık havuzları; yüksekokul binası yapımı, 22 derslikli 2 ilköğretim okulu yapımı; tuğla fabrikası ve selektör binası yapımı, parke döşemesi; makine alımı; tüm kaymakamlara jeep alımı gibi birçok hizmet, mazot ticaretinden sağlanan gelirle yapılmıştır.

Bu vesileyle, ŞIRGEV Vakfını kuran ve tüm bu hizmetleri sunan eski Valimiz Sayın Kâmil Acun'a, Şırnaklılar adına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kaynakların kullanımının yerel yönetimlerde olduğu takdirde, nasıl etkin ve verimli kullanıldığını görmek için Şırnak örneğine bakmamız yeterlidir.

Mazot ticaretinin, bölgeye getirdiği ekonomik canlılığın yanı sıra, finanse ettiği yatırımları, acaba, Sayın Bakanın düşündüğü yöntemle yapmak mümkün olacak mıdır? Yoksa, böyle bir fonun oluşturulması, ANAP'lı belediyelere kaynak sağlamak için kullanılması düşünülen bir yöntem midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYAR ÖKTEN (Devamla) - Hükümet, bir çırpıda tekelci sermayeye 450 trilyon kaynak aktardığını övünerek açıklarken, bir bakanı aracılığıyla, bölgemizde yoksulluk çeken halkımızın cebine girecek üç kuruş paraya göz koymasına en güzel cevabı bölge halkımız verecektir.

Habur Kapısı, Deli Dumrul köprüsü değildir. Her aklına esen, kaynak yaratacağım diyerek, insanlarımızın üç kuruş parasına ortak olamaz.

Sayın Bakanın, akaryakıta, telefona, çaya ve şekere acımasızca yaptıkları zamlardan dolayı, geçim sıkıntısının en fazla yaşandığı bölgemizdeki insanlardan özür dilemesi gerekirken, ceplerindeki üç beş kuruşa dahi göz dikmesini şiddetle kınıyorum.

Bu sorumsuz ve gerçeklerden uzak projenin, halkımız tarafından son derece büyük bir tepkiyle karşılandığının bilinmesini ve yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlar nedeniyle bu projeden vazgeçilmesini diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ökten, teşekkür ediyorum efendim.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Salih Yıldırım; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) - Şırnak Milletvekili Sayın Bayar Ökten'in, Habur Gümrük Kapısından getirilen mazot konusuyla alakalı gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Yüce Heyete sunulan bilgiler için kullanılan bu kürsünün herkes için açık olması gayet doğaldır. Buradaki tüm parlamenterler gibi değerli milletvekilinin de yöre sorunlarını Yüce Heyete takdim etmesinden daha doğal bir şey olamaz. Ancak, sayın parlamenterin bazı konularda duyum aldığı doğru; ama, aktardığı bilgiler yanlış, eksik ve hatalı.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) - Gazete...

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Dinlemesini öğrenin lütfen.

Şimdi, konuyla alakalı bilgi aktaracağım...

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) - Burada gazete var; gazeteden okudum.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Müsaade eder misiniz sayın milletvekili; dinlemesini öğrenin.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz buyurun efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Yeni Hükümetimizin, 55 inci Hükümetimizin, rutin hizmetlerin yürütülmesi yanında, gelecekteki projeler için yeni kaynak arayışı içerisinde olduğu doğrudur; yeni Hükümetin, öncelikle üstünde durduğu konulardan bir tanesi olan az gelişmiş yörelerin, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun, sosyoekonomik sorunlarına çözüm getirecek kaynak bulma istemi de doğrudur; ancak, 55 inci Hükümetin, Habur Gümrük Kapısından giren mazottan Akaryakıt Tüketim Vergisi alınmasına ilişkin tasarım aşamasındaki bir çalışmasının, hükme bağlanmış veyahut da tasarıya dönüştürülmüş olduğu iddiası yanlıştır. Benim, bu konuya, bu Akaryakıt Tüketim Vergisinin gerçekleşmesi bazında değil, Akaryakıt Tüketim Vergisinin yöre esnafının önemli sıkıntılarına neden olacağı, bunun sakıncalar doğuracağı nedeniyle kararnamenin geri çekilmesi konusunda katkılarımın olduğu doğru. Bu bakımdan, sayın milletvekilinin beyanları eksik ve hatalıdır. Ben, bu vesileyle, bu konudaki bazı düşüncelerimi de aktarmak istiyorum.

Burada aktarılan tüm bilgilerin doğru olanlarına sahip çıkmak yükümlülüğümüz, onları yaşama geçirmek yükümlülüğümüz; ancak, doğruların çok iyi irdelenmesi gerektiğini duyurmak da, yine, benim yükümlülüğüm.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, 1990 yılı ağustos ayında Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan, Birleşmiş Milletler tarafından Irak'a ambargo uygulanması sonucu Körfez Krizinin oluşturduğu sıkıntılar, en ağır boyutuyla ülkemizde yaşandı; başta Silopi ve Cizre olmak üzere, yöredeki tüm halk, büyük ölçüde, ekonomik ve sosyal sıkıntıya girdi, halkın büyük bir kısmı göçe maruz kaldı. 1990 yılındaki bu sıkıntının 1992 yılına kadar sürmesi üzerine, akaryakıtın ülkeye girişine olanak sağlayacak ve bundan mümkün mertebe şoför esnafının, akaryakıt taşıyıcısının zarar görmemesini sağlayacak tasarımlar gündeme geldi. Hepinizin bildiği gibi, 1615 sayılı Gümrük Kanununun 12 nci maddesinde yer alan “motorlu vasıtaların mutat depolarındaki akaryakıt ve madenî yağlardan vergi alınmaz” şeklindeki hükme işlerlik kazandırıldı ve yine bu hükme ilaveten, 1996 yılında alınan bir kararla, normalde başka gümrük kapılarından alınan yüzde 15'lik Katma Değer Vergisinin buradan giren akaryakıtlardan alınmaması da gündeme geldi.

Şimdi, temel sorun şu: Yörede ekonomik ve sosyal açıdan büyük sıkıntıların yaşandığı, terör açısından yörenin hassas olduğu hepinizin bilgisi dahilinde. Bu bakımdan, ekonomi açısından çok önemli katkı sağlayacak bu girdiyi ortadan kaldırmayı hiç kimse aklının köşesinden geçirmemelidir; hele, benim gibi yöredeki sıkıntıları yaşayan bir parlamenterin bunu düşünmesi, olası bile olamaz.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) - Kaç kere yöreye geldin?

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Kuzey Irak' tan ülkemize giren mazotun litresi 2,9 Dinardır. 1 Dinar, 5 bin Türk Lirasına tekabül etmektedir. Kamyonlar, Kuzey Irak'ta, 4 ton için 69 milyon 600 bin lira para ödemektedirler; 8 tonluk TIR'ların ödedikleri para ise, 139 milyon 200 bin Türk Lirasıdır. Eğer, tasarım halinde olan, gerçekten az gelişmiş yörelerde kalkınma için kullanılması düşünülen fona girdisi yapılacak olan para için Akaryakıt Tüketim Vergisi uygulanmış olsaydı, kamyonlar için 69 milyon, TIR'lar içinse 130 milyon bir ek yük binecekti.

Buna ilaveten söylemek istediğim bir rakam da, Katma Değer Vergisi alınması zorunluluğu olacak. Bundan da, kamyonlar için 23 milyon, TIR'lar için 47 milyon gibi bir ek yük ilave olacak ve böylece, vatandaşa, 4 tonluk kamyon 158 milyon liraya, 8 tonluk kamyon ise 317 milyon liraya mal olacaktı. 4 tonluk kamyonun vatandaşa getirisi 230 milyon Türk Lirasıdır, 8 tonluk TIR'ın vatandaşa getirisi ise 460 milyon Türk Lirasıdır.

Geçmiş değerlendirmeleri göz önüne alırsanız, Kuzey Irak'ta, zamanlı zamansız, yasal olan ve olmayan yöntemlerle vatandaştan alınan paraları da hesaba katarsanız, 4 tonluk kamyonda vatandaşa kalan para takriben 50 milyon, 8 tonluk kamyonda ise 100 milyon Türk Lirası olacaktır. Bu para için hiçbir vatandaşımız Kuzey Irak'tan mazot getirmeyi riske etmez. Kuzey Irak'tan getirilen mazotun, sadece vatandaşa değil, tüm ülkeye yararı olduğu konusunda hepinizin bilgisinin olmasını istiyorum.

Bu bakımdan, Akaryakıt Tüketim Vergisinin, bu koşullarda, Habur'dan girecek mazotta uygulanması söz konusu değildir. Değildir; şunun için değildir: Biz, başlangıçta, akaryakıta yüzde 32'lik zam yaptığımız zaman, Kuzey Irak'tan ülkeye girecek her ton mazotun, vatandaşa, ekstradan 15 milyon lira gelir getirmesi gerekiyordu. Ancak, Kuzey Irak'tan getirdiğimiz mazotun, normal fiyattan, piyasa fiyatı üzerinden satılmadığını biliyorsunuz. Bunun piyasada satış fiyatı, maksimum 48 bin liradır. Bu bakımdan, bunu normal şartlardaki akaryakıt gibi değerlendirip bir fon oluşturmayı düşünen Hükümet mensubu arkadaşlarımıza, bu açıklamalardan sonra, kararlarını tekrar düşünmeleri gerektiğini söyledik ve de kararname, şimdilik çekilmiş bulunmaktadır.

Bu bakımdan, değerli milletvekilinin söylediği gibi, böyle bir tasarı benim tarafımdan Hükümete taşınmamıştır. Değerli milletvekilinin söylediği gibi, ne tasarı kanunlaşmış ne de bu aşamaya gelmiştir. Değerli milletvekilinin söylediği gibi, böyle bir şey, Şırnak halkının veyahut da gelişmekte olan yöredeki insanlarımızın aleyhine kullanılabilecek bir tasarım söz konusu olmaz; hele hele, 55 inci Hükümette hiç olmaz.

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) - İnşallah... İnşallah...

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Şunu belirtmek istiyorum: Değerli milletvekilinin, yöredeki bir idareciyle alakalı aktarımları oldu. İyi şeyler yapmak, idarecilerin yükümlülükleridir, görevleridir. Bunları, farklı parametreler olarak yansıtmaya gerek yoktur. Kişisel sorunlara girmeyi bu kürsüye yakıştırmadığım için, bu konuyu geçiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

3. -Tokat Milletvekili Hanefi Çelik'in, son günlerde Tokat'ta tırmanma gösterdiği iddia edilen terör olaylarıyla ilgili gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

BAŞKAN - Üçüncü sırada, Tokat Milletvekili Sayın Hanefi Çelik; buyurun. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

HANEFİ ÇELİK (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde Tokat'ta tırmanma gösteren terör olaylarıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tokat İlimiz, coğrafî olarak, Anadolu'nun ortasında sayabileceğimiz bir bölgededir; yapısı, gayet mütevazı, anane ve törelerine bağlı insanlardan müteşekkildir. Tokat halkı, Türk insanının tarih boyunca sahip olduğu karakteristiğe uygun olarak, devletine karşı, kanunlara karşı her zaman saygılı olmuştur;

Tokat'ta, bugüne kadar, 1970'li yıllarda bütün ülkemizi saran terör olaylarını saymayacak olursak, devlete karşı, ciddî olarak, herhangi bir olay vuku bulmamıştır; ama, son günlerde tırmanma gösteren terör olaylarını ciddî bir kaygıyla izlemekteyiz. Özellikle THKP-C ve PKK işbirliğiyle, önce, Tokatımızdaki bir un fabrikası basılmış, TEDAŞ müdürü, TEDAŞ'ta görevli bir müfettiş ve fabrika sahibi dağa kaçırılarak katledilmiş; arkasından, bu olayların failleri aranırken, 1 uzman çavuşumuz şehit olmuş, 1 askerimiz ile 1 polisimiz de yaralanmıştır.

Daha geçen hafta, yine Tokatımızın merkezinde, biri Hükümet Konağının yanına olmak üzere, 2 tane bomba konulmuş; Hükümet Konağına konulan bomba patlamış, Emniyet Sarayının yakınına konulan bomba ise imha edilmiştir. Bu patlamada, Allah'a şükür, can kaybı olmamış; fakat, büyük maddî zararlar meydana gelmiştir. Bu maddî zararların anında karşılanması noktasında hassasiyet gösteren Tokat Valiliğine çok teşekkür ediyorum; çünkü, vatandaşlarımızın bu terörle ilgili olarak görmüş oldukları zarar ziyanın anında karşılanması, vatandaşın devlete olan saygınlığını tazelemektedir.

Yine, geçen hafta, Tokat İli ile Turhal İlçesi arasında, 20 nci kilometrede teröristlerin yol kesmesi neticesinde, 17 tane araç durdurularak soyulmuştur. Bugün, Tokat'ın, merkez köyleri dahil olmak şartıyla, birçok köyü -erzak toplamak gayesiyle veyahut da başka taleplerini karşılamak gayesiyle-teröristler tarafından tehdit altındadır ve bu köylere teröristlerin sık sık inip köylüleri tehdit ettiği bilinmektedir.

Operasyonlar neticesinde Tokat'ta ortaya çıkarılan barınakların gerek giriş-çıkış yerlerinin gayet düzenli bir şekilde yapılmış olması ve gerekse bu barınakların yapılış şekli itibariyle çok düzenli olması, bu teröristlerin yeni gelmediklerini, daha önce de burada kaldıklarını ve uzun süre bu bölgede kalmayı planladıklarını göstermektedir. Konunun uzmanları tarafından, özellikle, geçen yıllar Sıvas'ta olan terör olaylarına karışan kişilerin, bölgenin coğrafî durumu -özellikle ormanlık olması- nedeniyle Sıvas'ta yaptıkları eylemlerden sonra Tokat'a kaçarak burada barındıkları ve Tokat'ı bir barınma yeri, bir üs olarak kullandıkları belirtilmektedir.

Şu anda, Tokat'ın kırsal bölgesinde çok sayıda terörist bulunmaktadır. Özellikle, büyük şehirlerdeki olaylarda yakalanan teröristlerin büyük bir kısmının Tokat'ta eğitildiği ve bir kısmının da Tokatlı olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, teröristlerin, Tokat için özel önemi haiz bir tehlike oluşturdukları ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Tokat gibi Anadolu'nun ortası sayılabilecek bir bölgede bu terörün çıkmasının asıl nedeni, bildiğiniz gibi, 12 Eylül 1980 harekâtından sonra da istihbarat birimlerinin açıkladıkları gibi, teröristlerin, Ordu-İskenderun hattını kendilerine pilot bölge olarak seçmelerinin bir sonucudur; özellikle, ülkemizin güneydoğusunda ve doğusunda bulunan terör olaylarına, oradaki yandaşlarına destek vermek, Ordu-Hatay hattını Tokat, Sıvas üzerinden bir zincir şeklinde bölüp doğudaki terörü daha fazla rahatlatmak amacıyla bu bölgeyi seçmişlerdir. Bugün de oynanan oyun, 12 Eylülde yarım bıraktıkları olayın tamamlanmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.

HANEFİ ÇELİK (Devamla) - Tokat'ta artan bu terör olaylarının, Tokat halkının sosyal ve iktisadî yapısına da büyük darbeler vurduğu bilinmektedir. Bölge halkının özellikle tarım ve hayvancılıkla geçindiğini bildiğimize göre, kırsal bölgedeki teröre karşı yapılan mücadelede etkisiz kalınması, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin tamamen durmasına sebep olmaktadır.

Güvenlik kuvvetlerinin terörle mücadelede başarılı olamamasına iyi teşhis koymak durumundayız. Bunun birinci şartı, ilkönce, son günlerde gündeme gelen, özellikle, polis ile asker arasındaki kırgınlığın ortadan kaldırılmasını, jandarmanın yapmış olduğu operasyonlara özel harekâtın da bilfiil katılmasını sağlamaktır. Maalesef, bugün Tokatımızda yapılan uygulamada, jandarma ile polis arasında istihbarî bilgi gitmemekte, operasyonlar ise tek taraflı yapılmaktadır. Bunun bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Sayın İçişleri Bakanımızın bu konuda hassasiyet göstereceğine inanıyorum.

Yine, Tokatımızın uysal insanlarının yapısı gereği, bugüne kadar, Tokat Emniyet Teşkilatı, devamlı olarak ihtiyaç duyulan norm kadronun altında çalışmıştır. Bugün, terörün tırmanması nedeniyle, emniyete yeni bir takviye gerekmektedir ve normal ihtiyacın üzerinde emniyet gücünün gönderilmesi şarttır. Aynı şekilde, bu emniyet teşkilatının, hareket edebilmesi için, araç, gereç ve tesisler yönünden de kuvvetlendirilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde, Marksist eksenli bu terör olayları, fırsat buldukları, bizim kültür zenginliği diyebileceğimiz her türlü nüansı değerlendirmektedir. Doğuda insanlarımızı Türk, Kürt diye ayıranlar, bu bölgede de Alevî, Sünnî diye ayırarak, bu olayı kışkırtmak istemektedirler. Oysaki, bu memlekette yaşayan insanlar, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Alevîsi, Sünnîsi, bu memleketi beraber kurtarmışlar, bağımsızlığımızı beraber yaşamışlar ve ilelebet de beraber yaşamaya kararlıdırlar. Bu memlekette kimsenin insanlarımızı Alevî, Sünnî diye, Laz, Kürt, Çerkez diye ayırmaya hakkı yoktur. Anadolu toprakları üzerinde yeni kurulacak bir medeniyetin temellerini de beraber atacağız.

Değerli milletvekilleri, Tokatlı vatandaşlarımız, 1970'li yıllarda kurulmak istenen bu terör zincirini Tokat'ta kırmışlar ve teröre prim vermemişlerdir; bugün de, yine teröre prim vermemeye, teröre pes etmemeye kararlıdırlar. Fakat, Tokat halkı, göstermiş olduğu bu dirençte devleti de bütün gücüyle yanında bulmak istemektedir; bu da en tabiî hakkıdır.

Şahsım ve Büyük Birlik Partisi adına, Tokat bölgesinde olduğu kadar bütün yurtta, barışın, huzurun ve hoşgörünün hâkim olmasının, insanlarımızın bir arada, kardeşçe yaşamasının temin edilmesi noktasındaki hassasiyetimi dile getiriyor, Yüce Meclise saygılarımızı sunuyorum. (BBP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, İçişleri Bakanı Sayın Başesgioğlu; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat Milletvekilimiz Sayın Hanefi Çelik'in, Tokat İlinde meydana gelen terör olaylarına ilişkin gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurunuza çıkmış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Çelik, Tokat, Giresun ve Ordu İllerimizde görülen terör olaylarına ilişkin Yüce Parlamentoya bilgi sunma imkânını bize bağışladığı için, kendisine gerçekten teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Tokat İlimizde, 1990 yılından bu yana yasadışı örgütler tarafından gerçekleştirilen toplam 21 olayda 3 vatandaşımız (2 köy muhtarı, 1 kasaba belediye başkanı) ile 3 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, ayrıca, 2 vatandaşımız da yaralanmıştır. Bu olaylarda, toplam 10 terörist, ölü olarak, silahlarıyla birlikte ele geçirilmiştir.

Aynı dönem içerisinde, PKK tarafından, ilki 26 Mayıs 1997 tarihinde olmak üzere, toplam 3 eylem gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilki, 26 Mayıs 1997 tarihinde, Tokat Kurtuluş Un Fabrikası sahibi Mustafa Çivi ile arkadaşları Naci Özen ve Ahmet Duygun'un kaçırılarak öldürülmesi eylemidir; bir diğeri, 7 Haziran 1997 tarihinde Tokat Niksar İlçesi Gökçeoluk Köyü yakınlarında bulunan Telekoma ait radyolink istasyonunun yakılarak, bekçilere ait uzun namlulu silahların gasp edilmesi eylemidir. Yine, 15 ve16 Temmuz günlerinde, bu yasadışı örgüt tarafından, Tokat İlimizde, çeşitli eylemler gerçekleştirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Çelik'in de belirttiği gibi, bölücü terör örgütü, Tokat, Giresun ve Ordu İllerimize yönelik faaliyetlerini artırarak, stratejisini kuzeye ulaşma noktasına çekmiştir -bugüne kadar, güvenlik güçlerimiz, bu konuda yoğun bir gayret içerisindedirler- özellikle bölgedeki mezhep farklılıklarını istismar ederek, kendisine bir taban oluşturmaya çalışmaktadır. Maalesef, az da olsa, bu konuda kandırılan, bölücü terör örgütlerine yardım ve yataklık eden vatandaşlarımız tespit edilmiş ve yargıya intikal ettirilerek, haklarında tutuklama kararı verilmiştir.

Hükümetimiz, işbaşına gelir gelmez, özellikle bu üç ilimizde cereyan eden olaylara büyük bir duyarlılıkla yaklaşmış; bölgede eksik görülen, valilerimizin talebi olarak Bakanlığımıza bildirilen, başta personel ve zırhlı araç gereç olmak üzere, diğer araç takviyesi yoluna gitmiştir.

Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ilgili birimleri, bu konuda personel takviyesi de yaparak, bölgede alınabilecek tüm önlemleri almışlardır.

Cumartesi günü, Emniyet Genel Müdürümüz, bir heyetle Giresun İlimize giderek, alınmış bulunan bu güvenlik tedbirlerini yerinde denetleyecektir.

Bugün, Tokat İlinde yapılan operasyonlarda, bölücü terör örgütü mensubu 2 kişi canlı olarak ele geçirilmiştir ve güvenlik güçlerimizin bu konudaki operasyonları devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu bölgede görev yapan güvenlik güçlerimiz, konunun hassasiyetini bilerek, gece gündüz demeden çok yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar. Hükümetimiz ve devletimiz de, güvenlik güçlerimizin tüm isteklerini anında karşılamak için, üstün bir gayret içerisindedir.

Ben, bölgedeki vatandaşlarımızın rahat ve emin olmasını diliyorum; almış olduğumuz bu yoğun güvenlik tedbirlerinin kısa zamanda netice vereceğini umuyorum. Oradaki vatandaşlarımız, bu konuda hassastırlar; kendilerinin, her zaman olduğu gibi, devletimize, güvenlik güçlerimize yardımcı olmalarını, yardıma devam etmelerini istiyorum. Umarım, ülkemizin aziz yöresinde, Giresun, Ordu ve Tokat İllerimizde, bu bölücü terör eşkıyası en kısa zamanda temizlenecek ve bölge, eski sulhuna, sükûnuna kavuşacaktır.

Bu vesileyle, terör olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, güvenlik güçlerimize Allah'tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı diliyor; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, önergeler ve tezkereler vardır; ayrı ayrı okutup Yüce Heyetin bilgilerine arz edeceğim.

İstifa önergeleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-Bolu Milletvekili Abbas İnceayan'ın, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/216)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum Çevre Komisyonundaki görevimden çekilmek istiyorum.

Gereğini müsaadelerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Abbas İnceayan

Bolu

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. -Sakarya Milletvekili Ahmet Neidim'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/217)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev alacağımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekiliyorum.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. 8.7.1997

Saygılarımla.

Ahmet Neidim

Sakarya

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

3. -Erzurum Milletvekili Necati Güllülü'nün, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/218)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki görevimden çekilmek istiyorum.

Gereğine müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Necati Güllülü

Erzurum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

4.-İstanbul Milletvekili Refik Aras'ın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/219)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundaki görevimden çekilmek istiyorum.

Gereğini müsaadelerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Refik Aras

İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize arz olunur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

5. -Kars Milletvekili Selahattin Beyribey'in, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/220)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki görevimden çekilmek istiyorum.

Gereğine müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Selahattin Beyribey

Kars

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

6.-Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi'nin, İçişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/221)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum İçişleri Komisyonundaki görevimden çekilmek istiyorum.

Gereğine müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Süleyman Çelebi

Mardin

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

7.-Ordu Milletvekili Bahri Kibar'ın, İçişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/222)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan, üyesi bulunduğum İçişleri Komisyonundaki görevimden çekilmek istiyorum.

Gereğine müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Bahri Kibar

Ordu

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup üzerinde işlem yapacağım, sonunda da oylayacağım:

III.-ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 344 sıra sayılı Raporunun görüşmelerinin 23.7.1997 Çarşamba günkü birleşimde yapılmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No : 79 Tarihi : 23.7.1997

Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında bulunan Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Konusundaki Meclis Araştırması Komisyonunun 344 sıra sayılı Raporunun görüşmelerinin 22.7.1997 Salı günkü birleşimde yapılması mümkün olamamıştır. İçtüzüğün 103 üncü maddesine göre görüşme süresi sona ermiş bulunan, ancak, İçtüzüğün 49 uncu maddesine göre bugün görüşüleceği bildirilmeyen söz konusu raporun görüşmelerinin 23.7.1997 Çarşamba günkü Birleşimde yapılmasının ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Hasan Korkmazcan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Temel Karamollaoğlu Metin Öney

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya Metin Şahin

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Temsilcisi

Önder Sav

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulu Önerisi üzerinde söz talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında, Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Konusundaki Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde genel görüşmeye başlayacağız. Ancak...

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) - Seçimler var.

BAŞKAN - Efendim, ben öneriyi oyladım.

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) - Plan ve Bütçe Komisyonu seçimleri açısından...

BAŞKAN- Ancak, gündemin “Seçim” kısmında, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelikleri ve diğer komisyonlarda açık bulunan bazı üyelikler için seçimler var. “Oylaması yapılacak işler” kısmında ise, Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı yer almaktadır. Genel Kurulun uygun görmesi halinde, bu seçimleri ve tasarının açık oylamasını, özel gündemdeki raporun görüşülmesine geçmeden yapmamız mümkündür.

Bu nedenle, seçimlerin, özel gündemdeki raporun görüşülmesine geçmeden yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, tasarının açık oylamasının, özel gündemdeki raporun görüşülmesine geçmeden yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IV.-SEÇİMLER

A) BAŞKANLIKDİVANINDAAÇIKBULUNANÜYELİĞESEÇİM

1.-Başkanlık Divanında açık bulunan İdare Amirliğine seçim

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir idare amirliği için, İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yeni Divan Üyemiz Sayın Tartan'ı önce biz kutluyoruz.

B)KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.-Plan ve Bütçe Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Anayasanın 162 nci maddesi uyarınca, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliklerinin iktidar gruplarına uygun hale getirilmesini teminen, bu Komisyonun üye seçimlerinin yenileneceği Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasî partilere yazılı olarak iletilerek adaylarını bildirmeleri istenmiş ve siyasî parti gruplarının aday bildirme işlemi tamamlanmıştır.

Şimdi, İçtüzüğün 21 inci maddesine göre, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelikleri için siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup, oylarınıza sunacağım:

Plan ve Bütçe Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (40)

Adı Soyadı Seçim Çevresi

RP (7)

İ. Ertan Yülek Adana

Sait Açba Afyon

Fethi Acar Kastamonu

Nurettin Kaldırımcı Kayseri

Mustafa Ünaldı Konya

Cevat Ayhan Sakarya

Abdüllatif Şener Sıvas

ANAP (17)

Mustafa Küpeli Adana

Zeki Çakan Bartın

Ataullah Hamidi Batman

Abbas İnceayan Bolu

Necati Güllülü Erzurum

Hüseyin Yayla Hatay

Şamil Ayrım Iğdır

Ali Er İçel

Refik Aras İstanbul

Esat Bütün Kahramanmaraş

Yusuf Selahattin Beyribey Kars

Miraç Akdoğan Malatya

Süleyman Çelebi Mardin

Mustafa Bahri Kibar Ordu

Ahmet Neidim Sakarya

Biltekin Özdemir Samsun

Yıldırım Aktürk Uşak

DYP (4)

Saffet Kaya Ardahan

Mustafa Çiloğlu Burdur

Mehmet Ali Yavuz Konya

Ertuğrul Eryılmaz Sakarya

DSP (8)

Mehmet Büyükyılmaz Adana

Aydın Tümen Ankara

Metin Şahin Antalya

Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın

Mehmet Aydın İstanbul

Osman Kılıç İstanbul

Çetin Bilgir Kars

Mehmet Yaşar Ünal Uşak

CHP (2)

Algan Hacaloğlu İstanbul

Ali Topuz İstanbul

Bağımsız (2)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, takip buyurduğunuz listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bağımsız sayın milletvekillerine de 2 üyelik düşmektedir. Biliyorsunuz, bunlardan 1 tanesi boş bulunmaktadır.

Bu boş üyelik için aday olmak isteyen arkadaşımız var mı?

MEHMET EKİCİ (Ankara) - Ben aday olmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Eğer bir kişi ise oylayacağım.

Başka aday?.. Yok.

Sayın Ekicinin adaylığını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, bu suretle, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelikleri İktidar Gruplarında meydana gelen değişikliğe uygun hale getirilmiştir.

Bu defa, gerek söz konusu Komisyonun üye seçimlerinin yenilenmiş olması gerekse İktidar Gruplarını oluşturan Anavatan Partisi ile Demokratik Sol Partinin İçtüzüğün 24 üncü maddesine göre Başkanlığımıza müştereken yaptıkları 16.7.1997 tarihli yazılı istemleri nedeniyle, Plan ve Bütçe Komisyonunun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimleri yenilenecektir.

Bu nedenle, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin, 23 Temmuz 1997 Çarşamba günü -yani bugün- saat 16.30'da kendi salonunda toplanarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimlerini yenilemelerini rica ederim.

Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtalarına asılmıştır.

C) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.-Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal aday gösterilmiştir.

Sayın Ünal'ın adaylığını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

2.-(10/162, 163, 164 ve 175) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Adlı Petrol Tankerinde Meydana Gelen Yangın Faciasının Nedenleri ve İtfaiye Teşkilatının Sorunları ile Boğazlar ve Marmara Denizinde Uluslararası Seyir Yapan Gemilerin Oluşturduğu Tehlikelerin Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/162, 163, 164 ve 175) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ardahan Milletvekili Saffet Kaya aday gösterilmiştir.

Sayın Kaya'nın adaylığını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

3. -(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Ülke Kaynaklarının Tespit Edilmesi ve Değerlendirilmesi Konusunda Kurulan (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Ordu Milletvekili Sayın Müjdat Koç aday gösterilmiştir.

Sayın Koç'un adaylığını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın Milletvekilleri, biraz önce aldığınız karar gereğince, gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmına geçiyoruz.

V.-OYLAMASI YAPILACAK İŞLER

1.-Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/506) (S. Sayısı :234) (1)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasını yapacağız.

Daha önce alınan karar gereğince, oylama, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılacaktır.

Şimdi, kupaların sıralar arasında dolaştırılmasını rica ediyorum.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylama işlemi devam ederken, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” bölümüne geçiyoruz.

VI.-GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. -Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 28 arkadaşının, Uğur Mumcu Cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :344) (2)

BAŞKAN - Genel Kurulun 16 Temmuz 1997 tarihli 122 nci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, Denizli Milletvekili Sayın Adnan Keskin ve 28 arkadaşının, Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerine kurulan (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet hazır.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı, araştırma önergesi sahibine aittir; daha sonra, İçtüzüğümüzün 72 nci maddesine göre, siyasî parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir; ayrıca, istemleri halinde komisyon ve Hükümete de söz verilecektir; bu suretle, Meclis araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, Komisyon, Hükümet ve grup temsilcileri için 20'şer dakika, kişisel söz talebinde bulunanlar için 10'ar dakikadır.

Komisyon raporu 344 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum: Gruplar adına; Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Tevfik Diker, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Ahmet Piriştina, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Eşref Erdem; önerge sahibi sıfatıyla da Sayın Erdem konuşacaklar. Şu ana kadar tespit ettiğimiz isimler bunlar.

Önerge sahibi sıfatıyla, buyurun Sayın Erdem. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu fasılda süreniz 10 dakikadır.

EŞREF ERDEM (Ankara) - Grup adına konuşmamla birleştirmenizi istiyorum.

BAŞKAN - Hayır; sizden sonra grup olmasa...

EŞREF ERDEM (Ankara) - Ben grup adına da konuşacağım.

BAŞKAN - Ama, gruplar adına ilk söz sizin olmadığı için, Sayın Tevfik Diker'le yer değiştirebilirseniz benim için fark etmez.

EŞREF ERDEM (Ankara) - Genelde süreler birleştiriliyordu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, öyle yok efendim. Şöyle var: Bakın, ilk söz sahibi zatıâlinizsiniz; grup adına da siz konuşacaksanız ve ilk grup sözü de sizin grubunuza aitse birleştiririz; yahut, siz önerge sahibi sıfatıyla değil de milletvekili sıfatıyla en son konuşacak olsanız ve grubunuz da en son konuşacak olsa birleştiririz. Yalnız, Sayın Diker'le anlaşırsanız, grubunuz yer değiştirirse, birleştiririm; yoksa, yalnız önerge sahibi sıfatıyla konuşacaksınız.

Sayın Diker, yerinizi değiştirirseniz, Sayın Erdem'in süresini birleştireceğim; “yok, ben yerimde konuşurum” derseniz...

TEVFİK DİKER (Manisa) - Sayın Erdem buyursun.

BAŞKAN - Yani, ortaklık nezaketidir!..

Sayın Erdem, ben, grup yerinizi değiştirdim; böylece, size 30 dakikalık süre tanıyorum; yalnız, bu 30 dakikada, hem grup adına hem de önerge sahibi sıfatıyla konuşmuş olacaksınız.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA EŞREF ERDEM (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve önerge sahipleri adına konuşmama başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yılın başlarında kurulan ve Uğur Mumcu cinayetini aydınlatmakla görevli olarak işe başlayan Araştırma Komisyonumuz, 4 aylık bir çalışmanın sonunda, oybirliğiyle bir rapor ortaya koymuştur. Bu vesileyle, grubu bulunan diğer siyasî partilerin temsilcileri olarak komisyonda görev yapan bütün değerli arkadaşlarıma burada şükranlarımı ifade etmeyi bir borç sayıyorum.

Görüşmeye başlarken, görüşleri bir iki başlık altında toplamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, önce Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 105 inci maddesiyle, yani araştırma komisyonlarının çalışmalarını düzenleyen maddeyle başlamak istiyorum. Bu madde, araştırma komisyonlarının çalışmalarını sınırlandırmaktadır. Eğer, burada sözü edilen şeyleri ifade etmek gerekirse, kabaca üç başlık altında toplanabilir.

Bunlardan bir tanesi, Anayasanın 138 inci maddesine yapılan atıftır. Anayasanın 138 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ifadesini bulan “yargıya intikal etmiş olayla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapılamaz” biçimindeki hüküm, bence, araştırma komisyonları için geçerli olmamalıdır. Nihayet, araştırma komisyonları, yaptığı çalışmayla, yargıya müdahale değil, aksine, yargıya katkı sağlayan bir çalışma yapmaktadır. O nedenle, bunun yeniden düzenlenmesinde yarar vardır.

Bu maddenin unsurları arasında iki önemli husus daha var: Bir tanesi “devlet sırrı” bir tanesi “ticarî sır” adı altında olmak üzere, bu konularda araştırma komisyonlarına bilgi verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Tabiî, bu, nihayet sübjektif bir şeydir. Ne nereye kadar devlet sırrıdır, ne nereye kadar ticarî sırdır, bu takdir kime aittir, nasıl değerlendireceğiz; bunu da çözmekte biraz sıkıntı var.

O nedenle, birinci önerim, 105 inci maddede araştırma komisyonlarının yaptırımlarını daha da açıklağa, berraklığa kavuşturacak bir düzenlemenin yapılmasıdır. Burada, tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisi de kendini yargı yerine koyan bir komisyon değil. İnsanların bilgisine başvuruyoruz; geliyor veya gelmiyor; gelmeyenle ilgili herhangi bir işlem de maalesef yapılamıyor.

Şimdi, bu işin, bu cinayetin soruşturmasını başından sonuna kadar yürüten eski Başsavcı Sayın Nusret Demiral'ı yazıyla birkaç kez komisyona çağırmış olmamıza rağmen, zannediyorum ki, Anayasanın 138 inci maddesinin hükmüne sığınarak, Komisyonumuza bilgi vermekten kaçınmıştır. O nedenle, bu konuda, bu maddeyle ilgili yeniden bir düzenleme yapmakta yarar vardır.

Değerli arkadaşlarım, olay 24 Ocak 1993 günü vuku bulmuştur. 24 Ocak 1993 günü öğle saatlerinde, rahmetli Uğur Mumcu, arabasına binerken bir bombalı suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. Olayın hemen arkasından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından bir savcı yardımcısı olay yerine intikal ediyor, olaya el koyuyor; araştırmalar yapmaktayken, devlet güvenlik mahkemesi Başsavcısı Sayın Nusret Demiral geliyor ve diyor ki: “Bomba var burada; bu bizim işimizdir, biz bakarız, sen kenarda dur.” O noktadan itibaren, sivil cumhuriyet başsavcı yardımcısı, bir tutanakla görevi DGM Başsavcısına devrediyor ve olay yerinden ayrılıyor. Bu noktadan itibaren, DGM savcısı, olaya muttali olup hazırlık soruşturmasını sürdürmeye devam ediyor.

Burada tartışılan konu, bunun DGM'nin kapsamına girip girmediği konusudur; tartışmalı bir konudur. Acaba, başlangıçta, doğrudan doğruya, DGM savcısının gelip el koyması uygun mudur; yoksa, cumhuriyet başsavcılığı, olayı belli bir noktaya getirdikten, ortaya çıkan ipuçları ve emareleri değerlendirdikten ve bu olayın devlet güvenlik mahkemesinin görev alanına girdiğini saptadıktan sonra mı dosyayı devretmeliydi; bu konuda da çok fazla berraklık yok.

Patlama anında güvenlik birimleri ve ilgililer derhal geliyor.

Patlamada dikkati çeken bir nokta var: Patlamanın, aracın vites koluna veya debriyajına bağlanan bir ip, bir misina, bir kabloyla aracın altına yerleştirilen bir plastik patlayıcı biçiminde gerçekleştirildiği ifade ediliyor. Komisyon çalışmaları sırasında, bunun uzaktan kumandayla da patlatılabileceği, hatta bu ihtimalin daha yüksek olabileceği de gündeme getirildi. Başında yapılan araştırmada, ne yazık ki, bugüne kadar patlama sadece bu çerçevede götürülmüş ve uzaktan kumandayla patlatılabileceği ihtimali hiç dikkate alınmamıştır. Burada da bir eksiklik olduğunu zannediyorum.

Önemli başlıklardan bir tanesi de, ne yazık ki, Uğur Mumcu'nun korunmamış olmasıdır. Burada hiçbir gerekçe bunu haklı kılamaz. Gizli olduğu ifade edilen bir yönetmeliğin ardına sığınarak, Uğur Mumcu gibi ülkemizin yetiştirdiği değerli bir araştırmacı gazeteci yazar arkadaşımızın korunmamış olması, bence, büyük bir görev kusurudur, büyük bir ihmaldir. Korumayla ilgili olarak ilgililere, yetkililere ve birim amirlerine soru sorduğumuzda aldığımız cevap şudur: “Uğur Mumcu'nun ikamet etmekte olduğu evin yakınında, aynı sokakta, Karlı Sokakta Tunus Büyükelçiliğinin rezidansı vardır. Tunus Büyükelçiliğinin rezidansının önünde görev yapan polislere, Uğur Mumcu'nun evinin de korunması görevi verilmiştir.” Oysa, bizim yaptığımız araştırmalarda, orada görevli polis memurları dahil hiç kimse, böyle bir görev verildiğini doğrulamadı. Hatta, burada görev yapan polis memuru arkadaşlar, Uğur Mumcu'nun bu sokakta oturduğunu dahi bilmediklerini; Doğru Yol Partisi Ankara İl Başkanı Yunus Ertekin'in arabasının korunmasıyla ilgili kendilerine bir talimat verildiğini, onun korunmakta olduğunu; ancak, Uğur Mumcu'nun ne kendisiyle ne ikametgâhıyla ne de arabasıyla ilgili herhangi bir talimatın verilmediğini ifade ettiler. Ne yazık ki, bu da son derece üzücü bir olaydır.

Değerli arkadaşlarım, soruşturma, bence ve oybirliğiyle bir rapor elde ettiğimize göre, bizce, savsaklanmıştır. Soruşturma açıkça savsaklanmıştır, ciddiye alınmamıştır ve soruşturmanın gizliliği yer yer ihlal edilmiştir.

Yine, güvenlik birimlerine sorduğumuzda, sadece Uğur Mumcu cinayetini araştırmakla görevli bir ekibin görevlendirildiği ve bu ekibin tek görevinin Uğur Mumcu cinayetini araştırmak olduğu ifade edildi; ama, o arkadaşlarımızı Komisyona çağırdığımızda, böyle bir masanın, ekibin olmadığını; ancak, cinayetin araştırılmasının, Ankara Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli bulunan sağ ve irticaî terör masasına verildiğini öğrendik.

Cinayetin hemen ardından bize göre yapılması gerekenlerden bir tanesi, Uğur Mumcu'nun ikametgâhında ve çalışma odasında bir tespitin yapılmasıydı. Yaptığımız araştırmalarda, ne yazık ki, olayın arkasından böyle bir tespitin yapılmadığını öğrendik ve ilgililere sorduğumuzda aldığımız cevap daha da hazindir: “Olay yeni vuku bulmuştu, aile hüzünlüydü, yaslıydı; o nedenle biz araştırma yapmadık.” İkinci husus da, Uğur Mumcu'nun eşi tarafından verilen bir dilekçede evin aranmasına izin verilmediği biçimindedir. Bu dilekçeyi Komisyonda tartıştık, gördük; dilekçede ifade edilen şudur: Rahmetli Muammer Aksoy'un ölümünden sonra, Muammer Aksoy'un bürosunda bir arama yapılmış ve büro, âdeta tarumar edilmiş; bunun üzerine, Uğur Mumcu'da o günlerde bir yazı yazmış. Verilen dilekçede ifade edilen şey, böyle bir aramanın yapılmaması ve delillerin ortadan kaldırılmamasına dönük bir anlayıştan, bir özenden kaynaklanan taleptir; bu talep, sanki evin aranmaması ve çalışma odasında bir tespitin yapılmaması biçiminde değerlendirilmiştir; bu da, ne yazık ki doğru değildir ve bir tespit yapılmamıştır.

Yine, komisyon çalışmalarımızın başında, arkadaşlarımızın girişimiyle, Uğur Mumcu'nun ölümünden belli bir süre önce ve ölümünden bir süre sonraki tarihler arasında Uğur Mumcu'nun evinden yapılan telefon görüşmelerinin kimlerle olduğu konusunda Telekom'dan bilgi istendi. Telekom Genel Müdürlüğü ilgilileri, bize yazdıkları yazıda, bunların altı ay süreyle muhafaza edildiğini ve altı ayın sonunda bu bantların ya imha edildiğini ya yeniden kullanıldığını; dolayısıyla, altı ayın sonrasında bu kayıtlara rastlamanın, ulaşmanın mümkün olamayacağını ifade ettiler. İlgililere sorduğumuzda -DGM Savcısı başta olmak üzere- arkadaşlarımız, böyle bir şeyi düşünmediklerini ve Telekom'a bu konuda herhangi bir yazı yazmadıklarını, bu konuda bir girişimde bulunmadıklarını ifade ettiler; ki, bu da, kanımca önemli bir eksikliktir.

Bazı kişilerin ifadelerine ya hiç başvurulmamıştır veya ifadeleri geç alınmıştır. En çarpıcı örnek de, rahmetli Uğur Mumcu'nun eşinin ifadesidir. Eşi Güldal Mumcu'nun ifadesi, cinayetten aşağı yukarı yirmi gün sonra alınmıştır. Doğal olarak yapılması gereken, olay vuku bulur bulmaz, Karlı Sokağın bütün giriş çıkışlarının kontrol altına alınmasıydı. Hele hele, eğer uzaktan kumandayla patlatma söz konusuysa, göz mesafesinde bir yerde bulunulması gerekir ki, bu iş gerçekleşebilsin. O takdirde, bütün binalar, bütün arabalar, bölgede bulunan caminin minaresi dahil olmak üzere her alan, böyle bir zanlının mekân tuttuğu yer olabilirdi ve sokağın kontrol altına alınması gerekirken, herkesin ifadesine başvurulması gerekirken, çoğunun ifadesine başvurulmamıştır. Asıl önemlisi de, Uğur Mumcu'nun evinin tam karşısında bulunan taksi durağındaki şoförlerin ifadelerine ayaküstü başvurulmuş; bu taksi şoförlerinin tümünün ifadeleri tek tip: “Uğur Mumcu diye birini tanımıyoruz, adını hiç duymadık, bu sokakta Uğur Mumcu diye birinin oturduğundan da zerrece haberimiz yok.” Olay bu... O taksi durağında telefonlara bakan ve çaycılık yapan iki kişi var -başlangıçta bize bir kişi denilmişti, sonra biz araştırmamızda gördük ki iki kişi- bunlardan biri gündüz çalışıyor, biri gece çalışıyor; bu çaycıların dahi ifadelerine başvurulmamıştır.

Yine, Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya ve bir tanığın ifadesine göre, olayın vuku bulduğu sırada üç zenci kadının oralarda dövündükleri ve bu dövünmenin hemen arkasından da fotoğraf makineleriyle etrafta fotoğraf çektikleri ifade edilmiş olmasına rağmen, dosyanın hiçbir yerinde bu zencilerden bahsedilmemektedir.

Bu yöredeki kapıcılar dahil, dükkân sahipleri dahil, ne yazık ki, çoğunun ifadesi alınmamıştır.

Bazı ihbarlar zamanında değerlendirilmemiştir. Karlı Sokaktaki bir evle ilgili olarak yapılan ihbar üzerine polis oraya gittiğinde, Necibe Aslan ve Şefik Polat adında, aranmakta olan iki kişiye rastlıyor; ancak, şöyle bir etrafa bakıyor; gayet düzenli bir ev, bir şey yok; geri dönüp gidiyor. İki gün sonra farkına varılıyor ki, bu iki kişiden biri Ankara, diğeri de Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesince aranan sanıklardır, biri, İslamî Hareket Örgütünün en üst düzeydeki yöneticilerindendir; ama, ne yazık ki, iki gün sonra, artık geç kalınmıştır ve bu iki insan da yurtdışına kaçma imkânı bulmuştur.

Yine, bir başka yerle ilgili 17 Şubatta ihbar yapılıyor, dört gün sonra ihbar mahalline gidiliyor.

Bunlar, bence, soruşturmanın nasıl savsaklandığının açık göstergeleridir.

Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiştir. Bomba ekspertiz raporu bu olayda kilit delil durumundadır.

18 Şubat günü Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumundaki “Perde Arkası” programına bir bomba uzmanı çıkıyor ve bu bomba raporunu Türkiye kamuoyuna açıklıyor. Bir taraftan “hazırlık soruşturması gizlidir” gerekçesiyle komisyona gelip ifade vermekten kaçınan DGM Başsavcısı, diğer taraftan da bu delilleri ifşa edecek ve soruşturmanın seyrini değiştirebilecek önemli bir delil Türkiye kamuoyunun önünde tartışılıyor!.. Bununla yetinilmiyor, DGM Savcısı Kemal Ayhan, bu konuda, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuna yazdığı yazıda “bu yayını durdurun; çünkü, bu soruşturmanın seyrini değiştirecek bir delildir” diyor; ama, ne yazık ki, yazılan yazı, program yayınlandıktan sonra TRT'ye ulaşıyor.

Yine aynı anlayışla, tanık Ayhan Aydın, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumundaki “Ateş Hattı” programına bizzat polislerce götürülerek programa çıkarılıyor ve âdeta tanık orada, yalancı şahitliği kamuoyunun önünde zorla tescil ettirilmişcesine, baskı altında tutuluyor.

Değerli arkadaşlarım, Ayhan Aydın, bu olayda tek tanıktır, “ben gördüm” diyen tek adamdır. Bir hafta sonra, 31 Ocak 1993 günü Ankara Yıldız Karakoluna başvurarak, “Ben olayın görgü tanığıyım. Bir haftadır korktum, çekindim; ama, şimdi vicdan muhasebesi yaptım, olayı size anlatmalıyım” diyor, bilgi veriyor: “Boyu bosu şudur, adam bu, arabanın altına biri yattı, biri de dedi ki, 'Mıstık, bijon arabanın altına kaçtı.' Ben gördüm. Biri ayakta, gözlüklüydü, boyu bosu şudur, kilosu şudur” diyerek “yüzünde bir yara izi vardır”dan, gömleğinin rengine kadar tarif ediyor. 13 Şubat günü İstanbul'da İslamî Hareket Örgütüyle ilgili operasyonda yakalanan 8 sanık Ankara'ya getiriliyor, bu tanıkla yüzleştiriliyor. Bu tanık, bu 8 kişinin içerisinden ikisini teşhis ediyor, birinin, o 8 kişinin içerisinde olmadığını ifade ediyor.

Tabiî, bunu, sanık budur, olayı bunlar işlemiştir gibi bir kasıtla söylemiyorum; ama, aksi kanıtlanıncaya kadar, faili meçhul bu cinayet aydınlanıncaya kadar ve faili bulununcaya kadar, bence, tanık Ayhan Aydın, olayın tek görgü tanığıdır ve anlattıkları, söyledikleri ciddiye alınması gereken bir kişidir; ama, ne yazık ki, daha sonra bu arkadaşımızla ilgili olarak yalancı tanıklıktan dava açılmıştır.

Yüzün üzerinde ihbar vardır; ihbarların büyük bölümü de doğru çıkmamıştır. Yüzün üzerindeki ihbarlarda, bunlardan yalan ihbarda bulundukları bilinenlere neden herhangi bir işlem yapılmıyor da, sadece tanık Ayhan Aydın'a yalancı tanıklıktan dava açılıyor? Sonunda aklanıyor...

Bu olay, bir süre sonra, İstanbul'da, tarihlerde tahrifat yapıldığı ifade edilen bir olayla ilgili olarak, yani İslamî Hareket Örgütü elemanlarının İstanbul'da gözaltına alınması tarihleriyle çakışıyor. Komisyonun çalışmalarını bitirmesine yakın İstanbul'dan bu yakalama tutanaklarının suretleri istendi. Tahrifat, kamuoyu vicdanında derin etkiler bırakan, şüpheler yaratan, endişeler yaratan bir olaydır. Yakalama tutanağının başında tarih 23; sonunda 20; 23 diye başlayan tanzim tutanağının orta bölümünde “26 Ocakta falanın göstermesi üzerine Şile ormanlarına gidildi, sanık gösterdi, çukur kazıldı, şu kadar C-4 plastik bomba, şu kadar silah, şu kadar mühimmat, şu kadar şey çıktı...” diye sıralanıyor ve metnin içerisinde bu 26 diye gösteriliyor. Tutanak bittiğinde tanzim tarihi bu sefer 20 Ocak diye geçiyor. Düşünün, giriş 23, ortada 26, sonda 20...

Şimdi, bu, haklı olarak kamuoyu vicdanında tartışmalı konu olarak derin izler bırakmıştır. Tartışmanın gerekçesi ne; Uğur Mumcu'nun öldürülme tarihiyle bu sanıkların, operasyonda elde edilenlerin gözaltına alınma veya tutuklanma tarihlerinin çok yakın olması, aynı gün olması, iki gün önce olması, bir gün sonra, iki gün sonra olmasıdır; bu konu aydınlatılamamıştır. DGM Savcısı Ülkü Coşkun bu olayı soruşturmak üzere İstanbul'a gitmiştir ve hepinizin hatırlayacağı biçimde, o dönemin Sayın Bakanının ağzından yahut Sayın Emniyet Genel Müdürünün ağzından “polisler de nihayet insandır, çok yoruluyorlar, beşerî bir hata olmuştur tutanaklarda...”

Ben bir komisyon üyesi olarak ve bu Parlamentoda görev yapan bir milletvekili olarak bununla yetinmediğimi ve bu gerekçenin beni tatmin etmediğini huzurunuzda açıkça ifade etmek istiyorum; tatmin edici bir gerekçe değildir. Bunun üzerine, Uğur Mumcu'nun ailesi, daha önce de Uğur Mumcu'nun eşi ve avukatının huzurunda “bu cinayeti devlet işlemiştir, siyasî iktidar isterse faili bulur. Siyasî iktidar da size yakın, gidin konuşun, ortaya çıkarılsın” dediği iddia edilen bir savcı.

Bu konularla ilgili olarak, aile, Ülkü Coşkun'la ilgili suç duyurusunda bulunmuştur; Adalet Bakanlığının iki müfettişi bu konuda araştırma yapmıştır ve raporlarının sonunda Ülkü Coşkun ile ilgili olarak ceza tertibi gerektiğine dair bir rapor hazırlamışlar ve raporu ilgili bakanlığa göndermişlerdir. Ama, hangi gerekçeyledir bilinmez, rapor Millî Savunma Bakanlığına gidiyor ve Millî Savunma Bakanı, günün birinde, gerekçesiz olarak “bu dosyayı işlemden kaldırdım” diyor. Bu noktanın da üzerinde durulmasında yarar var.

Değerli arkadaşlarım, delil toplamada, başından itibaren yeterli ve gerekli özen ne yazık ki bu olayda gösterilmemiştir. Olayın vukuunun hemen arkasından, elbette öldürülen Uğur Mumcu gibi bir insan olunca, başta, Devlet Başkanımız, Başbakanımız, bakanlarımız, siyaset adamları, bürokratlar, sevenler, halkın kendisi birdenbire olay yerine sökün ediyor. Yapılması gereken şey, derhal o olayın vuku bulduğu ve parçaların yayıldığı alanlar da dahil bölgeyi, mahalli kontrol altına almaktır ve hiç kimseyi -Cumhurbaşkanı da olsa- oraya sokmamaktır. Efendim, Sayın Cumhurbaşkanımız geldi, Sayın Başbakanımız geldi, sayın bakanımız geldi; engelleyemedik gerekçesi, bence, mazeret değildir.

Tabiî, Komisyonun çalışması sırasında, uzmanlara sorup soruşturarak öğrendiğimiz, dünyanın çağdaş ülkelerinde bu konuda yetiştirilmiş önemli uzmanlar bu bölgeye girerken dahi, astronotların giydiği elbeselere benzer elbise giyerler; zira, insanların başından düşebilecek olan bir saç, bir kıl dahi soruşturmanın seyrini değiştirmeye yetebilir. Ne yazık ki, bu, böyle yapılmamıştır; binlerce insan, alanı çiğnemiştir ve sonunda da, süpürgelerle alan süpürülmüş, toplananlar çuvallara doldurularak delil adı altında Ankara Emniyetine götürülmüştür.

Yine, uzmanların ifadesine göre, böyle bir olayın hemen arkasından, bir görgü tanıklarının listesinin ve bir delil tespit cetvelinin yapılması gerekiyor; ne yazık ki, soruşturma dosyasının tümünde ne böyle bir görgü tanıkları listesi var ne de bir delil tespit tutanağı var.

Değerli arkadaşlarım, aradan dörtbuçuk yıl geçti; dörtbuçuk yıldır, Türkiye Cumhuriyeti olarak, siyaset adamları olarak, siyasî partilerin temsilcileri olarak, hükümetler olarak henüz bu ayıptan kurtulmuş değiliz. Tabiî, bu önerge verilirken, etraftan belli eleştiriler de aldık; yani, Türkiye'de sayısı binlerle ifade edilen faili meçhul cinayetler bir tarafta dururken, sadece Uğur Mumcu cinayetine dönük bir araştırma yapılması doğru mudur?!.. Belki bu iddiada da gerçek payı vardır; ama, açıkçası biz bunu verirken, Uğur Mumcu cinayeti, bu faili meçhul cinayetler içerisinde pik noktasıdır, bütün dikkatleri şu veya bu şekilde üzerinde toplayan bir cinayettir. Bu cinayette bir miktar ipucu yakalayabilirsek, olayın aydınlatılmasına Türkiye Büyük Millet Meclisi adına katkıda bulunabilir, yeni şeyler elde edebilirsek, Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin tümünün de aydınlatılmasına katkıda bulunmuş oluruz diye düşündük ve bu gerekçeyle, Yüce Parlamentomuz, oybirliğiyle bu Komisyonu oluşturdu.

Bundan önce de, 19 uncu Dönemde, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu kurulmuş; o komisyon da, çok ciddî ve değerli bir çalışma ortaya koymuştur. O arkadaşlarımıza da -bir kısmı Parlamentoda, bir kısmı Parlamento dışında- gerçekten, o çalışmalarından ötürü, bu kürsüden teşekkür ediyorum; ama, ne yazık ki, o komisyonun hazırladığı raporun da Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme şansı olamamış.

Eğer, biz, siyaset adamları olarak kendimize saygımızı korumak istiyorsak; eğer, biz, siyasî partiler olarak ve siyasetin bizatihi kendisi olarak kamuoyumuzun nezdinde var olan saygınlığımızı daha da yüceltmek istiyorsak ve uluslararası platformlarda, Türkiye'nin şu veya bu şekilde bu konularda sıkıştırılmasına fırsat vermek istemiyorsak; bir an önce, bu olayın aydınlatılmasında ve bunun arkasından da bütün faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasında yarar vardır.

Bugün, ortada bir tablo var. Bugün, hepimiz, gazetelerin birinci sayfalarına baktık; birinci sayfalarında yer alan fotoğraflara baktık, ilişkilere baktık, demeçlere baktık ve gerçekten, ben, bu Parlamentonun bir üyesi olarak büyük üzüntü duydum. Türkiye, Susurluk'tan sonra ortaya çıkan tabloyu, ipuçlarını hızla değerlendirmelidir, hızla üzerine gitmelidir; Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bunun gereğini derhal yapmalıyız. Yeni Hükümetimiz, derhal, kendi üzerine düşen görevi yerine getirmeli, bunun üzerine inatla ve ısrarla gitmeli ve bu olayın takipçisi olmalı.

Burada, dokunulmazlığı kaldırılmak istenen arkadaşlarımız var; gönül diliyor ki, bu arkadaşlarımız buraya gelsinler, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını kendileri talep etsinler. Bazı şeylerin arkasına sığınarak “biz bunu devlet için yaptık, devletin yüksek menfaatları için yaptık” gerekçesi gerekçe değildir; bunu gerekçe olarak kabul etmemiz mümkün değildir.

Hatırlarsınız, rahmetli başbakanlardan Sayın Suat Hayri Ürgüplü ile ilgili bir iddia ortaya atılmıştır. Sayın Suat Hayri Ürgüplü, Parlamento kürsüsüne çıkmış ve “Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkacak, beni Yüce Divana sevk etmeme kararı, benim aklanmam anlamına gelmez, ben bununla yetinmem. Yüce Parlamentodan ricam, beni Yüce Divana sevk edin, yargının önünde aklanıp aranıza dönmek istiyorum” demiştir ve bu böyle gerçekleşmiştir.

Şimdi, birtakım şeylerin arkasına sığınarak bunu yapmamak çok doğru bir tavır değildir. Eğer bunlar yapmıyorlarsa, bu Parlamento kendisine düşen görevi yerine getirmeli ve bu arkadaşlarımızı derhal bu dokunulmazlık zırhından arındırmalı, arkadaşlarımız aklanıyorlarsa yargıda aklanmalılar ve o aklanmaların arkasından bu Genel Kurul salonuna dönmelidirler diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, baştan da söyledim, bir yargı merci değiliz; sizin adınıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bir görev yapmaya çalıştık. Ne ölçüde çalıştık, tabiî onu tam bilemiyorum; ama, bütün arkadaşlarımızın ortak kanısı, biraz sonra ifade edeceğim noktalarda, kusurların, görev ihmallerinin var olduğu biçimindedir. O nedenle de, onlarla ilgili olarak Komisyonumuz suç duyurusunda bulunmuştur.

Komisyonumuzun raporunun son bölümünde “Uğur Mumcu, ülkemizin yetiştirdiği uluslararası düzeyde üne ve değere sahip, araştırmacı-yazar değerli bir gazetecimizdir. Çoğulcu parlamenter rejime, laik demokratik cumhuriyete, hukukun üstünlüğü ilkesine yürekten inanan, yılmaz bir demokrasi savunucusudur. Çok sevilen Mumcu'nun cenazesine katılan yüzbinler de bunun kanıtıdır.

Bu soruşturma yapılırken, son yıllarda Mumcu'nun teşhir ettiği çevrelere bakmak, gerçeğe ulaşmakta doğru bir çıkış noktası olacaktır. Bu konuda, ölümünden sonra geliştirilen senaryolar da bu tezin üzerine bina edilmektedir.

Mumcu, laik demokratik cumhuriyete inanıyordu, bunun için radikal İslamcı örgütlerce; ülkenin bölünmez bütünlüğüne inanıyordu, bunun için bölücü örgütlerce; devletin içerisinde yuvalanan ve mafya diye adlandırılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapanlar ile çek-senet tahsilatına bulaşan odakları hergün teşhir ettiği için, bu tür organize suç örgütlerince öldürülmüş olabilir” denilmektedir.

Komisyonumuzda da bu tezlerin her biri ayrı ayrı değerlendirilmeye tabi tutuldu; ama, ne yazık ki, dört aylık çalışmanın sonunda, şudur veya şu olabilir diyebilecek bir noktaya gelinemedi.

Raporda devamla “Komisyonumuz, soruşturmanın bu çerçevede yeteri kadar genişletilmediği ve derinleştirilmediği kanaatindedir...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, ne kadar?..

EŞREF ERDEM (Devamla) - 2 dakika yeter.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EŞREF ERDEM (Devamla) - “...Bu nedenle, Komisyonumuz, soruşturmayı baştan itibaren savsaklayan ve görev kusuru olan DGM eski Başsavcısı Nusret Demiral ve DGM eski Savcısı Ülkü Coşkun, Uğur Mumcu'yu koruma konusunda gerekli önlemleri almayan Ankara Valisi ve her kademede görev yapan diğer ilgililer, soruşturmanın gizliliğini ihlal eden ve 18.2.1993 tarihinde TRT'de yayınlanan “Perde Arkası” programına katılarak görüş belirten kamu görevlileri, soruşturmanın gizliliğini ihlal eden ve 20.9.1993 tarihinde yayınlanan “Ateş Hattı” programına tanık Ayhan Aydın'ı götüren güvenlik görevlileri, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli polisler olup, tutanakta tahrifat yapan ve imha tutanaklarını tanzim edenler ile diğer ilgili ve görevliler hakkında, inceleme, araştırma ve gerekli soruşturmanın yapılması uygun olacaktır” denilmektedir.

Ben, bununla da yetinmiyorum; eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi uygun görürse, bu da dahil olmak üzere, faili meçhul cinayetler konusunda araştırmanın daha da derinleştirilerek sürdürülmesi konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmesini rica ediyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdem, teşekkür ediyorum efendim.

Huzur ve asayişimiz için gerçekten çok önemli olan bu ve benzer konularda herkes üzerine düşeni eksiksiz yapmalıdır. Hukukta “tahkikatın derinleştirilmesi” diye bir kural vardır. Burada da, derinleştirmeyi gerektiren ne varsa yapılmalıdır. Netice itibariyle, hukuk devleti, demokratik ilke açısından, kimin eli kimin cebindedir eksiksiz ortaya çıkmalıdır. (Alkışlar)

Sayın Gözlükaya, Doğru Yol Partisi Grubunun sözcüsü hazır mı?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Galiba dışarı çıkmış.

BAŞKAN - Peki, o zaman, ben, Sayın Piriştina'yı davet ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Ahmet Piriştina; buyurun. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) - Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış buluyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Uğur Mumcu'nun meslektaşı değerli gazeteci Sayın Kemal Bağcı'nın dün ölümü üzerine Grubumuzun duyduğu büyük üzüntüyü ifade etmek istiyorum. Kendisine rahmet; ailesine, yakınlarına başsağlığı ve kazada yaralananlara da sağlıklar diliyorum.

Yine, öncelikle, geçen dönem görev yapan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonuna; olayla ilgili çalışma, araştırma yapan gazetecilere, yazarlara ve hukukçulara, komisyona katkılarını esirgemeyen herkese, huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve bu arkadaşlarımızın çalışmalarımıza ışık tuttuğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Komisyonumuz, Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla, birçok bilgi ve belgenin rapor haline getirilmesini sağlamış ve Mumcu'nun korunması, cinayetin araştırılması aşamasındaki savsaklamaları tespit açısından önemli bir işlev görmüştür.

Komisyonumuzun, iyi niyetli, özverili, gayretli bir çalışma yaptığı inancındayım; ancak, şunu da itiraf etmeliyim ki, bütün bu iyi niyetli gayretlerin sonucunda, olayın çözülmesine ilişkin vardığımız nokta, Uğur Mumcu'nun, kendi cinayetine ilişkin, kendisinin verdiği ipuçlarından daha ileri bir nokta değildir.

Uğur Mumcu, solcu bir aydındı; emekten yana görüş üreten, ulusal birlikten yana, tam bağımsızlıkçı, ülkesinin sömürülmesini istemeyen, eşitlikçi, barışçı bir gazeteciydi. Yolsuzluklara, haksızlıklara karşı çıkan Uğur Mumcu, politikacıların namuslu ve dürüst olmalarını isterdi. Hak etmediğini kazananlara karşı çıkar, ülkeye yönelik ihanetleri asla affetmezdi. Ulusal ve uluslararası boyutta çok seveni olduğu kadar, sevmeyenleri de vardı. Onu sevmeyenler, Mumcu'nun benimsemiş olduğu çağdaş, ilerici, dürüst ilkelerle çıkarları çatışanlardı. Mesleğinde başarılı, demokrat, iyi insan, iyi yazar, araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu, aynı zamanda iyi bir hukukçuydu. Geniş çevresi vardı. Yorumlarıyla geniş ufuklar açan, Mumcu'nun bilgisayarına yüklü, kapsamlı bir arşivi vardı ve somut belgelere dayanmayan şeyleri yazmazdı. Hukukî gerekçelerle yazamadıklarının, yazdıklarından daha çok ve daha önemli olduğunu söylerdi. Kanıtlayamayacağı şeyleri, belgeleri elde edeceği güne kadar ertelerdi.

Cumhuriyetin temel ilkelerinin demokratik, laik cumhuriyetin ödünsüz savunucusu Uğur Mumcu'nun yaşamındaki son bir buçuk yıl içinde, 158 yazısını güneydoğu sorununa ayırdığı, bunun, yazılarının yüzde 52,6'sını oluşturduğu, en çok üzerinde durduğu ikinci konunun, 117 yazısıyla Amerika Birleşik Devletleri olurken, üçüncü sırada ise, 114 yazısıyla PKK'nın yer aldığı bilinmektedir.

24 Ocak 1993 tarihine kadar, işlenen faili meçhul cinayetlerin üzerine yüreklilikle gitmiş ve kendi cinayeti konusunda bize ipuçları vermiştir.

Mumcu “terörün amatörü olmaz; terör, profesyoneldir” derdi. Terörün, uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla ilgisini tespit etmiş, bunun, ancak uluslararası boyutta olabileceğini vurgulamıştır.

Ülkemiz dışında, uluslararası siyasetçilerin dahi, hangi kaçakçılarla ilgisi olduğunu, devlet-mafya iç içeliğini araştırmıştır. Varmış olduğu sonuç; devletlerin içerisinde bazı odakların, gizli servislerin, işin içine karışmış olduğudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis araştırma komisyonlarının çalışmalarını engelleyen “devlet sırları”, “ticarî sırlar” kavramlarının sınırlarının, kapsamlarının ve niteliklerinin İçtüzükte tarif edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde, Meclis araştırma komisyonlarının, görevleriyle ilgili olarak üçüncü şahısları komisyona bilgi vermeye zorlama veya komisyona zorla getirerek bilgi vermelerini sağlama yetkileri bulunmamaktadır. Üçüncü şahıslar, ancak, iyi niyet kuralları çerçevesi içerisinde, istedikleri takdirde komisyonların davetlerine uyarlar. Bu durum, komisyonun çalışmasını zaafa uğratmakta ve komisyon, bu noktadan sonra işlevsiz hale gelmektedir. Komisyonun çalışmalarını engelleyen bu ve benzeri durumların düzeltilerek, Meclis araştırma komisyonlarına, Batıdakilerine benzer bir şekilde yetkiler verilmesi gerekmektedir.

Hepimizin vicdanlarında, Abdi İpekçi olayıyla ilgili bir sanığı teşhis ettiği izlenimi yaratan bir tanık, kamu vicdanına doğruyu söylemekte, mahkemede şaşmaktadır. Tanık konumundaki insanların, organize suç örgütlerinin hukuktan daha güçlü oldukları yargısına varamayacakları bir Türkiye oluşturmalıyız.

Değerli milletvekilleri, Sayın Özal'a yapılan suikast girişimiyle, Mumcu cinayeti arasında bazı farklılıklar olmasına rağmen, temelde önemli benzerlikler vardır: Biri, ölümle sonuçlanmış, diğeri yaralanmayla; birinde silah, diğerinde bomba kullanılmış; birinin faili yakalanmış, diğerinde ise fail hâlâ yakalanamamıştır. Temelde ise, birisi, icranın başı olarak yaptığı uygulamalarla, diğeri, etkin gazeteci yazar kişiliğiyle belirli çevrelerin çıkarlarına dokunabilecek niteliktedirler. Ancak, her iki olayın arkasındaki güçler açıklığa kavuşturulamamıştır.

Sayın Semra Özal, Sayın Murat Birsel ile geçtiğimiz ay yaptığı bir röportajda, rahmetli Özal'ın, kendisine yapılan suikast olayını bildiğini söylemiştir. Hatta, Sayın Birsel'in ısrarı üzerine, Bayan Özal da olayı bildiği izlenimi vermiş, bunun sır olarak kalmasını tercih ettiğini söylemiştir ve görüşme sırasında “dikkat ederseniz, kurşun, kaçakçılardan söz ederken sıkıldı; ancak, boyutu bu kadar değildir” demiştir.

Uğur Mumcu cinayetinin ardındaki en güçlü olasılıklardan birisi de kaçakçılık bağlantısıdır. Bir ülkede, başbakan, cumhurbaşkanı, bildiklerini yargıyla ve kamuoyuyla paylaşmaktan çekiniyorsa, sade vatandaştan bilgilerini bizlerle paylaşmasını nasıl bekleyeceğiz? Bu nedenle, Sayın Semra Özal Hanımefendi, bildiklerini, mutlaka yetkililerle paylaşmalıdır. Nasıl ki, Mumcu cinayetinin çözülmesi birçok faili meçhul cinayeti aydınlatacaksa, Sayın Özal'a yapılan suikast girişiminin perde arkası da birçok karanlık olaya ışık tutacaktır.

Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu korunamamıştır, korunmamıştır. Uğur Mumcu, korunduğuna inandırılmış; ama, korunmamıştır. Uğur Mumcu gibi, Türkiye'de, hatta uluslararası düzeyde, çeşitli odakların, çevrelerin, örgütlenmelerin hedefi haline gelmiş ve tehdit altında olduğu herkes tarafından açıkça bilinen bir gazetecinin korunmamış olması, büyük bir ihmaldir.

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 29.4.1997 tarihli yazısıyla, Uğur Mumcu'nun, belirtilen tarihler arasında korunma talebi ve hakkında alınmış herhangi bir koruma kararı ile yazılı veya şifahi olarak görevlendirilmiş koruma personelinin olmadığı, bunlara ait bilgi, belge ve doküman bulunmadığının kayıtların tetkikinden anlaşıldığı belirtilmiştir. Oysa, aynı tarihlerde, aynı binada bulunan bir siyasî partimizin il başkanı, evi ve arabasıyla birlikte korunmaktaydı. Komisyon önünde ifade veren Tunus Büyükelçiliği Rezidansı koruma görevlileri, Komisyon önünde birbirlerini doğrulayan ifadeleriyle, Uğur Mumcu'yu tanımadıklarını, evi ve arabasını bilmediklerini, kendilerine böyle bir görev verilmiş olsaydı Uğur Mumcu'yu ve aracını da koruyabileceklerini ifade etmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, delil toplamada gerekli özen gösterilmemiştir. Mumcu ailesinin Komisyona verdiği fotoğrafta, Sayın Demirel, Sayın Erdal İnönü, Sayın Sezgin, Sayın Demiral, sayın vali, sayın emniyet müdürünün bulunduğu sırada, olay yerinde, görevliler tarafından, delillerin çalı süpürgesiyle süpürüldüğü açıkça gözükmektedir. Komisyona verilen ifadelerden, Sayın Demirel'in ilk yarım saat içerisinde olay yerine geldiğini anlıyoruz; demek ki, süpürme işi ilk yarım saat içerisinde başlamıştır. En ufak bir trafik kazasında bile deliller böyle yok edilmiyor. Halk, Mumcu cinayetinin delil toplanması çabalarına, kordonu aşmayıp, olay yerine girmeyerek saygı gösterirken, görevliler gerekli özeni göstermemişlerdir. Böyle bir özensizlik Eşref Bitlis olayında da yaşanmıştır.

Komisyon önünde ifade veren politikacı, emniyetçi, öğretim üyesi, istihbaratçı uzmanların hepsi, delillerin bu biçimde toplanmasının hatalı olduğunu ifade etmişlerdir. Uğur Mumcu'nun evinin, bürosunun ya da gazetedeki irtibat telefonlarının, ölümünden önceki iki üç ay süreyi kapsayacak şekilde, kimlerin hangi numaralı telefonlardan arandığı, arayan kişilerin kim olduğunun araştırılması ve soruşturulması hususunun yerine getirilmediği anlaşılmıştır. Yine, aynı şekilde, o günlerde Ankara'da, otellerde kimlerin kaldığına ilişkin çalışma, bir otel haricinde yapılmamıştır. Komisyonumuz her iki çalışmayı da yapmış, otel kayıtlarını elde etmiş; ancak, telefon kayıtlarının teknik zorunluluk gerekçesiyle silindiği gerçeğiyle karşılaşmıştır.

İstihbarat birimleri arasındaki eşgüdüm yeterli değildir. Ülkemizde, istihbarat birimleri arasında merkezî bir değerlendirmeye ışık tutacak ve elde edilen bilgilerin tek merkezden değerlendirilmesini sağlayacak yeterli düzeyde bir işbirliği yoktur. Önceleri, olayla ilgili çalışması olmadığını bildiren MİT'in, komisyona, başlangıçta bilgi vermemesi bizleri üzmüştür; ancak, komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı Ankara Emniyet Müdürlüğüyle birlikte hareket ettikleri gerçeğinden sonra, Millî İstihbarat Teşkilatı, Komisyonumuza, olayla ilgili bazı çalışmalarını aktarmıştır. Henüz, MİT tarafından Mumcu dosyasının kapatılmamış olduğunu öğrenmek, bu kez, bizleri sevindirmiştir.

Konuyla ilgili tüm görevlilerin, olayın, uluslararası boyutunun üzerinde durmaları ve ülkemize yönelik istikrarsızlık yaratmaya, destabilizasyona ağırlık vermeleri, Millî İstihbarat Teşkilatımıza önemli görevler yüklemektedir.

Bazı itirafçılar ve güvenlik güçleri mensupları, Komisyonumuza, olayla ilgili bilgileri olduğunu bildirmiş ve gönüllü olarak ifade vermişlerdir. Sonradan reddettikleri bu ifadeleri vermeye yol açan yönlendirmelerin mi olduğu veya ifadelerini baskı altında mı değiştirdikleri mutlaka araştırılmalıdır.

Mumcu'yu son olarak gören bazı tanıkların çelişkili ifadeleri Komisyonumuzun raporunda yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, Behcet Cantürk'ün itirafları sonucu, kendisiyle bağlantılı uyuşturucu kaçakçıları, üç ayrı Batı ülkesinde yargılanmış ve mahkûm olmuşlardır. Birçok sorgulamadan geçen, daha sonra öldürülen Behcet Cantürk, hukuk sistemimizce cezalandırılamamıştır. Mumcu, öldürülmeseydi, Batı'daki örnekleri gibi, Cantürk'ün, hukuk sistemimiz içerisinde cezalandırılmasını mutlaka sağlayacaktı. Bu kanıya, Uğur Mumcu'nun çalışmalarını çok yakından izleyen gazeteci arkadaşı Ünal İnanç'ın Komisyonumuza vermiş olduğu ifadeden varmaktayım.

Sayın Hülya Ağansoy, eşi Tevfik Ağansoy'un, Uğur Mumcu olayını bildiğini; ancak, kendisine, bu konuda, can güvenliği açısından bilgi vermediğini söylemiştir. Rahmetli Tevfik Ağansoy'un, herhangi bir olayla ilgili bilgi edinebilme ağının çok geniş olduğu inancında değilim. O dönemdeki yakın çevresi mutlaka araştırılmalıdır.

Sayın Şevket Kazan'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırma önergesinin görüşülmesi sırasında söz konusu ettiği resmî görevli de, Uğur Mumcu'nun ölümünden önce Diyarbakır'da uyuşturucu trafiğini Mehmet Özbay adlı bir kişinin yönettiğini öğrendiğini belirtmiştir. Ayrıca, narkotik şubede bulunduğu bir sırada, görevlilerin, Uğur Mumcu'nun, bu konuyla ilgili yazı yazmamasının sağlanması gerektiğini konuştuklarını duyduğunu” söylemiştir. Dün yapılan Susurluk duruşmasında, “Çatlı'yı, hakkındaki dosyalardan gıyaben çok iyi tanıdığını” kaydeden Sayın Eymür, hatta, “bu konuyu Gazeteci Uğur Mumcu'yla da konuştuğunu” bildirmiştir. Mumcu, çok şey biliyordu; ancak, karanlık güçler de onun çok şey bildiğini biliyorlardı.

Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu cinayetini çözmeyi namus borcu olarak değerlendiren devlet yetkilileri ve uzmanlar, olaydan sonra en çok İslamî Hareket Örgütünün ve bir komşu ülkenin olayı yönlendirdiği üzerinde durmuşlardır. Yetkililerin gözünde, örgüt elemanlarının yakalanma tutanakların tarihlerindeki tahrifatına rağmen, İslamî Hareket Örgütünün olayla ilgili olduğu görüşü giderek ağırlığını kaybetmiştir.

Olayı gördüğünü iddia eden tanık Ayhan Aydın, iki örgüt elemanını teşhis ettiğini komisyona verdiği ifadede tekrarlamıştır. Aylarca Emniyet tarafından komisyona getirilmesini beklediğimiz Ayhan Aydın, bu sağlanamayınca, komisyondan aldığımız yetkiyle, benim ve Komisyon görevlisi Sayın Erol Yılmaz'ın gayretleriyle bulunmuş, kendisinin komisyona ifade vermesi sağlanmıştır. Ancak, komisyona verdiği ifadeden hemen sonra götürüldüğü DGM savcılığında ifadesini reddetmiştir.

Olayla İslamî Hareket Örgütü arasındaki bağlantıyı çözebilecek bazı bilimsel çalışmalar, zamanında yapılmamıştır. Operasyona ait olay yakalama ve zaptetme tutanaklarının birisinde, toplam 68 kilogram patlayıcı bulunduğu yazılmaktadır. Ancak, 68 kilogramlık C-4 patlayıcısının 3.2.1993 tarihinde bomba uzmanı polis memurları tarafından düzenlenen bir tutanakla 43 kilogramının imhası imza altına alınmıştır; geri kalan 25 kilogram patlayıcıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

Komisyonumuzun görev süresinin bitiminin son gününde Emniyet Genel Müdürlüğünden, “Mumcu olayının en önemli şüphelilerinden olan İslamî Hareket Örgütü elemanlarının gösterdikleri yerlerde bulunan patlayıcılar ile Mumcu suikastinde kullanılan bombanın karşılaştırılmasının yapılıp yapılmadığını” sorduk; gelen cevapta “patlamamış orijinal maddeyle patlamış ve orijinal maddesi bulunmamış bombaların karşılaştırılmasının fennen mümkün olmadığı” söylenmiştir. Komisyonumuz, üniversite öğretim üyeleriyle yaptığı görüşmelerde kirlilik oranlarının karşılaştırılması yoluyla bazı sonuçlara varılabileceği inancındaydı. Her şey bir yana, RDX patlayıcılarının bundan sonra da kullanılabileceği göz önüne alınarak, devlet arşivinde konuyla ilgili bilgi bankası oluşturulmamış olması ciddî bir eksikliktir.

Komisyonumuz, tüm ısrarlarına rağmen, Uğur Mumcu olayının örnek patlamasının tekrarını sağlayamamıştır. Uzun yazışmalar sonucu, bunun teknik olarak mümkün olduğu bildirilmiş, ancak, bazı maddî olanaksızlıklardan söz edilmiştir. Bir maket ve bir eski model araçtan oluşan parasal boyut, Uğur Mumcu'dan esirgenmemelidir. Olayın uzaktan kumandayla mı yoksa, yerleştirilmiş bir bombayla mı gerçekleştirilmiş olduğu çok önemlidir. Her iki görüş de halen geçerliliğini korumaktadır. Yapılacak deney patlama, bunun çözümüne yardımcı olacaktır. Bomba uzmanları, benzer bir deney patlama yaptıklarını, ancak, bunu rapor haline getirmediklerini ifade etmişlerdir. Bu deney patlama, mutlaka tekrarlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ciddî çalışmasıyla takdirimizi toplayan Komisyon Başkanımız Sayın Ersönmez Yarbay, olayın ortaya çıkarılmasında beceri gösteremeyen, ihmali bulunan kim varsa, sonradan terfi ettikleri tespitini yapmıştır. Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, dönemin savcısının kendisine “devlet yapmıştır; siyasî iktidar isterse çözer” dediğini Komisyonumuza ifade etmiştir. Söz konusu devleti, devlet içindeki bazı çeteler diye anlıyorum. Bu tespitten hareketle, cinayetin aydınlatılmasında Türkiye Cumhuriyetinin 55 inci Hükümetine önemli görevler düştüğü inancındayım. Mumcu sağ olsaydı, Susurluk'ta da bugün bulunduğumuz yerden daha ileri bir noktada olurduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinden 4,5 yıl geçmiş olmasına rağmen, henüz dava açılma aşamasına dahi getiremediğimiz Mumcu dosyası, içindeki bilgi ve belgeler, avukatları tarafından inceleme olanağına kavuşturulmalıdır. Papa dahil, uluslararası alanda birçok kişi, Uğur Mumcu'nun katillerinin bulunması için istihbarat örgütlerine çağrıda bulunmuş, ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirmiştir. Uğur Mumcu, ölümüyle bile Türk halkının bir kez daha gerçekleri görmesine hizmet etmiştir. Cenazesine katılan yüzbinler, onun, Türk Halkının gönlündeki yerinin kanıtıdır.

Günün 24 saatini, Mumcu'nun görüşlerini, anısını yaşatmak için çabalayan ailesine, yakınlarına sabırlar diliyorum. Sağlığında kendisini tanımış olmak yaşamımın büyük onurudur. Cumhuriyet şehitlerinin ve bu kalpaksız Kuvayi Milliyecinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Uğursuzların etkin olmadığı bir Türkiye için yaşasın Uğur Mumcu!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Piriştina, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ahmet Bilgiç; buyurun.

DYP GRUBU ADINA AHMET BİLGİÇ (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Merhum Uğur Mumcu'nun cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla kurulan, 30 Ocak 1997 tarihinde göreve başlayan komisyonumuz görevini tamamlamıştır. Merhum Uğur Mumcu'nun neden öldürülmüş olabileceği, bu cinayetten kimlerin, ne çıkarının olabileceği sorusunun öncelikle cevaplandırılması gerekmektedir. Ancak, bu soruların cevaplarının araştırılmasına geçmeden önce, Uğur Mumcu'nun kişiliği ve kişiliğinden dolayı Türkiye'de olası bir iç karışıklığa sebep olabilecek, bu cinayetin tasarlanarak işlendiği kanaatinin bizde hâsıl olduğunu belirtmekte fayda vardır.

Yukarıda değindiğim bu soruların cevapları olabilecek ihtimaller, bizce şu şekilde sıralanabilir:

Merhum Uğur Mumcu'da, beyaz eroin ticaretinin Behçet Cantürk kanalıyla yapıldığına, buradan elde edilen paraların PKK'ya finansman olarak aktarıldığına dair elde etmiş olduğu belge ve bulguların olduğu bilinmektedir. Bu konuda, İtalya ve Avrupa'da yapmış olduğu araştırmalar neticesinde, Avrupa'daki ayaklarını tespit etmiş, işbirlikçilerini tespit etmiş ve mahkemelere vererek, buradaki işbirlikçilerin mahkûm olmasını sağlamıştır.

Türkiye'deki ayağı olduğunu iddia ettiği Behçet Cantürk'ün de yargılanmasına sebep teşkil edecek delillerin toplanarak cumhuriyet savcılığına verilecek bir dosya haline getirmesini açıklayan yazısından sonra ve bundan dolayı öldürüldüğü iddia edilmektedir.

Bu cinayetin, eroin ticaretinden elde ettiği kaynağın kesilme ihtimali nedeniyle, PKK tarafından, intikam veya bu bağlantıların ortaya çıkarılmaması amacıyla işlenebileceği iddia edilmektedir.

Uğur Mumcu'nun öldürülmesiyle, ülkede, provokasyon, ekonomik, sosyal ve siyasî istikrarsızlık meydana getirme amacı da güdülmüş olabilir. Komisyonumuza bilgi veren uzmanların, cinayetin büyük ağırlıkla provokasyon amacıyla işlendiği yönünde görüş birliği içerisinde oldukları anlaşılmaktadır. Hepimizin de bildiği gibi, rahmetli Uğur Mumcu cinayeti, ülkemizin siyasî, sosyal ve uluslararası gündemini menfi şekilde etkilemiştir.

Devletiminiz bazı kurumlarının, sansasyon ya da basın haberleriyle zan altında bırakılmak istenmesi de amaçlanmış olabilir. Nitekim, PKK itirafçılarınca, çeşitli özel kanallarda, MİT'in bu cinayetle suçlanması ve DGM'nin olayı sonuçlandırmak istemediği, emniyetçe tutunaklarda tahrifat yapıldığı haberleri, devlet kurumlarını oldukça zor durumda bırakmıştır. Bundan hareketle, eylemcilerin, eylem sonrası destekçilerinin de yardımıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenlik kurumlarını, yargı organlarını, istihbarat servislerini karalamayı ve bu kurumların halk nezdinde itibarını sarsmayı hedef aldıkları görülmektedir. Cinayetin meydana getirdiği sansasyon akabinde, isyan, ayaklanma, bölünme, yağmalama gibi beklentiler de, bu cinayetin işlenmesinde rol oynamış olabilir.

Merhum Uğur Mumcu'nun cenazesine 200 bin kişilik bir katılım olmuş; ancak, emniyetçe alınan tedbirler neticesinde herhangi bir taşkınlığa meydan verilmemiştir. Ancak, Türkiye'de, bu eylemi müteakip, laik-antilaik, İran düşmanlığı ile bazı grup ve kişilerin özdeşleştirilmesi duygularının yerleşmesi başlamıştır; dolayısıyla, en azından düşünsel anlamda bir ayrılık tahrikine, Mumcu olayı sonrası görülür şekilde yönelme olmuştur.

Uğur Mumcu cinayetinin uluslararası bir cinayet olması ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye'de, laik-antilaik çatışması yaratarak, ülkemizi istikrarsızlığa sürekleyebilecek bir çatışma ve kaos ortamı yaratılmak istenmiş olabilir.

Uğur Mumcu cinayetini işlemiş olabilecek örgütler açısından bakıldığında ise, radikal İslamî örgütler açısından baktığımızda, İslamî Kurtuluş Örgütü, slogan olarak mevcut olmakla birlikte, örgüt, literatürü sayılabilecek yayın, şema, bildiri gibi unsurlarla takviye görmediğinden, Mumcu cinayetinden sorumlu tutulacak bir bulgusu ele geçmediği güvenlik güçlerince ifade edilmiştir. Bu ifadeye rağmen, Mumcu cinayetiyle ilgilendirilen ve birkısım verilerle beslenen İslamî Hareket Örgütü olduğu iddia olarak ortaya çıkmaktadır; ancak, İslâmî Hareketin, emniyet yetkililerinin verdiği bilgilere göre, örgüt olmadığı, örgüt ögelerinden çok, başka ülkelerin servislerinin kontr espiyonaj faaliyetlerini yürüten grup niteliğini gösterdikleri ifade edilmektedir. Bu grubun, maddî menfaat elde etmek maksadıyla bazı eylemleri yapmakta olduğu ve hiyerarşisinin belli bir yerde kesilmesi nedeniyle, bir ülke gizli servisinin ülkemizdeki kontr espiyonaj eylemlerinin taşeronu olabileceğini çağrıştırmaktadır. Örnek olarak, gelir elde etmek maksadıyla araç çalınıp, change yapılıp satılması... Kanıtlanmamakla birlikte, Çetin Emeç'in, Celal Zahabi'nin isteği ve maddî desteğiyle öldürülmesine rağmen, İrfan Çağrıcı'nın cinayet emrini verdiğini üstlenmesi hususlarının tespit edildiği anlaşılmıştır. Çetin Emeç cinayetinin işleniş tarzıyla Mumcu cinayetinin tarzının oldukça farklı olduğu, Emeç cinayetinin daha vasat bir planla işlendiği için çözüldüğü ve faillerinin yakalandığı; ancak, aynı örgüt işi olsa bile, delil ve belgelerle kanıtlanmadıkça ya da itiraf edilmedikçe bu grubun, Mumcu cinayetini işlediği hususunun, emri verenlere uzanacak şekilde çözülmesinin sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Üstelik, Mumcu cinayetinin işleniş tarzındaki profesyonel metot gereği azmettirici örgüt, servis ya da ülkeye ulaşma zorluğu bulunduğu gibi, Mumcu cinayetinin, İslamî Hareketle bağlantısının maddî delil ya da emarelerinin belge ya da hukukî nitelikte verileri bulunamamıştır.

PKK ve Hizbullah gibi bölücü örgütlerin eylemi olması ihtimali bulunmakla birlikte, her iki örgütle de bağlantısını kurabilecek bir bilgi ve belgeye rastlanamamıştır. Bu örgütlerin, bu cinayeti, propaganda maksadıyla örgütsel yayınlarında kullanmadıkları tespit edilmiştir; ancak, daha önce de değindiğim gibi, Mumcu'nun, Yaşar Kaya ve Behçet Cantürk'le arasında tartışmanın bulunduğu bilinmektedir. Hatta, 1992 yılında Özgür Gündem Gazetesinde “halkın dinamiği bu işin üstesinden gelecektir” sözünden hareketle, merhum Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Hanıma “bunlar beni öldürecekler” dediği bilinmektedir.

Organize suç örgütlerince bu eylemin gerçekleştirilme ihtimali de gözardı edilmemelidir. Uğur Mumcu'nun araştırmacı gazeteciliği nedeniyle, gerek eroin ticareti gerek altın kaçakçılığı konularında yapmış olduğu araştırmalar ve bazı organizasyonları ortaya çıkardığı ve bu nedenle öldürülmüş olabileceği ihtimal dahilindedir. Komisyonumuza bilgi veren Hülya Ağansoy, kocası Tevfik Ağansoy'a Mumcu'nun öldürülme sebebini sorduğunda, “bu konuda bilgi veremeyeceğini, bu tür konularda ne kadar az şey bilirse, o kadar çok yaşayacağını” ifade ettiğini, bizlere Komisyonda söylemiştir. Ancak, “neyi kastettiğini bilmediğini, bu sırlarıyla birlikte öldüğünü” ifade eden Sayın Ağansoy, Celal Zahabî, Ömer Topal gibi kişilerle irtibatı bulunan Tevfik Ağansoy'un, Uğur Mumcu cinayeti hakkında bir şeyler bildiğini ima ettiğini tahmin etmektedir.

Uğur Mumcu cinayetinin yabancı ülke servislerince yapılmış olma ihtimali de vardır. Bilgisine başvurulan Emniyet uzmanlarının ortak yorumu, Uğur Mumcu cinayetinin, hiçbir delil bırakılmaksızın işlenmiş, profesyonel bir eylem olduğu yönündedir. Bu tür eylemlerin yabancı ülke servislerince en ince teferruatına kadar planlanıp, kontr espiyonaj usulüyle yerli taşeron örgütler veya yerli tetikçiler kullanılarak tamamlanabileceği uzmanlarca ifade edilmektedir.

MİT Daire Başkanı Mehmet Eymür “Mumcu cinayetinin yabancı devlet destekli olduğunu tahmin ettiğini, Mumcu'nun üzerinde durduğu kaçakçılık, gayrimeşru para, uyuşturucu hususlarını, bu işi yapanları kontrol eder hale geldiğini” ifade etmiştir. Yine, Avukat Mehmet Emin Değer Beyefendi, komisyonumuza verdiği beyanında “Uğur Mumcu'nun, yabancı servislerce, İran ve Afganistanlılar taşeron olarak kullanılmak suretiyle öldürülmüş olabileceğini” ifade etmişlerdir.

Mumcu cinayetinin sağ terör örgütlerince işlenmiş olabileceği varsayımıyla olacak ki, araştırmayı, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Sağ Terör Masası İrticaî Terör Kısmı yürütmüştür. Halen de soruşturma bu masa, “kısım” tabir edilen tim tarafından yürütülmektedir.

Sol terör örgütleri, herhalde, Mumcu'nun sol görüşlü olduğu peşin hükmüyle ya da bu örgütlerin Mumcu ile husumeti olamayacağı varsayılarak araştırılmamıştır. Komisyona bilgi veren ya da belge ve doküman gönderen kişi ve kurumlar -bir tanesi istisna- bu ihtimale değinmemişlerdir. Sadece MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Komisyonumuza bilgi verirken “kesin bilgi, belge, itiraf, bulgu olmadıkça ve olayın tespiti yapılmadıkça, tüm örgütlerin bu cinayeti işleme olasılığının aynı oran ve ihtimalli olduğunu” açıklamıştır. Olay aydınlatılamadığına göre ve olayın şahidi bulunamadığına göre, bu tezin gözardı edilmemesi uygun olacaktır.

Olayın soruşturulması sırasında radikal islâmî örgüt bağlantılarına ağırlık verilmesi, diğer örgütlerin yeterince araştırılmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmelidir.

Komisyonun gündemi uzun süre işgal eden PKK itirafçıları Murat Demir ve Murat İpek, Uğur Mumcu'nun MİT tarafından öldürüldüğünü beyan etmişlerdir. Bu konudaki iddialarını Radikal Gazetesine ve muhtelif televizyon kanallarında yapılan programlarda tekrarlamışlardır. Ancak, bu iddialar, komisyonumuzca Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, Van Valiliği, Van Cumhuriyet Savcılığı, Jandarma Genel Komutanlığı nezdinde araştırılmış, bu itirafçıların savlarının kanıtları elde edilememiştir.

Ayrıca, Murat İpek ve Murat Demir, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce gözlem altına alındıklarında, her ikisinin ayrı ayrı verdikleri ifadelerde, bu konudaki ifadelerinden tamamen vazgeçmişler ve daha önceki iddialarının sebeplerini izah ederek, imzalı tutanaklarda, beyanda bulunmuşlardır.

Suikastın gerçekleştirilmesi ve olay yeri incelemesi, suikastın önlenmesi için alınması gereken tedbirler için de, Uğur Mumcu'nun çeşitli terör örgütlerinin hedefi olabileceği yetkililerce ifade edilmesine rağmen, koruma verilmediğini, bunun gerekçesi sorulduğunda, “kendisinin yazılı talebi olmadığını, yazılı talep istenmesine rağmen kendisinin böyle bir talepte bulunmadığını” ifade etmişlerdir.

Cinayetten sonra olay yerinde inceleme ve delillerin toplanmasında gerekli titizliğin gösterilmediği görülmektedir. Bu cinayetin soruşturmasında -hiç değilse belli bir hususta- görevlilerin gerekli hassasiyeti göstermediği kanaati oluşturulmaktadır. Şöyle ki, Uğur Mumcu'nun çalışma odasının bant ve bilgisayar kayıtlarının incelenmemesi, eşinin ifadesinin onbeş gün sonra alınması, kapıcının ifadesinin hiç alınmaması, ev ve işyerine gelen telefon dokümanları zamanında alınmadığından kayıtların silinmesi, istihbarat eksikliği olarak kayıtlarımıza geçmiştir ve Adalet eski Bakanı Şevket Kazan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisinde açıkladığı MİT Müsteşarlığına ait belge içeriğinin doğru olmadığı ve belgenin, MİT'te hazırlanmasına rağmen, düzenleyicisinin bulunamaması, istihbaratın sağlıklı yapılamadığı ve istihbaratı engelleyici faktörlere karşı tedbir alınamadığını göstermesi açısından önemli bir eksikliktir.

Soruşturma sürecinde, bugünkü teknolojiyle, patlayıcının menşeini analizler neticesinde bulmak mümkün olduğu halde, bu, gözardı edilmiştir. Halbuki, patlayıcı iyi analiz edilseydi veyahut Türkiye'de yapılamıyorsa -İsviçre'de yapılma imkânı olduğunu bize yetkililer ifade etti- hangi ülkeden bu patlayıcının geldiğini dahi tespit etmenin mümkün olduğu, bize, ODTÜ Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Ayhan S. Demir tarafından ifade edilmiştir; bu da, bir ihmal olarak zabıtlarımıza geçmiştir.

Patlayıcının RDX-A mı, yoksa RDX-C mi, C4 mü olduğu tespit edilememiştir.

Bunun yanı sıra, İstanbul'da elde edilen İslamî hareket elemanlarının operasyon tutanaklarındaki tahrifatın nedeni tam açıklığa kavuşturulamamıştır.

Komisyona ifade veren PKK itirafçılarının iddialarındaki çelişki ve bunları kimlerin yönlendirdiği açıklığa kavuşturulamamıştır.

Soruşturmanın sağlıklı yürütülememesindeki bu hata ve eksikliklerin yanı sıra, vatandaşın ihbar ve tanıklık yapmasının mevcut mevzuat sürecinde zorlukları ve bunun kolaylaştırılmaması sebebiyle vatandaşın yardımcı olmaktan çekinmesi ya da can güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle bu kaynaklardan delil elde edilememesi, faydalanılamaması; istihbarat birimlerinin koordinasyonunun eksik olması nedeniyle, istihbaratın bir merkezde toplanması, haberlerin, zamanında, bir yerde toplanması gerektiği kanaati hasıl olmuştur.

Bu cinayetin çözümlenebilmesi için, MİT, Emniyet, Jandarma, Genelkurmay ve Dışişleri istihbaratının koordinasyonunu bir elde toplayacak bir düzenlemenin getirilmesi ve özellikle icradan sorumlu Başbakana bağlanması ve gelen bilgilerin Başbakana sunulması zorunluluk arz etmektedir. Bu konuda yasal düzenleme gerekiyorsa bunun yapılması, bu cinayetin ve diğer faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasında mutlaka faydalı olacaktır.

Ayrıca, araştırma komisyonumuzun yetkileri ve görev süresi açısından da sıkıntılar doğmuştur. Şöyle ki: Komisyonumuza, devlet sırrı, ticarî sır gibi, muallakta olan ve sınırları tam olarak hiçbir zaman çizilemeyen gerekçeler gösterilerek, bilgi vermekten imtina edilebilmektedir.

Ayrıca, Komisyonca, bilgi ve ifadesine başvurulmak istenen kişiler de, gerektiğinde ifade vermekten kaçınabilmektedirler. Oysa, Avrupa ve Amerika'da, üçüncü kişiler, araştırma komisyonunun sorduğu soruları cevaplamak ve istenen belgeleri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler hakkında kanunî müeyyideler mevcuttur. Ülkemizde, araştırma komisyonlarının da inceledikleri konularda bir sonuca ulaşabilmesi için benzeri yetkilerle donatılabilmesi hususunda kanunî düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğu kanaatindeyiz.

Bu cinayetle birlikte, toplam 908 faili meçhul cinayetin faillerinin araştırılıp bulunamamış olması, istihbarat teşkilatları ve devletimizin bir zafiyeti olarak göze çarpmakta; Türkiye'de vatandaşlarımızı derin endişeye, korkuya duçar etmektedir.

Ayrıca, uluslararası platformdan bakıldığında, insan hakları kuruluşlarınca her sene yayımlanan listelerde, Türkiye'nin, faili meçhul cinayetler listesinde yer alması gibi ...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bilgiç, ne kadar süre istersiniz efendim?

AHMET BİLGİÇ (Devamla) - 3-5 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

AHMET BİLGİÇ (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

...Türk Devletinin itibarını zedeleyici bir durumun, Türk Devletinin ve Türk milletinin kaldırabileceği bir yük olmadığı ve faili meçhul cinayetler konusunda mutlaka sonucu gitmemiz gerektiğinin onur meselemiz olduğu bir kaçınılmaz gerçektir.

Gerek, faili meçhul cinayetlerin arkasında gerekse 1960 ihtilalinde, 1971 muhtırasında, 1980 ihtilalinde ve Refahyol Hükümeti zamanında, iktidarın yıpratılması amacıyla ortaya atılan irticaî hareketlerin varlığı, talebe hareketlerinin yoğunlaşmasının, sanki belli merkezler tarafından yönetildiği ve ülke gündemine sokulduğu yönünde kamuoyunda yaygın bir kanaat bulunmaktadır.

Kamuoyundaki olup olmadığı dahi belli olmayan bu kuşkucu yaklaşımlarla, her olayın ardında bir güç odağı olduğu, belli merkezlerin olduğu yönündeki rahatsızlığın giderilebilmesi için, varsa bu güç odaklarının tespit edilmesi, yoksa kamu vicdanının rahatlatılarak, bu tür organizasyonlarla ilgili iddia ve gündemlerle kamuoyunun meşgul edilmemesi amacıyla bir Meclis soruşturması komisyonunun kurulmasının, ülkemizin yarınları, devletimizin geleceği açısından yararlı olacağı kanaatiyle Yüce Meclisimizin görüş ve takdirlerine arz eder; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bilgiç, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Tevfik Diker; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA TEVFİK DİKER (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Ocak 1993 günü, uğradığı bombalı bir saldırı sonucu öldürülen, gazeteci yazar Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu raporu üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak için huzurlarınızda bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; araştırma komisyonunun hazırladığı rapor hakkındaki görüşlerime geçmeden önce, Uğur Mumcu ve faili meçhul cinayete kurban giden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı, sabırlar diliyorum.

Hepimizin bildiği gibi, başta Uğur Mumcu cinayeti olmak üzere, faili meçhul cinayetlerin araştırılması için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19 uncu Döneminde, Mecliste temsil edilen siyasî partilerin grup başkanvekillerince verilen önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 9 Şubat 1993 tarihindeki 65 inci Birleşiminde kabul edilerek, bir araştırma komisyonu kurulmuştu.

Bu Komisyon, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili olarak yaptığı çalışmalarda, cinayetle ilgili olarak, bazı kamu görevlilerinin âdeta olayı örtbas etmek istemeleri gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmaların ışığında hazırlanan rapor Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş ise de, Mecliste görüşülmesine imkân bulunamamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Yasama Döneminde, bu amaçla verilen önerge kabul edilmiş, (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu, kurularak, bu yöndeki çalışmalarına 31 Ocak 1997 tarihinde başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu cinayetinin araştırılması amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonunun üyesi olarak, iftiharla söyleyebilirim ki, başta Sayın Komisyon Başkanı Ersönmez Yarbay olmak üzere tüm üyelerin demokratik ve tarafsız tutum sergiledikleri bir gerçektir. Kararlar oybirliğiyle alınırken, konunun hassasiyetine de dikkat edilerek, yapılan tüm çalışmalarda, belgelerin incelenmesinde ve değerlendirilmesinde azamî gayret gösterilmiştir.

Bütün bu olumlu çabalara rağmen, elbette, raporda da göreceğiniz gibi, kimi kanun ve yönetmeliklerden kaynaklanan sıkıntılarımız da olmuştur. Bunların başında, Meclis araştırması komisyonlarının, Meclis İçtüzüğünün 105 inci maddesinde açıklanan sınırlar içerisinde araştırma yapabilme zorunluluğudur. Gerek Türk Ticaret Kanunu gerekse kamu hukukunu düzenleyen diğer genel kanunlarda “ticarî devlet sırrı” kavramının kapsamının açıklanamamış olması, araştırma komisyonumuzu bazı konularda sınırlamalarla karşı karşıya bırakmıştır.

Bu nedenle, öncelikle bu maddenin yeniden düzenlenerek, Meclis araştırma komisyonlarının, görev alanıyla ilgili olarak, tüm kurumlardan bilgi isteme yetkisiyle donatılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, komisyonlara üçüncü kişilerin bilgi vermekten kaçınmasının önüne geçilerek, bu kişilerin, araştırma komisyonlarına bilgi ve belge vermemeleri durumunda, zorlayıcı bazı yasal düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu bilgilerin ışığında, açıkça söylemek gerekir ki, sayıları 5 bini aşan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması, güvenlik güçlerimizin, teknolojik imkânlardan yeterli olarak yararlanmalarıyla mümkündür. Uğur Mumcu cinayetinde, güvenlik güçlerinin olay yerinde yaptığı çalışmalardan otopsi raporuna, kriminal polis laboratuvarı bulgularından kimi evraklarda yapılan tahrifatlara varana dek pek çok eksikliğin bulunduğu gözden kaçmamıştır.

Bu konuda bazı örnekler vererek, konunun hassasiyetini belirtmek istiyorum: Olay yerinde delillerin toplanmasında yeterli özen gösterilmemiştir, delillerin kaybolmasına istemeyerek sebep olunmuştur. Güvenlik şeridi ve denetim yetersizdir. Çalı süpürgesi kullanılarak yapılan delil toplama işlemi, teknik yetersizliğimizi ortaya koymaktadır. Olaydan hemen sonra yapılan otopsi sonucu düzenlenen raporda, Uğur Mumcu, sarışın ve mavi gözlü olarak belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, 27 Ocak 1993 ve 29 Ocak 1993 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı raporu, Uğur Mumcu'nun aracın içine girdikten sonra vites kolunu hareket ettirmesi sonucu bombanın patladığı sonucuna varırken, aynı konuda Komisyonumuza bilgi veren jandarma assubayı Hüseyin Oğuz, Mumcu'nun, arabasına binmediğini, 2,5 kilogram patlayıcının uzaktan kumandayla patladıldığını; bir başka ihtimalde de, paralı asker Abdullah Çetin, C-4 patlayıcısının cıvalı funyayla patlatıldığını söylemektedir.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen raporda, aracın kontak anahtarının açık olmadığı belirtilmesine rağmen, kapı kilidinin açık olup olmadığına bakılmamış olması, Uğur Mumcu'nun, aracına binip binmediği konusundaki bilginin teyit edilmesi açısından önemli bir eksikliktir. Bugün, hâlâ, Uğur Mumcu'nun aracına bindiği tarafın kapısının nerede olduğuna dair bilgi, belge, henüz, Komisyona da ulaşmamıştır ve yoktur.

Komisyonumuzda görüşlerine başvurduğumuz kriminal polis laboratuvarı yetkilileri de olaya tam bir açıklık getiremezken, bombanın, uzaktan kumanda veya cıvalı funyayla patlatılabileceği yönündeki tezleri de çürütememişlerdir.

Olayda kullanılan C-4 patlayıcısının üzerinde gerekli araştırmanın yapılmamasının yanı sıra, İstanbul'da İslamî hareket operasyonunda ele geçirilen C-4 patlayıcılarıyla karşılaştırmalarının yapılmamış olması da, Uğur Mumcu cinayeti hakkında, devletin organları arasında koordinasyon noksanlığı olduğunu göstermektedir.

Önemli gördüğümüz diğer hususlardan biri, Uğur Mumcu'nun ev, işyeri telefonlarının cinayet öncesi ve sonrasına ait dökümlerinin devlet güvenlik mahkemesi savcılığınca araştırılmamasıdır; diğeri ise, Ankara'daki bellibaşlı otellerin kayıtlarının incelenmemiş olmasıdır. Komisyonumuzun ilk kurulduğu günlerde, Komisyonumuza gelen bir ihbarda, bazı otellerde yapmış olduğumuz tespitlerde, Susurluk çetesiyle ilgili olarak isimleri kamuoyunda çok geçen bazı kişilerin, aynı tarihlerde -cinayetten bir veya iki gün önce- Ankara'nın önemli otellerinde yattıkları, Komisyonumuz tarafından tespit edilmiştir; ama, hiçbir zaman, o kişilerin cinayetle direkt ilgili olduklarına dair bir bilgi ve belge, maalesef, Komisyonumuza ulaşmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de meydana gelen bir dizi olayın, yabancı istihbarat örgütlerinin işi olduğu, artık, hepimizin bildiği gerçeklerdir. Bu konuda, Millî İstihbarat Teşkilatı ve diğer kamu istihbarat kurumları ortak kanıdadır. Bu ve buna benzer olayların önlenmesi veya faillerinin bulunması konusunda, ilgili kuruluşların yeterli teknik belge, bilgiyle donatılması ülkemiz için önemlidir.

Gelişmiş ülkeler, teknolojiyle birçok olayı çözmek yolunda dev adımlar atarken, Türkiye'nin bu konuda geride kaldığı, karşılaşılan bu olaylarda açıkça ortaya çıkmaktadır. Çok acil olarak yapılması gereken, güvenlik birimlerimizi, bu tür olaylarda, teknolojik gelişmelerin sağladığı araçları en iyi şekilde kullanabilecek olanağa kavuşturmaktır.

Bu tür faili meçhul olayların sayısındaki azalma, olay sayısının yanı sıra, devletimizin üzerine mal edilen suçların ortadan kalkması ve demokratik hukuk devleti kavramının kökleşmesi açısından önemlidir. Güvenlik güçlerinin çağdaş teknolojilerle donatılması, ülkemizi yabancı istihbarat örgütlerinin cirit attığı, faili meçhul olayların 5 bini aştığı, içte ve dışta devletimizin sürekli yıpratıldığı ülke konumundan kurtaracaktır.

Komisyonumuz, Uğur Mumcu olayıyla ilgili olarak sonuca gidebilmek için üstün bir çaba harcamıştır. Devlet kuruluşlarının tahrip edilmesinden kaçınılırken, olayın sorumluları hakkında da objektif değerlendirmeler yapmaktan kaçınılmamıştır. Bu anlamda, özellikle, Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasından sonra ortaya çıkan gelişmeler de göz önüne alınarak, araştırma komisyonunun kapsamı mümkün olduğu kadar geniş tutulmuştur. Bu aşamada ortaya çıkan yeni gelişmeler dikkatli ve titizce incelenerek, bu konuda komisyonumuzun yetki sınırları içerisinde kalan tüm araştırmalar yapılmıştır. Çalışmaların sağlıklı yürütülmesi amacıyla alınan tüm duyum ve bilgilerin incelenmesi, tarafsızlık anlayışıyla Ankara dışında da sürdürülmüş; başta İslamî Hareket Örgütü davasından Bandırma Cezaevinde yatmakta olan sanıklar ile İstanbul'da bulunan bazı tanıkların dinlenmesi de sağlanmıştır.

Bütün bilgiler ışığında, Komisyonumuzda, bu cinayetin radikal İslamî örgütlerin, PKK ve Hizbullah gibi bölücü örgütlerin, organize suç örgütlerinin, yabancı ülke istihbarat servislerinin, Türkiye'deki mevcut sol ve sağ örgütlerin ya da yabancı ülkelerde bulunan siyasî ve etnik örgütlerin işi olabileceği sonucu ortaya çıkmıştır.

Komisyonumuza bilgi vermeye gelen itirafçılar ve görgü tanığı olduğunu söyleyenlerin komisyon tutanaklarına geçen ifadeleriyle, daha sonra gittikleri emniyet ya da savcılıkta verdikleri ifadelerdeki çelişkiler dikkat çekicidir. Her yerde ayrı ifadelerle karşılaşılmıştır.

Uğur Mumcu'nun olayın meydana geldiği tarihte koruma altında olmaması, Komisyonumuzun üzerinde durduğu konulardan biridir. Dönemin yetkilileri, Mumcu'nun koruma istemediğini, böyle bir başvurusunun olmadığını söylerken, kendisinin sürekli tehdit altında olduğunun bilinmesine rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması da Komisyonumuzca dikkat çekilen konulardan biridir.

Araştırma Komisyonumuzun bu titiz çalışmaları sırasında, diğer araştırma komisyonlarının karşılaştığı bazı engeller bizlerin de başına gelmiştir. Ulusal egemenliğin, Parlamentonun ve hukuk devletinin üstünlüğünün sağlanabilmesi için yasalarda ve İçtüzükte yapılması gerekli değişikliklerin, öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesinin yararlı olacağına inanıyoruz.

Komisyonumuzun çalışmaları sırasında, bilgi vermeye ve işbirliğine yanaşmayan Sayın Nusret Demiral ile çalışmaların objektifliğinin sürdürülebilmesi açısından komisyonumuza bilgi vermekten kaçınan hukukçu Sayın Uğur Tonik gibi isimlerin değerlendirilmesini yüce kamuoyuna bırakıyoruz.

Komisyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan gelişmelerde olayla ilgili olduğu belirlenen Velid Hüseyin isimli şahsın, Komisyonumuzun kurulduğu günlerde cezaevinden çıkarak sınırdışı edilmesi de ilginç bir rastlantı olarak tutanaklardaki yerini almıştır.

Çalışmalarımız sırasında, Uğur Mumcu'nun ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili olarak kamuoyunca bilinenlerin dışında, yeni senaryolar da ortaya çıkmıştır; ancak, elde edebildiğimiz sonuç, ortaya çıkan tüm senaryoların hiçbirinin bir diğerinin önüne geçemeyeceğidir. Bu konuda ortaya atılan tüm iddialar bir diğeri kadar doğru olabilir, gerçekleşmesi mümkün olabilir, mümkündür.

Kamu kuruluşlarında görev yapan bürokratların partizanca atanmalarının sonucu, bilgi, deneyim, liyakat ve yeterlilik gibi kıstasların göz önüne alınmaması, devleti bu tür olaylarda çıkmaz yollara sokmaktadır. Olayın işlendiği tarihte Ankara Valisi olarak görev yapan yetkilinin, komisyonumuzda 27 Şubat 1997 tarihinde verdiği ifadede “Uğur Mumcu'nun Ankara'da olduğunu dahi o günkü olayda öğrendim” sözleri, kamu yönetimindeki acı gerçeğin görülmesi açısından önemlidir.

Özellikle İstanbul'da başlatılan İslamî Hareket Örgütü operasyonunda evraklarda yapılan tahrifatlar, olayı soruşturanların ciddiyetsizliği, tanık ve delillerin yeterince değerlendirilmeyişi, olayda konunun uzmanları yerine sürekli tayinlerle yerleri değiştirilen personelin kullanılması, cinayetin çözümündeki endişeleri artıran gelişmelerdir.

Bütün bu gerekçeleri göz önüne alan komisyonumuz, olayın meydana geldiği tarihteki kamu görevlileri içinde ihmali görülenler hakkında oybirliğiyle suç duyurusunda bulunmuştur. Bunların suç duyurularıyla ilgili gerekenlerin ivedilikle yapılmasını Hükümetimizden bekliyoruz. Uğur Mumcu cinayetinde ihmali görülenlerin hesap vermesi, kamuoyu vicdanı açısından da önemli bir gelişme olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de yazdıklarına itimat edilen gazeteciler arasında önemli bir yer tutan Uğur Mumcu'nun menfur bir saldırı sonucu öldürülmesi, faillerinin yıllar geçmesine rağmen bulunamaması, iç ve dış itibarımız açısından önemlidir. Ülkemiz, gerçekten, demokratik hukuk devleti ise, faili meçhul cinayetler ülkesi olamaz ve bu ayıpla yaşayamaz. Elli yıl önce ülkemizde bu ayıplar yoktu. Bu ve buna benzer konularda devletin yapacağı en önemli iş, sorumluların bulunabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri ve gerekli teknolojiyi derhal devreye sokmaktır.

Bu bilgiler ışığında, bütün engellemelere rağmen, geçtiğimiz dönem kadük olan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporunda bu konuda objektif ve iyi niyetli bir çalışma ortaya konmuştur.

Mumcu Ailesi, bizim komisyonumuza, bizzat, topluca gelerek, şükranlarını, teşekkürlerini ve takdirlerini sunmuştur.

Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu, Susurluk Komisyonu gibi tartışmalara bulaşmamış, oybirliğiyle kısa sürede çalışmalarını tamamlamıştır; sonuca gitmek için yoğun çaba harcanmıştır. Devlet kurumlarının tahrip edilmesinden kaçınılmış, işbirliğiyle sonuç alınmaya çalışılmıştır.

Uğur Mumcu cinayeti konusunda geçen dörtbuçuk yılın envanteri titiz ve objektif biçimde ortaya konmuştur. Tarihçilerin ve objektif gazetecilerin yararlarına sunulacak bilgi ve belgeler tutanaklara geçirilmiştir.

Diğer araştırma komisyonlarının karşılaştığı engellemelerin benzerleriyle karşılaşılmıştır. Bu konuda, Anavatan Partisi Aydın Milletvekili Sayın Yüksel Yalova'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzük değişikliği önergesinin Yüce Meclis tarafından kabul edilmesinde ve gündeme alınmasında büyük fayda görmekteyiz.

Uğur Mumcu Komisyonuna çağrılı olmalarına rağmen bilgi vermeye yanaşmayan kişilerin en azından yazılı bilgi verme mecburiyeti ve ifadesine gerek duyulanların zorla getirilmeleri, bu tür komisyonların belli bölümlerinin kamuoyuna açık olarak yapılması sağlanmalıdır.

Komisyon raporunun bütünü, hükümetlerce ibret alınacak derslerle doludur.

Cinayetin işlendiği tarihte DGM Başsavcısından Ankara Valisine, Emniyet Müdüründen istihbarat birimlerine kadar, yeterince ilgili olmadıkları somut kanıtlarıyla ortadadır. Suç duyurusunda bulunulan personel hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır. Yürütülecek soruşturmalar, ihmali görülen personelin korunması için değil bu cinayette devletin suçlanmasına neden olan tutum ve davranışların tespiti biçiminde olmalıdır. Yapılacak soruşturmalar, cinayetin aydınlatılma imkânını geliştirecektir.

Türk ve dünya kamuoyu, cinayetin aydınlatılamamasından devletin içindeki bazı yetkilileri sorumlu tutmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti vatan sathının, teröristlerin, kontra-espiyonajın ve yabancı istihbarat örgütlerinin cirit attığı, deneme tahtası haline getirildiği, kamuoyuna anlatılmalı ve bu tablonun ortaya çıkmasında ihmali görülenlerin korunmayacağı herkese anlatılmalıdır. Ayrıca, ülkemizdeki istihbarat birimlerinde görev yapan bazı yetkililerin, karşılıklı, çeşitli zeminlerde savaşır gibi çatışmalarına son verilmelidir. İslamî hareket davasındaki tutanak tahrifatı ve usulsüz olarak bomba imal eden, tanıklara gerekli özeni göstermeyen, kendiliğinden delil imal eden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Diker, ne kadar eksüre vereyim efendim?

TEVFİK DİKER (Devamla) - 1 dakika...

BAŞKAN - Size 2 dakika eksüre vereyim efendim; buyurun.

TEVFİK DİKER (Devamla)- ... Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonuna karşı organize direnmeye kalkışanların ve bunların devlet içindeki uzantılarının arındırılması için gereği yapılmalıdır.

Deliller muhafaza edilmelidir. Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı, dosyayı dava açabilecek duruma süratle getirmelidir.

Bu değerlendirmeler ışığında, Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonunun objektif, akılcı ve dikkatli çalışmasının ülkemize ve geleceğimize yeni bir ışık tutması dileğimle, Türkiye Cumhuriyeti 55 inci Hükümetimizin bu konuda duyarlı olacağına inancımız sonsuzdur.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Diker, teşekkür ediyorum.

Açık oylamada oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımına başlandı)

BAŞKAN - Refah Partisi Grubu adına, Sayın Fethullah Erbaş.

Buyurun Sayın Erbaş. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Adnan Keskin ve 28 arkadaşının, Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/86) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu raporu üzerinde Refah Partisi adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Refah Partisi adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, menfur bir cinayet sonucu aramızdan ayrılan değerli gazeteci Uğur Mumcu'yu saygıyla anarken, bu Komisyonun kurulmasına vesile olan önerge sahibi arkadaşlarıma, ayrıca Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfının (UMAG) bu konuda sarf ettiği çabalara, Komisyonumuzda ifade veren ve bize yardımcı olan tüm kişi ve kurumlara, keza komisyona seçilen ve komisyonu sonuna kadar yürüten Komisyonumuzun Başkanı Ersönmez Yarbay'a ve Komisyon üyelerine teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; araştırma komisyonlarının çalışma sistemleri, yetkileri, neleri yapabilip neleri yapamayacakları, yaptırım gücünün neler olduğu ve toplumumuzun bu komisyonlardan beklentilerinin neler olduğu ve raporların hazırlanıp verildikten sonra bu raporların ne gibi sonuçlar doğurduğu konusunda, komisyon üyesi bütün arkadaşlarımızın hemen hemen hepsinin kafasında soru işaretleri kalmıştır. Bu hususlar, hazırlanmış olan raporun 5 inci sayfasından 8 inci sayfasına ve 161 inci sayfasından 164 üncü sayfasına kadar, haklı olarak irdelenmiştir. Ümit ediyoruz ki, bu konulardaki çalışmalar yapılır, aksayan yerler tamamlanır ve bundan sonra çalışacak araştırma komisyonları, bizim çektiğimiz sıkıntıları çekmez.

Uğur Mumcu Komisyonundan önce kurulan ve sonuçlanan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapor, keza, bu konuda yayımlanan kitap, makale ve tüm dokümanların toplanması, gazeteci ve hukukçulardan oluşan UMAG'ın çalışmaları, devlet güvenlik mahkemesi savcılığındaki 12 klasörden ibaret Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili dosyalar, bu konuda ifadelerine başvurmuş olduğumuz resmî ve özel makam ve şahısların ifadeleri, keza, komisyon üyelerinin bu konudaki yorumlarıyla, dosya tamamlanmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uğur Mumcu cinayeti sonrasında, yurt içinde ve yurt dışındaki yankılarına baktığımız zaman, yurt içindeki yankısı, Ankara ve İstanbul'da yapılan cenaze törenlerinde ve mitinglerde “kahrolsun şeriat”, “Türkiye laiktir, laik kalacak” gibi sloganlarla, laik devlet lehine protestoya dönüştürülmüştür. Yurt içinde yayımlanan gazetelerde, zamanın Başbakanı Sayın Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'nün “bu, bizim namus borcumuzdur; katiller en kısa zamanda yakalanacaktır” ifadelerine yer verilmiş ve özellikle, cinayetin İslamcı örgütler tarafından işlendiği konusunda yoğun bir propagandaya dönüştürülmüştür. Aradan dörtbuçuk yıl geçmesine rağmen, henüz, Uğur Mumcu cinayeti hakkında dava açılamamıştır.

Yurt dışındaki basında ise, hemen hemen her devlet, kendi lehinde noktalar ortaya çıkarmış; İsrail'de yayımlanan gazetelerde “Türk gazeteci Hizbullah tarafından öldürüldü” diye başlık atılmış; Portekiz'de, Endonezya'da yayımlanan gazetelerde “Türkiye hiçbir zaman İran olmayacak” gibi başlıklar atılmış; Suudî Arabistan'da yayımlanan gazetede “Türk Hizbullah örgütü, ülkedeki rejimi devirmek istiyor” başlığı atılmış; İran'da yayımlanan gazeteler ise “Bir gazetecinin öldürülmesi ve Türkiye hükümetinin amacı”, “Türkiye ordusunun Mumcu'nun öldürülmesindeki rolü”, “Türkiye'deki son olayların amili CIA ve MOSSAD'dır” gibi yazılar çıkmış; İtalya'da yayımlanan gazetelerde “Kürt partisinden şüpheleniliyor, Türk mafyası ve Kürtlerle bağlantısı konusundaki tecrübesi rahatsızlık yaratan gazeteci öldürüldü” Almanya'da yayımlanan gazetelerde de “İslam yanlısı saldırı”, “Müslüman radikallere karşı gösteriler”, “Köktendincilere karşı büyük protesto”, “Dinî köktenciliğe karşı Türkiye'de gazeteci cinayeti”, “Türkiye Uğur Mumcu'nun yasını tutuyor” gibi yazılar çıkmıştır. Fransa'daki gazetelerde ise “Terörist tehdidin yeniden ortaya çıkışı”, “İran'dan şüphe ediliyor” ve benzeri yazılar yayımlanmıştır.

Televizyonlarda çıkan programlarda, “40 Dakika” programının yapımcısı Can Dündar, Mumcu'nun 27.6.1975 ve 28.3.1978 tarihli Cumhuriyet Gazetelerinde yayımlanan yazılarını okumuş; Hasan Fehmi Güneş'in, 1980 öncesi hakkında değerlendirme yaparak, Uğur Mumcu'nun 27.11.1979 ve 21.9.1985 tarihli Cumhuriyet Gazetelerinde yayımlanan makalelerini okumasını müteakip, kardeşi Ceyhan Mumcu “Uğur Mumcu'nun, daha, Susurluk hadisesinden çok önce, Abdi İpekçi cinayeti ile Abdullah Çatlı arasında bağlantı kurarak bu çetenin varlığını ilan ettiğini” Cüneyt Arcayürek ise, 13 Mayıs 1991 tarihli Cumhuriyet Gazetesini okuyarak, “Uğur Mumcu, İtalyan televizyonunda yayınlanan konuşmasında, “kaçakçılık, çete olayları var mı yok mu araştıracağı beyanında bulunduğunu” belirtmişlerdir.

Uğur Mumcu davası avukatı Emin Değer “Uğur Mumcu'nun bütün yazıları istihbarata, gizli güçlere çıktı ve belki öyle bir yere geldi ki, eline geçen veya geçmesi olası bir kanıta yaklaştı, o kanıtı elde etmeden veya yayımlamadan öldürülmüş olabilir” görüşlerini dile getirmiştir.

Cüneyt Arcayürek, Uğur Mumcu'nun, kendisine, APO'nun geçmişini ve MİT'le irtibatının olup olmadığını araştırdığını ve “bunu sağlam temeller üzerine oturtabilirsem kitabın girişi bomba gibi patlayacak” dediğini belirtmektedir.

Yine, Uğur Mumcu, ölümünden on gün önce, Harp Akademisinde, 14.1.1993 tarihinde yaptığı konuşmayı içeren video bandın çözümünde, uyuşturucu, silah kaçakçılığı ile terör arasındaki ilişkiyi anlatmıştır.

Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu ifadesinde, Uğur Mumcu'nun İran ile ilgili tek bir yazısının bulunmadığını, sadece ABD'nin, Irak sorununu çözdükten sonra İran için yeni provokasyonlar yapacağını yazdığını belirtmiştir.

Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu ise verdiği ifadede, Özgür Gündem'de Uğur'a yönelik yazılar olduğunu; bir sabah, Uğur'un kendisine “Güldal, bunlar beni öldürecekler” ifadesini kullandığını, söz konusu gazetenin yazarı Yaşar Kaya'nın ilgili makalesinde, “halkın dinamiği bu işin üstesinden gelecektir” sözünden bu sonuca vardığını; Mumcu'nun, Behçet Cantürk -ki, Behçet Cantürk de faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir- ile Yaşar Kaya arasında tartışmalar bulunduğunu, durumu Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısına anlattığı halde ne Behçet Cantürk'ün ne de Yaşar Kaya'nın ifadesine başvurulduğunu -şu anda Behçet Cantürk'ün öldüğünü, Yaşar Kaya'nın da yurtdışında olduğunu biliyoruz- ve hiçbir işlem yapılmadığını belirtmiştir.

Keza, öldürülen merhum Tevfik Ağansoy'un eşi Hülya Ağansoy da ifadesinde, Uğur Mumcu'nun bir kitabını okuduğu sırada, eşine hitaben, Uğur Mumcu'yu kastederek “çok iyi araştırmacı bir gazeteciymiş; her şeyi çok iyi yazmış” demesi üzerine, Tevfik Ağansoy' un da “yazık oldu, boşuna öldürdüler” dediğini, bunun üzerine de Hülya Ağansoy'un “Mumcu'yu kim öldürdü?” diye eşine sorduğunu, eşinin de kendisine “ne kadar az şey bilirsen o kadar çok yaşarsın” cevabını vererek konuyu kapattığını beyan etmiştir. Bununla da, cinayeti işleyenleri eşinin bildiğini ima etmiştir.

Mumcu'nun kardeşi Berhan Gürsoy'un ifadesinde de, Mumcu'nun son işinin Kürt dosyası olduğunu, bu konudaki delilleri toplamak üzere, emekli Hâkim Albay ve milletvekili Baki Tuğ'dan bir belge istediğini, bu belgeyi almak için de 27.1.1993 Çarşamba günü randevu aldığını, o gün Baki Tuğ ile buluşacaklarını; ancak, 24.1.l993'te randevuya gitmeden öldürüldüğünü ifade etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uğur Mumcu cinayetinde emniyet güçleri, istihbarat güçleri, devlet güvenlik mahkemesi savcısı ile cumhuriyet savcılarının, soruşturmayı tek yönde sürdürdükleri, ilk günü devrin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in “katiller elimizin altında” diyerek, ismini dahi emniyet müdürlüğünde koydukları İslamî Hareket Örgütü üzerine atma çabaları sonucunda, aradan geçen dörtbuçuk yılı aşkın bir sürede hiçbir sonuç alınmamıştır. Aslında çok yönlü araştırılması gerekli olan bu cinayetin, ilk etapta, bilinçli bir şekilde, İslamî Hareket Örgütü üzerine kanalize etme sonucunda, bugüne kadar hiçbir netice elde edilememi, ayrıca, aradan geçen dört yıl altı aylık süre içerisinde, olan deliller de karartılmış ve yok edilmek suretiyle, faili meçhuller halkasına bir ilave daha yapılmıştır.

19 uncu Dönemde kurulan Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu da ifadesinde belirttiği gibi, araştırmaların belirli çevrelerce engellenmek istendiğini, bu konuda ilgili kişiler aleyhine suç duyurusunda bulunulduğunu; tüm incelemelerinde vardığı sonuca göre, bu olayın işleniş biçiminin, ajan faaliyeti olduğunu, tetikçisinin de bir kişi olduğunu ve çok profesyonelce işlendiği kanaatinde olduğunu belirtmiştir.

Bu hususta dinlenen tanıkların ifadelerinden edindiğimiz kanaat, suçun işlendiği sırada, emniyet istihbarat teşkilatlarının bugünkü kadar teknik ve deneyimli personele sahip olmadığı, Millî İstihbarat Teşkilatıyla, Genelkurmay İstihbarat Teşkilatının ve Jandarma İstihbarat Teşkilatının da bu olayla ilgilenmedikleri; zira, görev kapsamlarına girmediği gerekçesiyle meseleye el koymadıkları; olay günü nöbetçi cumhuriyet savcısının soruşturma başlatması gerekirken, konunun siyasî olabileceği gerekçesiyle, devlet güvenlik mahkemesi savcılarınca yürütüldüğü, cinayetin işlendiği tarihten itibaren, fail ve faillerin bulunmaması için, çeşitli kişi ve makamlarca başka kanallara yönlendirme çabası içinde bulunulduğu ve bunda da başarılı olunduğu, ifade veren kişilerin birçoğunun, cinayeti, gazete ve televizyondan ayrıntılarına kadar bildikleri, bu nedenle de, kendi yorumlarını ve geliştirdikleri teorileri anlatmak suretiyle, çoğu zaman, suiniyetle, devletin belli kurumlarına ve şahıslarına yönelik suçlamalarda bulunulduğu ve yıpratmaya çalışıldığı şeklindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mumcu cinayetini araştırırken, , polisin, istediği zaman, belli suçların faillerini, kendisinin isim koyduğu bir örgüte yüklemek için, icabında tutanaklarda tahrifat yaptığını; sanıklardan İrfan Çağrıcı'da olduğu gibi, Hint mengenesiyle, kollarını, bacaklarını kırabildiğini; Türkiye'de işkence olaylarının var olduğunu ve halen devam ettiğini; cezaevlerindeki sıkışıklığın ve düzensizliklerin, ceza infaz kurumlarının ıslah edici, topluma kazandırıcı olmaktan çok, suçlu üreten müesseseler haline geldiğini; cezayı, mahkûmdan çok ailesinin, çoluk çocuğunun çektiğini belirledik.

Komisyonun dinlediği kişilerin çoğunun, aradan geçen dört yıl altı ay gibi bir zaman biriminde ayrıntıları unuttuğunu, kafalarındaki bilgileri, daha ziyade, gazete ve televizyonlardan öğrendiklerini, kafalarındaki senaryolara uydurarak yorum niteliğinde bilgi verdiklerini; devlet içinde, sorumsuz ve hukuka aykırı olarak, bazı yetkililerin “itirafçı” ismini verdikleri insanları, suç işlemede nasıl kullandıklarını; Denizli İlindeki, Denizli Haber Ajansı Televizyonunun kurşunlanmasını nasıl gerçekleştirdiklerini, Denizli'deki bazı insanlardan, bu itirafçılar vasıtasıyla, nasıl haraç topladıklarını, bazı basın mensuplarının rating uğruna hukuku nasıl çiğnediklerini, ülkemiz aleyhine yapılan propagandaya nasıl alet olduklarını; basının, her gün sanık bulup, savcı gibi yargılayıp, hâkim gibi nasıl mahkûm ettiğini, kamuoyunu ve mahkemeleri, bağımsız yargıyı nasıl etkilediklerini ibretle gördük.

Buna örnek olarak, 18.2.1993 tarihinde; yani, cinayetten 24 gün sonra TRT'de yayınlanan, Ertürk Yöndem'in sunduğu Perde Arkası programı, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısının yazılı müdahalesine rağmen yayınlanmıştır. Ertürk Yöndem'in sunduğu programın bantları, Komisyonumuzca TRT'den alınarak izlenmiştir. Programda, Mumcu cinayetinin elle tutulur tek delili olan Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminoloji Laboratuvar Başkanlığının hazırladığı ekspertiz raporu, bu sebeple tüm dünyaya ilan edilmiştir.

DGM savcılığında devam edip, henüz sanıkları yakalanmadığı gibi, failleri dahi belli olmayan bir terör olayının tek delilinin, gizli soruşturma olduğu halde alenileştirilmesi, soruşturmayı zora sokmuştur. Bu delilin alenileştirilmesi, diğer delillerin kolayca karartılmasını sağlamıştır; çünkü, failler, bulguların, izlerin devamı için tedbir almış olmalılar ki, bunun dışında bugüne kadar başka bir delil bulunamamıştır.

Bu konuda birinci sorumlu olan zamanın Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demiral, ne program yapımcısı ne de programa katılanlar hakkında hiçbir soruşturma ve dava açmamıştır. Şu anda görevli ve yetkili olmadığı halde, Komisyonumuza bugün bile gizli bir soruşturma hakkında bilgi vermekten kaçınan Nusret Demiral'ın, yetkili olduğu dönemde bu yayına müdahale etmemesi, oldukça dikkat çekici bir çelişkidir.

Uğur Mumcu cinayetini hiçbir örgüt üstlenmemiştir ve bugüne kadar faili bulunamamıştır. Yapılan araştırmada da fail veya faillerini bulmaktan ziyade, bu işin sorumlusu devlet güvenlik mahkemesi savcılığı ile emniyet mensuplarının yaptıkları çalışmalar, delil toplama yöntemleri, teknik ve eğitim seviyeleri, faili meçhul cinayetlerin ülkemizde binlerle ifade edildiği zaman diliminde yetkili mercilerin bunu önleme konusundaki kararlılıkları, Susurluk kazası sonunda ortaya atılan devlet içindeki çetelerin bu cinayetlerdeki konumu, Komisyona bilgi veren şahısların ifadelerindeki ipuçlarının değerlendirilmesinin de yapılmasını sağlamaktı.

Devlet güvenlik mahkemesi savcılığında başlatılan soruşturmada, 12 klasör içerisinde, elde edilen deliller toplanmış; ancak, dava açma aşamasına gelinememiş olduğunu tespit ettik. Bu durumların hepsi, bize dağıtılan raporda ince ayrıntılarıyla yazılmıştır.

İslamî Hareket Örgütü olarak adlandırılan kişi ve kişilerin ev ve gösterdikleri mekânlarda ele geçirilen 68 kilogram RDX C4 plastik patlayıcının akıbeti hakkında ikna edici bilgilere ulaşılamamıştır. Bu patlayıcıların, imha edilen 43 kilogramlık kısmından sonra, kalan 25 kilogramlık bölümü hakkında bilgi yoktur. Keza, tutanakta 250 gram patlayıcının imha edildiği yazılmış. Gerisi hakkında bilgi bulunamayışı, soruşturmanın sıhhati hakkında şüpheleri kuvvetlendirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uğur Mumcu, ülkemizin yetiştirdiği, uluslararası düzeyde üne ve değere sahip araştırmacı yazar bir gazetecimizdir. Çoğulcu parlamenter rejime, laik, demokratik cumhuriyete, hukukun üstünlüğü ilkesine yürekten inanan yılmaz bir demokrasi savunucusudur. Çok sevilen Mumcu'nun cenazesine katılan yüzbinler bunun kanıtıdır.

Bu soruşturma yapılırken, son yıllarda Mumcu'nun teşhir ettiği çevrelere bakmak, gerçeğe ulaşmada doğru bir çıkış noktası olacaktır. Bu konuda, ölümünden sonra geliştirilen senaryolar da bu tezin üzerine bina edilmektedir. Mumcu, laik, demokratik cumhuriyete inanıyordu, bunun için radikal İslamcı örgütler; ülkenin bölünmez bütünlüğüne inanıyordu, bunun için bölücü örgütler; devletin içinde yuvalanan ve mafya diye adlandırılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapanlar ile çek senet tahsilatına bulaşan odakları her gün teşhir ettiği için, bu tür organize suç örgütlerince öldürülmüş olabilir.

Daha farklı bir tez de, Mumcu'nun, Türkiye'de oluşturulacak istikrarsızlıklardan çıkarı olan ülkeler ve bunların istihbarat örgütlerince öldürülmüş olabileceğidir.

Bütün bu tezler, nihayet birer iddiadan ibarettir. Soruşturmanın bu çerçevede yeteri kadar genişletilmediği ve derinleştirilmediği kanaatindeyim.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

Soruşturmayı savsaklayan, görev kusuru olan DGM eski Başsavcısı Nusret Demiral ve DGM eski Savcısı Ülkü Coşkun,

Uğur Mumcu'yu koruma konusunda gerekli önlemleri almayan Ankara Valisi ve her kademede görev yapan diğer ilgililer,

Soruşturmanın gizliliğini ihlal eden ve 18.2.1993 tarihinde TRT'de yayınlanan Perde Arkası programına katılarak görüş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbaş, ne kadar süre istersiniz?

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - 1 dakika efendim.

BAŞKAN - 1 dakika 60 saniyedir Sayın Erbaş...

Peki, madem hamiyete kaldı; buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - ... belirten kamu görevlileri ile program yapımcısı ve mesul müdürü hakkında,

Soruşturmanın gizliliğini ihlal eden 20.9.1993 tarihinde yayınlanan Ateş Hattı programına, tanık Ayhan Aydın'ı götüren güvenlik görevlileri ile program yapımcısı ve mesul müdürü hakkında,

İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli polisler olup, tutanakta tahrifat yapan ve imha tutanaklarını tanzim edenler ile diğer ilgili ve görevliler hakkında inceleme, araştırma ve gerekli soruşturmanın yapılmasını uygun görmekteyiz.

Sözlerimi, başta Uğur Mumcu cinayeti olmak üzere, faili meçhul cinayetlerde öldürülen tüm vatandaşlarıma Allah'tan rahmet ve yakınlarına sabırlar dilereyek bitirmek istiyorum.

Bu soruşturmalar sırasında, hiçbir ilgisi olmadığı halde, emniyette işkence gören, kolu, bacağı kırılan, insanlıkdışı muameleye maruz kalan vatandaşlarımdan da, Yüce Meclisin huzurunda özür diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erbaş, teşekkür ediyorum.

Şu ana kadar kişisel söz talebi gelmedi.

Sayın Komisyon ve Sayın Hükümetin bir beyanı olacak mı efendim?

(10/86) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Evet efendim.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun tercih hakkı var; sonra, Sayın Hükümete söz vereceğim.

Buyurun Sayın Yarbay.

(10/86) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonunun raporu üzerindeki görüşmelerimiz devam ediyor; bu sırada, siyasî partilerin görüşlerini dile getiren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Komisyonumuz, tarafsız ve ciddî bir şekilde çalışmıştır, önemli ölçüde zaman ayırmıştır ve gerçekten ibret vesikası olan bir rapor hazırlamıştır. Ben, bütün milletvekillerimizin bu raporu okumalarını özellikle tavsiye ediyorum; çünkü, burada, Başkent Ankara'da işlenen bir cinayetin ne kadar sorumsuz bir şekilde araştırıldığı, insan hayatının Türkiye'de ne kadar ucuz olduğu ve görevlilerin, yetkililerin, insan hayatı kaybının karşısında ne kadar duyarsız olduğu görülecektir.

Türkiye, bir hukuk devleti olmalıdır. Eğer, biz “terörle mücadele ediyoruz” diye hukuku bir tarafa bırakır, hukukdışı işlere yönelirsek, o zaman hiçbirimizin can güvenliği kalmaz. Dolayısıyla, herkes, bütün devlet görevlileri -bu raporun içerisinde özellikle o var- hukuk kuralları içerisinde hareket etmelidir, ne gerekçeyle olursa olsun hukuk dışına çıkmamalıdır.

Burada, itirafçılarla ilgili bölümler var. Yozlaşma o kadar büyük ölçüde ki, bu itirafçıları, hem Millî İstihbarat Teşkilatı kullanmış hem Jandarma Genel Komutanlığı kullanmış hem de Emniyet Genel Müdürlüğü kullanmış; polisevlerinde yatıp kalkıyorlar, askeriyede çalışıyorlar, maaş alıyorlar ve birtakım karanlık işlerde kullanılıyorlar... Dolayısıyla, bu itirafçılarla ilgili, mutlaka, yeni yasal düzenlemeler getirilmelidir.

İtirafçıların Komisyonumuza vermiş oldukları ifadeler ayrı -hemen Komisyonumuzun kapısından çıktıktan sonra polis tarafından alınmıştır- devlet güvenlik mahkemesi savcılığında vermiş oldukları ifadeler ayrı, gazetelerdeki ifadeleri ayrı, farklı farklıdır; fakat, hiçbir güç, bu ifadelerin neden bu şekilde olduğu konusunun üzerine gidememektedir. Dolayısıyla, bütün siyasî partilerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması için mücadele etmesi ve hukuka sahip çıkması, hukuk dışına çıkan kim olursa olsun onun karşısına dikilmesi gerekmektedir.

Bu belgede bir diğer konu da şudur: Siyasîlerin, Sayın Başbakanın ve bakanların böyle ayaküstü beyanatları, devleti zor duruma düşürmektedir. “Katil elimizde”, “katili yakaladık”, “üç güne kadar açıklıyoruz”, “çok önemli ipuçları”, “efendim, basın erken yazdığı için kaçtı, elimizden kaçırdık” gibi birtakım sözler var. Böyle ayaküstü beyanatlar olmaz. Tabiî, bütün devlet görevlilerine ve siyasîlere de, ayaküstü beyanatlar vermekten kaçınmalarını tavsiye etmek istiyorum; çünkü, Başbakan “katil elimizde” diyor, İçişleri Bakanı “katil elimizde” diyor; ama, biz, bunları Komisyona çağırdığımız zaman, bu arkadaşlarımız Komisyonda konuşurlarken “bize böyle söylediler...” “Böyle söylediler” olmaz; yani, ilk önce doğru mu söylüyorlar araştırılmalı ve daha sonra, kim yanılttıysa, onların cezalandırılması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bir de, bunların sorumlusu yok. Vali beye soruyorsunuz “efendim, böyle söylediler”, emniyet müdürüne soruyorsunuz “böyle söylediler...” En sonunda dosya nerede; dosya, bir başkomiserin nezaretinde İrtica Masasında. Dosya, dörtbuçuk senedir İrtica Masasında bekliyor. Dörtbuçuk senedir İrtica Masasından bir şey gelmemiş, bir olay çıkmamış; emniyette soruşturmuşlar, İrtica Masasında, dörtbuçuk senedir bekliyor; hâlâ İrtica Masasında...

Dolayısıyla, şimdi, biz, Sayın Adalet Bakanlığına ve Sayın İçişleri Bakanlığına suç duyurusunda bulunduk. Bu suç duyurularını, çok ciddiyetle... Memurin Muhakemat Kanunu... Milletvekillerinin dokunulmazlığı var, memurların da dokunulmazlığı var. Komisyona davet ettiğiniz zaman, emekli savcı Komisyona gelmiyor; Anayasayı gerekçe gösteriyor ve Meclis İçtüzüğünü gerekçe gösteriyor; haklı olduğu yerler var tabiî... Biz “hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir” diye yazmışız; ama, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 105 inci maddesine göre, milletvekilleri, devlet sırlarını ve ticarî sırları öğrenemez. Müsteşar, devlet sırrını bilir, genel müdür bilir, daire başkanı bilir, belki memur bilir; ama, milletvekili, komisyon başkanı devlet sırrını öğrenemez, ticarî sırları öğrenemez. (RP sıralarından alkışlar) İşte “efendim, biz, size konuştuğumuz zaman, bunlar erkenden basına faş oluyor; dolayısıyla, biz, zor durumda kalıyoruz” gibi birtakım savunmalar yapmaya çalışıyorlar; bu da doğru değil; çünkü, nerede bir karanlık varsa, gizlilik varsa, orada bir pislik var demektir.

O sebeple, bu konuların açıklığa kavuşması lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletinse ve milletvekilleri de bu hâkimiyeti kullanıyorlarsa, o zaman, Meclisten gizli hiçbir şeyin olmaması lazım.

Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü burada... Bu rapor eksik bir rapor. Emniyet Genel Müdürlüğü bize belgeleri gönderirken şartlı gönderdi ve “belgelerin bir kısmını size gönderiyoruz; ama, bir kısmını göndermiyoruz; çünkü, operasyonlar devam ediyor. Eğer, belgeler size gelirse, bu operasyonlar yarım kalır.” dediler, belgeleri eksik gönderdiler. Dolayısıyla, bu rapor, eksik bir rapor; yani, tam bir rapor değil. Burada bütün belgelere ulaşabilmiş değiliz.

Devlet güvenlik mahkemesi savcıları “efendim, biz bu dosyaları Meclise teslim edemeyiz” Neden?.. “Soruşturmalar gizlidir, tahkikat gizlidir...” Pekala, bu gizlilik kaç sene devam edecek?.. Yani, üç ay geçmiş, altı ay geçmiş, dört sene geçmiş, hâlâ gizli... Pekala doğru mu yapmışlar, yanlış mı yapmışlar kim bakacak?.. “Gelin buraya, burada inceleyin” dediler; yine de teşekkür ediyoruz. Gittik, orada dosyaları bir iki saat içerisinde incelemeye çalıştık. 12 tane klasör, bir iki saatte ne kadar incelenebilirse, o kadar incelemeye çalıştık.

Ama, bu Komisyonun bir faydası oldu; daha önce yapılmayan işler yapıldı. Bu Komisyona, hem devlet güvenlik mahkemesi savcıları hem cumhuriyet savcıları, Emniyet Genel Müdürü, bakanlar, eski bakanlar ve davet ettiğimiz iki kişi haricinde aşağı yukarı herkes geldi ve görüşlerini, düşüncelerini söylediler. Dolayısıyla, bu davetimize icabet eden cumhuriyet savcılarına, devlet güvenlik mahkemesi savcılarına da teşekkür ediyorum.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - İki kişi kimdi?

(10/86) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - iki kişiden biri, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demiral. Bence, bu cinayetin aydınlatılması konusunda kilit isimdir. O sebeple, mutlaka konuşmalıdır ve bu konuda bildiklerini söylemelidir. İkinci kişi de, şimdi Ulaştırma Bakanımız olan Necdet Menzir'dir.

Şimdi, burada, bir tahrifat üzerinde durmak istiyorum; çünkü, bu dosyayı okuduğunuz zaman birtakım şeyler hissediyorsunuz; ama, ispatlama imkânınız yok; çünkü, deliller önemli ölçüde karartılmıştır. Bir defa, Uğur Mumcu'nun öldürülmeden önce yazmış olduğu yazılarda, kesinlikle, İranla, islamla ilgili çok fazla bir şey yok. Bütün yazılarını incelettik; son bir sene içerisinde yazmış olduğu yazılardan 152'si ABD aleyhtarı, 114'ü de PKK aleyhtarı yazılardır. Uyuşturucu kaçakçılığı üzerinde durmuştur; ama, öncelikli bir konu olarak iran ve İslam üzerinde durmamıştır; fakat, cinayetten önce, çeşitli televizyon programlarına çıkarılmış. Uğur Mumcu'nun hiç gündeminde olmadığı halde, İslamî birtakım konularda tartışmaya davet edilmiş, tartışmalara sokulmuş ve olay olduktan sonra da “bu işi İran yaptı, İran bağlantılı İslamî Hareket Örgütü yaptı” denmiş.

Burada çok önemli bir olay var, işte, hukuk devleti dediğim yer burasıdır: Operasyon, 23 Ocakta başlamış -o sebeple, Necdet Menzir Beyin, mutlaka bu konuyu açıklığa kavuşturması gerekiyor- 24 Ocakta Uğur Mumcu cinayeti vuku bulmuş. 23 Ocakta saat 15.00'te başlayan operasyonda, saat 22.00'de, İslamî Hareket Örgütü üyesi bir sanığın evinde, bol miktarda, plastik patlayıcı madde ve bol miktarda, plastik patlayıcı yapımında kullanılan toz bulunmuş. 24 Ocakta olay olmuş.

Olaya baktığınız zaman, olay, plastik patlayıcı maddeyle, -C4 maddesiyle- işlenmiş. Bol miktarda patlayıcı madde, bol miktarda plastik patlayıcı toz bulundu; fakat, bir hafta sonra, bu plastik patlayıcı maddeler imha edilmiş; emniyette bir rapor düzenlemişler “bunları korumak çok zordur; onun için, biz bunları imha edelim” demişler. İmha tutanağına baktığınız zaman, sadece, 250 gram plastik patlayıcı madde var. “Bol miktarda plastik patlayıcı madde, bol miktarda plastik patlayıcı yapımında kullanılan toz” dendiği zaman, torba torba, çuval çuval olması lazım; yoksa, 250 gramın bol miktarla ne ilgisi var?.. Onun için, bu konunun açıklığa kavuşturulması lazım.

İşin ilginç tarafı “bu cinayeti İslami Hareket işledi” dendiği halde, Ankara'da kullanılan plastik patlayıcı maddeyle, İstanbul'da elde edilen plastik patlayıcı maddenin bir teknik mukayesesi, bir karşılaştırması, menşe araştırması yapılmamış.

Operasyon devam etmiş -tabiî, burası da önemli-ayın 26'sında, tekrar, ikinci bir sanığın evinde 68 kilo plastik patlayıcı madde bulunmuş. Yine C4, olaydan iki gün sonra. bu patlayıcı maddeler de bir hafta sonra imha edilmiş. İmha tutanağında, yine, 43 kilo var. Biraz önce, Fethullah Erbaş Bey de işaret ettiler, 25 kiloluk plastik patlayıcı madde nerede? Bu evrakın üzerinde tahrifat yapılmış; 23 tarihi 20 yapılmış, bir başka tarih 26 yapılmış; ama, en sonunda 24... 26'sında operasyon yapılmış, 68 kilo plastik patlayıcı elde edilmiş; en sonunda 24... Dolayısıyla, İçişleri Bakanımız, bu konu üzerinde hassasiyetle durmalıdır.

Tabiî, bu olayda, devlet organları töhmet altındadır. Devletin bu töhmet altından kurtarılabilmesi için, bu hususların açıklığa kavuşturulması lazım.

Olayın devamı var; bu plastik patlayıcı maddelerle yakalanan sanıklar... Olaydan altı gün sonra, 30 Ocak'ta, bir tanık ortaya çıkmış, Yıldız Karakoluna gitmiş demiş ki: “Ben, bu eylemi yapanları gördüm.” 13 Şubatta, İslamî Hareket Örgütü militanları İstanbul'dan Ankara'ya getirilmiş, yüzleştirilmiş, iki tanesini de teşhis etmiş; Ayhan Usta ve Mehmet Ali Şeker. Plastik patlayıcı maddeler de onların üzerinde bulundu deniliyor. Arkadaşlarımız Bandırma Cezaevine gittiler. Bandırma Cezaevinde tutuklu sanıklardan Mehmet Ali Şeker, kendilerinde plastik patlayıcı madde bulunmadığını, böyle bir maddenin kendilerinden çıkmadığını söyledi. Dolayısıyla, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı 19 Şubatta yazmış olduğu yazıda, İstanbul'daki tutuklu sanıkların, Ankara'daki Uğur Mumcu cinayetiyle ilgisinin olmadığını ifade etmiş; ama, bütün bunlardan sonra, elde edilen bu patlayıcıların, en azından mahkeme kararıyla, ortadan kaldırılması, imha edilmesi gerekirken, mahkeme kararına falan gerek görülmeden bunlar ortadan kaldırılmış; dolayısıyla, bir tehlikesi de yok!

Tabiî, yine devletin töhmet altında olmasının bir diğer sebebi var. Komisyonumuza ifade veren herkes “bu C-4 plastik patlayıcı maddeler askerî malzemelerdir, sadece askerî depolarda bulunur” dediler. Dolayısıyla, askerî depolarda bu konuyla ilgili sayım, tespit vesaire yapılmamış; savcı soruşturmayı genişletmemiş, bu konuda soruşturma genişletilmemiş. İstanbul savcısı, “bu sanıklarla ilgisi yok” dediği halde, dosya, İrtica Masasında tutulmaya devam edilmiş.

Diğer bir konu, tabiî, yine arkadaşlarımız işaret ettiler; Uğur Mumcu, telefonla sık sık tehdit alan bir kişi; fakat, telefon trafiği Telekom'dan istenmemiş; evinde bir tespit yapılmamış olaydan sonra; çalışma bürosunda bir tespit yapılmamış ve her şeyden önemlisi, en yakın kişi olan eşinin ifadesi olaydan 26 gün sonra alınmış. Yanında taksi durağı var; bu olayın olduğu yerde bir defa cinayet işlenmesi mümkün değil. 60 metre ilerisinde GAP İdaresi var, devletin resmî bekçileri var; 30 metre ilerisinde Tunus Büyükelçiliği Evi var, devletin polisleri var; hemen ikisinin ortasında, 60 metreyle 30 metrenin ortasında bir taksi durağı var 24 saat açık, 24 tane taksici var; ama, olayı gören yok, duyan yok!.. Emniyet, her zaman insancıl davransa, kendilerine teşekkür ederiz tabiî; ama, bazen, bazılarını bir hafta on gün içeride tuttukları halde, taksi durağındaki çaycının ifadesini almamışlar. Oradaki taksicilere “siz Uğur Mumcu'yu tanır mısınız” diye sormuşlar. Çoğu diyor ki, “biz, Uğur Mumcu'yu tanımayız” Polis memurları da “biz, Uğur Mumcu'yu tanımayız” diyor. Bekçi de “biz, Uğur Mumcu'yu tanımayız” diyor; hiç kimse tanımıyor.

Daha önce koruması olduğu halde koruması alınmış. Neden; yönetmelik değiştirilmiş; fakat, korumaya ilişkin yönetmelik Resmî Gazetede yayımlanmamış; Resmî Gazetede yayımlanmadığı için nasıl koruma istenir belli değil, kimse bilmiyor. “Uğur Mumcu koruma istemedi” diyorlar; Uğur Mumcu'nun yönetmelikten haberi yok ki; yönetmelik gizlice değiştirilmiş, Resmî Gazetede yayımlanmamış. Dolayısıyla, Uğur Mumcu nasıl koruma isteyecek?!

O sebeple, bu konunun mutlaka açıklığa kavuşturulması lazım. Suç duyurusunda bulunduğumuz devlet görevlileri, eğer, bu olayı, siyasîlerden talimat alarak bu şekilde yönlendirdilerse, o siyasîlerin de ortaya çıkarılması lazım.

Türkiye'de Uğur Mumcu ile birlikte beş binden fazla faili meçhul cinayet var; bu faili meçhul cinayetlerin de, mutlaka, partilerüstü bir olay olarak ele alınıp, bunların mutlaka açıklığa kavuşturulması ve sorumluların adalet önüne çıkarılması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, patlayıcı maddelerle işlenen cinayetlerin hiçbirinin faili bugüne kadar bulunamamış. Tabiî, bu konuda emniyetin, teknik olarak desteklenmesi, yeni baştan organize edilmesi gerekmektedir. Bazı emniyet mensuplarının, patlayıcılar konusunda eğitilmesi, geliştirilmesi gerekmektedir.

Bu arada, Adlî Tıp Kurumu mutlaka gözden geçirilmelidir. Avrupa Topluluğuna Türkiye'nin alınması kabul edilmiyor ve gerekçe olarak da insan hakları gösteriliyor; buna hak verdiren olayları önlememiz lazım.

Bakınız, Uğur Mumcu olayı olduktan sonra, 25 Ocakta, 4 İranlı, 4 Iraklı, 3 Suriyeli ve 3 Libyalı gözetim altına alınmış, sanki, mutlaka, Ortadoğu ülkelerinin yapması gerekiyormuş gibi... Ondan sonra, bunlar, Emniyette 8 gün tutulmuş; 8 günün sonunda, bunların herhangi bir işkenceye uğramadıklarının, bunlarda herhangi bir darp izi falan olmadığının tespiti için, sanıklar Adlî Tıp Kurumuna sevk edilmiş. Saat 10.20'de -aynı doktor tarafından, aynı dakikada- 5 sanık; saat 10.25'te 4 sanık; saat 10.30'da da 3 sanık için aynı doktor tarafından “herhangi bir işkenceye falan rastlanmamıştır, hepsi sağlamdır” diye rapor veriliyor. Sadece sıra geçişi yapsalar, 1 dakika içerisinde bunların muayene edilmesi mümkün değildir. Onun için, bu konuda Adlî Tıp Kurumu da mutlaka yeni baştan düzenlenmeli ve bu işkence yapılıp yapılmadığı konusunda sadece bir formalite icabı olarak, sanıkların işkence görmediğine dair bir evrak olsun diye dosyaya takılmamalı; gerçekten, sanıkların işkence görüp görmediği tespit edilmelidir. Bir sanık için, hiç olmazsa, bir doktor 2 dakikasını, 3 dakikasını ayırmalıdır. Böyle, toptan, sıradan geçirip “efendim hepsi sağlamdır...” Burada tabiî, bir sanığın da sağlam olup olmadığına dair hiçbir rapor da yok; birisini de unutmuşlar, onun raporu yok!.. (RP ve CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, tabiî, yine, yabancı uyruklu bu 13 şahsı serbest bıraktıktan sonra, bu sefer yerli uyruklu 8 şahsı almışlar; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını almışlar. Bunlar da yedi gün Emniyette misafir edilmiş; yedi günün sonunda Adlî Tıp Kurumuna sevk edilmiş; aynı saat, aynı dakika “hepsi sağlamdır” raporu aynı doktor tarafından imzalanmış, verilmiş. O sebeple, Adlî Tıp Kurumunun da yeni baştan organize edilmesi gerekmektedir.

Komisyonumuzun çalışmaları sırasında bizlere destek olan bütün ilgili kuruluşlara ve bizlere bilgi veren kişilere teşekkür ediyorum; ancak, bu bilgiler eksik verilmiştir; bugünkü gazetelerde -gazete haberi doğruysa- Kontrterör Dairesi eski Başkanı, dün mahkemedeki ifadesinde “ben, Uğur Mumcu'yla Abdullah Çatlı konusunu görüştüm; Uğur Mumcu'ya Abdullah Çatlı'nın ilişkilerini anlattım” diyor; halbuki, Komisyonumuza vermiş olduğu ifadede, Uğur Mumcu'yla, Abdullah Çatlı konusunu görüştüğünü söylemedi; dolayısıyla, Komisyonumuza eksik bir bilgi verildiğini burada görüyoruz.

O sebeple, bize verilen bilgilerin de sınırlı olduğu kanaatindeyiz; ancak, bu suç duyuruları hakkında gerekli işlemler yapılırsa, ilgili memur arkadaşlarımız, kamu görevlileri konuştukları takdirde, konunun açıklığa kavuşacağına inanıyorum.

Komisyon çalışmaları sırasında, Komisyon üyesi arkadaşlarımız, gerçekten, büyük anlayış göstermişlerdir ve bu olaya çok ciddî bir şekilde yaklaşmışlardır. Oybirliğiyle, ittifakla, bu rapor hazırlanmıştır; o sebeple de, Komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanına teşekkür ediyorum.

TEVFİK DİKER (Manisa) - Sayın Başkan, tutanaklara eksik ve yanlış geçmemesi bakımından Sayın Başkanın söylediği iki konudan birinde; Komisyonumuzun davetine...

BAŞKAN - Bir dakika efendim; siz, Komisyon üyesi misiniz ?

TEVFİK DİKER (Manisa) - Evet efendim; Komisyon Başkanvekiliyim.

Başkan - Affedersiniz Sayın Diker.

Eğer, Komisyonda görevli değilse, Komisyon Başkanının beyanını düzeltme hakkı ve yetkisi yok da onun için soruyorum.

Buyurun efendim.

TEVFİK DİKER (Manisa) - Eksiklikler var, tutanaklara doğru geçmesi açısından arz etmek istiyorum.

Komisyonumuzun yazılı taleplerine hiç icabet etmeyenler: Dündar Kılıç, Uğur Tonik, Reha Muhtar ve ismini tespit edemediğimiz, rahmetli Uğur Mumcu'nun komşusu, restoranın sahibi, Vanlı, sakallı. O zamanın İstanbul Emniyet Müdürü, şimdiki Ulaştırma Bakanı, Komisyonun çağrısına yazılı cevap vermiştir. Sayın Nusret Demiral, Komisyonun çağrısına yazılı cevap vermiştir, Anayasa ve İçtüzük engellerini göstermiştir; üç-dört yazışma olmuştur; yine, en son, bu son savcıdan önceki görevli ve yetkili savcı Nusret Tevfik Hancılar yazılı olarak cevap vermiştir, icabet etmemiştir, Anayasa ve İçtüzük engelini göstermiştir. Sayın Güreş, yazılı icabet etmiştir, gelmemiştir.

Bunların, tutanaklara doğru geçmesi açısından fayda gördüğüm için arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Diker teşekkür ediyorum. Zatıâlinizi tenzih ederek ifade ediyorum; böylesi ağlama ve sızlamalar meseleyi çözmez. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Parlamentodur; Anayasada, üstün güç ve kuvvettir burası ve kaynağını Anayasadan alır. Toplanır bütün arkadaşlarımız, bütün parti hesaplarını bir kenara bırakarak, kişisel ve indî, keyfî mütalaaları bir kenara iterek, Parlamentonun ağırlığını, davete icabet etme mecburiyetini getiren düzenlemeyi yapar; ondan sonra da davet edilince -Parlamentonun üzerinde güç yoktur- kim olursa olsun gelir. (Alkışlar) Sizi teyiden ifade ediyorum.

TEVFİK DİKER (Manisa) - Biz de aynı şeyi öneriyoruz; gerçekler ortaya çıksın diye...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

(10/86) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Tevfik Bey doğru söylüyor; ancak, soru sorma imkânı olmadı, yazılı cevap verdiler; fakat, bizim konuyla ilgili değildi cevapları; o sebeple, tabiî, gelmemiş olarak...

BAŞKAN - Efendim, biz biliriz; avukatlık mesleğimden de biliyorum; şifahî yargılamada, uyanık olanlar, hep yazılı müdafaayla geçiştirirler.

Hükümet adına, Adalet Bakanımız Sayın Sungurlu; buyurun.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin pek değerli üyeleri; Denizli Milletvekili Sayın Adnan Keskin ve 28 arkadaşının Uğur Mumcu cinayetinin aydınlanması hususunda verdiği araştırma önergesinin, Araştırma Komisyonunca yapılan araştırma sonucu hazırladığı rapor üzerine, Hükümet adına görüşlerimi bildireceğim. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi ve Sayın Başkanı saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, merhum Uğur Mumcu'yu rahmetle anıyorum; bu cinayeti kınıyorum. Meclis Araştırma Komisyonunun yaptığı bu araştırmada da belirtildiği gibi, bugüne kadar bu olayın sanıkları bulunamamıştır; dolayısıyla, herhangi bir dava açılmamıştır. Soruşturma dosyası, henüz, Devlet Güvenlik Mahkemesinde kayıtlı olup, tahkikat devam etmektedir. Devlet Güvenlik Mahkemesi, İçişleri Bakanlığının bu işe tefrik ettiği, ama, yalnız bu işe değil, faili meçhul cinayetler için tefrik ettiği 5 güvenlik görevlisiyle araştırmalarına devam etmektedir; bugüne kadar hiçbir sonuç alınamadığını arkadaşlarımız ifade ettiği gibi, biz de ifade ediyoruz.

Bunun yanı sıra, bu Komisyonla yapılan çalışmaları milletvekillerimiz ifade ettiler; bizim, şu anda, buna ilave edeceğimiz bir husus yok; ancak, Komisyon üyelerine teşekkür ediyoruz.

Bir iki hususu ifade etmek istiyorum: Bakanlığımızın, bu raporu tetkik etmek suretiyle, rapordaki tahlil, tenkit ve öneriler istikametinde, Bakanlığımıza düşen, yapılması lazım gelen hususları yapacağından Yüce Meclisin emin olmasını istiyorum. Aynı hususu, devletimizin diğer organlarının da titizlikle yerine getireceğinden eminim; ancak, yine, biraz önce Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi, birçok husus var ki, bunların yerine getirilmesi, gerek Hükümetin gerekse, bilhassa Yüce Meclisin yetkisinde olan hususlardır; çünkü, bunlar, Anayasa değişikliğini gerektiren hususlardır.

Demokratik bir ülke, şeffaflık, açıklık ve millî iradenin hâkimiyetine dayanan bir ülkedir. Bakınız, biz, önce kendimizden başlamak üzere, Anayasada milletvekili dokunulmazlığını kaldırmamız ve bunun yanı sıra, sıradışı vatandaşın ötesinde bütün korunanların, devletteki bütün korunanların koruma zırhlarını çok asgarî ölçüye, vazifeleri ölçüsüne indirmek zorundayız. Bugün herhangi bir savcının, herhangi bir hâkimin, bir tahkikata başladığı zaman, karşısında; memur, asker, hâkim, yüksek dereceli bürokrat, yüksek mahkeme üyesi gibi sıfatlarla herhangi bir işi götürmesi mümkün değildir. Bu itibarla, Anayasamızda yapılması lazım gelen değişiklikler birkısım siyasî partilerimizce hazırlanmış ve Meclis Başkanlığına da bu hususta öneriler, teklifler yapılmıştır. Bunların halledilmesi, ülkemizde millî iradenin hâkim kılınması, açıklığın sağlanması hususunda, her birimiz, üzerimize düşeni yapmadığımızda; yine, bu çetelerin; yine, devlet içerisinde sorumsuzların bu işe devam edecekleri; yalnız Uğur Mumcu değil, daha birçok vatandaşımızın cinayetinin failinin meçhul kalacağı gerçektir. Son zamanlarda, bu hususta, kamuoyundaki hassasiyeti hepimiz görüyoruz; Yüce Parlamentonun da buna hassasiyet gösterdiğini görüyoruz; biz de, bu hususta, elimizden gelen çalışma ve gayreti göstereceğiz ve Parlamentonun desteğiyle, ümit ediyorum ki, bu olayda millî iradeyi hâkim kılacak formülleri birlikte bulacağız.

Ben, bu düşünceler içerisinde Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan teşekkür ediyorum.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, merhum Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuşturulması amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır; umuyorum, Parlamentonun faaliyetinin dışında kalan ve icraya taalluk eden eksiklikler süratle tamamlanır ve hiç olmazsa, bizim tarihî kabulümüze göre ah yerinde kalmaz.

V.-OYLAMASI YAPILACAK İŞLER (Devam)

1.-Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın OnaylanmasınınUygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/506) (S. Sayısı :234) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylaması sonucunda, oylamaya 295 sayın üye katılmış ve 286 kabul oyu, 9 mükerrer oy verilmiştir, ret ve çekimser yoktur; bu suretle, anlaşmayla ilgili tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, 15 dakika içerisine sığacak başka bir konumuz varsa; buyurun, bekliyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Kapatalım Sayın Başkan.

BAŞKAN- Bilişare ifade buyuruyorsunuz ki, yoktur; o halde, kanun tasarı ve tekliflerini görşümek için 24 Temmuz 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.41

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ankara Milletvekili Mehmet Sağdıç'ın;

- Polatlı-Gümüşyaka Köyünün enerji nakil hattına,

- Polatlı-Şeyhali Köyünün elektrik trafosuna,

- Polatlı-İğciler Köyünün elektrik direği ihtiyacına,

- Polatlı-Karailyas Köyünde trenyolu kavşağındaki ışıklandırma sistemine,

- Polatlı-Ada Toprak Pınar Köyünün trafo ihtiyacına,

- Polatlı-Beylikköprü Köyünün elektrik trafosuna,

- Ankara-Evren İlçesinin, enerji nakil hatlarına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in yazılı cevabı (7/2924, 2926, 2927, 2928, 2929, 2941, 2948)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Polatlı-Gümüşyaka Köyü için Elektrikli sulama için çalışmanız var mıdır?

Soru 2. Polatlı-Gümüşyaka Köyü Enerji hattı çok eski yenilemeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Polatlı-Şeyhali Köyü Elektrik trafosu yetersizdir. Elektrik kabloları 25 yıllık ve eskimiştir. Bu kablolar ne zaman değişecek. Trafo büyütülecekmi?

Soru 2. Polatlı-Şeyhali Köyünün sulama için elektrik projesi hazır iken bu proje Yörükköse Köyüne parası aktarıldı ve proje gerçekleşmedi. Nedeni nedir? Bu proje ne zaman gerçekleşecek?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Polatlı-İğciler Köyünün elektrik direkleri ahşap sürekli yıkılıyor. Bu direklerin değiştirilmesi konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Polatlı-Karailyas Köyünün tren kavşağında ışıklandırma yetersiz. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Polatlı-Ada Toprak Pınar Köyünün elektrikleri sık sık kesiliyor. Hat ve trafo sorunu var. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Polatlı-Beylikköprü Köyünün elektrik trafosu yetersiz ve mevcudun da bakımı gerekmektedir. Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

10.6.1997

Mehmet Sağdıç

Ankara

Soru 1. Ankara Evren İlçesine enerji sağlayan (AG-OG) nakil hatlarının 1970 yılında yapılması nedeniyle sürekli arızalara neden olmaktadır. Bu sebeple bu enerji nakil hattında bir revizyon düşünüyor musunuz?

Soru 2. Halen Evren İlçesinde ilave trafo çalışmaları devam etmektedir. Hirfanlı barajı ilçe tarafındaki bölümü ışıklandırarak güzellik ve estetik açıdan faydalı ve hem de Turizm açısından olumlu olacağı düşünülüyor. Böyle bir çalışma olabilir mi?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 22.7.1997 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23.300/1115/11247

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığının 19.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7383 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Sağdıç'ın Bakanlığımıza tevcih ettiği 7/2924, 7/2926, 7/2927, 7/2928, 7/2929, 7/2941, 7/2948 esas no.lu yazılı soru önergelerine ait cevaplar hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Ankara Milletvekili Mehmet Sağdıç'ın Soru Önergeleri ve Cevapları

(7/2924, 7/2926, 7/2927, 7/2928, 7/2929, 7/2941, 7/2948 Esas No.lu)

7/2924 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1, 2:

- Polatlı-Gümüşyaka Köyü için elektrikli sulama için çalışmanız var mıdır?

- Polatlı-Gümüşyaka Köyü enerji hattı çok eski, yenilemeyi düşünüyor musunuz?

Cevap 1, 2:

Sulama Kooperatifleri vasıtası ile gerçekleştirilen Tarımsal Elektrifikasyon Projeleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü ve T.C. Ziraat Bankası arasında 31.12.1973 ve 15.7.1976 tarihlerinde imzalanan protokoller çerçevesinde yürütülmektedir.

Münferit yeraltı sulamaları ve elektrifikasyonuna ilişkin müracaatlar ise, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce değerlendirilmektedir.

Diğer taraftan, 1991 yılından bu yana, münferit talepleri karşılamak üzere YPK Kararları ile TEDAŞ Yatırım Programına ödenek aktarılmaktadır. Ancak, konunun TEDAŞ'ın ihtisas alanına girmemesinden dolayı, rantabilitesi tartışılabilir proje uygulamaları olabilmekte ve tesislerden istenilen verim alınamamaktadır.

Bu çerçevede yukarıda adı geçen ilgili kuruluşların katılımı ile yapılan çalışmalarda, TEDAŞ Genel Müdürlüğünün münferit taleplere yönelik yeni Tarımsal Elektrifikasyon Projelerini, kamu yatırımı olarak değerlendirmeyeceği, bu tür münferit yeraltı suyu sulama taleplerinin, uygulama esasları çerçevesinde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce değerlendirilerek, bu Genel Müdürlüğün teknik yardım ve denetiminde yatırımın talep sahibince gerçekleştirilmesi karara bağlanmıştır. Ancak kişisel olarak yapılan bu münferit taleplerin, sulama kooperatifleri olarak örgütlenmesi halinde yürürlükteki mevzuata göre yatırımlar Köy Hizmetleri, DSİ ve TEAŞ Genel Müdürlüklerince gerçekleştirilmektedir.

Bu sebeplerle, adı geçen Köy'e tesisi istenilen talebin tarımsal sulama amaçlı münferit bir talep olmasından dolayı, Bakanlığımca herhangi bir işlem yapılamamaktadır.

Ayrıca, Gümüşyaka Köyü ENH uzunluğu 3 050 metre olup, ağaç direklidir. Hattın 1997 yılı bakımı yapılmış olup, herhangi bir problemi bulunmamaktadır.

7/2926 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1, 2:

- Polatlı-Şeyhali Köyü Elektrik trafosu yetersizdir. Elektrik kabloları 25 yıllık ve eskimiştir. Bu kablolar ne zaman değişecek, trafo büyütülecek mi?

- Polatlı-Şeyhali Köyünün sulama için elektrik projesi hazır iken bu proje Yörükköse Köyüne parası aktarıldı ve proje gerçekleşmedi, nedeni nedir? Bu proje ne zaman gerçekleşecek?

Cevap 1, 2 : Şıhali (Şeyhali)Köyünün AG şebekesi eski olup, yenilenmesi ve trafo gücünün yükseltilmesi için 1997 yılı YET programına teklif yapılmış olup, ödenek yetersizliği nedeniyle programda yer alamamıştır. 1998 yılında ele alınabilecektir.

Başkent EDAŞ Genel Müdürlüğünce Polatlı-Şeyhali ve Yörükköse Köyüne ait sulama ile ilgili herhangi bir proje çalışması ve dolayısı ile de program kapsamında ödenek tahsisi yapılmamıştır.

7/2927 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1 : Polatlı-İğciler Köyünün elektrik direkleri ahşap sürekli yıkılıyor. Bu direklerin değiştirilmesi konusunda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap : İğciler Köyü ENH uzunluğu 6 090 metre olup, ağaç direklidir. 1997 yılı periyodik bakımı yapılmıştır. ENH'nin yenilenmesi 1997 yılı YET programına teklif edilmiş olup, ödenek yetersizliği nedeniyle programda yer almamıştır. 1998 yılında ele alınacaktır.

7/2928 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1 : Polatlı-Karailyas Köyünün tren kavşağında ışıklandırma yetersiz. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap : Karailyas Köyü ile tren yolu kavşağı arası yaklaşık 4 km. olup, bu kavşağın ışıklandırılması TEDAŞ Genel Müdürlüğü görev alanı içerisinde değildir.

7/2929 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1 : Polatlı-Beylikköprü Köyünün elektrik trafosu yetersiz ve mevcudun da bakımı gerekmektedir. Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Cevap : Beylikköprü Köyünde 2X40 kVA ve 2X50 kVA'lık trafo postası mevcut olup, bu konuda bir problemi yoktur.

7/2941 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1 : Polatlı-Ada Toprak Pınar Köyünün elektrikleri sık sık kesiliyor. Hat ve trafo sorunu var. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap :Ada Toprak Pınar Köyünden Fider-S/D.Ü.Ç. ENH'na branşmandır. Bu fiderde ziraî sulama müşterisi oldukça fazladır. Bu köyümüz ve diğer köylerimizdeki arızaları asgariye indirmek için 95.D.04.0020.004 proje no.su ile 2(3X3/0) iletkenli 50 km. ENH.'nin ihalesi 1996'da yapılmış olup, yüklenicisi 1996 yılında yeterli ödenek harcamamıştır. 1997 yılında sözkonusu işleri fiat farkıyla yapmak istenmektedir. Bu nedenle yapım çalışmalarını durdurduğundan işin feshi düşünülmektedir. Köyün trafosu 50 kVA'dır ve yeterlidir.

7/2948 Esas No.lu Soru Önergesi

Soru 1 :Ankara Evren İlçesine enerji sağlayan (AG-OG) nakil hatlarının 1970 yılında yapılması nedeniyle sürekli arızalara neden olmaktadır. Bu sebeple bu enerji nakil hattında bir revizyon düşünüyor musunuz?

Cevap : Evren şehir merkezinin artan enerji ihtiyacını karşılamak üzere ihale edilen A.G ve O.G şehir şebekesi tesis çalışmaları % 90'ı bitirilerek kısmî geçici kabul yapılmıştır. Evren ilçe merkezinin yakın vadede enerji sıkıntısı olmayacaktır. Ancak, belde girişinde orta refüj aydınlatılması refüj ve cadde düzenlemeleri henüz yapılmadığından aydınlatma tesisinin bugün için yapılması mümkün değildir. İlçe merkezinin ana caddesi durumunda olan, belde girişinden Baraj gölü çıkışına kadarki caddede mevcut aydınlatma yeterlidir. Belde girişindeki mevcut tek yönlü olan aydınlatmalar ayrıca takviye edilerek, çift yönlü hale getirilecektir.

Soru 2 : Halen Evren İlçesinde ilave trafo çalışmaları devam etmektedir. Hirfanlı barajı ilçe tarafındaki bölümü ışıklandırılarak güzellik ve estetik açıdan faydalı ve hem de Turizm açısından olumlu olacağı düşünülüyor. Böyle bir çalışma olabilir mi?

Cevap : Evren İlçe merkezini besleyen Şereflikoçhisar-Ağaçören (eski adı ile anılan) ENH 1/0 Raven kesitli olup, Şereflikoçhisar'ın bazı köyleri ile Sarıyahşi'nin köylerini beslemektedir. Anılan hatta çok sık arıza olmamasına rağmen, hattın Şereflikoçhisar TM'den çıkıp Sarıyahşi'ye kadar uzanması ve güzergahı üzerindeki köyleri beslemesi nedeniyle herhangi bir arıza halinde, arızayı tespit için süre biraz uzamaktadır. Evren şehir merkezinin uzun süre enerjisiz kalmaması için, yeni hat olarak isimlendirilen Şereflikoçhisar TM-Ağaçören 3/0 AWG (Pigeon İletken) çift devre hattından beslenmesi düşünülmektedir. Yeni ENH adıyla anılan bu hat üzerinde sadece Sarıyahşi ve Ağaçören Beldelerinin olması ve arıza kaynağında diğer hatta rağmen daha az alması nedeniyle tercih edilmiştir. Ancak, anılan hattın korunmasını teminen ve Evren İlçe Merkezini besleyecek ENH'na irtibatı için Branşman noktasına 3(H) KÖK tesis edilmek üzere 1997 yılı yatırım programına teklif edilmiştir.

1997 yılı yatırım programına giren ve 87.D.06.1910/C/III/005 Şereflikoçhisar TM-Ağaçören Brş. (3H) proje no.lu kesici ölçü kabini, (ANK/97-21) grup adı altında ihale Olur'u 27.6.1997 tarihinde alınmış olup, ihale edilecektir. Tesisin tamamlanmasından sonra Evren İlçe Merkezi Şereflikoçhisar TM Ağaçören 3/0 ENH'dan beslenecektir.

2. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Sultanbeyli'de bazı cadde ve sokak isimlerinin değiştirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun yazılı cevabı (7/3011)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 5.12.1996

Dr. Kâzım Arslan Yozgat

1. Cadde ve sokak isimlerini belirleme yetkisi kime aittir?

2. Sultanbeyli İlçesinde, bir üst düzey komutan tarafından cadde ismi değiştirilmiş midir?

3. Şayet böyle ise bu durum bir kaosa yol açmaz mı?

4. Bu konuda Bakanlığınızca yapılan bir işlem var mıdır?

T.C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 22.7.1997

Sayı : B050MAH0650002/80602

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 23.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7440-7/3011 sayılı yazısı.

Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın sözlü olarak cevaplandırılmak üzere verdiği, ancak ilgi yazıda yazılı soruya çevrildiği belirtilen “Sultanbeyli'de bazı cadde ve sokak isimlerinin üst düzey bir komutan tarafından değiştirildiği iddiasına ilişkin” soru önergesi hakkında İstanbul Valiliğinden alınan 15.7.1997 tarihli yazıda;

Sultanbeyli İlçesinde bir üst düzey komutan tarafından cadde ismi değiştirilmediği, ancak 2 nci Zırhlı Tugay Komutanlığı tarafından Kasım 1996 tarihinde Fatih Bulvarına bir Atatürk anıtı yapıldığı, bu çalışmaların devamı mahiyetinde olmak üzere adı geçen komutanlıkça üzerinde “Atatürk Bulvarı” yazılı 2 adet tabela hazırlanarak büstün ön ve arkasına gelecek şekilde orta refüje tespit edildiği, ancak cadde ve sokak isimlerinin değiştirilmesi belediye meclisinin yetkisinde olduğundan ve resmî olarak komutanlıkça değiştirilmiş bir cadde ismi bulunmadığından, herhangi bir kaos durumunun sözkonusu olmadığı,

belirtilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

3. - Muğla Milletvekili Lâle Aytaman'ın, bazı termik santraller için Dünya Bankasından sağlanan krediye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in yazıılı cevabı (7/3013)

17.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından TBMMİçtüzüğünün 98 inci maddesine göre sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. Lâle Aytaman Muğla

16.12.1996 tarihli Sabah Gazetesinde çıkan bir yazıya göre Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santralleri için Dünya Bankası tarafından gönderilen 145 milyon dolar başka yerlerde kullanılmıştır.

Sorular :

1. Dünya Bankasından temin edilen 145 milyon dolar nerelerde kullanılmıştır?

2. Yıllardır başlanılması beklenen Yatağan Termik santralinin desülfrizasyon ünitesine ne zaman başlanacaktır?

3. Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinin desülfrizasyon ünitelerine ne zaman başlanacaktır?

4. Bütün bu yatırmlar için ödenek hazır mıdır? Bitirilme takvimi hazırlanmış mıdır? Hangi tarihlerde başlanıp bitirileceklerdir?

5. Bu santraller mahkeme kararları uygulandığı taktirde çalışamayacağından gereken enerji nasıl temin edilecektir? Bu konuda bir çalışma var mıdır?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 22.7.1997

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300.1113-11245

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 26.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/394-4705/13015 sayılı yazısı.

b) TBMMBaşkanlığının 23.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7437 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın Dr. Lâle Aytaman'ın Bakanlığıma tevcih ettiği ve ilgi a'da kayıtlı yazı ile Bakanlığımıza gönderilen 6/394 esas no.lu sözlü soru önergesinin cevabı 21 Ocak 1997 tarih B.15.0.APK.0.23-300-97-1079 sayılı yazımız ile Parlamento ile İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanlığına gönderilmiştir.

TBMMBaşkanlığından alınan ilgi b'de kayıtlı yazıda ise, sözkonusu sözlü soru önergesinin TBMMİçtüzüğünün 98 inci maddesi gereğince üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı gerekçesiyle, 7/3013 esas no.lu yazılı soru önergesine çevrildiği Bakanlığımıza bildirilmiştir.

Bahse konu soru önergesi ile ilgili bilgiler güncelleştirilerek ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Muğla Milletvekili Sayın Dr. Lâle Aytaman'ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/3013)

16.12.1996 tarihli Sabah Gazetesinde çıkan bir yazıya göre Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santralları için Dünya Bankası tarafından gönderilen 145 milyon dolar başka yerlerde kullanılmıştır.

Soru 1 : Dünya Bankasından temin edilen 145 milyon dolar nerelerde kullanılmıştır.

Cevap : Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan Termik Santrallarının yapımında veya herhangi bir revizyonunda Dünya Bankası kredisi kullanılmamıştır.

Soru 2 : Yıllardır başlanılması beklenen Yatağan Termik Santralının desülfirizasyon ünitesine ne zaman başlanacaktır?

Cevap : Yatağan Baca Gazı Desülfürizasyon Tesisi için % 100 kredili olarak uluslararası ihaleye çıkılmış olup, 12.10.1993 tarihinde alınan tekliflerin değerlendirilmesi neticesi seçilen BİSCHOFF/GÜRİŞ konsorsiyumu ile 16.9.1994 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Sözleşme bedeli 77, 7 milyon ABD $ dır. Sözkonusu tesis kredi anlaşmalarının yürürlüğe girmesini müteakip 26 ay sürede tamamlanacaktır.

Yatağan Baca Gazı Desülfürizasyon Tesisi Projesinin iç ve dış harcamalarını % 100 karşılamak üzere EDC-Kanada kredi kuruluşundan 25 milyon ABD$ ihracat kredisi, Almanya Devlet Kredi Kuruluşu KFW'dan 61 milyon DM'ı devlet kredisi, 33, 1 milyon DM'ı ticarî kredi olmak üzere toplam 94, 1 milyon DM kredi temin edilmiştir. Hazine Müsteşarlığı ile kreditörler arasında kredi anlaşmaları imzalanmıştır. 61 milyon DM Almanya devlet kredisinin tahsisine ilişkin Türkiye-Almanya Malî İşbirliği Anlaşması çerçevesinde hazırlanarak imzalanan kredi anlaşmasının yürürlüğe girmesi için Bakanlar Kurulu Kararı gerekmektedir. Bu meyanda hazırlanan kararname tasarısı Bakanlar Kuruluna sunulmuş ancak, tekemmül etmemiştir.

Soru 3 :

Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallarının desülfirizasyon ünitelerine ne zaman başlanacaktır?

Cevap : Kemerköy Termik Santralı desülfirizasyon tesisi yapımı için anahtar teslimi esasına göre ve % 100 kredili olarak BABCOCK & WILCOX/GAMA Konsorsiyumu ile 15.11.1996 tarihinde sözleşme imzalanmış olup, Hazine Müsteşarlığı ile kredi veren kuruluşlar arasında müzakereler devam etmektedir.

Sözkonusu tesisin yapımına, kredi anlaşmasının yürürlüğe girmesi, Hazine Müsteşarlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasındaki “Devir Protokolu” ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile TEAŞ Genel Müdürlüğü arasında kredinin kullanımı ve projenin gerçekleştirilmesi ile ilgili “Uygulama Anlaşması” nın yürürlüğe girmesini müteakip başlanacaktır.

Yeniköy Termik Santralı Baca Gazı Desülfirizasyon tesisi yapımı için 13.3.1997 tarihinde uluslararası ihale yapılmış olup, alınan tekliflerin değerlendirilmesine devam edilmektedir. Sözkonusu iş için Avrupa Yatırım Bankasından 40 milyon ECU kredi temin edilmiştir. Sözkonusu projenin bakiye finansmanı Alman Devlet Kredi Kuruluşu KFW'dan sağlanacaktır.

Sözkonusu işe, kredilerin yürürlüğe girmesi, Hazine Müsteşarlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı arasında “Devir Protokolu” ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile TEAŞ arasında kredinin kullanımı ve projenin gerçekleştirilmesi ile ilgili “Uygulama Anlaşması”nın imzalanmasını müteakip başlanacaktır.

Soru 4 : Bütün bu yatırımlar için ödenek hazır mıdır?

Bitirilme takvimi hazırlanmış mıdır? Hangi tarihlerde başlanıp bitireceklerdir?

Cevap : Kemerköy Termik Santralı Baca Gazı Desülfirizasyon tesisi % 100 kredili olarak BABCOCK & WILCOX/GAMA Konsorsiyumuna 15.11.1996 tarihinde imzalanan sözleşme ile ihale edilmiştir. Yüklenici Konsorsiyumun ABN AMRO BANK-ABD'den temin ettiği kredi teklifi, Hazine Müsteşarlığına iletilmiş olup, kredi müzakereleri devam etmektedir. Sözkonusu tesis kredi anlaşmasının yürürlüğe girmesini müteakip 32 ay sürede tamamlanacaktır.

Yatağan Termik Santralı Baca Gazı Desülfirizasyon tesisi 16.9.1994 tarihinde imzalanan sözleşme ile % 100 kredili olarak BISCHOFF/GÜRİŞ Konsorsiyumuna ihale edilmiştir.

Sözkonusu projenin iç ve dış harcamalarını % 100 karşılamak üzere EDC-Kanada kredi kuruluşundan 25 milyon ABD $ ihracat kredisi, Almanya Devlet Kredi Kuruluşu KFW'dan 61 milyon DM'ı devlet kredisi, 33, 1 milyon DM'ı ticarî kredi olmak üzere toplam 94, 1 milyon DM kredi temin edilmiştir. 2 nci soruda verilen cevapta belirtildiği üzere 61 milyon DM'lık krediye ilişkin kararname tasarısı Bakanlar Kuruluna sunulmuş ancak, tekemmül etmemiştir. Sözkonusu tesis kredi anlaşmalarının yürürlüğe girmesini müteakip 26 ay sürede tamamlanacaktır.

Yeniköy Termik Santralı Baca Gazı Desülfirizasyon tesisi yapımı için 13.3.1997 tarihinde uluslararası ihale yapılmış olup, alınan tekliflerin değerlendirilmesine devam edilmektedir.

Yeniköy Baca Gazı Desülfirizasyon tesis projesinin finansmanı, Avrupa Yatırım Bankası ve KFW kaynaklarından sağlanacaktır. Avrupa Yatırım Bankasından sağlanan 40 milyon ECU'luk anlaşma 30.9.1996 tarih ve 96/8567 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanmıştır. Projenin bakiye finansman ihtiyacı ile ilgili olarak Türkiye ile Almanya arasında 15.12.1996 tarihinde imzalanan ve Bakanlar Kurulunun 11.9.1996 tarih ve 96/8520 sayılı kararı ile onaylanan 1995 yılı Malî İşbirliği Anlaşmasından 35 milyon DM'a kadar kredi tahsis edilmesi öngörülmüştür.

Tahmini ihale bedeli 65 milyon ABD $ olan Yeniköy Baca Gazı Desülfirizasyon Tesisi Projesi, sözleşmenin yürürlüğe girmesini müteakiben 32 ay sürede tamamlanacaktır.

Soru 5 : Bu santraller mahkeme kararları uygulandığı takdirde çalışamayacağından gereken enerji nasıl temin edilecektir?Bu konuda bir çalışma var mıdır?

Cevap : İnşaatı devam eden kamu ve özel sektöre ait (Otoprodüktör ve Yap-İşlet-Devret Modeli kapsamında) üretim tesislerinin işletmeye girerek üretime katılmaları ve komşu ülkelerden elektrik enerjisi ithalatı ile talebin kesintisiz karşılanması hedeflenmektedir.

4. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine baca gazı filtrelerinin ne zaman takılacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in yazılı cevabı (7/3053)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak, ivedilikle yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hilmi Develi

Denizli

Soru 1. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinin yıllardır; çevrede yaşayan insanlara ve doğaya verdiği zararların çözümü, sadece “Baca Gazı Filtrelerinin” takılması olduğuna göre, neden bugüne kadar bu filtreler takılmamıştır?

Soru 2. Yörede yaşayan insanların,Elektrik Mühendisleri Odasının ve Çevreci Kuruluşların defalarca gündeme getirdiği bu sorunun çözümü yıllarca neden savsaklanmıştır? Bakanlığınızın ve TEAŞ'ın bu vurdumduymazlığını nasil izah ediyorsunuz?

Soru 3. Baca Gazı Filtrelerinin takılmama gerekçesini sadece bürokratik işlemlere bağlamak yönetimdeki beceriksizliği sergilemeyecek midir?

Soru 4. Santrallerin bugüne dek bölgede yaşayan insanlara ve doğaya vermiş olduğu zararların sorumlusu hangi kuruluş ya da kimlerdir? Bu sorumlular hakkında herhangi bir işlem yaptırdınız mı?

Soru 5. Santrallerin kapatılması nedeniyle sanayicimizi, esnafımızı, çiftçimizi turizmcimizi ve halkımızı santral bölgelerinde yaşayan insanlarımızla ve çevreci kuruluşlarla karşı karşıya getirme mantığını nasıl izah edersiniz?

Soru 6. Denizli İlimizde iki buçuk günlük enerji kesintisinin sanayicide, esnafta ve tarım alanlarında yarattığı zararların tespitini yaptırdınız mı? Bu maddî zararlar Bakanlığınızca karşılanacak mı?

Soru 7. Termik Santrallerin kapatılmasına ilişkin yargı kararı BakanlarKurulunca üç ay süreyle ertelenmiş olmasına karşın, üç ay içinde bu soruna köklü çözüm getirilecek midir? Yoksa üçüncü ayın sonunda yine aynı kaos yaşanacak mıdır?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 22.7.1997

Sayı :B.15.0.APK.0.23.300-1116-11248

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığının 24 Haziran 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7461 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin Sayın Bakanımıza tevcih ettiği ve TBMMİçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/3053 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'nin Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/3053)

Soru 1. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinin yıllardır; çevrede yaşayan insanlara ve doğaya verdiği zararların çözümü, sadece “Baca Gazı Filtrelerinin” takılması olduğuna göre, neden bugüne kadar bu filtreler takılmamıştır?

Soru 2. Yörede yaşayan insanların, Elektrik Mühendisleri Odasının ve Çevreci Kuruluşların defalarca gündeme getirdiği bu sorunun çözümü yıllarca neden savsaklanmıştır? Bakanlığınızın ve TEAŞ'ın bu vurdumduymazlığını nasıl izah ediyorsunuz?

Soru 3. Baca Gazı Filtrelerinin takılmama gerekçesini sadece bürokratik işlemlere bağlamak yönetimdeki beceriksizliği sergilemeyecek midir?

Soru 4. Santrallerin bugüne dek bölgede yaşayan insanlara ve doğaya vermiş olduğu zararların sorumlusu hangi kuruluş ya da kimlerdir? Bu sorumlular hakkında herhangi bir işlem yaptırdınız mı?

Soru 5. Santrallerin kapatılması nedeniyle sanayicimizi, esnafımızı, çiftçimizi, turizmcimizi ve halkımızı santral bölgelerinde yaşayan insanlarımızla ve çevreci kuruluşlarla karşı karşıya getirme mantığını nasıl izah edersiniz?

Soru 6. Denizli İlimizde iki buçuk günlük enerji kesintisinin sanayicide, esnafta ve tarım alanlarında yarattığı zararların tespitini yaptırdınız mı? Bu maddî zararlar Bakanlığınızca karşılanacak mı?

Soru 7. Termik Santrallerin kapatılmasına ilişkin yargı kararı Bakanlar Kurulunca üç ay süreyle ertelenmiş olmasına karşın, üç ay içinde bu soruna köklü çözüm getirilecek midir?Yoksa üçüncü ayın sonunda yine aynı kaos yaşanacak mıdır?

Cevap 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 :

Muğla yöresinde bulunan düşük kalorili yaklaşık 800 000 000 ton linyit rezervinin değerlendirilmesi amacıyla özellikle Ege Bölgesi için kaliteli elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere, 3x210 MW Yatağan Termik Santralı, 2x210MW Yeniköy Termik Santralı ve 3x210 MW Kemerköy Termik Santralları tesis edilmiştir.

Söz konusu santralların yapımı aşamasında yetkili makamlardan yer seçimi ve tesis izni alınmış olup, projelendirilirken santralların çevreye zarar vermemesi için katı ve sıvı atıklarla ilgili her türlü önlem alınmıştır.

Santralların mahkeme kararı ile kapatılması ve neticesinde bölgede elektrik enerjisi kesintisine gidilmesinden dolayı bölge halkının zarar görmemesi için bahse konu santrallar Bakanlar Kurulu Kararı ile çalıştırılmaktadır. Elektrik enerjisi kesintisinden dolayı olabilecek herhangi bir zarar tespiti yapılmamıştır.

Yörede mevcut 3 santralın baca gazlarındaki kükürt oksitlerinden arıtılması için ise baca gazı desülfürizasyon tesisleri yapılmasına karar verilmiş olup, söz konusu tesislerle ilgili son durum aşağıda özetlenmiştir.

Yatağan Termik Santralı Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisi :

Yatağan Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisi için anahtar teslimi bazında ve %100 kredili olarak Uluslararası ihaleye çıkılmış, yedi ayrı konsorsiyumdan alınan tekliflerin değerlendirilmesi neticesi birinci seçilen Lentjes Bıschoff (Almanya)/GÜRİŞ(Türkiye) Konsorsiyumu ile 16.9.1994 tarihinde sözleşme imzalanmıştır.

Yatağan Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisinin sözleşme bedeli 76,8 milyon ABD$ olup, projenin iç ve dış harcamalarını %100 olarak karşılamak üzere; KfW-Almanya kredi kuruluşundan sağlanan 61 milyon DM'ı devlet kredisi, 33,1 milyon DM'ı ticarî kredi olmak üzere toplam 94,1 milyon DMkredi temin edilmiştir. KfW'dan temin edilen krediye ilişkin anlaşma 29.6.1996 tarihinde, EDC-Kanada kredi kuruluşundan sağlanan 25 milyon ABD$ ihracat kredisine ilişkin anlaşma 8.7.1996 tarihinde imzalanmıştır. KfW-Almanya kredisinin yürürlüğe girmesi için Bakanlar Kurulu Kararı gerekmektedir.

Kredi anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra yüklenici Konsorsiyuma yapılacak avans ödemesini müteakip Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisinin I. ünitesi 24 ay, II. ünitesi 25 ay ve III. ünitesi 26 ay sürede tamamlanacaktır.

Yeniköy Termik Santralı Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisi :

Yeniköy Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisinin Yeniköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. adına TEAŞ tarafından gerçekleştirilmesini teminen anahtar teslimi bazında uluslararası ihaleye çıkılmış olup, 13.3.1997 tarihinde 10 ayrı konsorsiyumdan alınan tekliflerin değerlendirilme çalışmaları önümüzdeki günlerde tamamlanacaktır.

Projenin finansmanında kullanılmak üzere Avrupa Yatırım Bankasından sağlanan 40 milyon ECU tutarındaki krediye ilişkin anlaşma 14.6.1996 tarihinde Hazine Müsteşarlığı ve Avrupa Yatırım Bankası arasında imzalanmış ve Bakanlar Kurulunun 30.9.1996 tarih ve 96/8567 sayılı Kararı ile onaylanmıştır. Projenin bakiye finansmanı için 35 milyon DM'a kadar Hükümet Kredisi tahsis edileceği 1995 yılı Türkiye-Almanya Malî İşbirliği Protokolunda yer almıştır.

Yeniköy Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisinin takribi yatırım bedeli 60 milyon ABD$ olup, iki yıl içinde tamamlanması planlanmaktadır.

Kemerköy Termik Santralı Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisi :

Kemerköy Baca Gazı Kükürt Arıtma tesisi için Anahtar Teslimi bazında ve % 100 kredili olarak Uluslararası ihaleye çıkılmış, 6 ayrı Konsorsiyumdan alınan tekliflerin değerlendirilmesi neticesi birinci seçilen Babcock ve Wılcox (ABD)/GAMA (Türkiye) Konsorsiyumu ile 15.11.1996 tarihinde sözleşme imzalanmıştır.

Kemerköy Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisinin sözleşme bedeli 84,1 milyon ABD $'ıdır. Söz konusu tesis Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A. Ş. adına TEAŞ tarafından gerçekleştirilecektir. Projenin iç ve dış harcamalarını %100 olarak karşılamak üzere ABN AWRO BANK (ABD) kredi kuruluşundan sağlanan krediye ilişkin müzakereler Hazine Müsteşarlığı ile kreditör arasında devam etmektedir.

Kredi anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra Yüklenici Konsorsiyuma yapılacak avans ödemesini müteakip Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisinin I. ünitesi 28 ay, II. ünitesi 30 ay ve III. ünitesi 32 ay sürede tamamlanacaktır.

5. -Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, İstanbul'da bazı Hazine arsalarının Zaman Gazetesine kiralandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in yazılı cevabı (7/3095)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.

Mustafa Kul

Erzincan

İstanbul İl'i, Bakırköy İlçesi, Yenibosna Köyü, Çobançeşme yöresi, Kuleli mevkiinde mülkiyeti Hazineye ait olan ve bugüne kadar Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden alınarak, eğitim ve kültür tesisi yapılması amacıyla Zaman Gazetesine 5 yıl ödemesiz olmak kaydıyla 49 yıllığına kiraya verilmiştir. Yine 29 pafta 8092 parsel numaralı 13 000 m2 arsanın ise, aynı amaçla Zaman Gazetesine verilmesi için bütün çalışmaların tamamlanmış olduğunu ve değer tespit çalışmalarının sonuçlanmasından sonra Zaman Gazetesine verileceği yolunda duyumlar almaktayız.

1. Sözkonusu arsalar Köy Hizmetleri İl Müdürlüğüne ne zaman ve hangi amaçla tahsis edilmiştir?

2. Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü bu arsaları kendi isteğiyle mi terketmiştir? Yoksa tahsisleri iptal mi edilmiştir?

3. Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün bu arsalara halen ihtiyacı var mıdır, yok mudur?

4. İstanbul eski defterdarı Alper Kuş hangi amaçla görevden alınmıştır?

5. İstanbul'da şu anda görevde bulunan Defterdar Nurettin Canikli bu göreve ne zaman atanmıştır?

6. İstanbul Defterdarı, şu andaki görevine asaleten atanmış mıdır?

7. Sözkonusu arsaların Zaman Gazetesine kiraya verilmesi konusu hangi Defterdar döneminde gerçekleşmiştir?

8. Zaman Gazetesi bu arsayı eğitim ve kültür tesisi yapmak amacıyla kiralamış olmasına karşın, bu arsa üzerinde matbaa ve hizmet binası inşaatını başlattığından bilginiz var mıdır?

9. Bu tür kiralama yöntemiyle arsa tahsislerinde, kiracı kiralanan yeri asıl amacına uygun olarak kullanmadığı takdirde Bakanlığınızın herhangi bir yaptırımı olabiliyor mu?

10. Sözkonusu arsanın 49 yıllığına 5 yıl ödemesiz olarak kiralandığı iddiası doğru mudur?

11. Sözkonusu arsanın 49 yıllık kira bedeli ne kadardır?

12. Bölgede yaptığım araştırmalar ve bölgedeki emlakçılardan aldığım bilgilere göre, sadece 8091 parsel numaralı arsanın aylık kirasının 6 milyar TL. olduğu ifade edilmektedir. 49 yıllık kira bedelinin 390 milyon TL. olarak tespit edilmesinin yasal bir dayanağı var mıdır?

13. Kiralanmış arsa ile, kiralanmaya çalışılan arsa konusunu yeniden değerlendirmeniz ve bu konuyu inceletmeniz mümkün olabilir mi?

14. Bu konuda herhangi bir soruşturma başlatmayı düşünür müsünüz?

T. C.

Maliye Bakanlığı

Millî Emlak Genel Müdürlüğü 23.7.1997

Sayı :B.07.0.MEG.0.17/3121-10917-29863

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :7.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7684 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Sayın Mustafa Kul tarafından verilen ve Bakanlığımızca cevaplandırılması istenilen, yazılı soru önergesinde, sözü edilen konularla ilgili olarak verilen cevaplar, madde numaralarına göre aşağıda sunulmuştur.

1. İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, Yenibosna Kuleli mevkii, YıldırımBeyazıt Caddesinde bulunan Hazineye ait 29 pafta, 8091 parsel no'lu ve 88 440 m2 yüzölçümlü taşınmaz mal; Köyişleri Bakanlığının (Yol, Su ve Elektrik İşleri Genel Müdürlüğü) 10.4.1969 gün ve 242-3162 sayılı yazısı ile mülga Yol Su ve Elektrik İşleri Genel Müdürlüğünün hizmetlerinde kullanılmak amacıyla tahsisinin talep edilmesi üzerine, Maliye Bakanlığının 21.4.1969 gün ve 3121-10917/8997 sayılı yazısı ile anılan hizmetlerde kullanılmak üzere Köyişleri Bakanlığına tahsis edilmiştir.

2. İstanbul Valiliğinden alınan 29.3.1993 gün ve 12759 sayılı yazıda, taşınmaz malın imar planı çalışmalarında; kısmen köy hizmetleri, kısmen orta öğretim, kısmen hastane, kısmen de şehir parkı alanına ayrıldığı ve bir kısmının tahsis amacında kullanılmadığı belirtilerek, tahsis amacında kullanılmayan kısımların Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü adına olan tahsisinin kaldırılmasının talep edilmesi üzerine; konu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne intikal ettirilerek bu husustaki görüşleri sorulmuş; cevaben alınan 6.1.1994 gün ve 940 sayılı yazıda; uygulama imar planının yapımı tamamlandıktan sonra imar durumuna göre, tahsis işlemlerinin yapılmasının uygun olacağı ifade edilmiş ve bu husus İstanbul Valiliğine 7.2.1994 gün ve 7606 sayılı yazımızla bildirilmiştir.

İstanbul Valiliğinden alınan 27.11.1995 gün ve 14262 sayılı yazıdan; 29 pafta, 8091 parsel no.lu ve 88 440 m2 yüzölçümlü taşınmaz malın imar planının kesinleşerek;

a) 25 246,96 m2'lik kısmının köy hizmetleri alanı,

b) 13 668,17 m2'lik kısmının orta öğretim alanı,

c) 18 872,97 m2'lik kısmının eğitim ve kültür alanı,

d) 20 165,76 m2'lik kısmının belediye hizmet alanı,

olarak ayrıldığı, 10 486,24 m2'lik kısmının da yola terk edildiği anlaşılmıştır.

Bunun üzerine; anılan taşınmaz malın, Köy Hizmetleri için ayrılan alanlar dışında kalan bölümlerinin Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne olan tahsisinin kaldırılması konusunda, 6.12.1995 gün ve 44055 sayılı yazımızla, anılan Genel Müdürlükten görüş sorulmuş, cevaben alınan 24.1.1996 gün ve 2750 sayılı yazıda; taşınmazın eğitim ve kültür alanı olarak ayrılan 18 872,97 m2'lik kısmı ile belediye hizmet alanı olarak ayrılan 20 165,76 m2'lik kısmının tahsislerinin kaldırılmasında bir sakınca olmadığı bildirilmiştir.

Adı geçen kurumdan alınan bu muvafakat üzerine, taşınmaz malın imar planında eğitim ve kültür alanı olarak ayrılan 18 872,97 m2'lik kısmı ile belediye hizmet alanı olarak ayrılan 20 165,76 m2'lik kısmının, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne olan tahsisi kaldırılmıştır.

3. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, sözü edilen taşınmaz malın, imar planında eğitim ve kültür alanı olarak ayrılan 18 872,97 m2'lik kısmı ile belediye hizmet alanı olarak ayrılan 20 165,76 m2'lik kısımlarının, kurumları adına olan tahsisinin kaldırılmasına muvafakat ettiğinden, bu taşınmaz mallara ihtiyaçları kalmadığı anlaşılmaktadır.

4. Alper Kuş; “Türk Vergi Sistemi -Avrupa Ülkeleri Vergi Sistemi arasındaki farkların araştırılması ile Türk Vergi Reformunun alt yapısının oluşturulması” ve bu çerçevede Hükümetimizin açıklamış olduğu kaynaklar paketinde bulunan “Yolcu Beraberi İhracatta İşlemlerin Kolaylaştırılması (Vergi ve Teşvik Mevzuatlarında bu amaçla yapılabilecek düzenlemeler)” konularında çalışma ve inceleme yapmak, sonucunda rapor hazırlamak üzere Bakanlık merkezinde geçici olarak görevlendirilmiştir.

5. İstanbul Defterdarı Alper Kuş'un Bakanlık merkezinde geçici olarak görevlendirilmesi nedeniyle Gelirler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Nurettin Canikli 10.1.1997 tarihli onayla İstanbul Defterdarlığı görevine vekâleten atanmış olup 15.1.1997 tarihinde görevine başlamıştır.

6. Gelirler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Nurettin Canikli İstanbul Defterdarlığına vekâleten atanmıştır.

Bakanlık Makamının 14.7.1997 tarihli onayı ile Nurettin Canikli'nin vekâlet görevi sona erdirilmiş, Alper Kuş İstanbul Defterdarlığına iade edilmiştir.

7. 29 pafta, 8091 parsel no.lu ve 88 440 m2 yüzölçümlü taşınmaz malın imar planında eğitim ve kültür alanı olarak ayrılan 18 872,97 m2'lik kısmı üzerinde Feza Gazetecilik A.Ş. lehine 49 yıl süreli irtifak hakkı tesisi işlemleri 9.12.1996 tarihinde sonuçlanmıştır.

8. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığından (Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü) alınan 18.10.1996 gün ve 58442 sayılı yazıda; söz konusu taşınmazmal üzerinde eğitim tesisi gerçekleştirmek üzere, Hazine Arazilerinin Eğitim Yatırımlarına Tahsisinde Uygulanacak Esaslara İlişkin Tebliğ hükümleri uyarınca Feza Gazetecilik A.Ş.'ne ön izin verilmek suretiyle tahsis edildiği, 12.11.1996 gün ve 59189 sayılı yazılarında da; Feza Gazetecilik A.Ş.'ne kesin izin verildiği, özel okulun teknik lise olarak açılacağı bildirilmiştir.

Bu konuyla ilgili olarak tapuda düzenlenen resmî senedin 4 üncü maddesinde “taşınmazmal üzerinde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanmış projesine uygun kapasitede özel okul yapılacaktır.”, 5 inci maddesinde ise “İrtifak hakkı kurulan alan sınırları içerisinde Millî Eğitim Bakanlığınca uygulanması uygun görülen projede yer alan tesisler inşa edilecektir.” denilmektedir.

Yine bu konuyla ilgili olarak İstanbul Valiliğine yazılan 9.7.1997 gün ve 27991 sayılı yazımızda, taşınmazmalın üzerinde ne tür bir tesis için yapılaşmaya gidildiği, yapılan inşaat için ilgili belediyeden hangi tür tesis için yapı ruhsatı alındığının bildirilmesi istenilmiş, cevaben alınan 11.7.1997 gün ve 9455 sayılı yazı ve eklerinin tetkikinden;

* Özel okul kompleksi inşaatının devam etmekte olduğu,

*Eğitim üniteleri olarak belirtilen bölümde kısmen şantiye barakalarının bulunduğu, bir kısmının ise boş olduğu,

* Teknik ve spor kompleksi ünitesi olarak belirlenen alan üzerindeki inşaatın, kısmen birinci kat seviyesine gelmiş olduğu, kısmen de temel betonlarının atılmış bulunduğu ve halen çalışmaların devam ettiği,

* İdarî üniteler bölümünde ise henüz bir inşaat çalışması mevcut olmayıp, bir kısmında şantiye barakalarının bulunduğu,

*Bahçelievler Belediye Başkanlığının 11.7.1997 gün ve 1932 sayılı yazısından; 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine ilişkin, standartlar yönergesine uygun şekilde ve 22.1.1997 tarihinde onaylanan projesine istinaden, İmar Kanununun 26 ncı maddesine göre, Uygulamalı Basın Yayın Eğitim Tesisleri kompleksi olarak, 4.3.1997 tarih ve 02/30 sayı ile ruhsat verildiği,

Anlaşılmıştır.

9. Söz konusu taşınmazmal üzerinde irtifak hakkı tesisine ilişkin olarak düzenlenen ve tapuya tescil edilen, resmî senedin 5 inci maddesinde; “İrtifak hakkı kurulan alan sınırları içerisinde, Millî Eğitim Bakanlığınca uygulanması uygun görülen projede yer alan tesisler inşa edilecektir.

İrtifak hakkı süresince, irtifak hakkı konusu taşınmazmalın kullanım amacı değiştirilmeyecek veya amaç dışı kullanılmayacak, kısmın de olsa tesise ait ünitelerden herhangi biri (Yemekhane, çamaşırhane, kantin, kafeterya, çay ocağı ve berber gibi) Millî Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının izni olmadan başkasına kiraya verilmeyecektir.”,

14 üncü maddesinde de “Bu taahhüt senedinin 4, 5, 6, 7, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü maddelerinde belirtilen koşullardan birinin veya birkaçının yerine getirilmemesi sözleşmenin önemli ölçüde ihlali sayılır ve Hazinece bir tazminat ödenmeksizin tüm yapı ve tesisler sağlam ve işler durumda hazineye intikal eder.”

hükümleri yer almaktadır.

Bu hükümlere göre, irtifak hakkı lehdarının taşınmazmalı tahsis amacında kullanmaması halinde, tesis edilen irtifak hakkının iptali mümkündür.

10. Resmî senedin 7/c maddesinde; irtifak hakkı bedellerinin ödeme zamanına ilişkin olarak “İlk yıl zemin irtifak hakkı bedeli kesin iznin verildiği tarihten itibaren 5 yılı geçmemek kaydıyla, eğitim başladığı ay içinde ilgili maliye dairesine ödenecektir.” hükmü yer almakta ve buna göre de, irtifak hakkı bedellerinin tahsili, okulun faaliyete geçmesinden sonra başlamaktadır.

11. Hazine Arazilerinin Eğitim Yatırımlarına Tahsisinde Uygulanacak Esaslara İlişkin Tebliğin;

8 inci maddesinin değişik (e) bendinde “Ön iznin kesin izne dönüştürüldüğü hallerde, beş yılı geçmemek kaydıyla eğitime geçiş tarihinden başlamak üzere ilk yıl bedelini tespit etmeye,” Arsa Tahsis Komisyonunun yetkili olduğu,

11 inci maddesinde ise, “Taşınmazmalın ilk yıl kullanım bedeli proje bedelinin binde beşidir. Ancak en az 50 derslikli projelerde, özel eğitim kurumlarında ve meslekî ve teknik okullarda bu oran binde bir olarak uygulanır. Bu bedele ek olarak binde bir oranında yıllık hâsılattan pay alınır.

İrtifak hakkına ilişkin kullanım bedelleri her beş yılda bir yeniden belirlenir. Bu tespitte üzerindeki yapının değeri dikkate alınmaz.” hükümleri yer almaktadır.

Söz konusu taşınmazmalın irtifak hakkı tesisine ilişkin olarak düzenlenen ve Medenî Kanunun 703 ve müteakip maddeleri uyarınca tapuya tescil edilen resmî senedin 7 nci maddesinde; ilk yıl zemin irtifak hakkı bedeli, 390 000 000 000 TL. lik proje bedelinin binde biri olan 390 000 000 TL. olduğu, 2 ve izleyen yıllar kullanım bedelinin ise Vergi Usul Kanununa göre Maliye Bakanlığınca her yılın Aralık ayında açıklanan yeniden değerleme oranı dikkate alınarak saptanacağı, ilk beş yıldan sonraki ikinci ve izleyen beş yıllık dilimlerin, ilk yıl irtifak hakkı bedellerinin, yeniden takdir edileceği belirtilmektedir.

Bu nedenlerle, 49 yıllık irtifak hakkı bedelinin ne olacağının, bugünden bilinmesi mümkün değildir.

12. 40 yıllık irtifak hakkı bedelinin 390 000 000 TL. olarak belirlendiği iddiası doğru değildir. Bedelin tespitiyle ilgili prosedür 11 inci maddeye verilen cevapta açıklanmıştır.

13. Üzerinde irtifak hakkı tesis edilmiş bulunan 18 872,97 m2'lik arsanın resmî senedine konulan şartlara, lehdar tarafından uyulmadığı tespit edildiği takdirde irtifak hakkının iptali mümkündür. Bunun dışında konunun yeniden değerlendirilmesine imkân bulunmamaktadır.

İşlemleri henüz sonuçlanmamış olan 13 086,94 m2'lik kısım Millî Eğitim Bakanlığının talebi üzerine ve 18.6.1997 gün, 24870 sayılı yazımızla adı geçen Bakanlığa tahsis edilmiştir.

Anılan Bakanlıkça üzerinde bu gibi eğitim yatırımı yapılacak arsa ve arazilerin Türkiye genelinde dağıtımı yapılan herhangi bir gazetede üçer gün ara ile iki defa ilan edilmesi gerekmektedir.

Bunu takiben yine aynı Bakanlıkta kurulmuş bulunan ve bu Bakanlığın müsteşar yardımcısının başkanlığında, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü, Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanı, Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanı ile Bakanlığımızdan Daire Başkanı düzeyinde bir görevlinin katılımıyla oluşan Arsa Tahsis Komisyonunca, yapılan teklifler değerlendirildikten sonra teklifi uygun görülen müteşebbise ön izin verilmektedir.

Söz konusu arsa Millî Eğitim Bakanlığınca yatırımcılara duyurulmak üzere henüz ilana çıkarılmadığından inceleme ve değerlendirme işlemi sonuçlanmamıştır.

14. Konuyla ilgili olarak yapılan işlemler nedeniyle Bakanlığımız yönünden soruşturma açılmasını gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

Bilgilerinizi arz ederim.

Zekeriya Temizel

Maliye Bakanı

6.-Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ -Çorlu'da gümrük müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu'nun yazılı cevabı (7/3110)

2.7.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak ilgili Devlet Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

Dr. B. Fırat Dayanıklı

Tekirdağ

Trakya bölgesinde, özellikle Tekirdağ İlinin Çorlu İlçesindeki sanayi tesislerinin sayısı hızla artmaktadır. Bu tesislerde üretilen ürünlerin çoğu ihracata yönelik olduğundan Çorlu İlçesinde bir Gümrük Müdürlüğü kurulması ithalat ve ihracat işlemlerini hızlandıracak ve yeni yatırımları çekici hale getirecektir.

1. Çorlu'da Gümrük Müdürlüğünün kurulması düşünülüyor mu?

2. Bu konu ile ilgili olarak Devlet Bakanlığı hangi çalışmaları yapmıştır, yapmayı planlamaktadır ve bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?

T. C.

Devlet Bakanlığı 23.7.1997

Sayı :B.02.0.007-27/0638

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :7.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3110-7622/20339 sayılı yazınız.

Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın Tekirdağ Çorlu'da Gümrük Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Gümrük Müdürlüklerinin kurulmasına ilişkin talepler Gümrük Müsteşarlığına Valilikler, Ticaret ve Sanayi Odaları, Belediyeler, meslek kuruluşları, dernekler gibi kurumlar tarafından intikal ettirilmekte olup, bu taleplerle ilgili olarak Gümrük Müsteşarlığına denetim elemanlarınca ve/veya Başmüdürlükler marifetiyle mahallinde inceleme yaptırılmakta, yörenin ekonomik potansiyeli de göz önüne alınmak suretiyle yapılan bu inceleme sonucunda düzenlenen rapor çerçevesinde Gümrük Müdürlüğünün kurulup kurulamayacağına karar verilmektedir.

Çorlu'da Gümrük Müdürlüğü kurulmasına ilişkin olarak Gümrük Müsteşarlığına bugüne kadar, yukarıda belirtilen çerçevede herhangi bir talep intikal etmemiş, keza anılan mahalle Tekirdağ ve Çerkezköy Gümrük Müdürlüklerinin çok yakın mesafede olduğu da göz önünde bulundurularak bu konuda bir çalışma yapılmamıştır.

Bilgilerine arz ederim.

Rıfat Serdaroğlu

Devlet Bakanı

Türkiye Cumhuriyeti ve Tacikistan Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına verilen oyların sonucu:

Kanunlaşmıştır.

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oylar : 295

Kabul Edenler : 286

Reddedenler : -

Çekimserler : -

Mükerrer Oylar : 9

Geçersiz Oylar : -

Oya Katılmayanlar : 262

Açık Üyelikler : 2

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Yakup Budak

İ. Cevher Cevheri

Veli Andaç Durak

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

Celal Topkan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

H. İbrahim Özsoy

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Ahmet İyimaya

Haydar Oymak

ANKARA

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Saffet Arıkan Bedük

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ömer Ekinci

Eşref Erdem

Mehmet Gölhan

Agah Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Ahmet Tekdal

Aydın Tümen

Rıza Ulucak

Hikmet Uluğbay

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Arif Ahmet Denizolgun

Bekir Kumbul

Metin Şahin

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

M. Fatih Atay

Muhammet Polat

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Ahmet Bilgiç

Safa Giray

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

İsmail Özgün

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

Suat Pamukçu

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

Cavit Çağlar

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Hayati Korkmaz

Feridun Pehlivan

Ali Osman Sözmez

Yahya Şimşek

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Ahmet Küçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

İsmail Coşar

ÇORUM

Zülfikar Gazi

DENİZLİ

Hilmi Develi

Mehmet Gözlükaya

Hasan Korkmazcan

Haluk Müftüler

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Yakup Hatipoğlu

EDİRNE

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ELAZIĞ

Hasan Belhan

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

ERZURUM

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Hanifi Demirkol

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Kahraman Emmioğlu

Ali Ilıksoy

Mehmet Bedri İncetahtacı

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Yavuz Köymen

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKÂRİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Ali Günay

Atilla Sav

Mehmet Sılay

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

Mustafa Köylü

İÇEL

Oya Araslı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

Turhan Güven

Mustafa İstemihan Talay

İSTANBUL

Ziya Aktaş

Tayyar Altıkulaç

Ahat Andican

Refik Aras

Azmi Ateş

Mehmet Aydın

Mustafa Baş

Ali Coşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Ekrem Erdem

İsmail Kahraman

Cefi Jozef Kamhi

Hüseyin Kansu

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

AhmetGüryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Mehmet Cevdet Sevli

Ahmet Tan

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

İZMİR

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Aydın Güven Gürkan

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rıfat Serdaroğlu

Sühat Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Hasan Dikici

Mehmet Sağlam

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Çetin Bilgir

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Abdullah Gül

Salih Kapusuz

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Hüseyin Arı

Abdullah Turan Bilge

Necati Çetinkaya

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Mehmet Keçeciler

Hasan Hüseyin Öz

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Ayhan Fırat

MANİSA

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Cihan Yazar

MARDİN

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Mehmet Salih Katırcıoğlu

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Mustafa HasanÖz

Nabi Poyraz

ŞükrüYürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

SAKARYA

Teoman Akgür

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ahmet Neidim

SAMSUN

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Nafiz Kurt

Biltekin Özdemir

Latif Öztek

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

SİVAS

Musa Demirci

Mahmut Işık

Temel Karamollaoğlu

Nevzat Yanmaz

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

Zülfükar İzol

Ahmet Karavar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Nihan İlgün

Enis Sülün

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Metin Gürdere

Ahmet Fevzi İnceöz

Şahin Ulusoy

TRABZON

İbrahim Çebi

İsmail İlhan Sungur

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

MehmetYaşar Ünal

VAN

Maliki Ejder Arvas

Şerif Bedirhanoğlui

Fethullah Erbaş

YALOVA

Cevdet Aydın

Yaşar Okuyan

YOZGAT

İlyas Arslan

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

(Mükerrer Oylar)

ADANA

Uğur Aksöz (Kabul)

Arif Sezer (Kabul)

AYDIN

Yüksel Yalova (Kabul)

BİNGÖL

Hüsamettin Korkutata (Kabul)

GAZİANEP

Mehmet Batallı (Kabul)

İSTANBUL

Necdet Menzir (Kabul)

ORDU

Mustafa Bahri Kibar (Kabul)

SAMSUN

Ayhan Gürel (Kabul)

TOKAT

Hanefi Çelik (Kabul)


(Oya Katılmayanlar)

ADANA

Cevdet Akçalı

Mehmet Büyükyılmaz

Sıtkı Cengil

Erol Çevikçe

M. Halit Dağlı

Orhan Kavuncu

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

AFYON

Yaman Törüner

Kabilay Uygun

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Cemalettin Lafcı

ANKARA

İlhan Aküzüm

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Ali Dinçer

Mehmet Ekici

Ünal Erkan

Şaban Karataş

İrfan Köksalan

Yücel Seçkiner (B.)

İlker Tuncay

ANTALYA

Deniz Baykal

Osman Berberoğlu

Hayri Doğan

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal (B.)

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

ARDAHAN

İsmet Atalay

Saffet Kaya

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Cengiz Altınkaya

AliRıza Gönül

Nahit Menteşe

Sema Pişkinsüt

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Tamer Kanber

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Musa Okçu

Faris Özdemir

BİLECİK

Şerif Çim

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Zeki Ergezen

Kâmran İnan

BOLU
Avni Akyol

Necmi Hoşver

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

İlhan Kesici

Cemal Külahlı

Turhan Tayan

Ertuğrul Yalçınbayır

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

MustafaCumhur Ersümer (B.)

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

Mete Bülgün

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Hasan Çağlayan

Yasin Hatiboğlu (Bşk. V.)

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Adnan Keskin

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Sebgetullah Seydaoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

Evren Bulut

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Naci Terzi

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

Necati Güllülü

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

ESKİŞEHİR

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Hikmet Çetin

GİRESUN

TurhanAlçelik

Burhan Kara (B.)

Ergun Özdemir

Rasim Zaimoğlu

HATAY

Abdülkadir Akgöl

Fuat Çay

Süleyman Metin Kalkan

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Erkan Mumcu

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Halil Cin

D. Fikri Sağlar

Ayfer Yılmaz

Rüştü Kazım Yücelen (B.)

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Meral Akşener

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Mukadder Başeğmez

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Süleyman Arif Emre

Hasan Tekin Enerem

Mehmet Fuat Fırat

Algan Hacaloğlu

Metin Işık

M. Cavit Kavak (B.)

Hayri Kozakçıoğlu

Göksal Küçükali

Aydın Menderes

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Ali Oğuz

Altan Öymen

Yusuf Pamuk

Mehmet Sevigen

Mehmet Ali Şahin

Güneş Taner (B.)

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Veli Aksoy

Turhan Arınç

Hasan Denizkurdu

Şükrü Sina Gürel (B.)

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Rüşdü Saracoglu

Işılay Saygın (B.)

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

KAHRAMANMARAŞ

Ali Doğan

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Sabri Güner

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu (B.)

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

İsmail Cem (B.)

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Nurettin Kaldırımcı

Recep Kırış

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KİLİS
Mustafa Kemal Ateş

Doğan Güreş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

Osman Pepe

Hayrettin Uzun

KONYA

Nezir Büyükcengiz

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necmettin Erbakan

AbdullahGencer

Mustafa Ünaldı

Lütfi Yalman

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Emin Karaa

İsmail Karakuyu

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Fikret Karabekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Abdullah Akarsu

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Ayseli Göksoy

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Yahya Uslu

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Fehim Adak

Muzaffer Arıkan

Mahmut Duyan

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

Enis Yalım Erez (B.)

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Doğan Baran

Akın Gönen

Ergun Özkan

ORDU

Müjdat Koç

Refaiddin Şahin (B.)

RİZE

A. Mesut Yılmaz (Başbakan)

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Ertuğrul Eryılmaz

Ersin Taranoğlu (B.)

SAMSUN

Cemal Alişan

Ahmet Demircan

Murat Karayalçın

Musa Uzunkaya

Adem Yıldız

SİİRT

MehmetEmin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

Yaşar Topçu (B.)

SIVAS
Tahsin Irmak

Abdüllatif Şener

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Abdülkadir Öncel

M.Fevzi Şihanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

TOKAT

Ali Şevki Erek

Bekir Sobacı

TRABZON

Eyüp Aşık (B.)

Yusuf Bahadır

Ali Kemal Başaran

Kemalettin Göktaş (İ.A.)

Şeref Malkoç

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Mustafa Bayram

Şaban Şevli

Mahmut Yılbaş

YOZGAT

Kâzım Arslan

Yusuf Bacanlı

Lutfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

Osman Mümtaz Soysal

(Açık Üyelikler)

BURSA : 1

KIRŞEHİR :1

BİRLEŞİM 125'İN SONU
¤Ğ/¥à=¦§¨ © ªĞa ›Dÿÿÿÿ›DÆDşuYZ¨ÀÈÏÓ>CSW“¿ÔØKPUZ_x|¤®ÃÇ\`•™Û :HL¿şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-¿å'+d»Øı 7 ; p ™ ¹ ½  + U m q « Û  @ } § ¿ à  # K k o ¨ Ó ó ÷ 2 \ t x ¡ ¥ şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-¥ Ü à >t˜»İü(,tx¡ÇË2@D}’½ìğ(Mjn«Ğíñ(,j‹µé  AşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-Aos›Ÿä:k“ ¤ØÜVZ„¡¥Íèì6:l†˜œÌåé04hz~©ÙNŒşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-Œ±Õìğ$R…¯ÆÊPx«ÉÍ8]‰ ¤å :]qy}®³ÈÌ C€„¿ë1CG†şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-†¸¼Üûÿ(Vko¡Èğô) G e i ˜ ¼ Ó × !.>@>D>t>“>»>Ú>?/?]?Š?É?ğ?@ @<@f@“@Å@ú@A8A@ADAşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-DA‡A³AÑAB;BbBBºBèBC=CACvC£CİC D-D1D]DD¨DÑD E0EoEsE¶EºEàEäEFTF|FªFØFG0GIGMGƒG®GĞGûG7HaHşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-aH„H®HİHI1I]IaI”I¸IÜIJ$J(JSJ[J_J‹JœJ JÂJïJ%K6K:KnK¡KÕKLLDL…L‰L¾LñL M1M5MeM“MĞMûM)NQNsNwNşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-wNNÒNıN!OAOuO¢OÕOõO(P]PƒP‹PP½PÜPàPQ9QWQ†Q±QêQ%R^R›RÄRëRSDSiSƒS·SØST#TMTwT®TÏTU9U=UwUUşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-U¿UêUVIVoV•V±VßVWWWKWfWˆW®WêWıWX6X[X|X•X™XĞXõX*Y\YˆY³YÜY Z>ZkZšZÑZ[![%[[[’[¿[î[\:\]\şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-]\}\º\¾\ï\]W]„]Â]Ş]^^Q^~^¥^ã^_T_}_²_Ù_`=`W`[`‹`¥`Æ`ö`aIa€a§aºa¾aíabLbabebb¶bÜbcCccşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-c…c½cñcdCd„d¶dódeMegeke¦eÍeıe)fTf€f²fÃfÇfûfg'g+g^gbgšgØgşg2h[h_h€h°hàhñhõh,iOi{iŸi£iÍijşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-j@jmj¢jÅjÉjûj"kNk{k­kÜkl4lUl†l©lál m;mXm\mm·mãmım%nQnlnn¡nÓn o oLo|o¦oÔoØop#pPpzp°pÔp qşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,- q.q6q:qnqŸq£qØqàqäqr9rer†r¦rİrs5sOsƒs±sÕst t$t[tt±tèt(uDuku uÇuìuvRvvv¥vÊvévûvÿv3wjwwşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-w½wìwx&x*xgx†x¯xÙxy+y/y`y€y­yÊyîyz9zrz£z§zÜz{.{T{Œ{²{İ{|1|?|C|n|š||Ó|ÿ|1}^}s}w}º}¾}ğ}şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-ğ}~~3~7~r~¢~Ì~Ğ~ÿ~0G]a‘¹ÕÙ€I€r€—€›€Ó€;g¹ä‚F‚Z‚^‚ˆ‚¼‚Ü‚ƒ$ƒ(ƒ\ƒˆƒ¿ƒÛƒøƒşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-øƒüƒ7„U„v„‘„º„è„…-…1…t…x…ª…×…ø…†>†d†ƒ†–†š†É†÷†‡6‡:‡l‡‘‡¶‡â‡ ˆ3ˆEˆIˆˆ¦ˆÃˆùˆ,‰`‰q‰u‰¡‰º‰¾‰şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-¾‰à‰Š7Š;ŠuŠ¡ŠÉŠòŠ‹A‹E‹‹œ‹Ï‹Œ1ŒcŒ†Œ¯Œ³ŒáŒéŒíŒ(NR‹“—Éèì'^os²¶ñQ~©àşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-4n‘Åô‘-‘R‘€‘¬‘Ğ‘û‘8’i’š’Å’×’Û’“6“]““½“Á“ù“ ”G”w”¦”Ë”û”"•@•a•y•¨•Û•ş•–M–x–¨–Ú–—+—şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-+—U—v—¸—İ—á—˜9˜T˜‹˜«˜á˜™4™^™y™}™¥™À™Ä™ÿ™>šoš¦šŞš ›=›b›ˆ›·›é›œœNœ{œµœóœ5f“ÁÔØ*bşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-b‘ÌûŸaŸŸÃŸÖŸÚŸ G q ˜ » õ 8¡v¡œ¡É¡÷¡(¢Q¢v¢¢Ğ¢Ø¢Ü¢£I£p£–£Ê£ğ£¤F¤¤“¤—¤Ç¤Ú¤Ş¤¥N¥z¥³¥şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-³¥Ş¥¦3¦U¦Y¦‘¦³¦·¦ã¦ô¦ø¦§4§8§p§š§Ë§è§¨&¨*¨O¨¨¨¨¬¨Ö¨ ©8©`©‡©œ© ©×© ª3ª`ª”ªÃªçªëª!«G«x«¥«Ñ«şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-Ñ«¬,¬M¬s¬£¬Ğ¬û¬%­)­Y­|­¯­Ø­ı­+®K®® ®Ò®õ®¯B¯g¯~¯‚¯·¯é¯)°_°°Ã°î°±7±;±{±š±È±ò±²Q²v²²Í²ó²şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-ó²³D³r³™³Ç³á³å³´D´y´ ´Â´ó´)µDµHµ…µ±µÔµ ¶9¶c¶—¶Å¶ì¶·H·z·ª·Ü·à·#¸'¸Y¸]¸Œ¸·¸Ü¸ ¹8¹b¹¹»¹Ş¹â¹şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,-⹺9ºcº“ºººŞº »-»Q»ƒ»Á»ô» ¼8¼@¼D¼v¼¡¼Ë¼î¼½O½u½¥½Ö½ ¾¾L¾w¾­¾Í¾ø¾¿T¿|¿°¿ã¿À<ÀkÀªÀ»À¿ÀşÀ3ÁşÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şÀ!,şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-3ÁeÁ–ÁÂÁêÁÂ5Â9Âe·Â×Â÷Â1ÃWÃzÃ~êûÿÃáÃÄ<ÄMÄQÄnÄ”ÄËÄ÷Ä!ÅRÅ„ÅšÅÅÏÅôÅ#Æ:ÆiÆmÆ£ÆÂÆçÆÇ8Ç_Çşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-_LjÇÃÇæÇêÇÈQÈ}ȲÈàÈ ÉHÉkÉ¢ÉÖÉÊ8Ê^ÊbÊ—ÊÀÊùÊ)ËWË˯ËïË"ÌGÌk̠̻̿ÌâÌÍAÍt͔͸ÍæÍîÍòÍ)ÎeÎ”Î˜Îşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-˜ÎÎÎûÎ<Ï@ÏyÏ•Ï»ÏîÏĞ ĞCĞtĞŸĞÅĞñĞÑ=ÑAÑoÑ—ÑÆÑÒ:ÒkÒ›ÒËÒñÒÓFÓNÓRÓˆÓ¸ÓæÓÔBÔFÔrÔ„ÔˆÔ«ÔÂÔÆÔÕ(Õşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-(ÕIÕMÕ€ÕˆÕŒÕÂÕÆÕşÕ'ÖLÖPÖ‚ÖŸÖ£Ö×Ö×#×'×`×d׆׊ׯ׳×Î×Ò× ØØ=ØA؀ةØÔØùØıØ/ÙLÙPمٮÙáÙåÙ(Ú,ÚNÚşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-NÚRÚuÚyÚ˜ÚœÚÔÚØÚÛ ÛHÛxÛ©Û­ÛßÛüÛÜ4Ü_ܔܘÜÑÜÕÜ÷ÜûÜ İ$İBİF݃݇ݶݺİòİ/ŞYŞvŞzެŞÉŞÍŞß1ßrß„ßˆßşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ˆßÁßÅßçßëß àà/à3àjànàà¡àäàá,áQáUá‡á¤á¨áÜáâ6âHâLâ…â‰â«â¯âÙâİâøâüâ4ã8ãgãkã§ãÒã÷ãûã-äJäNä‚äşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-‚ä«äÑäÕäåå4å8å^åbååƒå»å¿åîåòå0æZæ‹ææÁæßæãæç@çgçkç¥ç©çËçÏçñçõçèèMèQè}è«èÔèÜèàèééUéYéşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-YéŒéºéğéê7êYê}êê½êÁêòêöê&ëCëmë™ëÂëìë ì*ìVì€ì°ìÔìøì!íEí`ídí‹ííÂíÆíëíïí#î'îcîkîoî¡î¥îçîëîïşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ïï[ï_ïŒï¯ï³ïŞïğ!ğRğyğ–ğÀğğğñ'ñ+ñVñmñqñ¥ñ­ñ±ñÜñòòEòrò›òÂòáòó0óZó†ó³óŞóÿó'ô:ô>ôsôœôÌôúôşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-úôşô!õTõ{õ½õÅõÉõúõö1ö5önöröºö¾öêö÷÷D÷l÷¥÷Ñ÷í÷ñ÷%øSøWø…ø¢ø¦øÛøßøù#ù'ù_ù‘ùËùú5úcú•úºúÂúÆúşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Æúäúû=ûoû‚û†û¾ûàûäûüü:ü>üiümü“ü—üÂüÆüøüüü'ı+ıUıYı†ıŠıªı®ıÙıİış ş7ş;şeşiş–şšşÄşÈşğşôşÿÿşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ÿDÿHÿwÿ{ÿ¯ÿ³ÿßÿãÿCGrv¤¨Ó×õù#'TX…‰¹½Ûß;?jn¢¦ÒÖ-1_şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-_c…µ¹âæ  @q²ÏÓ4e‰ÀÛß26rv¡È+/g–ÊÒÖ ;e‡­Õÿşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ÿ( S W ” ¾ ı ' ; ? u ™  Ö ç ë  A M Q ƒ ª Ú  ! % K † ® ² í  4 8 r © Õ  At«Ğü?Cjşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-j¥ÍÑ6emq£Ö8l•±µÚEI‚°ÑÕ "c„®Úü $\~ Âë @r‘•şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-•Äëï#'[‰¯·»ï]aŠ×-^†°´ïLw›Ãı!R•™ÈÌı#Mx’¿âşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-âBr—ª®ß?GK{•¡ßM{§ÎCsw¬°ê  P T ‡  ¢ Ó õ &!4!8!l!“!—!şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-—!Æ!ø!%"Y"‹"®"â"#8#n#r#¦#Ï#ÿ#$.$E$I$„$ˆ$Â$í$"%P%T%q%u%¯%æ%&L&P&|&¶&Ü&'6't' 'Â'ë'ï'(F(N(şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-N(R(z(£(×(ğ(!)?)a)“)³)»)¿)ö)*B*p*¦*Ë*ï*+9+h+Œ+À+Ä+ô+%,I,|,¥,Ø,->-]-j-n-§-Ğ-ú-!.P.‚.¼.ï.÷.şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-÷.û.4/`/†/¦/Ş/0'0d0z0~0®0Ú0 181e1…1ª1ß1292n2£2È2ü2-3J3k3o3š3Ò3ü3%4R4„4²4ä4 5;5G5K5}5Ÿ5£5ã5şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ã56N66¦6à67>7t7§7Ê7ÿ78/8Z8€8­8Ì8û8(9H9{9º9Ş9:G:p:›:Ó:ú:);R;…;¿;é;<R<‡<Ä<÷< ==?=u=Ÿ=Å=şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Å=ú=>><>n>¦>Ô>ı>?3?V?z?¨?Æ?Ê?@;@j@…@ª@Î@ó@*AJAjAšAÉAúA)B\B‚B­BÒBC+CRC”CÁCğC&D*DWDqD—D¼Dşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¼DêDENEzE¤EÑEÿE!FEFiFF±FÔF G3GtGxG§GËGâGHFHiH™H»HĞHôH/IiI”IËIòI$J\J€J·JèJK;K^K˜KĞKıK(LHLşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-HLvL™LÃLÇLıL#MHMoM¢MÍMüMNNMN{N‘N•NÑNOcic“cÅcñc!dNdhdˆdŒdÀdîde.eReŒeµeéef9f`fŠf©f­fáfg:ggg£g¿gşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¿gïg&hShph¢hÏhüh#iNioisiœiÒiîi!jXjƒjªjØjşj+kMk‚kªk®kâk l5l^l€l¥lÕlÙl m*m_m‘m¼mômnZn‹n¹nÛnoşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-o?ooo¯oÏoÿo5p^p„p·p×pÛpq@qpq”qºqëqr®g®‡®µ®é® ¯<¯Y¯}¯±¯Ö¯ޯ⯰R°s°·°è° ±1±_±€± ±ȱ÷±'²J²h²¢²¦²ܲ ³4³^³~³³¡³˳ü³$´c´”´şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-”´Á´â´æ´µNµaµeµµƵᵶ,¶X¶‚¶­¶Û¶·,·S·v·š··Ë·õ·*¸Y¸˜¸¼¸÷¸û¸'¹U¹o¹¹ƹBºwº›ººğº#»T»»şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-»«»Ì»â»æ»"¼R¼‡¼®¼Ù¼½5½V½…½›½Ÿ½½î½(¾h¾”¾º¾ç¾"¿\¿…¿¿‘¿»¿İ¿À$ÀZÀ‰À²ÀâÀÁ5ÁiÁƒÁ‡Á½ÁæÁÂ9ÂeÂşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-e¤»ÂïÂÃ7Ã]ÉçÃÅÃëà ÄLĄĤĸļÄçÄÅ1ÅdÅÅÑÅÆ;ÆdÆŠÆ°Æ×Æ ÇDÇŠÇÇÇÇöÇ$ÈbÈȵÈÙÈÉ;ÉeÉ”ÉÆÉâÉşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-âÉÊ@ÊDÊxʚʾÊëÊË?ËlËË»ËÙËÌ+ÌỸÌÌ¢ÌØÌøÌ"Í?Í_͛ͽÍÅÍÉÍòÍÎ"ÎUÎ΃γÎÄÎÈÎúÎÏÏFÏyϧÏÒÏÖÏşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ÖÏĞ<ĞlЗнĞàĞÑ6ÑUÑ}Ñ¨ÑŞÑÒÒ#ÒQÒƒÒ™ÒÒØÒşÒBÓtÓ©ÓÖÓÔ>ÔbÔfÔ•ÔÀÔÕ2Õ`Õ{ÕÕ¹ÕîÕ!ÖTÖXÖ„ÖÃÖåÖ׺şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-×D×d׊×Ã×ö×ØØJ؄دØÌØüØ(ÙRÙ|Ù£ÙŞÙÚ>ÚrÚšÚÜÚÛ<Û@Û~Û¢Û×Û Ü3Ü`܅ܦÜÑÜñÜİİ<İuİ™İÎİôİŞŞIŞşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-IŞiŞŞ®ŞİŞß9ßxß¡ßŞßà/à_à‡à®àãàáIááÀáôá â?âkâœâÆâàâ ã(ãPãzã³ãÑãğã#äaä™ä¸äæäåEåwå©åÓå×å æşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş- æHænæšæÓæıæ,ç[çˆç²çÚç è>èFèJè|è¡èËèéé?éaé†éÅéñé'ê]ê{êµêãêëIë{ë£ë§ëØëì2ìeìì¯ìêì"íNí†íŠíşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Ší¶íêí"îKîyî³îäîïAïjïnï¤ïÆïïïğ#ğDğqğ‰ğğÃğåğñ8ñnñ²ñÖñò@òoòò¼òÜòóóGókóó¶óÛóßóô:ôlô—ôşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-—ôÎôöô(õ`õ’õ®õÔõØõö-öQöŒö½ö ÷÷8÷j÷“÷¸÷ñ÷%øKø|øø±øµø÷ø'ùSùˆù¼ùİùú7úVú{ú¨úÚúöú!ûDûaû~û¦ûÒûşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Òûèûü4ü]üaüŒü°üãüıDıhı¢ıÏıôı'şUş]şaş…ş¸şÀşÄşîşÿHÿfÿnÿrÿ©ÿÔÿ 0b…´Û1l­à*şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-*._Ãı0o¢Îñõ#Gf’¿ñ"&f­Ù6ZŒ·ñ!LTX”Âò!Bdh¤Õ , 0 m şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-m u y ¦ Ç Ë õ   K O {  ¢ ×  8 r — ª ® æ  N r ¦ Í ö % < @ m ™ ¶ ï UŠ»ã([¢¦şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¦ÓåéL]a•Æâ /b»äúş2U{¬Ñ"Rˆ¤Ø={¯·»úHu™³İ"şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-"&V…½ìXwÎû4dšÅ÷ÿ1v‘·ÔğH~¥Éî)-ršÏ$Gy©âæşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-8]“Áí<w¯ßãb™Çî M ƒ ¥ Ğ  !=!o!œ!Ì!"("K"€"š"Á"É"Í"û"-#L#q##³#æ#$5$V$“$şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-“$¦$ª$à$%A%p%˜% %¤%Ö%&!&Z&z&¬&×&ø&ü&!'\'‰'°'Ë'ş')(^(‹(Ä(ê()D)n)¥)ä)ì)ğ)$*V**²*à* +<+q++şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-+¦+ª+İ+,:,b,,Ç,á,---G-j-•-Ã-ë-.>.d.Š.º.á.å./H/k//Æ/á/$0I0p0Ÿ0Ç01&1@1V1v1¯1Î1ê1 2H2şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-H2l2p2–2Î2÷23X3ƒ3®3Ï3Ó3454e4š4Ä4ğ4ø4ü4/5_5™5Ï5ğ5$6U6€6„6¿6ê6ü6*7f7‘7¾7ô788F8n8Ÿ8Ê8ø8,9P9şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-P9T9€9¯9æ9 :*:_:g:k:‡:ª:â:;>;h;—;Ó;÷;û;(<O<<¯<Ù<=<=p=—=À=ß=ç=ë=>=>s>·>ê>?A?X?\?ˆ?¼?æ?@şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-@H@n@¥@Î@÷@û@/AaA•AÁAçAB6BiBBÇBôB&C[C_C‚C©CİCD9D=D}D£DÅDÉDöD2EYEE¨EÈEóEûEÿE:FdFFàFèFìFşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ìFG5GUGŠG±GÍGH%H:H>HjHŸHÉHI0IUI]IaI–IÀIÄIJ/J_JJ»JØJ K9KcK‘K±KÊKÎKLJLRLVL‡L´LÚLMHMnM Mşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş- MÅMóM NUNˆN£N§NêNîN!O9O=OvOzO­OÇOËOüO'PNPxP’P¨P¬PèP Q:Q>QiQQ¹QéQ R1RfRŒRŸR£RØRêRîRS,S0ScSşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-cS’SšSSÈSÌSıST2TPTTT‡T˜TœTÖT U7U[U‚U¼UÛU V:VfVV‘VÅVşV.WdWŒW­WãWXGXuX£X¼XÀXôXYVYtY³YŞYZşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Z8ZrZŸZÔZûZ6[c[‹[¨[¸[¼[ò[ \F\}\ª\Æ\è\$]T]{]¯]×]Û]^;^Y^y^ ^×^ _9_e_‰_¤_Û_`-`V`u`œ`Ô`Ü`à`aşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-aIapa™a»aèab;beb†b¢bÍbõb!cVcuc®cÓcd'dOdxd•d¹dæd e0e_e„e£e§eØeúe:f^fˆf·fûf$g^gŠgªgÎgh>hdhşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-dhh¼hÀhìhi2idi‡iºiâiêiîi(jPjnjjÍjåjéjkNkwk•kÀkÈkÌk l:lgl†lªlÀlÄlõlmJmwmšmÎmòmnJn}nªnÕnşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Õnún(oMokoo´o¸oîopApxp£pĞpópqCqqqq»qíqrrBrrr¥rŞr s'sYszs‘s•sÉsüs'tQtstt¿tët u9uVuruŠuşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ŠuÇuåuvGvqv vĞvØvÜvw?wmw£wÚwx/x[xx¤x¨xâxy9ymy˜y¼yáyzBzez–zÊzäz{<{m{•{Á{ñ{$|Z|—|Æ|ß|ç|şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ç|ë|}I}}¦}Ğ}í}$~R~ˆ~ª~×~÷~$Mko¤Ëó4€h€€Ñ€ù€S€®×ş,‚Y‚}‚¦‚Ó‚ƒ ƒ ƒHƒzƒ£ƒσúƒ'„şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-'„_„¦„Ì„õ„……H…f…›…Û…†>†[†ˆ†«†цÙ†݆‡=‡j‡‡´‡ã‡ˆ@ˆmˆ’ˆ–ˆƈûˆ'‰[‰‰‰¦‰݉ŠNŠvŠ¡ŠÙŠ ‹,‹0‹d‹şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-d‹“‹Ä‹ñ‹Œ>ŒFŒJŒmŒ“ŒÀŒğŒMz·ß08<p¡Éÿ/lŸ¸¼ç;cšØı‘B‘w‘—‘‘ç‘’%’)’şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-)’d’’¿’â’æ’“A“v““‘“Æ“Ê“÷“&”G”O”S”‘”É”Ü”à” •H•m•q•´•¸•ä•ü•–G–K–}––‘–Ê–Ζ —.—M—Q—~—­—Õ—˜şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-˜!˜%˜P˜–˜͘ú˜ ™$™V™‡™º™ê™î™šGšqš¡šØš› ›8›I›M›z›Š››½›â›æ›œIœ^œbœŸœ»œ¿œòœ"LP†³ßşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Al–šËàÿ9ŸoŸšŸÔŸïŸ T x  ’ Å ë ¡A¡h¡˜¡Ä¡ÿ¡¢¢L¢o¢™¢À¢å¢£;£_£‡£Á£Ù£İ£¤;¤V¤s¤š¤Ȥşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ȤꤥR¥{¥³¥á¥ÿ¥-¦5¦9¦w¦œ¦Ô¦ú¦§8§X§z§§§ק¨0¨Q¨‚¨™¨˨í¨©2©k©|©€©´©ê©ªDªzª¤ªÒª÷ª#«K«`«d««şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-«µ«Û«¬@¬g¬Ÿ¬Ь㬭1­\­…­À­è­ ®>®l®‘®±®à® ¯>¯`¯‚¯À¯įò¯°@°€°¯°¾°°ï°±@±i±”±»±ö±$²T²‡²®²²²şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-²²ã²³O³†³¦³γğ³)´\´‰´´ç´ë´"µAµwµ§µÛµ¶)¶[¶¶«¶¯¶޶ñ¶õ¶+·W··÷ü·0¸N¸n¸r¸«¸Ó¸ ¹(¹F¹q¹¹ʹù¹şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ù¹(ºVºkº£º˺òº »3»`»»´»Ñ»à»ä»¼G¼t¼£¼Ù¼½6½f½š½ɽѽÕ½ú½,¾T¾‡¾»¾ï¾¿A¿l¿—¿Ç¿é¿ÀRÀuÀ„ÀˆÀ¬ÀÔÀşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ÔÀÁ6ÁkÁ‰Á‘Á•ÁÇÁóÁÂOƒ´ÂæÂÃ7ÃaÔÿÃãÃÄ Ä$Ä[ăıÄÏÄÓÄÅ:ÅfÅŸÅÛÅÆAÆrÆÆÎÆÇ(ÇUÇ{Ç¡ÇÅÇüÇşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-üÇÈYÈÈÄÈëÈÉÉKÉyɦÉİÉÊAÊcʒʶÊæÊıÊË9ËgË ËÉËîËÌEÌfÌ’ÌÆÌğÌÍX͋ͽÍñÍÎFÎrΑÎÇÎòÎÏ8ÏgÏ‹Ïşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-‹ÏÏÅÏïÏ!ĞNĞ{ЬĞãĞÑ=ÑPÑTшѮÑßÑÒ<ÒKÒOÒƒÒºÒñÒÓCÓeÓiÓ–ÓÇÓòÓ/ÔcÔ•Ô«Ô¯ÔåÔÕ?ÕyÕ‘Õ•Õ¼ÕëÕÖUÖŒÖşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ŒÖ½ÖåÖ×7×c×›×Â×ñ×ØIØtؤØÓØşØ+ÙeوٹÙßÙÚ(ÚLÚqÚ¬ÚËÚÏÚùÚ!ÛQÛ~Û±ÛßÛÜ2Ü]ܒܖܾÜéÜİVİݽİîİŞşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ŞKŞzŞšŞÒŞìŞğŞ+ßZßß­ßÕßößúß'àQàoà¢àÔàá?áCáráŒáá»áéá âDâHââ˜âœâÏâğâôâ,ã0ãhã…ã¹ã½ãâãæãä@äşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-@ä]äaä”äºäõä'åSåxååÅåğåæBæqæ™æ¿æãæçççEç^çxç|ç§çÛç è3èdè‰è¨èÖèùè&ébéœéÔéëéïé êIêXê\ê”ê˜êşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-˜êÎêûê/ë[ëë©ë­ëãëì7ìMìQììŸì£ìàì í>ídíí¹íÖíÿí(îOîdîhî«îÓî÷î.ïKïkï–ïÌïıï&ğXğ€ğ¬ğÉğúğşğ2ñWñşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-WññÉñÍñòNòtò›òÄòüò;ó_ó—óÇóóó!ô)ô-ôZôô©ôÜôùôõ>õnõ•õÇõõõöLöwö¢öÆöñö ÷@÷m÷‚÷¶÷Ú÷ø7øYøøÅøşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Åøøø/ùdù”ùÂùÆùñù$ú(úSúdúhú—ú›úÑúõú/û\û‘ûÂûòûü üTüpütüµüÖüı4ı`ıdı™ıÕı÷ışBşlşŠşÀşışÿÿOÿŒÿşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ŒÿÿÄÿÙÿİÿKr©­àåúş5JNˆŒÒÖ#'QptÅÉş.2e‚†´Ó×$(S¨şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¨ÅÉû?k©­ÍÑõùAmƒªĞêî =Ad²ÎÒòö;?i¤Óïó Q şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Q s ¥ Á Å ÷   G j  ¡ ¥ Å É í ñ   ? k  À Ä ö   F i    ¤ Ä È ì ğ   @ ] … Ÿ £ Õ ò ö şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ö %Hlƒ£§ËÏìğ&Z}—›Íêî@dw{›ŸÃÇäèIq€„¶Ó×ú&HdhˆŒşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Œ°´ÑÕ6\’¹½î:]‡£ÉÍ8|€±µç-bqu­ÑZ^ŒÃÛßFJˆşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ˆ³·ëï8_qu›Ç×Ûûÿ/Y†®Ô <TX„´ğô"Lw§Û @Dk®Ê1c‘şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-‘·Ù*_Çé  8 h › È Ì ğ  !A!u!y!­!±!Ğ!Ô!"3"b""ƒ"ª"Û"ı"/#L#P#‚#¶#â# $6$Z$^$‹$¯$â$şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-â$%-%1%f%j%˜%Ä%÷%&&L&y&—&Ä&÷&'6':'n'r'¢'¿'ç'((?(f(}(™(µ(¹(í(ñ(#)S){)Š))¼)î)**I*M*„*şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-„*¸*Û*õ*ù*'+M+t+¡+Ó+,>,i,,½,è,--O-S-…-´-Ú-.7.;.t.–.É.ï./0/`/Œ/­/Ó/0.0n0™0Ò0Ö01,1T1n1şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-n1™1¿1å1é12?2z2£2Í2÷23@3x3¨3×34@4l4”4½4ê45>5q5¢5Ï5Ó5ı596c6—6Â6ì672767p7®7Ó7÷788H8e8i8şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-i8Œ8¨8Ü8õ8ù8(999=9n9r9³9Â9Æ9õ9':5:9:l::…:®:Ò:Ö:ÿ:#;4;8;h;l;œ; ;Ò;ï;ó;<V<e<i<š<¾<ç<=N=p==şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-=Å=É=ö=/>T>„>¡>Ä>ç> ?1?]?—?Ñ?ö?(@C@G@m@q@Ÿ@£@Ï@Ş@â@AIA|A§AÄAÈABB:BWB[B~BªBÂBòBC C+C/C_Cşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-_CcC›CÈCùC;D?D]DaD”DÂDÆDíD*EIEME‡EÁEÅEíEF7FZF^FšF¾FôFG GDGvG’G–GĞGÔGHH:HWH[H…HÇHÖHÚHüH1Işşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-1I@IDIsI˜IÄI÷I4J\JJ’J¹JáJK5KWK‹K°K´KîKLLLLPLƒLL¡LØLMMMEMIMM®MÔMN!N%NZNŒNNÂNçN0O4Oşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-4OaO•O¾OÂOùO/PSP‰P³PÕPQ,QdQhQ—QÁQöQ4RmR£RÉRôRSQSrSœSÃSùS$T@TDTaTeTœT×TÛTUDUˆUµUÙUVVVKVşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-KVbVƒV£VĞVìVW7W[WW’WÁWîWXGXvX¨XÚXY Y\s\–\Î\Ò\]şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-]?]v]]“]½]â]!^V^‹^À^ú^$_[_€_ª_Â_Æ_õ_"`H`{``”`Ã`ï`aCa|a¦aãabObsb•bÌbĞbcEcqc‰ccÏcóc(d:dşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-:d>dkd¡dÒd÷d)eZe^e£eÖef4fafef—f´f¸fÛfg0gCgGgigmgg”g²g¶gègh@hihh¸h¼hôh"iPii i¿iÃiúi+jdjşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-djhjjÇjûj1kÙ^Ùbمى٨٬ÙÓÙ×ÙùÙıÙ%Ú)ÚKÚOÚpÚtÚ–ÚšÚ½ÚÁÚáÚåÚ ÛÛ5Û9ÛYÛ]Û}ÛÛ¢Û¦ÛÈÛÌÛñÛõÛÜÜşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ÜBÜFÜhÜlÜŠÜܯܳÜÓÜ×Ü÷ÜûÜİ"İFİJİmİqݜݠİÁİÅİåİéİ ŞŞ5Ş9ŞaŞeކފޭޱŞÔŞØŞùŞıŞß#ßIßMßnßrß‘ßşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-‘ß•ß¿ßÃßæßêß àà4à8àZà^à}àà¬à°àÒàÖàÿàá'á+áNáRáqáuá—á›á½áÁáãáçáââ6â:âbâfâ‹ââ¯â³âÒâÖâùâıâşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ıâ$ã(ãNãRãuãyãšããÀãÄãåãéã ä ä3ä7äXä\äŠää±äµäÚäŞäåå(å,åQåUåvåzåšååÆåÊåíåñåææ7æ;æ]æaæ„æşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-„æˆæ©æ­æÒæÖæûæÿæ"ç&çKçOçvçzçç¢çÆçÊçìçğçèè9è=è`èdè†èŠè®è²èÖèÚèıèé!é%éFéJéoésé”é˜é½éÁéåéééşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-éé êê3ê7êZê^ê„êˆê¨ê¬êÙêİêëë&ë*ëMëQëtëxë™ëëÂëÆëæëêëìì;ì?ì`ìdì‡ì‹ì¬ì°ìÎìÒìñìõìíí;í?í_íşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-_ícíƒí‡íªí®íĞíÔíôíøíîîDîHîiîmîˆîŒî±îµîÖîÚîï ï/ï3ïSïWï|ï€ï¡ï¥ïÄïÈïæïêï ğğ/ğ3ğRğVğuğyğğ¡ğşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¡ğÅğÉğìğğğññ9ñ=ñbñfñˆñŒñ®ñ²ñÙñİñò ò)ò-òSòWòtòxòšòò¾òÂòèòìòóó@óDóbófó‡ó‹ó°ó´ó×óÛóüóô#ôşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-#ô'ôGôKômôqô‘ô•ô¼ôÀôâôæôõ õ-õ1õVõZõzõ~õŸõ£õÇõËõîõòõöö>öBöcögö‰öö¬ö°öÓö×öúöşö÷!÷D÷H÷h÷l÷şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-l÷Œ÷÷±÷µ÷Ø÷Ü÷øø$ø(øIøMøpøtøšøøÀøÄøæøêø ùù6ù:ù]ùaù€ù„ù§ù«ùÌùĞùöùúùú!úCúGúhúlúú”ú´ú¸úÛúşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Ûúßúûû'û+ûSûWûzû~ûŸû£ûÃûÇûçûëûüü=üAücügüü’ü·ü»üáüåü ıı1ı5ıUıYıyı}ıµı¹ıŞıâışş(ş,şNşRşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Rşsşwş—ş›ş»ş¿şáşåş ÿ ÿ-ÿ1ÿTÿXÿyÿ}ÿŸÿ£ÿÆÿÊÿïÿóÿ:>dhŒ´¸İá48X\ƒ‡§«Óşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Ó×ûÿ#BFfjŒ°´×Ûü $DHim’´¸Ûß&*IMrv—›¼Àéíşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-9=dh‰¯³Ó×ÿ%)NRx|¤¨ÌĞùı#FJlpšÂÆèì;?^bƒ‡«şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-«¯ĞÔöú! % F J m q “ — ¿ à è ì   2 6 ^ b ‚ † ª ® Ô Ø ÷ û " & N R v z œ   Á Å æ ê   şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş- 1 5 Y ] ‚ † ¨ ¬ Ô Ø ù ı : > _ c Š  µ ¹ Ú Ş  .2cg‹º¾âæ48hl’º¾ßşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ßã _c„ˆª®ÕÙúş $HLnr›ŸÃÇğô<@bf…‰©­ÑÕöú!Eşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-EIim‘•º¾áå 15W[{©­ÌĞñõ;?cg“´¸Ûß)-NRtx¡¥şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¥ÊÎïó;?_c†Š¬°ÑÕúş $FJnr—›¿Ãåé7;]a„ˆ¦ªÍÑôøşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-=AdhŠ°´ÖÚúşAEgk‘¶ºÛß&*LPy} ¤ÊÎş$(KOpt•şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-•™º¾Şâ+/]a†Š­±ÕÙûÿ%)NRqu¡ÂÆîò  J N n r ” ˜ ¸ ¼ Ü à !!şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-!&!*!O!S!t!x!!¡!Æ!Ê!ê!î! ""4"8"["_"€"„"¦"ª"Î"Ò"õ"ù"##?#C#h#l#’#–#À#Ä#é#í#$$7$;$^$b$„$şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-„$ˆ$®$²$Ô$Ø$û$ÿ$ %$%I%M%j%n%˜%œ%¾%Â%é%í% &&1&5&X&\&|&€&¤&¨&È&Ì&í&ñ&''5'9'X'\'€'„'¦'ª'×'Û'şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Û'ÿ'('(+(M(Q(u(y(š((Ä(È(é(í()):)>)e)i))“)·)»)Û)ß)* *3*7*[*_*ƒ*‡*«*¯*Ñ*Õ*ò*ö*++<+@+c+şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-c+g++‘+·+»+Ù+İ+ı+,),-,P,T,u,y, ,¤,Å,É,è,ì,--8-<-g-k-Œ--±-µ-Ú-Ş-..-.1.S.W.x.|.¦.ª.É.Í.şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-Í.ì.ğ.//:B:b:f:†:Š:ª:®:Ï:Ó:ó:÷:!;%;F;J;y;};;¢;Æ;Ê;ñ;õ;<"<D<H<i<m<<”<¼<şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-¼<À<â<æ<= =,=0=V=Z=|=€=¢=¦=Ë=Ï=é=>>?>C>i>m>’>–>»>¿>å>é>??7?;?[?_?€?„?©?­?Ï?Ó?ô?ø?@@A@şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-A@E@h@l@@“@µ@¹@à@ä@AA7A;A\A`A„AˆA§A«AÎAÒAòAöABB@BDBeBiB‹BBµB¹BßBãB C C1C5CWC[CƒC‡CÅCÉCşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş-ÉCùCıC.D3D8DDDHDpD‰D‘D™DšD›Dşşşşşşşşşşşşş *K$@ñÿ$Normal,Pdda c,@, Başlık 1,H1 ğ<Uc0k$*@* Başlık 2,H2 ğ<Uc$*@* Başlık 3,H3 ğ<Uc&@& Başlık 4,H4 ğ<U(@( Başlık 5,H5ğ<Uc(@( Başlık 6,H6ğ<Uc(A@òÿ¡(Varsayılan Paragraf Yazıtipi şO Address<<V&şO& Blockquotehh<<şO¢CITEVşO¢!CODE]c:şO2:Definition Compact,DL COMPACTh˜ş<<.şOB.Definition List,DLĞ0ı<<$şO¢Q$Definition Term,DT]c şO¢a Definition,DFNVc,şO, Directory,DIRh@ €şO¢ Emphasis,EMV6şO6Horizontal Rule,HRìÿ&é'é(é)é/şO¢¡ Hypertext,A^b şO¢± Keyboard,KBD]^cf0@ÂfListe Madde İmi,ULF Иş 4ÿh·f1@ÒfListe Numarası,OLF Иş 4ÿÿh.XşOXMenuF Иş 4ÿh·········\şOò\PRE WIDE@ ÀN1»%/ûöòí èãŞÚÕĞË Æ#Â&½)¸,]c^şO^Preformatted,PRE:  -1»%) `À € à@ `À! %€(à+]c"şOñÿ" RestartList!òÿşO¢! Sample,SAMP]"şO¢1"Strikethrough,STRIKEWşO¢A Strong,STRONGU şO¢Q Typewriter,TT]c şO¢a Variable,VARV]c*şO*z-Bottom of Form'&c şO¢ z-HTML Tag ]^bc(şO( z-Top of Form)(c6 ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ  ÿÿ ÿÿ  ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ ÿÿ  ÿÿ! ÿÿ" ÿÿ# ÿÿ$ ÿÿ% ÿÿ& ÿÿ' ÿÿ( ÿÿ) ÿÿ* ÿÿ+ ÿÿ, ÿÿ- ÿÿ. ÿÿ/ ÿÿ0 ÿÿ1 ÿÿ2 ÿÿ3 ÿÿ4 ÿÿ5ÿÿ6U'§İ «Üz8C<[!›$Á'+´-İ04›7@;Ñ>ºB”F¾I‹MwQUYW]ñ`šdNh l†o¥swºzÓ}U‘„ò‡'‹8ş’À–›vŸ3£8¦%ª®ó±Üµ¡¹Ğa &:&  .  * ,5'%486$'?.@ !!&"%#$1%"&&'%(8)2*!+,)-).#/)01%27304+5ÆD#¿¥ AŒ† $j)/»4ò:DAaHwNU]\cj qwğ}øƒ¾‰+—b³¥Ñ«ó²â¹3Á_ǘÎ(ÕNڈ߂äYéïúôÆúÿ_ÿj•â—!N(÷.ã5Å=¼DHLçRÔYÕ`¿goËv‘}„0‹ö‘”˜cŸD¦u­”´»eÂâÉÖÏ×IŞ æŠí—ôÒû*m ¦"“$+H2P9@ìF McSZadhÕnŠuç|'„d‹)’˜Ȥ«²²ù¹ÔÀüÇ‹ÏŒÖŞ@ä˜êWñÅøŒÿ¨Q ö Œˆ‘â$„*n1i8=_C1I4OKV]:ddjp@v»|èƒøŠŠš– ¢©F°Ö¶ɽÑÄ'ÊĞ9ÕÆØÜ‘ßıâ„æéé_í¡ğ#ôl÷ÛúRşÓ« ßE¥•!„$Û'c+Í.Y2à539¼<A@ÉC›D$%&'()*+,-./0123456789:;<=>?@ABCDEFGHIJKLMNOPQRSTUVWXYZ[\]^_`abcdefghijklmnopqrstuvwxyz{|}~€‚ƒ„…†‡ˆ‰Š‹Œ‘’“”•–—˜™š›œŸ ¡¢£¤¥¦§¨©ª«¬­®¯°±²³´µ¶·¸¹º»¼½¾¿ÀÁÂÃÄÅÆÇÈÉÊËÌÍÎÏĞÑÒÓÔÕÖ×ØÙÚÛêgysads¡;0x#-+'‘’`,.;RCgenawYAZAR AÇIKLAMALAR YARATTARİHİ DÜZENSÜREDOSYAADI DOSYABOYUTU ANAHTARSÖZCÜK SONKAYDEDEN KARSAYISI SAYFASAYISI SÖZCÜKSAYISI YAZDIRTARİHİÖZELRB DÜZSAYISI KAYITTARİHİKONUİGŞABLONBAŞLIKDG BELGEÖZELLİĞİ ALFABETİK NORMALRAKAM İLKHARFBÜYÜKSAYIOKU KARBİÇİMİ YÜZDELİOKU İLKHARFBÜYÜK1ONALTILI KÜÇÜKHARFBİRLEŞTİRBİÇİMİSIRALI SIRALIOKUROMA BÜYÜKHARF MUTLAKDEĞERYUVARLATANIMLITAMVEYANLIŞMAXMINMODORTALAMASAYDEĞİLVEYAÇARPIMEĞERİŞARETTOPLAMDOĞRUC Kemal SAKA5\\WWW\DEN\tbmmyeni\TUTANAK\DONEM20\YIL2\BAS\b125m.txtÿ@€ a¢Times New Roman Tur Symbol&¢Arial TurTimes New Roman5Courier New"ˆĞhy̆y̆H¢6Ùƒµ6$. Kemal SAKA Kemal SAKA  !"#$%&'()*+,-./0123456789:;<=>?@ABCDEFGHIJKLMNOPQRSTUVWXYZ[\]^_`abcdefghijklmnopqrstuvwxyz{|}~€‚ƒ„…†‡ˆ‰Š‹Œ‘’“”•–—˜™š›œŸ ¡¢£¤¥¦§¨©ª«¬­®¯°±²³´µ¶·¸¹º»¼½¾¿ÀÁÂÃÄÅÆÇÈÉÊËÌÍÎÏĞÑÒÓÔÕÖ×ØÙÚÛÜİŞßàáâãäåæçèéêëìíîïğñòóôõö÷øùúûüışÿ      !"#$%&'()*+,-./0123456789:;<=>?@ABCDEFGHIJKLMNOPQRSTUVWXYZ[\]^_`abcdefghijklmnopqrstuvwxyz{|}~€‚ƒ„…†‡ˆ‰Š‹Œ‘’“”•–—˜™š›œŸ ¡¢£¤¥¦§¨©ª«¬­®¯°±²³´µ¶·¸¹º»¼½¾¿ÀÁÂÃÄÅÆÇÈÉÊËÌÍÎÏĞÑÒÓÔÕÖ×ØÙÚÛÜİŞßàáâãäåæçèéêëìíîïğñòóôõö÷øùúûüışÿ      !"#$%&'()*+,-./0123456789:;<=>?@ABCDEFGHIJKLMNOPQRSTUVWXYZ[\]^_`abcdefghijklmnopqrstuvwxyz{|}~€‚ƒ„…†‡ˆ‰Š‹Œ‘’“”•–—˜™š›œŸ ¡¢£¤¥¦§¨©ª«¬­®¯°±²³´µ¶·¸¹º»¼½¾¿ÀÁÂÃÄÅÆÇÈÉÊËÌÍÎÏĞÑÒÓÔÕÖ×ØÙÚÛÜİŞßàáâãäşÿÿÿıÿÿÿıÿÿÿıÿÿÿıÿÿÿıÿÿÿıÿÿÿîşÿÿÿöşÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿşÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿRoot Entryÿÿÿÿÿÿÿÿ ÀF€–8QÃɼí€WordDocumentÿÿÿÿ|ÉCompObjÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿiSummaryInformation(ÿÿÿÿÿÿÿÿÄşÿÿÿ şÿÿÿ şÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿşÿ ÿÿÿÿ ÀFMicrosoft Word Belgesi MSWordDocWord.Document.6ô9²qşÿà…ŸòùOh«‘+'³Ù0”˜ °¼ĞÜèü  D P \ ht|„ŒæOn  Kemal SAKAeõA^E normal.dot Kemal SAKA12Microsoft Word for Windows 95@DocumentSummaryInformation8ÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿ ÜÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿÿşÿÕÍÕœ.“—+,ù®0¬HPdlt |„ Œæ MicrosoftÉε٠@@†œFÃɼ@†œFÃɼ6H¢şÿÕÍÕœ.“—+,ù®0¬HPdlt |„ Œæ MicrosoftÉε٠