Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 30 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

114 üncü Birleşim

2 . 7 . 1997 Çarşamba


İ Ç İ N D E K İ L E R


  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın (6/561, 562, 563, 564, 565 ve 566 esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/207)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi GenelBaşkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz,Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. - Denizli Milletvekili HasanKorkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Yüksek Öğretim Kanununun 59 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Benzer Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili DenizBaykal ve 30 Arkadaşının, Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının; BenzerMahiyetteki Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim,Kültür, Gençlik ve Spor ve Anayasa komisyonları raporları (2/567, 1/566, 2/404, 2/455, 2/461) (S.Sayısı : 299)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Sıvas Milletvekili Nevzat Yanmaz'ın, DSİ'den alacağı bulunan bir müteahhit hakkında basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı M.Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2852)

2. - İzmirMilletvekili Atilla Mutman'ın, 9 Eylül Üniversitesine ait bir sosyal tesisin satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/3049)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Başbakan A. Mesut Yılmaz tarafından teşkil olunan BakanlarKuruluna seçilenlerin atandıklarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Hollanda'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar,Millî Savunma Bakanı TurhanTayan'ın;

Almanya'ya gidecek olan DevletBakanı Bahattin Şeker'e, dönüşüne kadar, DevletBakanı Nevzat Ercan'ın;

İstifa eden ve istifası kabul edilen Bahattin Yücel'den boşalan Turizm Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar, Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in;

Vekillik etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı,

TBMM İçtüzüğünün 78 inci maddesine göre, Genel Kurul ve komisyonlarda bulunan ve öncelikli olarak görüşülmesi istenilen tasarı ve tekliflerden bazılarının görüşmelerine devam olunması, bazılarının da listeden çıkarılmasına ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleriyle,

Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş'ın, Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanının resmî davetine Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanının;

Hindistan Millet Meclisi Başkanının resmî davetine Türkiye Büyük MilletMeclisinden bir Parlamento heyetinin;

İcabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkinBaşkanlık tezkereleri kabul edildi.

BakanlarKurulu Programının okunması, görüşülmesi ve güven oylamasının gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına; programın okunmasından iki tam gün sonra görüşmelerinin ve görüşülmesinden bir tam gün sonra da güven oylamasının yapılmasına;

BakanlarKurulu Programı üzerindeki görüşmelerde gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmaların 45'er dakika (bu süre iki konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların 15'er dakika olmasına, görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına, programın okunduğu, görüşüldüğü ve güven oylamasının yapıldığı günlerde (sunuşlar ve işaret oyu ile yapılacak seçimler hariç) başka konuların görüşülmemesine, programın okunacağı, görüşüleceği ve güven oylamasının yapılacağı günlerde Genel Kurulun saat 15.00'te toplanmasına ve;

12.6.1997 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun 12.6.1997 tarihli 106 ncı Birleşiminde okunmuş bulunan, Maliye Bakanı Abdüllatif Şener hakkındaki (9/14) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 8.7.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;

İlişkin Danışma Kurulu önergeleri kabul edildi.

Kırşehir Milletvekili Cafer Güneş'in, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (2/698);

Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan'ın, Gümüşhane İlinde Gümüşhane Üniversitesi Kurulması Hakkında (2/92);

Kanun tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına dair önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlık Divanında boş bulunan ve RP Grubuna düşen İdare Amirliğine, Grubunca aday gösterilen Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş;

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuyla İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve RP Grubuna düşen üyeliklere de, Grubunca gösterilen adaylar;

Seçildiler.

Birleştirilerek öngörüşmelerine devam edilen :

İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya ve 13 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek (10/19),

ZonguldakMilletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşının, Türkiye'de cevherden demir çelik üretiminin azalmasının nedenlerini ve Erdemir'in özelleştirilmesinin sakıncalarını araştırmak (10/29),

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşının, PETLAS'ın zarar etmesinin nedenleri ve özelleştirilmesi konusunu araştırmak (10/40),

Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 23 arkadaşının, EBK ve SEK'nun özelleştirilmeleri sonucunda meydana gelen devlet kayıplarını belirlemek (10/88),

Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş. (KÜMAŞ)'ın özelleştirilmesi sırasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak meydana gelen devlet kayıplarını belirlemek (10/98),

İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek (10/127),

Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22 arkadaşının, demir ve çelik üretimiyle ilgili sorunları ve ERDEMİR'deki kamu hisselerinin blok satışı konusundaki iddiaları araştırmak (10/150),

HatayMilletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarının yarattığı sorunların tespiti ile alınması gereken tedbirleri belirlemek (10/166),

Amacıyla, birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin ve kurulacak komisyonun:

9 üyeden oluşmasının,

Çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasının,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışmasının,

Kabul edildiği açıklandı.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek ve 2 Temmuz 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, saat 17.40'da birleşime son verildi.

HasanKorkmazcan

Başkanvekili

Ünal Yaşar Fatih Atay

Gaziantep Aydın

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR No : 160

2 . 7 . 1997 ÇARŞAMBA

Tasarılar

1. - Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna İki Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/614) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.6.1997)

2. - Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/615) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.6.1997)

3. - Dernekler Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/616) (Adalet ve İçişleri ve Anayasa komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.6.1997)

Teklifler

1. - Bolu Milletvekili Mustafa Karslıoğlu'nun; Bir İlçe ve Düzce İlinin Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/879) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1997)

2. - Manisa Milletvekili M. Cihan Yazar ile Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın; Salihli Adı ile Bir il Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/880) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1997)

3. - Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu ile Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın; 2762 Sayılı Vakıflar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/881) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1997)

Tezkereler

1. - Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan'ın; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/909) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1997)

2. - Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu'nun; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/910) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.6.1997)

3. - Giresun Milletvekili Ergun Özdemir'in; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/911) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.7.1997)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in; bazı holdinglere ödenen teşvikler konusundaki beyanlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2786)

2. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, iki itirafçıya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2792)

3. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan müsteşar ve genel müdür sayılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2793)

4. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Nevşehir'e bağlı bazı köylerde kansere yol açarak birçok kişinin ölümüne neden olan bir maddeye karşı önlem alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2795)

5. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Uluslararası islamcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2799)

6. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, Mahallî İdarelere 1997 Mayıs ayında ödenek çıkarılıp çıkarılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2801)

7. - Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun, DSİ'den alacaklı olduğu iddia edilen firmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2802)

8. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Bakanlar Kurulu toplantılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2803)

9. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, personel atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2808)

10. - Malatya Milletvekili Ayhan Fırat'ın, SSKeski genel müdürü hakkındaki mahkeme kararının uygulanmamasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2811)

11. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ -Merkez -Dedecik ve İnecik köylerinin gölet sulama baraj projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2813)

12. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ -Muratlı -Arzulu köyü hayvan su içme göleti projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2814)

13. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosundan diğer kurum ve kuruluşlara geçen personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2815)

14. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun İli Çaldağ Beldesi Sağlık Ocağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2819)

15. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, sağlık teşkilâtındaki personel kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2820)

16. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, 1997 bütçesinde sağlıkla ilgili tanıtım ve reklam giderleri için bir ödeneğin ayrılıp ayrılmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2821)

17. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Meslek Yüksek Okulu mezunu sağlıkçıların göreve atanmama nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2822)

18. - Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu'nun, Özelleştirme İdaresi tarafından verilen ilan ve reklamlara ilişkin Devlet Bakanından (Ufuk Söylemez) yazılı soru önergesi (7/2824)

19. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, bazı T.V. kanallarının kablolu yayından çıkarılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2827)

20. - İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir'in, gecekondu satışı uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2829)

21. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Ankara Büyükşehir Belediyesince bir vakfa ait kuruluşlara verildiği iddia edilen ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2831)

22. - İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar'ın, Bakanlıkça ihale verilen firma ve kişilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2839)

23. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Çorlu Belediyesinin izin verdiği sanayi tesislerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2840)

24. - Bursa Milletvekili Yüksel Aksu'nun, Bursa - Karacabey Ovasında meydana gelen sel felaketinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2841)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih : 2 Temmuz 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Fatih ATAY (Aydın)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız bulunmamaktadır.

Birleşime, saat 16.00'ya kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.30

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.00

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Fatih ATAY (Aydın), Ünal YAŞAR (Gaziantep)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 114 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Birinci Oturumda toplantı yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara verilmişti.

Şimdi, çalışmalarımıza yoklamayla başlıyoruz.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın (6/561, 562, 563, 564, 565 ve 566) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/207)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 103, 104, 105, 106, 107, 108 inci sırasında bulunan sorularımın, dönemin Başbakanı Sayın Necmettin Erbakan tarafından cevaplandırılmasını talep etmiştim; ancak, Hükümetin değişmesi üzerine, (6/561), (6/562), (6/563), (6/564), (6/565), (6/566) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri çekiyorum.

Gereği hususunda bilgilerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

                     Gaziantep

Tarım ve Köyişleri Bakanı

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçeceğiz; ancak, bu konuda dün gruplarla vardığımız mutabakat çerçevesinde, Hükümetin güvenoylaması tamamlanıncaya kadar, sözlü soruları işleme koymuyoruz.

Şimdi, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1 inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü sıralarda yer alan işlerle ilgili olarak, Hükümetin, İçtüzüğün 78 inci maddesine göre talebi bulunmadığından, bu işleri görüşemiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi GenelBaşkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz,Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifinin müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2. - Denizli Milletvekili HasanKorkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Yükseköğretim Kanununun 59 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Benzer Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili DenizBaykal ve 30 Arkadaşının, Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının; BenzerMahiyetteki Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim,Kültür, Gençlik ve Spor ve Anayasa komisyonları raporları (2/567, 1/566, 2/404, 2/455, 2/461) (S.Sayısı : 299) (1)

BAŞKAN - Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Yükseköğretim Kanununun 59 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Benzer Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının, Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifieri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Anayasa Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen?..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Doğru Yol Partisi Grubu adına, ben konuşacağım Sayın Başkan.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Yusuf Ekinci konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim.

Sayın Bedük, konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda müzakeresini yaptığımız 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinin değiştirilmesini öngören tasarı hakkında, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepimizin hatırlayacağı üzere, 1982 Anayasasının 1995 yılı temmuz ayında, 4121 sayılı Kanunla değiştirilmesi, katılımcı, çoğulcu demokrasinin önünü biraz daha açmış; dernekler, sendikalar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları gibi sivil toplum kuruluşlarının birbirleriyle olan ilişkilerini ve siyasî hayata katkıda bulunma imkânını genişletmiştir. Anayasada yapılan değişiklikler çerçevesinde, çok sayıda kanunda Anayasayla uyum sağlama zorunluluğu da ortaya çıkmıştır. Bu kanunlardan biri de, bugün görüşmekte olduğumuz 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunudur.

Anayasanın “Siyasî Haklar ve Ödevler” bölümünde yer alan parti kurma, partilere girme ve partilerden çıkmayı düzenleyen 68 inci maddesinde yapılan değişiklikle, yükseköğretim elemanlarının siyasî partilere üye olmalarına ve yükseköğretim öğrencilerinin siyasî partilere üye olabilmelerine ilişkin esasların ancak kanunla düzenlenebileceği hükme bağlanmıştır. Anayasamıza göre, Kanun, yükseköğretim elemanlarının, siyasî partilerin merkez organları dışında kalan parti görevini almalarına cevaz veremez ve parti üyesi yükseköğretim elemanlarının yükseköğretim kurumlarında uyacakları esasları belirler. Bilindiği gibi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun değiştirilmesi teklif edilen 59 uncu maddesinde, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarıyla her düzeydeki öğrencilerin, siyasî partilere, bunların her türlü yan kuruluşlarına üye olmaları ve bir parti adına faaliyet göstermeleri yasaklanmaktadır. Anayasada yapılan değişikliğin üzerinden iki seneye yakın bir zaman geçmesine rağmen, bu değişikliklerin ilgili kanunlara yansıtılması, kısaca, hayata geçirilmesi henüz sağlanamamıştır. “Uyum yasaları” diye nitelediğimiz bu yasaların çıkarılmasıyla, Parlamentomuz, demokrasi adına, bir önemli ve tarihî görevi daha yerine getirmiş olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada öncelikle, bu yasaların hazırlanış şekli üzerinde durmak istiyorum. Hazırlık aşamasında, bu konuyla sınırlı görev yapmak üzere, Meclis Başkanlığının girişimiyle, her partinin eşit temsil edildiği partilerarası özel bir komisyon teşekkül ettirilmiştir. Bu komisyon, tüm partilerden gelen -uyum yasalarıyla ilgili- teklifleri, oldukça verimli ve seviyeli bir çalışma ortamında incelemiş, tartışmış, olgunlaştırarak Anayasa Komisyonuna havale etmiştir. Bu tekliflerin hazırlanmasında geniş ölçüde mutabakat arayışının esas olduğunu görmekteyiz, ki, bu durum, Meclisimiz adına, sevindirici bir gelişmedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yükseköğretim Kanunuyla yapılması öngörülen değişiklikte, bilim ve siyaset arasında başlangıçtan beri var olan yakın ilişkiye yeni bir boyut kazandırılmaktadır. Hepinizin takdir edeceği gibi, eski çağlardan beri var olan ve günümüzde çok daha büyük önem kazanan bilimin, uzmanlığın siyaset yaşamındaki yeri ve önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bilim adamlarının üniversiter yaşamlarında kazanmış oldukları birikim, siyasal yaşama bugüne kadar önemli boyutta yansımışsa da, bu teklifle, bilim adamının, bilfiil siyasî parti çalışmalarının içerisinde, hatta üyelik, kongre delegeliği gibi, partiiçi demokratik sürecin birer parçası ve unsuru olmaları imkânı da sağlanmaktadır. Siyasetin en önemli okulu sayılabilecek siyasî partilerde, üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin bu fırsattan da yararlanmaları imkânını bu teklif sağlamaktadır. Böylece, Türkiye'de, genelde şikâyet edilmekte olan, siyasette politika bilen bilim adamı kadrosu eksikliği zaman içerisinde giderilmiş olacaktır.

1980'den önce yaşanan olumsuz olaylar nedeniyle, 1982 Anayasası, yükseköğretim kurumlarını siyasî hayatın dışında bırakmıştı. Hepimizin bildiği gibi, yeni Anayasa, bir tepki anayasası olarak, toplumun geniş ölçüde depolitizasyonunu amaçlayarak düzenlenmiş ve geniş kesimleri siyasetin dışında bırakmıştır; ancak, ülkemizde demokratikleşme ve sivil toplum olma yolundaki olumlu gelişmeler 1995 değişikliğini doğurmuş ve toplumun değişik kesimlerinin belli ölçülerde de olsa siyasî hayatın içerisine girmesine imkân sağlamıştır.

Esasen, anayasa değişiklikleri, siyasal katılımı genişletmeyi, siyasî alandaki belli yasakları kaldırarak bu alanı siyasal düşünceler ve faaliyetler açısından zenginleştirmeyi ve siyasete toplumun farklı kesimlerinden katkı sağlanmasını da hedeflemiştir.

Görüşmekte olduğumuz bu teklif, tamamen sınırlarını Anayasanın çizdiği ve Anayasada yapılan değişikliklerin Yükseköğretim Kanununa aktarılmasıyla ilgili olup, yükseköğretim elemanlarının ve öğrencilerinin siyasî partilere üye olmalarını düzenlemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepimizin kabul edeceği gibi, yükseköğretim elemanları siyasî partilere üye olmasalar dahi, tabiî ki, siyasî hayata katkıda bulunabilirler. Bugün pek çok kanunun çıkarılmasında değerli hocalarımızın yardımları ve emekleri vardır ve olmaktadır. Bu değişiklikle bir adım daha atılmakta, parti organları içerisinde de görev yapmalarına imkân sağlanmaktadır. Ancak, hiçbir zaman bilim adamının objektifliğine gölge düşürülmemelidir.

Yükseköğretim elemanlarının aslî görevi, bilim adamlığıdır, bilimin objektif ölçüleri içerisinde faaliyet göstermektir. Ülke sorunları yükseköğretim kurumlarında bilimsel çalışmalarla ele alınabilir, yaşamakta olduğumuz problemlere bilimsel çözümler üretilebilir. Böylelikle, siyasî hayatımıza katkı sağlanıp siyasal katılım genişletilirken, öğretim özgürlüğü ve düşünce özgürlüğünün de gerekleri yerine getirilmektedir.

Bu teklif, Türkiye gibi nüfusunun büyük çoğunluğu gençlerden oluşan ülkemizde, yükseköğretim kurumlarında öğrenimlerini sürdürmekte olan gençlerin siyasî partilere üye olabilme olanağını da getirmektedir. Elli yılı aşkın çokpartili demokratik yaşamımızda eksikliğini duyduğumuz en önemli unsur, siyasî partilerin müesseseleşmeme sıkıntısıdır. Partilerin, kendi kadrolarını, kendi siyasal fikir ve felsefelerine uygun olarak, genç yaşlarda bünyelerine alıp, partiiçi siyasî faaliyetler ve partiiçi demokrasi süreçlerinde yetiştirmeleri ve her şeyi bu genç ve dinamik zihinlerle paylaşarak geleceğe yönelik sağlam kadrolar geliştirebilmeleri ve böylece siyasal yaşamımızı geleceğe yönelik sağlam müesseseler olarak intikal ettirebilmeleri gerçekten çok önemlidir.

Görüşmekte olduğumuz teklif sayesinde, üniversite hayatı içerisinde, bir yandan eğitimlerini sürdürürken, bir yandan da yaş dönemleri icabı ülke meseleleriyle yakından ilgilenmekte olan genç beyinlerin, siyasal yaşama legalite içerisinde kazandırılması, demokrasimizin geleceği açısından önemli bir hamle olacaktır.

Yükseköğretim elemanlarının, siyasî partilerin merkez organlarıyla, bunlara bağlı araştırma ve danışma birimlerinde görev almaları isabetli bir düzenlemedir. Böylelikle, yükseköğretim elemanları ve öğrencilerine tanınan siyasî partilere üye olma, siyasal yaşama katkıda bulunma imkânıyla, düşünce özgürlüğünün bir gereği daha yerine getirilmektedir.

Öte yandan, üniversitelerimizin, siyasî faaliyetlerin ve çatışmaların merkezi haline getirilmesi, elbette ki, istenilen bir durum değildir. Her şeyden önce, bilimin ve bilim adamının tarafsızlığının sağlanması esastır. Önceliğin, bilime saygı duyarak görev yapmada olduğu unutulmamalıdır. Bunun yanı sıra, bilimin siyasete yapacağı olumlu katkılar da gözardı edilmemelidir. Önümüzdeki bu teklifle, bu alanda çatışan hususların dengelenmesi ve hem yükseköğretim elemanlarını partizan bir tutum içerisine girmekten alıkoyacak hem de Türk siyasî hayatına katkıda bulunmalarını sağlayacak bir ortam yaratılmış olacaktır.

Siyasî partilere üye olan öğretim elemanları ve öğrencilerin yükseköğretim kurumları içerisinde parti faaliyetinde bulunamayacaklarına ve parti propagandası yapamayacaklarına dair yasak, görüldüğü üzere, sadece parti faaliyetiyle sınırlı olup, tanınan bu hakkın kötüye kullanılmasını önleyecek niteliktedir.

Siyasî partilerde görev alan yükseköğretim elemanlarının, Yüksek Öğretim Kurulu ve Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu üyesi, rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürü ve bölüm başkanı olmalarına dair getirilen yasak da, bu görevlilerin belli ölçülerde de olsa kamu gücü kullanmalarından kaynaklanmaktadır. Bu sınırlamayla, kanunda getirilen konumlardaki görevlerin, kamu gücünü kullanırken tesis ettikleri işlemlerin, herhangi bir şekilde tartışmaya yol açmasının önüne geçilmiş olacaktır ve onun için de bu istenmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimi bitirirken, yükseköğretim elemanları ve öğrencilerinin, tanınan bu imkânı seviyeli bir şekilde kullanacaklarına, parti ve ülke seviyesinde siyasî hayata olumlu katkı sağlayacaklarına dair inancımı özellikle ve bilhassa ifade etmek istiyorum.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa getirdiğimiz bu değişikliği, katılımcı demokrasi ve düşünce özgürlüğü adına önemli; ancak, gecikmiş bir adım olarak telakki ediyoruz.

Bu duygular içerisinde, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Grup Başkanvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ikinci söz, Anavatan Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Sayın Yusuf Ekinci'nin.

Buyurun Sayın Ekinci.(ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA YUSUF EKİNCİ (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 55 inci Cumhuriyet Hükümetine başarılar diliyorum, devletimiz ve milletimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmalarını temenni ediyorum.

Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifiyle ilgili olarak, Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Anayasanın 68 inci maddesine göre, siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Anayasamızın, yükseköğretim kurumlarını düzenleyen 130 uncu madesine göre, üniversitelerin, ülkeye ve insanlığa hizmet etme, eğitim- öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık hizmetleri yapma görevleri vardır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 4 üncü maddesinde, yükseköğretimin amaçları:

“b) Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulanacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak,

c) Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurtiçi ve yurtdışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle, bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.”

Topluma hizmet için kurulmuş siyasî partilerin, aynı gaye için bilimin öncülüğünde çalışma yapan yükseköğretim kuruluşlarının bu çalışmalarından ve bilim adamlarından yararlanması, hizmetin gelişmesi için zaruridir. Esasen, Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesi de, kamu kuruluşlarıyla, kamu yararına çalışan vakıflar ve derneklerde üniversite elemanlarının görevlendirilmelerini düzenlemektedir. Kamu hizmetinin en önemli alanlarından birini oluşturan siyasî parti faaliyetlerinin, bugüne kadar bu yardımdan uzak tutulmasının, bu hizmetin gereği gibi yerine getirilememesinde rolü olduğu inkâr edilemez.

Türk toplumunun en seçkin gruplarından olan bilim adamlarının bilgi ve tecrübelerinden, siyasî partilerimizin ve Parlamentomuzun, bugüne kadar gereği gibi yararlanamamasında öğretim elemanlarının siyasî partilere üye olmalarını yasaklayan kanun hükümlerinin rolü olduğu açıktır. Örnek aldığımız Avrupa demokrasilerinde bulunmayan bu yasaklamanın kaldırılması, bugün, ciddî bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Bilimin ışığının siyasî partilerimize ve Parlamentomuza daha fazla yansımasının, Türk Milletine hizmet yolunda yeni ufuklar açacağını düşünüyoruz. Ülkemizin istikbalini emanet edeceğimiz öğrencilerimizin, tahsillerine devam ederken, ülke yönetimiyle ilgili olarak da kendilerini yetiştirmeleri, bu konuda fikir üretmeleri, fikirlerini meşru zeminlerde açıklayabilmeleri ve uygulama alanına sokabilmeleri, onların siyasî partilere üye olabilmesiyle kolaylaşacaktır.

Kendilerini meşru zeminlerde anlatabilme, ülke meseleleriyle ilgili fikir üretebilme ve bunları hayata geçirme fırsatı verilecek olan gençlerimizin, bu sorumluluğun ağırlığıyla daha olgun hareket edebilecekleri, kaba kuvvete ve gayri kanunî yollara müracaat etmeden, enerjilerini, olumlu bir yönde kullanabilecekleri kanaatindeyiz. Siyasî partilere üye olan gençlerimizin bu kuruluşlara dinamizm kazandıracağına, ülke meselelerine çözüm aramada itici güç olacağına, siyasî partilerimizde yapılamadığından şikâyet edilen yenilenmelere imkân sağlayacağına inanıyoruz.

Bu, gerçekçi bir düzenlemedir. 12 Eylül öncesi üniversitelerimizin içinde bulunduğu ortam, öğretim elemanları ve öğrencilerin üniversite içerisinde çeşitli kamplara ayrılmalarının ne gibi tehlikeli sonuçlar alabileceğini bize çok açık bir şekilde göstermiştir. Bu bakımdan, siyasî parti faaliyetlerinin üniversite içerisine taşınmasını engelleyen bu hüküm isabetlidir. Esasen, bilimin hür ortamda gelişeceği, ideolojik esarete düşen ülkelerin bilim bakımından da gerilediği bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, üniversitelerin, hür bilim kaleleri olarak muhafaza edilmeleri, siyasî kamplaşmaların odağı olmaktan uzak tutulmaları ülke menfaatinedir.

Dünyada yükseköğretimin finansmanı, kamu gelirleri, öğrenim ücretleri ve diğer gelirler olmak üzere üç farklı kaynaktan karşılanmaktadır. Bu kaynakların toplam finansman içerisindeki oranları ülkelere göre değişmektedir; ancak, bu değişikliğin gelişmişlik düzeyiyle doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Mesela, Kenya ve Hollanda'da öğrenim ücretlerinin yükseköğrenimin toplam finansmanı içerisindeki payı yüzde 12'dir. Bu oranın en yüksek olduğu ülke, yüzde 26 ile Şili'dir; Şili'yi yüzde 25 ile Endenozya, yüzde 23 ile Kore, yüzde 20 ile İspanya ve İsrail, yüzde 15 ile Amerika Birleşik Devletleri ve Filipinler takip etmektedir. Türkiye'de bu oran, 1992 verilerine göre, yüzde 1,3'tür. Kısaca, yükseköğretimin fakir ülkelerde ücretsiz, zengin ülkelerde ücretli olacağına ilişkin bir kural bulunmamaktadır.

Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalar, kamu kaynaklarından yükseköğretime ayrılan paydan, en fazla yüksek gelir grubunun faydalandığını da ortaya çıkarmıştır. Yükseköğretimin ücretsiz olması ve devlet tekelinde yürütülmesi görüşü, artık, önemini kaybetmiştir. Ferdî getirileri de dikkate alarak, öğrencileri ve mezunları istihdam eden işverenlerin, yükseköğretimin finansmanına katılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Ayrıca, özellikle kâr amaçsız kuruluşlarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının yaygınlaştırılması ve desteklenmesi gerekmektedir.

Türkiye'de öğrenim ücretleri sembolik mahiyettedir. Gönüllü kuruluşların katkılarının önlenmesi halinde ise, yükseköğretimin hemen hemen tüm giderleri devlet tarafından karşılanacaktır. Böyle bir yapı, eğitimde kaliteyi getirmez, yarışmayı ve rekabeti teşvik etmez, üniversiteleri geliştirmez. Kâr amaçsız kuruluşlar, mutlaka, yükseköğretimin finansmanına katkısı sağlamalıdır. Bu sebeple, vakıf üniversitelerini de destekliyoruz, yaygınlaştırılmalarını arzu ediyoruz. Bütün dünyada olduğu gibi, bu üniversitelere, toplam finansmanları içerisinde, yüzde 15-20'lik bir devlet desteğinin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'de, halen yüzde 80'lerde olan yükseköğretimin finansmanındaki devlet katkısının yüzde 60'lara düşürülmesi ve bu hedefe ulaşılması halinde, devlet harcamalarının miktarında bir artış yapılmadan, üniversitelerde 200 bin öğrencilik ilave kapasite meydana gelecektir.

Öğretim gelirlerinin kısa sürede yüzde 3'lerin üzerine çıkarılamayacağı dikkate alındığında, bu hedefin gerçekleştirilebilmesi için iki yol kalıyor; bir, üniversitelerin hizmet sunarak sağladığı gelirlerin artırılması; iki, kâr amaçsız kuruluşların yükseköğretim yatırımlarının desteklenmesi.

Üniversitelerin hizmet sunarak sağladığı gelirlerin artması, aynı zamanda, üniversite-iş hayatı ilişkilerini de güçlendirecek, üniversiteleri toplumla bütünleştirecektir. Vakıflar veya diğer kuruluşlarca kurulacak özel üniversitelerin genel bir politika çerçevesinde ele alınması gerekiyor. Bu politikanın oluşturulmasında da çıkış noktası, yükseköğretimde, devletin, bireyin, işverenlerin ve gönüllü kuruluşların rollerinin yeniden tanımlanmasıdır. Aslında, Türkiye'de, böyle bir rol tanımının olduğu söylenemez. Bunun için, konu, yeni vakıf üniversitelerinin kuruluşu gündeme geldiğinde tartışılıyor ve orada kalıyor. Çoğu zaman, aynı şeyleri tartışıyoruz. Eğer böyle bir politika oluşturulursa, hem yükseköğretime hizmet vermek isteyenlere güven gelecek hem de fazla zaman kaybedilmeyecektir.

Türk üniversitelerinin en önemli açmazlarından biri, kapalı devre çalışmalarıdır; yani, üniversiteler, âdeta, ilim için ilim üretmektedirler. Halbuki, üniversiteler, toplumun sorunlarına alternatif çözümler üretebilmeli veya sorunlara ışık tutabilmelidirler. Bu kopukluk, tıp ve birkısım teknik alanlar dışında, özellikle sosyal alanlarda çok daha büyük yoğunluk kazanmıştır. Üniversiteyi, yaşanan hayata çekmek ve toplumun karşı karşıya bulunduğu sorunlara çözüm üreterek yaptığı araştırmalarda bu kaygıyı taşıyan yapıya kavuşturmak zarureti vardır.

Üniversiteler, yöneticilerini kendileri seçebilmelidirler. Üniversitelerdeki yarışma ve rekabet, üstün kaliteyi sağlayacak, üretkenliği ve verimi artıracaktır.

Bugün, insanlık, yeni bir değişimle karşı karşıyadır. “Bilgi dalgası”, “bilgi çağı” olarak adlandırılan bu dönemin temel özelliği, bilginin, temel güç; ama, sermaye olmaya başlamasıdır. Eğitim, insan kaynağı ile bilgi arasında bir etkileşim süreci haline gelmiştir. İnsan etkinliğinin en önemli hedefi, insanın iyi yetiştirilmesi ve bu hedefin insan merkezli olmasıdır. Bilgi, insan kaynağının ürünüdür; bilgi insanı, öğrenen insandır. Dünyadaki gelişmeleri ve yükselen değerleri görmek durumundayız. 2000'li yıllara, eğitim organizasyonlarıyla, öğretim kadrolarıyla, hizmetlileriyle, fizikî imkânlarıyla, yönetici yapısıyla, kısacası, bütünüyle kaliteli olarak girmek mecburiyetindeyiz. 2000'e 3 kala bu kaliteyi sağlayabildiğimiz takdirde, üniversitelerimizin de, öğrencilerimizin de ve her kademedeki politikacılarımızın da problemi asgariye inecektir.

Bu vesileyle, Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Burdur Milletvekili Sayın Yusuf Ekinci'ye teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Oya Araslı; buyurun efendim. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

299 sıra sayılı, Denizli Milletvekili Hasan Kormazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Yükseköğretim Kanununun 59 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Benzer Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının, Gümüşhane Milletvekili Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Bilindiği gibi, 1982 tarihli Anayasamız, 1995 yılında değiştirilinceye kadar, yükseköğretim elemanları ile öğrencilerinin, siyasî partilere üye olmalarına ve siyasî partilerde görev almalarına olanak tanımamıştır. Anayasanın getirmiş olduğu bu yasak, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 11 inci maddesiyle yasa düzeyine de taşınmıştır. Anayasanın getirmiş olduğu bu yasakların, demokrasi anlayışına yaraşmadığı bir gerçektir.

Bu gerekçeyle, 1982 Anayasası, yıllar boyunca eleştirilere hedef olmuştur; çünkü, çağdaş demokrasiler, katılımcı yapıdadırlar. Katılımcı ve çoğulcu demokrasilerde siyasî iktidarın kaynağı olarak kabul edilen halk, bu iktidarı, yalnız belli aralıklarla yapılan seçimlerde oy vermek suretiyle kullanmaz; fakat, iki seçim arasında da yönetime çeşitli yollarla katılır ve yönetimi çeşitli yollarla etkileme imkânını elinde bulundurur. Çağdaş, katılımcı demokrasilerde siyasî partilerin de özel bir önemi ve yeri vardır. Siyasî partiler, demokratik rejimin ayrılmaz ve vazgeçilmez unsurları olarak kabul edilirler. Siyasî partiler, bir yandan iktidara ve toplum yönetimine hâkim olmasını istedikleri siyasî görüşleri ve programları oluştururken, diğer taraftan da, halkın oyuyla, bu görüş ve programları yönetime aktarabilmek, yani, iktidara gelebilmek için çalışırlar. Bu siyasî görüş ve programları oluştururken, siyasî partilerin, halkın dağınık haldeki ve çeşitlilik gösteren siyasî beklentilerini ve yönetimle ilgili isteklerini olabildiğince birleştirip ana siyaset alternatiflerine dönüştürme işlevini de yerine getirdiklerini söylemeliyiz.

Bir demokratik rejimde halkın yönetime katılımının tam anlamıyla gerçekleşebilmesi, kuşkusuz, siyasî özgürlüklerin genişliğiyle yakından bağlantılı bir husustur. Bireylerin, siyasî iktidara taşınacak politikaların belirlendiği siyasî partilere özgürce üye olmak ve çalışma hakkının bulunmadığı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapamadığı, demokratik kitle örgütlerinin kurulamadığı ve siyasî istemlerini dile getiremediği bir toplumda halkın yönetime katılması, etkin ve olması gereken bir biçimde gerçekleşemez.

1982 Anayasası, çeşitli hükümleriyle getirdiği yasaklarla bu katılımın gerçekleşmesini güçleştirmiş, hatta, engellemiştir. Yükseköğretim elemanlarının ve öğrencilerinin, siyasî partilerde üye olmalarını ve çalışmalarını yasaklayan hüküm de, bu yasakları getiren düzenlemelerden birisidir. Halbuki, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de, özellikle genç kuşaklara siyasete en yoğun biçimde katılma olanağının tanınması gerekir. Çünkü, yarınlar gençlerindir. Bugün siyasî partilerde oluşturulan politikalar ve iktidarda alınan kararlar, gençlerin yarınlarını, yani, geleceklerini şekillendirmektedir. Yarınları şekillendirilirken, gençlere, bu konuda yalnızca oy vermekle yetinmelerini söylemek, onlara yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Önüne, siyasî partilere üyelik yasağı konulması, kuşkusuz, gençlerin siyasete ilgisini ortadan kaldıramayacak; fakat, bu ilginin yasal sınırlar içerisinde sürdürülmesine olanak tanımayacaktır.

Partiler içerisinde siyaset yapmasına olanak tanınmayan gençlerin, siyasetle ilgilerini, legal olmayan biçimlerde sürdürme arayışlarından kendilerini kurtaramadıkları ise tüm dünyanın tanık olduğu bir gerçektir. Gençleri bu tür yasadışı girişimlerden kurtarabilmenin çaresi, onlara yarınları hakkında söz söyleme yollarının yasalarla ve en geniş biçimde tanınmasıdır. Siyasî partilerin kapılarının gençlere açılması da, bu yollardan birisidir.

Diğer taraftan, günümüzde siyasî iktidarların, çözülmesi son derece güç ve karmaşık sorunlarla yüz yüze olduğu, bu nedenle de siyasetin, her zaman olduğundan daha fazla bilgi ve birikime dayanmaya başladığı da, herkesin fark ettiği bir gerçektir. Böyle bir durumda, bilim üreten ve bilim öğreten üniversite öğretim elemanlarına, siyasetin kapılarını, siyasî partilerin kapılarını birtakım yasaklarla kapatmak, hem öğretim elemanlarının demokratik katılım haklarını özünden tahrip etmek hem de siyaseti, nitelikli insan gücünden yoksun bırakmak anlamına gelmektedir.

İşte, üniversite öğretim elemanlarına ve öğrencilerine getirdiği siyasî partilere üye olma ve çalışma yasaklarıyla 1982 Anayasası, bu kesimler açısından, katılımcı demokrasinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesine olanak tanımadığı gibi, siyasete niteliğin katkısını da engellemiştir. Bu yasaklarla ilgilili eleştiriler 1995 yılında etkisini göstermiş ve 23.7.1995 tarihinde 4121 sayılı Kanunla Anayasanın 68 inci maddesinde yapılan değişiklikle, yükseköğretim elemanları ile üniversite öğrencilerine, siyasî partilere üye olma ve çalışma imkânı getirilmiştir. Ne var ki, Anayasada yapılan bu değişiklik yasal düzeye indirilmediği için, bu kere de, 2547 sayılı Yasa ile 2820 sayılı Yasanın ilgili hükümleri ve Anayasa arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkmış, bu nedenle de üniversite öğretim elemanları ile öğrencileri, kendilerine tanınan bu anayasal haklardan yararlanmakta zorluk çekmişlerdir. Şimdi tartışmakta olduğumuz teklif ve tasarı, Anayasa ile 2547 ve 2820 sayılı Kanunların uyumunu sağlayacak ve yükseköğretim elemanları ile öğrencilere, siyasî partilerin kapılarını, yasal düzeyde de yasa düzeyinde de, açacaktır.

Bu açıdan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yasa teklifini ve tasarısını, kuşkusuz, çok olumlu bir girişim olarak değerlendiriyoruz; çünkü, Anayasadaki haklar, okunmak için değil; fakat, kullanmak içindir ve bu teklif, Anayasanın 68'inci maddesinde tanınan birtakım hakları kullanılabilir hale getirecektir yasalaştığı takdirde.

Ancak, Anayasa Komisyonunda kabul edilen teklifte, 1 inci maddede yer alan “siyasî partilere üye olan öğretim elemanları ve öğrencilerin, yükseköğretim kurumları içinde parti faaliyetinde bulunamayacaklarına ve parti propagandası yapamayacaklarına” ilişkin ibareyi, Anayasanın 68 inci maddesinde getirilen hakkı daraltıcı ve etkisizleştirici nitelikte bulduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Bir siyasî partiye üye olanlar, kuşkusuz, her yerde, bu partiyle ilgili çalışmaları sürdürmek ve partilerinin benimsedikleri siyasî görüşlerinin propagandasını yapmak imkânını da elde bulundurmalıdırlar; çünkü, bu haklar, parti üyeliğinin ayrılmaz ve zorunlu uzantılarıdır. Bu nedenle de, Anayasanın getirdiği bir imkânının daraltılmaması için, bu konuda vereceğimiz değişiklik önerisine, değerli milletvekillerimizden destek beklemekteyiz. Bu yasanın, yükseköğretim elemanlarımız, yükseköğretim öğrencilerimiz ve Türk demokrasisi için olumlu sonuçlar vermesini diliyor, bir an önce yasalaşmasını arzu ediyoruz. Çünkü, bu teklif ve bu tasarı gerçekleştiği takdirde, Anayasamız ile yasalarımız arasında, bazı konularda, Anayasa değişikliklerinden sonra ortaya çıkmış olan olumsuzlukların bir grubunun daha giderilme imkânı bulunacaktır; Türk demokrasisi, yükseköğretim öğrencilerinden ve yükseköğretim elemanlarından katkı alabilmek fırsatını eline geçirecektir; öğrencilerimizin ve öğretim üyelerimizin siyasî faaliyetlere yoğun bir biçimde katılabilmesi mümkün olacaktır.

Bu nedenlerle, bu yasanın, Türk demokrasimiz için olumlu sonuçlar vereceğine olan inancımızı bir kere daha dile getirerek, saygılar sunuyorum. (CHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Grup Başkanvekili Sayın Oya Araslı'ya teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Sayın Necdet Tekin konuşacaktır.

Buyurun Sayın Tekin. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

NECDET TEKİN (Kırklareli) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, beni Tekirdağ'a doğru gönderdi; kendisine teşekkür ederim. Ben, Kırklareli Milletvekiliyim... Çok sağ olsun... Tekirdağlıları da bu vesileyle selamlamak istiyorum.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Fark etmez; hepsi bizim.

BAŞKAN - Komşu ildir. Tekirdağlıları da bu vesileyle selamlamış olduk.

DSP GRUBU ADINA NECDET TEKİN (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinin değiştirilmesi hakkındaki kanun teklifi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, 1982 Anayasasının, parti kurma, partilere girme ve partilerden çıkmayı düzenleyen 68 inci maddesinin 23.7.1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunla değiştirilmesiyle, yükseköğretim elemanlarıyla öğrencilerin siyasî partilere üye olabilmelerine yönelik düzenlemeler sonucunda, bugün, Meclisimiz, son derece önemli bir uyum yasasını gündemine almış bulunmaktadır. Bundan dolayı, bu eksikliğin giderilmesinden dolayı Yüce Meclisi, en derin saygılarımla selamlıyor ve kutlamak istiyorum.

Anayasada yapılan bu değişikliklere uyum sağlaması için, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesini değiştirmek, artık, bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu uyum yasası, çeşitli tarihlerde, Sayın Baykal, Sayın Sungurlu, Sayın Ecevit ve Sayın Korkmazcan'ın verdikleri kanun teklifleriyle bugün önümüze gelmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 2547 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi ne idi, bunu, bir kez de hep beraber hatırlamakta yarar görmekteyim.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesi “siyasî partilere girme yasağı” başlığını taşımaktaydı, yani bir yasak maddesiydi. Adı geçen 59 uncu madde “Yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarıyla her düzeydeki öğrenciler, siyasî partilere ve bunların her türlü yan kuruluşlarına üye olamazlar ve bir parti hesabına siyasî faaliyet gösteremezler” hükmüyle beraber, kamu yararına olan dernekler dışında herhangi bir derneğe bile üye olmak, rektörün yazılı iznine bağlıydı.

Şimdi sormak isterim: Bu yasa çağdaş mıydı? Bu yasayla, üniversite öğretim üyeleri, öğrenciler hiçbir suretle partilere üye olamıyorlardı, siyasî faaliyet gösteremiyorlardı, ciddî derneklere bile üyelik hakları yoktu. Açıkçası, bilim üretenler ve bilim öğrenenler, bu haklardan tümüyle mahrum bırakılıyordu. Bu kesim, siyasî erklerini, ancak sokaklarda gösterebiliyordu. Bu yasa gereğince, bilim adamları siyasî partilerin üst yönetimlerinde, ne yazık ki, görev alamıyorlardı.

Kanunda yapılacak bu değişikle, kalkınmada insan kalitesi yükselmiş olacaktır. Siyasî partiler, yasal yollarla, bilim adamlarının makro politikalar üretmesini bundan sonra çok rahatlıkla ve yasal çizgide isteyebileceklerdir. Bu kanunla siyasete katılabilme hakkı elde eden üniversite öğrencileri, başka bir deyişle, genç beyinler olarak, siyaseti yerinde yapabilecekler; siyaset yapmak isteyen gençler, üniversiteleri siyasî bir arenaya çeviremeyecekler, bu tür çalışmalarını üniversitelerin içine yansıtamayacaklar; bunları, esas yeri olan siyasî partilerde yapabileceklerdir.

Bilim adamları açısından bakıldığında ise, aslolan, bilim adamlığı vasfı ve tarafsızlığının sağlanmasıdır. Bilim adamları, siyasî partilerin merkez organları ile bunlara bağlı araştırma ve danışma birimlerinde görev alabilecekler, siyasete yeni fikirler getirmeleri, bu kanunla sağlanmış olacaktır.

Bu yasayla, yükseköğretim elemanları, bir yandan öğrencilerin ve kamuoyunun gözünde çok fazla politize olmuş partizan görünüşten uzak çalışabilecekleri gibi, Türk siyasal yaşamına olumlu katkılar getirebilecek bir konum içerisinde olacaklarıda açıktır.

Kanunda, hem öğretim üyeleri hem de öğrencilerin, yükseköğretim kurumları içinde parti faaliyetlerinde bulunamayacakları ve parti propagandaları yapamayacakları da garanti altına alınmış olmaktadır.

Bu yasayla, siyasal katılım genişlemekte, siyasetin önündeki yasaklar kaldırılmakta, siyasal düşünce ve görüşler açısından ülkemiz daha da zenginleşmekte ve güçlenmektedir.

Bilim adamlarının, parti merkez organlarında görev almaları, parti politikalarına zenginlik ve geniş bir bilimsellik katacaktır.

Sayın arkadaşlarım, bir ülke, bilim adamına, üniversitesine, gençliğine güvenmeyecek de kime güvenecektir? Bir bilim adamının üniversite içerisinde kaba bir particilik yapabileceğini düşünmek, bilim adamı saygınlığına kesinlikle inanmamaktır. Üniversitelerin, kendi içinde etik kuralları vardır, gelenekleri vardır. Bu kanundan hiç kimsenin korkmaması gerekir; zaten, Meclisimizde de böyle bir durum yoktur; Meclisimiz, demokrasiyi, partilere katılımı üniversitelerimize getirmektedir.

Gençliğe gelince; bu kanunla, uygar ülkelerde olduğu gibi, gençlerin kendi görüşlerini özgürce söyleyerek ve uygar ilişkilerle bir arada bulunmalarını sergileyecek ortamlar yaratılmıştır. Bu yasa, uygarlığa atılmış önemli bir adımdır.

Siyasî partilere üye olma yaşının yirmibirden onsekize inmesi, son derece yerindedir. Biz, yasayla, seçme hakkını ve yargılanma hakkını onsekiz yaşa indirmişiz, partilere üye olma yaşını yirmibirde tutmuşuz; böyle bir ayıp olur mu? Onsekiz yaşında reşitsiniz, gerekirse asılırsınız; ama, siyasî partilere üye olamazsınız! Böyle bir çarpıklık olur mu? Bu yasayla, Yüce Atatürk'ün gençliğe güvendiği gibi, bu Yüce Meclis de artık, gençliğine, üniversitelerine, demokrasi açısından, siyasî partilere katılma açısından güvenecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanımca, tüm sorunların çözümü bilimden ve siyasetten geçer. Oysa, Türkiye'de bilim ocaklarının siyasetle ilgilenmeleri yasak idi. Üniversiteler, özellikle de devlet üniversiteleri, bugün, ülke yönetimine karışamadıkları gibi, ne yazık ki, kendi yönetimlerine bile egemen değiller. Hâlâ, YÖK'ün vesayeti altında bir üniversite sistemi ülkemizde gündemdedir. Bu yüzden, yükseköğretim üyeleri ve öğrencileri ne kendi sorunlarını çözebiliyorlar ne de ülke sorunlarının çözümüne etkin katkıda bulunabiliyorlar.

Siyaset yasağından hem üniversiteler ve gençler hem de siyaset ve ülke zarar görüyordu; çünkü, bilim ve bilgi çağını yaşadığımız 20 nci Yüzyılda, siyaset ve ülke yönetimi, Atatürk'ün “en hakiki mürşit” dediği bilimin ve bilginin ışığından büyük ölçüde yoksun kalmış idi. Üniversiteler de, toplum sorunlarına siyaset penceresinden bakabilmekte ne yazık ki zorluk çekiyorlardı. Oysa, tüm yurttaşların, bütün toplum kesimlerinin siyasetle ilgilenmeleri; ama, bilgili olarak ilgilenmeleri, sağlıklı demokrasinin başta gelen koşullarından biri değil midir?

Batı demokrasi anlayışını uygulamaya yansıtabilmemiz için, demokrasi kültürünü, okullardan ve üniversitelerden başlayarak geliştirmek gerekmez miydi ve siyasetle ilgiyi de, daha okul çağında gençlerimize aşılamak gerekmez miydi? Biraz geç kalmamıza rağmen, bugün, son derece önemli bir gündür.

Türkiye'de, öğrencilere de, öğretim üyelerine de, ne yazık ki, siyaset, 12 Eylül döneminden beri yasak tutuldu. Partilere, üniversite öğrencilerinin üye olabilmeleri yasak, öğretim üyelerinin de partilere üye olabilmeleri yasaktı. İşte, tüm bu yasaklar, bu uyum yasasıyla ortadan kalkıyor. Bizce, ülke, bilime ve gençliğe güvenmenin onurunu yaşamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gençliğin ve üniversitelerin siyasal katılımı önündeki engeller bu yasa ile kaldırılınca, yalnız gençlik ve eğitim sorunlarını değil, Türkiye'nin tüm sorunlarını çözmek kolaylaşacaktır; demokrasimiz, daha çok işlerlik ve geçerlilik kazanacaktır. Türk politikası, bilimin geniş zenginliğinde, gençlerin özgür davranışlarında daha sağlıklı hale gelecektir.

Bu umutlarla, bu yasayı destekliyoruz ve ben, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Kırklareli Milletvekili Prof. Dr. Necdet Tekin'e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son konuşma, Refah Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Latif Öztek tarafından yapılacak; buyurun Sayın Öztek. (RP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır Sayın Öztek.

RP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Yükseköğretim Kanununun 59 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Benzer Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının, Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri üzerinde, Refah Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 1982 Anayasasının 68 inci maddesinde “hâkimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, öğrenciler ve Silahlı Kuvvetler mensupları siyasî partilere giremezler” denilmektedir. Yani, 1982 Anayasası, birçok kamu kurum ve kuruluşunda çalışan görevlilerle beraber yükseköğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanları ve öğrencilerin, siyasî partilere girmelerine izin vermemektedir.

Şurası bir gerçektir ki, 1982 Anayasası, 1970'li yıllarda yaşanan ve toplumumuzu rahatsız eden anarşik olaylar nedeniyle yükseköğretim elemanları ile öğrencilerinin siyasî partilere üye olabilmelerine izin vermemekteydi. Anayasanın bu maddesi doğrultusunda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinde de “yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları ile her düzeydeki öğrenciler, siyasî partilere ve bunların her türlü yan kuruluşlarına üye olamazlar ve bir parti hesabına siyasî faaliyet gösteremezler” ifadesine yer verilmektedir.

1982 Anayasası ve aynı yıllarda çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası, o günün şartlarını dikkate alarak, tedbir olarak bu kısıtlamayı getirmiştir. Bu kısıtlama tedbir olarak getirilmiştir diyorum; çünkü, 1970'li yollarda çok acı olaylar yaşadık; yüzlerce hatta binlerce insanımız -ki, bunların büyük çoğunluğu gençlerimizdi- bu olaylarda öldü, bir o kadarı da hapislere düştü. Bu olaylarda, yüksekokulların, üniversitelerin ve yükseköğretim gençliğinin de payı vardır. Ancak, geçirdiği birçok acı olaydan ders almasını bilen insanımız, bu olaylardan da gerekli tecrübeyi edinmiş ve daha sonraki yıllarda, demokratik haklardan daha fazla yararlanmak istemiştir.

Evet, geçtiğimiz on onbeş yıllık dönemde ülkemizde, demokratikleşme yolunda önemli adımlar atılmıştır. Bu süreçte, 1982 Anayasasının bazı maddelerini değiştirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu değişikliklerden biri de, Anayasanın siyasî partilerle ilgili hükümlerinden olan 68 inci maddede yapılmış ve yükseköğretim elemanlarının ve öğrencilerinin siyasî partilere, kanun çerçevesinde üye olmalarına izin verilmiştir.

Anayasada, insanımızın haklı talebi olan değişiklikleri, büyük bir konsensüsle gerçekleştiren 19 uncu Dönemde görev yapan parlamenterleri tebrik ediyorum. 20 nci Dönemde de, yani bu dönemde de görev yapan arkadaşlarımızın aynı konsensüsü göstereceklerine ve uzlaşarak uyum yasalarını çıkaracaklarına inanıyorum. Ayrıca, Yüce Parlamentomuzun, Anayasamızda, insanımızın beklentisi olan daha demokratik hakların sağlanması için gerekli değişiklikleri yapacağı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, yükseköğretim elemanlarının siyasî partilere üye olmalarına izin verilmesinin sebebi, şüphesiz, ülkemizin binbir emekle ve masrafla yetiştirdiği yükseköğretim elemanlarının bilgi, görgü ve tecrübesinden siyasî konularda da yararlanmaktır ya da ülkemizin en üst düzeydeki idarecilerinin ve bürokratlarının hocası, yetiştiricisi, önderi olan öğretim elemanlarımızın, siyasetimizde de kendilerinden bekleneni yapmalarına imkân sağlamaktır.

1995 yılında yapılan anayasa değişikliğinde, yükseköğretim gençliğine de siyasî partilere üye olma imkânı verilmiştir. İstikbalde ülkemizin yönetimini üstlenecek gençlerimizin, öğrencilik yıllarında, öğrenim gördükleri sahalarda kendilerini en iyi şekilde yetiştirmeleri; ülke sorunlarıyla ve ülkenin siyasî durumuyla ilgilenmelerinden daha doğal, daha tabiî bir şey olamaz.

Üniversitede uzun yıllar görev yapmış bir öğretim üyesi olarak, yükseköğretim gençliğimizin, geçmişte yaşanan acı tecrübelerden ders alacağını ve kendileri demokratik haklardan yararlanırken, başkalarının da demokratik haklardan yararlanmalarına saygılı olacaklarına inanıyorum.

Anayasanın verdiği bu hakkın, yükseköğretim elemanları ve yükseköğretim gençliğimiz tarafından kullanılması için, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun ilgili maddesindeki değişikliğin yapılmasını Grubumuz yararlı görmekte ve teklifin kanunlaşmasını desteklemektedir.

Bu teklifin, tüm grupların desteğiyle kanunlaşacağına inanıyorum. Bu kanunun yükseköğretim elemanlarımıza, yükseköğretim öğrencilerimize ve tüm milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Refah Partisi Grubu adına konuşan Samsun Milletvekili Profesör Doktor Latif Öztek'e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Kişisel söz istemlerinde, birinci sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul bulunmaktadır.

Sayın Kul?.. Genel Kurul salonunda yoklar.

İkinci sırada, İçel Milletvekili Profesör Doktor Halil Cin, buyurun efendim. (Alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Cin.

HALİL CİN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununun 59 uncu ve Siyasî Partiler Kanununun 11 inci maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsî görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, bu kanun teklifine, üniversite ve siyaset ilişkisi olarak bakmak istiyorum. Üniversiteler, eğitim, öğretim ve araştırma yapan kuruluşlardır; kaliteli insan yetiştiren, dolayısıyla, ülkelerin kalkınmasına bilimsel ve kültürel zemin hazırlayan kuruluşlardır; malzemesi ve hedefi insandır. Siyaset de, ülke yönetimiyle ilgili bütün esas, kural ve davranışların tümü olduğuna göre, o da bir tür insan mühendisliği karakterini taşır. Bu bakımdan, üniversite ile bilgi, siyaset ve ülke yönetiminin doğrudan doğruya, açık ve kesin bir ilişkisi mevcuttur.

Bu ilişkinin geliştirilmesinde, 1995 tarihinde Anayasanın 68 inci maddesinde yapılan değişikliğin gerçekleştirilmesine kadar bir zaman kaybedilmiş ve üniversitelerin; daha doğrusu, üniversite öğretim üyelerinin, öğretim elemanlarının siyasetin dışında kalması esas kabul edilmiştir. Halbuki, siyaset, ülkeye hizmetin en önemli aracı olarak kabul edildiğine göre, 2000 yılına girmeye hazırlanan dünyamızda, özellikle, Türkiye'nin önemli sorunlarının çözümü için, bilimsel esaslara dayalı plan ve projelerle, siyasî partilerin kendilerini ülke yönetimine hazırlamasının büyük önem arz ettiği gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu manada, siyasî partilere, üniversite öğretim elemanlarının ve üniversite gençliğinin üye olarak olumlu katkılarda bulunması son derece açıktır, doğaldır. Bu yasa teklifi, uyum kanunu olarak getirilen teklif, bu manada son derece yerindedir.

Türk tarihi incelendiği zaman görülür ki, demokratik bütün hareketler tabandan değil tavandan gelmiştir. Bu manada üniversitelerin, aydınların, üniversite öğretim elemanlarının, ülkede, katılımcı, çoğulcu demokrasinin gelişmesinde önemli rolleri olabilir; ancak, 1980 öncesinde, üniversitelerin ve üniversite öğrencilerinin, toplumun içinde bulunduğu siyasal ve sosyal kargaşa ortamında, bazı hallerde, olumsuz olarak etkilendiği gerçeği nazara alınarak, 1961 Anayasasında yer alan, üniversite öğretim üyelerinin siyasî partilerin merkez organlarında görev alabilmeleri yolundaki Anayasa hükmü değişikliğe uğratılmış ve kaldırılmıştır. Bu, büyük bir eksiklik olmuştur ve bugün, üzerinde görüştüğümüz bu kanun teklifiyle, mevcut eksiklik ortadan kaldırılacaktır.

Üniversiteler, toplumların bilgi üreten, insan yetiştiren kuruluşları olarak her türlü görüş ve düşüncelere açık, millî, ahlakî, manevî değerleri üreten, geliştiren, gelecek nesillere nakleden kuruluşlar olarak, Türk gençliğinin, Türk insanının yetişmesinde büyük rol sahibidirler. Tabiîdir ki, bu şekilde yetişmiş gençlerin, Türk siyasetinde, ülke yönetiminde görev almaları, onlara bu imkânın verilmesi de, demokrasimizin önemli bir gereğiydi; kanun tasarısı, bugün, böyle bir gereği de yapmış, gerçekleştirmiş olmaktadır.

Üniversiteler, kendi fildişi kulelerinde oturup, teorik, romantik planda görüşler üreten kuruluşlar olmamalıdır. Üniversiteler, bilimsel gerçekleri, ülkenin ihtiyaçlarını nazara alan ve buna göre araştırmalar yapan, planlar, projeler hazırlayan ve bilgi üreten kuruluşlar olmalıdır. Türk üniversiteleri, bu manada, kendilerine düşen görevi yerine getirmenin çabası içindedirler.

Türkiye'de, eğer, siyaseti, bütün toplumun arzu ettiği ahlakî temellere dayalı, verimli; ülke ve millet çıkarlarını önplanda tutan ülkeye bir hizmet vasıtası olarak telakki ediyorsak, mutlaka, üniversitelerin katkılarını, üniversite öğretim üyelerinin ve üniversite öğrencilerinin siyasî partilerde görev almalarını çok önemli bir gelişme ve değişme olarak ele almak lazım.

Burada, şu noktaya da parmak basmak gerekir ki, üniversite öğretim üyeleri, üniversite içerisinde güncel siyasetle uğraşmamalı ve siyasetin, bir noktada, bilimsel olarak, toplumsal olarak gelişmesine katkıda bulunmak amacını taşımalı ve üniversiter ortam, eğitim öğretim ocakları, günlük siyasetin merkezi haline getirilmemelidir; çünkü, bunun, geçmişte zararları olmuştur. Bunu düşünen kanun koyucu, tasarının, son fıkrasına “siyasî partilere üye olan yükseköğretim elemanları ve yükseköğretim öğrencileri, yükseköğretim kurumları içinde ve bunlarla ilgili bina, tesis ve her türlü bağlantılarında siyasî faaliyette bulunamazlar ve siyasî propaganda yapamazlar” hükmünü getirmiştir. Türk eğitim ve yükseköğretim hayatında ondört yıl rektörlük yapmış bir insan olarak, bu hükmün yerinde bir hüküm olduğuna inanıyorum ve bu hükmün, tasarının metninde muhafaza edilmesinde fayda görüyorum.

Bu, öğretim üyelerine ve öğrencilere tanınan hakkın kısıtlanması değildir. 59 uncu madde değişikliği, gerek katılımcı demokrasimiz açısından gerek 2547 sayılı Kanunun genel çerçevesi içerisinde, önemli bir demokratik ve değişim hamlesidir. Bunu, böyle mütalaa edersek, konuyu daha doğru bir yaklaşımla ele almış oluruz.

Üniversiteler, toplumlar arasında, ülkeler arasında köprü vazifesi görür; ülkelerin dışa açılan pencereleridir; ülkelerin siyasî partileri arasında da, farklı ülkelerin siyasî partileri arasındaki ilişkilerde, dünyada, demokrasinin, dünya barışının gelişmesine ve yaşamasına önemli katkıda bulunan unsurlardır. Bu manada, üniversite öğretim üyelerinin, üniversite gençlerinin siyasî partilerde görev alması, siyasî partilerimizin, siyaseti, artık, klasik pragmatik tedbirlerden öte, bilimsel esaslara dayalı olarak yapılan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Cin, konuşmanızı tamamlayın efendim.

HALİL CİN (Devamla) - Klasik, pragmatik tedbirlerle, alışkanlıklarla yapılan bir iş olmaktan, bir faaliyet olmaktan çıkaracak; doğrudan doğruya toplumun, devletin, milletin, hatta insanlığın ihtiyaçlarını nazara alacak bilimsel bir faaliyet olarak ortaya çıkaracaktır. Bunda, Türkiye'nin olduğu kadar, bütün insanlığın, dünyanın menfaatı vardır.

Bu duygu ve düşüncelerle, tasarının, ülkemize, siyaset hayatımıza, üniversitelerimize, üniversite öğretim elemanlarımıza ve Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği gözbebeğimiz gençliğimize hayırlı uğurlu olmasını temenni eder, hepinizi derin saygılarla selamlarım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İçel Milletvekili Profesör Doktor Halil Cin'e teşekkür ediyorum.

Tasarı üzerinde son söz, Trabzon Milletvekili Profesör Doktor İsmail İlhan Sungur'a aittir.

Buyurun Sayın Sungur. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Sungur, konuşma süreniz 10 dakikadır .

İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifi üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün, toplumumuzun önemli bir kesimini oluşturan yükseköğretim elemanlarının ve yükseköğrenim öğrencilerinin siyasî faaliyetlerde bulunmasını yasaklayan antidemokratik maddelerden birini değiştirecek olan bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Böylece, Türkiye'de, yaklaşık onyedi yıldan beri, siyasetin önündeki yasaklardan birinin daha kaldırılması, ülkemiz için ve insanlarımız için gerçekten çok memnuniyet vericidir.

Anayasamızın parti kurma, partilere girme ve partilerden çıkmayı düzenleyen 68 inci maddesinin, 23 Temmuz 1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunla değiştirilmesiyle, yükseköğretim elemanları ile öğrencilerinin siyasî partilere üye olabilmelerine yönelik düzenlemeler hükme bağlanmıştı; ancak, Anayasada yapılan bu değişikliğe uyum sağlanması, bilindiği gibi, iki yıllık bir gecikmeyle Meclisimizin gündemine gelmiş ve böylece, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinin değiştirilmesi zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır.

Getirilen bu değişiklikle, toplumumuzun, seçkin, fikir üreten önemli bir kesimine; yani, üniversite öğretim üyelerine, yükseköğretimdeki öğretim elemanlarına ve yükseköğretim öğrencilerine siyaset yapma hakkı tanınması, siyasî faaliyette bulunma hakkı verilmesi, ülkemizin geleceği için gerçekten çok faydalı olacaktır. Toplumumuzun bazı kesimlerine, işçilerimize, köylülerimize siyaset yapma hakkı vereceğiz; ama, toplumumuzun önemli bir kesimi olan yükseköğretim öğrencilerine ve bu öğrencileri yetiştirecek olan yükseköğretim elemanlarına siyaset yapma hakkı vermeyeceğiz! Tabiî ki, bunu, mantıkî kabul etmek mümkün değildir.

Sayın milletvekillerim, bu nedenlerle, bu yasa değişikliği, üniversite ile siyaset arasındaki ilişkiye yeni bir boyut getirmekte, onyedi yıl gecikmeyle de olsa, üniversite öğretim elemanları ile toplumumuzun geleceği olan üniversite veya yükseköğretim gençlerine, ülke yönetiminde, ülke kalkınmasında fikirlerini söyleyebilme imkânı sağlamaktadır. Bu nedenlerle de, bu yasa tasarısı çok olumlu bir gelişmedir.

Ayrıca, yine, bu yasa tasarısının 2 nci maddesiyle, yükseköğretim öğrencilerinin siyasî partilere üye olabilmeleri ve siyasî faaliyette bulunabilmeleri konusundaki yaş sınırlaması, 21 yaştan 18 yaşa indirilmektedir ki, bu da çok memnuniyet vericidir.

Yükseköğretim elemanları ile yükseköğretim öğrencilerine siyasî faaliyetlere bulunma hakkı verilmesi ve siyasî partilere üye olabilme imkânı sağlanmasıyla, ülkemizdeki siyasetin kalitesinin de artacağı kanaatindeyim. Böylece, halkımız ve demokrasimiz hem bir yasaktan daha kurtulmakta hem de bilim adamlarımız ile gençlerimizin görüşlerini özgürce söyleyebilmeleri mümkün olmaktadır.

Bu nedenlerle, üniversitede 24 yıl hizmet yapmış bir öğretim üyesi olarak, ben de, bu yasanın çıkarılmasında emeği geçen bütün milletvekili arkadaşlarımı tebrik ediyor ve bu yasanın, ülkemize, halkımıza, yükseköğretim elemanlarına ve yükseköğretim gençlerine hayırlı ve uğurlu olması temennisiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP, DYP ve DSP sıralarından olarak alkışlar)

BAŞKAN - Trabzon Milletvekili Profesör Doktor İsmail İlhan Sungur'a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, böylece, kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YÜKSEK ÖĞRETİM KANUNUNUN 59 UNCU MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. - 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 59 uncu maddesi kenar başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :

Siyasî partilere üyelik ve görev alma

Madde 59. - Yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, siyasî partilere üye olabilirler; yükseköğretim kurumlarındaki görevlerini aksatmamak ve bir ay içinde kurumlarına bildirmek kaydıyla, siyasî partilerin merkez organları ile onlara bağlı araştırma ve danışma birimlerinde görev alabilirler. Şu kadar ki, bu durumdaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu ve Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu üyesi, rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürü ve bölüm başkanı olamazlar, onların yardımcılıklarına seçilemezler.

Yükseköğretim kurumlarının öğrencileri, siyasî partilere üye olabilirler.

Siyasî partilere üye olan öğretim elemanları ve öğrenciler, yükseköğretim kurumları içinde parti faaliyetinde bulunamaz ve parti propagandası yapamazlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?..

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Madde üzerinde kişisel söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Albay, buyurun.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Yarbay efendim.

(DSP sıralarından “Albay burada” sesleri)

BAŞKAN - Sayın Yarbay, terfi ettiniz!..

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kanununun 59 uncu Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi, tabiî, olumlu bir kanun teklifidir. Anayasanın gereği olduğu için de yapılması gereken değişikliktir; ancak, bu kanun teklifiyle, bir elimizle verdiğimizi diğer elimizle alıyoruz diye düşünüyorum.

Şimdi, yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları siyasî partilere üye olabilirler, öğrenciler de siyasî partilere üye olabilirler. Bu, çok olumlu bir gelişme; çünkü, siyasetin tabanının gerçekten genişlemesi lazım ve siyasetin, sadece parası olan insanlara değil de, işçilere, memurlara; hatta, öğrencilere, öğretim üyelerine de yaygınlaştırılmasında çok büyük fayda var ve bu, büyük bir katkı sağlayacaktır; ancak, burada, siyasî partiye üye olan bir öğretim üyesinin cezalandırıldığını düşünüyorum; çünkü, siyasî partiye üye olan bir öğretim elemanı, sadece, partinin merkez karar yönetim kurulunda görev alabilecek; partinin merkez karar yönetim kurulunda görev alamadığı takdirde, bir defa, faal siyaset yapma imkânı yok.

Bütün partilerin genel merkezleri Ankara'da. Bu hak, sadece Ankara'daki üniversite öğretim üyelerine tanınmış bir hak gibi gözüküyor. Diğer taraftan, Erzurum'dan alın, Anadolu'nun her tarafında üniversiteler var ve bu üniversitelerin öğretim üyelerinin sadece partilerin merkez karar yönetim kurullarında görev alma hakları olduğu için, taşra teşkilatlarında görev alma hakları olmadığı için, üye olma hakkı geniş tutulmuş; ama, görev alma konusu çok daraltılmış diye düşünüyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sizin MKYK hep Ankara'da mı?..

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla) - Evet...

MKYK, bazı partilerde 40 kişi, bazı partilerde 50 kişi. Üniversite öğretim üyeleri kaç bin kişi?.. Bunlar, büyük ölçüde çalışmış, siyasî hareketleri önemli ölçüde etkilemiş insanlar; ama, bu insanların, sadece merkez karar yönetim kurulunda...

Tabiî, bu sınırlamayı Anayasa getirmiş; inşallah, ileride bir anayasa değişikliği yapılır ve bu sınırlama kaldırılır diye düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, siyasete giren bir öğretim elemanı, merkez karar yönetim kurulunda görev almışsa yine cezalandırılmış; şöyle cezalandırılmış: Rektör olamaz, YÖK üyesi olamaz, enstitü başkanı olamaz, dekan olamaz, yüksekokul müdürü olamaz, bölüm başkanı bile olamaz. Öğretim elemanına diyoruz ki “aman siyasete bulaşmayın, siyaset falan yapmayın; çünkü, siz, siyaset yaptığınız takdirde, üniversitede hiçbir şey olamazsınız.” Yani, bir defa siyasete bulaşmışsınız, onun için, artık hiçbir şey olma imkânınız yok gibi bir cezalandırma getiriyoruz diye düşünüyorum.

Tabiî, bu teklifin bu kadar sınırlandırıcı olması... Anayasa, zaten, merkez karar organlarında görev alanlar ancak görev alabilirler diye bir sınırlandırma getiriyor; sonra, biz bu sınırlandırmayı daha da genişletmişiz kanunla, her tarafta görev almasını yasaklamışız. Dolayısıyla, kim siyaset yapacak; yani, bu şartlarda, hangi öğretim elemanı siyaset yapacak; dekan olması mümkün değil, bölüm başkanı olması mümkün değil, hiçbir şey olması mümkün değil; biz, bu arkadaşımıza “siz, siyasî partilerde görev alabilirsiniz” diyoruz; bence, bu, önemli bir sınırlandırma. Bu Meclisten geçen kanunların, özgürlükleri genişleten kanunlar olması lazım.

Diğer bir konu; köy kahvelerinde -ya eğitim sistemimizde bir sakatlık var veyahut da bizde bir sakatlık var- değişik siyasî partilere mensup insanlar, hiç kavga etmeden, bütün siyasî görüşleri dinliyorlar ve tartışıyorlar, bir olay çıkmıyor; fakat “üniversitelerde hiç tartışma olmasın” diyoruz. “Siyasî parti faaliyeti yapamaz” deniliyor. Siyasî parti faaliyeti derken, mesela, görüş açıklama da bir siyasî parti faaliyeti olarak mı değerlendiriliyor; tabiî, onu anlamakta zorluk çekiyorum. Görüş açıklama?!. Siyasî partiye üye olan bir kişi, o partiyle ilgili görüşünü açıklayamazsa, bu üyeliğin ne faydası var, siyasete ne katkısı olur diye de merak ediyorum.

Bu düşüncelerimi ifade etmek için söz aldım. Gönlümüz istiyor ki, özgürlükleri genişleten, haklarımızı genişleten değişiklikler bu Meclisten geçsin.

Bu duygularla, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (RP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay'a teşekkür ediyorum.

Sayın Yarbay'ı neden bir rütbe yukarısından anons ettiğimi anlamışsınızdır; Sayın Yarbay benim hemşerimdir.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, kişisel söz istiyorum.

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Halil Çelik; buyurun efendim.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan kanun teklifi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 59 uncu maddesinin değişikliğiyle ilgilidir.

Ben, şimdi, burada, Anayasaya uyum yasaları itibariyle, yükseköğretimin kendi içerisinde değişiklik yapılarak, öğretim üyelerinin ve öğrencilerin siyasete katkılarının sağlanması olarak bize takdim edilen bu yasa tasarısının, kaşıkla verilenin kepçeyle geri alındığının görüntüsünü sizlere arz edeceğim.

Bilim adamları siyasî partilere üye olacak; ama, propaganda yapamayacak!.. Bana söyler misiniz; yani, hem siyasî partinin, millete, memlekete faydası olacak insanların progaganda yapmamaları... Bunun kıstası ne olacak?

Evvela, bu görüntüsüyle getirdiğimiz bu yasa, bilim adamlarına ve öğrencilerimize “şeklen siyasete girebilirsiniz; ama, istediğimiz oranda propaganda yapma hakkınız yoktur” demektir. Bu, çok antidemokratiktir, Anayasaya aykırıdır. Siyaset yapacak; üniversitenin içinde, öğrenci, kendi fikrini, savunduğu, memleketin iktidarında, onlara faydalı olacak fikirleri üniversite çatısı altında rahatlıkla yapabilmelidir.

METİN EMİROĞLU (Malatya) - Objektif olacak...

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Devamla) - Objektifse, objektifliğin kıstasını nasıl ortaya koyacağız Sayın Emiroğlu?

Böyle bir yasaklama, üniversite içerisinde çok büyük huzursuzluklara sebep olacaktır. Bilim adamı, YÖK ve başka etkenler karşısında kendisinde güvence duymayacaktır. Rahatlıkla yapabilmelidir... Eğer, bu ülke, ilim adamına güvenmeyecekse, üniversitedeki öğrencisine güvenmeyecekse kime güvenecektir? Size soruyorum; yani, kendi ilim adamlarınıza, öğrencilerinize güvenmeyeceksiniz; arkasından da “demokratikleşme” adı altında uyum yasaları getireceksiniz; kimi kandıracağız!

Biz, 68 kuşağı olarak, üniversitelerimizde yaptığımız faaliyetleri, işte, bugün, bu kürsülerde, inancımız doğrultusunda, memleket faydasına olan hususları dile getiriyoruz. Yasaklamayla bir yere varamayız. Onun için, verilen önerge istikametinde, yasakların kaldırılmasından tarafa, oyumu burada izhar ediyorum. Ayrıca, bırakalım, üniversite, uygar ilişkiler içerisinde, kendi sorunlarını kendisi çözsün; biz niye yasaklama getiriyoruz?.. Evvela, bu yasakçı zihniyetten kendimizi kurtarmak zorundayız. Yasakçılıkla bir yere varılmaz. Varılırsa, memleketin hali de böyle olur. Yani, kişi, düşünce ve özgürlüklerini, serbest zeminlerde, silaha sarılmadan, rahatlıkla ifade edebilme serbestisine kavuşmalıdır.

Değerli arkadaşlar, o bakımdan, bu, uygar olmayan anlayışı, ben kabul edemiyorum. Uygarca verilen önergenin lehinde oyumu kullanacağım ve üniversitedeki profesörlerimizden öğrencilerimize kadar, herkes fikirlerini, rahatlıkla, Türkiye sathında yayabildiği gibi üniversite sathında da yayabilmelidir.

Dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum. (RP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Halil Çelik'e teşekkür ediyorum.

Şimdi, Komisyon Başkanı, zannediyorum, yapılan eleştiriler üzerine yerinden açıklama yapacaklar...

Buyurun Sayın Başkan.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, muhterem üyeler; Komisyonumuz, oluşturduğu metinle, Anayasanın 68 inci maddesinin ruhunu ve lafzını, olabildiği ölçüde, ideal biçimde yasaya yansıtmıştır. Gerçekten, 68 inci madde, yalnızca üyeliği değil, üyelerin; yani, bir partiye üye öğretim elemanları ile öğrencilerin üniversitede uyacakları esasların da yasayla düzenleneceğini öngörmüştür.

Gerçekten, Komisyonumuz, burada, esasları düzenlerken, iki esası tanzim etmiştir: Birinci esas olarak, öğretim elemanları üyelerinin yönetimde, denetimde, yönetici ve yardımcı sıfatlarına getirilemeyecekleri; yani, siyasetle uğraşacak kişilerin bu görevleri yerine getirmeleri mümkün değildir yargısına ulaşılmıştır. İkinci esas olarak da, yine, öğrencilerin ve siyasî partilere üye olan öğretim elemanlarının, öğretim kurumlarında siyasal parti faaliyetinde ve propagandada bulunamayacakları öngörülmüştür. Bu, gerçekten, Anayasanın anlamına uygundur. Deniliyor ki, hangi faaliyet siyasal parti faaliyeti veya propaganda sayılacaktır... Tabiî, ben, uygulamaya örnek teşkil etmesi bakımından açıklayayım: Sözgelimi, siyasî partiye üye olan bir öğretim elemanı, (x) partisiyle ilgili bir konferans veremeyecek, eğitim semineri düzenleyemeyecek; (x) partisinin öğrenci teşkilatını veya gençlik teşkilatına oluşturacak öğrenciler, o parti için bir gençlik kurultayı tanzim edemeyecekler. Uygulamada, bu, fakülte dekanının, kurulların, YÖK'ün ve giderek yargının içtihatlarıyla belirlenecek ve bir içtihat istikrarı sağlanacaktır. Amaç şudur: Eğitim ve öğretim ile siyasetin üniversitede bağdaşmayacağı düşüncesinden hareket edilmiştir. Türkiye'nin bu noktada acı da hatıraları vardır. Fakülte dışında aktif siyaset, öğretim üyelerinin ve öğrencilerin fakülte dışında siyasal faaliyetlerde bulunma serbestliği... Bu, bir tercihtir; Anayasaya aykırı yanı yoktur ve öğretim amaçlarıyla da çatışmadığını düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Anayasa Komisyonu Başkanına teşekkür ediyorum.

Şimdi, madde üzerindeki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 299 sıra sayılı kanun tasarısı ve teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle, 2547 sayılı Kanunun 59 uncu maddesini değiştirmek üzere düzenlenen 59 uncu maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oya Araslı Fatih Atay Önder Sav

İçel Aydın Ankara

Celal Topkan Algan Hacaloğlu

Adıyaman İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Amasya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahipleri konuşacak mı, gerekçeyi mi okutalım?

OYA ARASLI (İçel) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu son fıkra, Anayasada yapılan değişiklik sonucunda yükseköğretim elemanlarına ve öğrencilerine tanınan siyasî partilere üye olma ve görev alma haklarının amacına uygun biçimde kullanılmasını büyük ölçüde sınırlamakta, etkisizleştirmekte ve bu nedenle, Anayasaya aykırı bir görünüm taşımaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Önerge kabul edilmemiştir.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, bir redaksiyon vardı...

BAŞKAN - Buyurun.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkanım, tekliflerde doğrudur; ama, zannediyorum, Anayasa Komisyonun kabul ettiği metne geçerken bir yanlışlık olmuş. “Şu kadar ki” diye başlayan cümledeki “Yüksek Öğretim Denetim Kurulu üyesi” ibaresi “Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu üyesi” olacak.

BAŞKAN - Evet; çünkü, kanundaki ibare “Denetleme Kurulu” şeklindedir.

Bu düzeltmeyle birlikte, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Kanunun, siyasî partilerimize, gençlerimize, yükseköğretim elemanlarına ve Türk demokrasisine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum; Yüce Meclise, teklifte imzası bulunan bir milletvekili olarak ve Partilerarası Komisyonun Başkanı olarak teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, çalışma süremiz, yeni bir kanunun tamamlanmasına yetmeyecek; grupların da bu yönde mutabakatları var. Bu sebeple, çalışmalarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 3 Temmuz 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.10

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Sıvas Milletvekili Nevzat Yanmaz'ın, DSİ'den alacağı bulunan bir müteahhit hakkında basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2852)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımızın Enerji Bakanı Recai Kutan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. 4.6.1997

Nevzat Yanmaz

Sıvas

Sorular :

22.5.1997 tarihli Radikal Gazetesinin 1 inci sayfasında “DSİ'nin de ismi geçirilerek on yıla yakındır ödenmeyen 100 milyon dolarlık bir müteahhit alacağının gensoru öncesi BBP'lilerin devreye girmesi ile ödeneceği” iddia edilmektedir.

1. İddia edildiği gibi böyle bir alacak söz konusu mudur?

2. 20 Mayıs 1997'de yapılan gensoru öncesi böyle bir alacak gündeme gelmiş midir?

3. Bu ve benzerî konularda BBP'nin herhangi bir talebi olmuş mudur?

4. İlgili gazetenin iddialarına karşı herhangi bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-973/9935 1.7.1997

Konu : Yazılı Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 11.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2852-7057/19199 sayılı yazısı.

Sıvas Milletvekili Sayın Nevzat Yanmaz'ın tarafıma tevcih ettiği 7/2852-7057 esas nolu yazılı soru önergesi T.B.M.M. İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Recai Kutan

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Sıvas Milletvekili Sayın Nevzat Yanmaz'ın Soru Önergesi ve Cevabı (7/2852-7057)

22.5.1997 tarihli Radikal Gazetisinin 1 inci sayfasında “DSİ'nin de ismi geçirilerek on yıla yakındır ödenmeyen 100 milyon dolarlık bir müteahhit alacağının gensoru öncesi BBP'lilerin devreye girmesi ile ödeneceği” iddia edilmektedir.

Soru 1., 2., 3. :

- İddia edildiği gibi böyle bir alacak söz konusu mudur?

- 20 Mayıs 1997'de yapılan gensoru öncesi böyle bir alacak gündeme gelmiş midir?

- Bu ve benzerî konularda BBP'nin herhangi bir talebi olmuş mudur?

Cevap 1., 2., 3. :

22.5.1997 tarihli Radikal Gazetesinde yer alan yazıda; “BBP'nin ricacı olduğu 100 milyon dolarlık müteahhit alacağı için, yıllardır bekleyen bir kararın Bakan'a imzalattırıldığı”, “Tek müteahhide ait olan bu 100 milyon dolarlık alacağın ödenmesi için hazineye baskı yapıldığı” iddiaları tamamen hayal mahsulüdür ve gerçek dışıdır.

Herhangi bir müteahhide 100 milyon dolar ödenmesi için, Bakanlığım tarafından ne bir karar imzalanmış, ne de böyle bir ödemenin yapılması için hazineye müracaat edilmiştir.

Bakanlığıma bağlı DSİ Genel Müdürlüğünde, 100 milyon dolar tutarında alacağı olan herhangi bir müteahhit firma bulunmamaktadır. Halen Türkiye sathına dağılmış 84 adet müteahhidin alacaklarının toplamı dahi, Radikal Gazetesinin haberindeki bir tek firmanın alacağı olduğu iddia edilen 100 milyon doların altındadır.

Dolayısıyla, “Bu tahsilatın yapılması karşılığında, müteahhidin BBP ve yakınlığıyla da bilinen bir vakfa, tahsil edilen miktarın yüzde 25'ini aktaracağı” iddiasının da, sadece bir iftira olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Soru : 4. İlgili gazetenin iddialarına karşı herhangi bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap : 4. 22.5.1997 tarihli Radikal Gazetesinde yer alan iddialar 23.5.1997 tarihinde tekzip edilmiş olup, tekzip yazısı 25.5.1997 tarihli Radikal Gazetesinin 6 ncı sayfasının 8 inci sütununda yayınlanmıştır.

2. - İzmir Milletvekili Atilla Mutman'ın, 9 Eylül Üniversitesine ait bir sosyal tesisin satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/3049)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorunun Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Saygılarımla.

Atilla Mutman

İzmir

Bakanlığınızca “Ekonomik Kaynak Paketi” çerçevesinde 9 Eylül Üniversitesine ait İzmir İli Seferihisar İlçesinde bulunan sosyal tesisler için satış kararı alınmıştır. Adı geçen yerdeki öğrenci eğitim tesislerinin yapımı dahi “Öğrenci Borçlar Fonu” ödeneğinden sağlanmış, Katma Bütçeden hiçbir yatırım ödeneği alınmamıştır. Ayrıca tesisler yaz ve kış öğrencilere yönelik hizmet vermektedir. 9 Eylül Üniversitesinin başka tesisi bulunmadığından staj çalışmaları içinde bu tesisler kullanılmaktadır.

Hal böyle iken, söz konusu tesisler tıpkı derslik laboratuvar gibi eğitimi tamamlayan bir ünite gibi düşünülerek ekonomik kaynak paketi dışında tutulamaz mı?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Millî Emlâk Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.MEG.0.23/3376-0-96/35-26569 30.6.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 24.6.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3049- 5341/14984 sayılı yazınız.

İlgi sayılı yazınızla istenilen İzmir Milletvekili Sayın Atilla Mutman'a ait önergeye ilişkin açıklamalar ilişik olarak sunulmuştur.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

İzmir Milletvekili Sayın Atilla Mutman'ın Sözlü Soru Önergesi Hakkında Açıklama (6/433)

Bilindiği üzere, kamu maliyesinin en önemli sorunu olan kaynak konusuna, Hükümetimiz kurulduğu tarihten itibaren büyük bir önem vermiş ve gerekli kaynakların temini amacıyla kaynak paketleri hazırlanmıştır.

Söz konusu paketlerde yer alan kaynaklardan biri de, kamu kesiminin sahip olduğu sosyal tesis, arsa ve arazi gibi gayrimenkullerin satılmasıdır. Bu satışlardan elde edilen gelirlerin tamamı hazineye gelir kaydedilecektir.

Bu çerçevede, İzmir ili, Seferihisar ilçesi, Payamlı Köyü, Garinos yöresinde bulunan hazineye ait ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesine eğitim ve dinlenme tesisleri yapılmak üzere tahsis edilmiş olan 1 pafta, 1342 parsel no.'lu ve 31 538 m2 yüzölçümlü taşınmaz malın, Başbakanlığın 6.1.1997 tarih ve 1997/1 sayılı genelgesi uyarınca tahsisinin kaldırılarak satılmasına karar verilmiş ve ilgili idareye tahsisin kaldırılarak satışa çıkarılması 7.1.1997 tarih ve 598 sayılı yazımızla bildirilmiştir.

Ancak Dokuz Eylül Üniversitesinden alınan 6.2.1997 gün ve 146 sayılı yazı eki İzmir 3 üncü İdare Mahkemesinin 1997/69 esas no.'lu kararı ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi üzerine; 13.2.1997 tarihinde yapılacak ihalenin iptali için İzmir Valiliğine talimat verilmiştir.



BİRLEŞİM 114'ÜN SONU




Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.