Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 29 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

106 ncı Birleşim

12 . 6 . 1997 Perşembe


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Erzurum İli Köprüköy İlçesinde meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın cevabı

2. -Kocaeli Milletvekili Hayrettin Uzun'un, devlet düzeninin işlerliğine ilişkin gündemdışı konuşması

3. -Samsun Milletvekili Ayhan Gürel'in, Samsun İli Kavak İlçe merkezinde çevre kirliliği ile bazı köylerinde içmesuyu ve yol sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Nevzat Ercan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Salim Ensarioğlu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/871)

2.-Mısır'a gidecek olan Devlet Bakanı Abdullah Gül'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/872)

3.-Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/873)

4. -(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin önergesi (3/874)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.-Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 57 arkadaşının, yerel yönetimlere yapılan yardımlarda Anayasa ve kanunlara aykırı olarak partizanca davranmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Maliye Bakanı Abdüllatif Şener hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/14)

V.-KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. -926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

2.-Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Kooperatifler Kanununun 92 nci Maddesi ile Ek 2 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının 4 No.lu Bendi Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M.Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/558, 1/521, 2/412, 2/454) (S. Sayısı :271)

3. -Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

4.-Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı :164)

5.-625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim,Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı :168)

6.-Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

7.-Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 29 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/613, 2/408, 2/451) (S. Sayısı :272)

VI. -SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.-Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, Doğanözü Sulama Barajı Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2727)

2.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Gaziantep İli İslahiye İlçesinin yatılı bölge ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2730)

3.-Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, bir öğretmeni tartakladığı iddia edilen Adana Seyhan -Havuzbaşı İlkokulu Müdürü hakkında soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2779)

4.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, TEKEL2000 sigarasının dış satımında yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un yazılı cevabı (7/2806)

5. -İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, 14 üncü Aspendos Opera ve Bale Festivalini Tanıtma Fonundan yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın yazılı cevabı (7/2809)

I.-GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Malatya Milletvekili Ayhan Fırat, SSK sınavına,

Manisa Milletvekili Yahya Uslu, son siyasî gelişmelere;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Trakya'daki serbest bölgelere ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci cevap verdi.

Bazı milletvekillerine, başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesi kabul edildi.

TBMM Başkanlığının, Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan yedek üyelik için Anavatan Partisi Grubunca Iğdır Milletvekili Şamil Ayrım'ın aday gösterileceğine ilişkin tezkeresi,

Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla kurulan (10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Başkanlıkça, değişen oranlar nedeniyle, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için bağımsız milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.

Refah Partisi Grubuna düşen ve boş bulunan:

Adalet Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Eskişehir Milletvekili Hanifi Demirkol,

İçişleri Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas,

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar,

Anavatan Partisi Grubuna düşen ve boş bulunan:

Adalet Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Sinop Milletvekili Yaşar Topçu,

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyelik için aday gösterilen İçel Milletvekili Rüştü Kâzım Yücelen,

(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Kars Milletvekili Selahattin Beyribey,

(10/162, 10/163, 10/164, 10/175) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen üyelik için aday gösterilen Sıvas Milletvekili Tahsin Irmak,

Seçildiler.

Daha önce görüşülerek açık oya sunulan, ancak, toplantı yetersayısı bulunmadığı için kanunlaşamayan:

Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının (1/333) (S. Sayısı :120),

Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti Arasında Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği Antlaşmasının (1/380) (S. Sayısı :123),

Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Spor Alanında İşbirliğine İlişkin Protokolün (1/317) (S. Sayısı :138)

Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Kültür ve Güzel Sanatlar Alanında İşbirliğine İlişkin Protokolün (1/320) (S. Sayısı :140),

Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Tıp ve Sağlık Alanında İşbirliğine İlişkin Protokolün (1/315)(S. Sayısı :141),

Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarılarının, yapılan açıkoylamalarından sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçilerek;

1 inci sırasında bulunan (6/350),

2 nci sırasında bulunan (6/352),

3 üncü sırasında bulunan (6/353),

4 üncü sırasında bulunan (6/355),

5 inci sırasında bulunan (6/357),

6 ncı sırasında bulunan (6/359),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içinde cevaplandırılmadıklarından yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları açıklandı.

Muğla Milletvekili Lale Aytaman, 1 inci sırada bulunan ve üç birleşim içinde cevaplandırılmayan (6/350) esas numaralı sözlü sorusu üzerinde görüşlerini açıkladı.

7 nci sırasında bulunan, Muğla Milletvekili Lâle Aytaman'ın (6/360) esas numaralı sözlü sorusuna Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu cevap verdi.

8 inci sırasında bulunan (6/363),

9 uncu sırasında bulunan (6/364),

10 uncu sırasında bulunan (6/365),

11 inci sırasında bulunan (6/367),

12 nci sırasında bulunan (6/368),

13 üncü sırasında bulunan (6/369),

14 üncü sırasında bulunan (6/370),

15 inci sırasında bulunan (6/372),

16 ncı sırasında bulunan (6/373),

17 nci sırasında bulunan (6/374),

18 inci sırasında bulunan (6/375),

19 uncu sırasında bulunan (6/377),

20 nci sırasında bulunan (6/378),

21 inci sırasında bulunan (6/380),

22 nci sırasında bulunan (6/381),

23 üncü sırasında bulunan (6/382),

24 üncü sırasında bulunan (6/383),

25 inci sırasında bulunan (6/384),

26 ncı sırasında bulunan (6/386),

27 nci sırasında bulunan (6/387),

28 inci sırasında bulunan (6/389),

29 uncu sırasında bulunan (6/392),

30 uncu sırasında bulunan (6/393),

31 inci sırasında bulunan (6/394),

32 nci sırasında bulunan (6/395),

33 üncü sırasında bulunan (6/396),

34 üncü sırasında bulunan (6/397),

35 inci sırasında bulunan (6/398),

36 ncı sırasında bulunan (6/399),

37 nci sırasında bulunan (6/400),

38 inci sırasında bulunan (6/401),

39 uncu sırasında bulunan (6/402),

40 ncı sırasında bulunan (6/403),

41 inci sırasında bulunan (6/404),

42 nci sırasında bulunan (6/405),

43 üncü sırasında bulunan (6/406),

44 üncü sırasında bulunan (6/407),

45 inci sırasında bulunan (6/408),

46 ncı sırasında bulunan (6/409),

47 nci sırasında bulunan (6/411),

48 inci sırasında bulunan (6/412),

49 uncu sırasında bulunan (6/413)

50 nci sırasında bulunan (6/414),

51 inci sırasında bulunan (6/415),

52 nci sırasında bulunan (6/416),

53 üncü sırasında bulunan (6/417),

54 üncü sırasında bulunan (6/418),

55 inci sırasında bulunan (6/419),

56 ncı sırasında bulunan (6/420),

57 nci sırasında bulunan (6/421),

58 inci sırasında bulunan (6/422),

59 uncu sırasında bulunan (6/423),

60 ıncı sırasında bulunan (6/424),

61 inci sırasında bulunan (6/425),

62 nci sırasında bulunan (6/426),

63 üncü sırasında bulunan (6/427),

64 üncü sırasında bulunan (6/429),

65 inci sırasında bulunan (6/430),

66 ncı sırasında bulunan (6/431),

67 nci sırasında bulunan (6/432),

68 nci sırasında bulunan (6/433),

69 uncu sırasında bulunan (6/434),

70 nci sırasında bulunan (6/435),

71 inci sırasında bulunan (6/436),

72 nci sırasında bulunan (6/437),

73 üncü sırasında bulunan (6/438),

74 üncü sırasında bulunan (6/440),

75 inci sırasında bulunan (6/441),

76 ncı sırasında bulunan (6/442),

77 nci sırasında bulunan (6/443),

78 inci sırasında bulunan (6/444),

79 uncu sırasında bulunan (6/445),

80 nci sırasında bulunan (6/446),

81 inci sırasında bulunan (6/447),

82 nci sırasında bulunan (6/448),

83 üncü sırasında bulunan (6/450),

84 üncü sırasında bulunan (6/451),

85 inci sırasında bulunan (6/452),

86 ncı sırasında bulunan (6/453),

87 nci sırasında bulunan (6/457),

88 inci sırasında bulunan (6/458),

89 uncu sırasında bulunan (6/459),

90 ncı sırasında bulunan (6/460),

91 inci sırasında bulunan (6/461),

92 nci sırasında bulunan (6/462),

93 üncü sırasında bulunan (6/463),

94 üncü sırasında bulunan (6/465),

95 inci sırasında bulunan (6/467),

96 ncı sırasında bulunan (6/468),

97 nci sırasında bulunan (6/470),

98 inci sırasında bulunan (6/471),

99 uncu sırasında bulunan (6/472),

100 üncü sırasında bulunan (6/473),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili Bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (23),

2 nci sırasında bulunan (132),

3 üncü sırasında bulunan (164),

4 üncü sırasında bulunan (168),

5 inci sırasında bulunan (232),

S. Sayılı kanun teklifi ve kanun hükmünde kararnamelere ilişkin kanun tasarıları, komisyon yetkilileri Genel kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanun ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/397, 2/162) (S. Sayısı :136) yapılan müzakerelerden sonra kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Kooperatifler Kanununun 92 nci Maddesi ile Ek 2 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının 4 No.lu Bendi Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M.Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri (6/558, 1/521, 2/412, 2/454) (S. Sayısı :271) üzerinde bir süre görüşüldü.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 12 Haziran 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

Uluç Gürkan

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Zeki Ergezen

Kahramanmaraş Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

II.-GELEN KÂĞITLAR No. :148

12.6.1997 PERŞEMBE

Teklifler

1.-Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün; Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/835) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan veBütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :9.6.1997)

2. -Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in; Bir İl Kurulması Hakkında Yasa Teklifi, (2/836) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :10.6.1997)

3. -Kocaeli Milletvekili Bülent Atasayan'ın; 1475 Sayılı İş Kanununun Değişik 98 inci Maddesinin (C) Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/837) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :10.6.1997)

4.-Kocaeli Milletvekilleri Bülent Atasayan ve Halil Çalık'ın; Üç Yeni İlçe ve Gebze İlinin Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/838) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :10.6.1997)

Tezkere

1.-İstanbul Milletvekili Necdet Menzir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/870) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :11.6.1997)

Raporlar

1. -Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı :335) (Dağıtma tarihi :12.6.1997) (GÜNDEME)

2.-Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Ek Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/598) (S. Sayısı :337) (Dağıtma tarihi :12.6.1997) (GÜNDEME)

Meclis Soruşturması Önergesi

1.-Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 57 Arkadaşının, Yerel Yönetimlere Yapılan Yardımlarda Anayasa ve Kanunlara Aykırı Olarak Partizanca Davranmak Suretiyle Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı Maddesine Uyduğu İddiasıyla Maliye Bakanı Abdüllatif Şener Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/14) (Başkanlığa geliş tarihi :10.6.1997)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

12 Haziran 1997 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Zeki ERGEZEN (Bitlis)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşimini açıyorum.

III. -Y O K L A M A

BAŞKAN - Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur; saat 15.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.26

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.45

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Zeki ERGEZEN (Bitlis)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Erzurum İli Köprüköy İlçesinde meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın cevabı

BAŞKAN - Gündemdışı birinci söz, Erzurum İli Köprüköy İlçesinde 1 Haziranda meydana gelen deprem konusunda, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Polat. (RP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1 Haziran 1997 günü saat 13.34'te Erzurum İline bağlı Köprüköy ve çevresinde meydana gelen depremle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere, huzurlarınızda bulunuyorum.

Köprüköy İlçesi, Erzurum-Ağrı karayolu üzerinde, Erzurum'a 57 km mesafede olan ve nüfusu 5 890 olan bir ilçemizdir.

Köprüköy İlçesi, birinci derecede depreme maruz kalan bir yöremiz olup, geçmişte, 30 Ekim 1983 tarihinde Erzurum Pasinler, Köprüköy ve Horasan yörelerini etkileyen ve Richter ölçeğine göre 6,6 şiddetinde olup, toplam 1 150 kişinin can kaybına uğradığı büyük depremden de en fazla hasar gören ilçemizdir. Depremden sonra bölgede 3 binden fazla artçı sarsıntılar gözlenmiş olup, bu artçı sarsıntılar bir yıl kadar sürmüştü. Bu depremde ağır hasar gören evlerin yerine yenileri yapılmıştı; fakat, orta ve az hasar gören evlerin takriben yüzde 50'sinin yerine yeni ev yapılmış, yüzde 50'si ise, tamir edilerek içerisinde oturulmak istenmiştir. Önceden, depremden hasar görüp, tamirle içerisinde oturulan evler, son derece ilkel şartlarda yapılmış konutlar olup, bizzat, bizlerin de yerinde yaptığımız incelemeye göre, tamamen toplama taşlardan, çamurla yapılmış, temelden yoksun, taşıyıcı duvarların, gerek duvar ortalarında gerekse tabliye ile birleşim yerlerinin çoğunda ahşap hatıl dahi bulunmayan ve tabliye üzerlerinde kışın kara karşı etkili olmak ve soğuktan korunmak için 50-60 cm ağır toprak ile kaplanmış evlerdir. İşte, bu yüzden binaların toplama taş, çamurdan yapılıp, temel ve tabliye hatılları nalçar olup üzerlerinin de ağır toprak yüküne maruz kalmaları, ayrıca takriben ondört yıl önce meydana gelen ve artçı sarsıntıları takriben bir yıl süren depremden de hasar görüp tamir gören konutlar olduğu için 1.6.1997 günü saat 13.34'te Richter ölçeğiyle 4,1 şiddetinde olan ve normal yörelerde ancak bir hissedilmeyle geçilebilecek şiddetdeki bu deprem, yöremizde büyük hasarlar yapmış, ayrıca, 1983 depreminin tesirini üzerinden atamayan yöre halkının üzerinde büyük bir psikolojik etki yapmıştır.

Deprem üzerine Erzurum Valiliği, deprem yerine büyük bir süratle intikal etmiş ve aynı gün akşam, saat 22.30 civarında ilçeye getirilen 80 civarında çadır halka dağıtılmış ve sabaha kadar süren çalışmalarla halk, bir çadırda 7-8 kişi kalacak şekilde yerleştirilmiş; 5, 6 civarındaki aile ise Erzurum'daki akrabalarının yanına gönderilmiştir. Yalnız, bu çadırların branda bezlerinin ince olması, ısının yöremizde 3 Haziran 1997 tarihinde eksi 5,6 dereceye, 4 Haziranda ise eksi 1,2 dereceye kadar alçalması, çadırlarda yaşayan halkımızın aşırı derecede üşümesine neden olmuştur; soğuktan hasta olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu yüzden, bu yörelere, içerisinde soba yakmaya müsait, dört direkli ve kalın branda bezinden yapılmış çadırların gönderilmesi, yöre halkının önemli istekleri arasındadır.

Erzurum Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce yerinde yapılan incelemeye göre, 81 konut az hasarlı, 1 konut da orta hasarlı olarak tespit edilmiştir.

Afet İşleri Genel Müdürlüğü, genellikle, ince sıva çatlağı ile duvarlarında 1-4 mm. çatlak olan binaları az hasarlı, taşıyıcı duvarlarında 5-10 mm. genişliğinde önemli çatlaklar olan binaları orta hasarlı olarak değerlendirmektedir; fakat, adı geçen binalar, zaten normal taşıyıcı özelliği olmayan binalardır. Bizim yerinde yaptığımız tespitlere göre, binaların büyük kısmında oturma, insan sağlığı yönünden sakıncalı olup, bu binalar, her an bölgede olması mümkün bir depremde, tehlikeye maruzdur.

Kaymakamlığın 6.6.1997 tarihinde Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne yazdığı, bu deprem gören binaların ikamete müsait olup olmadığı yolundaki yazısına, 10.6.1997 tarihinde, Erzurum Valiliği, Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü raporuna istinaden, 1 adet orta hasarlı bina hariç, diğerlerinde oturulabilir raporu vermiştir.

6 mahalle muhtarının, 11.6.1997 tarihinde Kaymakamlığa müracaat ederek, itiraz dilekçeleri vermeleri üzerine, Köprüköy Kaymakamlığı, 11.6.1997 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bir yazı göndererek, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca gönderilecek yeni teknik elemanlarla ikinci bir kontrolün yapılmasını teklif etmiştir.

Ayrıca, 6.6.1997 tarihinde, Kaymakam başkanlığında toplanan İlçe Vakıf Mütevelli Heyeti, ilçe merkezinde 86 evin hasarlı olduğu ve bunlar için 26 milyar 670 milyon lira ödeneğin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Genel Sekreterliğinden istenmesine karar vermiş ve fon sekreterliğine müracaat etmiştir.

5.6.1997 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkarılan, afete maruz yörelerdeki afetzedelerin vergi muafiyeti ve vergi indiriminden, yöre halkı, adı geçen yer ilçe dahi olsa, çok fakir olduğu halde, birkaç esnaf dışında, istifade edemeyecektir.

BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen toparlayalım.

ASLAN POLAT (Devamla) - Hemen tamamlıyorum.

Bizim, yöre halkı adına Hükümetten isteklerimiz şunlardır:

1. Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yeni bir teknik heyet yollanarak, yerinde ikinci bir inceleme yapılması ve bu inceleme sonuçlarına göre, yöre halkına yeni ev yapma imkânı sağlanması,

2. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, bu yardımı geç yapacak veya yapmayacaksa, Başbakanlık Fon Sekreterliğinden gelecek yardımın ilçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı kanalıyla yöre halkına verilmesi, burada da enkazın belediyece kaldırılması, düzenlenen arsaya vatandaş binasını yaptıkça yardım verilerek, paranın düzensiz olarak harcanmasının önlenmesi ve maksadına uygun harcanmasının temin edilmesidir.

Son olarak; ilçe merkezinde, Ziraat Bankası dahil, hiçbir banka şubesinin olmadığı, 9 Haziran 1997 Pazartesi günü ilçe merkezini ziyaret ettiğimizde, iki gündür telefonların kesik olup, yurdun hiçbir yöresiyle telefon konuşması imkânının olmadığı bu yöremize, ilgililerin, en yakın bir zamanda gerekli ilgiyi göstereceklerine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, muhterem üyeler; 1 Haziranda Erzurum Köprüköy'de meydana gelen deprem afeti vesilesiyle meseleyi gündeme getiren Aslan Polat Beyefendiye teşekkürlerimi arz ederim.

Muhterem üyeler, zaman zaman Türkiye'de meydana gelen deprem felaketlerine ilaveten, sel afetleri sebebiyle de son günlerde sık sık afet haberleri alıyoruz. Geçenlerde yine Ankara'da meydana gelen sel baskını vesilesiyle burada birtakım bilgileri Muhterem Heyetinize arz etmiştim.

Köprüköy'de meydana gelen depremle ilgili olarak, Hasar Tespit Komisyonumuz yerinde çalışmalarını yürütmüştür. Muhterem üyenin de ifade ettikleri gibi, 1 orta hasarlı, 84 hafif hasarlı ev mevcuttur. Kendilerinin itirazı üzerine, Kaymakamlıktan gelen talep üzerine, Afet İşleri Genel Müdürlüğüne talimat verdim; tekrar bir hasar tespit heyeti gidecek ve yerinde tespit edecekler; ancak, malumunuz olduğu üzere, afetlerle ilgili 7269 sayılı Kanuna göre çıkarılmış olan Afetlerin Genel Hayata Etkinliğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmeliğe göre, 100 haneye kadar olan köylerde, en az onda birinin ağır hasara maruz kalması şartı var. Kendilerinin ifade ettiği gibi -muhtelif nüfus büyüklüklerine göre- 5 000'in üzerinde nüfusları olduğuna göre, bizim, afetlere ilişkin yönetmelik çerçevesinde hasara uğrayan bu evleri yeniden inşa edebilmemiz için, orada, en az 20 evin, meskenin, konutun ağır hasara maruz kalması şartı var.

Tabiî, buradaki birinci tespitte ağır hasarlı bina olmadığı için, biz, bu programı burada uygulayamıyoruz. İkinci tespitte, şayet, bu şekilde bir netice gelirse, oradaki hasarlı evleri inşa etme imkânımız vardır. Ancak, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, afete maruz kalan bu vatandaşlarımıza, hafif hasarlılara 25 milyon, orta hasarlılara 50 milyon ve ağır hasarlılara da 75 milyon nakten yardım etme imkânı vardır. Valilik ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu bu istikamette çalışmalarını yapmaktadır.

Muhterem üyeler, Türkiye, büyük ölçüde depreme, sel afetlerine, çığa, kaya düşmesi, heyelan gibi afetlere maruz olan bir ülkedir ve memleketimizde bu şekilde afete maruz kalmış veya muhtemel afet tehlikesine maruz kalabilecek olan tespitlerimiz ortaya koyulduğunda, Türkiye genelinde, 32 bin afet evinin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Bunun, 1997 programına 7 200'ü alınmıştır, bakiye 25 bin evin de önümüzdeki yıllarda peyderpey afet programı çerçevesinde inşa edilmesi gerekmektedir. Tabiî, bütçe imkânlarımız buna el vermediği için, belli bir programla bunu yürütüyoruz.

Son yıllarda meydana gelen hasarlarda, afet olaylarında, yıl içinde bunları inşa edip vatandaşlarımızı eve kavuşturmak mümkün olmaktadır; ama, bizim önümüzdeki bu 32 bin rakamı, inşa edilmesi gereken 32 bin afet evi, ta 1966'dan, Varto depreminden kalan evleri de içine alan, büyük ölçüde depremle ilgili olan evlerdir ve o tarihlerde yapılamayan bu evlerin sayısı, günümüze kadar, 32 bine yükselmiş ve intikal etmiştir.

Biz, bunu çözebilmek için, millî bütçeden bu afet evleri için 10 trilyon 100 milyar lira para harcayacağız, 1997 programımız çerçevesinde. Bunun 4 000'i devam eden inşaatlar için, 7 200'ü de 1997'de başlayacak olan yeni inşaatlar, evler içindir. Ancak, bu da yeterli olmamakta ve daha süratli bir çözüme ulaşmak, afetzede vatandaşlarımızı bir an evvel afete dayanıklı, sağlıklı evlere kavuşturabilmek için de, Avrupa Sosyal Kalkınma Fonuna müracaat ettik, projelerimizi kendilerine takdim ettik, bu inşa edilmesi gerekli evler için 95 trilyonluk bir bütçe takdim ettik. Beş yıllık bir program halinde -kabul gördüğü takdirde- önümüzdeki beş yılda, bu desteği alabilirsek, süratle afetzede vatandaşlarımızı yeni evlerine yerleştirmek mümkün olacaktır.

Biz, olan afetlere her türlü desteği vermek için gayret ediyoruz, Bakanlığımız Afet İşleri Genel Müdürlüğü acil destek imkânlarıyla, sınırlı da olsa, hemen ilk yardım meyanında birtakım nakdî yardımlarda bulunmakta, bunlar valilikler tarafından, vatandaşlarımızın afet anında kurtarılması, normal hayata döndürülmesi, yiyecek ve diğer ihtiyaçları için destek olarak verilmekte; Kızılay da çadır ve yiyecek hizmetleri vermekte; diğer taraftan, Devlet Bakanlığı da, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, biraz evvel arz ettiğim 25 milyon ile 75 milyon arasında yardımlar yapmaktadır. Yapabildiğimiz budur.

Ben, bütün Türkiye'de, Köprüköy'de, Konya'da bulunan -ki, bugün de Konya'nın Ereğli İlçesinin Belkaya mevkiinde meydana gelen sel sebebiyle 200 ev su baskınına maruz kalmış, 10 ev kullanılamayacak hale gelmiştir- afetzede vatandaşlarımızın hepsine geçmiş olsun diyorum. Bütün imkânlarımızla kendilerini desteklemeye devam edeceğimizi ifade ediyorum.

Hepinize hürmetlerimi arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

2. -Kocaeli Milletvekili Hayrettin Uzun'un, devlet düzeninin işlerliğine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, devlet düzeninin işlerliği konusunda, Kocaeli Milletvekili Sayın Hayrettin Uzun'un.

Buyurun Sayın Uzun. (ANAP sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN UZUN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisimize saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, öncelikle, bana bu konuşma imkânını tanıdığınız için teşekkür ediyorum.

Tabiî, ben bu konuşma için dün müracaat etmiştim; fakat bir gün, çok uzun bir süre oluyor, hele politikada çok uzun bir süre oluyor herhalde; bir gün sonra, konuşma, anlamını, güncelliğini yitiriyor. Ben, devletten geldim. Devletin sürekliliği vardır, devletin kurumlarının belirli politikaları vardır, bu politikalar içerisinde, imkânları çerçevesinde, güncelliği devam eder, uzun süre devam eder, onun üzerine konuşmayı devam ettirirsiniz.

Şimdi, dediğim gibi, bu siyasete alışmak meselesinde -herhalde alışmaya çalışıyorum- ve bu siyaset içerisinde, bazen en önemli meselelerden biri seçmene selam vermek, bazen -taban politikası diyorlar- tabana inmek gibi... Tabana inerken, bazen politikayı ayağa da düşürdüğümüz oluyor, aşağı da çektiğimiz oluyor. Tabiî, bu siyasetin kendi cilveleri içerisinde devam etmesine itirazımız yok da, devlet kurumlarının bu siyasete karıştırılması ve siyasetin içerisinde yer aldırılmasına gönlümüz razı olmuyor. Uzun yıllar devlette kalmış olmanın ve devlete olan bağlılığımızın, şükranımızın bir ifadesi olarak da bu böyle.

Şimdi, Sayın Adalet Bakanımız, burada bir kelime kullandı; "bostan korkuluğu" kelimesini. Tabiî ki, bu, Anadoluda, çok yoğun olarak kullanılan bir kelimedir; bu, yetkilerin, yetkililerin belirsizliği ortamında kullanılan bir kelimedir. Bürokraside, belki memuriyetin alt noktalarında da, bazen, yetki konusunda ne olduğu anlaşılmadığı takdirde bunu ifade ederler "ben bostan korkuluğu muyum" diye. Ancak, devletin belirli makamları, belli tepeleri için bu kelimenin bugüne kadar kullanıldığını hiç duymadım. Açık açık söylemeliyim; bu makamlarda bulunanların, eğer bu noktaya, bu hissiyata gelmişlerse, durumlarını gözden geçirmelerinde büyük fayda vardır. Bu, herhangi birini suçlamak anlamında değil; ama, Adalet Bakanlığı gibi, devletin bakanlıkları gibi, devletin önemli makamlarını işgal edenlerin, onun ne anlama geldiği, yetkilerinin, sorumluluklarının ne olduğu hususunda tereddütlerinin olmaması gerekir; toplumun da tereddüt içerisinde olmaması gerekir. Anlaşıldı ki, son zamanlarda, bütün makamlar anlamını yitirmektedir ve o makamların ne anlam ifade ettiğini, zaman zaman, topluma izah etme durumu ortaya çıkıyor.

Bu çerçevede, devletin kurumları karşı karşıya getirilmemelidir; devletin işleyen mekanizmaları içerisinde yer alan insanlar birbirleriyle çekişme, çatışma haline getirilmemelidir; esas söylemek istediğim nokta budur. Hükümetler gelir gider, insanlar gelir gider; ama, devletin makamları bakidir; o makamların yeri, ehemmiyeti, önemi, hep aynı kalmalıdır ve sarsıntıya uğratılmamalıdır.

Tabiî, bürokrasi içerisinde yer alanlar -bir bürokrat olarak söylüyorum- kural koymaktan daha çok, önceden belirlenmiş kurallara göre oynamayı severler ve o kurallar da bellidir; ancak, siyaset, tersine, kuralları kendine uydurmak gibi bir eğilime sahip.

Devletin organları zaman zaman toplantılar yaparlar, brifingler düzenlerler ve bu brifinglere belirli davetler yapılır. O davetler, kendi içerisinde cereyan eder ve tabiî, çeşitli teşkilat kanunlarında veya başka kanunlarda, bunu engelleyen, bunlara üst iradenin müdahale etmesine imkân tanıyan maddeler bulabilirsiniz; ancak, bence, en güzel yönetim tarzı, sahip olunan yetkilerin her zaman kullanılması anlamında değildir; bunu, kanunlarda yazan bu yetkiler her zaman kullanılacak anlamında anlamamak gerekir. Onun ötesinde, bugün gelinen noktada, medyanın ve panellerin çok olduğu bir ortamda, devletin içerisinde yer alan bürokratlar, zaman zaman bu kabil davetleri alırlar ve kimseye de haber vermeden oralara giderler, bilgiler alırlar. Bu bilgiler alınırken, bundan alınmamak gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzun, lütfen toparlayın.

HAYRETTİN UZUN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, politikada, belirli sözleri kullanmaya dikkat etmek durumundayız. Amerika başkanlarından birinin güzel bir lafı var: "Hiçbir politikacı, yapmadığı konuşmadan dolayı seçim kaybetmez." Bu şekilde, Türkiye'de siyaset yapanların, konuşma hususunda, belirli makam ve kurumlara ilgili yaklaşımlarında aşırı hassasiyet göstermeleri dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzun.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına yanıt talebi?.. Yok.

3. -Samsun Milletvekili Ayhan Gürel'in, Samsun İli Kavak İlçe merkezinde çevre kirliliği ile bazı köylerinde içmesuyu ve yol sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü konuşma, Samsun İli Kavak İlçe merkezinde çevre kirliliği, bazı köylerinde ise içmesuyu ve yol sorunları hakkında, Samsun Milletvekili Sayın Ayhan Gürel'in.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

AYHAN GÜREL (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Samsun İli Kavak İlçesinin bazı sorunlarına çözüm bulabilmek amacıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi, Demokratik Sol Partisi ve şahsım adına, içtenlikle selamlıyorum.

Kavak İlçesi, 1934 yılında ilçe haline gelmiş. Maalesef, ilçeme, o günden bugüne değin devlet tarafından herhangi bir yatırım yapılamamıştır. Bu nedenle de ilçem gelişememiş ve ilçemden Samsun İline ve başka yerlere göçler başlamıştır.

Nitekim, devlet, bir ara, Asarcık Nahiyesine kereste entegre tesisleri, bunun yanında, Kavak İlçesine çimento fabrikaları kurmayı kararlaştırmış; ama, çıkarı bozulan bazı kişiler, bu fabrikaların kurulmasını engelleyerek, bunların başka yerlere, yörelere kaçmalarına neden olmuşlardır.

Şu anda, devlet tarafından olumlu bir yatırım -organize sanayi- başlatılmıştır. Buradan, bu organize sanayi bölgesinin kurulmasına karar verenlere şükranlarımı sunuyorum, emeği geçenleri de tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu organize sanayi bölgesinin, şu anda, kamulaştırılması tamamlanmış olup, altyapı projelerinin hazırlanmasını müteakip ihale işlemlerine başlanacaktır. 1997 yılında, revize ödenek olarak, 32 milyar 117 milyon lira tahsisat ayrılmıştır.

Maalesef, ilçeme, sağlık hizmetleri yeterli ölçüde verilememiştir. 1934 yılında ilçe olan Kavak'a, maalesef, bir devlet hastanesi yapılmamış, sağlık ocağı ve sağlık merkeziyle hizmet vermeye çalışılmış; ancak, yeterli hizmet verilememiştir. Nitekim, 1996 yılında, 30 yataklı, 10 lojmanlı devlet hastanesi yapımına başlanmıştır; ama, 15 bin nüfuslu Kavak İlçemize, bu hastanenin de yeterli hizmeti vereceğini zannetmiyorum.

İlçemin bazı köylerinin içmesuları yoktur. Yani, 21 inci Asra doğru giderken, ilçemizde, daha içmesuyu olmayan köylerimiz var. Bu, üzücü bir durum. Örneğin, Alagömlek, Karacalar, Ilıca, Sıralı, Bekdemir, Kethüda, Küçükçukur, Alaçamderesi, Dereköy köylerinin içmesuları yoktur. 1996 yılında bu köylere su getirilmesi için girişimde bulunulmuş, maalesef, 1997 yılı programına alınamamıştır. Samsun'da, 8.5.1997 tarihinde yapılan il koordinasyon kurulu toplantısına katıldım. Bu toplantıda, özel idareden kaynak yaratılarak, bu köylere içmesuyu getirilmesine karar verildi.

Yine, ilçemin bazı köy yolları, maalesef, yapılmamıştır, ihmal edilmiştir. Örneğin, İdrisli, Mohsunlu, Çayırlı, Beyköy, Kayıköy, Göçebe, Divanbaşı, Mahmutbeyli, Üçhanlar, Belalan Köylerinin yollarının yapılması işi 1997 programına alınamadığı gerekçesiyle hiçbir işlem yapılamamaktadır. Buradan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanımızı göreve davet ediyorum. Köy hizmetleriyle ilgili bir çalışmadır; gerekli yardımları yapacağı umuduyla, kendisinden bu hizmeti bekliyorum.

Yine, Kavak İlçe Kaymakamlığının, Sayın Devlet Bakanından bir isteği var; aynen iletiyorum:

"Köy hizmetleri şantiyemize, çok acil, 1 adet lastik tekerlekli kepçenin verilmesi... " Bu durumu da ilgili Devlet Bakanına buradan iletiyorum. Şu anda kendisi Genel Kurulda yok; ama, yazılı olarak da bu hususu kendisine bildireceğim, bu hizmetin yerine getirilmesini bizzat kendisinden istirham edeceğim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda, benim soru soracağım bakanlarımız aramızda değiller; Sağlık Bakanımız ve Çevre Bakanımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gürel, lütfen toparlayın.

AYHAN GÜREL (Devamla) - Ben, onlara, benim ilçemde, şu anda, hukuk kurallarına aykırı olarak çalışmakta olan bazı işletmelerle ilgili sorular soracaktım ve bu işletmelerin bir an önce faaliyetlerini durdurmalarını kendilerinden isteyecektim. Yalnız, burada hazır bulunmadıkları için, bundan sonraki bir gündemdışı konuşmamda kendilerinin hazır bulunmalarını sağlayarak, o zaman bu istemlerimi kendilerine ileterek, çözüm getirmelerini isteyeceğim.

Beni dinlemiş olmanızdan dolayı sizlere ve bu konuşma fırsatını bana sağlayan Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gürel.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına yanıt yolunda bir talep?.. Yok.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Nevzat Ercan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Mehmet Selim Ensarioğlu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/871)

10 Haziran 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

11 Haziran 1997 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Mehmet Selim Ensarioğlu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.-Mısır'a gidecek olan Devlet Bakanı Abdullah Gül'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/872)

10 Haziran 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere 11 Haziran 1997 tarihinde Mısır'a gidecek olan Devlet Bakanı Doç. Dr. Abdullah Gül'ün dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.-Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/873)

10 Haziran 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1997 NATO Savunma Bakanları İlkbahar Toplantısına katılmak üzere, 11 Haziran 1997 tarihinde Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda kurulan (10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu geçici başkanlığının, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

4. -(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin önergesi (3/874)

11.06.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 11.6.1997 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmış, kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

Ali Topuz

İstanbul

Geçici Komisyon Başkanı

Başkan : Mustafa Ünaldı (Konya) 6 oy

Başkanvekili : Yaman Törüner (Afyon) 6 oy

Sözcü : Azmi Ateş (İstanbul) 5 oy

Kâtip : Mehmet Büyükyılmaz (Adana) 5 oy

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis soruşturması önergesi vardır; önerge, bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Meclis soruşturması önergesini okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.-Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 57 arkadaşının, yerel yönetimlere yapılan yardımlarda Anayasa ve kanunlara aykırı olarak partizanca davranmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Maliye Bakanı Abdüllatif Şener hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/14)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler Tertibinde yer alan ödenekten mahallî idarelere yapılacak yardımları, Anayasanın ve yasaların belirlediği sınırlar dışına çıkarak, ayırımcılık anlayışı içerisinde, siyasî saiklerle ve pazarlıklar sonucunda iktidar partisine mensup belediyelere aktararak görevini kötüye kullanan Maliye Bakanı Abdüllatif Şener hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 107 nci maddesi gereğince, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi gereğince görevi kötüye kullanma fiili nedeniyle Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz.

Fuat Çay Yahya Şimşek

Hatay Bursa

Orhan Veli Yıldırım Mehmet Sevigen

Tunceli İstanbul

D. Fikri Sağlar Şahin Ulusoy

İçel Tokat

Ali Şahin Celal Topkan

Kahramanmaraş Adıyaman

Atilâ Sav Nezir Büyükcengiz

Hatay Konya

Oya Araslı M. Seyfi Oktay

İçel Ankara

Bekir Kumbul Aydın Güven Gürkan

Antalya İzmir

Yusuf Öztop Zeki Çakıroğlu

Antalya Muğla

Eşref Erdem Metin Arifağaoğlu

Ankara Artvin

Ali Rıza Bodur A. Hamdi Üçpınarlar

İzmir Çanakkale

Mustafa Kul Yılmaz Ateş

Erzincan Ankara

Mahmut Işık Erol Çevikçe

Sıvas Adana

Ayhan Fırat Ali Günay

Malatya Hatay

Birgen Keleş Nihat Matkap

İzmir Hatay

Bülent Tanla Bekir Yurdagül

İstanbul Kocaeli

Adnan Keskin İrfan Gürpınar

Denizli Kırklareli

Haydar Oymak Mustafa Yıldız

Amasya Erzincan

İsmet Atalay Ali Haydar Şahin

Ardahan Çorum

Murat Karayalçın Sabri Ergül

Samsun İzmir

Ercan Karakaş Onur Kumbaracıbaşı

İstanbul Kocaeli

Necdet Menzir İ. Önder Kırlı

İstanbul Balıkesir

Mehmet Batallı Ahmet Küçük

Gaziantep Çanakkale

Mehmet Köstepen Mehmet Cevdet Selvi

İzmir İstanbul

Veli Aksoy Yüksel Aksu

İzmir Bursa

Mehmet Moğultay Ahmet Güryüz Ketenci

İstanbul İstanbul

Fatih Atay Hikmet Çetin

Aydın Gaziantep

Erdoğan Yetenç Altan Öymen

Manisa İstanbul

Ali Topuz Algan Hacaloğlu

İstanbul İstanbul

Önder Sav Ali Dinçer

Ankara Ankara

GEREKÇE

Yerel yönetimler, belde halkının ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yasalar çerçevesinde, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir. Hangi siyasî partiden olursa olsun seçilen yönetim, tüm halkın ortak ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet vermektedir. Merkezî idareden yapılacak yardımlar ne yönetime ne de mensubu bulunduğu siyasî partinin seçmenlerine dönük değildir; doğrudan, orada yaşayan tüm yurttaşlara dönüktür.

Bütçe kanununda belirlenen mahallî idarelere yapılacak yardımlar tüm belediyeler için olup, belediyeler arasında herhangi bir ayrım yapılması söz konusu değildir. Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler Tertibinde yer alan ödenek, yasal ve Anayasal ilkeler gözetilerek bütçe kanunu çerçevesinde kullanılmak zorundadır.

Merkezî idare, yerel yönetimler üzerindeki yetkilerini, "mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla ve kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde" kullanması anayasal bir zorunluluktur.

Yine Anayasamıza göre, "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşiklik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır"

Oysa RP-DYP koalisyonu anayasal kuralların dışına çıkarak, kanunların merkezî idareye verdiği yetkileri belediyelere karşı bir tehdit ve şantaj aracı olarak kullanmıştır. Bu yetkiler belediye başkanlarının transferlerinde devreye sokulmuş, özellikle RP'ye geçmeyen belediyelerin yardım istekleri reddedilmiştir. Yardımlar yapılırken açıkça partizanlık yapılmış, kamu kaynakları iktidar partilerine mensup belediyelere peşkeş çekilmiştir.

Bu konularla ilgili Maliye Bakanına yöneltilen sorulara ayrıntılı cevap verilmemiş, sadece toplam rakamlar bildirilmiştir. Böylelikle, Meclisin bilgi edinme yollarının sağlıklı işletilmesi engellenmiştir.

Son gensoru görüşmeleri sonrasında ortaya çıkan bir belge, bu durumun hangi noktalara vardığını açıkca ortaya koymuştur. Buna göre, DYPGenel Başkan Yardımcısı Rıza Akçalı tarafından DYP milletvekillerine gönderilen bir yazıda, Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'le varılan mutabakat sonucu DYP'li belediyelere "Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler Tertibi"nde yer alan ödenekten DYP'li belde belediyelerine 2'şer, ilçe belediyelerine 2,5'ar, il belediyelerine 10'ar milyar çıkartıldığı resmî olarak bildirilmiştir.

Bu belgeden de anlaşıldığı üzere, ilgili Bakan, yetkilerini Anayasa ve yasalar çerçevesinde kullanmayarak, siyasî ve keyfî tasarrufta bulunmuştur. Siyasî saiklerle yapılan bu tasarruf, görevi kötüye kullanma fiilini oluşturmaktadır. Bu gerekçelerle Anayasanın 100 üncü maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 107 nci maddesi gereğince Maliye Bakanı Abdüllatif Şener hakkında Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi gereğince görevi kötüye kullanma fiili nedeniyle Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesinde ifade olunan "Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve karara bağlar" hükmü uyarınca, soruşturma önergesinin görüşülme gününe dair Danışma Kurulu önerisi, daha sonra, Genel Kurulun onayına sunulacaktır.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V.-KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. -926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

2.-Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Kooperatifler Kanununun 92 nci Maddesi ile Ek 2 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının 4 No.lu Bendi Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M.Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/558, 1/521, 2/412, 2/454) (S. Sayısı :271) (1)

BAŞKAN - Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Kooperatifler Kanununun 92 nci Maddesi ile Ek 2 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının 4 Nolu Bendi Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Tekliflerinin müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, teklifin tümü üzerinde, siyasî parti grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Söz sırası, teklifin tümü üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'dadır.

Buyurun Sayın Kul.

EMİN KUL (İstanbul) - Başkanım, talebimi geri alıyorum.

BAŞKAN - Talebinizi geri alıyorsunuz.

Bu durumda, başka söz talebi olmadığı için, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Kooperatifler Kanununun 92 nci Maddesi ile Ek 2 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının 4 No'lu Bendi Hükümlerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi

MADDE 1. - 24.4.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 92 nci Maddesi ile ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanun teklifinin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3. -Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

BAŞKAN - Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

4.-Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı :164)

BAŞKAN - Millî Eğtim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

5.-625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim,Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı :168)

BAŞKAN - 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

6.-Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232)

BAŞKAN - Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çİller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız.

Sayın Komisyon, hazır mısınız?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, bu konuyu müzakereye hazır değiliz.

BAŞKAN - Bu konuyu müzakereye hazır değilsiniz.

Müzakere ertelenmiştir.

7.-Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 29 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/613, 2/408, 2/451) (S. Sayısı :272) (1)

BAŞKAN - Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 29 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?... Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler_ Etmeyenler_ Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenler?..

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Hikmet Sami Türk.

OYA ARASLI (İçel) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav.

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Türk, süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128 inci maddesine göre "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür."

Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, memurlar ve diğer kamu görevlileri, devletin aslî ve sürekli görevlerini yerine getiren insanlardır; devleti omuzlarında taşıyan insanlardır; devletin, her günkü, binbir işlemleriyle çalışmasını, yürümesini sağlayan insanlardır. O nedenle, bu insanlara, sadece insan onuruna yaraşır bir hayat düzeyi değil, aynı zamanda, memur ve kamu görevlisi olma sıfatına yaraşır bir hayat düzeyinin sağlanması, devletin öncelikli görevlerindendir.

Bildiğiniz gibi, işçiler ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek için sendikalar kurma hakkına sahiptirler; ancak, memurlar ve kamu görevlilerinin sendikal hakları, öteden beri, ayrı düzenlemelere konu olmuş, farklı bir açıdan değerlendirilmiştir. Türk hukukunda, ilk kez, işçi niteliğinde olmayan kamu hizmeti görevlilerinin sendikal hakları, 1961 Anayasasında ele alınmıştır.

1961 Anayasasının ilk metninde, 46 ncıyı maddeye göre, çalışanlar ve işverenlerin sendikalar ve sendika birlikleri kurma hakları kabul edilmişti. Böylece, Türk hukukunda, ilk kez, sendika kurma hakkı, dernek kurma hakkı dışına çıkarılarak, ayrıca, kendi özellikleri içerisinde bir hak olarak tanınmaktaydı. Bu maddede, ikinci fıkrada, işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki haklarının kanunla düzenleneceği belirtilmişti. 1961 Anayasasının bu hükmüne uygun olarak, bir yandan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa bir hüküm konulmuş, öbür yandan da, Devlet Personeli Sendikaları Kanunu çıkarılmıştı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesine göre, devlet memurları, özel kanunda belirtilen hükümler uyarınca sendika ve meslek birlikleri kurabilecek ve bunlara üye olabileceklerdi. Bu özel kanun ise, 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu idi. Bu Kanunun 1 nci maddesine göre, işçi niteliğinde olanlar dışındaki kamu hizmeti personelinin ortak meslekî, kültürel, sosyal ve iktisadî hak ve menfaatlarını korumak, özellikle, meslekî gelişmeyi ve aralarındaki yardımlaşmayı sağlamak amacıyla kuracakları sendikalar hakkında bu kanun hükümleri uygulanacaktı. Bu kanun incelendiği zaman, gerçek anlamda bir sendikacılığın söz konusu olmadığını, daha çok bir yardımlaşma, dayanışma, meslekî gelişme için ortak çaba sarf etme amacının önplanda olduğunu görürsünüz. Gerçi Kanun, 13 üncü maddesinde, bu sendikalar için uzun bir faaliyet listesi vermekteydi; ancak, 14 üncü maddesinde de, yine o kadar değilse bile, uzunca bir yasak faaliyetler listesini de eklemekteydi.

Siyasî faaliyet yasağıyla ilgili hükümler bir yana bırakılacak olsa bile, bu kanuna göre, devlet personeli sendikaları, devlet personeli hukukuna veya kamu hizmeti görevlilerine ilişkin mevzuatın uygulanmasına dair isteklerini açıklamak veya desteklemek amacıyla açık yer toplantıları ve gösteri yürüyüşleri yapma hakkından dahi yoksundu; ancak, bu çerçeve içerisinde dahi, devlet personelinin sendikal hakları devam edememiştir. 12 Mart döneminde Anayasanın 46 ncı maddesi değiştirilmiş ve oradaki, geniş kapsamlı "çalışanlar" yerine, işçiler ve işverenlerin sendikalar kurabilecekleri hükme bağlanmıştı.

Yapılan değişikliğin gerekçesinde, var olan devlet personeli sendikalarının, toplusözleşme, grev, lokavt gibi kurumlara işin niteliği gereği olarak yer vermeye olanak bulunmayan kamu hizmetlileri kuruluşlarının gerçek anlamda bir sendikal faaliyette bulunmaları olanağı olmadığı için, artık, devlet personeli sendikalarıyla ilgili hükmün kaldırılması gereğine işaret edilmiştir.

Ayrıca, bu gerekçede, bu kuruluşların, sendika olarak adlandırılmasının, her şeyden önce, kavram kargaşasına neden olacağı, ayrıca "sendika" teriminin etkisiyle, bu kavrama, olduğundan başka bir anlam verilmesi eğiliminin ortaya çıktığı belirtilmekteydi ve bu gerekçede "sendikalar" yerine, bundan böyle "kuruluş" olarak adlandırılacak kuruluşların örgütlendirileceği ve bununla ilgili ayrı bir yasal düzenleme yapılacağı belirtilmektedir.

1961 Anayasasında bu değişikliği yapan kanun, 20.9.1971 tarih ve 1488 sayılı Kanundur. Aynı kanunla, Anayasaya eklenen geçici 16 ncı maddeye göre de, Anayasanın 46 ncı maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihte, 624 sayılı Kanuna dayanılarak kurulmuş olan kamu hizmetlileri sendikalarının faaliyetinin sona ereceği hükme bağlanıyordu; böylece, Anayasa hükmüyle, devlet personeli sendikalarının varlığına son verilmiştir. Ancak, aynı geçici maddede, kamu hizmetlileri kuruluşlarının, kuruluşuna ve sendikaların varlıklarının bu kuruluşlara intikaline ait hükümlerin kanunla düzenleneceği belirtilmekteydi; ancak, bu kanun hiçbir zaman çıkmamıştır.

1982 Anayasası yapılırken, 12 Mart döneminin işçi niteliğinde olmayan kamu hizmeti görevlilerinin sendikal hakları konusundaki anlayış değişmemişti. 1982 Anayasasının halen yürürlükte olan 51 inci maddesine göre, işçiler ve işverenler sendikalar kurabilecekti; ancak, bildiğiniz gibi, bu durumda 1995 yılında bir değişiklik olmuştur. 1995 yılında yapılan bir değişiklikle, Anayasanın 53 üncü maddesine üçüncü fıkra olarak ayrıntılı bir düzenleme eklenmiştir. Aslında, bu düzenleme, yasa tekniği bakımından uygun yerde ve uygun bir biçimde yapılmamıştır. Bir taraftan, Anayasanın sendikal faaliyetlerle ilgili 52 nci maddesi yürürlükten kaldırılmış, Anayasada bir boşluk meydana gelmiş; öbür taraftan, 53 üncü maddenin toplu iş sözleşmesi hakkını düzenleyen hükümleri arasına bu kamu görevlileri sendikalarıyla ilgili düzenleme sıkıştırılmıştır; oysa, bu düzenleme, pekâlâ, 52 nci maddeye konulabilir ve orada da, Anayasanın bir maddesinin boş kalması önlenebilirdi.

Şimdi, kabul edilen düzenleme kamu hizmeti görevlilerine hangi hakları sağlıyor? 53 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir defa, kurulacak olan sendikalar, aynı maddenin birinci ve ikinci fıkralarına tabi olmayacaktır; yani, toplu iş sözleşmesi yapamayacaktır. Öte yandan, bu sendikalar, 54 üncü madde hükümlerine de tabi olmayacaktır; yani, grev hakkı ve lokavt onlar için söz konusu olmayacaktır. Peki, bu sendikalara tanınan hak nedir? Bu sendikalara tanınan hak, üyeleri adına yargı mercilerine başvurmak ve idareyle amaçları doğrultusunda toplugörüşme yapmaktır. Bu toplugörüşme, yeni olan unsurdur ve kabul etmek gerekir ki, 1961 Anayasası döneminde Devlet Personeli Sendikaları Kanunuyla tanınan hakların ilerisinde bir düzenlemedir; ama, bunun da, henüz, kamu hizmeti görevlilerimizi tatmin edecek bir düzenleme olmadığı da açıktır. Yapılacak toplugörüşmeyle ilgili ayrıntılar da bu düzenlemede yer almaktadır. Aslında, yasaya bırakılması gereken hükümler, doğrudan doğruya Anayasaya konulmuştur ve bu, şimdi, yasa koyucunun düzenleme alanını daraltan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sendikalarla, idare arasında yapılacak toplugörüşme sonunda bir anlaşmaya varılırsa, bir mutabakat metni düzenlenecek ve bu mutabakat metni, uygun idarî veya yasal düzenlemenin yapılabilmesi için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulacaktır. Eğer, böyle bir mutabakata ulaşılamazsa, o takdirde, yine, anlaşma ve anlaşmazlık noktalarını belirten bir tutanak hazırlanacak ve bu da, Bakanlar Kurulunun takdirine sunulacaktır. İşte, tanınan hak, bu çerçeve içerisindedir. Toplugörüşme, bir toplusözleşme değildir; toplusözleşmede anlaşmaya varamama durumunda söz konusu olabilecek grev veya lokavt söz konusu olmayacaktır.

Bu maddede, getirilen bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, Türkiye'nin taraf olduğu bir uluslararası sözleşmeden de söz etmek yerinde olacaktır. Bu sözleşme, Türkiye Büyük Millet Meclisince, 25.11.1992 tarih ve 3848 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan, Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşmedir. Bu kanun çerçevesinde, Bakanlar Kurulu, 8.1.1993 tarih ve 93/3967 sayılı Kararnameyle, 151 sayılı ILO Sözleşmesini -Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesini- onaylamış bulunmaktadır.

Bu sözleşmede, daha önce, yine, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından çıkarılan 1948 tarihli Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Hakkında Sözleşme ile 1949 tarihli Örgütlenme ve Toplupazarlık Hakkına İlişkin Sözleşmenin, kamu görevlilerini kapsaması konusunda farklı anlayışlar olduğu, o nedenle, kamu hizmetinde örgütlenme konusunda ayrı bir sözleşme yapılmasının gerekli olduğu ve zaten üye devletlerin siyasal, sosyal ve ekonomik sistemlerinde büyük ölçüde çeşitlilik gösterdiği; bu durumun da, böyle ayrı bir sözleşmeyi zorunlu kıldığı belirtilmektedir.

Sözleşmenin 7 nci maddesine göre, "Kamu görevlileri örgütleri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan koşulların belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını teşvik için, gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır."

Demek ki, burada da, kamu görevlileriyle kamu makamları arasında öncelikle görüşme yöntemiyle, onların, kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal hakları düzenlenecek; ama, onların katılımını sağlayan başka yöntemler de söz konusu olabilecektir.

Yine, 151 sayılı Sözleşmenin 8 inci maddesine göre, "Çalışma koşullarının belirlenmesiyle ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü, ulusal koşullara uygun olarak taraflar arasında görüşme yoluyla veya ilgili tarafların güvenini sağlayacak şekilde kurulan arabuluculuk, uzlaştırma veya tahkim gibi, bağımsız ve tarafsız mekanizmalardan yararlanılarak araştırılacaktır." Böylece, her durumda, gerek kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlarının sağlanması, gerek çıkacak uyuşmazlıkların çözümü, öncelikle, görüşme yoluyla olacaktır; ancak, diğer bağımsız ve tarafsız mekanizmalardan da yararlanılabilecektir. Şimdi, 151 sayılı Sözleşmeyle karşılaştırıldığında, 1995 yılında Anayasanın 53 üncü maddesine eklenen düzenlemenin sözleşme çerçevesinde olduğu görülür. O sözleşme, zaten, çeşitli ülkelerin farklı gereksinmeleri dikkate alınarak, geniş kapsamlı düzenlenmiştir.

Şimdi, bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Anayasada yapılan değişikliğin bir bölümünün gereğini yerine getirmektedir; daha önce sözünü ettiğim Devlet Memurları Kanununun yürürlükten kaldırılmış olan 22 nci maddesi yerine yeni bir düzenleme önerilmektedir. Buna göre, "Devlet memurları, Anayasada ve özel kanunda belirtilen hükümler uyarınca, sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler." İşte, getirilen değişiklik budur; ama, bu, yeterli değildir; çünkü, kamu personeli sendikaları konusunda ayrı bir düzenleme yapılması zorunluluğu vardır. Nitekim, Anayasa, bu sendikalarla ilgili hükümleri ve toplugörüşme süreciyle ilgili hükümleri getirecek olan düzenlemenin kanunla yapılacağını belirtmiştir, bu kanunun çıkarılması gerekmektedir. Şimdi görüşmekte olduğumuz yasa önerisi, bu alanda sadece bir ilk adımdır, mütevazı bir başlangıçtır.

Öte yandan, diğer bazı düzenlemelerde de, kamu personelinin sendikal haklarını önleyen hükümler yer almaktadır. Örneğin, 22.1.1990 tarih ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede, yani, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede, hâlâ, sendikal faaliyet yasağı vardır; bu yasağın da kaldırılması gerekir.

Bugün bir başlangıç yaptığımız düzenlemeler devam edecek olursa, bu yasama döneminde, hem yasalarda kalan bütün yasakların kaldırılması hem kamu personeli sendikalarıyla ilgili asıl ayrıntılı özel düzenlemenin çıkarılması zorunluluğu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türk, lütfen toparlayalım.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu yapılmadığı sürece, şimdi çıkaracağımız düzenleme, sadece, memur sendikalarının, kamu personeli sendikalarının kurulması konusunda bazı tereddütleri ortadan kaldırmaktan ve onlara yasal bir temel sağlamaktan öteye gitmeyecektir; ama, bunların çalışmaları, yetkileri, organları, ayrı, özel bir düzenlemeyle ele alınmalıdır ve bu düzenleme yapılırken, hem Anayasanın 53 üncü maddesi hem 151 sayılı ILO Sözleşmesi dikkate alınmalıdır. Daha ilerisi, Anayasada, kamu personeline, gördükleri göreve, sıfatlarına layık ekonomik ve sosyal haklara kavuşturucu haklar tanınmalıdır.

Demokratik Sol Parti, bu hakların, bu düzenlemelerin savunucusudur.

Bu anlayış içerisinde, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türk.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav.

Buyurun Sayın Sav. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini Yüce Kurulun değerlendirmesine sunmak üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi en içten duygularımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, bu yasa değişikliği teklifi, temmuz 1995'te 4121 sayılı Yasayla yapılan anayasa değişikliğinin özel yasalara yansıtılması amacıyla yapılmış bir çalışmanın ürünü bulunmaktadır. Bilindiği gibi, bugün, Yüce Meclisin oluşumu, bir partinin tek başına, kendi ilkeleri ve ideolojisi doğrultusunda yasalar çıkarmasına elvermemektedir. Bu nedenle, partilerin uyum yasaları konusunda da uyumlu ve uzlaşıcı bir çalışma yapmalarını zorunlu kılmaktadır. Bu uzlaşma, partilerin kendi görüşlerinde diretme ve dayatmasını olanaksız kılmakta ve ortak paydaların bulunmasını zorunlu hale getirmektedir. Aksi halde, uzlaşma değil, çatışma çıkacak ve bir sonuca ulaşılamayacaktır. Bu gerçek, partilerin bir ortak paydayı paylaşmasını zorlamaktadır. Gerçekte, 4121 sayılı Yasayla yapılan anayasa değişikliği de, aynı biçimde bir uzlaşma metniydi.

Cumhuriyet Halk Partisi, kamu çalışanlarının sendikalar ve sendika üst kuruluşları kurma hakkını en geniş kapsamıyla gerekli ve zorunlu saymaktadır. 4121 sayılı Yasayla Anayasanın 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenlemenin, demokratik ölçütlere, standartlara ve uluslararası anlaşmalara uygunluğunun tartışmaya açık olduğunu biliyoruz. Anayasanın 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasıyla yapılan düzenlemeyi anımsatmak isterim:

"128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir ve idareyle amaçları doğrultusunda toplugörüşme yapabilirler. Toplugörüşme sonunda anlaşmaya varılırsa, düzenlenecek mutabakat metni taraflarca imzalanır. Bu mutabakat metni, uygun idarî veya kanunî düzenlemenin yapılabilmesi için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Toplugörüşme sonunda mutabakat metni imzalanmamışsa, anlaşma ve anlaşmazlık noktaları da taraflarca imzalanacak bir tutanakla Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usuller kanunla düzenlenir.

Aynı işyerinde, aynı dönem için, birden fazla toplu iş sözleşmesi yapılamaz ve uygulanamaz."

Metin dikkatle incelendiğinde, kendi içinde birtakım yasakları ve sınırlamaları içerdiği açıkça belli olmaktadır. Bir uzlaşma için, yaklaşma metninin bütün özelliklerini taşımaktadır. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuyla ilgili olarak daha önce belirlediği ve 19 uncu Dönemde demokratik normlara uygun olarak hazırladığı metin ise bundan çok farklıdır; o metni de Yüce Kurulun bilgisine sunuyoruz:

"İşçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları, gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak ayrı bir yasayla düzenlenir.

Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, demokratik esaslara aykırı olamaz.

Sendikalar üzerindeki devlet gözetimi, sendikaların kuruluş ve faaliyetlerinin yasalara uygunluğunu sağlamak amacıyla ve sendika bağımsızlığı ilkesini zedelemeyecek bir biçimde yasayla düzenlenir.

Sendika ve üst kuruluşların faaliyetlerinin durdurulması veya kapatılması, ancak, yasanın açıkça öngördüğü hallerde hâkim kararıyla mümkündür."

Değerli milletvekilleri, koalisyon ortağı olduğumuz geçen dönemde üzerinde önemle durduğumuz düzenlemelerin başında, kamu görevlileri sendikaları, toplusözleşme ve grev kanunu düzenlemesi yer almaktaydı. O dönemde, koalisyon ortağı ile aramızda bir hayli gerginliğin yaşanmasına yol açan bu düzenleme, uzun ve yorucu tartışmalardan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştu. Komisyonlarda görüşülerek olgunlaştırıldıktan sonra bu metin son şeklini almıştı; ancak, tasarı, Meclis Genel Kurulunun gündeminde yer alma aşamasında iken, erken seçimin gündeme gelişi nedeniyle yasalaşamamıştır.

Söz konusu kanun tasarısının gerekçesine bakıldığında, ne denli demokratik bir anlayışın ürünü olduğu görülecektir. Bu bakımdan, 4121 sayılı Yasayla yapılan anayasa değişikliği ve ona uygun olarak yapılmış olan teklifin gerekçesiyle kıyaslanması bakımından, kanun tasarısıyla ilgili gerekçemizi Yüce Meclisin bilgisine sunuyorum:

"Demokratik ve sosyal hukuk devleti olmanın en önemli göstergelerinden birisi de örgütlenme özgürlüğüdür. Temel insan haklarından sayılan bu özgürlüğün, sendikal hak olarak tüm çalışanlara ayırımsız tanınması gerekmektedir; ancak, çalışan kesimler içerisinde işçiler bu hakka sahip oldukları halde, kamu görevlileri bu haktan yoksundurlar.

1961 Anayasasının 46 ncı maddesi, tüm çalışanlara sendika kurma ve bunlara üye olma özgürlüğünü tanımış, kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki haklarının ise yasayla düzenleneceğini öngörmüştür. Buna paralel olarak, 1965 yılında kabul edilen 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunuyla, ülkemizde kamu görevlilerinin ilk kez sendikalaşması gerçekleşmişti. Ancak, oldukça sınırlayıcı ve yasaklayıcı hükümler de içeren bir Kanun olmasına karşın, 12 Mart 1971 muhtırasının ardından, Anayasayı değiştiren 20 Eylül 1971 tarihli ve 1488 sayılı Kanunla, kamu görevlilerinin sendikalaşması yasaklanmıştı.

1982 Anayasası, kamu görevlilerine sendika kurma hakkını açıkça tanımamış, ancak yasaklamamıştır da. Yurttaşların tüm haklarının anayasada tek tek sayılmasına olanak bulunmadığı gibi, buna gerek de yoktur. Esasen anayasalar, temel hak ve özgürlükleri belirtmek ve bunları anayasal güvenceye bağlamakla yetinirler. Anayasada yer almayan diğer hakların konusu, kapsam ve kullanış şekli, kanunlarla düzenlenir. Bu nedenle, kamu görevlilerinin sendika kurmalarına ve üye olmalarına, Anayasamızdan kaynaklanan bir engelin söz konusu olamayacağı açıktır. Nitekim, Danıştay Birinci Dairesinin oybirliğiyle verdiği 22 Nisan 1992 tarihli ve 147 sayılı kararda, kamu görevlileri de dahil olmak üzere herkese sendika kurma hakkı tanınmasına ve konunun yasal olarak düzenlenmesine anayasal bir engel bulunmadığı açıkça kabul edilmiştir.

Ayrıca, ülkemiz, sendikal hakların uluslararası kaynaklarını oluşturan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Avrupa Sözleşmesinin 11 inci maddesi, Avrupa Sosyal Şartının girişi ve birinci bölümü, üyesi bulunduğumuz Uluslararası Çalışma Örgütü Anayasasının giriş bölümü, sendika özgürlüğüne ve örgütlenme hakkının korunmasına ilişkin 87 sayılı, kamu hizmetinde örgütlenme hakkının korunması ve istihdam koşullarının belirlenmesi yöntemlerine ilişkin 151 sayılı, örgütlenme ve toplupazarlık hakkının korunmasına ilişkin 98 sayılı Sözleşmeleri de onaylamış bulunmaktadır. Böylece, ülkemiz, kamu görevlileri de dahil, tüm çalışanlara sendikalaşma hakkını tanımayı esasen üstlenmiş bulunmaktadır. Kaldı ki, ülkemizce kabul edilen uluslararası sözleşmelerde belirtilen sendikal hakların, işçilerin yanı sıra kamu görevlilerine de tanınması, demokratik ve sosyal gelişmelerin gereği olduğu kadar, ülkemizin, sendikal hakların uluslararası kurallarına saygı ve bağlılığını göstermesi yönünden de önemli bir gösterge olacaktır.

Kamu görevlilerine de sendikalaşma hakkı, koalisyon ortağı partilerin seçim programları, koalisyon protokolü ve hükümet programında da yer almıştır. Özellikle hükümet programında yer alan 'sendikal hakların, ülkemizde ILO standartlarına uygun çerçevede kurumsallaşması sağlanacaktır; kamu görevlilerine sendikal hak ve özgürlüklerini tanıyacak gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır' görüşleri, bu kanunun hazırlanmasına ışık tutmuştur.

Bu kanun, uluslararası sözleşmelerde yer alan örgütlenme özgürlüğünün ulusal düzeyde yasallaştırılarak kamu görevlilerinin sendikal haklarını özgürce kullanabilmeleri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, hizmetin verimliliğinin artırılması, sendikaiçi demokrasinin gerçekleştirilmesi ve yönetime katılımın sağlanması amaçlanarak hazırlanmıştır. Kanunda, kamu görevlilerinin çalışma koşullarının toplupazarlıkla belirlenmesi, görüşmeler sonucu imzalanan toplusözleşmenin uygulanması ve uyuşmazlık durumunda arabuluculuk yolunun izlenmesi ve grev konuları da düzenlenmiş bulunmaktadır."

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu alanda Partimizin ilkelerine ve görüşlerine tam anlamıyla uygun olmasa da, bu yasa teklifini destekliyoruz ve yasa teklifi hakkında olumlu oy kullanacağız.

Cumhuriyet Halk Partisinin, anayasa değişikliğine bağlı olarak hazırladığı yasa teklifi, Mart 1996'da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştu. Bu teklif komisyonlarda görüşülmedi. Bu durumda, teklifimizi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının girişimi ve öncülüğüyle kurulan Uyum Yasaları Komisyonuna taşıdık. Teklifimiz, ortak bir çalışma sonucu bu aşamaya gelmiştir.

Sendikacı kökenli bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının görev yaptığı bir Hükümetin, daha geniş kapsamlı ve demokratik özlü bir yasalaşmaya önayak olmaması kabul edilemez; ancak, Parlamentonun bu yapısı, ilk genel seçimlerde daha demokratik bir anlayışa kavuşacaktır ve bu sıkıntılar aşılacaktır.

Bu umut ve dileklerle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesinin anayasa değişikliğine uyumlu biçime dönüştürülmesini sağlayan yasa teklifine anlayışla bakıyoruz.

Uyum yasalarının, bu dönemin başarılı bir yasama çalışması olacağı inancıyla, bu yasa teklifine de olumlu oy kullanacağımızı yineler, Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sav.

Teklifin tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Biltekin Özdemir; buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimin başında, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu düzenlemeyle, Denizli Milletvekili Sayın Hasan Korkmazcan ile siyasî parti gruplarını temsilen 10 milletvekili arkadaşımızın, 1982 yılında yürürlüğe konulmuş olan bugünkü Anayasamızın 53 üncü maddesinde gerekli değişiklikler yapılarak kamu görevlilerinden devlet memurluğu statüsünde olanların, yani, bir statü hukuku içerisinde aslî ve sürekli kamu hizmeti görmek konumunda olanların sendika kurma haklarıyla ilgili yeni bir yasal dayanak oluşturulmuş ve huzurunuza getirilen bu teklifle de, Anayasamızdaki bu değişikliğe uyum sağlamak üzere, ilgili kanunlarında ve Anayasamızda öngörülen kurallar çerçevesinde, devlet memurlarının sendika kurabilecekleri hükmü öngörülmüştür. Haddizatında böyle bir düzenlemenin, Hükümet tarafından daha önce huzurunuza getirilen yetki kanunu çerçevesinde de çözümlenmesi mümkün olabilirdi. Ancak, Hükümet o tarihlerde huzurunuza getirilen yetki kanununu bir yandan alelacele hazırladı, diğer taraftan da, bu nevi sosyal hukuka ilişkin düzenlemeleri dikkate almadığı için, bugün, bu teklifin tartışılması ve değerlendirilmesi ihtiyacıyla karşı karşıyayız.

Bu teklif, yerinde ve zorunlu bir tekliftir; Anayasamızın emrettiği bir hususun zorladığı bir boşluğu doldurmaya yönelik bir tekliftir. Tabiatıyla, kamu çalışanlarının, devlet hayatında halka hizmet anlayışı içerisinde müstesna bir yeri vardır. Devlet memurlarının memuriyete girişleri, yükselişleri, nitelikleri, ehliyetleri, özlük hakları ve bu haklara kendilerinin de katkılarıyla, en iyi şartların kazandırılması ne kadar mükemmel düzenlenirse, hiç kuşku yok, hükümetlerin bu konudaki başarısı da, buna paralel olarak yüksek olur.

Bu nedenle, devlet memurlarına, kamu yönetimleri karşısında, özellikle, siyasî yönetimler karşısında haklarını, gördükleri görevin asli ve sürekli olduğu mahiyetini zedelememek koşulları altında, kendi yararlarını, çıkarlarını, özlük haklarını ve diğer sosyal haklarını koruyabilme imkânını sağlamak gerekir. Esasen, bu düzenleme de, bu anlayış içerisinde öngörülmüştür; çünkü, kamu personeline ihtiyaç, devletin halka hizmet için gerekli olduğu gerçeğinin bir başka yönden fonksiyonu olarak düşünülmek gerekir.

Ülkemiz, sosyal hukuk devletinin hâkim olduğu bir ülkedir. Burada, hürriyetler rejimi esmek durumundadır. Hürriyetleri ne kadar kollayıcı düzenleme getirirsek, aslında ülkemize o derece yararlı davranış biçimini benimsemiş oluruz. Anayasamız da, bu çerçeve içerisinde, kişi hakları ve ödevleriyle, demokratik siyasî hayatımızın genişletilmesiyle ilgili hürriyetleri ve nihayet, sosyal ve ekonomik haklarla ilgili hürriyetleri geniş fasıllar halinde düzenlemiştir.

Anayasamızın 53 üncü maddesinde, mevcut fıkralara bir ilave fıkra getirilerek, Anayasamızın 128 inci maddesinin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin -ki, bunlar, başında da belirttiğim gibi, asli ve sürekli mahiyette kamu hizmeti gören devlet memurlarını kavrar- kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin, yani, Anayasanın 53 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarıyla, 54 üncü maddesinde; yani, grev hakkı ve lokavtı düzenleyen maddede yer alan hükümlere tabi olmamak kaydıyla, sendikalar ve üst kuruluşlarına, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilme imkânını açık tutmuştur.

Sayın milletvekilleri, haddizatında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 22 nci maddesinde, ilk şeklinde, kamu görevlilerinin ve o bağlamda devlet memurlarının sendika kurabilme hakkı vardı. Ancak, 1961 Anayasasında, bu konu çok açık bir düzenlemeye kavuşturulmadığı için, 1972 yılında, 2 numaralı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesiyle, söz konusu 22 nci madde hükmü yürürlükten kaldırılmış ve o tarihten bu yana, devlet memurlarının sendika kurup kuramayacakları, Anayasanın bu işe cevaz verip vermediği hususu, sürekli tartışma ve değerlendirme konusu yapılmıştır.

Bizim, Anavatan Partisi olarak, bu konuda tavrımız ve tutumumuz işin başından beri müspet olmuştur. Görülen hizmetin, devletin aslî ve sürekli hizmet görme anlayışını zedelememek koşuluyla, uluslararası anlaşmalara uygun şekilde ve Anayasamızın emrettiği, biraz önce arz ettiğim kuralın ışığında sendika kurulabilmesi konusunda, sürekli görüş ve beyanlarımız olmuştur.

Nitekim, Anavatan Partisi tarafından 1995 yılının başlarında yayımlanan bir dizi çalışmanın içerisinde, bu konuyla ilgili olarak da Partimiz görüşleri kamuoyuna sunulmuş ve personel reformunda gözetilecek ilk hususlardan birisinin, devlet memurları ve diğer kamu görevlilerine sendika kurma hakkının -bu hakkın kullanımında izlenecek süreç ayrı ve özel bir kanunla düzenlenmek üzere-mutlaka tanınması cihetine gidilecektir ifade ve taahhüdüne yer verilmiştir.

Bu çerçevede -aradan yaklaşık altı sekiz ay geçen bir süreç içerisinde- Anavatan Partisinin de katılımıyla, 26.7.1995 tarihinde 4121 sayılı Kanunla, Anayasamızın söz konusu 53 üncü maddesinde ifade ettiğimiz sendika kurabilme hakkını ihya ve inşa eden hüküm yürürlüğe konulmuş ve o günden bugüne -neredeyse geçen iki yıldır- bu hüküm hayata geçirilememiştir. Şimdi, memnuniyetle görüyoruz ki, bu teklifi görüşmeye getiren sayın teklif sahiplerine ve Hükümete teşekkürlerimi sunuyorum; buna destek veren bütün siyasî parti gruplarına da, kamu görevlileri adına ve onların içerisinden gelen mensupları olarak da şükranlarımı sunuyorum; yerinde bir düzenlemedir, geç kalınmış bir düzenlemedir.

Dileğim; işbaşında olacak hükümetlerin -bu suretle öngörülen düzenlemeye paralel olarak- en kısa zamanda, kamu görevlilerinin, devlet memurlarının bu haklarını nasıl kullanacakları konusundaki ilgili özel kanununu ve özel düzenlemeleri hazırlayıp yürürlüğe koyabilmeleridir.

Ben, bu temennilerle ve teklifin, kanunlaşması halinde de kanunun, çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinize, Partim ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Teklifin tümü üzerinde, Refah Partisi Grubu adına, Sayın Remzi Çetin; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA REMZİ ÇETİN (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlar, çalışmalarımızın verimli ve başarılı geçmesini temenni ederim.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin gerekçesine göre "23.7.1995 tarihli ve 4121 sayılı Kanunla 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesi değiştirilerek, kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında 53 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilmeleri imkânı getirilmiştir.

Anayasada yapılan bu değişikliğe uyum sağlanması, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun mülga 22 nci maddesinin yeniden düzenlenmesini zorunlu hale getirmektedir."

Bu çerçevede, kamu personelinin, memurlarımızın sendikalaşma hareketlerinin uzun bir geçmişi olduğunu da görmüş oluyoruz. Nitekim, 1936 yılından itibaren, anayasalarımızda, çalışma hayatını düzenleyen değişik maddelerin yer aldığını görmekteyiz.

Devlet memuru, 657 sayılı Devlet Personel Kanununun 4 üncü maddesinde şöyle tanımlanmıştır: "Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlere devamlı vazife görmek üzere atanan, genel veya katma bütçelerden veya bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlardan veyahut kefalet sandıklarından aylık alan kişiler."

Bizim devlet hayatımızda, "devlet memuru" kavramı, devleti somutlaştıran bir kişi olması sebebiyle özel bir öneme sahiptir; devlet, ne kadar kutsal bir varlık ise, devlet adına görev yapmakta olan da o denli mühim addedilmiştir. Bu köklü devlet geleneğinin getirdiği derin anlayış sebebiyle, devlet hayatında aksamaya yol açması ihtimali olan bütün uygulamalara, devlet memurunun sosyal ve ekonomik hakları da söz konusu olsa, dikkat etme gereği ortaya çıkmıştır.

Örneğin, 1989 tarihli bir yayında, memurlara sendika hakkı vermeyen veya memurların sendikalarda örgütlenmesini hâlâ ilke olarak tanımayan şu 7 ülkenin adı geçmektedir: Bolivya, Çad, Ekvador, Liberya, Nikaragua, Tayland ve Yemen. Ülkemizin, 1982 sonrası ILO raporlarında kamu görevlilerine sendika yasağı koyan ülkeler arasında yer almaması, kuşkusuz önemli bir noktadır.

Memurlarımızın meslek teşekkülleri veya sendikalar halinde organize olup, sosyal ve ekonomik haklarını arama çalışmaları uzun bir zaman almış bulunmaktadır. Nihayet, 1961 Anayasamızda, bireyi devlete karşı koruma şeklinde düzenlemeler öne çıkarılmış ve bu çerçevede, 274 sayılı Yasa, işçilere, grevli ve toplusözleşmeli sendika kurma hakkını getirmiştir. Aynı yasanın 46 ncı maddesinde, memurların da kapsam dahiline alınıp alınmaması hususu tartışmaya açılmış ve uzun müzakerelerden sonra, memurların kapsam dışı kalması kabul edilmiştir. Neticede, memurların ayrı bir statüde değerlendirilmesi uygun görülmüş; memurlara örgütlenme haklarının statüsünün belirlenmesinde temel ilke olarak, devlet işlerinin sürekliliği ve kesintiye uğramamasıdır şeklindeki temel prensip esas alınmıştır. Devlet memuru, devleti temsil eden kişi olarak, kuralları önceden belli bir işi yapmaktadır; yani, işe girmeden önce ekonomik ve sosyal şartları belirlenmiş bir hayata başlamaktadır. Dolayısıyla, memurun kendisinin şart belirleme hakkı başlangıçta olmadığına göre, sonra olması düşünülemez, yani, tek yanlı belirlenen kurallara göre çalışması gerekir mantığı ağır basmıştır.

1961 Anayasasının, hukukçularımıza göre, bireyi devlete karşı koruma eğilimi ağır basmaktadır. Bu cümleden olarak, 624 sayılı Yasa, 5.9.1963 tarihli 131 inci Birleşimde kabul edilmiştir. 624 sayılı Yasa, devlet memurlarına grevsiz ve toplusözleşmesiz örgütlenme hakkı getirmektedir.

1938 tarihli ve 3512 sayılı Cemiyetler Yasasının 12 nci maddesi, 2 Temmuz 1964 tarihinde 490 sayılı Yasayla yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre, 1938 tarihli ve 3512 sayılı Cemiyetler Yasası, sınıf adına ve temeline dayanan dernek, yani, sendika kurma hakkını kesin ve genel bir biçimde yasaklamakla kalmamış, merkez ve yerel yönetimlerde çalışan tüm kamu görevlilerini de dernek kurma hakkından yoksun bırakmıştır. 12 nci maddede "Devlet, hususi idareler ve belediyelerle devlete bağlı kurumlardan hizmet karşılığı maaş ve ücret alanlar, bulundukları işin sıfat ve mahiyetiyle cemiyet kuramazlar" denilmektedir.

624 sayılı Yasaya göre, oniki bentte sayılan çeşitli kamu hizmeti görevlileri de sendika kurma ve sendikalara üye olma haklarından yoksun bırakılmıştır. Buna göre "Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri ve raportörleri, Yüksek Hâkimler Kurulu Başkan ve üyeleri ve raportörleri, hâkimler ve savcılar ile Danıştay Başkan ve üyeleri, kanun sözcüleri ve yardımcıları, Sayıştay Başkan ve üyeleri, savcıları, raportörleri ve denetçileri, valiler, kaymakamlar ve bucak müdürleri, müsteşarlar, müsteşar yardımcıları, genel müdürler ve katma bütçeli daireler ile kamu iktisadî teşebbüslerinin ve özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan banka ve teşekküllerin genel müdür yardımcıları; 15 Temmuz 1963 tarihli ve 274 sayılı Sendikalar Kanununun 2 nci maddesinin birinci bendinin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla, askerî şahıslarla Millî Savunma Bakanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği memurları; 15 Temmuz 1963 tarihli ve 274 sayılı Sendikalar Kanununun 2 nci maddesinin birinci bendinin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatı memurları, Millî İstihbarat Teşkilatı memurları, kanuna göre silah taşımaya ve zor kullanmaya yetkili kamu hizmeti personeli, Dışişleri Bakanlığı memurları ve dış misyonlarda çalışan memurlar, yönetim kurulundaki işçi temsilcisinin, işçi sendikalarına üye olma hakkı saklı kalmak kaydıyla, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan banka ve teşekküllerin yönetim kurulu üyeleri, din ve ibadet işlerinde çalışanlar ve Devlet Personel Heyeti Başkan ve üyeleri bu kanuna göre sendika kuramaz ve bu kanuna göre kurulan sendikalara üye olamaz" hükmü getirilmiştir.

624 sayılı Kanunun ana karakteri, kamu hizmetlerinin süreklilik niteliğinin gereği olduğunu vurgulayarak, devlete; yani, işverene karşı mücadele değil, devletle işbirliğini temel alan bir anlayışla, memur sendikacılığının önünü açmıştır.

624 sayılı Kanun, kısıtlı ve ekonomik mücadele amacı gütmeyen bir memur sendikacılığı öngörmüştür. 624 sayılı Yasa, kişi yönünden, kapsam, amaç ve etkinlik alanı açılarından, memur sendikacılığına son derece kısıtlı ve ihtiyatlı bir çerçeve çizerken, geleneksel devlet ve memur anlayışından yola çıkmıştır. Hiçbir zaman, devleti, memurunun işvereni olarak düşünmediğinden; tersine, memuru, halkın gözünde devleti somutlaştıran bir kişi olarak göz önüne aldığından, 624 sayılı Kanun, işçi-işveren ilişkileri alanındaki açık mücadele araçlarını tanımak şöyle dursun, mesleksel amaçlı toplantı ve gösteri yürüyüşlerini bile, devlet ve memur anlayışıyla bağdaştıramadığından, yasaklamıştır.

Yasa koyucunun, ancak devlet ve yönetimle işbirliği çerçevesinde düşündüğü memur sendikacılığının, memuru, devletin ayrılmaz bir parçası sayan ve onunla bütünleşmiş bir kişi gözüyle değerlendiren geleneksel devlet ve memur anlayışına dayandırıldığını Millet Meclisinde ve Cumhuriyet Senatosunda yapılan görüşmeler sırasında sözcüler açık biçimde ortaya koymuşlardır.

Ayrıca, 657 sayılı Devlet Personel Kanununda da 27 nci madde gereği grev yasağı getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, yapılan bütün değerlendirmelerden sonra ortaya şöyle bir husus çıkmaktadır: Devlet hepimizin devletidir, yani bütün milletin devletidir. O bakımdan, vatandaşlarımıza güvenmemiz ve onlara gerekli hürriyet şartlarında kendi kanaatlerini açıklayabilme, haklarını savunabilme hürriyetini vermemiz en tabiî yoldur. Sosyal bir hukuk devletinden beklenen de, asasen bu olacaktır.

Tabiî, bu sendika faaliyetlerine, tarihî çizgisi içerisinde baktığımız zaman, ne yazık ki, hepimizi üzen birtakım gelişmelerin olduğunu da bilmekteyiz; fakat, burada şunu ifade etmemiz gerekir ki, suimisal emsal teşkil etmez. Dün, birtakım yanlışlıklar yapıldı diye bugün, hukukî sosyal bir devletin yapması lazım gelen düzenlemelerden sarfınazar etmememiz gerekir.

Dolayısıyla, Hükümetimizin ve bütün parti gruplarına mensup arkadaşlarımızın, müştereken çalışarak getirmiş oldukları bu teklifi, güzel bir gelişmenin başlangıcı olarak değerlendiriyor, bundan böyle yapacağımız daha detaylı gelişmelerle çalışma hayatında daha sağlıklı neticelere ulaşacağımızı ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyor, çıkacak kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Bedük; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 29 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporu üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, devlet, çok önemli bir mefhum. Devlet, millet için vardır ve millet hizmetlerini yerine getirmek için teşkilatlanmasını gerçekleştirmiştir. Devletin teşkilatı, özellikle, milletin hizmetlerini gerçekleştirmeye yönelik olmak üzere, verimli, süratli ve en iyi şekilde gerçekleştirebilecek bir anlayışı hâkim kılmaya çalışmaktadır. Bütün bu hizmetleri yerine getirebilmek için, özellikle, çalıştırmakta olduğu birkısım personelin en iyi şekilde yetişmesine önem verdiği gibi, onun ekonomik, sosyal meselelerini çözümlemeye yönelik de, değişik şekillerde dahi olsa, bir kısım tedbirlerin alınması zarurîdir.

Kamu hizmeti, millet için özellikle yerine getirilmesi gereken ve Anayasada ifadesini bulan ve mutlak surette yerine getirilmesi gereken hizmetlerin başında gelmektedir. Devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, ya memurlar aracılığıyla yürütülür veyahut da diğer kamu görevlileri tarafından yerine getirilir.

Biz, bunu, şu şekilde yorumlamak durumundayız: Memurlar, işçiler, sözleşmeli olmak üzere üç ana başlıkta bunları değerlendirmek mümkündür. İşte, memur deyince akla, hep devlet; devlet deyince akla, hep kamu hizmeti ve memur gelmektedir. Bu anlayıştan hareket etmek suretiyle, memurların ekonomik ve sosyal güvencelerini sağlayacak her türlü tedbiri almak da, yine, devletin görevleri arasındadır.

Geçmiş dönemlerde, özellikle, memurlara sendika kurma hakkı tanınmamaktaydı. Oysa, dünyanın her tarafında, özellikle memurlar, ILO anlaşmaları çerçevesinde de dahil olmak üzere, artık sendikalaşmayı ve sendika aracılığıyla da sosyal güvencelerinin sağlanmasını önemli bir kaynak olarak ele almış ve bunları da yürütmekteydiler. 1995'ten önce, yani, 19 uncu Dönemde Anayasada buna paralel olarak birkısım değişiklikler yapılmış olmasına rağmen, maalesef, kanunlarımızdaki değişiklikler yerine getirilmemiş idi. Bu çerçeve içerisinde uyum yasalarının çıkarılması; yani Anayasaya uyulmasını temin edecek birkısım yasal düzenlemelerin yerine getirilmesi, 20 nci Dönemin yerine getirmesi gereken en önemli görevleri arasında bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, özellikle Anayasaya uyum yasası esprisi içerisinde getirilmiş olan Devlet Memurları Kanunundaki bu yasağın kaldırılması, gerçekten, Türk kamu hizmetine en önemli bir kaynağı teşkil edeceği gibi, aynı zamanda bir eksikliği de gidermiş olacaktır.

Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın kurmuş olduğu uzlaşma kurulu ve daha sonra da, diğer birkısım milletvekillerimizin yapmış olduğu tekliflerin birleştirilmesi suretiyle getirilmiş olan bu teklif, tüm grupların, tüm siyasal partilerin özellikle üzerinde ittifak ettikleri çok önemli bir hizmet olduğu kanaatini taşıyorum ve Doğru Yol Partisi olarak da böylesine bir eksikliğin giderilmesi sadedinde getirilmiş olan bu kanun teklifinin, Anayasa Komisyonumuzun raporu çerçevesinde isabetli olduğu kanaatini taşıyoruz ve yine, özellikle, getirilmiş olan bu değişikliğin, tabiî, sadece bir yasağın kaldırılması olduğunu, esasen sendikanın kurulması, işleyişi ve hangi şartlarda nasıl hizmet verebileceği hususundaki diğer kanunların da bir an evvel yerine getirilmesi ve yine burada görüşülmesi, yürürlüğe konulması en büyük temennimizdir.

Bu duygular içerisinde, Doğru Yol Partisi olarak bu kanun teklifini olumlu karşıladığımızı belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahsı adına, Sayın Emin Kul; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 29 Arkadaşının ve Gümüşhane Milletvekili M.Oltan Sungurlu ve 3 arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum; görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Söz alan ve görüşlerini belirten sözcülerin, devlet memurları kavramına karşı yıllar sonra gösterdikleri engin hassasiyeti şükranla karşılıyorum ve burada da "devlet millet için vardır" beyanlarıyla pekiştirdikleri bu hassasiyeti övgüye değer buluyorum; ama, bu vesileyle, bugünlere gelene kadar, devlet memurlarının ve kamu çalışanlarının geçirmiş oldukları sıkıntılara çare bulunmadığına da işaret etmek istiyorum.

1995 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri sırasında, Anavatan Partisi olarak, bu konuda verdiğimiz önergeler, eğer Yüce Mecliste, bugün, bu mikrofonda ifade edilen zihniyetle karşılanıp kabul edilseydi, şimdi, bu konuda, çok büyük mesafeler alınmış olacaktı. Maalesef, partimizin bu konuda verdiği değişiklik önergelerini, bugün tamamen görüşlerinin aksini büyük bir belagatle ifade eden partilerimizin değerli milletvekilleri reddettiler -bir kısmı tabiî- ve o yüzden, bu konudaki düzenlemeler de akim kaldı.

Şimdi, burada, bu kanun teklifiyle yapılan düzenlemede, devlet memurlarına ve kamu çalışanlarına herhangi bir hak getirmiş veya onların sendikalaşmaları hakkında bir düzenleme yapmış olmuyoruz. Sadece, genel bir izin mahiyetinde, 657 sayılı Kanundaki bir yasak kaldırılmış oluyor; ama, bu konuda düzenleme boşluğu, yasal boşluk, hâlâ, açık olarak karşımızda duruyor. Aslında, belki, bu yasağın kaldırılması, meşru zeminde gelişen kamu çalışanları sendikalarını, belki, bir ölçüde rahatlatacaktır; ama, hiçbir zaman gerçek bir yasal tabana ve düzenlemeye ve onun üzerine basarak gelişmelerine çare olmayacaktır.

Bu arada, geçtiğimiz dönem içerisinde yapılması gereken en önemli husus, devlet memuru veya kamu çalışanı statüsü biçtiğimiz birtakım insanların statülerinin gözden geçirilmesi ve bir ayırıma tabi tutulması lazım gelirdi. Meclisin bahçıvanı, bugün, bahçemizi düzenleyen emekçiler, kendilerine devlet memuru statüsü biçilerek istihdam ediliyor. Bunlar, devletin hangi aslî ve sürekli görevlerini, kamu erki kullanarak yürütüyorlar... Şimdi, bunlara ve buna benzer, kendilerine zoraki statü biçtiğimiz, devletin istihdam ettiği çalışanlara -eğer, devlet memuru, kamu çalışanı kavramı içerisinde ayrımını yapmazsak, kimlerin hizmet akdiyle çalışabileceğini tespit etmezsek- burada, belki, sendika hakkı veriyoruz; ama, toplusözleşme yapma haklarını, grev yapma haklarını da, âdeta, ellerinden alıyoruz; çünkü, devlet memuru veya kamu çalışanları statüsü biçerek istihdam ettiğimiz yüzbinlerce çalışan, aslında, hizmet akdiyle çalışması lazım gelen ve bu nedenle de, toplusözleşme ve grev hakkından yararlanması lazım gelen insanlardır. Bu ayırım, geçmiş Hükümet döneminde -yani, Anayol Hükümeti döneminde- Başbakanlıkça ele alınmış, bu konuda bir komisyon kurulmuş ve çalışmalar başlatılmıştı; fakat, hangi sonuca geldiğini, bugünlere kadar nerelere kadar getirildiğini bilemiyoruz.

Sadece, uluslararası bir sözleşmenin Meclisten geçirilerek, kabul edilmesi ve aradan üç yıl geçmesine rağmen, hâlâ, iç hukuk düzenlemesinin yapılmamış olması; hatta, iç hukuk düzenlemesi yapılmadan Meclisten geçirilmesi, kamu çalışanları alanında teşkilatlanmayı da, toplusözleşme yapma hakkını da veya toplugörüşme yapma hakkını da, maalesef yasal bir zemine oturtmamış ve milyonlarca kamu çalışanı mağdur durumda kalmıştır.

Şu veya bu şekilde, ücretlerinin tek taraflı, enflasyonun üzerinde yükseltilmesi falan gibi görüşlere itibar ederek eleştiride bulunmak istemiyorum; çünkü, o konudaki görüşler başka bir zeminde eleştirilir, kimin ne kadar abat edildiği, kimin ne kadar mağdur edildiği tartışılır; ama, sendikal hak bakımından hiçbir düzenleme yapılmadığını apaçık tespit etmek mecburiyetindeyiz.

Sadece bir ön izin verme sırasında, bu kadar belagatle ve dramatik şekilde hatırlanan kamu çalışanları ve devlet memurları, acaba ne zaman sendikal haklarına kavuşabileceklerdir; çünkü, şu anda sendikaları vardır; fakat, meşru oldukları halde yasal bir zemin üzerine basmış değillerdir.

Sayın milletvekilleri, bir hususa da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bakınız, yapılan düzenlemede; yani, 657 sayılı Kanunun 22 nci maddesinde yapılan düzenlemede -aynen okuyorum- "Devlet memurları, Anayasada ve özel kanunda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler." deniliyor, kim için söylüyor; devlet memurları. Neye göre; Anayasada belirtilen hükümler. Ne diyor Anayasa hükmü? Tabiî, verilen önergelerimiz reddedildiği için, böyle 53 üncü maddeye yama bir hüküm, alelacele, son anda düzenlenirse, işte bu sonuçlar karşımıza çıkar. Anayasa hükmünü okuyorum: "128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin -devlet memurlarından bahsetmiyor- kanunla kendi aralarında cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir..." Fakat, burada devlet memurları tabiri yok.

128 inci maddeyi açıyorum; bakın ne deniliyor 128 inci maddede: "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür."

657 sayılı Kanun üzerinde yapılan bu değişiklik, Anayasanın 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrası dikkate alınırsa -burada "devlet memurları" deyimi olmadığına göre - nasıl bağdaştırılacak; çünkü, oradaki eksiklikten geliyor bu, o zaman yapılan aceleden ve eksiklikten geliyor veya aksini düşünelim, bu düzeltmeyle, devlet memurları sendika kurma hakkına kavuşacak; ama, kamu görevlilerinin sendika kurma hakları yok! Var mı böyle bir düzenleme; yok.

Bu çelişkiler apaçık ortada ve çeşitli çağrışımları, çeşitli eleştirileri gündeme getirecek niteliktedir.

Yani, anayasa değişikliğinde "devlet memuru" deyimine dayanarak yasa koyucunun maksadını aşan bir düzenleme mi yapılmıştır? Böyle bir şeye imkân yoktur; ama, maksat -aceleye getirildiğinden- ifade edilememiştir. Şimdi, böyle bir hukukî sorun da karşımızdadır.

Ama, her şeye rağmen, böyle bir düzenlemenin yapılmasını ve bu düzenleme üzerinde ittifak edilmesini, yine teşekkür ve şükranla karşılıyorum, bu çalışmalara katılan arkadaşlarımı kutluyorum, buradaki beyanların devamını dileyerek, saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Şahsı adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan, kamu çalışanlarının, memurların sendika kurma haklarına ilişkin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılması gerekli olan değişiklikle ilgili kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada görüşmekte olduğumuz teklifler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, insanlarımızdan, ülkemizin gündeminden ne kadar geride kaldığını çok net olarak kanıtlamaktadır. Türkiye'de memurlar sendika kurmuş mudur; Türkiye'de kamu çalışanları sendikaları var mıdır; Türkiye'de KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) var mıdır; evet, vardır. Başka konfederasyonlar da vardır; yıllardır var... Bunlar var; peki, biz neyle uğraşıyoruz; biz, elde edilmiş olan, fiilen var olan bu hakkı...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Söke söke alınmış olan bu hakkı...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Evet, söke söke aldılar... Memurlar, gerçekten, yıllarca, kendi emekleriyle, kendi direnişleriyle, söke söke bu hakları aldılar, sendikalarını kurdular. Biz, şimdi, 1995 yılında yapılmış olan, 19 uncu Dönemde yapılmış olan anayasa değişikliğinin yasalara uyumunu, geriden takip ederek yapmaya çalışıyoruz.

Uyum yasaları, yani, 1995 yılında yapılmış olan anayasa değişikliklerini yasalara taşımak günümüzün temel ihtiyacı; ama, şu anda tartıştığımız konu, gerçekten, bu alanda, kamu emekçilerinin taleplerinin çok çok gerisinde. Ben de, şahsım adına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 1995 anayasa değişikliklerinden kaynaklananan uyum yasalarını -gecikmeyle dahi olsa- ele almış olmasından dolayı memnuniyetimi ifade ediyorum. Hangi saikle gelmiş olursa olsun, tabiî, biz grup olarak ve ANAP'lı bir grup arkadaşlarımız daha evvel, hep beraber bu konuda duyarlılığımızı ortaya koymuştuk; sonra, Meclis Başkanımız, bütün grupları bir araya getirerek, uyum yasalarının bir an evvel çıkması için bir duyarlılığı ortaya koydular; ama, nedense, birbuçuk yıldır bu ertelendi; ayak sürütüldü. Şimdi, umarım ki, sonuna dek gideriz; umarım ki, sonuna dek bütün uyum yasalarını, buradan, hep beraber, bir konsensüs, bir ortak anlayış içinde çıkarırız.

1982 Anayasasıyla ülkemize empoze edilmiş olan yasaklar, örgütlenme hakkı üzerinde getirilmiş olan kısıtlamalar, aradan geçen onbeş yıla rağmen hâlâ etkin. Evet, memurlar haklarını söke söke aldılar, sendikalarını kurdular; ama...

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Mecliste mi, burada mı yaptılar?..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Efendim, tabiî, daha evvelki Anayasa da bunu yasaklamamıştı ve daha evvelki SHP-DYP Koalisyon Hükümeti zamanında, SHP'li Çalışma Bakanlarının görevde bulunduğu dönemde ILO 87, ILO 151, ILO 158...

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Hepsini beraber söyle.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bekleyin, sabredin... Hepsini beraber söylüyorum, sabırsızlanmayın; bir kompleksiniz de olmasın.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, lütfen karşılıklı konuşmayın.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Buradan, bu Meclisten bu ILO sözleşmeleri, o dönemde geçti ve bilindiği gibi, ILO sözleşmeleri, iç hukukumuzda öncelikle ele alınması gereken, Anayasaya aykırılığı iddiasında bulunulamayan dış hukuk maddeleridir; ama, ne yazık ki, 158 sayılı ILO Sözleşmesiyle tanımlanmış olan iş güvencesi nasıl gündeme gelmemişse, getirilememişse, 151 sayılı ILO Sözleşmesi kapsamında kamu emekçilerinin asıl hakkı, asıl beklentisi olan grevli toplusözleşme hakkı da gündeme gelememiştir.

Burada, 19 uncu Dönemde milletvekilliği yapmış olan değerli arkadaşlarımın şöyle bir düşünmesini istiyorum. 1995'in temmuz ayında, Anayasa değişiklikleri görüşülürken kim nerede durmaktaydı; kim neyi savunmaktaydı; ben çok iyi anımsıyorum, sizler de anımsıyorsunuz; o, kayıtlarda var, resmî kayıtlarda var. O dönemde, Refah Partisi, tüm anayasa değişikliklerine "hayır" demiştir. O dönemde, Refah Partisi, kamu emekçilerinin grevli toplusözleşme hakkına "hayır" demiştir. Bugün, buraya getirdiğimiz değişikliğe de "hayır" demiştir. Ama, ANAP'lı sevgili arkadaşlarıma da, lütfen, iletmek istiyorum; kendileri de, o dönemde kamu emekçilerinin grevli, toplusözleşme hakkı için, CHP olarak -SHP değil, düzeltiyorum, o zaman CHP olarak- yapmış olduğumuz girişimlere omuz vermemişlerdir. Mecliste, uzun uzun, devlet memuru kimdir; Anayasanın 128 inci maddesinde onu tanımlamaya yönelik çabalar, kamu emekçilerinin gerçek haklarının verilmesi değil, kısıtlanması, engellenmesi, ertelenmesi anlamında kullanılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde eşitsizlik yaygın. Memur ve işçi; birisi beyaz yakalı, birisi mavi yakalı; her ikisi de emekçi; emeğinin karşılığında, işverenle karşılıklı oturup, hakkını arayabilmek, toplupazarlık yapabilmek ve -memurlar için, kritik kamu görevlerinde, kritik düzeyde aksama olmamak kaydıyla- grev yapabilmek hakkı en temel hak. Bütün Batı ülkeleri bunu veriyor; ama, biz veremedik; memurumuzdan korktuk âdeta ve bu Anayasa ile bu konuda getirdiğimiz bir başka yasanın görüşülmesi aşamasında; yani, toplusözleşmeye ilişkin yasanın görüşülmesi aşamasında ele alınması gereken -çünkü, orada da bir düzenleme yapmak gerekiyor, Anayasa onu da öngörüyor- bir sözde toplupazarlık tanımlaması var; memur, devletle oturuyor, bir mutabakat olabiliyor veya olmayabiliyor; sonra, bu, Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılıyor.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde devletin yeniden yapılanması gerekiyor. Ülkemizde memurlarımıza, kamu alanında görev yapmakta olan memurlarımıza gerçek anlamda iş güvencesinin, sağlıklı görev yapma ortamının sağlanması gerekiyor. Kadroların son derece politize edildiği, kadroların son derece politikaya alet edildiği bir ortamda, kamu görevlilerinin hem özlük hakları açısından hem gerçek anlamda iş güvencesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, lütfen, toparlayın.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum...

...açısından, hatta, demokratik anlamda, Batılı normlarda bir düzene kavuşabilmeleri için, hem kamu kadrolarının -devlet kadrolarının- siyasetten arındırılması için, memurlarımıza -burada sadece bir yasal boşluk, o da 1972 yılında varken, sonra, o dönemin koşullarında, o dönemin baskı ortamında kaldırılan bir maddenin yerine getirilmesi şeklinde değil- gerçekten, kamu görevlilerine, kamu emekçilerine grevli toplusözleşme hakkını, sizler, bizler, bu Parlamento verebilir.

Bu anlayışla, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, bir konuyu arz etmek isterim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oğuz.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Hacaloğlu'nun sözünü kesmek veya laf atarak onu durdurma şeklinde bir şeye tenezzül etmedik; ama, arkadaşımız, bizi çok açık ve sarih bir şekilde suçladı.

Malumu âliniz, Anayasa çalışmaları devam ederken geçen dönemde -siz de biliyorsunuz- partilerarası bir komisyon, birlikte, ahenk içinde çalıştı. O dönemde, 24 üncü maddenin de bu değişiklikle birlikte ele alınması hususunda talebimiz vardı ve bu, o komisyonda kabul edilmediği içindir ki, biz, biraz daha çekimser davrandık; ama, komisyonda, yukarıda, Anayasa Komisyonunda birlikte çalıştık; ama, ısrarla, önergelerimiz ve tekliflerimizle, gerek anayasa değişikliği konusunda verdiğimiz tekliflerle gerekse önergelerimizle -gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda- görüşlerimizi arz ettik; 24 üncü maddenin bu değişiklikle birlikte ele alınması hususunda ısrar ettik.

Arz ederim efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Yani, pazarlık konusu yaptınız.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Benim söylediğimi onaylamış olduğu için teşekkür ediyorum.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Hayır efendim; yanlış söylediniz, "bizim karşı çıktığımızı" ifade ediyorsunuz; gerçek bu değil.

BAŞKAN - Sayın Oğuz, Sayın Hacaloğlu; zabıtlara, konu, karşılıklı açıklamalarla geçti.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Şahsî söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - İki kişiye söz verdik, üçüncüsüne, dördüncüsüne imkân yok.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Takdir sizindir efendim.

BAŞKAN - Evet.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi

MADDE 1. - 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun mülga 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir :

Madde 22. - Devlet Memurları, Anayasada ve Özel Kanununda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilirler.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - 1inci madde üzerinde Grubum adına söz istiyorum efendim.

BAŞKAN - Bir Grup yetkiliniz yok, şahsınız adına söz verelim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Peki.

BAŞKAN - Madde üzerinde grupları adına söz talebi var mı efendim?

MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Grubum adına söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Grup başkanvekiliniz yok.

Şahsınız adına 3 üncü sıradasınız Sayın Keçeciler.

Gruplar adına söz talebi yok.

Şahsı adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Keçeciler, Grup adına konuşacak.

BAŞKAN - Grupları adına söz talebi olup olmadığını sorduğumda yerinizde yoktunuz, şahıslara geçtik.

Sayın Hacaloğlu, buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyor; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Benden evvel, ANAP Grubunun görüşlerini dile getiren değerli milletvekili arkadaşım önemli bir noktayı işaret etmişti. Bilindiği gibi, 1995 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri kapsamında 128 inci maddede yapılan bir değişiklikle kamu çalışanları, devlet memurları tanımı yapılmıştı. Burada "memurlar ve diğer kamu görevlileri" tanımı vardır.

Bizim, burada ele aldığımız yasa teklifleriyle 657 sayılı Yasanın 22 nci maddesi üzerinde yapmakta olduğumuz değişiklik, devlet memurlarının, zaten kurmuş oldukları, hak olarak sahiplendikleri bir konuyu, bir alanı, yasa üzerinde düzeltiyor. Peki, 657 sayılı Yasa kapsamında olmayıp, işçi konumunda bulunmayan diğer kamu görevlilerinin sendika ve sendika üst kuruluşları kurma hakkı nerede düzenleniyor? Böyle bir düzenleme yok değerli arkadaşlarım. Böyle bir düzenlemenin eksikliği dahi, bizim 20 nci Dönem olaraktan, bu çok temel alanda, sosyal barışın vazgeçilmez alanında bu konuları daha ciddî, daha temelden, daha köklü olarak ele almamızın gerekliliğini bir kez daha vurgulamaktadır; bu eksiklik, onun kanıtıdır.

Bu düzenleme, biraz evvel Refah Partili değerli arkadaşımız Ali Beyin yerinden ifade ettiği gibi, gerçekten 1995 Temmuz ayında yapılmış olan Anayasa değişikliğinin bir uzantısıdır ve kendileri, benim konuşmama atfen, yanıt mahiyetinde bir düzeltme yaptılar; evet, söyledikleri doğrudur. Biraz evvel konuşmuş olduğum için, burada, tam açıklığa kavuşmamıştır anlayışı içerisinde, bir iki kelime daha ilave etmek istiyorum. Biliyorsunuz, geçen dönemde, 19 uncu Dönemde, SHP-DYP, Türkiye'de demokratikleşmeyi gerçekleştirebilmek için, çok ciddî bir anlayışla, Türkiye'de geniş bir destek gören bir anlayışla bir araya gelmişler, 1991 yılının kasım ayında hükümet olmuşlardı. O birlikteliğin arkasında, Türkiye'nin, gerçekten bugün de ihtiyaç duyduğu çok ciddî bir demokratikleşme ihtiyacı vardı; ama, ne yazık ki, bu ön duyarlılık, bu ihtiyaç, Mecliste, siyasette ve hükümette, pratiğe yeterince dönüştürülemedi. Ne yazık ki, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, olduğu gibi kaldı; hak arayan işçiler, memurlar, acımasızca, baskı ve şiddetle karşılaştılar. Ne yazık ki, işçiler, iş güvencesini elde edememiş olmaları nedeniyle, o dönem, Çalışma Bakanlığının bütün çabalarına, düzenlemelerine rağmen, acımasızca sokağa bırakılabildiler; taşeronlaştırma, işten çıkarma, keyfî çıkarmalar yaygın bir hale geldi. Birçok alanda bunları sayabiliriz. Demokratikleşme, güneydoğuda temel bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı; insan hakları ihlalleri karşısında, temel bir hak olarak ortaya çıktı.

Partiler, ancak 1995 yılı sonuna doğru bir araya geldiler, ortak komisyon kuruldu ve bu komisyonda, Anayasanın, o 82 Anayasasının yasaklarının hiç olmazsa bir bölümünü ortadan kaldırabilmek için, asgarî müştereklerde bir düzenlemeye gidilme ihtiyacı doğdu; fakat, o aşamada ne oldu; o gün, Mecliste olan -o dönemde Meclis Başkanvekili olarak Sayın Genç de çok iyi anımsayacak- partilerden biri, özellikle biri, daha başından kıvırdı; Refah Partisi, biraz evvel Ali Bey'in dediği gibi, Anayasanın din ve vicdan hürriyetine ilişkin 24 üncü maddesini, o anayasa değişiklikleri kapsamı içerisinde, bir pazarlık unsuru olarak ortaya koydu. Anayasanın 24 üncü maddesinin ne kadar önemli olduğunu bugünlerde çok daha iyi görmekteyiz. (CHP sıralarından alkışlar) O zaman, o konuda, Yüce Mecliste ortaya koyduğumuz direnişin, Refah'ın o günkü o dayatmasına karşı gösterdiğimiz mücadelenin anlamı, bugün çok daha net olarak ortaya çıkmaktadır. O nedenle, benim buradan söylediğim kamu çalışanlarına grevli toplusözleşme hakkı alanında, 151 Sayılı ILO Sözleşmesinin iç hukukumuza taşınması anlamında, Anayasada o kapsamda düzenleme yapılması anlamında, Refah Partisinden o anayasa değişikliği düzleminde destek alamadık derken ne kadar doğruyu ifade ettiğimi Sayın Ali Bey de, kendi ifadeleriyle bir kez daha teyit etmiş oldu.

Değerli arkadaşlarım, 1 inci madde, teknik anlamda zorunlu olan, uygulamanın gerisinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, toparlayınız lütfen.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Doğru, sürem 5 dakikaydı, unuttum; 10 dakika diye düşünmüştüm de... 10 dakika mantığıyla konuştum. Özür diliyorum.

1 inci madde, burada, teknik anlamda bir ihtiyacı karşılıyor; ama, bu ihtiyaç -baştan da belirtiğim gibi- gerçekten, kamu çalışanlarının, kamu emekçilerinin beklediği değişiklik değildir; ancak, yapılması gereken bir teknik düzeltmedir. Bu düzeltmenin, bu teklifin, bu çerçevede kabul edileceği umuduyla, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Şahsı adına, Sayın Ali Oğuz; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Oğuz, süremiz, biliyorsunuz, 5 dakikadır.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Muhterem Başkanım, değerli arkadaşlarım; bir uyum kanununu müzakere ediyoruz. Hepinizin bildiği gibi, geçen dönemde çıkarılmış anayasa değişikliğiyle ilgili mevzuat değişikliğinin, düzeltmelerin ve Anayasadaki tadille ilgili hükümlerin uyum kanunlarıyla tatbikata konulması hususunda, 19 kanun üzerinde değişiklik yapma hususundaki gayretlerimiz Anayasa Komisyonunda aylardır devam ediyor. Bunlardan biri de, şu müzakere ettiğimiz tekliftir.

Bu teklifle, memurlarımıza sendika kurma hakkı verilmiştir. Daha önce de, sendikaların bir kısmı, mâni hüküm bulunmadığı için kurulmuş, hatta bunların daha kapsamlı ve geniş bir şekilde tatbikata konulması hususunda memurlarımız geniş çapta faaliyet göstermişler; direnmişler, yürüyüşler yapmışlar, hatta bunlardan bir kısmının Kızılay Meydanında -geçen dönemde- köpeklere ısırtıldığına bir kısmının yakalandığına, kadınların sürüklendiğine şahit olduk, mahkemelere sevk edildiğini gördük. Bunlar acı hatıralardır. Bunlar tarihe karıştı. Demek ki, insanlar, haklarını alma hususunda gayret ederlerse, biraz çile çekerler; ama, netice itibariyle o haklar alınır.

Biz inanıyoruz ki, hak yükselir, hiçbir şey ondan üstün olamaz. Zulüm ile abad olanların akıbeti berbat olur. Onun için hak sahiplerine, yeri geldiği zaman hakları verilir. Bu mücadele, insanların var olduğu tarihten itibaren, taa ilk insandan başlamış, bugüne kadar devam etmiş ve bundan sonra da devam edecektir.

Değerli arkadaşım ve dostum Hacaloğlu'nun, özellikle bu açıklamalarına biraz daha sarih bir şekilde açıklık getirmek istiyorum. O dönemde anayasa değişiklikleri müzakere edilirken, partilerarası komisyonda biz de bulunduk, beraber çalıştık. "Gelin, şu 24 üncü maddeyi daha da düzenleyelim, kapsamlı bir hale getirelim ve bugün ve yarın inananlara zulmedilmesin. Bu, her dönemde tekrar gündeme gelir, müzakere edilir ve bu hak zamanı gelince alınır" dedik. O zaman, alt komisyonda bizim görüşlerimiz itibar görmedi. Biz de, tabiî ki, bu mücadele içerisinde, o komisyonda çalışmalarımızı devam ettirdiğimiz halde ve yukarıda, Anayasa Komisyonundaki uyumlu çalışmalarımızı devam ettirerek, bu kanunların çıkması hususudaki gayretlerimizi katiyen eksik etmedik.

Bugün de aynı uyum kanunlarının çıkarılmasında 8 arkadaşımızla birlikte Anayasa Komisyonunda hizmet veriyoruz ve faydalı olmaya gayret ediyoruz. Bunu, "Refah Partisi bu kanunlara karşı çıkmıştır" şeklinde takdim etmenin fevkalade yanlış olduğunu Sayın arkadaşıma hatırlatıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şunu kesinlikle ifade etmek isterim ki, memurlarımızın kapsamlı bir mahiyette, efradını cami ağyarını mâni mahiyette, haklarını alma hususunda büyük gayretlerimiz olmuştur. Bunlara sureti katiyede karşı çıkan kimse de olmamıştır zaten. Bizim, memur da olsa, işçi de olsa, emekçinin hakkı, alınteri kurumadan verilmeli şeklindeki inancımız herkesin malumudur ve biz inanırız ki, memur, işçi, patronunun veya devletinin ve onu idare edenlerin kardeşidir; kardeşler arasında çekişme ve hak tecavüzü olmaz. Bu konularda zulmedenler, bu konularda sert davrananlar, bu konularda hak tanımayanlar, mutlaka bir gün Hakkın gazabına uğrarlar. Hakkın sillesinin sedası yoktur, bir vurdu mu devası yoktur. Biz, açık bir şekilde inanırız ve güveniriz ki, insanların inançlarına, insanların haklarına saygı gösterenler abad olurlar; ama, hakları çiğneyenler ise, bir müddet abad olur gözükseler de, akıbetleri berbat olur.

Arz ederim efendim, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, grupları adına söz talebi?.. Yok.

Sayın Keçeciler, şahsınız adına bir söz talebiniz var mı?

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Benim var Sayın Başkan.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sizin var, sizin var.

Sayın Yusuf Öztop; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 272 sıra sayılı kanun teklifiyle ilgili olarak kişisel düşüncelerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Yürütmeyle ilgili bir madde olduğunu gayet iyi biliyorum.

1982 Anayasası, memurlara, sendika kurma ve sendikaya girme hakkını vermemiştir. Doğal olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda da bu konuda yasak hükmü bulunmakta idi. Anayasa bu konuda memurların sendika kurmalarına ve üye olmalarına izin vermemesine rağmen, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu da izin vermemesine rağmen, uluslararası sözleşmelerden doğan olanağı kullanarak, kamu çalışanları, memurlar, sendikalarını kurmuşlar, faaliyetlerini sürdürmeyi başarmışlardır. Geç de olsa, 23.7.1995'te Anayasanın 53 üncü maddesi değiştirilerek, devlet memurlarına sendika kurma hakkı verilmiştir. Ne yazık ki, verilen bu sendika kurma hakkı memurlara, grevli, toplusözleşmeli sendika hakkını vermemektedir. Kamu çalışanlarının bizden talebi, grevli, toplusözleşmeli sendika hakkıdır. Önemli olan, bunu verebilmektir.

Bugün, burada bir usulü yerine getiriyoruz. Bizim, hep beraber, kamu çalışanlarının taleplerini de dikkate alarak, olanların, grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarını sağlayabilecek bir düzenlemeyi hazırlamamız gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, söz alışımın asıl nedeni şu: Sendikal faaliyetleri nedeniyle, kamu çalışanları, memurlar, pek çok takibata uğramışlar; bu takibat sonucunda pek çok kamu görevlisine idarî cezalar verilmiş, pek çoğu da sürgüne uğramıştır; sebep, sendikal faaliyetleridir. Şu anda, yasayı çıkarmak üzereyiz. Memurların sendika kurmaları ve sendikaya üye olmaları yasal olanağa kavuştuğuna göre, artık, yaptıkları eylemin de suç olmaktan çıkmış olması gerekir. Bu nedenle, kamu çalışanlarının, memurların sendikal faaliyetleri nedeniyle almış oldukları cezaların da ortadan kaldırılması gerekir. Ben, arkadaşlarımla birlikte, sendikal faaliyetleri nedeniyle kamu çalışanlarının, memurların disiplin cezalarının affı konusunda bir kanun teklifi verdim. Diliyorum ve bekliyorum ki, diğer siyasî partilerle aynı noktada buluşarak, böyle bir yasayı buradan çıkarabiliriz.

Değerli milletvekilleri, geçmiş dönemde, sendika kurulurken, faaliyetleri sürdürülürken, sendikacıların, kamu çalışanlarının, büyük mağduriyete uğradığını, coplandığını, dövüldüğünü, sürüldüğünü, olayların mahkemelere intikal ettirildiğini biliyoruz. Önümüzdeki günlerde, özellikle 14 Haziranda -eğer yanlış hatırlamıyorsam- Eğitim-Sen, Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde, ekonomik sorunları, Türkiye'nin toplumsal sorunlarını, demokratik talepleri dile getirmek üzere, yaygın yürüyüşler ve mitingler tertip edecektir.

Şimdi, geçmişteki, yüzümüzü kızartıcı, hepimize hüzün verici tabloları görmek istemiyoruz. Eğer bizi dinleme imkânını buluyor ve eğer, bizi duyabiliyorsa, Sayın İçişleri Bakanından bir istirhamım, bir ricam var: Sayın Bakanın, Eğitim-Sen'in yürüyüş yaptığı ve miting yaptığı bölgelerdeki emniyet müdürlerini uyarmasını; polislerin, öğretmenlerin üzerine copla, tokatla, silleyle gitmemesini sağlamasını diliyor ve bekliyorum.

Sırf bunu dile getirmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi, tekrar, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztop.

Sayın Mehmet Keçeciler, buyurun.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan,Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi hakkında, bütün grupların uzlaşması vardır ve uzlaşma içerisinde çıkarıyoruz.

Yürürlük maddesinde söz alışımın sebebi, bu kanun teklifinin yürürlüğü zaten daha önce olmuş, arkadaşlarımız da ifade ettiler; memurlarımız sendikalarını kurmuşlar, bu sendikalar çalışmaya başlamış, bu sendikalar tanınıyor; dolayısıyla, çok fazla geciktirmemek gerekir; ben de vaktinizi fazla almayacağım.

Ancak, daha önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Hacaloğlu'nun bir ifadesini -sanki Anavatan Partisi, anayasa değişiklikleri sırasında farklı bir konumda, bu değişikliklere gereken desteği vermemiş gibi bir görüntü sergilediler- tashih etmek ve zabıtlarda düzeltmek üzere söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, 18 inci Dönemde, Anavatan Partisi, büyük bir çoğunlukla işbaşında olmasına rağmen -çok makul, çok haklı- geçen defa yaptığımız değişikliklere benzer değişiklikleri yapmak için o günün muhalefet partilerinden destek istedi. Bilhassa 18 yaş mevzuunda, yurt dışındaki vatandaşlarımıza oy hakkı verilmesi konusunda; 292 milletvekilimiz varken, o zamanki muhalefet partileri bize 8 üyelik desteği vermediler. Daha sonra onlar koalisyon halinde iktidar oldular, çok daha büyük bir desteğe ihtiyaçları vardı ve anayasa değişikliklerini gündeme getirdiler; ilk olarak radyo ve televizyonlarla ilgili anayasa değişikliğini gündeme getirdiler; sorumlu muhalefet anlayışımızın gereği olarak, anayasa değişikliklerinin sivil yönetimlerde de yapılabildiğini ispat edebilmek için, Anavatan Partisi olarak destek verdik. Eğer, Anavatan Partisi destek vermeseydi, zaten bu anayasa değişikliklerinin hiçbiri yapılamazdı; çünkü, sayınız yetmiyordu. SHP ve DYP olarak, bu anayasa değişikliklerini geçirmeye sayınız yeterli olmuyordu; çünkü, arkadaşlarımın da işaret ettikleri gibi, bir ihtilaftan dolayı, Refah Partisi, kategorik olarak bütün anayasa değişikliklerine ret oyu verdi. Eğer, biz olumlu oy vermeseydik, bu anayasa değişikliklerinin hiçbirinin bu Meclisten çıkması mümkün değildi.

Bugün memurlara sendika hakkı verilmişse, bu sendika hakkının verilmesinde, muhalefette iken, muhalefet partisi iken gelip burada oylarını veren Anavatan Partisinin katkısı büyüktür. Hiç kimsenin, bunu küçültmeye, bunu destek değilmiş gibi göstermeye hakkı yoktur. Kaldı ki, Sayın Hacaloğlu'nun dediği manada, memurlara grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı verilmesi konusunda Genel Kurulda bizim önergemiz var; bu, Meclisin zabıtlarında var, yarın, Sayın Hacaloğlu isterse gösteririm. Beraber oylamaya girdik; ama, Meclis Genel Kurulu reddetti; dolayısıyla, bu şekliyle çıktı.

Biz, o zaman memurlarımıza meydanlarda ne söz verdiysek, o sözümüzü bu sıralarda yerine getirdik. Hiçbir zaman kategorik muhalefet yapma, yıkıcı muhalefet yapma anlayışını benimsemedik. Eğer, Anavatan Partisinin muhalefet desteği olmasaydı, bugün bu teklif burada görüşülemezdi.

Bu hususu özellikle ifade ediyor, zabıtlara geçiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keçeciler.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir cümleyle fikir beyan etmek istiyorum.

BAŞKAN - Niçin?

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Biraz evvel, Refah Partisiyle ilgili olarak, Sayın Keçeciler bir cümle kullandılar, onu cevaplandırmak, en azından tutanaklara geçirmek istiyorum.

İBRAHİM YILMAZ (Kayseri) - Böyle bir usulümüz yok...

BAŞKAN - Böyle bir usulümüz yok. Grubunuz adına bir arkadaşınız yapabilir; ama, size, ancak şahsî sataşma olsaydı söz verebilirdim.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Efendim, o gün Genel Kurulda bulunan, önergeleri de bulunan bir arkadaş olarak ifade etmek istiyorum; zamanınızı almayacağım.

BAŞKAN - Ama böyle bir usulümüz yok; emsal olur...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Bilgi takdim etmek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yerinizden lütfen...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Yerimden; kürsüye çıkacak değilim.

BAŞKAN - Lütfen...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) - Doğrudur; biz, anayasa değişikliklerinin toplamına karşı oy verdik; ama -burada konuştuk, fikirlerimizi söyledik- daha ideal bir anayasa için değil, daha geniş, daha demokratik bir anayasa için -önergelerimiz var, konuşmalarımız var, tutanağa geçsin diye söylüyorum- mücadele ettik. Yanlış ifade ettiler; düzeltiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Oğuz bu konuyu biraz önce kürsüden ifade ettiler; siz de tutanaklara geçirmiş oldunuz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece, teklif, kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına 12 dakika var. Yeni bir teklife başlamamız halinde, tek bir grubun dahi konuşmasına imkân yok.

Bu nedenle, denetim konularını görüşmek için, 17 Haziran 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.48

VI. -SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.-Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, Doğanözü Sulama Barajı Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2727)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususuna delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Abdullah Akarsu

Manisa

Kızılcahamam yöresinde yapılması düşünülen ve 60 köyün istifadesine cevap verecek, dolayısıyla yöre halkının çeltik üretimi yapmasına büyük katkıda bulunacak olan Doğanözü Sulama Barajının;

Sorular :

1. Çeşitli vesilelerle vaadlerde bulunulmasına ve 1990 yılı yatırım programına alınmasına rağmen bugüne kadar ihalesinin yapılamamış olmasının nedenleri nedir?

2. 1997 yılı itibariyle ihalesinin yapılmasını düşünüyor musunuz?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 12.6.1997

Sayı :B.15.0.APK.0.23-300-835-8825

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 29.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.010.00.02-7/2727-6664/18271 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Sayın Abdullah Akarsu'nun Sayın Başkanımıza tevcih ettiği 7/2727 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Recai Kutan

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Manisa Milletvekili Sayın Abdullah Akarsu'nun Yazılı Soru Önergesi (7/2727-6664)

Kızılcahamam yöresinde yapılması düşünülen ve 60 köyün istifadesine cevap verecek, dolayısıyla yöre halkının çeltik üretimi yapmasına büyük katkıda bulunacak Doğanözü Sulama Barajının;

Sorular :

1. Çeşitli vesilelerle vaadlerde bulunulmasına ve 1990 yılı yatırım programına alınmasına rağmen bugüne kadar ihalesinin yapılamamış olmasının nedenleri nedir?

2. 1997 yılı itibariyle ihalesinin yapılmasını düşünüyor musunuz?

Cevap 1, 2 :

DSİ Genel Müdürlüğünün yatırım programı ve uygulama planında yer alan Girmir projesi kapsamında yer almakta olan Doğanözü Barajı; Girmir Çayı üzerinde, Doğazönü Köyünün 1.5 km güneydoğusunda, Kayaboğazı mevkiinde inşa edilecek olup, 30 milyon m3 su ile 3 526 hektar tarım arazisinin sulanması öngörülmüştür.Girmir projesi önergede belirtildiği gibi 1990 yılı yatırım programında değil, TBMM Plan-Bütçe Komisyonunda verilen önerge ile DSİ Genel Müdürlüğünün 1995 yılı yatırım programına alınmıştır. Doğanözü Barajının planlama raporu tamamlanmış olup, kesin proje çalışmaları halen devam etmektedir.

Diğer taraftan, DSİ Genel Müdürlüğünün 1997 yılı yatırım programında ihalesi DPTMüsteşarlığının uygun görüşüne tabi projeler arasında yer alan sözkonusu barajın ihale edilebilmesi; kesin projenin bitirilmesine, finansman ihtiyacının karşılanmasına ve DPTMüsteşarlığının uygun görüşüne bağlı olup, ileriki yıllar itibariyle gerçekleştirilebilecektir.

2.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Gaziantep İli İslahiye İlçesinin yatılı bölge ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2730)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

Gaziantep

Soru :Gaziantep İli, İslahiye İlçesinde 26 orman köyü öğrencisine hizmet verecek Yatılı Bölge İlköğretim Okuluna ihtiyaç bulunmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Bakanlığınızca bugüne kadar bir çalışma yapılmış mıdır? Yapılmamışsa, bundan sonra sözkonusu ihtiyaç konusunda neler yapmayı planlıyorsunuz?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 9.6.1997

Sayı :B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1460

Konu :Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 20.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2730-6667/6833 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar'ın "Gaziantep İli İslahiye İlçesinin Yatılı İlköğretim Bölge Okulu İhtiyacına İlişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Gaziantep İli İslahiye İlçesi Fevzipaşa Beldesi çevresinde yer alan köylerdeki çocukların sekiz yıllık eğitim-öğretime kavuşturulması amacıyla yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması için 18 444 m2 okul arsası ayrılmıştır.

1998 yılı yatırım teklifleri hazırlanırken adı geçen yere yatılı ilköğretim bölge okulu yapımı dikkate alınacaktır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

3.-Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, bir öğretmeni tartakladığı iddia edilen Adana-Seyhan -Havuzbaşı İlkokulu Müdürü hakkında soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2779)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adana İli Seyhan İlçesi Havuzlubahçe İlkokulu Öğretmeni Neslihan Hacıkanımoğlu 10.1.1997 saat 7.30'da ders planını onaylatmak için Okul Müdürü Ömer Ceylan'ın makamına çıkar.Okul Müdürü öğretmenin geçmiş tarihi planlarından bir tanesinin onaysız olduğunu görerek neden onaysız olduğunu sorar. Öğretmen de Müdür'e :Siz o gün okulda yoktunuz. Olsaydınız imzalatacaktım der. Müdür, öğretmen Neslihan'a "bu şekilde konuşmaya utanmıyormusunuz, terbiyesiz" der. Öğretmen de :"Bunun terbiyesizlikle, utanmazlıkla ne ilişkisi var. Bana bu şekilde hakaret etmemeniz gerekir" der. Bunun üzerine Okul Müdürü hiddetle öğretmen arkadaşlarının yanında Neslihan Hacıkanımoğlu'nun saçından tutarak tartaklar ve yumruklamaya başlar. Bunun üzerine odadaki diğer öğretmenler ve Müdür Yardımcısı öğretmeni müdürün elinden kurtarır.

Bu olay zaman içinde Adana'da Millî Eğitim camiasında yaygın bir tartışma konusu haline gelmiş bulunmaktadır. O nedenle aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygı ile arz ederim.

Erol Çevikçe

Adana

Sorular :

1. Olayla ilgili Bakanlıkça idarî soruşturma yapılmış mıdır?

2. Yapılmışsa, sonuçlarına dayalı olarak adlî kovuşturmaya geçilmiş midir?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 12.6.1997

Sayı :B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1484

Konu :Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 22.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2779-6801/18552 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Sayın Erol Çevikçe'nin "Bir öğretmenin tartaklandığı iddia edilen Seyhan Havuzlubahçe İlkokulu Müdürü Hakkında soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Adana İli Seyhan İlçesi Havuzlubahçe İlkokulu Müdürü Ömer Ceyhan ile öğretmen Neslihan Hacıkasımoğlu hakkında idarî soruşturma yapılmıştır. Soruşturma sonucuna göre adı geçen şahısların görev yerleri değiştirilmiş olup, disiplin işlemleri de devam etmektedir.

2. Soruşturma raporunda getirilen teklifte Ömer Ceyhan hakkında adlî yönden işlem yapılmasına yer verilmemiştir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

4.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Tekel 2000 sigarasının dış satımında yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un yazılı cevabı (7/2806)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Nafiz Kurt tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

1. Bugün iç piyasada 130 bin TL.'ye satılan Tekel 2000 sigarası, dış piyasalarda satmak üzere Tekel İdaresi ile anlaşan şirketlere kaç liraya verilmektedir?

2. Bugün Tekel ile Tekel 2000'in dışsatımı amacıyla kaç şirket anlaşma yapmıştır?

3. İç-dış fiyat farkı dolayısıyla hayalî ihracat riskini önlemek amacıyla, sözkonusu anlaşmalı şirketler üzerinde Bakanlığınızın denetim imkânları nelerdir?

4. Linex firmasının hayalî ihracat yoluyla ihraç edilmiş gösterdiği 2.5 milyon paket Tekel 2000 sigarasını iç piyasada satmak için Tekel Sarıyer Deposunu kullandığı doğru mudur?

5. Tekel Sarıyer Deposunda ortaya çıkan bu olaya karışan görevliler kimlerdir? Haklarında ne gibi işlem yapılmıştır?

6. Bu tür suiistimalleri önlemek, ama aynı zamanda ihracat yolunu da tıkamamak için ne gibi tedbirler düşünürsünüz?

T. C.

Devlet Bakanlığı 12.6.1997

Sayı :B.02.0.007-28/0547

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin 28.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2806-6898/18818 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından Tekel Genel Müdürlüğü ile ilgili olarak verilen soru önergesi incelenmiştir.

1. Halen iç piyasada 130 000 TL/Pkt'den satılan Tekel 2000 sigarasının ihraç fiyatı 17 USD/Kg'dır.

2. Tekel 2000 sigarası ihraç edilen firmalara ait liste ilişik olarak sunulmuş bulunmaktadır.

3. Kaçakçılık olaylarının önlenmesi ve kaçak sigaraların tespiti amacıyla yurdumuzda üretilen ve pazarlanan sigaralarda 1995 yılından bu yana, Tekel Genel Müdürlüğü tarafından basılan tek tip sarı renkli bandrol kullanılmaktadır.

Tekel GenelMüdürlüğünce ihraç edilen ve Vergisiz Satış Mağazalarına satılan ürünler için mavi renkli ve sipariş numarasını ihtiva eden bandroller kullanılmaktadır. Ayrıca ihraç için üretilen sigaraların bandrollerinde "Eksport", Vergisiz Satış Mağazaları için üretilen sigaraların bandrollerinde "Duty Free" kaydı bulunmaktadır. böylece bu sigaraların yurt içinde yakalanması halinde kaçakçılığın hangi firma tarafından yapıldığı kolayca tespit edilerek, ilgililer hakkında gerekli yasal işlem yapılmakta, bu firma veya kişilere tekrar sigara satılmamaktadır.

4. Firma aracılığı ile ihracat yapılması halinde, kesin siparişi müteakip firma tarafından gayri kabilirucu teyitli akreditif açılmakta ve bunu takiben sipariş hazırlanarak FOB teslim şekli ile firmanın nakliyecisine teslim edilmektedir.

Diğer taraftan, özellikle yukarıda arz edilen bandrol uygulaması nedeniyle ihraç için üretilen sigaraların, Tekel Genel Müdürlüğünün Sarıyer Deposunda satılması mümkün değildir. Teftiş programı çerçevesinde belli aralıklarla teftiş edilen Sarıyer Deposu dahil Tekel Satış Depolarının hiçbirinde ihraç sigaraların bu depolar aracılığı ile içpiyasaya verildiğine ilişkin ne geçmişte, ne de günümüzde herhangi bir tespitte bulunulmamıştır.Ayrıca 5.5.1997 tarihinde Tekel Müfettişleri marifetiyle Sarıyer deposunda yaptırılan denetim sonucunda da iddialar doğrultusunda bir bulgu elde edilememiştir.

5. Linex firması olayı ile ilgili olarak adlî soruşturma devam etmektedir.Ayrıca Tekel Genel Müdürlüğünce de idarî yönden soruşturma başlatılmış olup, henüz soruşturma devam etmektedir. Soruşturma sonunda gerek doğrudan ve gerekse dolaylı olarak olaya karışan elemanların tespiti halinde gerekli yasal işlem yapılacaktır.

6. İhraç ürünlerinin yasal olmayan yollarla, diğer ülkelere veya ihracatın yapıldığı ülkeye sokulması sadece ülkemizin değil, hemen bütün dünya ülkelerinin karşı karşıya bulunduğu bir dünya sorunudur.Gümrükleri etkin ve içpiyasaları denetim altında olan ülkelerde daha düşük düzeyde kalan kaçakçılık olayları, bu yönlerde zaaf içerisinde olan ülkelerde daha yaygın olarak görülmektedir.

Tekel Genel Müdürlüğünce, kaçakçılığın önlenmesini teminen Bayiler, Gümrük, Emniyet, İstihbarat, Örgütleriyle müştereken işbirliği yapılmak suretiyle çalışılmaktadır. 1997 yılından itibaren büyük illerdeki kaçak takip faaliyetlerinin koordinasyonunda Tekel Genel Müdürlüğü müfettişleri de ayrıca görevlendirilmiş bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Nafiz Kurt

Devlet Bakanı

Kod No. Firma Adı

001 Rahman Najafzadeh/İran

002 Bıh Import-Export/Almanya

003 Olten Tradıng Ltd./İsviçre

004 East West/Bulgaristan

005 Mıssen Ltd.K.K.T.C.

006 Promar Gıda/M.S.B.

007 Ghavmt Hassan Ali/İran

008 Teymur Muradov/Nahcivan

009 Akşahin Ltd./M.S.B.

010 Çelikkay Ltd./Bosna

011 K.H.O. Dadad Akoor/İran

012 Uçaroğlu Tic./İzmir

013 Azim Dış Tic./A.H.Lim. S. Bl.

014 Mannheim Ltd./Dubai

015 Hood General Tradıng/Dubai

Sayın Tekel Bayii

Bilindiği gibi, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin üretimi, ithalatı ve ticareti ile bunların denetim görevi, konuya ilişkin mevzuat gereği Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri (Tekel) Genel Müdürlüğüne verilmiştir.

Sözkonusu ürünlerin üretim, ithal ve ticaretinin yasal yollardan yapılıp yapılmadığının ve özellikle bu ürünlerden alınan vergilerin ödenip ödenmediğinin denetiminin kolaylaştırılması amacıyla sigaralarda örneği ekli tek tip bandrol uygulanmasına başlanmıştır.Aynı amaçla, ithal edilen alkollü içkilerin etiketleri üzerinde "Tekel İdaresince İthal Edilmiştir" ibaresine yer verilmektedir.

Genel Müdürlüğümüzce alınan duyumlar ve yapılan denetimlerden, yukarıda belirtilen örneği ekli bandrol veya ibareleri taşımayan yabancı sigara ve içkiler ile ihracat veya Duty Free Mağazalarında satılmak amacıyla üretilen aynı ürünlerin yetkisiz kişilerce alınıp satıldığı, hatta bu ürünlerin Satış Belgesi olan bazı bayilerimizde de bulundurulduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda belirtilen türden sigara ve alkollü içkilerin bulundurulması, taşınması, ticareti ve kullanılması Yasalarımıza göre kaçakçılık suçu sayılmaktadır. Yapılan denetimler sırasında bandrolsüz ürün bulundurdukları tespit edilen bayilerimiz ilgili Yasalar gereği Satış Belgelerinin iptali yanında ağır para ve hapis cezalarına çarptırılma şeklinde arzu edilmeyen ve telafisi mümkün olmayan yatırımlarla karşı karşıya kalabileceklerdir.

Bayilerimizin, Hazinemizin maruz kaldığı kayıpların ve haksız rekabetin önlenmesi bakımından önem taşıyan bu konuda, gereken özen ve duyarlılığı gösterdiklerine emin olmakla birlikte, yanlış bilgilendirme sebebiyle aykırı davranışta bulunanlara konunun duyurulmasında fayda görülmüştür.

Bu vesileyle yeni yılınızı kutlar, işlerinizde başarılar diler saygılar sunarım.

Mehmet Akbay

Yönetim Kurulu Başkanı

ve Genel Müdür

5.-İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, 14 üncü Aspendos Opera ve Bale Festivalini Tanıtma Fonundan yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın yazılı cevabı (7/2809)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Kültür Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş

İstanbul

1. 7-24 Haziran tarihlerinde yapılacak olan 14. Aspendos Opera ve Bale Festivali'ne Bakanlığınız hangi katkılarda bulundu?

2. Festivalin tanıtma fonundan desteklenmesi için herhangi bir girişiminiz oldu mu?

3. Aralarında yabancıların da bulunduğu onbinlerce insanın izlediği bu festivalin açılışını yapmayı düşünüyor musunuz?

4. "Altın Portakal Kısa Metrajlı FilmFestivali"ne bu yıl yardım yapılmamasının nedeni nedir?

5. Festivali düzenleyen Kültür ve Sanat Vakfı yetkilileri basına yaptıkları açıklamalarda yardımın, geçen yılki dayanışmada Ermeni Yönetmen Tigran Malin'in "Siyah Beyaz" adlı filminin birinci seçilmesinden dolayı kesildiğini söyledi.

Bu konudaki görüşünüz nedir?

T. C.

Kültür Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 12.6.1997

Sayı :B.16.0.APK.0.12.00.01.940-259

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 28 Mayıs 1997 gün. Kan. Kar. Müd. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2809-6901/18821 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş'ın "14. Aspendos Opera ve Bale Festivali'ne tanıtma fonundan yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin" yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinizi arz ederim.

İsmail Kahraman

Kültür Bakanı

Cevap 1. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek Aspendos Opera ve Bale Festivali ile ilgili onay 24 Şubat 1997 tarih ve 2-333 sayı ile verilmiştir.

Cevap 2-3. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Bakanlığımız bağlı kuruluşlarındandır. 1997 malî yılı bütçesinde 4. Aspendos Opera ve Bale Festivali ile ilgili ödenek mevcuttur. Bu festivalin tüm masrafları Bakanlığımızca karşılanmakta olup, organizasyonu yine bakanlığımıza aittir. Bu yıl 4.'sü yapılan festivali 80 bin kişinin izleyeceği tahmin edilmektedir.Gişe geliri tahminen 40 Milyar TL. olacağı, buna sponsorların katkıları 13 Milyar TL. ilave edersek toplam geliri 53 Milyar TL. olması beklenmektedir.

Ayrıca, festivalin masraflarını oluşturan sanatçı ve diğer personelin yollukları, maaşı, ulaştırma ve diğer masrafları bilindiği üzere, bütçeden karşılanmaktadır. Festivalin tahmini maliyeti 36 Milyar TL. olması beklenmektedir.

Cevap 4. "Altın Portakal Kısa Metrajlı Film Festivali"ne bu yıl, yardım yapılmasıyla ilgili herhangi bir talep olmadığı için, yardımın yapılması sözkonusu olmamıştır.

Cevap 5. Basında Ermeni yanlısı, Azerbaycan karşıtı bir filme, Kültür Bakanlığı film büyük ödülü verdiğimizi yazmışlardır. Hiç alakası olmayıp, bu yardım kültür eski bakanlarından Sayın Fikri Sağlar döneminde II. Antalya Altın Portakal Uluslararası kısa film ve video festivali için Antalya Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfına 500 000 000 TL.'lık yardım yapılmıştır. Bakanlığımızın öteden beri yaptığı yardımlar meyanındadır. Vakfın kendi jürisiyle takdir edilmektedir.

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.