Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 28 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

102 nci Birleşim

4 . 6 . 1997 Çarşamba


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Trakya yöresinde faaliyette bulunan süt birlikleriyle ilgili sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin cevabı

2. -Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun, Hatay yöresindeki çiftçilerin iskân uygulamaları ve destekleme alımlarından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin cevabı

3. -Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin; Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Trakya yöresinde faaliyette bulunan süt birlikleriyle ilgili sorunlara ve Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun, Hatay yöresindeki çiftçilerin iskân uygulamaları ve destekleme alımlarından kaynaklanan sorunlara ilişkin güdemdışı konuşmalarına cevabı

4.-Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, Bergama'da işletme hazırlığı süren altın madenine ilişkin gündemdışı konuşması

B)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-Konya Milletvekili Veysel Candan'ın (6/517) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/196)

C)GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.-Malatya Milletvekili AyhanFırat ve 24 arkadaşının, İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapılan reklam işleri ihalesinde usulsüzlük ve yolsuzluk olup olmadığının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)

2.-Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı ve 25 arkadaşının, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

IV. -ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile 4.6.1997 Çarşamba ve 10.6.1997 Salı günlü birleşimlerde sözlü soruların görüşülmemesine ve (10/17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 312 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.-SEÇİMLER

A)KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.-(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

2. -(10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VI. -KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.-926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

2. -Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

3.-Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılamasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür,Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı :164)

4.-625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim,Kültür,Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı :168)

5.-Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/301) (S. Sayısı :178)

6.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya ve 4 Arkadaşının; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/729) (S. Sayısı :316)

VII.-SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi -Hamidiye Köyü içmesuyu projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un yazılı cevabı (7/2620)

2.-Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun;

-Büyük Menderes Millî Parkına,

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;

-Büyük Menderes Millî Parkında meydana gelen yangına,

İlişkin soruları ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/2636, 2647)

3.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Gaziantep İli İslahiye İlçesinin öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2729)

4. -Bursa Milletvekili Yüksel Aksu'nun, bir RTÜK üyesi tarafından hazırlanan sözlüğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2748)

I.-GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerinin bugün içinde bulundukları ekonomik duruma ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Nafiz Kurt,

Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, yerel yönetimlerin problemlerine ilişkin gündemdışı konuşmasına da İçişleri Bakanı Meral Akşener,

Cevap verdi.

Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesiyle ilgili uygulamalara ilişkin gündemdışı konuşma yaptı.

İstifa eden ve istifası kabul edilen Işılay Saygın'dan boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir atama yapılıncaya kadar, Sağlık Bakanı İsmail Karakuyu'nun,

İngiltereye gidecek olan Devlet Bakanı Abdullah Gül'ün dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün,

Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı H.Ufuk Söylemez'in,

Almanya, İsveç ve Norveç'e gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün dönüşüne kadar, Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna,

Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dönüşüne kadar, Cumhurbaşkanlığına, TBMM Başkanı Mustafa Kalemli'nin vekâlet edeceğine,

İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi ile,

Polonya'dan bir parlamento heyetinin ülkemizi ziyaretlerine,

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için, DYP Grubunca, asıl üyeliğe Balıkesir Milletvekili Abdülbaki Ataç'ın, yedek üyeliğe ise Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı'nın aday gösterildiklerine,

Kuzey Atlantik Asamblesi TürkGrubunda boş bulunan asıl üyelik için, DYPgrubunca, Elazığ Milletvekili MehmetAğar'ın aday gösterildiğine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 24 arkadaşının, Batman İlinin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Arnavutluk Meclis Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyeti 29 Haziran 1997 tarihinde yapılacak seçimlere gözlemci olarak davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi ve

Genel kurulun 3.6.1997 Salı günkü birleşiminde, sözlü soruların görüşülmemesinin ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri konusundaki (10/25) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında (2/225),

Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (2/460),

Kanun tekliflerinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildikleri açıklandı.

İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/25) yapılan öngörüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun :

9 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden itibaren üç ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 4 Haziran 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.14'te son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Ali Günaydın Fatih Atay

Konya Aydın

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. -GELEN KÂĞITALAR

4.6.1997 ÇARŞAMBA

Rapor

1.-Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 38 Arkadaşının, Zorunlu Tasarruf Kesintilerinin Değerlendirilmesi Konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılamasına İlişkin Önergesi ve (10/17) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :312) (Dağıtım tarihi :4.6.1997) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Diyanet İşleri Başkanlığında boş bulunan bazı kadrolara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/561) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

2. -Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Ayasofya'nın ibadete açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/562) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

3.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, K.K.T.C.'nin ECO'ya üye yapılması için girişimde bulunulup bulunulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/563) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

4.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, hakkında soruşturma açılan Diyanet görevlilerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/564) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

5.- Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, hac ibadetine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/565) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

6. -Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, ordudan ilişikleri kesilen subay ve astsubaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/566) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

7.-İzmir Milletvekili Metin Öney'in, Sosyal Hizmetler İzmir İl Müdürlüğünde görev yerleri değiştirilen personele ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/567) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

8.-İzmir Milletvekili Metin Öney'in, İzmir İlindeki birimlerde yapılan personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/568) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

9.-İzmir Milletvekili Metin Öney'in, İzmir İlindeki birimlerde yapılan personel atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/569) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, trafik polislerince dövüldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2842) (Başkanlığa geliş tarihi :2.6.1997)

2.-İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, İzmir Buca S.S.K. Hastanesi ihalesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2843) (Başkanlığa geliş tarihi :2.6.1997)

3.-İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2844) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

4.-İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2845) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

5.-İzmir Milletvekili Birgen Keleş'in, Foça'daki arkeolojik kazıların durdurulmasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2846) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

6.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Jandarma Genel Komutanlığı birliklerine gönderildiği iddia edilen namaz ibadetiyle ilgili bir genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2847) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

7.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Türk Cumhuriyetlerine yapılan matbaa yardımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2848) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

8.-Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya'nın, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısının görevden alınmasının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2849) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.-Malatya Milletvekili Ayhan Fırat ve 24 arkadaşının, İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapılan reklam işleri ihalesinde usulsüzlük ve yolsuzluk olup olmadığının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

2.-Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı ve 25 arkadaşının, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önelemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194) (Başkanlığa geliş tarihi :3.6.1997)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

4 Haziran 1997 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ATAY (Aydın), Ali GÜNAYDIN (Konya)


BAŞKAN - Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102 nci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim; konuları hakkında Yüce Kurulu bilgilendirecekler.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Trakya yöresinde faaliyette bulunan süt birlikleriyle ilgili sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin cevabı

BAŞKAN - İlk sırada, Demokratik Sol Parti Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Aytekin'in gündemdışı söz istemi, Tekirdağ'ın ilçelerindeki sorunlarla ilgili.

FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ'ın ilçelerindeki süt birlikleri hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İlimizin, Malkara, Hayrabolu ve Marmara Ereğlisi İlçelerinde, kaymakamlar başkanlığında kurulan süt birlikleri vardır. Bugün, Marmara Ereğlisi Süt Birliği, maalesef, faaliyetlerini durdurmuştur. Malkara ve Hayrabolu Süt Birlikleri faal durumda olmalarına karşın, köylünün ihtiyacına parasal yönden cevap verememektedirler. Baştan, bu birlikler çok iyi niyetli kurulmuşlardır; ama, zamanla, işletmecilik yozlaştığından, özellikle Malkara İlçemizde büyük sorunlar yaşanmaktadır.

İlçedeki sağılır hayvan sayısının özendirilip teşvik edilmesiyle cazip hale getirilen, daha sonra, serbest piyasa ekonomisi kurallarına uymayan, süt fiyatları cazipliği karşısında üreticinin çeşitli yollarla borçlanarak hayvan edinmesine karşın, SEK'in özelleşmesiyle reel rakamların ve devlet kuruluşu olan SEK'in neden zarar ettiğinin fark edilmesi karşısında, süt ineklerinin, kasap vitrinlerini süslemesinin yanlış uygulamalardan kaynaklandığını biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, süt inekçiliğiyle ilgili teşvikin ve süt piyasasının pembe gözlükle izlendiği kuşkusunun yanı sıra, Malkara Köylere Hizmet Götürme Birliğinin alacağı komisyon, üreticinin durumundan ve çıkarlarından daha mı önemlidir?

Yem işletmesinin faaliyete geçmesinden önce beyan edildiği gibi, piyasada bulunan yemlerden hem kaliteli hem de fiyat olarak çok ucuz olacağı ve ödemede kolaylık sağlanacağı ifade edildiği halde, tarihlere göre diğer firmalarla mukayese edildiğinde hiç de öyle olmadığını görmekteyiz.

Malkara köy yollarının 300 kilometresinin Malkara Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından yapıldığı söylenmektedir. İlgili köylerden, kaç kez, ne kadar, köy yolu asfaltlama katkı payı alınmıştır ve alınan bu katkı paylarının ne kadarı bu hizmete harcanmıştır, belli değildir.

Malkara Birlik Süt ve Süt Ürünleri Anonim Şirketinin kuruluşunda ortaklık paylarının yüzde 40'ının Malkara Köylere Hizmet Götürme Birliğinin, yüzde 60'ının ise özel sektörün olması karşısında, Malkara Köylere Hizmet Götürme Birliği Anonim Şirketinin geçerliliğinin ne kadar gerçekçi olacağı merak konusudur. 55 milyon dolarlık ve günde bin ton süt işleme kapasiteli bir fabrikanın -Türkiye piyasasında etkin yeri olan SEK'in günlük 250 ton ilâ 350 ton işleme kapasiteli olduğu düşünüldüğünde- biraz hayal ürünü olduğunu söylemek mümkün değil midir? Ayrıca, bu yatırımın gerçekleştiği varsayımından hareketle, elde edilecek ürünün reklam, promosyon ve pazarlama ağını oluşturmak pek de kolay değildir.

Ayrıca, Anonim Şirket ortaklarının, bu yatırımın gerçekleşmesi konusunda herhangi bir tasarılarının mevcut olup olmadığı da belli değildir. Yüzde 60 sahibi ortakların zaten bu işin makine ticaretini yaptıkları doğru mudur? Söylendiği gibi, atıl teknolojik özelliklere sahip makineleri, sadece, Birlik Başkanının, video kamera tespitiyle kabullenmiş olduğu, herhangi bir bilirkişi heyetinin oluşturulmayıp, o haliyle satın alındığı, yüzde 60 sahibi ortakların elde ettikleri kâr marjının onlar için yeterli olduğu doğru mudur?

Öte yandan, Malkara Köylere Hizmet Götürme Birliklerinin SEK ile olan alışverişlerinde, iddia edildiği gibi, üreticinin parasının geç ödenerek repoya yatırıldığı acaba doğru mudur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, zatıâliniz, 2 dakikada toparlayabilir misiniz?

FEVZİ AYTEKİN (Devamla) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

FEVZİ AYTEKİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Birliğin, mevcut, doğru dürüst bir denetleme mekanizması var mıdır acaba?! Kararların, Birlik Başkanı tarafından tek adam zihniyetiyle alınıp, daha sonra yönetim kurulu üyelerine imzalatıldığı söylenilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Malkaramızın çeşitli köylerinde, bir hafta önce, şiddetli dolu ve yağmur neticesinde, ürünlerin büyük hasara uğradığını öğrenmiş bulunmaktayız. Bu köylülerimizin -ürünlerinin hasarıyla mağdur olan köylülerimizin- mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi için yetkilileri göreve davet ediyoruz ve bunların da takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Demokratik Sol Partinin Programında "kalkınma köylüden başlayacaktır" denilmektedir. Bu da gösteriyor ki, "Milletin efendisi köylüdür" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözüne karşılık, biz, parti olarak, yüzde 45 nüfusu temsil eden köylülerin kalkınmasını en ön planda tutmaktayız. Onlar, ekonomik özgürlüğüne kavuşmadıkça, siyasal özgürlüklerine de kavuşamazlar. Bunun için, biz, tüm Demokratik Sol Parti milletvekilleri olarak, bu özgürlüklerini alacakları ana kadar var gücümüzle çalışacağız. Onların mutluluğu bizim mutluluğumuz olacaktır. İlgililerin bu konuya daha duyarlı davranmalarını bekler; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aytekin, teşekkür ediyorum efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, cevap...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, sizin konunuzu alakadar eden bir görüşme daha var, zamandan tasarruf açısından acaba uygun görür müsünüz...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Evet.

2. -Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun, Hatay yöresindeki çiftçilerin iskân uygulamaları ve destekleme alımlarından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin cevabı

BAŞKAN - Anavatan Partisi Hatay Milletvekili Sayın Levent Mıstıkoğlu, Hatay'daki çiftliklerle ilgili konuşacaklardır.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

LEVENT MISTIKOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay İlimiz, 1960 yılında, iskâna tabi iller arasına alınmış ve 1960 yılından beri, çeşitli nedenlerle arazileri baraj altında kalan veya başka amaçlarla göçe mecbur olan vatandaşlarımız, 1960 yılından beri Hatay İlinde iskân edilmeye başlanmıştır; ancak, 1960 yılında iskâna açılan Hatay İlimizin nüfusu, o zamanlar, 450-460 bin civarında idi. Daha sonra, 1970'lerde 600 bin civarında olan Hatay nüfusu, şu anda, yapılan istatistiklere göre, tahminen 1,5 milyon civarındadır. 1,5 milyon nüfusa sahip ilimizin, artık iskâna açılacak bir karış toprağı kalmamıştır.

Bu iskâna tabi tutulan vatandaşlarımıza, Hatay İlimizde Hazineye ait 16 bin dönüm arazi, Köy Hizmetlerine tahsis edilerek dağıtılmış olup, Hataylı çiftçilerin kullandığı araziler 10'ar dönüm olarak alınmış -alınmaya devam etmekte- ve çiftçilerimizden alınan bu araziler, iskân edilen vatandaşlarımıza, bazılarına 15 dönüm, bazılarına 25 dönüm olarak dağıtılmaktadır. En son, Suvatlı ve Saçaklı köylerinden 10'ar dönüm araziler alınarak, Hatay Merkez İlçe Hasanlı Köyüne yerleştirilen 229 ailenin 143'üne 15'er dönüm olarak tahsis edilmiş ve bu araziler dağıtılmıştır. Bu arazilerin dağıtılması sırasında, bu arazileri yıllardır eken ve geçimini sadece bu 10 dönümle sağlamaya çalışan Hatay çiftçileri büyük rahatsızlık duymuş, devlet yetkilileri ile Hatay'ın köylüleri arasında istenmeyen olaylar çıkmasına ramak kalmıştır. Bundan sonra kalan 86 aileye ise, Şenbük, Bakraz, Maraşboğazı ve Topboğazı Köylerinde yaşayan, bu arazileri kullanan vatandaşlarımızın arazileri alınarak dağıtılmak istenmiştir. Ancak, buraya iskâna tabi tutulan vatandaşlarımız da bizim vatandaşımızdır, Türk vatandaşıdır. Bu vatandaşlarımızın da geçimlerinin sağlanması gerektiği konusunda hepimiz hemfikiriz; ama, Hataylı çiftçilerin, 10'ar dönümle geçimlerini sağlayan çiftçilerin ellerinden bu araziler alınırken, topraksız kalan bu vatandaşlarımıza devlet eliyle birtakım imkânlar veya krediler sağlanması gerektiğine inanıyoruz.

Bu konuda, bu işin son olmasını dilerken, 1 300 civarındaki vatandaşımızın daha Hatay'a iskân edilmek üzere olduğu ve bunlarla ilgili ihalelerin yapılıp, inşaatlarının başladığını görüyoruz.

Hatay'da artık iskâna açık arazi kalmamıştır; Hatay çiftçisini doyuracak, Hatay çiftçisini, Hatay insanını geçindirecek kadar geniş arazi yoktur; bunun için, Hatay'ın artık iskâna kapatılması gerekmektedir. Bu konuda Hatay milletvekillerinin bütün hepsiyle varmış olduğumuz ortak görüş ilgili makamlara da iletilmiştir. Bunun neticesinin çabuklaştırılması ve bu arazileri kullanan vatandaşlarımıza bunların tapularının verilmesi için, 1995 yılında çıkarılan 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun, bir maddesinin değiştirilmesi ve bir ek madde eklenmesi konusundaki teklifimiz komisyonlarda beklemektedir. Bu konuda ilgililerin desteğini istiyoruz.

Ayrıca, Hatay İlindeki çiftçilerimize -Türkiye'deki çiftçilerimize de olduğu gibi- 1996 yılının sekinci ayından beri, maalesef, ilaç destekleme paraları ödenmemektedir. 1996 yılının sekizinci ayından bugüne yaklaşık dokuz ay geçmiştir. Dokuz aydır bu paralarını alamayan çiftçilerimiz, her gün mazota, traktöre, gübreye, elektriğe ve tarım girdilerine gelen büyük zamlarla, büyük sıkıntı çekmektedirler ve çiftçilerin ekonomik durumu gittikçe geriye gitmektedir.

Buğday hasadının başladığı ilimizde Toprak Mahsulleri Ofisi alıma başlamış; ancak, ellerinde fiyat baremleri olmadığı gerekçesiyle, buğdaya, maalesef -analizlerini yaparak- fiyat vermemekte ve buğdayı alıp emanete koymaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mıstıkoğlu, ne kadar eksüre istiyorsunuz?

LEVENT MISTIKOĞLU (Devamla) - 2 dakika...

BAŞKAN - Buyurun.

LEVENT MISTIKOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu durum, buğday alımı yapan ve buğday piyasasını hareketlendiren tüccarı maalesef devreye sokmamakta, çiftçinin buğdayına fiyat kesilmemesi, tüccarın düşük fiyatla çifçinin buğdayını alması için tüccara büyük fırsat sağlamaktadır.

Bu yıl, Hatay'ın Antakya, Yayladağı ve Altınözü tütün piyasasında başfiyatın 500 bin lira olacağı açıklanmıştır; ancak, 180 bin liraya kadar tütün alınmış ve tütün üreticisinin eline geçen ortalama fiyat, bu yıl maalesef 270 bin lira civarında olmuştur. Geçen yıl 250 bin lira başfiyat uygulanan tütünde, çiftçinin eline geçen tütün paralarının ortalama fiyatı 200 bin liraydı. Bu konuda da, tütün üreticimiz, maalesef, Hatay'da mağdur edilmiştir. Bu konuyla ilgili değerli yöneticilerimizin, tütün çiftçisinin bu mağduriyetinin giderilmesi yönünde de çalışmalar yapmalarını bekliyoruz.

Ayrıca, yine Hatay'ın birçok ilçesinde -yani, Altınözü olsun, Merkez İlçesi olsun- tütün desteklemesi, tütün üreticisine verilmiş; ama, Yayladağı İlçesindeki tütün üreticisine, bugüne kadar, tütün desteklemesi ödenmemiştir. Bu konuda, ilgililerin, çiftçilerimizin sıkıntılarına bir an önce çare bulmalarını, çiftçilerin tütün ve ilaç desteklemelerini bir an önce ödemelerini ve Hatay'ın tüm milletvekillerinin büyük gayret gösterdiği, tarım yapılan Hazine arazilerinin kullanan çiftçilere satılması yönündeki kanun teklifinin, sizlerin desteğiyle bu Meclisten bir an önce çıkarılmasını arz ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Mıstıkoğlu, teşekkür ediyorum efendim.

3. -Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin; Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Trakya yöresinde faaliyette bulunan süt birlikleriyle ilgili sorunlara ve Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun, Hatay yöresindeki çiftçilerin iskân uygulamaları ve destekleme alımlarından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

BAŞKAN - İki sayın milletvekilimizin gündemdışı beyanlarına cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Musa Demirci...

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Fevzi Aytekin ve Hatay Milletvekilimiz Sayın Levent Mıstıkoğlu'nun yapmış oldukları gündemdışı konuşmalara cevap arz etmek istiyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Tekirdağ Milletvekilimizin biraz önce söyledikleri gibi, Malkara'da, Köylere Hizmet Birliği adı altında bir birlik kurulmuştur. Bu birlik, yıllardan beri, gerçekten, o yöredeki çiftçilerimize hizmet etmektedir. Bu birlikler, bilhassa kaymakamların başkanlığı altında Türkiye'nin muhtelif yörelerinde kurulduğu gibi, işte, Malkara'da da kurulmuştur. Ancak, son yıllarda, geçtiğimiz 1995 yılında başlamak suretiyle, burada bin ton kapasiteli bir süt fabrikası yapılmaktadır; ancak, hangi sebepten bilinmez, bu süt fabrikası, bin ton kapasiteli olmasına rağmen -belki, Türkiye'nin en büyük fabrikası- yüzde 40'ı Köylere Hizmet Birliğinin uhdesinde kalmak suretiyle, yüzde 60'ı, şu anda fabrikayı yapan özel sektöre devredilmiştir. Bu, tabiî, Köylere Hizmet Birliğinin gayesi içerisinde mütalaa edilemez, olmaması lazım; ancak, böyle bir yola gidilmiş.

Tabiî, bilhassa, göreve geldikten sonra, o yörede, özel sektörle yaptığımız toplantılarla, süt fiyatlarında yapmış olduğumuz ayarlamalardan dolayı, bu damızlık hayvanlar kesime gitmediler; süt üretiminde de fevkalade bir artış oldu. Bu bakımdan, Trakya yöresinde, bugün -Türkiye'deki kültür ırkı bakımından, saflık oranı bakımından söylüyorum- hayvanların yüzde 98'i saf ırk ve süt miktarı da bundan dolayı fazla; ancak, tabiî, Köylere Hizmet Birliğinin, bilhassa politikasını iyi ayarlayamaması, yatırımlarını, elinde avucunda ne varsa hepsini götürüp böyle, bu fabrikaya yatırmasından ve fabrikayı bir an evvel açmamış bulunmasından dolayı da sütler elde kaldı ve dolayısıyla, Köylere Hizmet Vakfı, götürdü, bu sütleri, piyasaya da satamadığı için, Mamsan Fabrikasında süttozuna çevirdi. Süttozları, tabiî, Türkiye'de, biliyorsunuz, en son başvurulması gereken bir konudur; çünkü, süttozu yaptığınız takdirde, süttozlarını değer fiyatına satamazsınız, fevkalade sıkıntı meydana gelir. İşte, o yöredeki, Malkara yöresindeki çiftçilerimizin sıkıntısı, bu idareden kaynaklanan bir sıkıntıdır; o bakımdan, ben, buraya, genel müdürlüklerimizden yetkili elemanları gönderdim, inceleme yapıyorlar -Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın Nihan Beye de teşekkür ediyorum; onlar da sizin gibi konunun üzerinde duruyorlar- bu konuyu bir kararnameyle çözeceğiz. Tahmin ediyorum, şu anda, elde birikmiş olan 600-700 ton civarında süttozu var. Bunu nasıl çözeceğiz; Türkiye'ye 1996 yılında gelen süttozu miktarı 6 500 ton; bunlar sıfır gümrükle de geldiğine göre, öyleyse, biz, süttozu ithal edenlere, Türkiye'deki süttozundan da almayı mecbur koşmak suretiyle -böyle bir kararname gönderdik- konuyu çözeceğiz.

Diğer konuya gelince: Efendim, bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta Malkara ve civarında büyük bir dolu yağışı oldu ve dolayısıyla, 35 bin dekar sahada hasar meydana geldi. Vilayetin emriyle, tarım il müdürlüğü ve ilçe müdürlüğündeki bütün arkadaşlarımız seferber olmuş ve dolayısıyla, şu anda, hasar tespitlerinin tamamı yapılmıştır. Tabiî, bu mevsim, iklimin fazla değişiklik arz ettiği bir mevsim olduğu için, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde -aşağı yukarı yirmi vilayetimizin muhtelif yerlerinde- dolu yağışları olmuştur. Bu bakımdan, çalışmalar devam ediyor. Biz, zarar gören bu çiftçilerimizin borçlarını -bankaya olan, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını- faizsiz olarak erteleyeceğiz, kendilerine tohumluk yardımı yapacağız. Muhtelif yörelerde hayvanlar bakımından bir zayiat varsa, bunun yüzde 75'i nakit olarak karşılanmak suretiyle, inşallah, çiftçilerimizin bu problemleri halledilmiş olacak.

DSP olarak çiftçinin yanında olduğunuzu söylediniz, teşekkür ediyorum; bütün milletvekillerimizin de çiftçinin yanında olması gerekir; ancak, şunu da bilin ki, Refahyol Hükümeti olarak, çiftçinin, köylünün yanındayız; açıklamış olduğumuz taban fiyatları ve aldığımız tedbirler de, bunu göstermektedir.

Hatay Milletvekilimiz Sayın Levent Mıstıkoğlu, daha çok Bakanlığımızı alakadar eden ilaç desteklemelerinin alınamadığından söz ettiler. Tahmin ediyorum ki, 1997 yılı içerisinde, çiftçilerimize 1 trilyon lira civarında ilaçtan dolayı destek yapacağız; bunun 400 milyarını şu anda Ziraat Bankası şubelerine gönderdik ve çiftçilerimiz, bu ilaç desteklerini alacaklardır; geriye kalanlarını da sene sonuna kadar göndereceğiz.

Toprak Mahsulleri Ofisinin alımları devam etmektedir. Biliyorsunuz, baremler, Urfa yöresinde, Çukurova yöresinde ve Hatay yöresinde geçtiğimiz hafta tespit edildi. Bu tespit edilen baremler bölgelere fakslandı; ancak, tespit edilmeden önce de, bütün Toprak Mahsulleri Ofislerine "çiftçilerimizin malını emanet olarak alınız ve bilahara, bu baremler tespit edildiği zaman, paralarının üstünü vereceğiz" diye bir duyuruda bulunduk. O bakımdan, şu anda çiftçilerimizin herhangi bir sıkıntısı olmayacak ve Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından çiftçilerimizin alacakları peşin olarak ödenecektir.

Benim, bilhassa, Sayın Mıstıkoğlu'nun gündemdışı yapmış olduğu konuşmaya arz edeceğim cevap budur. Diğer konularda -tabiî, hangi konuları konuşacağını bilemediğim için ve kendileri daha çok Köy Hizmetleriyle, Tekelle alakalı konuları da gündeme getirdikleri için- vereceğim yuvarlak cevaplar belki kendisini tatmin etmeyebilir. O bakımdan, ben, bu kadarla yetiniyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (RP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, benim yörem olan Çorum, malum pancar yöresidir. İnşallah, pancarda da, köylümüzün yüzünü güldürürüz.

Teşekkür ediyorum.

4.-Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, Bergama'da işletme hazırlığı süren altın madenine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Refah Partisi Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Sılay, Bergama altın madenciliğiyle ilgili olarak Yüce Kurula bilgi sunmak üzere, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

MEHMET SILAY (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bergama'da işletme hazırlığı süren altın madeni, altı yıldır Türk kamuoyunun gündeminde ve değişik spekülatif haberlerle yer almaktadır. Bu işletmenin milletimizin faydasına mı zararına mı olduğunu, en doğru şekilde, bilim adamlarından, konunun uzmanlarından, dünyada mevcut olan, halen aynı metodla işletilmekte olan benzeri altın madenleriyle ilgili denetim belgelerinden ve Bergama maden ocağı hakkındaki resmî raporlardan öğrenebiliriz.

Genel olarak madencilik, kırsal kesimde faaliyet gösteren ve yine bildiğiniz gibi, işsizlere iş sahası açarak büyük kentlere göçü önleyen ve bölgesel kalkınmaya katkıda bulunan bir sektördür. Ancak, madencilik, büyük sermaye ister ve riski yüksektir; uluslararası fiyat hareketlerinden hızla etkilenir ve geri ödeme süresi uzundur. Bu nedenle, sermayenin kolayca yönelebileceği bir yatırım alanı değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, zengin maden yataklarına sahip, ancak, bu madenler, Türk ekonomisine kazandırılmadığı sürece millet olarak, zengin bir hazinenin fakir bekçilerinden farkımız kalmaz. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin hemen hepsinin programlarında, ülke ekonomisine kaynak sağlayacak olan madenciliğimizin geliştirilmesi kararı vardır.

Bergama'da altın üretiminin insan sağlığına ve çevreye vereceği iddia edilen zararın şüyuu vukuundan daha büyük boyutta olmuştur ve güncelliğini korumaktadır. Bergama altın madeni, Türkiye'nin bu konudaki vitrinidir; eğer başarılı olursa, işletmeye hazır 6 adet altın madeni ile fizibilitesi hazır -Artvin'den Hatay'a kadar- 14 altın madeni ruhsatı mevcut olup, işletmeye açılacaktır.

Şüphesiz, bir insanın hayatı, Bergama'nın tüm madenlerinden daha değerli; ama, Türkiye'de, siyanür metoduyla, Kütahya tesislerinde, tam on yıldan beri, çevreye ve insan sağlığına en ufak bir zarar gelmeden gümüş madeni üretilmektedir. Yine, ülkemizde, siyanür çözeltisinden halen tekstil sanayiinde, eczacılıkta, gıda teknolojisinde, tarım ilaçlarında ve çelik üretiminde faydalanılmaktadır.

Yine, altın madeni projelerine, beş ayrı bakanlık uzmanlarınca incelendikten sonra gerekli izin veriliyor. Bugün bütün dünyada ince taneli ve düşük dereceli cevherden altının çıkarılması, sadece siyanürleme yöntemiyle mümkündür.

Dünya altın üretiminin yüzde 75'ini tekelinde bulunduran Amerika, Kanada, Avustralya ve Güney Afrika'da siyanürleme metodu kırk yıldır kullanılmakta. Avrupa ülkelerinden Fransa, İspanya, Portekiz ve Romanya'da aynı yöntem kullanılıyor. Siyanürleme yöntemiyle çalışan altın madenlerinde ölümle sonuçlanan bir tek vaka bugüne kadar yok.

Bakanlıkların ilgili uzmanları, çevreden yalıtılmış kapalı bir sistem içerisinde cevherin siyanürle muameleye sokulması yöntemini incelemiş ve izin vermiştir. Altının alınmasıyla oluşan atık maddelerin zararsız şekilde tabiata kazandırılması, atık havuzlarında doğal bozundurmayla veya kimyasal maddeler kullanılarak mümkün. Bergama'da her iki metot kontrollü olarak kullanılacaktır. Sızıntı ve muhtemel deprem riskine karşı bile iki kat kil ve "jeomembran" denilen plastik tabakayla izole edilmiştir. Çalışma sırasında düzenli olarak açılan kuyulardan yeraltı suları, su tahlilleriyle denetlenecek, toz ve gürültü ölçümüyle belirlenen sınırların aşılmaması sağlanacak. Maden ocağının faaliyeti sona erdiğinde de tüm çalışma alanı, Bergama'nın iklim ve toprağına uygun meyve ağacı ormanıyla örtülecektir. Bu, devletimizin kefil olduğu bir şartnamedir.

İşte, biz, bu ön bilgilerle, şantiye ve hafriyat aşamasında gelişen olayları yerinde görmek ve Çevre Komisyonu adına tarafsız ve özgür tespitlerde bulunmak üzere, Bergama'nın Ovacık Köyü sırtlarında açılmakta olan Türkiye'nin ilk altın madenine gittik.

Değerli milletvekilleri, gergin bir ortamda davullarla ve alkışlarla karşılandık; şiir ve sloganlarla, aleyhte kışkırtılmış masum köylülerden başka dışarıdan bindirilmiş kıtalar halinde gelen provokatörleri gördük.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yalan söylüyorsun!

MEHMET SILAY (Devamla) - Köylüler doğru olarak bilinçlendirilmemiş; ama, karşı şartlandırılmış ve kışkırtılmıştı. Bilimsel gerçekler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Sen geldin, orada ne söyledin arkadaş? Halka ne söyledin?

HASAN GÜLAY (Manisa) - Bu bilgileri firmadan mı aldın?

MEHMET SILAY (Devamla) - Şimdi ifade edeceğim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

Lütfen toparlayın... Lütfen toparlayın...

MEHMET SILAY (Devamla) - Köylüyer, doğru olarak bilinçlendirilmemiş; ama, karşı şartlandırılmış ve kışkırtılmıştı. Bilimsel gerçekler ve uluslararası hak ve hukuk ayaklar altındaydı. Sadece aşırı sol görüşlü iki üç kişiden ibaret kışkırtıcıların eylemleri izinsiz mitinglere dönüşüyordu, şiddet eylemlerine dönüşüyordu. Hatta eylemler, daha önce örneğine rastlanan küçük çapta bir halk hareketinin provası niteliğindeydi.

Değerli milletvekilleri, hafızalarınızı yoklayın. Bugün "madene hayır" diyen mantık, vaktiyle boğaz köprüsüne de "hayır" diye bağırmıştı. Bu kışkırtılmış kitleye siyanürle değil; sütle, bal şerbetiyle, içtiğimiz suyla altın madeni çıkarılacağı söylense ve mümkün olsa, aynı bağnaz ve şartlanmış mantıkla yine hayır diyeceklerdir.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, Bergama halkına hakaret edemez; bu adam, yalan söylüyor.

MEHMET SILAY (Devamla) - Güvenlik önlemlerinin alınıp, provokatörlerin yargı önüne çıkarılmaları toplumsal barış için şarttır...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Hükümetsiniz haydi çıkarın...

MEHMET SILAY (Devamla) - Madenlerimiz, yurdun neresinden çıkarılırsa çıkarılsın, 70 milyonun hakkıdır ve ortak malıdır.

Değerli milletvekilleri, umuru devlette süreklilik esastır ve bugün devlet verdiği ruhsata sahip çıkmak zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bergama düğümünü halkın ve devletin lehine çözeceği inancı içerisinde Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakika efendim.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, bilgileri firmadan mı almış?

BAŞKAN - Efendim, bir dakika müsaade buyurun. Bir dakika bana bir izin verin.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bodur, ben zatıâlinizi duydum; izin verir misiniz bana...

Sayın Sılay, teşekkür ediyorum.

Sayın Bodur, buyurun efendim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli hatip... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, bir dakikanızı rica ediyorum. (RP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Bir değerli üye, yerinden bir görüş ifade edecek.

Buyurun efendim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli hatip Yüce Meclisi yanıltmaktadır; Yüce Meclisi yanlış, âdeta o firmanın ağzıyla bilgilendirmektedir. Orada, halk adına bu siyanürlü yöntemle altın elde edilmesine karşı çıkan 16 köyün halkıdır; onlara, kadına, kıza, çoluğa çocuğa provokatör demek, sol militan demek sayın milletvekiline yakışmamaktadır. Kaldı ki, Yüce Danıştay, bu konuda yöre halkının verdiği dava dilekçesine olumlu yaklaşmıştır; şimdi, Çevre Bakanlığının görevi Danıştay kararını uygulamaktır.

Arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ZERRİN YENİCELİ (İzmir) - Sayın Başkan...

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, hayır... Lütfen... Ben, herkese... 550 sayın üye var.

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Yerimden Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, yerinizden; anladım.

Demokratik Sol Parti Grubundan da, bir sayın üyeye...

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Sayın Başkan, ben Çevre Komisyonu üyesi olarak oraya gittim, çok yanlış bir bilgi veriyor; o açıdan...

BAŞKAN - Buyurun.

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Sayın Başkanım, Çevre Komisyonu üyesi olarak biz oraya beş kişi gittik; Sayın Sılay da vardı orada. Sayın Sılay orada on bin kişinin içerisinde, Bergamalıların haklı davasının savunucusu olacağına dair, namusu ve şerefi üzerine söz verdi.

MEHMET SILAY (Hatay) - Halkın ve devletin malını savunmaya...

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Evet; o sözü kimlere verdiniz; orada alkış aldınız... O günden bugüne ne değişiklik oldu ki, siz fikrinizi değiştirdiniz; bunu, kamuoyunun takdirine sunuyorum.

ZERRİN YENİCELİ (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim. Lütfen, yerinizden iki cümle.

ZERRİN YENİCELİ (İzmir) - Sayın Başkan, ben, bu haftasonu oradaydım; bütün köyleri dolaştım. Burada, halka ve çevreye rağmen bu uygulama yanlış; çünkü, bölge çok hareketli ve ben görüştüm, halkla toplantılar yaptım; bunu isteyen bir kişiye rastlamadım. Burada kamuoyuna yanlış bilgi veriliyor; yani, halk bunu istemiyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, burada, müsaade ederseniz bir konuyu da ben dile getireyim; hemen yarım dakikalık bir konu...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Bu konu teknik bir konudur. Arkadaşımız da kendi kanaatlerini dile getirmiştir. Burada yanlış bir anlamayla, sanki, grubu bağlayan bir konuşmaymış gibi bir intibaın doğmamasını da gündeme getirmeyi lüzumlu görüyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Doğurur...

BAŞKAN - Efendim, grup adına gündemdışı... (CHP sıralarından gürültüler)

Hayır doğurmaz efendim. (CHP sıralarından "Doğurur" sesleri)

Efendim, müsaade buyurun... (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Doğurur...

BAŞKAN - Sayın Bodur, müsaade buyurun...

Efendim, gündemdışı konuşmalar ferden istenir...

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sav.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Anayasanın 138 inci maddesinin üçüncü fıkrasını da hatırlatmak gerekiyor sayın hatibe; o dava, henüz sonuçlanmamıştır; Danıştayda devam etmektedir; Meclis kürsüsünden beyanda bulunmak hatalıdır.

Arz ederim.

BAŞKAN - Efendim, gündemdışı konuşmalar kişisel talebe bağlıdır ve konuşanlar kendi adlarına konuşurlar; hiçbir konuşmacı, grubu adına konuşmuş olmaz. Bu konuda bir beyan yok.

Değerli arkadaşlarım, böylece, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

B)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-Konya Milletvekili Veysel Candan'ın (6/517) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 134 üncü sırasında yer alan (6/517) esas numaralı soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, önergemi geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Veysel Candan

Konya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 2 adet Meclis araştırması önergesi vardır; ayrı ayrı okutacağım ve bilgilerinize sunacağım.

C)GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.-Malatya Milletvekili AyhanFırat ve 24 arkadaşının, İstanbul Büyükşehir Belediyesince yapılan reklam işleri ihalesinde usulsüzlük ve yolsuzluk olup olmadığının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği üzere, bazı belediyelerimizde gerek şehiriçi belediye otobüslerinde ve gerekse otobüs duraklarında muhtelif firmalara ait ilanların yer aldığı malumlarıdır. Bu ilanlar, bazı yerleşim birimlerinde doğrudan doğruya belediyelerce alınırken, bazı yerlerde de, belediyece yapılan ihale neticesi, belli süreler için, firmalarca yapılmaktadır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinde de otobüs ve otobüs duraklarındaki reklam işleri için açılan ihale MAGİC firmasınca kazanıldığı ve ihale süresinin de 5 yıl olduğu bazı basın organlarında yer almıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 27 Mart 1994 seçimlerini Refah Partisi adayı kazanmıştır. Belediye, takriben, seçimden birbuçuk ay sonra reklam ihalesi yapıyor ve bu ihaleyi MAGİC (MAGİC Tanıtım ve İletişim Reklam Ajansı) firması kazanıyor.

Belediyenin bu ihaleden yıllık tahmini gelirinin 200 milyar Türk Lirası civarında olduğu söylenmektedir; ancak, MAGİC Firmasının yıllık bu işten aldığı reklam geliriyse 3 trilyon liranın üzerinde.

İhaleyle ilgili duyurunun diğer reklam şirketlerine ulaşmamış olduğu ve hatta, daha önce bu ihaleleri alıp, reklam işini yapmış olan KAMERA VE BTA firmalarının da bu ihaleden haberdar olmadığı söylenmektedir.

Ayrıca, daha önce bu ihaleler 3 yıl için yapılırken, bu defa 5 yıl gibi uzun bir süre için yapılmıştır denilmektedir.

MAGİC Firması ihaleden çok kısa bir süre önce kurulmuştur.

Firma, Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın damadına ve aile efradına aittir.

İşte, yukarıda esas hatlarıyla belirttiğimiz hususların tam manasıyla açıklığa çıkarılabilmesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, İETT'nin bu ihale nedeniyle ne miktarda bir gelir kaybına uğradığının ve ihalenin yasal prosedüre uygun yapılıp yapılmadığının ve buna benzer başka ihaleler de olup olmadığının tespiti için Anayasanın 98 ve Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.

1. Ayhan Fırat (Malatya)

2. İsmet Atalay (Ardahan)

3. Ercan Karakaş (İstanbul)

4. Mustafa Yıldız (Erzincan)

5. Mehmet Sevigen (İstanbul)

6. Haydar Oymak (Amasya)

7. Eşref Erdem (Ankara)

8. Birgen Keleş (İzmir)

9. Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

10. Fatih Atay (Aydın)

11. Yılmaz Ateş (Ankara)

12. Yusuf Öztop (Ankara)

13. Aydın Güven Gürkan (İzmir)

14. Ali Şahin (Kahramanmaraş)

15. Bekir Kumbul (Antalya)

16. Ali Rıza Bodur (İzmir)

17. Nezir Büyükcengiz (Konya)

18. Ahmet Küçük (Çanakkale)

19. Şahin Ulusoy (Tokat)

20. Altan Öymen (İstanbul)

21. Yahya Şimşek (Bursa)

22. Zeki Çakıroğlu (Muğla)

23. Celal Topkan (Adıyaman)

24. Algan Hacaloğlu (İstanbul)

25. İrfan Gürpınar (Kırklareli)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Bir başka Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

2.-Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı ve 25 arkadaşının, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Muhtarlık, yaklaşık ikiyüz yıl önce yaşamımıza girmiş bir kurumdur. Cumhuriyet öncesinde atamayla göreve gelen muhtarlar, 1924 yılından bu yana, 442 sayılı Yasa gereği, köy ve mahallelerde seçilerek göreve gelmektedir. Demokratik işlerlik içinde seçilerek geldikleri için, muhtarlarımız, bir yandan halkın temsilcisidir; ama, öte yandan, devleti temsil ettikleri için kamu görevlisi statüsünde görev yapmakta, özellikle köylerde mülkî amir konumunda bulunmaktadırlar.

Muhtarlar mülkî amirdirler; ama, yetkileri köy halkına karşı kısıtlı, yönetim kadrolarına karşı hiç yoktur. Çeşitli devlet kurumlarının kapılarında yalvar yakar köylerinin sorunlarına çözüm bulmak için bekletilir, zaman zaman horlanırlar. Ne yazık ki, seçimle gelen bu mülkî amirleri, çoğu kez, tüm atanmış kamu görevlileri, emirlerinde bir personel gibi görmüş ve nitelemişlerdir.

Kentlerimizdeki muhtarların durumu da farklı değildir. Günümüzde kentlerin hızla büyümesi; 10-15 bin nüfusun yaşadığı mahalleler oluşması; bunların ihtiyaçları, bu ihtiyaçların karşılanmasında yetersizlikler, belediyelerle doğan sorunlar; bunların çözümünde elleri kolları bağlı kalmaları; ekonomik yetersizlik ve bağımlılıkları; çoğu yerde belediye başkanlarının oyuncağı haline getirilmek istenmeleri karşısında, muhtarlık kurumunun yeniden gözden geçirilmesi ve örgütlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Merkezî yönetim anlayışından yerinden yönetim anlayışına yönelik, çağdaş, idarî yapılanmada muhtarlıkların yerinin belirlenmesi, sorumlulukları yanında yetkilerinin artırılması, olanakları genişletilmiş, kent bütçesinde payı belirlenmiş semt belediyelerine dönüştürülmesi düşünülmelidir.

Gerçekte halk, köy ve mahallesinde kendisini yönetmek için seçtiği muhtarlardan her türlü hizmeti beklemekte, muhtarlarımızın ise yasal hiçbir güç ve olanağı bulunmamaktadır. Nutuklarda göklere çıkarılan, demokrasinin ilk ayağı olarak vurgulanan muhtarlarımızın hizmetleri için hükümetlerin biçtiği değer iç karartıcıdır. Muhtarlarımıza çeşitli yasalarla yüklenen görev ve sorumluluklar her gün artarken, bunları hangi olanaklarla yerine getirecekleri düşünülmemekte, sorunları ele alınmamakta, ekonomik ve sosyal durumlarında iyileştirme yapılmamaktadır. Bugün, muhtarlarımıza asgarî ücreti dahi çok görüyoruz; onları, 6-7 milyona çalıştırıyoruz. Oysa, bu para, bırakınız muhtarlığın kırtasiye, posta, telefon, aydınlatma, yakacak, yol giderlerini, emekli olmayan muhtarlarımızın Bağ-Kur primlerini bile karşılamıyor. Anayasa angaryayı yasaklamış; ama, pervasızca, muhtarlarımızı, Anayasaya aykırı çalıştırıyoruz. Bu uygulama, tek kelimeyle rezalettir ve muhtarlarımız buna layık değildir.

Bütün bu nedenlerle, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince, muhtarlık kurumunun çağdaş toplumdaki işlevi, sorunları ve bu sorunların çözümü için, Türkiye Büyük Millet Meclisince Meclis araştırması açılmasını diliyoruz.

Saygılarımızla.

1. İ. Önder Kırlı (Balıkesir)

2. Ayhan Fırat (Malatya)

3. Mustafa Yıldız (Erzincan)

4. İsmet Atalay (Ardahan)

5. Atilâ Sav (Hatay)

6. Ercan Karakaş (İstanbul)

7. Mehmet Sevigen (İstanbul)

8. Eşref Erdem (Ankara)

9. Aydın Güven Gürkan (İzmir)

10. Birgen Keleş (İzmir)

11. Yılmaz Ateş (Ankara)

12. Yusuf Öztop (Antalya)

13. Ali Şahin (Kahramanmaraş)

14. Bekir Kumbul (Antalya)

15. İrfan Gürpınar (Kırklareli)

16. Şahin Ulusoy (Tokat)

17. Ali Rıza Bodur (İzmir)

18. Nezir Büyükcengiz (Konya)

19. Fatih Atay (Aydın)

20. Ahmet Küçük (Çanakkale)

21. Yahya Şimşek (Bursa)

22- Altan Öymen (İstanbul)

23- Zeki Çakıroğlu (Muğla)

24- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

25- Celal Topkan (Adıyaman)

26- Algan Hacaloğlu (İstanbul)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

IV. -ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile 4.6.1997 Çarşamba ve 10.6.1997 Salı günlü birleşimlerde sözlü soruların görüşülmemesine ve (10/17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 312 sıra sayılı raporunun gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. 73 4.6.1997

Danışma Kurulunun 4.6.1997 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Uluç Gürkan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Temel Karamollaoğlu Murat Başesgioğlu

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya Hasan Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

"1. Gündemin 'Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler' kısmının 52 nci sırasında yer alan 178 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 150 nci sırasında yer alan 316 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına, 110 uncu sırasında yer alan 268 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 3.6.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 329 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin 'Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler' kısmının 8 inci sırasına alınması ve görüşülmesi, 9 uncu sırasında yer alan 238 sıra sayılı kanun teklifinin..."

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - 232 olacak...

"...232 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu sırasına, 5 inci sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 35 inci sırasında yer alan 120 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 36 ncı sırasında yer alan 123 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 38 inci sırasında yer alan 138 sıra sayılı kanun tasarısının13 üncü sırasına, 39 uncu sırasında yer alan 140 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 40 ıncı sırasında yer alan 141 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 41 inci sırasında yer alan 142 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 45 inci sırasında yer alan 157 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 47 nci sırasında yer alan 160 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 59 uncu sırasında yer alan 190 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 61 inci sırasında yer alan 191 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 64 üncü sırasında yer alan 202 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 65 inci sırasında yer alan 204 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, 66 ncı sırasında yer alan 205 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü sırasına, 67 nci sırasında yer alan 207 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü sırasına, 75 inci sırasında yer alan 218 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci sırasına, 78 inci sırasında yer alan 222 sıra sayılı kanun tasarısının 26 ncı sırasına, 80 inci sırasında yer alan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci sırasına, 81 inci sırasında yer alan 225 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci sırasına, 86 ncı sırasında yer alan 234 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu sırasına, 89 uncu sırasında yer alan 237 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu sırasına, 90 ıncı sırasında yer alan 239 sıra sayılı kanun tasarısının 35 inci..."

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - 31 inci...

"...31 inci sırasına alınması; gündemdeki diğer işlerin sıralarının buna göre teselsül ettirilmesi ve Genel Kurulun 4.6.1997 Çarşamba günkü (bugünkü) birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir."

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, bir şeyi işaret buyuruyordunuz.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - 31 inci sıra, 35 inci sıra olarak okunmuştur.

KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) - 31 diye düzelttik efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Düzeltilmesi için uyardım zaten ben de.

BAŞKAN - Efendim, iki tarafa da teşekkür ediyorum; maksat hâsıl olmuştur.

KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) - Duymadınız mı düzelttiğimizi?

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Beyefendi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde esas olan zabıttır. O nedenle, zapta yanlış geçmesini önlemek için ben buradan müdahale ediyorum; oradan bana karşı tavır koyuyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın Uluğbay...

KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) - Düzelttik efendim; 31 diye düzelttik.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Muhatabım siz değilsiniz, Başkandır.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Uluğbay, rica ediyorum efendim. Her iki tarafın da maksadı bir.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - O zaman, arkadaşımız beni muhatap almasın.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Uluğbay...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Arkadaşımız dediğiniz de milletvekili; Divan Üyesi.

BAŞKAN - Efendim, birinci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Birinci öneri kabul edilmiştir.

İkinci öneriyi okutuyorum:

2.- 4.6.1996 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/17) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, 312 sıra sayılı zorunlu tasarruf kesintilerinin değerlendirilmesi konusundaki raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve görüşmelerinin, Genel Kurulun 10.6.1997 Salı günkü birleşiminde yapılması ve bu birleşimde, sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, gündemin "Seçim" bölümüne geçiyoruz.

V.-SEÇİMLER

A)KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.-(10/18, 27, 30, 68, 113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda, Genel Kurulun 13.5.1997 tarihli 92 nci Birleşiminde kurulan (10/18,27,30,68,113, 170) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

Ülke kaynaklarının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyelikleri aday listesi:

(9)

Adı Soyadı Seçim Çevresi

RP (3)

Azmi Ateş İstanbul

Zeki Ünal Karaman

Mustafa Ünaldı Konya

ANAP (2)

H. İbrahim Özsoy Afyon

Adil Aşırım Iğdır

DYP (2)

Yaman Törüner Afyon

Halil Yıldız Isparta

DSP (1)

Mehmet Büyükyılmaz Adana

CHP (1)

Ali Topuz İstanbul

BAŞKAN - Listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis Araştırması Komisyonuna şeçilmiş bulunan sayın üyelerin, 5.6.1997 Perşembe günü saat 11.00'de, doktorluk binası, dördüncü kat, 405 nolu Meclis araştırması komisyonu toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

2. -(10/185, 186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla, Genel Kurulun, 13.5.1997 tarihli 92 nci Birleşiminde kurulan (10/185,186) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi basılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup, oylarına sunacağım:

Flash Televizyonuna yapılan saldırı ve kapatma olaylarıyla ilgili iddiaları araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyelikleri aday listesi:

(9)

Adı Soyadı Seçim Çevresi

RP (3)

Feti Görür Bolu

İsmail Yılmaz İzmir

Remzi Çetin Konya

ANAP (2)

Uğur Aksöz Adana

Yusuf Pamuk İstanbul

DYP (2)

İ. Cevher Cevheri Adana

İlyas Yılmazyıldız Balıkesir

DSP (1)

Hayati Korkmaz Bursa

CHP (1)

Yahya Şimşek Bursa

BAŞKAN - Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Liste okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 5.6.1997 Perşembe günü saat 14.00'te, ana bina, zemin kat, PTT karşısındaki 170 nolu Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonların toplantı yer ve saatleri ayrıca ilan tahtalarına da asılmıştır.

Sayın milletvekilleri, değişen oranlar nedeniyle, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda, bağımsız sayın milletvekillerine 1 üyelik daha düşmektedir.

Aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin, 10 Haziran 1997 Salı günü saat 19.00'a kadar yazılı olarak Başkanlığa müracaat etmelerini rica ederim.

Sayın milletvekilleri, biraz önce aldığımız karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümüne geçiyoruz.

VI. -KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.-926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Hükümet yok.

BAŞKAN - Sayın Hatinoğlu...

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Ama yok; bitmiş, tükenmiş.

BAŞKAN - Efendim, kâinatta hiçbir şeyin yeri boş kalmaz, bir şey doldurur.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Doldururuz, merak etmeyin.

BAŞKAN - Efendim, 1 inci sıradaki işi görüşmek üzere Komisyon hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

2. -Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı :132)

BAŞKAN - Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

3.-Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılamasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür,Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı :164)

BAŞKAN - Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 492 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

4.-625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim,Kültür,Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı :168)

BAŞKAN - 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa ilişkin 326 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

5.-Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/301) (S. Sayısı :178) (1)

BAŞKAN - Biraz önce alınan karar gereğince, her ne kadar, gündemin 52 nci sırasında ise de, 5 inci sıraya alınmış olmakla müzakere edilmeye hak kazandı bu konu.

Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Sayın Komisyon?.. Hazır.

Sayın Hükümet?.. Hazır.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Raporun okunmamasını isteyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tümü üzerinde grupları adına söz talebi yok.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Var efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Var efendim, Sayın Temizel konuşacak.

BAŞKAN - Afedersiniz efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, çok hızlı gidiyorsunuz; sormadınız.

BAŞKAN - Sorarım efendim; hatadan dönmek fazilettir, eğer yanlış bir adım attıysak döneriz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - DYP Grubu adına, Sayın Nuri Yabuz...

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına, bu konunun tümü üzerinde görüşlerini ifade etmek üzere Sayın Halil İbrahim Özsoy; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Özsoy, süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenler ile Isparta İli Senirkent İlçesinde Meydana Gelen Sel Felaketinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında 178 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz tarafından 22.4.1996 tarihinde Meclis Başkanlığına sunulan kanun tasarısının bir sene iki ay gibi uzun bir zaman aradan sonra da olsa, Genel Kurulda görüşülmesi nedeniyle -diğer kanun tasarılarının ne kadar beklediğini göz önüne alırsak- yine de, Dinar ve yöre halkını, Senirkent halkını şanslı addetmek mecburiyetindeyiz. Her şeyden önce, bu kanun tasarısını hazırlayarak Meclise sunan zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz ve kabine arkadaşlarına Afyonlular adına, Afyon Milletvekili olarak, minnet ve şükranlarımı sunmak isterim.

Geç de olsa, Genel Kurulda görüşülmeye başlanan bu kanun tasarısı, afete uğrayan yöre halkı için, vergi mükellefleri için ve çalışanlar için hayatî önem arz etmektedir. Tasarının gerekçesinde ifade edilen sosyal devlet anlayışı gereklerini, gönül isterdi ki devletimiz, afete uğrar uğramaz o yöreye götürmeliydi.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği üzere, 1 Ekim 1995 akşamı Dinar, Evciler, Başmakçı, Dazkırı ve Kızılören yörelerinde meydana gelen ve 97 vatandaşımızın vefatıyla sonuçlanan deprem, hepimizi derinden yaralamıştır.

Yörede 10 bine yakın konut, işyeri ve resmî kurum ve kuruluş yerle bir olmuştur. Esnaf ve sanatkârın işyeri ve atölyeleri, ticaret erbabının dükkân ve mağazalarıyla, sanayicinin fabrika ve satış yerlerindeki maddî zararlar her türlü tahminin üzerindedir.

Bu arada şunu da ifade edeyim ki, 52 nci Hükümet tarafından ihale hazırlıkları yapılan ve 53 üncü Hükümet tarafından ihale edilen, daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızın yakın ilgileriyle bir kısmı bitirilerek hak sahiplerine teslim edilen konut ve işyerleri için, tüm emeği geçenlere de, bir Afyon Milletvekili olarak teşekkürlerimi sunmak isterim.

Dinar ve yöresinde konut ve işyerlerinin yapımıyla, afetzedelerin yaraları kısmen de olsa sarılmıştır. Şimdi de, bu kanunu çıkararak vergi mükelleflerinin yaralarını sarmaya çalışacağız. Ancak, bu kanun tasarısında, sadece Dinar ve Senirkent'teki vergi mükellefleri, çalışanları kapsam içerisine alınmaktadır. Aynı depremin, Evciler İlçesinde büyük tahribat; Başmakçı, Dazkırı ve Kızılören İlçelerimizde de kısmen tahribat yaptığı bir gerçektir. Oradaki mükellefler de mağdur edilmemeliydi. Devletin "hizmette eşitlik" prensibi gözönüne alınırsa, Evciler ve diğer ilçelerin mükelleflerine ve çalışanlarına büyük haksızlık yapılacağı kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, Dinar ve Senirkent'teki terkini istenen vergi miktarlarını inceleyecek olursak, şu tabloyu görmüş oluruz: 1 Ekim 1995 tarihi itibariyle, Dinar'da, toplam mükellef sayısı 1 967; Gelir Vergisi mükellefi sayısı 981; Kurumlar Vergisi mükellefi sayısı 97; diğerleri ise, 889'dan ibarettir. Tahakkuk eden vergi miktarı ise; yine, 1 Ekim 1995 tarihi itibariyle, 210 614 866 000 liradır. 26.12.1996 tarihi itibariyle tahakkuk eden vergi miktarı 545 milyar 468 milyon liradır. Senirkent İlçemizde ise, vergi mükellefi sayısı 983 olup, bunun 643 tanesi Götürü Vergiye tabidir.

Dinar'da, işyeri afete maruz kalıp da, terkin talebinde bulunan mükellef sayısı 619, işlemi sonuçlanan mükellef sayısı 359, Bakanlık incelemesinde bulunan mükellef sayısı 9, işlemi devam eden mükelellef sayısı ise 190'dır; henüz işlemine başlanmamış mükellef sayısı ise 61'dir. Verdiğim rakamlardan da anlaşılacağı üzere, 619 mükellef, 6183 sayılı Kanunun 115 inci maddesine göre terkini talebinde bulunmuştur. Takibe alınan mükellef dosya sayısı depremden evvel 10 binin üzerindeyken, şimdi, bu sayı 30 binleri bulmaktadır.

Sayılardan anlaşılacağı üzere, bölge esnaf ve ticaret erbabının hali perişandır. Bu arada, deprem bölgesinde çalışan ve vergi muafiyeti ve sakatların Gelir Vergisi indirimi, Gelir Vergisi Kanununun 31 inci maddesindeki oranın 1 kat artırılması doğrudur, yerinde bir görüştür ve bu görüşü Grup olarak desteklediğimizi ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, sosyal devlet olmanın gereği olarak, afete maruz kalan yörelerdeki esnaf, sanatkâr, sanayiciyle, ticaret erbabının yeniden eski haline dönmesi ve yeniden vergi mükellefi olarak devam etmesi, bu kanun tasarısının bir an evvel çıkmasına bağlıdır.

Ancak, bir yörede yara sararken, aynı yörede mağdur yaratmaya da hakkımız yoktur. Depremden zarar gören Evciler ve diğer ilçelerin vergi mükelleflerini de bu kanun kapsamına almak mecburiyeti vardır. Bu konuda bir önerge vermiş bulunuyoruz. Bu önergede, bu kanun kapsamına Evciler, Başmakçı, Dazkırı ve Kızılören ilçelerini de ilave ediyoruz ve onların yaralarının da sarılmasına sebep olmak istiyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, önergemize ve bu kanunun bir an evvel çıkmasına destek vereceğinize inanıyor, Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özsoy teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dinar ve Senirkent'te meydana gelen tabiî afetlerden sonra, yöre halkına, bazı vergi avantajlarının tanınmasıyla ilgili olarak gündemimizde bulunan yasa tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, konuşmaya başlamadan önce, küllenmiş acıları yeniden deşecek de olsa, gerek Dinar'da gerekse Senirkent'te yaşamlarını kaybedenlere Tanrıdan rahmet diliyor, ayrıca, ülkemizin, bu tür felaketlerle karşılaşmamasını Tanrıdan niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, önünüzde bir yasa tasarısı var, tasarının başlığına ve içeriğine bakan hiçbir milletvekilinin, bir doğal afetle karşılaşmış ve varlıklarını kaybetmiş insanlara sağlanan vergi avantajlarına, vergi ayrıcalıklarına karşı çıkması düşünülemez; nitekim, tasarı, komisyonlarda görüşülürken de herhangi bir muhalefetle karşılaşmadı, burada da, büyük bir ihtimalle herhangi bir engellemeyle karşılaşmayacak ve yasalaşacak. Ancak, doğal bir afetle karşılaşan, canlarını, varlıklarını kaybeden bu insanlara sağlanacak olan bir ayrıcalığın, o şekilde yapılması gerekir ki, bu ayrıcalık, ne yapanları rencide etsin ne de bu ayrıcalıkla bazı insanlara daha fazla ayrıcalık sağlansın. Zaten yeteri kadar rahatsızlık çekmiş olan bu insanlar, yapılan haksızlıklarla, bu yapılan düzenlemeyle, bir defa daha rencide edilmesin, rencide olmasınlar.

Değerli arkadaşlar, burada, sık sık dile getiriyoruz, bir yasanın adil ve hakkaniyetli bir yasa olarak kabul görmesi için iki temel koşula sahip olması gerekmektedir; bunlardan bir tanesi, yasanın, ihtiyaç duyanlara, ihtiyaç duyulan zamanda uygulanacak şekilde hazırlanması ve yürürlüğe sokulmasıdır. Eğer, bir yasa, zamanında yürürlüğe konulmamışsa, çıkartılamamışsa, hiç çıkartılmayan bir yasa kadar rencide edicidir, rahatsızlık vericidir ve hakkaniyete aykırıdır.

Dinar depremi, hepinizin hatırladığı gibi, 1 Ekim 1995 tarihinde meydana geldi; Senirkent faciasının tarihi de, 13 Temmuz 1995; tabiî afetlerden zarar görenlere vergi ayrıcalıkları sağlanmasıyla ilgili yasa tasarısının tarihi ise, 22 Nisan 1996 ve 4 Haziran 1997 tarihinde de Genel Kurulda görüşülüyor. Bu yasaların öngördüğü tüm yükümlülükler, vergi mükelleflerince, büyük bir ihtimalle yerine getirildi. Şimdi ne olacak; eğer, bu yasa çıkar ise, daha önce alınmış olan, bu kişiler tarafından verilmiş olan vergiler iade edilecek. Bu iade yükümlülüğünün hem idareye hem de vergi mükelleflerine ne kadar büyük külfetler getireceğini sizlerin takdirine sunmak istiyorum. 1996 yılı mart ve nisan aylarında getirilen mükellefiyetlerle ilgili olarak alınan vergileri bugün iade ederseniz, 1996 yılının mart ayından beri kümülatif enflasyonu da hesaplarsanız, yüzde 100'leri aşmış enflasyon karşısında, aslında, bu insanlara hiçbir şey iade etmiyorsunuz, sadece, biraz önce dediğim gibi, belirli külfetleri bu insanların üzerine yüklemiş oluyorsunuz.

Ücretlilere ve sakatlara özel indirim yükseltilmesi suretiyle sağlanan ayrıcalığın ise, hiçbir ayrıcalığı kalmadı, hiçbir anlamı kalmadı; çünkü, yasa tasarısına göre, Dinar ve Senirkent'te afet sırasında sürekli olarak ve fiilen çalışan hizmet erbabının ücretlerinin vergisinin hesaplanmasında, 1 kat fazlasıyla uygulanacak olan özel indirimin süresi 31.12.1997 tarihinde sona eriyor; yani, 6 ay sonra. Ücret erbabı için bu işlemi geriye -yürütmenin imkânsızlığını takdir edersiniz- yürütemeyeceğinize göre, dolayısıyla, bu ücretler üzerinden ödenen vergilere enflasyonu uyguladığınız takdirde, ücretliler açısından bu işin anlamsızlığı da kendiliğinden ortaya çıkar.

Değerli arkadaşlar, yapılan bir düzenlemenin zamanında yapılmaması, -biraz önce belirttim- hiç yapılmaması kadar adaletsiz ve hakkaniyete aykırıdır. Dolayısıyla, şu anda çıkarılacak düzenlemenin de adaletli ve hakkaniyete uygun bir düzenleme olarak algılanmaması için zamanın ötesinde başka bazı nedenler de vardır. Çünkü, yasa tasarısı, bu yasadan yararlanacak olan insanlara aynı koşullarda aynı avantajları sağlamamaktadır. Bir yasanın adaletli olabilmesi için aynı durumda olan insanlara, aynı avanajları sağlaması gerekir. Halbuki, bu yasa aynı durumda olan insanlara değil, farklı durumda olan insanlara aynı avantajları sağlamaktadır. Dolayısıyla, farklı durumda olanlara aynı avantajları sağladığınız zaman adaletli bir yasa yapmış olmazsınız.

Değerli arkadaşlar, bu yasaya oy verecek hatta bu yasanın çıkmasını izleyen insanların, bu yasanın sağlayacağı avantajlardan sadece ve sadece tabiî afetten zarar görenlerin yararlanacağını düşündüğünü biliyorum. Yani, burada herkes diyor ki, Dinar ve Senirkent'te bir tabiî afet olmuş, afetten bazı insanlar zarar görmüş, biz de o zarar gören insanlara belirli ayrıcalıklar sağlıyoruz. Halbuki, değerli arkadaşlar, olay düşündüğünüzden farklıdır. Yasa tasarısının 1 inci maddesinin ilk o upuzun cümlesini okuduğunuz zaman görürsünüz ki, yasa tasarısından sadece depremden veya sel felaketinden zarar gören insanlar değil, o kentte yaşayan zarar görmemiş insanlar da dahil olmak üzere tüm insanlar yararlanmaktadır. Bunu bir defa daha dikkatinize sunuyorum; yani, getirmiş olduğumuz yasa tasarısının avantajlarından veya ayrıcalıklarından depremden zarar görenler değil, depremden zarar görmeyenler de yararlanmaktadır. Dolayısıyla, Dinar ve Senirkent'teki, daha önce hiçbir zarar görmemiş, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerine de, doğmuş olan, hatta ödenmiş olan vergilerinin terkin edilmesi, dolayısıyla iade edilmesi olanağını sağlıyorsunuz. Buradaki tüm milletvekillerine şunu açıkça soruyorum; deprem ve sel felaketinden zarar görmüş, varını yoğunu kaybetmiş bir insanla, tabiî afetten zarar görmemiş bir insana aynı avantajı, aynı ayrıcalığı sağlarsanız, adaletli ve hakkaniyetli davranmış olur musunuz; olmazsınız. Buna Allah da rıza göstermez, kulun da rıza göstermemesi gerekir. Eğer, siz, depremden zarar görenlere, onların zararlarını telafi edecek, işyerleri zarara uğrayanların yeniden kendilerini toplamaları için, onlara kaynak aktarmak istiyorsanız, buna bu Parlamentonun, bu Büyük Millet Meclisinin itirazı yok, bunu yapalım; ama, hem depremden zarar görene hem de hiç zarar görmeyene aynı ayrıcalığı sağlıyorsanız, o durumda, buna, bizim ötemizde başka insanların da itirazı olur. Onların itirazı olacağını, burada çok açık olarak kabul etmeniz gerekir.

Belki, o imkânı, hem zarar görene hem zarar görmeyene değil de, elimizde bulunan imkânın tamamını zarar görenlere vermiş olsak, onların yeniden kendilerini toparlamalarına, işlerini daha iyi olarak yeniden kurmalarına, kısacası, dertlerine çare bulunmasına olanak sağlarsınız; ama, öyle değil de, bundan bir zarar görmemiş ve oldukça iyi durumda olan vergi mükelleflerinin -ki buradaki matrah farkını da dikkate almıyoruz zaten- yani, bu koşullar altında, milyarlarca lira matrah beyan eden birisinin terkiniyle, hayat standardı esasına göre vergi veren birisinin terkinini de aynı kaba koyuyorsunuz; hiç zarar görmemiş, milyarlarca lira vergi verme konumunda olan bir insanın vergisini de terkin ediyorsunuz, orada işyeri yıkılmış, hayat standardı esasına veya götürü olarak vergilendirilen bir kişiye de aynı avantajı sağlıyorsunuz.

Deprem ve tabiî afette, birçok insan, varlığını kaybetmiş ise, mal satın aldığı insanların, iş yaptığı insanların da satış güçleri azalmıştır. Bunların alım güçleri nedeniyle, bunlara da bir ayrıcalık tanınması, hakkaniyete uygundur deniyorsa, o takdirde, bununla ilgili olarak yapılacak düzenlemenin şekli farklıdır. O zaman dersiniz ki, Dinar'da deprem olmuştur; dolayısıyla, depremden birkısım insanlar zarar gördüğü için, diğer insanların da satış veya alışveriş gücü azalmıştır. O takdirde, Dinar'da depremden zarar görmemiş olanlara da bir yıl boyunca, iki yıl boyunca veya belirli bir süre hayat standardı esasını uygulamayalım... Bu olur; ama, daha önceden ödedikleri vergilerini terkin etmeye kalkarsanız bu olmaz.

Değerli arkadaşlar, Afet İşleri Genel Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre, Dinar'da 295'i ağır, 237'si orta ve 168'i de az hasarlı olmak üzere toplam 700 işyeri; Senirkent'te -ağır işyeri hasarı bize pek bildirilmedi; ama, belki ağır hasarlı da vardır. Boyutları düşünüldüğünde, demek ki o kadar fazla hasar olmadığı ortaya çıkıyor- orta hasarlı 6 işyeri var.

Şimdi, hasar gören bu işyerlerine her türlü ayrıcalığı sağlayalım, tamam. Hatta, işyerlerini yeniden yapma karşılığında harcayacakları tutarı enflasyona da endeksleyerek, enflasyon muhasebesini de uygulayarak amorti edinceye kadar üç yıl mı sürüyor, beş yıl mı sürüyor, bu insanlardan vergi de almayalım. Yapılması gereken bu; ama, hem zarar görene hem de zarar görmeyene aynı imkânı sağlamayalım. Bu halde, afetten zarar görmüş insanları, o afetten zarar görmemiş insanlara göre birazcık daha rencide etmiş, birazcık daha yaralamış olursunuz tabiî.

Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığından aldığımız verilere göre, Dinar'daki Gelir Vergisi mükellefi sayısı 2 364, Kurumlar Vergisi mükellefi sayısı da 105'tir. Şimdi, 700 işyerinden sadece 295'i ağır, 237'si orta derecede hasar görmüş. Bunlara yapabileceğimiz her şeyi yapalım; ama, geri kalan iki bine yakın mükellefin bundan herhangi bir zarar görmediğini düşünür ve onlara da aynı imkânı tanırsanız, burada, gerçekten doğru bir şey yapmış olmazsınız. Senirkent'te de 6 işyerinden bahsediyorum, buna karşılık toplam 350 civarında bir yükümlüden. Halbuki, bu insanlardan alınan vergiyle geri kalan insanlara çok daha büyük olanaklar sağlarsınız, bunu çok rahat bir şekilde götürebilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, burada size bir şey daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir tabiî afetten sonra, her zaman, o bölgede olan o insanların, Gelir ve Kurumlar Vergisi yükümlülüklerinin, vesairenin kaldırılması veya vergilerinin terkin edilmesiyle ilgili bir yasa tasarısıyla karşı karşıya gelir. Halbuki, bizim, Türk vergi sistemimizin, tabiî afetlerden zarar gören vergi yükümlülerinin, vergilerinin terkinine ilişkin hükümlerini Maliye Bakanlığının uygulayıp uygulamadığını sormak burada kimsenin aklına gelmez.

Vergi Usul Kanunumuzun 115 inci maddesi vardır. 115 inci maddeyi sizlere aynen okuyorum: "Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzir hayvan ve haşarat istilâsı ve bunlara benzer afetler yüzünden :

1. Varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve cezaları;

2. Mahsullerini kaybedenlerin vergi borçları ve vergi cezaları Maliye Bakanlığınca kısmen veya tamamen terkin olunur."

Demek ki, Vergi Usul Kanunu, Maliye Bakanlığına, eğer bir kişi depremden zarar görmüşse, varlığını kaybetmişse bunların vergilerini terkin etme olanağını tanıyor.

Geliyoruz, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 105 inci maddesine: "Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, zararlı hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzeyen afetler yüzünden zarara maruz kalan varlıklarını ve mahsullerininin en az üçte birini kaybedenler adına tahakkuk ettirilmiş ve afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili amme alacakları Bakanlar Kurulu kararıyla terkin olunur."

Yani, Bakanlar Kurulu, bu kanun tasarısını hazırlayıp, Parlamentoya gönderip, neredeyse iki yıl süründüreceğine, depremden zarar gören bu insanların vergilerini oturur, terkin eder ve bu işi bitirirdi.

Şimdi, bu insanların hepsi beyannamelerini verdiler, vergilerini ödediler, belki vergilerini ödemek için krediler kullandılar; şimdi onlara iade ediyorsunuz, enflasyonla erimiş olan bir rakamı bunlara vermeye çalışıyorsunuz. Yasanın uygulanması nerede kaldı? Yasa yok.

Değerli arkadaşlar, size okuduğum iki tane yasa maddesinin uygulamada bazı zorluklar çıkardığı, dolayısıyla, uygulamada, depremden zarar görenlerin, özellikle bu üçte birin hesaplanması falan nedeniyle bazı sorunlar yarattığı bir gerçek. Ancak, şimdiye kadar, nedense, bu maddelerle ilgili olarak, Türk vergi sistemi, depremden zarar gören insanların bu tür vergi yükümlülüklerini hemen anında müdahale etmek suretiyle çözen bir sisteme kavuşturulmadı. Onun yerine, ne zaman bir deprem olsa veya bir tabiî afetle karşılaşılsa, hemen apar topar bir vergi tasarısı hazırlanıyor, basın toplantıları yapılıyor ve Parlamentoya sevk ediliyor, iki yıl, üç yıl süründürülüyor olay. Sağlıklı bir düzenleme, devletin, böyle bir olay karşısında, anında olaya müdahale edebileceği yasal olanaklara kavuşturulmasıdır; ama, nedense, şimdiye kadarki hükümetlerin, devleti böyle bir olanağa tam olarak kavuşturmak yerine, tabiî afet üzerinden sanki siyasî bir çıkar sağlayacaklarmış gibi, toplumun önünde yepyeni bir şeyler yapıyormuş gibi beyanda bulunmalarına veya onu tercih etmelerine bütün toplumun tanık olduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, devletin, vatandaşın uğradığı felaketlerden siyasî çıkar sağlamaya çalışan bir devlet anlayışı içerisinde olmasını, Demokratik Sol Parti olarak, biz, kabul etmiyoruz. Devlet, vatandaşın uğradığı felaketlerden siyasî çıkar peşinde koşmaz veya onun peşinde dolaşmaz. Sadece ve sadece, işin gereği neyse, onunla ilgili yasal düzenlemeler yapılır. Devlet de, öyle bir durumla karşı karşıya kalındığında, kendiliğinden harekete geçer ve bu düzenlemeleri yapar. Böylece de "devlet bunu yaptı diye" hiç kimsenin belki haberi de olmaz böyle bir olaydan; ama, devletin saygınlığı ve etkinliği kendiliğinden ortaya çıkar.

Değerli arkadaşlar, başından beri bir şeyin altını çizmeye çalıştım; Türkiye Büyük Millet Meclisinde, tabiî afete uğramış olan Dinar ve Senirkent'te, afetten zarar görenlere yapılacak olan yardımın, kesinlikle ve kesinlikle, kimse karşısında olmaz; ama, bu düzenlemeyle, zarar görmeyen insanlara çok büyük ayrıcalıklar sağlarken, belki de, zarar görenlere, ihtiyaçları olanlara sağlamamış oluyorsunuz; kesin olarak sağlamamış oluyorsunuz. Onun için, yaptığınız bu düzenleme, Dinarlıları ve Senirkentlileri -özellikle, tabiî afetten zarar görenleri- bir defa daha yaralayacaktır. Bunu, özellikle dikkatinize sunmak istiyorum.

Dinar ve Senirkent afetleriyle ilgili olarak getirilen tasarının arkasına, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir madde daha eklendi. Bu maddenin, ne tabiî afetlerle ilgisi var ne de tasarının sevk ediliş amacıyla ilgisi var. Bu, küçük sanayi siteleriyle ilgili olarak birtakım işlevler üstlenmiş olan kurumların, bunlara verdikleri hizmetlerle ilgili olarak, Kurumlar Vergisinden muaf olmalarını içeren bir maddedir.

Değerli arkadaşlar, eğri oturup doğru konuşmak gerek. Burada, belki de oybirliğiyle, bütün eksikliklerine rağmen, çıkarmaya çalıştığımız bir yasa tasarısı var; onun dışında da birden bire nereden geldiği belli olmayan başka bir madde daha var.

Türk vergi sisteminin eksiklikleri, sadece orta ve küçük sanayi sitelerine elektrik, havagazı vesaire sağlayan işletmelerin sorunundan mı ibaret; onlara vergi muafiyeti tanınmasından mı ibaret; hayır. Şu anda, hayat standardı nedeniyle, özellikle özel indirimler nedeniyle, Türk vergi sisteminden inim inim inleyen binlerce insan var. Dolayısıyla, sadece ve sadece bir tek önergeyle, bir grubun sorununu çözüyor, başka sorunların tartışılmasına olanak tanımıyorsanız, bunu yasa yapma açısından dürüst bir anlayış olarak görmediğimizi ifade ediyorum. Yapılacak düzenleme gerekli olabilir; doğrudur da; ama, Dinar ve Senirkent fekaletlerinin, belki de duygusal akımı içerisinde, böyle bir maddenin geçirilmeye çalışılmasını da gerçekten, doğru bulmadığımızı, sizlere, burada ifade etmek istiyor; tasarının, bu açılar içerisinde değerlendirileceği umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Yıldız; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclise, Grubum ve şahsım adına saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, doğal afete maruz kalanların korunması ve kollanması gerektiğine yürekten inanıyoruz. Bu, zaten, sosyal devlet anlayışının da bir gereğidir. Yaraların sarılması, yurttaşlarımızın uğradıkları maddî kayıpların kısmen de olsa giderilmesi, sorunlara çözüm getirilmesi bağlamında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sosyal demokrasiye ve sosyal devlet ilkelerine inanan bir parti olarak, bu tasarının -(b) fıkrasında belirtilen ücretlilere getirilen iyileştirmeyi yeterli görmemekle birlikte- doğal afete uğramış yurttaşlarımız için getirilen 1 inci maddesine aynen katılıyoruz.

Afyon İlimizin Dinar İlçesi, gerçekten de, 1995 yılı içerisinde, ciddî bir doğal afetle karşı karşıya kalmıştır; pek çok yurttaşımız yaşamını yitirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, geride kalan yakınlarına başsağlığı diliyoruz; aynı şekilde, Isparta ilimizin Senirkent İlçesindeki doğal afet nedeniyle yaşamını yitirenlere de rahmet diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen tasarının 1 inci maddesi, doğal afete uğrayan bölgedeki işadamlarımızı korumaya yöneliktir. Gerçekten de doğal afet bölgesindeki işadamlarımız, ciddî maddî kayıplarla karşı karşıya kalmışlardır.

Yüce Heyetinizin de malumu olduğu üzere, gerek Dinar, gerekse Senirkent, küçük esnaf ve sanatkârlarımızın yoğun olduğu ilçelerimizdir. Bu kişilerden ayrıca vergi istemek, bir anlamda bu insanları cezalandırmak olur. Bu nedenle, tasarının getirdiği süreli vergi ayrıcalığı yerindedir ve sosyal bir devlette olması gereken uygulama da budur. Çünkü, bu yurttaşlarımız, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında adlarına tahakkuk edecek vergilerin terkin edilmesiyle, birikimlerini, işyerlerinin onarımına, yenilenmesine veya büyütülmesine harcayacaklardır. Böylece, afet bölgesi bir anlamda ekonomik olarak desteklenmiş olacaktır. Hatta, Hükümetin bunun da ötesine geçerek, esnaf ve sanatkârları destekleyen Halk Bankası aracılığıyla, bu insanlara düşük faizli kredi olanaklarını zorlaması çok daha yerinde olacak diye düşünüyorum. Çünkü, belli bir süre için getirilen vergi ayrıcalığı, afete uğrayan esnaf ve sanatkârların ekonomik durumunu düzeltmeye yeterli değildir.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz, bir deprem bölgesidir. Nitekim, çoğu kez bu acılar yaşanmıştır; bundan sonra da yaşanabileceği, hepimiz tarafından kabulü gereken acı bir gerçektir. Her bahar mevsiminde, istenilmeyen sel felaketleri ya da yangınlar da yaşanagelmektedir. Her felaket sonrasında, hükümetler bu tasarı benzeri çalışmalara girmektedir; ancak, ne yazık ki, çeşitli nedenlerle, bu tür öncelikli tasarılar zamanında yasalaşamamakta ve bugün olduğu gibi anlam ve değerini yitirmektedir.

Belirttiğim bu nedenlerle, bu gibi durumlarda doğal afetlerden zarar gören vatandaşların acılarının dindirilmesine katkıda bulunulması bakımından, tasarıyla getirilen hükümlerin bölge ve afet türü belirtilmeden, daha genel bir ifadeyle, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında sürekli olarak yer alan hükümler halinde getirilmesinin ve bu kanunlarda yer almasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Böylece, hükümetler, her doğal afette, benzeri tasarı hazırlama telaşına kapılmayacaklardır. Öte yandan, afetlerden zarar gören vatandaşlar, bu gibi hükümlerden zamanında yararlanabilecek, neleri alabileceklerini öğrenmiş bulunacaklardır.

Değerli milletvekilleri, afet bölgesinde hizmet veren ücretlilerin afetten zarar görmemesi, etkilenmemesi olanaksızdır. Bu açıdan bakıldığında, tasarıda, ücretlilerle ilgili bir düzenlemeye yer verilmesi olumludur; ancak, ülkemizde, ücretlerin yetersizliği herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu gerçeğin yanında, ücretlerin vergilendirilmesinde, matrahtan indirilmesi öngörülen ve eskiden uygulanan en az geçim indiriminin de yerini alan özel indirim uygulamasında dikkate alınan tutarlar, günün koşullarında tamamen sembolik hale gelmiştir. Bu sembolik tutarların 1 kat fazla uygulanması, ücretlilere, kayda değer bir yarar sağlamayacaktır. Bu durumda, tasarının ücretlilere ilişkin hükmü göstermelik olmaktan öteye gitmeyecektir. Söz konusu hükmün biraz olsun anlam kazanabilmesi için, afet bölgesinde faaliyet gösteren ücretlilerin özel indirim tutarlarının en az üç kat artırılmasının uygun olacağını düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de ifade ettiğim gibi, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesini destekliyoruz; ancak, bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonunda ilave edilen 2 nci maddesine karşıyız. Nitekim, Hükümetin de böyle bir teklifi yoktur; çünkü, bu tasarı, doğal afete uğrayan insanlarımızı korumaya yöneliktir; bu nedenle de, sorumluluğu vardır; sosyal ve insanî boyutu ağırlık kazanmaktadır. Böyle bir tasarıya, konuyla hiç ilgisi olmayan ve bazı insanlara vergi ayrıcalığı sağlayan maddeler ilave edilmesi doğru değildir. Hele hele, bunun, yangından mal kaçırırcasına, böyle bir tasarıya monte edilmesi hiçbir anlam taşımamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonunda ilave edilen ve bazı kişi ve kuruluşlara vergi muafiyeti getirilmek istenilen 2 nci madde aynen şöyledir:

"Madde 2- 3.6.1949 tarih ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesine aşağıdaki 25 inci bent eklenmiştir.

25. Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin altyapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzelkişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamını bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanan iktisadî işletmelerdir."

İşte bunlara, bu 25 inci bentle, Senirkent'te ve Burdur'daki tabiî afete maruz kalan vatandaşlarımız gibi muafiyet getirilmektedir.

Bu madde, herşeyden önce, açık ve net değildir. Belli kişi ve kurumlara ayrıcalık tanımaktadır. Bu kişi ve kurumların veya bunların ortaklıklarının elde ettikleri tüm kazançlar Kurumlar Vergisinden istisna edilmektedir. Bu, herşeyden önce Anayasaya aykırıdır; çünkü, Anayasaya göre, hiçbir kişi ve kuruma imtiyaz veya ayrıcalık tanınamaz. Oysa, getirilmek istenilen düzenlemeyle, açıkça, bazı kişi ve kurumlara ayrıcalık tanınmaktadır. Örneğin, bu maddenin yasalaşması halinde şöyle bir uygulama ortaya çıkabilir: Bir şahıs, sermayesinin yüzde 99'u kendisine, yüzde 1'i de bir meslek kuruluşuna ait olan bir şirket kurup, organize sanayi bölgesinde arsa satışı yapabilir ve bu kişinin elde ettiği trilyonluk kârların sadece yüzde 1'i meslek kuruluşlarına, yüzde 99'u ise kendisine ait olacaktır; ancak, bu kârlar için vergi istisnası nedeniyle vergi ödemeyecektir. Böyle bir yasa maddesi, vergicilikte uygulanan eşitlik prensiplerine ters düşmektedir. Maddede, her ne kadar elde edilen kazancın tamamının bu yerlerin ortak ihtiyaçları için harcanacağı ifade ediliyorsa da, bu ortak ihtiyaçların neler olduğu belirtilmemektedir; çünkü, bu tür kapalı ve her yöne çekilebilen ifadeler, ileride çok daha vahim sonuçlar doğurabilir. Aslında, bu maddeyle vergisiz bir alan yaratılmaktadır ve böyle bir uygulama da sakıncalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2 nci maddesi, içeriği itibariyle, önümüze konulan bir bombadır ve ileride nereye kadar gideceği de belli değildir; çünkü, istisnaî kazançların faaliyet alanları "arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi" denilerek, yani sonuna "gibi" sözcüğü eklenerek sınırsız bir olanak verilmektedir. Yarın, bu organize sanayi bölgeleri için özel olarak elektrik üreten firmalar ortaya çıkacak ve vergisiz bir alanda faaliyet göstereceklerdir. Oysa, verginin genel olması, tabana yayılması ve dolayısıyla istisna ve muaflıkların sınırlı olması gerekmektedir.

Bu nedenlerle, tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen 2 nci maddenin tasarıdan çıkarılarak, mevcut vergi sistemi içinde yeniden düzenlenmesini ve bir vergi yasa tasarısı olarak Yüce Meclise sunulmasını, vergide genellik ve eşitlik prensipleri açısından zorunlu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hazer; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA OSMAN HAZER (Afyon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Afyon İli Dinar İlçesi ile Isparta İli Senirkent İlçesinde meydana gelen tabiî afetlerde zarar gören halkımızın vergilerinin terkini hususundaki kanun tasarısı için, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, ANAP sözcüsünün konuşmasına cevap vermeden geçemeyeceğim. ANAP sözcüsünün ifadesi şöyle: "52 nci Hükümet proje yaptı, 53 üncü Hükümet ihale etti, sonrasını Cumhurbaşkanı takip etti." Nasıl oluyor da, 54 üncü Hükümet öncesinin çalışmaları hükümetlerin oluyor da, 54 üncü Hükümet zamanında yapılanlar Sayın Cumhurbaşkanının oluyor, bunu anlamak mümkün değil.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Kaç günlük Hükümettiniz teslim edilirken Osman Bey?..

OSMAN HAZER (Devamla) - 1995 yılı içinde Afyon İli Dinar İlçesinde meydana gelen deprem ve Isparta İli Senirkent İlçesinde meydana gelen sel felaketi neticesinde, halkımızın yaralarının sarılması, felaketlerden zarar gören vatandaşlarımızın zararlarının telafisi yönünde bugüne kadar pek çok çalışmalar yapılmıştır. Bütün bunlar sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Bu amaçla, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak, Bakanlar Kurulunda 11.4.1996 tarihinde karara bağlanmıştır.

Burada, Hükümet olarak gayemiz, felaketin meydana geldiği yılda bu ilçelerde faaliyette bulunan mükelleflerin vergilerinin terkinini sağlamaktır. Böylece, Dinar ve Senirkent İlçelerinde ekonomik hayatın yeniden canlandırılması, belli bir süre içerisinde öngörülen vergi muafiyeti yoluyla desteklenmektedir. Ayrıca, bu ilçelerde çalışanların ücretlerine uygulanan özel indirim ve sakatlık indirimi tutarı artırılmak suretiyle, bunların geçim imkânlarının iyileştirilmesi hedeflenmektedir. Tabiî ki, aynı sıkıntıları Dazkırı İlçesi, Başmakçı İlçesi, Evciler İlçesi ve Kızılören İlçesi için de söylemek mümkündür ve bu ilçelerde de aynı çalışmaları, aynı vergi indirimini, vergi terkinini uygulamak zorunludur.

Tasarı, 13. 12.1996 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş, Dinar depreminin yanında, Isparta İli Senirkent İlçesinde meydana gelen sel felaketinde zarar görenlerin de ilave edilmesinin uygun olacağı karara bağlanmıştır. Böylece, kanun tasarısı, içeriğinde yapılan bu düzenlemeyle "Afyon İli Dinar İlçesi ve Isparta İli Senirkent İlçesinde Meydana Gelen Tabiî Afetlerde Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı" olarak yeniden düzenlenmiştir.

Bu süre içerisinde, tasarı, Mecliste görüşülememiştir. Konuyla ilgili olarak, vatandaşlarımız, zaman zaman bize müracaatlarında mağduriyetlerini dile getirmişler, tasarının bir an önce görüşülmesi hususunda yardım istemişlerdir. Bu çerçevede, gerekli yerlerle görüşmemiz neticesinde, tasarı, Meclis gündeminde öne alınmış ve bugün huzurlarınıza sunulmuştur. Tasarının öne alınmasıyla ilgili olarak bize yardımcı olan Refah Partisi Grup Başkanvekillerine, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekillerine, diğer siyasi parti grup başkanvekillerine ve milletvekili arkadaşlarımıza, huzurlarınızda teşekkürü bir borç biliyorum.

Gerek Dinar'da gerekse Senirkent'te olsun, vergilerini ödeme konusunda esnafımız, tüccarımız gerçekten zor durumdadır. Felakete maruz kalan halkımızın mağduriyetlerinin dikkate alınarak, tasarının kanunlaşması yönünde, hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, bütün milletvekili arkadaşlarımın olumlu oy kullanacaklarına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hazer, teşekkür ediyorum.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, bir açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, sayın konuşmacı, benim ifade ettiğim cümleleri saptırarak, güya 54 üncü Hükümete teşekkürü unuttuğumu ifade ettiler. Aslında, kim olursa olsun, emeği geçen herkese ben teşekkür ettim. Arz ederim.

BAŞKAN - Ben de zatıâlinize teşekkür ediyorum efendim.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Nuri Yabuz; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NURİ YABUZ (Afyon) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekilleri; Afyon İli Dinar İlçesinde meydana gelen deprem afetinden zarar görenler ile Isparta İli Senirkent İlçesinde meydana gelen sel felaketinden dolayı, bu yörede oturanların, Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin terkini hakkındaki kanun tasarısıyla ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, Afyon'da, 1.10.1995 tarihinde, merkezi Dinar İlçemiz olmak üzere, 6,1 ölçeğinde şiddetli bir deprem olmuştur. Bu depremde, 94 vatandaşımız hemen, bilahara da 3 vatandaşımız olmak üzere toplam 97 vatandaşımız hayatını kaybetmiş; civarındaki birçok ilçede ve köyde büyük tahribatlar, yıkımlar olmuştur.

Ben, hemen, yine, sözlerimin başında, bu yıkımı, tahribatı ve bozulan ekonomik ve sosyal şartları düzeltmek için hizmeti geçen, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel olmak üzere, bu kanun tasarısını önce hazırlayan -ama, seçim münasebetiyle kadük olan- 52 nci Hükümete, yine, bu tasarıyı hazırlayan 53 üncü Hükümete, 54 üncü Hükümete, emeği geçen bütün bakanlara, milletvekillerine, bölgenin, hassaten, Sayın Valisine, Kaymakamına, güvenlik birimi amirlerine ve tüm kamu çalışanları ile kadirşinas, yardımsever Türk Halkına ve başta Kızılayımıza, yöre insanları ve şahsım adına şükranlarımı arz etmeyi burada bir görev addediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı neden hazırlanmıştır? Elbette, deprem, yıkımla birlikte, bölgedeki ekonomik hayatı da son derece menfi bir şekilde etkilemiştir; burada gruplar adına konuşan değerli konuşmacı arkadaşlarım, bunu son derece açık bir şekilde anlatmışlardır. Yine, konuşmacılardan bir tanesi, burada bir ayırım yapmak zorunda olduğumuzu; evi, işyeri, atölyesi, fabrikası yıkılan ile yıkılmayanın bir tutulmasının, eşitliğe ters, insan vicdanını, kamu vicdanını yaralar şekilde bir muamele olacağını söylemiştir. Buna katılmamak mümkün değildir; ama, sadece işyeri yıkılan veya dükkânı yıkılan veya atölyesi yıkılan bir insanın zarara uğradığını düşünmek mümkün değildir. Deprem, o yörede, olduğu yöredeki ekonomik ve ticarî hayatı büyük ölçüde tahribata uğratmıştır. Hesaplarını normal ticarî hayata, normal gündelik şartlara göre ayarlayan sanayicilerimiz, işadamlarımız büyük zorluklar görmüşler, kendileri icrayla muhatap olmuşlardır ve bu yüzdendir ki, bu yöre insanlarının, bilhassa ticaret erbaplarının içerisinden birçoğu civar illere, ülkemizin diğer yörelerine göç etmek zorunda kalmıştır.

Yine, hepimiz, üzülerek, bu deprem sonrası görsel ve yazılı medyada vuku bulan birtakım hadiseleri ilgiyle izledik. Yörenin bazı insanları televizyonlara çıkarıldı; hassaten "devlet nerede", "ilgililer nerede", "yandık, bittik, mahvolduk" diye bağırtıldı. Bunların iyi niyetle söylenenlerine iştirak etmemek mümkün değil. Elbette, deprem, Cenabı Allah'ın insanlara vermiş olduğu en büyük felaketlerden biri ve bu cümleden olmak üzere, bütün ülkeme, bütün dünyaya Cenabı Allah'ın böyle bir felaket vermemesini huzurlarınızda niyaz ediyorum; ama, gelin görün ki, konuşturulan ve o yöreden olmadığına inandığım birkısım insanlar, kasıtlı olarak devleti arıyordu; ama, bu felaketten çok az bir süre geçmiş olmasına rağmen, yöredeki imar hareketlerinin, inşa edilen yeni yerleşim yerlerinin, işyerlerinin, yeni açılan birtakım işletmelerin, birtakım kurumların ne kadar düzenli bir şekilde yapıldığını, eğer Dinar'ı teşrif eder veya deprem yöresini teşrif eder görürseniz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ne kadar büyük olduğunu, ülke insanının ne kadar hayırlara vesile olduğunu, bu Hükümette çalışan bütün Bayındırlık ve İskân Bakanlarının, Maliye Bakanlarının ve ilgili tüm bakanların, ülke insanına felakette göstermiş olduğu değeri hemen anlamanız mümkündür. Mutlulukla ifade ederim ki, o yöre, o ilçelerimiz, bugün bir şehir havasına girmiştir. O gün ağlayan, bağıran insanlarımız, bugün, devletin büyüklüğünü, devleti yönetenlerin büyüklüğünü hayırla yâd etmektedir ve bunu yaparken de, hiçbir siyasî fark ortaya koymadan yapmaktadır.

Sözlerime, Afyon Dinar merkezinde, Evciler'de, Dazkırı'da, Başmakçı'da, Kızılören'de zarara sebep olan depremden sonra neler yapıldığını sizlere anlatmaya ve bu hizmetleri bazı kategorilerde toplamaya çalışarak devam edeceğim.

Sözlerimin başında söylediğim gibi, bu depremde önce 94, sonra 3 ölüm daha olmuş ve toplam 97 hemşerimiz hayatını kaybetmiş, 250 vatandaşımız da ağır sayılabilecek şekilde yaralanmıştır. Konutsuz kalan depremzedelerin yeniden konut sahibi olabilmeleri için, hemen yapılan çalışmalar sonucunda Dinar merkezde 5 grup, diğer ilçe, kasaba ve köylerde 14 grup olmak üzere toplam 19 grup halinde deprem konutları ihale edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızca da, 27.4.1996'da, bu konutların temeli atılmıştır.

O günlerde söylenildiği gibi, o günlerde söylenildiği zaman hiç kimsenin inanmadığı bu yapım işlemi Cumhuriyet Bayramına kadar tamamlanmış; Sayın Cumhurbaşkanımızın, ilgili bakanlarımızın ve daha önce hizmeti geçenlerin teşrifleriyle yapılan büyük bir törenle de hak sahiplerine bu konutların tapuları verilmiştir.

7269 sayılı Kanuna göre hak sahipliği ve Borçlanma Kanunu gereği olarak orta derecede zarar gören evlerin, 1997 yılı içerisinde, yani, içinde bulunduğumuz bu yıl içerisinde iyileştirme çalışmalarına başlanılmıştır.

Bu yörede meydana gelen bu fekalete sadece Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız, sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumlarımız değil, ilin il Encümeni, İl Özel İdaresi ve İller Bankası gibi birçok kurumumuz da, yardım için ellerini uzatmışlardır.

Dinar bölgemizde, sadece, İller Bankasınca, belediye vasıtasıyla yapılan 1 288 yapım işlemi devam etmektedir. Yine, Dinar İlçemiz ve civarındaki ilçelerimizde, istimlak işleri için 1 trilyon 300 milyar lira harcanmıştır. Mutluyum ki, bu istimlak işlerinde son derece akılcı bir yol takip edilmiş, ayrık nizamda depreme dayanıklı yapılar yapılırken, şehrin genişlemesi öngörülmüş, modern bir şehirde olması icap eden sosyal tesisler ve yeşil sahalar için yer ayrılmıştır.

Yine, bu yörede, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, vatandaşımıza 631 903 620 000 lira yardım etmiştir. Deprem olduğu günden itibaren, ilk hafta içerisinde Dinar'a ve bölgeye altyapı çalışmaları için 5 milyar 280 milyon lira intikal ettirilmiştir. Diyanet Vakfından yapılan yardımlar vardır. Ben kalem kalem saymak istemiyorum. Hemen anında yapılan bu yardımlar, o günkü rakamlarla ifade etmek gerekirse 42 025 500 000 lira tutarındadır. Sadece Başmaklı İlçesinde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 861 milyon lira temin edilmiş, 15 aileye 320 metrekarelik seralar yapılmıştır.

Kızılhaç vasıtasıyla, 150 vatandaşımızı istihdam edecek halı ve kilim atölyesi yapılmıştır. Yine, bu ilçelerde, çeşitli ailelerin, en azından asgarî şartlarda insanca geçimini sağlayabilecek birtakım yardımlar yapılmıştır. Bunların hepsini tek tek sayarsam, burada bir günü alacak hizmetler vardır.

En sonunda, bölge insanı içerisinde ekonomik yapısı bozulan, zarara uğrayan esnafımız için, gerek Halk Bankası vasıtasıyla gerek Ziraat Bankası vasıtasıyla büyük krediler sağlanmış, halkımızın üzerindeki bu sıkıntı mümkün olduğu kadar giderilmeye çalışılmıştır.

Evet, geç kalan bir kanun tasarısı önümüzdedir. Bu, felakete maruz kalan insanımızın, ticaret erbabının üzerindeki yükleri hafifletmeye matuf bir tasarıydı; bugün konuşulması gerçekten geç; ama, kimsenin, haklılığına itiraz edeceğini zannetmiyorum.

Bu, sadece bir yöreye yapılacak bir yardım değildir. Türk Milletinin bir felaket karşısında, birlikteki dayanışmasının, meseleleri, burada beraber, aynı yürek, aynı mantık çerçevesi içerisinde mütalaa edebilmesinin de bir başarısı olacaktır.

Bu kanun tasarısının içerisinde mütalaa edilmesini istediğimiz, Dazkırı, Başmakçı ve Evciler İlçelerimizle ilgili olarak bir önerimiz vardır. O öneri gündeme geldiği zaman, şahsım adına görüşlerimi arz etmeye çalışacağım.

Bu tasarıya destek vereceğinize emin olarak huzurunuzdan ayrılıyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisimize en derin saygılarımı arz ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yabuz, teşekkür ediyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, bir bilgi arz edeceğim efendim.

BAŞKAN - Bulunduğunuz yerden buyurun Sayın Komisyon Başkanı.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu tasarı Plan ve Bütçe Komisyonundan geldi ve iki konuda tenkit gördü.

DSP Grubu temsilcisi tarafından, sadece zarar görenlerin, bu meseleden istifade etmesi lazım geldiği hususu beyan edildi. Bu, Komisyonumuzda görüşüldü, müzakere edildi; ancak, zarar görenlerin ne kadar zarar gördüğü, kimlerin görüp, kimlerin görmediği hususunun tespitinin zor olması sebebiyle; bir.

İki; oradaki bütün ilçenin veya o grubun iktisadî hayatı bir zarara uğramıştır. Yani, bir kısmı elbette zarar görmüştür; ama, bizatihi zarar görmeyenler de, dolaylı olarak bir ekonomik zafiyete girmiştir. Bu suretle, ekonomik zafiyetin giderilmesi bakımından ve bir de ayrılmasının güçlüğü bakımından "sadece zarar görenler" tabiri yer almamıştır. Bunu beyan etmek durumundayım.

Bu tasarının 2 nci maddesinde yer alan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesinin yirmibeşinci bent olarak eklenmesine gelince; bilindiği üzere, ülkemizde, bölgeler ve iller düzeyinde, planlı ve programlı sanayi bölgelerinin kurulmasının sağlanması, düzenli şehirleşmenin temini, uygun altyapı tesisleriyle çevrenin korunması ve sanayinin belkemiği olan orta ve küçük işletmelerin teşvik edilerek geliştirilmesi için, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi siteleri kurulmaktadır. Gerek organize sanayi bölgelerinin kurulması gerekse küçük sanayi sitelerinin kurulması beş yıllık planlarımızda yer almış ve her hükümet de bunların sayısını çoğaltma arzusunda olmuş, hatta, bunun için de, sübvanse etmiş, yani, yüzde 20 ilâ yüzde 50 civarında faiz uygulaması yapmıştır; bu, gerçek anlamda bir sübvansiyondur. Yani, reel faizlerin yüzde 100'lerde olduğu bir yerde, enflasyonun yüzde 80 olduğu bir ülkede veya bir ekonomide yüzde 20 gibi bir faiz uygulaması negatif bir uygulamadır. Bunun manası şudur: Devlet, zaten, bütçesinden toplamış olduğu vergilerle buraya bir katkıda bulunuyor ve bu şekilde devam etmekdedir.

Bu genel bilgiyi verdikten sonra, şimdi, Sayın CHP sözcüsünün belirttiği hususa geliyorum: Bilindiği gibi, organize sanayi bölgeleri, bir müteşebbis heyet tarafından yürütülmektedir ve bu müteşebbis heyetin başkanı da validir. Ayrıca, oradaki ticaret odaları ve sanayi odaları da temsilci bulundurmaktadır. Bunlar, bu organize sanayi bölgesinin arsasının alınması, altyapısının yapılması ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi hususunda, fiilen, parayı sarf eden kuruluşlardır. Ancak, bunlar, bu arsaları satarken, vermiş olduğu hizmetleri satarken, maliyetinin üzerine yüzde 5 gibi bir kâr koymaktadırlar. Tabiî, bu yüzde 5 kârdan da bir vergi tahakkuk ediyor. Bu vergilerini götürüp devlete yatırıyorlar; ancak, bir süre sonra, biraz evvel belirttiğim gibi, çok düşük bir faizle, devlet bunu onlara iade ediyor. Bu, zaman alıyor tabiî. Geri verilince ne oluyor; plana giriyor, programa giriyor, çok uzun seneler alıyor. 1970'lerde temeli atılmış, yapımına başlanılmış olan organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri bugün hâlâ bitmemiştir. Halbuki, biraz evvel beyan ettiğim gibi, organize sanayi bölgeleri de küçük sanayi siteleri de bir ülkenin düzenli ve disiplinli kalkınmasında, çarpık şehirleşmenin önlenmesinde ve maliyetlerin düşmesinde fevkalade önemli tesislerdir, altyapılardır.

Şunu mutlaka beyan etmek istiyorum: Dikkat edilmesi lazım gelen husus, bunlardan hiçbir kimseye menfaat sağlanmadığıdır. Bu, bir kamu tüzelkişiliği niteliğindeki müteşebbis heyetin yahut da oradaki şirketin kârından alınmamaktadır ve bunun kontrolü de devlettedir. Yoksa, hiçbir kimseye buradan bir menfaat sağlanmamaktadır. Bilakis, benim kanaatim odur ki, işlerin süratlenmesi ve devlet sübvansesinin miktarını azaltma bakımından, bunlar, devletin gelir gider hesabında müsbet etki yapan bir uygulamadır. O bakımdan, hiçbir kimseye, buradan menfaat sağlanmamaktadır. Menfaat sağlanan yer, bir kamu tüzelkişiliğidir ve işlerin hızlandırılması yönünde de fevkalade önemlidir; bu bir.

Bir diğer husus da, bu kanun tasarısı görüşülürken, biraz evvel üzerinde durduğumuz, tabiî felakete duçar olmuş iki ilçemize vergi muafiyeti sağlanırken, niye bu madde buraya eklendi; çünkü, ikisi de Gelir Vergisiyle alakalıydı. Dolayısıyla, bir Kurumlar Vergisi muafiyetiydi, bu nedenle doğrudan doğruya da bir ilgisini gördük doğrusu.

EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Başlıkla uyum sağlamıyor.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Efendim, ilk geldiği şekliyle olabilir. Zaten, burada bir redaksiyon yetkisi de alınıyor zannediyorum. Şimdi, önergelerle değişir mi, değişmez mi, onu da bilemiyorum. Eğer, öyle olursa, zaten başlık değişiyor, bu konuda, Başkanlık, bir yetki de alıyor; ancak, şunu beyan edeyim ki: Bu, hiçbir kimseye bir menfaat sağlamadığı gibi, düzenli, süratli, çevreyi bozmayan ve hakikaten işi de uzatmayan bir işin yapılması için getirilmiştir. Bu hususun belirlenmesinde fayda mülahaza ettiğim için bu bilgileri sunmayı bir vazife bildim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanı, zannediyorum "bu yasa hiç kimseye menfaat sağlamıyor" ifadenizden kastınız "zarar görmeyen hiç kimseye" şeklindedir herhalde.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkanım, arz edeyim.

BAŞKAN - Yalnız, lütfen kısa arz eder misiniz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Bir grup sözcüsünün konuşmasından "belli kimselere menfaat sağlıyor" anlamında bir algılamam oldu, ben de, belli bir kimseye değil, bu, bir nevi, kamunun tümüne menfaat sağlayan bir uygulamadır, onu beyan etmeye çalıştım; eğer, yanlış anlaşıldıysa düzeltiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Korkmazcan kişisel söz talebinde bulunmuşlardı; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

HASAN KORKMAZCAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin, Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde verdiğimiz bir önergenin ön izahını yapmak için kişisel söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Dinar'da vuku bulan deprem afeti, aynı gün Denizli'nin Çivril ve Bozkurt ilçelerinde de hissedilmiş, oralarda da bazı kasabalarımız depremden zarar görmüşlerdir; ancak, Dinar'da 97 vatandaşımızın, hemşerimizin hayatını kaybetmiş olması ve depremin merkez üssünün Dinar'da yer almış bulunması dolayısıyla, bu çevre kasabalardaki afet, yeterli ölçüde dikkat çekmemiştir. Depremden sonra Dinar halkının yardımına ilk koşan -kendi uğradıkları felakete rağmen- insanlar da, yine bu bölgedeki vatandaşlarımız olmuştur.

Değişik zamanlarda yapılan düzenlemelerde, bu kesimdeki kişiler unutulmuştur. Bugünkü tasarıda da, maalesef, Çivril İlçesindeki, Honaz İlçesindeki ve Bozkurt İlçesindeki afetzedeler unutulmuştur. Biz, bunu telafi etmek amacıyla, arkadaşlarımızla birlikte bir önerge hazırlamış bulunuyoruz.

Aynı şekilde, bu tasarıda, Isparta'nın Senirkent İlçesinde afete maruz kalanlarla ilgili vergi terkini öngörülmüştür; ama, Sütçüler İlçesi unutulmuştur. Birbirine yakın zamana rastlayan bu afetlerde zarar gören vatandaşlarımızın hepsinin birden devletin şefkatli eline ihtiyacı vardır. Kaldı ki, bizim, bu kanun tasarısında amaçladığımız husus, devlet tarafından yardım yapılması da değil, gerçekten meydana gelmiş olan bir ekonomik zararın giderilmesinden ibarettir. Bu sebeple, önergemizde fazla genişletmeye de yer vermemek bakımından, biz, Çivril İlçesine bağlı Irgıllı ve Gümüşsu Kasabası; Honaz İlçesine bağlı Kaklık Kasabası; Bozkurt İlçesine bağlı Dutluca Kasabasındaki vergi mükelleflerinin vergilerinin terkin edilmesini kapsayacak bir tarzda, daraltılmış şekilde önergemizi hazırladık.

Bu arada, yine, Isparta İlimize bağlı Sütçüler İlçesi ve çevresinde...

ERKAN MUMCU (Isparta) - Keçiborlu İlçesinde...

HASAN KORKMAZCAN (Devamla) -... Keçiborlu İlçesinde afete maruz kalmış olanların da, bu vergi terkininden yararlanmasını öngördük. Önergemizde, değişik partilere mensup kıymetli milletvekili arkadaşlarımızın imzası bulunmaktadır. Esasen, bu kanunu, Yüce Meclis, bütün mensuplarıyla, oybirliğiyle çıkarmak düşüncesindedir. Bizim önergemizin de, bu tasarıyı tamamlayıcı olduğunun, her biriniz tarafından dikkate alınacağına inanıyorum.

Komisyon Başkanımızla ve Hükümet temsilcisi Sayın Bakanımızla da görüştük, onlar da, teknik anlamda katılamasalar dahi, önergeyi uygun buluyorlar.

Konuyu takdirlerinize arz ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Korkmazcan, teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?..

ATİLLA MUTMAN (İzmir) - Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN - Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Mutman, buyurun.

ATİLLA MUTMAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir milletvekili olarak, Sayın Korkmazcan'ın yaklaşımını aynen benimsiyorum.

Biliyorsunuz, biz de, İzmir'de, altı ay önce sel felaketi yaşadık ve 300 esnafımızın işyeri tarumar oldu, malları ve işyerindeki zarar çok üst seviyedeydi. Şimdi, onunla ilgili, biz de, Demokratik Sol Parti olarak, her şeyden önce İzmir milletvekilleri olarak bir önerge veriyoruz; bunun da desteklenmesini Yüce Meclisten diliyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Mutman, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Afyon İli Dinar İlçesi ve Isparta İli Senirkent İlçesinde Meydana Gelen Tabiî Afetlerden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci Maddesine Bir Bent Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı

MADDE 1.- a) Deprem afetine maruz kalan Afyon ili Dinar İlçesi ile sel felaketine uğrayan Isparta İli Senirken İlçesinde 1995 yılı içinde gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olanların 1995 ve 1996 yıllarına ilişkin olarak verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri ile bu yıllara ilişkin yıllık beyanname veren kurumların Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendine göre yapılan gelir vergisi kesintisine ilişkin muhtasar beyannameye göre tahakkuk eden veya edecek gelir, kurumlar ve geçici vergisi ile götürü usule tabi gelir vergisi mükelleflerinin 1996 ve 1997 yılları içinde adlarına tahakkuk eden veya edecek gelir vergisi terkin edilir. Tahakkuk eden ve edecek gelir ve kurumlar vergisi üzerinden hesaplanan fon payları için de aynı işlem yapılır. Ayrıca bu mükelleflerin 1995 yılı gelir ve kurumlar vergilerine mahsuben ödemiş oldukları geçici vergiler iade edilir, ödenmemiş olarlar ise, tahakkuktan terkin edilir. Bu mükelleflerin Dinar ve Senirkent ilçeleri dışındaki yerlerden elde etmiş oldukları gelirlere isabet eden vergiler bu madde kapsamı dışındadır.

b) Gelir Vergisi Kanununun 31 inci maddesinde yer alan özel indirim ve sakatlık indirimi hadleri, Afyon İli Dinar İlçesi ile Isparta ili Senirkent İlçesinde afet tarihlerinde sürekli olarak fiilen çalışan hizmet erbabının bu ilçelerde fiilen çalıştıkları süre içinde elde ettikleri gerçek ücretlerinin vergilendirilmesinde 31.12.1997 tarihine kadar bir kat artırımlı olarak uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde görüşlerini ifade etmek üzere, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mutman; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA ATİLLA MUTMAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Biliyorsunuz, şubat ayında, doğal afetlerle ilgili bir araştırma komisyonu kurulmuştu. Meclisimizdeki tüm partiler bu komisyonun kurulmasını desteklemişlerdi.

Komisyon olarak çok ciddî çalışmalarda bulunuyoruz ve özellikle, Türkiye'nin son yıllarda doğal afete maruz kalmış yörelerini ziyaret ediyoruz; inceleme, araştırma çalışmalarını devam ettiriyoruz. Bu ay sonuna doğru, Komisyonumuz, raporunu Meclisimize sunacak; konu, Meclisimizde enine boyuna tartışılacak ve sanıyorum, sunduğumuz rapordan sonra, Meclisimiz, raporun gereğini, partiler vasıtasıyla yerine getirecek.

Şimdi, Türkiye'de doğal afet gerçeğine değinmek istiyorum. Sözcümüz Sayın Temizel tarafından belirtildiği gibi, başta, yasalarımız, çok parçalı, çok değişik zamanlarda çıkmış. Genelde, afetler olduktan sonra, afet bölgelerinden gelen baskılar neticesinde kısmî yasa tasarıları Meclise gelmiş ve yasalarımız çıkmış. Çok dağınık bir şekilde bekleyen bu yasaların tek bir yasa haline dönüştürülmesi, Meclisimiz için çok önemli bir çalışma olmalıdır.

Böyle, her afet neticesinde, yöre milletvekilleri ve bu konuda çok hassas olan milletvekilleri, devamlı, yasa çıkarmak için, gündemi, Meclisi, işgal edecek noktaya girmemelidirler. Bu, önemli bir noksanlık ve Komisyonumuzun da önemli bir saptamasıdır. Komisyonumuz, Afyon-Dinar'a yaptığı ziyaret esnasında, yöre halkının ve yerel yöneticilerin bu konudaki serzenişlerine de tanık olmuştur.

Bunun ötesinde, biliyorsunuz, sorunları kökünden çözmek için ciddî bir afet politikasına ihtiyaç vardır. Genelde, bugüne kadar, devletimiz, yara sarma çalışmalarında çok başarılı işler yapmıştır; fakat, doğal afetler olmadan önce can ve mal kaybını aza indirmek için gerekli çalışmalar yeterince yapılamamıştır. İşte, Komisyonumuzun öncelikle üzerinde durduğu konu, yerel yönetimlerimizin, doğal afet olayları öncesinde eksikliklerini hissettikleri tespitleri yapmak ve aynı zamanda, yasal bazda belli noksanlıklar varsa onu raporumuzda sunmak; parti temsilcileri olarak, daha sonra, o yasaların Meclisten acilen çıkması gibi görevlerimizi icra etmektir.

Değerli Arkadaşlarım, Türkiye topraklarının yüzde 95'i doğal afet bölgesidir. Özellikle, Türkiye'nin yüzde 44'ü birinci derece deprem bölgesidir ve nüfusumuzun yüzde 55'i birinci derece deprem bölgesinde yaşıyor; yani "Alp-Himalaya" dedikleri kuşakta. Biliyorsunuz, bugün, İran-Horasan'da meydana gelmiş olan büyük, şiddetli bir deprem hattı üzerinde bulunan bölgeleri içeriyor Türkiye. Bunların başında, Erzincan, Erzurum, Kütahya, Isparta, Afyon, İzmir, Kocaeli ve Sakarya geliyor.

Türkiye'de son 60 yıl içerisinde yapılmış olan istatistiklere göre, doğal afetlerin yol açtığı ekonomik zarar, gayri safî millî hâsılamızın yüzde 1'ini teşkil ediyor. Tabiî, buna, stok, üretim ve işsizlik kaybı da eklendiğinde, bu oran yüzde 3'lere ve 4'lere çıkıyor.

Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarda şu önemli tespitleri yaptık: Doğal afetlerde, genelde zararların yüksek olmasındaki nedenler, hızlı nüfus artışı ve göçlerdir. Tabiî, bu, sosyolojik bir olgu; uzun vadede çözülmesi gereken önemli bir sorun; fakat, onun ötesinde, tabiî, bunun bir devamı olarak, denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme, yoğun kaçak yapılaşma ve maalesef, belediyelerimizin, denetimlerinde çok eksik kaldığı, denetim mekanizma sisteminin yeterince işleyememesi. En azından, bir yapı sigortası, Batılı ülkelerde gündemde olmasına rağmen, ülkemizde, fennî mesuliyet sisteminden vazgeçilmemiş; yapı sigortası denetim mekanizması, maalesef, gündeme gelmemiştir. Bu, büyük eksiklik olarak saptamalarımızın arasında bulunuyor.

Tabiî, ülke halkımız, özellikle vatandaşlarımız, afet olaylarına karşı çok deneyimsiz. Bu konuda, medyamızın, doğal afet olayları ve gerçeği konusunda halkımızı bilgilendirmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Dinar ve Senirkent'te çok acı olaylar yaşandı; fakat, Dinar'da mevcut olan yapılara baktığınız zaman ve özellikle depremde yıkılmış olan yapılara baktığınız zaman, çoğunun ne ruhsatı ne de yasallığı söz konusu. Tabiî ki, göreve gelmiş olan yerel yöneticiler, bu ciddî denetlemeyi, maalesef, zamanında yapmamışlar. Bunun neticesinde, orada, maddî ve manevî hasar büyük olmuş. Aynı şekilde, Senirkent'te sel felaketinin, özellikle heyelan felaketinin nedeni, çevresinde yeşil dokunun yok olmasıdır. Biliyorsunuz, Senirkent sel felaketinden sonra, Devlet Su İşlerinin başlattığı ve Dünya Bankasından kredisini aldığı bir proje var; bu, çok önemli bir proje.

Özet olarak şunu belirtmek istiyorum; genelde, Erzincan'da yaptığımız çalışmalarda; Trabzon'da Karadeniz'e özgü heyelan bölgesi olarak, o yörede yaptığımız incelemelerde; İzmir'de yaptığımız, çeşitli doğal türlere meydan verecek incelemelerde, öncelikle, yerel yönetimlerin koordinasyonsuzluğunu da tespit ettik; bu da çok önemli bir faktör; yani, doğal afet meydana geldikten itibaren, yerel yöneticiler, yörel yöneticiler, maalesef, büyük bir yetki karmaşası içerisinde bulunuyorlar ve kurtarma çalışmalarına, sivil savunma teşkilatımızın da yetersizliğinden gerekli önem verilmiyor ve o esnada isabetli çalışma yapılmamasından dolayı kayıplarımız biraz daha fazla oluyor.

Değerli milletvekilleri, bu doğal afetler Türkiye'nin gerçeği ve dünyada en sık doğal afetlerin rastlanabildiği ülkelerin başında Türkiye yer almakta. Toprakların da yüzde 96'sı afet bölgesi olarak tespit edilmiş.

Şurada bir gerçek daha var; Türkiye'de mevcut olan yapı stoğunun yüzde 96'sı, maalesef, ne yapı yönetmeliklerine ne de afet yönetmeliklerine uygun. Uzmanlar, Türkiye'de, herhangi bir bölgemizde 6,5-7 şiddetinde bir depremin meydana gelmesi halinde, Allah korusun, çok büyük facianın olacağı belirtilerek, özellikle büyük şehirlerde; İstanbul, İzmir, Bursa ve Kocaeli gibi büyük şehirlerimizde yüzbinlerce insanımızın hayatını yitirmesi söz konusu olacak denmektedir.

Türkiye'nin mazisine baktığınız zaman, milattan önce ve milattan sonra, Anadolu'da, zaman zaman büyük deprem faciaları yaşanmış. Mesela, Efes antik kentinin, en son yangından batmasından önce, iki üç kez, deprem nedeniyle batmış olduğunu, biz, bu komisyon içerisinde bulunmadan önce bilmiyorduk; yani, olay çok ciddî.

Biz, Meclis olarak, Hükümet olarak, yerel yönetimler ve genel yönetimler olarak, özellikle yara sarma çalışmalarından önce ciddî tedbirleri almamız gerekir. Eğer yasalarda belli noksanlıklar varsa -var- onu da Meclis gündemine biz getireceğiz. Bütün bunları bir araya getirelim, dökümünü yapalım, gerekli tedbirleri alalım ve uygulamakta da kesin aksaklık göstermeyelim ve bundan sonra olabilecek doğal afetlerin faciaya dönüşmesini engelleyelim.

Değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mutman.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Erkan Mumcu, buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan ve 53 üncü Hükümet döneminde Başbakan Mesut Yılmaz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan kanun tasarısının 1 inci maddesi hakkında Anavatan Partisinin görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, Isparta milletvekili olarak, daha ziyade, tasarıyla ilgili olarak biraz önce, değişik gruplara mensup arkadaşlarımız tarafından da imzalanmak suretiyle Meclis Başkanlığına sunulan önergelerdeki eksik kalan hususlara değinmek istiyorum.

Evvelemirde, tasarı, bir teselli babında, birtakım yaraların sarılması noktasında -tamamen sarılması her ne kadar mümkün değilse bile- fevkalade isabetlidir. Bazı kişilere, kurumlara doğrudan zarar görmemiş oldukları gibi bir iddiayla yarar sağlayacağı ya da menfaat sağlayacağı yolundaki itirazların, gerçeklerle bağdaşır olduğunu düşünmüyorum. Zira, arkadaşlarımızın itiraz ettikleri hususlar, teorik olarak belki doğru olsa bile, bölgeyi bilen arkadaşlarımız kolaylıkla karar vereceklerdir ki, fiilen böyle bir imkân yoktur; yani, bölgede ne herhangi bir organize sanayi bölgesi içinde arsa spekülasyonu yapmak ve dolayısıyla vergiden kaçmak mümkündür ne de benzeri şekilde menfaat temin edici mahsurlarının fiilen gerçekleşmiş olması mümkündür.

Değerli arkadaşlar, bilhassa, Senirkent felaketi olduğu günün gecesinde, ben, Senirkent İlçesindeydim ve orada herkes kaderine razıydı, isyankâr değildi ve en çok ifade edilen söz "Allah devlete, millete zeval vermesin" sözüydü.

Değerli arkadaşlar, bu söz bir mana ifade ediyor; ifade ettiği mana şu: Devlet, en zor zamanlarımızda bizimle beraberdir, devlet bunun için vardır, biz, bunun için devletimize hizmet ederiz; dolayısıyla, devletimize minnetarız.

Doğrusunu isterseniz, o gün felaket vuku bulduğunda, felaket olduğunda, devletimiz, bütün birimleriyle oradaydı. Bu vesileyle, özellikle, Isparta Valisine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum, değerli daire amirlerine çok teşekkür etmek istiyorum; devletin tüm personeline çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, felakete uğramış insanlarımıza yardım etmek noktasında devlet ciddiyetine, devlet sorumluluğuna yakışır bir şekilde cansiparâne mücadele ettiler. Aynı şeyi, Dinar depreminde de müşahede ettik. Dolayısıyla, bu, devlet-millet bütünleşmesinin güzel bir göstergesiydi. Şimdi görüşülmekte olan kanun tasarısı dolayısıyla başka bir bütünleşmenin örneğini verme fırsatıyla karşı karşıyayız; umuyorum ki, bütün parti gruplarının desteğiyle, inşallah, devlet-millet bütünleşmesi noktasında bir adım daha, en azından, sembolik bir adım daha atılmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra gündeminize gelecek olan değişiklik önergelerinde, Isparta'nın Sütçüler İlçesi ile Isparta'nın Keçiborlu İlçesinin de felakete uğramış olduğunu ve bu vesileyle, kanun kapsamına alınması gerektiğini ifade ediyoruz.

Bilmeyen arkadaşlarım için ifade etmek istiyorum; Dinar ve Keçiborlu İlçeleri sınır komşusudurlar ve bunu haritada ayırmak mümkün olsa bile, gerçekte merkez üssü Dinar olan deprem gerçekleştiğinde, bu, siyasî coğrafyaya göre değil, oradaki duruma göre gerçekleşmiştir ve Keçiborlu'nun özellikle, Aydoğmuş, Kaplanlı, Kozluca bölgelerinde ciddî bir tahribata yol açmıştır. Depremin, sadece fizikî tahribata yol açmış olması bir tarafa, bölgenin ekonomik yapısında meydana gelen zararlardan da Keçiborlu İlçesi doğrudan etkilenmiştir.

Yine, Senirkent felaketinin olduğu gün -biliyorsunuz aşırı yağış dolayısıyla meydana gelen bir sel felaketiydi- aynı felaketten Isparta'nın Sütçüler İlçesi de ciddî bir şekilde zarar görmüştür. Tabiî, Dinar'da ve Senirkent'te meydana gelen felaketin büyüklüğü, can kayıplarının olması dolayısıyla kamuoyunun dikkati, can kayıplarının fazla olduğu bölgelerde yoğunlaşmıştır; insanlarımız, daha çok, buralar hakkında bilgi sahibi olmuşlardır; ama, tabiî, aynı tarihte, Isparta'nın Senirkent İlçesinde sel felaketi olduğunda, Sütçüler İlçesinde de çok ciddî zararlar olmuştur, özellikle, maddî hasarlar olmuştur; yine, Dinar depreminin gerçekleştiği tarihte, Isparta'nın Keçiborlu İlçesinde de çok ciddî zararlar meydana gelmiştir.

Özellikle Keçiborlu İlçesi için ilave etmek istediğim, dikkatlerinize sunmak istediğim bir husus var: Isparta'nınKeçiborlu İlçesi, bölgede faal bulunan Etibank'a bağlı kükürt tesislerinin de kapatılmasından sonra bir ikinci felaketi, en azından felaket dolayısıyla tahakkuk eden ekonomik sonuçları kaldıramayacak durumdadır.

Şimdi, hepiniz biliyorsunuz ki, burada, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının muhtevası; bölgede zarar gören insanlara, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinden muafiyet ya da terkin şeklinde ifade edilen bir imtiyaz sağlamaktır, bir hak sağlamaktır.

Değerli arkadaşlar, buralarda ticarî faaaliyet göstermeye çalışan insanların, haddizatında, devlete vergi verebilme imkânına sahip olmadıkları çok açık bir gerçektir.

Biraz önce, yine, Grubumuz adına söz alan Halil İbrahim Özsoy Beyefendinin ifade ettiği gibi, Senirkent İlçesinde, toplam 983 vergi mükellefi vardır; bunlardan 643'ü götürü usulde vergiye tabidir.

Hepinizin bildiği gibi, götürü usulde vergi, herhangi bir beyan usulüne bağlı olmaksızın, döneme ilişkin standart bir verginin verilmesini ifade eder; gerçi, çok düşük bir miktardır; ama, bu düşüklük, ancak, tahakkuk bakımından; yani, devletin tahsilatı bakımındandır. Ödeyen insanlar bakımından baktığınızda, bu rakam küçük bir rakam değildir; otomatik olarak vergilendirilmesi; yani, 643 mükellefin götürü mükellef olduğu bir bölgede, vergi yılı için otomatik olarak vergilenmesi çok adilane bir şey değildir.

Aynı şey, Keçiborlu ve Sütçüler için de söz konusudur. Sütçüler'de, vergi mükellelefi sayısının 300'ü bile bulmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Devletin ciddî ekonomik kaybı yoktur. Zaten, buradaki vergi mükellefinin vergi verebilmeye takatleri yoktur, güçleri yoktur.

Bu vesileyle, biraz sonra gündeminize gelecek olan önerge konusunda da, bu insanların yaralarını saracak tarzda, önergenin kabulü cihetinde oy kullanmanızı; konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, devlet millet kaynaşması noktasında, fevkalade yararlı ve sembolik bir anlam ifade edeceği düşüncesini takdirlerinize arz ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, madde üzerinde konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde zatıâliniz mi efendim?..

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Evet.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Gözlükaya; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, depremden zarar gören bütün vatandaşlarımızın yaralarını sarmak için bu kanun tasarısı geldi, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak bu tasarıyı aynen destekliyoruz. Yalnız, tabiî ki, bu tasarıda eksik olan birtakım hususlar vardı, zarar gören birçok beldemizin ki, örneğin; Denizli'de Çivril'e bağlı Irgıllı, Gümüşsu, Honaz'a bağlı Kaklık, Bozkurt'un Dutluca'sı ve Isparta'nın Sütçüler'i gibi birtakım beldeler vardı, diğer illerimizde de, sanıyorum, bu gibi zarar gören vatandaşlarımız, beldelerimiz var, bunlar tasarıda yer almamış. Bunun üzerine, haklı olarak bütün milletvekilleri kendi yöreleriyle ilgili olarak önergeler verdiler. Biz, bu önergeleri, bizim verdiğimiz önergeyle birlikte destekliyoruz; ancak, bu, Komisyonu, Hükümeti ve hatta Meclisi birtakım sıkıntılara maruz bırakabilir düşüncesiyle, Komisyonun, bu tasarıyı geri çekmesini -1 inci maddeyi veya tasarının tümünü geri çekmesini, o takdirlerine bağlı- talep ediyoruz, bunun üzerine, bu önergeleri de kapsayacak şekilde ciddî bir düzenleme yapılsın. Zaten, gruplar adına, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar da bitti, önümüzdeki günlerde de herhangi bir konuşma yapmayalım ve bu tasarı sağlıklı bir şekilde geçsin diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gözlükaya teşekkür ederim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, Grup adına, Haydar Oymak, 1 inci madde üzerinde kısa bir konuşma yapmak istiyor.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Oymak; buyurun.

CHP GRUBU ADINA HAYDAR OYMAK (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun tasarısı, Dinar ve çevresindeki yerlere ilişkin, Dinar depremi ve vergi mükellefiyetine ilişkin; onların uğradıkları zararları nispeten de olsa telafi etme amacına dönük güzel bir tasarı. Bu tasarıyı destekliyoruz; ama, depreme maruz kalan bölgelerimiz, yerlerimiz, sadece Dinar ile sınırlı değil biliyorsunuz. Dinar depreminden sonra da, Dinar depreminden önce de, Türkiye'nin deprem kuşağında bir yer olması nedeniyle, oldukça sık ve değişik yörelerde depremler yaşadık. O nedenle, aslında, depremden zarar görenlerin zararlarının telafisiyle ilgili genel bir kanun çıkmalı. Nitekim, Dinar depreminden sonra, 1995 yılında böyle bir kanun çıktı; ama, vergiye ilişkin konular, orada, yeterince derç edilmedi; o nedenle bu ihtiyaç çıktı ve Bakanlar Kurulu da böyle bir düzenlemeye gitmiş.

Şimdi, benim arzum ve talebim şu: Sayın Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilinin sözlerinden de şunu anlıyorum ve memnuniyetimi belirtmek istiyorum; bu tasarı, geri çekilecek ve diğerlerini de kapsayacak bir aşamaya getirilecek. Aslında, gönül isterdi ki, bu tip teklif veya tasarılarla ilgili olarak; daha önceden diğer gruplara da bildirilerek komisyonlarda görüş sağlansın ve çok önceden, özellikle Genel Kurulda hangi gün görüşüleceği kararlaştırılsın. Şimdi, bakıyoruz, bugün saat 11.00'de Danışma Kurulu toplanıyor ve alelacele bu kanun tasarısı Meclisin gündemine getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, önemli, bütün grupları yakından ilgilendiren ve insanî boyutu ağır basan bir tasarının böyle oldu bittiye gelmesini doğru karşılamadığımı öncelikle belirtmek istiyorum. Maddenin geri çekilmesi, bu olumsuzluğu bir anlamda gidermeye dönük bir davranıştır; o nedenle, doğru bir davranıştır, memnuniyetimi ve teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, 1960-1996 yılları arasında çok sayıda deprem oldu. Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı Tabiî Afetler Genel Müdürlüğü bugüne kadar 174 bin konut yapmış; Varto depreminden zarar görenler de dahil olmak üzere, devletin hâlâ 30 bin konut borcu var; yani, depremden zarar gören insanlarımızın zararı maalesef tam telafi edilememiş durumda. Bu konuya da Genel Kurulun dikkatini çekmek istiyorum.

Örneğin; 1996 yılında Çorum ve Amasya İllerimizde de deprem afeti yaşandı ve 70'e yakın köyümüz -bunun çoğunluğu Amasya İlinde olmak üzere- bu depremden zarar gördü. Her iki İlimizde 1 500'ün üzerinde ağır hasarlı konutlarımız var; bunların bir kısmı telafi edildi. 28 Şubat 1997 tarihinde yine o bölgede, tekrar 4.9 şiddetinde bir deprem yaşandı. Bu deprem nedeniyle de birçok ev yeniden hasar gördü; hasar tespit çalışmaları bitirildi, telafisi, için devlet, elinden geleni yapma gayreti içinde.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir konuda, gerçekten, şu bölge bu bölge ayırımı yapılmaksızın, Türkiye'nin her coğrafyasında zarar gören insanlarımızın bu zararlarının, eşitlik ilkesi göz önünde bulundurularak telafisi esastır. Bu geri çekme nedeniyle, bu anlayışın sergileneceğini umut ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Oymak, teşekkür ediyorum.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Var efendim, söz isteğinizi kaydettim; yalnız, Grup adına mı?..

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Şahsım adına...

BAŞKAN - Kişisel...

Grup adına var mı efendim?..

İzninizle, ben, bir hususu arz edeyim...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, ben de şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Köse...

Efendim, anlaşılıyor ki -Başkanlığa gelen önergelerden de anlaşılıyor- gerçekten, tabiî afetler konusunda ülkemizin muhtelif yerlerinde, yörelerinde zararlar hâsıl oldu. Çorum ve Amasya'da hâsıl olan bu zararlar, Hükümetimiz tarafından -ki, tüm hükümetler o çabayı göstermiştir- gerçekten, çok kısa bir sürede telafi edildi, dört beş ay gibi kısa bir süre içerisinde evlerine girdiler, ancak, bu tedavi etmeyi, bu tasarıda da devam ettirelim diye düşünüyoruz. Başkanlık olarak, bendenizin de Komisyondan ricası; eğer, bu maddeyi önergelerle birlikte çeker, yeniden gözden geçirirse, hem biz memnun oluruz hem Genel Kurul rahat ve vicdan huzuru içerisinde bir çalışma yapmış olur diye düşünüyorum.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Grup adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Zatı âlinize Grup adına söz veriyorum.

Refah Partisi Grubu adına Sayın Karamollaoğlu; buyurun efendim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Komisyon geri çekecekse, konuşmasına gerek yok.

BAŞKAN - Efendim, belki, çekmenin faziletini anlatacak; durun bakalım!..

RP GRUBU ADINA TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, aslında, çekilecek; yalnız, bir iki konuyu hemen kısaca arz edeceğim.

ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, bu insanların ne kadar beklemeye tahammülü var; yani, sonuçta, görüştüğümüz şey, vergi muafiyeti.

BAŞKAN - Efendim, maddeyi geri çekmek demek, belki yarım saatlik, belki bir saatlik bir iştir, günler değil efendim, üzülmeyin.

ERKAN MUMCU (Isparta) - Yani, bunu, tekrar, yeni bir prosedüre tabi tutmaya gerek yok.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karamollaoğlu.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Hayır, hayır...

Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; bir defa şunu hemen belirteyim; meydana gelen tabiî afetlerle ilgili olarak, Hükümetlerin almış olduğu başka önlemler var zaten; orada zarar gören ev sahipleri için, mülk sahipleri için başka önlemler alınıyor; ancak, bu konu, şu anda görüştüğümüz tasarı, sadece, tabiî afetlerden zarar görenlerin gelir, kurumlar ve geçici vergilerinin terkiniyle alakalı; yani, kapsamı daha dar. Onun için, bir defa, bu konuyu, genel olarak düşünmemek lazım diye düşünüyorum.

İkinci olarak dile getirmek istediğim husus da şu: Elbette, biz, afetten zarar gören her kesimin, bu zararının giderilmesinden yanayız. Bunun için getirilmiş olan, getirilecek olan önergelere de, hepimiz, elbette sıcak bakıyoruz; fakat, Anayasanın 163 üncü maddesinin son cümlesini aslında iyice tetkik ettiğimiz zaman, bütçede, gider artırıcı veya gelir azaltıcı -bir bakıma- tekliflerin karşılık gösterilmeden yapılamaması icap ediyor. Sadece bütçe kanununda değil, bütçeyi ilgilendiren diğer kanunlarda da bu husus geçerli; çünkü, bölümün başlığı "Bütçelerde değişiklik yapılabilme esasları" diyor. Son cümle ise "Carî yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik tasarılarında ve carî ve ilerki yıl bütçelerine malî yük getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde, belirtilen giderleri karşılayabilecek malî kaynak gösterilmesi zorunludur" diyor.

Bunun için, Komisyonun tasarıyı geri çekip, bir düzenleme yapmasında zaruret vardır diye düşünüyorum. Bu konularda, arkadaşlarımızın da gereken hassasiyeti göstereceklerine inanıyorum. Bunun geri çekilmesi sadece madde olarak olacak. Bu tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Ümit ederim ki, Komisyonumuz da yarına bunu yetiştirirler.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Karamollaoğlu, ben teşekkür ediyorum efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, izin verir misiniz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, bir açıklama mı yapacaksınız efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) - Bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; çok çeşitli yerlerden muhtelif önergeler geldi. Tabiî, bu önergeleri tevhit etme bakımından, burada, zannediyorum ki, oldukça zorluk çekilecek.

Bu bakımdan, müsaade ederseniz, esasında amir hükümdür, metni biz geri çekelim ve bir kere daha, soğukkanlılıkla ve gerçek meseleleri tespit ederek komisyonumuzda müzakere edip, yarın, bunu size geri getirelim efendim.

BAŞKAN - Efendim, zabıtlara geçmesi açısından, Sayın Komisyon Başkanından şunu öğrenmek istiyorum: Acaba 1 inci maddede yapacağınız düzenleme 2 nci maddeyi etkileyecekse, o takdirde 2 nci maddeyle birlikte mi geri almayı düşünürsünüz; yoksa, nasıl düzenlersek düzenleyelim 2 nci maddeyi etkilemez; biz, o çalışmayı...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkanım, iki maddenin birbiriyle bu bakımdan alakası yoktur; ancak, belki, tümünün çekilmesinde de bir mahzur yok zannediyorum, tümünü çeker, geri getiririz.

BAŞKAN - Hayır efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, eğer 1 inci maddeyi çekersek, 2 nci maddeyi görüşebiliyor musunuz?

BAŞKAN - Görüşürüz efendim, ona bir engel yok.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Tamam.

BAŞKAN - Ancak, sizin, 1 inci maddede yapacağınız bir düzenleme, bizim görüşüp, ikmal ettiğimiz ve belki de oyladığımız 2 nci maddede bir sıkıntı doğuracaksa...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Hayır, doğurmayacak Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Peki.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, etkileyebilir.

BAŞKAN - Mesele yok efendim, böylece zabıtlara geçsin... 1 inci madde üzerinde kişisel söz talebi var mı?..

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Var efendim.

BAŞKAN - Bu madde üzerinde hiçbir pürüz kalmasın; ben, kişisel görüşmeyi de alayım.

Madde üzerinde Sayın Mustafa Köylü kişisel söz talebinde bulunmuştur; buyurun efendim.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, bu kanun tasarısını, Plan ve Bütçe Komisyonuna intikalinden beri takip ediyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda, komisyon üyesi arkadaşlarımızın tartışmalarında şu konulara temas edilmişti.

Aslında, devlet olarak, tabiî felaketler karşısında nasıl bir tavır izleyeceğimize dair, elimizde, belirlenmiş, önceden hazırlanmış bir kanunun olması gerekmektedir; çünkü, felakatin ne zaman, nerede olacağı belli değildir. Türkiye'nin herhangi bir noktasında bir felaket olduğu zaman, bu kanuna istinat ettirilerek o bölgeye yardım yapılmalıdır. O gün, orada, bu kanun tasarısı Komisyondan çekilsin, yeniden, umumî olarak düzenlensin ve ondan sonra Komisyona getirilsin diye arkadaşlarımız tarafından teklifler verilmişti ve bu konu tartışılmıştı; ancak, yine, o gün, Komisyondaki bazı üye arkadaşlarımız, felakete uğramış Dinar ve Senirkent'in beklemeye tahammülü olmadığı, o bakımdan, bunların mağduriyetlerinin acilen giderilmesi gerektiği hususunda fikir beyan etmişler ve bundan sonra, ülkemizde felakete uğrayan bölgelere yardım yapabilmek için umumî bir kanunun hazırlanmasının daha sonra yapılması gerektiğini beyan etmişler ve bu beyanlar neticesinde, bu kanun tasarısı Meclise intikal ettirilmiştir, Genel Kurula intikal ettirilmiştir. Halbuki, biz, şimdi görüyoruz ki, bu kanun tasarısı, yeniden Komisyon tarafından geri alınmaktadır. Bunun geciktirilmesinin hiçbir mantığı yoktur; çünkü, felaket iki yıl evvel olmuştur. Senirkent felaketinin vukuundan itibaren -temmuz ayı geldiği zaman; 13 Temmuzda olmuştu- aşağı yukarı iki yıl dolacak. İki yıl sonra, insanımıza yapılacak yardımın, o insanların mağduriyetlerinin tamamını gidermesi mümkün değildir. İki yıldır, bu insanlar, Maliye tarafından takip ediliyor, vergileri tahsil ediliyor. O bakımdan, kanun metninin geri çekilmeksizin, şu oturumda karara varılması ve bu tasarının kanunlaştırılmasını Yüce Heyetinizden arz ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Köylü, teşekkür ediyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Köse, Komisyon maddeyi geri alıyor.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 2 dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN - 2 dakika buyuruyorsunuz; peki, sizi kıracak halimiz yok ya; buyurun efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarı üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, benden önce konuşan değerli arkadaşlarıma aynen iştirak ediyorum. Tabiî afet çok kötü bir olay; ne afet olsun ne de yardımcı olalım. Gerçekten, doğrusu budur; ancak, olayı önlemek de bizim elimizde değildir. Deprem, sel felaketi ve buna benzer, insanlarımızın yaşamına son veren, canına ve malına zarar veren ve çok sıkıntılı sonuçlar doğuran bu tabiî afetlerin yaralarını sarmak da, muhakkat surette, devletimizin en önemli sosyal görevlerinden birisidir.

Nerede bir afet olsa, Yüce Meclisimizin değerli üyelerinin de bütün milletimizin de yüreği ve imkânları orada olmuştur. Tarihi süreç içerisinde baktığımızda -en büyük felaketlerden en küçüğüne kadar- bütün vatandaşlarımız, elbirliğiyle, gönül birliğiyle bu yarayı sarmaya gayret etmiştir; Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, gerçekten, bu olaylarda fevkalade güzel örnekler vermiştir.

Bunun en güzel örneğini, son Erzincan depremininde gördük. O depremi gözleriyle gören ve depremi iki saat sonra yaşayan bir arkadaşınızım. Allah kimsenin başına vermesin; yani, depremin nasıl büyük bir felaket olduğunu; o insanların beton yığınları altında kalıp, seslerinin duyulmasına rağmen, hiçbir çare bulanamadığını ve haftalarca teknolojinin bütün imkânlarının kullanılmasına rağmen, insanların, canlı olarak veya cesetlerinin oralardan çıkarılması suretiyle, nasıl bir felaket yaşandığını; ancak, televizyonlardan gördünüz; ben, gözlerimle gördüm ve hislerimle yaşadım. Allah göstermesin.

Dolayısıyla, Türk Milleti ve Türk Devleti bu görevini yapmış, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu hassasiyetini göstermiştir. Geçtiğimiz hükümetler, gerçekten, Türkiye'nin onur kaynağı olan bir kanunla, Erzincan'ı yeniden inşa etmiştir, ihya etmiştir. Hakikaten, görülmeye değer ve bu, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, böyle bir felaketten sonra nasıl bir hizmet yaptığını ortaya koymuştur. Tabiî, arkasından Dinar, arkasından Senirkent ve Uluğbey'de felaket olmuştur. Orada hayatlarını kaybeden insalarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz ve canları ve malları zarar görenlere de geçmiş olsun diyoruz.

Genel bir yasanın, otomatik olarak devreye girmesi gereken bir yasanın, muhakkak surette, gündemde olması gerekiyor. Böyle, her depreme veya her felakete mahsus özel yasaların meseleyi tatmin etmediği ortadadır.

Dün, benim ilim olan Erzurum İlimizin Köprüköy İlçesinde de bir deprem olmuştur; ama, Allah'a şükrediyoruz ki, insan kaybımız yoktur; 100'ün üzerinde vatandaşımızın, hemşerimizin evi tahrip olmuştur. Oradaki bütün hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. En büyük sevincimiz -çadırlara çıkmalarına rağmen- can kaybına maruz kalmamış olmalarıdır.

Değerli Başkanım, inanıyorum ki, Sayın Komisyon Başkanı kanun tasarısını geri çektikten sonra, bütün vatandaşlarımızın istifade edeceği, felakete maruz kalacak her insanımızın yararlanabileceği genel bir yasanın çıkarılmasında büyük fayda görüyorum.

Bu duygularla, Yüce Heyetinizi selamlıyorum. (Alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Köse, teşekkür ediyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Bir izahat vereceğim Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, maddeyi geri alıyorsunuz...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI i. ERTAN YÜLEK (Adana) - Alıyorum da... Genel olarak arkadaşlar bir teklif yaptılar...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şunu zannediyorum hepimiz biliyoruz; ama, bir kere daha hatırlatmak istiyorum: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 115 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 105 inci maddesine göre, depremden veya sel felaketinden zarar gören kişilerin vergileri terkin edilir. Bunun için, il ve ilçe idare heyetlerinin, oturup, maddî varlığının yüzde 30'undan fazlasını kaybettiğine dair tutanak tutmaları lazım.

Sayın Köse'ye de beyan ediyorum, bu konuda genel bir kanunî düzenleme var; işte, şu beyan etmiş olduğum 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun buna imkân veriyor. Zaten, bunlar da, il ve ilçe idare heyetlerinin kararıyla Bakanlığa geliyor; Bakanlık da, bu konuda gerekli kararı veriyor ve bahsettiğimiz bu olaylar için de karar verilmiştir.

Burada önümüze getirilen husus, önümüzdeki yıllar için tahakkuk edecek vergilerin terkiniyle alakalıdır. Dolayısıyla, arkadaşlarımıza da kolaylık olsun diye söylüyorum -hem Sayın Kabil'e, hem bu şekildeki diğer arkadaşlarımıza- eğer, il veya ilçe idare heyetleri bu kanun hükümlerini çalıştırmıyorlar ise, lütfen, alakadar olup da bu kararı aldırırlarsa -gerçekten zarar görenleri- Bakanlık, zannediyorum ki, bunun gereğini yerine getirecektir.

Bilgi olarak arz ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Komisyon Başkanımız, görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesini, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre geri istediler. Tabiî, o maddeye göre, önergeleriyle birlikte 1 inci maddeyi kendilerine vereceğiz; ancak, zabıtlara geçmesi açısından, o konuda hangi arkadaşlarımızın önergesi varsa, o arkadaşlarımızın isimlerini ifade edeceğim:

İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney ve arkadaşları, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz ve arkadaşları, Afyon Milletvekili Sayın Nuri Yabuz ve arkadaşları, Denizli Milletvekili Sayın Hasan Korkmazcan ve arkadaşları, Amasya Milletvekili Sayın Haydar Oymak ve arkadaşları, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve arkadaşları, İzmir Milletvekili Sayın Atilla Mutman ve arkadaşları, Afyon Milletvekili Sayın Osman Hazer ve arkadaşları, İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve arkadaşları, Isparta Milletvekili Sayın Erkan Mumcu ve arkadaşları, Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil ve arkadaşlarının, bu maddeyle ilgili önergesi var.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Bizim de önergemiz vardı Sayın Başkan...

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Sayın Başkanım, bizim de önergemiz var; Sütçüler'in dahil olması için...

BAŞKAN - Efendim, bir dakika... Birinci imza sizin mi Sayın Köylü?..

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Benim Sayın Başkanım.

HASAN KORKMAZCAN (Denizli) - Sayın Başkan, Sütçüler'le ilgili ilave bizim önergemizde vardır.

BAŞKAN - Sayın Korkmazcan, sizin isminizi okudum efendim.

HASAN KORKMAZCAN (Denizli) - Tamam; okuttunuz efendim... Keçiborlu ve Sütçüler bizim önergemizde vardır...

BAŞKAN - Efendim, ayrı bir önerge yoksa ve birinci imza sahibi değilse, okuyamam ki...

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Ondan ayrı bir önerge Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bakın "Sayın Korkmazcan ve arkadaşları" diyorum... Birinci imzayı aldık efendim; onun içerisinde vardır; şu okuduğumuz sayın üyelerden birisidir.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Önergemiz Divana ulaşmış mı Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Efendim, birinci imza kimindi?

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Birinci imza benimdi.

BAŞKAN - İmzalarken bir sayın üye sizden öne geçmiş olabilir; biz de onu okumuş olabiliriz... Tahmin ediyorum, Sayın Kabil sizi sebketmiş efendim.

AHMET KABİL (Rize) - Bizim önergemiz ayrı bir önerge efendim.

BAŞKAN - Aynı önerge efendim.

AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkanın önergesi değişik.

BAŞKAN - Sizin ayrıca var; tamam...

Önergelerle birlikte 1 inci madde Komisyona iade olunmuştur.

Şimdi, 2 nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2.-

3.6.1949 tarih ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 7 nci maddesine aşağıdaki 25 inci bent eklenmiştir.

"25. Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin altyapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların arsa, elektrik, gaz, buhar ve su gibi ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzelkişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamını bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanan iktisadî işletmeler."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Necati Albay; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türk vergi sisteminin durumunu hepimiz biliyoruz. Enflasyonun, Türk Halkının belini nasıl kırdığını; dolayısıyla, siftah bile etmeden dükkân kapatan pek çok esnafımızın var olduğunu da biliyoruz. Her yıl, işini terk eden vergi mükellefi sayısının yüzbinleri çoktan aştığı bir gerçektir.

Hayat standardı esası, kazanamayandan da enflasyona dayalı olarak vergi alma sistemidir. Esnaf, sattığı malın gelirinin üzerinden vergi de ödediği halde, tekrar aynı malı alıp dükkânına koyamamaktadır. Dolayısıyla, sermayesini enflasyona karşı koruyamamakta, sermayesi enflasyon karşısında eriyip gitmektedir. Asgarî ücretle çalışmaya dünden razı milyonlarca götürü esnaf, asgarî ücret düzeyinde vergi ödemeye zorlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, her yıl, götürü vergi ödeyen esnafımızın götürü vergi dilimleri yükseltilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda, üçüncü dereceden götürü vergi ödeyen esnafımız ikinci dereceye yükseltilerek, ödemesi gereken verginin birkaç misli vergi ödemeye zorlanmaktadır. Bu da, esnafımızın işyerini kapatması anlamına gelmektedir.

Okullarını yeni bitirmiş binlerce serbest meslek sahibi, hayat standardından dolayı vergi ödemeyi göze alamadıklarından, işyeri açamamakta, devlet kapısında iş bulma umuduyla sürünmektedirler.

Türk yurttaşlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bütün bu sorumsuzlukları cevaplandıracak, bütün bu olumsuzlukları giderecek bir vergi reformu yapılması için umutla beklerken, bunu bir türlü de göremezken, bazı vergi düzenlemeleri, felaketler ve tabiî afetlerden doğan zararları gidermek için yapılan kanunların peşine sıkıştırılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, Kurumlar Vergisi Kanununu değiştiren bahse konu 2 nci madde de, Afyon İli Dinar İlçesi ve Isparta İli Senirkent İlçesinde Meydana Gelen Tabiî Afetlerden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısının, bu tabiî afetler yasa tasarısının peşine iliştirilmiş bulunmaktadır.

Türkiyemizin sanayileşmesine, özellikle KOBİ'lerin, esnaf ve sanatkârlarımızın bu alanda desteklenmesine büyük önem veren Demokratik Sol Parti olarak bizim, organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin altyapısı için hizmet veren kuruluşlara vergi ayrıcalığı verilmesine -hele hele bunların gelirleri sanayi siteleri için harcanacaksa- karşı olmamız mümkün değildir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Öyle zaten; kanun öyle diyor.

NECATİ ALBAY (Devamla) - Ancak, biz, kanun tasarısının getiriliş şeklini yadırgıyoruz. Eğer, haksızlıkları giderecek bir vergi düzenlemesi getirilecekse, yukarıda sayılan haksızlık ve adaletsizlikleri gideren bir tasarıyla birlikte getirilmesi gerekirdi. Eğer, güçlü baskı grupları kendi sorunlarını münferit olarak çözerlerse, sessiz çoğunluğun dertlerinin çözümü hep geriye itilir. Biz, onun için buna karşıyız ve sessiz çoğunluğun sesi olma görevini de, her zaman, Demokratik Sol Parti olarak yerine getireceğiz.

Değerli arkadaşlarım, sessiz çoğunluğun sorunlarının da Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözüleceği günlerin yakın olmasını diliyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Albay, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Yıldız; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekileri; tasarının geneli üzerindeki konuşmamda da belirttiğim gibi, biz, Afyon-Dinar İlçemizde meydana gelmiş olan afetle ilgili konulardaki bu düzenlemelere kesinlikle karşı değiliz. Özellikle, bir sosyal devlet temel ilkesi olan bu konuda tüm katkıyı vermeye hazırız; ancak, yine belirtmekte yarar görüyorum; Afyon İli Dinar İlçesinde Meydana Gelen Deprem Afetinden Zarar Görenlerin Gelir, Kurumlar ve Geçici Vergilerinin Terkini Hakkında Kanun Tasarısı Komisyonumuzda görüşülürken, bu konuyla ilgili olmadığı halde, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi siteleri için yeni düzenlemelerin de önergeyle yasa tasarısına eklenmesi, usul, anayasal ve rekabetçi pazar ekonomisine ters düştüğü iddiasını taşıdık, şimdi de taşıyoruz ve bunun yanında, bu, şaibelerle dolu bir yasa tasarısı konumuna gelmiştir.

Özellikle bu konuda belirtmek istediğim şudur: Bununla ilgili düzenlemenin, bir vergi sistemi içerisinde yeniden ele alınmasının daha sağlıklı olacağı, verginin genelliği ve eşitliği ilkesine daha sağlıklı yaklaşımda bulunulacağı düşüncesiyle, o konuda gerekli değerlendirmeler yapılmak üzere, Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından bu 2 nci maddenin de geri alınmasını talep ediyoruz.

Bu konuda, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımızın 1 inci maddeyi geri alması, gerçekten, bazı aksaklıkların giderilmesi hususunda çok yerinde bir hareket olmuştur. İnanıyorum ki, bu konuyla ilgili olmayan 2 nci maddenin de geri çekilmesi, birlikte değerlendirilmesi açısından yararlı olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, yine, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Efendim, sayın sözcü arkadaşımız, maddenin geri çekilmesi halinde daha iyi bir madde getirilebileceğini beyan ettiler ve buna esas olarak da 1 inci maddeyi gösterdiler.

Bilindiği gibi, 1 inci madde üzerinde çok çeşitli önergeler ortaya çıktı. Bu önergeler içerisinde bir karışıklığa, bir yanlışlığa sebebiyet vermemek için, biz, 1 inci maddeyi çektik. Oysa, bu madde üzerinde herhangi bir önerge yok. Dolayısıyla, bu maddeyi çekmemizin de bir gerekçesi olduğu kanaatinde değilim; o nedenle, maddeyi çekmeye gerek yoktur efendim.

Arz ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Komisyonu Başkanına teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki müzakereler tamamlandı.

Değişiklik önergesi yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Madde, okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

Yürürlük maddesine geçmeden önce, tasarıya geçici madde eklenmesine ilişkin iki önerge vardır; onları sırayla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki geçici 1 inci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederim.

Geçici Madde 1.- Bu kanunun 2 nci maddesinde belirtilen kuruluşların, bu maddede sayılan faaliyetleriyle ilgili olarak, bu kanunun yürürlük tarihinden önceki dönemler için Kurumlar Vergisi yönünden herhangi bir tarhiyat yapılmaz. Bu kanunun yayımı tarihinden önce tarh edilip de henüz kesinleşmemiş olan Kurumlar Vergileri hakkında da, bu kanunun 2 nci maddesi hükümleri uygulanır.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bursa

BAŞKAN - Sayın Komisyon ne buyuruyor efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Efendim, bu husus Komisyonda da gündeme geldi ve reddedildi.

BAŞKAN - Yani, katılmıyorsunuz...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet ne buyuruyor efendim?

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Bu, yeni bir geçici madde eklenmesine dair önergeye, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı.

Sayın Karapaşaoğlu, gerekçeyi mi okutalım; yoksa, beyanda mı bulunursunuz?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN - Peki, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Organize sanayi bölgeleri ile küçük ve orta boy sanat sitelerinin faaliyetlerinin altyapılarını hazırlamak ve buralarda faaliyette bulunanların arsa, elektrik, gaz, buhar, su ve benzeri ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kamu kurumları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile gerçek ve tüzelkişilerce birlikte oluşturulan ve kazancının tamamını bu yerlerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılan organize sanayi bölgeleri ile küçük ve orta boy sanat sitelerinin faaliyetlerinin Kurumlar Vergisinden muaf tutulması, genellikle devletin kıt olan kaynaklarından buralara pay ayrılmasına gerek kalmayacak olması, sanayiin ve bilhassa esnaf ve sanatkârın iş istihdamı konusundaki olumlu etkilerinin göz önünde bulundurulması ve organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin gelişmesini teşvik etmesi bakımından çok isabetli olacaktır.

BAŞKAN - Sayın önerge sahibi...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Efendim, bir hususu arz etmek istiyorum: Bunun, yeni bir madde olarak kanun tasarısına eklenmei istenmektedir. Yeni bir maddeyi, bu süreç içerisinde, Komisyonun çoğunluğu olmaksızın, bizim, görüşüp, kanun tasarısına ekleyebilmemizin imkânı olmadığını düşünüyorum; bu, birinci husus.

İkinci husus, eğer yanlış izlemediysem, önerge tek imzalı. Benim önüme gelen önerge böyle. Tek imzalı bir önergeyi de işleme koyabilmemiz mümkün değil, bildiğim kadarıyla.

BAŞKAN - Efendim, tasarının Genel Kurulda görüşülmesine başlanılmadan önce verilmiş bir önergedir; tek imzayla mümkündür; ancak, gündeme alınıp müzakereye açıldıktan sonra verilecek önergelerde asgarî beş imza aranmaktadır.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Diğerine, zaten Komisyon katılmadı...

Efendim, önergeye, Komisyon katılmadı, Hükümet katılmadı; önerge sahibi gerekçenin okunmasını ifade buyurdular, gerekçe okundu.

Şimdi, bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde eklenmesiyle ilgili bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 178 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici 1 inci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederim.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bursa

Geçici madde 1- Organize sanayi bölgeleri ile sanayi ve küçük sanat sitelerinde yapılan yapı ve tesisleri tapu tescilinde kayıtlı arsa ve arazi üzerinde yapılmış ve yeniden yapılacak bina ve sair tesisler ile dinî hizmetlerin ifasına mahsus ve umuma açık bulunan ibadethaneler, okullar, kütüphaneler, spor tesisleri, parklar, çocuk bahçeleri, kreşler, sağlık ocakları, idare binaları gibi genel kullanıma açık yerlerin tescilinde veya her nevi vasıf değişikliğinde, 492 sayılı Harçlar Kanununda değişiklik yapılmasına dair 2345 sayılı Yasanın 2 nci maddesinde 492 sayılı Yasaya ekli olup, 1318 ve 1977 sayılı Kanunlarla değişik (1-9) sayı ile yeniden düzenlenmesi, tarifelerle alınmakta olan harç ve resimlerden, binalar bitirilip, bina kullanma izni alınıncaya kadar istisna ve muaftır. (20.02.1997)

BAŞKAN - Sayın Komisyon ne buyurur efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkanım, tabiî, Komisyonumuzun çoğunluğu olmadığı için, bir ek madde hususunu acaba oylayabilir miyiz; zatıâlilerinizin takdirine arz ediyorum.

BAŞKAN - Ek madde değil, geçici madde efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Bu geçici maddeyle haklı talepleri var mıdır, yok mudur; ciddî tetkik isteyen bir hadisedir. Şu anda muttali olduk; dolayısıyla, katılmamız mümkün değil; ama, gerçekten böyle bir ihtiyaç varsa, ayrı bir madde halinde getirilebilir ve bu da görüşülebilir; teklif sahibi, teklif olarak da verebilir...

BAŞKAN - Sayın Başkan, katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, gerekçe mi, söz mü?..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, gerekçenizi açıklamak üzere, size kısa bir süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; geçici madde talebi hakkındaki düşüncelerimiz şu idi:Şayet, bundan önce organize sanayi bölgelerine gidilmiş, bir tarhiyat yapılmış ise, bu maddenin kabulünden sonra, bu tarhiyatın haksız bir tarhiyat olacağı gerekçesiyle, birinci talebimizde, böyle bir geçici madde önergesi vermiştik. Komisyon katılmadı, sizler de reddettiniz. Şayet, karşımıza böyle bir tarhiyat çıkarsa, organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak, Maliye Bakanlığı ihtilafa düşecek. Bu ihtilafın giderilmesi nasıl temin edilecek; bunu bilemediğimiz için, böyle bir geçici madde önergesi vermiştik.

Bu önergeye katılmanızı özellikle teklif ediyorum; zira, bilhassa, orta ve küçük ölçekli esnafın yapmış olduğu sanat sitelerinde sıkıntılar yaşanacaktır. Bu sıkıntıların yaşanmaması istikametinde desteklerinizi talep ediyor; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, önergeyle ilgili olarak Komisyon ve Hükümetin görüşü alındı; katılmadılar; önerge sahibi de görüşlerini ifade buyurdu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Yıldız; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) - Değerli milletvekilleri, amacım, bu tasarının yürürlük maddesi üzerinde konuşmak ve sizleri oyalamak değil; ama, sizlerin de yakından tanığı olduğunuz bir olayı dile getirmekte yarar görüyorum ve bu konuda da sizlerin desteğini istiyorum.

Bilindiği üzere, Erzincan, Gümüşhane ve Tunceli İllerinde Vuku Bulan Deprem Afeti ile Şırnak ve Çukurca'da Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Yasa, Yüce Meclisimizce 28.8.1992 tarihinde kabul edilmiş ve 5.9.1992 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu yasanın 1 inci maddesi, Erzincan, Gümüşhane ve Tunceli merkez ve ilçelerinde 1992 Mart ayında meydana gelen deprem nedeniyle afete maruz bölge ilan edilen yerlerde normal hayatın devamını sağlayacak hizmetlerin yürütülmesini ve Şırnak ile Çukurca'da meydana gelen hasar ve tahribatın giderilmesi hususunda gerekli yardımların yapılmasını amaçlamaktadır; ancak, şunu görüyoruz: Bu yasanın, yani bahsettiğim Erzincan Deprem Yasasının 21 inci maddesinde de "Bu Kanun, yayımını takip eden beşinci yılın sonunda yürürlükten kalkar" denilmektedir. İşte, bu yasa, içinde bulunduğumuz yılın eylül ayının 9'unda sona ermektedir; ama, gelin görün ki, Erzincan'da ve çevresinde, halen, başta belediye hizmetleri olmak üzere, köy ve kentteki tüm hizmetlerin, konutların, iş merkezlerinin ve altyapının sağlıklı bir şekilde sona erdirilemediği de açıkça ortadadır. Bu nedenle, Yüce Heyetinizden, görüşmekte olduğumuz tasarının yürürlük maddesinin görüşülmesi sırasında, Erzincan'da, daha sona ermemiş, bitirilememiş, mağduriyetleri giderilememiş olan Erzincan Yasasının sona ermek üzere olan bu maddesinin,değiştirilerek, 3 üncü maddeye ek yapmak şartıyla bir yıl uzatılmasını talep ediyorum. Bu konuda desteğinizi istiyorum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum.

Efendim, maddeyle ilgili bir önerge vardır; ancak, bu önergeyi hukuk tekniği açısından işleme koymamız mümkün değil, içeriği açısından da mümkün değil. Zannediyorum, yazarken de bu fark edilerek yazıldı.

Değişiklik şu:

"Madde 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

5.9.1992 tarih ve 2336 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3838 no'lu Kanunun yürürlük tarihi bir yıl uzatılmıştır."

Yani, bu, tam bizim İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinde tarifini gördüğümüz, buradaki bir düzenlemeyle başka bir kanunda tadilat yapmaktır; bu sebeple, işleme koymam mümkün olmadı.

Teşekkür ediyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Siz bilirsiniz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Efendim buyurun; affedersiniz...

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - 1 inci maddenin Komisyonda tekrar görüşülmesi sırasında, yürürlük maddesinde değişiklik olabilir; çünkü, 1 inci maddede sözü edilen depremler veya tabiî afetlerle ilgili farklı düzenlemeler çıkabilir; o nedenle...

BAŞKAN - Peki. Düzenlenecek 1 inci madde sebebiyle mi efendim?

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Evet.

BAŞKAN - Peki, mümkündür, hayhay.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Yürürlük maddesinde değişiklik olabilir. O nedenle, oylamamakta yarar var.

BAŞKAN - Sayın Uluğbay'a bir şey arz etmiştim, hata olursa düzeltiriz diye; doğrudur.

Sayın Komisyonun da bir fikrini alalım efendim, sağlam olsun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkanım, doğrudur; yeni düzenlemede olur ki, yürürlüklerin muhtelif tarihlere kayması mümkündür. Dolayısıyla, yürürlük maddesinin kalmasında fayda vardır.

Arz ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Tabiî.

Sayın Temizel doğrudur buyurdu, Sayın Komisyon Başkanı doğrudur buyurdu, Başkanlık da doğrudur dediğine göre ve doğru da tek olduğuna göre, bu iki maddeyi şimdilik işleme koymuyoruz, Komisyondan anamadde dönünceye kadar, bunu talik ediyoruz yarına.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, 3 üncü maddeyi de Komisyona verin, değişiklik gerekiyorsa birlikte yapılsın.

BAŞKAN - Tabiî, doğru.

Sayın Komisyon, birlikte düzenleme açısından böyle bir ihtiyaç duyar mısınız efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Sayın Başkanım, takip edemedim özür diliyorum efendim.

BAŞKAN - Efendim, yürürlükle ilgili 3 üncü maddede, acaba, 1 inci madde etkili olabilirse, birlikte mütalaa edebilmeniz için Komisyona alır mısınız diye soruyoruz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ . ERTAN YÜLEK (Adana) - Onu beyan ettim Sayın Başkanım. Yani, daha evvel konuştuğumda onu beyan etmiştim. Olur ki -çok az bir ihtimal gibi görünüyor; ama- değişebilir.

BAŞKAN - O zaman?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Yani, birlikte mütalaa etmekte fayda var.

BAŞKAN - O zaman 3 üncü maddeyi de istiyor Komisyon öyle mi efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Evet.

BAŞKAN - Komisyon, 3 üncü maddenin de Komisyona verilmesini ifade buyurdu. 3 üncü madde de, 1 inci maddeyle birlikte, Komisyona verildi.

4 üncü madde üzerinde bugün işlem yapmıyoruz, diğer maddeler Komisyondan geldiği zaman birlikte görüşeceğiz.

6.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya ve 4 Arkadaşının; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/729) (S. Sayısı :316) (1)

BAŞKAN - Elinizdeki gündemin 150 nci sırasında olmakla beraber, bugünkü düzenlemeye göre, 6 ncı sırada bulunan, Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya ve 4 Arkadaşının; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir; komisyon raporu okunmayacaktır.

Tümü üzerinde söz talebi var mı efendim?

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Grubumuz adına Sayın Hüseyin Yayla konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Daha önce, Sayın Sav var.

Tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin teklif üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; Yüce Meclisi en içten saygılarımla selamlıyorum.

Yüksek Seçim Kurulu, ilkin 1961 Anayasasıyla bir anayasal kuruluş olarak belirlenmiş ve önemli işlevlerle görevlendirilmiş bulunmaktadır. Kurul, Anayasanın 79 uncu maddesiyle düzenlenmiştir. Anayasa "seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır" demektedir. Seçimlerin başlangıcından bitimine kadar, seçimin düzeni, yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Seçim süresince ve sonrasında, seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyetleri ve itirazları incelemek ve karara bağlamak yetki ve görevi de yine Yüksek Seçim Kurulunundur. Kurulun kararları kesindir ve bu kararlara karşı başka bir mercie başvurulamaz.

Seçim kurullarının nasıl oluşacağı ve örgütleneceği ise 298 sayılı Kanunla belirlenmiştir. Seçim kurulları, temel anayasal görevlerinin yanında, başka görevler de üstlenmiş bulunmaktadır. Anayasanın 135 inci maddesiyle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının organ seçimleri de yargı gözetiminde yapılmaktadır. Ayrıca, bilindiği gibi, Siyasî Partiler Kanununa göre, partilerin organ seçimleri de yargı gözetim ve denetiminde yapılmaktadır. Bu kapsamlı görevlendirme, yargının temel işlevi yanında verilmiş olan başkaca ödevlerin yerine getirilmesini de ağırlaştırmaktadır.

İlçe ve il seçim kurulları hemen bütün yıl seçimlerle uğraşmaktadır. Gerçi, bütün seçimlere itiraz ve şikâyet yolları Yüksek Seçim Kuruluna götürülmemektedir; ancak, bütün ülkeye yayılmış olan ilçe ve il seçim kurullarının merkezî ve üst kademesi olan Yüksek Seçim Kurulunun ağır sorumluluk getiren bu iş yükü ve çalışma düzeni yeni önlemler alınmasını zorunlu kılmıştır. İşte, huzurunuzda bulunan değişiklik teklifi bu zorunluluklar nedeniyle hazırlanmış bulunmaktadır.

Yüksek Seçim Kurulunun görevlerindeki artış ve Kurulun sürekli çalışma zorunluluğu, hizmetin, ek bir görev olmaktan çıkarılarak, sürekli bir görev gibi ele alınmasını zorunlu kılmış bulunmaktadır.

Yüksek Seçim Kurulu, artık, yalnızca milletvekili seçimleri sırasında yoğun çalışan, onun dışında dönemsel toplantılarla yetinen bir çalışma düzeninden uzaklaşmış ve hemen bütün yıl sürekli çalışan bir kurul haline dönüşmüş bulunmaktadır.

Değişen teknolojiye göre de çalışma düzeni ve kuruluşun işlevleri yoğunlaşmıştır. Seçmen kütükleri için bilgisayar ortamına bir an önce geçilmesi zorunludur. Kurulun bu alandaki ödeneği yeterli hale getirilmelidir. Personelin de yeni gereksinimlere ve gelişmelere uygun olarak yapılanması zorunlu bulunmaktadır. Herhalde, Yüksek Kurulda görevli yargıçların da, giderek, tamzamanlı çalışmaları gereği gündeme gelecektir. Teklif, şimdilik, sadece Başkanın tamzamanlı çalışmasını öngörmektedir. Bu çalışma düzeninin sağlanması için, Yüksek Seçim Kurulu Başkanının görev süresince asıl Kurumundan izinli sayılması önerilmektedir.

Yüksek Seçim Kurulunun önündeki önemli bir görev de, seçmen kütüklerinin yazımıdır. Son genel yazım 1993 yılının temmuzunda yapılmıştır. 298 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi "kütüklerin her dört yılda bir yeniden yazılacağını" öngörmektedir. Bu dört yıllık süre içerisinde, hem nüfus artışı hem de seçmen sayısını ve oranını değiştiren önemli gelişmeler olmuştur. Bilindiği üzere, 19 uncu Dönemde, Temmuz 1995'te çıkarılan 4121 sayılı Yasayla yapılan Anayasa değişikliği, seçmen sayısını önemli biçimde etkilemiştir. Seçmen yaşının 18'e indirilmesi ve ayrıca, yurt dışında oturan seçmenlerin daha etkili ve daha yaygın biçimde oy kullanabilmelerini sağlayacak bir düzenlemenin Anayasada yapılmış olması, 3,4 milyon yurttaşımızın seçimlerde etkin biçimde oy kullanmalarını sağlayacak bir düzenlemeyi gerektirmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye'deki göç ve nüfus hareketlerinin ne kadar hızlı olduğunu hep biliyoruz ve bu nedenle, özellikle, kırsal kesimden, sanayi bölgelerine ve metropollere, büyük kentlere yahut Güneydoğu Anadolu'da terör nedeniyle oluşan hızlı nüfus hareketleri ve nüfus akışındaki yoğunluk, seçmen kütüklerinin yeniden ve sık sık gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Bütün bu gelişmeler, Yüksek Kurulun görevlerine yeni sorunların ve yeni ödevlerin eklenmesine yol açmıştır.

Seçim kurullarına görevlerinde hizmet veren ve geçici olarak çalışan personelin de hizmet için yeterli birikimi olan kişiler arasından seçilmesi zorunluluğu ortadadır. Bu personele ödenmekte olan ve 298 sayılı Yasayla belirlenmiş olan ücretlerin, hem zamanla hem de hızlı artan enflasyon nedeniyle günün koşullarının çok gerisinde kaldığı göz önünde tutularak, teklifte, bu personele ödenecek gündeliklerin artırılması yoluna gidilmiş ve yeni bir düzenleme önerilmiş bulunmaktadır.

Teklifle yapılan bir diğer düzenleme de, Kurul üyesi olan 5 kişinin görev süresinin bir yıl için uzatılmasıdır. Bilindiği üzere, Yüksek Seçim Kurulunun üyeleri altı yıl için seçilmekte ve altı yıl süreyle görev yapmaktadırlar. Kurul üyeleri, dönüşümlü olarak, üç yılda bir yarısı yenilenmek suretiyle oluşturulmaktadır. Bugün görev yapmakta olan Kurulun üyelerinin bir bölümü 1993 yılı ocak ayında, bir bölümü ise, 1996 yılı ocak ayında seçilmişlerdir. Amaç, Kurulun tümü değiştirildiğinde, genel seçim deneyimi geçirmiş üyelerin yerine tümüyle yeni ve hiç seçim geçirmemiş üyelerden oluşmuş bir kurula görev yüklememektir. Böylece, Kurulun üyelerinin yarısı ilk kez bir genel seçimde görev yapmış olsa bile, öbür yarısı seçim deneyiminden geçmiş üyeler olacaktır; çünkü, 1993 yılı ocak ayında göreve başlayan üyelerin görevleri 1999 yılı ocak ayında sona ermekte, daha sonra seçilmiş olanların da 1996 yılı ocak ayında seçilmiş oldukları düşünülürse, görevleri 2002 yılı ocak ayına kadar devam edecek; ancak, bu üyeler, herhangi bir seçim yapmamış oldukları, bir genel seçimden geçmemiş oldukları için, seçim konusunda gerekli deneyim ve birikimden yoksun bulunmakta olacaklardır. Bu nedenle, geçici bir hükümle, bu Kurulun 1993 yılı ocak ayında seçilmiş olan üyelerinin görev sürelerinin 2000 yılı ocak ayına kadar uzatılması önerilmektedir. Aksi takdirde, Ocak 1999'da görev süresi bitecek üyeler, Mart 1999'da, tabiî, olağan olarak yapılması gereken genel yerel yönetim seçimlerinden önce görevden ayrılmış olacakları için, Kurulun, tümüyle bir genel seçim deneyimi geçirmemiş üyelerden oluşması durumu meydana gelecektir.

Gerçi, bu oluşum yadırganabilir; çünkü, yasayla, bir genel düzenlemenin, geçici bir hüküm şeklinde kural dışına alınması, belki de, yadırganacak bir şeydir; ama, biraz önce arz etmeye çalıştığımız üzere, seçim hukuku ve seçim kanunları, deneyim gerektiren bir hukuk dalı haline gelmiştir ve bu deneyim, daha çok, bir genel seçimle elde edilebilmektedir. Ara seçimler de kaldırıldığına göre, Yüksek Kurulun tüm üyelerinin, hiçbir genel seçimden geçmemiş üyelerden oluşmasının sakıncasının giderilmesi düşünülmüş bulunmaktadır. Bu nedenle, bir uzatma önerisi yapılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Yüksek Seçim Kurulunun görevleri ve seçmen kütükleriyle ilgili kanunun yeni oluşumlar karşısındaki gereksinimleri, ihtiyaçları göz önünde tutularak yapılmış olan bu teklifi, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyor ve olumlu oy vereceğimizi belirtiyoruz.

Yüce Meclisi en içten duygular ve saygılarla yeniden selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Efendim, bir gruba daha söz verebiliriz.

Sayın Yayla, 10 dakikada biter mi efendim?

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Efendim, bitmezse, konuşması bitene kadar çalışma süresinin uzatılmasına dair karar alırız.

BAŞKAN - Bitene kadar değil... 10 dakikada biterse, söz vereceğim; yoksa, yarına bırakacağım. Fesahat onu gerektirir; kısa sürede çok söylemek... Değerli üyemiz onu becerir efendim.

Buyurun Sayın Yayla.

ANAP GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYLA (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşülmekte olan 316 sıra sayılı teklifin genel gerekçesinde ifade edildiği gibi, 298 sayılı Kanun, 26.4.1961 tarihinde kabul edilmiş ve görev alacak üyelerin koşulları da o günün şartlarına göre saptanmıştır. Parti sayısının ve seçmen sayısının azlığı dolayısıyla, seçim iş ve işlemlerinin azlığı gündeme gelmekteydi. Bu nedenle, Yüksek Seçim Kurulunu oluşturan başkan ve üyelerinin aslî görevleri olan Danıştay ve Yargıtaydaki görevlerinin de devamı, o koşullarda, o şartlarda esas alınmış idi. Ancak, bugün itibariyle, siyasî parti adedinin 33 gibi bir rakama ulaşması, seçim işlerini yürüten personel sayısının, merkez ve taşra teşkilatlarıyla birlikte, 3 832'ye erişmesi, buna karşın, çağın getirdiği teknolojik gelişmelere layıkıyla ayak uydurulamaması, 1987 yılında Yüksek Seçim Kuruluna bağlı kurulan Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde merkezî bilgisayar ortamının yerleştirilmesine gayret göstermesine rağmen, özellikle, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı aslî görevini de devam ettirmek zorunda olduğundan, şu an itibariyle ancak 17 ilde bilgisayar ortamı tesis edilmiş bulunmaktadır.

Bugün Türkiye genelinde bilgisayar ağı kurulmuş olsaydı, siyasî gündemi meşgul eden erken seçim tartışmalarında yeniden bir seçmen kütüğü yazımı ve süre talebi söz konusu olmayacaktı. Bu nedenle, öncelikle, Yüksek Seçim Kurulu Başkanının, 1 inci maddede teklif edildiği şekilde, Başkanlığının devam ettiği sürece kurumundan izinli sayılması zarureti meydandadır.

Değerli milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulu bünyesinde istihdam edilen geçici hizmetli elemanlar ile seçim dönemlerinde istihdam edilecek görevlilerin, yani, sandık başkanı, sandık kurulu üyeleri ve siyasî parti temsilcisi müşahit görevlilerinin bulunduğu kesimin ücretlerinde, diğer kamu görevlilerine son uygulanan zamlara rağmen, halen bir iyileştirme yapılamamıştır. Son uygulanan memur zamlarından istifade edemedikleri için, bahse konu bu görevlilerin mağduriyetlerinin önlenmesi için, gündelik miktarın tavanının, 800 bin liradan 1 milyon 300 bin TL'ye çıkarılması öngörülmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Yasaya, 3 üncü maddeyle, ek geçici 20 nci maddenin eklenmesi zarureti doğmuştur. Zira, seçimlerin sağlıklı ve düzenli yapılabilmesi ve sonuçlarının selameti esas amaçtır.

Bu münasebetle, Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili kısa bir bilgi aktarmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulu 11 sayın üyeden meydana gelmektedir; bunun 6 üyesi Yargıtaydan, 5 üyesi Danıştaydan teşekkül eder.

Bu Sayın Kurulun göreve başlayış ve görev alış takvimiyle ilgili durum da şöyledir: Ocak 1993'te göreve gelen ve süreleri Ocak 1999'da bitecek olan 5 üye halen görevdedir. Ocak 1996'da göreve gelen ve süreleri 2002 yılında bitecek olan 6 üye de keza, halen görevdedir.

Sayın milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimleri ve 7 Kasım 1993 seçmen kütüklerinin yeniden yazımı, 1993 Ocağında göreve başlayan sayın kurul üyelerince gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, bu dönem görevlileri, fiilen, seçim ve kütük yazımı konularını yaşamışlardır, deneyim sahibi olmuşlardır; ancak, görev süreleri Ocak 1999'da sona erecektir ve yeni sayın üyeler göreve geleceklerdir. Ocak 1996 yılında göreve başlayan sayın kurul üyeleri de bir seçim geçirmediklerinden, her iki dönem sayın kurul üyeleri bu konuda fiilî seçim tecrübesi edinmemiş olacaklardır. Ancak, hemen Mart 1999'da Mahallî Genel Seçimler yapılacaktır. Bizler, 1993 Ocağında görev alarak, geçirdiğimiz seçimleri gerçekleştiren 5 üyenin görev süresini Ocak 2000'e kadar ötelediğimiz takdirde, seçimlerin daha sıhhatli ve düzenli olmasını temin etmiş olacağız.

Bu münasebetle, yasada üç madde olarak yer alan konuların, yapmış olduğum açıklamaların paralelinde gerçekleştirilmesinin, en sıhhatli ve olumlu sonuç olacağı kanaatindeyim.

Ben, tükenmekte olan süreyi de zorlamamak amacıyla, sözlerime burada son veriyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yayla, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, görüldüğü üzere 4 dakika gibi kısa bir süre kaldı. Bu kısa süre içinde, gruplara söz vermenin bir anlamı olmayacak. Bu sebeple, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek için, 5 Haziran 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.56

VII.-SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi -Hamidiye Köyü içmesuyu projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un yazılı cevabı (7/2620)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Bekir Aksoy tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla. 23.7.1996

Hilmi Develi

Denizli

Konu :Denizli, Güney İlçesi Hamidiye Köyü içme suyu projesi,

Soru 1. Daha önce alt yapı çalışmaları yapılmış olan Güney İlçesi -Hamidiye Köyü içme suyu projesinin hayata geçirilmesi için çalışmalarınız var mıdır?

T. C.

Başbakanlık

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2.6.1997

Sayı :B.02.1.KHZ.0.01.00.01-2168-21916

Konu :Soru Önergesi.

T.B.M.M. Başkanlığı Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi :22.5.1997 tarih ve 6867 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekindeki listede tarih ve sayıları belirtilen Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'ye ait soru önergelerinin cevaplandırılmadığı belirtilmektedir.

Ancak yapılan incelemede 2.8.1996 tarih 7/2621 sayılı ve 7/2622 sayılı Soru Önergelerinin ekte fotokopisi sunulan 20.5.1997 tarih ve 3031 sayılı yazımızla cevaplandırıldığı anlaşılmıştır.

Denizli -Güney -Hamidiye Köyü içme suyu hakkındaki 7/2620 sayılı Soru Önergesi incelenmiş olup, adı geçen ünitede 1995 yılında H.J.E. yapıldığı Gümüller pınarından başka yerden su alma imkânı bulunmadığı, Gümüller pınarının ise ihtilaflı olduğu anlaşılmıştır. İhtilaf halledildikten sonra programa alınacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Bekir Aksoy

Devlet Bakanı

2.-Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun;

-Büyük Menderes Millî Parkına,

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;

-Büyük Menderes Millî Parkında meydana gelen yangına,

İlişkin soruları ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/2636, 2647)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. Hüsnü Sıvalıoğlu

Balıkesir

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Millî Parkı Ülkemiz millî parkları içerisinde fauna ve flora açısından en önemlilerinden birisidir. Son zamanlarda bu millî parkımızla ilgili bazı spekülasyonlar yapılmaktadır. Alanın daraltılması, kısmen satılması, bazı bölgelerinin imara açılması gibi iddialar ayyuka çıkmıştır.

Soru 1. Büyük Menderes Deltası Millî Parkı ile ilgili yukarıda kısaca arz edilen iddialardan Bakanlığınızın bilgisi var mıdır?Varsa bu iddialar doğru mudur?

Soru 2. Bakanlığınız bu konuya yönelik herhangi bir çalışma yapmayı ve tedbir almayı düşünmekte midir? Bu tedbirler neler olacaktır?

Soru 3. Deltaya hayat veren Büyük Menderes Nehrinde meydana gelen kirlenmeyi önlemeye yönelik herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak cevaplandırılamasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Dekarlarca orman alanının yandığı Dilek Yarımadası Büyük Menderes Millî Parkı ile ilgili olarak;

1. Sabotaj olduğu büyük bir ihtimal olan bu yangınla ilgili olarak Bakanlığınız bir soruşturma başlatmış mıdır?

2. Yanan Millî Park alanını imara açma teşebbüslerine karşı ne gibi önlemler almaktasınız?

3. Deltaya hayat veren Büyük Menderes Irmağı'nda had safhalara ulaşan kirlilik için ne gibi tedbirler almaktasınız?

T. C.

Çevre Bakanlığı

Çevre Koruma Genel Müdürlüğü 30.5.1997

Sayı :B.19.0.ÇKG.0.10.00.03/967-3562

Konu :Yazılı Soru Önergesi. (Dilek Yarımadası - B. Menderes Deltası Millî Parkı)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6705 sayılı yazınız.

İlgi Yazınız ekinde Bakanlığımıza gönderilen, Balıkesir milletvekili Sayın Hüsnü Sıvalıoğlu ve İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın Büyük Menderes Deltası -Dilek Yarımadası Millî Parkı ile ilgili olarak vermiş oldukları Yazılı Soru Önergeleri incelenmiştir.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın soru önergelerinde yer alan anılan alandaki yangınla ilgili soruya cevap olmak üzere; sözkonusu alan 2873 sayılı Yasa gereğince Millî Park statüsünde olduğu için, alana ait her türlü tasarruf Orman Bakanlığının yetkisindedir. Dolayısıyla anılan yangına ilişkin yasal takip Orman Bakanlığının uhdesindedir.

Dilek Yarımadası -B. Menderes Deltası Millî Parkını dünya standartlarında koruyarak, bilimsel amaçlı doğal kaynak niteliğinin devamlılığını koruma-kullanma dengesinin tesisi ile sağlayabilecek bir yönetim planının oluşturulması amacıyla, anılan alan için Orman Bakanlığınca "Dilek Yarımadası -B. Menderes Deltası Millî Parkı Master Plan" çalışması yapılmıştır.

Sözkonusu çalışmanın ilgili tüm aşamalarına Bakanlığımızca teknik destek verilmiş ve Orman Bakanlığı koordinatörlüğünde gerçekleştirilen arazi etütlerine katkı sağlanmıştır.

Anılan Master Planın nihaî durumunun değerlendirilmesi amacıyla, 14.3.1997 tarihinde Orman Bakanlığında ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla gerçekleştirilen toplantıya ait tutanak yazımız ekinde sunulmaktadır. Tutanakta da görüleceği üzere, Millî Park sınırlarının dışında kalan ve sistemin başlangıcını oluşturan havzada yapılacak herhangi bir faaliyet delta kesimini doğrudan etkileyeceğinden, ilgili tüm bakanlıklar ve kuruluşların görüşleri alınmak koşuluyla gerçekleştirilebilecektir. Ayrıca, prensipte Master Plan kararlarına aykırı olmayan teklifler ise Orman Bakanlığı, Millî Parklar ve Av -Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Millî Parklar Daire Başkanlığından gerekli izin alındıktan sonra ilgili bakanlık ve kuruluşlarca uygulanacaktır.

Bölgedeki ikinci konut yapımı talepleriyle ilgili olarak, ikinci konut yapımına izin verilmesi durumunda içme ve kullanma amaçlı yeraltı suyu çekiminin artacağı, bunun da ileride su sıkıntısı yaratacağı, aşırı su çekiminin yeraltı suyunun azalmasına ve lagünden tuzlu su girişi ile yeraltı suyu kalitesinin bozulmasına, ayrıca bölgede yapılacak tesislerin su kirliliğine sebep olacağı gerekçesiyle ikinci konut ve turistik tesis yapımına izin verilmemesi gerektiği görüşü de ilgili Bakanlığa iletilmiştir.Bölgede şayet ikinci konut yapımına izin verilecek ise, yeraltı suyunun kirlenme ihtimali göz önünde bulundurularak atıksuların fosseptiklerde toplanması ve buradan çekilerek yine doğal ortama deşarj edilerek bertarafı yerine, atıksu arıtma tesisi kurularak bertarafının sağlanması ve bu şart yerine getirildikten sonra oturma izni verilmesi gerektiği belirtilerek, arıtma tesisi kuran, inşaası tamamlanan ve oturma izni alan konutların atıksu arıtma tesislerinin tam olarak çalıştırıp çalıştırmadığının anılan alanın Millî Park olması dolayısıyla Orman Bakanlığınca denetlenmesi gerektiği de ilgili Bakanlığa bildirilmiştir.

Ayrıca, bölgede mevcut turizm tesisi ve işletmelerin sebep olabilecekleri kirliliğin önlenmesine yönelik olmak üzere; 2872 sayılı Çevre Kanunu ve Kanun hükümlerine uygun olarak hazırlanan "Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği" ve ilgili diğer mevzuatta ülkemizdeki su kaynaklarının her türlü kullanıma yönelik olarak korunması hakkında açık turistik tesislere yönelik "Arıtma Tesisleri Kurulması Hakkında" ve bütün tesis ve işletmelere yönelik "Arıtma Tesisleri Genelgeleri" yayımlanarak, söz konusu işletmelerin arıtma tesisi kurmaları ile ilgili noter tastikli "İş Termin Planı" vermeleri ve bu plan çerçevesinde arıtma sistemlerini kurmaları ve deşarj izin belgesi almalarına ilişkin mevcut denetimlerin sürdürülmesi, aykırı hareket edenler hakkında yasal işlemlerin uygulanması yönünde havzada yer alan Uşak, Denizli ve Aydın Valiliklerine talimat verilmiş olup, bu doğrultudaki faaliyetler sürdürülmektedir.İlgili genelgeler çerçevesinde yapılan denetimler aylık olarak Bakanlığımızca takip edilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Ziyattin Tokar

Çevre Bakanı

Dilek Yarımadası -Menderes Deltası Millî Parkı Master Plan Kararlarının Kesinleştirilmesi Amacıyla İlgili Bakanlık Temsilcileri İle Yapılan Toplantı Sonuçları

14.3.1997 tarihinde Orman Bakanlığında Müseteşar Yardımcısı Dr. Orman Taşkın başkanlığında yapılan toplantıda, katılan ilgili bakanlık ve kuruluş temsilcileri şu kararları almışlardır.

1. Master Planının temel hedef ve amacı; Dilek Yarımadası Menderes Deltası Millî Parkını dünya standartlarında koruyarak, bilimsel amaçlı doğal kaynak niteliğinin devamlılığını koruma-kullanma dengesinin tesisi ile sağlayacak yönetim planının hazırlanmasıdır.

2. Bu temel hedefe ulaşmak için Dilek Yarımadası -Menderes Deltası Millî Parkı sınırları içinde yapılan Master Plan çalışmasının yasal dayanağının, 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu ile ilgili yönetmelikleri oluşturmaktadır.

3. Bu temel mevzuat dışında bazı ulusal ve uluslararası sözleşmeler de Millî Park alanında yapılacak uygulamaları bağlamaktadır, bunlar;

Ramsar Sözleşmesi, Bern Sözleşmesi, Barcelona Konvensiyonu, Rio-de Jeneiro Sözleşmesi.

4. Fizikî sınırlayıcılar olarak tanımlanan doğal eşikler fizikî planı sınırlayan ve yönlendiren en önemli unsurlardan birisidir.Ayrıca, sulak alan oluşumunu belirleyen en önemli faktörün coğrafik koşullar olduğu düşünüldüğünde doğal eşiklerin önemi daha da ortaya çıkmaktadır.

Arazi kullanım kararlarının geliştirilmesinde dikkate alınan doğal eşikler, Millî Park genelinde habitatlar, topoğrafik yapı ve delta alanı olarak tanımlanmıştır.

Dilek Yarımadası kesiminde; yarımadanın coğrafik konumuna, topoğrafik yapısına ve iklim özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkan habitatlar, hem barındıkları bitki çeşitleri, hem de yaban hayatı açısından en önemli doğal eşiklerdir.

Menderes Deltasında ise;

Delta; kıyı kordonları, lagünler, tuzlu bataklıklar, tuzlu ve acı su kaynakları, tuzcul ortam bitkileri, Menderes Nehri, kumullar, vb. arazi parçalarının oluşturduğu hassas bir dengeye sahip sistemi ifade etmektedir. Hassas sistemin her bir parçası ve "bütünü" arazi kullanım planlanmasının en önemli doğal eşiğini oluşturmaktadır.

Doğal sistemi oluşturan her bir parça, barındırdığı bitki türleri ve yaşayan canlılar açısından önemli habitatları oluşturmaktadır. Bu nedenle delta da farklı topoğrafik özellik gösteren (düz alanlar, tepelikler, su alanları, vb.) alanlar farklı habitatlara sahip olmaları açısından önemli doğal eşiklerdir.

Millî Park sınırı aynı zamanda sunî bir eşik olan karayolu ile çakışmaktadır. Bu sebeple karayolu ile deltanın su ile temas halindeki sınırlarına kadar tarım yapılan arazi parçaları ada (tarım aktivitesi adına kazanılmış araziler) fizikî eşik olarak değerlendirilmiştir.

Deltanın sahip olduğu doğal su sisteminin devamlılığı için deltanın tamamının doğal eşik olarak değerlendirilmesi bir tesadüf değildir. Zira bu doğal sistem nedeniyle farklı bitki tür ve topluluklarının bulunması, kuş popülasyonunun fazlalığı, kuşların üreme faaliyetlerini gerçekleştirecek ortamın oluşması, balık çeşidinin ve sayısının fazlalığı bu sistemin çalışması ile gerçekleştiğinden, tüm delta flora ve fauna açısından da değerlendirildiğinde doğal eşik olmaktadır.

5. Deltanın doğal su sisteminin (Menderes Nehrinin su rejimi mevcut) çalışamasına bağlı olarak ortaya çıkan problemler ana başlıkları ile;

Menderes Nehrinin bugünkü su sistemi DSİ projesi ile yapılan tesisler vasıtası ile çalışmaktadır. Nehir ovadaki yatağına yayılmadan suyun bir kısmı barajlarda tutulmaktadır.Ovada büyük bir kısmı sulama kanalları ile sulamada kullanılmakta, artan kısım Menderes Nehir yatağından akmaktadır. Ana tahliye kanalından akan su miktarı Menderes Nehri yatağından akan miktardan fazladır. Kuzey ağız faal durumdadır. Güney kol tamamen devre dışı bırakılmıştır. Bazı kanal ağızları da direk olarak lagünlere verilmiştir.

Deltadaki ve ovadaki doğal dengenin temel unsuru olan Menderes Nehrinin su rejimindeki bu ciddî müdahale sonucu ortaya çıkan sorunlar aşağıda tamamlanmıştır.

a) Menderes Nehrinin getirdiği sedimana bağlı olarak varlığını sürdüren kıyı kordonları zayıflamaya, deniz tarafından aşındırılıp yok edilmeye, lagünler ve sulak alanlar ve dalyanlar niteliğini kaybetmeye başlamıştır.

Bu gelişme sonucunda, kıyı kordonlarının yok olması, deniz sularının karaya doğru ilerlemesi öncelikle lagünlerin, giderek tarım alanlarının deniz tarafından yok edilmesi gündeme gelecektir. Bu olaylar büyük fırtınalar, depremler, deprem dalgaları gibi doğal afetler ile birleştiğinde ortaya çıkacak zarar, mal ve can kaybını tahmin etmek zordur.

Bu olumsuz gelişmenin en belirgin örneği jeomorfoloji bölümünde belirtildiği gibi güney delta lobunun (DL9) güney kesimin sediman ile beslenememesi nedeniyle güney bölümdeki kıyı kordonlarının yok olması ile deniz sularının orayı kaplamasıdır. Bu gelişmenin 30-40 yıl gibi kısa bir süre içinde gerçekleşmesi olayın nasıl gelişebileceğini göstermektedir.

b) Kanal ağızlarının lagünlere getirilip bırakılması nedeniyle, sedimanın lagünleri doldurmasını ve sulama alanlarının da kanallarda sulama suyu depolanmasına ve sedimanın oralara çökelmesine sebep olmaktadır.

Menderes Nehrinin gerek güney, gerekse kuzey kolu, tahliye kanalları tarafından doldurulan eski lagünlere en belirgin örnekler derin göl, şaban azmağı, çanak azmağı'dır. Şaban azmağını dolduran 12 numaralı delta dilimi (Jeomorfoloji Bölümü) 1972 yılında kanal yapımından sonra bir kaç yılda 4-5 metre karelik bir göl alanını kaplamış yapay bir dolgudur ve bu olay kanallardan ne kadar sediman geldiğini göstermektedir. Bu oluşumun sonucunda beklenen gelişme; Sedimanla beslenen, gelişen ve lagünleri açık deniz etkisinden koruyan kıyı kordonlarının kısa zamanda aşınması, denizin karaya doğru ilerlemesine bağlı olarak, mevcut doğal dengenin bozulmasına sebep olacak ve tüm bunların sonucunda da lagünlerin ve sulama kanallarının sedimanla dolması, değerli sulak alanların balıkçılık olanaklarının bozulması, tarlalarda tarım yapılamaz hale gelmesi, kaçınılmaz olacaktır.

c) Menderes Nehrinin yatağı kuzeye ve güneye çevrilerek ovadaki taşkınlar önlenmeye çalışılmış, son olarak da nehrin akışı kuzey yoluna tamamen çevrilerek gerçekleştirilen tek taraflı çözüm güneydeki deltanın zayıflamasına ve aşınmaya başlamasına sebep olmuştur. Sadece ovadaki sulama çalışmaları göz önünde bulundurularak düzenleme yapılması sedimanın denize ulaşmasını engellediği için aşınmaya sebep olmaktadır.

d) Deltada yaşanan en önemli sorunlardan biri de yeterince gözlem noktası ve kayıtların olmamasıdır. Kıyı hareketleri, kum hareketleri, su ve deniz taşması, deniz düzeyi değişmeleri konusunda gözlemlerin bulunmaması nedeniyle, örneğin hava fotoğraflarında gözlenen olasılıkla 1985 yılında lagün sularının 50-60 cm. yükselip sonra çekilmesinin nedeni pek açıklanamamaktadır.

Yukarıda kısaca özetlenen mevcut durum nedeniyle deltanın tamamının doğal eşik olarak alınması zorunluluk arz etmiştir. Planlama Millî Park alanında geliştirilen plan kararları bir bütün olarak düzenlenmiştir.

Yasal ve fizikî eşiklerin değerlendirilmesinin yanısıra genel yaklaşım olarak öncelikle millî park alanı içinde yaşayan halkın ihtiyaçları, tanımlanmış ve bu esaslar doğrultusunda bölgeleme yapılmış ve Millî Park Dilek Yarımadası ve Menderes Deltası olarak üç ana bölgeye ayrılmıştır.Bu bölgeler sahip oldukları özelliklere bağlı olarak da aşağıdaki şekilde alt bölgelere ayrılmıştır.

ZON-A:Menderes Deltası :

A-1 :Hassas zon. Mutlak koruma alanı.

A-2 :Sınırlı kullanıma izin verilen zon, 2. derece koruma alanı

A-3 :Kontrollü kullanım zonu, 3. derece koruma alanı.

ZON-B:Dilek Yarımadası :

A-1 :Hassas zon, mutlak koruma alanı.

A-2 :Kontrollü kullanım zonu, 2. derece koruma alanı.

ZON-C:Doğanbey köy yerleşik alanları ve yakın çevresi;

C-1 :Eski Doğanbey köy yerleşik alanı ve Karina mevkii Eski Gümrük Binaları.

C-2 :Yeni Doğanbey Köy Yerleşik Alanı.

C-3 :Tarımsal niteliği korunacak özel mahsul alanları, doğal karakteri korunacak alanlar.

e) Millî parkın özelliklerinin korunarak gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması, iyi planlanmış yönetim planının hazırlanması kadar öneme sahip olan diğer bir husus da Millî Park içinde yaşayan yerel halkın Millî Parkı sahiplenmesinin sağlanması ve bunun içinde yerel halkın ekonomik çıkarları ile arazi kullanım kararlarının dengesinin kurulması ilkesi benimsenmiştir.

Bu husus da, Yeni Doğanbey Köy Yerleşik Alanı, sosyal, ekonomik ve demografik analitik etüd çalışması yapıldıktan sonra belirlenecek ihtiyaca bağlı olarak genişletilebilecek kararı getirilmiştir.

Millî Park içinde, yerel halkın ihtiyacının karşılanması dışında, herhangi bir yapılaşma kararı dışarıdan gelecek ikinci konut baskısı, mevsimlik geçici süre kalan nüfusu çekecektir. Bu durum, Millî Parkın koruma kullanma dengesi anlayışı ile yaşatılmasını imkânsız hale getirecektir. Özellikle Doğanbey köy yerleşik alanları civarında bulunan acı ve tatlı su kaynakları deltayı beslemektedir. Millî Parkın dışından gelecek nüfusun ortaya çıkacağı tüm olumsuzluklardan yerel halkın etkileneceği açıktır.

Ayrıca 4086 sayılı Zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerin aşılattırılması hakkında kanunun bazılarının değiştirilmesi ve yürürlükten kaldırılması hakkında kanunun ilgili maddelerine göre :

* Her ne amaç için olursa olsun, zeytin ağaçlarının sökümü Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fennî gerekçeye dayalı iznine tabidir.

* Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç zeytin sahalarına en az 1 km. yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır. Hükümlerine göre zeytinlik alanları olarak tanımlanan alanların bugünkü hali ile korunmasına karar verilmiştir.

Diğer bir düzenleme de geleneksel dalyan balıkçılık tekniklerinin kullanılacağı deltanın, mevcut balık kooperatifleri arasında hiç boşluk kalmayacak şekilde tahsis edilmesi öngörülmüştür.

Tarım, balıkçılık faaliyetlerinin devamı ve iskân ihtiyacı sağlanmıştır.

7. 27 675 ha'lık Millî Park alanında, Millî Park koruma statüsü kriterlerine göre uygulamanın yapılması ve denetiminin sağlanabilmesi için diğer ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşların çalışmalarında koordinasyon, Orman Bakanlığı Millî Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Millî Parklar Daire Başkanlığınca yürütülebilecektir.

Millî Park Alanının özellikle Menderes Deltası coğrafik sınırların tanımladığı bir oluşumdur. Bu nedenle coğrafik oluşumun sonucunu yansıtan deltanın, kıyı kordonlarının, lagünlerin, tuzcul alanların, sazlıkların oluşturduğu bölgenin korunabilmesi ancak havza bazında önlem alınması ile olabilecektir. Dolayısıyla, Millî Park sınırları dışında kalan ve sistemin başlangıcını oluşturan havzada yapılacak herhangi bir faaliyet (olumlu veya olumsuz) delta kesimini doğrudan etkileyeceğinden diğer ilgili bakanlıklar ve kuruluşlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanmasıyla istenilen sonuçlar elde edilebilecektir.

Prensip olarak Master Plan Kararlarına aykırı olmayan teklifler Orman Bakanlığı Millî Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Millî Parklar Daire Başkanlığından gerekli izin alındıktan sonra ilgili bakanlık ve kuruluşlarca uygulanacaktır.

14.5.1997 tarihinde Orman Bakanlığında Müsteşar Yardımcısı Dr.Osman Taşkın başkanlığında yapılan toplantıda, yukarıda özetlenen Master Plan Kararları alınmıştır.

Orman Bakanlığı Orman Bakanlığı Orman Bakanlığı OGM

Dr. Osman Taşkın Kenan Gerçek Hüseyin Hacıoğlu

Müsteşar Yardımcısı APK Dai. Bşk. Daire Başkanı

3.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Gaziantep İli İslahiye İlçesinin öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2792)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

Gaziantep

Soru :Gaziantep İli, İslahiye İlçesindeki merkez orta öğretim kurumlarında okuyan 1 000 dolayındaki öğrenci, gayrî sıhhî şartlarda ikâmet etmektedir. Öğrencilerin ikâmet edecekleri sağlıklı bir öğrenci yurduna ihtiyaç bulunmaktadır. Bu amaçla bugüne kadar bir çalışmanız olmuş mudur? Eğer bir çalışmanız olmamışsa, bundan sonra söz konusu ihtiyacın giderilmesi hususunda nasıl bir çalışma yapmayı planlıyor sunuz?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 3.6.1997

Sayı :B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1412

Konu :Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 20.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2729-6666/6833 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar'ın "Gaziantep İslahiye İlçesinin öğrenci yurdu ihtiyacına" ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Gaziantep İli İslahiye İlçesinde 300 öğrenci kapasiteli yurt yapımına başlanılmış olup, 1997 yılı içinde bitirilmesi planlanmıştır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

4.-Bursa Milletvekili Yüksel Aksu'nun, bir RTÜK üyesi tarafından hazırlanan sözlüğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/2748)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 12.5.1997

Yüksel Aksu

Bursa

Ulusal basınımıza da yansıyan; Millî Eğitim Bakanlığınca orta dereceli okullara tavsiye edilen, Radyo Televizyon Üst Kurulu üyesi Mehmet Doğan'ın hazırladığı "Büyük Türkçe Sözlük" sözlükle ilgili olarak;

1. Yukarıda bahsedilen bizce siyasî kimliği açıkça bilinen Âkit Gazetesi Yazarı Mehmet Doğan tarafından hazırlanan sözlük Millî Eğitim Bakanlığına bağlı orta dereceli okullara tavsiye edilmiş midir?

2. Böyle bir tavsiye söz konusu ise, ülkemizin içinde bulunduğu bu hassas ortamda, insanları inançları doğrultusunda kamplaştırmaya yönelten, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini ortadan kaldırma heveslilerine çanak tutan, bu sözlüğü orta dereceli okullara kim ne amaçla tavsiye etmiştir?

3. Adı geçen sözlüğün Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulların kütüphanelerinde yer aldığına ilişkin bilgiler doğru mudur? Bu sözlüğün orta dereceli okulların kütüphanelerinde varlığının saptanması halinde, toplumsal barışa çok daha ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, taraflı ve bilim dışı bu yayını Millî Eğitim Bakanlığına bağlı orta dereceli okulların kütüphanelerinden kaldırmayı düşünüyor musunuz?

4. "Büyük Türkçe Sözlük" adlı eserin 710 uncu sayfasında laikliğin tanımı olarak, "... 2. Din olmama hali, dinsizlik" ifadesinin yer almasını ve bakanlığınızın adı geçen eseri tüm orta dereceli okullara tavsiye etmesini, çağdaş ve laik TürkiyeCumhuriyetinin bir bakanı olarak nasıl değerlendiriyor sunuz?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 4.6.1997

Sayı :B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1423

Konu :Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 20.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2748-6723/18307 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Yüksel Aksu'nun "Bir Radyo Televizyon Üst Kurulu üyesi tarafından hazırlanan sözlüğe ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Büyük Türkçe Sözlük; 1982 yılında iki öğretmene incelettirilmiş olup, o zamanki mevzuat çerçevesinde eğitim ve öğretim açısından uygun bulunarak 12 Nisan 1982 tarih ve 2110 sayılı Tebliğler Dergisinde tavsiye edilmiştir.

Söz konusu eserin tavsiyesinden sonra dokuz baskısının daha yapıldığı, dördüncü ve onuncu baskılarının önsözlerinde de açıklandığı üzere 10 000 kelime ve 5 000 civarında deyim, terim ve terkip eklenerek 1169 sayfa artırıldığı halde Bakanlığımıza bilgi verilmediği yapılan incelemelerden anlaşılmıştır. Bilgi verilmeden yapılan değişiklikler nedeniyle bu eserin tavsiyesi Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları İnceleme Yönetmeliğinin 18 inci maddesinin (b) ve (c) fıkraları hükmü gereğince 21.5.1997 tarih ve 4984 sayılı Onay ile yayınlanacak Tebliğler Dergisinin ilk sayısında duyurusu yapılmak üzere iptal edilmiştir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.