Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 25 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

87 nci Birleşim

30 . 4 . 1997 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – YOKLAMA

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Şükrü Sina Gürel’in, Libya’daki bir cemiyetin faaliyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı

2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, 1 Mayıs işçi bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’dan boşalan Sağlık Bakanlığına, Devlet Bakanı Nafiz Kurt’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/774)

2. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’den boşalan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/775)

3. – Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/776)

4. – Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/777)

5. – Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonunda açık bulunan asıl üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/778)

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/15) (S. Sayısı : 287)

2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 1997 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/16) (S. Sayısı : 288)

3. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (5/215) (S. Sayısı : 23)

4. – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250)

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu - Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

2. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney İlçesi - Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

3. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Yenicekent - Ertuğrul - Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney - Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)

4. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney - Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

5. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli Güney Şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

6. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney - Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

7. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)

8. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, Malezya’da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/321)

9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, SSK Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı (6/322)

10. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/323)

11. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Ordu’nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının DYP’ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)

12. – Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk’ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı yaz okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/325)

13. – Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/326)

14. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)

15. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

16. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Libya ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/333)

17. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/336)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Sayısal Loto oyununun yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nafiz Kurt’un yazılı cevabı (7/2340)

2. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, 4070 sayılı Kanun uyarınca taşınmaz malların bedellerinin taksitle ödeme müddetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdullatif Şener’in yazılı cevabı (7/2393)

3. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Bakanlık önünde yürüyen yayalar için bir yasaklama olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2394)

4. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Tekirdağ - Hayranbolu’da satışa sunulan Hazine arazilerinin ödeme koşullarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2504)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’ya, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Konuk Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, denizlerimizde ağ kafesle balık yetiştiriciliğine;

Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, kimyevî gübre ve ziraî ilaç desteklemelerine;

İlişkin gündemdışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci cevap verdi.

Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak, temel eğitime ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Fransa’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Meral Akşener’in,

Amerika’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in,

Avusturya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’a, dönüşüne kadar Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın,

Nijerya, Gana ve Benin’e gidecek olan Devlet Bakanı Sacit Günbey’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un,

Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın,

Bulgaristan’a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın,

Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi;

Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberindeki bir heyetin ülkemizi ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi ve

Uğur Mumcu cinayetini araştırmak amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun çalışma süresinin uzatılması istemine ilişkin Komisyon Başkanlığı tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Uguk Söylemez’in (2/159) ve (2/160) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergeleri ile

Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in (6/480) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;

Kanun teklifinin ve sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42 arkadaşının, Türk devletleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin (10/182) önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 62 arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13) okundu; Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak üzere, görüşme gününün Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel Kurulun onayına sunulacağı bildirildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 142 nci sırasında yer alan 285 sıra sayılı Türk Kanunu Medenisinin 153 üncü maddesinin değiştirilmesine dair kanun tasarısının, bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda değişiklik yapılması (2/388) ve

Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde değişiklik yapılması (2/462);

Hakkında kanun tekliflerinin, İçtüzüğün 38 inci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin sözlü sorusuna (6/310),

8 inci sırasında bulunan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin sözlü sorusuna (6/318),

Devlet Bakanı Lütfü Esengün tarafından cevap verildi;

2 nci sırasında bulunan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın (6/311) esas numaralı sözlü sorusunun, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya cevrildiği ve gündemden çıkarıldığı bildirildi;

3 üncü sırada bulunan (6/313),

4 üncü sırada bulunan (6/314),

5 inci sırada bulunan (6/315),

6 ncı sırada bulunan (6/316),

7 nci sırada bulunan (6/317),

9 uncu sırada bulunan (6/319),

10 uncu sırada bulunan (6/320),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 arkadaşının, Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin ve Boğazlar ve Marmara Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu tehlikelerin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek yapılan görüşmelerinden sonra kabul edildikleri ve kurulacak komisyonun :

9 üyeden oluşması,

Çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 30 Nisan 1997 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, saat 19.49’da birleşime son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Kemalettin Göktaş

Kahramanmaraş Trabzon

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

30 Nisan 1997 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet DÖKÜLMEZ(Kahramanmaraş), Kemalettin GÖKTAŞ (Trabzon)

 

 

BAŞKAN –Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşimini açıyorum.

II .- Y O K L A M A

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Şükrü Sina Gürel’in, Libya’daki bir cemiyetin faaliyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı

BAŞKAN – İlk olarak, izmir Milletvekili Sayın Şükrü Sina Gürel, Libya'da kurulu olan bir cemiyetin faaliyetleriyle ilgili olarak söz isteminde bulunmuştur; kendisine söz veriyorum.

Buyurun Sayın Gürel. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Hepimizin bildiği gibi, demokrasiler, ancak bütün siyasal partiler ve siyasetçiler kurallara uyarlarsa yaşatılabilirler. Demokrasi, bir kurallar ve gelenekler bütünüdür. Bunlara uymadan, bunlardan kaytararak, yalnızca demokrasiyi bir söylem olarak benimsemek, kuralları nalıncı keseriyle yorumlamak, yalnız bunları yapanların fırsatçılığını ve ikiyüzlülüğünü göstermekle kalmaz, rejimi de yaralar.

Demokrasilerde hükümetler ve tabiî, başbakanlar hesap verirler. Bizim demokrasimizde bu hesap Türkiye Büyük Millet Meclisine verilir. Parlamentoda Başbakana yöneltilen sorular varsa, Başbakan bunlara cevap vermek zorundadır. Kamuoyunda, eğer, Başbakanın uluslararası bağlantıları konusunda kaygılar ve kuşkular varsa, Başbakan bunları görmezlikten gelme lüksüne sahip değildir. Oysa, Sayın Başbakan, ne yazık ki, çok önemli konularda Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin kendisine yönelttiği soruları cevaplamaktan kaçınmakta ve yine, çok önemli uluslararası konularda kamuoyunda kendisinin bağlantılarıyla ilgili ortaya çıkan kaygı ve kuşkuları da görmezlikten gelmektedir.

Nedir bu önemli kaygı, kuşku ve sorular: Hepimizin hatırlayacağı gibi, geçen yıl ekim ayında, Sayın Başbakan, bir Libya gezisine çıktı. Sayın Başbakan bu geziye çıkmadan önce, devlet sorumluluğuna sahip bütün liderlerden ve Dışişleri Bakanlığından gerekli uyarıları almıştı ve gelecek bir skandal ve Türk halkının onurunu incitebilecek bir kötü durumun bütün habercileri vardı; ama, bütün bu uyarılara rağmen ve kendisinin durumu değerlendirebilmesi için bütün bulgular ortadayken, yine de Sayın Başbakan, Libya'ya gitmekten kendisini alamadı.

Demokratik Sol Partinin, Libya'da ortaya çıkan skandalla ve Türk Halkının onurunun incitilmesi karşısında Sayın Başbakanın sessiz kalması dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği gensoru önergesinin görüşmeleri sırasında, Grubumu temsilen yaptığım konuşmada "Sayın Başbakanın, hiçbir uyarıyı dinlemeden bu Libya gezisine çıkmasını herhalde özel, kişisel, önemli bazı nedenleri vardı" diye yorumlamıştım.

Gerçekten, Libya'nın resmî yayın organı Eş Şems Gazetesinde ve yine aynı seyahat sırasında Kaddafi'nin sözlerinde, bu, özel, kişisel nedenlerin ne olabileceği açıklandı. Eş Şems Gazetesine ve Kaddafi'ye göre, Sayın Erbakan, Libya'ya, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak gitmemişti; Kaddafi'nin Başkanlığını yaptığı İslam Komuta Konseyinin bir üyesi olarak gitmişti. O zaman Grubumu temsilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde şunu sormuştum: "Durum böyle ise, o zaman, Libya Devlet Başkanı Kaddafi ile Sayın Erbakan arasında bir ast üst ilişkisi mi var?" demiştim; bu soruma, herhangi bir yanıt alamamıştım. Daha sonra Demokratik Sol Partiden bir değerli milletvekili, bir soru önergesi verdi, bir basın açıklaması yapıldı; ama, bunlar karşısında da Sayın Başbakan duyarsız kaldı.

Sonra, şubat ayında, Le Monde Gazetesi gibi ciddî bir yayın organında, Sayın Erbakan'nın, Müslüman Kardeşler Örgütünün bazı temsilcileriyle bir toplantı yaptığını ve burada Müslüman Kardeşler üyesi örgütlere, âdeta, hesap verdiğini ortaya koyan bu toplantının tutanakları yayımlandı. Onun üzerine, yine, Demokratik Sol Partiden değerli arkadaşımız Sayın Piriştina, bir soru önergesi verdi; ama, Sayın Erbakan, ona da cevap vermedi. Tabiî ki, bu toplantıda söylenenler son derece vahimdi; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde belirli konularda hesap vermeyen Sayın Başbakan, Müslüman Kardeşler Örgütünün kimi üyelerinin önünde açıkça hesap veriyor ve neden daha önceki söylemine uygun bir politika izleyemediği konusunda açıklamalarda bulunuyordu. Ama, daha da önemlisi, Müslüman Kardeşler gibi bütün Ortadoğu ülkelerinde terörist örgüt olarak algılanan, bilinen ve takibata uğrayan bir örgütün temsilcileriyle Sayın Başbakan'ın bir toplantı yapmış olmasıydı.

Aynı şey ya da buna benzer bir başka olgu geçenlerde, Sayın Şirin Payzın'ın Kaddafi'yle yaptığı görüşmeyle ortaya çıktı. Bu görüşmede, Sayın Şirin Payzın'ın bildirdiğine göre, Kaddafi "kardeşim Erbakan, benim başında bulunduğum Halkın İslamcı Komutanlığının bir üyesidir" demiştir; dahası, basınımızda, yine, Sayın Erbakan'ın, bu örgütün Asya işlerinden sorumlu genel sekreteri ya da genel sekreter yardımcısı olduğu da yazılmıştır.

Sayın Erbakan bu konuda sessizliğini bozmalıdır; çünkü, eğer sessizliğini bozmazsa, biz de kendisine sükût ikrardan gelir sözünü hatırlatırız. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Erbakan, cumhuriyet hükümetlerinin başbakanlarının, karanlık, terörist örgütlerin, böyle uluslararası örgütlerin üyesi olamayacağını bilmelidir. Bu konudaki kaygı ve kuşkularımızı dağıtamazsa, kendisinin üzerine kara bir şüphe bulutunu da davet etmiş olacaktır. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Başbakan, devletten ayrı olarak, özel ve kurumsal karanlık ilişkiler sürdürmediği konusunda eğer hepimize güven vermezse, o zaman, rejim konusundaki kaygıları da haklı çıkaracaktır. Çünkü, bu ilişkiler ve bu tutumlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sorumluluğunu üstlenen hiç kimseye yakışmayan tutumlardır ve bu tutum ve kanıtlar, laik demokratik rejimimiz açısından nasıl bir tehlike oluştuğunu da açıkça göstermektedir.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan İzmir Milletvekili Sayın Şükrü Sina Gürel'e teşekkür ediyorum.

Hükümet, gündemdışı konuşmayı cevaplamak istiyor. (DSP sıralarından "Başbakan nerede?.. Başbakan konuşsun" sesleri)

Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Sayın Milletvekilinin konuşmasından dolayı teşekkür ediyorum; ancak, üzüntülerimi ifade etmekten de geri duramıyorum.

Bir süreden beri, gerek Sayın Başbakanımız aleyhinde gerek Hükümet Üyelerimiz aleyhinde, birkısım medya tarafından, bir kampanyanın, bir karalama, bir iftira kampanyasının yürütüldüğü, artık, bütün kamuoyunca malumdur, herkes tarafından bilinmektedir. O birkısım yalanların, iftiraların söylenmesi, belki onu yapanlar için normaldir; ama, onların Parlamentoya, Yüce Heyetin huzuruna getirilmesi fevkalade yanlıştır.

Sayın Milletvekilinin ifade ettikleri, geçenlerde bir gazetede neşredilen bir yalan haberin, bir iftiranın, bir asılsız haberin tekrarından başka bir şey değildir. (DSP sıralarından "televizyonlar verdi" sesleri)

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Kaddafi söylüyor...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Yüce Meclis, İçtüzükteki hükümler çerçevesinde denetim görevini yapmaktadır. Hükümetimiz aleyhinde, Başbakanımız ve bakanlar aleyhinde verilen birçok gensoru, soruşturma önergesi, sözlü sorular, yazılı sorular İçtüzük muvacehesinde görüşülmüştür, müzakere edilmiştir; gensoru ve soruşturma önergeleri reddedilmiştir, soru önergelerine zamanında, gereken cevaplar verilmiştir; ancak, Sayın Milletvekilinin ifade ettiğine bakılırsa, Başbakana tevcih edilen sorular cevaplandırılmamaktadır_ Fevkalade yanlıştır bu söz.

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Bakan, bu konudaki?!.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başbakana tevcih edilen yazılı ve sözlü soru önergelerini gerek Yüce Huzurda ben ve diğer bakan arkadaşlarım gerekse yazılı soru önergelerini, yine, ilgili bakanlar cevaplandırmaktadır. Bizim Hükümetimiz, denetime en fazla açık olan, sözlü ve yazılı önergeleri en süratle cevaplandıran bir Hükümettir.

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Bu konudaki?!.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bu konu baştan sona yalandır; (RP sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar) bir tek cevabı var: Sözü uzatmaya hiç gerek yoktur; bir yalan haberin burada tekrarından ibarettir. Elinizde delil, belge varsa, getirin Meclise, gensoru verin, soru önergesi verin, Yargıtay Başsavcılığına duyuruda bulunun. Biz bu yalanları çok gördük, biz bu yalanları çok dinledik. (RP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından "Kaddafi de mi yalan söylüyor?" sesleri) Geçen dönem bu kürsülerden nice nice yalanlar söylendi, Yargıtay başsavcısı "delil gönderin" deyince, Komisyondan yazı yazıldı "elimizde hiçbir belge, hiçbir delil yoktur" diye. Varsa elinizde delil, varsa elinizde belge, hukuk devletiyiz, Yargıtay Başsavcısı partileri denetlemekle görevlidir, götürün, oraya verin, gereğini Başsavcı yapsın. (RP sıralarından alkışlar) Sayın Başbakanın bu yalanlarla uğraşmaya vakti yok; Sayın Başbakan, ülkenin kalkınmasıyla uğraşıyor, Sayın Başbakan, yeniden, büyük Türkiye'yi kurmanın gayreti içerisinde. (RP sıralarından alkışlar)

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Cesareti yok, cesareti...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başbakan, ne Libya'da bilmem ne örgütünün üyesidir ne bilmem Kaddafi'nin yardımcısıdır. Bunları, bütün kamuoyuna ve Yüce Meclisin bilgisine arz ediyorum; baştan sona yalandır. Sayın Necmettin Erbakan, Refah Partisinin Genel Başkanıdır, ülkemizin Başbakanıdır; Allah kendisini muvaffak etsin.

Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e teşekkür ediyorum.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan...

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, beyanlarınızı alacağım; yalnız, Sayın Bakanın, buradaki beyanları içerisinde...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Bu yalanlarla uğraşmayın.

ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Siz de doğruyu söyleyin...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayın_ Ben bir şey söylüyorum...

ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) – Hep yalanla uğraşıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Bakanın gündemdışı konuşmaya verdiği cevap içinde, şu anda gündemimizde bulunan bazı soru önergelerinin cevaplandırıldığı gibi bir anlam çıkıyor. Eğer, öyle bir durum varsa, bunu arkadaşlarımızdan soracağız. Gündemdışı konuşmanın konusu, belli tarihlerde verilmiş somut soru önergeleridir. Bu soru önergeleri, usulüne uygun bir şekilde cevaplandırılmadıkça işlemden kaldırılmaz; yani, konunun başka beyanlara dayanmış olması, gerçeklere dayanmış olmaması dahi, resmî olarak cevaplandırma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. Bu konuda soruların cevaplandırılmadığı şeklinde bir iddia var...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, Meclis Başkanlığı vasıtasıyla bugün tarihi itibariyle Başbakana ulaşmış bir soru önergesi henüz mevcut değildir; geldiği anda cevaplandırılacaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Uluğbay.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Piriştina'nın, Fransız Gazetesinde yayımlanan haberle ilgili soru önergesine, bugün saat 15.00 itibariyle henüz cevap verilmemiştir; bu birinci husus.

İkinci husus, Sayın Başbakanla ilgili olarak, Kaddafi'nin ileri sürdüğü konu, televizyonda banttan Arapça ve altında da Türkçe çevirisi verilerek yayınlanmıştır. Konu, tüm kamuoyunun önüne, Türk Milletinin önüne gelmiştir. Bir Başbakan, böyle bir iddiayı...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Hangi televizyon?! (DSP sıralarından "ATV televizyonu" sesleri)

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – ATV televizyonu... (RP sıralarından gürültüler)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – ATV ne zamandan beri...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, müdahale etmemenizi rica ediyorum. Ben bir tespit yapıyorum; Grup Başkanvekili arkadaşımızın istemini tespit ediyorum. Verilecek bir cevap varsa, Sayın Bakan burada.

Buyurun Sayın Uluğbay.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bu durumda, ulusal bir televizyonda yayınlanan ve 62 milyon insan tarafından seyredilen bir programda, Başbakanla ilgili olarak bir iddia var. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakanı böyle bir şaibe altında kalamaz, kalmamalıdır. O nedenle, arkadaşımız, biraz önce, kürsüyü kullanmak suretiyle, Başbakana, kendisi hakkında iddia edilen hususu, Türk Milletinin önünde aydınlatma talebinde bulunmuştur. İstem bundan ibarettir; bir iftira değildir. Arkadaşlarımız, eğer arzu ediyorlarsa Başbakana iletsinler, Başbakan, bu kürsüye çıksın, konunun gerçek olup olmadığını, bu kürsüden, millete ifade etsin. Bu yükümlülük Başbakanındır. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uluğbay.

Soru önergelerini cevaplandırmak hükümetin görevidir; ancak, hükümet bu görevi yerine getirirken, herhangi bir bakan da hükümet adına cevap verebilir.

Şu anda, soru önergesinin cevaplandırılması işlemini de yapmıyoruz. Bir gündemdışı konuşma yapıldı; onun cevabı da Hükümet tarafından verildi. Sizin ilave talepleriniz de tutanaklara geçmiş bulunuyor.

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Bakanın bana hitaben söylediği bir sözü eğer ben doğru anladıysam, yalnız, benim doğru olmayan haberlere dayanarak konuştuğumu belirtmedi, aynı zamanda, benim yalan söylediğimi iddia etti. Ona karşı, bir cümlelik bir cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, benim tespitime göre, Sayın Bakan, sizin, bazı basın organlarında çıkan yalan haberleri kürsüye taşıdığınızı ifade etti; sizin yalancı olduğunuz veya yalan beyanda bulunduğunuz gibi bir ifadesi olmadı. Onun için, sataşmadan dolayı söz vermem mümkün değil.

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – O zaman, eğer...

BAŞKAN – Tutanakları bir tetkik edeyim efendim, bu oturum içerisinde değerlendiririm.

ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Peki efendim; onu incelerseniz sevinirim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ikinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a ait.

Sayın Suha Tanık, Avrupa Karma Parlamento Komisyonunun çalışmalarıyla ilgili söz istemişlerdir.

Sayın Tanık, konuşma süreniz 5 dakikadır.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

SUHA TANIK (İzmir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 21 Nisan-25 Nisan 1997 tarihleri arasında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin 1997 senesi İkinci Dönem Genel Kurul çalışmalarına katılmak üzere, Ankara'dan, İsmail Cem arkadaşımızın başkanlığında ve her siyasî partiye mensup 11 arkadaşla beraber Strasbourg'a gittik. Bu toplantı, daha önce yapılan mutat toplantıların dışında, bizim için fevkalade önemli bir toplantıydı; çünkü, bu toplantıda, Yunan Cumhurbaşkanı Sayın Kostis Stefanopoulos, Avrupa Konseyi Başkanlığının davetlisi olarak, orada, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapacaktı. Son zamanlarda, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk ilişkilerinin geliştiği, birbirimizle dostane temaslarda, ilişkilerde bulunduğumuz bu günlerde, Sayın Yunan Devlet Başkanının konuşması, bizim için fevkalade önemli olduğundan, biz de arkadaşlarla hazırlıklı olarak gittik. Bu tip toplantılarda konuşma yapan Devlet Başkanına, orada bulunan mebuslar tarafından bazı sorular sorulur. Esas itibariyle, bizim öntemaslarımızda bu sıcak ilişkilerin daha sıcak bir ortama gelebilmesi için, Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Kalemli'nin, bir hafta on gün evvel Yunanistan'ın Atina Şehrine yaptığı ziyaret ve orada, Helen Parlamentosu Başkanı Sayın Kaklamanis'le görüşmesi, hatta, işte "burada sizinle beraber bir akşam gezmeye çıkalım" Sayın Kaklamanis'i İstanbul'a davet edip, Sayın Kalemli'nin "biz de sizi İstanbul'da ağırlayalım" gibi esprileri, sıcak yaklaşımları, beraberlikleri getiren güzel, tatlı bir bahar havasıydı. Biz de bu bahar havası içerisinde, arkadaşlarımızla, Sayın Devlet Başkanına yapacağı konuşmanın neticesinde, iki devlet arasında dostane ilişkilerle ilgili sorular sormayı arzu ettik ve öyle hazırlıklı gittik. Fakat, sayın milletvekilleri, Devlet Başkanı Sayın Stefanopoulos'un aşağı yukarı bir saatlik konuşması içerisinde, neredeyse 25 dakikası Türkiye'yi hedef alan bir konuşmaydı.

Sayın Cumhurbaşkanı, yaptığı bu konuşmada, Türkiye'nin, Kıbrıs'taki askerinin işgalci güç olduğunu, Türkiye'nin, Batı Trakya'daki Türklerle ilgili hiçbir sorununun olmadığını, Türkiye'nin, bunu kendine bir sorun yarattığını, Türkiye'nin, Avrupa'ya yayılabilmek için, Yunanistan'ı karşısında bir sınır olarak, bir direnç olarak gördüğünü ve Yunanistan'ın, Türkiye'nin bu direncini kırabilmesi için bütün ekonomik gücünü ancak silahlanmaya harcadığını; gelişememesindeki ekonomik ana sebebin, Türkiye'nin silah gücünün fevkalade çok olup Yunanistan'a karşı kullanılabileceğinin korkusundan kaynaklandığını ve 1983 senesindeki deniz hukuku anlaşması çerçevesinde Türkiye'nin bu hukuka uymadığını ve 12 deniz miliyle ilgili konuda Türkiye'nin direttiğini; hatta, o kadar direttiğini ki, Yunanistan'ın bu haklı isteğinin yerine getirilmesi konusundan önce, Türk Parlamentosunun, Yunanistan bu uygulamasını devreye soktuğu anda Hükümetine harp yetkisi, savaş etme yetkisi verdiğini beyan etti; yani, Türkiye Meclisinin, Yunan Meclisine savaş açtığını; ama, arada, bu 12 milin ihlali söz konusu olursa bu yetkinin Türk Hükümetinde olduğunu beyan etti. Hatta, işi, PKK'nın başındaki Apo'yu, belki, Yunanistan'a kadar davet etme konusunu gündeme getirdi. Tabiî, ağır tarzdaki konuşmalarıyla, neticede, orada, Türkiye-Yunanistan diyalogu için "Yunanistan'ın egemenliğini elinden alacaksa, Türkiye'nin dostluğuna Yunanistan'ın ihtiyacı yok" dedi.

Yanlış anlaşılmasın, ben, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğa fevkalade sıcak bakan bir insanım. Hele hele, İzmir Milletvekili olarak, Çeşme'nin kenarından çıkıp da, karşıda, Sakız'da dolaşan insanları görebilme özelliğine bile sahibim. O kadar yakınız birbirimize; ama, bu çerçevede, kalkıp, Yunan Cumhurbaşkanına, biz Ege Denizinde denize girerken, sizden pasaportumuza vize mi isteyeceğiz diye sormadan edemedim. (RP sıralarından alkışlar)

İlk reaksiyon, Sayın Cevdet Akçalı kardeşimizden geldi. Uzun zamanlar Meclis tecrübesi olan ağabeyimiz, kalktı "ben, bu kadar zamandır bu Parlamentodayım, bir devlet başkanının-çok devlet başkanı gelip konuşmalar yapıp, bize hitap ediyor- bu yakışıksız konuşmasını içime sindiremedim, protesto ediyorum" dedi. Arkasından, yine, ağabeyimiz Esat Kıratlıoğlu ayağa kalktı, aynı direnci gayet sert bir şekilde -ki, gündemdışı söz almış olmamasına rağmen- ortaya koydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Tanık.

SUHA TANIK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Tabiî, ben, gündemdışı söz almış olduğum için, Sayın Cumhurbaşkanının bu konuşmasının -gayet iyi niyetle gelmiş olmamıza rağmen- soğuk duş etkisi yaptığı konusundaki görüşümü söyleyerek, kendilerine çok iyi sorular sormak üzere, çok dostane sorular sormak üzere hazırlıklı olduğumuzu beyan edip; ama, bu konuşmasının karşısında büyük hayal kırıklığına uğradığımızı söyledim. Ondan sonra söz alan Sayın Yürür arkadaşımız da, aynı şekilde, konunun altını çizerek itirazda bulundu.

Muhterem arkadaşlarım, tabiî, neticede ne oldu diye sorabilirsiniz; neticede, o akşam, Yunan, Helen Parlamentosuna mensup milletvekillerinin bizi de davet ettikleri bir akşam yemeği vardı; ama, bir devlet başkanının, bu şekilde Türkiye'yi aşağılayıcı bir meclis genel kurulu konuşmasından sonra, onlarla aynı masaya oturup konuşacak bir şeyimiz olmadığı için, o yemeğe de gitmedik; bunu da basına duyurduk "yemeğe gelmiyoruz; kendiniz oturun, yiyin yemeğinizi" dedik. (Alkışlar)

Muhterem arkadaşlarım -hemen sözümü bağlıyorum Sayın Başkanım- dün Brüksel'de bir toplantı oldu; Sayın Dışişleri Bakanımız oradaydılar. Ben, sabahleyin, televizyonu açtım, baktım ki, 7.30 haberlerinde -Sayın Dışişleri Bakanımızın kendi beyanı değil; ama, bir televizyon yorumuyla gelmiş; belki yanlıştır, özür diliyorum; ama, yanlış olacağına inanıyorum bu doğrunun; lütfen, yanlış olduğunu kabul etmenizi istiyorum- Sayın Dışişleri Bakanımız, Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu dostane ilişkinin yeniden geliştirilmesi için, iki sivil -yani birisi eski bir büyükelçi bir büyüğümüz, diğeri başka bir sivil, ismini de çıkaramadım- vatandaşımız, Yunanistan'da da iki siville, birtakım temaslar başlatmış_ Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu, zaten, aslında, Dışişleri Bakanının, kendisini yok sayması anlamına da gelir. Eğer, iki devlet arasında devletler hukuku varsa, onun anlaşma yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki komisyonlardır ve hükümettir arkadaşlar. Bu konunun altının özellikle çizilerek belirtilmesinde fayda gördüğüm için size arz ettim.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

Teşekkkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a teşekkür ediyorum.

3. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, 1 Mayıs işçi bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı son konuşma, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'in.

Sayın Ateş, 1 Mayıs işçi bayramıyla ilgili olarak konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ateş.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Yarın 1 Mayıs; dünya emekçiler bayramı. Çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi, emeğin özgürleştirilmesi uğruna yaşamını yitiren bütün emekçi şehitleri rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Soygunsuz, sömürüsüz bir dünya düzeninin yaratılabilmesi için, tüm insanlığın barış ve kardeşlik içerisinde bir arada yaşamasını sağlamak uğruna mücadele veren bütün emekçileri saygıyla selamlıyorum; emekçi bayramları kutlu olsun.

Sayın milletvekilleri, 1800'lü yıllarda, günlük çalışma süresinin 8 saate indirilmesi amacıyla, Amerika ve İngiltere'de başlatılan işçi eylemlerinin yıldönümü olarak, 118 yıldır, bütün demokratik dünyada, emekçilerin, birlik, mücadele ve dayanışma günü, emekçi bayramı olarak kutlanmaktadır. 1911 yılından beri, aralıklarla, ülkemizde de, 1 Mayıs, emekçi bayramı olarak kutlanmaktadır. Zaman zaman, yönetimlerin "bahar bayramı" olarak adlandırması, emekçilerimizi, bu 1 Mayısı emek bayramı olarak kutlamadan alıkoyamamıştır.

Maalesef, üzülerek belirtmek gerekirse, bu 1 Mayıslar, güzel günlerin bir anısı olarak, bir bayram anısı olarak değil, hep, bir gerginlik atmosferi içerisinde kutlanmıştır; bayram değil, özellikle gergin bir gün ortamına sokulması özel bir çabayla sergilenmiştir.

1 Mayıs 1977 tarihinde, 40'a yakın emekçi, 40'a yakın insanımız, halen failleri ortaya çıkarılamamış olaylar sonucu yaşamını yitirmiştir. Türkiye, bu ayıpla yaşamamalıdır. Aradan yirmi yıl geçmiştir, o olayları yaratan failler, maalesef, halen günyüzüne çıkarılmamış, halen bu yaptıklarının hesabı kendilerinden sorulamamıştır. Türkiye, artık, bu ayıpla yaşamamalıdır; bir an önce bu failleri bulup hesabını sormalıdır.

Sayın milletvekilleri, 1992 yılında üç büyük işçi konfederasyonumuz bir araya gelerek, bu 1 Mayısı, salonlarda, kendi disiplinleri, hoşgörüleri içerisinde işçi ve emekçi bayramı olarak kutlamışlardır. O üç konfederasyonumuzu da kutluyorum. Bu üç konfederasyonumuza, bugün, ayrıca, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu da eklenmiş; yarın, 1 Mayısı, bu dört konfederasyonumuz, emekçi bayramı olarak kutlayacaktır.

Üç konfederasyonumuzun kutlaması bu gerginliği ortadan kaldıramamıştır. Bu üç konfederasyonumuzun kutlamasına rağmen, 1 Mayıs, maalesef, emekçi bayramı olarak yasalarımızda halen yerini alamamıştır. Geçmişte, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak verdiğimiz, 1 Mayısın yasalarımızda yer almasına ilişkin teklifimiz, maalesef, bir gece yarısı baskınına feda edilmiştir. Bu 1 Mayısın yasalarda yer alması, anlayamadığımız bir nedenle engellenmiştir. Şimdi, bu teklifimiz, geçen yıl yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuldu; komisyonlarda bekletilmektedir. Parlamentomuz, milletvekillerimiz, bu teklifimizin bir an önce yasalaşması için katkıda bulunmalıdır. Biz, yasaklamalarla bir yere varamayız, engellemelerle bir yere varamayız, provokasyonlarla bir yere varamayız.

Sayın milletvekilleri, o nedenle, 1992 yılında, salonlarda, daha sonra meydanlarda, 1 Mayısın, işçi bayramı, emekçi bayramı olarak kutlanmasını sağlayan üç konfederasyonumuzdan birisinin Genel Başkanı Sayın Çelik şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı makamında oturmaktadır. Şimdi Sayın Bakana buradan soruyorum:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – 1992 yılından bu yana, 1 Mayısın emekçi bayramı olarak kutlamasına katkı koyarken, şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak bu konuda ne düşünmektedir?

Uzun süre başkanlığını yaptığı Hak-İş Konfederasyonumuz yarın meydanlarda olacaktır; acaba, Sayın Bakan da yarın, 1 Mayısta, meydanlarda olacak mıdır? Tüm çalışanlarımızın bu emek bayramını kutlayacak mıdır? 1 Mayısın yasalarımızda yer alması için yaptığı bir çalışma var mıdır, ne aşamadadır; onu da öğrenmek istiyoruz.

Sayın milletvekilleri, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, sizin de, 1 Mayısın, bütün emekçilerin bayramı olarak yasalarımızda yer almasına katkıda bulunmanızı bekliyoruz. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, tüm çalışanlara grevli, toplusözleşmeli sendikalaşma hakkının, yine, bu Parlamento tarafından sağlanması konusunda katkılarınızı bekliyoruz.

Yarın, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak meydanlarda olacağız, bütün milletvekillerimizi de işçi, emekçilerimizle beraber, omuz omuza bu güzel günümüzde emekçi bayramını kutlamaya davet ediyoruz. Yarın 1 Mayıs emekçilerimizin bayramıdır, bir gerginlik günü değildir, bir provokasyon günü değildir. Bu provokasyonlara emekçilerimiz gelmemelidir, devletimizin güvenlik kuvvetleri de, bu günümüzün, Türkiye'ye yakışır bir biçimde kutlanmasına katkıda bulunmalıdırlar.

Bu duygularla, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı, Hükümet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı cevaplamak istiyor.

Buyurun Sayın Çelik. (RP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'in gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın hatibin bir dileğine yürekten katıldığımı ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum: Temenni ediyoruz ki, 1 Mayıs, işçilerimizin dayanışma, birlik ve mücadele günü, yarın tüm yurtta barış ve huzur içerisinde kutlanır. Milletimizin huzurunu, sükûnunu bozacak en ufak bir taşkınlığa işçilerimizin sebebiyet vermeyeceği açıktır. Kanaatim odur ki, ifade edildiği gibi, bu günde, işçilerimizi huzursuz etmeye hiçbir provokatörün gücü yetmez ve işçilerimiz de bu provokasyonlara ve bu provokatörlere fırsat vermez.

Bu temenniyle, izninizle birkaç hususa işaret etmekte fayda görüyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1 Mayıs İşçi Gününü, tüm çalışanlarımız nezdinde kutluyorum. Temenni ediyorum ki, 1 Mayısın tatil olması, bu Meclis tarafından ve inşallah, benim Bakanlığım döneminde olur. Bu istikamette, bir işçi kuruluşunun genel başkanı olarak, öteden beri, yıllardır taleplerimiz olmuştur; şimdi de, Hükümet olarak ve Bakan olarak, bu hususun bir an önce gerçekleştirilmesi, elbette ki, samimi temennim ve dileğimdir. Bu konuda temenni ederim ki, Parlamentoda da bir uzlaşma sağlanarak, bu gün, geçmişte olduğu gibi, yine işçinin dayanışma, birlik ve mücadele günü olarak tatil olur.

Değerli milletvekilleri, 1 Mayıs, ırk, din, dil, cinsiyet, meslek ayırımı gözetmeden, tüm dünya işçilerinin ve çalışanlarının amaçlarının ekmek, barış, özgürlük olduğunu, dayanışma ve dostluk içinde ortaya koydukları bir gündür. 1 Mayıs, yaklaşık yüzelli yıldır, işçilerin, insanlık onuruna yaraşır bir hayat seviyesine ve demokratik haklara ulaşabilmek için verdiği mücadelenin sembolü haline gelmiş bir gündür.1 Mayıs, rejimleri birbirinden çok farklı da olsa, birçok ülkede kutlanmaktadır ve huzurlarınızda ifade ediyorum ki, 1 Mayıs bir komünist bayramı değildir.

Ülkemizde de 1 Mayıs, kesintilere uğramakla birlikte, 1908 yılından bu yana kutlanmaktadır. Ancak, uzun yıllar, Türkiye'de 1 Mayıs, yanlış tanıtılmış, çeşitli çevrelerce istirmar edilmeye kalkışılmış, maalesef, zaman zaman meydana gelen üzücü olaylar, toplum olarak hafızamızda izler bırakmıştır.

Yasal yollardan hak arama ve bu amaçla mücadele edebilme özgürlüğü, demokrasilerin vazgeçilmez gereğidir. Bu bakımdan, özgürlük ve bunun için mücadelenin sembolü olan 1 Mayısları doğru anlayıp, algılayarak, bir bayram havası içerisinde ve dostluk, dayanışma, sevgi ve barış motifleriyle kutlamak, istismarcılara fırsat vermemek gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de çalışanların sendikal ve sosyal hakları bakımından gelinen nokta elbette küçümsenemez. Bununla beraber, bu konuda atılması gereken daha pek çok adımın bulunduğu da malumlarınızdır. Hükümet olarak ve Bakanlık olarak, çalışma hayatını, çalışanların temsilcisi olan kuruluşlarımızla birlikte programlamak ve olabildiğince uzlaşma sağlayarak, gerekli düzenlemeleri yapmak temel prensibimizdir. Memnuniyetle ifade ediyorum ki, bu şekilde, on aydır sürdürdüğümüz çalışmalar meyvelerini vermeye başlamıştır. Bu çerçevede, Sendikalar Kanunumuzda yapılacak değişiklikler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir. Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda yapılacak değişikliklerle ilgili çalışmalar tamamlanmış olup, kısa sürede Başbakanlığa sunulacaktır.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Tasarımız hazırlanmış olup, önümüzdeki aylarda, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edileceğini düşünmekteyim.

Sosyal Sigortalar Kurumunun malî durumu ve hizmetlerinin iyileştirilmesiyle ilgili kanun tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündeminde bulunmaktadır.

Kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri, tarafların barışçı yaklaşımları sonucu kısa sürede anlaşmayla sonuçlandırılmış; ayrıca verilen zamlarla, bütün kamu çalışanlarının ve emeklilerinin daha iyi hayat şartlarına kavuşturulması konusunda, hepinizin takip ettiği gibi, çok önemli adımlar atılmıştır.

Asgarî ücretin yeniden belirlenmesi amacıyla, ilgili komisyon, mayıs ayı sonunda toplanacaktır.

İnanıyorum ki, Türkiye'nin ihtiyacı, öncelikle, siyasî istikrarın sağlanmasıdır. Siyasî istikrar sağlandığı sürece, Hükümet, işçi ve işveren kuruluşları, Parlamento ve siyasî partilerin el ele vererek, halkımızın refah ve saadeti yolunda daha iyi tedbirler alabileceklerine kuşku yoktur. Böylece, 1 Mayıslar daha anlamlı ve mutlu bir şekilde kutlanabilecektir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu düşüncelerle, bu yıl da, 1 Mayıs etkinliklerinin, sorumluluk bilinciyle, barış ve güven içerisinde gerçekleştirileceğine inancımı belirtir; bu anlamlı günün, ülkemiz ve tüm dünya çalışanlarına mutluluk ve esenlikler getirmesini diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik'e teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’dan boşalan Sağlık Bakanlığına, Devlet Bakanı Nafiz Kurt’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/774) 29 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 29 Nisan 1997 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-1/1-7952 sayılı yazısı

İstifa eden ve istifası kabul edilen Yıldırım Aktuna'dan boşalan Sağlık Bakanlığına, yeni bir tayin yapılıncaya kadar, Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci bir tezkere vardır; okutuyorum:

2. – İstifa eden ve istifası kabul edilen Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’den boşalan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/775)

29 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlığın, 29 Nisan 1997 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-1/1-7953 sayılı yazısı

İstifa eden ve istifası kabul edilen Yalım Erez'den boşalan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, yeni bir tayin yapılıncaya kadar, Orman Bakanı M. Halit Dağlı'nın vekâlet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 113 üncü maddesi gereğince uygun görülmüştür.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

3. – Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/776)

30 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde, boş bulanan asıl üyelik için Refah Partisi Grubunca Trabzon Milletvekili İ.İlhan Sungur; boş bulunan yedek üyelik için Demokratik Sol Parti Grubunca İzmir Milletvekili Şükrü Sina Gürel aday gösterilmişlerdir.

Siyasî parti gruplarınca aday gösterilen üyelerin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç.Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir tezkereyi okutuyorum:

4. – Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan asıl ve yedek üyelikler için gruplarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/777)

30 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kuzey Atlantik Asamblesinde, boş bulanan asıl üyelik için, Refah Partisi Grubunca Konya Milletvekili Hüseyin Arı, boş bulunan yedek üyelik için, Demokratik Sol Parti Grubunca İzmir Milletvekili Atilla Mutman aday gösterilmişlerdir.

Siyasî parti gruplarınca aday gösterilen üyelerin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç.Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir Başkanlık tezkeresi vardır; okutuyorum:

5. – Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonunda açık bulunan asıl üyelik için aday gösterilen milletvekiline ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/778)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Refah Partisi Grubunca, Türkiye–AT Karma Parlamento Komisyonunda boş bulunan üyelik için Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu aday gösterilmiştir.

Siyasî parti grubunca aday gösterilen üyenin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 inci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

287 sıra sayılı raporu okutuyorum:

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/15) (S. Sayısı : 287) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ekim 1996 ayı başında mevcut para : 1 323 986 039 000.-

Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para : 8 181 185 566 000.-

Toplam : 9 505 171 605 000.-

Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para : 9 358 916 694 000.-

Ocak 1997 başında bankada mevcut para : 146 254 911 000.-

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarına ait hesapları incelendi;

Ekim 1996'da Ziraat Bankasındaki 1 323 986 039 000 Türk Lirası mevcudu ile Ekim, Kasım, Aralık 1996 aylarında Hazineden 8 181 185 566 000 Türk Lirası alınarak bankadaki hesaba yatırılan meblağın ceman 9 505 171 605 000 Türk Lirası olduğu, mevcuttan sarf olunan 9 358 916 694 000 Türk Lirası tenzil edildikten sonra, Ocak 1997 başında kasa mevcudunun 146 254 911 000 Türk Lirasından ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Başkan

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bursa

ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, 288 sıra sayılı raporu okutuyorum:

2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 1997 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/16) (S. Sayısı : 288)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ocak 1997 ayı başında mevcut para 146 254 911 000

Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para 4 317 041 754 000

Toplam 4 463 296 665 000

Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para 4 423 443 900 000

Nisan 1997 başında bankada mevcut para 39 852 765 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarına ait hesapları incelendi.

Ocak 1997'de Ziraat Bankasındaki 146 254 911 000 Türk Lirası mevcudu ile Ocak, Şubat, Mart 1997 aylarında Hazineden 4 317 041 754 000 Türk Lirası alınarak bankadaki hesaba yatırılan meblağın ceman 4 464 296 665 000 Türk Lirası olduğu, mevcuttan sarf olunan 4 423 443 900 000 Türk Lirası tenzil edildikten sonra, Nisan 1997 başında kasa mevcudunun 39 852 765 000 Türk Lirasından ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Başkan

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bursa

ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – İçişleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Ağrı Milletvekili Celal Esin aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Samsun Milletvekili Cemal Alişan aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyelik için, Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonlarda yeni göreve seçilen arkadaşlarıma çalışmalarında başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Şükrü Sina Gürel'in, gündemdışı konuşmasından sonra, kendisine, Hükümet adına cevap veren Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün tarafından, yalan beyanda bulunduğu şeklinde bir sataşma hakkı doğduğundan bahisle söz talebi vardı. Benim yaptığım tespitlere göre, Sayın Esengün, Sayın Gürel'in kendisinin yalan söylediği iddiasında bulunmadı; ancak, bu haberleri yayımlayan basın organlarının, medyanın yalan haberler ortaya attığını ifade etti. Bu durumda, İçtüzüğümüze göre Sayın Gürel'e, sataşmadan dolayı söz vermem mümkün değildir; bu haberleri yayımlayan organlarla ilgili bir konu vardır.

Ayrıca, Sayın Bakan, yazılı soru önergelerinin, Meclis Başkanlığından Hükümete intikal etmediğini ifade ettiler; fakat, bu konuda, gündemimizde henüz cevaplanmamış soru önergeleri bulunduğunu da tespit etmiş bulunuyorum. Herhalde Hükümetimiz, bu duyarlı konuda, en kısa zamanda cevap vermek suretiyle, bu tartışmaya açıklık getirecektir.

Şimdi, Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu - Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kartamonu- Cide İlçe Şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..Genel Kurul Salonunda hazır bulunmuyorlar.

Bu soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibinin söz istemi var mı?..Sayın Çakıroğlu Genel Kurul salonunda bulunmuyorlar.

2. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney İlçesi - Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli- Güney İlçesi- Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Sözlü soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmuyor.

Sözlü soru önergesi, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Yenicekent - Ertuğrul - Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney - Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)

BAŞKAN – 3 üncü sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli - Yenicekent - Ertuğrul - Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney - Parmaksızlar yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüğüzün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi söz istiyor mu?.. Önerge sahibi Genel Kurul salonunda bulunmuyor.

4. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney - Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli - Güney - Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır değil.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi Genel Kurul salonunda bulunmadığından, kendisine söz veremiyorum.

5. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Güney Şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Sayın Turizm Bakanı yahut Turizm Bakanı adına soruya cevap verecek Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmadığından, önergeyi görüşemiyoruz.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

6. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Güney - Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli - Güney - Ertuğrul Köyü trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi Genel Kurulda hazır bulunmadığından söz veremiyorum.

7. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesini görüşmeye başlıyacağız.

Önergeyi cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Genel Kurulda hazır bulunmuyor.

Bu durumda, bu soru önergesi, üç birleşim içinde görüşülememiştir.

Üç birleşim içinde cevaplandırılmayan bu önerge de, İçtüzüğün 98 inci maddesi gereğince, yazılı soru önergesine çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibinin söz istemi var mı? Önerge sahibi Genel Kurul salonunda bulunmuyor.

8. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, Malezya’da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/321)

BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, Malezya'da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.

Önergeyi Başbakan adına cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyor.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 05.08.1996

Zerrin Yeniceli

İzmir

1- Malezya'daki Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına, parlamenter olmadıkları halde, Refah Partili kadınların temsilci olarak gönderilmesini kim sağlamıştır?

2- Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyetini temsilen gönderilen asıl delegasyonun, gözlemci konumuna düşürülmesinden kimler sorumludur?

3- Konferans Sekreteryasına Devlet Bakanı Abdullah Gül'ün makamından, Türkiye'deki hükümet değişikliği nedeniyle çekilen faksın asıl gerekçesi nedir?

BAŞKAN – Sözlü soru önergesini Başbakan adına cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün...

Buyurun Sayın Esengün. (RP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İzmir Milletvekili Sayın Zerrin Yeniceli'nin biraz önce okunan soru önergesinin cevaplarını arz ediyorum.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Malezya Hükümeti, Refah Partisi Genel Merkezine göndermiş olduğu faks mesajıyla 29-31 Temmuz 1996 günlerinde yapılacak olan II. Uluslararası Müslüman Kadın Parlamenterler Toplantısına katılmak üzere Refah Partisini temsilen üç delege adının bildirilmesini istemiştir. Bunun üzerine, Refah Partisi Kadın Komisyonları Başkanlığı tarafından, üç adayın ismi, organizasyonun yetkili kuruluşlarına faksla bildirilmiştir.

Söz konusu toplantının organizasyonu Malezya Hükümeti tarafından yapılmıştır. Türkiye'den giden asıl delegasyonun gözlemci durumuna düşürülmesi konusunun muhatabı Hükümetimiz veya Sayın Başbakanımız değildir.

Konferans Sekreteryasına, Devlet Bakanı Sayın Abdullah Gül'ün makamından, soru önergesinde bahsedilen şekilde herhangi bir faks çekilmemiştir. Davet faksı örneği ektedir, sayın soru sahibi isterlerse arz edebilirim.

Konuyu, Yüce Heyetin bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önerge sahibinin bir diyeceği yok.

Soru cevaplandırılmıştır.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, gerçi soruyla ilgim yok; ama, olayın muhataplarından birisi olarak, bu konuda, Hükümetin, bu bilgileri aldıktan sonra, Malezya Hükümeti indinde, Konferans Sekreteryasıyla ilgili olarak, niçin o heyetin bu duruma düşürüldüğü konusunda herhangi bir girişimleri olmuş mudur?

BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekili, biliyorsunuz şu anda sözlü soruların görüşmesine başlamış bulunuyoruz. Bu aşamada, bu tarzda bir soruyu Hükümete yöneltebilmem mümkün değil. Soru sahibi Genel Kurul salonunda olsaydı, bu tarzda bir soru yöneltme imkânı vardı. Başka müzakerelere benzemiyor; onun için, bu sorunuzu Hükümete yöneltemeyeceğim.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, İçtüzüğe göre sual etsinler, cevap verelim.

BAŞKAN – Tutanaklara geçti efendim.

9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, SSK Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in cevabı (6/322)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 9 uncu sırada yer alan, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın, SSK Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önerge sahibi?.. Genel Kurul salonunda bulunuyorlar.

Şimdi, soru önergesini tekrar bilgilerinize sunuyoruz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Rüştü Taşar

Gaziantep

1- Kanal D Televizyonunda "Gecenin İçinden" programında kamuoyuna yansıyan, SSK Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu ifade edilen tecavüz olayıyla ilgili soruşturma başlatılmış mıdır?

2 - Adlî takip yapılmakta mıdır?

3 - Daha önceleri de vuku bulduğu ifade edilen tecavüz olayları ve bazı ahlaksız davranışlar için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Önergeyi cevaplamak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Çelik. (RP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar tarafından verilen Sosyal Sigortalar Kurumu Okmeydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Sigortalar Kurumu Okmeydanı Hastanesi İntaniye Servisinde, Hepatit B tanısıyla tedavi görmekte olan Nagihan Erdemir'e yapılan ve çeşitli basın organları tarafından kamuoyuna yansıtılan tecavüz olayıyla ilgili olarak, 5 Ağustos 1996 tarihinde, Sosyal Sigortalar Kurumunca başlatılan idarî soruşturma sonuçlandırılmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu soruşturma sonucunda, kurum müfettişleri tarafından düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulunun 4.10.1996 tarih ve 3571 sayılı Kararıyla, söz konusu hastane baştabibi Prof.Dr.Dursun Akdemir görevinden alınarak, aynı hastanede uzman tabip olarak görevlendirilmiştir.

Ayrıca, olayda zanlı olarak adı geçen hastane görevlisi, esasen, hastanedeki görevine atanmadan önce, işe alınmasına engel ruhî hastalıkları olan bir kişi olduğunun tespit edilmesi nedeniyle, işten çıkarılmıştır.

Olayla ilgili adlî soruşturma ise, Şişli Cumhuriyet Savcılığınca sürdürülmüş olup, Sosyal Sigortalar Kurumuna intikal eden bilgilere göre, adlî tıpta yapılan DNA testi karşılaştırmaları sonucunda, zanlının, gerçek fail olduğu tespit edilememiştir.

Diğer taraftan, benzeri olayların meydana gelmemesi için, SSK Okmeydanı Hastanesiyle, olayın meydana geldiği klinikte gerekli emniyet tedbirleri alınmıştır. Bu çerçevede, zemin kattaki intaniye kliniğinde, hastaların yakınlarıyla pencerelerden görüşme yapmaları uygulamasına son verilerek, görüntülü telefon sistemiyle görüşmeler yapılmaya başlanmış, böylece, klinik giriş çıkışlarıyla, çevresi tam olarak kontrol altına alınmıştır.

Kliniğin açılabilir durumdaki pencerelerine korumalı, sabit kafesler yaptırılmıştır. Çok geniş bir alan içerisinde bulunan hastanenin tüm çevresine ihata duvarı yapılması için gerekli ödenek çıkarılmış olup, inşaat başlamak üzeredir. Hastanenin talebi üzerine, Şişli Emniyet Müdürlüğü tarafından hastanede sürekli olarak sivil ekipler bulundurulmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, hastanede bir polis noktası kurulması çalışmaları son aşamaya gelmiş bulunmaktadır.

Bilgilerinize saygıyla arz ederim.

Bu konuyu açıklama fırsatı verdiği için, Sayın Taşar'a da teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden ayrılmayın efendim. İçtüzüğe göre, belki, soru sahibinin yerinden soracağı ilave bir şey olabilir.

Buyurun Sayın Taşar.

MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır.

10. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/323)

BAŞKAN – 10 uncu sırada, Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, çiftçilerin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin, Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Soru önergesini cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunuyorlar.

Soru önergesini tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince, aşağıdaki sorularımın, sözlü olarak, Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Tevfik Diker

Manisa

Sorular:

1- Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerinden kredi alan çiftçilerimizin, bu yıl itibariyle, her iki kuruluşa borçları var mıdır; varsa, tutarı ve borçlu çiftçi sayısı ne kadardır?

2- Borçlu olan çiftçilerimizin bu borçlarının tahsili için herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

3- İcra yoluyla tahsilata uğrayan çiftçimiz var mıdır?

4- Çiftçimizin içerisinde bulunduğu ekonomik darboğazı aşması için Hükümetinizin herhangi bir çalışması var mıdır?

5- T.C. Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerinin bu yıl çiftçilerimize verecekleri kredi miktarları belirlenmiş midir?

BAŞKAN – Sözlü soruyu cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün; buyurun.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker'in, biraz önce arz edilen sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca doğrudan ve tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla, kullandırılan kredilere ait 1996 Ağustos ayı bakiyeleri şu şekildedir:

Ziraat Bankasınca doğrudan açılan krediler; normal krediler 92 trilyon 494 milyar lira, idarî krediler 1 trilyon 275 milyar lira, kanunî krediler 3 trilyon 178 milyar lira. Kredilerden yararlanan çiftçi sayısı 837 660 kişi.

Tarım kredi kooperatiflerince ortaklarına açılan krediler; normal krediler 56 trilyon 798 milyar lira, idarî ve kanunî krediler yok.

Toplam olarak, 149 trilyon 292 milyar lira normal kredi, 1 trilyon 275 milyar lira idarî kredi, 3 trilyon 178 milyar lira da kanunî kredi kullandırılmıştır.

Ziraat Bankasınca, Manisa İline, doğrudan ve tarım kredi kooperatifleri aracılığı ile kullandırılan kredilere ait 1996 Ağustos ayı bakiyeleri ise şöyledir:

Doğrudan açılan krediler: 4 trilyon 731 milyar lira normal kredi, 68 milyar lira idarî kredi, 90 milyar lira kanunî kredi olmak üzere, 5 trilyon liraya yakın bir meblağ, toplam 94 270 çiftçiye kullandırılmıştır.

Tarım kredi kooperatiflerince ortaklarına açılan krediler: 2 trilyon 464 milyar lira normal kredi olarak kullandırılmıştır; idarî ve kanunî kredi mevcut değildir.

Manisa İlinde, 1996 yılı ağustos ayı sonu itibariyle kullandırılan toplam normal kredi 7 trilyon 197 milyar lira, idarî kredi 68 milyar lira, kanunî kredi 90 milyar liradır.

Tarımsal kredilerin açılış maksadına uygun olarak kullandırılması ve vadesinde geri dönüşlerinin sağlanması esastır. Açılan tarımsal krediler, vadesinde ödenmemesi halinde, üç ay süreyle idarî takip hesaplarında izlenmekte, bu süre zarfında da tahsil edilememesi halinde yasal takibe geçilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca doğrudan kullandırılan kredilerde ortalama tahsilat oranı yüzde 93; tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan kredilerde ise, ortalama tahsilat oranı yüzde 78 civarındadır. Manisa İlinde kullandırılan kredilerin tahsilat oranı ise, yüzde 98'dir.

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca doğrudan kullandırılan tarımsal kredilere ait kanunî takip hesaplarında kayıtlı alacak miktarı 3,2 trilyon liradır. Bu miktarın toplam kredi bakiyesi içerisindeki oranı yüzde 3,3'tür. Ziraat Bankasınca, Manisa İline doğrudan kullandırılan tarımsal kredilere ait kanunî takip hesaplarında kayıtlı alacak miktarı 90 milyar liradır. Bu miktarın, Manisa İline ait toplam kredi bakiyesi içerisindeki oranı yüzde 1,8'dir. Alacakların, yasal yollardan takip ve tahsiline çalışılmaktadır.

1996 yılında, tabiî afetlerden, ekiliş ve ürünleri ile mevcut hayvan varlığı en az yüzde 40 oranında zarar gören ve durumları il hasar tespit ve ihtiyaç komisyonlarınca belirlenen çiftçilerin, Ziraat Bankası Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve tarım kredi kooperatiflerine olan 1996 vadeli ziraî kredi borçlarının vade tarihinden itibaren bir yıl süreyle faizsiz olarak ertelenmesine ilişkin 96 / 8575 sayılı Bakanlar Kurulu kararı, 13 Ekim 1996 tarih ve 22786 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca da, çiftçimizin, içinde bulunduğu ekonomik darboğazı aşması için yardımcı olunmaktadır. Örneğin, tarımsal işletme kredilerinde, çiftçilerden, faaliyetlerini devam ettirdikleri sürece, sadece dönem faizi alınmakta, anapara tahsili ise, herhangi bir limit artışı talep edilmediği sürece yapılmamaktadır. Kuraklık, hastalık veya herhangi bir sebeple tarımsal işletme ve ürünleri en az yüzde 40 oranında hasara uğrayan üreticilerin günü gelmemiş borçları 1 yıl süreyle ertelenebilmektedir.

Dinar İlçesi ve civarında meydana gelen deprem afeti nedeniyle ürünleri, hayvanları, tarımsal işletmeleri zarar gören üreticilerin Ziraat Bankasına olan borçları, Banka Yönetim Kurulu kararıyla ertelenmiştir.

Ziraat Bankasınca ve tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla çiftçilerimize verilebilecek kredi miktarları 1996 yılı programıyla belirlenmiştir. Buna göre, Ziraat Bankasınca doğrudan çiftçilere verilecek kredi miktarı 157 trilyon 700 milyar lira, tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla verilebilecek kredi miktarı 109,5 trilyon lira, tarım içerikli kredilerde verilebilecek miktar ise 245,5 trilyon liradır. Manisa İlindeki çiftçilere Ziraat Bankasınca doğrudan verilebilecek kredi miktarı, 1996 yılı sonu itibariyle, yaklaşık 7,6 trilyon olarak belirlenmiştir.

Durumu bilgilerinize saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi?.. Genel Kurul salonunda bulunmuyor.

Önerge cevaplandırılmıştır.

Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

11. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Ordu’nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Beldesi Belediye Başkanının DYP’ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)

BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmuyor.

Soru ertelenmiştir.

12. – Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk’ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı yaz okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/325)

BAŞKAN – 12 nci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk'ün Millî Gençlik Vakfının açtığı Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

16.9.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Gençlik Vakfının açtığı Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin sözlü soru önergesi, Sayın Başbakan tarafından cevaplandırılmak üzere ilişikte sunulmuştur.

Gereğini saygıyla arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Trabzon

Sözlü Soru Önergesi

1 Eylül 1996 akşamı Interstar Televizyonunda yayınlanan bir habere göre, Refah Partisinin gençlik örgütü Millî Gençlik Vakfının ilkokul öğrencilerine din eğitimi vermek amacıyla açtığı Yaz Okulunun Gülhane Parkındaki mezuniyet töreninde, mahkemelerde dolandırıcılık ve cinayet sanıklarının rüşvetle kurtulduğunu, insanlara Kur'an-ı Kerim öğretenlerin ise en büyük suçlu sayılarak idam cezasına çarptırıldığını gösteren bir temsil sahnelenmiş; arkasından, umudun silahlarda olduğunu, mukaddes dava için insanların canlarını feda etmeleri gerektiğini belirten şiirler okunmuştur.

1- Anılan Yaz Okulu için hangi makamdan izin alınmıştır?

2- Öğrencilerini laik devlet karşıtı bir ideolojinin militanları olarak yetiştiren bu Vakıf ve yöneticileri hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hangi işlemler yapılmıştır?

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Trabzon

BAŞKAN – Önergeyi cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Esengün. (RP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki; Millî Gençlik Vakfı, sayın soru sahibinin soru önergesinde belirttiğinin aksine, Refah Partisinin gençlik örgütü değildir.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) – Öyledir, öyle!..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Millî Gençlik Vakfı, tamamen yasalar çerçevesinde kurulmuş ve faaliyet gösteren bir vakıftır. Vakıf senedindeki ifadeye göre aynen arz edeyim, adı geçen vakfın -en kısa ifadeyle- amacı: "Şahsiyet ve iç bünye kökünde millî ruha, usul ve müspet bilgi dallarında müspet akla ermek şeklindeki dünya görüşüne uygun ve sadece fikir, sanat ve ilim çerçevesinde kucaklayıcı ve yürütücü bir millî gençlik yetişmesini sağlamaktır.

Genç nesillerin millî gençlik vasıflarıyla yoğurulması ve gayelerinin gerçekleşmesi için kanun ve yetkili mercilerin müsaadeleri nispetinde mektepler açmak, meslekî ve kültürel kurslar açmak, konferanslar tanzim etmek vakfın bu amaç doğrultusunda yapacağı faaliyetler arasında yer almaktadır.

Vakıf senedinde yer alan bu hükümlere göre vakfın yaz okulu açması mümkün olup, vakfın böyle bir faaliyette bulunabilmesi için ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almasına gerek bulunmamaktadır.

Vakfın gayesinin gerçekleştirilmesi için yapılan faaliyetler, vakıf ve yöneticileri hakkında herhangi bir işlem yapılmasını gerektirmemektedir. Bu faaliyetler esnasında, vakıfların kuruluşunu ve işleyişini belirleyen 903 sayılı Kanun ile bu Kanunun uygulanmasını gösterir tüzük hükümlerinin ihlal edilmesi halinde, vakıf ve yöneticileri hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğünce gerekli yasal işlemlere başvurulabilmektedir."

Ayrıca, soru önergesine konu olan olayla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına herhangi bir ihbar intikal etmemiştir, herhangi bir işlem de yapılmamıştır.

Durumu, sayın soru sahibinin ve Yüce Heyetin bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan; bir saniye kürsüden ayrılmayın...

Soru sahibi Hikmet Sami Türk bir ek talepte bulunacak zannediyorum.

Buyurun.

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın yaptığı açıklamadan tatmin olmadım; çünkü, bizde, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre, din eğitimi ve öğretimi yapan özel öğretim kurumları açılamaz. Oysa Millî Gençlik Vakfı, bir yaz okulu düzenlemiştir ve orada din öğretimi yapılmıştır. Kursun sonunda ise, bir oyun sahnelenmiştir; bu oyunda birtakım suçlar işlenmiştir. Benim tespitime göre, bu suçlar, Türk Ceza Kanununun 159 maddesindeki adliyenin manevî şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif, 311 inci maddesindeki suç işlemeye tahrik ve 312 nci maddenin ikinci fıkrasındaki halkı, din farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik suçlarıdır. Bunlar hakkında cumhuriyet savcılığının herhangi bir işlem yapmaması şaşırtıcıdır. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, Millî Gençlik Vakfı hakkında herhangi bir işlem yapmaması da şaşırtıcıdır.

Bu oyun, Interstar Televizyonu haberlerinde yayınlanmıştır. Ben, sorumun, bugün, burada cevaplandırılacağını bilseydim, bandı da birlikte getirebilirdim; ama, orada söylenen sözler yanımdadır, bunu okuyabilirim de; ama, şunu söyleyeyim; mevcut kanunlara aykırı olarak din öğretimi yapılmıştır ve kursun sonunda düzenlenen müsamerede, gösteride açıkça suç işlenmiştir. Gençler laik cumhuriyet karşıtı bir eğitim sürecinden geçirilmiştir; oynanan piyes açıkça bunu ortaya koymuştur.

Bu bakımdan, bu Vakfın yöneticileri hakkında herhangi bir kovuşturma yapılmaması ve denetim organının hareketsiz kalması son derece yadırganıcıdır, şaşırtıcıdır. Bu konuda, görevli savcının ve denetim makamı olarak Vakıflar Genel Müdürlüğünün, yasaların öngördüğü işlemleri yapmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türk.

Sayın Bakan, bu açıklamaya vereceğiniz bir cevap var mı?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Kısaca şunu arz edeyim. Biraz evvel de arz ettiğim gibi, Millî Gençlik Vakfının yasalara aykırı herhangi bir eylemi veya çalışması tespit edilememiştir. Bu değerlendirmeler, sayın soru sahibinin kişisel değerlendirmeleridir.

Türkiye, bir hukuk devletidir; yasalara aykırı yapılacak her türlü iş, muhakkak ki, gereken soruşturmaya, gereken cezalandırmaya muhatap olur. Dolayısıyla, bugüne kadar, bu konuda yetkili merciler tarafından bir işlem yapılmadığına göre -bizim itibar etmemiz gereken resmî mercilerin eylemleridir, hareketleridir- ortada bir suçun olmadığı vakasını kabul etmek durumundayız.

Saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın Hikmet Sami Türk'ün bugünkü açıklamaları çerçevesinde, kanuna aykırı bir durum varsa, ilgili savcılar ve ilgili kamu kurumları gerekli duyarlılığı göstereceklerdir.

13. – Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/326)

BAŞKAN – 13 üncü sıradaki, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Önceki açıklamalarınızda yer alan ziraî ve hayvancılık kredi faizlerinin alınmaması konusundaki düşüncenizi uygulamaya ne zaman koyacaksınız?

Kredi faiz oranlarının düşürülmesi konusunda çalışmanız var mı?

Süte teşvik primleri ödenecek mi?

Miktarını artırmayı düşünüyor musunuz?

Kâzım Üstüner

Burdur

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanlık Divanı Üyesi

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Esengün.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Burdur Milletvekili Sayın Kâzım Üstüner tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen soru önergesine ilişkin cevabı arz ediyorum:

Bilindiği üzere, tarım kesiminin tabiat şartlarına oldukça bağımlı olması dolayısıyla, muhtelif zamanlarda doğal afetlerden zarar gören çiftçilere tarımsal destekleme politikasının bir aracı olarak çeşitli kanun ve kararnamelerle kredi kolaylıkları sağlanmakta veya kredi borçlarının ertelenmesi yoluna gidilmektedir.

Bu konudaki en son gelişme -1 Ekim 1996 tarih ve 96/8575 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla- 1996 yılında tabiî afetlerden, ekiliş ve ürünleri ile mevcut hayvan varlığı en az yüzde 40 zarar gören çiftçilerin, Ziraat Bankası, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerine olan 1996 vadeli ziraî kredi borçlarının vade tarihinden itibaren bir yıl süreyle ertelenmesidir. Söz konusu kararname çerçevesinde, borç ertelenmesinden dolayı meydana gelecek gelir kayıpları, ilgili kuruluşlara Hazinece nakden ödenecektir.

Ayrıca, 1995 yılında çıkarılan 95/4106 sayılı Kanun kapsamında, çiftçilerin, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Toprak Mahsulleri Ofisine, Türkiye Ziraî Donatım Kurumuna ve Orman ve Köyişleri Genel Müdürlüğüne olan birkısım borç faizlerinin silinmesi imkânı getirilmiş ve bu uygulama nedeniyle, Hazine tarafından, anılan kuruluşlara görev zararı olarak 1996 yılı bütçesinden 7,6 trilyon lira ödenmiş bulunmaktadır.

Esasen, tarım kesiminin tek finansörü durumunda olan Ziraat Bankası, mevcut piyasa faizlerinin yüzde 110, yüzde 120 düzeyinde seyrettiği bir ortamda, Hazinenin sübvansiyonu olmaksızın, yüzde 34,55 düzeyinde düşük bir faiz uygulayarak çiftçimize tarımsal kredi kullandırmaktadır.

Kaynaklarının yüzde 85'i gibi büyük bir bölümünü, reel olarak, negatif faiz oranı üzerinden tarım kesimine kanalize eden Banka, bu işlevinin yanı sıra, çeşitli kararnamelerle kendisine verilen tarımsal destekleme görevlerini de yerine getirmektedir. Üstlenilen bu görevler dolayısıyla doğan zararların, kısıtlı bütçe imkânları nedeniyle Bankaya zamanında ödenememesi, Bankanın kaynak ve likidite yapısını olumsuz yönde etkilemektedir. Zira, çeşitli kararnamelerle verilen görevler nedeniyle, Bankanın, Hazineden olan görev zararı alacağı, 1995 yılı sonu itibariyle 192 trilyon lira civarında olup, bu rakamın, 1997 yılı sonu itibariyle 300 trilyon lirayı aşacağı tahmin edilmektedir.

Bu itibarla, tarımsal kredi faizlerinin düşürülmesi veya silinmesi hususu, 1997 yılında ekonomide sağlanacak olumlu gelişmelere bağlı olarak değerlendirilebilecektir.

Süt üreticilerine, Para Kredi ve Koordinasyon Kurulunun 95/11 sayılı tebliği çerçevesinde, beher litre için 3 000 Türk Lirası teşvik primi ödenmektedir. Söz konusu tebliğ kapsamında, 1996 yılının ilk altı ayında, üreticilere 2 trilyon 771 milyar lira tutarında ödeme yapılmıştır. Anılan ödemeler, Hazine Müsteşarlığı bütçesine konulan ödenekten karşılanmakta olup, ödenek yetersizliği nedeniyle gecikmeli olarak gerçekleştirilebilmektedir.

Mevcut bütçe uygulaması çerçevesinde, teşvik miktarının artırılması imkân dahilinde olmayıp, ilave ödenek tahsis edilmesi halinde, bekleyen taleplerin karşılanmasına çalışılacaktır.

Konuyu, Yüce Heyetinizin bilgilerine saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru sahibinin söyleyeceği ek bir şey var mı?

KÂZIM ÜSTÜNER (Burdur) – Var efendim.

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Üstüner.

KÂZIM ÜSTÜNER (Burdur) – Sayın Başkan, Sayın Başbakan bir demecinde "tarımsal kredi faizlerinin alınmayacağını" açıklamıştı. Ancak, aradan birbuçuk yıl geçmesine rağmen, alınmaması bir yana, kredi alan üreticilerin ödeyemedikleri kredilerinin yüzde 43 olan faiz oranı yüzde 73'e çıkarılmıştır. Sayın Bakan "yüzde 34 faiz uygulandığını" söyledi. Normal prosedürde yüzde 43'tür; ancak, vatandaşa yansıyan bölüm, bugün için yüzde 73'e ulaşmıştır. Bu yönüyle binlerce üreticimiz icra aşamasındadır; özellikle geçtiğimiz yılda, delidana hastalığından dolayı, hayvancılık kredisi alan üreticilerimiz zor durumdadır.

Süte teşvik primleri altı aydan beri ödenmemektedir. 3 000 lira olan teşvik priminin günün şartlarına uyarlanması gerekir.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

BAŞKAN – Sayın Bakan, ilave bir cevabınız var mı?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Tabiî, bütün bu konular, Hükümetimiz tarafından, Ziraat Bankası yetkilileri ve Tarım Bakanlığı tarafından değerlendirilmektedir. 1997 yılı, inşallah çiftçimizin yüzünün güldüğü, bu sorunların halledildiği bir yıl olacaktır.

Teşekkürlerimi arz ediyorum.

BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır.

14. – Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)

BAŞKAN – 14 üncü sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develinin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyor.

Soru ertelenmiştir.

15. – Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

BAŞKAN – 15 inci sırada yer alan, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine geçiyoruz.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmamaktadır.

Soru ertelenmiştir.

16. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Libya ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/333)

BAŞKAN – 16 ncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Libya ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi bulunmaktadır.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Hazır bulunuyorlar.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soru önergemin, Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular:

1. Her fırsatta Türk düşmanlığı yapan Libya lideri Kaddafi'nin, Türkiye Cumhuriyetinin 2 Bakanının ülkesini ziyaret ettiği bir zamanda "Türkler Kürtleri boğazlıyor" gibi saçma sapan demeçler vermesine rağmen, Sayın Başbakan hangi amaçla Libya'yı ziyaret etmektedir?

2. Türkiye Cumhuriyeti kabile bir devlet değildir. Sayın Başbakanın Libya ziyaretiyle Türkiye Cumhuriyetinin onuru hiçe sayılmıyor mu?

3. Libya ziyaretinin ardında, daha önce basına da yansıdığı gibi, "Libya'dan RP'ye gönderilen çeklerin" diyet borcu mu yatmaktadır?

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım.

Sayın Okuyan'ın soru önergesinde, Libya lideri Kaddafi'nin, "Türkler Kürtleri boğazlıyor" gibi saçma sapan demeçler verdiğinden bahsediliyor. Eğer, bu sözler söylenmişse, tabiî ki, saçmalamıştır; ancak, aynı Kaddafi'nin Sayın Başbakanımız hakkında söylediği iddia edilen birtakım sözleri, Meclis huzuruna, bugünlerde, muteber sözler olarak getiriliyor; bu da dikkat çekici bir konudur.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Başbakan muteber olarak oraya kadar gidiyor!

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bir tarafta, söylediği sözler saçma sapan olarak tavsif edilecek, bir diğer tarafta, söylediği iddia edilen birtakım başka sözlerin hesabı Başbakandan, Hükümetten sorulacak... Bu çelişki içinde olmamamız lazım.

Sayın Başbakanımızın hangi amaçla Libya'yı ziyaret ettiği yolunda yeterli açıklamalar aylardan beri yapıldı, kamuoyu bu konuda bilgilendirildi, Mecliste, verilen bir gensoru vesilesiyle, bu konu, enine boyuna tartışıldı. Bunun dışında yeni bir bilgi vermeye gerek bulunmamaktadır.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Komite Konseyinin bir dahaki toplantısı ne zaman?!

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Yapılan dış gezilerde, Sayın Başbakanın veya bakanların olsun, yegâne kıstası, ülkemizin menfaatlarının gözetilmesidir. Libya gezisi de bu düşünceyle yapılmıştır.

Birkısım basında yıllardan beri yer alan birtakım yalanların, birtakım iftiraların, Sayın Milletvekilinin soru önergesine kadar yansıması da üzüntü verici bir davranıştır. Yıllardan beri söylenen; ama, bir türlü kanıtlanamayan ve iftiradan öteye gitmeyen, Libya'dan Refah Partisine gönderilen çekler iddiasını, Sayın önerge sahibinin, Hükümete, bir soru önergesi şeklinde tevcih etmesini, maalesef, milletvekilinin saygınlığıyla bağdaştıramıyorum. (ANAP ve CHP sıralarından gürültüler)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Alırken bağdaştırıyorsunuz da sorarken mi bağdaştıramıyorsunuz!

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden ayrılmayın efendim.

Şimdi, Libya seyahatinin neden yapıldığına dair ikinci soruya verdiğiniz cevapta "bu soru, kamuoyu önünde bilinmektedir; başka vesilelerle de, gensoru vesilesiyle de anlatılmıştır" buyurdunuz. Bu, sorunun cevaplandığı anlamına gelmez.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Hayır... İkinci maddeye...

BAŞKAN – Bir sözlü soru önergesi varsa, İçtüzüğe göre, soru sahibine, Genel Kurulda onun özel cevabının verilmesi gerekir. Kastınızı anlıyorum; ancak, kamuoyunun, bir konuyu -sorunun geç cevaplandırılması dolayısıyla- daha önce öğrenmiş olması, sorunun cevaplandırılması zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.

Şimdi, soru sahibinin ilave söyleceklerini tespit etmek istiyorum.

Buyurun Sayın Okuyan.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan, öncelikle Sayın Bakana teşekkür ediyorum; bizleri, çok değerli bilgilerle tenvir ettiler, aydınlattılar! Bayağı aydınlanmış olduk!

Sayın Bakan benim sorularımı beğenmeyebilir; ama, soru önergesi verilmesine sebep olan konuların sorulmasını milletvekilliği saygınlığına bağlamasını hayretle karşıladım. Eğer, bu Parlamento çatısı altında, milletvekilliğinin saygınlığından söz edeceksek, o konuyla ilgili, öncelikle tartışılması lazım gelen, bazı Refah Partili milletvekillerinin yaptığı icraatlardır ve konuşmalardır...

BAŞKAN – Sayın Okuyan, soru önergeniz çerçevesinde Sayın Bakana soracağınız bir ilave husus varsa, onları tespit edeceğim.

Diğer konuyla ilgili başka söz isteyebilirsiniz; ama, konu içinde kalalım lütfen.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Benim bu soru önergemi verdiğim tarih, Sayın Başbakanın Libya gezisinde olduğu tarihtir; yani, Libya gezisinde meydana gelen rezaletler, daha henüz o sorunun verildiği tarihte ortaya çıkmamıştır. Sadece, daha önce, çok kısa bir müddet önce, Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsilen, iki bakan arkadaşımızın, Libya gezisinde, gözlerinin önünde cereyan eden olaylarla ilgili, ilintili olarak böyle bir gezinin nasıl yapılabildiğini sordum. Kaldı ki, o soruya verilen cevabı bırakın, hemen, bu soruyu sorduğum günden sonra gerçekleştirilmiş olan Libya'daki rezaletler ve Türk Milletinin orada uğramış olduğu hakaretler, bütün Türkiye'nin, Türk Milletinin gözleri önünde birer gerçektir.

Orada, bugüne kadar hâlâ cevaplandırılmamış olan birçok soru vardır. Orada, Kaddafi'nin Sayın Erbakan'la görüşmelerinde ve en son, yine, geçtiğimiz günlerde bir televizyondaki -demin, Sayın Bakan ona da atfen bir cümle sarf etti- İslam Halk Komutanlığının Yardımcısı olarak Erbakan'ın hâlâ o sıfatı taşıdığı yolundaki iddialarda, Sayın Erbakan'ın bugüne kadar, 200 günü geçmiş olduğu halde bu konuda cevap vermemesini de kınadığımı belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Okuyan, bu son söylediğiniz cümleler, sizin soru önergenizle ilgili değil; siz, kendi önergenizle ilgili, Sayın Bakanın verdiği cevapta yeterli aydınlığa kavuşmayan bir husus varsa, onu söyleyeceksiniz; Sayın Bakanı da onun için kürsüde tutuyorum.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Bakan benim sorduğum soruların cevabını burada vermedi ki. Yani, vermiş olduğu cevap, sadece, oraya çıkıp bu sorunun cevaplandırılması işlemine katkıda bulunmaktan ibaret.

BAŞKAN – Sizi tatmin etmemiş oluyor Sayın Bakanın cevabı...

Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, bu açıklamaya vereceğiniz bir cevap var mı?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başkanım, şunu arz edeyim ki, zannediyorum, sayın soru sahibine biz ne kadar cevap versek yine tatmin olmayacak, yine de, bu, birtakım peşin fikirle söylediklerini söylemeye devam edecek.

Bu konu defalarca televizyonlarda izah edildi, Meclis kürsüsünde izah edildi; gensoru verdiniz, gensoru vesilesiyle, burada enine boyuna tartışıldı. Biraz evvel izah ettim; ama, siz, hâlâ, o birtakım yanlış kanaatlerde ısrarlıysanız, ona da bizim yapacak bir şeyimiz yoktur; siz, yanlışta devam edin Sayın Okuyan!

Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Siz de doğrularınızda devam edin!

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Siz de kendi yanlışınızda devam edin!

BAŞKAN – Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorularla ilgili görüşmelerimizde, son sorunun görüşmelerine başlıyoruz.

17. – Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/336)

BAŞKAN – 17 nci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunuyorlar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı soru önergemin Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular:

1 - Sayın Başbakanın skandal Mısır ziyaretinde, Kahire'deki karşılama töreninde Türk Bayrağının göndere çekilmediği iddiaları doğru mudur?

2 - Kahire'de yaşanan Türk Bayrağı skandalına Sayın Başbakan neden tepki göstermemiştir?

3 - Sayın Başbakanın Mısır'a yaptığı gezi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının resmî ziyareti midir, yoksa Sayın Erbakan'ın saltanat gezisi midir?

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Deveyle kervan ziyareti!..

BAŞKAN – Soru önergesini cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Esengün.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı arz ediyorum.

1 inci ve 2 nci sorunun cevabını arz ediyorum:

Mısır ziyareti konusunda, basınımızda yer alan haberlerin aksine, heyetimizin havaalanında karşılanmasında ve uğurlanmasında protokol bakımından bir eksiklik olmamıştır. Mısır makamları, ülkelerinin protokol uygulamaları çerçevesinde, havaalanlarında yapılan törenlerde, devlet başkanı ziyaretleri dışında göndere bayrak çekilmediğini ifade etmişlerdir. Diğer taraftan, Mısır tarafı, yerleşmiş uygulamanın aksine, güneş battıktan sonra Kahire'ye varan heyetimizi askerî törenle karşılamıştır. Anılan makamlar, bunun, Sayın Başbakanımızın ziyaretine verilen önemin bir göstergesi olduğunu ifade etmişlerdir.

Mısır tarafının ziyarete verdiği önemin diğer bir göstergesi, görüşmelerin öngörülen süreyi aşmış olmasıdır. Mısır Devlet Başkanı Sayın Mübarek'in Sayın Başbakanımızı kabulü 20 dakika olarak öngörülmüşken, ziyaret 1,5 saat sürmüş ve samimî bir havada cereyan etmiştir. Sayın Başbakanımızın Mısır Başbakanı Ganzourı'yle yaptığı görüşme ile heyetlerarası görüşmeler de öngörülen süreyi aşmıştır. Heyetlerarası görüşmeler 3,5 saat kadar sürmüş ve taraflar arasında derinliğine görüş alışverişinde bulunulmuştur.

3 üncü soru: "Sayın Başbakanın Mısır'a yaptığı gezi, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının resmî ziyareti midir, yoksa Sayın Erbakan'ın saltanat gezisi midir?"

Böyle bir soruyu, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden hiç kimsenin sormaması lazım muhterem arkadaşlar. Başbakan, bizim ülkemizin Başbakanıdır.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Cevap verin, cevap!..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Cevabını da vereceğim; ama, önce, siz, soru sormayı öğrenin! (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Başbakan, hangi partiye ait olursa olsun, ülkemizin Başbakanıdır, ülkemizi temsilen gitmektedir, herkesin Başbakana saygı gösterme mecburiyeti vardır.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – O Başbakanın da Türkiye'ye saygı göstermesi lazım.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başbakanımız ve beraberindeki heyetin Mısır ziyareti resmî ziyaret olarak gerçekleşmiştir. Filhakika, taraflar arasında, Kahire'de yapılan müzakereler sonucunda, metni üzerinde mutabakata varılan ortak basın bildirisinde "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ekselans Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Mısır Arap Cumhuriyeti Başbakanı Ekselans Dr. Kemal El Ganzourı'nın daveti üzerine, 2-4 Ekim 1996 tarihleri arasında Kahire'ye resmî bir ziyaret yapmıştır" ifadeleri yer almıştır.

Sayın Başbakan, ziyaret sırasında, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek tarafından kabul edilmiş, Mısır Başbakanı Dr. Kemal El Ganzourı ile başbaşa görüşmüş; ayrıca, 3 Ekim günü heyetlerarası görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Söz konusu ziyaretlerin öngörülen sürelerini aşması, Mısır tarafının söz konusu geziye verdiği önemin bir göstergesini oluşturmuştur.

Ziyaret sonunda ortak basın açıklaması yapılmış; ayrıca, şu anlaşma ve protokoller imzalanmıştır:

Türkiye-Mısır Ortak Ekonomik Teknik ve Ticaret Komitesi Altıncı Toplantısı Protokolü.

İmzalayan: Devlet Bakanı Sayın Fehim Adak.

Türkiye-Mısır Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması.

İmzalayan: Devlet Bakanımız Sayın Fehim Adak.

Türkiye-Mısır Arasında Ticaret Anlaşması.

İmzalayan: Devlet Bakanımız Sayın Fehim Adak.

Türkiye-Mısır Arasında Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Sözleşmeleri.

İmzalayan: Devlet Bakanımız Sayın Abdullah Gül.

Sonuç itibariyle, Sayın Başbakanımızın ve beraberindeki heyetin Mısır ziyareti fevkalade yararlı, her iki ülke lehinde neticeler doğuran bir ziyaret olmuştur.

Bilgilerinize saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, kürsüden ayrılmayınız, soru sahibinin ilave talepleri var.

Buyurun Sayın Okuyan.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Bakan, açıklamaları içerisinde, protokol gereği Cumhurbaşkanları dışında bir karşılama töreninin resmî olmadığını ve dolayısıyla da bir bayrak çekme işleminin gerçekleşmediğini -yanlış anlamadıysam- ifade ettiler. Oysa, bu hadiselerin akabinde -medyaya da yansıyan- Mısır yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda, gece olduğu için bayrak merasiminin yapılmadığı ifade edilmiştir. Bu, Dışişleri Bakanı Sayın Tansu Çiller tarafından da kamuoyuna açıklanan bir husustu; fakat, Sayın Ekselans Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Başbakanımız... (RP sıralarından "Ekselans da ne demek?!" sesleri, gürültüler)

Ben söylemedim bunu... Bir dakika... Heyecanlanmayın... Siz yeni geldiniz... Burada oturan arkadaşlarınız var... Sayın Bakanın ifadesini söylüyorum... Heyecanlanmayın... Müsaade edin... Bu benim ifadem değil...

Şimdi, akşam oldu, bayrak o nedenle çekilmedi dendi; ama, ertesi gün, güpegündüzdü, gayet güzel bir hava vardı ve aynı tarzda, yine, bu bayrak çekilme işlemi gerçekleşmedi. Dolayısıyla, Sayın Bakanın verdiği cevap beni tatmin etmedi.

Tabiî ki, bir daha soru sorarken, sorularımızın üslubunu, Sayın Bakana, Sayın Hükümete sorarız, nasıl arzu ediyorlarsa, bundan sonra, sözlü soru önergelerimizi, tensip ettikleri ölçüler içerisinde kendilerine yöneltiriz!..

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah; milletvekillerinin soru sorma hakları, kendi üslupları içerisinde, İçtüzüğün verdiği bir yetkidir, Anayasanın verdiği bir yetkidir; o konuda Hükümete danışmanıza gerek yok.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; biraz evvel arz ettiğim cevap, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Tansu Çiller imzasıyla, Dışişlerinden Başbakanlığa gelen cevap idi ve bayrak asılıp asılmadığı, heyetin hangi şekilde karşılandığı ve orada cereyan eden olaylar hakkında gayet net ve tatmin edici bilgiler Yüce Heyete arz edildi.

Ancak, Sayın Okuyan, eğer benim şifahî cevabımı kavrayamadıysa, kendisine bu metni yazılı olarak takdim ederim, birkaç defa daha okusun; bir.

Soru önergelerini tanzim ederken, tabiî ki, bize danışma gibi bir gerek, bir mecburiyet yok; ama, sayın soru sahibinin milletvekili olduğunu hatırlaması ve o çerçeve içerisinde, Meclisin mehabetine yakışır şekilde hareket etmesi -zannediyorum- lazım gelir; iki.

Bir üçüncüsünü daha arz edeyim: Eğer, bu cevaplar tatmin etmiyorsa, size tatmin edici cevabı, millet, sandık başında verecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sandıkta buluşuruz o zaman...

BAŞKAN – Soru cevaplanmıştır.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Bakan soruyu cevaplandırırken şahsıma sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Nasıl sataşmada bulundu?

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Efendim, bunu, eğer kayrayamadıysak, yazılı metni bize verecekmiş, üç defa okuyacakmışız, ondan sonra kavrayacakmışız... Sayın Bakanın bizi tenkit ederken ortaya koyduğu üslubu; yani, bizim buradan, çıkıp da, aynı mantıkla cevaplandırmaktan aciz halimiz yok. Zaten, şu anda, kendilerinin, Hükümetlerinin perişan durumunun farkındayız; daha fazla hırpalamak istemiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Okuyan, eğer, Sayın Bakan sizin kavrama gücünüzden tereddüte düşerek bir sataşmada bulunduysa, siz de kavramış iseniz, siz de kendisine sataşmış duruma düşersiniz. Onun için, bu şakaları dışarıda, aranızda yapın.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4. – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250) (1)

BAŞKAN – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Geçen birleşimde, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, maddelerine geçilmesi hususunun oylanmasında kalmıştık.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.29

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.38

BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş), Kemalettin Göktaş (Trabzon)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı: 250) (Devam)

BAŞKAN – Geçen oturumda tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasını müteakip, maddelerine geçilmesinin oylamasında kalmıştık; karar yetersayısı istenmişti.

Komisyon ve Hükümet yerlerinde.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı

MADDE 1. – 17.7.1964 tarihli, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan işverenler topluluk sigortasına ve isteğe bağlı sigortaya devam edenlerin, 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş olan prim borçlarının tamamını, idarî para cezalarının % 50’sini ve bunların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerin % 58’ ini,

506 sayılı Kanunun Ek 24 üncü maddesine göre sosyal yardım zammı borçları bulunan ve 2 nci madde dışında kalan diğer kuruluşlar, sosyal yardım zammı borçlarının tamamını ve bunların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerinin % 58’ ini,

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde ödedikleri takdirde, söz konusu Kurum alacaklarından her birine ait bakiye gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezasının bakiyesi terkin edilir. Bu fıkra hükmüne uygun olarak ödeme yapanların 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş prim ve sosyal yardım zammı borçlarına ve idarî para cezalarının % 50’sine ödeme dönemi içinde ayrıca gecikme zammı ve faiz uygulanmaz. Bu madde hükmünden yararlanmak üzere başvuranlardan taksitlerini süresi içinde ödemeyenlerin süresinde ödenmeyen her bir taksidi için bu Kanunun uygulanma süresinde rızaen tecil faizi ile birlikte ödemeleri halinde bu Kanundan yararlanma hakları saklıdır.

Birinci fıkra hükmüne girenlerden 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş prim, sosyal yardım zammı ve idarî para cezası borcu bulunmayıp, sadece gecikme zammı ve faiz borcu bulunanlar, bu borçlarının % 58’ini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitlerle ödemeleri halinde kalan borcu terkin edilir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler geri verilmez ve mahsup edilmez.

Birinci fıkra hükmüne girenlerden prim, sosyal yardım zammı ve idarî para cezası ile gecikme zammı, faiz borçları için aleyhine icra takibi yapılanlar, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre hesaplanacak borç tutarlarını bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on aylık süre içinde icra masrafları ile birlikte icra müdürlüklerine veya Kuruma ödemek şartıyla bu madde hükümlerinden yararlanabilirler. İcra takibine konu olan borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içerisinde ödeyenlerin hacizleri kaldırılır. Bu süreler içerisinde icra takipleri ile ceza ve hukuk davalarına devam edilmez, bu davalara ilişkin kanuni süreler işlemez. Takside bağlanmış ve henüz ödenmemiş bulunan prim birinci fıkrada belirtilen diğer kuruluşlara ait sosyal yardım zammı ve idarî para cezası borçları ile gecikme zammı ve faizlerini yukarıdaki fıkralarda belirtilen esaslar ve süreler içerisinde ödemek isteyen işverenler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

Bu maddede belirtilen esaslar ve süreler içerisinde ödenmeyen primler ile ilgili olarak 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80 inci maddesinin hükümleri uygulanır.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, 1 inci madde üzerindeki görüşmelere başlıyoruz. Önce gruplara, sonra kişisel olarak söz isteyen milletvekillerine söz vereceğim.

Şu ana kadar Başkanlığımıza yapılan başvurulara göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Bekir Kumbul konuşacak.

Kişisel söz alan arkadaşlarımı da, hazır bulunmaları için, okuyorum: İstanbul Milletvekili Emin Kul, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya, Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan, Niğde Milletvekili Salih Katırcıoğlu.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Bekir Kumbul'un.

Buyurun Sayın Kumbul. (CHP sıralarından alkışlar)

Madde üzerinde konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINI BEKİR KUMBUL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; ülkemizdeki primli sosyal güvenlik sistemleri içerisinde ödenmeyen primlerin tahsilatının hızlandırılmasıyla ilgili yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere kürsüye çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki primli sosyal güvenlik sistemleri içerisinde, başta Sosyal Sigortalar Kurumu gelmektedir. Tasarının 1 inci maddesi 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bağlı işverenlerin geciken primlerinin tahsilatının hızlandırılmasıyla ilgilidir. Buna her ne kadar "tahsilatın hızlandırılması" desek de, bunun adı aftır, daha güzelleştirerek başka bir kelime de bulabiliriz. Sanırım burada önemli olan, bu tahsilatın hızlandırılmasının bedelinin ne olduğudur; ne kadara hızlandırılıyor ve nereden nereye hızlandırılıyor; para kimin, o birikim kimin, o birikimin sahipleri bu hızlandırmada yetkili mi; kime karşı af ediliyor? Aslında, üzerinde durmamız gereken konular bunlar olsa gerek.

Değerli arkadaşlarım, primli sosyal güvenlik sistemlerinin içerisinde, ülkemizde insanlarımızın yüzde 40'tan fazlasına hizmet veren Sosyal Sigortalar Kurumu, 4 milyonu aşan aktif sigortalısı, 2,5 milyonu aşan pasif sigortalısıyla -yani emeklisiyle- devasa bir kuruluş; ama, bu devasa kuruluş, geçmiş dönemlerden bugüne kadar gelen popülist politikalarla, ciddî sıkıntılar içerisine girmiştir. O sıkıntı, bugün başlamamıştır elbette; 1964'lerden bu yana; yani, aslında, Sosyal Sigortalar Kurumu başladığından, sosyal kapsamına alındığından bu yana ciddî yanlışlıklar yapılmıştır; ama, bugün, yine o yanlışlığa devam edilmektedir. Bu yanlışlığa devam ettiğimiz müddetçe, Sosyal Sigortalar Kurumu, yine, dünden daha fazla ekonomik sıkıntıya girecektir; bunu bilmek zorundayız; o nedenle de, önlemlerimizi bu bağlamda almak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumunun 1997 yılı içerisinde öngörülen açığı 321 trilyon liradır; bu, 1996'da 280 trilyon lira olarak görülüyordu; bu yıl, geçen yıla göre daha fazla bir açığı vardır ve şimdi de, "tahsilatın hızlandırılması" adı altında, sanki o açığı görmezlikten gelerek, açığını büyütüyoruz. O nedenle, buna, Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı olduğumuzu sizlere izah etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sigortacılık, her şeyden önce, nimet-külfet dengesi üzerine kurulu bir aktuaryel hesaplar silsilesidir. Bugün ve yarın, kendinizi ve bakmakla yükümlülerinizi güvence altında görebilmek için priminizi yatırırsınız; ama, sosyalse, buna devletin de katkısı vardır ve sonra da, bugün ve gelecekte, kendinizi güvence altına alırsınız ve yatırdığınız prim artı devletin katkısıyla, gelecekte sizi kontrol altına alması gerekir, sosyal güvence altına alması gerekir. Ama, baktığımız zaman, 1964'ten bu yana yapılan o yanlışlıklar neticesi, yazıktır ki, o aktuaryel hesap giderek bozulmuştur, bugün yine bozulmaktadır; devamlı popülist politikalar uygulanmıştır. 1964'te, 1969'da başlayan emeklilik yaşı üzerindeki oynamalar, borçlanma yasaları, af yasaları, Sosyal Sigortalar Kurumunu bugün bulunduğu noktaya getirmiştir. Daha 20 Mart 1997'de, sanki geçmiş dönemlerde yapılan borçlanma yasalarının Sosyal Sigortalar Kurumunu ne duruma getirdiğini izah etmemişiz gibi, 12 nci borçlanma yasası çıkarıldı. Bizim "hayır, yapmayın, yanlış yapıyorsunuz, bu yapılan şey Sosyal Sigortalara bir kamburdur" dememize rağmen, Hükümet tarafı, bizim bu uyarılarımızı dikkate almadı, buradan çıkarıldı; ama, Sayın Cumhurbaşkanından geri döndü.

Değerli arkadaşlarım, bunun sonucu da o olacaktır; o nedenle, ciddî ciddî düşünmek zorundayız. Popülist politikalarla ne bu ülke bir yere gider ne de Sosyal Sigortalar Kurumunu doğru bir noktaya getiririz; bırakın doğru noktaya getirmeyi, her seferinde biraz daha ekonomik darboğaza sokuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Sosyal Sigortalar Kurumunun işverenden alacağı -kamu dahil- 270 trilyon liradır. Bu 270 trilyon liranın 167,5 trilyon lirası -bu, yılbaşı itibariyleydi, 31 Aralık 1996 yılı itibariyleydi- borç faizi, geri kalanı kendi primiydi. Şimdi, getirilen tasarıyla ne yapıyoruz; diyoruz ki, bu borç faizinin yüzde 58'ini affedelim veya sizin tabirinizle hızlandıralım. Yüzde 58'i ne tutar; aşağı yukarı 80-90 trilyon lira tutuyor arkadaşlar. Bu, işçinin cebinden, bir anlamda, işverenin cebine hızlandırılıyor; hızlandırmaysa, hızlandırılan yer bellidir. Nereye hızlandırılıyor; işçinin hakkı, ödemeyen işverenin cebine hızlandırılıyor demektir; bunun anlamı budur. Peki, işçinin bundan haberi var mı, onun bu kararı verme yetkisi var mı; hayır. Kim veriyor bu yetkiyi; Hükümet olarak bu yetkiyi vermeye kalkıyorsunuz. Eğer, bunu affedecekse işçi, kendisi affetmeli; kaldı ki, neden affetsin?!

1997 yılında öngörülen açık 321 trilyon lira. Şimdi, bir tarafta açığı varken, diğer taraftan alacağının 80-90 trilyon lirasını hızlandırıyoruz; yani, affediyoruz. O zaman, bu açık artmayacak mı, büyümeyecek mi?! Bu popülist politikalarla nereye gideriz?! Kaldı ki, Sosyal Sigortalar Kurumunun ödenmeyen primleri... Genellikle, sosyal güvenlik sistemleri içerisinde en iyi ödenen prim de Sosyal Sigortalar Kurumunundur; yüzde 70–75'i ödenir, geri kalan yüzde 20–25'i ödenemiyor ve bu yüzde 20–25'lik kısım 270 trilyon lira ediyor. Peki, bunu affedersek, ciddî şekilde primini ödeyen kesime haksızlık yapmış olmuyor muyuz?! Artı, ciddî şekilde primini ödeyen kesim, yarın "yahu, biz de ödemeyelim bundan sonra; nasıl olsa, üç beş sene sonra bir hükümet gelir, bir popülist politika uygular; bu paramızı başka şekilde değerlendirelim, biz de ödemeyelim" deme noktasına gelmeyecek midir?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kumbul, konuşmanızı tamamlayın efendim.

BEKİR KUMBUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, burada, ciddî olarak primini ödeyen işveren cezalandırılmaktadır, primini ödemeyen de ödüllendirilmektedir; o nedenle biz buna "hayır" diyoruz. Kaldı ki, bir taraftan da, Sosyal Sigortalar Kurumu açık vermektedir; açık verirken, bir taraftan da alacağının affı, hiçbir şeyle bağdaştırılamaz; o nedenle, biz bu konuya Cumhuriyet Halk Partisi olarak "hayır" diyoruz ve tüm arkadaşların bu konuyu tekrar değerlendirmesini istiyoruz. Bu tür popülist politikalarla Sosyal Sigortaları kurtaramayız arkadaşlar; ciddî şeyler uygulayalım, onda hep birlikte var olalım.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Antalya Milletvekili Sayın Bekir Kumbul'a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ikinci söz, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'a ait; Sayın Karahan, Demokratik Sol Parti adına konuşacak.

Buyurun Sayın Karahan. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Karahan.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemimizdeki 250 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'un Prim ve Diğer Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bir sosyal hukuk devleti olan devletimizi yönetenlerin, sosyal güvenlik alanında devletin Anayasayla yüklendiği görevleri, bugüne kadar hakkıyla yerine getirdiklerini söyleyebilmemiz mümkün değildir. 1980'den sonraki siyasî iktidarlar, devletimizin sosyal yönünü budadıkça budamakta ve Batılı ağabeylerinden aldıkları derslerle hareket etmeyi sürdürmektedirler. Sosyal güvenliğe değişik oranlarda katkı yapan Batılı ülkelerde, son on onbeş yıldır, sosyal güvenlikten ellerini çekmek istemelerine karşın, kamuoyunun baskıları nedeniyle bu amaca ulaşamamaktadırlar. Bunu örnek alan ülkemizdeki 1980 sonrası iktidarları, Batılı ülkelerdeki gibi, sosyal güvenlik kurumlarımıza katkı yapacaklarına, bu kurumlarımızın idarî ve malî yönlerden çökmesine neden olacak müdahalelere yönelmektedirler. ANAP dönemiyle başlatılan yozlaştırma, DYP-SHP, DYP-CHP, Anayol ve günümüzde Refahyol Koalisyon Hükümetleri dönemlerinde acımasızca sürdürülmektedir. Hele hele bu Hükümet döneminde çıkarılan yasaları kısaca hatırlarsanız -ki, hatırlatalım- işte, SSK mallarının satışına izin veren kanun, işte, turistlere veya yurtdışına gitme mazhariyetine erişenlere tanınmak istenen, ancak, Cumhurbaşkanımızca veto edilen sosyal güvenlik yasası.

Değerli arkadaşlarım, muhalefet dönemlerinde gerçekleri bülbül gibi şakıyanlar, nedense, iktidara geldiklerinde, bütün gerçekleri bir yana bırakarak hareket etmeyi görev bilmektedirler. Hatta, geçmişte iktidar ortağı olup da Sosyal Sigortalar Kurumunu batağa sokanlar bile, bugün, en ağır eleştirileri yapabilme hakkını kendilerinde bulabilmektedirler.

Değerli milletvekilleri, Hükümet, artık, günü kurtarmayı bir yana bırakarak, SSK'nın gerçek çözümleriyle karşımıza gelmelidir. Bunun için ilk yapılması gereken, SSK'nın gerçekten özerk bir yapıya kavuşturulması ve gerçek sahiplerine verilmesidir. Şimdi sizlere "SSK özerk midir?" diye sorsam, çoğunuz "yasalar çerçevesinde özerktir" diye yanıt verirsiniz; ancak, SSK özerk değildir; çünkü, özerk olsa, kendi genel müdürünü kendisi seçmez mi; özerk olsa, kendi yatırımlarını kendisi planlamaz mı, bunun için Devlet Planlamadan izin almak gereğini duyar mı; özerk olsa, kendi yönetim kurulunu kendisi seçmez mi; özerk olsa, kendi bütçesini kendisi yapmaz mı; özerk olsa, kendi yapısı içindeki atamaları kendisi yapmaz mı, kendi kadro ihtiyacını kendisi karşılamaz mı? Nerede bunlar; maalesef yok. O zaman, lütfen, SSK'nın özerkliğinden bahsetmeyelim.

Ülkemizin en büyük sosyal güvenlik kurumunun hem malî hem idarî yönlerden hem de sunduğu hizmetler açısından istenilen düzeye erişebilmesi için, gerçekten özerk bir yapıya kavuşturulması ve gerçek hak sahiplerine teslim edilmesi gerekmektedir. Kurum, ancak bu şekilde siyasî iktidarların cenderesinden kurtulacaktır; kurum, asıl sahiplerinin elinde daha iyi hizmetler sunabilecek hale getirilebilecektir. Çünkü, kurum özerk olduğu takdirde, siyasî yanlış uygulamalar ortadan kalkacaktır. Kurum, kendi yağıyla kavrulabilecek düzeye bu şekilde ulaşabilecektir. Dünya ülkeleri içinde, bu kadar yüksek primlerle bu kadar kötü yönetilen bir kurum olmaktan, ancak gerçek sahiplerine teslim edildiği ve özerk olduğu takdirde çıkacaktır. SSK, siyasîlerin kadrolarını yerleştirdiği bir kurum olmaktan, ancak böyle kurtulabilecektir.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Sigortalar Kurumu asıl sahiplerine verilirse, kurumu yönetenler, canlarının istediği gibi borçlanma yasaları çıkaramayacaklardır, istedikleri gibi prim ve sosya yardım zammı afları çıkarmaya yeltenemeyeceklerdir, Kurum kadrolarını kendi adamlarıyla dolduramayacaklardır, kadroları şişirdikçe şişiremeyeceklerdir; Kurumun asıl sahipleri, Kurumun mallarını yok pahasına satmak için çaba göstermek yerine, bunların daha iyi gelir getirmesini sağlayacak yollara başvuracaklardır.

Değerli milletvekilleri, siyasî iktidarlar, sosyal güvenlik kurumlarımızın malî yönden çökmesine neden olan tahkim, terkin ve af yasalarını, ne yazık ki, beş altı yılda bir yürürlüğe koymayı alışkanlık haline getirmişlerdir.

Refahyol Koalisyon Hükümeti de aynı uygulamaları gündeme getirmeyi tercih etmiştir. Gündemimizdeki kanun tasarısı, bunun en güzel örneklerinden biridir. Hükümetin, bu tasarıyı, önümüze getireceği üçüncü kaynak paketiyle açıklanmıştı.

Hükümet, bu tasarıdan 2 milyar dolar beklemektedir. Yani, Hükümet, bu tasarıyı, SSK ve Bağ-Kur'un düzlüğe çıkarılması için değil, kaynak olarak kabul etmektedir. Tutulan yol yanlıştır; günü kurtarmayı amaçlamaktadır, kaynak yaratmayı amaçlamaktadır.

Biz, bunu, sendikacı olan Sayın Bakanımıza yakıştıramıyoruz. Sosyal güvenlikle alay etmek olan bu kanun tasarısını gündeme getirdiği için de kınıyoruz; çünkü, bugüne kadar uygulamaya konulan prim ve prim cezaları afları, Sosyal Sigortalar Kurumunun malî yapısı üzerinde asla iyi sonuçlar vermemiştir; bu tasarının da vereceği yoktur.

Hükümetin, bu tasarıyla yapmak istediği, prim ve sosyal yardım zamları borçlarının tamamını, idarî para cezalarının yüzde 50'sini ve bu tasarının yürürlüğe gireceği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerin yüzde 58'ini yürürlük tarihinden sonraki aybaşından itibaren 10 ay içinde eşit taksitler halinde tahsil ederek 2 milyar dolarlık bir kaynak yaratma hayalidir.

Değerli milletvekilleri, gündemimize getirdiğiniz tasarıyla prim ve sosyal yardım zamlarını günü gününe ödeyen işverenlere karşı haksız bir uygulama başlattığınızı hiç düşündünüz mü; onları enayi yerine koyduğunuzu aklınıza getirdiniz mi? Yasalara saygılı olan bu insanları üzdüğünüzü biliyor musunuz?! Bu, Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı değil midir? Siz, bu tasarıyla, kanunlar karşısında suç işlemiş durumda olanları kollar duruma düşmüyor musunuz; başka bir deyişle, siz, sosyal sigorta primlerini faizsiz kredi olarak kullanan SSK yüzsüzlerini kollamakta olduğunuzun farkında mısınız?!

Değerli arkadaşlarım, primlerin tahsilatı konusunda yapılması gereken, sık sık af yasaları çıkarmak değil, primlerin ve sosyal yardım zamlarının zamanında tahsilini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır.

Bağ-Kur mensuplarının, sosyal güvenlikle ilgili birçok problemleri bulunmaktadır. Bağ-Kur'un müdürlükleri, genellikle, il merkezlerindedir. Bağ-Kur mensupları, tüm işlemlerini il merkezlerinde yapmaktadırlar. Bağ-Kur mensupları, bir sağlık karnesi tasdiki için bile, bir iki gün harcamaktadırlar. Bağ-Kur'un, üye sayısını da göz önüne alarak, bazı büyük ilçelerde büro açması, sorunun büyük bir boyutunu halledebilecek kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, biz, Demokratik Sol Parti olarak, sürekli bir şekilde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karahan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) – Hay hay Sayın Başkan.

...sosyal güvenlik kurumlarımızın sorunlarının gerçek çözümleriyle karşımıza gelinmesini ve uzlaşma ortamı içinde, birlikte çözümlerin saptanmasının gerekli olduğunu sürekli olarak ifade ediyoruz. Hükümet, nedense, bizim söylediklerimizi kulak ardı ediyor, bildiğini okumayı sürdürüyor. Bununla, ne elde ediyor?!

Değerli arkadaşlarım, hayallerle bir yere varılmayacağını artık anlamamız lazımdır. Biz, Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için, her zaman, Hükümete elimizi uzatacağımızı bildirdik. Bu düşünceler içinde, tasarıya ret oyu vereceğimizi ifade ederken, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Ali Hatipoğlu'nun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Hatipoğlu.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 250 sıra sayılı SSK, Bağ-Kur ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının, sosyal güvenlik kurumlarımızdan SSK ve Bağ-Kur'un karşı karşıya bulunduğu ciddî malî darboğaza -bunun bir an önce ele alınıp- radikal çözümler getirmesine vesile olacağını düşünüyorum. Genelde bilinen sorunlar, artık, resmî makamlarca da teyit edilmiş ve nihayet, Hükümet, mecburen de olsa, çözüm yolu arayışına girmiştir; ama, bu kanun tasarısı çözüm değildir.

Resmî verilere göre, 1992 yılından itibaren açık vermeye başlamış olan SSK'nın 1992 yılı açığı 2,5 trilyon lira iken, 1996 yılı sonu itibariyle bu açık 270 trilyon liraya ulaşmıştır. 1997 sonunda ise, açığın 321 trilyon liraya ulaşacağı Sayın Bakan tarafından söylenmekte ise de, kimi verilere göre, bu açığın 650 trilyonu aşacağı tahmin edilmektedir. Buna karşılık, 1996 sonu itibariyle, SSK'nın 270 trilyon, diğer sosyal güvenlik kurumlarımızdan Bağ-Kur'un ise 99 trilyon alacağı vardır; ayrıca, Bağ-Kur'un, tarım sigortalılarından 50 trilyon alacağı bulunmaktadır. Tasarı, 419 trilyonluk prim ve sosyal yardım zammı aslı ile bunlara ilişkin gecikme zammının tahsilinin hızlandırılmasını ve toplayan kurumları rahatlatmak amacında ise de, geçmiş yıllarda ve en son 1992'de benzer bir uygulamayı gözardı etmektedirler.

Açıkça anlaşılacağı gibi, bu tasarı, sosyal güvenlik sistemimiz için çözüm yolu olamaz. Tasarının gerekçelerindeki ifadeler, birer temenniden öte hiçbir şey değildir.

Bağ-Kur'da basamak yükseltilmesiyle istenilen amaca ulaşamayan Hükümet, vatandaşımızın sosyal güvenlik sistemine karşı olan tutumunu zaafa uğratmışlardır. Bağ-Kur'lu ve Bağ-Kur emeklisi, durumlarının netleşmemesine isyan etmektedir. Bunun bir an evvel telafi edilmesi gerekmektedir.

İşçi ve memur emeklileri ise, yapılan ek zammın yaşam koşulları karşısında gerçekleri yansıtmadığını belirtmektedir; çünkü, en son ek zamla, en düşük maaş alacak işçi emeklimiz 22 milyon civarında, en yüksek ücret alacak işçi emeklimizse 33 milyon civarında maaş alacaktır. Evi olmayan, dört kişilik bir emekli ailesinin asgarî yaşam düzeyi için, günümüz şartlarında, 50 milyona ihtiyaç vardır; çünkü, sadece mutfak tüketim harcamaları, dört kişilik bir aile için 26 milyon liradır. Böylesi bir hayat pahalılığı karşısında, işçi emeklilerimiz, gerçekten mağdurdur. İşçi emeklilerimizin bir mağduriyeti ise, memurlardan daha fazla prim ödemelerine rağmen, onlardan daha az maaşa maruz bırakılmalarıdır ve sağlık ve sosyal yardım hakları açısından da son derece geridirler.

Bu arada şunu da vurgulamak istiyorum: Gerek memurlarımız gerekse memur emeklilerimiz de mağdur durumdadırlar. Bu İktidar, bırakın işsizlik sigortasını kurmayı, dünya ortalamasına göre en yüksek prim veren işçilerimizin kurumu olan SSK'yı içinde bulunduğu girdaptan dahi kurtaramadı. Yaklaşık on aylık icraata baktığımızda, hiçbir radikal önlem alınmamıştır. Hükümet, yalnızca içinde bulunduğu günü kurtarmayı düşünmüş ve gelecekten bihaberdir.

Değerli milletvekilleri, tasarının 1 inci maddesine göre, SSK'da, özel sektör işverenlerinin 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş olan prim borçlarının tamamı ve bunların gecikme zammı ile faizlerinin yüzde 58'i, idarî para cezalarının yüzde 50'si ve bunlara ilişkin gecikme zammı ile faizlerinin yüzde 58'i oranlarının 10 ay içerisinde eşit taksitler halinde ödenmesiyle, borçlarının kalan kısmının alınmaması öngörülmekte; yani, madde, kısmî bir af niteliği taşımaktadır.

Şimdi, müzakeresini yapmakta olduğumuz tasarının 1 inci maddesine göre, doğrudan doğruya işçilerin aylık ücretlerinden kesilen ve işçiler için işverenlerce ödenmesi gereken primlerin yatırılmadığı noktasında, işverenlerden doğan borçların gecikme zammı ve faizlerinin affını karara bağlayacağız. Öncelikle, bu, ne vergi affına ne de Bağ-Kur'lunun prim affına benzeyen bir konudur; çünkü, burada işçinin faydalanacağı hiçbir konu yoktur; kurumun asıl sahibi olan ve kurumun mülkiyetine damgasını vuran işçinin faydalanacağı hiçbir şey yoktur. Burada, biriken 102,5 trilyon liralık asıl prim alacağı ile 167,5 trilyon liralık gecikme faizi ve borçlarının, âdeta, faizsiz bir işletme kredisi gibi kullanan işverenlere terki vardır.

İşçilerimiz ve birçok işverenimiz primlerini ödüyor; fakat, ödemeyen işverenlerimiz de var. Bu tasarıyla, yasal yükümlülüğünü yerine getirenleri cezalandırıp, ödemeyenleri ise mükâfatlandırıyoruz.

Sekiz ayda her sahada madalyaya hak kazandığını iddia eden Refah Partisi, kazandığı madalyalardan birini de uyanık işverenlere taksın, sonra, beraberce, başarılı olabilmenin sırlarını anlatsınlar.

Hep, böyle, devlete kazık atanların prim ve diğer borçlarını affa yönelik tasarılar yapılacağına, borçlarını ödememeyi bir alışkanlık haline getirenler teşvik edileceğine, hiç aksatmadan kuruma karşı sorumluluğunu yerine getiren işverenlerimizi de -prim ve vergilerinde belirli oranlarda indirim yaparak- mükâfatlandıracak düzenlemeler getirirlerse, biz de, muhalefet partisi olarak, onlara destek veririz.

Bu kanun tasarısının çıkma beklentisi -yani, af beklentisi- nedeniyle, sosyal güvenlik kurumlarımız, son aylarda, 70 trilyon liralık bir gelir kaybına uğramıştır. Bu zarar, siyasal iktidarın beceriksizliğinin açıkça bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, işverenlere bir af getirilmesi yerine, faiz ve gecikme zammı ödemelerinin reel enflasyona göre ayarlanarak daha uzun bir süreye yayılması teklifimiz, komisyonda kabul görmedi. Israrla, sürenin on ayla sınırlandırılmasının arkasında gelecek baharda seçime gidebilmek mi var, yoksa, denk bütçeye yama yapmak mı düşünülüyor?

Siyasî iktidarların görevi, bugünü düşünmekle beraber, geleceği de düşünmektir.

Hükümete, özellikle Refah Partisine "hodri meydan" diyoruz. Bugüne kadar, geleni gideni eleştirdiniz, hiçbir siyasî iktidarı beğenmediniz; 1983-1991 yılları arasında ülkemizi dünyada söz sahibi yapan ve 1991'de hükümeti devrederken 128 milyar lira kasa fazlasıyla SSK'yı teslim eden Anavatan Partisini de insafsızca eleştirdiniz, iftira attınız, taklitçilikle ve beceriksizlikle suçladınız. Hadi düzeltin bakalım nasıl düzeltecekseniz. Şu adil düzeninizi artık bir görelim.

Siz, Türkiye'yi, değil 21 inci Yüzyılın güçlü ülkesi yapmak, Anavatan Partisinin 1983'te alıp 1991'de ulaştırdığı noktaya bile getiremezsiniz.

İşte, yıllardır tartışılmayan konuları gündeme getirdiniz. Huzur içerisinde yaşayan insanlarımızı, sadece siyasî ikbaliniz ve parti çıkarlarınız için, üç günlük koltuk uğruna, kamplara ayırma cüretini gösterdiniz.

On aydır özel ve resmî kurumlar arasındaki kavgaları sona erdiremeyen Başbakanla, yanlış bir talimatla Emniyet Genel Müdürlüğünde iki başlılığa sebep olan ve geceyarısı baskınlarıyla eski Genel Müdürü görevden uzaklaştıran bir zihniyetle, yaptıkları yolsuzlukları siyasî iktidar marifetiyle, komisyonlarda ve Genel Kurulda aklayan bir düşünceyle, maalesef, ülkemizin aydınlık bir geleceğe ulaşması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, ülke nüfusumuzun yüzde 43'ünü teşkil eden bir kitleye hitap eden Sosyal Sigortalar Kurumu, çok köklü reformlarla düzlüğe çıkabilir. Bunun için yapılması gerekli olanların başında, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak gelmektedir. Sigortasız işçi çalıştıran işyerlerini etkili denetimlerle kontrol altına alarak, 6 milyonu aşkın sigortasız çalışanımızı sosyal güvenceye kavuşturarak, bu sayede, yılda 100 trilyon liradan fazla gelir sağlanabilir. Toplanan primler, müsrifçe değil, en verimli bir şekilde kullanılabilir. Kamu kurum ve kuruluşlarının sigorta prim payları kaynaktan kesilebilir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, konuşmanızı tamamlayın.

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

İşverenlere, kiracıya uygulanan güvence parası gibi, işletmelerinin faaliyete başlamasını müteakiben, bilançosuna göre, her yıl belirli bir oranda güvence payı kesmek ve bu şekilde, primlerini ödemeyen işverenleri bu davranışlardan vazgeçirebilmek mümkündür. Borçlarını, haklı bir gerekçe olmadığı halde ödememeyi alışkanlık haline getiren işverenleri teşhir etmek, maddî ve manevî müeyyideler uygulamak şarttır. Sosyal Sigortalar Kurumunun bir işçi kuruluşu olarak özerkliğini sağlamak şarttır.

Değerli milletvekilleri, 1 inci maddenin, gerçekleri yansıtmadığını tekrar vurgulamak istiyorum. Bu tasarı, Kurum aleyhine bir hak kaybına neden olacak şekildedir; primlerini zamanında ödeyen işçi ve işverenlere bu tasarıyla haksızlık yapılırken, bu tür yasa tasarılarının çıkarılacağını beklemeyi kendilerine alışkanlık edinen ve devletine borcunu ödemeyenlere ise, haksız mükâfat olacaktır.

Haksızlığın içerisinde ve yanında olamayız; ama, aldığınız ekonomik kararlarla sıkıntıya düşürdüğünüz esnafa, işverene, tüm hak edenlere -doğruysa- koyacak yer bulamadığınız denk bütçe fazlası paralardan ucuz kredi verelim; ama, SSK'nın ve Bağ-Kur'un parasını ucuz kredi olarak kullandırmayalım, zaman içerisine yayarak alalım ve primini ödeyenleri de bir şekilde mükâfatlandıralım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan, Amasya Milletvekili Aslan Ali Hatipoğlu'na teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz istemi yok. Şimdi, kişisel sözlere geçiyoruz.

İlk sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un konuşma istemi var.

Buyurun Sayın Kul.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına görüşlerimi arz etmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tasarının tümü üzerinde görüşlerimizi arz etmiştik. Onun için, şu anda, sadece maddenin metnine sadık kalarak, maddenin içeriğini eleştiren görüşlerimi arz edeceğim.

Tasarının 1 inci maddesi, 31.12.1996 tarihine kadar, özel kesim işverenlerinin, 506 sayılı Kanuna göre, Sosyal Sigortalar Kurumuna birikmiş prim borcu olanların, bu borcu ve borca ait gecikme zam ve faizleri ile idarî para cezalarının yüzde 58'ini, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitlerle ödemeleri halinde, bu borçlarından doğan gecikme zam ve faizi ile idarî para cezalarının yüzde 42'sinin alınmayacağını -yani, affedileceğini- hükme bağlayan bir düzenlemeyi içermektedir. Bu maddeyle, sadece Sosyal Sigortalar Kurumunun yaklaşık 25 trilyon liralık bir alacağını silmek mümkündür ve borçlulara, 25 trilyon lira âdeta bağışlanmaktadır.

Şimdi, bu 25 trilyon lirayı kime bağışlıyorsunuz? Bakın, bu soruya, ben değil, Muhterem Başbakan, Sayın Erbakan cevap veriyor. 10.12.1992 tarihli 38 inci Birleşimde Muhterem Erbakan diyor ki: "Zaten mutlu azınlık, sigorta primlerini ödemiyor." Şimdi, kendi imzasıyla bir tasarı geliyor, sigorta primi ödemeyen bu mutlu azınlığa 25 trilyon lira bağışlanıyor, bu para onların ceplerine akıtılıyor. İşte, 1 inci maddenin fotoğrafı budur.

Bu tasarıya ve bu bağışa gerekçe olarak "alacağın tahsilini kolaylaştırmak" gibi bir Karagöz perdesi örtülmüş. Acaba, bu gerçek midir? Bu perdeyi kaldırıp, arkasına bir bakmak lazım. Bakıyoruz, ne görüyoruz: 1991 yılında, Sosyal Sigortalar Kurumunun birikmiş alacağı 11,3 trilyon Türk Lirasıydı. 1992 yılının mart ayının 5'inde, böyle bir af tasarısı Yüce Meclise geldi; bütün uyarılarımıza rağmen ve gerçekler de değerlendirilmeden, çoğunluk tahakkümüne dayalı bir iradeyle buradan geçirildi. Sonuç ne oldu: 1992 yılı sonunda, 1991'de 11,3 trilyon lira olan Sosyal Sigortalar Kurumunun alacağı 19,7 trilyon liraya çıktı. Bugün, gecikme zam ve faizleri hariç, 62,7 trilyon lira kamu kesiminden, 39,7 trilyon lira özel kesimden alacaklıdır Sosyal Sigortalar Kurumu. İşte, çıkarılan afların getirdiği sonuç budur. "Tahsilatı hızlandıracağız, birikmiş prim borçlarını alacak, cebimize koyacağız" derken, aslında prim borcunu artırmışız. Dolayısıyla, bu kanun tasarısının, tahsilatı hızlandırmakla filan hiçbir alakası yoktur.

Görülen odur ki, her düzenlemeden sonra geçmişi tasfiye edenler, iki sene sonra bir af, bağış yasası çıkar diye prim ödemelerini yapmıyorlar; yapmış olanların bir kısmı da -sürekli af tasarıları getirildiğinden- ödemeye devam etmekten vazgeçiyorlar. Ayrıca, böylesine tasarılar, bir beklenti de yaratıyor; sorunu daha da kronikleştiriyor, derinleştiriyor ve kimse, prim ödememeye başlıyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işçiler, vergi ve prim kesintileri tutarlarını ödeyebilmek için -bir hesap yapın- yılda beş ay bedava çalışmaktadırlar. Yılda beş ay, sadece sigorta primi ve vergi ödemek için çalışıyor işçiler. Yani, yılda beş ay, hiç ücret almadan, sadece bu ödemeleri yapmak için çalışmaktalar ve üstelik, bu ödemeler kendilerinden peşin olarak alınmakta; ama, bu tür vergi ve sigorta primlerini -sigorta primini bir tarafa bırakalım- bu tür vergileri yıl sonunda veren işverenlere, bir de, şimdi, getirip, sigorta prim borçlarından dolayı, 25 trilyon lirayı ceplerine koyuyorsunuz. İşçilerin omuzladığı bu fedakârlık karşısında, işçilerden kesilen primleri Sosyal Sigortalar Kurumuna yatırmayan ve borçlarını ödemeyenlere, üstelik, 25 trilyon lirayı bağışlamak, hangi hukuk ve hak anlaşıyla bağdaşabilir?! Hastanelerde hastalarımız ilaç bekliyor, ameliyat bekliyor, yatak bekliyor; emeklilerimiz asgarî ölçüde yaşamlarını sürdürebilecek bir gelir bekliyor; siz, bunların kaynağı olabilecek 25 trilyon lirayı, işçilerin parasını, rantiyecilerin cebine akıtıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, konuşmanızı tamamlayın efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Alacaklı olan, işçinin kurumudur. Siz, o kurumun yerine geçip, burada, kanun koyma erkinizle, nasıl bu alacakları silip, kaldırıp atabiliyorsunuz; borçlu olan işçiden kesilen primi ödemeyenleri nasıl mükâfatlandırıyorsunuz?! Şimdi, bu tasarıyla, borçlu, alacaklının namına hareket ederek, bu borçtan feragat etmek gibi bir tavra yol verilmiş oluyor ve bu tasarı bunu hükme bağlıyor. Bir borçlu, alacaklının namına borcundan feragat edebilir mi?! Siz, 25 trilyon lirayı böyle bağışlıyorsunuz.

Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşım "popülist politika" olarak niteledi bunu. Popülist politika olsa canımız kurban olsun demeyeceğiz; ama, haydi, neyse deyip göz yumacağız. Popülist politikalar geniş kitlelere yönelik olur. Bu, popülist politika değil; bu, Batı taklitçisi, sömürücü kapitalist politikanın ta kendisidir. (DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Dolayısıyla, 1 inci madde böyle bir anlayışa dayalıdır. Bu maddenin geçmesi, işçilerin 25 trilyon lirasının çalınmasıdır.

Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde son söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül'e ait.

Buyurun Sayın Yurdagül. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili kişisel düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kurumu, gerçekten, bugün için, içinden çıkılması çok zor ve ivedi çözüm bekleyen bir durumdadır. Sosyal Sigortalar Kurumunu bu hale getiren, bugüne kadar uygulanan yanlış politikalar ve siyasî iktidarların, devletin SSK'ya hiçbir katkı yapmamasına rağmen müdahil olmalarıdır.

Sayın Bakan, bu kanun tasarısı Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülürken, SSK'nın aktuaryel dengesinin bozulmasının sebepleri arasında, erken emeklilik, kaçak işçilik, sosyal yardım zammı uygulaması ve cömert sigortacılık anlayışının yattığını belirtmiştir; doğrudur; Sosyal Sigortalar Kurumunun bu hale gelmesinde, belirtilen nedenler önemli rol oynamıştır; ama, onlardan daha önemli olan, bugüne kadar çıkarılan af yasaları ve borçlanma yasalarıdır. Ne yazık ki, 54 üncü Refahyol Hükümeti, hem borçlanma yasasını hem de af yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdiği için, bu iki önemli gerekçeyi SSK'nın batış nedenleri arasında saymamıştır. Bu, daha önce benim de içinde bulunduğum, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulan Sosyal Sigortalar Kurumunun araştırılmasına yönelik Komisyonun sonuçlandırdığı raporda, SSK'nın bu hale gelmesinin en önemli nedenleri arasında, aflar ve SSK için çıkarılan borçlanmaların yer aldığı gözden kaçmamalıdır.

Yurtdışı borçlanması, hepimizin bildiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş ve geri gönderilmiştir. Bu af yasası da -daha önce benzer bir yasa Meclisten geçmiş- Anayasa Mahkemesi tarafından, eşitlik ilkesine aykırı bulunduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bu yeni borçlanma yasası, 5 Mart 1992 tarihinde çıkarılan af yasasından farklı değildir. O zaman bu affa karşı çıkan Refah Partisi, bugün, ne yazık ki, yeni bir af kanunu tasarısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına gelmiştir. Yine, Refahyol Hükümetinin 25.11.1996 tarihinde açıkladığı üçüncü kaynak paketinde "kamuya ait geçmiş borçlarını ödemeyenlere kolaylık getirilmesi" adı altında, 2 milyar dolarlık bir kaynak beklentisi içine girilmiştir; fakat, Hükümetin diğer kaynak paketlerinin boş çıktığı gibi, bu kaynak paketinden de beklenenin elde edilme olasılığı ne yazık ki söz konusu değildir.

Hepimizin hatırladığı Bağ-Kur'la ilgili bir prim yükseltme yasası çıkarıldı; 43 trilyon gelir bekleniyordu, ne yazık ki 12-13 trilyonda kaldı; beklenen rakama, bırakın yaklaşmayı, çok uzak kalındı. Bu nedenle, bu yasa tasarısı da Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçer, uygulamaya sokulursa, gerçekten, prim ödeyenle ödemeyen arasında bir eşitsizlik ortaya çıkmış olacak. Bunun yolu şudur: Dünyanın en yüksek primini ödüyor, yüzde 40'lara varan prim ödüyor Türk işçisi ve işvereni; önemli olan, bu primin ödenebilirliğini sağlayabilmek, primin oranını aşağıya çekerek yaygınlaştırmak ve sistem dışındaki 4 milyona yakın kaçak işçiyi sisteme dahil ederek prim toplanmasında kolaylık sağlamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın efendim.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Şunu söylemek istiyorum: Bu Hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu tasarıyla, 506 sayılı Yasadaki prim tavanı daha da yükseltilerek, asgarî ücretin 3 katına, hatta Bakanlar Kuruluna 4 katına kadar çıkarma yetkisi verilerek, zaten toplanmakta zorlanılan primin daha da zorlaştırılması öngörülürken, primini zamanında ödeyenlere eşitsizlik getiren ve bundan sonra da insanları yeni bir beklentiye sokacak bu af yasa tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmemesi gerekiyor.

Ayrıca, yarın, hepinizin bildiği gibi, 1 Mayıs; tüm çalışanların, emeğiyle geçinenlerin birlik, mücadele ve dayanışma günü. Ülkemizin 3 işçi sendikaları konfederasyonu (Türk-İş, DİSK ve Hak-İş) ile Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), aldıkları ortak kararla, 1 Mayısı İstanbul'da kitlesel olarak kutlayacaklar. Ben, bu vesileyle, tüm emekçilerimizin ve emeğiyle geçinenlerin 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül'e teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddenin oylamasına geçiyoruz.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Madde üzerinde önergeler var; önce, onlarla ilgili işlemleri yapacağız.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşlar vermiş oldukları önergeleri geri çektiler.

BAŞKAN – Önergeleri tutanağa bir geçirelim, geri çekilenler çekilecek zaten.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Tutanağa geçirmeye gerek yok...

BAŞKAN – Kimler istiyor efendim?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Önergede imzası bulunan arkadaşlarımız...

NİHAT MATKAP (Hatay) – Zabıtlara naylon olduğu geçsin Sayın Başkan.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekili, önergeler kişisel olarak verilmiştir; herhalde arkadaşlarımız beyan edecekler.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – İmzamızı geri çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Refah Partisi Grubuna mensup arkadaşlarımızın 1 inci madde üzerinde verdikleri önergeler geri çekilmiştir.

Şimdi, muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımızın verdikleri 3 önerge var; onları okutup, işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıda yer verilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Kul Mustafa Balcılar İbrahim Özsoy

İstanbul Eskişehir Afyon

Hüseyin Yayla Hüsnü Doğan Refik Aras

Hatay İstanbul İstanbul

Madde 1.- 17.7.1964 tarihli 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan işverenler ile topluluk sigortasına ve isteğe bağlı sigortaya devam edenlerin, işbu kanunun yürürlük tarihine kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının aslını, kanunun yürürlük tarihini izleyen altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, ödenmeyen prim borçlarından doğan gecikme zam ve faizleri ile idarî para cezaları, prim aslını ödedikleri tarihten itibaren 24 ayda eşit taksitlerle tahsil edilir.

Birinci fıkra hükmüne göre prim borcu süresi içinde ödeyenlerin prim, gecikme zammı ve faizi ile idarî para cezaları için yapılan icra takipleri durdurulur, açılmış davalar bütün neticeleriyle birlikte düşer.

506 sayılı Kanunun ek 24 üncü maddesine göre sosyal yardım zammı borçları bulunan kuruluşlar, sosyal yardım zammı borçlarının aslının tamamını işbu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, bu borçlardan doğan gecikme zam ve faizleri için iki ve üçüncü fıkra hükümlerinden yararlanırlar.

Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş bulunan gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezaları geri verilmez ve mahsup edilemez.

BAŞKAN – 2 nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı, 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin "İcra takibine konu olan borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içerisinde ödeyenlerin muhafaza altına alınmış mahcuz menkul malları varsa bu mallar kendilerine yediemin olarak teslim edilir" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

30.4.1997

Tuncay Karaytuğ Halil Çalık Yalçın Gürtan

Adana Kocaeli Samsun

Atilla Mutman M. Hadi Dilekçi Ali Günay

İzmir Kastamonu Hatay

BAŞKAN – 3 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykırıdır. Bu nedenle, yasa tasarısından çıkarılması gerekir.

Gereği arz olunur.

Hikmet Sami Türk Zekeriya Temizel Mustafa Güven Karahan

Trabzon İstanbul Balıkesir

Fevzi Aytekin Mustafa Karslıoğlu

Tekirdağ Bolu

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, okunmuş bulunan değişiklik önergelerini, aykırılık derecelerine göre işleme koyacağım.

En aykırı bulunan, Anayasaya aykırılık önergesidir; tekrar okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykıdır; bu nedenle, yasa tasarısından çıkarılması gerekir.

Gereği arz olunur.

Hikmet Sami Türk Trabzon ve arkadaşları

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

DEVLET BAKANI T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değişiklik önergesine Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahibi söz hakkını kullanacak mı?

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Evet efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan madde birkaç yönden Anayasaya aykırı bulunmaktadır.

Her şeyden önce, bu tasarı bir af kanunu niteliğindedir. Gerçekten, Sosyal Sigortalar Kanununa göre, prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan işverenler ile topluluk sigortasına ve isteğe bağlı sigortaya devam edenler, 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş olan prim borçlarının tamamını, idarî para cezalarının yüzde 50'sini ve bunların, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerinin yüzde 58'ini ödedikleri takdirde, geriye kalan borçları terkin edilmektedir. Kuruluş kanununa göre...(RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Türk, bir saniye efendim...

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurul çalışmaları henüz devam ediyor, çalışma süremizi henüz doldurmadık. Kürsüdeki hatiplerin bazıları, sizin sesinizle rekabet edemiyor; Sayın Türk de bunlardan biri. Dikkatli dinlenmesini rica ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Türk.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kuruluş kanununa göre, idarî ve malî özerkliğe sahip bir sosyal güvenlik kuruluşu olan Sosyal Sigortalar Kurumunun bazı alacakları, yasayla sona erdirilmektedir, terkin edilmektedir. Dolayısıyla, bu tasarı kısmî bir af niteliğindedir. Oysa, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, sosyal güvenlik reformuyla ilgili bölümünde "Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'da ödenmeyen prim borçları için gecikme zammı ile gecikme zammı affıyla sigortasız hizmetlerin borçlanılması gibi uygulamalar, kurumları olumsuz etkilemektedir" tespitini yapmakta idi. Aynı tespit, bugün görev başında bulunan Bakanlar Kurulu üyelerinin altında imzaları bulunan 1997 yılı programında da yer almaktadır.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının, yine sosyal güvenlik reformuyla ilgili amaçları, ilkeleri ve politikaları arasında ise "ödenmeyen primler için gecikme zammı affı, sigortasız hizmetlerin borçlanma yoluyla sigortalanması gibi uygulamalara gidilmeyecektir" ilkesi benimsenmiştir. Aynı ilke, yine, 1997 yılı programında da yer almaktadır.

Şimdi, Hükümetin getirdiği tasarı, böylelikle, hem 1996 ilâ 2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına hem 1997 yılı programına aykırıdır.

Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 166 ncı maddesi, planlı kalkınma ilkesini öngörmüştür. Dolayısıyla, bu tasarı, Anayasamızın planlı kalkınma ilkesini düzenleyen 166 ncı maddesine aykırı bulunmaktadır; birinci aykırılık bu.

İkinci aykırılık, tasarının 1 inci maddesinin ikinci fıkrası "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler geri verilmez ve mahsup edilmez" hükmünü getirmektedir. Böylelikle, borcunu hiç ödemeyen kimseler ödüllendirilmekte, borçlarının bir bölümü terkin edilmekte, borcunu zamanında ödeyenler ise cezalandırılmaktadır; bu, Anayasanın 10 uncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bir başka eşitsizlik ise, yine bu ikinci fıkrada, daha önce prim, sosyal yardım zammı ve idarî para cezası borçlarını ödemiş olanlar için getirilen bir hüküm yer almaktadır. Gerçekten, bu hükme göre, bunlar da, borçlarının yüzde 58'ini, tasarı kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on ay içinde ödemek kaydıyla, geri kalan borçlarından kurtulacaklardır.

Şimdi, borcunu hiç ödemeyenlere de aynı hükmü uyguluyorsunuz, borcunun bir bölümünü ödeyenlere de aynı hükmü uyguluyorsunuz; farklı konumda bulunanlara aynı ödeme koşullarını getiriyorsunuz ki, bu da eşitsizliğin bir başka türüdür.

Kısacası, görüşülmekte olan 1 inci madde, hem Anayasanın 166 ncı maddesindeki planlı kalkınma ilkesine hem 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bulunmaktadır. Biz, burada görevimizi yapıyoruz; yarın, eğer, bu madde Anayasa Mahkemesinden dönerse, Meclis boşuna emek sarf etmiş olacaktır; o nedenle, böylesine Anayasaya aykırı, üstelik isabetli olmayan bir düzenlemeyi kabul etmemelidir. Bu düşüncelerle, maddenin tasarıdan çıkarılmasını öneriyoruz.

Teşekkür ederim, saygı... (DSP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türk, kayda geçsin diye teşekkürünüzü tekrarlamak için size süre tanıyorum.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, Yüce Meclise teşekkür etmek için verdiğiniz fırsattan dolayı size de şükran borçluyum; beni dikkatle dinledikleri için değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi tekrar okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıda yer verilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Kul İstanbul ve arkadaşları

Madde 1.– 17.7.1964 tarihli 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre, prim, idarî para cezası, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan işverenler ile topluluk sigortasına ve isteğe bağlı sigortaya devam edenlerin, işbu Kanunun yürürlük tarihine kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının aslını, Kanunun yürürlük tarihini izleyen altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, ödenmeyen prim borçlarından doğan gecikme zam ve faizleri ile idarî para cezaları prim aslını ödedikleri tarihten itibaren 24 ayda eşit taksitlerle tahsil edilir.

Birinci fıkra hükmüne göre prim borcu süresi içinde ödeyenlerin prim, gecikme zammı ve faizi ile idarî para cezaları için yapılan icra takipleri durdurulur, açılmış davalar bütün neticeleriyle birlikte düşer.

506 sayılı Kanunun ek 24 üncü maddesine göre sosyal yardım zammı borçları bulunan kuruluşlar, sosyal yardım zammı borçlarının aslının tamamını işbu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, bu borçlardan doğan gecikme zam ve faizleri için iki ve üçüncü fıkra hükümlerinden yararlanırlar.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş bulunan gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezaları geri verilmez ve mahsup edilemez.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim.

SAĞLIK, AİLE ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahiplerinin söz istemi yahut gerekçenin okunması talepleri var mı?

EMİN KUL (İstanbul) – Gerekçenin okunmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz; okutuyorum:

Gerekçe:

Kurum alacaklarının affından ziyade, bu alacaklardan vazgeçmeksizin tahsilata imkân veren bir yöntemin esas alınmasının hakkaniyete uygun düşeceği kanaatiyle değişiklik önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, üçüncü önergeyi tekrar okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı, 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve beşinci fıkrasının ikinci cümlesinin "İcra takibine konu olan borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içerisinde ödeyenlerin muhafaza altına alınmış mahcuz menkul malları varsa, bu mallar kendilerine yediemin olarak teslim edilir" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Ali Günay Hatay ve arkadaşları

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Madde üzerindeki değişiklik önergesine Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahibinin söz istemi var mı?

ALİ GÜNAY (Hatay) – Var efendim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, önerge sahibi söz istemiş bulunuyor. Süremiz yeterli olmadığı için, önergeyle ilgili işlem bitinceye kadar...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, maddenin bitimine kadar uzatın.

BAŞKAN – ...sürenin uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – 5 dakika var... Bu kadar olmaz Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Sayın Ali Günay; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ GÜNAY (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili yasal düzenlemenin amacının af olmadığı, Sosyal Sigortalar Kurumunun ve Bağ-Kur'un prim ve benzeri alacaklarının tahsiline imkân sağlanması ve bu kurumlara prim, idarî para cezası, gecikme faizi ve gecikme zammı borcu olanlara, borçlarını ödeme hususunda kolaylık sağlanması olduğu şeklinde belirtilmiştir.

Kanun tasarısının 1 inci maddesine baktığımız zaman, prim borcunun yanı sıra, idarî para cezasının yüzde 50'sinin, gecikme zammı ve faizinin yüzde 58'inin, bu kanunun yürürlüğe girmesini takip eden aybaşından itibaren 10 eşit taksitle ödenmesi halinde, bakiye gecikme zammı ve idarî para cezasının terkin edileceği şeklinde bir düzenleme vardır. Yani, idarî para cezalarının yüzde 50'sine ve gecikme zammı ile faizinin yüzde 42'sine af getirilmiş olmaktadır.

Belirtilen amacın aksine, af niteliğinde olmakla kalmamakta, aynı zamanda, prim alacağının bu kanunun yürürlüğe girmesini takip eden aybaşından itibaren 10 eşit taksitle ödenmesi yönünde de bir düzenleme getirilmiş olduğundan, bu husus, borçlulara, bir nevî faizsiz kredi niteliğinde olmaktadır.

Şimdi, borçlulara, borçlarını ödemesi hususunda taksitle ödeme imkânı getirildiğine göre, bunun dışında, yeni baştan ödememe durumlarına yol tanınmaması gayet tabiî olmalıdır. 1 inci maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesine baktığımız zaman ise, taksitle ödeme imkânı tanınmış olmasına rağmen, yine, borçlulara, bu taksitlerini zamanında ödememe şeklinde bir imkân sağlanmış olmaktadır ki, bu, yasal düzenlemenin amacına tamamen aykırı bir düzenleme olmaktadır. Bu husus, yasal düzenlemenin amacına aykırı olduğu gibi, borçlulara, borçlarını ödeme hususunda ihmalkâr davranmaları yönünde bir etki de yapmış olur ki, bu nedenle, biz, bu tasarı maddesinin parmak hesabıyla kabul edilmesi durumunda, en azından, bir düzeltme yapılması imkânını sağlamak üzere, bu değişiklik önergesiyle bu cümlenin madde metninden çıkarılmasını talep etmiş bulunmaktayız.

Bildiğiniz gibi, borçlarını ödemeyen borçlular hakkında icra takipleri yapılır. Daha önce sigorta alacaklarından dolayı, Kurum, adliyelerin bünyesinde olan icra dairelerinde icra takipleri yapardı. Sigorta alacaklarının tahsilini hızlandırmak için, sonradan yapılan bir yasal düzenlemeyle, sigorta kurumları bünyesinde icra daireleri oluşturulmaktadır ve oluşturulmuştur. Şimdi, aynı maddenin beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde çok ilginç bir düzenleme getirilmiştir. Dikkat ederseniz, icra takibine konu olan borçluların, icra masraflarıyla birlikte, borçlarının onda birini ödemesi durumunda, haklarındaki hacizler kaldırılmaktadır. Bu ise, kötü niyetli olan borçlulara, mallarını kaçırma ve bu ödemeleri yapmama imkânını vermiş olur. Böyle bir düzenlemeye hiç gerek yoktur.

Haciz iki türlü olur; bir, gayrimenkullere haciz konulur bir de menkul mallara haciz konulur. Gayrimenkullere haciz konulduğu zaman, bu, kayıt üzerine konulan bir hacizdir ve bunun borç ödeninceye kadar kaldırılıp kaldırılmaması, borçlu açısından hiç önemli değildir. Öbür taraftan, menkul mallar üzerine haciz konulabilir. Onda da iki türlü bir sonuçla karşı karşıya kalır borçlu; ya, borçlunun elinde bu mahcuz mal yediemin olarak bırakılır veyahut da, icrayla ilgili, yetkili olan kişilerce bu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın Sayın Günay.

ALİ GÜNAY (Devamla) – ...haczedilen mallar muhafaza altına alınmış olabilir.

Şimdi, bu imkândan yararlandırılan borçlu için, eğer mahcuz ve muhafaza altına alınmış olan bir malı mevcut ise, biz, bu malı borçluya yediemin olarak iade edersek herhangi bir sıkıntısı olmamış olur. Biz, bu nedenle de, bu değişiklik önergesinde, haczin kaldırılması yerine, muhafaza altına alınmış olan bir menkul mal haczi söz konusu ise, bu menkul malın borçluya yediemin olarak teslim edilmesi hususunda bir değişiklik sunmuş oluyoruz ki, bu, yasal düzenlemenin amacına çok uygun düşmektedir.

Biz, bu maddenin, aslında, tamamına karşıyız; ancak, çıkması durumunda, mümkün mertebe yasal düzenlemenin amacına uygun düşmesi için bu değişiklik önergesini vermiş bulunuyoruz.

Değişiklik önergesine katkılarınızı bekliyor saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına konuşan Hatay Milletvekili Sayın Ali Günay'a teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Maddeyi oylayın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ben, biraz önce, süremiz tamamlanmadan önce, Genel Kuruldan, bu önergeyle ilgili işlemlerin tamamlanmasına kadar süre talebinde bulundum ve Genel Kurul onu kabul etti; çünkü, maddeyle ilgili oylamaya geçecek olsaydık, yoklama istemiyle ilgili bir önerge vardı; netice itibariyle, bugün, çalışmaları tamamlama imkânımız olmayacaktı.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 1 Mayıs 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.04

 

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Sayısal Loto oyununun yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Nafiz Kurt’un yazılı cevabı (7/2340)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim. 20.3.1997

Mustafa Taşar

Gaziantep

Soru : İktidarınız döneminde başlayan Sayısal Loto kumarını kaldırmayı veya yasaklamayı düşünüyor musunuz? Bu konuda Hükümetinizin bir çalışması söz konusu mudur?

T.C.

DevletBakanlığı 30.4.1997

Sayı : B.02.0.007-9/0392

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 9.4.1997 tarih ve B.02.0.0010/02483 sayılı yazınız.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar’ın, Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği, Sayısal Loto oyununun yasaklanmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin 7/2340-5898/16597 sayılı yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Sayısal Loto oyununun Millî Piyango İdaresi GenelMüdürlüğü tarafından kamuya kaynak sağlamak üzere oynatılması 4.4.1988 tarihli 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülmüştür. Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname bilindiği gibi Anavatan Partisinin hükümette olduğu dönemde yürürlüğe konulmuştur.

2.Sayısal Loto oyununun oynatılması için gerekli on-line sistemin, ihaleyi kazanacak firma tarafından finanse edilmesi ve proje bedelinin hâsılattan pay vermek suretiyle ödenmesini öngören 8.11.1991 tarihli Yüksek Planlama Kurulu kararı da Anavatan Partisinin iktidarda bulunduğu dönemde alınmıştır.

3. Sayısal Loto oyununa ilişkin uluslararası ihale 20.11.1994 tarihinde açılmış olup yabancı firma ile Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü arasındaki sözleşme de yine Anavatan Partisinin hükümette olduğu 16.2.1996 tarihinde imzalanmıştır.

Bütün bu gelişmelerden sonra Sayısal Loto oyununun hükümetimiz döneminde başlamış olması tamamen bir tesadüften ibarettir. Çeşitli hükümetler zamanında gerçekleşen bu gelişmelerden sonra Sayısal Loto oyununun iptali, Millî Piyango İdaresini, karşılığını almadan birtakım taahhütlerini yerine getirmek zorunda bırakacaktır ki bu da ülke ekonomisinin bazı kayıplara uğramasına yol açacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

NafizKurt

Devlet Bakanı

2. – Manisa Milletvekili TevfikDiker’in, 4070 sayılı Kanun uyarınca taşınmaz malların bedellerinin taksitle ödeme müddetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdullatif Şener’in yazılı cevabı (7/2393)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Başbakan Prof. Dr. Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

25.3.1997 Tevfik Diker Manisa

Sorular :

1. 4070 Sayılı Kanun uyarınca taşınmaz malların bedellerinin taksitle ödeme müddetlerinin 24 aydan (2 yıl) 120 aya (10 yıl) çıkarmayı düşünüyor musunuz?

2. Ödemede uygulanan kanunî faizi kaldırmayı düşünüyor musunuz?

T.C. Maliye Bakanlığı 29.4.1997 Millî Emlak Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.MEG.0/34/3303-77833/17126

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Devlet Bakanlığının (Sayın Lütfü Esengün) 16.4.1997 gün ve B.02.0.0010-02674 sayılı yazısı.

Tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker tarafından sorulan ilgi yazı eki soru önergesinde belirtilen sorulara verilen cevabımız aşağıda sunulmuştur.

Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında 4070 Sayılı Kanunun, Bedelin Tahsili ve Tescil Başlıklı 10 uncu maddesinin ikinci bendinde “Taksitle ödenecek miktar, bedelin 1/4’ünün ödenmesini izleyen en çok 24 ayda ve idarenin belirleyeceği en fazla 8 eşit taksitle kanunî faizleri ile birlikte ödenir. Taksit tutarı ve kanunî faizleri ödenmedikçe taşınmaz malın alıcısı adına tescili yapılmaz” hükmü yer almıştır.

Bu durum karşısında, 4070 sayılı Kanuna göre yapılan taksitli satışlarda ödemeye ilişkin sürenin uzatılması ve ödemede uygulanan kanunî faizin kaldırılması kanunen mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener Maliye Bakanı

3. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Bakanlık önünde yürüyen yayalar için bir yasaklama olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2394)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMMİçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

25.3.1997

Tevfik Diker Manisa

Sorular :

1. Genelkurmay istikametinden Orman Bakanlığına doğru Bakanlığınızın bulunduğu sol kanattan yürüyen yayaların herhangi bir yasaklayanı trafik işaret ve levhası olmaksızın can güvenliğini önde tutarak Bakanlığınızın önünden geçmesi yasak mıdır?

2. Yasak değil ise, Bakanlığınızın emniyet nöbetçilerine o bölümü kullanan vatandaşları yoğun araç trafiğinin olduğu bölüme doğru gönderin, buradan geçemezsiniz diye yazılı veya sözlü emirleriniz var mıdır?

3. Yayaların can güvenliğinden Bakanlığınız sorumlu değil midir?

4. Bakanlığınızın emniyetiyle görevlendirdiğiniz yetkililerin vatandaşa yaklaşımlarını ve hitap şeklini denetleyerek eksikliklerini gidermeyi düşünüyor musunuz?

T.C. İçişleri Bakanlığı 30.4.1997 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/090403

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.4.1997 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/2394-5972/16784 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Genelkurmay istikametinden Jandarma Genel Komutanlığı, Bakanlığım ve Emniyet Genel Müdürlüğü önünden Orman Bakanlığına doğru uzanan yayalar için düzenlenmiş 140 cm genişliğindeki yaya yolundan vatandaşların geçmesini önleyen herhangibir yasak bulunmamaktadır.

Anılan güzergah üzerinde Bakanlığım, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne 3 adet giriş bulunmakta olup, makam araçları bu girişlerden geçtiği sırada can güvenliği bakımından vatandaşlarımız çok kısa bir süre durdurulmaktadır.

Bakanlığım sadece sözkonusu yol üzerinde değil, Türkiye genelinde tüm vatandaşların can güvenliğinin sağlanması için gerekli tertip ve tedbirleri almakta ve aldırmaktadır.

Gerek Bakanlığım gerekse tüm vatandaşların güvenliği ile görevlendirilen Emniyet personeli, vatandaşlarımızın güvenlik ve huzurunu sağlamak için mesleğe girişte verilen eğitim dışında görev başında da sıralı amirlerce devamlı eğitilmekte olup, hizmetlerin en iyi şekilde yürütülmesi için çalışmalarımız sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener İçişleri Bakanı

4. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Tekirdağ-Hayrabolu’da satışa sunulan Hazine arazilerinin ödeme koşullarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2504)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Enis Sülün Tekirdağ

Tekirdağ İline bağlı, Hayrabolu İlçesinde vatandaşa satılmak istenen hazine arazi bedelini ödemedeki 2 yıllık süre, vatandaşı ekonomik olarak zorlamaktadır. Bu konuda bir süre uzatmayı düşünüyor musunuz? Eğer uzatılacak ise kaç yıl olacaktır?

T.C. Maliye Bakanlığı 29.4.1997 Millî Emlak Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.MEG.0.34/3303-93114/17123

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.4.1997 gün ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-6402 sayılı yazınız.

Tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün tarafından sorulan ilgi yazı eki soru önergesinde belirtilen sorulara verilen cevabımız aşağıda sunulmuştur.

Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında 4070 sayılı Kanunun, Bedelin Tahsili ve Tescil başlıklı 10 uncu maddesinin ikinci bendinde “Taksitle ödenecek miktar, bedelin 1/4 ünün ödenmesini izleyen en çok 24 ayda ve idarenin belirleyeceği en fazla 8 eşit taksitle kanunî faizleri ile birlikte ödenir” hükmü yeralmıştır.

Bu durum karşısında, 4070 sayılı Kanuna göre yapılan taksitli satışlarda ödemeye ilişkin sürenin uzatılması kanunen mümkün bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener Maliye Bakanı

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.