Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 28 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

101 inci Birleşim

3 . 6 . 1997 Salı


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerinin içinde bulundukları ekonomik duruma ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un cevabı

2. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, yerel yönetimlerin problemlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in cevabı

3. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesiyle ilgili uygulamalara ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı Abdullah Gül'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/815)

2. - İstifa eden ve istifası kabul edilen Işılay Saygın'dan boşalan Devlet Bakanlığına yeni bir atama yapılıncaya kadar, Sağlık Bakanı İsmail Karakuyu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/816)

3. - Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/817)

4. - Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, dönüşüne kadar, TBMMBaşkanı Mustafa Kalemli'nin vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/818)

5. - Almanya, İsveç ve Norveç'e gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/819)

6. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/193)

7. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca, Polonya Parlamentosundan bir heyetin ülkemizi ziyaretinin kararlaştırıldığına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/820)

8. - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/821)

9. - Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan asıl üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/822)

10. - Arnavutluk Meclis Başkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin yapılacak seçimlere gözlemci olarak davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/823)

11. - Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/225) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/194)

12. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/460) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/195)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 24 arkadaşının, Batman İlinin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - 3.6.1997 Salı günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi ile (10/25) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün, pancar taban fiyatlarına ve buğday alımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/2505)

2. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, Erzurum Özel Tip Cezaevindeki bazı tutukluların açlık grevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın yazılı cevabı (7/2536)

3. - Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun;

- Çeltik üreticilerince tarım kredi kooperatiflerinden satın alınan tarım girdilerine,

Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün;

- Gıda katkı maddeleri üreten işyerlerinde mesul müdür bulundurulması zorunluluğuna,

- Hayvan sigorta bedellerine ve üreticilerin tarım kredi borçlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/2497, 2501, 2502)

4. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün,

- Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personelin sayısına,

- Personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın yazılı cevabı (7/2560, 2579)

5. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yazılı cevabı (7/2582)

6. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, Uluslararası İslâmi Halk Komutanlığı adında bir örgütte görevi olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2594)

7. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın;

- Başbakanlıkta görevli üç bürokratın Hac seyahatine,

- Hacca giden milletvekillerine indirim yapılıp yapılmadığına,

- Suudi Arabistan makamlarınca hacılara dağıtılan broşürlerde laiklik karşıtı propaganda yapıldığı iddialarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nevzat Arcan'ın yazılı cevabı (7/2600, 2601, 2603)

8. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2610)

9. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, İslâm Halk Komutanlığı üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2618)

10. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un yazılı cevabı (7/2622)

11. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2635)

12. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2638)

13. - Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2639)

14. - Diyarbakır Milletvekili Muzaffer Arslan'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2640)

15. - Trabzon Milletvekili İbrahim Çebi'nin, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2641)

16. - Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir'in, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2642)

17. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2643)

18. - Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2644)

19. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2645)

20. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, sınırdışı edilen İran'lı mültecilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yazılı cevabı (7/2648)

21. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, telefon görüşmelerinin ücretlendirilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/2651)

22. - İstanbul Milletvekili Cavit Kavak'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2654)

23. - Amasya Milletvekili Aslan Ali Hatipoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2655)

24. - Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2656)

25. - Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2657)

26. - İstanbul Milletvekili Emin Kul'un, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2659)

27. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Tariş'e DFİFkredisi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Rıza Gönül'ün yazılı cevabı (7/2663)

28. - İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2671)

29. - Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2672)

30. - Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2673)

31. - Hatay Milletvekili Hüseyin Yayla'nın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2674)

32. - Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2675)

33. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ İli Çorlu İlçesinin ankesörlü telefon ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/2681)

34. - Hatay Milletvekili Atila Sav'ın, Hac seyahati için THY'dan uçak kiralandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/2684)

35. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2688)

36. - Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın, Flash TV'nin yayınının durdurulmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/2703)

37. - Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu'nun, Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in yazılı cevabı (7/2710)

38. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün;

- Adlî ve idarî dava dosya sayısına,

- Siyasî partilerin kayıtlı üye sayılarına,

İlişkin soruları ve Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın yazılı cevabı (7/2715, 7/2738)

39. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Rıza Gönül'ün yazılı cevabı (7/2789)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Yapılan yoklamalar sonucunda toplantı yetersayısı bulunamadığından,

Sözlü soruları görüşmek ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunları konusundaki Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesini yapmak için, 3 Haziran 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.20'de son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Kemalettin Göktaş Ahmet Dökülmez

Trabzon Kahramanmaraş

Kâtip Üye Kâtip Üye

Ünal Yaşar

Gaziantep

Kâtip Üye


No. : 140

II. - GELEN KÂĞITLAR

2 . 6 . 1997 PAZARTESİ

Teklifler

1. - Muğla Milletvekili Mustafa Dedeoğlu ve 30 Arkadaşının; Bir İl ve Dört İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/820) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

2. - İzmir Milletvekili Işın Çelebi'nin; 31.8.1956 Tarih ve 6831 Sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/821) (Adalet ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

3. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın; Siirt İline Bağlı Aydınlar İlçesinin Adının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/822) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

4. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 23 Arkadaşının; Kayapınar Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/823) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

5. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 29 Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/824) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Muğla Milletvekili Lâle Aytaman'ın, rüzgâr enerjisinden yararlanma konusunda bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/559) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

2. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumunun reklam ve tanıtma giderlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/560) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Manisa İli -Salihli İlçesine bağlı belde ve köylerde afetten zarar gören üreticilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2823) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

2. - Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu'nun, Özelleştirme İdaresi tarafından verilen ilan ve reklamlara ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2824) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

3. - İzmir Milletvekili Birgen Keleş'in, iş müfettiş yardımcısı yükselme sınavına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2825) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

4. - Malatya Milletvekili Ayhan Fırat'ın, Çat Barajına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2826) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.1997)

5. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, bazı T.V. kanallarının kablolu yayından çıkarılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2827) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, özel korumalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2498)

2. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, bir Devlet Bakanının milletvekili seçilmeden önce bombalama eylemine katıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2514)

3. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a anıt mezar yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2517)

4. - Iğdır Milletvekili Adil Aşırım'ın, bazı Sağlık Eğitim Enstitülerinin üniversitelere devrine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2518)

5. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Tekel tarafından üretilen mamullere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2520)

6. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, bazı belediyelere verilen kadro sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2523)

7. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, sermayesi devlet tarafından tamamen veya kısmen ödenmiş kurum ve kuruluşların yönetim ve denetim kurulu üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2524)

8. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta ve ilgili kuruluşlarda görev yapan genel müdür, yönetim kurulu üyesi ve denetçilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2526)

9. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta ve ilgili kuruluşlarda görev yapan genel müdür, yönetim kurulu üyesi ve denetçilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2528)

10. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta ve ilgili kuruluşlarda görev yapan genel müdür, yönetim kurulu üyesi ve denetçilere ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2533)

11. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta ve ilgili kuruluşlarda görev yapan genel müdür, yönetim kurulu üyesi ve denetçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2534)

12. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, 54 üncü Hükümet dönemindeki personel atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2542)

13. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, özelleştirme nedeniyle personele yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2543)

14. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, SSK'nun ve Bağ-Kur'un sağlık giderlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2544)

15. - Kırklareli Milletvekili Cemal Özbilen'in, buğday üretiminin artırılması için alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2547)

16. - Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in, bazı komutanların emekliye sevk edileceği yolundaki iddiaların doğru olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2553)

17. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, İstanbul'da İlçe belediyelerine tüp gaz dolum satış yerlerinin kapasitelerinin artırılması için bir tebligatta bulunulup bulunulmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2555)

18. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, hayvan sigorta bedellerinin geç ödendiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2558)

19. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personelin sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2561)

20. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personelin sayısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2566)

21. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, kamu personel atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2570)

22. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, kamu personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2572)

23. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, kamu personel atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2573)

24. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, kamu personel atamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2578)

3 . 6 . 1997 SALI

Kanun Hükmünde Kararname

1. - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/600) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.1997)

Raporlar

1. - 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/416, 1/431, 1/432, 1/481, 1/556, 1/577) (S. Sayısı : 319) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

2. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Letonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmâr, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/327) (S. Sayısı : 320) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

3. - Dünya Turizm Teşkilâtı Tüzüğünün Bazı Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmâr, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/321) (S. Sayısı : 321) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

4. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hindistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmâr, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/358) (S. Sayısı : 322) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

5. - Avrupa Meteoroloji Uyduları İşletme Teşkilâtı Dokunulmazlıklar ve Bağışıklıklar Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonları raporları (1/446) (S. Sayısı : 323) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

6. - Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı : 324) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

7. - Türkiye Cumhuriyeti ile İspanya Krallığı Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonları raporları (1/599) (S. Sayısı : 329) (Dağıtma tarihi : 3.6.1997) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, Manisa-Soma-Koyundere köyünün telefon santrali ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2828) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

2. - İstanbul Milletvekili Ali Talip Özdemir'in, gecekondu satışı uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2829) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Esenboğa Havaalanı Vip salonu amiri komiserin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2830) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

4. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Ankara Büyükşehir Belediyesince bir vakfa ait kuruluşlara verildiği iddia edilen ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2831) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

5. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Borsa aracı kurumlarının denetimine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2832) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

6. - Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, telefonu bulunmayan yerleşim birimlerine ve telefon ücretlerinin tahsilâtına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2833) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

7. - Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, sit alanlarının yeniden düzenlenmesine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2834) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

8. - Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, elektriği olmayan yerleşim birimlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2835) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

9. - Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun, Antalya-Manavgat-Burmahan ve Düzağaç köylerinin yol ve içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2836) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

10. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Şırnak Valisinin İl Esnaf Kefalet Kooperatifi seçimlerinde partizanlık yaptığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2837) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

11. - Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım'ın, İstanbul'da gözetim altındayken işkence sonucu öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2838) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

12. - İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar'ın, Bakanlıkça ihale verilen firma ve kişilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2839) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

13. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Çorlu Belediyesinin izin verdiği sanayi tesislerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2840) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

14. - Bursa Milletvekili Yüksel Aksu'nun, Bursa-Karacabey Ovasında meydana gelen sel felaketinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2841) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 24 arkadaşının, Batman İlinin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/192) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.1997)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

3 Haziran 1997 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerinin içinde bulundukları ekonomik duruma ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un cevabı

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu üyesi Sayın Gülay, tütün üreticilerinin içinde bulundukları ekonomik durumlarla ilgili olarak Yüce Kurula bilgi arz edecekler.

Sayın Gülay, buyurun efendim.(DSP sıralarından alkışlar)

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tüm Ege Bölgesinde ve seçim bölgem Manisa'da, 110 bin ailenin uğraş verdiği, yaklaşık 500 bin vatandaşın ekmek yediği tütün üretiminde, üreticilerin en büyük dertlerinden biri de, bazı tütün tacirlerinin, tütün ürününü teslim aldıkları halde, bugüne kadar üreticilerin parasını vermemesidir. Henüz sekiz aylık emeğinin, alınterinin, göznurunun karşılığı olan parasını alamayan tütün üreticileri de, bankalara olan kredi borçlarını ödeyememekte, dolayısıyla yeni kredi alamadıklarından perişan durumdadırlar. Bugün için, seçim bölgem Manisa'nın, merkez dahil, Akhisar, Gölmarmara, Gördes, Kula, Selendi, Köprübaşı, Demirci, Saruhanlı, Muradiye, Soma, Kırkağaç İlçeleri ve diğer beldeleri ile köylerindeki tütün üreticilerinin yüzde 60'ı -tekrar ediyorum yüzde 60'ı- tüccara tütününü verdiği halde, henüz parasını alamamıştır.

Değerli milletvekilleri, bu işle ilgili namuslu tüccarımızı suçlamıyorum, suçlamak aklıma dahi gelmez; bunun da böyle bilinmesini özellikle istirham ediyorum. Ayrıca, tütün üreticisinin parasını zamanında ödeyen namuslu tüccarımıza da, buradan, şahsım adına ve üreticiler adına teşekkür ediyorum; ama, gerek tütün üreticisine ödemek için devletten aldığı düşük faizli reeskont kredilerini gerekse onlar adına alım yaptıkları yabancı firmalardan gelen dövizleri repoya yatıran, yüksek faize yatıran, dolayısıyla tütün üreticisinin sekiz aylık emeğinin, göznurunun, alınterinin karşılığı olan parayı ödemeyen bu tip tüccara, şunu açık açık belirtmek istiyorum; tütün ve tarım üreticilerinin hakkını savunmak, önce benim insanlık görevimdir, sonra siyasal temel görevimdir, ödevimdir. Bu konuda, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetini, Tekelden sorumlu Sayın Devlet Bakanımı, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımı, tütün üreticilerinin yanında olmaya çağırıyorum. En azından, ilgili ticaret odalarının acilen uyarılması, bu tip tacirlerin çalışma ruhsatlarının derhal ve süresiz iptal edileceğinin bir genelgeyle duyurulması gerekmektedir. Tütün üreticileri de, bunu, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinden beklemektedirler.

Sakın ha, serbest piyasa ekonomisi denilmesin!.. Serbest piyasa ekonomisi, ürününü aldığı üreticiye, alınterinin, göznurunun karşılığı olan parayı -tabirimi mazur görünüz- adam gibi, zamanında ödemeyi gerektirir.

Buradan, Tekelden sorumlu Sayın Bakana, Sayın Tekel Genel Müdürüne ve ilgililerine, 1996 yılı ödemelerini zamanında yaptıkları için de teşekkür etmeyi borç biliyorum.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, önemli bir konuyu da belirtmek zorundayım. Bildiğiniz gibi, 1997 yılı yeni tütün dikimleri ve pamuk ekimleri Ege'de yağan aşırı yağmurlar sebebiyle en azından bir birbuçuk ay gecikmiştir. Bölgenin tüm tarım üreticisi ekonomik bakımdan çok zor durumdadır. Onun için, Ziraat Bankasının, tarım üreticilerine acil kredi olarak; ama, yeterli kredi olarak destek olması gerekmektedir. İnanarak söylüyorum, bütün bunların çözümü, gücünü yalnız halktan ve haktan alan, büyük Atatürk'ten alan, bunun dışında hiçbir yerden güç almayan Demokratik Sol Partinin iktidara gelmesiyle ve Sayın Bülent Ecevit'in de Başbakan olmasıyla son bulacaktır. Bunu da halkımızın oylarıyla hep beraber göreceğiz. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sözlerime son verirken, bugün, bizi yöneten Sayın Başbakanların, güçlerini demokratik ve laik cumhuriyetten almalarını, büyük Atatürk'ten almalarını, başka dış ve iç güçlerin üyeliğinden değil, Türk Ulusunun onurlu üyeliğinin sorumluluğundan güç almalarını, milletvekilliğimizin ve başbakanlığın -Türkçenin akışı içinde söylüyorum- bizlere, sizlere ve sayın parti liderlerine babalarımızdan miras kalmadığını; ama, yurdumuzun, demokratik ve laik cumhuriyetin, demokrasimizin ise bizlere, sizlere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Gülay...

Buyurun efendim.

HASAN GÜLAY (Devamla) - ... atalarımızdan ve Büyük Atatürk'ten miras kaldığını, bunları korumanın da hepimizin tek görevi olduğunu, bu görevin Bay Şevki Yılmaz için de ve Bayan Tansu Çiller için de geçerli olduğunu hatırlatır, Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gülay, teşekkür ediyorum efendim.

Devlet Bakanımız Sayın Kurt, buyurun efendim. (Alkışlar)

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; huzurlarınıza, Manisa Milletvekilimiz Sayın Gülay'ın, tütün üreticileri hakkında, Ege piyasası hakkında gündemdışı konuşmasına cevap vermek için geldim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, Sayın Gülay'la, 1996 piyasasını Ege'de beraber açtık, beraber gittik. Ben, Manisa ve İzmir milletvekili arkadaşlarımın hepsini davet ettim, mektup yazdım ve kendilerine İzmir'de buluşmak üzere randevu verdim. Gelen arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Sayın Gülay'la da, Akhisar'da, 1996 mahsulünü çok coşkulu ve üreticinin memnun olduğu şekilde açtık ve kendisi bana teşekkür etti. Şimdi, Tekel camiasına ve aynı zamanda bana bu kürsüden de teşekkür ediyor, ben de kendilerine teşekkür ediyorum.

Tütün üreticisinin emeğinin karşılığının ne olduğunu çok iyi bilen bir bakanım ve dört piyasa geçirdim; dört piyasada da hiçbir üreticimizin, tütün üreticisinin burnunu kanatmadık, şapkaları da havaya beraber attırdık Sayın Gülay.

Tütün üreticisine -Akhisar'da da söylediğim gibi- tüccara verdiğiniz tütünlerin ibrasını peşin imzalamayın diye ikazda bulunduk; fakat, maalesef, üreticimiz, tüccarda veyahut da ihracatçıda biraz daha farklı fiyat gördüğü zaman, bu ibraları peşin imza ediyor; imza ettiğinde, hukuken, hakkını kaybediyor. Ben, İhracatçılar Birliğiyle, bu paraların derhal ödenmesi konusunda devamlı temas halindeyim. Bugün aldığım bilgiye göre, tüccar, Ege'den 83 milyon kilogram tütün aldı; bunun bedeli 40 trilyon; 40 trilyonluk bedelin 38 trilyonu, bu zamana kadar ödenmiş; tüccar, 2 trilyon borçlu kalmış; bunu da önümüzdeki haftanın sonuna kadar ödemedikleri takdirde, Bakan olarak, elimden gelen her türlü hukukî imkânı kullanacağımı kendilerine söyledim. Zannediyorum ki, bir hafta sonra bu paralar ödenecek.

Biz -huzurlarınızda tekrar söylüyorum- tütün üreticisini çok memnun ettiğimiz kanaatindeyiz. İnşallah, Allah, 1997 yılı rekoltesini de hem fazla hem iyi yapar; üreticimizin yüzü güler.

Bana bu fırsatı verdiği için, Sayın Gülay'a teşekkür ederim.

Saygılarımı sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

2. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, yerel yönetimlerin problemlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in cevabı

BAŞKAN - Yerel yönetimlerin problemleri hakkında, Yüce Heyetinizi aydınlatmak üzere Sayın Ünal Yaşar; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülkemizin hızlı kalkınması için çok gerekli gördüğüm yerel yönetimler konusunu ele almak istiyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bugünkü Hükümetin varlığından kaynaklanan gerginlik, ülkenin acil çözüm bekleyen sorunlarını gündem dışına itmiştir. Ülkemizi krizden krize sürükleyenlerin anılacakları tek bir payeleri vardır; o da cumhuriyet tarihi boyunca eşi benzeri görülmemiş partizanlıklarıdır.

Bugünkü Refahyol Hükümeti, kalıcı uygulamalar alanında, yerel yönetimler adına olumlu bir tek adım atamamıştır. Yerel yönetimlerin bugün ellerinde olan imkânları, yetkileri ve etkinlikleri neyse, ANAP Hükümetlerinin eseridir. Bugünkü Hükümet ise, belediyeleri, halka hizmet kapısı olarak görmek yerine, siyasî çıkarlarına hizmet edecek aracı kurumlar gibi görmektedir.

Bu Hükümetin, topluma hizmet anlayışını ve yerel yönetim anlayışını birlikte görelim:

Refahyol Hükümetinin, işbaşına geldiği günden bu yana, sadece Çevre Bakanlığı bünyesindeki Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan 900 milyar lira dağıtılmıştır. Bu 900 milyar liranın 738 milyar lirası -yüzde 82'si- Refah Partili, 99 milyar lirası -yüzde 11'i- DYP'li belediyelere dağıtılmıştır; yani, bu 900 milyar liranın 837 milyar lirası -yüzde 93'ü- iktidar ortaklarının belediyelerine giderken, geri kalan yüzde 7'si, Anavatan Partili, DSP'li, CHP'li, MHP'li ve bağımsız belediyelere verilmiştir. İşte, partizanlık nasıl yapılır diye sorulduğunda, gösterilecek örnek bir tablo.

Kendi dışınızdaki belediyelere, orada yaşayan insanlara hizmet edilmesin diye ayırım yapacaksınız; ondan sonra da kalkıp, adaletten, adil düzenden veya memleketin eşit şartlarda kalkınmasından söz edeceksiniz!.. Geçmişte bu paraların yanlı dağıtıldığını iddia edenlerin, bugünkü uygulamalarından dolayı utanmaları lazım.

Sayın DYP'li milletvekili arkadaşlarım, adil düzen mimarları muhalefeti, halkı cezalandırıyor, sizden ses yok. Bu suskunluk Hükümet olma anlayışınızın bir gereği mi, yoksa, Maliye Bakanlığının karşılıksız yardımları DYP'li belediyelere siyasî rüşvet olarak dağıtıldı da ondan mı?

İşte, DYP Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, DYP'li milletvekillerine gönderdiği, siyasî anlayış, rüşvet belgesi. Yazıyı, size, buradan gösteriyorum.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - O yazıyı oku.

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - "Sayın milletvekilim, hazineden sorumlu Ufuk Söylemez ve Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener'in mutabakatları sonucunda, imkânlar ölçüsünde, DYP'li belde belediyelerine 2'şer, ilçe belediyelerine 2,5'er, il belediyelerine 10'ar milyar lira çıkarılmıştır." Refah Partili belediyelere ne gitti bilmiyoruz.

Yazı, gensoru önergesinin oylanmasının hemen öncesinde gönderiliyor; tarih, 20 Mayıs 1997. Yazının sonunda ise "paralar, önümüzdeki hafta, belediyelerinizin hesaplarına geçecektir" deniliyor; yani, gensoru oylamasından sonra... Evet, Refahyol Hükümetinin belediyelere ne zaman, ne şartlarda ve neye hizmet amacıyla yardım yaptığını, hem de belediyelere devlet kasasından yapılan nakdî yardımların nasıl siyasî şantaj doğrultusunda kullanıldığını gösteren bir ayıbın belgesidir.

Değerli milletvekilleri, kalkınmanın hızlanması ve gelişmişliğin bütün bölgelere yayılması noktasında, yerel yönetimlerin önemli bir yeri vardır. Dünya, merkezden yönetim anlayışından yerinden yönetim anlayışına yönelmişken, Türkiye'de yerel yönetimler, 1991 yılında ANAP'ın bıraktığı noktanın da gerisine düşmüştür.

Bugün gazetelerde yer alan bir haberde -dün veyahut evvelki gün- Başbakan Sayın Erbakan'ın talimatıyla, Refah Partili belediyelere çeşitli fonlardan trilyonlar aktarılmaya başlanıldığı yazıyor. Acaba, bu telaşın, bu adaletsizliğin sebebi nedir; sayın Hükümet yetkilisinden cevap bekliyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçmişte, Gaziantep'te, rahmetli Özal, Sayın Taşar, Celal Doğan ve hasbelkader bizler de, parti ayırımı gözetmeden, yerel yönetimler konusunda, her türlü maddî ve manevî desteği verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yaşar...

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - 2 dakika rica ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Yaşar, size eksüre veriyorum; buyurun.

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Gaziantep'te, büyük projelere, hiçbir parti ayırımı gözetmeden, 1980'li yıllarda, bugünün parasıyla trilyonlara varacak maddî ve manevî destek verdik.

Geçen gün, televizyonlarda, bütün Türkiye'yi üzen ve bizleri de çok üzen, iğrendiren, birtakım kasetlerle yayınlanan çirkin ithamlar altında kaldığımızı görüyorum. Siyasî yobazın biri çıkmış, Gazianteplilere, bizlere "p...ler" diyor, ailelerinin namusuna dil uzatıyor, Sayın Taşar'ın ve Celal Doğan'ın ailesine, namusuna dil uzatıyor. Acaba, Sayın Taşar'ın ve Celal Doğan'ın namusuna dil uzatırken, kendisi, o namuslarının, hanımlarının kesip atmış olduğu tırnak olabilir mi?! (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Gazianteplilerin namus anlayışı, Kurtuluş Savaşında tarihe destanlar yazdırmıştır; ama, ben, Sayın Şevki Yılmaz'ın onu anlayacak seviyede olduğunu düşünemiyorum bile.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - Ayıp!.. Ayıp!..

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - Sizin herhalde utanmanız lazım. Çok ayıp!..

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - Siz utanın. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, lütfen... (RP sıralarından "Mahkemeye intikal etmiş bir konu" sesleri)

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - Olur mu öyle şey! Ben yeni öğreniyorum. Benim hanımıma dil uzatacak "kerhaneye..." diyecek; sen oradan laf söyleyeceksin... Çok ayıp!.. Senin hanımına deseler zoruna gitmez mi?

Ben de Antep milletvekiliyim... Dokundu mu?!

BAŞKAN - Sayın Yaşar, ben, size süre verdim efendim; lütfen toparlar mısınız...

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, ilkesizlikleri, siyasî entrikaları, ayak oyunlarını, toplumun, Türk Milletinin tepkisine rağmen, demokrasi zanneden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yaşar, bir tek dakika... Rica ediyorum, Yüce Kurula saygı sunun. Bana hiç kâğıt göstermeyin lütfen. (DSP sıralarından "Devam etsin" sesleri)

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Sataşma var ama Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum... Gündemdışı konuşma 5 dakikadır; arkadaşınız 8 dakika konuşuyor. Yapmayın yani!..

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - ... ve savunan varsa -özellikle belirtiyorum, savunan varsa- onlar, ancak, olsa olsa, siyasî erdem nedir bilmeyen, partilerin, demokrasi için, halka hizmet için var olduğu ilkesini bilmeyen, parti hastalığı olan bağnazlığın, köleci anlayışın, milletvekilliği itibarını yok ettiğini gözardı eden, toplumun özlemini çektiği, Türkiye'ye yaraşır, dürüst siyasetçi, dürüst siyaset nasıl olur bilmeyenler; evet, onlar, olsa olsa halkın bütününü göremeyecek kadar gözü kararmış, demokrasi ve siyasî ahlak yoksunudurlar.

Hepimiz, bu ülkeye ve üzerinde yaşayan halka karşı sorumluyuz. Unutmayın ki, bu Yüce Mecliste hepimiz namusumuz ve şerefimiz üzerine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL YAŞAR (Devamla) - ...yemin ettik. Yarın, vicdanlarınızla başbaşa kaldığınızda veremeyeceğiniz hesapların altına imza atmayınız.

Sayın Başkanım, bu duygulara sahip değerli arkadaşlarımı ve Türkiye Büyük Millet Meclisini saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yaşar, teşekkür ediyorum efendim.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Sayın İçişleri Bakanımız; buyurun efendim.

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) - Dinlemedi ki, neye cevap verecek...

İÇİŞLERİ BAKANI MERAL AKŞENER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, mahallî idarelerin sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Mahallî idareler, il, belediye ve köy halkının yerel nitelikli ortak ihtiyaçlarını karşılayan ve karar organları, yerel halk tarafından seçilen kuruluşlardır. Bu nitelikleri gereği, hem bir hizmet birimi hem de demokrasimizin vazgeçilmez unsurudur. Merkezî idare ve mahallî idareler, kuruluş ve görevleriyle bir bütün teşkil etmekle birlikte, bu idareler arasında hizmetlerin niteliğine uygun bir görev ve kaynak bölüşümü yapılmış değildir. Yerel nitelikteki pek çok hizmet, merkezî idare birimlerince yerine getirilmekterdir. Mahallî idareler, kamu hizmetlerinin ancak yüzde 12'sini görmektedir. Oysa, bu oran, gelişmiş ülkelerde yüzde 50'ler civarındadır. Bu yapı içerisinde, merkezî idare gereğinden fazla büyüyerek rasyonel kaynak kullanamaz hale gelmiş, mahallî idareler ise, etkinlikten uzak ve merkezî idareye aşırı bağımlı bir duruma düşmüştür. Diğer taraftan, mahallî idarelerimizin çalışma esaslarını düzenleyen 442 sayılı Köy Kanunu, 1580 sayılı Belediye Kanunu ve İl İdaresi Kanununun uygulamaya konulduğu zaman içinde bulunulan şartlar değişmiştir. Öyle ki, 1930'lu yıllarda, belediye sınırları içerisinde yaşayan nüfusumuz yüzde 25 iken, bugün, yüzde 75'i aşmıştır. Sanayileşme ve kalkınma arttıkça, bu oran, daha da büyüyecektir; bu, sosyal bir olgudur. Önlemeye çalışmak veya göçü tersine çevirmeye çalışmak yerine, bu göçün daha sağlıklı gerçekleşmesinin, kentlerimizin daha sağlıklı büyümesinin yollarını aramalı ve bulmalıyız.

Gelişmenin bir diğer boyutu da, merkezî ve mahallî idarelerin görev tanımlarında olmuştur. Makine, araç gereç, haberleşme ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler, mahallî idarelerin imkânlarını artırmış ve eksiden ancak merkezî idarenin başedebileceği kabul edilen pek çok hizmet türü, mahallî nitelik kazanmıştır. Bu gelişmeler, kamu idaremizde, yeni bir görev tanımı ve kaynak bölüşümüne gidilme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede, Bakanlığımca yoğun çalışmalar devam etmektedir.

Bu çalışmalar sonucunda hazırlanan tasarının temel amaçları; yerinden yönetim ve yetki genişliği ilkelerine uygun olarak yerel nitelikli hizmetlerin mahallî idareler tarafından yürütülmesini sağlamak ve merkezî idarenin bu kabil hizmetlerini yerel yönetimlere devretmek; mahallî idarelerin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği malî kaynaklara ve teşkilata kavuşmasını sağlamak; mahallî idarelerin karar ve uygulama yeteneklerini geliştirmek ve merkezî idarenin anlamsız vesayet uygulamalarını kaldırmak; mahallî idarelerin hizmet özelleştirmelerini kolaylaştırmak; mahallî idarelerin kendi aralarında işbirliği ve yardımlaşma imkânlarını geliştirmek; köylerin hizmet ihtiyaçlarını ve kalkınmasını, il özel idareleri ve kaymakamların başkanlığında kurulan köylere hizmet götürme birlikleriyle sağlamaktır.

Bu amaçlar doğrultusunda yapılan çalışmalarda getirilen başlıca yenilikler ise; yerel nitelikli hizmetler, ağırlıklı olarak mahallî idarelerin sorumluluğuna verilmekte ve merkezî idare kuruluşları tarafından yürütülen bu kabil hizmetler ile bunlara ilişkin kaynakların mahallî idarelere devrine imkân sağlamaktır.

Mahallî idarelerin görev ve hizmet alanlarına giren konularda doğrudan kendi organlarının kararıyla planlama ve uygulama yapma yeteneği artırılmakta, bu idarelerin işlemleri üzerindeki vesayetler büyük ölçüde kaldırılmaktadır.

Genel bütçeden belediyelere ayrılan payı 2 katına, il özel idarelerine ayrılan payı 10 katına kadar artırma konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Mahallî idarelere belirli konularda kendi organlarının kararıyla gelir temin etme yetkisi verilmektedir.

Yerinden yönetim ve yetki genişliği anlayışına uygun olarak bakan ve bakanlıkların görev ve yetkilerinin vali ve kaymakamlara devredilebilmesine imkân sağlamaktır.

Mahallî idare hizmetlerinde özelleştirme, yap-işlet-devret modeli, kat karşılığı inşaat gibi uygulamalar kolaylaştırılmaktadır. Mahallî idarelerin personel istihdamı ve kadro işlemleri kolaylaştırılmakta, sözleşmeli personel istihdamları teşvik edilmektedir. Paralarının değerlendirilmesi konusunda bankalarla ilişkileri kolaylaştırılmaktadır.

Mahallî idarelerin birbiriyle yardımlaşabilmesine imkân sağlanmakta, belediyelerin, il özel idarelerinin, mahalle ve köy muhtarlarına yardımcı olmak üzere bütçelerine ödenek koyma mecburiyeti getirilmektedir.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, il genel meclisi, belediye meclisi toplantılarına katılıp, görüşlerini belirtebilme imkânı getirilebilmektedir.

Belediye ve il özel idarelerinin imarlı arsa ve konut üretimi konusundaki yetkileri artırılmaktadır.

Hazinenin özel mülkiyetindeki arazilerin belediyelere ve il özel idarelerine devrine ve bu idareler vasıtasıyla imarlı hale getirilip, değerlendirilmesine imkân sağlanmaktadır.

Mahallî idareler bütçesinden diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ayrılan paylar kaldırılmakta, belediyelerin Emlak Vergisi ve Çevre Temizlik Vergisi tahsilatlarından il özel idarelere ve büyükşehir belediyelerine pay ayrılmasına son verilmektedir.

İçişleri Bakanlığına bağlı mahallî idareler araştırma ve eğitim enstitüsü kurulmaktadır. Mahallî idareler meslek liseleri ve yüksekokulu mezunlarının sınava tabi tutulmaksızın mahallî idarelerde istihdamına imkân sağlanmaktadır.

Mahallî idarelerin taşıt alımlarında Bakanlar Kurulu izni kaldırılmaktadır.

İl genel meclisi ve belediye meclisi üyelerine sosyal güvenlik hakkı verilmektedir.

Belediye kurulması için gerekli şartlar, optimal hizmet alanı anlayışına uygun olarak yeniden belirlenmektedir.

Belediye zabıtasının imar, çevre ve turizm gibi konularda işbölümü ve ihtisaslaşmaya gidebilmesine imkân sağlanmaktadır.

Büyükşehir belediyelerine, sanayi ve ticaret bölgeleri kurabilme yetkisi verilmektedir.

Büyükşehir belediyelerinin mücavir alan tespitleri kolaylaştırılmakta ve bu alanlar ile su havzalarının koruma alanlarında yetkileri artırılmaktadır.

Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan Karayolları Genel Müdürlüğüne ait yolların, rekreasyon amacıyla kullanılan ormanların ve hizmet amacını kaybeden baraj ve göletlerin büyükşehir belediyelerine devrine imkân sağlanmaktadır.

Şehiriçi trafiğin düzenlenmesi ve denetimi büyükşehir belediyelerine, trafik komisyonlarının görevleri büyükşehir ulaşım koordinasyon merkezlerine devredilmektedir.

Gıda maddelerinin üretildiği, satıldığı ve muhafaza edildiği yerlerin denetimi ve ruhsat işlemleri konusunda belediyeler yeniden yetkilendirilmektedir.

Belediye başkan ödenekleri, nüfuslarıyla orantılı olarak, milletvekili maaşlarına endekslenmektedir.

İl özel idarelerinin, yerel şartlara ve hizmet gereklerine uygun olarak, valinin emir ve gözetimindeki genel sekreterin yönetiminde il düzeyinde daire başkanlıkları, ilçe düzeyinde şube müdürlükleri şeklinde teşkilatlanması sağlanmaktadır. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim...

Sayın milletvekilleri, gündemdışı bir konuşma yapıldı. Sayın bakanlardan cevap bekliyoruz haklı olarak. Sayın bakanlar cevap vermedikleri zaman, tepki gösteriyoruz; cevap verince de dinlemiyoruz. Rica ediyorum...

Sayın Bakan, buyurun efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI MERAL AKŞENER (Devamla) - İlçelerde, kaymakamların başkanlığında kurulan köylere hizmet götürme birliklerine genel bütçeden pay verilmekte ve köye yönelik projeler bu birlikler vasıtasıyla desteklenmektedir.

İl genel meclislerine kendi başkanını seçme yetkisi verilmektedir.

Özel idarelerin, zabıta teşkilatı kurabilmesi ve imar, çevre ve turizm gibi konularda işbölümü ve ihtisaslaşmaya gidebilmesine imkân sağlanmaktadır.

İl özel idarelerine, il sınırları içindeki eğitim, öğretim, sağlık, kültür ve turizm tesisleri ile tarihi eserlerin, müzelerin, sınaî ve ticarî tesislerin korunması amacıyla, İçişleri Bakanlığının izniyle, özel güvenlik teşkilatı kurabilme yetkisi verilmektedir.

Bütün bu düzenlemelerle mahallî idarelerin hizmet ve kaynak üretiminde etkinliğinin artacağına ve idarenin, bir bütün olarak, daha hızlı karar veren, daha verimli hizmet üreten ve daha katılımcı bir yapıya kavuşacağına inanıyorum.

Bu konuda, ilgili kuruluşların görüşleri alınmış olup, bu görüşler doğrultusunda gerekli değişiklikler yapılmaya devam etmektedir. Bu çalışma en kısa sürede bitirilip, Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere Başbakanlığa arz edilecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, bir hususu belirtmeme izin verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, gündemdışı söz alan sayın milletvekilimizin, günün önemine binaen -hafta sonuydu ve ondan sonra Meclis ilk defa toplanıyor- bazı talepleri ve sözleri oldu; ancak, Sayın Hükümet adına konuşan Bakanın, Meclise, parlamenterlere yöneltilen ağır, galiz hakaretler ve küfürlerle ilgili hiçbir beyanı olmadı.

Biz, ayrıca, sizden de Meclis Başkanı olarak, o kürsünün gereği de olsa, Meclis Başkanı olarak, Meclise ve milletvekillerine yöneltilen bu hakaretlerle ilgili bir tepki koymanızı beklerdik. Ona da şahit olamadık. Ümit ediyorum, gündemdışı konuşmalar bittikten sonra, bu konuda Meclisimizin fikirleri dile getirilecektir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Efendim, bu, gayet tabiîdir. Bakınız, eskilerden bu tarafa söylenen bir söz vardır: "Malumu ilam, abesle iştigaldir." Bir hakarete karşı tepki koymanın gereğini ve ihtiyacını duymuyorum; çünkü, zaten, herkes tarafından gerekli tepki gösterilmiştir; ama, bir kere ifade edeyim: Türkiye'nin makarrı iffeti olan, makarrı namusu olan Türk Parlamentosuna yönelik olduğu iddia olunan sözleri bir kenara koyun, herhangi bir vatandaşımızı, sıradan bir vatandaşımızı rencide eden hiçbir sözü, hiçbirimizin kabullenmesi, onay vermesi düşünülemez. Sadece falan zatın sözüne karşı değildir bu sözlerim; o da dahil, kimden sâdır olduysa; gazetelerde, aylardır, senelerdir, bu Parlamentoyu yerin zımmına sokmak üzere yazılan yazılar var, makaleler var, haberler var; onları da kınıyorum. (Gürültüler)

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Ne alakası var!..

BAŞKAN - Onları da kınıyorum...

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Başkan, konuyu dağıtma!..

BAŞKAN - Onları da kınıyorum...

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Sayın Başkan, basını örnek vererek Şevki'yi savunmayın.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) - Şevki Yılmaz!.. Şevki Yılmaz!..

BAŞKAN - Onları da kınıyorum...

İşte, burada, önemli olan, Parlamentoya yönelik, tasvip etmemiz -kabullenmeyi bırakın, tasvip etmemiz- mümkün olmayan her söze, müstahakkınca tepkimiz vardır. Benim söyleyeceğim bundan ibarettir. (Gürültüler)

Efendim, müsaade buyurunuz...

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Başka tarafa çekmeyin.

BAŞKAN - Hiçbir tarafa çekmiyorum.

Bakınız, bu Parlamentonun itibarını, hep beraber korumaya mecburuz. Benim sorumluluğum ne kadarsa her birinizin o kadar, her birinizin ne kadarsa benim o kadardır. Bu gazetelerde "köle pazarları" tabiri kullanıldı; gerekli tepkiyi hiçbirimiz göstermedik. (ANAP ve RP sıralarından karşılıklı konuşmalar)

Sayın Yaşar, oturun efendim... Lütfen... Rica ediyorum... (Gürültüler)

Efendim... Sayın Emmioğlu... Sayın Emmioğlu... Rica ediyorum efendim...

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Bize pezevenk diyen pezevenk...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onlar kabul ediyorlar galiba...

BAŞKAN - Sayın Çakıroğlu, buyurun efendim...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Kabul ediyorlar galiba onlar o lafları...

BAŞKAN - Efendim, hiç kimse kabul etmez, siz de kabul etmezsiniz, o da etmez.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Çakıroğlu, buyurun...

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Başkan, basında yayımlanan diğer sözlerle bunu aynı kefeye koyarak Sayın Meclise anlatmanızı yadırgıyorum.

BAŞKAN - Efendim, koymuyorum...

Bakınız...

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Bu, öyle, sizin söylediğiniz kadar hafife alınacak bir olay değildir; bunu şiddetle kınamanız gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim...

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Türkçe konuşun...

BAŞKAN - Efendim...

Sayın Şahin, bir dakika efendim...

Biz Türkçe konuşuyoruz; siz Türkçeyi...

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Türkçe kelime kullanın...

BAŞKAN - Arkasını dinleyin ki...

Efendim siz Türkçeyi gayet iyi anlarsınız; onu söylüyorum.

RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Türkçe konuşuyorsun; ama, Türkçe dinlemiyorsun.

BAŞKAN - Efendim siz Türkçeyi iyi anlarsınız.

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Açık konuşun...

BAŞKAN - Gazetelerdeki tahkir eden sözleri bile kınadıktan sonra... Diyorsunuz ki "farklıdır..." Onu, evleviyetle kınıyoruz demektir... Yapmayın yani...

3. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesiyle ilgili uygulamalara ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili Sayın Çakıroğlu, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesiyle ilgili uygulamalardan dolayı -zannediyorum bazı problemler var- Yüce Kurulu bilgilendirecek.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde Refahyol Hükümeti tarafından yapılan uygulamalarla ilgili görüş ve önerilerimi sunmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemdışı konuma geçmeden önce, Refah Partisi Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın, televizyonlarda yayınlanan, halkımızı ve demokratik kurum ve kuruluşlarımızı rencide eden konuşmasını şiddetle men ediyor ve kınıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Meczup zihniyetlerin kollanmaması, korunmaması, siyasî hayattan ve Yüce Meclisten derhal, ötelenmeden uzaklaştırılması için, yetkili ve sorumluları görev yapmaya çağırıyorum. Bu işin peşinin bırakılmaması gerektiğini de, tüm kamuoyumuza, Yüce Meclis çatısı altından bilgi olarak sunmak istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, 33 bin metrekare alan üzerine kurulmuş, kenardan ortaya doğru yükselen, tepe şeklinde, Bodrum Kalesi içinde bulunmaktadır.

Müze, Müze Müdürlüğünce, yirmi seneye varan bir süredir, dünyanın en ender ağaçlarının da bulunduğu -yetiştirme sonucunda- koruluk haline gelmiş bir yeşil doku içerisinde, dağınık vaziyette ve engebeli bir şekilde konuşlandırılmış; 12 teşhir salonu, 12 de eski eser deposundan oluşmaktadır; yaşayan müzecilik alanında dünyanın sayılı müzelerindendir. Müzeyi, 1996 yılında -yaz aylarında, günde ortalama 1 500 kişi olmak üzere- 266 bin kişi ziyaret etmiş ve bunun karşılığında da, 31 milyar 398 milyon 400 bin Türk Lirası giriş ücreti geliri elde edilmiştir; ziyaretçi sayısı bakımından, ülkemizin ilk beşinci sıradaki müzesidir.

Böylesine önemli ve uluslararası özelliğe sahip, yaşayan müzeciliğin en güzel örneklerinden olan bu müzede, Refahyol Hükümeti zamanında bakın neler olmuş: Müzenin 15 koruma görevlisi kadrosu bulunmaktadır; ne var ki, bunun 4'ü görevde, 11'i açıktır; 4 gece bekçisi, 5 de gündüz bekçisi bulunmaktadır. Düşünün, ziyaretçi sayısının 1 500 olduğu bir ortamda, dağınık konuşlandırılmış ve engebeli bir arazide yerleşmiş bu müzede, bu kadar kişinin, çalışan kadronun yetersizliği yüzünden, ne yazık ki, medeniyetlerin o güzelim eserlerinin bir kısmı teşhire sunulamamakta; çünkü, çalınma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

1983'ten bu yana, senede sadece 11 ay çalıştırılarak, Maliye Bakanlığı vizesiyle geçici işçi statüsünde 3 işçi çalıştırılmaktaydı, ki, bunlar temizlik ve bakım işlerini yapıyorlardı. Ne yazık ki, son uygulamada, bu vizeler iptal edilmiş ve o 3 işçi işten atılmıştır.

1978'den beri uygulanmakta olan Kale ve Antik Tiyatronun temizlik ve bakımı için Kültür Bakanlığının izni gerekiyordu. Bugüne kadar sürdürülen bu uygulama, ne yazık ki, izin kaldırılarak, uygulamadan kaldırılmıştır. Tabiî ki sonuçta, bakımsızlığa terk edilmiş bir müzeyle, bir kaleyle, bir antik tiyatroyla karşı karşıyayız.

Bunlar yetmezmiş gibi, Kalenin girişinde, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Merkez Müdürlüğünün denetiminde çalışan bir kafeterya mevcut. Burada içki satılmaktadır ve gelen turistler, o yorgunluktan sonra, gayet güzel, yeşillik alanda dinlenerek bu ihtiyaçlarını gidermekte ve serinlemektedirler. Daha önce, günde 100 milyon lira ciro yapan bu kafeterya, son yasaklamayla günde 10 milyon ciroya düşmüştür.

Tabiî ki turistlerin tepkisi büyük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen...

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Devamla) - Geçen hafta Bodrum'daydım. Milletvekili olduğumu duyunca -söyledikleri çok enteresan- "bizi ülkenizde istemiyor musunuz? Burası İran mı?" dediler. Çok acıdır!.. Konuyu Meclise taşıyacağımı söyledim ve oradan ayrılmak durumunda kaldım.

Sayın Kültür Bakanının ve Bakanlık mensuplarının bu tip uygulamalarına şaşmamak gerekir; ama, Hükümet ortağı DYP'nin Muğla milletvekillerini buradan göreve çağırıyorum. Böyle bir uygulamaya izin verilmemesi gerekmektedir.

Yine, bir konunun altını çizmek istiyorum. Milattan sonra 626 yılında batmış bulunan Doğu Roma Gemisinin orijinal parçaları çıkarılmak suretiyle ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, kısa bir bilgi sunacağım.

BAŞKAN - Efendim, lütfen... Lütfen, toparlar mısınız... Sayın Çakıroğlu, lütfen, saygınızı sunun Genel Kurula.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Devamla) - Bu geminin orijinali, ikibuçuk yıllık bir çalışmayla, Amerikalı Arkeolog Profesör George Bas ve 5 kişilik teknik kadro ile, uzmanlar, yerli uzmanlar ve yurttaşların katkısıyla gerçekleştirilmiştir. Bu geminin buradan sökülüp alınacağı, radikal sağ basında ne yazık ki, söylenmektedir, yazılmaktadır. Buna tevessül edilmesin. Muğlalılar, Bodrumlular olarak buna izin vermeyiz, gereksiz sürtüşmelere de meydan verilmemesi için, bu tip uygulamalardan kaçınılmasını bekliyoruz.

Hükümetler gelir geçer; ancak, Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak ilelebet yaşayacaktır. Onun değerleriyle oynanmamasını bekliyoruz; oynayanlara göz yumulmamasını diliyoruz. Bu konuda kararlı olduğumuzu belirtiyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çakıroğlu, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı Abdullah Gül'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/815)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

28 Mayıs 1997 tarihinde İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı Doç. Dr. Abdullah Gül'ün dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

2. - İstifa eden ve istifası kabul edilen Işılay Saygın'dan boşalan Devlet Bakanlığına yeni bir atama yapılıncaya kadar, Sağlık Bakanı İsmail Karakuyu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/816)

Türkiye Büyük Millet Meçclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 29 Mayıs 1997 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-1/1-10396 sayılı yazısı.

İstifa eden ve istifası kabul edilen Işılay Saygın'dan boşalan Devlet Bakanlığına, yeni bir tayin yapılancaya kadar; Sağlık Bakanı Doç.Dr. İsmail Karakuyu'nun vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

3. - Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/817)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 2 Haziran 1997 tarihinden itibaren Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

4. - Litvanya, Estonya ve Letonya'ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, dönüşüne kadar, TBMMBaşkanı Mustafa Kalemli'nin vekâlet edeceğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/818)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Litvanya, Letonya ve Estonya Cumhurbaşkanlarının davetlisi olarak 2-5 Haziran 1997 tarihlerinde bu ülkelere resmî bir ziyarette bulunacağımdan, dönüşüme kadar Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 106 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Doç.Dr.Mustafa Kalemli vekâlet edecektir.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

5. - Almanya, İsveş ve Norveç'e gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/819)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 1 Haziran 1997 tarihinden itibaren Almanya, İsveç ve Norveç'e gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Efendim, bir Meclis araştırması önergesi vardır; arkadaşımız arz edecek Yüce Heyete, ben de tespitini yapacağım.

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın ve 24 arkadaşının, Batman İlinin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/92)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Zengin petrol yatakları ile bir zamanlar ülkemizin gözde kentlerinden biri olan Batman İlimiz, şimdi, işsizlik, terör, açlık ve umutsuzluğun kol gezdiği şehirlerimizden biri haline gelmiştir.

1990 yılında il olmasından bu yana geçen yedi yıllık süre içinde, sadece sorunları ve sıkıntıları artan, ancak ekonomik dinamizmi tamamen duran bir kent olan Batman, kırsal alandan yoğun göç alan, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere büyük kentlere göç veren bir il konumundadır.

Bu nedenle, Batman İlimizin, bugün, içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve kentsel sorunları tespit etmek, araştırmak ve alınacak çok yönlü tedbirleri ortaya koymak için, Anayasa'nın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 29.5.1997

1. Alaattin Sever Aydın (Batman)

2. Faris Özdemir (Batman)

3. Hacı Filiz (Kırıkkale)

4. Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

5. Ertuğrul Eryılmaz (Sakarya)

6. Zülfikar İzol (Şanlıurfu)

7. Fethullah Erbaş (Van)

8. Abdulhaluk Mutlu (Bitlis)

9. Nedim İlci (Muş)

10. Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır)

11. Maliki Ejder Arvas (Van)

12. Mehmet Tatar (Şırnak)

13. Mehmet Emin Aydın (Siirt)

14. Ömer Özyılmaz (Erzurum)

15. Sıtkı Cengil (Adana)

16. İsmail İlhan Sungur (Trabzon)

17. Remzi Çetin (Konya)

18. Ahmet Derin (Kütahya)

19. Fikret Karabekmez (Malatya)

20. Tahsin Irmak (Sıvas)

21. Metin Perli (Kütahya)

22. Necati Çetinkaya (Konya)

23. Doğan Baran (Niğde)

24. Zeki Ertugay (Erzurum)

25. Memduh Büyükkılıç (Kayseri)

Gerekçe:

Doğu ve Güneydoğu Anadolu gerçeği ile bu bölge halkının içinde yaşadığı olumsuz şartlar hepimizin malumudur. Batman da bu yörelerimizin önemlilerinden bir tanesidir.

Batman, Siirt İline bağlı bir ilçeyken, 1990 yılında il olmuştur.

Geleneksek ekonomik yapı tarım ve hayvancılığa dayanmakta iken, son yıllarda sanayileşme alanında önemli atılımlar olmuştur. Ancak, bir yandan hızlı nüfus artışı ve sanayileşme, diğer yandan kentleşme ve göç nedeniyle meydana gelen sosyoekonomik canlanma, önemli sorun ve ihtiyaçları da beraberinde getirmiştir.

Yörede iş imkânları, tarım ve hayvancılığın dışında oransal olarak değer taşımadığından, halk, işsizlik sonucunda, iş bulma amacıyla, başta İstanbul, Adana, Mersin, Antalya gibi illere göç etmektedir.

Öte yandan, bölgede, köy boşaltmalar, mera yasağı ve bazı şiddet olayları nedeniyle tarım ve hayvancılığın da ölmekte olduğu görülmektedir.

Batman İline sınaî ve hayvancılık alanında çok sayıda teşvik belgesi verilmesine rağmen, başarılı olunamamıştır.

İmalat sanayiinde verilen teşviklerle yapılan bazı tesisler, çalışabilecek nitelikte görülmektedir. Bunların bazıları, işletme sermayesi eksikliğinden üretime geçememiş, bazıları da düşük kapasiteyle üretim yapma durumunda kalmışlardır. Sağlanacak düşük faizli işletme kredileri ile bu tesislerin canlandırılması, ilimizde temel sorunlardan biri olarak görülen işsizliğin çözümünde de olumlu rol oynayacaktır.

İlimizde istenilen ekonomik düzeye ulaşılması ve yüksek işsizlik sorununun çözümü için bölgemizde yatırımlar teşvik edilmelidir. Gerek tarımcılık gerekse hayvancılık alanında köylülere ve çiftçilerimize çeşitli imkânlar ve krediler sağlanmalıdır. Netice itibariyle, yatırımlar tekrar başlatılmalı, yeni iş sahaları yaratılmalıdır. Yarım kalan teşvikli yatırımların devamı için yeni krediler verilmeli, bu fabrikaların çalıştırılabilmesi için pazarlar sağlanmalıdır.

GAP Projesi kapsamında bulunan ve Türkiye'nin enerji üretimi açısından dördüncü büyük barajı olacak Ilısu Barajı Projesi, Hasankeyf İlçemizin geleceğini ciddî bir şekilde ilgilendirmektedir. Bu proje gerçekleştirildiği takdirde, Hasankeyf İlçesi tamamen baraj suları altında kalacaktır. Bu nedenle, bu ilçemiz için acilen yeni yerleşim yerinin seçimi ve yöre halkımızı rahatlatacak çalışmalar bir an evvel başlatılmalıdır.

Açıklanan sebeplerle, Batman İlimizin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarını incelemek ve gerekli çözüm önerilerini ortaya koymak için, Anayasanın 98 inci maddesi, Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması son derece yararlı olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerine alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

6. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/193)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini ve bilgilerinizi saygılarımla arz ederim.

3.6.1997

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; bilgilerinize sunacağım.

7. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca, Polonya Parlamentosundan bir heyetin ülkemizi ziyaretinin kararlaştırıldığına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/820)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5.5.1997 tarih ve 42 sayılı Kararı ile, Polonya'dan bir parlamento heyetinin ülkemizi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

8. - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/821)

29 Mayıs 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için Doğru Yol Partisi Grubunca, asıl üyeliğe Balıkesir Milletvekili Abdülbaki Ataç; yedek üyeliğe ise Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı aday gösterilmiştir.

Siyasî parti gruplarınca aday gösterilen üyelerin isimleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

9. - Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan asıl üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/822)

29 Mayıs 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kuzey Atlantik Asamblesi Türk Grubunda boş bulunan asıl üyelik için Doğru Yol Partisi Grubunca Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar aday gösterilmiştir.

Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen üyenin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

10. - Arnavutluk Meclis Başkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin yapılacak seçimlere gözlemci olarak davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/823)

2 Haziran 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Arnavutluk Meclis Başkanından alınan bir mektupta, 29 Haziran 1997 tarihinde anılan ülkede yapılacak seçimlere Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir gözlemci heyet davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN - Okunan tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - 3.6.1997 Salı günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi ile (10/25) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:72 Tarih: 3.6.1997

Genel Kurulun 3.6.1997 Salı günkü (bugünkü) Birleşiminde; sözlü soruların görüşülmemesinin ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri konusundaki (10/25) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin öngörüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Uluç GÜRKAN

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Salih Kapusuz Cumhur Ersümer

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya H. Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Bu, bir Danışma Kurulu önerisidir. Öneri üzerinde söz talebi?.. Yoktur.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır, ayrı ayrı okutup işleme koyacağım.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

11. - Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/225) doğrudan gündeme alınmasına ilişikn önergesi (4/194)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/225) esas numaralı, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mustafa Kul

Erzincan

BAŞKAN - Sayın Komisyondan ve Sayın Hükümetten söz talepleri?.. Yok.

Teklif sahibi olarak, buyurun Sayın Kul. (CHP sıralarından alkışlar)

Efendim, Sayın Kul, teklifin hangi gerekçeyle doğrudan gündeme alınmasını istediğini Yüce Kurula arz edecekler.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesiyle İlgili Yasa Teklifimin doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, Yüce Meclisi saygıyla selamlarken de, bu çatı altında bulunan bütün milletvekillerinin, bu çatının, bu Parlamentonun saygınlığını koruma konusunda, kollama konusunda, hassasiyetimiz konusunda hep aynı şeyleri düşündüğümüzü biliyorum.

Bu Parlamento çatısı altında bulunan insanlara hakaret etmek, bütün insanlara hakaret etmektir. Bu, sadece bu çatı altında görev yapan 548 arkadaşımızı değil, aynı zamanda bu insanları buraya seçip göndermiş olan 65 milyon insanımızı da yaralamıştır. Bu nedenle, Parlamentonun saygınlığına hepimiz saygı göstermek zorundayız, bu konuda hassas davranmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, siyasî erkini ilahî iradeye bağlayan sultanların, hükümdarların, diktatörlerin çevresinde, her zaman için soytarılar olmuştur, dalkavuklar olmuştur. Ancak, soytarılar, o etrafında döndüğü diktatörleri güldürmek için, zaman zaman, onların taklidini dahi yaparlardı, bunu da o diktatörler saygıyla karşılardı, ona gülerdi. Bu soytarılar da bir kişilik sahibiydi; çünkü, zaman zaman, o diktatörlerin bile taklidini yaparlardı. Ama, dalkavuklar, etrafında döndüğü insanlara, hep, aman efendim, canım efendim, sensin efendim deyip, el avuç ovalayıp dönerlerdi...

BAŞKAN - Sayın Kul, doğrudan gündeme alınmasını istediğiniz teklifiniz, sultanlar ve soytarılarla mı alakalı?! Ben anlayamadığım için ... (RP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, önce...

BAŞKAN - Sayın Kul, rica ediyorum... Bakın, şurada tatlı bir çalışma yapıyoruz... Rica ediyorum... Lütfen efendim...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, eğer siz de bu çatı altında oturuyorsanız, Meclis Başkanvekiliyseniz, bu hakareti içinize sindirmemeniz lazım...

BAŞKAN - Sayın Kul, tepkinizi ve tepkimizi ortaya koyduk. Siz, şimdi, lütfen, teklifinizi...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü kesmeyin, size de bir önerim olacak.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Doğru konuş önerin varsa...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Şimdi, ben diyorum ki, bu çatı altında bulunan milletvekilleri, değerli arkadaşlarım, gelin, bu yaratığa bir isim koyalım, buna soytarı mı diyelim, buna dalkavuk mu diyelim...

BAŞKAN - Sayın Kul... Sayın Kul...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ayıp... Ayıp...

MUSTAFA KUL (Devamla) - ... yoksa buna, başı (p) ile başlayıp nokta nokta devam eden...

BAŞKAN - Sayın Kul, bakın, siz saygısızlık yapıyorsunuz Kurula...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, ne demek "saygısızlık yapıyorsunuz?"

BAŞKAN - Efendim, gayet tabiî, saygısızlık...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bunu söyleyen insanlar saygısızlık yapıyor...

BAŞKAN - Efendim müsaade buyurun... Saygısızlık yapıyorsunuz...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Ne demek "saygısızlık yapıyorsunuz?" Başkan olarak böyle bir şey söylemeye hakkınız yok...

BAŞKAN - Var efendim; neden?

MUSTAFA KUL (Devamla) - Böyle bir şey söylemeye hakkınız yok bana...

BAŞKAN - Efendim, İçtüzük gayet açık. Size niçin...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Ben, söz hakkımı kullanacağım burada...

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) - Saati durdurun Başkan...

BAŞKAN - Sayın Kul, hangi maksatla söz aldıysanız, o maksatla beyanlarınızı...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sözümü kesmeyin, sözümü bitireceğim...

BAŞKAN - Efendim, lütfen bitirin... Konuyu bitirin efendim...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ne biçim konuşuyorsun be!..

MUSTAFA KUL (Devamla) - Durdursanıza şu saati...

BAŞKAN - Efendim, buyurun bitirin siz, ben tamamlarım... Siz buyurun efendim... Biz, herkese ilave süre veriyoruz... Yapmayın canım!

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Ayıp oluyor...

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri...

Buyurun Sayın Kul.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hepimiz bir soru soralım. Önerim; bu yaratık kimdir? Nerede doğmuştur? 547 soruda Şevki Yılmaz!.. Babası kimdir? Belli midir? Bütün bunları sormamız lazım.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sen, kendi babanı söyle!

MUSTAFA KUL (Devamla) - Terbiyeli konuş.

BAŞKAN - Sayın Polat... Sayın Polat... Rica ediyorum...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Doğru konuşsun.

BAŞKAN - Ben, sayın hatibi uyardım. Milletvekilidir arkadaşımız... (Gürültüler)

Buyurun Sayın Kul; siz, sözünüzü bitirin.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Korumayın artık. Koruya koruya bu hale getirdiniz partiyi.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 2108 sayılı Yasayla, köy muhtarları ile şehir, kasaba ve mahalle muhtarlarına verilen ödenek ve yolluklarla ilgili yasa teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili önergem hakkındaki ifadelerimi sıralamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlarımız, şu anda, 2 000 gösterge rakamının katsayıyla çarpımı sonucunda bulunan miktar üzerinden aylık ödenek almaktadırlar. Bugünkü durumda, muhtarlarımızın eline, 2 000 göstergenin 3 315 katsayıyla çarpılması sonucu, aylık olarak, net 6 milyon 630 bin Türk Lirası para geçmektedir. Söz konusu 2108 sayılı Kanunda, Bakanlar Kuruluna, her ne kadar, muhtar ödenekleriyle ilgili gösterge rakamını yüzde 100'e kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Yeter... Yeter...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, sizin söylediğiniz sözlerle ilgili kısmı ilave eder misiniz.

BAŞKAN - Buyurun... Buyurun... Hemen kullanın sürenizi.

MUSTAFA KUL (Devamla) - ...artırma yetkisi verilmişse de, Bakanlar Kurulunun bu katsayıyı artırıp artırmama konusunda herhangi bir bağlayıcı müeyyide bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlar, demokratik sistemin en önemli kurumudur. Muhtarlarımız, çok zor koşullar altında, önemli görevler ifa etmektedirler. Vatandaşlarımızın birçok sorununun çözüm yeri muhtarlıklardır. Muhtarlarımızın, bu görevlerini büyük sorumluluk bilinciyle yerine getirirken, haliyle, kaçınılmaz bazı harcamaları karşıladıkları bilinen bir gerçektir.

Ayrıca, muhtarlarımız aynı zamanda Bağ-Kur mükellefi olduklarından, ödenen bu aylıklar, Bağ-Kur primlerini dahi karşılayamamaktadır. Bugün, hiçbir devlet memurunun maaşı asgarî ücretin altında bulunmamaktadır. Muhtarlara, devlet memuru sayılması gerçeğinden hareketle, ödenecek olan aylığın da asgarî ücretin altında olmaması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Köy muhtarlarımız, kasabalardaki ve şehirlerdeki mahalle muhtarlarımız, gerçekten, büyük görevleri yerine getirmektedirler. Gerek 442 sayılı Yasaya göre gerek 4541 sayılı Yasaya göre birçok görevler üstlenmişlerdir. Köydeki salgın hastalıkların önlenmesinden, köyün imar durumuna kadar; çevre temizliğinden, köy içi yolların yapımına kadar; köy meydanlarının açılmasından, okulun sağlık ocağının, köyodasının yapılmasına kadar; köyün ağaçlandırılmasından, mezarlıkların korunmasına kadar; doğan çoçukların nüfusa kaydedilmesinden, evlenenlerin nikâhlarının kıyılmasına kadar; ölenlerin nüfus kaydından düşürülmesine kadar birçok görevleri ifa etmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, getirmiş olduğumuz teklifle, muhtarlarımıza, asgarî ücret üzerinden ödenek verilmesini ve bundan, Damga Vergisi hariç herhangi bir ödenek kesilmemesini getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, efendim, lütfen, saygıyı sunun ve inin.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, saygıyı sunmam için mikrofonu açar mısınız tekrar.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Emredersiniz!

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bu teklife destek vereceğinizi umuyorum. Muhtarlarımız, gerçekten bunu bekliyorlar bizden. Bütün konfederasyon başkanlarıyla görüştük. Bu, şu anki Yüce Meclisin, gerçekten, muhtarlarımıza önemli bir katkısı olacaktır.

Hepinizin desteğini bekliyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum sayın üyeye.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Efendim, diğer önergeyi okutuyorum:

12. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/460) doğrudan gündeme alınmasına ilişikn önergesi (4/195)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımızca hazırlanarak, 4.10.1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (2/460) esas numaralı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim, 8.10.1996 tarihinde sevk edildiği Anayasa Komisyonunda görüşme yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.

Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla.

Akın Gönen

Niğde

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyonun söz talebi?.. Yok.

Teklif sahibinin?..

AKIN GÖNEN (Niğde) - İzninizle Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gönen, buyurun efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

AKIN GÖNEN (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, bildiğiniz gibi, üç yıla yakın bir süredir uygulanmakta; Üst Kurul, Kanunun ve Anayasanın kendine verdiği yetki doğrultusunda görevini titizlikle yapmaya çalışmaktadır. Ancak, hepinizin bildiği gibi, Kanundaki birtakım boşluk ve eksikliklerden dolayı, televizyonlarımız sık sık kararmakta; bir yazı gelmekte "Radyo Televizyon Üst Kurulunun şu sayılı kararıyla yayına şu kadar gün ara verilmiştir" denilmektedir.

Demokrasi demek, hepinizin bildiği gibi, açıklık rejimi demektir. Demokrasinin özü olan seçme işi, bilgilenmeyi, bilgi hakkını gerekli kılar. Bilgi hakkı, haberleşme hakkı, Anayasalarda, uluslararası sözleşmelerde teminat altına alınmış, bu işlevi kamu adına yapan medyaya "dördüncü kuvvet" denilmiştir. İlgili hükümler, halkın bilgi edinmesi, yönetenlerin yanlışlarının ve yaptıklarının denetlenmesi ve seçim işlevinin sağlıklı olması sebebiyle anayasalara konulmuştur.

Radyo ve televizyonlar, Üst Kurul tarafından, Kanundan doğan hakla -ki, Kanun, yayın ilkeleri ihlal edildiği zaman konacak müeyyideleri kademelendirmemiştir- önce, uyarılıyor; ondan sonra, yayını durdurma veya iptal geliyor. Ara kademe cezalar, Batı televizyonlarındaki gibi olmadığı için, televizyonlar, uyarıdan sonra kararmaktadır. Bu, demokrasiye, insan haklarına ve haberleşme, bilgi edinme hakkının özüne ters düşmektedir.

Kanundan doğan bu sıkıntı, Üst Kurulu sıkıntıya düşürmektedir. Zaman zaman, radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyecek olan bu Kurul, âdeta, düzenleyici değil, yasaklayıcı bir konuma gelmesi yönüyle de, kanundan doğan bu sebeple eleştirilmekte, âdeta, Kurul, görevini yapamaz hale gelmektedir. Bu nedenle kanun teklifi verdim; Kurula, müeyyideleri kademelendirme (derecelendirme) ve bu derecelere göre müeyyide uygulama imkânını getirdim.

Bugün, her çıkan konuşmacı, bu çatıyı birlikte paylaştığımız Şevki Yılmaz arkadaşımızı, geçmiş tarihte yaptığı söylenilen talihsiz bir konuşma sebebiyle, burada kınamakta ve hepimiz üzülmekteyiz. (CHP sıralarından "O, bizim arkadaşımız değil" sesleri) Hepimiz, üzüntümüzden, sözlerine katılmadığımızdan dolayı çeşitli sözler söylemekteyiz ki, onun Grubunun da, bundan, son derece rahatsız olduğuna inanıyorum; çünkü, yaptığı isnatların onları da üzmemesi mümkün değil.

Bu tür yayınlarda da, getirdiğim değişiklikle, Üst Kurula, özür dileme, rencide olan kurumdan veya kişiden Üst Kurul kararıyla özür dilemek gibi, yepyeni bir müesseseyi, Batıda olan bir müesseseyi, bu kanun teklifimin içerisine yerleştirdim; yanlışlık varsa özür dilenir Kurul kararıyla, hata varsa düzeltilir veya af dilenir.

Ayrıca, 3984 sayılı Kanunda bir boşluk daha vardır; zaman aşımıyla ilgili hüküm, Kanun metninde yoktur. Bir sefer, Kurul uyarma verdi, zaman aşımı olmadığı için, bu uyarma ilânihaye durmakta ve radyo, televizyon istasyonlarının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanmaktadır. Ceza hukukunu arkadaşlarımız bilir, her suçun, her cezanın bir zaman aşımı vardır. Buradaki müeyyidelerin de mutlaka zaman aşımına tabi olması gerekir; aksi halde, bugün olduğu gibi, Televizyon Üst Kurulu, zamanaşımı boşluğunu doldurucu bir uygulamaya girebilir ki, bu uygulamada da, Kurula verilmemiş olan, af gibi bir yetkiyi, Kurul, kullanma durumuna düşer. Bu, Anayasanın, hukuk devletinin, kuvvetler ayrılığı ilkesine de ters düşer; çünkü, af yetkisi, kanunla -bunlar kişi hakları, temel haklarla ilgili olduğu için- olması gerekirken, Üst Kurul, zorlamayla, kanundaki bu boşluğu doldurma gibi bir yola gider ki, bu da, Anayasaya ters düşeceği gibi, kanunda verilmemiş bir yetkiyi, zorlamayla kullanma gibi bir duruma düşürülmüş olabilir.

Bu nedenle, kanun teklifimin gündeme alınmasını bugün kabul edeceğinizi umuyorum; çünkü, hiçbirinizin, takip ettiğiniz programların, seyrettiğiniz televizyonların şu veya bu sebeple karartılmasını arzu etmediğinizi biliyorum. Demokrasiye de, Anayasanın temel ilkelerine de ters düşen ve Üst Kurulu, yanlış olarak, haksız olarak, mecburen yasakçı bir kurum durumuna düşüren bu uygulamaya son vermek için, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, teklifimin gündeme alınması yönünde oy kullanacağınız umuduyla saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, mutat programlarımıza, çalışma usullerimize göre sözlü soruların müzakeresi vardı; ancak, bugün alınan bir kararla, sözlü sorular görüşülmeyecek, bir araştırma önergesinin öngörüşmesi yapılacaktır. Dolayısıyla, şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25)

BAŞKAN - Genel Kurulun, 27.5.1997 tarihli 98 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısmın 6 ncı sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

Sayın Hükümet?.. Hazır.

Önerge daha önce okunduğu için okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Sayın Hükümete, siyasî parti gruplarına, önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir başka imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

Şimdi, söz alan arkadaşlarımın isimlerini sırasıyla okuyorum:

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Salih Yıldırım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Ertugay; Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hüsamettin Korkutata.

Sayın İçişleri Bakanı, efendim, siz, söz almayacağınızı ifade buyurdunuz. Gruplardan sonra size söz verme imkânım yok; bunu bilerek ifade buyurdunuz, değil mi efendim?

İÇİŞLERİ BAKANI MERAL AKŞENER (İstanbul) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Salih Yıldırım; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki 19 ilde terör nedeniyle boşalmış veya boşalttırılmış köy ve mezralar hakkında İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının verdiği Meclis araştırması önergesi konusunda Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 1984 yılından beri yaşamımızda en önemli gündem maddesi olan, özellikle, 1990-1995 yılları arasında ivme kazanan terör ve onun uygulayıcısı PKK, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere, tüm yurtta sorun yaratmayı, ülkeyi parçalamayı, bölmeyi amaçlamaktadır. Bölgede devletimizin gelişmesinden, güçlenmesinden korkan ve bundan tedirginlik duyan bazı ülkeler ve dış güçler bu olumsuzluğa, maalesef, destek vermektedirler, çanak tutmaktadırlar.

Tüm demokratik toplumlarda bireylerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı vardır. Bu hak, terör örgütlerince emrivakiyle gasp edilemez. Gasp edilen bu hak, yasadışı, kuraldışı mücadeleyi meşru kılmak için asla kullanılamaz. Fiilî bir gasp, hukukî bir hak doğurmaz. Bu yüzden, terör, sadece bir siyasî ve hukukî suç değil, aynı zamanda bir insanlık suçudur.

İşte, bu suça, bugün, basit ve haksız çıkarlar uğruna omuz verenlere, destek olanlara tarih, er geç gerekli dersin verileceğine şahit olacaktır; bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır, kaygısı olmamalıdır.

Terör, bugün uygulama alanı olarak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini seçmiştir. Seçmiştir; çünkü, yörenin coğrafyası buna uygundur, yörenin jeopolitik konumu buna uygundur ve yörede ekonomik, sosyal, eğitsel, kültürel, sağlık, psikolojik sorunları olan, istismara müsait bir toplum vardır.

Şimdi, içimizde pek çok kişi diyebilir ki, bu sorun, sadece Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'ya has değil, özgü değil. Doğru; ben, geçenlerde bir inceleme vesilesiyle gittiğim Ankara Kızılcahamam'ın dağ köylerinde, ekonomik ve sosyal yaşam standartlarının, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu köylerinin pek çoğunun gerisinde olduğunu gördüm; ancak, yörenin hassas oluşu, sorunların çözümünde öncelikli olmasını gerekli kılmaktadır.

Hepinizden, hafızalarınızı bir noktada tazelemenizi istiyorum: 1974 yılında, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, tüm ülkede olduğu gibi, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun bütün illerinde, ilçelerinde sadece, askerlik çağındaki gençler değil, altmışlık ihtiyarlar, onbeş yaşlarındaki çocuklarımız bile askerlik şubelerinin önlerinde, davullu zurnalı uzun kuyruklar oluşturmadılar mı... Ama, ne yazık ki, bu yurtsever ve yürekli insanların çocukları, bugün, karşımızda terörist olarak bulunmaktalar. İşte, biz, bu olumsuzluğu hak etmedik; bunu aşma sorumluluğu hepimizindir, başta, Yüce Parlamentonundur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşanan olayların boyutları, nedenleri, çözümleri farklı olsa bile, tüm ülkeyi her yönüyle etkilediği, artık, her kesim tarafından kabul edilmektedir, dile getirilmektedir. İşte, ağırlıklı boyutuyla yöreyi etkileyen; olumsuzluğu tüm ülkeye yansıyan önemli bir sorun, yerleşim birimlerinin boşaltılması ve onun sonucu olan göç olgusudur. Bu olguyu, üç aşamalı olarak incelemek, irdelemek mümkündür:

1984 yılından önceki süreçte, bölgede, uzun süreden beri mevcut olan göçün olduğunu biliyoruz ve bunun nedenlerini incelediğimizde, karşımıza çıkan tablo şudur: Toprak dağılımındaki dengesizlik, nüfus artış oranının yüksekliği, tarımda makineleşme, işsizlik, eğitim olanaklarının sınırlı oluşu, köyün iticiliği, kentin çekiciliği, kan davaları ve aile geçimsizlikleri, bu süreçteki en önemli köy boşalmaları ve göç nedeni olarak karşımızdadır.

1984-1990 yılları arasındaki süreçte köy boşalma ve göçün nedenlerine baktığımızda, terörün etkinliğini hissettirdiğini bu süreçte görüyoruz ve göçün nedeni farklılaşmaya başlıyor. Göç, artık, ihtiyarî olmaktan çıkıyor, çoğu kez zorunlu hale geliyor. Öncelikli nedenler arasında; geçim sıkıntısı yüzde 43 oranında, kan davaları yüzde 6 oranında, bölgesel olaylar yüzde 4,5 oranında ve köy yakılması nedeniyle göç yüzde 16 oranında karşımıza çıkmaktadır.

1990'dan sonraki süreçte köy boşaltılmaları, boşalmaları ve göçün nedenleri biraz daha farklılık arz etmekte ve dikkat çekmektedir. Burada, öncelikli nedenler arasında, köyünün yakılması yüzde 58 oranına çıkmaktadır; bölgesel olaylar yüzde 24, geçim sıkıntısı yüzde 18, kan davaları ise yüzde 1 oranında göç nedeni, köy boşalmasının nedeni olarak karşımızdadır.

Köy boşaltma ve yakmaları, göçler, neden 1990'dan sonra bu boyutlara varmıştır? Terör olaylarındaki artış ve bu olaylar arasında yakın paralellik vardır, yakın paralellik gözlenmektedir.

Bakınız, bunu etkileyen temel faktörler nelerdir: PKK, karşısındaki güçlere ve yandaşlarına gözdağı vermek amacıyla yerleşim birimlerini basmakta, boşaltmakta, onları tahrip etmektedir. Hiçbir insanî kuralla bağdaşmayan bu tavır, terörizmden beklenen bir davranış biçimidir.

Köylerin korunamaması, köylülerin koruculuğu kabullenmemeleri ve PKK'ya yardım ettikleri iddiası, yerleşim birimlerinin boşalmasına neden olan bir diğer etkendir.

Komşu köylerin korucu olması nedeniyle iki ateş arasında kalma korkusu, yurttaşların, köylerini boşaltmasına neden olan bir diğer faktördür.

Faili meçhul cinayetler, adam kaçırma olayları, tehditle para toplanması, gözaltına alınma ve tutuklanma korkusu, köylümüzün göçüne sebep olan en önemli faktörlerdir.

Yaylaların, yasak ve korku nedeniyle kullanılamaması; tarımla uğraşmanın çalışma güvenliğinin olmaması; can güvenliği nedeniyle, eğitim, sağlık, ulaşım gibi temel hizmetlerin yeterince sağlanamaması; PKK'ya gideceği korkusuyla, kaygısıyla gıda ambargosunun uygulanılması; tarım ve hayvancılıkta üretimin azalmasıyla, giderek yoksulluğun artması, yörede, köy boşaltmalarının ve göçün önemli nedenleri arasında sayılabilir.

Köy boşaltma ve yakma, güvenlik güçlerince, bir yöntem olarak görülmemelidir. Maalesef, az da olsa, bu olaylara rastlanmaktadır. Köy boşaltma, bir güvenlik yöntemi olarak görülebilir, bazen de, kısa süre için, belki başarı da sağlayabilir; ancak, sorunu çözmede devlet, zoru değil, doğruyu benimsetmeyi, sorumluluğu hatırlatmayı, sevgiyi ve yasalara uygun cezalandırmayı yöntem olarak seçmelidir, devlete yakışan budur. Bu yöntemin, halkın kazanılmasında çok daha etkin olduğu bilinmelidir. Şiddet, sorunların çözümünde en etkin güvenlik yolu, yöntemi değildir, şiddet, çözümün değil, sorunun bir parçasıdır, uygulandığı ortamda sorunu büyütür. Anlaşmazlık konuları devletçe giderildiği takdirde, teröristler, temsil niteliklerini kaybedecek, gerçek kimlikleriyle ortada kalacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük çoğunluğu 1993-1995 yıllarına ait olmak üzere, bugüne kadar boşaltılan yerleşim birimleriyle ilgili rakamları arz etmek istiyorum: 987 köyümüzün 752'si tamamen, 235'i kısmen boşaltılmıştır. 1 676 mezramızın 1 535'i tamamen, 141'i ise kısmen boşaltılmıştır. Toplam olarak 2 663 yerleşim biriminin 2 287'si tamamen, 376'sı ise kısmen boşalmış veyahut da boşalttırılmıştır.

Genel bir değerlendirme yapıldığında, 1990 öncesi göçte, topraksızlık ve geçim sıkıntısı öncelikli neden iken, 1990 sonrası göçte, köy yakılmaları ve bölgedeki olaylar ağırlıklı gibi görülmektedir. Diğer bir anlatımla, göç, artık, istem dışıdır, zorunludur.

Köy boşaltılmalarıyla ilgili değerleri yıllara dağıttığımızda ortaya çıkan tablo şudur: 1994'te 1 500 yerleşim birimi boşaltılmıştır, 1995'te 243 yerleşim birimi boşaltılmıştır. 1996'da 68, 1997'de de 6 yerleşim birimi boşalmış veya boşalttırılmıştır. 1996'dan itibaren bu sayının belirgin olarak azaldığını, 1997'de de, yalnız, 6 yerleşim biriminin boşaldığını görüyoruz. Boşalmanın azalması anlamlı, memnuniyet vericidir; ancak, sorunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu olaylar, 3 milyon insanı, kendi yurdunda, kendi ülkesinde göçmen konumuna getirmiştir. Köy boşaltmanın ülkeye getirdiği ekonomik kayıp ise, yaklaşık olarak 50 trilyon Türk Lirasıdır.

Değerli milletvekilleri, göç ettirilen veya kendi iradesi dışında göç etmek zorunda bırakılan bu insanların sorunları bölgeyle sınırlı kalmamaktadır, gittikleri her yere taşınmaktadır; her kent, bir doğu, güneydoğu olmakta; göç olgusu, bütün ülkeyi saran, giderek tedavisi zorlaşan bir hastalık halini almaktadır.

Köylerinden ayrılmadan önce, bu insanlar, çiftçilik ve hayvancılık yapıyorlardı. Kendi ürettikleriyle yaşamlarını sürdürüyorlardı. Hem kendilerini besliyor hem de ülke ekonomisine katkı sağlıyorlardı. Ülkemizde son yıllarda tarım ürünlerinde ve hayvancılıkta görülen önemli düşüşler, bu olayların doğal sonucudur ve şimdi bu insanların yüzde 81'i işsiz, yüzde 35'i açtır.

Yıllardır yeterli istihdam alanı olmayan ve düzenli kent halini alamayan bölge kentleri, büyük problemlerle karşı karşıya kalmıştır. İşsizlik hat safhaya ulaşmış, kahvecilik, seyyar satıcılık ve işbortacılık genel meslekler haline gelmiştir. Eğitim, yörede büyük sorun halindedir. Halen yörede, 3 223 okul kapalıdır; 200 bin çocuk ilköğretimden yoksun haldedir, açık olan okullarda da eğitim standardı çok düşük, olanaklar ise çok sınırlıdır.

Göçe maruz bırakılmış insanlarımızın sağlık sorunları ise içler acısıdır. Göç etmiş olan yurttaşlarımızın yüzde 50'sinde çok ciddî sağlık sorunları vardır, yüzde 33'ünün ailesinde 0-5 yaş grubunda ölüm görülmektedir ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan çocukların yüzde 40'ında gelişme geriliği gözlenmektedir.

Bu insanlar, köylerini terk ettikleri için, ayrıca, potansiyel suçlu olarak görülmektedirler; iş aramalarında, günlük yaşamlarında pek çok problemlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu tür dışlamalar, giderek, sosyal barışı tehdit etmekte, etnik ayırımcılığı ve şoven duyguları artırmaktadır.

Zaten düzenli olmayan kentler, köy boşalmalarıyla daha da kalabalıklaşmakta, çarpık kentleşme daha da artmaktadır. Altyapı yetersizliği, gecekondulaşma ve yoksulluk, kentleri köyleştirmektedir. Köyleşen kentlerde sermaye ve beyin göçü artmakta, bu da, sorunları büsbütün derinleştirmektedir.

Öteden beri sürgün yeri olarak adlandırılan bölgede, kamu görevlileri, işbaşı yapmamak veya bir an önce yöreyi terk etmek için çeşitli bahanelere başvurmakta, yöreye tayin edilenlerin yüzde 60'ı göreve gitmemektedir. Yörede, idare, yüzde 90 vekaletle yönetilmektedir. Böylece, beyin göçüyle birlikte, kenti olumlu yönde değiştirebilecek dinamikler giderek yok olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göçe maruz bırakılan insanlarımızın yüzde 84'ü, huzur bulamayacaklarını bilerek göç etmektedirler; yine bu insanların yüzde 85'i geri dönmek istemektedir. Peki, bu haklı istem karşısında biz ne yapmışız? Yaptıklarımızın yeterli, tatminkâr ve gurur verici olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. Sorunlarla alakalı sağlıklı bir değerlendirme yapılamamış, uygun çözümler de maalesef üretilememiştir. Bakınız, 29 Kasım 1994 tarihinde, dönemin Başbakanı, merkezköy projesi için Avrupa İskân Fonundan 10 trilyon Türk Lirası sağlanacağını söylemiş, maalesef, bu taahhüt yerine gelmemiştir. Aynı tarihlerde, Toplukonuttan sorumlu Devlet Bakanı, 12 bin aileye İsrail tipi çiftlikkonut yapılacağını söylemiş; ne yazık ki, bu konuda da hiçbir şey yapılmamıştır. 12.7.1996 tarihinde, Sayın Başbakan, Genelkurmay Başkanıyla görüştüğünü, Genelkurmay Başkanının "gidin, halka müjdeyi verin; geriye dönüş başlasın" dediğini söylemiştir; ancak, Sayın Başbakanın unuttuğu bir şey olmuştur; boşaltılan köylere geri dönüşü, kendisinin beyan tarihinden bir yıl önce, Millî Güvenlik Kurulu, Hükümete tavsiye kararı olarak almıştır. Sayın Başbakan, geriye dönüş programı için 17 trilyon Türk Lirası ayırdığını söylemiştir. Bugüne kadar bu proje için gönderilen para ise sadece 491 milyar liradır. Bu paranın 231 milyar lirası harcanmış, 260 milyar lirası ise harcanmaya çalışılmaktadır.

Dönemin Sayın İçişleri Bakanı, Acil Destek Fonundan, olağanüstü hal bölgesine 2 trilyon 808 milyar lira gönderdiğini belirtmiştir. Gönderilen paranın karşılığı olan hizmet ise ortada görünmemektedir. 8 Şubat 1997 tarihinde Ağrı'da açılan 12 trilyonluk altyapı, 12 trilyonluk destek tedbirlerini içeren paketten de bir öncekiler gibi, maalesef, bir şey çıkmamıştır.

Nihayet, Nisan 1997 tarihinde, Sayın Başbakan, en büyük Doğu ve Güneydoğu Anadolu kalkınma paketini açmıştır. Pakette 421'i 1997 yılında bitirilecek 1 239 proje vardır. Pakette 119 trilyon liralık harcama öngörülmektedir. Pakette belki her şey vardır; ancak, olmayan güven ve tutarlılıktır. Bu nedenle, doğulu vatandaş ne bu paketten ne de bu Hükümetten bir şey beklememektedir.

29.7.1996 tarihinde, olağanüstü hal ve mücavir alanlarından Van'da 11 köy, 2 mezra; Tunceli'de 2 köy; Şırnak'ta 32 köy, 6 mezra; Siirt'te 71 köy, 94 mezra; Muş'ta 13 köy, 67 mezra; Mardin'de 46 köy, 26 mezra; Hakkâri'de 36 köy, 80 mezra; Elazığ'da 10 köy, 21 mezra; Diyarbakır'da 8 köy, 7 mezra; Bitlis'te 23 köy, 29 mezra; Bingöl'de 129 köy, 126 mezra ve Batman'da 10 köy, 23 mezra yeniden iskâna açılacak denilmiştir. İskâna yeniden açılacak denilen köy sayısı 391, mezra sayısı ise 466'dır. Toplam rakam 857 yerleşim birimine tekabül etmektedir.

16.4.1997 tarihli Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin beyanına göre yeniden iskâna açılan köy sayısı 107, mezra sayısı ise 55'tir. Bu rakamları, Sayın Başbakan da teyit etmiştir. Böylece, yeniden yerleşime açılan yerleşim birimi sayısı 162 olup bu, planlanan rakamın yüzde 17'si, genel rakamın ise sadece yüzde 6'sıdır. İşte, sizlere; işte bizlere, kamuoyuna "başarı" diye lanse edilen rakamlar bunlardır ve geriye dönüş için güvenli olduğu saptanan yerleşim birimi sayısı ise sadece 160'tır. Bu yüzden, sayın Refah Partili milletvekilleri "bölgede ciddî anlamda bir geriye dönüş olmamış" demek yürekliliğini göstermişlerdir. 8.3.1996 tarihinde de, Devlet Bakanı Sayın Ensarioğlu, Trabzon'da "köye dönüş projesi tutmadı" demiştir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, bir dakikada toparlar mısınız?

MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Toparlarım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki; buyurun.

MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, yerleşim birimi boşaltma, sadece yöreyi değil, tüm ülkeyi ilgilendiren; sosyal, güvenlik, ekonomik, hukuksal boyutu olan bir olgudur. Güvenlik güçleri, bunu, asla bir güvenlik yöntemi olarak benimsememelidirler. Yerleşim birimlerinde geriye dönüş projesi daha ciddî boyutlarda ele alınmalı ve güvenlik sorunu mutlaka halledilmelidir; proje için gerekli 30 trilyon lira mutlaka sağlanmalıdır; geriye dönen yurttaşlarımızı tekrar üretken hale getirecek altyapı tesis edilmeli, ekonomik ve eğitsel destek mutlaka sağlanmalıdır. Bu olumsuzluklara neden olan terörle mücadelenin, sadece güvenlik güçlerinin değil, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ve kurumunun görevi olduğunu bilmek zamanı gelmiştir ve geçmektedir.

Yüce Heyete saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

Sayın Hacaloğlu, Gruplar adına ikinci sıra zatıâlinizin; ancak, bir talebiniz var: Buyuruyorsunuz ki, önerge sahibi sıfatıyla olan konuşma hakkımla, grup adına olan konuşma hakkımı birlikte kullanayım; yani, konuşma sürenizi 30 dakika kullanmak istiyorsunuz; ancak, uygulamalarımız itibariyle, buna imkân yok. Bir yolla imkân var; diğer grup sözcüleri arkadaşlarımla yer değiştirme imkânınız olursa, mesela gruplar ona izin verirse, sizi en sona almak suretiyle konuşmanızı yapabilirsiniz.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Şimdi kullanacağım efendim.

BAŞKAN - Peki.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/25) esas numaralı Doğu ve Güneydoğu Anadoluda köylerini terk etme zorunda kalan yurttaşlarımızın sorunlarını ve çözüm önerilerini oluşturmak amacıyla, tartışmak amacıyla benim ve Cumhuriyet Halk Partili 9 arkadaşımın müştereken sunmuş bulunduğumuz araştırma önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kürsüden defaatle dile getirmekteyiz; ülkemiz, 2000'li yıllara sorunlarla yüklü bir şekilde girmekte; ülkemiz, 74 yıldır çağdaşlaşma mücadelesi sürecinde geldiği noktada, çok temel bazı sorunlarını henüz aşamamış bir noktadadır.

Dünyada hemen hemen hiçbir ülkede yaşanmamış olan bir olguyu biz yaşamaktayız. Ülkemizde, ortalama yüzde 70 düzeyinde, yirmi yıldır süregelen bir enflasyon vardır. Enflasyonun, ülkemizde rekor düzeylere tırmanmış bulunan işsizliğin, yoksulluğun, eşitsizliğin temel kaynağını oluşturduğunu hepimiz bilmekteyiz. Yine, ülkemizde, 1980'li yıllardan günümüze sürdürülmekte olan Reaganizmin, Thatcherizmin kopyası niteliğindeki politikalarla, sosyal devlet çökmek üzeredir. Sosyal refah devleti, Avrupa'da, Avrupa Birliğinin bünyesindeki ülkelerin hemen hemen bütününde temel hedef haline gelirken, ülkemizde, sosyal devlet, bunca eşitsizliğe, bunca yoksulluğa, bunca işsizliğe rağmen, adeta bilinçli olarak çökertilmekte.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, onbir yıldır, belki onüç yıldır ülkemizde iç barış kanamakta, ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerinde sıkıntılar yaşanmakta. Onu tartışacağız biraz sonra, onun üzerinde daha ayrıntılı konuşacağım; ama, son onbir aydır, Refahyol Hükümetinin görevde bulunduğu süre içerisinde bir başka sıkıntı daha yaşanmaya başlandı; laik, demokratik cumhuriyete yönelik, Atatürk ilke ve devrimlerine yönelik, yıkıcı, özensiz politikalar, belirli kesimlerden bilinçli olarak ortaya konulmakta. Bir anlamda, teokratik devlet özlemleri, çeşitli sesler, kalıplar ve davranışlarla uygulamaya geçirilmek istenmekte; ancak, son haftalarda, bir başka olguyla da karşı karşıyayız. Biz, herşeyin ayan beyan ortada oynandığını zannetmekteydik; fakat, son iki haftadır, ülkemizde, hepimizin çok duyarlı olmasını gerektiren ve bugün, PKK terörü çerçevesinde tartışacağımız bölücülük tehdidinin bir başka şekliyle, iç barışımızı zedeleyecek bir boyutta gündeme gelen laik, demokratik cumhuriyetin ve toplum olarak...

MUSA OKÇU (Batman) - Güneydoğuyla ne ilgisi var?..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Güneydoğuyla ilgisini göreceksiniz.

MUSA OKÇU (Batman) - Hiç alakası yok.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - İnanıyorum ki, buradaki bütün milletvekillerinin yücelttikleri toplumsal ahlakî değerlerimizin temellerine, bazı dinamitlerin, yıllarca önce yerleştirildiğini görmekteyiz. Bu dinamitler, son iki haftadır bir bir patlamakta ve toplum şoke olmaktadır. Acaba, başka hangi dinamitler nereye, nerede yerleştirilmiş; ne zaman, hangi ahlaksız, üslupsuz, ilkesiz söylemler ve düşüncelerle hepimizin -bu kürsüde yemin etmiş olan bütün milletvekillerinin- son derece özenle kucakladığına inandığımız değerlere yönelik dinamitlerin, bundan sonra, nerelerde, ne zaman ortaya çıkacağını merak ediyoruz. Bunu söylemek belki bana düşmez; ama, grup sözcüsü olarak şunu söylemek istiyorum; inanıyorum ki, diğer gruplar da bu görüşümüzü paylaşıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüsü olarak söylüyorum; bu tür dinamitler veya bu tür davranışlar, hiçbir şekilde, ülkemizi inanç temelinde bölemez; ülkemizin, laik demokratik cumhuriyet temellerini, Atatürk ilke ve devrimlerini ve hiçbir şekilde ödün veremeyeceğimiz toplumsal değerlerimizi yıkamaz.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) - İnşallah!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Buna geçit vermeyeceğiz; buna ülkemizin inançlı insanları, demokrat insanları, ilerici insanları hiçbir şekilde geçit vermeyecektir.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) - Hiç merak etmeyin...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, izin verirseniz, buradan, konu içerisinde bir saptama yapmak istiyorum; bunu da bir görev bilmekteyiz. Başbakan Yardımcısı Sayın Çiller, geçen gün "yıllar önce...."

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Yedi yıl önce...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - "... söylendiği ifade edilen bazı söylemlerle ilgili kasetler, niye şimdi gündeme getiriliyor; niye bu dosyalar şimdi açılıyor" dedi. Eğer Sayın Çiller bilmiyorsa -ki, bilmesi gerekir- kendisine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hatırlatmak isterim: Hukukta zamanaşımı olabilir; ama, siyasette, siyaset yaptığınız sürece zamanaşımı yoktur; eğer, geçmişinizde taşıyamayacağınız bir yük varsa, sakın ola ki siyasete soyunmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü, gün gelir, önünüze koyarlar; gün gelir, onun hesabını verirsiniz.

Bu, sadece bizim için değil, her ülke için böyle; Amerika Birleşik Devletleri için de böyle, demokrasiyi sindirmiş, yerleştirmiş bütün ülkeler için de böyle.

O nedenle, kimse, bu kasetleri, bu dosyaları, bu hezeyanları kapatmaya çalışmasın; herkes, üstüne düşen görevin gereğini yapsın.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Kapalı konuştun, biraz açar mısın o konuyu ve bu konuyla ne ilgisi var onu da söyler misin.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Olayın özü bölücülükle ilgili. O bağlamda, bölücülük, sadece, dağda, PKK'nın mücadelesiyle olmaz. Bugün, eğer, bu ülkede, ülkenin tüm yurttaşlarının paylaştığı değerler temelinde, siz, ülkenin inanç gruplarını, insanlarını ayırıma tabi tutarak yıkıcı bazı söylemler içindeyseniz, davranışlar içindeyseniz ve Sayın Çiller, bugün, bu dosyaların ortaya konulmasından rahatsız oluyorsa, onu tartışmak lazım.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Öyle bir şey yok...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, böyle bir Türkiye'de, son ondört yıldır yaşamakta olduğumuz terör ortamında, terörle mücadele sürecinin bedelini, ne yazık ki, o yöredeki insanlarımız ağırlıklı olarak ödemiştir, ödemektedir.

Bölgede doğu ve güneydoğu sorunu olarak tanımladığımız sorunun iki temel boyutu olduğunu biliyoruz: Sorun, terör boyutuyla bir iç barış sorunudur; sorun, Kürt sorunu boyutuyla bir demokrasi sorunudur.

Ülkemizde terörün kaynağını birçok boyutuyla değerlendirebilmek mümkün. Tabiatıyla, ülkemizin içinde olduğu ekonomik koşullar, biraz evvel belirttiğim yirmi yıllık enflasyon, yüzde 70'ler düzeyindeki kronik enflasyon, sosyal devletin çökmekte oluşu ve demokrasimizin içindeki koşullar, yetersizlikler, terörün beslenmesinin altında yatan temel ögeler arasında; ama, şu temel, şu diğer unsurları da gözardı etmememiz lazım: Ülkemizde devlet kadrolarının ırkçılar ve tarikatçılar tarafından kuşatılmasıyla daha da güç kazanan feodal yapılanma, bölgedeki terörün güç odaklarından birini oluşturmaktadır. Ülkemizde yolsuzluk, mafyalaşma, çeteleşmeyle boyut kazanan kuralsızlık, yörede, terörün kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Ülkemizde hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığına duyarsızlık temelinde ortaya çıkan hukuksuzluk, bölgede, terörün güç kazanmasının, terörle mücadelenin başarısızlığa yönelmesinin nedenleri arasında saptanması gerekir. Tabiatıyla, rant ekonomisi, işsizlik, adaletsizlik ve biraz evvel belirttiğim gibi, sosyal devletin çöküşü, yoksulluk ve eşitsizlik olarak da bu ortamı, terör ortamını beslemekte. Üstüne üstlük, yıllardır, yörede, teröre karşı mücadele anlayışı uygulaması içinde, devletin, yurttaşlarına yönelik olarak, yurttaşların temel haklarına yönelik olarak yeterli özeni göstermeyişi, zaman zaman, baskı ve şiddet görüntüsü uygulamasına dönüşen davranışlara yönelmesi, zaman zaman, işkence olarak, yargısız infazlar olarak, kayıplar olarak, faili meçhul cinayetler olarak ortaya çıkan rahatsızlıklar ve uygulamalar, yine, terörün altında yatan nedenler olarak belirtilebilinir; ama, bütün bunlar, PKK'nın oradaki davranışlarını hiçbir şekilde meşrulaştıramaz. Hiçbir güç, hiçbir kesim, 2000'li yıllara girerken, amacına ulaşmak için, şiddeti ve silahı kullanmayı meşru addedemez.

Türkiye Cumhuriyeti, doğaldır ki, hem sınırlarını savunmak hem de ülkesinde ortaya çıkabilecek silahlı terör yapılanmalarına karşı yurttaşlarını ve ülkesini savunma sorumluluğu ve zorunluluğu altındadır; ama, bu ne kadar doğru ise, bir başka doğru daha vardır; şiddetin ve terörün boyutları, hiçbir şekilde, bu mücadele sürecinde, demokrasinin temel kurallarından, temel insan haklarından vazgeçme nedenini oluşturamaz.

Tabiatıyla, demokrasi, kendi başına, teröre, şiddete karşı kalkan olamaz. O mücadeleyi yapacaksınız; ama, bunun karşıt tarafı da geçerli. O mücadeleyi yaparken, insanlarınızı, baskıdan, şiddetten sakınmak, onları, âdeta, birer potansiyel suçlu olarak görerek, temel hak ve hukuklarına duyarsız kalarak uygulamalara geçmek, doğaldır ki, bir yabancılaşma yaratmakta, yurttaşları, hükümetinden, devletinden koparmakta ve giderek geniş, çok sayıda insanımız mutsuzlaşmakta, ülkede iç barışın kanaması şiddetlenmekte ve sıkıntılar artmaktadır.

Bu araştırma önergesinin temelinde, bu mücadele sürecinde, doğu ve güneydoğuda teröre karşı mücadele ve terör ortamında ortaya çıkan sorunları çözmeye yönelik arayışta bir temel sıkıntının tahlili, saptanması ve buna yönelik politikaların belirlenmesi ihtiyacı vardır. Nedir o?

Değerli arkadaşlarım, bakan olarak da ifade ettiğim için, Millî Güvenlik Kurulunda da ifade etmiş olduğum için, burada da belirtmeyi bir görev biliyorum. Öncelikle, siyasîler, bizler, ülkeyi yönetme sorumluluğu altında olanlar ve hükümetleri denetleme konumunda olan Meclisimiz, bu sorunun çözümlenmesinde kendini büyük ölçüde soyutlamış ve bu sorumluluğu askere ve güvenlik güçlerine devretmiştir. Bu, temel hatadır; bu, temel eksikliktir. Bu süreç içinde, güvenlik güçleri, doğal olarak, kendi bildikleri anlayış içinde, o mücadeleyi, kendi anlayışları içinde, en etkin nasıl yapabileceklerse, o tür yaklaşıma yönelmişlerdir; yani, o bölgede, abartılı güvenlik uygulaması olarak ifade ettiğim, abartılı güvenlik stratejisi olarak ifade ettiğim bir uygulama biçimi gelişmiştir. Bölgenin çok geniş bir coğrafyası, Türkiye'nin çok geniş bir coğrafyası terör örgütleri ile mücadele alanı olarak belirlenip, o bölgede yaşayan yurttaşlarımızın kırsal alandan boşalttırılması ve o geniş coğrafyanın her bir karesinin, o mücadelenin, aktif, sıcak mücadele alanı haline dönüştürülmesi tercihi içine girilmiş. Bu, askerî stratejiler açısından doğru olabilir; ama, bunun, bu sorunu çözmek, o yörede insanlarla en kısa sürede kucaklaşmak, yeni yabancılaşmalara neden olmamak, gençlerimizi, çocuklarımızı terör batağına malzeme olarak sunmamak açısından doğru bir strateji olmadığı o günden bugüne ortaya çıkmıştır.

Köylerin bir bölümünü, tabiatıyla, terör örgütü boşalttırmıştır; birkaçı da, baskı, şiddet vesaire uygulamaları içinde, yörede güvenliğe katkı amacıyla oluşturulan ve derhal tasfiye edilmesi gereken gönüllü köy korucuları tarafından boşaltırılmıştır. Onları da biliyoruz; ama, önemli bölümü, büyük bölümü, güvenlik güçlerinin talebi, baskısıyla zorunlu olarak boşalttırılmıştır. Boşalttırıldıktan sonra da, PKK veya terör örgütü bunları kullanamasın diye büyük bölümü yakılmıştır, yıkılmıştır; bir bölüm ormanlar yakılmıştır, ürünler yakılmıştır, tahrip edilmiştir.

Şimdi, bu uygulamayı, bir güvenlik uygulaması olarak makul görebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki "ülkenin bütünlüğü tehlikede, terör vardır; ben terörle mücadele için, bunu, bu şekilde, yakacağım, yıkacağım, boşaltacağım." Olabilir; bu, bir önlemdir; ama, hemen arkasından, eğer hukuk devletiyseniz, eğer yurttaşlarınıza karşı saygılıysanız -bir dahaki konuşmamda belirteceğim- Anayasa maddelerine ve Avrupa İnsan Hakları Bildirgesine saygılı iseniz, sizin, orada, evlerini barklarını boşaltmak zorunda bıraktığınız yurttaşlarımıza karşı sorumluluklarınızın gereğini yapma, mağduriyetlerini giderme, insanları tekrar yaşama bağlama sorumluluğunuz vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Eksüre istiyor musunuz efendim?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Hayır...

BAŞKAN - Peki, saygı sunun efendim; zaten başka bir söz hakkınız daha var.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmamın bu bölümünde bir durum tespiti yaptım. Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşündüğümüz önlem ve politikaları ve konunun diğer boyutlarını şahsım adına yapacağım ikinci konuşmamda belirteceğim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Ertugay.

Sayın Ertugay, buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşaltılan yerleşim birimleri sebebiyle göç eden vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması ve gereken tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılması için vermiş oldukları araştırma önergesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Araştırma önergesinde ileri sürülen Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yerleşim birimlerinin vatandaşlarımızın istekleri dışında zorla boşalttırıldıkları, göçe zorlandıkları, göç etme mecburiyetinde bırakılan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin bugüne kadar giderilmediği ve bazı temel haklarının ihlal edildiği tarzındaki görüş ve iddialara katılmak mümkün değildir.

Yapılan araştırmalara ve devletin bilgilerine göre, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizden göç eden vatandaşlarımızın yüzde 35'i ekonomik ve sosyal sebeplerle, yüzde 40'ı terör örgütünün baskıları sonucu kendi istekleriyle, yüzde 20'si bölücü terör örgütü PKK saldırılarının yarattığı korku ve tedirginlik sonucu göçerek köylerini boşaltmışlardır. Sadece yüzde 5'i, can ve mal güvenliği sebebiyle idarî makamların gördüğü zaruret üzerine göç ettirilmişlerdir.

Bugüne kadar, olağanüstü hal ve mücavir iller kapsamındaki 11 ilde 785'i köy, 1 932'si mezra olmak üzere toplam 2 717 yerleşim biriminin boşaldığı tespit edilmiştir. Bu yerleşim birimlerinden, 44 642 hanede yaşayan 296 765 kişi göç etmiştir. Diğer yandan, hassas iller kapsamındaki 8 ilde, 66'sı köy, 94'ü mezra olmak üzere toplam 160 yerleşim biriminin boşaldığı tespit edilmiştir. Bu yerleşim birimlerinden ise, 2 913 hanede yaşayan 14 743 kişi göç etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iddia edildiği gibi, vatandaşlarımızın zorla yerlerinden yurtlarından edilerek göçe zorlanması gibi bir uygulama söz konusu değildir. Bölgede, başta bölücü terör örgütünün baskıları sonucu olmak üzere, ekonomik ve sosyal sebeplere dayalı olarak meydana gelen bir göç olgusu mevcut bulunmaktadır. 1984 yılından günümüze kadar, PKK terör örgütünün saldırı ve baskılarından dolayı, güvenlik nedenleriyle, ekonomik sebeplerle ve tabiî afet, istimlak gibi sosyal nedenlerle köylerin boşalması süreci yaşanmıştır.

1993 ve 1994 yıllarında yoğunluk kazanan göç olayları, 1995 ve 1996 yıllarında giderek azalmış, sağlanan güven ortamı ve alınan tedbirler sonucu geriye dönüşler başlamıştır. Ayrıca, verilen -burada zikredilen- rakamlar, son on yılın toplam rakamlarıdır. Görüldüğü gibi, can ve mal güvenliği sebebiyle, idarî makamlarca göçe tabi tutulan az sayıdaki vatandaşımızın haricinde, bir tek vatandaşımız bile isteği dışında göçe zorlanmamıştır.

Bu nedenle, konunun bir iç siyaset malzemesi olarak ele alınmasını son derece yanlış buluyoruz. Siyasî polemiklere konu olmasını, bu anlamda, doğru bulmuyoruz. Zira, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyet Devleti ve Cumhuriyet Hükümetleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde güvenlik ve huzuru, şefkatli ve adaletli yönetim anlayışını hâkim kılmayı ana ilke olarak benimsemiştir; hiç kimse bunun aksini iddia edemez. Doğru Yol Partisi de bu konuda çok başarılı bir sınav vermiş, gerek terörle mücadelede gerekse sosyal tedbirlere başvurulmasında büyük bir sorumlulukla hareket etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli sebeplerle göç eden vatandaşlarımızın, istedikleri takdirde geriye dönüşleri için, köye dönüş projesi çerçevesinde birçok iyileştirmeler yapılmıştır. Güvenlik kuvvetlerinin, PKK terör örgütünün faaliyetlerini önlemeye yönelik olarak uyguladığı tedbirler ve operasyonlar sonucu, örgütün bölgedeki etkinliği, son yıllarda önemli ölçüde azaltılmıştır.

Bunun yanında, ilgili bakanlıklardan aldığımız resmî bilgilere göre, acil destek programı kapsamında yöre halkına hizmet götürmeye yönelik altyapı yatırımlarının tamamlanabilmesi için gerekli ödenekler tahsis edilerek, bölgeye aktarılmıştır. Bölgeden göç eden vatandaşlarımızın geri dönüşlerini sağlamak için planlanan 6 795 konut, tamamlanarak vatandaşlarımıza dağıtılmıştır. 1994 ve 1995 yılları, konut yapımının en hızlı olduğu yıllardır. Yine, terör örgütü tarafından zarar verilen konut ve işyerlerinin büyük çoğunluğu -1 500 civarındaki konut- onarılmış ve sahiplerine teslim edilmiştir.

Bütün bunlarla birlikte, sağlanan güvenlik ortamının da etkisiyle, 1996 ve 1997 yılları içerisinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizin genelinde, olağanüstü hal ve mücavir illerde, 108 köy, 90 mezra olmak üzere toplam 198 yerleşim yerine, 3 475 hane, 19 879 nüfus geri dönüş yapmıştır. Ayrıca, geri dönüş için asayiş ve güvenlik açısından sakınca görülmeyen olağanüstü hal ve mücavir illerde, 168 köy ve 124 mezra olmak üzere, toplam 292 yerleşim yerine, 4 821 hane, 31 737 nüfusun geri dönebileceği ortam yaratılmıştır. Hassas illerde ise, 15 köy ve 27 mezra olmak üzere, toplam 42 yerleşim yerine geri dönülebilecek şartlar oluşturulmuştur.

Burada, bir hususa da açıklık getirmekte yarar görüyorum: Bölgeden, yıllardan beri göç eden vatandaşlarımızın, sanki, hepsi geri dönmek istiyormuş da dönemiyormuş gibi birtakım değerlendirmeler yapılmaktadır; bu, son derece yanlış bir değerlendirmedir; bunu, Yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum. Zira, birkısım vatandaşlarımız, göç ettikleri il ve ilçe merkezlerinde daha iyi bir yaşama ortamına kavuşmuş olup, köy ve mezralarına geri dönmek istememektedirler; ancak, yapılan tüm çalışmalara rağmen, köylerinden göç edenlerin bir kısmı, köy ve mezralarının güvenliklerinin tam olarak sağlanamamış olmasından; bir kısmı ise, bölgede yaşanan terör olaylarının tamamen bitmemesi, kendilerini tam bir güven ortamında hissedememeleri, geri dönerlerse, tekrar, terör örgütünün baskılarına maruz kalabilecekleri endişesiyle geri dönmek istememektedir.

Öte yandan, önümüzdeki dönemlerde ise, geri dönüş için sakınca görülmeyen yerleşim merkezlerine, vatandaşların istekli olmaları halinde, geri dönüşlerini sağlamak üzere çalışmalar da sürdürülmektedir.

Bütün bu çalışmalara, yörenin kalkınmasına yönelik, ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitim alanlarında uygulama paketleri halinde yapılan birçok iyileştirmelere rağmen, göç, göç veren yöreler ve göç alan iller bakımından ekonomiyi, özellikle tarım ve hayvancılığı olumsuz yönde etkilemiş; büyük şehirlerde ortaya çıkan iskân, sağlık, eğitim, istihdam, asayiş gibi sorunların çözümü zorlaşmıştır. Bu bakımdan, bütün bu açılardan, birtakım yeni projelere, yeni iyileştirme çalışmalarına da şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde durulacak husus, aslında, sebebi ne olursa olsun, sosyal bir vaka olarak göçtür. Bölgenin, özellikle Doğu Anadolu Bölgesinin, yüksek ve engebeli arazi yapısı, uzun kış ve şiddetli karasal iklim şartları, entansif tarıma elverişli alanların az olması gibi tabiî faktörler, en önemlisi ekonomik şartlar, hızı yıllara göre değişse de, cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar, bölgeden olan göçün en önemli sebepleridir. Bu durum, insanların daha iyi yaşama şartlarına sahip olmak üzere tabiî sayılması gereken göç olgusunun ötesinde, bir terk ediş halidir, bir çaresizlik halidir.

Doğu Anadolu Bölgesi için rakamsal olarak ifade ediyorum; bölgede 1945 yılından itibaren -sayım yılları arasındaki- nüfus artış oranları, Türkiye ortalamasının oldukça gerisindedir.

1945-1990 döneminde, Türkiye nüfusu yüzde 203 oranında artarken, bölge nüfusu yüzde 140 oranında artmış ve bölgenin Türkiye nüfusu içerisindeki payı da sürekli olarak azalmıştır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun, dolayısıyla Türkiye'nin bu anlamda en büyük sorunlarından birisi göçtür. Göç, daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi, mevcut üretim potansiyelini atıl duruma getirdiği gibi, göç alan büyük şehirleri de çarpık bir yapılanmaya götürmektedir. Büyük şehirlerin çarpık yapılanması, sosyal patlamalara gebe suç üretme merkezleri haline gelmesi, yerel yönetim hizmet sorunlarının artması, büyük kaynak israfının meydana gelmesi, göçün en tabiî sonuçlarıdır. Bir örnek vermek gerekirse, İstanbul nüfusuna her yıl yaklaşık 500 bin insanın eklenmesi, bu insanların, her yıl yeni iş, aş, okul istemesi, maliyeti çok yüksek sosyal ve ekonomik bir sıkıntıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, sosyal bir felaket halini alan göçün sebeplerini de sonuçlarını da süratle ortadan kaldırmanın yolu, bu bölgede, gerekli önlemlerin, vakit geçirilmeden, çok daha süratli bir şekilde uygulamaya konulmasıdır.

Devletimiz ve cumhuriyet hükümetleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimize yönelik kalkındırma çabalarını ilk yıllardan beri sürdürmekle ve bölge illerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli hassasiyetler göstermekle birlikte, bölgenin ekonomik ve sosyal sorunları giderilememiştir. Bu tespiti gerçekçi bir biçimde yapmak, bu önemli problemlerin ortadan kaldırılması için çareler aramak, çareler bulmak başka, bu tip problemleri kullanarak devleti zafiyete uğratmak, milleti huzursuz etmek, hele hele, bu tip problemleri, bu tip ciddî meselelerimizi kullanarak sosyal polemikler yaratmak, uygun değildir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuyu elbette ki araştıralım; ama, bunu yaparken, asla devletimize zarar vermeyelim, ona iftira etmeyelim. Onu, milletlerarası camiada zor durumda bırakacak ithamlardan sakınmak, hepimizin mesuliyetidir; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hepimizin devletidir; Türkiye Cumhuriyetinin itibarı hepimizin şerefi, gururu ve itibarı demektir.

Bir ülkenin aydınları, siyasî partileri ve milletvekilleri, elbette ki ülkesinin sorunlarına eğilecek ve onları araştıracaklardır, çözüm yolları arayacaklardır. Bu, saygıdeğer bir faaliyet olmanın ötesinde, hepimizin görevidir; fakat, devleti, sorunların kötü niyetli ve kötü maksatlı sorumlusu gibi göstermek, aydın ve parlamenter sorumluluğuyla asla bağdaşmaz.

Vatanımızı ve vatandaşlarımızı sevdiğimiz için, vatana ve vatandaşlara karşı saygılı olduğumuz için buradayız ve problemlere eğiliyoruz. Devlet ise, vatandaşın da vatanın da teminatıdır. Devleti hırpalayarak ülkenin sorunlarına çözüm bulunamaz.

Hepinizce paylaşılacağına emin olduğum bu duyarlılığı dile getirdikten sonra, araştırma önergesini desteklediğimizi bildiriyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ertugay, teşekkür ediyorum efendim.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Hüsamettin Korkutata; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

RP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Algan Hacaloğlu ve 9 arkadaşının vermiş bulunduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki göç sorunuyla ilgili Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Grubunda 5 kişi var, başka yok!

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Yeter; 5 kişi 50 kişiye bedel!

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Çok değerli arkadaşlar, önce şunu samimiyetle arz etmek istiyorum ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki sorunun boyutu, böyle, 10 dakikada, 20 dakikada, 1 saatte anlatılacak kadar dar değil. Buradaki insanlar, yıllar yılı, gerçekten, çilenin ve derdin ta kendisi olmuşlardır; fakat, önce şunu arz etmek istiyorum: Burada muhalefetteki arkadaşları dinledim, elbette ki, bu sorunun enine boyuna tartışılması için, önce İktidarın, Hükümetin ciddî şekilde tenkit edilmesi, onların en tabiî hakkıdır. Bunu Anavatanlı arkadaşımız yaptı, başımız gözümüz üstüne deriz; fakat, Sayın Algan Hacaloğlu'nun konuşması şahsen çok zoruma gitti. Ben, kendisinin yerinde olsam, inanın, ağzıma fermuar vurur, kırk yıl hiç konuşmazdım. Niye mi; çünkü, dört yıl iktidarda kaldınız ve bu felaketin zirvesi o gündü. Bugün zirveden dönüş başladı arkadaşlar. Bunları yavaş yavaş anlatacağım inşallah.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - 10 dakika daha konuşma hakkım var; cevabı alacaksınız.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Göçün, insan hakları ihlallerinin, faili meçhul siyasal cinayetlerin en zirvede olduğu dönem, o dönemdir. Peki, o dönemde ne yapılıyordu?.. Faili meçhul siyasal cinayetlerin araştırıldığı komisyonun üyesiydim. Bölgeyi adım adım dolaştık ve ilgiler hakkında, o gün, o hükümetin tayin ettiği idareciler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Çünkü, o gün görevini ihmal eden yüzlerce insana rastladık arkadaşlar. Bunlar hakkında suç duyusunda bulunduk. Ağadan çok ağacı, devletten çok devletçi, yaptıkları hatalar neticesinde insanları perişan etmişler.

O gün, bizzat güvenlik görevlilerinden aldığımız brifingler neticesinde, terörde, zorun, kaba kuvvetin ancak yüzde 25'lik bir meseleyi hallettiğini, yüzde 75'lik kısmının da hükümete ait olduğu açık ve net olarak söylenmişti. O zaman bir değerli komutanımız, "Biz, dört ayaklı olmamız gerekirken, üç ayakla yürüyoruz. Evet, güvenlik güçleri görevini yapıyor; ama, bu bölgede sosyal, ekonomik ve kültürel hiçbir proje uygulanmıyor. Biz bölgeyi temizliyoruz; yeniden üretim yapılıyor. Bu meselenin hakkından böyle gelinmez" demişti ve bu, gerçekti.

Başka ne yapılıyordu?.. Olağanüstü hal bölgesine, 12 bin olağanüstü hal kadrosu verildi. Bunun yanında, binlerce onbinlerce kadro verildi. O gün, 40-60 metodu vardı."40-60 nedir" diye biz de hayret ettik. Ha! 40'ı senin, 60'ı benim... Bu paylaşım içerisinde insanlar işe alındı ve bu insanlar, bilhassa 12 bin kişinin büyük çoğunluğu da -şimdi beni dinliyorlardır- işten atıldı arkadaşlar. O metot uygulanırken, biz, şiddetle karşıydık; fakat, işe alınanlar işten atılınca daha çok üzüldük. Çünkü, bunların çoğu terörist oldu arkadaşlar. Evet, bunlardan kimi hanımının altınını sattı, kimi ineğini sattı "devlet beni işe aldı, hem de kadroya aldı" dedi; sonra işine son verilince, bunlar, devlet, millet düşmanı oldu arkadaşlar.

Başka neler yapıldı; daha neler neler...

Evet, arkadaşlar "ormanlar, okullar yakıldı" diye bahsettiler; bunlar, hep o zaman oldu ve bütün bunlara karşın, hiçbir önlem alınmadı. O günlerde, gerçekten gerçekten -bölgeyi devamlı dolaşan bir insan olarak- köylerin nasıl boşaltıldığını, neler olduğunu tek tek gözlerimizle görüyorduk. Ben, bu kürsüden, aynen, dedim ki, değerli arkadaşlar, köyleri devlet de boşaltıyor, öyle böyle demeyelim, ama, devletin güvenlik güçleri mecbur kalıyor. Niye? Öyle köyler vardır ki, buraya, maalesef ve maalesef, güvenlik güçleri ancak onbeş günde, yirmi günde, hatta iki ayda, üç ayda bir ulaşabiliyor; ama, PKK her gün ulaşıyor ve buralardan lojistik destek elde ediyor. Lojistik destek elde ettiği zaman da daha güçlü şekilde tuzaklar kuruyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor; o zaman, bu köylerin boşaltılması lazım. Devlet, resmen, bu köylerin daha güvenilir bir yere getirilmesi için eğer bir tahsisat vermezse, bunlar, o zaman, başka metotlarla boşaltılacaktır.

Değerli arkadaşlar, o zaman, ben, 14.10.1993 tarihinde, tuttum, bir kanun teklifi verdim Türkiye Büyük Millet Meclisine. Bu kanun teklifiyle dedim ki, gelin değerli arkadaşlar, halkın devletine güven duyması, halkın insan şeref ve haysiyetine yakışır şekilde hayatını idame ettirmesi için bir geçici kanun çıkaralım. Bu kanunla, köyden şehre göç eden veya varoşlara gelen insanlara asgarî ücret verelim ve bunlara bir ev tahsis edelim veya kirasını verelim; köyü güvenli hale geldiğinde veya güvenli ortam oluştuğunda bu insanlar yine dönsün ve biz de bunu keselim. O zaman ne olacak değerli arkadaşlar; o zaman, vatandaş, devletin şefkatine, merhametine, adaletine inanacak ve terörle kesinlikle işbirliği yapmayacaktır. Ama, bunlar yapılmadığında, kırgın, üzgün, küskün vatandaştan her şey olur. İşte, zirve, o zaman, öylece oluştu; bu, hiç kale alınmadı ve günlerce bu kürsüden durumu arz ettim, teklifi -38 inci maddeye göre- Genel Kurula da indirdim; ama, yine de fayda etmedi.

Yine, o günlerde, 1995 geliyordu. 1995'te, tabiî ki, Türkiye, yeni bir proje yapıyor, beş yıllık kalkınma planı yapıyor. Eğer bir ülke, bir devlet, ne kadar insanının nerede olduğunu bilmiyorsa, ne kadar insanının göç ettiğini bilmiyorsa -son on yıl, Türkiye Cumhuriyetinde nüfus hareketinin zirveye çıktığı yıllardır- nasıl sıhhatli bir plan yapabilir; yapamaz. Nasıl bir tesis kurabilir; kuramaz. Bunların hepsinin yapılabilmesi için, gelin, şu insanlarımızın ne yaptığını, nerede olduğunu tespit edelim.

Yine, 1994 yılında, sıfırlı ve beşli yıllarda nüfus sayımı yapılması için kanun teklifi verdik; ama, kimse kale almadı ve tuttular, araseçim yapmak istediler. Buna mâni olmak için, tabiî, değişik kesimlerdeki insanlardan da destek almak -yalnız Refah Partisi o zaman sayı olarak azdı- suretiyle bunu iptal ettirmenin cihetine gittik. Niye; o zaman oradaki insanların oy hakkı gasbediliyordu, seçme hakkı gasbediliyordu, ellerinden alınmaya çalışılıyordu. Anayasa Mahkemesi adil davranmak suretiyle bunu iptal etti değerli arkadaşlar.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Nüfus sayımını yapacak mısınız?

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Efendim, bir şey mi dediniz Beyefendi?

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Nüfus sayımını yapacak mısınız şimdi?

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Biraz sonra gelir konuşursunuz Beyefendi! Anlayamadım; yoksa, cevap verirdim; özür dilerim...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Şimdi nüfus sayımı yapacak mısınız diye soruyor...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz, her zaman güveniriz; bizim adaletten miskali zerre kadar korkumuz yoktur. Acıyı yemedik, başımız ağrımıyor; ama, acı yiyenler, hem de bir gün kusacaklarına yüzde yüz inananlar korkusunlar, biz korkmuyoruz değerli arkadaşlar; miskali zerre kadar da minnetimiz yoktur; bunu böyle bilin.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Ben ne diyorum, sen ne diyorsun!..

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, işte, bütün bu sıkıntıları o gün tek tek saymamıza rağmen, hiç kimsenin kılı kıpırdamadı ve geldi geçti. Netice ne oldu değerli arkadaşlar...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Onbir aydır iktidardasınız...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Evet, inşallah, daha çok onbir aylar tadarsınız ve perişan olursunuz öylelikle...

Değerli arkadaşlar, 2 498 mezra, köy, olayın başlangıcından 1996'nın yarısına kadar boşaltılmıştır. Bu rakamlar, devlet araştırmalarının, çeşitli kamuoyu araştırmalarının, sivil toplum örgütlerinin araştırmalarının ortalamaları alınmak suretiyle, en sıhhatli rakam elde edilmek suretiyle tanzim edilmiştir. Bu 2 498 yerleşim biriminin 877'si köy, 1 621'i mezradır. Bunlar, tamamen boşaltılan, boşaltılmış olan yerlerdir. Bazen de, bir köyde 3 hane, 4 hane kalmış, diğerleri boşalmıştır. Kısmen boşaltılanları pek kale almadım. Salih Bey, son zamanlarda birkaç köyün boşaltıldığını söyledi. Benim yaptığım araştırmaya göre, kesinlikle, bir tek köy resmen boşaltılmamıştır; bu konuda hiçbir duyum almadım. Köylüler de dinliyor; eğer böyle bir şey varsa, özür dilerim. Kanatimce, bu köyler, böyle, 3 hanenin, 4 hanenin kaldığı yerlerdir ve bu 3 - 4 hane de, artık, burada hayatlarını idame ettiremeyeceklerini anladıktan sonra, buraları boşaltmışlardır. Şimdiye kadar, bu yerleşim yerlerinden 198'inin vatandaşı dönüş yapmıştır; bunların -demin arkadaşımız da söyledi, doğrudur o rakamlar- 100 küsuru köy ve 90'ı da mezradır.

Ayrıca, bu yıl, ne kadar köyün vatandaşını döndürebiliriz diye, Sayın Başbakanlığın yaptırdığı bir araştırma var; demin, arkadaşlarımız kısaca değindiler. Bütün valiliklere, ne kadar köyün vatandaşı dönebilir diye, durumu araştırmak için... Bizzat benim de durumu araştırmak için temas kurduğum valilikler var. 168 köy, 124 mezraın vatandaşının, imkân olursa, dönebileceği zikredildi ve buna göre, şu anda planlama yapılıyor. İnşallah, bunların dönmesi için de gerekli para sağlanacaktır. Bunlar da, toplam, 292 tanedir. Yani, böylelikle, henüz, 2 008 köy ve mezramız vatandaşı, maalesef, yerine dönememektedir. Bunların sebeplerini geniş geniş izah etmek mümkündür değerli arkadaşlar.

Ben şunu arz etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu, kalan 2008 yerleşim yerinin 679'u köydür, 1 329'u' mezradır.

Tabiî, bir insanı köye döndürmek demek, onu köye bağlamak demektir. Bu insanlar dün köyünden giderken, işini, aşını, her şeyini bırakmıştır. Şehirlere indikten sonra, bu insanların yüzde 30'a yakını amele olarak sağda solda çalışmış, yüzde 20'si ufak tefek araçlarla seyyar satıcılık yapmaya çalışmış; kalan büyük bir kısmı ise işsiz ve perişandır. Bu işsiz, perişan insanlar ne yapmaktadır; bir taraftan gözlerinden yaş akarken, diğer taraftan dilenmektedir değerli arkadaşlar. Tabiî, şahsiyetini, kişiliğini her şeyini yitirmektedir. Biz, birçok milletvekili arkadaşımızla beraber Adana'da bir yaşlı insanı gördük; çok perişan olduğunu söylediler; kenara çektik, arkadaşlara "bunun onurunu kırmadan para yardımı yapalım" dedik; ama, biz yardımı yaparken, adam, ağlaya ağalaya, ayakta duramadı, yere düştü ve biz yerden kaldırdık. Yani, onurlu, para almak istemiyor; ama, dilenmekten başka da yolu olmayan bu insanlar her şeylerini kaybettiler.

Hiçbir insan, isteyerek, babasından, dedesinden kalanı kendi göz nurundan meydana getirdiği köyünü, işini, aşını bırakıp gitmez. Mecburiyetler değişiktir, olan olmuştur değerli arkadaşlar. Bunlara tek tek girmeyelim; hepsinin neticesi, rakam rakam, hatta liste liste bellidir değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu insanlar şehirlere geldikten sonra bu kadar perişan halde iken, birkısım insanlar da şehirlerde büyük sorunlarla karşılaşmıştır. Bu insanları kabul etmeyen iller var, ilçeler var. Devletin o gün uyguladığı yanlış politikalar neticesinde, bunlara hücum eden yerler var. Şimdi, bunlar daha önce bu kürsüden çok söylenmişti, tek tek söylemek istemiyorum; ama, Allah'a şükür diyoruz, inşallah devletimiz, Hükümetimiz, Meclisimiz bu politikalardan vazgeçmiştir; bugün onu görüyoruz ve inşallah da, bunun neticesinde, derinleşen ve bugün onarımı çok zor olan; ama, nispeten de onarılması mümkün olan bu yaralar sarılacaktır. Geçen yıl, 1996'dan 1997'nin başlarına kadar, köye dönüş yapan 10 binin üzerinde insana -kimi 14 bin, kimi 13 bin, kimi 12 bin; rakamlar çok değişik olduğu için 10 binin üzerinde diyorum- 12 proje uygulanmak suretiyle, iş temin edilmiştir; bunlar, genellikle, halıcılık tezgâhları, arıcılık, hayvancılık alanlarındadır. Bugün, tabiî ki, bu bölgede, binlerce işsiz insan var. Gel köye dön dediğin zaman, vatandaş, nasıl geçineceğim diyor. Bunların geçinebilmesi için, Olağanüstü Hal Bölge Valisi ve diğer valilerle yaptığımız temaslar neticesinde belirlenen bugün, Hükümete ulaştırılmak üzere olan, 52 tane proje var. Bu 52 tane projenin; yani, köye dönüş dışında, o insanların hayatlarını idame ettirebilmeleri için, hayata geçirilmesi şart olan bu projelerin maliyeti, arkadaşlar, 3,5 trilyon liradır.

AYHAN GÜREL (Samsun) - Hiçbir şey değil 3,5 trilyon lira.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Bir şey değil... Kuruş bırakmamışsınız ki, kuruş yok ki piyasada...

ÇETİN BİLGİR (Kars) - Kime söylüyorsunuz?

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Hoca paraları koyacak yer bulamıyordu!..

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Yani, keşke... Biz, siz, onlar... Bugün, inşallah, Hükümet bunu temin edecektir. Ben Hükümete de söylüyorum: "Bunun mutlaka temin edilmesi lazım; nereden kısarsanız kısın, bu 3,5 trilyon lirayı temin edin" diyorum. Geçen sene, konut için son olarak gönderilen paranın asıl miktarı 528 milyar liraydı. 528 milyarın -kuruş kuruş, tek tek nereye harcanmış, rakamların hepsi şurada, dosyamda var- 430 milyar 538 milyonu harcanmış, 90 milyarı da harcanamamış. Sebep ne; tabiî ki, bazı köylerde, yüksek rakımlı köylerde, son zamanlarda faaliyet bile gösterilemezdi, çok zordu. Bazı ova köylerde ve mümkün olan yerlerde... Bu bölgelerde inşaat mevsimi çok kısa olduğu için, maalesef, para bile harcanamamış. Bu yıl, bunun daha erken yapılabilmesi için... Geçen yıl, nasıl ki, hiçbir formaliteye tabi tutulmadan, direkt Başbakanlıkça, mevcut valilerin emrine para gönderildi "alın, siz harcayın" denildi ve onlar, yerinde yaptıkları planlamayla, bu parayı daha hızlı şekilde harcadılar; bu yıl da, inşallah, bu uygulama yeniden yapılacaktır ve bu uygulamanın mutlak şekilde yapılmasını da Hükümetimizden istiyoruz; bunu yapacaklarına da inanıyorum.

Bunun dışında, bu köye dönüşün dışında, o dediğim 52 projenin de mutlaka hayata geçirilmesi lazımdır; çünkü, bu sayede, tam 40 bin kişiye daha iş bulma imkânı olacaktır.

Şu anda, kısa vadeli olarak bunların yapılması lazım. Uzun vadeli işler de var; elbette ki, Hükümet, geçen yıldan beri, yarım kalmış işler için 4,5 trilyon para planladı, bu para şu anda akmaya başladı ve birçok kişi almaya başladı -bazıları daha almadı, alacaklar- ama, bunlar uzun vadelidir; köye dönüş için kesinlikle yeterli değil. Köye dönüş için, mutlak surette, köyünde, şerefli ve huzurlu bir ortam içerisinde idaresini yapabileceği, ya hayvanın ya arıcılık yapma imkânının veya tezgâhın, behemehal kendisine verilmesi lazımdır.

Değerli arkadaşlar, bu meyanda, doğu ve güneydoğudaki sorunun büyüklüğü karşısında, ülkemizin her bölgesi, her insanı da, muhakkak ki, ıstırap duymaktadır ve bu dert, yalnız güneydoğulunun derdi de değildir, herkesin derdidir. Biz, ülkenin birçok yerinde, yakamıza sarılan, ağlayan, sızlayan anneler gördük, onlarla beraber ağladık; ama, o gün yapacağımız hiçbir şey yoktu. Madem öyleyse, bunu politik bir sorun yapmadan halledebilmenin yollarını aramak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, herkes buradan bir şey elde etmek isterse, hiçbir şey elde edilmez.

Bugün, şehirlerde bulunan doğu ve güneydoğulu vatandaşlarımızın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Hemen bağlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Korkutata, ne kadar efendim?

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Ne kadar verirseniz efendim.

BAŞKAN - Efendim, bana kalırsa, 15 saniye derim ben; ama, siz buyurun, 2 dakikada toparlayın efendim.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, ben, toparlamak suretiyle, sadece önemli bulduğum bir iki konuya değinmek istiyorum.

Gerçekten, bugün, büyük şehirlerde bulunan hiçbir vatandaşımız yerinden memnun değil. İş bulan ve gerçekten, artık şehirde kalmak isteyen insanların oranı kesinlikle yüzde 15'leri geçmez. Şehirlere gelen, büyük şehirlere gelen insanların yüzde 95'i geri dönmektedir. Arkadaşlar bazı konuları haklı olarak söylediler; bu dönmek isteyenlerin bazıları şu anda henüz tam bir güven içinde değil. Yani, gidersem ne olur; PKK mı sıkıştırır, başka şekilde mi sıkıştırılırım diye endişe içinde. Asıl sıkıntılardan birisi, bizim de en önce halletmemiz gereken, bölgeden batıya doğru akan beyin göçü ve sermaye göçüdür. Bu ikisinin bölgeye dönüşünü sağlamaktan başka, her şeyi devletten beklememiz yanlış olur ve mümkün de olmaz, yeterli de olmaz. Devletten bizim istediğimiz sadece acil çözümdür; ama, bunun yanında, beyin göçünün önlenmesi ve mutlak surette sermayenin bu bölgeye girmesi gerekiyor. Bunun da yapılabilmesi için, devletin ilan ettiği 600 maddelik projenin mutlaka hayata geçirilmesi lazım. İşadamı eğer kazanmıyorsa, o bölgeye gitmez. Allah için, bölge için giden insan da, Allah için birkaç gün sonra geri döner.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Daha önceleri bu bölgede, devlet, vatandaşın gayrimenkulunu ipotek olarak dahi kabul etmiyordu. Şimdi, bütün bu hatalar göz önüne alınarak, sermayenin gidebileceği ortamın ve altyapının hazırlanması için elden gelenin yapılması lazım.

Biz, bu önergeye destek veriyoruz; güç veririz, araştırmasını yaparız; hem de araştırmasını yaparken, hiçbir fikrin ve görüşün yanında değil, hakkın ve hakikatin yanında olarak bu projenin yanında oluruz, sonuna kadar da destekleriz.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Korkutata, teşekkür ediyorum efendim.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Vallahi, Sayın Başkan, daha hiçbir şey okuyamadık.

BAŞKAN - Efendim, süremiz var... (DSP sıralarından "konuşsun" sesleri)

Efendim, tabiî, konu, gerçekten çok önemli. Onun için, hepimizin, toleranslı davranması ve takip etmesi lazım.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yalnız, hâlâ iktidar partisi mensubu olmaya alışamamış; bunu hissediyorum.

BAŞKAN - Efendim, ne yapayım...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sanki, Refah Partisi hâlâ muhalefetteymiş gibi bir izlenim oluştu, bilemiyorum siz Başkan olarak katılıyor musunuz?

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Siz yapamadığınız için biz yapıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Matkap... Efendim, ben ne yapayım...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Refah Partisi güneydoğudan bunları anlatmak için mi oy aldı?!

BAŞKAN - Efendim bir dakikanızı rica edeyim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Devlet devamlılık arz etmez mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Matkap, ben ne yapayım efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sanki muhalefet partisi mensubu gibi geldi de bana!..

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Yakında öyle olacak zaten.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yoksa kendisini muhalefete mi alıştırıyor?!

BAŞKAN - Efendim, galiba bu, genelde, Parlomentomuzun yapısında var. Kimisi muhalefete alışamıyor, kimisi iktidara alışamıyor. Ne yapayım ben. Doğrusu, ben de bu itirazlara alışamadım.

Efendim, Demokratik Sol Parti Grubumuz adına, Sayın Çetin Bilgir. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Bilgir.

DSP GRUBU ADINA ÇETİN BİLGİR (Kars) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde boşaltılan köyler ve göç ettirilenlerin sorunları ve bölge sorunlarına dair çözüm önerileri konusunda, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; hepinize saygılar sunarım.

Bildiğiniz gibi, köy boşaltmalarının temel nedeni PKK tehdididir. Boşaltma, kimi zaman PKK zorlaması nedeniyle, kimi zaman da devletçe halkın güvenliğinin sağlanması maksadıyladır.

Son alınan bilgileri arkadaşlarımız özetlediler; ama, ben, yine de çok daha genel nitelikleriyle anlatayım.

Yerlerinden edilen yurttaş sayısı resmî rakamlara göre 320 bin kişi civarındadır. Herhalde gerçek rakam, yani resmî kayıtlara geçmeyen rakam bunun çok üzerindedir. Buna kanıt olarak, son sayımda, 350 bin civarında nüfusu olan Diyarbakır'ın şimdiki nüfusunun 1 milyon 500 bin kişi civarında olması gösterilebilir. Buna, diğer illere yapılmış olabilecek göç ihtimal rakamı eklendiğinde göçün büyüklüğü ortaya çıkar; yani, düşünün ki, 350 binlik bir nüfus 1 milyon 500 binlik bir nüfusa ulaşmıştır. Bu boyuttaki göçün, ağırlıklı olarak, devlet zorlamasıyla oluşturulduğu yolundaki araştırma önergesindeki görüşe katılmamakla beraber, sorunun acilen irdelenmesi gerektiği açıktır.

Araştırma önergesinin kapsamı ve boyutu ile konusu, özet olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun güvenlik ve gelişme sorunu olarak addedilebilecek veya bu şekilde özetlenebilecek olan sorunların çözümüdür. Ancak, sorunun oluşma ve çözümünün salt güvenlik önlemleri boyutuyla sunulması geçici ve soyut projeler üretilmesini sağlamakla kalmayacak, gerek göç edenlerin ve gerekse yörede kalanların geleceklerine dair gerçek çözüm önerilerini de gölgede bırakacaktır.

Araştırma önergesi verenlerin, iktidarda ya da muhalefette oldukları dönemlerde veya mevcut Hükümetin, sorunların çözümüne dair somut proje üretmeden, soyut insan hakkı ihlalleri veya yalana dayalı köye dönüş projeleriyle mevcut göçü ya da doğuran kaynaklarını ortadan kaldırma niyetlerinin olmadığı, olamayacağı da açıktır.

Oysa, partimiz -yani Demokratik Sol Parti- ta 1987 yılında ve hatta daha da öncelerinde, bugünkü sorunları ve buna bağlı çözüm önerilerini ortaya koymuştur. O zaman, bu çözüm önerileri dikkate alınmış olsaydı, sorun bu boyutuyla gündeme gelmez, insanlar bu kadar cefa ve zulüm çekmemiş olurlardı; çünkü, basit bir önlemle, basit bir mantıkla göç ettirilenler göç ettikleri yerlerde dahi ya terörist grupların ya mafyanın ya da irticai organizasyonların etkisi altına girebilmektedirler; bu halde güvenliği daha büyük boyutuyla ve olumsuz anlamda etkilemektedirler.

ABDULİLAH FIRAT (Erzurum) - Sayın Bilgir... 

ÇETİN BİLGİR (Devamla) - Beğenmeyen dinlemeyebilir, şart değil...

ABDULİLAH FIRAT (Erzurum) - Doğulu bir milletvekiliyim, dinleme mecburiyetim var.

ÇETİN BİLGİR (Devamla) - Bakın, aslında, ben şöyle düşünüyorum -cevap vermek istemiyorum ama- Meclisin bu hali bile, bana kalırsa, çok yanlış bir tavır. Çok önemli bir sorun tartışılıyor, 550 kişiden, şurada toplam 50 kişi yokuz.

BAŞKAN - Sayın Bilgir, siz buyurun efendim; görüşlerinizi ifade buyurunuz.

ÇETİN BİLGİR (Devamla) - Tamam, kusura bakmayın efendim.

Ben, bir örnek vermek istiyorum: Bir köylü, köyündeyken, herhalde, aylık hiçbir geliri olmasa bile, en azından, kendi yetiştirdiği tavuğuyla, ineğiyle, koyunuyla karnını doyurabilir; tezeğiyle ısınabilir; köyündeki evinde sıcaktan, soğuktan korunabilir; ama, köylü köyünün dışına çıktığı zaman sudan çıkmış balık gibi olur; her türlü etkilenmeye, her türlü organizasyonlara açık hale gelir.

Bir başka somut konu da, 1996 yılında, büyük şehirlerden 20 bin civarında insanın geriye dönüş yapmış olmasına karşın, yaklaşık 170 köyün daha dönüşe elverişli olmasına rağmen, dönüşün yapılmayışı irdelenmesi gereken gerçek bir olgudur. Koşulları eski hale getirilmiş olmasına, yani, güvenlik de sağlanmış olmasına rağmen, bu köylüler neden köylerine geri dönmemektedirler? Bu sorgulanmalıdır.

Yine basit bir örnek vermek gerekirse veya somutlaştırılırsa, köyüne dönmek isteyenlere sağlanan sadece 450 milyar liralık yardım, acaba sorunların ne kadarına çözüm sağlayabilir; hangi evi, hangi camiyi, hangi okulu yapabilir? Bu insanlara yeni düzen kurmada nasıl yardımcı olunabilir?

Hayvancılık yöresi olan Diyarbakır'da, bu yıl verilen 400 inek mi hayvancılık açısından destek sağlayacaktır?! Bunlar göstermelik önlemlerdir ve zafiyet belirtileridir. Oysaki, köye dönüş projesiyle, içi boş laf kalabalığından ziyade, gerçekçi ve somut çözümler oluşturulmak zorundadır.

Partimiz, 30 Haziran 1987 yılında kapsamlı çözüm önerilerinde bu hususu irdelemiş, göçü doğuran sorunlar ve çözüm yollarını göstermiştir. Baştan da söylendiği gibi, göç, terörden etkilenmekle beraber, çözümü, sorunların topyekûn ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Ancak, göç ettirmenin çözüm olmadığı, can güvenliğinin ise sadece güvenlik önlemleriyle sağlanamayacağı, uzun, orta, kısa vadeli ve çok yönlü sosyal, ekonomik, kültürel önlemlerin ve uluslararası ilişkilerin de güvenlik önlemleriyle bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Güvenliğin, sadece askerî yöntemlerle sağlanamayacağı artık genel kabul görmektedir. Güvenliğin sağlanmasını kolaylaştırmak için zorunlu olan, sosyal, ekonomik, kültürel önlemlerle Silahlı Kuvvetlerin ilgilenmesi hiç doğru değildir.

Yine, hiçbir yararının bulunmadığı, tersine, çok zararlı olduğu artık kesinlikle görülen köy koruculuğu sistemi kaldırılmalıdır. Bölgedeki sivil, yarı sivil bazı güvenlik görevlilerinin varlığı, halkın devlete güvenini sarsmakla beraber, Susurluk, Yüksekova çetesi gibi çetelerin oluşumunu sağlamakta, devlete dönük daha büyük problemlerin oluştuğunu da gözler önüne sermektedir.

Devlet için silah attığından dolayı şerefli addedilen, ama yasadışı örgütlenmelerin varlığında, halk, kime güvenceğini kestirmekte zorlanabilir. Onun için, bölgeye, önyargısız kamu görevlileri gönderilmeli, halkla iyi diyalog kurabilen ve yardımcı olabilen sivil ve resmî merciler oluşturulmalıdır.

Bölgede eğitim sorunu çözümlenmeli, kapalı okullar açılmalıdır; ancak ve bilhassa, orta ve yükseköğrenim görmüş gençler arasındaki işsizlik ortadan kaldırılmalıdır.

Geçimini -göç etmeden veya yaşarken- çiftçiliğe veya hayvancılığa bağlayan köylülerin hızla yoksullaşmasının önüne geçilmelidir.

Bölgenin geri kalmışlığı ve yarı feodal yapısı, terörden de yararlanarak sürmektedir. Bu yapı içerisinde, halk, sömürülüp ezilmektedir. Bu yapının ortadan kaldırılmaması temel sorundur. Oysa, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri gelişmeye en elverişli yurt bölgeleridir.

Su, kömür ve petrol gibi enerji kaynakları büyük ölçüde bu bölgelerde yoğunlaşmıştır. Bölge, madenler bakımından zengindir; hayvancılığa ve sulama olanaklarının değerlendirilmesi oranında tarıma çok elverişlidir; en verimli dış pazarların yanı başındadır. Üstelik, bölge halkı çalışkandır ve disiplinlidir.

Süratle bu olanakları değerlendirerek, gelişmeyi hızlandıracak ve yarı feodal yapıdan çağdaş açık toplum yapısına geçişi sağlayacak bir bölge planlaması yapılıp uygulamaya geçirilmelidir. O arada, emek-yoğun kalkınma projelerinin yanı sıra, bölgenin en geri kalmış yörelerinde, işletme açısından kârlı olup olmadığına bakılmaksızın, sanayi yatırımları yapılmalı, özellikle tarım ve hayvan ürünlerini değerlendirici sanayiler kurulmalıdır.

Demokratik Sol Parti Programında kullanılan deyimle, bu gibi öncü ve doğurgan yatırımlar, kendi başlarına kârlı olmasalar bile, zincirleme etkileriyle yeni iş alanları açılmasını sağlayacaktır, ekonomiyi canlandıracaktır, sosyal ve kültürel değişimi hızlandıracaktır.

Bölgede gerçek bir toprak reformuna büyük bir gereksinim vardır. GAP'la birlikte, toprak veriminde 15-20 kat artış beklendiğine göre, istenirse, bölgedeki tüm topraksız köylülerin toprak gereksinimini karşılamak çok kolaylaşacaktır.

Ben, göç konusunda kendi seçim yöremden bir örnek vermek isterim. Bilirsiniz, Kars, en çok göç veren illerden birisidir; ancak, Akyaka İlçemizde göç yoktur; çünkü, oradaki şeker fabrikası, şekerpancarı ekimini orada teşvik etmiştir.

Doğu ve güneydoğu bölgelerinde, iller bazında, bölgeye has bitki ve hayvancılıkla ilgili sistemli bir şekilde, yeniden, planlı, programlı düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin, bölge dağlıksa hayvancılık, arıcılık vesaire özendirilmeli; bölge ovalıksa, bölgeye özgü bitki yetiştirilmesi özendirilmeli ve yönlendirilmelidir. Hatta, bölgenin yapısına göre bitki ve hayvancılık çeşitlendirilerek bölgeye özgü ihtisaslaşma sağlanıp, bölgeye yakın ülkelere devlet öncülüğünde veya küçük üretici kooperatifleri vasıtasıyla ihracata yönlendirilmelidir.

Devlet veya bankalar kendi aralarında sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine ait olmak üzere bir yatırım veya kalkınma bankası kurarak, sadece bu bölgedeki yatırımların yönlendirilmesi ve kredilendirilmesi için beş on yıl süreli uygulamalar başlatmalıdırlar. Bu konuda başarılı olmuş örnekler çoktur. Örneğin, Hollanda, İtalya gibi Avrupa ülkeleri ile Kanada bu konuda başarılı olmuş ülkelerdendir. Özellikle, Kanada bu konuda çok başarılı olmuş ve kısa sürede de bölge bankacılığına gerek kalmamıştır. Bizde bölgenin kalkınması sağlandıktan sonra, diğer bölgelere de benzeri projeler kaydırılabilir.

Gerçek ve yaygın toprak reformu çerçevesinde, eğitim programlarıyla desteklenecek güçlü ve demokratik bir kooperatifçilik hareketi başlatılmalı, böylelikle, hayvancılık ve çiftçilik yapan köylüler, aracı, tefeci ve ağa baskısından ve sömürüsünden kurtarılmalıdır.

GAP'la toprak verimi ve ekonomik potansiyeli çok artacak olan Güneydoğu Anadolu'da yerli ve yabancı sermayenin egemenlik kazanması önlenmeli, hiç değilse, şimdilik, devlet-halk işbirliğine dayalı yatırımlara ve büyük halk yatırımlarına öncelik verilmelidir. Aksi halde, geleneksel ağalık düzeni yerli, yabancı büyük sermaye ağalığının ve sömürüsünün de eklenmesiyle, büsbütün katmerli duruma gelir. Üstelik bölücü akımları körükleyecek siyasal amaçlı ve yabancı ortaklı bazı kuruluşların, o hassas bölgede yuvalanmaları da sağlanmış olur.

Demokratik Sol Partinin, genelde, büyük yerli ve yabancı sermaye yatırımlarına ideolojik açıdan karşı çıkması söz konusu değildir. Ancak, Güneydoğu Anadolu'nun özellikleri ve stratejik konumu iç ve dış güvenlik açısından bu konuda da dikkatli davranılmasını gerekli kılmaktadır. Süratle köy-kent uygulamasına geçilmelidir. Genelde, gelişmeyi kırsal alana da yayarak hızlandırmayı ve uygarlık nimetlerinden tüm köylüleri kısa sürede yararlandırmayı amaçlayan köy-kent projesi, güneydoğuda aynı zamanda güvenlik açısından da yararlıdır. Şimdiki İktidarın da, köy-kent deyimini kullanmamakla beraber, o yönde bazı düşünceleri olduğu seziliyor. Ancak, görünüşe göre İktidar bundan dağınık köylülerin toplulaştırılmasını anlıyor. Oysa, Demokratik Sol Parti Programında öngörülen köy-kent projesinin, köylüyü yerinden ederek, köylüleri toplulaştırmakla ilgisi yoktur. Bu, hem çok masraflı olur hem de uygulamada altından kalkılamayacak sorunlar yaratır.

DSP'nin köy-kent projesi, hızlı ve sağlıklı gelişme için gerekli hizmetleri ve altyapıları, belirli köy grupları arasında merkezîleştirip yoğunlaştırarak, tüm köyler halkının ortak kullanımına sunmayı amaçlamaktadır. Bu amaç gerçekleştirilirken sağlanacak ulaşım ve iletişim kolaylıkları ve dayanışma, güvenlik önlemlerini de, haliyle, kolaylaştırmış olacaktır.

Mezraların köylere taşınması ise, öğütlerle veya zorlayıcı önlemlerle sağlanamaz. Mezra sorunu, ancak, gerekli altyapıların, o arada özellikle de tarlalara ve meralara ulaşım kolaylıklarının sağlanmasıyla ve köylü için, ulaşımı ucuzlatıcı kamu veya kooperatif taşıtlarının devreye girmesiyle çözülebilir.

Köy-kentleşmeye bağlı olarak, sulama, elektrik, yol ve iletişim sorunlarını uyumlu ve ekonomik biçimde çözecek entegre projeler hazırlanıp uygulamaya konulmalıdır.

Yine, köy-kent hareketiyle birlikte, arsa spekülasyonunun kırsal alana sıçramasını engelleyici önlemler alınmalıdır.

Değişik etnik kökenlerden gelen yurttaşlarımız arasında, zaten var olan ulusal birlik bilinci desteklenip geliştirilirken, zorlama birtakım "ırk birliği" nazariyeleri oluşturmaya kalkışmaktan kaçınılmalıdır. Bugünkü Türkiye topraklarında, değişik etnik kökenlerden, değişik ırklardan, değişik ülkelerden gelen topluluklar, yüzyıllar boyunca bir arada yaşayıp kaynaşmışlardır. Bu gerçek karşısında "hepimiz bir ırktanız" gibi nazariye ve iddialar, inandırıcı olmaz ve boşlukta kalır. Ülkemizde "Türk" adı, bir ırkın değil, bir ulusun adıdır.

Herhangi bir anadilin yasaklanması yoluna gidilmemek koşuluyla, köylerde, kasabalarda, özellikle kadınlara yönelik hızlı bir Türkçe ve okuma-yazma öğretimi kampanyası açılmalıdır. Erkekler, anadilleri başka olsa bile, Türkçeyi, en azından, askerlikte öğrenmektedirler. Bu olanaktan yoksun olan bölge kadınlarının büyük çoğunluğuna ise, devlet, şimdiye kadar yeterli eğitim olanağı sağlamamıştır; bu eksiklik, süratle giderilmelidir.

Bir yandan bölgedeTürkçe öğretimi hızlandırılırken, bir yandan da, Türk televizyonunun, bütün bölgede ve bölgenin bütün köylerinde, sürekli ve iyi şekilde seyredilmesi sağlanmalıdır.

Daha birinci kanal bile ülkemizin bazı bölgelerinde, özellikle güney sınırlarımıza yakın yörelerden birçoğunda iyi seyredilememektedir; hiç seyredilemediği yerler de vardır. Öncelik, birinci kanalın, bütün yurtta, doğru dürüst seyredilebilir duruma gelmesine verilmelidir. Yabancı televizyonların etkisi ancak öyle kırılabilir.

Güneydoğu Anadolu'nun bazı yörelerinde, Türk radyolarının bile yayınları doğru dürüst dinlenememektedir. O bakımdan, yalnızca televizyonun değil, devlet radyolarının da vericileri bir an önce güçlendirilmelidir.

Türkçe ve okuma-yazma öğretimi, bölge köylerine, mutlaka, meslek ve sanat eğitimiyle, sağlıklı yaşam eğitimiyle birlikte götürülmelidir.

Tüm bölge köylerinin otomatik telefona kavuşturulması, öncelikle ve süratle sağlanmalıdır. Telsiz konuşmaları teröristler tarafından da dinlenebildiği için, güvenlik açısından, telsiz değil, telefon iletişimine ağırlık verilmelidir.

Olayın uluslararası boyutu da göz önüne alınmalı ve dış etkilenmelerin güçlü, kişilikli ve tutarlı politikayla çözülebileceği düşünülmelidir.

Bölge kalkınmasıyla ilişkili olmak üzere, Avrupa'dan, aşağıdaki örneklemeler yapılabilir:

Avrupa ülkelerinde bazı geri kalmış bölgelerin kalkınmalarının sağlanması için, özel teşvik tedbirleri uygulamaya konuluyor. Son zamanlarda, iki Almanya'nın birleşmesinden sonra, Batı'ya göre geri olan Doğu'nun kalkındırılması için, eski Doğu Almanya'da yapılacak yatırımlara yüzde 45'e varan hibe krediler verilmektedir; o da, bizdeki gibi sözde değil, öyle 500 milyarla falan da değil; ön fizibilitesi ve temel alt yatırımlarını yaptıktan hemen sonra verilen paralar bunlar.

Biz de ise "öncelikli il" denilerek, adı var kendisi yok teşvik kredilerinin yüzde 90'a yakın bir kısmı batıya ödeniyor. Hatta, doğudaki bir yatırımcının, doğuda bulunan ev ve mal varlıkları, ipotek olarak bankalar tarafından kabul bile edilmiyor.

Son yıllarda, KOBİ kredileri adı altında, küçük yatırımcıya, düşük faizli yatırım ve işletme kredileri veriliyor. Peki, şu ana kadar verilen KOBİ kredilerinin yüzde kaçı doğu ve güneydoğu bölgesine verildi? Yine, her zaman olduğu gibi, batıya ödendi. Ayrıca, zaten, KOBİ kredilerinin toplam krediler içerisindeki payı, sadece yüzde 4'tür. Kısacası, daha fazla geç kalmadan, doğu ve güneydoğuya, ekonomik ve sosyal olarak yatırımların ciddî biçimde başlaması gerekiyor; yoksa, yarın çok geç olacak. Üstelik bölge sorunlarını çözmek için, günlük politikalar doğrultusunda değil -hani, Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi; sonuçlar meydanda, hiçbir şey yapamadığımız ortada- gerçek manada çözümler üreterek, sorunları halletmek gerektiğine inanmaktayız.

Sonuç olarak söylenecek şey: Güneydoğu Anadolu'nun sorunları temelde etnik değil; bu bölgede yalnız Kürt asıllı değil, çok sayıda değişik etnik gruplar da var ve bunlar, yüzyıllarca içiçe, barış içerisinde yaşamışlardır. Bu barış, ancak, kısa bir süre, dışarıdan tahrik edilen Ermeni ayaklanması ve saldırılarıyla bozulmuşsa da, sonra yine düzelmiştir. Kurtuluş Savaşından beri de, hangi etnik gruptan olursa olsun, tüm bölge halkı, Türk Ulusunun eşit üyeleri olmanın bilinci içinde bütünleşmiş durumdadır. Bölge halkında bölücü akımlara hiçbir yatkınlık yoktur. Bu halk, hangi etnik kökenlerden gelmiş olursa olsun, Türk Ulusunun eşit ve ayrılmaz bir parçasıdır; çektiği bütün acılara, katlandığı yoksunluklara ve zaman zaman uğradığı baskılara karşın bölge halkı, bu ulusa, devlete ve vatana bağlılığını her vesileyle kanıtlamış durumdadır. Bölgede herhangi bir önlem uygulanırken, halka kuşkuyla bakıldığı izlenimini vermekten özenle kaçınılmalıdır.

Güneydoğu Anadolunun sorunları, aslında, etnik nedenlerden değil, sosyal ve ekonomik nedenlerden, bölgenin feodal yapısından ve bazı dış tertip ve tahriklerden kaynaklanmaktadır; onun için, son zamanlarda ciddî boyutlar edinen içgüvenlik sorunu, ancak, sosyal ve ekonomik sorunlarla ve uluslararası ilişkilerle bir arada ve bütünlük içinde değerlendirilerek çözülebilir.

Belirtilen nedenlerle, araştırma önergesine olumlu oy vereceğimizi belirtiyoruz, araştırmaya olumlu baktığımızı söyleyebiliriz; ancak, yine, devletten beklediğimiz şey, doğuya gerçek anlamda el atmasıdır; öyle 500 milyarlarla, işte 3,5 trilyonlarla çözümlenebilecek bir olay değildir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bilgir, teşekkür ediyorum.

Sayın Hacaloğlu, önergede birinci imza sahibi sıfatıyla; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz evvel, Refah Partisi Grubu adına Sayın Hüsamettin Korkutata konuştu. Sayın Korkutata konuşurken, muhalefet mi konuşuyor, yoksa İktidarın büyük ortağı, Sayın Başbakanın partisinin sözcüsü mü konuşuyor, gerçekten, anlamakta zorluk çektim. Yani, uyanın artık. (CHP sıralarından alkışlar) Oy aldınız o bölgeden, birinci parti oldunuz, uyanın. Onbir ay geçti, şu sorunlara el atmaya başlayın; ama, sizin derdiniz sorun çözmek değil ne yazık ki!

ABDULİLAH FIRAT (Erzurum) - İnsan Hakları Bakanı olarak ne yaptınız?!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Siz, bırakınız o gönlünüzde yatanı, bırakınız onu bir yana, bu toplumun, bu insanlarımızın taleplerini karşılayınız, ülkenin demokrasisine hizmet ediniz, laik, demokratik cumhuriyete hizmet ediniz.

ABDULİLAH FIRAT (Erzurum) - İnsan Hakları Bakanı olarak ne yaptınız?!.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Şimdi, Sayın Korkutata'ya şunu söylemek istiyorum: Mustafa Kul'un bir önergesi vardı... Evet, önerge vermişsiniz, güzel bir olay; ama, bu dönem, Sayın Mustafa Kul bir önerge verdi, benzeri önerge; ne oldu o önergeye; Refah Partisinin oylarıyla reddedildi. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Peki, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!..

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Senin önergeni kabul ettik...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Yani, takıyye yapa yapa, başınız döndü; bu konuda da takıyye yaptınız, yapmaya devam ediyorsunuz; bundan vazgeçin.

Şimdi "dört yıl iktidardaydınız; ne yaptınız" denildi. Ben, pek, şahsımla ilgili konuşmaktan hoşlanmam; ama, benimle beraber o dönemde bakanlık yapan arkadaşlarım gayet iyi biliyorlar ki, Köye Dönüş Projesinin isim babası benim.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Vay halimize!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bakanlığımız döneminde, onu proje haline getirdik, sunduk ve Türkiye'de -bütün dosya buradadır- ilk defa, boşaltılmış köylerin envanterini çıkardık ve bütün valilere yazdık, köye dönüşün güvenlik içerisinde nerelerde mümkün olabileceğini araştırtmak istedik; ama, tepki alamadık. Neden; çünkü, İçişleri Bakanı biz değildik, Millî Savunma Bakanı biz değildik, Millî Eğitim Bakanı biz değildik; o valileri, o kaymakamları, o emniyet müdürlerini biz atayamamıştık. Bakandık; ama, o konularda, o alanlarda o politikaları izleyenler ayrı bir dünyadaydılar; hatta, iddia ediyorum, o dönemin İçişleri Bakanları da, oradaki uygulamaları o kadar etkileyememekteydiler; özel timi, korucuları, Acil Destek Fonunu ne biz oluşturduk ne biz yönlendirdik.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - O zaman niye ortaktınız?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Biz, demokrasi için ortaktık, demokrasiyi kurmak, geliştirmek için ortaktık ve tarih yazacak, SHP-DYP Koalisyon Hükümeti bir saygın amaç için oradaydı, belirli bir görev yaptı; ama, ne yazık ki, o demokrasi özlemlerini paylaşmayan siyasetçiler onun önüne duvar çektiler. Evet, biz, mafya-polis-aşiret üçgeninden oluşan çetelerin çetebaşısı değildik; o çetebaşları CHP'li değildi, SHP'li değildi. Yine, korucubaşları ne CHP'liydi ne SHP'liydi. Kısaca, biz, o dönem, güneydoğunun siyasetinde, politikasında, ne yazık ki, etkili olamadık. O bizim eksiğimiz. Biz, onun bedelini 1995'te bir kere ödedik; ama, görüyoruz ki, bu defa, seçimde, hem Refah Partisi hem Doğru Yol Partisi, bedeli çok çok ağır ödeyecektir. Onu hep beraber göreceğiz değerli arkadaşlarım.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - 4 il yapsak, siler süpürürüz inşallah.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bizim hesaplarımıza göre, o zamanlar, 1995 Haziranında, bu bölgede 2 421 köy ve mezra boşaltılmıştı; şimdi bu rakam çok daha arttı. O zaman takip ediyorduk; şimdi takibi de bıraktınız, Sayın Bakan konuşmaya da tenezzül etmedi.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) -Biz konuştuk, yeter.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Konuşsaydı, belki, yeni rakamları bize verebilirdi. Bugün rakam 3 bini aştı.

Temmuz 1995'te, OHAL Valiliği, 311 291 kişiyi, doğrudan doğruya o köyleri terk etmeye mecbur kılınan insanların sayısı olarak belirtmişti. Bugün o rakamın 500 bini bulduğunu tahmin etmekteyiz. Tabiî, bu rakama, o bölgedeki genel huzursuzluk ve diğer nedenlerle o yöreyi terk eden, o yöreden göç eden yüzbinler dahil değil.

Bugün Diyarbakır'ın nüfusu 1.5 milyon; oysa, 1990'da 380 bindi. 1990'da Hakkâri'nin nüfusu 20 bindi, bugün 100 bin. Nüfus, köylerden buralara aktı ve sefalet her tarafı sardı.

Değerli arkadaşlarım, Beritan Aşiretini o yöre insanı iyi bilir, Beritan Aşireti çöktü. Beritan Aşiretinin 1990 yılında 650 bin küçükbaş hayvanı vardı; 1996 yılında bu rakam 20 bine inmişti.

Tabiî, yöredeki sefaleti, yöredeki demokrasinin eksikliğinden kaynaklanan, insan hakları ihlallerinden kaynaklanan, ekonominin çökmüş olmasından kaynaklanan eşitsizliği, hukuksuzluğu, kuralsızlığı saatlerce konuşsak anlatamayız. Bugün, Diyarbakır'a göç eden 700 bin insanın 300 bini açlık sınırında, 400 bini yoksulluk sınırında.

Bakınız, geçenlerde, Diyarbakır'daki bir toplantıda, bir işadamına Seyrantepe'nin Aziziye Mahallesinden bir yurttaş ne demiş; ben çok önemsedim, bunu hemen okumak istiyorum: "Köyümüzde aşımız, evimiz, tarlamız, bağımız, ormanlarımız vardı; ancak, devlet yaktı ve göç etmemize neden oldu. Geldiğimiz Diyarbakır'da, yerleştiğimiz gecekondularda ise perişan olduk; iş yok güç yok -bunu şimdi söylüyor- bunun yanında, mahallede su yok, yol yok; âdeta sefalet içindeyiz. Köyümüze dönmek istiyoruz; ancak, koruculuk dayatması var. Köyümüze dönmemize izin verilmiyorsa, devlet bize iş versin." Size söylüyor sayın Refahyol yöneticileri, milletvekilleri. "Kan dökülmesinin önlenmesini ve barışın gelmesini istiyoruz; artık insanlar ölmesin istiyoruz" diyor bu yurttaşımız.

Değerli arkadaşlarım, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 12 nci ve 13 üncü maddeleri, Anayasamızın 17 nci, 21 inci, 23 üncü ve 125 inci maddeleri, insanlarımızın konut hakkını, yaşam hakkını ve yerleşme hakkını temel hak olarak belirler ve sınırsız özgürlük getirir. 125 inci madde gereğince, idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. Hizmet kusuru olmasa dahi, kamu hizmeti görülmesi sırasında meydana gelen zararların idarece karşılanması gerekir. Bu konuda, yasalarımızda da -Kamulaştırma Yasasında- hükümler vardır; ama, ne yazık ki, bu yapılmamıştır. İnsanlarımızın evleri barkları boşaltılmış, yakılmış yıkılmış, kovanları söndürülmüş, meşe ormanlıkları kullanılamaz hale getirilmiş; fakat, ne kamulaştırma bedeli ödenmiş ne de bunlara, gittikleri yerlerde gerekli yaşam olanağı sağlanmış.

Şimdi, Hükümete sormak istiyorum: 1994 Kasımında, Avrupa Konseyi İskân Fonuna, 111 bin kişiye iskân sağlamak, ev sağlamak amacıyla, 258 milyon dolarlık bir proje verilmişti. Hiç farkında mısınız, Sayın Bakan, siz hiç biliyor musunuz; bu projeyi takip ediyor musunuz, bir vizyonunuz var mı böyle bir projeyi yaşama geçirebilmek için?

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Bakan dinlemiyor bile.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Evet, köy boşaltmaları -herkes anlattı, ifade ettik- bir temel insan hakları ihlal alanıdır. Köy boşaltmalarıyla, insanlarımızın yaşam hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı ve barınma hakkı gibi temel hakları çiğnenmiştir. Buna çözüm vardır. Çözüm, köye dönüş projesinin uygulanmasıdır.

Bakınız, o dönemde -elime geçti, gösteriyorum- Olağanüstü Hal Bölge Valisi Sayın Ünal Erkan'a bakan olarak yazdığım yazının bir kopyası var. Bunun gibi, bütün valilere yazmıştık; ne yazık ki, bir tek yanıt geldi o dönemde; gelmedi.

Şimdi, dönülebilecek köylerde köye dönüş projesi uygulanmalıdır, köylülerimizin mağduriyetleri giderilmelidir, onlar yaşama kavuşturulmalıdır. O yörede, yaşam, tarımıyla, hayvancılığıyla, arıcılığıyla, kilim dokumacılığıyla ve diğer el sanatlarıyla canlandırılmalıdır. Bunun yapılamadığı yerlerde toplu çiftlik ve merkez köy projeleri uygulanmalıdır. Onun yapılamadığı yerlerde, kentlerde, bizim dönemimizde yapıldığı gibi, toplukonut projeleri uygulamaya konulmalı, sağlık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, 2 dakikada toparlar mısınız?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Mümkünse, 3 dakika rica etsem.

BAŞKAN - Peki, buyurun efendim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - ...ve eğitim kurumları etkinliğe kavuşturulmalı, kapalı okullar açılmalı, yol ve altyapı hizmetleri gibi diğer hizmetlerin gereği yapılmalıdır.

Ancak, bilinmelidir ki, sadece köye dönüş projesi uygulamaya geçirilerek yörede barış sağlanamaz; başka ayakları var. Bunu bir bütün olarak görmeliyiz. Tabiî, özellikle eşitlik ve gelişmeyi sağlamak için, bizim defaatle belirttiğimiz ve programlara koyduğumuz halde uygulatamadığımız, ikiyüz bin kişiye istihdam olanağını sağlayacak geçici kırsal iş projesi yörede, derhal uygulamaya geçirilmelidir. Yörede, işsizlik sigortası öncelikle uygulamaya konulmalıdır. Yörede, özelleştirme uygulamalarına "dur" denilmelidir; sınır ticareti, mafyanın kontrolünden kurtarılmalıdır; üretim rehabilitasyon projesi uygulanmalıdır; GAP, bir toprak ve tarım reformu anlayışı içinde, demokratik kooperatifçiliğin desteği altında hızla tamamlanmalıdır; besi projesi halka taşınmalıdır ve yöreye yatırım yapacak işadamlarına gerekli destek ve vergi muafiyeti sağlanmalıdır...

BAYAR ÖKTEN (Şırnak) - İktidara gelince yaparsınız.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Yerel yönetimler, mevcut borç ve bütçe açıkları kapatılarak, borçları tahkim edilerek, yeni kaynaklara ve çalışma gücüne kavuşturulmalıdır; ama, bu da yetmiyor. Bakınız, Mecliste mevcut bütün partiler arasında bir tek Cumhuriyet Halk Partisinin programında, Kürt sorununa, etnik duyarlılıklara, demokratik çözüm anlayışı içinde çözüm getirilmiştir. Devletin dini olamaz, devletin etnisitesi olamaz; devlet, her dinden, her etnik kökenden yurttaşlarına eşit mesafede olmalıdır. Bu bağlamda, herkes, kendi kültür ve kimliğini geliştirilebilme imkânına, olanağına kavuşmalıdır. Eğer, Kürtçe özel okullar açmak istiyorlarsa, açabilmelidirler; eğer, Kürtçe televizyon yayını yapmak istiyorlarsa, yapabilmelidirler; eğer, Kürtçe enstitüler kurmak isteniyorsa, yapılabilmelidir ve çoğulcu yerinden yönetim, idarî reform yaşama geçirilmelidir.

Kısaca, artık, terör ve şiddet sona ermeli, akmakta olan kardeş kanı dinmeli, yöreye ve ülkeye barış gelmelidir. Ancak, şunu da belirtmek istiyorum: Eğer, Şevki Yılmaz'lar susturulmazsa, Şevki Yılmaz'larla şekillenen teokratik devlet arayışının ve onun seviyesiz ahlak anlayışının haddi bildirilmezse..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - ...biliniz ki, ülkemize kalıcı barış gelmeyecektir.

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, araştırma önergesiyle ilgili öngörüşme yapılmış, müzakereler tamamlanmıştır.

Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Allah rahmet etsin.

BAŞKAN - Allah rahmet etmesin, Allah hayat versin.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun dokuz üyeden oluşmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun. İnşallah hayırlı neticelere vesile olur diye temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya ve 13 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlayacağız.

Sayın Gruplar, hazır mısınız?

HİKMET ULUĞBAY (İstanbul) - Sayın Başkan, hazır değiliz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, hazır değiliz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Yok.

Sayın Başkan, bugünkü yeterlidir.

BAŞKAN - Efendim, Başkanlığımız, süre bitimine kadar çalışmaya hazır; ancak, gruplarımız, huzura getirilen bu yeni konuya henüz hazır olmadıkları ve zaten sürenin de bunun ikmaline kâfi gelmeyeceği gerekçesini ifade buyurarak ertelememiz istikametinde talepte bulundular.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Sayın Başkan, Hükümetin olmayışını da söyleyin.

BAŞKAN - Buna göre, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 4 Haziran 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.14


VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün, pancar taban fiyatlarına ve buğday alımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/2505)

9.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Enis Sülün Tekirdağ

1. Geçen sene 4 400 TLolarak belirlenen pancar taban fiyatı üzerinden, hükümet 400'lik kısmını keserek 4 bin TL üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Bu kesintiye sebep nedir?

2. T.M.O. Genel Müdürlüğü bölgeden hemen hemen hiç mahsül satın almamıştır. Tüccar 16 bin liradan müstahsilden malını almış ve bilahâre buğday fiyatı 27 bin liraya kadar çıkmıştır. Müstahsil mağdur edilmiştir. Bölgemizde buğday silolarının müsait olmasına rağmen ofise, hiç alım yapılmayarak, neden üretici mağdur edilmiştir?

3. Bugüne kadar pancar paraları üreticiye neden ödenmemiştir?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 26.5.1997 Sayı : KDD-G-4/1379-37415

Konu : Soru önergesi (Tekirdağ Milletvekili

Sn. Enis Sülün)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanlığının 1.5.1997 tarih ve B.02.0.0010/02761 sayılı yazıları ile Bakanlığımıza intikal eden Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün'e ait 7/2505-6241 esas nolu yazılı soru önergesi incelenmiş olup, Bakanlığımızı ilgilendiren soru ile ilgili görüşümüz aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1. TMO Genel Müdürlüğü bölgede hemen hemen hiç mahsül satın alınmamıştır. Tüccar 16 bin liradan müstahsilden malını alımış ve bilahare buğday fiyatı 27 bin liraya kadar çıkmıştır. Müstahsil mağdur edilmiştir. Bölgemizde buğday silolarının müsait olmasına rağmen ofise, hiç alım yapılmayarak, neden üretici mağdur edilmiştir?

Cevap 1. 1996 yılında ilan edilen hububat destekleme alım fiyatları hem maliyetlerin, hem dünya fiyatlarının, hem de piyasa fiyatlarının üzerinde tespit edilmiş olup, 1995 yılına göre buğdaya % 157.1, arpaya ise % 174.2 oranında zam yapılmıştır. 1996 yılında uygulanan destekleme alım fiyatları üretici kesim açısından memnuniyet verici bulunmuştur.

Ancak TMO hububat destekleme alım fiyatlarına yüksek oranda zam yapmış olmasına rağmen üretici ürününü piyasada satarak değerlendirmiştir.

1996 yılında TMO'ca 632 445 ton buğday alımı yapılmış İstanbul Bölge Hinterland oluşturan (İstanbul, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ) İllerine bağlı işyerlerimizde ise 6 612 ton buğday alımı gerçekleştirilmiştir.

Tekirdağ İlinde yer alan işyerlerimizde toplam 3 094 ton buğday alınmış olup, bu da bölge alımının % 46.7'sine tekabül etmektedir.

TMO'nun amacı üretici ürününün değer fiyattan pazarlanmasını sağlamak olduğundan yukarıda da belirtildiği gibi, üretici piyasayı tercih ederek ürününün daha yüksek fiyattan satmış ve herhangi bir mağduriyetti söz konusu olmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci Tarım ve Köyişleri Bakanı

2. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, Erzurum Özel Tip Cezaevindeki bazı tutukluların açlık grevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın yazılı cevabı (7/2536)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın AdaletBakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş

İstanbul

1. Erzurum Özel Tip Cezaevinde 39 gündür devam eden açlık grevi konusundan ve 14 tutuklunun durumunun ağırlığından haberdar mısınız?

2. Cezaevlerinde daha önce yapılan açlık grevleri bitirildiğinde cezaevi koşullarının iyileştirileceğini, uluslararası standartların uygulanacağını söylemiştiniz.

Bu konularda bugüne kadar hangi çalışmaları yaptınız?

3. Önceki açlık grevlerinde, grev yapanlarla konuşmayı ve dialoğu reddettiğiniz için 12 insan yaşamını yitirmişti. Ancak daha sonra kurulan dialog neticesinde isteklerin çoğunun makul olduğu anlaşılmıştı.

Erzurum cezaevinde kritik bir noktaya gelen açlık grevlerinin, son bulması için görüşme ve dialog yoluna başvurmak için neyi bekliyorsunuz?

T.C. Adalet Bakanlığı 30.5.1997 Bakan : 2768

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanığı ifadeli, 29.4.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2536-6298/17505 sayılı yazınız.

b) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 20.5.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-6822 sayılı yazınız.

İlgi (a) yazı ekinde alınan, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın 7/2536 Esas No'lu yazılı soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan Adalet Bakanı

Sayın Ercan Karakaş İstanbul Milletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2536 Esas No'lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Terör suçlarından dolayı Erzurum Özel Tip Kapalı Cezaevinde barındırılan bazı mahkûmlar, 1997 yılı Mart Ayı başlarında bir kısım istekleri ileri sürerek dönüşümlü açlık grevi eylemine başlamışlardır.

Keza, bu mahkûmların bir bölümü isteklerinin karşılanmadığı iddiasıyla 21 Mart 1997 tarihinden itibaren eylemlerini süresiz açlık grevine dönüştürmüşlerdir.

Süresiz açlık grevine giden eylemcilerden 10 kişi, 1 Nisan 1997 tarihinde tedavi amacıyla hastaneye kaldırılmışlar, ancak tedavi kabul etmedikleri için aynı gün cezaevine iade edilmişlerdir.

Eylemci mahkûmlarla Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan görüşmeler sonucu, durumları ciddi olan bu 10 mahkûmlar eylemlerinden vazgeçmişlerdir. Ancak aynı cezaevinde diğer mahkûmlar gruplar halinde açlık grevi eylemini devam ettirmişlerdir.

Bakanlığımca verilen talimatlar doğrultusunda cezaevi idaresi ile hükümlüler arasında kurulan diyalog sonucunda Erzurum Özel Tip Kapalı Cezaevindeki açlık grevi eylemi 2 Mayıs 1997 tarihi itibariyle sona erdirilmiştir. Bu cezaevindeki açlık grevinin sona ermesiyle birlikte, cezaevlerindeki destek amacıyla sürdürülen açlık grevleri de son bulmuştur.

Bakanlığımda tüm cezaevlerindeki asayiş olaylarına olduğu gibi açlık grevi eylemlerinde de duyarlı davranılmakta, konu yakından takip edilmekte, gerekli tedbirler zamanında alınmaktadır.

Cezaevlerindeki en yaygın açlık grevi eylemleri 1996 yılının Mayıs-Haziran ve Temmuz aylarında gerçekleştirilmiştir. Bakanlık görevini devir aldığımız 30 Haziran 1996 tarihi itibariyle, hemen tüm terör cezaevlerinde toplam 2900 tutuklu-hükümlü açlık grevi eylemine gitmiş ve bunlardan 240 kişi de eylemlerini "ölüm orucuna" çevirmişlerdi.

Dağınık ve yetersiz kalan infaz mevzuatının derlenip toparlanması için, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun Tasarısı, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevlerinin Kuruluş ve İdaresi Hakkında Kanun Tasarısı ile Ceza ve Tutuklama Kararlarının İnfazına Dair Kanun Tasarısı hazırlanmıştır. Bu Tasarılardan ilki Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonlarından geçilerek Genel Kurul gündemine girmiş bulunmaktadır. Diğerleri de en kısa zamanda Bakanlar Kuruluna sunulacaktır.

Yeni ve modern cezaevlerinin inşaasına hızla devam edilmektedir. Mevcut cezaevlerinin de bir kısmının tadilatları yaptırılmış, bir kısmının tadilatlarına da yakında başlanacaktır.

En büyük sorunlardan birisi olan, iaşe bedelinin yetersizliği, mevcut iaşe bedelinin üç kat arttırılması suretiyle çözüme kavuşturulmuştur.

Açıkça görüleceği üzere, cezaevi sorunlarının üzerine cesaretle gidilmekte, bu sorunların önemli bir bölümüne çareler bulunmakta ve diğerleri için de ciddi gayretler sarfedilmektedir.

Erzurum Özel Tip Kapalı Cezaevlerinde başlatılan açık grevi eylemi yukarıda da ifade edildiği üzere, Bakanlığımca konunun hassasiyetle takibi, kararlılığı ve bu çerçevede kurulan dialog sayesinde, herhangi bir olumsuzluğa meydan verilmeden 2 Mayıs 1997 tarihinde sona erdirilmiştir.

Mahkûmların mevzuata uygun olan makul talepleri sadece açlık grevleri eylemleri neticesinde değil, her zaman dikkate alınmakta ve derhal yerine getirilmektedir. Mevzuata uygun olmayan talepler ise hükümlülere ısrarla izah edilerek amaçsız eylemlerden zarar görmeleri engellenmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan Adalet Bakanı

3. - Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun;

- Çeltik üreticilerince tarım kredi kooperatifinden satın alınan tarım girdilerine,

Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün;

- Gıda katkı maddeleri üreten işyerlerinde mesul müdür bulundurulması zorunluluğuna,

- Hayvan sigorta bedellerine ve üreticilerin tarım kredi borçlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/2497, 2501, 2502)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Hüsnü Sıvalıoğlu Balıkesir

Sorular :

1. Balıkesir ili Gönen İlçesinin Şarköy Beldesinde yoğun bir şekilde çeltik ekilmektedir. Ancak Tarım Kredinin geçen yıl ve bu yıl dağıttığı çeltik tohumlarında Beyaz uç Nevmatodu rastlandığı labaratuarca saptanmıştır. Bu konuda ne gibi önlemler alınmıştır?

2. Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye sattığı ve çiftçimizin de kredi kullanması dolayısıyla oradan satın almak durumunda kaldığı ilaç ve gübreler piyasaya göre oldukça pahalıdır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

3. Tarım Krediden gübre alanlar 4 aydır gübre iadelerini alamamışlardır. Bu konuda çiftçilerin daha fazla mağdur edilmemesi hususunda neler düşünüyorsunuz?

9.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Enis Sülün Tekirdağ

Bilindiği üzere 10 Temmuz 1996 yılında yayınlanan "Gıda Üretimi ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik" gereği gıda ve gıda katkı maddeleri üreten işyerlerine, mesul müdür bulundurma mecburiyeti getirilmiştir.

Bu iş yerinde bulundurulması gereken "Mesul Müdürlerin" gıda mühendisi, gıda teknisyeni veya gıda üzerine eğitim görmüş kişilerden olma zorunluluğu bulunmaktadır.

Ancak, tanınan bir yıllık sürenin dolmasına az bir süre kalmış olmasına rağmen, Bakanlığınızın bu konuda şu ana kadar konuyla ilgili gerekli ek yönetmelik yayınlamamıştır. Sektörde kimin ne yapacağı belli olmadığı gibi, müeyyide uygulanması da söz konusu olacaktır.

İşyerlerinin cezaya maruz kalmasını önlemek açısından konu önem arz etmektedir.

Bununla ilgili Ek yönetmeliği ne zaman yayınlamayı düşünüyorsunuz?

9.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Enis Sülün Tekirdağ

1. Hayvan sigorta bedelleri 1996 yılı Şubat ayından beri ödenmemektedir.Sigorta paraları üreticiye ne zaman ödenecektir?

2.Her geçen gün artan tarım giderlerinin çiftiçiyi perişan ettiği bilinmektedir. Bu konuda tedbir almayı düşünmekte misiniz? Bakanlığın konuyla ilgili çalışmaları var mıdır?

3. Hayrabolu'ya bağlı Soylu Köyünün ihtiyacı olan Tarım Kredi Kooperatifinin şubesinin açılması düşünülmekte midir?

4. Tarım Kredi borçlanmasında banka faizi çok yüksek olduğu bilinmektedir. Faiz oranlarının aşağıya çekilerek, çifçilerin desteklenmesi konusunda çalışmalarınız var mıdır?

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 26.5.1997 Sayı : KDD-G.4.1380-37416

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24 Nisan 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6403 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen; Balıkesir Milletvekili Sayın Hüsnü Sıvalıoğlu ve Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün'e ait yazılı soru önergelerine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Sahibi Hüsnü Sıvalıoğlu Balıkesir Milletvekili

(Esas No : 7/2497)

Soru :

1. Balıkesir ili Gönen İlçesinin Şarköy Beldesinde yoğun bir şekilde çeltik ekilmektedir. Ancak Tarım Kredinin geçen yıl ve bu yıl dağıttığı çeltik tohumlarında Beyaz Uç Nematodu rastlandığı laboratuvarca saptanmıştır. Bu konuda ne gibi önlemler alınmıştır?

Cevap :

1. Balıkesir İlinde Tarım Kredinin dağıtmış olduğu çeltik tohumlarının Beyaz Uç Nematodu ile bulaşık olduğu bakanlığımıza bildirilmiştir. Söz konusu Nematod'un üretim sahalarındaki yayılış alanının tespiti için 1996 yılında yapılan mücadele grup toplantısında Balıkesir İlinde bulunan çeltik sahaları da survey çalışmaları pogramına alınmıştır. Beyaz Uç Nematodu'nun ilaçlı mücadele ile yok edilmesi mümkün olmadığından, kültürel önlemler alınarak ekim yaptırılmış ve ayrıca ziraî karantinaya dahil olması sebebiyle Nematod'un İlde kesin mevcut olmadığı tespit edilene kadar Balıkesir İlinden diğer illere Nematod'la bulaşık tohumluk dağıtımının önlenmesi konusunda Bakanlığımız teşkilatınca gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Soru :

2. Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye sattığı ve çiftçimizin de kendi kullanması dolayısıyla oradan satın almak durumunda kaldığı ilaç ve gübreler piyasaya göre çok pahalıdır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Cevap :

2. A) Gübre Konusu;

Gübre Üreticileri Derneği Bültenine göre 1996 yılında Türkiye'de 4 597 299 ton muhtelif cinste kimyevi gübre tüketilmiştir. Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin payı ise % 38.47 olup, 1 768 399 tondur. Gerek kamu kuruluşları, gerekse özel sektörler arasında Tarım Kredi Kooperatifleri bu pay ile ilk sırada yer almaktadır.

Türkiye'de gübre üretimi hammaddesinin yurt dışından tedarik edilmesi sebebiyle gerek Kamu Kurum ve kuruluşları gerek ise gübre üreticileri kimyevi gübre satışlarını ABD Doları bazında belirlemektedirler.

Firmalar özel bayilerine o günkü ABD Doları karşılığı peşin olarak verdikleri fiyatın, bayiler de buna göre belirledikleri TLcinsinden peşin olarak satmaktadır. Tarım Kredi Kooperatifleri ise 90 gün vadeli olarak tedarik ettiği kimyevi gübrelerin bedellerini ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden yapmaktadır. Yine özel bayiler fabrikalara uzaklıklarına göre fiyat belirledikleri halde Tarım Kredi Kooperatifleri özel sektörün ulaşamadığı yörelerde dahil olmak üzere Türkiye'de geçerli tek fiyat uygulanmaktadır. Piyasada özel bayilerce kimyevi gübre fiyatları peşin olarak belirlenmekte olup Tarım Kredi Kooperatiflerince ilan edilen bu fiyatlar vadeli fiyatlardır. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere çiftçilere hizmet veren Tarım Kredi Kooperatiflerinin belirlenmiş olduğu fiyatların iddia edildiği gibi yüksek olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

1996 yılında olduğu gibi, 1997 yılı içinde üretici çiftçilerimiz olan ortaklarımızın Kimyevi Gübre ihtiyaçlarını yeterince ve zamanında karşılayabilmek üzere, gübre tedarikinin zamanında gerçekleştirilerek kullanım zamanından önce Kooperatiflemize sevkiyatlarına başlanarak, Türkiye'nin her tarafında bulunan Kooperatiflere yine kullanım zamanından önce üretici çitfçilerimizin hizmetine sunulmuştur.

Malumlarınız olduğu üzere, gübre alımları istisnasız ABD Doları üzerinden olmakta ve bunların ödemelerinde de ödeme tarihindeki Merkez Bankası Döviz satış kuru üzerinden ilgili Kamu ve Özel Kurum ile firmalara yapılmaktadır. Bilindiği üzere Doların TL karşılığı artışı oldukça yüksek olarak seyir takip etmektedir.

Bütün bu durumlarda genelde gübre bağlantılarımızı vadeli şartlarda (90 gün vadeli) yapmamıza neden olmaktadır.

Bakanlığımız maliyetlerindeki ve kurdaki bütün olumsuz şartlara rağmen fiyatını genelde bir sezonluk yapmakta olup, sezon başında fiyatlarımız yüksek gibi görünmekle beraber sezon ortasında ve sonlarına doğru fiyatlarımız diğer gübre satıcılarından düşük kalmaktadır.

Öte yandan, diğer kamu ve özel kuruluş ve firmaların fiyatları sanki çiftçiye intikal eden nihaî fiyatmış gibi algılanmaktadır. Halbuki bu fiyatlar bayiye satış fiyatlarıdır. Bayilerde bunun üzerine en az % 10 kâr ilavesiyle satmaktadır. Bizim fiyatlarımız ise nihaî çiftçiye intikal eden fiyatlarımız olup, mukayesenin buna göre yapılması gerekmektedir. Kaldı ki piyasa şartları ve piyasada gübre darlığı zamanlarında bayiler kâr oranlarını % 20, 30, 40 hatta daha da çok artırmaktadırlar.

Bugün için Kooperatiflerimizde hiç bir gübre sıkıntısı çekilmeyip yeterince ve zamanında tedarik ve sevkiyatlar yapılarak tarım üretimine olumlu katkıya devam edilerek, Türk çiftçisinin ve Türk tarımının hizmetinde bulunmaktayız.

B) Ziraî Mücadele İlacı;

Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının 1997 yılı Ziraî Mücadele ilacı ihtiyaçlarının karşılanması için 16 Bölge Birliğimize satın alma yetkisi verilmiştir.

Ayrıca Kooperatiflerimizce büyük miktarda talep edilen;

- Buğdayda yabancı otta kullanılan Ester ve Amin,

- Çeltikte yabancı otta kullanılan Molinate ve Propanil,

- Ayçiçeğinde ve pamukta yabancı otta kullanılan Trifluralin,

- Meyve bağlarda mantar öldürücü olarak kullanılan % 98 Bakırsülfat ve % 98-99 Kükürt,

Ziraî Mücadele İlaçlarının Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklıklarına satış fiyatlarının tespiti, firmaların T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğüne beyan ettikleri fiyatların ve piyasa (bayi) fiyatlarının altında belirlenerek satışı yapılmaktadır.

Soru :

3. Tarım Krediden gübre alanlar 4 aydır gübre iadelerini alamamışlardır. Bu konuda çiftçilerin daha fazla mağdur edilmemesi hususunda neler düşünüyorsunuz?

Cevap :

3. Tarım Kredi Kooperatifleri ortağı çiftçilerin Kooperatif ve piyasadan temin ettikleri kimyevi gübrelerin destekleme bedellerinin istenmesi, banka aracılığı ile ortağı bulunduğu kooperatifçe yapılmaktadır.

Kimyevi gübre desteklemelerine esas faturalar öncelikle mahallî Tarım Teşkilatının "Ödenmesi Uygun Görülmüştür" onayını müteakip kooperatiflerce faturanın taşıdığı tanzim tarihinin içinde bulunduğu ikişer aylık dönemleri kapsayacak şekilde kredilendirildikleri T.C. Ziraat Bankası şubelerine teslim edilmekte, şubelerce de T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüne bildirilerek, hazineden talep edilmesi sağlanmaktadır. Hazineden destekleme bedelleri ile ilgili gerekli kaynak aktarıldığında ise, T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünce destekleme alacağı olan kooperatiflerin ilgili oldukları banka şubelerine intikal ettirilmekte, kooperatiflerce de bankadan çekilen bu paralar en geç üç gün içerisinde vadesi geçen borcu bulunmayan ortakların taleplerine binaen borçlarına mahsup edilebildiği gibi, kendisine de ödenmekte, vadesi geçen borcu bulunanların ise, paranın kooperatifin cari hesabına intikal tarihini takip eden ilk iş günü valör alınarak borçlarına mahsup edilmektedir.

Yazılı Soru Önergesi Sahibi Enis Sülün Tekirdağ Milletvekili

(Esas No : 7/2501)

Soru :

Bilindiği üzere 10 Temmuz 1996 yılında yayınlanan "Gıda Üretimi ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik" gereği gıda ve gıda katkı maddeleri üreten işyerlerinde, mesul müdür bulundurma mecburiyeti getirilmiştir.

Bu işyerinde bulundurulması gereken "Mesul Müdürlerin" gıda mühendisi, gıda teknisyeni veya gıda üzerine eğitim görmüş kişilerden olma zorunluluğu bulunmaktadır.

Ancak, tanınan bir yıllık sürenin dolmasına az bir süre kalmış olmasına rağmen, Bakanlığınız bu konuda şu ana kadar konuyla ilgili gerekli ek yönetmelik yayınlamamıştır. Sektörde kimin ne yapacağı belli olmadığı gibi, müeyyide uygulanması da söz konusu olacaktır.

İşyerlerinin cezaya maruz kalmasını önlemek açısından konu önem arz etmektedir.

Bununla ilgili Ek yönetmeliği ne zaman yayınlamayı düşünüyorsunuz?

Cevap :

10.7.1996 yılında yayınlanan "Gıda Üretimi ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelik" Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmeliktir.

28.6.1995 tarih ve 22327 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname'nin" 6'ncı maddesinde "Gıda maddeleri üretilen işyerinde işletmenin nev'i ve büyüklüğüne göre gıda bilimi konusunda eğitim görmüş kişilerin sorumlu yönetici ve eleman olarak istihdamı mecburidir" hükmü yer almakta, soru önergesinde yer aldığı şekliyle değil de adı geçen K.H.K. kapsamında hazırlanması gereken "Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Yönetmelik" kapsamında konu detaylandırılmış ve K.H.K.'ye paralel olacak şekilde gıda üretim tesislerinde en az 4 yıl süreyle gıda bilimi konusunda eğitim almış kişilerin istihdamının zorunlu olması konusunun yer aldığı yönetmelik hazırlanmıştır.

Sağlık Bakanlığı, iki defa tekit edilmesine rağmen bu Bakanlıktan hala görüş alınamamıştır. Bu görüşün alınamaması nedeniyle ilgili çalışmalar sonuçlandırılamamaktadır.

Yazılı Soru Önergesinin Sahibi : Enis Sülün Tekirdağ Milletvekili

(Esas No : 7/2502)

Soru :

1. Hayvan sigorta bedelleri 1996 yılı Şubat ayından beri ödenmemektedir. Sigorta paraları üreticiye ne zaman ödencektir?

Cevap :

1. Burada bahsi geçen hayvan sigorta bedeli olarak, damızlık sığırlara ödenen destekleme primleri anlaşılmakta olup; buna göre damızlık gebe düve satın alan yetiştiricilere ödenmesi gereken, damızlık hayvan CIF bedelinin % 25'i oranındaki destekleme primleri 1996 yılından itibaren, fonlarda kaynak bulunmaması nedeniyle ödenememiştir.

Çiftçilerin mağduriyetlerinin bir an önce önlenebilmesi amacıyla, gerek T.C.Ziraat Bankası, gerekse Toplu Konut Fonu İdaresiyle çeşitli görüşmeler yapılmış, bunların sonucunda Bakanlığımızın 19.3.1997 tarih ve 1866 sayılı yazısı ile Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığından T.C. Ziraat Bankasına para aktarılması talep edilmiştir.

Soru :

2. Her geçen gün artan tarım giderlerinin çiftçiyi perişan ettiği bilinmektedir. Bu konuda tedbir almayı düşünmekte misiniz? Bakanlığın konuyla ilgili çalışmaları var mıdır?

Cevap :

2. Sertifikalı ve yüksek verim potansiyeline sahip tohumlukların kullanımının yaygınlaştırılması ve çiftçilerimize daha ucuz fiyatla intikalini sağlamak amacıyla çeşitli tohumluklara 1987 yılından beri destekleme ödemesi şeklinde sübvansiyon uygulamaları yapılmaktadır.

1997 yılında da tohumluk destekleme ödemelerine devam edilecektir. Bununla ilgili Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulunun 97/2 no'lu tebliği 27.2.1997 tarih ve 22918 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Buna göre hibrit ayçiçeği tohumluğunda 1996 yılında 40 000 TL/Kg olan tohumluk destekleme miktarı, 1997 yılında % 525 oranında artırılarak 250 000 TL/Kg'a, Çeltikte 20 000 TL/Kg olan tohumluk destekleme miktarı 1997 yılında % 150 oranında artırılarak 50 000 TL/Kg'a çıkarılmış bulunmaktadır. Diğer tohumluklarda da ortalama % 100-150 oranında bir tohumluk destekleme miktarı artışı sağlanmıştır.

Soru :

3. Hayrabolu'ya bağlı Soylu Köyünün ihtiyacı olan Tarım Kredi Kooperatifinin şubesinin açılması düşünülmekte midir?

Cevap :

3. Tekirdağ İli, Hayrabolu İlçesi, Soylu Köyünde Tarım Kredi Kooperatifi kurulmasına ilişkin Tekirdağ Bölge Birliğinden alınan 11.5.1992 Tarih ve 1/381 sayılı yazıya istinaden;

- Ortak sayısının, kurulacak kooperatif için yeterli olmadığı,

- Kurulacak kooperatifin çalışma alanına, Soylu Köyünden başka bir yerleşim biriminin girmeyeceği,

- Soylu Köyünden, 808 Sayılı Susuzmüsellim Tarım Kredi Kooperatifine kayıtlı 129 ortağın ayrılmasıyla, adı geçen kooperatifin faaliyetlerinin menfi yönde etkilenebileceği,

gibi sebeplerden dolayı, Soylu Köyünde Tarım Kredi Kooperatifi kurulması talebi şimdilik uygun görülmemiştir.

Soru :

4. Tarım Kredi borçlanmasının da banka faizi çok yüksek olduğu bilinmektedir. Faiz oranlarının aşağıya çekilerek, çiftçilerin desteklenmesi konusunda çalışmalarınız var mıdır?

Cevap :

4. T.C. Ziraat Bankasından 1988 yılından itibaren Tarım Kredi Kooperatifi ortaklarına fert başına ikraz edilmek üzere kooperatiflerce kullanılan 5 milyon liraya kadar hayvancılık işletme ve kimyevi gübre ile 20 milyon liraya kadar hayvancılık donatma kredilerine bankaca % 33, 5, diğer kredilere % 42, 5 faiz oranı uygulanmasına karşılık 1.3.1996 tarihinden itibaren bu oranlar, kimyevi gübre ve hayvancılık kredilerinin tamamına % 42, 5, diğer kredilere % 49, 5 olarak uygulanmaya başlanmıştır.

Kooperatiflerimizce ise öteden beri bu oranlara 2, 5 puan ilave edilmek suretiyle ortaklara ikrazda bulunulmaktadır. Bankaca uygulanan bu faiz oranlarının kooperatif ortakları için sıkıntı yaratacağı ve borçlarını ödemekte güçlüklerle karşılaşacakları bilindiğinden, banka nezdinde faizlerin bir miktar aşağıya çekilmesi için tarafımızca çeşitli girişimlerde bulunulmuşsa da , bu güne kadar olumlu bir netice alınamamıştır. Kooperatif ortaklarından zaman, zaman intikal eden sızlanmalar da dikkate alınarak bu konudaki girişimlerimiz devam etmektedir.

4. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün;

- Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personelin sayısına,

- Personel atamalarına,

İlişkin soruları ve Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın yazılı cevabı (7/2560, 2579)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Bakanlığınızda ve Bakanlığınıza bağlı, ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşlarında;

a. Müsteşar sayısı nedir?

b. Genel Müdür Sayısı nedir?

c. Müsteşar ve Genel Müdür derece ve statüsünde olup da, Başkan veya başka bir sıfatla yüksek dereceli personel sayısı nedir?

2. Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatında ve Bakanlığımıza bağlı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında, kamu iktisadî teşebbüslerinde, banka ve şirketler ile her türden Tarım, Kredi, Satış ve diğer Kooperatif Birliklerinde, Başmüşavir, Müşavir, Danışman adı altında görev yapan daimî geçici personel sayısı nedir?

3. Kadrosu Bakanlığınızda, veya yukarıda 2 nci maddede sayılan Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında veyahutta kadrosu diğer TBMM,Başbakanlık, Belediye, Banka, KİT, Şirket ve benzeri kamuya ait kurum ve kuruluşlarda, fon yönetimlerinde olup da, Bakanlığınızda görevlendirilen Bakan olarak size bağlı, size hizmet sunan Bakan, Bakanlık Başmüşaviri, Bakan Özel Müşaviri, Danışman adı altında görev yapan geçici ve daimî, tam mesaî ve/veya kısmî mesaî vererek çalışan kişi, personel sayısı nedir?

15.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Türkiye Cumhuriyeti 54 üncü Hükümetinde Bakan olarak görevlendirildiğiniz tarihten günümüze kadar; Bakanlığınız merkez ve taşra teşkilatlarına, Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu ve özel hukuk hükümlerine tabi kamu iktisadî teşebbüs, ortaklık ve iştirakleri sayılan Kurum, Kuruluş, Banka, Şirket, Tarım, Kredi, Satış, Üretim ve diğer türden Kooperatif Birlikleri ile bu kuruluşlarca kurulmuş, iştirak edilmiş, yönetimi ve vesayeti Bakan olarak size ve Bakanlığınıza ait kamu ve özel hukuk hükümlerine tabi kamu kurum ve kuruluşları, vakıf ve fonlar ile atanması için onay, izin verme yetkisi size ve Bakanlığınıza ait kuruluşlara verilen, tahsis edilen her derece ve sıfattaki daimi ve geçici memur, işçi ve sözleşmeli personel kadro sayısı nedir? Kaç atama yapılmıştır?

Yeni verilen bu kadrolar ile eskiden kadrosu olup da münhal bulunan yerlere atanma işlemi yapılan personel sayısı nedir?

2. Bakanlığınızın Başbakanlıktan; ve Bakanlığınıza bağlı ve ilgili yukarıda sayılan kurum ve kuruluşların direk ve/veya Bakanlığınızın yoluyla Başbakanlıktan yeni kadro verilmesi ve mevcut münhal kadrolara atama yapılması için talepte bulundukları, izin, onay istedikleri kadro ve atama izin taleplerinin kadro, kişi olarak sayısı nedir?

T.C. Adalet Bakanlığı 30.5.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 29.4.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-6460 sayılı yazınız.

b) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 20.5.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-6822 sayılı yazınız.

İlgi (a) yazı ekinde alınan, İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün 7/2560 ve 7/2579 Esas No'lu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan Adalet Bakanı

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2560 Esas No'lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bakanlığım merkez teşkilatında görevli üst düzey yöneticileri ile Bakanlık Yüksek Müşaviri, Bakanlık Müşaviri ve Basın Müşaviri kadrolarını gösterir listeler sırasıyla "Liste 1" ve "Liste 2" olarak ekte sunulmuştur.

Bakanlığım bağlı kuruluşu olan Adli Tıp Kurumunda 1 başkan, 1 başkan yardımcısı görev yapmaktadır.

Kadrosu Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşu veya Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başbakanlık, Belediye, Banka, KİT, şirket ve benzeri nitelikteki kamu kurum ve kuruluşları ile Fon Yönetiminde olup da Bakanlığımda Danışman adı altında görev yapan geçici ve daimi, tam mesai veya kısmî vererek çalışan personel bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan Adalet Bakanı

(Liste 1)

Unvanı Yasal Kadro Fiili Kadro Münhal Kadro

Müsteşar 1 1 -

Müsteşar Yrd. 4 4 -

Yüks. Müş. (Hakim sınıfı) 10 7 3

Teftiş Kurulu Başkanı 1 1 -

Genel Müdür 6 6 -

A.P.K. Başkanı 1 1 -

Müstakil Daire Bşk. 3 2 1 (Tevdir)

(Liste 2)

Unvanı Yasal Kadro Fiili Kadro Münhal Kadro

Yüksek Müşavir 5 1 4

(Hakim sınıfından olmayan)

Bakanlık Müşaviri 15 15 -

Basın Müşaviri 1 1 -

Sayın Sabri Ergül İzmir Milletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2579 Esas No'lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bakanlık Merkez ve Taşka Teşkilatının kanunî kadrosu 70 961 adet, Bağlı Kuruluş olan Adlî Tıp Kurumu kanunî kadrosu 1 195 adettir.

Adalet Bakanlığı Merze ve Taşra Teşkilatı ile Bağlı Kuruluşumuz olan Adlî Tıp Kurumu kanunî kadrolarından 15 213 adedi münhaldır.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 114 üncü maddesi gereğince Bakanlığım Taşra Teşkilatına bu maddede gösterilen unvanlarda memur alma yetkisi Adlî ve İdarî Yargı Adalet Komisyonlarına aittir. 1996 yılı için 2 422 adet münhal kadro için açıktan atama izni alınmış ve 709 adet kadroya atama yapılmıştır.1996 yılı içinde Bakanlığımda herhangi bir unvanda kadro ihdas edilmemiştir.

1997 yılı içinde Bakanlığım Merkez ve Taşra Teşkilatı ile Bağlı Kuruluşu Adlî Tıp Kurumunun ihtiyacı için bugüne kadar kadro ihdas edilmemiştir.

1997 yılı için Bakanlığım Merkez ve Taşra Teşkilatı ileBağlı Kuruluşu olan Adlî Tıp Kurumunda münhal bulunan muhtelif unvan ve derecedeki kadrolardan Bakanlık merkez teşkilatı için 3 adet kadroya, taşra teşkilatında ise yeni kurulan Adana, Erzurum ve Van Devlet Güvenlik Mahkemeleri için muhtelif unvanlarda 60 adet kadroya açıktan atama izni verilmiştir.

Adalet Teşkilatı Güçlendirme Vakfına 1475 sayılı İş Kanununa tabi olarak 19.7.1996 ile 3.4.1997 tarihleri arasında 10 sözleşmeli personel istihdam edilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan Adalet Bakanı

5. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yazılı cevabı (7/2582)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Dışişleri ve Başbakan Yardımcısı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül İzmir

1. Bakanlığınızda ve Bakanlığınıza bağlı, ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşlarında;

a. Müsteşar sayısı nedir?

b. Genel Müdür Sayısı nedir?

c. Müsteşar ve Genel Müdür derece ve statüsünde olupta, Başkan veya başka bir sıfatla yüksek dereceli personel sayısı nedir?

2. Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatında ve Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında, kamu iktisadî teşebbüslerinde, banka ve şirketler ile her türden Tarım, Kredi, Satış ve diğer Kooperatif Birliklerinde, Başmüşavir, Müşavir, Danışman adı altında görev yapan daimi geçici personel sayısı nedir?

3. Kadrosu Bakanlığınızda, veya yukarıda 2 nci maddede sayılan Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında ve yahutta kadrosu diğer TBMM,Başbakanlık, Bakanlık, Belediye, Banka, KİT, Şirket ve benzeri kamuya ait kurum ve kuruluşlarda, fon yönetimlerinde olupta, Bakanlığınızda görevlendirilen Bakan olarak size bağlı, size hizmet sunan Bakan, Bakanlık Başmüşaviri, Bakan Özel Müşaviri, Danışman adı altında görev yapan geçici ve daimî, tam mesaî ve/veya kısmî mesaî vererek çalışan kişi, personel sayısı nedir?

T.C. Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı 30.5.1997 Sayı : 100004/Sicil-3519-7407

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 2.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6544 sayılı yazıları.

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül'ün Bakanlığıma yöneltmiş bulunduğu yazılı soru önergesinin yanıtı ilişikte sunulmuştur.

Gereğini müsaadelerine saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Tansu Çiller Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

1. Dışişleri Bakanlığında Büyükelçi düzeyinde;

a) 1 Müsteşar, 7 Müsteşar Yardımcısı,

b) 14 Genel Müdür,

c) 8 Teftiş Kurulu Üyesi, 6 Dış Politika Danışma Kurulu Üyesi, 1 Eğitim Merkezi Başkanı, 1 Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı, 15 Bakanlık Müşaviri görev yapmaktadır.

2. Dışişleri Bakanlığı personelinden;

- Cumhurbaşkanlığında, 2 Elçi-Genel Müdür Yardımcısı, 1 Daire Başkanı,

- TBMM'nde, 1 Bakanlık Müşaviri ve 1 Daire Başkanı,

- Başbakanlıkta, 1 Daire Başkanı,

- Millî Savunma Bakanlığında, 1 Büyükelçi Bakanlık Müşaviri,

-Devlet Bakanlığında (Kıbrıs İşleri Koord.), 1 Büyükelçi,

- Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekterliğinde, 1 Daire Başkanı,

- Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünde Genel Müdür seviyesinde 1 Büyükelçi,

- Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansına biri Başkan Vekili olmak üzere 2 Büyükelçi ve 1 Daire Başkanı,

olmak üzere 13 kişi Bakanlık dışı kuruluşlarda görevlendirilmiştir.

3. Kadrosu diğer kamu kurum ve kuruluşlarında olup Dışişleri Bakanlığında istihdam edilen personel yoktur.

1. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığında;

a) 1 Müsteşar,

b) 7 Genel Müdür bulunmaktadır.

c) Müsteşar ve Genel Müdür derece ve statüsünde olupta, Başkan veya başka bir sıfatla yüksek dereceli personel bulunmamaktadır.

2. 4 Müsteşar Müşaviri, 15 Müsteşarlık Müşaviri görev yapmaktadır.

3. Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığında görevlendirilen geçici veya daimi elemanımız bulunmamaktadır.

6. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, Uluslararası İslâmi Halk Komutanlığı adında bir örgütte görevi olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2594)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların, Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için, İçtüzüğün 96 ncı maddesince gereğini arz ederim.

Hakan Tartan İzmir

1. Uluslararası boyutta üyesi olduğunuz veya yakın ilişki içinde bulunduğunuz dernek, cemiyet ve siyasî kuruluşlar var mıdır?

2. Kaddafi'nin komutanlığını yürüttüğü Uluslararası İslâmi Halk Komutanlığına üye olduğunuz yolundaki açıklamalar doğru mudur?

3. İslama Çağrı Cemiyetine bağlı olarak faaliyetlerde bulunduğu açıklanan İslâmi Halk Komutanlığında "Genel Sekreter Yardımcılığı" görevinde bulundunuz mu?

4. Uluslararası İslâmi Halk Komutanlığında halen aktif olarak bir göreviniz var mıdır? Bu kuruluşa üye olan Refah Partili başka milletvekilleri ile yönetici var mıdır?

5. Libya'nın RP'ye yaptığı 500 bin dolarlık yardım çeklerini imzalayan İslâma Çağrı Cemiyetinin, İslâmi Cihat ve Hamas gibi örgütlerle de ilişki içinde olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 28.5.1997 Sayı : B.02.0.0010/02888

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 2.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2594-6388/17713 sayılı yazınız.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nun 12.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-524-13/1833 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün Devlet Bakanı

İzmirMilletvekili Sayın Hakan Tartan'ın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği 7/2594-6388 Esas No.lu Yazıl Soru Önergesini Cevabıdır.

Önerge de maddeler halinde sıralanan soruların hiç birisi gerçeği yansıtmamaktadır.

Sayın Başbakanın önergede bahsedilen kuruluşlarla bir ilgisi yoktur.

RP'ye yardım yapıldığına dair iddia yalan ve iftiradan ibarettir.

Bilgilerinizi rica ederim.

7. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın;

- Başbakanlıkta görevli üç bürokratın Hac seyahatine,

- Hacca giden milletvekillerine indirim yapılıp yapılmadığına,

-Suudi Arabistan makamlarınca hacılara dağıtılan broşürlerde laiklik karşıtı propaganda yapıldığı iddialarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/2600, 2601, 2603)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 17.4.1997

Fuat Çay Hatay

1. Başbakanlık Müsteşar Vekili, Personel Genel Müdürü ve Yüksek Denetleme Kurulu üyesi üç bürokratın Hac için görevlendirilmesinin yasal dayanağı ve gerekçesi nedir? Hangi ihtiyaca binaen görevlendirilmiştir?

2. Geçmiş dönemde benzer uygulama yapılmış mıdır?

3. Bu isimlerin dışında kimler görevli olarak gönderilmiştir?

4. Bu kişilere ne kadar ödenek verilmiştir?

5. Bugüne kadar Hac organizasyonun müşahede ve denetleme görevini kimler yerine getirmiştir?

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 17.4.1997

Fuat Çay Hatay

1. Hacca giden milletvekillerine indirim yapılmış mıdır? Gerekçesi nedir?

2. Diğer yurttaşlarımız aynı koşullarda, kaç lira ödeyerek hacca gitmişlerdir?

3. Aynı indirim normal yurttaşlarımıza neden yapılmamıştır?

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 17.4.1997

Fuat Çay Hatay

1. Onlarca kez hacca gitmeyi İslam dini nasıl değerlendirmektedir? Bu konuda Diyanet Başkanlığının açıklaması var mıdır?

2. Hac görevi sırasında siyasî çalışma yapmak, vecibeleri şov yaparcasına yerine getirmek dinen caiz midir?

3. Hac sırasında siyasî kimlikleriyle halka seslenen, miting yapan başka müslüman siyaset ve devlet adamı var mıdır?

4. Hacılara Suudi Arabistan makamlarınca dağıtılan broşürlerde, laiklik karşıtı propaganda yapıldığı basına yansımıştır? Diyanet İşleri Başkanlığını buna karşı herhangi bir girişimi olmuş mudur? İnananların yanlış bilgilerle donatılmaması için gerekçeleri açıklayan yayınlar yapmış mıdır?

T.C. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşavirliği 30.5.1997 Sayı : B.02.1.DİB.0.61.012/498

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 2.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6543 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay tarafından verilen ilgi yazı eki yazılı soru önergelerine ilişkin cevabımız ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Nevzat Ercan Devlet Bakanı

Hatay Milletvekili Sn. Fuat Çay'ın 17.4.1997 tarih ve 7/2600-6395 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıya çıkarılmıştır :

1. Hac ibadet ve seyahati ile ilgili işlerin yürütülmesi görevi Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Bilindiği üzere bazı kişi ve kuruluşlarca hac konusu daima gündemde tutulmaya çalışılmakta ve zaman zaman da çeşitli vesilelerle eleştirilmektedir. Ayrıca hac; hacca gidenleri ve Türkiye'deki yakınlarını dikkate aldığımızda bütün Türkiye'yi ilgilendiren toplumsal bir olaydır. Türkiye'ye tanınan kota rakamı çerçevesinde Suudi Arabistan'a giden binlerce vatandaşımız ibadet niyetiyle Suudi Arabistan'da yaklaşık bir ay kalmaktadır. Bu süre zarfında bu insanlarımızın yaşadıkları sıkıntıların ve problemlerin mahallinde müşahade edilmesi, organizasyonun dışardan yetkili bir heyet tarafından takibe alınması, önümüzdeki yıllarda alınacak tedbirlerin tespiti yönünden faydalı görülmektedir. Bu noktadan hareketle hac organizasyonunu yakından müşahade etmek ve hac sonunda gerekli tavsiyeler ve tekliflerde bulunmak üzere "Hac ve Umre Seyahetlerinin Diyanet İşleri Başkanlığınca Yürütülmesine Dair Yönetmelik" uyarınca, Başbakanlık Müsteşar Vekili, Personel ve Prensipler Genel Müdürü ve Yüksek Denetleme Kurulu Üyesi üç bürokrat Bakanlığımın da onayı üzerine hacca götürülmüşlerdir.

2. 1985 yılından beri ihtiyaca binaen zaman zaman benzeri uygulama yapılmaktadır.

3. Söz konusu üç kişinin dışında çeşitli bakanlık temsilcilerinden oluşan Hac Komisyonu üyelerinin de arzu ettikleri taktirde hacca götürülmeleri Hac İşleri Yüksek Kurulunca hizmetin gereği olarak uygun görülmüştür. Bunu neticesinde anılan Komisyon üyelerinden sadece Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcıları talepte bulunmuşlar ve hacca götürülmüşlerdir.

4. Bu kişilerin gidiş-dönüş uçak biletleri ile Mekke ve Medine'deki konaklama ve diğer masrafları karşılanmış ve bunun dışında kendilerine herhangi bir ödenek verilmemiş ve ödeme yapılmamıştır.

5. Bugüne kadar hac organizasyonunu müşahade ve denetleme görevi :Başbakanlık Teftiş Kurulu, Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu, Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurulu Üyelerinden oluşan teftiş heyetlerince yerine getirilmiştir.

Hatay Milletvekili Sn. Fuat Çay'ın 17.4.1997 tarih ve 7/2601-6396 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıya çıkarılmıştır :

1. Hac ücretleri; her yıl Hac Komisyonunca belirlenen tavan ücreti geçmemek üzere, verilecek hizmet kalemleri dikkate alınarak Hac İşleri Yüksek Kurulunca belirlenmektedir. Bu yıl hacca giden milletvekillerine, hac malzemesi verilmemiş, kendilerine özel olarak rehber din görevlisi görevlendirilmemiş, diplomatik statüleri nedeniyle hizmet çeki bedelleri ödenmemiş ve Medine'de 2 gün kaldıkları için bunlara ayrıca ev kiralanmamış ve hacılar için kiralanan ve o anda boş olan evlerde kalmışlardır. Bu sebeple normal hacca giden vatandaşlarımıza verilen bu hizmet kalemlerinin ücreti olan 802 Dolar ücret düşüldükten sonra milletvekillerinden alınan ücret 963 Dolar olarak belirlenmiştir.

2. Yukarıda belirtilen hizmetlerden normal hacca giden vatandaşlarımız yararlandığı için kendilerinden 1765 Dolar ücret alınmıştır.

3. Hac malzemesi, hizmet çeki bedeli, din görevlisi, Medine konaklama masrafı gibi harcamalar normal hacca giden vatandaşlarımız için zaruri olarak yapılmaktadır. Bu sebeple onlara söz konusu indirim yapılma imkânı bulunmamaktadır.

Hatay Milletvekili Sn. Fuat Çay'ın 17.4.1997 tarih ve 7/2603-6398 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıya çıkarılmıştır :

1. Servet ve sağlık yönünden gücü yeten ve belirli şartları taşıyan müslümanlara, ömründe bir defa haccetmek farzdır. Bu farizayı bir defa yerine getirmiş olanların, tekrar haccetmeleri farz değildir. Ancak fazla sevap kazanmak amacıyla, isteyenlerin nafile olarak farz hac dışında da haccedebilirler. Şu kadar varki nafile hac için sarfedilecek parayı, toplum yararına harcamak, daha faziletlidir. Şüphesiz bu hüküm fertlerin ve içinde bulundukları toplumun özel durum ve şartlarına göre değişir.

2. Hac esnasında yapılması faydalı ve meşru olan herşey yapılabilir. Sözgelimi hac münasebetiyle biraraya gelen müslüman devlet adamları, görüşmelerinde fayda bulunan, ister siyasî, ister ticarî, ister ekonomik veya kültürel nitelikte olsun, her meseleyi aralarında müzakere edep anlaşmalara varabilirler. Hac ibadeti bu tür faaliyetlere engel değildir. Sorudaki siyaset yapmak sözü ile meşru olmayan şeyler kasdediliyorsa, bu tür davranışlar, dini hükümlere göre, sadece hac esnasında değil, her zaman yapılmaması gereken davranışlar olarak değerlendirilir.

3. Aynı zamanda Devlet Başkanı olması sebebiyle siyasî bir yönü de bulunan Hz. Peygamber (s.a.) hacda müslümanlara hitabetmiştir. Bu itibarla devlet adamlarının, gerektiğinde hac esnasında siyasî kimlikleriyle de halka hitabetmelerinde dini yönden bir sakınca yoktur. Yeter ki bu tür davranışlar şahsi veya belli bir siyasî görüşe çıkar sağlamak veya dini, belli bir siyasî grubun görüşüne göre yorumlamak amacıyla yapılmasın.

4. Hac öncesi yapılan seminerlerde; kafile başkanı, din görevlisi ve hacı adaylarımız kutsal topraklarda bulundukları sürece her türlü menfi propagandalara karşı uyarılmaktadır. Bu konuda kafile başkanı ve din görevlileri gruplarındaki hacılarımızı her fırsatta uyarmakta ve kontrol altında tutmaktadır. Ayrıca bugüne kadar hacca giden vatandaşlarımızın bölücü davranışlara ve yanlış fikirler empoze etmeye çalışan yayınlara itibar ettikleri görülmemiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı Hac İdare Merkezi vatandaşlarımızın birlik ve beraberlik içinde ibadet ve taatta bulunmaları, millî menfaatlerimize ve dini inancımıza ters düşen görüşleri iltifat etmemeleri için her türlü tedbiri yerinde ve zamanında almaktadır.

8. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2610)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 23.7.1996

Yaşar Okuyan Yalova

Sorular :

1. Elektrik kesintilerinin başlayacağı haberleri vatandaşlarımızı tedirgin etmektedir. Bakanlığınız elektrik ihtiyacının karşılanması için ne gibi çalışmalar yapmaktadır?

2. Vatandaşlarımızın kış aylarında karanlıkta kalmaması için öngörülen bir enerji yatırımı var mıdır?

3. Daha önce elektrik sattığımız Bulgaristan'dan şimdi elektrik satın alıyor muyuz?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon KurulBaşkanlığına 30.5.1997 Sayı : B.15.0.APK.0.23.300.760/8048

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 31.7.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/311-2822/7704 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 2.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2610-2822/7704 sayılı yazısı.

Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın tarafıma tevcih ettiği ve ilgi a'da kayıtlı yazı ile Bakanlığıma gönderilen 6/311 esas no.lu sözlü soru önergesi; 1 Ekim 1996 tarih B.15.0.APK.0.23-300-1320-15684 sayılı yazımız ile Parlamento İle İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanlığına gönderilmiştir.

TBMMBaşkanlığından alınan ilgi b'de kayıtlı yazıda ise, söz konusu sözlü soru önergesinin TBMM İçtüzüğünün 98'nci maddesi gereğince üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı gerekçesiyle, 7/2610 esas no.lu yazılı soru önergesine çevrildiği Bakanlığımıza bildirilmiştir.

Bahsekonu soru önergesi ile ilgili bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Recai Kutan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/2610)

Soru 1 :

Elektrik kesintilerinin başlayacağı haberleri vatandaşlarımızı tedirgin etmektedir. Bakanlığınız elektrik ihtiyacının karşılanması için ne gibi çalışmalar yapmaktadır?

Soru 2 :

Vatandaşlarımızın kış aylarında karanlıkta kalmaması için öngörülen bir enerji yatırımı var mıdır?

Soru 3 :

Daha önce elektrik sattığımız Bulgaristan'dan şimdi elektrik satın alıyor muyuz?

Cevap 1, 2, 3 :

Ülkenin kısa dönemde bir elektrik krizi ile karşılaşmaması için her türlü tedbir alınmaktadır. Bu çerçevede kısa dönemli tedbirler olarak;

Nisbeten düşük kapasite ile üretim yapan mevcut santrallarımızın daha verimli çalıştırılması ve üretim kapasitelerinin artırılması için çalışmalar hızla sürdürülmektedir.

Çevresel nedenlerle yargı organları kararı ile faaliyetleri durdurulan ve yıllık üretim kapasiteleri Türkiye toplam tüketiminin % 12'sine tekabül eden Orhaneli, Yeniköy, Yatağan ve Kemerköy Termik Santrallerinin, çevre ve insan sağlığını tehlikeye sokmayacak şekilde tedbirler alınarak, üretimine devam edebilmeleri sağlanmıştır.

Komşu ülkelerle enerji alışverişi üzerinde önemle durulmakta, herhangi bir arz yetersizliğinin ithalatla karşılanmasına katkıda bulunulması için gerekli tedbirler alınmaktadır. Bu çerçevede Bulgaristan, Gürcistan ve İran üzerinden elektrik ithalatına imkân verecek şekilde toplam 182 milyon Kwh/ay ± % 20 elektrik alımı için sırasıyla Aralık, Ağustos 1996 ve Şubat 1997 aylarında anlaşmalar imzalanmıştır. Buna göre alınacak enerjinin maliyeti Bulgaristan ve Gürcistan'dan 3. 45 cent/Kwh, İran'dan 3, 6-3, 6 cent/Kwh olacaktır.

İnşaa halindeki santralların nakit akışlarının artırılacak termin programlarının öne çekilmesine çalışılmaktadır.

Kısa zamanda üretime geçebilen otoprodüktör sisteminin uygulanmasına kolaylıklar getirilmiştir. Sanayicilerin kendi santralını kurması teşvik edilmiştir. Halen bu mevzuat kapsamında kurulan 19 adet otoprodüktör santralın toplam kurulu gücü 435 MW olup yılda 3, 5 milyar Kwh üretim sağlayacaktır. Toplam Kurulu gücü 953 MW ve yıllık üretim miktarı 7 milyar Kwh olan 32 adet tesisin sözleşmeleri imzalanmıştır. Yılda toplam 8,5 milyar Kwh üretim kapasiteli 1164 MW'lık 52 tesisin ise değerlendirilme çalışmaları sürdürülmektedir.

Ülkemizin orta ve uzun dönem elektrik ihtiyacının karşılanması için sürdürülen faaliyetleri ise aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;

Komşu ülkelerle elektrik alışverişi alanında önemli projelerden olan ve ülkemiz ile Suriye, Ürdün, Mısır ve Irak elektrik sistemleri arasında bağlantı sağlayacak beşli enterkonneksiyon projesi çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çerçevede ilgili tesislerin inşaasına başlanmış, 23 Eylül 1996 tarihinde Atatürk- Birecik-Suriye sınır hattı ihalesi bağlanmıştır. Son olarak 6-7 Kasım 1996 tarihinde 5 ülke Bakanları toplatısında da Enterkonneksiyon Anlaşması imzalanmış bulunmaktadır. 400-600 MW kapasiteli bu enterkonneksiyonun Suriye tarafının da tamamlanması ile 1998 yılı ortalarında servise girmesi beklenmektedir.

Özel kesimin enerji sektöründe faaliyet göstermesine imkân veren 3096 sayılı kanun çerçevesinde, bugüne kadar Yap-İşlet Devret Modeli ile toplam kurulu gücü 327 MW ve yıllık üretim kapasiteleri 2, 1 milyar Kwh olan beş üretim tesisi gerçekleştirilebilmiştir. İşletme hakkı devri esasına göre 30 MW'lık Hazar HES ile 4 dağıtım tesisi özel sektöre devredilmiştir. Ayrıca halen bu modele göre toplam 770 MW'lık ve 2, 9 milyar Kwh üretim kapasiteli hidrolik (Birecik, Sütçüler, Çamlıca 1, Lamas-Gökler ve Gönen) ile toplam 1 140 MW'lık, yıllık enerji üretimi 8, 6 milyar Kwh olan üç termik santralın (Marmara Ereğlisi Doğalgaz Santralları ve Esenyurt Doğalgaz Santralı) inşaatları devam etmektedir. İnşaatları süren bu tesislerin toplam yatırım bedeli 3 milyar $ civarındadır. 125 MW'lık Çankırı Orta Termik Santralı Projesi Danıştay denetiminden geçmiş olup, 425 MW'lık Konya Ilgın Termik Santral Projesi ve Afşin Elbistan A Termik Santralının işletme hakkının devri ile ilgili sözleşme ve toplam güçleri 602 MW olan 5 adet hidrolik santral projelerinin sözleşmeleri Danıştay tarafından incelenmektedir.

Ayrıca, bu model kapsamında; 700 MW kurulu gücünde İzmir Aliağa LNG yakıtlı termik santral projesinin sözleşme görüşmeleri tamamlanmıştır. 650 MW'lık İzmir-Aliağa Fuel- Oil santralı ve toplam 259 MW kurulu gücünde 3 adet hidrolik santral projelerinin ise sözleşme görüşmeleri devam etmektedir. Bunlara ilave olarak 721 MW kurulu güce sahip 11 HES ve 1 adet çöp santralının sözleşmeleri parafe edilmiştir.

YİD modeli kapsamında bu projelere ilave olarak, özel sektörün rekabet ve şeffaflık ortamında hidroelektrik santral projelerine katılmasını teminen, 24 Eylül, 11 Ekim ve 23 Kasım 1996 ve 3 Ocak 1997 tarihlerinde toplam kurulu gücü 7 261 MW ve yıllık üretim kapasitesi 24 milyar Kwh olan 57 adet hidrolik santral projesi için ilana çıkılmıştır. Ülkemizin hidrolik potansiyelinin yaklaşık % 20'sine tekabül eden bu projelerin teklifleri Temmuz 1997 başına kadar kademeli olarak alınacaktır. Bu yatırımların toplamı yaklaşık 8 milyar $ mertebesindedir.

Yeni projelerin dışında inşaatları devam eden 1 480 MW gücünde 18 adet HES projesinin, belirlenen bedelin (toplam 1, 2 milyar $) ödenmesi ve geri kalan kısmınında finanse edilmesi koşuluyla YİD modeline göre tamamlattırılmaları ve işletmeye alınması 14 Kasım 1996 tarihli Resmî Gazetede duyurulmuştur. Bu şekilde belirli aşamalara getirilmiş, kurulu gücü 15 MW ile 200 MW arasında 18 projenin özel sektör aracılığı ile yapımına imkân sağlanmıştır. Teklifler 31 Ocak 1997 tarihinde alınmıştır. İlan kapsamında bugüne kadar 3 proje için beş firmadan teklif gelmiştir. Teklifler değerlendirilmektedir. DSİ programında yer alan ve teklif alınamayan diğer projelerin yapılacak ikili anlaşmalarla bu Genel Müdürlükçe gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

Yap-İşlet Modeli kapsamında ise; 1996-2010 yılları arasında yaptırılması gerekli 13 adet termik santral projesi bölgeler itibariyle tespit edilerek, bu projelerin 29 Ağustos 1996 tarihinde Resmî Gazetede ilanları yapılmıştır. Böylece, 2010 yılına kadar 7 700 MW'ı doğalgaza dayalı, toplam gücü 10 700 MW ve yıllık üretim kapasiteleri 68 milyar Kwh olan termik üretim tesislerinin yapımı özel sektöre açılmıştır. Bu yatırımların toplamı yaklaşık 10 milyar $ mertebesindedir. İlk aşamada yapılması planlanan ve 2005 yılına kadar gerçekleştirilmesi hedeflenen toplam 5200 MW kurulu gücündeki, Adapazarı, Gebze, Ankara ve İzmir'de doğalgaza İskenderun'da ithal kömüre dayalı toplam 6 adet Termik Santral için 183 başvuru olmuş, bunlardan 158 tanesi önyeterlilik almıştır. Projelere ilişkin olarak 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan ihalede 21 firmadan 35 teklif alınmış olup, değerlendirme çalışmaları TEAŞ Genel Müdürlüğünce sürdürülmektedir. Danıştayın Yap-İşlet projelerinin yürütülmesini durdurma kararı çerçevesinde, Bakanlığımız bu uygulamanın devamını sağlayacak yeni yasal düzenlemeleri hazırlayarak parlamentoya sunmuştur.

Mevcut termik santrallarımızın daha iyi işletme koşullarına kavuşturulması amacıyla, TEAŞ bünyesinde bulunan toplam 6723 MW gücünde, yıllık üretim kapasiteleri toplam 33 milyar Kwh olan ve tahmini İşletme Hakkı Devir bedeli yaklaşık 1, 7 milyar $ olarak belirlenen 12 termik santralın, (kömürle çalışanlardan Çatalağzı, Soma ve Tunçbilek hariç, diğerleri maden sahalarıyla birlikte) işletme haklarının 20 yıl süre ile devri için 16 Kasım 1996 tarihinde ilana çıkılmıştır. bu yolla kömürle çalışmakta olan Yeniköy, Kemerköy, Soma, Orhaneli, Yatağan, Kangal, Çatalağzı B. Tunçbilek ve Çayırhan santralları ile Hamitabat ve Ambarlı Doğalgaz santrallarının işletmeleri özelleştirilecektir. Ayrıca inşaası sürdürülen Kangal III (150 MW) ile Çayırhan III-IV (2X150 MW) üniteleri de, her bir ünitesi 50 milyon $ işletme hakkı devri bedeli ile üretime alınmalarını müteakip devredilmek üzere, ihale kapsamına alınmıştır. Teklifler 30 Nisan 1997'de alınmış olup, toplam 45 adet başvuruya ilişkin değerlendirmeler sürdürülmektedir.

Özel Sektöre ilişkin bu çalışmaların yanı sıra, kamu kesimince de ülkemiz enerji ihtiyacının güvenli şekilde karşılanması için faaliyetler sürdürülmektedir. TEAŞ Yatırım Programlarında 1993 yılından itibaren yer alan 1400 MW gücündeki Bursa Doğal Gaz Santralı'nın kredi işlemleri tamamlanmış, santralın temeli 2 Aralık 1996 tarihinde atılmıştır.

TEAŞ'ca inşaatı sürdürülen 1900 MW'lık termik santrala ilave olarak 1996 Yatırım Programına alınan toplam kurulu gücü 2550 MW olan dört termik santral projesi (Afşin-Elbistan B, Çan, Seyitömer B Linyit Santralları ve Aliağa Fuel Oil santralı) ile 1997 Programına alınan toplam kurulu gücü 1650 MW olan dört adet yeni termik santral projesi (Tunçbilek IV, Soma C, Kangal-IV ve Çayırhan V-VI Linyit santralları), 2001-2003 yıllarında devreye girecek şekilde ihale aşamasına getirilmiş, bunlardan 1400 MW'lık Afşin Elbistan B Santralının ihalesine çıkılmıştır.

Nükleer santral kurulması ile ilgili çalışmalarda mesafe alınmış ve Akkuyu Nükleer Santralı için 19 Aralık 1996 tarihinde % 100 kredili olarak ihaleye çıkılmıştır. Teklifler 30 Haziran 1997 tarihine kadar alınacaktır.

1997 yılı yatırım programında yer alan iletim projelerinden, 400 kV'luk Diyarbakır-Batman EİH (Elektrik İletim Hattı) tamamlanmış olup, bu günlerde servise alınacaktır. Keban-Özlüce, Denizli-Yatağan, Erzurum-Horasan, Atatürk-Birecik-Suriye, Atatürk-Şanlıurfa Enerji İletim Hatları ile Erzurum ve Denizli TM'nin tesisi hızla sürdürülmektedir. 400 kV'luk Boğaz Atlama Projesinin ihale teklifleri alınmış olup, değerlendirme çalışmaları devam etmektedir.

Yukarıda belirtilen iletim hatlarıyla birlikte TEAŞ Genel Müdürlüğü'nün 1997 Yılı Yatırım Programında yer alan 400 kV'luk 22 adet (1824 km) ve 154 kV'luk 80 adet (1310 km) olmak üzere toplam 3142 km uzunluğunda 102 adet iletim hattının yapım veya ihale çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca, 400 kV'luk 34 adet (9750 MVA) ve 154 kV'luk 164 adet (10335 MVA) olmak üzere toplam 20085 MVA'lık 198 adet trafo merkezi projesinin tesis veya ihale çalışmaları da hızla sürdürülmektedir.

Bu projeler kapsamında; Ülkemizin özellikle enerji yönünden daha büyük sıkıntıların yaşandığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Ege bölgesinin enerji darboğazını giderecek iletim hatlarına özel bir ağırlık verilmektedir.

Dağıtım faaliyetlerinin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve bölgesel tarife uygulamasına geçmek amacıyla dağıtım tesislerinin özelleştirilmesi çalışmalarına başlanmıştır. Bu çerçevede ülke çapında 29 adet görev bölgesi belirlenmiş, mevcut dört bölgenin (Aktaş, Kayseri, ÇEAŞ, Kepez) dışında ilave 25 görev bölgesinin işletme haklarının devri için 24 Kasım 1996 tarihinde ilana çıkılmıştır. Teklifler 3 Nisan 1997 tarihinde açılmış olup, bu bölgeler için 83 firmadan 150 teklif alınmıştır. Değerlendirme çalışmaları sürdürülmektedir.

DSİ Genel Müdürlüğü'nün 1997 Yılı Yatırım Programında 291 adet tarım ve enerji amaçlı büyük su işi projesi yer almaktadır.

Hidrolik enerji potansiyelinin geliştirilmesi çalışmaları çerçevesinde DSİ Genel Müdürlüğü Yatırım Programında yer alan projelerden toplam 3357 MW kurulu gücünde onbir adet HES projesinin inşaatı bu Genel Müdürlüğümüzce sürdürülmektedir. Diğer taraftan Fırat ve Dicle'den sonra en büyük hidrolik enerji potansiyeline sahip olan Çoruh Nehri üzerinde yer alan projelerden Deriner, Borçka, Muratlı, Artvin ve Yusufeli HES projeleri geliştirilerek ihale aşamasına getirilmiştir. Bu projelerin inşaatına büyük bir olasılıkla 1997-1998 yılında başlanacaktır.

9. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, İslâm Halk Komutanlığı üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2618)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırması için gereğinin yapılmasını müsaadelerinize arz ederim.

29.4.1997

Fevzi Aytekin

Tekirdağ

1. Günlerdir gazete sütunlarında Sayın Başbakan Necmettin Erbakan hakkında İslâm Halk Komutanlığı üyesi olduğu Kaddafi tarafından söylenmektedir. Bu doğru mudur?

2. Eğer doğru ise Komutanlık rütbeniz nedir?

3. Komutan iseniz; Türkiye'de ve dünyada İslâm adına ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz?

4. Türkiye'de İslâmi Halk Komutanı başka var mıdır?

5. Kaddafi İslâmi Halk Komutanı ise emirleri bundan mı alıyorsunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02894

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 5.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2618-6478/17891 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 12.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-526-7/1839 sayılı yazısı.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2618-6478 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Önergede konu edilen iddialar gerçek dışıdır. Sayın Başbakan'ın söz konusu kuruluşlarla hiçbir ilgisi ve bağlantısı yoktur. Bu husus müteaddit defalar kamuoyuna açıklanmışken yeniden soru önergesine konu edilmesi hem TBMM içtüzüğüne aykırıdır, hem de kötüniyetin bir işaretidir.

Bilgilerinizi rica ederim.

10. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un yazılı cevabı (7/2622)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

23.7.1996

Hilmi Develi

Denizli

Konu Denizli Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez Yapımı.

Soru 1. Güney İlçesi-Çamrak Köyü arasındaki ulaşımın zorluğu ve yetersizliği nedeniyle gerekliliği kaçınılmaz olan köprünün ve Koparan Köyü Deresi ile Karagözler Köyü menfez yapımı için gereken çalışmalarınız var mıdır?

Soru 2. Çevre için acil bir gereksinim olan köprünün ve menfezlerin yapımına ne zaman başlanacaktır?

T.C.

Başbakanlık

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 20.5.1997

Sayı : B021KHZ0120002/20-3031

Konu : Köy yolu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 5.5.1997 gün ve 6577 sayılı yazınız.

İlgi sayılı yazınızla Bakanlığıma intikal eden Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'nin sözlü soru önergesi tetkik edilmiş olup, istenilen bilgiler aşağıda çıkarılmıştır.

Denizli-Yenicekent-Ertuğrul ve Cindere köy yolları 1997 yılı Genel İdare ve Özel İdare programlarında yer almamaktadır. İleriki yıllarda aciliyet, öncelik ve ödenek durumuna göre değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Denizli İli Güney-Parmaksızlar arası yol 1994 yılında açılmış ve 1995 yılında stabilize kaplaması yapılmış olup, standartlara uygun bir yol olduğundan onarıma ihtiyacı yoktur.

Denizli İli Güney İlçesi Koparan ve Karagözler köy yolunda eski yıllarda kasis ve büz yapılarak ulaşım sağlanmış olup, ileriki yıllarda menfezi yapılacaktır.

Denizli-Güney-Çamrak köy yolunda köprü yapımında ihtiyaç yoktur. Denizli İli Çamrak köyü ile Uşak İli Karaahmetli köyü arasındaki köy yolunda menfeze ihtiyaç vardır. İleriki yıllarda öncelik ve ödenek durumuna göre menfez yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Bekir Aksoy

Devlet Bakanı

11. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2635)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Rasim Zaimoğlu

Giresun

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyormusunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.0010/02979 28.5.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2635-6508/17981 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531/1944 sayılı yazısı.

Giresun Milletvekili Sayın Rasim Zaimoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Giresun Milletvekili Sayın Rasim Zaimoğlu'nun Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2635-6508 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkıda bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

12. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişikin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2638)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Mustafa Taşar

Gaziantep

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyormusunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02980

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2638-6511/17984 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-3/1945 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın MustafaR. Taşar'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekinde yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar'ın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2638-6511 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerekTBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

13. - Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2639)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Nabi Poyraz

Ordu

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6.Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyormusunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakalığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02981

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2639-6512/17985 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-4/1946 sayılı yazısı.

Ordu Milletvekili Sayın Nabi Poyraz'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Ordu Milletvekili Sayın Nabi Poyraz'ın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2639-6512 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerekTBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

14. - Diyarbakır Milletvekili Muzaffer Arslan'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2640)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Muzaffer Arslan

Diyarbakır

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6.Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyormusunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02982

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2640-6513/17986 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-5/1947 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Muzaffer Arslan'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Diyarbakır Milletvekili Sayın Muzaffer Arslan'ın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2640-6513 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerekTBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

15. - Trabzon Milletvekili İbrahim Çebi'nin, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2641)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

İbrahim Çebi

Trabzon

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6.Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02983

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2641-6514/17987 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-6/1948 sayılı yazısı.

Trabzon Milletvekili Sayın İbrahim Çebi'nin; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Trabzon Milletvekili Sayın İbrahim Çebi'nin Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2641-6514 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerekTBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

16. - Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir'in, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2642)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Biltekin Özdemir

Samsun

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6.Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02984

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2642-6515/17988 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-7/1949 sayılı yazısı.

Samsun Milletvekili Sayın Biltekin Özdemir'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekinde yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Samsun Milletvekili Sayın Biltekin Özdemir'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2642-6515 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerekTBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

17. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2643)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Ahmet Kabil

Rize

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6.Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02985

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2643-6516/17989 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-8/1950 sayılı yazısı.

Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekinde yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2643-6516 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerekTBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

18. - Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2644)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Yücel Seçkiner

Ankara

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değilde Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6.Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02986

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2644-6517/17990 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-9/1951 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sayın Yücel Seçkiner'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Ankara Milletvekili Sayın Yücel Seçkiner'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2644-6517 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

19. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2645)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Bülent Akarcalı

İstanbul

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmi Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02987

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2645-6518/17991 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-10/1952 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2645-6518 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM genel kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

20. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, sınır dışı edilen İran'lı mültecilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yazılı cevabı (7/2648)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sn. Tansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Bir süredir Türkiye'de bulunan ve 21'i bugüne kadar sınır dışı edilen toplam 58 İran'lı mülteci ile ilgili olarak;

1. Finlandiya'nın bu 21 mülteciye "siyasi iltica hakkı" tanıdığı doğru mudur?

2. Finlandiya hükümetinin İran'lı mültecilerin sınırdışı edilmesinden dolayı Türk hükümetini kınadığı doğru mudur?

3. 21 İran'lı mültecinin kuzey Irak'a gönderilmesinin gerekçesi nedir? Diğer İran'lı mülteciler de mi sınır dışı edileceklerdir?

4. Türkiye'nin AB üyeliğine destek olan ülkelerden biri olan Finlandiya ile ilişkilerinin gerginleştirilmesi, böyle bir dönemde doğru bir davranış mıdır?

T.C.

Dışişleri Bakanlığı

Ortadoğu Afrika ve Uluslararası Kuruluşlar

Genel Müdürlüğü 2.6.1997

Sayı : BMGY-III-1384-445-7/2648-6521

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği'ne

İlgi : 15 Mayıs 1997 tarih ve Kan. Kar. Md.A.01.0.GNS.0.10.00.02-6707 sayılı yazıları.

İlgi'de kayıtlı yazıları ekini oluşturan İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın soru önergesine yanıtlarımız aşağıda sunulmaktadır :

Ülkemize yasa dışı yollardan giren ve üçüncü bir ülkeye iltica etme arzusunda olan yabancıların, Bakanlar Kurulu'nca çıkartılan 30 Kasım 1994 tarih ve 94/6169 sayılı Yönetmelik çerçevesinde, 5 gün içinde sınır emniyet makamlarımıza başvururak, geçici sığınma talebinde bulunmaları gerekmektedir. Ancak, özellikle İran'dan gelen yabancıların pek çoğu bu kuralı uygulamamakta, Ankara'ya gelerek doğrudan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)'ne başvurmakta, anılan kuruluş da söz konusu kişilerin ülkemizde yasa dışı olarak bulunduklarını bilmesine karşın, başvurularını işleme koymakta ve bunlardan bir kısmının üçüncü ülkelere yerleştirilmelerini sağlamaktadır.

Bu uygulama artık İçişleri Bakanlığımızın müsamaha sınırlarını aşmış, bu nedenle, anılan Bakanlık, 23 Mart 1997 tarihinde, BMMYK'na, yasa dışı sığınmacıların, kendi takdir hakkına göre sınır dışı edileceklerini tebliğ etmiştir.

Bu meyanda Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığı ve BMMYK yetkililerini biraraya getirmek suretiyle bu fiili durumu kanunlarımız ve insanî mülahazalar çerçevesinde sona erdirilebilmesine yönelik çabaları sürdürmektedir.

Finlandiya vizesine sahip İranlıların, yukarıda maruz tebligat çerçevesinde sınır dışı edilmiş olmalarından kaynaklanan eleştirileri değerlendirirken, ayrıca, şu hususları da gözönünde bulundurmak gerekmektedir :

Türkiye, bilinen güvenlik endişeleri nedeniyle, 1951 tarihli Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli Ek Protokol'e coğrafi sınırlamayla taraf olmuştur. Mezkur Protokole katılmamızın uygun bulunduğuna dair 6/1266 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nda, "1951 Sözleşmesi'ni onaylayan 559 sayılı kanundaki çekince ve coğrafi sanırlama bakımından, anılan sözleşmenin sadece Avrupa'da cereyan eden hadiseler neticesinde vaki sığınmalara uygulanacağı yolunda, yine aynı tarihte yapılmış olan açıklama baki kalmak şartıyla katılmamızın kararlaştırıldığı" kayıtlıdır. Buna göre, esasen, Hükümetimizin hukukî sorumluluğu sadece Avrupa'dan kaçanları kapsamaktadır. Bununla birlikte, İran'dan kaçanlarla, 1988 katliamında Irak'tan gelen Kürtlere, insani mülahazalarla geçici sığınma hakkı tanınmıştır.

Bugün de, İran ve Irak'tan gelen kişilere, bölgenin özel durumu gözönüne alınarak, 94/6169 sayılı Yönetmeliğe uygun davrandıkları takdirde, BMMYK tarafından kendilerini mülteci olarak kabul eden üçüncü bir ülkeye yerleştirilmelerine kadar "geçici sığınmacı statüsü" tanınmaktadır. Keza, üçüncü ülkeden vize temin eden İran vatandaşlarının ülkemizden transit geçişleri de yasalar çerçevesinde sağlanmaktadır.

Soru önergesine konu teşkil eden, sınır dışı edilmelerinde zaruret görülen yabancılar, pasaportlu veya pasaportsuz olarak, yasalarımıza aykırı şekilde hudut kapıları haricindeki sınır boylarından kaçak biçimde Türkiye'ye giriş yapmışlardır. Adı geçenler, bilhassa, yasal süre içinde Türk makamlarına müracaattan kaçınmayı ve polis denetiminden uzakta yaşamayı tercih etmişlerdir. Dolayısıyla, bu kişiler 91/6169 sayılı Yönetmelik kapsamında değerlendirilmemekte ve haklarında genel hükümler uygulanmaktadır. (Bilindiği gibi, yurdumuza yasa dışı yollardan giren yabancılar hakkında 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 34, 35, 36 ncı maddelerine göre yasal işlem yapılmakta ve mahkeme sonucu serbest kalmaları ve mahkemece kendilerine çıkış yasağı uygulanmaması kaydıyla ülkeden çıkarılmaktadırlar).

Öte yandan, Türkiye'ye özellikle İran'dan yasa dışı giriş yapanların büyük çoğunluğunun, aslında, refah düzeyi yüksek ülkelere geçiş yapma çabası içindeki "ekonomik göçmenler" olduklarını da gözönünde tutmak gerekmektedir. Adı geçenler bir yandan 94/6169 sayılı Yönetmeliği ihlâl ederek makamlarımıza müracaatta bulunmamakta, diğer yandan da, Türkiye'de barındıkları süre içinde çeşitli kanunsuz işlere karışmakta ve sahte pasaport ve vize temini suretiyle ülkeyi terk etmek istemektedirler.

Bunlardan bir kısım da üçüncü ülke Büyükelçilikleri aracılığıyla vize temin ederek, bu ülkelere kabul edilme imkânı bulmaktadırlar. Bu meyanda, Finlandiya Hükümeti, Türkiye'de bulunan sığınmacılardan veya makamlarımıza sığınma başvurusunda bulunmamış yasa dışı yabancılardan belli sayıda kişiyi seçerek, anılan ülkeye mülteci olarak yerleştirilmek üzere kabul etmek amacıyla 1989'dan bu yana ülkemize heyetler göndermektedir. Bu seçimde, genç, sağlıklı, eğitimli ve meslek sahibi sığınmacıların tercihe şayan bulundukları gözlemlenmektedir. Bu tür bir uygulamanın ne derece insani mülahazalara dayandığı ve hakkaniyet ölçülerine ne kadar uygun olduğu geçerli bir sorudur.

Türkiye'ye yasa dışı yollarla girip, mer'i hukukumuz uyarınca resmî makamlarımıza başvurmaksızın ve ikâmet izni almaksızın, uzun süre ülkemizde kalıp, bilahare üçüncü ülke vizesi sağlayıp çıkış yapmak isteyenlere izin verilmesinin, bu gayrı kanunî yöntemin teşviki şeklinde algılanacağı tabiidir. Bundan sarfınazar edilmesi mecburiyetinden ötürü, bu yöndeki yasal uygulama yukarıda sunulduğu şekilde yürütülmektedir.

Bilgilerine saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Tansu Çiller

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

21. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, telefon görüşmelerinin ücretlendirilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/2651)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Ömer Barutçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

1. Telefon görüşmelerinde önce kontör mü atmakta yoksa önce süre işletilip sonra kontör mü attırılmaktadır?

2. Önce kontör attırılmakta ise, konuşulmayıp bir kısmı kullanılan en son atan kontörler nedeniyle, parası ödenen milyonlarca konuşmadan dolayı haksız bir kazanç doğması söz konusu değil midir?

3. Trilyonlara varan ve halkın cebinden çıkan bu haksız gelir, gelecekte özelleştirme nedeniyle özel şirketlere kalacaktır. Şimdiden Turcell ve Telsim bu haksız kazanca ortak olmaktadırlar. Bunu önlemek ve telefon ücretlerinin kontöre değil ama süreye göre alınması için bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı 29.5.1997

Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.E/786/0342

Konu : İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12.5.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2651-6524/17997 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın 7/2651-6524 sayılı yazılı soru öneresinin cevabı ekte sunulmuştur.

Ömer Barutçu

Ulaştırma Bakanı

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın 7/2651-6524 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Telefon görüşmelerinde önce kontör mü atmakta yoksa önce süre işletilip sonra kontör mü attırılmaktadır?

2. Önce kontör attırılmakta ise, konuşulmayıp bir kısmı kullanılan en son atan kontörler nedeniyle, parası ödenen milyonlarca konuşmadan dolayı haksız bir kazanç doğması söz konusu değil midir?

3. Trilyonlara varan ve halkın cebinden çıkan bu haksız gelir, gelecekte özelleştirme nedeniyle özel şirketlere kalacaktır. Şimdiden Turcell ve Telsim bu haksız kazanca ortak olmaktadırlar. Bunu önlemek ve telefon ücretlerinin kontöre değil ama süreye göre alınması için bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?

Cevap :

Türk Telekom, tüm hizmetlerinin ücretlendirilmesinde eşitlik ilkesini uygulamaktadır.

Telefon konuşmalarında ücretlendirme, konuşmanın başlangıcıyla başlar ve konuşmanın bitiminde de durur. Konuşma süresi içerisinde abonelerin kontörleri konuşulan yerin mesafesine uygun tarife kademesindeki kontör atışı ile ilerletilir. Buna bağlı olarak abonelere aradığı yerin kademesine uygun olarak belirli bir konuşma süresi tanımaktadır.

Telefon konuşmaları kişilerin istekleri doğrultusunda, kişilerce belirlenen sürelerde yapılmaktadır. Kişilerin ne kadar süreyle konuşma yapacağı bilinemediğinden telefon konuşmaları tüm dünyada olduğu gibi zamana bağlı ve konuşulan mesafeye orantılı olarak ücretlendirilmektedir.

Abonelerin ay içerisinde yaptığı tüm konuşmalar santrallarda süreyle orantılı ilerleyen kontörlere kümülatif olarak kaydedilmekte ve aylık periyotlar halinde faturaya dönüştürülmektedir.

22. - İstanbul Milletvekili Cavit Kavak'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2654)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Cavit Kavak

İstanbul

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02989

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2654-6527/18000 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-18/1954 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Cavit Kavak'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Cavit Kavak'ın; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2654-6527 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

23. - Amasya Milletvekili Aslan Ali Hatipoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2655)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Aslan Ali Hatipoğlu

Amasya

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?


T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02990

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2655-6528/18001 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-19/1955 sayılı yazısı.

Amasya Milletvekili Sayın Aslan Ali Hatipoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Amasya Milletvekili Sayın Aslan Ali Hatipoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2655-6528 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

24. - Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2656)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Dr. Şerif Bedirhanoğlu

Van

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02991

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2656-6529/18002 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-20/1956 sayılı yazısı.

Van Milletvekili Sayın Şerif Bedirhanoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Van Milletvekili Sayın Şerif Bedirhanoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2656-6529 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

25. - Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz'ın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2657)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Yaşar Eryılmaz

Ağrı

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02992

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2657-6530/18003 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-21/1957 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın Yaşar Eryılmaz'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Ağrı Milletvekili Sayın Yaşar Eryılmaz'ın; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2657-6530 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

26. - İstanbul Milletvekili Emin Kul'un, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2659)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Emin Kul

İstanbul

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02993

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2659-6532/18005 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-23/1958 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2659-6532 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

27. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Tariş'e DFİFkredisi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Rıza Gönül'ün yazılı cevabı (7/2663)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Zeki Çakıroğlu

Muğla

Tariş aldığı zeytin yağı bedellerini 3 aydır ödeyemez durumdadır. Bu nedenle Tariş'e zeytin yağını teslim eden üreticiler çok güç durumda kalmışlardır.

Parasını zamanında alamayan çiftçi borcunu ödeyememekte, bunun sonucu faiz ödemektedir. Enflasyonla satım tarihinde belirlenen bedelin satın alma gücü her geçen gün azalmaktadır.

Sorular :

1. Tariş'e gerekli olan ek DFİF kredisi verilmesini düşünüyor musunuz? Bu konudaki çalışmalarınız var mıdır?

2. Tariş zamanında ücret ödeyemediği için parasal gereksinimi olan çiftçi üretici zeytin yağını Tüccara kg. mı: 170 000 TL. peşin para ile satmak zorunda kalmıştır. Tüccar aldığı yağların bir çoğunu Tariş'e kg. mı : 280 000 TL. den üreticiler adına (muvazalı işlemle) satmıştır. Böylece Tüccar vergisiz kg. da 110 000 TL. kazanmıştır. Bu konu tüm kamuoyunda bilinen bir konudur. Gerçek üreticileri zarara uğratan uygulama hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz. Bugüne kadar ne gibi işlem yaptınız?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 27.5.1997

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.14.0.BHİ.01-219

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6704 sayılı yazınız.

Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Tariş'e DFİF kredisi verilip verilmeyeceğine ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2663) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Ali Rıza Gönül

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun

Yazılı Soru Önergesine İlişkin Cevabımız

1. Tariş'e ortak zeytinyağı üreticisinin kalan alacaklarının tamamının ödenebilmesi amacıyla, DFİF kaynaklarından ek olarak 3 trilyon liranın T.C. Ziraat Bankasına aktarılması ile ilgili Kararname Bakanlığımızın girişimleri sonucunda yürürlüğe girmiştir.

Dolayısıyla bir kaç gün içerisinde, zeytinyağı üreticisinin alacaklarının tümü ödenmiş olacaktır.

2. Tariş tarafından sadece ortak üreticilerden alım yapılmasına rağmen, alım fiyatlarının ortak olmayan üreticiler için de hedef teşkil ettiği ve ürünün değerinin korunmasında etkili olduğu da gözönüne alınarak, sürdürülen etkin ve hızlı alımlara karşılık, diğer alıcı durumundaki özel sanayici ve ihracatçılar yüksek rekolteye bağlı stok baskısından yararlanarak daha düşük fiyatlarla ürün alabilme beklentisi içinde olduklarından piyasaya girmekte son derece isteksiz davranmışlardır.

Bunun paralelinde, ülkemiz ihracatında % 60 paya sahip olan AB'nin kendi pazarını korumak amacıyla ithalatta uygulanan gümrük vergilerini % 100 artırması ve fiyatları aşağıya çekme gayretleri yanısıra, Tunus ve Fas gibi diğer üretici ülkelerin özel anlaşmalar dahilinde AB'ye dökme ham yağ ihraç etmeleri, ülkemiz piyasa gelişmelerini olumsuz yönde etkileyerek, fiyatların gerilemesine yol açmıştır.

Tüm bu gelişmelere bağlı olarak, Tariş'in 1996/97 kampanya dönemi alım miktarı 39 700 ton gibi rekor bir düzeye ulaşmıştır.

1996/97 zeytinyağı kampanya dönemi ile ilgili olarak yukarıda açıklanmaya çalışılan olağandışı gelişmeler nedeniyle, nakit para sıkıntısı içinde olan küçük üreticilerin yağlarını düşük fiyatla tüccara satmak zorunda kaldıkları ve bu yağların kooperatifçilik bilincinden uzak, haksız kazanç peşinde olan bazı ortaklar aracılığıyla Birliğe teslim edildiği yönünde alınan ihbarlar üzerine, konunun Tariş Yönetim Kurulunun 13.12.1996 tarih 8 sayılı toplantısında değerlendirilmesi sonucunda bu tip girişimlerin önlenebilmesi amacıyla;

1. Ortaklar tarafından Kooperatif yetkililerinin dikkatini çekecek miktarlarda zeytinyağı teslim edilmek istenmesi halinde, ilgili ortağın mevcut ortaklık kayıtlarının yeniden değerlendirilerek, 1996/97 işyılı için teslimini taahhüt ettiği zeytinyağı miktarını üretecek arazi ve ağaç varlığına sahip olup olmadığının araştırılmasını müteakip ürünün teslim alınması,

2. Ayrıca geçmiş yıllarda Muhtarlıklardan alınan kira mukaveleleri ile ortaklığa kabul edilen üreticilerin de durumlarının gözden geçirilerek, tetkik edilmesi ve inceleme sonucuna göre tesellümde bulunulması,

3. Zeytinini kooperatif tasiriye fabrikası dışındaki özel şahıs fabrikalarında sıktırarak, yağını kooperatife teslim etmek isteyen ortaklardan; sıktırılan zeytin miktarı ile elde edilen zeytinyağı miktarını da gösteren tasiriye ücret faturası istenmesi, adına düzenlenmiş tasiriye ücret faturası ibraz edemeyen ortakların zeytinyağlarının kesinlikle teslim alınmaması, karara aykırı davranan kooperatif yetkilileri hakkında idari takibat açılması kararlaştırılmış ve bu hususlar 16.12.1996 tarih 8/39 sayılı genelge ile tüm Kooperatiflere duyurulmuştur.

Ayrıca, Kooperatiflere kayıtlı ortaklara yönelik olarak, ürün teslimatları ile ilgili hususlar, Tariş Müfettişlerince gerekli inceleme ve araştırmalara tabi tutulmaktadır.

28. - İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2671)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

30.4.1997

Halit Dumankaya

İstanbul

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02995

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2671-6559/18046 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-35/1960 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya'nın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya'nın; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2671-6559 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

29. - Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2672)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim. 30.4.1997

H. İbrahim Özsoy

Afyon

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2672-6560/18047 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-36/1961 sayılı yazısı.

Afyon Milletvekili Sayın H. İbrahim Özsoy'un; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Afyon Milletvekili Sayın H. İbrahim Özsoy'un; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2672-6560 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

30. - Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu'nun, uluslararası islâmcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2673)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim. 30.4.1997

Avni Kabaoğlu

Rize

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ı olarak değil de Uluslararası bir Örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslâmî Halk Komutanlığı nedir?Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkı'na açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2673-6561/18048 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-37/1962 sayılı yazısı.

Rize Milletvekili Sayın Avni Kabaoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Rize Milletvekili Sayın Avni Kabaoğlu'nun; Sayın Başbakanımıza

Tevcih Ettiği 7/2673-6561 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

31. - Hatay Milletvekili Hüseyin Yayla'nın, uluslararası islamcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2674)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim. 30.4.1997

HüseyinYayla

Hatay

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır.Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak değil de uluslararası bir örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslamî Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkına açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

DevletBakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02998

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2674-6562/18049 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-38/1963 sayılı yazısı.

HatayMilletvekili SayınHüseyin Yayla'nın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Hatay Milletvekili SayınHüseyin Yayla'nın SayınBaşbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2674-6562 EsasNo.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

32. - HatayMilletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun, uluslararası islamcı bir örgütün üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/2675)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim. 30.4.1997

Levent Mıstıkoğlu

Hatay

4 Ekim 1996 tarihinde Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın Libya ziyareti bilindiği gibi basına da yansımıştır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak değil de uluslararası bir örgütün üyesi olarak gerçekleşmiştir. Buna göre;

Sorular :

1. Milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu soru önergelerine yaklaşık 206 gündür cevap vermemiş bulunmaktasınız, bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?

2. Bu sessizliğinizin yorumunu bu örgüte üye olduğunuzun bir kanıtı kabul edebilir miyiz?

3. İslamî Halk Komutanlığı nedir? Nasıl bir örgüttür?

4. Adı geçen örgüt hangi işlerle uğraşmaktadır ve ne kadar üyesi vardır?

5. Kaddafi'nin başkanı olduğu örgütte üye iseniz, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak hâlâ bu üyeliği devam ettirecek misiniz?

6. Şayet bu örgütü tercih ediyor iseniz,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz, tercihinizi Türk Halkına açık bir ifade ile belirtebilir misiniz?

T.C.

DevletBakanlığı 28.5.1997

Sayı : B.02.0.0010/02999

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2675-6563/18050 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 20.5.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-531-39/1964 sayılı yazısı.

HatayMilletvekili SayınLevent Mıstıkoğlu'nun SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Hatay Milletvekili SayınLevent Mıstıoğlu'nun SayınBaşbakanımıza Tevcih Ettiği

7/2675-6563 EsasNo.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır

Verilen tüm soru önergeleri süresinde cevaplandırılmaktadır, kaldı ki bu konudaki iddialar gerek TBMM Genel Kurulunda, gerekse başka zeminlerde cevaplandırılmış, iddianın gerçek dışı olduğu kamuoyunun da bilgisine sunulmuştur.

Önergede sözü edilen komutanlık veya örgüt hakkında bu yalanları üreten mihraklardan bilgi alınması daha doğru olur, Başbakanlığın böyle uydurma iddialarla uğraşması mümkün değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

33. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ İli Çorlu İlçesinin ankesörlü telefon ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/2681)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Ulaştırma Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

Dr. B. Fırat Dayanıklı

Tekirdağ

Nüfusu 300 bine yaklaşan Tekirdağ İlinin Çorlu İlçesinde ankesörlü telefon bulmak mümkün olmadığı gibi bulunan telefonlar da çalışmamaktadır.Bu durum vatandaşlarımızı sıkıntıya sokmakta ve şikâyetlere neden olmaktadır.

1. Bu problemin çözümü için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

2. Çalışmaların ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı 28.5.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.E/777-10266

Konu : Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın

Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12.5.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2681-6586/18107 sayılı yazısı.

Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın 7/2681-6586 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Ömer Barutçu

Ulaştırma Bakanı

Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın

7/2681-6586 Sayılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Nüfusu 300 bine yaklaşan Tekirdağ İlinin Çorlu İlçesinde ankesörlü telefon bulmak mümkün olmadığı gibi bulunan telefonlar da çalışmamaktadır.Bu durum vatandaşlarımızı sıkıntıya sokmakta ve şikâyetlere neden olmaktadır.

1. Bu problemin çözümü için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

2. Çalışmaların ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

Cevaplar :

Tekirdağ İli Çorlu İlçesi merkezinde 29 adet jetonlu, 61 adet kartlı ve 6 adet masa tipi olmak üzere toplam 96 adet ankesörlü telefon bulunmaktadır. Ankesörlerin montajlarında ve yer seçimlerinde yönetmeliklerle belirlenen kriterler esas alınmakta olup fizibilite raporlarının hazırlanmasında azamî gayret ve hassasiyet gösterilmektedir.Söz konusu ilçede, fizibilite raporlarının tetkiki sonucunda ankesör ihtiyacı olan yerlerin tamamına ankesörlü telefonlar tesis edilmiştir.

Ayrıca ankesörlü telefon makinelerinin bakım ve onarımları düzenli olarak yapıldığından Çorlu İlçesinde arızalı makine bulunmamaktadır.

34. - Hatay Milletvekili Atila Sav'ın, Hac seyahati için THY'dan uçak kiralandığı iddiasına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/2684) 7.5.1997

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Başbakanlık adına THY'dan kiralanan bir uçakla hacca giden Sayın Başbakan Necmettin Erbakan'ın bu gezisinin giderleri konusunda aşağıdaki soruları yazılı olarak DevletBakanı Nevzat Ercan tarafından cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Atila Sav

Hatay

Sorular :

1. Sayın Başbakanın beraberinde eşi, çocukları, torunları ve torunlarının bakıcıları ile başkaca yardımcıları da bulunan 94 kişilik bir kafileyle hac farizasını ifa etmek üzere Başbakanlıkça THY'dan bir uçak kiralandığı doğru mudur?

2. 127 kişilik yolcu kapasitesi olan 734-400 tipi Anadolu adlı uçakta Başbakan Erbakan'dan başka kimler yolculuk etmiştir?

3. Aynı uçakta Erbakan ailesinden bulunanlar kimlerdir? Aile dışında Refah Partili milletvekilleri ve eşleri ile bir kısım yüksek kademe devlet görevlileri de bulunmakta mıdır?

4. Başbakanlık adına kiralanan uçağın ücreti nedir? Bu ücreti kim, nasıl ödemiştir?

T.C.

DevletBakanlığı 29.5.1997

Sayı : B.02.0.003/556

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığı

GenelSekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 12 Mayıs 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2684-6592/18113 sayılı yazınız.

HatayMilletvekili Atila Sav'ın Devlet Bakanlığına tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Konuyla ilgili cevapların örnekleri ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize rica eder, saygılar sunarım.

Nevzat Ercan

DevletBakanı

T.C.

Başbakanlık 23.5.1997

MüsteşarYardımcılığı

Sayı : B.02.0.MÜS/013-327

DevletBakanlığına

(Sayın Nevzat Ercan)

İlgi : 16.5.1997 tarih ve B.02.0.003/531 sayılı yazınız.

Sayın Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın hac seyahatleri için uçak kiralama ile ilgili prosedürler ilgili müsteşar yardımcılığınca yapılmış, ancak Başbakanlık bütçesinden herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Uçak ücret bedeli 6 568 000 000 TL. yolculuğa katılanlar tarafından ödenmiştir. Özel olarak yapılan ödeme ile ilgili hazırlanan tutanağı bir fotokopisi ekte sunulmuş bulunmaktadır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Doç. Dr. Doğan Aydal

Başbakan a.

Müsteşar Yardımcısı35. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2688)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygıyarımla arz ederim. 3.9.1996

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular :

1. Başbakan Yardımcısı Sayın Tansu Çiller'in, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Kasabası Belediye Başkanı ile transfer pazarlıkları yaptığı haberleri doğru mudur?

2. Adı geçen Belediye Başkanına DYP'ye geçmesi karşılığında tanıtma fonundan 3 milyar lira gibi bir para verilmiş midir?

3. Bir devlet memuru olan Sayın Çiller'in özel kalem müdürü Akın İstanbullu'nun parti işlerine karışıp DYP adına transfer pazarlığı yapmasını doğru buluyor musunuz?

4. Üzerinde tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olan devlet parasının particilik uğruna sarfedilmesini doğru buluyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 2.6.1997

Mahallî İdareler GenelMüdürlüğü

Sayı : B.0.50.MAH.0.65.00.02/80414/(80-84) 96

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2688-3346/9068 sayılı yazısı.

İlgi yazı ile yazılı soru önergesine çevrildiği belirtilen Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, "Ordunun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin" soru önergesi hakkında Ordu Valiliğinden alınan bilgilerden :

Adı geçen belediye başkanının, 12.12.1996 tarihinde CHP'den istifa ettiği ve halen bağımsız olarak görevini sürdürdüğü,

anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

36. - Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın, Flsah TV'nin yayınının durdurulmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/2703)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Mahmut Işık

Sıvas

Flash TV'nin SayınTansu Çiller hakkında yaptığı, genel kurallara uygun olmayan konuşmanın ardından, yani 2 Mayıs 1997 Cuma günü Flash TV-İstanbul Stüdyoları silahlı kişilerce basılmıştır.

Ondan sonra da bildiğiniz gelişmeler olmuştur.

Bu olayla ilgili olarak,

1. 2 Mayıs 1997 Cuma günü Flash TV'nin silahlı kişilerce basıldığı saatlerde, zatıalinizin Telsiz GenelMüdürü ve 3-4 teknik görevli ile, Bakanlığınızdaki makamınızda, "Flash-TV'nin kapatılması konusunda" bir toplantı yaptığınız doğru mudur?

2. Bu toplantıda : "ne yaparsanız yapın, bu TV'yi kapatınız" şeklinde talimat verdiğiniz doğru mudur?

3. Flash-TV bu toplantıda verdiğiniz talimatla mı kapatılmıştır?

4. Adıgeçen toplantı ve Flash-TV için verdiğiniz kapatma talimatı kanıtlanırsa, TBMM'yi ve altmış milyon halkı yanıltarak, yasalara aykırı davrandığınız için istifa etmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı 29.5.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.EA/790-10371

Konu : Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın

Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.5.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2703-6633/18204 sayılı yazısı.

Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın 7/2703-6633 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Ömer Barutçu

Ulaştırma Bakanı

Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın 7/2703-6633 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Flash TV'nin SayınTansu Çiller hakkında yaptığı, genel kurallara uygun olmayan konuşmanın ardından, yani 2 Mayıs 1997 Cuma günü Flash TV-İstanbul Stüdyoları silahlı kişilerce basılmıştır.

Ondan sonra da bildiğiniz gelişmeler olmuştur.

Bu olayla ilgili olarak,

1. 2 Mayıs 1997 Cuma günü Flash TV'nin silahlı kişilerce basıldığı saatlerde, zatıâlinizin Telsiz GenelMüdürü ve 3-4 teknik görevli ile, Bakanlığınızdaki makamınızda, "Flash-TV'nin kapatılması konusunda" bir toplantı yaptığınız doğru mudur?

2. Bu toplantıda : "ne yaparsanız yapın, bu TV'yi kapatınız" şeklinde talimat verdiğiniz doğru mudur?

3. Flash-TV bu toplantıda verdiğiniz talimatla mı kapatılmıştır?

4. Adıgeçen toplantı ve Flash-TV için verdiğiniz kapatma talimatı kanıtlanırsa, TBMM'yi ve altmış milyon halkı yanıltarak, yasalara aykırı davrandığınız için istifa etmeyi düşünüyor musunuz?

Cevap :

Flash TV'nin, Up-Link ve radyolink cihazlarının izinsiz kullanılmasını önlemek maksadıyla bir kısım cihazlar Telsiz GenelMüdürlüğü yetkililerince mühürlenmiştir. Sözkonusu TV kapatılmamış ve vericilerine müdahale edilmemiştir.

2 Mayıs 1997 Cuma günü "Flash TV'nin kapatılması konusunda" bir toplantı yapılmamış olup bu mealde tarafımdan bir talimat da verilmemiştir.

37. - Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu'nun, Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün faaliyetlerine ilişkin sorusu ve DevletBakanı Bahattin Şeker'in yazılı cevabı (7/2710)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Gençlik ve Spordan sorumlu DevletBakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususuna delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Avni Kabaoğlu

Rize

Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü vasıtasıyla çeşitli alanlarda gösterilen faaliyetler ile yapılan harcamalarda yapılan yanlışlıklar ve hatalara ilişkin olarak;

Sorular :

1. Reklam gelirleri ile yaptırılmakta olan işlerin hesabı, yaptırılış şekli, kesinhesabı ve de denetimi kanun ve yönetmeliklere uygun yapılmakta mıdır? Tasarruf tedbirlerine riayet edilmekte midir?

2. 19 Mayıs Stadyumu protokol bölümü ile gazeteciler bölümünde yapılan düzenleme için alınan malzemelerin piyasa araştırması yapılmış mıdır? Stadyum seyirci WC'lerinin temizliği ile sporcu tünelindeki kanalizasyon sıkıntıları ile açık yüzme havuzunun suyunun çevre sıkıntılarına yol açması, seyirci oturma yerlerinin düzensizliği ve soyunma odalarının içinde bulunduğu kötü vaziyet ile ilgili olarak ne gibi tedbirler alınmıştır? Alınmamışsa almayı düşünüyor musunuz?

3. Selim Sırrı Spor Salonunun sporcu soyunma odalarının ve ses düzeninin düzenlenmesi için ne miktar harcama yapılmıştır?

4. Genel ve katma bütçeden ayrılan ödeneklerin harcanmasında rekabet usulleri ile ilgili yasalar dikkate alınmış mıdır?

5. Toplu iş sözleşmesinin 41 inci maddesi gereğince işçilere yapılan giyim yardımı nedeniyle verilen ihalelerde 400 000 000 TL. gibi fazla bir ödemenin yapıldığı doğru mudur?

6. Atatürk Spor Salonunun seyirci oturma yerlerinin pisliği, kırık döküklüğü, WC'lerin durumu, soyunma odalarının tavan ve çatısının içinde bulunduğu kötü durumu Türk sporcusuna ve seyircisine layık görüyor musunuz?

7. Yaz spor okullarına spor alışkanlığı elde etmek için gelen körpe çocukların, tesislerin sağlıklı olmaması nedeniyle çeşitli hastalıklara kapıldıkları doğru mudur? Sağlıklı yetişmeleri bakımından ne gibi tedbirler almayı planlamaktasınız? Sağlam ve sağlıklı tesislerin göstermelik olarak değişen makamlara gösterilmek üzere kullanılmayıp kilitli tutulduğu doğru mudur?

8. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün yan kuruluşları ile birlikte spor hizmetleri vermesi gerekir iken üst makamları da yanıltmak suretiyle, Cebeci Stadı civarında bulunan gayrimenkulun, Elmadağ'da bulunan telesiyej ile barınma ünitelerinin ve bunlara benzer tesislerin amacına uygun olarak işletilmesi ve hizmete sunulması gerekmez mi? Gerekiyor ise neden amaç dışı kullanılmaktadır?

9. Başkentte yaşayan insanımıza, sporcularımıza ve gençlerimize bu rezaletleri yaşatmamak için ne gibi tedbirler almayı ve görevini suiistimal eden sorumlular hakkında ne gibi işlemler yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 2.6.1997

Sayı : B.02.0.019.0.00.00.00/01366

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 20.5.1997 tarih ve 7/2710-6642/18213 sayılı yazınız.

Rize Milletvekili Sayın Avni Kabaoğlu'nun 7/2710 Esas No.lu yazılı soru önergesine verilen cevaplar ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Bahattin Şeker

DevletBakanı

Soru 1. Reklam gelirleri ile yaptırılmakta olan işlerin hesabı, yaptırılış şekli, kesinhesabı ve de denetimi kanun ve yönetmeliklere uygun yapılmakta mıdır? Tasarruf tedbirlerine riayet edilmekte midir?

Cevap 1. Reklam gelirleri ile yaptırılmakta olan işlerin hesabı yaptırılmıştır. Yaptırılış şekli ise;

a) Reklam karşılığı yaptırılan işlerin büyük bir bölümü kamu kuruluşu olan Halk Bankası ve Vakıflar Bankasıdır.

b) Bifa Bisküvileri Fabrikası ile Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunun seslendirme işlemleri yaptırılmıştır.

Reklam karşılığı yapılan bu işlemler Ankara İlMüdürlüğüne yapılan yazılı tekliflerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün yazılı izni ve yetki verilmesi ile gerçekleşmiştir.Reklam karşılığı yaptırılan işler reklam komisyonunun belirlediği reklam bedellerinin birkaç katı üstündedir. Ödemeler tamamen ilgili kamu ve kuruluşlar tarafından yapılmış olup, bu tür uygulamalar Bakanlığımızca da desteklenmektedir.

Soru 2. 19 Mayıs Stadyumu protokol bölümü ile gazeteciler bölümünde yapılan düzenleme için alınan malzemelerin piyasa araştırması yapılmış mıdır? Stadyum seyirci WC'lerinin temizliği ile sporcu tünelindeki kanalizasyon sıkıntıları ile açık yüzme havuzunun suyunun çevre sıkıntılarına yol açması, seyirci oturma yerlerinin düzensizliği ve soyunma odalarının içinde bulunduğu kötü vaziyet ile ilgili olarak ne gibi tedbirler alınmıştır? Alınmamışsa almayı düşünüyor musunuz?

Cevap 2. 19 Mayıs Stadyumu protokol bölümü ile gazeteciler bölümünde yapılan düzenleme yine bir kamu kuruluşu olan Vakıflar Bankası tarafından yaptırılmış olup, Ankara il Müdürlüğü sadece model seçiminde etkili olmuştur. Yapılan yeni düzenleme, müsabaka izlemeye gelen tüm parlamenter ve konuklar tarafından beğeni kazanmıştır.

19 Mayıs Stadının diğer eksiklikleri ise, sponsör firma bulunmadığı için yaptırılamamış ancak, gerekli keşif özetleri hazırlanmış olup, ödenek temin edildiğinde hemen başlanılacaktır. Yüzme havuzu konusu da aynı şekildedir.

Soru 3. Selim Sırrı Spor Salonunun sporcu soyunma odalarının ve ses düzeninin düzenlenmesi için ne miktar harcama yapılmıştır?

Cevap 3. Selim Sırrı Tarcan Salonunun sporcu soyunma odaları ve ses düzeni için Ankara İl Müdürlüğünden herhangi bir harcama yapılmamış soyunma odaları HalkBankası ve Vakıflar Bankası tarafından, ses düzeni ise, Bifa Bisküvileri firması tarafından yaptırılmıştır.

Soru 4. Genel ve katma bütçeden ayrılan ödeneklerin harcanmasında rekabet usulleri ile ilgili yasalar dikkate alınmış mıdır?

Cevap 4. Ankara İlMüdürlüğüne ayrılan ödeneklerin harcamasında rekabet usulleri ile ilgili yasaların tamamı dikkate alınmış olup, her yıl bu hususta Genel Müdürlüğümüz müfettişleri tarafından denetleme yapılmaktadır.

Soru 5. Toplu iş sözleşmesinin 41 inci maddesi gereğince işçilere yapılan giyim yardımı nedeniyle verilen ihalelerde 400 000 000 TL. gibi fazla bir ödemenin yapıldığı doğru mudur?

Cevap 5. Toplu İş Sözleşmesinin 41 inci maddesi gereğince, işçilere yapılan giyim yardımı ihalesi basın kanalıyla ve açık pazarlık usulü ile yapılmış olup, herhangi bir fazla ödeme söz konusu değildir.

Soru 6. Atatürk Spor Salonunun seyirci oturma yerlerinin pisliği, kırık döküklüğü, WC'lerin durumu, soyunma odalarının tavan ve çatısının içinde bulunduğu kötü durumu Türk sporcusuna ve seyircisine layık görüyor musunuz?

Cevap 6. Atatürk Spor Salonu ile ilgili keşifler hazırlanmış olup, ödenek temin edildiğinde eksiklikler en kısa sürede giderilecektir.

Soru 7. Yaz spor okullarına spor alışkanlığı elde etmek için gelen körpe çocukların, tesislerin sağlıklı olmaması nedeniyle çeşitli hastalıklara kapıldıkları doğru mudur? Sağlıklı yetişmeleri bakımından ne gibi tedbirler almayı planlamaktasınız? Sağlam ve sağlıklı tesislerin göstermelik olarak değişen makamlara gösterilmek üzere kullanılmayıp kilitli tutulduğu doğru mudur?

Cevap 7. Yaz spor okullarımızda sağlıklı bir şekilde hizmet verilmekte olup, bu okullarda faaliyete katılan çocuk ve gençlerimiz herhangi bir hastalığa kapılmamıştır. Bu konuda gerekli hassasiyet ve titizlik gösterilmektedir.

Soru 8. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün yan kuruluşları ile birlikte spor hizmetleri vermesi gerekir iken üst makamları da yanıltmak suretiyle, Cebeci Stadı civarında bulunan gayrimenkulun, Elmadağ'da bulunan telesiyej ile barınma ünitelerinin ve bunlara benzer tesislerin amacına uygun olarak işletilmesi ve hizmete sunulması gerekmez mi? Gerekiyor ise neden amaç dışı kullanılmaktadır?

Cevap 8. Elmadağ'da bulunan tesisler, ihale ile yıllık kiraya verilmiştir. Bu vesile ile spor teşkilatının 2,5 milyar TL'nin üzerinde bir tasarrufu söz konusudur. Ayrıca yapılan sözleşmede amacına uygun olmayan herhangi bir madde söz konusu olmayıp, sporcular ücretsiz hizmetten yararlandığı gibi müsabakalarda ücretsiz yapılmaktadır.

Cebeci İnönü Stadı yanındaki arazi ise, uzun yıllardır boş ve atıl durumda olup, sarhoşların uğrak yeri iken teşkilata gelir getirmek amacı ile kiralanmış ancak; kiracı ile ihtilafa düşüldüğünden hukukî yollara başvurulmuştur.

Soru 9. Başkentte yaşayan insanımıza, sporcularımıza ve gençlerimize bu rezaletleri yaşatmamak için ne gibi tedbirler almayı ve görevini suiistimal eden sorumlular hakkında ne gibi işlemler yapmayı düşünüyorsunuz?

Cevap 9. Başkentte yaşayan insanlarımıza en iyi hizmeti sunmak teşkilatımızın ana görevlerinden biridir. Ancak; genel bütçeden yeterli ödenek temin edilemediğinden istenilen düzeyde hizmet verilememekte, mevcut bütçe ödenekleri doğrultusunda hizmetlerin en iyi şekilde yürütülmesine azamî gayret gösterilmektedir.

38. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün;

- Adlî ve idarî dava dosya sayısına,

- Siyasî partilerin kayıtlı üye sayılarına

İlişkin soruları ve AdaletBakanı ŞevketKazan'ın yazılı cevabı (7/2715, 7/2738)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın AdaletBakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül

İzmir

1. Halen ve/veya en son istatistiklere, Bakanlığınızca tutulup düzenlenen bilgi ve verilere göre;

a) Türkiye'de adlî ve idarî her derecedeki hukuk, ceza ve idarî mahkemelerde dava dosyası, davalı ve davacı; şikâyetçi, sanık müştekimüdahil sayısı ayrı ayrı ve toplam olarak nedir?

b) Aynı şekilde Türkiye'de tüm icra ve iflas dairelerinde toplam dosya ile alacaklı ve borçlu sayısı nedir?

c) Yine aynı şekilde Yargıtay,Danıştay ve Uzlaşmazlık mahkemelerine gelen hukukî ve cezaî yıllık mevcut dosya sayısı, çıkarılan iş ve bekleyen, devir eden dosya sayısı nedir?

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımınSayın AdaletBakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül

İzmir

1. Refah Partisi.

2. Anavatan Partisi,

3. Doğru Yol Partisi,

4. Demokratik Sol Parti,

5. Demokrat Türkiye Partisi,

6. Halkın Demokrasi Partisi,

7. Özgürlük ve Dayanışma Partisi,

8. Milliyetçi Hareket Partisi,

9. İşçi Partisi,

10. Yeniden Doğuş Partisi,

11. İslahatçı Demokrasi Partisi,

12. Demokrat Parti,

Ve sicil ve üye kayıtları Cumhuriyet Başsavcılığınca tutulan ve halen faaliyet gösteren Siyasî Partiler Yasasına göre kurulmuş diğer legal partilerin kayıtlı üye sayıları ayrı ayrı kaçtır?

T.C.

AdaletBakanlığı 30.5.1997

Bakan : 2774

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 20.5.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.
10.00.02-6831 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde alınan, İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün 7/2715 ve 7/2738 Esas No.'lu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ikişer nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

ŞevketKazan

İçişleri Bakanı

Sayın Sabri Ergül

İzmirMilletvekili

T.B.M.M.

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2738 Esas No.'lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Yüksek malumları bulunduğu üzere, 2820 sayılı Siyasî PartilerKanununun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasına göre,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tutulan siyasî parti sicili, soruşturma ile ilgili bilgilerin gizliliğine ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla herkese açıktır.

2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendine göre, siyasî partilere kayıtlı üyelerin adlarını, soyadlarını, doğum yer ve tarihlerini, meslek veya sanatlarını ve ikametgâhlarını gösterir onaylı listeler her parti için ayrı ayrı tutulan sicil dosyasında bulunmaktadır.

Türkiye BüyükMilletMeclisi İçtüzüğünün 97 nci maddesinde, başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konular sorulamayacak konular arasında sayılmıştır.

Bu itibarla, soru önergesine konu olan hususların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından öğrenilmesi mümkün bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan

İçişleri Bakanı

Sayın Sabri Ergül

İzmirMilletvekili

T.B.M.M.

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2715 Esas No.'lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesine konu olan hususlarla ilgili olarak istatistiki bilgiler ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

ŞevketKazan

İçişleri Bakanı

EK : İstatistiki Bilgiler (15 adet - 15 sayfa)

39. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Tariş GenelMüdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve TicaretBakanı Ali Rıza Gönül'ün yazılı cevabı (7/2789)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımınSayın Sanayi ve TicaretBakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hilmi Develi

Denizli

Konu : Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tariş GenelMüdürlüğüne Yapılan Atama Hakkında.

Soru 1. İlgili Bakanlığa bağlı "İncir-Üzüm-Pamuk-Zeytin-Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği" GenelMüdürlüğüne Naci Akın'n atandığı doğru mudur?

Soru 2. Adı geçen şahsın daha önceki görevinden müfettiş raporları ve açılan dava nedeniyle alındığı doğru mudur?

Soru 3. Naci Akın, 1992-1995 döneminde Sıvas Demir-Çelik GenelMüdürü görevinde iken kurumu bir milyon dolar, yaklaşık 90 milyar TL. zarara uğratıp ayrıca ihale yolsuzlukları ile milyarlarca lira zarara soktuğu konusunda bilginiz var mıdır? Var ise bu şahıs böyle bir göreve nasıl getirilmiştir?

Soru 4. Tariş gibi binlerce üreticinin ortak olduğu birliğe geçmişi şaibelerle dolu bu şahsın atanması sizin dürüst yönetim anlayışınıza gölge düşürmeyecek midir?

Soru 5. Sonuç olarak devlet yönetiminde bağışlanamaz böyle bir yanlış kararın düzeltilmesi yönünde girişimleriniz olacak mıdır?

T.C.

Sanayi ve TicaretBakanlığı 27.5.1997

Basın ve Halkla İlişkilerMüşavirliği

Sayı : B.14.0.BHİ.01-223

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 12.5.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2789-3498/9848 sayılı yazınız.

Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Tariş GenelMüdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2789) Esas No.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ali Rıza Gönül

Sanayi ve Ticaret

Bakanı

Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin Yazılıya Dönüştürülen

Sözlü Sorularına Cevaplarımız

Naci Akın,Bakanlığımla ilgili İncir, Üzüm, Pamuk, Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TARİŞ) Genel Müdürlüğü görevine Başbakanlık Makamının 30.10.1996 tarih ve 6718 sayılı üçlü kararla (Onayla) atanmıştır.

Adı geçen kişi hakkında açılmış herhangi bir dava olmadığı gibi, hakkında herhangi bir müfettiş raporu veya açılmış bir tahkikat da mevcut değildir.

Daha önce Sıvas Demir -Çelik İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü olan Naci Akın, TARİŞ GenelMüdürlüğü görevine atanmadan önce 1992 yılında T.B.M.M. K.İ.T. Komisyonu kararı ile Y.D.K. denetimine ve T.B.M.M. denetimine alınmıştır. Geçen süre zarfında Yüksek Denetleme Kurulu periyodik olarak denetimlerini sürdürmüş ve raporları T.B.M.M. K.İ.T. komisyonlarında genel görüşmeye sunulmuştur. Ayrıca, Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olarak, Başbakanlık Teftiş Kurulunca da zaman zaman incelemeler yapılmıştır. Soruda sözü edildiği şekilde herhangi bir iddia asla varit değildir. Sayın Naci Akın'ın görev süresine ilişkin faaliyetler T.B.M.M., K.İ.T. Komisyonunda görüşülmüş ve GenelMüdürü sorumlu tutacak hiçbir mesele bulunmadığı gibi, temenni de dahi bulunulmamıştır.

Ayrıca, CHP GenelSekreter Yardımcısı, Sayın Fahri Ertik'in ve Yönetim Kurulu Üyesi ve Sıvas İl Başkanı Sayın Cuma Türkoğlu'nun da denetçi olarak bulunduğu kuruluşun faaliyetleri kendi genel kurullarında da oybirliği ile de ibra olmuş olup, adı geçen kişi ile ilgili ne T.B.M.M.'de, ne şirket denetçilerinin raporlarında, ne de Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında en ufak bir kusur bulunmamıştır.

Yukarıdaki cevaplardan da anlaşılacağı üzere, Sayın Naci Akın hakkında herhangi bir şaibe veya kusur bulunmamaktadır. Aksine, Orta Anadolu Demir Çelik İhracatçıları Birliği kurucusu ve ilk YönetimKurulu Başkanı olan Naci Akın, bu birlikte önemli bir ihracat potansiyeli oluşturmuş, Sıvas Demir-Çelik İşletmelerinde bulunduğu dönemde de üretim seviyesinin artırılması ve rekor düzeyde ihracatın gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.

SayınNaci Akın'ın bu vasıfları ile TARİŞ'in önemli problemlerine de çözüm getireceği düşünülmüştür.

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.