Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 25 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

86 ncı Birleşim

29 . 4 . 1997 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMA

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’ya, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. —Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, denizlerimizde ağ kafesle balık yetiştiriciliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin cevabı

2. —Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak’ın, temel eğitime ilişkin gündemdışı konuşması

3. —Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, kimyevî gübre ve ziraî ilaç desteklemelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin cevabı

C) TEZKERELER VEÖNERGELER

1. —Fransa’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Meral Akşener’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/766)

2. —Amerika’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/767)

3. —Avusturya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’a, dönüşüne kadar Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/768)

4.—Nijerya, Gana ve Benin’e gidecek olan Devlet Bakanı Sacit Günbey’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/769)

5. —Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/770)

6.—Bulgaristan’a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’a, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/771)

7.—TBMM Başkanlık Divanınca, Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize davetinin kararlaştırıldığına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772)

8.—(10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/773)

9.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/159) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/165)

10.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/160) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/166)

11. —Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in (6/480) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/167)

12. —İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin (2/388) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/168)

13.—Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/462) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/169)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42 arkadaşının, Türk devletleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyala Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)

2.—Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 62 arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13)

V.—SÖYLEVLER

1.—Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’nun, Genel kurula hitaben konuşması

VI. —ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VII.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/310)

2.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/311)

3.—Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu -Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

4.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney İlçesi -Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

5. —Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Yenicekent -Ertuğrul -Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney -Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)

6.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney -Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

7.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

8.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/318)

9.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Günbey -Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

10.—Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)

B)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz projesi için kullandığı dış krediye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/2220)

2.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Irak’a ilaç ve gıda maddeleri satışı için Türkiye’ye izin verilmemesinin nedenine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in yazılı cevabı (7/2224)

3.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bir P.K.K. militanına silah taşıma ruhsatı verdiği iddia edilen emniyet görevlisi hakkında yapılan işleme ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2227)

4.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2311)

5.—GaziantepMilletvekili Mustafa R. Taşar’ın;

—Antalya Manavgat’a bağlı Gebece Köyüne ilköğretim okulu açılıp açılmayacağına,

—Antalya Manavgat’a bağlı Belenobası Köyüne ilköğretim okulu açılıp açılmayacağına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2332, 2333)

6.—Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Merkez Emirseyit PTT’sine fiber optik kablo sisteminin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2337)

7.—Çorum Milletvekili Hasan Çağlayan’ın, M.S.B. ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin istisnaî memur kadrolarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2342)

8.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, bazı savcılara sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/2346)

9.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2348)

10.—Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara geçiş yapan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın yazılı cevabı (7/2351)

11.—Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, esnaf ve sanatkarlara düşük faizli kredi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2353)

12.—Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın, pamuk üreticilerinin fiyat farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2355)

13. —İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Nevşehir Kavaklı Kasabasında bir vatandaşın astsubay tarafından dövüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2398)

14.—Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Konya İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2400)

15. —Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kapalı okul sayısına ve öğretmen açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2402)

16. —Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin İlindeki organizesanayi bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2404)

17. —Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu’nun, Ardeşen-Pazar İlçesi arasındaki bölgeye havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2405)

18.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Tekirdağ-Çerkezköy-Kapaklı İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2416)

19.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya TürkCumhuriyetlerine Türk firmalarının kalitesiz mal sattığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/2436)

20. —Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, götürü usule tabi mükelleflerin vergi yüküne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2438)

21.—İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun, Aylık Kamu Hesapları Bülteninin yayınlanmamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2445)

22.—Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın;

—Orman içi köylülerince kurulan kooperatiflere,

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün;

—Bakanlığın Çanakkale-Bayramiçi Belediyesine ve köylülere olan borçlarına,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın yazılı cevabı (7/2446, 2450)

23.—Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin’de inşaat halinde bulunan okullar için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2451)

24.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, T.B.M.M. Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi veren bir emniyet mensubuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2455)

25. —Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Ağrı’ya özel bir şahsa ait uçakla seyahat ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/2456)

26.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı personele özel imkânlar sağlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/2465)

VIII.—GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A)ÖNGÖRÜŞMELER

1.—Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

2. —İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenleri ile itfaiye teşkilatının sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)

3.—İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)

4.—Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının, Boğazlar ve Marmara Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu tehlikelerin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/175)

I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

İstanbul Milletvekili M. Sedat Aloğlu, TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden müteşekkil bir heyetin Arnavutluk’a yaptığı ziyarete,

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, Ankara’nın köylerindeki eğitim sorunlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, Refahyol Hükümetinin uygulamalarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Lütfü Esengün cevap verdi.

Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un (6/482), (6/485) ve (6/493) numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği açıklandı.

Aydın Milletvekili İsmet Sezgin ve 21 arkadaşının, Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile ilişkileri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesinin (8/10) yapılan öngörüşmesinden sonra kabul edilmediği açıklandı.

Samsun Milletvekili Murat Karayalçın, Bitlis Milletvekili Kâmran İnan’ın ANAP Grubu adına yaptığı konuşmayla ilgili bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 23 sıra sayılı kanun hükmünde kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresi, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

5 inci sırasında bulunan 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Edilen Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/573) (S. Sayısı :250) görüşmelerine devam olundu, maddelerine geçilmesi için yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından ve çalışama süresinin bitimine az bir zaman kaldığından;

29 Nisan 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.48’de son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Zeki Ergezen

Kahramanmaraş Bitlis

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

II. —GELEN KÂĞITLAR

25.4.1997 CUMA

Sözlü Soru Önergesi

1.—İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, Erzurum Jandarma Bölge Komutanı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/516) (Başkanlığa geliş tarihi :23.4.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Personel atamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2581) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

2.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2582) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

3.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, personel atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2583) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

4.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, personel atamalarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2584) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

5.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, personel atamalarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2585) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

6.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, lokal, dinlenme yeri ve cafe sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2586) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

7.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2587) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

8.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2588) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

9.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2589) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

10.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2590) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

11.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Bakanlıkta görev yapan bazı unvanlı personel sayısına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2591) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

12.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İstanbul Bankasının tasfiyesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2592) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

13.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İstanbul Bankası çalışanlarının özel emeklilik sandığının S.S.K.’ya devrine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2593) (Başkanlığa geliş tarihi :16.4.1997)

14.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, Uluslararası İslamî Halk Komutanlığı adında bir örgütte görevi olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2594) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

15.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, kamuda çalışan personelin ve emeklilerin sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2595) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

16.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, Kalkınma Bankasınca yabancı ülkelerden alınan Devlet tahvillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2596)(Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

17.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, emekli maaşlarının ödenmesinde yaşanan sıkıntılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2597) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

18.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, Hac seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2598) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

19.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, 1997 Bütçesinden bazı milletvekillerine kaynak ayrıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2599) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

20.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Başbakanlıkta görevli üç bürokratın Hac seyahatine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2600) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

21. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hacca giden milletvekillerine inidirim yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2601) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

22.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hac seyahatine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2602) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

23. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Suudî Arabistan makamlarınca hacılara dağıtılan broşürlerde laiklik karşıtı propaganda yapıldığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2603) (Başkanlığa geliş tarihi :22.4.1997)

24.—Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Başbakan Yardımcısının oğlunun korumalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2604) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1.—Karaman Milletvekili Abdullah Özbey, Karaman -Ermenek’te görevli Emniyet Amirine ilişkin İçişleri Bakanına yönelttiği yazılı soru önergesini 24.4.1997 tarihinde geri almıştır (7/2458)

28.4.1997 PAZARTESİ

Teklif

1.—İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 5 Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/778) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :23.4.1997)

Raporlar

1.—Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/15) (S. Sayısı :287) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

2.—Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 1997 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/16) (S. Sayısı :288) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

3.—Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/421) (S. Sayısı :289) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

4.—Türkiye Cumhuriyeti Ordusu Subay, Askerî Memur ve Muadilleriyle Astsubayların Giyeceğine Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Millî Savunma komisyonları raporları (1/548) (S. Sayısı :290) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

5. —Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı :291) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

6.—Askerî Havaalanları Çevresinde Uygulanacak İnşaat ve Her Türlü Mania Sınırlamaları Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı :292) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

7.—Inmarsat Gemi Yer İstasyonlarının Karasularında ve Limanlarda Kullanılması Uluslararası Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/554) (S. Sayısı :293) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

8.—Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Anlaşması ve Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/450) (S. Sayısı :296) (Dağıtma tarihi :28.4.1997) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan

Yazılı Soru Önergeleri

1.—Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Adalet Bakanı tarafından kullanılan yabancı marka arabanın sahibine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2191)

2.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Bulgaristan’a malî yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2225)

3.—Şanlıurfa Milletvekili Eyüp Cenap Gülpınar’ın, Siverek Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2235)

4.—Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Üniversitesinin kurulması konusunda bir çalışmanın olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2237)

5.—Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Merinos’un özelleştirme kapsamında olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Ufuk Söylemez) yazılı soru önergesi (7/2238)

6.—Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımızın bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2241)

7. —Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelmek için yapılan vize müracaatlarında rüşvet alındığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2243)

8.—Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un, Diyanet İşleri Başkanlığından kurumlararası nakil yoluyla yapılan atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2245)

9.—Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz’ın, bir toplantıda yaptığı iddia edilen bazı açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2246)

10.—Çanakkale Milletvekili A. Hamdi Üçpınarlar’ın, Müslüman Kardeşler Örgütü ile bir toplantı yapıp yapmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2247)

11. —İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in, kamu kuruluşlarında görevden alınan kadın yöneticilere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2252)

12.—Ankara Milletvekili MehmetEkici’nin, kamu bankalarının basın kuruluşlarına verdikleri kredi ve ilanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2254)

13.—Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, hakkında tutuklama kararı bulunan eski bir emniyet mensubunun yakalanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2257)

14.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı -Doğubeyazıt İlçesinde yapımına başlanan sağlık ocağına ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2262)

15.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı ve ilçelerinde yapımı devam eden hastane ve sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2263)

16.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı -Eleşkirt İlçesindeki Devlet hastane ve sağlık ocaklarındaki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2264)

17.—Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ’un, MersinGümrüğü ve Limanındaki bazı kamu görevlilerinin rüşvet aldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2273)

18.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, bir gazetede yayımlanan “Patrikhane TC’yi takmıyor” başlıklı haberde yer alan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2274)

19.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Türkiye -İsrail Askerî Eğitim İşbirliği anlaşması ile ilgili basına yansıyan bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2276)

20.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı İline bağlı köy ve mezralardaki göçleri önlemeye yönelik projelere ilişkin Devlet Bakanından (Bekir Aksoy) yazılı soru önergesi (7/2278)

21.—Tekirdağ Milletvekili BayramFırat Dayanıklı’nın, Malkara -Evrenbey Köyü sağlık ocağının ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2288)

22. —Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Kalkınma Bankasınca Doğu Halk Holding Mermer Fabrikası için açılan kredilere uygulanan faiz oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2299)

23.—Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’ya bağlı bazı ilçelerin Devlet hastanesi projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2303)

24.—Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, sağlık müdürleri, başhekimler ve il başkanları ile gizli bir toplantı yapıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2306)

25.—Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2307)

26.—Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, M.G.K. kararlarının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2308)

27.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, gazetelerde yer alan “İsrail nükleer deneme için Türkiye’yi seçti” şeklindeki habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2319)

29.4.1997 Salı

Tasarı

1.—Türkiye Cumhuriyeti ve Ukrayna Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/596) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :28.4.1997)

Raporlar

1.—Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilatı İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/517) (S. Sayısı :294) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)

2.—Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/488) (S. Sayısı :295) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)

3.—Uydular Aracılığı ile Deniz Haberleşmesi Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin OnaylanmasınınUygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/362) (S. Sayısı :297) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)

4.—Uydular Aracılığı ile Telekomünikasyon Uluslararası Örgütüne (İntelsat) İlişkin Anlaşmada Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık,İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonları raporları (1/363) (S. Sayısı :298) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)

5.—Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ile Siyasî Parti Gruplarını Temsilen 10 Milletvekilinin; Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 30 Arkadaşının, Gümüşhane Milletvekili M.Oltan Sungurlu ve 3 Arkadaşının ve İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 7 Arkadaşının Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/693, 2/405, 2/448, 2/629) (S. Sayısı :300) (Dağıtma tarihi :29.4.1997)(GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.—Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Erzurum Jandarma Bölge Komutanınına açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/517) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

2.—Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Erzurum Jandarma Bölge Komutanının açıklamalarına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/518) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

3.—Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, orman ağaç kesim işi ihalelerine ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/519) (Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)

4.—Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin’in, Kırklareli’ne doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/520) (Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)

5. —Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in, Sakarya İl Sosyal Hizmetler müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/521) (Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)

6.—Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in, Ankara -Saray Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinin temizlik -bakım ihalesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/522) (Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ -Çorlu -Havuzlar Mahallesinin telefon ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2605) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

2.—Tekirdağ Milletvekili BayramFırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ -Çorlu -Havuzlar Mahallesinin sosyal konut inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2606)(Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

3.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, vatandaşlığa kabul edilmemiş soydaşlarımızın çocuklarının eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2607) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

4.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Türkiye’de çalışan soydaşların ülkelerindeki hizmet sürelerinin değerlendirilmesine ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2608) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

5.—Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan’ın, beyaz et üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2609) (Başkanlığa geliş tarihi :28.4.1997)

Meclis Soruşturması Önergesi

1.—Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 60 arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13) (Başkanlığa geliş tarihi :24.4.1997)

Meclis Araştırması Önergesi

1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42 arkadaşının, Türk Devletleri ile ilişkilerimizin geliştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182) (Başkanlığa geliş tarihi :25.4.1997)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

29 Nisan 1997 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Kemalettin GÖKTAŞ (Trabzon)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşimini açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu'na kadar yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — Genel Kurulu ziyaret eden Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’ya, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN – Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel'in daveti üzerine resmî bir ziyaret için ülkemize gelen Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu şu anda Meclisimizİ onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına, hoşgeldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)

V. —SÖYLEVLER

1.—Romanya Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu’nun, Genel Kurula hitaben konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu'yu, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı. (Ayakta alkışlar)

ROMANYA CUMHURBAŞKANI EMİL CONSTANTİNESCU – Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, değerli parlamenter hanımlar ve beyler; bugün, Türk Halkının kendi meşru temsilcileri, kendi egemenliğinin koruyucuları olarak tayin ettiği zatıâlilerinizin arasında bulunmam benim için özel bir onur teşkil etmektedir. Müsaadenizle, başlangıçta, siyasî görüşmelerde sıkça anıldığına rağmen, değerini ve güncelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir hususun altını çizmek istiyorum. Parlamento, herhangi bir hukuk devletinin temel kurumu olarak, özellikle modern siyasal mimarlığın demokratik karakterini ispatlamaya davet edilen forum olduğu aşikârdır.

Geçenlerde, sizin, Parlamentonuzun 77 nci yıldönümünü kutladığını duymuştum. Demek ki, Türkiye bir parlamenter cumhuriyettir ve parlamenter sistem alanında onun tecrübesi bayağı uzundur.

Romen Halkının temsilcisi niteliğinde, bugün, Türk Halkına, kendisinin temsilcileri aracılığıyla hitap etmeye fırsatım vardır. Sizin aranızda bulunmam, ülkelerimizin demokrasi yolunu katı kararlılıkla, kesinlikle seçtiklerini, herhangi bir şüphenin dışında ispatlamaktadır. Gerek Türkiye gerekse Romanya, tarihlerinin farklı anlarında olsa bile, devlet kuruluşunun temeli olarak demokrasi değerleri tamamıyla üstlenmeye karar vermiştirler.

Romanya'nın demokrasi yoluna yeniden gelmesi ıstırap verici bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Halkımızın özgürlük uğruna yapmaya hazır olduğu ve yüce sınırlara kadar tahammül etmek zorunda kaldığı fedakârlıklar, komünist rejimin totaliter gücü düzenince hiçbir şekilde durdurulamamış bir hürriyet isteğini ifade etmektedir.

Böylelikle, bizim için, Aralık 89 dönemi geriye dönüşü bilinmeyen bir tarihî sürecin başlangıcını teşkil etmektedir. İşte ondan dolayı, tamamıyla farkında olduğumuz ve giriştiğimiz her hareketimize rehberlik yapması gereken Romen halkının temsilcilerinin omuzlarına sonsuz bir sorumluluk düşmektedir.

Aralık 1989 devrimi tarafından açılan yolda, Kasım 1996 tarihindeki seçimler, Romen toplumunun bundan sonraki tüm evrimine damgasını vuracak bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Bu seçimler, ilk önce, demokrasinin yalnız yedi yıllık bir süre içinde tanındığı bir toplumda güçlendirilmesinin inkâr edilemez delilidir. Herhangi bir demokratik rejimin erginlik tanıtını teşkil eden iktidar değişimine, aynı zamanda, ekonominin yapısal reformunun ele alınması tarzının yeniden tanımlanmasıyla refakat edilmiştir. Bu reformun etkinliği, bir yanda ekonominin geliştirilmesinde doğru bir denge tespit edilmesinden, diğer yandan da toplumsal istikrar ve reformun gerektirdiği fiyatların asgarî seviyeye indirilmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyetinin, imajını tamamıyla değiştiren ekonomik alanda sağlam gelişmesi, ticarî ve sanayi dinamizmi konusunda gösterdiği gayretlere ve elde ettiği başarılara hayranlıkla bakmaktayız. Bu iyi koşulları beraberce değerlendirmeliyiz; Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti, şu ana kadar kendi potansiyellerine yükselmeyen ticarî mübadeleleri yoğunlaştırmalıdırlar.

Ülkelerimizin ekonomik gelişmesinin ilişkilerimize katkıda bulunacağından eminim ve bu münasebetlerin, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün meşhur "yurtta sulh, cihanda sulh" sözüyle olacağını düşünüyorum. (Alkışlar)

Romanya ile Türkiye arasında siyasî, ekonomik, kültürel ve tüm alanlarda fevkalade ilişkiler vardır. Bu bakımdan, Romanya ile Türkiye arasındaki bağlantıların ifadesi olarak, Romanya ile Türkiye arasındaki dostluk, iyi komşuluk ve işbirliği antlaşması, iki ülke arasındaki işbirliğinin geliştirilmesiyle ilgili protokoller ve çeşitli alanlarda işbirliği anlaşmaları gibi belgeler, ülkelerimiz arasındaki sağlam bağlantıların delillerini oluşturmaktadır.

İki taraflı ilişkilerimiz bir bölgesel işbirliği koordinatlarına yerleştiren ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, daha bir boyut kazanmıştır. Bu alanda ülkelerimiz tarafından aktif bir şekilde desteklenen bir inisiyatifin ve bununla İstanbul'daki yüksek düzeyde ortak deklarasyonunun 11 devlet tarafından imzalanmasıyla kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliğine değiniyorum.

Bugün, beş yıldan sonra, Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Yakın bir dönemde Karadeniz Ekonomik İşbirliği yeni bir boyut kazanacak ve yavaş yavaş uluslararası çapta çok ilgi çekici bir işbirliği olacağına inanmaktayım. Böyle bir inisiyatif, Avrupa strüktürlerine katılma perspektifinde, özellikle, gerek coğrafî ve gerekse tarihî bakımdan ait olduğumuz bölgeye yeni bir refahla, güvenlik mimarlığı kurmak amacıyla tüm üye ülkelerin gayretleri eklenilmesinin en elverişli öncüllerini tabiatıyla temin etmektedir.

Bu ortak projeye katılmış olan ülkelerin kesin bağlılığı, hiçbir şekilde kendi içine çekilme gibi bir istekliliğe sevk edilmemektedir. Aksine olarak, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ülkeleri, bu bölgenin ülkeleri aracılığıyla tüm Avrupa çatısını destekleyen değerler ortaklığına doğru açılmanın yollarından birini teşkil ettiklerini anlamaktadırlar.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği, tüm Avrupa seviyesinde, daha geniş ve daha yeğin bir işbirliğinin perspektifinde, oldukça yararlı bir egzersizi tertiplemektedir. Gerek Türkiye'nin ve gerekse Romanya'nın asıl hedefi, Avrupa Birliğine katılmak ve bunun için ülkelerimizin uygun bir şekilde hazırlanmasını öngörmektir.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği içindeki faaliyet, esas itibariyle, üye devletler için önemli ve çeşitli ilgi alanlarındaki birkaç ortak hedefe ulaşmaya dayanmaktadır. Ulaşım alanında modern bir enfrastrüktürün geliştirilmesinin, özel bir önem taşıdığı kanısındayım. Bu proje, Karadeniz Bölgesi ülkelerinin arasındaki ilişkileri etkileyecek yolları ve araçları sağlamakta ve böylelikle daha dinamik bir ticaret için, mal ve insanların daha kolay ve daha yoğun bir trafiği için fırsatlar açarak kıta ve dünyanın kalan kısmıyla daha güçlü bir bağ kurmayı hedeflemektedir.

Bütün inancımla ifade ediyorum ki, ülkelerimizin ekonomilerinin etkisi ve yarışabilirliği, Avrupa Birliğine doğru güzergâhımızda en uygun araçlardan birini teşkil eden bu bölgesel işbirliği şeklinin dışında sağlanılamazdı. İşbirliğimiz, Batı'nın ekonomik ve sosyal seviye ve standartlarına yakınlaşmaya olanaklar yaratacak; Avrupa alanına entegre olmamız ise, böylelikle, tüm taraflara yararlı olacaktır. Tüm bunlar, Avrupa strüktürlerine muvafakatımız, yalnız -kuşkusuz gerekli olan- Avrupa Birliğinin tamamlanmasına değil, aynı zamanda, bu teşkilata artı bir dinamizm ve canlılık vermede katkıda bulanacağına olan inancımızı haklı çıkarmaktadır.

Artı, bir kez daha beyan etmek istiyorum ki, Romanya, Türkiye Cumhuriyetini, kendisinin özel bir partneri saymaktadır. Her iki ülkenin demokrasinin değerlerine muvafakati, ikili ve hem de bölgesel düzeyde işbirliği, aynı esaslı hedeflere doğru yöneşen dış siyasetlerimizin ahenkli özelliğini haklı gösteren belirleyici unsurlar olmaktadır. Romanya'nın yaklaşık yarım yüzyıldan beri etkisini ispat eden strüktürü, Kuzey Atlantik Teşkilatına girmesini, ilkin, ittifakın çerçevesinde stratejik dengenin tamamlanmasının bir faktörü olarak anlamak gerekmektedir.

Bu düşüncelerin açısından, Türkiye Cumhuriyeti ve Romanya arasında sağlam bir partnerlik, istikrarı tüm Avrupa için hayatî olan bu bölgeye bir güvenlik ekseni kurmakla, NATO'nun güney kanadını kesinlikle sağlamlaştırmaya götürecektir. Ahenkli ekonomik bir gelişmeyle atbaşı yürüyen bu politik, askerî istikrarlık, ülkelerimize, ihmal edilmesi imkânsız kozlar sağlamaktadır. Tüm bunlar, Avrupa strüktürlerine tam haklarıyla üye olmak irade ve kabiliyetlerini ispatladıkları koşullarda ülkelerimizi inanılır ve celp edici bazı aday durumuna yerleştirmektedir.

NATO'ya ilk ülke grubunda girmek, Romanya için ana hedefi oluşturmaktadır. Bizim için, şu anda, Türkiye'nin Romanya'ya verdiği destek fevkalade önemlidir. Şu fırsattan yararlanarak, sizlere, Romanya'ya vereceğiniz bu konuyla ilgili destekten dolayı candan teşekkür etmek istiyorum; bu desteğin, Romen Halkı tarafından aynı sevinçle karşılanacağını düşünüyor ve inanıyorum. Elbette, Türkiye, bize, NATO konusunda çok önemli bir destek veriyor. Elbette ki, Türkiye, bu desteği, bize, NATO üyesi olduğu için verebilir; biz, henüz Avrupa Birliğinin tam üyesi değiliz.

Demek istediğim şu: Avrupa Birliğine Türkiye'nin girmesi konusunda aynı ağırlığa sahip değildir; ama, şunu da ifade etmek istiyorum, Romanya, bütün gücüyle, bütün uluslararası kuruluşlarda, örgütlerde, Türkiye'ye, Avrupa Birliğinin tam üyesi olmak dahil destek verecektir ki, zaten, Türkiye'nin yeri Avrupa Birliği içinde bulunmaktadır. (Alkışlar)

Parlamento kuruluşunun ne kadar önemli rol oynadığının şuurunda olarak, Türk halkının temsilcileri olan sizlerin karşısında, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin daha çok desteklenmesi için savunuda bulunmaktayım. Yükselen bir yörüngeye yerleştirilen Romen-Türk ilişkilerinin yeni bir teşvik elde etmesi için desteğinizi talep etmekteyim; beraber adım attığımız bu yolun bize verdiği şanslara inanmaktayım.

Ortak başarılarımız birbirimizin başarıları olacaktır. Değeri, tamamıyla, Avrupa ve Avrupa Atlantik İşbirliği çerçevesinde ispat edilecek olan daha sıkı bir işbirliğinin yararlarından hepimiz istifade edelim. (Alkışlar)

Sözlerime son verirken, bana bu fırsatı verdiğiniz için büyük bir şeref duyuyorum.

Bu nedenle, sizlere teşekkür eder ve saygılarımı sunarım; çok mutluluklar ve çok başarılar dilerim. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Emil Constantinescu'ya, Genel Kurulumuza katılmaları ve konuşmalarından dolayı, ben de, Yüce Heyetiniz adına teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, konuk Cumhurbaşkanının konuşması böylece tamamlandıktan sonra, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV.—BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1. —Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, denizlerimizde ağ kafesle balık yetiştiriciliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ilk sözü, Türkiye denizlerinde ağ kafeste balık yetiştiriciliği hakkında gündemdışı söz isteminde bulunan Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan'a veriyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Uzunhasan, konuşma süreniz 5 dakikadır.

Buyurun.

FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 inci Yüzyıla üç adım kala dünyamızı tehdit eden önemli sorunlardan biri de, besin üretim kaynaklarının giderek azalmasıdır. Araştırmalar göstermiştir ki, bu soruna çözüm olacak önemli doğal ortam, denizler ve denizlerdeki su ürünleri üretimidir. FAO bilgilerine göre, 1995 yılında dünya denizlerinden elde edilen su ürünleri miktarı 100 milyon tondur. Bunun yüzde 15'i, yani, 15 milyon tonu, denizlerde uygulanan ağ kafeste balık üretilerek gerçekleştirilmiştir.

Ülkemiz, iklimi, ekolojik ve topografik konumuyla su ürünleri yetiştiriciliğine uygun, dünyanın sayılı ülkelerinden biridir. Örneğin, üçte birimiz kadar kıyısı olan ve dünya üretiminde en çok söz sahibi olan Japonya'da 5 adet ekonomik balık türü mevcutken, bizde 42 adet ekonomik balık türü yetiştirmek mümkündür; yani, denizlerde ağ kafeste balık üretiminde, Türkiye, Japonya'ya göre 10 kat daha fazla şansa sahiptir. Oysa, bu konuda, henüz bir millî politika oluşturamadığımızdan, Japonya, 450 bin ton üretimle dünya üretiminden yüzde 3'lük pay alırken, Türkiye, 21 bin ton üretimle, ancak binde 1,4'lük pay almaktadır. Bizden beş yıl sonra bu işe başlayan Yunanistan bile, bugün, bizden 2 kat fazla balık üretmektedir.

Ülkemizde, ilk defa ağ kafeslerde ticarî deniz balığı üretimi, ilimiz Muğla'da, 1986 yılında başlamış; tüm zorluklara rağmen, üreticilerimiz, devletin desteği, teşviki ve kredisi olmaksızın, bu konuda, 1 124 kilometre sahili ve bu işe yatkın olan koylarıyla, tüm ülkemize önderlik etmiştir.

Sayın Başkan, dinleyen yok...

BAŞKAN – Devam edin efendim.

FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Ülkemiz genelinde mevcut 300 ağ kafesçiliğiyle balık üretim çiftliğinin 176'sı Muğla İlinde bulunmaktadır.10 bin ton üretimi ve 14,5 trilyon lira girdisiyle, Türkiye toplam üretiminin yüzde 65'i ilimiz Muğla'da gerçekleştirilmektedir; ama, ne var ki, üretimin gelişmesine paralel olarak, uygulamada, önemli bazı problemler, ilimizde bu sektörü çok etkilemiş, hatta, durma noktasına getirmiştir. Esasen, üretimi ve verimliliği artırmak ve şimdikinin 3-4 katına çıkarmak mümkündür. Üreticilerin, bunun için devlete külfet getiren bir beklentileri yoktur; sadece, devletten anlayış beklemektedirler; ama, ülke olarak bazı yanlışları izale ederken, bazı düzenlemeleri de ivedilikle yapmalıyız ki bunların bazılarını sıralarsak, 1380 sayılı Su Ürünleri Yasası bu konuyu Tarım Bakanlığımıza vermiş olmasına rağmen, uygulamada, Turizm, Bayındırlık, Orman, Çevre Bakanlıklarıyla, sahil güvenlik, valilikler, Deniz Müsteşarlığı gibi diğer kuruluşlar da aynı görevi üstlenmişlerdir. Örneğin -eğer tarihinde yanılmıyorsam- 1994 yılında Turizm Bakanlığının bir yazısıyla, Muğla Valiliği, bu ilde balık üretim çiftliklerinin faaliyetlerini durdurmuştur. Bu sebeptendir ki, ilimizdeki ağ kafeste balık üretimi yapan 176 çiftliğin 112 adedi tüm işlemlerini yerine getirmiş olmasına rağmen, kayıtdışı kalmıştır. Yani, bir taraftan yeni çiftliklerin kurulmasına mâni olunurken, diğer taraftan mevcutların kayıtdışı kalmasıyla devlet zarar görmektedir; üreticiler de, bundan, bu durumdan memnun değillerdir. Kısaca, su ürünleri teşkilatı bugünkü görünümüyle çok dağınıktır ve bir karmaşayla karşı karşıyadır. Bu yetki karmaşasının giderilmesi için, mutlaka bir genel müdürlük çatısı altında toplanmalıdır ve illerde de birer şubesi bulunmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uzunhasan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Denizlerde bu çiftliklerin kurulabilmesi için, sadece denizin varlığı ve suyun bulunması yeterli değildir; zamanım elvermediğinden burada sayamayacağım pek çok teknik ve fonksiyonel değerlerin bilinmesi gerekir. Kıyılarımızın haritaları çıkarılarak, uygun balık üretim alanları bu haritalara işlenip, masterplanlar hazırlanmalıdır. Bütün bunlar, mutlaka, ihtisas sahibi olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızın koordinasyonuyla gerçekleştirilmelidir. Esasen, 1380 sayılı Su Ürünleri Yasası bunu emrettiği gibi, aynı Yasanın 5 inci maddesi de, devletin hükmü ve tasarrufu altında bulunan denizlerdeki istihsal yerlerinin mahallinde belirlenmesini emretmekte ve bu işi açıkça Tarım ve Köyişleri Bakanlığına vermektedir; ama, şimdiki uygulamada, Muğla İlimizin kıyılarını kapsayan bu planlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı dışında bu konuda ihtisası olmayan Turizm, Çevre, Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları ve Denizcilik Müsteşarlığından oluşan bir komisyon tarafından masa başında hazırlanmış ve netice itibariyle, üretime uygun olmayan yerler potansiyel balık üretim yeri gösterilip, diğer taraftan, bugüne kadar faaliyet gösteren yasal çiftliklerin yüzde 90'ı üretim sahasının dışında bırakmıştır ve mevcut üreticiler çok zor koşullara terk edilmişlerdir. 1380 sayılı Yasamız ve onun 5 inci maddesi dikkate alınarak bu planlar yeniden gözden geçirilmeli ve bu yanlışlık tez elden giderilmelidir.

Su ürünleri sektörünün bütün problemleri bunlardan ibaret değildir, daha pekçoğunu sıralamak mümkündür; ama, ülke için çok önemli bir kaynağın gözardı edilmemesi gerekir.

Esasen, Demokratik Sol Parti olarak bu konunun üzerine daha etkili bir şekilde gidilmesine olanak sağlayan bir Meclis araştırması önergemizi Meclisimize sunmuştuk. Bu araştırma önergemizin, ivedilikle Meclis gündemine alınması ve Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanının, gereken titizliği göstererek konunun üzerine gitmesi dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan'a teşekkür ediyorum.

Hükümet, gündemdışı konuşmaya cevap vermek istiyor.

Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Musa Demirci; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan Beyin gündemdışı konuşmasına cevap arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, su ürünleri potansiyeli bakımından fevkalade zengin bir ülke. Ülkemizde 8 333 kilometre kıyı uzunluğu mevcuttur, yine 25 milyon hektar kullanılabilir deniz alanı vardır. Ülkemizde, son yıllarda, kültür balıkçılığı bir gelişme göstermektedir. Aslında, bizim, kültür balıkçılığının dışında, avcılıkla elde ettiğimiz balık miktarı 600 bin ton civarındadır. Kültür balıkçılığından, son yıllarda elde ettiğimiz miktar, biraz önce sayın milletvekilinin söylediği gibi, 21 bin tondur. Bunun tamamı denizlerden kültür balıkçılığı yoluyla değil, akarsularımızdan, göllerimizden veya göletlerimizden elde edilmektedir.

Ancak, tabiî, biraz önce yine sayın milletvekilimizin açıkladığı gibi, 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununa göre, kültür balıkçılığı yerlerinin belirlenmesi, kafes balıkçılığının hangi yörelerde yapılabilirliğinin tespit edilmesi konularında yetki tamamen Tarım ve Köyişleri Bakanlığına aittir. Ancak, tabiî, bu yöreler, devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu için Maliye Bakanlığı tarafından kiraya verilmektedir. Ancak, kira işlemlerinin bütün prosedürleri yine Tarım Bakanlığı tarafından tamamlanır ve Tarım Bakanlığı tarafından da buralar kiraya verilir, kiraya çıkarılır. Yalnız, sağlık yönünden Sağlık Bakanlığı, seyrüsefer yönünden de Denizcilik Müsteşarlığı bazı müdahalelerde bulunur ve bu doğrudur. Çünkü, bilhassa seyrüsefer yönünden, bu deniz kafes balıkçılığı yapılan yerlerin, kafeslerin konulacağı yerlerin belirlenmesi lazım. Ancak, gelin görün ki, yine biraz önce milletvekilimizin belirttiği gibi, tabiî, Türkiye'de, bilhassa, kültür balıkçılığı o yörede daha fazla olduğu için, büyük bir problem vardır. O bakımdan, buraya, Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı da müdahale etmektedir. Orman Bakanlığı, efendim, bu kıyılar ormana aittir; dolayısıyla, hemen yanıbaşındaki su ürünleri yetiştiriciliği alanı, yani, deniz de Orman Bakanlığına aittir gibi; Turizm Bakanlığı, işte, bu kafesler, turizm yönünden engeldir, turizmi sanki menfi yönden etkiliyor gibi bir görüş serdetmektedirler. Oysaki, deniz kafes balıkçılığı, her şeyden önce turizmi de teşvik eden, o yörede üretimi artıran bir üretim koludur. Bu, engellemekten ziyade turizmi teşvik eden bir konudur.

Bu bakımdan, biz, Tarım Bakanlığı olarak, mart ayında, Aydın, İzmir, Mersin, Muğla ve Adana valilerini bir araya getirdik; dedik ki, bu arada, bizim elbette üretimi teşvik etmemiz lazım ve turizmi de engellemememiz gerekir. Bu şekilde, hem üreticileri hem turizmcileri bir araya getirdik, bir toplantı yaptık. Bu toplantıda, valilerimiz konuya fevkalade iyi yaklaştılar.

Tabiî, bu arada bizim, çevre düzeni planlarını mutlaka Bayandırlık ve İskân Bakanlığıyla da müşterek yapmamız lazım. Kıyı Kanununa göre, bu, tamamen kıyı çizgilerini ifade etmesine rağmen, valilerimiz, işte, su ürünleri üretiminin yapılacağı yerlerin de mutlaka beraber tanzim edilmesi lazım geldiğini söylüyor.

Bayındırlık Bakanlığının Muğla yöresine göndermiş olduğu planlar var; planlar, tamamen masa başında yapılmış ve tatbikatın dışında olan planlar. Onun için, ben, dün itibariyle, tekrar valiye bir yazı gönderdim. Bugüne kadar bunları biz erteledik; dedik ki, bu üretim mutlaka devam etmelidir; ancak, sirkülasyonu olmayan, yani, çok kapalı koylar varsa zaten buralarda üretim yapılmaz; buna rağmen, açık alanlarda... Bir defa şunu tespit etmemiz lazım: Kirli olan denizlerde balık yetişmez, yetişmesi mümkün değil. O bakımdan, balık, mutlaka temiz sularda, mutlaka, insanların, girip denizde yıkanabilecekleri sularda, hatta, bu bir akarsu ise, yani, alabalık üretimi yapılıyorsa, içilebilecek sularda balık yetişir, aksi yerlerde balık yetişmez; balık, temizdir ve dolayısıyla temizliği sever. O bakımdan, valilerimize bunu, tabiî biliyorlar, ama, bir defa daha izah ettik ve tabiî, çevre planlarının hakikaten uygulanabilir olmadığını; dolayısıyla, Sayın Valimizden, bu üreticileri mutazarrır etmemeleri -onuncu aya kadar mutlaka bu çevre planlarını yapacağız, yapmamız gerekir- bakımından, tekrar bir yazı gönderdik, ki, üreticilerimizin bu üretim halleri devam etsin, zaten devam etmesi lazım. Hemen yanıbaşımızdaki bir Yunanistan, kültür balıkçılığıyla, kafes balıkçılığıyla çok büyük üretimler yapmaktadır. Bu bakımdan, bizim de bu üretim kolunu desteklememiz gerekir.

Sayın milletvekiline, bilhassa Muğla yöresindeki bu problemi dile getirdiği için teşekkür ediyorum ve biz, söylediğim gibi, vilayet nezdinde tekrar girişimde bulunduk. Buradaki çalışmalarımızla, Muğla Vilayetinden getirdiğimiz konu uzmanları ve buradaki uzmanlarla beraber, meseleyi çözeceğimizi tahmin ediyorum; çözülüyor.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Sağolun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Musa Demirci'ye teşekkür ediyorum.

2. —Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak’ın, temel eğitime ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İkinci sıradaki gündemdışı sözü, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak'a veriyorum.

Sayın Kamalak, temel eğitim konusunda konuşacaklardır.

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Kamalak.

Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşmama başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konumuz temel eğitim. Nedir temel eğitim, dünyadaki uygulaması nedir, Türkiye'deki durum nedir; kısaca, bu hususlarda görüşlerimi arz edeceğim.

Çocukları hayata hazırlamak için verilmesi şart olan eğitime temel eğitim diyoruz. Temel eğitimin en önemli unsuru, hiç şüphesiz ki, süre unsurudur. Acaba, dünyada, temel eğitimin süresi nedir?

Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Norveç, Belçika ve Yunanistan'da temel eğitimin, yani zorunlu eğitimin süresi 12 yıldır, Fransa'da yine 12 yıldır, Almanya'da 13 yıldır; fakat uygulama modelleri farklıdır. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Norveç, Belçika ve Yunanistan'da 6 artı 3 artı 3 biçiminde, Fransa'da 5 artı 4 artı 3 biçiminde, Almanya'da ise 4 artı 6 artı 3 şeklindedir. Türkiye'deki durum, bildiğiniz gibi, ilkokul bazında 5 yıl, müteakiben 3 yıllık ortaokul, onu da 3 yıllık lise kısmı takip etmektedir.

Şu an, bilindiği gibi, Türkiye'nin en önde gelen meselelerinden biri 8 yıllık zorunlu eğitimdir. Gerçekten, Türkiye, 8 yıllık zorunlu eğitime geçmekte çok geç kalmıştır. Kanaatimce, bugün Türkiye'de hemen hiç kimse zorunlu eğitimin 8 yıl olmasına itiraz etmemektedir; ancak, modeli nasıl olmalı... Bütün tartışma, kanaatimce buradan kaynaklanmalıdır. Bana göre -bir eğitimci olarak ifade ediyorum- ülke şartlarında temel eğitim 2 artı 3 artı 3 biçiminde olmalıdır; ama, bu model kabul edilmediği takdirde, 5 artı 3 şeklinde olmalıdır. Kesintisiz 8 yıl olursa ne olur? Değerli arkadaşlarım, Türkiye için kesintisiz 8 yıllık eğitim, kanaatimce, tarihin affetmeyeceği büyük bir hata olur.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Size öyle geliyor!..

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, niye öyle olur? Şu an, Türkiye'nin 36 bin küsur köyü vardır. Bu köylerde, genel olarak, bütün çocuklarımız bir derslikte ders görür, tek öğretmen tarafından ders verilir; yani, 1 ilâ 5 inci sınıflar aynı anda, aynı derslikte ve aynı öğretmenden ders alırlar. Eğitimin kesintisiz 8 yıla çıkarılması demek, ortaokulları, kırsal kesimde, ilkokul seviyesine indirmek demektir.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Yok öyle bir şey.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Ayıp, ayıp... Bu, nasıl profesör olmuş?

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Dinle, dinle...

FATİH ATAY (Aydın) – Yok öyle bir şey...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Dinle, dinle...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben böyle bir okuldan mezun oldum; sanıyorum çalışkan da bir öğrenciydim, 4 yılda bitirdim ilkokulu; ama, şehirde girdiğim ilk imtihanda öğretmen soruları yazdırıyordu, "satırbaşı küçük (a)" dediğinde, ben, öğretmenin ağzından çıktığı biçimde yazdım soruları. 8 yıllık okuldan mezun olsam, acaba durum farklı olur mu? (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

FATİH ATAY (Aydın) – Kültürün farklı, kültürün...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 8 yıllık eğitim demek, köy çocuklarına, kırsal kesim çocuklarına, sadece üniversitelerin değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kamalak, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, kesintisiz 8 yıllık eğitim demek, kırsal kesim çocuklarına "sen köyde kal, çoban ol, rençber ol, şehre gelme" demektir; özü budur bunun. (RP sıralarından alkışlar, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Doğru, doğru...

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Tam aksine...

FATİH ATAY (Aydın) – Sen oku, adam ol demektir.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, öbür taraftan, maksat imam-hatipleri kapatmaksa, hayret ettiğim şey şu ki, Halkçı Partiye mensup milletvekillerimiz, halkı dinlemiyor. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

FATİH ATAY (Aydın) – Doğru telaffuz et; Halkçı Parti değil, Cumhuriyet Halk Partisi...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Sosyal demokrasiyi savunan arkadaşlarım, sosyal demokrasinin eğitim eşitliğinden geçeceğini fark etmiyor gibi geliyor bana. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA BODUR ((İzmir) – Halkçı Parti değil, Cumhuriyet Halk Partisi...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz fikrimizi her zeminde, medenî ölçüler dahilinde tartışmaya varız. Yanlış ise "sayın hocam, şu hususta yanılıyorsunuz" dersiniz.

Öbür taraftan, imam-hatiplerin kapatılması demek, ilk etapta, bu ülkede terörü hızlandırmak manasına gelir. (RP sıralarından alkışlar, CHP ve DSP sıralarından gürültüler) Amaç imam-hatipleri kapatmaksa, soruyorum size, bu zamana kadar, kaç imam-hatipli teröre bulaşmıştır, kaç imam-hatipli PKK safında yer almıştır, kaç imam-hatipli polisle, jandarmayla çarpışmıştır? Şu an, içeride 58 bin hükümlü yahut tutuklu var; bunlardan kaçı imam-hatiplidir?

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Yok bir tane...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Şu an, içeride 9 bin civarında terör suçlusu var; bunlardan kaçı imam-hatiplidir değerli arkadaşlarım?..

AYHAN FIRAT (Malatya) – Ne ilgisi var?.. Takiyye yapma, yakışmıyor sana.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Ne ilgisi var?.. Ayıp!..

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın; imam-hatipliler nerede?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kamalak, süreniz bitti efendim, konuşmanızı tamamlayın.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım; konuşmamı tamamlamak üzereyim.

Değerli arkadaşlarım, maksadımız oysa, imam-hatipliler ne yapıyor?.. (CHP sıralarından gürültüler)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Ne ilgisi var!..

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) – Bakın; imam-hatiplilerden birisi şu anda Yüce Meclisimizi idare ediyor. (RP sıralarından alkışlar) İmam-hatiplilerden biris, Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapıyor, (RP sıralarından alkışlar) bir diğeri, İçişleri Komisyonu Başkanlığı yapıyor, bir diğeri, Millî Eğitim Komisyonu Başkanlığı yapıyor; bunlardan ne zarar gördük...

Saygılar sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı konuşan Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak'a teşekkür ediyorum.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Bakan cevap versin.

BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanının bir cevabı var efendim, onu Yüce Heyetinize arz edeceğim.

Sayın Millî Eğitim Bakanı, oturuma başlamadan önce, Meclis Başkanlığına bir yazı göndermişlerdir; onu bilgilerinize sunuyorum: "86 ncı Birleşimde, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak'ın, temel eğitim konusunda gündemdışı bir konuşma yapacağını öğrendim.

Bugün, çok önceden kararlaştırılmış bir yurtiçi görev seyahatim dolayısıyla bu konuşmaya cevap verme imkânım olmadığından, önümüzdeki bir birleşimde buna imkân verilmesini saygıyla arz ederim.

Prof.Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı"

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Cevap verecek başka bakan yok mu?

AYHAN FIRAT (Malatya) – Cevabı, başka bakan versin.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?

YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Diğer konularda başka bakanlar cevap veriyorlar...

AYHAN FIRAT (Malatya) – Çalışma Bakanı yok mu; o verir cevap.

3. —Kars Milletvekili Selahattin Beyribey’in, kimyevî gübre ve ziraî ilaç desteklemelerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci’nin cevabı

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı üçüncü sırada, Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'in konuşması var.

Sayın Beyribey, kimyevî gübre ve ziraî ilaç desteklemeleri hakkında söz isteminde bulunmuşlardır.

Sayın Beyribey, konuşma süreniz 5 dakikadır.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

İlkbaharla birlikte, tohumların tarlaya ekilmesi ve fidanların bahçeye dikilmesiyle, köylülerimiz ve çiftçilerimiz, yoğun bir çalışma içerisine girmişlerdir. Bu vesileyle, 1997 yılının, bolluk ve bereket içinde geçen bir yıl olmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, işbaşına geldiği günden beri, pembe vaatlerle, doldurduğu sunî gündemlerle ülkeyi yönetmeye çalışan Refahyol Hükümeti, hemen her alanda olduğu gibi, Atatürk'ün deyimiyle, ülkenin gerçek efendisi olan köylülerimizi oyalamaktadırlar ve unutmuşlardır.

Ekim ve dikim işlemlerini tamamlayıp, ürün alma beklentisi içinde olan çiftçilerimiz, gübre ve ziraî ilaçlarla ilgili destekleme yardımlarını halen alamamışlardır.

Değerli milletvekilleri, çiftçilere doğrudan girdi desteği, ucuz girdi temini yoluyla, tarımsal üretimde artış sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Ülkemizde, tarımsal vergi iadesi ödemeleri içinde en büyük payı, kimyevî gübre desteği almaktadır. Gübreye bu desteğin yapılması doğru ve yerinde bir karardır; çünkü, temel girdi olan gübre, buğday üreticisinden pancar yetiştiricisine kadar bütün çiftçilerimiz tarafından kullanılmaktadır. Dolayısıyla, gübreye yapılan destekleme, bütün tarımcıları doğrudan etkilemektedir.

Ülkemizde tüketilen gübrenin yüzde 55-60'ını, hububat tarımında kullanmaktayız. Yine, ülkemizde, buğday ve arpa ekiminin yüzde 70 kadarı, kışlık olarak yapılmaktadır; yani, ekim ve kasım aylarında yapılmış ve ekimle birlikte gübre de kullanılmıştır. Doğuda ise, ekim ve gübre kullanımı yeni başlamaktadır. Ekim ve kasım ayında kullanılan gübrenin destekleme ödemeleri daha yapılmamıştır. Şimdi ekranları başında bizi izleyen çiftçilerimiz, bu ödemelerin ne zaman yapılacağını duymak ve öğrenmek istiyorlar. Sayın Tansu Çiller, Kars'ta gübre vergi iadeleri için yüzde 50 peşin fiyatı hemen ödeyeceklerini ifade etmişlerdi; özellikle, Karslı hemşerilerim bunun cevabını bekliyorlar.

Refahyol Hükümeti, gübre ve ziraî ilaç vergi iadesi geri ödemelerini yapmadığı gibi, bu konuda değişikliklere giderek, halen uygulanmakta olan doğrudan doğruya çiftçiye ödenme şeklini, dağıtıcıya veya fabrikalara ödeme şekline dönüştürme çabası içerisindedir ve böylece, Hükümet, çiftçisine güvenmediğini bir defa daha ortaya koymaktadır. İşbaşına geldiği gün, Türkiye'de yaşayan herkesin hükümeti olacağını iddia eden bu Hükümet, böyle bir kararla, nüfusumuzun yaklaşık olarak yarısını oluşturan köylülerimizin hükümeti olmadığını ortaya koyarak, doğrudan doğruya çitfçiye yapılacak destekleme yardımlarını aracı ve fabrikaya yapmakla, rantiyecilerin hükümeti olduğunu bir kere daha göstermiştir.

Gübre kullanımı ve çiftçiye gübre yardımı konusunda en önemli adım, Anavatan Partisi iktidarları döneminde yapılmıştır. Anavatan Partisi iktidarları döneminde, kimyasal gübre ithalat ve ihracatındaki kısıtlamalar kaldırılmış, gübre ticareti serbestleştirilmiş ve çiftçilere verilen vergi iadesi ödeme sistemi de değiştirilmiştir; yani, ülkede gübre sıkıntısı olmadan, çiftçilere, vergi iadesi ödemeleri peşinen yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, sosyoekonomik gelişme yönünden en alt grupta olan köylülerimize hizmet götürmek gerekir. Hemen her hükümet tarafından uygulanan sübvansiyonlar, yani, vergi iadesi ödemeleri, çiftçimize önemli destek olmaktadır. Bu destek verilemez veya birtakım bürokratik işlemlerle geciktirilirse, köylülerimiz, çiftçilerimiz zor durumda kalır. Çiftçilerimizi bu zor durumdan kurtarmak için, tarımsal üretime verilecek destek açık ve net bir şekilde ifade edilmelidir; edilsin ki, çiftçilerimiz anlaşılmaz bu üslubunuzu ve gerçek niyetinizi öğrenebilsin.

Başbakan Sayın Erbakan'ın ve Başbakan Yardımcısı Sayın Çiller'in miting meydanlarında söyledikleri, gübre sübvansiyonlarını, yani, vergi iadelerini vereceklerine dair sözlerinin arkasında olmalarını temenni ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beyribey, konuşmanızı tamamlayın efendim.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Sayın Başbakan ve Başbakan Yardımcısı, sözlerini, herhalde buz üzerine yazdılar; baharla birlikte, buz eriyince, sözlerin de kaybolacağını zannettiler. Oysaki, Türk çiftçisi bunun hesabını bir gün soracaktır.

Saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'e teşekkür ediyorum.

Sayın Beyribey'in gündemdışı konuşmasına Hükümet adına cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Musa Demirci.

Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'in gündemdışı konuşmalarına cevap arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bir defa, hemen peşinen açıklıyorum ki, Refahyol Hükümeti, çiftçinin ve köylünün hükümetidir; çiftçinin ve köylünün yanındadır. Yine, siz, biraz önce "ANAP zamanında gübrede ithalat serbestti" dediniz; sanki, gübre ithalatı durdurulmuş gibi bir izlenim verdiniz. Şu anda Türkiye'de gübre sıkıntısı yoktur ve dolayısıyla gübre ithalatı serbesttir ve fabrikalarımız da üretime devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, tarımda, kimyasal gübrelere, tohuma, ilaca, süte ve yine ithal edilen projeli hayvanlara, sunî tohumlamaya, çaya destekleme ödemeleri devam etmektedir ve bu destekler yapılıyor.

Çiftçiler, 14 Eylül 1994 tarihinden bugüne kadar, bayie önce peşin parasını ödüyorlardı, birkaç ay sonra gidip Ziraat Bankasından iadelerini alıyorlardı. Bugün, yeni bir kararname hazırlıyoruz, bu kararnameye göre, biz sistemi, 14 Eylül 1994 tarihinden önce uygulanan sisteme geri döndürdük. Dolayısıyla, bundan sonra, yine çiftçilerimiz gübreyi ne kadar alacaklarsa, yarı fiyatını bayie ödemek suretiyle alacaklardır. Kararname tamamdır, hazırdır ve Sayın Başbakan Yardımcısının verdiği söz de doğrudur.

Gübre desteği için 1994 yılında 7 trilyon, 1995'te 16 trilyon, 1996'da 47 trilyon para ayrılmış, 1997 yılında gübre desteği için Hükümetimizin ayırdığı para miktarı 100 trilyon Türk Lirasıdır. 29 Nisan; yani bugünkü tarih itibariyle gübrede ödediğimiz destekleme miktarı 16 trilyon 717 milyar Türk Lirasıdır; ancak, bizim, bugünlerde çiftçiye ödememiz gereken para 7 trilyon Türk Lirasıdır ve bu para da çok yakın bir zamanda çiftçilerimize ödenecektir.

Ayrıca, çiftçilerimize, hem ziraî mücadelede, yani, bitkisel mahsullere kullandığımız ziraî mücadelede hem de veteriner ilaçlarında, 1987 yılından itibaren yaptığımız bir ödeme vardır. Bu da, faturanın yüzde 20'si kadardır. Bu ödememiz devam ediyor; 1996'da 2,5 trilyon lira ödendi, 1997'de, bugüne kadar 100 milyar lira ödedik; 300 milyar lira borcumuz var; bu da, çok yakın bir zamanda ödenecektir.

Yine, bir defa daha şunu açıklamak istiyorum: Bu sene, süne ve kımılla mücadele için ayırdığımız paranın miktarı 2 trilyon Türk Lirasıdır. Uçak ihaleleri yapılmıştır, hazırlıklar tamamdır; güneydoğu Anadolu'da, çıkışlar başladıktan sonra yahut da çıkışların görülmeye başlanmasından itibaren, bu mücadele başlayacaktır.

Ayrıca, şunu ifade etmek istiyorum: Önümüzdeki haftalarda, bugüne kadar gelenek halinde olduğu gibi, mayıs ayının aşağı yukarı 15'inde veya sonuna doğru -sizin hükümetleriniz zamanında da aynı tarihlerde açıklandı- hububat fiyatlarını açıklayacağız ve önümüzdeki haftalarda da, pancar fiyatlarını açıklamak suretiyle, inşallah, çiftçilerimize müjdeli haberlerimiz olacaktır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Musa Demirci'ye teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VEÖNERGELER

1. —Fransa’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, İçişleri Bakanı Meral Akşener’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/766)

16 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17 Nisan 1997 tarihinde Fransa'ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, İçişleri Bakanı Meral Akşener'in vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. —Amerika’ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/767)

17 Nisan1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası Grubunun Olağan, Geçici Komite ve Kalkınma Komitesi toplantılarına katılmak üzere, 25 Nisan 1997 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. —Avusturya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy’a, dönüşüne kadar Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/768)

17 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye-Avusturya Karma Ekonomik Komisyonu 1 inci Dönem Toplantısına katılmak üzere, 27 Nisan 1997 tarihinde Avusturya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy'un dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.—Nijerya, Gana ve Benin’e gidecek olan Devlet Bakanı Sacit Günbey’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/769)

17 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 27 Nisan 1997 tarihinden itibaren Nijerya, Gana ve Benin'e gidecek olan Devlet Bakanı Prof. Dr. Sacit Günbey'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. —Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/770)

17 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 28 Nisan 1997 tarihinde Türkmenistan'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakan Vekilinin teklifi üzerine. uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6.—Bulgaristan’a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’a, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/771)

24 Nisan 1997

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 24 Nisan 1997 tarihinde Bulgaristan'a giden Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına, Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

7.—TBMM Başkanlık Divanınca, Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemize davetinin kararlaştırıldığına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772)

25 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7.3.1997 tarih ve 39 sayılı Kararı ile, Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberinde bir parlamento heyetinin 1997 yılında ülkemizi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Uğur Mumcu cinayetini araştırmak amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun çalışma süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

8.—(10/86) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/773)

25.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uğur Mumcu cinayetini araştırmak amacıyla kurulan (10/86) esas numaralı Komisyonumuz, 10.4.1997 tarihinde yaptığı toplantısında; Komisyon çalışmalarının süresinde tamamlanamayacağı görüşü ile çalışma süresinin bitim tarihi olan 4.5.1997 tarihinden itibaren 1 aylık eksüre istenmesi kararı almıştır.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu komisyon, daha önce üç ay süre kullanmıştır. İçtüzüğün 105 inci maddesi, araştırmasını üç ay içerisinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verileceği hükmünü içermektedir.

Bu nedenle, Komisyonun eksüre talebini bilgilerinize sunuyorum.

Kanun tekliflerinin geri alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum:

9.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/159) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/165)

28.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

4 Mart 1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğumuz ve halen ilgili komisyonda bulunan (2/159) esas numaralı "Kooperatifler Kanununun bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifini" geri çekiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Saffet Arıkan Bedük Ufuk Söylemez

Doğru Yol Partisi Devlet Bakanı

Grup Başkanvekili İzmir

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

10.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve Devlet Bakanı İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (2/160) esas numaralı kanun tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/166)

28.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25 Mart 1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğumuz ve halen ilgili Komisyonda bulunan (2/160) esas numaralı "Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifini" geri çekiyoruz.

Gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Saffet Arıkan Bedük Ufuk Söylemez

Doğru Yol Partisi Devlet Bakanı

Grup Başkanvekili İzmir

BAŞKAN – Komisyonlarda bulunan bu kanun teklifleri geri verilmiştir.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

11. —Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in (6/480) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/167)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 143 üncü sırasında yer alan (6/480) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap gelmiştir. Soru önergemin geri alındığının bilinmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Kâzım Üstüner

Burdur

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır, okutuyorum:

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.—Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 42 arkadaşının, Türk devletleriyle ilişkilerimizin geliştirilmesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda bağımsızlıklarını elde eden ve elde etmek mücadelesi içerisinde olan Türk devlet ve toplulukları (Türk dünyası) ile olan ilişkilerimiz; 2000'li yılların eşiğinde büyük önem arz etmektedir.

Bu sebeple Türk devlet ve Türk toplulukları (Türk dünyası) ile münasebetlerimizin dünü, bugünü, yarınıyla ilgili hususların tespiti için, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

1. Yusuf Ekinci (Burdur)

2. Abdulkadir Baş (Nevşehir)

3. Korkut Özal (İstanbul)

4. Ali Coşkun (İstanbul)

5. Metin Öney (İzmir)

6. Ahmet Alkan (Konya)

7. Miraç Akdoğan (Malatya)

8. Şükrü Yürür (Ordu)

9. Abbas İnceayan (Bolu)

10. Mahmut Oltan Sungurlu (Gümüşhane)

11. Rasim Zaimoğlu (Giresun)

12. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

13. Ahmet Neidim (Sakarya)

14. Hasan Korkmazcan (Denizli)

15. Nabi Poyraz (Ordu)

16. Burhan Kara (Giresun)

17. İsmail Safa Giray (Balıkesir)

18. Yusuf Namoğlu (İstanbul)

19. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)

20. Enis Sülün (Tekirdağ)

21. Sadi Somuncuoğlu (Aksaray)

22. Bülent Atasayan (Kocaeli)

23. Muzaffer Arslan (Diyarbakır)

24. İbrahim Gürdal (Antalya)

25. Cemal Özbilen (Kırklareli)

26. Sümer Oral (Manisa)

27. İlhan Kesici (Bursa)

28. Süleyman Çelebi (Mardin)

29. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)

30. Hüsnü Doğan (İstanbul)

31. Murat Başesgioğlu (Kastamonu)

32. Lutfullah Kayalar (Yozgat)

33. Ülkü Güney (Bayburt)

34. Kâmran İnan (Bitlis)

35. Mahmut Bozkurt (Adıyaman)

36. Metin Gürdere (Tokat)

37. İrfan Demiralp (Samsun)

38. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

39. Uğur Aksöz (Adana)

40. Mustafa Küpeli (Adana)

41. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)

42. A. Ahat Andican (İstanbul)

43. İbrahim Yılmaz (Kayseri)

Gerekçe:

Globalleşmenin başlattığı dönüşüm, yeni Türk cumhuriyet ve özerk bölgelerini ortaya çıkarmış; uluslararası toplumda yerlerini alan Türk devlet ve toplulukları varlıklarını sürdürme ve haklarını alma mücadelesi içine girmişlerdir.

Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal döneminde büyük bir ivme kazanan Türk dünyası ile ilişkilerimiz son dönemde oldukça geriletilmiştir. Kaldı ki, Türk dünyası ile olan ilişkilerimizin temeli Türkiye'ye olan büyük teveccühtür; bu, uluslararası tuplumda bizim etkinliğimizi ve itibarımızı artırmaktadır. Ancak, 54 üncü Hükümet, bir yandan Avrupa Birliği yolunda geriye düşerken öte yandan da D-8 gibi, muhayyel projeler peşinde koşmakta; Türk dünyasına bulunulan taahhütler yerine getirilmemekte, ilişkiler müesseseleştirilmek yerine askıya alınmakta; bir arpa boyu yol almak şöyle dursun, ilişkilerimizin geriye gittiği görülmektedir. Öyle ki, gönüllü kuruluşlarımızın hizmeti (devlet kadar etkin ve güçlü olamasalar da) devletin önündedir.

Irak Türkmenleri ile hele hele Sincan (Doğu Türkistan) ile ilgili hiçbir resmî girişim bir yana, beyan dahi olmaması üzüntü vericidir.

Türkiye Cumhuriyeti, Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerini sürdürmek ve geliştirmek gayreti içinde olmalıdır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Bir Meclis soruşturması önergesi vardır; önerge bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Meclis soruşturması önergesini okutuyorum:

2.—Niğde Milletvekili Akın Gönen ve 62 arkadaşının, Emniyet Genel Müdürünün görevinden alınmasında hukuka ve devlet geleneklerine aykırı davranarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener, İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü B 05 OPGM 0710001-A/4283 sayı ve 1.4.1997 tarihli faks mesajını Emniyet Genel Müdürlüğü faksına geçerek “Emniyet Genel Müdürü (Vali) Alaattin Yüksel’in Çankırı Valiliğinde, Hakkâri Valisi Kemal Çelik’in Emniyet Genel Müdürlüğünde vekâleten görevlenderilmeleri 1.4.1997 tarihli Bakanlık onayı ile kararlaştırılmıştır.

Adı geçenlere tebliği ile ayrılış ve başlayış tarihlerinin bildirilmesini rica ederim.” yolundaki gerekçesiz ve kanunsuz emrini göndermişlerdir.

Emniyet Genel Müdürlüğü gibi hayatî görev üstlenen bir kişinin, bu yolla bir faks mesajıyla görevinden uzaklaştırılmaya çalışılması, öncelikle usul esasları açısından devlet geleneklerine uymamaktadır. Çünkü Genel Müdürü görevden alma emrinin, böyle Genel Müdür emrindeki bir memura faks çekilerek tebliğinin istenilmesi, bugüne kadar hiç yaşanılmamış bir olaydır. Tebligatın bizzat Bakan, Müsteşar veya Emniyet işleri ile görevli Müsteşar Muavini tarafından yapılması meslek geleneklerinin ve hiyerarşinin bir icabıdır.

Ayrıca, bu emir geleneklere ve hiyerarşik düzene uygun tarzda tebliğ edilmediği gibi, gece yarısından sonra Emniyet Genel Müdürünün odası kendisi olmadan bizzat Bakan tarafından açtırılarak geçici görevle görevlendirildiği ifade edilen Vali Sayın Kemal Çelik’in, âdeta baskın tarzında bu göreve başlatıldığı ve gece ilgililerden Sayın Bakan tarafından turizm ve yaklaşmakta olan 1 Mayıs günü ile ilgili brifing alındığı ifade edilmiştir. Bu konuda basına yapılan açıklamada da Sayın Bakan Osmanlı tarihinden örnek vererek “Ben padişahsam gel tahta otur, şayet sen padişahsan yine gel otur.” tarzında da bir beyanda bulunarak olayı daha da hukukdışına çıkaran çirkin ve uygun olmayan bir örnek vermişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir, kendileri de Türkiye Cumhuriyeti 54 üncü Hükümetinin görevleri ve yetkileri Anayasa ve kanunlarla belirlenmiş ve hukukla, yargı yoluyla denetlenen bir Bakanıdır. Kanun ve nizam hâkimiyetini sağlayacak, kamu düzenini temin edecek bir Bakanın, bu tarz gece operasyonları ile görevi usulüne ve hukuka uygun olarak sona erdirilmemiş bir Genel Müdürün odasını işgale hakkı yoktur. Bu düpedüz görevin kötüye kullanılmasıdır.

Yaptıkları görevlendirmeler de hukuka ve mer’i mevzuatımıza uygun değildir.

Trabzon Valisi Alaattin Yüksel 5.4.1996 tarihinde Vali kadrosu ile 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununa ve 2451 Sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda atama usulüne ilişkin kanuna göre Bakanlar Kurulu Kararı ile Emniyet Genel Müdürlüğüne atanmıştır.

Bu sebeple bu görevlinin nakil ve görevden alınmasının da aynı kanunun 2 nci maddesi uyarınca, aynı usule göre yapılması gerekirdi. Bu usule uyulmamıştır. Sadece Bakan oluru ile ve geçici görevle Çankırı Valiliğine görevlendirme görevin boşalması değildir. Bu sebeple, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu 86 ncı maddesine göre usulüne uygun olarak boşalmamış bulunan bu görevlere, vekâleten atama da hukuka uygun tarzda mümkün değildir. Bu sebeple, kanuna uygun tarzda dayanağı olmayan bir kamu görevlisini, gece operasyonu ile göreve başlatmak görevin kötüye kullanılması ve görev gasbıdır.

Ayrıca, Vali ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi son derece önemli kamu görevlilerinin atanmaları, ancak Anayasanın 104 üncü maddesi ve diğer mevzuat gereği Cumhurbaşkanının Kararnameleri onaylaması ile mümkün olabilmektedir. Bu yolla Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu âdeta devre dışı bırakılarak keyfî tasarrufta bulunulmuştur.

Geçici görevlendirmelerde Bakan onayı alınırken, Bakanlığın bu konuda en üst idarî yetkili ve sorumlusu olan Müsteşarının, personel biriminin geçici görevlendirme ile ilgili teklifini parafe etmediği, ilgili Bakanı geçmiş dönemde İçişleri Bakanlığı yapmış bir devlet adamı olarak uyardığı gerçeği de bu konudaki vahim hatayı görevi kötüye kullanma kastına dönüştürmüştür.

Ayrıca, olay kamuoyunca duyulur duyulmaz 1 Nisan 1997 günü Sayın Cumhurbaşkanınca da tasarrufun Anayasa ve diğer mevzuata, devlet geleneklerine aykırı olduğu, düzeltilmesi için Anayasanın 112/3 maddesi gereğince işlem yapılması için, Anayasanın 103, 104 üncü maddeleri gereği hukukun üstünlüğünü sağlama, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmalarını gözetme amacına yönelik Sayın Başbakan aracılığıyla yaptığı yazılı uyarıya rağmen devlet geleneklerine, Anayasaya, İdare Hukuku prensiplerine tamamen ters düşen ve ne sebep ve maksatla yapıldığı kamuoyunca tam olarak bilinmeyen bu görevi kötüye kullanma tasarruf ve fiilî nedeniyle, Anayasanın 100 üncü maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 107 nci maddesi gereğince İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener hakkında Türk Ceza Kanunu madde 240 gereği görevi kötüye kullanma fiilî sebebiyle Meclis soruşturması açılmasını arz ederiz.

Akın Gönen Güneş Taner

Niğde İstanbul

Nabi Poyraz Mehmet Sağdıç

Ordu Ankara

İrfan Demiralp Bülent Atasayan

Samsun Kocaeli

Ali Coşkun Hüsnü Sıvalıoğlu

İstanbul Balıkesir

Nejat Arseven Şükrü Yürür

Ankara Ordu

Cemal Özbilen Abbas İnceayan

Kırklareli Bolu

Rasim Zaimoğlu Şadan Tuzcu

Giresun İstanbul

Metin Gürdere İbrahim Yaşar Dedelek

Tokat Eskişehir

Ahmet Neidim Burhan Kara

Sakarya Giresun

Sami Küçükbaşkan İbrahim Gürdal

Antalya Antalya

Yusuf Pamuk Aslan Ali Hatipoğlu

İstanbul Amasya

Sümer Oral Abdulkadir Baş

Manisa Nevşehir

Suha Tanık Tevfik Diker

İzmir Manisa

Y. Selahattin Beyribey Ali Talip Özdemir

Kars İstanbul

Yusuf Ekinci Biltekin Özdemir

Burdur Samsun

Metin Öney Naim Geylani

İzmir Hakkâri

Ali Kemal Başaran Eyüp Aşık

Trabzon Trabzon

Edip Safder Gaydalı Mehmet Salih Yıldırım

Bitlis Şırnak

Adem Yıldız Levent Mıstıkoğlu

Samsun Hatay

Adil Aşırım Mehmet Keçeciler

Iğdır Konya

Emin Kul Ömer Ertaş

İstanbul Mardin

Şerif Bedirhanoğlu Yılmaz Karakoyunlu

Van İstanbul

Yaşar Okuyan Rüştü Kâzım Yücelen

Yalova İçel

Yaşar Eryılmaz Lutfullah Kayalar

Ağrı Yozgat

Hüsnü Doğan Safa Giray

İstanbul Balıkesir

Yusuf Namoğlu Ataullah Hamidi

İstanbul Batman

Mahmut Bozkurt Mahmut Oltan Sungurlu

Adıyaman Gümüşhane

Mehmet Ali Bilici Veysel Atasoy

Adana Zonguldak

Süleyman Çelebi Necati Güllülü

Mardin Erzurum

İlhan Kesici Muzaffer Arslan

Bursa Diyarbakır

İsmail Durak Ünlü

Yozgat

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma önergesi bir ay içinde görüşülüp karara bağlanacaktır. Görüşme gününü, daha sonra, Danışma Kurulu önerisiyle, Genel Kurul karara bağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce okunan araştırma önergesine katılmak için, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Esat Bütün, Erzurum Milletvekili Sayın Necati Güllülü pusula göndermişlerdir; önergeye imzalarını ilave ediyoruz.

Şimdi, bir Danışma Kurulu önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

VI. —ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 66 Tarih: 29.4.1997

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 142 nci sırasında yer alan 285 sıra sayılı Türk Kanunu Medenisinin 153 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının, bu kısmın 6 ncı sırasına alınmasının, Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Salih Kapusuz Zeki Çakan

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Ali Rıza Gönül H. Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup, işleme koyacağım ve oylarınıza sunacağım:

IV.—BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

12.—İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, İstiklâl Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin (2/388) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/168)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan (2/388) esas numaralı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hakan Tartan

İzmir

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Komisyona, Hükümete ve önerge sahibine söz verebilirim.

Söz talebi var mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Söz istiyorum efendim.

HAKAN TARTAN (İzmir) – Ben de söz istiyorum efendim.

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı söz isteminde bulundular.

Önerge sahibi de söz istiyorlar.

Buyurun Sayın Başkan.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Komisyonumuzda halen, şu anda adı geçen ve doğrudan doğruya Genel Kurula indirilmesi öngörülen, İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatanî Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri, sadece, Sayın Hakan Tartan ve 4 arkadaşı tarafından değil, aynı zamanda Sayın Şevket Kazan ve arkadaşları tarafından, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya tarafından ve Sayın Yücel Seçkiner tarafından verilen çeşitli kanun teklifleri de bulunmaktadır.

Biz, bütün bu kanun tekliflerini birleştirerek görüşmek istedik. Ancak, yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda gördük ki, bu arkadaşlarımıza herhangi bir yerde çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan maaş alıp almadığına bakılmaksızın -mesela bir general olabilir, emekli olabilir veya zengin bir işadamı da olabilir- böyle bir şeref aylığı bağlanmış. Bu şeref aylığı -belli bir katsayıyla da- her yıl yapılan katsayı artışlarına bağlı olarak da alınmaktadır.

Biz bunu sorup da, gerekli bilgiyi aldığımızda, tabiî, karşımıza şu hadise çıktı: 3292 sayılı Vatanî Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanunun veya benzer şekilde maaş bağlanan, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz, Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında 2022 sayılı Kanunun da dikkate alınması lazım. Dolayısıyla, bu Kanunda değişiklik yapılır ve buradaki katsayı artırılırsa -öbür tarafta, biraz evvel bahsetmiş olduğum iki kanun kapsamında maaş alan insanlar var- bütün dengeler bozulacaktır. Bu dengelerin bozulması, gerçekten, adil bir karar olmayacaktır.

Komisyonumuzda, bu meselelere teferruatlı olarak baktık, inceledik; ben, teknisyen olarak arkadaşlarla inceledim. Bunların hepsini birlikte mütalaa etmediğimiz takdirde adil bir sonuca gidilemeyeceği, adil bir karara varılamayacağı düşüncesiyle, bunları birlikte mütalaa etmenin faydalı olabileceği kanaatine vardık ve bunların yükünün ne olabileceğini, biz, tekrar Maliye Bakanlığına sorduk. Sadece buradan gelen yük, 10 trilyon gibi bir rakam oluyor. Arkadaşların verdiği her teklifin katsayısı farklıdır. Bu katsayılar 3 ilâ 6 kat arasında değiştiği için, tabiî, bu rakamlar da burada, 5 trilyon ilâ 15 trilyon arasında değişiyor. Eğer, 65 yaşın üzerinde olup, devletten aylık alanlara ve aynı şekilde, biraz evvel söylemiş olduğum 3292 sayılı Vatanî Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun kapsamından aylık alanlara da bakarsak, karşımıza, tahmin edemeyeceğimiz, daha doğrusu, şu anda bilemediğimiz bir bütçe rakamı gelmektedir. Onun için, arkadaşların takdirlerine arz ediyorum; adil olarak hareket edebilmek ve bunların birlikte mütalaa edilebilmesi bakımından, diğer iki kanun kapsamında olan arkadaşlarımızın da dikkate alınması lazımdır ve onlarla birlikte bir bütçe çıkarılmasında fayda vardır zannediyorum; bu bir.

İkincisi; tabiî, şu ana kadar, bizzat gazi olma niteliğini kazanmış olan kimselere aylık veriliyordu; ancak, bu kanun teklifinde, bundan sonra eşlerine de aylık verilmesi teklif ediliyor. Millî Savunma Komisyonunda bu hadise görüşülmedi ve tereddütüm şudur ki, biz, iyi bir iş yapalım derken, acaba, adalet ilkelerini zedeler miyiz ve bazı kimseleri bu konuda mağdur eder miyiz...

Bir de, gerçek anlamda bütçe rakamını bilmeden böyle bir kanun teklifini kabul ettiğimiz takdirde, nerelere kadar uzanacağını bilemiyoruz. Bu bakımdan, eğer, değerli milletvekili arkadaşlarımız kabul ederlerse, tabiî, takdir kendilerinindir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başkan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Bunun, Komisyonumuzda, diğer iki kanun kapsamında olanlarla birlikte mütalaa edilmesi ve ona göre de, bir bütçe rakamı, bir ödeme rakamı, meblağı çıkarılmasında fayda olur zannediyorum. Tabiî, takdir, Sayın Heyetindir. Eğer, adalet ilkelerini zedelemeden, Komisyonumuzda görüşülmesine müsaade edilirse, zannediyorum ki, daha iyi bir iş yapmış oluruz.

Zatıâlinizi ve bütün arkadaşları saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına teşekkür ediyorum.

Önerge sahibi İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan söz istemişlerdir; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Tartan, konuşma süreniz 5 dakikadır.

HAKAN TARTAN (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinize içten duygularımla saygılarımı sunuyorum.

Ülke olarak, çok kritik bir dönemde bulunduğumuz bugünlerde, geçmiş hükümetlerce de ihmal edilmiş, unutulmuş, sorunlarına duyarsız kalınmış bir kesim için, gazilerimiz için söz almış bulunuyorum.

Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ve bugünkü saygın konuma gelmesi için, canı pahasına seve seve kanını dökmüş, sakat kalmış gazilerimizin durumu, ne yazık ki, bugün içler acısı; gerek ekonomik ve gerekse sosyal yönden çok zor şartlar altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Vatan için her türlü fedakârlığı yapmış olan bu büyüklerimizden, bugün, sadece 47 bin kişi kadarı hayatta kalmış durumda; bunların 34 bin kadarı Kıbrıs, 13 bini Kore, 382'si de İstiklal Savaşı gazisidir.

Gazilerimizin yüzde 80'i devlet güvencesinden yoksun olup, yalnızca şeref aylıklarıyla geçinmek durumundalar. Bugün için aldıkları şeref aylıkları miktarı ise -bilgilerinize sunayım- 6 milyon 600 bin lira dolayındadır. Yani, daha açık bir ifadeyle, 47 bin gaziden 38 bini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin kendilerine layık gördükleri, sadece 6 milyon 600 bin lirayla geçinmeye mahkûm edilmiştir.

Günümüz koşullarında bu parayla ne alınabileceğini ise takdirlerinize sunuyorum. Kendilerine şükran ve minnet borçlu olduğumuz gazilerimizi, hiç olmazsa ekonomik yönden bir parça rahatlatmak görevimizdir diye düşünüyorum.

Verdiğim yasa teklifiyle, halen 2 bin olan ekgöstergenin 6 bine çıkarılması önerilmektedir. Bu yasa teklifine, Parlamentomuzun değerli üyelerinin, gereken desteği vereceği konusunda kuşkum yoktur. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının da ifade ettiği gibi, çeşitli siyasî partilerimizin temsilcileri de, bu konuda, gereken hassasiyeti göstermiş ve bu çok değerli insanların, hiç olmazsa günümüz koşullarına uygun bir maaşa kavuşturulması konusunda çaba göstermişlerdir. Bu konuda çaba gösteren milletvekillerimize de, ayrıca teşekkür ediyorum.

Öte yandan, diğer önemli bir sorun da, gazilerin eşlerinin şeref aylığından yararlanamaması konusudur. Yürürlükteki uygulamaya göre, gazi vefat ettikten sonra şeref aylığı kesildiği için, dul kalan eşi ve çocuklarının yaşamı daha da zorlaşmaktadır. Bunun mantığını da anlamak elbette mümkün değildir.

Bu insan, vatanı için, gelecek kuşaklar için, çocuklar için savaşmıştır; dolayısıyla, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi vardır. Bu mağduriyetin giderilmesiyle büyük bir haksızlığın da önüne geçmiş olacağız.

Bu konudaki yasal düzenlemenin gerçekleşmesi için hazırladığım yasa teklifi de komisyon gündemindedir. Bu teklifin, bir an önce, komisyon gündeminden Meclis gündemine getirilmesi konusunda da ayrıca desteklerinizi rica ediyorum.

Bugüne kadar mağdur edilmiş olan insanlarımıza, layık olduğu değeri göstermek açısından yapılan bu çalışmaya, Yüce Parlamentomuzun gerekli desteği vereceğine de inanıyorum.

Öte yandan, burada, Plan ve Bütçe Komisyonu Sayın Başkanımızın, bence, çok yüzeysel hesaplamalarla gündeme getirdiği birtakım parasal konuların tartışılmasını çok ayıp ve yanlış buluyorum. Bugün, Türkiye için, ülkemiz için kanını,vermiş, bu amaç için çok büyük fedakârlıklar göstermiş gazilerimiz için, bence para hesabı yapmak hiç doğru değil; bunu çok ayıp karşılıyorum. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Ayrıca, bu konuda...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Öyle değil...

HAKAN TARTAN (Devamla) – Lütfen, müsaade eder misiniz... Yani, gazilerimiz de, burada dinliyorlar... Her şeye karşısınız, bari, bu insanların duyarlılıklarına saygı gösterin.

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Karşı olduğumuz yok... Karşı olan sizsiniz!.. (RP sıralarından gürültüler)

HAKAN TARTAN (Devamla) – Müsaade ederseniz... Kürsüye çıkmış her insana laf atmak, konuşma yaparken böyle araya girmek ne kadar çirkin bir davranış. Lütfen... Yapmayın bunu.

Şimdi, bunu burada geciktirmeye artık kimsenin tahammülü yok. Bakın, yıllardan beri bu tasarılar, bu konuda hazırlanmış kanun teklifleri bekletiliyor. Artık, bugün, bunu, gelin, elbirliğiyle çıkaralım ve bu konuda bu onur bu Parlamentonun olsun; daha sonra, yasalaşması için de elimizden gelen çabayı gösterelim bitsin; yani, bunu tartışmanın anlamı yok.

Ben, Yüce Meclise teşekkür ediyor, içten saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi, İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan'a teşekkür ediyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının bir istemi mi var efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hangi konuda açıklama yapacaksınız?

HAKAN TARTAN (İzmir) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Tartan'ın, üslup olarak, bu Meclis mehabetine yakışmayan tarzda ve rakamlarla ifade ederken, bunu ayıplılıkla tavsif etmesi hiç de güzel bir kelime değil; bu bir.

İkincisi, bizim, burada "vermiyoruz" şeklindeki bir tabir de, zannediyorum ki ağzımızdan çıkmaz, böyle bir şey de söylemedik; ancak, dengelerin sağlanması ve adil bir karar alınabilmesini teminen, benzer şekilde maaş alan ve onun kadar alan bazı diğer gruplarla birlikte mütalaa edilmesinin faydalı olacağını belirttim; yoksa, bu konuda, benim menfi bir tutumum olmadı.

BAŞKAN – Sayın Yülek, esasen, sizin bu konuda söyleyeceğiniz olay şundan ibaret olabilir: "Yaptığımız bir usul müzakeresidir; konunun içeriğiyle ilgili herhangi bir hususu konuşmuyoruz; kanun teklifini neden bugüne kadar Komisyonda görüşemediniz; hangi sürede görüşebilirsiniz?.." Bu konuları açıklayacaktınız, ben size onun için söz vermiştim; ama, siz, yine, içeriğine girdiniz; aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz. Herhalde, kanunun içeriği konusunda gruplar arasında ihtilaf yok. Kısa sürede, inşallah, kanun çıkacak ve gazilerimize karşı da görevimizi yapmış olacağız.

Aynı konu üzerinde, Adana Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz söz istemişlerdir; kendilerine söz veriyorum.

Buyurun Sayın Büyükyılmaz. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gazilerimizin sorunları bir değil, birçok sorunları var. Bunlarla ilgili bir dosya yaptım ve böyle bir dosya ortaya çıktı. Niye böyle bir dosya yaptınız diyeceksiniz; kendim de gaziyim de onun için. Bunlar da bana gelen mektuplar. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Kore mi, Kıbrıs mı?

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Kıbrıs...

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Birinci harekât mı, ikinci harekât mı?

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Şimdi, sizlere, Gaziler Derneği Genel Merkezinden gelen bir faksı okuyorum: "1005 sayılı Kanun kapsamına giren ve vatanî hizmet tertibinden, bu Kanuna göre almış oldukları şeref aylıklarının günün şartlarına göre artırılmasıyla ilgili teklifi desteklemenizi diliyoruz" diyorlar.

İkinci olarak "1005 sayılı Kanuna göre, gazilerimizin muayene ve tedavileri devlet hastanelerinde ücretsiz olarak yapılır denmesine rağmen, SSK, 506 sayılı Kanunun gereği bu görevi üstlenmemekte; gazilerimiz, yüzde 10, yüzde 20 katılım paylarını ödemektedir. Bağ-Kur'lu gazilerimiz de aynı sorunla karşı karşıyadır. Emekli Sandığına tabi ve işsiz olan gazilerimiz için bir sorun yoktur. SSK'ya bağlı ve Bağ-Kur'lu gazilerimizin de aynı duruma getirilmesini diliyoruz" diyorlar.

Üçüncü bir not olarak "1005 sayılı Kanun kapsamında olup da özelleştirmeye tabi tutulan imkânlardan gazilerimizin müktesep hakları garanti altına alınmalıdır." Örneğin, bazı belediyelerin özelleştirme kapsamına aldıkları belediye toplutaşım araçlarından, gazilerimizin istifade ettirilmemeleri gibi... Buna örnek olarak da Adana Gaziler Derneğimizden bir faks geliyor ve "2943 sayılı Kanuna göre, bu kanunla sayılı savaşlara katılmış olan gazilere ve kendilerine refakat eden eşlerine, Devlet Demir Yolları, Denizcilik Bankası iç hatlar ve belediye vasıtalarında ücretsiz seyahat edebilir" denilmektedir.

1.1.1997 tarihinden itibaren Adana Büyükşehir Belediyesi özel halk otobüslerinde, gazilere "gazi pasoları geçersizdir" denilerek ücret talep edilmekte ve alınmaktadır. Gaziler "pasoyla değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararı ve Sayın Cumhurbaşkanının onayıyla verilmiş, arkasından, kanunun maddesiyle, yazılı kimliğiyle Türkiye'nin her ilinde ve ilçesinde geçerli olan, üzerinde 'gazi' kelimesi yazılı kimlik kartımızla kanunen hakkımız olduğu için biniyoruz. 1995, 1996, 1997 yıllarında, üç yıldır, aynı durum olmakta, otobüslerin içinde 'gazi pasaportu geçersizdir' denilerek onurumuzla oynanmaktadır; hani, şehit nurludur, gazi onurludur diyen kişiler nerede" diyorlar.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Doğru söylüyorlar!..

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, gazi bir milletvekili olarak, size, ilave hiçbir şey yazmadan, bir dernek başkanımızın görüşlerini ilettim. Gazilere bu yakıştırma bir tek Adana'da uygulanmaktadır. Gaziler, İstanbul'da halk otobüslerine ücretsiz biner, Ankara'da ücretsiz biner, İzmir'de ücretsiz biner; Bursa'da, Eskişehir'de, Konya'da ücretsiz biner de, Adana'da niçin binemez?!

Başbakan'a, DYP Genel Başkanına, yönetim kurulu üyelerine, grup başkanvekillerine buradan duyuruyorum, lütfen, kendi partilerinden olan bu belediye başkanına müdahale etsinler. Kendi şehrimin -Adana'nın- Belediye Başkanından Meclis kürsüsünden şikâyette bulunmaktan ben de hicap duyuyorum, üzülüyorum; ama, bir gazi milletvekili olarak da gazilerin haklarını savunmak zorundayım.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Biz de savunuyoruz...

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Devamla) – Bayramlarda nutuk atmak değil; işte size gerçek durum.

Şehidine ve gazine sahip çıkmazsanız, yarın, şehitlik ve gazilik mertebesine ulaşacak insanları bulamazsınız diyorum.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Adana Milletvekili gazi Mehmet Büyükyılmaz'a teşekkür ediyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

13.—Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Yüksek Öğretim kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/462) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/169)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımızca hazırlanarak 4.10.1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (2/462) esas numaralı "Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki" kanun teklifimiz 8.10.1996 tarihinde sevk edildiği Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşme yapılmadan bugüne kadar bekletilmektedir.

Teklifimizin, İçtüzüğün 37 nci maddesinin 2 nci fıkrasına göre, doğrudan doğruya gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla. 20.3.1997

Sadi Somuncuoğlu

Aksaray

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Hükümetin ve Komisyonun söz talebi var mı efendim? Yok.

Önerge sahibi Sadi Somuncuoğlu'na söz veriyorum.

Buyurun Sayın Somuncuoğlu. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

SADİ SOMUNCUOĞLU (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray'da üniversite kurulmasına dair verdiğimiz kanun teklifinin, süresini doldurduğu için Genel Kurula indirilerek burada gündeme alınmasını talep etmiştim; bu vesileyle, huzurunuza çıkmış bulunuyorum.

Pek çok ilimizde üniversite kurulması hakkında benzeri konular burada görüşüldü, Yüksek Heyetin kararlarıyla da gündeme alındı.

Değerli milletvekilleri, devletimizin de bir hedefi haline gelmiş olan her ilde bir üniversite kurulması şeklindeki icraat, belki, Meclisimizin gündemindeki sıkışıklık dolayısıyla komisyonlarda görüşülemiyor; ama, bunun, Genel Kurula indirilmek suretiyle hızlandırılmasında zaruret olduğu kanaatindeyim.

Aksaray'da bir üniversitenin kurulması gerçekten gerekli mi? Bu hususta Heyetinize kısaca bilgi arz etmek isterim. Cumhuriyetin ilk yıllarında, çok az sayıda ilimizin bulunduğu 1930'lu yıllarda Aksaray da ildi; o günkü sayılar dikkate alınırsa, bunun ciddî bir anlamı bulunduğu görülür. Daha sonra, iç siyasî çekişmelerin sonucu olarak ilçe haline getirildi; 1989 yılına kadar da bu hali devam etti. Aksaray, 400 bine varan nüfusu, 10 bin adet lise mezunu evladıyla, Orta Anadolumuzun merkezinde bulunan geniş topraklara sahip, ciddî bir şehrimizdir ve halen, Aksaray'da, dört yüksekokul ve iki fakülte vardır. Fen-edebiyat fakültesi de açıldığı zaman, bir yerde, üniversite kurulması için bütün şartlar tekemmül etmiş olacaktır.

Aksaray'daki sanayileşme çabalarının hızlandırılması, tarım ve tarım endüstrisindeki gelişmeler ve çevreden göç alması dikkate alınırsa, gerçekten, bu ilimizde bir ilim yuvasının da açılması gerekiyor. Anadolumuzun anayollarından biri olan E-5 Karayolu üzerinde bulunması, ayrıca, muhtelif illerden buraya gelen öğrencilerin ulaşım kolaylığına sahip olmasını temin ediyor; barınma imkânlarının geniş olması bakımından da, gerçekten, Aksaray, bir üniversiteyi besleyecek altyapıya sahiptir.

Bu ilim ve irfan yuvalarımızın bütün illerimize yayılması, elbette, millî bir politika halini almıştır ve bunda da isabet olduğu kanaatindeyiz. Gerçi, bütün hazırlıkları yapıldıktan sonra böyle müesseselerin kurulması arzu edilir; ama, Türkiye'nin şartları dikkate alınırsa, bunların, ancak başlamak suretiyle bitirildiğini de görüyoruz. Anadolu'da "Yörüğün göçü giderek düzelir" diye bir tabir vardır; işte, bizim işlerimiz de öyle oluyor. Biz, burada, Yüce Heyetinizin kararıyla bunu gündeme alır, daha sonra da kanunlaştırabilirsek, eminim ki, Aksaray, Türkiye'nin parlak bir üniversite şehri olacaktır.

Daha önce, arkadaşlarımızın da benzer tekliflerini gündeme aldığınızı düşünerek, Aksaray için de iyi niyetle desteklerinizi kazanacağımızı ümit ediyorum.

Bu vesileyle hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklif sahibi, Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'na teşekkür ediyorum.

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) – Sayın Başkan, teklif üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkanlı. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Özkanlı, konuşma süreniz 5 dakikadır.

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksarayımıza bir üniversite açılması hususunda verilen teklifle ilgili görüş ve düşüncelerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gönlümüz, bütün illerimizde üniversite açılması yönündedir; çünkü, ilmin artık her yönde gerekli olduğunu, bütün dünyanın bilim toplumu haline geldiği bir ortamda, mutlaka, her ilimize üniversite açılması mecburiyeti vardır; ama, Türkiyemizin de şartlarını göz önünde bulundurarak, konuya, daha gerçekçi ve daha olumlu yaklaşmakta büyük fayda vardır.

Aksarayımız, potansiyel olarak, üniversiteyi kaldırabilecek altyapısı olan en büyük illerimizden bir tanesidir.

Bu vesileyle, verilmiş olan bu teklifi canı gönülden destekliyoruz. Bütün arkadaşlarımızın da, Aksarayımıza bir üniversite açılması hususunda desteklerini bekler, hepinize saygılar sunarım. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aksaray Milletvekili Sayın Murtaza Özkanlı'ya teşekkür ediyorum.

NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum...

BAŞKAN – Başka imkân yok efendim; bir önerge sahibi ve bir de milletvekili konuşabilir.

NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Önergeye katıldığımı ifade ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oyunuzla, zaten katıldığınızı belli edeceksiniz; Genel Kurulun havasından da o anlaşılıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VII.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/310)

BAŞKAN – 1 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi bulunmaktadır.

Sayın Bakan?.. Önergeyi, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün cevaplandıracaktır.

Önergeyi okutup bilgilerinize sunuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Maliye Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

23.07.1996

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular:

1. Bakanlığınız tarafından getirilmesi düşünülen vergi affından; vergi matrahını eksik gösterdiği belirlenen ve ek vergi tahakkuk ettirilen, RP'ye yakınlığıyla bilinen ve Bosna'ya gidecek yardımları zimmetine geçirdiği iddiasıyla yargılan Süleyman Mercümek de yararlanacak mıdır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Esengün.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın, biraz önce bilginize arz edilen sözlü sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümetimizce, bugün için, herhangi bir malî af kanunu çıkarılması gündemde değildir, düşünülmemektedir. Malum olduğu üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna bir madde eklenerek -çıkarılan yasayla- vergisini zamanından önce ödeyen mükelleflere indirim getirilmiştir. Bununla, 1 aya kadar yapılacak erken ödemelerde ayda yüzde 5,3; 4 aya kadar yapılacak erken ödemelerde ayda yüzde 5; 7 aya kadar yapılacak erken ödemelerde aylık yüzde 4,7 oranı esas alınmak suretiyle erken ödeme indirimi uygulanmaktadır. Ayrıca, vade tarihinden 7 ayı aşan bir süre için yapılacak erken ödemelerde ise, maddede öngörülen aylık yüzde 4 oranı esas alınmak suretiyle erken ödeme indirimi hesaplanacaktır.

Dolayısıyla, sayın soru sahibinin soru önergesinde belirttiği şekilde, falan şahsın veya bir başka kişinin, çıkarılacak malî aftan yararlanması gibi bir durum da söz konusu değildir. Hükümetimiz tarafından, bir malî af kanunu çıkarılması düşünülmemektedir.

Saygıyla arz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye...

Önerge sahibinin söyleyeceği bir şey var mı efendim?

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, bir soru sorabilir miyim?

BAŞKAN – Hayır efendim, öyle bir usulümüz yok.

Önerge cevaplandırılmıştır.

2.—Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/311)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibinin söz istemi var mı efendim?

YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hayır, yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

3.—Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu -Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

BAŞKAN – 3 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu-Cide İlçe Şubesince asılan bir pankartın emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi bulunmaktadır.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmamaktadır; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

4.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney İlçesi -Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

BAŞKAN – 4 üncü sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi-Hamidiye Köyü içmesuyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyorlar; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

5. —Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli - Yenicekent -Ertuğrul -Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney -Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney-Parmaksızlar yolu onarımına ilişkin, Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmuyorlar; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

6.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney -Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

BAŞKAN – 6 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine geçiyoruz.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmuyorlar; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

7.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli Güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmesine başlayacağız.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmadığından, önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

8.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli’nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün’ün cevabı (6/318)

BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli'nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmesine başlıyoruz.

Önergeyi Hükümet adına cevaplayacak Bakan söz isteminde bulundular.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla. 23.7.1996

Hilmi Develi

Denizli

Konu: Denizli'deki kalkınmada öncelikli yöreler.

Soru 1. Denizli Merkezde yaşanan sanayi, ticaret ve turizm yoğunluğuna karşın, Güney, Beyağaç, Çameli, Acıpayam ve Kale İlçelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden acilen devlet desteğine gereksinim duyduğu bilgileriniz dahilinde midir?

Soru 2. Her 5 ilçenin de kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınarak, bir an önce hizmet götürülüp verim alınabilir konuma getirilmesi için gereken çalışmalarınız var mıdır; var ise, ne zaman hayata geçirilecektir?

BAŞKAN – Başbakan adına soruyu cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün; buyurun.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'nin, Denizli'deki kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili sözlü sorusunu cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı arz ediyorum.

1996 yılı yatırım programında yer alan, Denizli İline bağlı Güney, Çameli, Acıpayam ve Kale İlçelerindeki çeşitli sektörlere ait, yatırımlara ait liste -Sayın Milletvekili arkadaşımıza ayrıca takdim edebilirim- uzun olduğu için, zannederim, okunması epey zaman alacaktır ve bu liste, 1996 yılı yatırımlarına aittir; çünkü, arz ettiğim cevap, ağustos ayı itibariyle hazırlanmış, ancak, bugüne kadar Yüce Meclisin bilgisine sunulma imkânı elde edilememiş olan bir cevaptır.

Söz konusu ilçeler, Devlet Planlama Teşkilatınca yapılan sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında, Türkiye genelinde Güney İlçesi 432 nci, Çameli İlçesi 629 uncu, Acıpayam İlçesi 439 uncu ve Kale İlçesi ise 464 üncü sırada yer almaktadır.

Kalkınmada öncelikli yörelerin tespiti ise, ilçe bazında olmayıp -ada konumundaki Bozcaada ve Gökçeada hariç olmak kaydıyla- il bazında yapılmaktadır.

Herhangi bir ilimizin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına, Bakanlar Kurulu karar vermektedir. Yıl içerisinde yapılabilecek değişiklikler ise, Yüksek Planlama Kurulu kararıyla mümkün olmaktadır.

Konu, Bakanlar Kurulu gündemine geldiğinde, Denizli İli kül olarak yeni baştan değerlendirilecektir.

Hepinize saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Sözlü soruyu cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'e teşekkür ediyorum.

Bir dakika, Sayın Bakan...

Önerge sahibinin bir söyleyeceği var mı?

HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

HİLMİ DEVELİ (Denizli) – Sayın Bakana teşekkür ediyorum; ancak, 1996 senesinde verilen bu soru önergesinde 1996 yılı yatırım programından bahsedilmektedir; oysa, 1997 yılındayız. Sayın Bakanın söylediklerinin 1997 yılı yatırım programında yer alıp almadığı konusu, maalesef, Hükümet tarafından net bir şekilde ortaya konulmamıştır.

Kendilerine teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir konuyu hemen arz edeyim. Meclisimizin İçtüzüğü veya çalışma usulü nedeniyle sözlü soru önergelerinin cevaplandırılması, maalesef, vaktinde mümkün olmamaktadır. Bugünkü durumu yazılı soru önergesi halinde sorarsanız, cevabını kısa sürede arz ederiz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

9.—Denizli Milletvekili Hilmi Develi’nin, Denizli -Güney -Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

BAŞKAN – 9 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Güney Ertuğrul Köyü trafosunun büyütülmesine ilişkin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi yer almaktadır.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda bulunmamaktadır; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

10.—Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)

BAŞKAN – 10 uncu sırada, Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi yer almaktadır.

Önergeyi cevaplayacak Sayın Bakan?.. Genel Kurul salonunda hazır bulunmamaktadır; önergenin görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

VIII.—GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A)ÖNGÖRÜŞMELER

1.—Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

2. —İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenleri ile itfaiye teşkilatının sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163)

3.—İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)

4.—Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının, Boğazlar ve Marmara Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu tehlikelerin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/175)

BAŞKAN – Sözcü arkadaşlarımız Genel Kurul salonunda hazır mı?..

Genel Kurulun, 3.4.1997 tarihli 77 nci Birleşiminde alınan karar gereğince, 22.4.1997 tarihli 83 üncü Birleşiminde görüşülmesi gereken; ancak, Hükümetin temsil edilememesi nedeniyle görüşmeleri bir defaya mahsus olmak üzere ertelenen, bu kısmın 132 nci sırasında yer alan, Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, 133 üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 42 arkadaşının, 134 üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 27 arkadaşının, 145 inci sırasında yer alan Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının, TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin ve Boğazlar ve Marmara Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu tehlikelerin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmelerine başlıyoruz.

Hükümet?..

Meclis araştırması önergelerini Hükümet olmasa da görüşeceğiz; çünkü, birinci defa, Hükümet bulunmadığı için ertelenmişti.

Hükümet Genel Kurulda hazır bulunuyor.

Önergeler daha önce okunduğu için tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüzün ilgili hükümlerine göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10'ar dakikadır.

Değerli arkadaşlarım, önergeler üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Emin Kul; Doğru Yol Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Hasan Tekin Enerem; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur söz istemişlerdir. Önerge sahibi olarak da, İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur, İstanbul Milletvekili Emin Kul söz isteminde bulunmuşlardır.

Söz isteyen diğer gruplar yazıyla Başkanlığa bildirsinler; onları da söz sırasına kaydedeceğim.

Şimdi, İçtüzük gereğince, ilk söz, istemi halinde Hükümete verilecektir.

Hükümetin söz talebi var mı efendim?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet söz isteminde bulunmuyor.

Gruplar adına konuşmalara geçiyoruz.

İlk söz, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, konuşma süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Şubat 1997 tarihinde saat 17.30 civarında İstanbul Tuzla Aydınlı Limanındaki GEMSAN Tersanesinde bulunan DİTAŞ'a ait TPAO tankerinde çıkan yangın nedeniyle verdiğimiz araştırma önergesine paralel olarak, partilerimiz gruplarının verdiği araştırma önergelerinin birleştirilerek gündeme alınması dolayısıyla açılan bu müzakerede Grubumuz adına görüşlerimizi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Görüşlerimizi sunmadan önce sizleri saygıyla selamlıyor, Cenabı Hakkın bir lütfu olarak sınırlı bir zararla atlatılan bu faciayı önlemek için yangını söndürmekte feragat ve fedakârlıkla çalışan tüm itfaiye ve kurtarma personelinin hizmetlerini takdirle anıyor, onları huzurunuzda saygıyla selamlıyorum.

Bu olayda hayatlarını kaybeden itfaiyeci kardeşlerimize Yüce Allah'tan rahmet dileyerek, ailelerine ve yakınlarına bir kez daha sabır niyaz ediyorum.

Onların, aziz canlarını hiçe sayarak yaptıkları hizmetlerin karşılığının ölçülemeyeceğinin idraki içerisinde olarak, geride bıraktıkları ailelerine -başta Deniz Ticaret Odası olmak üzere- yapılan yardımlar için, her kuruluşa ve vatandaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; mevzuatın önleyici hükümlerine rağmen, Aydınlı Limanındaki tersaneler bölgesine, dolusundan daha tehlikeli olan, 160 736 dwt'lik, 308 metre boyunda ve 43 metre genişliğindeki bir tankerin alınmasını ve böylesine dar, ıskarça bir sahada, yüzlerce geminin arasında tank temizliği gibi bir işleme tabi tutulmasını anlamakta güçlük çektiğimizi, özellikle, belirtmek isterim.

Yangının başlaması, yangına müdahale ve yangının gelişmesi safhalarında cereyan eden olayların da, yangının sonuçları ve bundan böyle alınması gereken önlemler kadar önem taşıdığı ve bu nedenle, olayın bütün yönleriyle araştırılması gerekliliğinde parti gruplarının ittifak etmesini şükranla karşıladığımızı da arz etmek istiyorum.

Bu vesileyle; açılmasını öngördüğümüz Meclis araştırmasında başlıca hususlar olarak geminin kiralanması, satın alınması işlemleri ile DİTAŞ tarafından çalıştırıldığı sürede hangi onarımların, hangi tersanelerde yapıldığının; işçi sağlığı ve işgüvenliği ile onarım ve bakım kapasitesi ve konumu yönünden GEMSAN Tersanesinin sahip bulunduğu yeterliliğin, geminin ne maksatla, hangi güvenlik önlemleri alınarak GEMSAN Tersanesine çekildiğinin, yangına müdahale eden kara ve deniz araçları ile personelin yeterliliği ve durumu ile söndürmede kullanılan teçhizat ve malzemenin yeterliliğinin; geminin yangın söndürmeyle ilgili olarak mevcut donanımlarının yangın sırasında kullanılıp kullanılmadığının; olayda yaralanan ve hayatını kaybeden fedakâr itfaiye personelinin hangi teçhizata sahip olarak, yangına ne şekilde sevk edildiğinin; tersane sahip ve yöneticileri ile DİTAŞ yönetimi arasında, anılan tersanenin tercihi bakımından, ilişkilerinin iş ilişkisi dışında herhangi bir etkene bağlı olup olmadığının; mevzuat açısından, olayın doğması, gelişmesi ve sonuçlandırılması yönlerinden belirleme, yetki, görev ve sorumluluk yetersizliklerinin ve çatışkanlıklarının bulunup bulunmadığının ve olaya ilişkin bütün safhaların, nedenleri ile bundan böyle alınması gereken önlemlerin neler olması gerektiğinin, kurulacak komisyonumuzca her yönüyle araştırılması ve gerekli belirlemelerin yapılması, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak karşımızdadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclisimizce yaptırılacak bu araştırma, özellikle ve özetle arz ettiğim bu unsurları kapsayacak nitelikte ve nicelikte olmalıdır ki, hem olayın aydınlatılmasında isabetli bir teşhise varmak ve hem de geleceğe doğru alınacak önlemlerde tutarlı düzenlemeleri yapabilmek için aydınlatıcı bir sonuç sağlanabilsin. Bu nedenledir ki, kurulacak komisyonumuza, bu öncelikli taleplerimizi huzurunuzda arz etmeyi gerekli ve önemli buluyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tür yangınlar ve kazalar sadece tersanelerimizde cereyan etmiyor. Genellikle, limanlarımız da, kıyılarımız da bu tür tehlikelere ve deniz kazalarına açık bir konumda ve yetersizlikler içerisindedir. Ülkemiz ticaretinin yüzde 90'ına varan bir bölümünün yapıldığı limanlarımız, doğabilecek deniz kazaları ve yangınları önleme yönünden korunmaya muhtaç durumdadırlar. Bu alanda alınması gerekli güvenlik önlemleri ile sahip olunması ihtiyacı çok hayatî olan teçhizat ve vasıtanın limanlarımızdaki eksikliği, umulmadık bir faciayla bizi her zaman karşı karşıya bırakabilecek bir yoksunluğa özenle bakmamızı gerektirmektedir.

Onun içindir ki, bu alanda doğabilecek kazaların facia boyutuna dönüşmemesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği hususunun da yapılacak araştırmanın konusu içinde ele alınmasında, önergemizde talepte bulunulmuştur. Bu talebimizin de, önergemiz çerçevesinde, araştırmalar sırasında dikkate alınması gerektiğini de önemle işaret etmek isteriz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sorunun esası, yıllardır denize ve denizin nimetlerine, yani tüm ekonomik değerleri ile stratejik önemine sırtımızı dönmüş olmamızdan ve bu alandaki affedilmez aymazlığımızdan kaynaklanmaktadır. Her fırsatta belirtmeye çalıştığım gibi, Osmanlı - Türk Devletinin gerilemeye, zayıflamaya ve çöküşe doğru sürüklendiği tarih kesitlerinin, denizlerdeki hâkimiyet ve çıkarlarımızın ihmal edildiği tarih ve olaylarla kesişmesi, bir tesadüf olarak değerlendirilmemelidir. Bütün tarihimiz ve yaşadığımız olaylar, denizciliğimizle ve bu alanda yaşanan olaylarla birlikte incelendiğinde, ihmallerimizin bize ne denli ağır faturalar ödettiğini, hem yakın hem de uzak tarih göstermektedir.

7 Ekim 1571 tarihinden itibaren; yani, İnebahtı Lepant mağlubiyetinden başlayarak, 1770 Çeşme faciasına ve onu takip eden 20 Ekim 1827 Navarin faciasına varana dek geçen bellibaşlı denizcilik olayları, koca bir imparatorluğun çöküşünün çok önemli kilometre taşlarıdır. Konumuz ve zaman, bu görüşümü size uzun boylu izah etmeme müsait olmadığı için, bu kadarına işaret etmekle yetiniyorum.

Ülkemizin, bölgemizdeki ve dünyadaki yeri, gücü bakımından, içte ve dışta bugün çektiğimiz sıkıntıların bir temeli de, denizcilik ve deniz ticareti alanındaki duyarsızlığımızın ve aymazlığımızın eseridir.

Önergemizle ilgili olarak, bu noktada acilen ele alınması gereken bir husus da, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazını kapsayan Türk boğazlar bölgesinin önemi ve güvenliğidir. Bugün, tek cümleyle söylemek gerekirse, aynen denizciliğimizde olduğu gibi, hem boğazlar bölgemizdeki ülkemizin hayatî çıkarlarına yeterli önem verilmemekte hem de bu bölgedeki can ve mal güvenliği ağır bir tehdit ve tehlike altında bulunmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1453 ilâ 1774 yılları arasında boğazlar bölgesi, eksiksiz şekilde egemenliğimiz altındaydı. Bakınız, bölgenin önemi, sadece bu bölgeyi kapsayan kaç tane değişikliği ve kaç tane dayatmayı tarih sahnesine getirmiş: 10.7.1774'te Küçük Kaynarca Antlaşması, 23.12.1789'da boğazlardan geçişle ilgili Rusya ile yapılan anlaşma, 6.1.1809 Türk-İngiliz Antlaşması, 2.9.1829 Edirne Antlaşması, 13.7.1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi, 3.3.1856 Paris Antlaşması, 13.3.1871 Londra Antlaşması ve Sevr'den, Mondros'tan sonra, 24.7.1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi, 20 Temmuz 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi. Yani, yakın tarihimizde yer alan bu antlaşma ve sözleşmelere konu olan boğazlar bölgemizin, ülkemiz ve ülkemizin egemenliği için ne denli önem taşıdığı ve dünya güçleri için ne denli önemsendiği, sanırım, bu tarih perspektifi içinde anlaşılacaktır. Bunları takip eden yakın dönemde de, ülkemizin onaylamamış olmasına rağmen, boğazlar bölgesini ilgilendiren 1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi ile 1982'de düzenlenen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi de, boğazlar bölgemizi ilgilendiren önemli tarihî belgelerdir.

Akıp geçen tarih süreci içerisinde, boğazlarımızdaki egemenliğimiz sürekli sınırlama ve daraltma girişimleriyle karşılaşmış, uluslararası hukuka konu teşkil etmiştir. Bu nedenle, egemenlik hakkımızı, bir liman ve kıyı devleti olarak kullanmak suretiyle, boğazlar bölgemizde yapacağımız düzenlemeleri, serbest geçiş kuralı ile zararsız, güvenli geçiş kuralını özenle bağdaştırarak yapmamız ve dikkatle uygulamamız gerekmektedir. Zira, dünyadaki gelişmeler, boğazlar bölgemizin önemini kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkarmıştır ve çıkarmaya devam etmektedir.

Kazak ve Azerî petrolleri, bildiğiniz gibi, son yüzyılın enerji kaynakları üzerindeki güçlü devletlerin bir çekişme alanı halindedir ve çeşitli savaşların temel sebeplerini teşkil etmiştir. Dağılan Sovyetler Birliği sonrasında, Rusya Federasyonu, Baltık Denizindeki limanlarını kaybetmiştir; sadece, Novorossisk ve Soçi Limanlarıyla Karadenize açılabilmektedir.

Baltık Denizinde, Leningrad Limanı, doğa koşulları nedeniyle verimli olmamakta, Barents Denizindeki limanları ise, hemen her mevsimde buzlarla kaplı olduğu için ve ayrıca konumları nedeniyle deniz taşıtmacılığına cevap vermediği için muattal durumdadır. Karadenizdeki Yalta, Sivastopol, Odesa Limanları ise Ukrayna'da kalmıştır. Bu nedenle, Rusya Federasyonunun, Karadeniz üzerinden yoğunlaşacak bir deniz ticaretini geliştirme zorunluluğu gözükmektedir.

Karadenizde kıyısı olan Gürcistan, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan dışında, Karadenize kıyısı olmayan Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkeler ile Asya cumhuriyetlerinin deniz ticaret kapısı da Karadenizdir ve Karadenize açılmaktadır.

Hazar Denizi ve Karadeniz bağlantılı Volga-Don Kanalı yanında, 6'lar Avrupasının başlatıp 12'ler Avrupasının geliştirdiği Main-Tuna, Tuna-Ren projesinin gerçekleşmesiyle doğan Avrupa iç su yolları taşımacılığı, Kuzey Denizini, Manş Denizini, kıta Avrupasıyla birlikte Karadenize bağlamış durumdadır.

Biraz önce burada konuşan Romanya Devlet Başkanı, Köstence Limanının ve Köstence Serbest Bölgesinin kendileri için ne denli önemli olduğuna uzun boylu işaret ederek dikkatlerimize sunmuştur.

Bu nedenle, yepyeni ekenomik gelişmelere, karşılıklı hammadde, mamul madde akışına Avrupa ile Asya arasında yol verecek deniz ticaret trafiği Karadenizde yoğunlaşacak, Asya petrollerinin boru hatları dışında taşınması olasılığıyla birlikte, boğazlar bölgemizin tarihî önemi yakın bir gelecekte bir kat daha artacaktır.

Bu gelişmeler karşısında, boğazlar bölgemizde cari olan serbest geçiş kuralını, güvenli, zararsız geçiş kuralıyla nasıl karşılamamız gerektiğine, gün geçirmeksizin her yönüyle hazır olmamız, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak, âdeta millî bir görev olarak karşımızdadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; boğazlar bölgemizden, yılda, yaklaşık olarak, her iki yönde geçiş yapan gemi sayısı 50 bini aşmaktadır. Toplam 120 milyon grostonu aşan gemi trafiğinin 26 bini aşkın adedi yabancı bayraklı gemilerden oluşmaktadır ve bu sayı, yakın gelişmeler karşısında süratle artacaktır. Kaldı ki, Montrö Sözleşmesinin düzenlediği -1936 yılından bu tarafa- deniz ticaretindeki gelişmelere ve ihtiyaçlara paralel olarak gemi inşa sanayiinde ve teknolojisinde sağlanan ilerlemeler, gemilerin türlerini ve boyutlarını olağanüstü düzeyde geliştirmiştir, büyütmüştür, değiştirmiştir. Özellikle, akaryakıt taşıyan tankerler, dökme yük gemileri ve obo tipi gemiler, tonajları, boy ve enleri bakımından, özellikle, İstanbul Boğazı gibi coğrafî konumu olan bir su yoluna sığmaz hale gelmişlerdir. Patlayıcı, parlayıcı maddeler, petrol ve türevleri, sıvılaştırılmış gazlar, amonyak, kimyevî maddeler ve hatta canlı hayvan taşıma, deniz taşıtmacılığında yer almaktadır ve saydığım bütün bu yükler Boğazlarımızdan geçmektedir.

31 kilometre uzunluğu olan İstanbul Boğazı, genişlik bakımından oldukça dar ve çeşitli sığlıkları, bankları barındıran, geçiş seyri sırasında oldukça önemli tehlikeler arz eden bir konumdadır. Beylerbeyi, Kandilli, Yeniköy, Büyükdere önlerinde 80 dereceye kadar keskin dönüşler yapılmasını gerektiren bir seyir sistemine uyulmak zorunluluğundadır. Güney yönlü rüzgârlar haricinde, sahillerde Marmara'dan Karadeniz'e, orta sularda Karadeniz'den Marmara'ya doğru akan sürekli bir akıntı mevcuttur. Aşağısuyu denilen bu akıntı, 3 ilâ 7 mile kadar varan bir güce ulaşan ve sahillerdeki ters akıntıyla zaman zaman kesişen güney rüzgârlarında, örneğin lodos rüzgârında tamamen tersine dönerek, orkoz ismini alarak, şiddetlenen bir nitelik göstermektedir.

Değişik yönlü ve güçlü akıntılara maruz bu su yolunda, sis, tipi gibi, mevsime göre, görüş mesafesini, güvenli bir seyir yapılmasını engelleyecek seviyelere düşüren doğal olaylar da sıkça görülmektedir. Gemiler, Boğazın bu coğrafik ve oşinografik yapısı nedeniyle, 31 kilometrelik yolda, normal seyirde yaklaşık 12 kez rota değiştirerek gelişli gidişli iki yönlü seyretmektedir.

Birisinin ayakları denize fevkalade yakın, 58 metre yükseklikte iki asma köprüyü ve sahillerinde yalı türü yapıları ve yoğun yerleşim bölgelerini sinesinde barındıran İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı çevresinde 15 milyonu aşkın insanımız yaşamaktadır. Çanakkale Boğazı da, özellikle Kilitbahir ve Nara Burnu önleri itibariyle, bekleme ve dönüşler ile mevcut akıntılar bakımından tehlikeler içeren bir yapıdadır. Dolayısıyla, boğazlar bölgemiz seyir, can ve mal güvenliği açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken bir bölgedir.

1982 yılından günümüze kadar bu bölgedeki boğaz geçişlerinde yaklaşık 120 deniz kazası cereyan etmiştir. Deniz kazaları bakımından tehlikeli bir seyir sahası olan boğazlar bölgesinde, egemenlik haklarımıza dayanılarak, 1965 ve 1982 yıllarında gerekli düzenlemeler yapılmış ve tüzükler çıkarılmıştır. Boğaz geçişleriyle ilgili bu düzenlemeler yapılırken, uluslararası bir kuruluş olan, Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan IMO (Uluslararası Denizcilik Teşkilatı) vardı; ama, egemenlik haklarımızı kullanarak yapılan bu düzenlemeler hiçbir zaman uluslararası sahaya gönderilmedi ve IMO'nun onayı istenmedi.

Eğer, önlemler alınmazsa, Boğazın bu yapısı ve dünyadaki ve teknolojideki gelişmeler karşısında, Marmara ve boğazlar bölgemiz büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Onun içindir ki, önergemizde, bu konuda da ne gibi önlemler alınması gerektiğinin araştırılmasına işaret etmiş bulunuyoruz. Şahsım adına yapacağım konuşmada, ne gibi tehlikelerin mevcut olduğunu arz edeceğim; ama, bu hususun da araştırılması konusunu dikkatlerinize sunar, müştereken önergemize katılındığı için, yine parti gruplarımıza teşekkürlerimizi arz eder, sizleri saygıyla selamlarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına, ikinci sırada, Doğru Yol Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Tekin Enerem konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Enerem.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA HASAN TEKİN ENEREM (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TPAO adlı tankerde meydana gelen yangın ve Boğazlardan geçen gemilerin oluşturduğu tehlikeler konusundaki Meclis araştırması önergeler üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TPAO adlı tanker, ülkemizin en büyük 4 tankerinden, 307,27 metre boyu, 43,8 metre eni, 23,5 metre derinliği, 159 982 dwt taşıma kapasitesi ve 20 adedi yük tankı olmak üzere, 44 tankıyla en büyüğüydü. Diğer 3 büyük tanker, özel sektöre ait olan Endostar, Göle ve Bülent Kalkavan adlı tankerlerdir.

TPAO tankeri, 1977 yılında, İtalya'nın Palermo Tersanesinde cevher/ petrol gemisi olarak inşa edilmiş, 1984 yılında tanker yapılarak tadil edildikten sonra, önce finansal kiralama yoluyla, Türk Bayrağı çekilerek kullanılmış, daha sonra da, Türk Bayrağı çekme hakkını kaybedeceğinden, 9 636 728 Amerikan Doları bedelle 14.12.1993 tarihinde satın alınmıştır.

TPAO Tankeri, yüzde 51 hissesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, yüzde 29 hissesi Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketine (TÜPRAŞ), yüzde 20 hissesi de Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfına ait olan Deniz İşletmeciliği ve Tankerciliği Anonim Şirketinin (DİTAŞ) malıdır.

Bu Şirket, anılan hissedarlar tarafından atanan üyelerden oluşan 7 kişilik Yönetim Kurulu tarafından yönetilmektedir.

TPAO Tankerinin, sıcak çalışmaya uygun biçimde slaç temizliği, yani hampetrol çamuru temizliği işlerini yaptırmak amacıyla, DİTAŞ Yönetim Kurulunun 21 Kasım 1997 tarihli kararı doğrultusunda ihale açılmış ve bu çerçevede Çindemir, GEMSAN, GEMAK, Sedef, Çelik Tekne ve Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketine ait Pendik Tersanelerinden teklif istenmiştir.

Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketi dışındaki teklif istenen 5 tersane, 1993 yılında, Ulaştırma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğünden alınan yazıyla, TPAO'nun, su derinliği nedeniyle emniyetle yanaşabileceğinin uygun görüldüğü ve bu uygun görüş doğrultusunda, daha önce de TPAO Tankerinin temizlik işleri ile bakım ve onarımının yaptırıldığı Tuzla Aydınlık Koyu Tersaneleridir.

DİTAŞ, daha önceki yıllarda, TPAO Tankerinin özel bakım ve onarımı dışındaki temizlik ve onarım işlerini, genel olarak bu tersanelere; ancak, özel bakım ve onarım işlerini, fiyat ve diğer teknik hususları göz önünde tutarak, Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketi Pendik Tersanesine yaptırmıştır.

DİTAŞ'ın teklif istediği tersanelerden, Türkiye Gemi Sanayii Anonim Şirketi Pendik Tersanesi, söz konusu dönemde siparişlerinin yoğun olması nedeniyle ihaleye katılamayacağını bildirmiş; diğer 5 firmadan 2'si, GEMSAN, toplam 492 000 dolar artı 900 dolar rıhtım bedeli; Çindemir ise toplam 721 880 dolar artı gün başına 400 dolar ek hizmet bedeli ücret önermişler; diğer 3 tersane ise, işlerinin yoğunluğu nedeniyle fiyat teklifi veremeyeceklerini ifade etmişlerdir.

Teklif sahibi 2 tersaneyle yapılan pazarlık görüşmeleri sonunda, GEMSAN Şirketinin teklifi 410 bin dolara indirilerek, diğer taleplerden vazgeçilmiştir. DİTAŞ İhale Komisyonunun yaptığı değerlendirmeden sonra, DİTAŞ Yönetim Kurulunun 20 Ocak 1997 tarihli toplantısında TPAO Tankerinin sıcak çalışmaya uygun biçimde slaç temizliği işlerinin, 410 bin dolar bedelle GEMSAN Şirketine yaptırılmasını kararlaştırmıştır. Bu tersanenin, Ekim 1992-Şubat 1997 tarihleri arasında, büyüklü küçüklü, Türk ve yabancı bayraklı değişik tür tanker ve diğer gemilerin işlerini yaptığı ve bu işlerin bazılarının, TPAO Tankerine yapılan işlere eşdeğer nitelik ve büyüklükte olduğu bilinmektedir.

Ayrıca, bilindiği kadarıyla, Tuzla'daki tüm tersanelerin, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı ya da bir başka devlet biriminden alınmış yeterlik belgeleri bulunmamakta, daha doğrusu bu tür bir uygulamanın yapıldığı ya da yetkili bir merciin ve mevzuatının bulunduğu bilinmemektedir. Bu mevzuat boşluğuna karşılık, Tuzla'daki tersanelerin tümü, yaptıkları işler için klas kuruluşlarından onay belgeleri alarak, bir bakıma müşterileri olan armatörlere kendilerinin tanıtımını ve yapabilecekleri işleri belgelere dayalı olarak gösterme geleneğini geliştirmişlerdir. Bu anlam ve çerçevede, GEMSAN Tersanesi tarafından yapılan işler için klas kuruluşlarından alınan onay belgeleri, GEMSAN Tersanesinin yeterliliğine temel oluşturabilecek niteliktedir.

Ayrıca, özellikle, hemen hemen tüm Akdeniz ve Karadeniz ülkelerinde slaç çıkarma olarak yapılan temizlik işleri, GEMSAN Tersanesinde TPAO Tankerine uygulanana benzer biçimde gerçekleştirilmektedir. Genel yaklaşımlarda hiçbir farklılık bulunmamakta; farklılığın yalnızca ayrıntılarda olduğu, tersaneler arasındaki yapısal farklılıklardan kaynaklandığı söylenebilir. Bu tür farklılıklar, Tuzla'daki tersaneler arasında da bulunmaktadır.

Bu nedenlerle, DİTAŞ'ın, Türkiye'nin en büyük tankerinin bakım, onarım ve temizliğini, teknik donanımı, kapasitesi ve personeli yetersiz olan GEMSAN'a vermesi konusundaki iddiaların gerçekleri yansıtıp yansıtmadığı hususunda peşin hüküm vermek doğru değildir. Olay, yargıya intikal etmiştir ve Pendik Cumhuriyet Savcılığınca hazırlık soruşturması tamamlanmak üzeredir. Cumhuriyet savcılığınca açılacak davada, hiç kuşkusuz, olay her yönüyle incelenip, irdelenecek, bu kabil iddialar da ortaya konulacak ve varsa, suçlu ya da ihmali olanlar yüce Türk adaleti önünde hesap vereceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TPAO Tankeri, Mısır'dan yüklediği 145 bin ton hampetrol yükünün, Aliağa'da boşaltma işlemlerini 5 Ocak 1997 günü tamamlamış, aynı gün Çandarlı Körfezinde demirlemiş ve burada gerçekleştirdiği gasfree işlemlerini 31 Ocak 1997 günü bitirmiş ve ilk gasfree raporunu almıştır. Daha sonra Çandarlı Körfezinden hareketle, 3 Şubat 1997 günü Tuzla açıklarına gelmiş, 5 Şubat 1997 günü tersane önüne yanaşmış, 6 Şubat 1997 günü tersane tarafından slaç çıkarma çalışmaları başlatılmıştır. Tüm bu süreçte, gasfree raporları düzenli olarak alınmaya devam edilmiştir. Slaç çıkarma işlerine aynı şekilde, Ramazan Bayramının birinci günü hariç, devam edilmiş iken, 13 Şubat 1997 günü, yine, tersane ve gemi görevlilerince gasfree ölçümleri yapılmış, temizlik kontrollerinin yanı sıra sac kontrolleri de yapılmaya devam edilmiştir. Tersane personelinin, TPAO Tankerini mesai bitiminde terk etmesini müteakip, gemi kaptanının emir ve yönetiminde, ilgili gemi personeli slaç ve hampetrollü yıkama sularını tanklar arasında aktarırken, 10 numaralı merkez kargo tankında çok güçlü bir patlama olmuş, yangınlar çıkmış, bu yangınlar bir diğer tersaneye ve orada bulunan gemilere sirayet etmiş, denize dökülen yanmakta olan maddeler denizde de yanmaya devam etmiştir. Bu arada, gemide bulunan personel gemiyi terk etmiş, olay yerine gelen güvenlik güçlerince, TPAO Tankerinin kıyı bölgesi ve tersane güvenlik kordonu altına alınmış, tanker ve tersane personeli de güvenlik kordonu dışına çıkarılmışlardır. Olay yerine karadan gelen Tuzla, Pendik, Kartal, Üsküdar ve Büyükşehir Belediyelerine ait itfaiye müfreze ve grupları, önce, diğer tersanede bulunan gemilerdeki yangınları söndürmüşler, daha sonra olay yerine gelen Türkiye Denizcilik İşletmeleri, TÜPRAŞ ve Deniz Kuvvetlerine ait yangın söndürme ve kurtarma deniz araçlarının, özellikle, suyla soğutma biçiminde yürüttükleri aralıksız çalışmaları sonucu 20 Şubat 1997 günü yangını söndürmüşlerdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TPAO Tankerinde patlama ve patlamalar sonrası çıkan yangına bazı itfaiye görevlileri ve erlerinin elbise ve donanımlarının yeterli olmamasına, bir petrol tankeri yangınına yakından müdahale edebilmek için özel bilgi ve deneyime ihtiyaç duyulmasına rağmen, büyük cesaret işi bu fedakârlığı üstlenmeleri, olayın en üzücü yönünü oluşturmuştur. Bu yangın sonrası hayatlarını kaybeden kahraman itfaiyecilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Gereken her türlü hukukî ve sigortayla ilgili çalışmanın ve parasal harcamanın yapılması konusunda sonuna kadar destek vereceğimizi bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında basılı kitapçıklar ile "Slaç Çıkarma Talimatnamesi" , "Yangın Talimatı" , "Rıhtımda Tamire Gelen Gemilerde Çıkabilecek Yangına Karşı Yapılacak İlk Müdahale" , "Gemide Yangına İlk MüdahaleRölesi" , "Yangın Rölesi" , "Yangına Karşı Kullanılan Malzeme Listesi" , "Yangın Durumunda Haber Verilecek Makamlar" gibi hususların, GEMSAN Tersanesi tarafından çok ayrıntılı olarak yazılı ve eğitici biçimde ele alındığı görülmektedir. Ayrıca, GEMSAN Tersanesinin, özellikle güvenlikle ilgili personelini, aynı konularda yetiştirilmiş Deniz Kuvvetlerinden emekli assubaylardan dikkatle seçip istihdam etmesi ve diğer yandan ilgili personelini İMO (Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Denizcilik Örgütü) tarafından ülkemizdeki tanınan ve gemiadamları için özel olarak kurulmuş tek eğitim - öğretim kurumu olan İTÜ Denizcilik Fakültesi Deniz Güvenliği Eğitim Merkezince düzenlenen "Temel Deniz Yangın Savunma" ve "İlk Yardım" eğitim kurslarından geçirmiş olması, bu konulardaki titizliğini gösterir niteliktedir. Ancak, TPAO Tankerindeki yangına patlamayla başlaması nedeniyle, GEMSAN Tersanesinin var olan imkânlarıyla müdahale edilebilmesinin mümkün olamadığı anlaşılmaktadır. Çünkü, konunun uzmanları, patlama ya da patlamalar sonrası oluşan bir tanker yangınının söndürülmesinin pek kolay olmadığını, yalnızca GEMSAN Tersanesinin imkânlarını değil, İstanbul'un hatta belki de Türkiye'nin imkânlarını bile aşan durumların söz konusu olduğunu ileri sürmektedirler. Ayrıca, bu durum, yalnızca Türkiye için değil, dünyanın sayılı deniz ticaret filolarından birine sahip olan Yunanistan ve ayrıca İtalya, İspanya gibi denizci ülkeler için de geçerlidir.

Bu nedenle, deniz kazalarında oluşan deniz kirliliği ile gemi yangınlarına, ülkelerin birlikte ve yardımlaşarak müdahale etmelerine ve zararların giderilmesine ilişkin INTERVENTION-1969, CLC-1969, OPRC-1990 ve CLC Protokol-1992 gibi uluslararası sözleşmeler yapılmıştır. Çünkü, bir patlama sonrası oluşan tanker yangınlarını önlemek ya da söndürmek için, gerçekten büyük yatırımlara ve bırakınız bir tersanenin, bir ülkenin tek başına imkânlarını bile aşabilecek büyük yatırımlara gerek olduğu bilinmektedir. Yine, bu nedenle, genellikle bir patlama sonucu oluşan petrol tankeri yangınlarının yanıcı maddeler tükenene dek sürmesine izin verilir. Yine, bilindiği gibi, İstanbul Boğazı Marmara Denizi girişinde yıllar önce olan Independenta Tankeri kazasında da, yangının 98 gün sürmesine izin verilmiş ve hatta Körfez Savaşında meydana gelen yangın çıkan petrol kuyuları yangınlarının, bazı iddialara göre kasıtlı olarak, ancak özellikle bilimsel açıdan, teknik nedenlerle, çok büyük boyutlu çevre kirlenmelerine yol açmalarına karşılık, aylarca sürmesine izin verilmek zorunda kalınmıştır.

Bu tür tanker yangınlarına müdahale, ancak uygun meteorolojik ve ortam koşullarında, ya köpükle söndürme ya da suyla soğutma işlemleri uygulanarak yapılır. TPAO Tankeri yangını da, gerçekten çok doğru bir yöntem seçimi yapılıp, suyla soğutma işlemi uygulanarak söndürülmüştür.

TPAO Tankerinin GEMSAN Tersanesine girmeden önce gerekli önlemler alınarak boşaltılıp boşaltılmadığı, manevra için tanklarında ne miktarda yakıt bulunduğu hususuna gelince: TPAO Tankerinde GEMSAN Tersanesine girmeden önce, tahminen 500 ilâ 550 ton fuel - oil, 35 ton kadar dizel oil ve 10 ilâ 11 ton kadar yağlama yağı bulunduğu bilinmektedir.

25 Şubat 1983 günlü 17970 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Tuzla Liman Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinde "Gemilerin kendi ana ve yardımcı makineleri için yakıt tanklarında bulunan parlayıcı maddeler dışında, limana, patlayıcı, parlayıcı ve yanıcı maddelerin taşınması yasaktır. Limandaki gemilerin güvertelerinde açıkça ateş yakılamaz" hükmü bulunmaktadır. Açıkça anlaşılacağı gibi, Tuzla Liman Yönetmeliğinde, gemilerin Tuzla Limanına ya da tersanelere girişlerinde, kendi ana ve yardımcı makineleri için, yakıt ve yağlama yağı tanklarındaki yakıt miktarının sınırlandırılmasıyla ilgili herhangi bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle, GEMSAN Tersanesine girerken, TPAO Tankerinin kendi ana ve yardımcı makineleri için tanklarında, normal miktarlarda fuel-oil, dizel-oil ve yağlama yağı bulunduğu uzmanlarca belirtilmektedir.

Bu arada, gasfree işlemleri ve raporlarına bakılacak olursa; bir gasfree raporu, kapalı bir valfin açılması, geniş yüzeylerden aşırı kalın pas tabakalarının sökülmesi, kapalı hacimlerin açılması gibi yeni bir gazlaşma işlemi yapılıncaya dek geçerli olur. Uygulamada, gasfree raporları, olağan durumlarda 24 saat için ve yoğun çalışmaların yürütüldüğü durumlardaysa, her bir vardiya veya bazı durumlarda da daha kısa süreler için geçerli olabilir. Bu sürenin uzunluğunu veya kısalığını yetkili bir kimya mühendisi belirlemelidir. Ancak, mevzuatımızda, henüz, yetki belgesi verme gibi bir düzenleme bulunmamakta, yalnızca İTÜ Denizcilik Fakültesince, bu konuda, ileriye dönük bazı eğitim ve uygulama çalışmaları yapıldığı bilinmektedir.

Kısaca ve özetle, konunun uzmanlarına göre, bu olayda, TPAO Tankeri için düzenlenen gasfree raporlarının, henüz mevzuatta kural haline getirilmemiş olmakla birlikte, geleneksel olarak geliştirilmiş, yanlış olmayan kurallara tam uygun olarak alındığı açıklanmaktadır.

Şimdi, denilebilir ki, herşey kuralına göre oldu da, bu patlama ve sonrası yangın neyin nesi oluyor? Gerek tekne sigortası -ki, Güven Sigorta tarafından yapılmıştır- gerekse P and I (koruma ve tazminat sigortası) -ki, İngiliz Skuld Şirketi tarafından yapılmıştır- TPAO sörveyörleri ve Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin aynı yönde rapor verdikleri bilinmektedir. Tanklararası yapılan aktarma işlemleri sırasında, önce patlayıcı gaz karışımları oluşmuş, daha sonra da, yine tanklararası aktarma sırasında, büyük bir ihtimalle, statik elektrik birikimi sonucu kuvvetli kıvılcım atlamalarıyla ilk patlama ve ardından çıkan yangını diğer patlamalar izlemiştir.

Konu, henüz, adalete intikal ettiği ve hukukî açıdan sonuçlanmamış olduğu için, bu aşamada ileri sürülen tahminler üzerinde daha fazla durmak istemiyorum; ancak, en azından, olayın, başlangıcında kamuoyuna sunulup sergilendiği biçimde oluşmadığı ve gelişmediği anlaşılmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özellikle, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Marmara Denizini kapsayan Türk Boğazları bölgesinde, önceki yıllarda pek çok yangınlı tanker kazaları oluşmasına karşılık, gerekli önlemlerin hâlâ alınamamış olması, gelecekte faciaya dönüşebilecek olayların oluşabileceği kaygılarını artırmaktadır. Yakın geçmişte, İstanbul'un tümünü tehdit eden ve ülkemiz gündemini uzun süre işgal eden Nasia-Shıpbroker gibi yangınlı çatışmaların unutulması, gerçekten mümkün değildir. Ayrıca, yine, Türk Boğazları bölgesinde çatma, çatışma ve oturmalar nedeniyle can ve mal kayıpları ve çoğu kez farkına varamadığımız önemli çevre sorunlarının oluştuğu deniz kazaları sıkça oluşmaktadır.

Türk Boğazları bölgesinde deniz trafiğinin giderek yoğunlaşması, deniz kazalarının da gerek sayısal bakımdan gerekse etkisel boyut yönünden artışına yol açmaktadır. Üstelik, ek olarak, TÜPRAŞ Rafinerisi ve Gölcük Deniz Üssü ile Bandırma, Gemlik, Haramidere petrol dolum tesisleri gibi, kıyı şeridinde sanayi kuruluşlarının bulunduğu yerlerde oluşabilecek yangınlı deniz kazalarının çok büyük felaketlere yol açabileceği kaçınılmaz görünmektedir.

Son yıllarda meydana gelen kazalar incelendiğinde, oluşumlarının ana sebepleri olarak, gemilerin kılavuz kaptan almamaları, Boğazlar bölgesinin doğal yapısı, akıntı hız ve yönleri, görüş uzaklığı, yerel koşullar, arıza ve eksik donanım olduğu görülmektedir.

Türk Boğazları bölgesindeki deniz trafiğini iyi organize ederek, hızlı ve güvenli akışını sağlayacak, deniz kazalarını veya zararlarını en az düzeye indirebilecek tedbirler olarak şunları sayabiliriz:

1. Türk Boğazları bölgesinden geçecek tüm gemiler, bu bölgede yeni yeni tesis edilmiş bulunan deniz trafik düzenine riayet etmelidir.

2. Bu bölgedeki deniz trafiğini, girişlerden itibaren bir bütün olarak güvenlik içerisinde organize edecek hızlı ve güvenli akışını sağlayacak ve denetleyebilecek çağdaş bir "gemi trafik yönetim sistemi" kurulmalıdır.

3. Bu bölgede tesis edilmiş bulunan Trafik Ayırım Düzenleri içerisinde emniyetle ve şerit ihlali yapmaksızın seyredebilecek gemi boyutu belirlenmeli ve tüm gemilerin Türk Boğazları bölgesini eşit kullanması için, belirlenen boyuttan büyük gemilerin geçişine müsaade edilmemelidir.

4. Deniz trafiği güvenliğinin sağlanmasında en önemli unsur olan kılavuzluk hizmetleri yaygınlaştırılarak, bu bölgeden geçecek tüm gemilerin kılavuz kaptan almaları sağlanmalıdır.

5. Bu bölgeden serbest, aynı zamanda zararsız geçmesi gereken gemilerin, herhangi bir sebepten meydana getirebilecekleri deniz kazalarına en kısa zamanda yetişerek, zararlarını en alt düzeye indirebilecek tedbirler alınmalıdır.

6. Bu bölgeden, uluslararası anlaşmalar doğrultusunda serbest; fakat, zararsız geçeceğinden şüphe edilip tespit edilen gemilerin geçişine müsaade edilmemelidir.

7. Bu bölgeden geçecek gemilerden, can ve mal güvenliği ve çevre kirliliği yönünden doğurabilecekleri zararlara karşı tedbir olarak en yüksek sigorta garantisi istenmelidir.

8. Türk Boğazları bölgesi deniz trafiğini etkileyebilecek Karadeniz deniz trafiğinin organize edilmesi, denetlenebilmesi ve gelebilecek zararların önlenebilmesi için Karadeniz ülkeleriyle işbirliği yapılarak, Karadeniz gemi trafik kontrol sistemi kurulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enerem, konuşmanızı tamamlayınız.

HASAN TEKİN ENEREM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk Boğazları bölgesini denizden geçişle ilgili olarak, ülkemizce 1 Temmuz 1994 tarihinde yürürlüğe konulan, Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Ayırım Düzeni Hakkında Tüzük hükümleri ihlallerinin tespit edilmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi ve bu konudaki yaptırımların gözden geçirilmesi, ayrıca çatma, çatışma ve oturma gibi durumlarda ortaya çıkabilecek yangınlı can ve mal kayıpları ile çevre kirliliğinin önlenebilmesi bakımından radar kontrollü gemi trafik sistemi (VTS), denizden yangın söndürme ve çevre güvenliği yönünden gerekli yangın söndürme gemisi, kurtarma gemisi gibi çeşitli araç ve gereç ihtiyaçlarının tespit ve temininin, hem çevrede yaşayan 12 milyon insanımızın güvenliği hem de ülkemizin ertelenemez bir yükümlülüğü olduğuna inanıyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu gerçekler yanında, olaya, denizcilik sektörümüzün Türkiye için çok önemli ve vazgeçilmez olduğu açısından da bakmak ve bir iki noktayı vurgulamak istiyorum.

Türkiye, yıllar itibariyle, 1995'te 22 milyon ton, 1996'da 25 milyon ton hampetrol ithal etmiş ve 1997'de 26 ilâ 27 milyon ton ithalat planlanmıştır. İthal edilen hampetrol, ortalama 150 bin dwt'lik tanker gemileriyle taşınmaktadır. TPAO Tankerinin devre dışı kalmasından sonra, bu boyutta, özel sektöre ait 3 adet tankerimiz kalmıştır. TPAO Tankeri, 1996 yılında, 4 milyon 250 bin ton hampetrol -diğer bir deyişle ithal edilen hampetrolün yaklaşık yüzde 15'ini- taşımış ve 4,5 milyon dolarlık bir döviz tasarrufu sağlamıştır. Ancak, Türk tanker sayısının yetersiz oluşu nedeniyle, yabancı bayraklı gemilerle, özellikle de Yunanlı armatörlerin gemileriyle hampetrolümüz taşınmaktadır. Yabancı bayraklı gemilere, 1996'da 40 milyon dolar ödenmiş iken, bu ödemenin, 1997'de 50 milyon doları bulacağı tahmin edilmektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enerem, son cümlelerinizi ifade edin efendim.

HASAN TEKİN ENEREM (Devamla) – Tanker taşımacılığı, iktisadî bir olay olmakla birlikte, bir ülke için, özellikle stratejik bir önemi de haizdir. Zira, bir savaş ya da olağanüstü hal zamanında, bu tankerler, rafineriler, deniz kuvvetleri ve onun emrindeki ticarî gemiler için depo tanker görevi görmektedirler. Bir örnek vermek gerekirse, Japonya'nın 6 milyon dwt'lik tanker filosu mevcutken, bu kapasite, ülkemizde, 450 bin dwt'dir. Tanker alımı konusunda, ya devlet öncülük etmeli ya da Türk armatör ve müteşebbislerine -kontrat yük temini ve garantisiyle- olanak sağlamalıdır; ki, bunu da, TÜPRAŞ, DİTAŞ marifeti, koordinasyonu ve organizasyonuyla yapmak konumundadır.

Diğer yandan, ülkemizin giderek artan doğalgaz ithalatı vardır ve yakın gelecekte de, Manavgat suyu ihraç projesi gerçekleşecektir. Türkiye için çok önemli stratejik boyutlar içeren hampetrol ve doğalgaz ithalatı ile Manavgat suyu ihracatı taşımacılığının, devletin kontrol ve denetiminde, tek bir elden, merkezden, DİTAŞ ve BOTAŞ organizasyonuyla yapılmasında yarar vardır.

Bütün bu olumlu ve olağanüstü gelişmelere, görüşmemize neden olan üzücü ve endişe verici olaya ve benzerlerine rağmen, halen, ülkemizin millî denizcilik politikası oluşturulamamıştır. Büyük bir otorite boşluğu mevcuttur.

Denizcilik sektöründe yaşanan üzücü, endişe verici olayların ortadan kaldırılması, sektördeki gelişme ve büyümenin daha da hızlanması için, mevcut dağınıklığın giderilmesi, ilgili tüm birimlerin bir merkezde, bir otoritede toplanması için denizcilik bakanlığının kuruluşunun en kısa zamanda tamamlanması, ülkemizin âli menfaatları için gereklidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz Meclis araştırması önergesinin kabulü yönünde oy kullanacağımızı belirtir, Yüce Meclisimizi Grubum ve şahsım adına saygılarımla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Tekin Enerem'e teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Aydın'da söz sırası.

Buyurun Sayın Aydın. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MEHMET AYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 13 Şubat 1997 tarihinde TPAO isimli tankerde çıkan yangınla ilgili olarak verilmiş bulunan Meclis araştırması önergesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, şahsım ve Grubum adına saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; TPAO isimli tankerde çıkan yangınla ilgili önergemizde, bu facianın gerisinde yatan nedenlerin araştırılması gereğini vurgulamıştık. Bu tip faciaların yaşanmaması için hangi alanlarda araştırma yapılması gerektiği üzerinde de genel hatlarıyla durmuştuk. Ayrıca, Boğazlar ve Marmara Denizinde deniz trafiğinin yoğunlaşması nedeniyle alınması gereken önlemlerin aynı komisyon tarafından araştırılmasının yararlı olacağını vurgulamıştık. Şimdi, ben de bu olası gelişmeler üzerinde durmak istiyorum; ancak, önce, Boğazların yaşadığı tarihî sürece kısaca göz atmak uygun olacaktır.

Boğazların uluslararası deniz trafiği açısından önemi, sanayi devriminin başladığı 1750'li yıllardan sonra artmaya başlamıştır. Başta İngiltere olmak üzere, sanayileşen ülkelerde ortaya çıkan, gıda maddelerine yönelik devamlı büyüyen talep, Rusya'da üretilen tahıl için önemli pazar yaratmıştır. İzleyen dönemlerde giderek büyüyen ticaret hacmi, Boğazları, kıyıdaş ülkelerin savunması bakımından olduğu kadar, ticaretleri bakımından da stratejik konuma getirmiştir. Ayrıca, artan stratejik önemi nedeniyle, Boğazlar, 19 uncu Yüzyıl boyunca, uluslararası diplomaside özel bir yer işgal etmiştir. Boğazların tabi olacağı rejim, birçok anlaşmaya konu olmuş, bugünkü nihaî statüsüne 1936 Montrö Sözleşmesiyle kavuşmuştur.

Sovyet Rusya rejiminin, 1917 sonrasında kendi ülkesinde ve uydusu olan devletlerde izlediği kapalı ekonomi modeli, bu blokun Boğazlar üzerinden dünyayla ticaretini sınırlı boyutlar içerisinde tutmuştur; ancak, Sovyet imparatorluğunun dağılması ve dağılan imparatorluğun ortaya çıkardığı Bağımsız Devletler Topluluğu üyelerinin, ekonomik yapılanmada pazar ekonomisini tercih etmesi, kısa süre sonra, bu devletlerin, Boğazlar üzerinden dünyayla yapacakları ticaret hacminde büyük artışlara yol açmıştır.

Karadeniz çevresindeki ülkelerin dünya pazarlarıyla artacak ticaret hacmi, Boğazlar üzerindeki trafik yoğunluğunu bugünkü düzeyinin çok üzerine çıkarabilecektir. Bu olasılığa yönelik olarak, ülkemiz, zamanında proje üretmezse Boğazlardaki ulaşım darboğazının yeni bir uluslararası soruna dönüşmesi tehlikesi belirecektir. Bu yönde beliren ilk darboğaz, Rusya'nın dayatması sonucu, Hazar Havzası erken petrol üretiminin Novorossisk üzerinden dünya pazarlarına sunulmasıyla gündeme gelmiştir. Hazar Havzası petrollerinin dünya pazarlarına Boğazlar üzerinden gönderilmesi, Boğazlar bölgesinin ve İstanbul'un bugünden çok daha fazla deniz kazası ve yangın tehlikesiyle karşı karşıya gelmesine yol açacaktır. Ortaya çıkacak petrol trafiğine ek olarak, deniz ticaretindeki artışların yaratacağı ek trafik, Boğazlar bölgesindeki risk faktörünü, en çağdaş teknolojiyle dahi taşınamaz duruma getirecektir. Sorunlara panik içinde çözüm aramak yerine, kurulacak Meclis araştırması komisyonunca önlem üretilmesi de uygun olacaktır.

Demokratik Sol Parti olarak, bu konudaki önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Hazar Havzası petrollerini ve doğalgazını, dünya pazarlarına sevk etmek için en uygun yaklaşım Bakü-Ceyhan boru hattı projesidir. Bu proje, aynı zamanda petrolün en ucuz naklini de sağlayan çözümdür. Türkiye, bu çözümün gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstermelidir.

Boğazlardaki mevcut trafiği denetlemek açısından, ülkemizin yürürlüğe koyduğu Boğazlar Tüzüğünün ödünsüz uygulanması gerekmektedir. Zira, tehlikeli ve yanıcı maddelerin, 12 milyonluk bir metropolün ortasından geçen bir su yolundan taşınması, ancak, gereken güvenli geçiş önlemlerinin alınmasıyla sağlanabilir.

Ayrıca, Boğazlardan geçen gemilerden Montrö Sözleşmesine göre alınması gereken ve şimdiye kadar daha az miktarlarda tahsil edilen ücretler, Sözleşmenin ek 1 nci maddesinde yer alan rakamlar üzerinden alınmalıdır. Bu nedenle, Hükümet, tanker taşımacılığındaki artışın boğazlara yükleyeceği riski caydırmak için, petrol ve sıvı gaz taşımalarında, Montrö Sözleşmesinin ek 1 nci maddesinde yer alan ücretleri, altın frankın güncel değeri üzerinden talep etmelidir.

Petrol ve sıvı gaz tanker taşımacılığında maliyetleri yükseltecek diğer bir uygulama da, Boğazlardan geçecek tankerlerin kaza halinde çevreye verecekleri hasara karşı, belirli düzeyde tazminat ödemelerini güvence altına alacak sigorta poliçesine sahip olmaları koşulu getirilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri, İskandinav ülkeleri gibi birçok ülkenin petrol tankerleri, kıyılarından çok uzakta seyretme koşulunu nasıl koyabiliyorlarsa, ülkemizin de Boğazlardaki kazalara karşı akçalı tazminat talep hakkı olmalıdır.

Ayrıca, Boğazlardan (İstanbul Boğazı-Marmara Denizi-Çanakkale Boğazı güzergâhından) bir tankerin geçişi tamamlanmadan diğerinin boğazlar bölgesine sokulmayarak, Ege Denizinde veya Karadenizde bekletilmesi yoluna gidilmelidir.

Petrol ve doğalgaz taşımacılığının Boğazlar yerine, Bakü-Ceyhan boru hattına dönmesini özendirecek bu önlemler, tanker taşımacılığını Boğazlarca taşınabilir boyuta indirse bile, Karadeniz Bölgesi ülkelerinin pazar ekonomisine geçişlerinin yaratacağı ticaret hacmindeki artış, Boğazlarda kaza riskini yüksek düzeyde tutmaya devam edecektir. Bu malların Karadenizden Ege Denizine veya tersi yönde akımına yardımcı olacak alternatif olanaklar da hazırlanabilir. Bu bağlamda, hatıra gelen birkaç projeyi şöylece sıralamak mümkündür:

a) Trakya yöresinde Karadeniz ile Saros Körfezini bağlayacak bir karayolu ve iki ucuna da birer liman inşa edilirse, yüklerden uygun olanların ro-ro gemileriyle bu limanlardan birine getirilip, diğer limandan başka ro-ro gemileriyle varış limanlarına sevk edilmesi sağlanabilir.

b) Trakya yöresinde Karadeniz ile Saros Körfezi arasında inşa edilecek demiryoluyla konteyner taşımacılığı özendirilebilir.

Bu projeler Karadeniz Ekonomik İşbirliği platformuna da taşınabilir.

Yukarıda açıkladığımız bakış açılarının, görüşülmekte olan tanker yangınıyla doğrudan ilişkili olmadığı düşünülse bile, gelişmelerin ulaşacağı boyutları önceden görüp, çözüm üretmek de görevlerimiz arasındadır.

Demokratik Sol Parti olarak, dile getirdiğimiz çözüm önerileri demetiyle olumsuz gelişmelere karşı tedbir alınmasını amaçlayarak, Yüce Meclisin bilgilerine sunduk. Kurulacak komisyonda araştırmanın konusu, Boğazların ileride karşılaşabileceği sorunlara yönelik önlemleri de içerecek biçimde karara bağlanır ise, çok daha kalıcı çözümlere ulaşılması mümkün olabilecektir.

Komisyonun, çalışmaları sırasında üzerinde durmasında yarar gördüğümüz diğer bazı konuları da şu noktalarda özetlemek mümkündür:

a) Radar kontrollü gemi trafik hizmet sisteminin kurulmasındaki gecikme nedenleri tespit edilmelidir. Ayrıca, bu hizmetin en kısa sürede devreye sokulabilmesi için alınması gereken önlemler belirlenmelidir.

b) Boğazlar sistemi içinde -Çanakkale Boğazından İstanbul Boğazına kadar olan kuşağı kapsayacak şekilde- faaliyet göstermek üzere, tek bir merkeze bağlı bir deniz itfaiyesi teşkilatının -havadan mücadele tekniklerini de kullanacak şekilde- oluşturulması için, Hükümete tavsiyeler sunulmalıdır.

c) Deniz itfaiyesi, kurtarma gemileri ve kara itfaiyesi sistemlerinin acil durumlarda ortaklaşa kullanabilecekleri bir frekans kanalı ayrılmalıdır.

Demokratik Sol Parti olarak, tanker yangınıyla ilgili araştırma komisyonu kurulmasına olumlu oy kullanma kararındayız.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Aydın'a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına söz sırası, Refah Partisinde.

Refah Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Erdem. (RP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakika.

RP GRUBU ADINA EKREM ERDEM (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Şubat 1997'de meydana gelen TPAO Tankerinin yanmasıyla, Boğazlar ile, Marmara Denizinin ne büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğu bir kere daha görülmüştür. Allah'ın lütfuyla, İstanbul, 13 Şubat 1997 günü, çok büyük bir felaketin eşiğinden dönmüştür.

Mecliste grubu bulunan partilerimizin, gerek söz konusu geminin yanmasında varsa kusur ve ihmallerin tespitiyle gerekse Boğazlar ile, Marmara Denizinin karşı karşıya bulunduğu tehlikeler ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla verdikleri araştırma önergeleri üzerinde, Refah Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, 13 Şubat 1997 Perşembe günü, saat 17.30'da DİTAŞ'a ait TPAO Tankerinde başlayan yangın, yanında bulunan iki yük gemisine de sıçramış; yangın ihbarı alındıktan 5 dakika sonra olay mahalline yetişen itfaiyenin gayretleriyle, iki yük gemisindeki yangın söndürülmüştür. Ancak, TPAO Tankerinde çıkan patlamada 20'si itfaiyeci olmak üzere 24 vatandaşımız yaralanmış; bilahara, bütün gayretlere rağmen, 2 itfaiyecimiz şehit olmuştur. Görev şehidi 2 itfaiyecimize Allah'tan rahmet diler, geride kalan ailelerine, dostlarına ve itfaiye camiasına, bu vesileyle, bir kere daha başsağlığı dileklerimi iletirim.

İtfaiye yetkililerinden aldığım bilgilere göre, bugün itibariyle, yaralı 18 itfaiyeciden 4'ü görevlerine dönmüş; 14'ü de, doktor kontrolünde, evlerinde istirahat etmektedirler. İtfaiyecilerimiz, insanüstü bir gayret göstererek, daha büyük can kaybını, hayatları pahasına önlemişlerdir.

Sayın milletvekilleri, hemen her olayda olduğu gibi bu olayda da birkısım medyamızın boy hedefi haline getirilen kahraman itfaiyecilerimiz, aslında ne ihtisas alanları ne de görev alanları içerisinde olmamasına rağmen, bütün Tuzla'yı etkisi altına alacağı kaygısıyla canhıraş bir çalışma yapmışlar ve yangının çevredeki diğer tersanelere sirayetini önlemişlerdir.

Yanan tankere yakın mesafede bulunan kimyasal madde yüklü 5 bin grostonluk "Metin K" Tankeri olay yerinden uzaklaştırılmış; yine, sanayi tipi asetilen tüpü yüklü motorun yükü de boşaltılmış ve böylece, yangının çevredeki diğer tersanelere sıçraması önlenmiştir.

Sayın milletvekilleri, yangının akabinde, özellikle itfaiyecilerimizin elbiselerine yönelik basında çeşitli spekülasyonlar yapılmış, alkışlanması gereken bir camia, haksız yere yerilmiştir.

Gerçekten, itfaiyecilerimiz, iddia edildiği gibi, göz göre göre yağmurluklarla ateşe mi sürülmüştür? Gerçekte yanmayan elbise var mıdır? Nedir bu işi aslı? Dünyada yanmayan elbise diye birşey yoktur, hemen her şey yanar. Demirin bile eridiği bir yangında, yanmayan elbiseden bahsedilebilir mi?

Söz konusu yangında, bulunduklar yere ve etkilenme sürelerine göre, kimisi, üzerinde hiç koruyucu elbise bulunmadığı halde çok az, kimisi, en iyi koruyucu elbiseye sahip olduğu halde çok ağır yaralanmışlardır. Sivil elbiseyle Müdür Yardımcısı Mehmet Sürmeli'nin yanında dolaşan gemi kaptanı ise çok hafif yaralanmıştır. Televizyonlarda hepimizin dehşetle izlediği, kahraman itfaiye erlerimizden İbrahim Koray ve Celil Dağ'ı ateş topu haline getiren, yanan elbiseleri değil, tepeden tırnağa sıvanan petrol çamurudur. Bu çamur, elbiseleriyle birlikte itfaiyecilerimizi de yakmıştır. Olaydan sonraki hastane ziyaretimde, yanıkların, genelde, elbiseyle kaplı olmayan kısımlarda meydana geldiğini gördüm.

Bu olayda, bütün dikkatlerin elbiselere çekilmesi yanlıştır. Yanlış olan, çevresinde en büyük petrokimya tesisleri ile İstanbul, İzmit, Çanakkale ve Tekirdağ gibi önemli yerleşim merkezlerinin yer aldığı, günde binlerce geminin ve deniz araçlarının seyir halinde bulunduğu Boğazlar ve Marmara Denizinde, ihtisas isteyen özel bir deniz itfaiyesinin bugüne kadar kurulamamış olmasıdır. Yanlış olan, kara yangınlarına göre eğitilmiş ve donanımı ona göre olan İstanbul İtfaiyesinin böyle bir yangınla karşı karşıya bırakılmasıdır. Yanlış olan, 12 milyonluk bir İstanbul'da GATA'dan başka bir yanık tedavi merkezinin bugüne kadar kurulamamış olmasıdır. Yanlış olan, yıllardır hemen her konuda konuşur olmamıza rağmen, problemlere çözüm getiremeyişimizdir. Yanlış olan, yöneticisinden erine kadar, hayatları pahasına bir faciayı önleyen itfaiye teşkilatımızın suçlanmasıdır, rencide edilmesidir; buna hakkımız yoktur.

Sayın milletvekilleri, bu ekibin, göreve geldikten sonra yaptıklarına kısaca bakmakta yarar var. Göreve gelir gelmez, itfaiye teşkilatı yeni baştan ele alınmış, bir taraftan ihtiyacı olan motivasyon çeşitli çalışmalarla sağlanırken, bir yandan da donanım bakımından dünya standartları seviyesine getirilmeye çalışılmıştır. İstanbul İtfaiye Teşkilatı, her bakımdan, 27 Mart 1994 öncesiyle kıyaslanamayacak kadar çok daha iyi noktadadır. Her şeyden önemlisi, mükemmeli yakalamak için iyi niyetli bir gayretin içerisindedirler.

Özellikle, göreve yeni geldikleri sırada meydana gelen Levazım Sitesi yangınını müteakip bazı çevrelerin olayı çarpıtmaları, yeni ekibi âdeta başarıya kilitlemiş ve kısa zamanda itfaiye camiası yeni bir dinamizm kazanmıştır. Daha sonra meydana gelen hemen her olayda, bu motivasyonu görmek mümkündür. Nitekim, hadiseyle ilgili ihbarı alışından olay mahalline yetişmesi, iş çıkış saatleri olmasına rağmen, beş dakikadır. Bu hizmet aşkı ise, motivasyonun açık bir delilidir.

Bir taraftan itfaiyecilerin ekonomik durumları iyileştirilirken, diğer taraftan da makine ve teçhizat bakımından önemli adımların atıldığını görmekteyiz. 1994'te göreve gelir gelmez, daha önceden teşkil edilen şartnameye uygun bin adet yağmurluk alınmış; bilahara, 1996'da, itfaiye teşkilatı araştırma yaptırmış, hem mevzuata uygun hem de dünya standartlarını yakalayacak şekilde yeni bir şartname hazırlanmıştır. Bu şartnameye göre, Avrupa normu EN-471'i baz alarak, kaplaması yanmaz PVC yerine, yüzde 100 poliüretan, içerisinde yüzde 100 pamuk astar şartı getirilmiş; yanma mukavemeti ise, ISO-6941'e endekslenerek, 20 santigrat şartı da 200 santigrata çıkarılmıştır. Bu şartnameyle, 27.12.1996'da, 2 bin adet yeni koruyucu giysi alınmış; ancak, firmanın şartnameye uygun olmadığı tespit edilince, 12 Şubatta, yangından bir gün önce iade edilmiş ve 20 Şubatta da teslim alınarak itfaiyecilere dağıtılmıştır.

4.4.1994 tarihinden itibaren, İstanbul itfaiyesine, su tahliyesinde kullanılmak üzere 10 adet Ford transit kamyonet, ruhsat denetim işlerinde kullanılmak üzere 8 adet Ford minibüs, 10 adet merdiven aracı, 10 adet çok maksatlı araç, 5 adet baca aracı, 5 adet imdat aracı, 2 adet büyük kurtarım aracı, 15 adet seyyar jenaratör, 32 adet kombi, 2 adet 40 tonluk vinç kazandırılmıştır. Ayrıca, itfaiye eğitim merkezi kısa sürede faaliyete geçirilmiş ve itfaiyecilerin eğitimi hızlı bir şekilde sürdürülmüş, halen de sürdürülmektedir.

13 Şubat 1997'de meydana gelen yangın, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizinin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri bir daha gündeme getirmiştir. Boğazlar ile Marmara Denizi, dün olduğu gibi bugün de dünyanın en önemli deniz ulaşım yoludur. Türk Boğazları, dünyanın en uzun ve en zor deniz geçitlerinden biridir; İstanbul Boğazı 18 mil, Çanakkale Boğazı 37 mil ve Marmara Denizi geçidi 141 mil uzunluğundadır.

Hemen her gün, takribî 100 geminin geçiş yaptığı, 2 bin geminin seyir halinde bulunduğu Boğazlar ile Marmara Denizi, bir karayolu görünümündedir, gerek akıntıları nedeniyle gerekse yoğun deniz trafiği nedeniyle dünyanın en riskli su yoludur, her geçen gün de trafiği yoğunlaşmaktadır; tarih boyunca, bölgenin konumu nedeniyle, vazgeçilemeyen ve alternatifi olmayan bir deniz yolu olmuş ve bu nedenledir ki, tarihte, hep emperyalistlerin iştahını kabartmış, Çarlık Rusyası, hemen her fırsatta, Boğazlarla ilgili arzularını dile getirmiş, Osmanlılara yaptığı saldırıların ana hedefi Boğazlar olmuştur.

Birinci Dünya Savaşının en çetin mücadelesi Çanakkale'de meydana gelmiştir. Şanlı İstiklal Harbinden sonra yapılan barış müzakerelerinde, yine, en önemli konuyu Boğazlar ve Boğazlardan geçişler teşkil etmiştir. Nitekim, Boğazlarla ilgili Montrö Antlaşması, Lozan'dan 13 yıl sonra, 20 Temmuz 1936'da imzalanabilmiştir. Daha sonraki yıllarda, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği de, hemen her fırsatta, Boğazları, uluslararası arenada tartışmaya açmaya çalışmıştır.

Ülkemizin 12 milyonluk en önemli yerleşim merkezi, tabiat harikası, bir kültür ve tarih hazinesi İstanbul da, İstanbul Boğazında bulunmaktadır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin dağılması trafiği azaltmamış, aksine artırmıştır. 1992 yılında, Ren ve Main Nehirlerinin Tuna Nehriyle birleştirilmesi de, bu trafiği artıran önemli sebeplerdendir. Günümüzdeki ticarî globalleşme de, trafiğin artmasının önemli sebepleri arasındadır.

Bütün bunlara ilaveten, Bağımsız Devletler Topluluğu, petrolünü, dünya pazarlarına -daha ekonomik olduğu gerekçesiyle- boru hatları yerine tankerlerle ve Türk Boğazlarını kullanarak sevk etmek istemektedir. Dünyanın en riskli ulaşım yolu olan Boğazlardaki bu riski daha da artıracağı açık olan bu talebin, ülkemiz için, can ve mal güvenliği açısından kabul edilmesi mümkün değildir.

Boğazlardaki trafiğin artışına paralel olarak, Boğazlardaki kazalar günden güne artmakta, gerek İstanbul için gerekse Marmara Denizi etrafında yer alan yerleşim merkezleri açısından ve gerekse Türkiye'nin en önemli sanayi havzası olan, özellikle petrokimya tesislerinin yer aldığı Marmara sahilleri için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

İstanbul Boğazında, 1940 yılından bugüne kadar, 40'ın üzerinde büyük kaza meydana geldi. Birçok insanın yaşamını yitirdiği, birçok geminin sulara gömüldüğü ve büyük boyutta çevre kirliliğine sebebiyet veren kazaların çoğu, kılavuz almadan Boğazlardan geçen yabancı bayraklı gemilerin sebebiyet verdiği kazalardır.

Sayın milletvekilleri, bu kazaların önemli olanlarından birkaç tanesini zikretmek istiyorum:

14 Aralık 1960'ta, World Harmony ve Zeronic adlı gemiler çarpışmış, 20 kişi ölmüş, 25 kişi de yaralanmıştı.

15 Eylül 1964'te, Norveç bandıralı North Home adlı gemi, batık durumdaki Peter Zoranic tankerine çarpmış, tonlarca akaryakıt denize yayılmış ve o günlerde çok büyük bir çevre kirliliği meydana gelmişti.

Yine, 1 Mart 1966'da, Sovyet bandıralı Lutsk ve Kransky çarpışmış, petrol denize akmış ve Karaköy ve Kadıköy iskeleleri yanmıştı.

15 Kasım 1979'da, Yunan bandıralı Evriali ile Romen bandıralı Independenta çarpışmış, günlerce petrol yanmış ve 43 kişi, yine bu kazada ölmüştü.

Tabiî, bu tür kazalar çok sayıda... Burada bunları tek tek saymanın anlamı yok. Bunların her biri, Boğazlarımızın hangi tehlikelerle karşı karşıya olduğunun birer belgesi.

Montrö Antlaşması gereği, 1994 yılında, ülkemizin yürürlüğe koyduğu Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Düzeni Hakkında Tüzük ve uygulamaları, ülkemizde seyir güvenliğini sağlamak üzere, bu güzergâhtan geçişleri düzenleme yetkisiyle birlikte büyük yükümlülükler getirmektedir ve bunu da seri ve süratli bir şekilde hayata geçirmek durumundayız.

Boğazlar, uluslararası trafiğin en yoğun olduğu yer olması bakımından, bizim, bir bakıma, uluslararası bir görüntümüzü de sergilemektedir. Yine, bu tüzükte öngörülen seyir güvenliğinin sağlanması ve daha etkin bir düzenleme için, Boğazlar yöresinde tesis edilmesi gereken "Gemi Trafik Yönetim Hizmetleri Servisi" bugüne kadar hayata geçirilememiştir.

Türkiye, tüzük gereği, Türk Boğazları ve Marmara Denizi güzergâhında seyir güvenliğini sağlayıcı teknik düzenlemeleri gerçekleştirmek zorundadır. Boğazlarda seyir güvenliğiyle ilgili teknik yükümlülüklerini yerine getiremediği gerekçesiyle, ülkemiz, başta, üyesi bulunduğumuz Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) olmak üzere pek çok uluslararası platformda sert tenkitlere uğramakta ve Montrö Antlaşmasının Türkiye'ye Boğazlarla ilgili olarak tanıdığı haklar yeniden tartışmaya açılmaya çalışılmaktadır.

Boğazlarla ilgili teknik düzenlemeleri yapacak, finanse edecek kurum, Türkiye Denizcilik İşletmeleridir. Boğazlardaki kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri, seyir güvenliğiyle ilgili kıyı tesisleri, gemi kurtarma ile yangın söndürme görevleri bu kuruluşça yürütülmektedir; ancak, bu kurum özelleştirme kapsamındadır. Bu kurum, diğer faaliyetler yanında, Montrö Sözleşmesinden doğan, fener, tahlisiye hususlarınca büyük paralar tahsil etmekte; ancak, özelleştirme mevzuatı ve mevcut yapılanma gereği olarak bu gelirler, Türk Boğazlarındaki seyir düzeninin iyileştirilmesi için kullanılamamaktadır.

Ülkemizde, denizcilikle ilgili olarak, bugün, 57 kanun, 1 kanun hükmünde kararname, 29 tüzük, 41 yönetmelik ve 18 kararname bulunmakta ve uygulamalarda 8 bakanlık yetki kullanmaktadır. Yaşanan yetki karmaşasına bağlı olarak ortaya büyük bir otorite boşluğu çıkmakta ve Türk denizcilik sektörünün gelişmesi için gerekli olan planlama ve koordinasyon, maalesef, sağlanamamaktadır.

Türk Boğazları ile Marmara Denizinden geçişler konusunda, uluslararası anlaşmaların kendine tanıdığı hak ve vecibelerin idamesinde, ülkemizin büyük sıkıntıları olduğu, sektörde görülen yetki kargaşası ve koordinasyon eksiklerinin uluslararası platformlarda da Türkiye'yi sıkıntıya soktuğu açıktır. Türkiye, uluslararası konvansiyonlar gereği, kendi ülkesi ve milleti için de, Türk Boğazları ve Marmara Denizinde seyir güvenliğini, can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadır.

Ortaya çıkan tablo, denizciliğin bir ülke politikası olarak ele alınmasının gerekliliğini açıkça göstermektedir. Üyesi olduğumuz veya olmadığımız uluslararası organizasyonlarda izlenecek politikalar dahil olmak üzere, denizciliğin büyük ekonomik potansiyelinin değerlendirilmesini de mümkün kılacak, çok boyutlu bir millî denizcilik politikasının oluşturulmasının ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdem, konuşmanızı tamamlayın efendim.

EKREM ERDEM (Devamla) – ...ve denizcilikle ilgili yetkilerin bir idarede toplanarak, yetki kargaşasının acilen önlenmesinin ülkemiz için kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Refah Partisi Grubu olarak biz, bu konuda bir araştırma komisyonunun kurulmasının uygun olacağını düşünüyorus. Bu komisyonun, şimdiden, denizcilik politikamızda, Boğazlarımızın karşı karşıya bulunduğu tehlikelerin önlenmesi noktasında hayırlı hizmetler yapmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem'e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Ali Rıza Bodur'un.

Değerli milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna yaklaşmış bulunuyoruz; görüşmeler tamamlanıncaya kadar çalışmalara devam hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Bodur, konuşma süreniz 20 dakikadır; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tuzla Gemi Yan Sanayii Anonim Şirketi (GEMSAN) Tersanesinde 13 Şubat 1997 günü çıkan TPAO Tankeri yangınıyla ilgili partilerimizin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi için, hem önerge sahipleri adına hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve televizyonlarının başında bizi izleyen tüm yurttaşlarımızı, Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygılarla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu birleşimi fırsat bilerek, bayram tatilinde, seçim çevresinde yaptığım gezilerdeki yurttaşlarımızın bazı yakınmalarını, çok önemli bulduğum için sizlere sunarak esas konuya girmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bayram öncesi yaşanan birtakım olaylar nedeniyle tüm milletimiz üzülmüştür, incinmiştir, yaralanmıştır. Bunlardan ilki, son günlerde Refah Partisi yöneticilerinin her fırsatta yapageldikleri dinin siyasete alet edilmesi alışkanlığıdır.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Ayıp!.. Ayıp!..

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Nedir o manzara; Sayın Başbakan, ailesi ve torunlarıyla, cümbür cemaat televizyon kameralarına poz vere vere hacca gidiyor. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bodur...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Susturun şunu, Sayın Başkan.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Niye sinirleniyorsunuz... Hani siz demokrattınız, hani siz en aykırı düşünceye tahammüllüydünüz; nedir bu haşmetiniz, nedir bu azametiniz... Sizin demokrasi anlayışınız bu mu; bu mudur sizin demokrasi anlayışınız...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Ayıp oluyor...

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Siz, koro halinde, burada, her çıkan hatibe, bir ince eleştiri olduğu zaman, dokunmayı, saldırmayı, demokrasi anlayışı mı sayıyorsunuz?!. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Bizi susturamazsınız. Biz, toplumda var olan yaraları buraya her fırsatta taşıyacağız, ta ki sizi hizaya getirinceye kadar taşıyacağız.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Millet sizi hizaya getirecek. Ayıp be! Ayıp yahu! Her fırsatta bozgunculuk yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Bodur... Değerli arkadaşlar... (RP sıralarından gürültüler)

Sayın Bodur, sözünüzü kestim.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – İzmir'de, seçim bölgemde yaptığım bayram gezisindeki seçmenlerin sesini yansıtıyorum. Ben size uygun konuşmak zorunda değilim. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bodur, bir saniye bakar mısınız efendim. Ben sözünüzü kestim. Benim, salonda sükûneti sağlamama fırsat vereceksiniz; sizden rica ettim.

Değerli arkadaşlarımdan da rica ediyorum; kürsüdeki hatibe müdahale etmeyin, gerekli müdahaleyi ben yaparım.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Sövsün mü bize, sövsün mü?!

BAŞKAN – Müsaade buyurun, gerekli müdahaleyi yapmama imkân verin.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Yani, namusumuza sövmedikleri kaldı yahu!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, kürsüde konuşan hatibin söz hakkına fiilî saldırıların hiçbirini tasvip etmiyorum. Yapılacak düzeltmeleri, müdahaleleri Başkan yerine getirir.

Şimdi, yerine getiriyorum: Sayın Bodur, konuşmayı, siz, grubunuz adına aldınız Meclis araştırması önergesiyle ilgili. Ayrıca, önerge sahibi olduğunuz için 10 dakikalık söz hakkınız var, onu da ilave edebilirsiniz; ama, ancak bu konu üzerinde konuşabilirsiniz. Ben, bayram ziyaretinde, İzmir Milletvekili olduğunuz için, deniz kazaları konusunda seçmenlerinizin bazı yakınmaları oldu, öyle konuşacaksınız zannettim; siz başka konuya giriyorsunuz; buna İçtüzüğümüz müsait değildir.

Buyurun Sayın Bodur; konuyla ilgili görüşmeleri sükûnetle devam ettirelim efendim.

Sizlerden de rica ediyorum; müdahalede bulunmayın.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Yalnız, ben, burada, bir konuyu dile getirmeden geçemeyeceğim. "Namusumuza küfretmedikleri kaldı" denildi. Ben, Sayın Başkanın iznine sığınıyorum. Burada hangi arkadaşımızın namusuna dil uzattık?!. Bunları galeyan meselesi yaparak, Meclisimizin ahengini bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur; olmayacaktır. (RP sıralarından gürültüler)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Meclisin ahengini siz bozuyorsunuz!

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Konuyla ilgili konuşsun...

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Önce, konuşan hatibe saldırmaktır Meclisin ahengini bozmak.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Siz millete saldırıyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim, müdahalede bulunmayın.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Ben millete saldırmıyorum...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Saldıran sizsiniz!..

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Ben saldırmıyorum; ben gerçeği tespit ediyorum.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Siz kimsiniz de gerçekleri izah ediyorsunuz. Gerçek senin bildiğin gibi değil.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Siz oturur musunuz yerinize!

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Halk sizi hizaya getirdi; haddinizi bilin!..

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Evvela, siz dinlemesini bilin!

BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyiniz diyorum sayın milletvekili; gerekli uyarıları ben yapıyorum, o benim görevim...

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen, arkadaşlarımızı uyarınız, benim rahat konuşma güvenliğimi sağlayınız.

BAŞKAN – Sizin konuşma güvenliğiniz vardır, kürsüdeki bütün arkadaşlarımızın konuşma güvenliği vardır. (RP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, lütfen...

Buyurun Sayın Bodur.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ülkemizin üç yanının denizlerle çevrili olması, doğanın bir armağanıdır. Ne yazık ki, bu armağandan yeterince yararlanamıyoruz. Ülkemizin petrol rezervleri yeterli değildir; ancak, denizlerimiz, akılcı değerlendirildiğinde, en az petrol kadar önemli bir ülke zenginliğimizdir.

Denizcilik, ülkemiz kalkınması için önemli bir sektördür. Bunun bilincinde olan Cumhuriyet Halk Partisi, geçmiş iktidar ortaklığı döneminde bunun kavgasını vermiş; ancak, bağnaz kafaların ayak oyunlarını ve dirençlerini aşamamıştır. Denizcilik sektörü, bir bakanlık çatısı altında disipline edilebilseydi, bir deniz ülkesi olmanın avantajlarını en iyi şekilde değerlendirebilecek duruma gelebilirdik; bunca yılı boşuna yitirmemiş olacaktık. 8 333 kilometrelik kıyı şeridine sahip ülkemizde, denizcilik sektörü, hâlâ, müsteşarlık düzeyinde bir kuruluştur.

Bakınız, 1997 yılı bütçesi görüşmelerinde, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına aldığımız sözde "Denizcilik Müsteşarlığı, 10.8.1993 tarihinde 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuş genç bir kuruluşumuzdur. Ne yazık ki, üç yılı aşkın bir süredir Denizcilik Bakanlığı statüsüne kavuşturulamamıştır. Yetki ve sorumluluk bağlamında birçok kargaşa hâlâ sürmektedir. Bugün, Denizcilik Müsteşarlığı, benden önce konuşan arkadaşlarımın da sıraladığı gibi, birçok bakanlıkla iç içe çalışmak zorunluluğunda kalmıştır. Örneğin, arama-kurtarma çalışmaları, liman işletmeciliği için Ulaştırma Bakanlığı, sahil güvenlik hizmetleri için İçişleri Bakanlığı, denizlerin gemilerden dolayı kirlenmesi yönünden Çevre Bakanlığı, yatçılık ve yatların sertifikalandırılmaları konusunda Turizm Bakanlığı, açıkdeniz balıkçılığı ve su ürünleri konusunda Tarım Bakanlığı, seyir, hidrografi ve oşinografi hizmetleri bakımından Millî Savunma Bakanlığı gibi bir çok bakanlıkla iç içe çalışmak durumunda bırakılmıştır. Dilerim ki, denizcilik bakanlığı kurulur, bu yasa tasarısında Yüce Meclisimiz, yetki ve sorumluluk bölüşümünü dikkate alarak, denizcilik bakanlığının ulusumuza hizmet etmesine katkı koyar" demişiz ve bu sözlerimiz, Cumhuriyet Halk Partisinin denizciliğe ne kadar duyarlı olduğunun kanıtı olarak zabıtlara geçmiş.

Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti Koalisyonu döneminde de, SHP'nin ısrarıyla, denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığı oluşturulmuş ve denizcilik bakanlığının kurulması için tüm SHP ve CHP'li bakanlar uğraş vermişlerdir. Geçen dönem, ilgili komisyonlardan geçen tasarı Genel Kurul gündemine girmiş, görüşülemeden dönem bitmiş ve tasarı kadük olmuştur. Daha ötesi, konu, Millî Güvenlik Kurulu tarafından tartışılmış, denizcilik bakanlığının kurulması, o günün hükümetine tavsiye edilmiş ve konu 12.12.1995 günkü Bakanlar Kurulu toplantısında da ele alınmıştır; ancak, seçimler ve hükümet değişimiyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu çabalarından da, maalesef, sonuç alınamamıştır.

Anayol Hükümeti döneminde, Denizcilik Müsteşarlığı direkt Başbakana bağlanmış, denizcilik bakanlığının sözü dahi edilmemiştir.

Refahyol döneminde de, adı var kendi yok denizcilikten sorumlu bir Devlet Bakanlığı oluşturulmuş, Refah kadrolaşmasına sıçrama tahtası edilmiş, ehliyetli, birikimli uzman kişiler görevlerinden uzaklaştırılıp, yerlerine, Refah Partili olmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan kişiler getirilmiştir.

ŞİNASİ YAVUZ (Erzurum) – En büyük özellik.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – İstanbul Belediyesini kurtardıkları gibi, orayı da kurtarırlar.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen, arkadaşları ikaz eder misiniz...

BAŞKAN – Oturduğunuz yerden müdahalede bulunmayın efendim.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Tüm bunları anlatmamızın nedeni...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – İstanbul Belediyesi gibi yapacaklar orayı.

BAŞKAN – Oturduğunuz yerden müdahalede bulunmayın sayın milletvekilleri.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Sayın arkadaşlarım, Refah Partisi -veya bir başka parti- adı ağza alındığında, niye bu kadar yüksünüyorsunuz, niye hemen telaşlanıyorsunuz, niye hemen saldırıyorsunuz?!

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Siz telaşlanıyorsunuz... Gerçeği gösteriyoruz...

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Yapmayın...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Gerçeği gösteriyoruz...

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Burada, sizin bakanlarınız, milletvekilleriniz benim partime saldırırken, biz uygarca dinledik, kürsü hakkımızı kullanarak yanıt verdik...

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Hiç dinlemiyorsunuz...

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Siz de onu deneyin, siz de öyle yapın. Öğüt veririz; öğreneceksiniz bunları... (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler )

Tüm bunları anlatmamızın nedeni, Tuzla tanker faciasının önemli kısmını, basında, kamuoyunda tartışılmayan gerçek nedenini ortaya çıkarmaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, eğer bağnaz kafalar engellememiş olsaydı, bugün, denizcilik bakanlığı kurulmuş olacaktı; Devlet Bakanlığı arşivlerinde olduğunu umduğumuz belgelerin incelenmesi sonucu görüleceği gibi, kıyı emniyeti genel müdürlüğü kurulmuş olacaktı. Boğazlardaki deniz trafiği için yaşamsal önemi olan radar sistemi ihalesi, önce, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi içerisine alınmıştır. Denizcilik Müsteşarlığı, Deniz Kuvvetlerine bir keşif hazırlatmıştır. Hazırlanan bu keşfe göre, proje, 4 milyon dolara mal olacaktır. Sonra ne olmuşsa olmuş, proje, gizli bir el tarafından, özelleştirme kapsamında bulunan Türkiye Denizcilik İşletmelerine aktarılmıştır. Bu kuruluş, aynı projeyi, 40 milyon dolara birilerine yaptırmaya yeltenince, Cumhuriyet Halk Partisinin girişimiyle, bu vurgun engellenmiştir.

Değerli arkadaşlarım, eğer bu tür işler büyük bir ciddiyetle ele alınmış olsaydı, belki Tuzla faciasını yaşamamış olacaktık; yitirdiğimiz itfaiye görevlileri, kurban bayramını, aileleriyle birlikte mutlu bir şekilde yaşıyor olacaklardı; tersaneciliğimiz, ilgisizlikten kurtulmuş, çağdaş teknolojiyle buluşmuş, dış rekabete hazır hale gelecekti; özenle yürütülen tersanecilik faaliyetleri, kaza olasılıklarını en aza indirecekti.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, Meclis araştırmasına konu olan (DİTAŞ) Deniz İşletmeciliği ve Tankerciliği Anonim Şirketine ait 86 595 grostonluk, 159 982 dwt'luk ve 307,20 metre uzunluğundaki "TPAO" isimli petrol tankerinin özgeçmişini inceleyelim.

Bu tankerin incelenmesi konusunda bize verilen bilgiler yanlış ise, bizim Yüce Meclise sunduğumuz bilgiler yanlış ise, Sayın Bakanın doğru bilgileri Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmasını diliyorum.

Bu tanker, 1977 yılı İtalyan yapımıdır. Bu tür gemilerin ekonomik ömürleri onbeş yıldır. Âtıl dururken, 1988 yılında, yani doğal ömrünün bitimine dört yıl kala, bu tanker, hangi gerekçeyle satın alınarak bizim mülkiyetimize girmiştir? Üstelik, 12 milyon dolar değerindeki bu tankere 16 milyon dolar ödendiği iddia edilmektedir. Bu sürecin sorumlularının ortaya çıkarılması için, bu araştırma komisyonunun kurulması bir fırsat olmayacak mı?

Teknik adamlar "bu tankerin alımının yanlış olduğu, beş yıldır aralıklarla bakımda olmasından anlaşılmıyor mu" diyorlar. Gemi, 1991 yılının nisan ayında Pendik Tersanesinde tamire alınarak sekiz ay devredışı kalmış. Bu bakım işlemine de 13 milyon doların ödendiği iddiaları var. Bunların yanıtlarını, bu araştırma komisyonu mutlak bulacaktır.

GEMSAN'la, son olarak, 400 bin dolar karşılığında, bakım için bir anlaşma yapılmış mıdır? GEMSAN'ın 1996 yılında hiçbir iş almadığı savları doğru mudur?

DİTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Alev Akiş'in Doğru Yol Partisi İzmir eski İl Başkanı olduğunu biliyorum. GEMSAN'ın ortaklarından Sayın Erkan Dereli'nin Doğru Yol Partisi İstanbul Örgütünde il sekreterliği yapmış ya da yapıyor olduğu doğru mudur? TPAO tankerinin, GEMSAN gibi yetersiz olduğu teknik adamlar tarafından öne sürülen tersaneye yönlenmesinde siyasî yandaşlığın etkisiyle oluşan bir kıyak var mıdır?

Bakınız, Deniz Ticaret Odası Başkanı Cengiz Kaptanoğlu bu konuda ne diyor: "DİTAŞ, gemiyi aldıktan sonra bakım yaptırdı; verim alamadı; hurdaya çıkarma kararı vermişti. Bir daha niçin bakıma verildi, anlayamadım. Özel bir işadamı olsaydı, tamire vermezdi."

Şimdi, insanın aklına ister istemez şu sorular takılıyor: "Devlet malı deniz, yemeyen ....." mantığı mı uygulandı bu işte de? Bu durum, halkın vergilerini havaya savurarak birtakım özel şahısların cebine uçmasını sağlamak değil mi?

Denizcilikten sorumlu olduğunu iddia eden Refah Partili kaptanıderya Sayın Bakan, böylesine olaylar karşısında "benim yetkim yok" diyerek görevden kaçıyor; Denizcilik Müsteşarlığına, konu ile ilgisi olmayan parti militanlarını yerleştiriyor; âdeta "şu okullar olmasa, maarif işleri çok iyi gidecek" diyerek ünlenen Maarif Nazırı Haşim Paşa mantığıyla işleri yürüttüğünü zannediyor.

Henüz belleğimizden çıkmayan, 2 itfaiye görevlisinin yaşamını yitirdiği tanker faciasından sonra, Sayın Bakanın sorumluluğu olmadığına yönelik beyanı, ne yazık ki, yürekler acısı durumu kanıtlıyor. Bu faciayla ilgili hemen herkes bir şey söylerken, Sağlık Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı görüş açıklarken, ilgili bakanın "yetkim yok" demeye hakkı var mıdır. Anlaşılan, Sayın Bakan denizcilik ve sorunlarından sorumlu değil; ama, denizler ve denizciler, Sayın Bakanın ilgisizlik ve vurdumduymazlığından rahatsız ve sorunlu.

Deniz vasıtaları her zaman çeşitli kaza olasılıklarıyla karşı karşıyadır. Bu nedenle, kaza rizikolarını minimize etmek için uluslarası birçok kural konulmuştur. Bu kurallara dünyanın her yerinde ciddiyetle uyulur; ülkemizde bu kurallara özen gösterilmez her nedense. Yetişkin eleman eksikliği, denizciliğin yeterince önemsenmemesi, "Allah kerimdir" boşvermişliği, kural ihlallerinin sadece birkaç nedenidir.

Yanan tankeri ele alacak olursak, bazı çarpıcı gerçeklerle yüz yüze geliriz diye düşünüyorum. Burada, bu kazayı, gelecekte benzeri olayların yaşanmaması için tartışıyoruz. Tartışıyoruz ki, yetkililer gerekli önlemleri alsınlar ve millet olarak yüreğimiz bu tip birtakım facialarla bir daha kanamasın, incinmesin, acımasın.

Tanker yangını ile ilgili dosya cumhuriyet savcılığında olduğu için bunun detayları üzerinde durmuyorum.

Şimdi, elimizdeki verilere göre olayı değerlendirmeye çalışalım.

Tuzla Tersaneler bölgesinde meydana gelen kaza hakkında, ön olay raporundaki tespitleri sizlere arz etmek istiyorum:

"1. TPAO isimli tankere, acente talebi tersanenin onarım yapacağına dair yazısı ve gasfree raporunun alınarak, Tuzla Denet Şefliğince 4.2.1997 tarih ve 9732 no'lu yanaşma ordinosunun verildiği;

2. Tankerin, 5.2.1997 tarihinde onarım yapılmak üzere tersaneye yanaştığı;

3. Yangına sebep olan patlamanın, 13 Şubat 1997 günü saat 17.30 sırasında meydana geldiğinin ifade edildiği;

4. Yangın haberinin hemen ardından, olayın, Müsteşarlığımız Trafik Kontrol Merkezince telsiz kanallarından duyurulduğu ve bilginin İstanbul Liman Başkanlığına verildiği; Liman Başkanlığınca, durumun, Liman İşletmesi ile Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmesi Müdürlüğüne intikal ettirilerek, Söndüren ve Kurtarma gemilerinin olay yerine hareket etmelerinin sağlandığı ve olaydan, İstanbul Valiliğinin, Kuzey Deniz Saha Komutanlığının ve Büyükşehir Belediye Başkanlığının bilgilendirildiği;

5. Olay yerine, derhal, Müsteşarlığımız İstanbul Bölge Müdürü, Liman Başkanı ve uzmanların intikal ettirildikleri;

6. Yangına ilk müdahale eden kaza itfaiyesi ekiplerinin, geminin güvertesine çıktıkları ve ikinci bir infilak sonucu 4 gemi personeliyle birlikte toplam 27 kişinin yaralandığı ve çeşitli hastanelere kaldırıldıkları;

7. Diğer 2 gemiye sirayet eden yangının kısa sürede söndürüldüğü;

8. Söndüren 3-5-11 römorkörlerinin denize yayılan yangını söndürmek üzere gemiye müdahaleye saat 20.45'ten itibaren başladıkları;

9. Uzun süre, soğutma ve gemiden akan akaryakıtla mücadele edildiği;

10. Alemdar 2 ve Kurtaran gemilerinin, 14.2.1997 günü saat 01.00'de olay yerine gelerek çalışmalara iştirak ettikleri;

11. TÜPRAŞ Rafinerisinden hareket eden Hasan Tural isimli geminin de, 14.2.1997 günü saat 01.30'da çalışmalara katıldığı;

12. 14.2.1997 günü saat 01.45'te gemiden akan yakıtın durduğu; söndürme ve soğutma çalışmalarının geminin iskele ve sancak tarafından yapılarak 03.00'te de yangının kontrol altına alındığı;

13. TÜPRAŞ Rafinerisinden karayolu ile getirilen bariyerlerin 14.2.1997 günü saat 05.30'da intikal ettiği;

14. 14.2.1997 günü saat 14.00 civarında Sayın İstanbul Valisinin emriyle, Tuzla Kaymakamının Başkanlığında, Tuzla Belediye Başkanı, Sağlık Grup Başkanı, Çevre Bakanlığı Daire Başkanı..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bodur, önerge sahibi olarak ilk sırada sizin söz talebiniz var; onun için, size, 10 dakika daha süre tanıyorum.

Buyurun.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

"...İtfaiye Müdürü ve İstanbul Liman Başkanından oluşan bir kriz masasının kurulduğu;

15. İzmit TÜPRAŞ Rafinerisi Müdürlüğü ve İzmit Shell tesislerine ait skımmer yakıt atık ve artık emicisi sistemlerinin getirildiği; atık ve artıkların mevcut ortamdan uzaklaştırılabilmesi için de, Kocaeli'de, 1 vidanjör ve 2 kara tankerinin hizmet için bekletildiği;

16. Çalışmaların halen devam ettiği makine dairesine ve yaşam mahallerine sirayet eden yangının söndürülmeye çalışıldığı;

Tespit edilmiştir" denilmektedir bu raporda.

"Olay nedeniyle Tuzla'da mevcut gemi ve tesislerin etkilenmelerinin neler olduğunun bir komisyon tarafından belirlenmesinin uygun olacağı; yangın tamamen söndürüldükten sonra olayla ilgili komisyonumuz tarafından ayrıntılı bir tahkikat raporunun hazırlanması gerekliliği mütalaa edilmektedir" denilmektedir yine aynı raporda.

Sayın Bakan, herhalde, aynı komisyon tarafından hazırlanmış olması gereken ayrıntılı rapordan Yüce Meclisimizi bilgilendirecektir; ayrıca, olayın gerçek nedeni konusunda kamuoyunu aydınlatıcı bir açıklamada bulunacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Tuzla GEMSAN Tersanesinde temizlik ve bakım çalışmaları yapılan DİTAŞ'a bağlı 307 metre uzunluğundaki Türkiye'nin en büyük tankerlerinden TPAO'nın, dün akşam saatlerinde korkunç bir patlamanın ardından yanışıyla ilgili gazete iddiaları, bu yangının çıkmasının nedeninin gaz sıkışması olduğu noktasındadır. Gelen patlamanın ardından alev topuna dönüşen 165 bin tonluk TPAO tankeri yanmaya devam ederken, boş olan depoları, biriken gazlar nedeniyle art arda patlamıştır; sıçrayan alevler yandaki küçük çaplı 4 gemiye de sıçramıştır.

Şimdi, bakınız, bu konuda çok çarpıcı bir örnek var: "Mısır'dan Aliağa'ya hampetrol getirdikten sonra, 6 Şubatta temizlik ve bakım için Tuzla'ya çekilen 13 personelli TPAO'da kaynak çalışmaları yapılırken, dün saat 17.25'te büyük bir patlama oldu. Patlamanın akaryakıt tanklarında biriken gazın sıkışması sonucu meydana geldiği bildirildi" diye ikinci bir iddia daha...

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, Tuzla Kaymakamı Erdoğan Gürbüz'ün, TPAO'daki yangının gaz sıkışmasından kaynaklandığının belirlendiğini açıklaması ve yangında herhangi bir sabotaj ihtimalinin olmadığını bildirmesi; TPAO'nun kaptanı Cem Yücer'in ise, yangının, yandaki diğer gemide çıktığını, oradan sıçrayan kıvılcımların tankeri tutuşturduğunu öne sürmesi... Gerçekten, bu tankerin yangın nedeninin, Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonu tarafından böylesine çelişik, böylesine ayrı ayrı gösterilen gerekçelerin kesinlikle aydınlığa kavuşturulması bakımından ne kadar önemli olduğunu huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Bu arada, bu tankerde çalışan eski bir gemici, tankerin daha önce bakım ve onarım için çekildiği Pendik Tersanesinde de üç sefer yangın tehlikesi atlattığını öne sürmüş; bunun nedeninin de gasfree yapılmaması olduğunu söyleyen gemici şöyle konuşmuş: "Gasfreenin alargada yapıldıktan sonra, tankerin tersaneye çekilmesi gerekir; ama, gasfreeyi kontrol için gemiye gelen uzman, tankların dibine inmeden, yukarıdan gelişigüzel kontrol yapıp, normal rapor düzenliyor; fakat, tankın dibi gaz dolu oluyor. Bu arada, gasfree yapıldıktan sonra kaynak yapılacak yerde çok iyi yangın önlemi alınması lazım; bu da yapılmıyor ve onun için, bu tür tehlikeler her zaman kapımızı çalıyor."

İnanıyorum ki, bu araştırma önergesi Yüce Meclis tarafından kabul görecek ve sonuçta kurulacak araştırma komisyonu, aşağıda sıralayacağım sorulara yanıt bulmak için, gerekli çabayı, gerekli özeni gösterecek.

1. Tankerin gasfree işlemini kim yapmıştır? İşlem gerçekten yapılmış mıdır; yoksa, yapılmış gibi rapor mu düzenlenmiştir?

2. Tankerin çıkış limanı olan Aliağa'da mevcut yönetmelik hükümlerine göre mi hareket edilmiştir; yoksa, belge üzerinde mi işlem yapılmıştır?

3. Tankerin sahibi DİTAŞ ile GEMSAN Tersanesi arasında nasıl bir bakım ve onarım anlaşması yapılmıştır?

4. Tersanenin bu tür kazalara karşı donatımlı olup olmadığının kontrolü, en son, ne zaman ve kim tarafından yapılmıştır?

5. Tersanede yapılacak işlem sadece havuzlama mı, yoksa ölçümleme midir?

6. Bu tersane, bu büyüklükteki bir gemiyi kabul edecek kapasiteye sahip olmadığı halde, Gemi İnşa Sanayiinin tersane seçiminde bu kararı veren yetkililerden, verdikleri kararın hesabı sorulacak mıdır?

7. Tanker demirli olsa bile, güvertede bulunması gerekli olan mürettebat, yangın çıktığı sırada nerededir?

8. Tankerin otomatik yangın sistemi çalışmamıştır; neden çalışmamıştır? Tersane ilgilileri, önceden bu sistemin kontrolünü niye yapmamışlardır?

9. Özel uzmanlık isteyen tanker yangınında, bu konuda eğitimsiz itfaiye görevlilerinin tankere çıkmasına kim izin vermiştir?

10. Cumhuriyet Halk Partisi ve SHP dönemlerinde, bu tür kazalara karşı donatımlı helikopter alımı için gereken ödeneğin bütçeye konulmasına karşın, ödemeyi serbest bırakmayan yetkililerin vicdanlarının rahat olup olmadığı sorulmalıdır.

Yukarıda önemli bulduğum soruların yanıtlanması mutlak gereklidir. Bu soruları uzatmak olanaklıdır; ama, amaç bu değildir. Her olayda olduğu gibi, bu olaya neden olan mutlak sorumlu ya da sorumlular vardır; bunlar ortaya çıkarılmalıdır.

Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanının olay sonrası açıklamaları en az olay kadar vahimdir. Sayın Bakan, kendisine bağlı bir kuruluşun, yani, Denizcilik Müsteşarlığının yetkilerini bilememektedir; en azından, gasfree işleminin kontrolü Sayın Bakana ait bir kuruluşun yetkisindedir. Yangının ortada görünen nedeni "gaz sıkışması" diye açıklandığına göre, gasfree işleminde hata var demektir; ya kontrol yapılmadan belge düzenlenmiştir ya da eksik yapılmıştır. Tersaneleri donatım yönünden denetleme yetkisi Sayın Bakana ve bağlı kuruluşlarına aittir. Sayın Bakan, siz bu yetkinizi kullanmadınız, kullandırmadınız diye sorumluluğu üzerinizden atamazsınız.

Sayın Bakan, öncelikle, yönetimindeki kurumun yetkilerini öğrenmeli ve kullanmalıdır. Kazaları önlemenin ilk koşulu, sorumlularının, yetkilerini bilmeleri ve kullanmalarıdır. Sayın Bakana, Denizcilik Müsteşarlığı kuruluş kararnamesine bir göz atmasını salık veririm.

Söndürülen gemilerin mülkiyeti Denizcilik Müsteşarlığına aittir, kullanımı ise kiralama yoluyla Denizcilik İşletmelerinindir.

Sayın Bakan, yaptığı açıklamalarla, kiracısını kontrol edemediğini itiraf etmiştir. Özelleştirme kapsamında olmasına karşın, kıyı emniyeti gibi stratejik önem taşıyan bir hizmetin halen Türkiye Denizcilik İşletmelerinde olması da düşündürücüdür. Özelleştirme kapsamında olması nedeniyle yeni yatırım yapılamaması, yangın söndürücü gemilerin yaşlanmış olması, kazaları, maalesef faciaya dönüştürmektedir.

Öncelikle ve ivedilikle İstanbul için, genç, çağdaş ve teknolojik bakımdan donatımlı bir denizcilik itfaiyesi örgütlenmesi kaçınılmazdır; bir an önce yapılmalıdır.

Tanker yangınını tartışırken, konunun, ister istemez, denizciliğimizin sorunlarını gündeme getireceğini söylemiştik. Bu geminin çekildiği GEMSAN Tersanesi, Tuzla bölgesindeki tersanelerden birisidir. Bu bölge, bu amaçla Milî Emlak tarafından tersanelere tahsis edilmiş, tahsis sahiplerine, gerekli yatırımları yapmaları koşuluyla tahsis edilmiştir. Yatırımların yapılıp yapılmadığının denetlenmesi ve sorumluluğu da Denizcilik Müsteşarlığınındır.

Yatırımların yapılıp yapılmadığının denetimine yetkili olmadığını açıklayan Sayın Bakana soruyorum: Denizcilik Müsteşarlığı kime bağlıdır?!

Değerli arkadaşlarım, denizcilikten sorumlu Sayın Bakan veya yetkilerini kullanmayan Sayın Bakan -lütfen- yetkilerini kullanmalıdır. Kıyı emniyeti, mutlak ve mutlak, denizcilik bakanlığına verilmelidir; eğer denizcilik bakanlığı kurulması sağlanamıyorsa, bu, Denizcilik İşletmelerinden alınmalı ve Denizcilik Müsteşarlığına ivedî olarak verilmelidir. Bu konuda kıyı emniyetiyle ilgili gerekli personel, yetişmiş, ehil personel sağlanmalıdır. Sayın Bakan, önlerinde saygıyla eğildiğimiz iki canımızın anısına, Yüce Meclisimizde Türk denizciliğine dönük sorunların çözümüne yönelik düzenlemelerin ele alınmasına neden olur inşallah...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bodur, tamamlayın.

ALİ RIZA BODUR (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Dilerim ki, Sayın Bakan, önce partisini, sonra ortağını denizcilik bakanlığı kuruluş yasa tasarısının gerekliliğine inandırır; denizciliğimiz, kendini engelleyen gizli ellerin pençesinden kurtarılarak hak ettiği bakanlığa kavuşur.

Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemiz geleceğinde denizciliğin ne denli önemli bir faktör olduğunun bilincindedir. Cumhuriyet Halk Partisi, ulusumuzu ilgilendiren her konuda olduğu gibi bu konunun da yılmaz takipçisi olmaya devam edecektir.

Bu yangında ve buna benzer, benzemez nice yangınlarda yitirdiğimiz tüm yurttaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum; Yüce Meclise, tüm yurttaşlarıma şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan İzmir Milletvekili Sayın Ali Rıza Bodur'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, sıra kişisel söz taleplerine geldi; önerge sahibi olarak Ali Rıza Bodur, ilk konuşmayı yapmış oldu aynı zamanda. Şimdi, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'da sıra.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, konu hakkında Grubumuz adına yaptığım konuşmada, gerek tanker yangını gerekse Marmara Bölgesi ve boğazlar çevresinin seyir güvenliğiyle ilgili ve limanlarımızdaki güvenlikle ilgili görüşlerimizi arz etmiştim. Müsaadenizle kaldığım yerden devam etmek istiyorum.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, partilerimizin grupları adına konuşan bazı arkadaşlarımızın anlatımlarından, sanki, tanker yangınıyla ilgili hiçbir sorun, araştırılmaya değecek hiçbir konu yokmuş intibaı yansıyor. Oysaki, biz, özetle nelerin araştırılması gerektiğini açıkça belirttik. Burada dile getirilen hususlar, hepsi resmî beyanlardır, resmî açıklamalardır; ilgili şirketlerin, kuruluşların deklarasyonlarıdır; bunların ne kadar doğru olup olmadığı, ancak Meclis araştırmasıyla meydana çıkacaktır.

Şu anda TPAO gemisi, yine, Tuzla Aydınlı Limanında GEMSAN Tersanesinin önünde, kıç tarafı 4 metre çamura saplanmış şekilde yatıyor ve her türlü tehlikeyi de arz ediyor; tekrar yanabilir, çekilirken belinden kırılabilir; emniyet altına henüz tam manasıyla alınmış değildir.

Boğaz geçişleriyle ilgili olarak, gerek ülkemiz çevresinde gerekse Karadeniz Bölgesinde gelişen olayları ve gelişmeleri arz ederek, mutlak gerekli tedbirlerin alınması konusunda kurulacak araştırma komisyonunun inceleme yapmasını dile getirmiştim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son olarak 11 Ocak 1994 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak 1 Temmuz 1994 tarihinde yürürlüğe konulan Boğazlar ve Marmara Bölgesi deniz trafik düzeni hakkında bir tüzük var. Biz, bu tüzükle, boğazlar bölgesinde can ve mal güvenliğini sağladığımızı zannetmekteyiz; sadece bir tüzük yürürlüğe koyarak bu güvenliği yerine getirdiğimizi zannetmekteyiz. Üstelik, hiçbir zorunluluk ve gerek yokken, belirttiğim gibi bu tüzük, Birleşmiş Milletler kuruluşu olan Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO'ya onay için sunulmuş, Montrö Antlaşmasıyla sağlanan hükümranlık hakkımızın örselenir hale getirilmesine de ayrıca sebebiyet verilmiştir. Nitekim, IMO, bu sunuşumuzu yürürlüğe girdikten tam dört ay sonra, 25.11.1994 tarihinde, tavsiye mahiyetinde kurallar olarak ilan etmiştir.

Tüzük, boğazlar bölgesinde cereyan edebilecek deniz kazalarının önlenmesine yönelik trafik düzeni için teknik ve meslekî açıdan düzenleniş itibariyle yeterlidir. Ancak, zararsız, güvenli geçiş kuralı ihlallerini tespit etmek ve bunu yaptırıma tabiî tutmak ve izlemek, araç, gereç ve eğitilmiş bir ekip ve insangücü sağlanmasına yönelik olarak düşünülmelidir ve her önleme rağmen doğabilecek deniz kazalarının, çarpma ve çatışmaların, karaya oturmaların, yangınların bölgede yaratacağı tehlikeleri giderici müdahaleleri yapacak araç, gereç ve ekipmandan da kesin bir yoksunluk söz konusudur.

Tüzüğe aykırı davranış ve ihlallerin tespiti, trafiğin denetimi ve yönlendirilmesi için kılavuz kaptanların yönetiminde görev alacağı radar kontrollü gemi trafik hizmetine ihtiyaç vardır; böyle bir sistemin kurulması kaçınılmazdır. Bu kesin ihtiyaç, tüzüğün yürürlüğe girmesinden bu yana geçen üç yılı aşkın bir zamandan bu yana giderilmemiştir.

İlkel bir şekilde faaliyet gösteren mevcut trafik istasyonları ile geçiş yapan gemiler arasında ve kontrol istasyonlarının kendi arasında yeterli bir haberleşme ağı ve kanalı yoktur; rapor sistemi işlememektedir, gemilerin teknik durumları denetlenememektedir, akıntıölçer, görüş uzaklığıölçer gibi teçhizatlar, yeterli güçte ve sayıda çekme, yedekleme römorkörleri, yeterli kılavuz, istasyon araç ve gereçleri yoktur.

Geçiş emniyetini ve denetimini sağlayacak eğitilmiş, yeterli lisan bilen personel yoktur.

Bir kaza sonucu akaryakıt taşıyan gemilerin sebep olacağı yangınları söndürecek yangın gemileri, oturan, çarpışan gemileri kurtaracak kurtarma gemileri, çevre kirlenmesini önleyecek teçhizat, araç, gereç ve ekipman yoktur. Radar kontrollü gemi trafik hizmeti sistemi için defalarca ihaleye çıkılmış, ihaleler, defalarca bilinmeyen nedenlerle iptal edilmiştir. İşte, kurulacak komisyon, bu iptal sebeplerini de, alınacak önlemler meyanında araştırılması gereken bir konu olarak görmelidir.

Türk boğazlar bölgesinde oturan 15 milyon insanımız ile geçiş yapan gemiler ve personelinin can ve mal emniyetinin kuru bir tüzük düzenlemesiyle sağlanabilmesi asla mümkün değildir. Montrö Sözleşmesinin hükümlerine göre kılavuz alma zorunluluğu olmayan bu bölgede, Türk gemileri için kılavuz alma zorunluluğu özendirici olsun diye uygulama yapılırken, yabancı bayraklı gemiler, zararsız güvenli geçiş kuralını hiçe sayarak haraket etmekte ve facialara sebebiyet veren kazaları yapmaktadırlar.

Ülkemiz, arz ettiğim gelişmeler çerçevesinde, bu duruma ve tutuma kesinlikle çare bulmak, önlem almak mecburiyetindedir. Gerek radar kontrollü trafik sistemini hayata geçirmek suretiyle etkin bir denetim ve yaptırımı uygulamak ve gerekse kazaların sonuçlarının doğuracağı felaketleri önlemek bakımından, arz ettiğim eksiklikleri gidermek artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

Montrö Sözleşmesinin 1 numaralı ekinde yer alan, vergi ve harçların indirimsiz uygulanmasıyla denetim sonunda ihlallerin yaptırıma bağlanması, zararsız geçiş kuralının uygulanmasında bir etken ve kaynak olarak karşımızdadır ve kullanılmalıdır.

UNESCO ve Avrupa Konseyi tarafından korunması gerekli tarihî bir şehir olarak ilan edilen İstanbul'un ve boğazlar bölgesinde oturan 15 milyon insanımızın ve geçen gemilerle personelinin can ve mal güvenliğiyle ilgili alınacak önlemlerin de araştırılması gereğine, bu nedenlerle önergemizde yer verilmiştir.

Bu arada, Karadenizden yeni bir kanal açılarak Marmaraya bağlantı yapılması da, uluslararası bir proje olarak teşvik edilip, geliştirilebilecek bir yol olarak düşünülmelidir. Yapılacak araştırmanın bir boyutunun da, bu hayatî konuyu kapsamasını ve boğazlar ve boğazlar bölgesi güvenliğinin, mutlaka araştırma konusu yapılmasını ve gerekli önlemlerin tespit edilmesini talep ediyoruz.

Denizcilik bakanlığının kurulması konusunda burada dile getirilen beyanları, ben, şahsen, bir denizci olarak memnuniyetle tespit ediyorum. Onun için, bu konulardaki beyanların öncesine dönerek, 77 yıllık cumhuriyet tarihiyle ilgili bir eleştirme yapmak istemiyorum; ama, 77 yıl sonunda bu noktaya gelmişsek, bunu da geç kalınmış bir nokta olarak tespit etmeyi de, yine, faydalı görüyorum.

Geçmiş hükümet programlarını incelediğimizde, denizcilikle ilgili -ki, bunlar Millet Meclisinin kütüphanesinde arşivlerde duruyor- hangi hükümetlerin öncelikler tanıdığı ve neler yapmak istediği açıkça görülecektir. Bunları incelediğiniz zaman, sayfalarca süren hükümet programlarında, Birinci ve İkinci Bayar Hükümetleri hariç, üç dört satırlık değinmelerden başka bir şey görmeyeceğinizi hemen tespit etmek mümkündür. Dolayısıyla, bu konuda yapılan beyanları, geçmiş 77 yılı düşünerek, yine, gelinmiş önemli bir nokta olarak kabul ve tespit etmekte fayda umuyorum ve arkadaşlarıma, gösterdikleri yaklaşım için teşekkür ediyorum; ancak, denizcilik bakanlığı kurulması bürokratik bir kademelendirmeden ibarettir.

Tarihimiz içerisinde de denizcilik işleri çeşitli organizasyonlar altında, ta 1701'den beri, Bahriye Kanunnamesinden bu yana başlayarak çeşitli kademelendirmeler, isimlendirmeler, organizasyonlar altında teşkilatlandırılmıştır. Yakın zamana kadar, sadece harp bahriyesiyle ilgili de olsa, ülkemizde bir Bahriye Vekâleti vardı; onun dışında, Denizcilik Ticaret Vekâleti, İktisat Vekâleti, nihayet Münakalât Vekâletiyle ilgilendirildi ve en son bir Denizcilik Müsteşarlığı halinde bürokratik kademelenme önümüze geldi; ama, burada gördüğümüz husus şudur: Şu anda, bakanlık da kurulsa, bir derde çare olmaktan ziyade, bir zihniyeti derde çare yapmak çok daha tutarlı olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Denizcilik Müsteşarlığının bugün merkez kadrolarında çalışanların -müsteşarından en küçük personeline kadar mevcut personelinin- ancak yüzde 1,5'i denizcilikle ilgili tahsil yapmış ve bilgi sahibi kimsedir; eğer, Denizcilik Müsteşarlığı personelinin merkez kademesinin yüzde 1,5'i denizcilikle ilgiliyse, bu zihniyeti değiştirmedikçe, kırmadıkça, hangi yönetim kademesini, hangi birleştirme kademesini kurarsanız kurunuz beklenen sonucu almak mümkün değildir; ama, yine de, böyle bir girişim faydalı bir girişim olacaktır, yeter ki, bu konudaki yaklaşımlardan herkes kaçınmaya gayret etsin. Müsteşarlığın kurulduğu zamanlarda da çeşitli belediyelerden personel transfer edilerek -yine siyasî transferler yapılarak- bu Müsteşarlığın kadroları oluşturulmuştur. Bugünkü şikâyetler de, elbette ki vardır ve devam etmektedir; bu zihniyet değişmedikçe sonuçlar değişmeyecektir.

Ben, size son olarak, denizcilik alanında Osmanlı Türk Devletinin tarihi içerisinde yapılan düzenlemelerin en başında gelen 1701'deki Bahriye Kanunnamesinden bir hüküm okuyarak sözlerimi bitirmek istiyorum ve dikkatinizi bu noktaya, bu zihniyet meselesine çekmek istiyorum. 1701'lerde Mezamorto Hüseyin Paşa'nın yardımlarıyla hazırlanan ve Amcazade Hüseyin Paşa'nın sadrazamlığı sırasında hayata geçirilen 1701 tarihli Bahriye Kanunnamesinin 1 numaralı hükmü şöyle: Bunu tekrar etmekte fayda görüyorum ve bakınız ne diyor: "Derya kapudanluğu gayre verilmek lazım geldikte fenni deryaya ve ahvali ricali donanmaya vukufu olmayan karapaşalarından zinhar ve zinhar birine verilmeyip ol vakitte kapudanei humayun kapudanu her kim bulunursa yoluyla ona tevcih ve taklid oluna." Eğer siz kuracağınız denizcilik bakanlığı -bakanı hariç tutuyorum; çünkü, bir bir yöneticidir- kadrolarını, fennî deryaya ve ahvali ricali donanmaya vukufu olmayan insanlardan teşkil ederseniz alacağınız sonuç bugünkünden başka bir şey olmayacaktır.

Bu düşüncelerle, görüşlerimi arz eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Önerge sahibi olarak son konuşmacımız Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu.

Buyurun Sayın Bostancıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Bostancıoğlu, konuşma süreniz 10 dakikadır.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – TPAO isimli tanker faciasının nedenleriyle ilgili olarak bir Meclis araştırması açılması için verilen önerge üzerinde, önerge sahibi olarak söz aldım; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 13 Şubat 1997 günü İstanbul, büyük bir facia ile bir kez daha yüzyüze gelmiştir. Önceden davetiye çıkarılmış bu tanker yangını sırasında, büyük çoğunluğu itfaiye erleri ve tersane işçileri olmak üzere 30'a yakın vatandaşımız yaralanmış ve ağır yaralanan iki itfaiye eri de faciayı izleyen günlerde tedavi gördükleri hastanelerde vefat etmişlerdir. Önerge sahibi olarak, öncelikle, büyük bir özveriyle gönülden bağlı bulundukları mesleklerinin gereğini yerine getirirken ağır derecede yanan ve bu yanıklar nedeniyle vefat eden iki itfaiye erimize, Tanrı'dan rahmet, geride bıraktıkları aile efradına sabırlar dilerim. Aynı şekilde, büyük özveriyle çalışan diğer itfaiye erlerine de şükranlarımı sunarım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken de altını çizerek belirttiğim gibi, bu tanker faciası, önceden görülebilecek ve gerekli önlemleri alınabilecek nitelikte bir kazadır; bu nedenle, âdeta bile bile davetiye çıkarılmış bir felakettir diye de tanımlanabilir. Bu söylediklerimin ağır bir iddia olduğunun bilincindeyim; ancak, izin verirseniz bu yargımı nelere dayandırıyorum, kısaca açıklayayım.

İstanbul Boğazında, 1940 yılından bu yana 40'ı aşkın kaza olmuş, bunlardan 20'yi aşkını gemi yangınları olarak ortaya çıkmıştır. Bu yangınların birçoğunda, 12 milyon nüfuslu ve ülkenin tarihî kültür birikimlerinin yoğunlaştığı bir merkez olan ve aynı zamanda ülke ekonomisinin temeli konumunda bulunan İstanbul, çok büyük tehlikelerle burun buruna gelmiştir. İstanbul şehri ve bu şehirde yaşayanlar, bu tür felaketlerin hemen tümünden şans eseri kurtulmuşlardır. Şans eseri diyorum; çünkü, İstanbul'un bu yangınlarla başedecek yeterli teknik donanım ve altyapıdan yoksun olduğu ortaya çıkmıştır.

Şimdi soruyorum; bunca kazadan sonra, bu tür yangınlarda etkili olabilecek, yeterli teknik donanımlı bir deniz itfaiyesinin İstanbul'da niçin kurulmadığını vatandaşlarımıza nasıl açıklayabiliriz? 13 Mart 1994 tarihinde, yine İstanbul Boğazında, Kıbrıs Rum bandıralı Nasia adlı tanker ile Sea Broker adlı kuruyük gemisinin çarpışması sonucunda çıkan yangınla yok olma tehdidini yaşadıktan sonra, İstanbul halkına, üç yıldır böyle bir deniz itfaiyesinin neden kurulmadığını, gelmiş geçmiş hükümetler nasıl izah edecekler? TPAO tanker yangınından sonra, bu itfaiyenin kurulması yolunda henüz ciddî bir adım atılmamasını şimdiki Hükümet nasıl açıklayacaktır? Bunca deniz yangınından sonra, İstanbul itfaiyesine, niçin bu tür yangınlara müdahale edecek helikopter birimleri dahil edilmemiştir? Tanker yangınlarıyla mücadele köpük kullanılması gereken bir mücadeleyken, niçin bu yangında bu teknik kullanılmamıştır?

Mücadelede su kullanılmış olması, felaketin boyutunu nasıl etkilemiştir?

Bu sorular, dün de cevapsızdı, bugün de hâlâ cevapsız.

Benzer nitelikteki bir kazada Çanakkale Boğazının durumu ne olacaktır, bu kentimize yönelik önlemler alınmış mıdır?

Tanker yangınlarının kendine özgü özellikleri açıkça bilinirken, itfaiye erleri niçin yangın alanına kolayca yanabilen giysilerle gönderilmiştir?

İstanbul İtfaiye Teşkilatında aleve dayanıklı kaç giysi vardır, var olanlar niçin depoda bırakılmıştır?

TPAO gibi ülkemizin en büyük tankeri niçin Pendik Tersanesinde bakıma alınmıştır; GEMSAN Tersanesinin bu boyutta tanker bakımını yapacak teknik birikimi, yangın olasılığına karşı gerekli güvenlik donanımı var mıdır?

TPAO isimli tankerin bakıma alınmadan önce gaz boşaltma işlemi sağlıklı bir biçimde yapılmış mıdır?

Tekne dibindeki petrolün bir yangına neden olmaması için ne gibi önlemler alınmıştır?

Geminin yakım tanklarının dolu olduğu doğru mudur; tankların yangın söndürme sistemi, söndürme çalışmaları sırasında niçin devreye sokulmamıştır?

TPAO yangınıyla mücadele eden deniz ve kara söndürme birimlerinin, aynı haberleşme frekansından haberleşme olanağına sahip olmadıkları ve bu nedenle de yangının etkin bir biçimde denetlenemediği iddia edilmektedir.

İstanbul Boğazında bunca deniz yangını yer almasına rağmen, itfaiye teşkilatında deniz yangınları ve bu arada, özellikle tanker yangınları konusunda meslekiçi eğitim verilip verilmediği de araştırılmaya değer bir husustur.

Tersanelerin bir araya toplandığı bölgede, ortak bir yangın söndürme sistemi niçin kurulmamıştır?

Bölge tersaneleri açılırken kamu otoritesi, niçin böyle bir yükümlülüğü girişimcilerden talep etmemiştir; etmiş ise, uygulanmasını niçin denetlememiştir?

Bütün bu sorular, 13 Şubat 1997 tarihinden itibaren cevapsızdır. Hükümet, bugüne kadar, kaç sorunun cevabını kamuoyunun vicdanını rahatlatacak şekilde vermiştir?!

Diğer taraftan, bu facia, ülkemizdeki hastanelerin yanık tedavisinin gerektirdiği teknik donanımdan yoksun olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Hem bu soruların doğru ve yansız yanıtlarını bulabilmek hem de bu tür yangınları önleyebilmek için alınması gereken önlemlerin neler olduğunun saptanabilmesi amacıyla, böyle bir Meclis araştırmasının son derece yararlı olacağını düşünmekteyiz. Açılacak bu Meclis araştırmasının, sadece bu yangınla sınırlı olarak incelemelerde bulunmasını da yeterli görmüyoruz. Bu araştırma, aynı zamanda, genel olarak, boğaz trafiği riski nasıl daha düşük düzeye indirilebilir sorusuna da yanıt aramalıdır. Bu bağlamda, Hazar havzası petrollerinin deniz yoluyla boğazlardan geçmesinin ortaya çıkarabileceği sorunlar, buna karşı alınması gereken önlemler ve stratejiler konusunda da çalışmalar yapılmalıdır.

Benden önce grupları adına konuşan arkadaşlarımın ve önerge sahibi olarak konuşan arkadaşlarımın izahlarından sonra, bütün grupların böyle bir araştırma komisyonunun kurulması konusunda fikir birliğine varmış olmaları, konunun önemini bir defa daha göstermektedir.

Bu nedenle, fikir birliğine varıldığı şekilde, araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmesini Yüce Meclisten diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu'na teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler oy birliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 9 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonu böylece kurulmuş olmaktadır.

Bu elim tanker yangınında hayatını kaybeden şehitlerimize, ben de, Cenabı Hak'tan mağfiret niyaz ediyor; yaralı kalan itfaiyecilerimize, bundan sonraki hayatlarında başarılar diliyorum. Onlar, bu kaza vesilesiyle gösterdiler ki, gerçek birer kahramandırlar.

Değerli arkadaşlarım, birleşimi kapatmadan önce sizlere sunacağım bir talep var. Aynı oturum içerisinde olduğu için bilgilerinize sunmak ihtiyacındayım.

Adana Milletvekili Sayın Veli Andaç Durak Başkanlığımıza bir tezkere gönderdi ve Adana Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz'ın konuşmasıyla ilgili bir açıklaması var:

"Adana Milletvekili Sayın Mehmet Büyükyılmaz, bugün, bir kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması sırasında yaptığı konuşmada, gazilerin, Adana'da, belediye otobüslerinden ücretsiz yararlanmadığını belirtmiştir. Adana Büyükşehir Belediyesi, ulaşım sektörünü özelleştirmiştir. Yıllardır, belediye, otobüs çalıştırmamakta, bu hizmeti özel sektöre yaptırmaktadır. Bu nedenle, sadece 10 adet körüklü otobüsü vardır ve sayın gaziler de ancak on otobüsten yararlanmaktadır.

Zabıtların bu yönde düzeltilmesini arz ederim.

Veli Andaç Durak

Adana"

Tabiî usulümüzde bu tarzda bir zabıt düzeltmesi mümkün değildir; ama konunun bir yönünü arkadaşımız açıklamış bulunuyor.

Biz de, bundan sonra gazilerimizle ilgili herhangi bir hak kaybı olmaması için özelleştirmelerde özel hükümlerin yeni yüklenicilere konulmasını talep ediyoruz, gazilerimizin onurlarıyla oynayacak herhangi bir ibare varsa özelleştirilmiş otobüslerde bunların kaldırılmasını istiyoruz ve gerekirse bu konuda daha önce ihmal edilmiş hususlardan dolayı belediye bütçesinden gazilerimizi taşıyacak bir payın ayrılmasının uygun olacağını düşünüyoruz. (DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 30 Nisan 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.49

 

 

VII. —SORULAR VE CEVAPLAR ( DEVAM)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğalgaz projesi için kullandığı dış krediye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/2220)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak aracılığınızla yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Yılmaz Ateş Ankara

1.Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi için

a) 27.3.1994 tarihine kadar,

b) 27.3.1994 tarihinden günümüze kadar kullanılan dış kredi miktarı kaç dolardır?

2.Ankara Anakent Belediyesi, bu borcunu düzenli olarak ödüyor mu?

3.Hazinenin Ankara Anakent Belediyesi adına ödediği dış kredi borcu kaç dolardır?

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 16.4.1997

Sayı : HM.0.KAF.02.03/57200-17457

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

(Kanunlar veKararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 10.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2220-5640/15928 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızda yer alan Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş’in Sayın Bakanımıza yöneltmiş olduğu 7/2220 esas no’lu Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi ile ilgili soru önergesinin cevabı ekte yer almaktadır.

Bilgilerinize arz olunur.

H. Ufuk Söylemez Devlet Bakanı

Soru 1.Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi için;

a)27.3.1994 tarihine kadar,

b) 27.3.1994 tarihinden günümüze kadar kullanılan dış kredi miktarı kaç dolardır?

Cevap 1.Ankara’da uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi için;

a)27.3.1994 tarihine kadar, Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce, Hazinenin garantörlüğünde USD 222 641 867, 19’lık kredi sağlanmış ve tamamı kullanılmıştır.

b)27.3.1994 tarihinden günümüze kadar Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce Hazinenin garantörlüğünde USD 361 024 488, 48’lık ve Hükümet aracılığı ile sağlanarak kuruluşa devredilen USD 2 429 372, 49’lık olmak üzere toplam USD 363 453 860, 97’lık kredi sağlanmış ve bu kredinin USD 256 841 713, 86’lık kısmı Hazine garantili kredilerden USD 2 429 372, 49’lık kısmı Hükümet aracılığı ile sağlanan krediden olmak üzere toplam USD 259 271 086 ,35’lık kısmı kullanılmıştır.

Soru 2.Ankara Anakent Belediyesi bu borcunu düzenli olarak ödüyor mu?

Cevap 2.Ankara Büyükşehir Belediyesinin Doğalgaz Projesi için bugüne kadar sağlanan kredilerle ilgili olarak USD 89 481 728, 09’lık kısmı Hazine garantili ve USD 580 105’lık kısmı devirli kredi olmak üzere toplam USD 90 061 833, 09’lık anapara ve faiz geri ödemesi yapılmış olup, bu tutarın USD 5 130 014’lık kısmı Ankara Büyüşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce yapılmıştır.

Soru 3.Hazinenin Ankara Anakent Belediyesi adına ödediği dış kredi borcu kaç dolardır?

Cevap 3.Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünce uygulanmakta olan Doğalgaz Projesi için bugüne kadar yapılan toplam USD 90 061 833, 09’lık anapara ve faiz geri ödemesinden USD 84 931 819, 09’lık kısmı Hazinece üstlenilmiş olup bu tutarın Hazine garantili kredilerden yapılan geri ödemelere ilişkin USD 84 351 714, 09’lık kısmı için EGO GenelMüdürlüğü ile Hazine arasında İkraz Anlaşması imzalanmıştır. Bu borcun toplam USD 17 770 220’lık kısmı EGO Genel Müdürlüğünden tahsil edilmiştir. Hükümet aracılığı ile sağlanan USD 2 429 372, 49’lık devirli krediden ise bugüne kadar Hazinece USD 580 105’lık anapara ve faiz geri ödemesi yapılmış olup bu borçtan EGO Genel Müdürlüğünce yapılan geri ödeme bulunmamaktadır.

Yukarıda açıklanan cevaplara ilişkin rakamlar ekteki tabloda yer almaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2.—İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Irak’a ilaç ve gıda maddeleri satışı için Türkiye’ye izin verilmemesinin nedenine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’in yazılı cevabı (7/2224)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı ve Yardımcısı Sn. Tansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1.Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattının açılmasıyla, Türkiye’den Irak’a ilaç ve gıda maddelerinin satılması için BM Yaptırımlar Komitesi hangi ülkelere izin vermiştir?

2.Türkiye’ye neden izin verilmemiş ya da niçin Türkiye izin alamamıştır?

3.İzin alamamız veya Türkiye’ye izin verilmemesinden kimin, ne ölçüde kusurları vardır?

4.Bu konuda ne gibi tedbirler almayı düşünmektesiniz?

T.C. Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu, Afrika ve Uluslararası Siyasî Kuruluşlar Genel Müdürlüğü 24.4.1997

Sayı : OAGY-II-1517-330

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği

İlgi : 10 Mart 1997 tarih ve Kan.Kar. Md. 5722 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 986 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanışıyla ilgili yöneltmiş olduğu yazılı soruya verilen cevap ilişiktedir.

Saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Tansu Çiller Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Yazılı Soru Önergesi Ve Buna Verilen Cevap Aşağıdadır

Soru 1.Kerkük-Yumurtalık ve Petrol Boru Hattının açılmasıyla, Türkiye’den Irak’a ilaç ve gıda maddelerinin satılması için BM Yaptırımlar Komitesi hangi ülkelere izin vermiştir?

2.Türkiye’ye neden izin verilmemiş ya da niçin Türkiye izin alamamıştır?

3.İzin alamamız veya Türkiye’ye izin verilmemesinden kimin, ne ölçüde kusurları vardır?

4.Bu konuda ne gibi tedbirler almayı düşünmektesiniz?

Cevap

Irak’ın 6 aylık bir dönem için sınırlı miktarda petrol ihracı karşılığında temel ihtiyaç maddesi alabilmesine cevaz veren 986 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı kapsamında anılan ülkeyle mal satışı amacıyla imzalanmış sözleşmelerden 24 Mart 1997 tarihi itibariyle BM Yaptırımlar Komitesine sunulmuş olanların sayısı 368’e ulaşmıştır. Bu rakam Türk ve diğer ülke ihracatçı firmalarını da içermektedir.

İhracatçılarımızın Irak’la muhtelif mallarda yapmı oldukları 986 sayılı karar çerçevesindeki sözleşmelerden 25’i anılan tarih itibariyle BM Nezdinde Daimi Temsilciliğimiz tarafından BM Yaptırımlar Komitesi onayına sunulmuş olup, bunlardan 5’ine Komite onay vermiş bulunmaktadır. Komite onayına şu ana kadar sunulmuş Türk ihracatçılarının sözleşmelerinin toplam değeri 60 milyon doları aşkın bulunmaktadır.

Öte yandan, sözkonusu BMGK kararı doğrultusunda Irak’a ilk insani mal sevkiyatı Habur Gümrük Kapısı üzerinden 19 Mart 1997 tarihinden bir Türk firması tarafından gerçekleştirilmiştir.

Irak’la Körfez Savaşının başından bu yana sürdürülen diyalog dahilinde bu ülkeyle temaslarda bahsekonu BMGK kararının uygulanmasında ihracatçı firmalarımıza daha fazla pay verilmesini beklediğimiz her fırsatta vurgulanmaktadır.

3. —Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bir PKK militanına silah taşıma ruhsatı verdiği iddia edilen emniyet görevlisi hakkında yapılan işleme ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazıılı cevabı (7/2227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 3.3.1997

Tevfik Diker Manisa

Sorular :

1.Bazı basın yayın organlarından PKK içinde Ferit kod adıyla tanınan 1965 Ağrı doğumlu Mustafa Deniz’e, o sırada Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü, şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı yapmakta olan Hanefi Avcı tarafından verildiği belirtilen silah taşıma belgesi gerçek midir?

2.Bu belge yayınlanan basın organlarından istenerek üzerinde gerekli yasal incelemeler yapılmış mıdır?

3.Bu belgeyi verdiğini bazı basın yayın organlarına verdiği demeçlerde ve Susurluk Araştırma Komisyonuna verdiği ifadede kabul eden Hanefi Avcı’nın bu sözleri üzerine herhangi bir yasal işlem yapılmış mıdır?

4.İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener’in 25.2.1997 günü B.05.1.EGM.0.12.01.01 sayılı yazısında belirttiği gibi bahsekonu silah Mustafa Deniz dahil herhangi bir kimseye verilmedi ise çeşitli ifadelerinde Mustafa Deniz’e L-27507 seri no’lu Browning marka 9 mm çapındaki silahı verdiğini belirten Hanefi Avcı hakkında yasal işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

5.Faili meçhul cinayete kurban giden Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayından sonra şahsın vücudunda yapılan otopside kurşun yerlerinin incelemesi yapıldı mı? Yapıldı ise, 9 mm Browning marka tabancadan çıkan kurşun izine rastlandı mı?

6.Anılan silah Hanefi Avcı tarafından Mustafa Deniz’e verildi ise, Emniyet ve Jandarmanın silah envanterine niçin kaydedilmedi?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 25.4.1997

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.07/2227-5647/15943 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan.Kar.Gen. Md. nün 20.3.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-484-8/1134 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığının 24.3.1997 tarih ve B.02.0.0010/02353 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili cevap aşağıya çıkarılmıştır.

Önergede ileri sürüldüğü gibi, PKK içinde Ferit kod adıyla tanınan 1965 Ağrı doğumlu Mustafa Deniz’e o sırada Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü, şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olan Hanefi Avcı tarafından silah taşıma belgesi verilmesi söz konusu değildir.

Mustafa Deniz isimli şahıs itirafçı konumunda bulunduğundan bahisle 29.7.1991 tarihinde Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığına can güvenliği nedeniyle silah taşıma ruhsatı almak üzere yazılı müracaatta bulunmuştur. 28.1.1992 tarihli İçişleri Bakanlığı onayı ile de kendisine silah taşıma ruhsatı verilmesi uygun görülmüştür.

Hanefi Avcı, TBMM’ince oluşturulan Susurluk Araştırma Komisyonuna verdiği ifade haricinde bu konuda herhangi bir basın organına demeç veya açıklama yapmamıştır.

Hanefi Avcı’nın önergede iddia edildiği gibi, Mustafa Deniz’e L-27507 seri no’lu silahı verdiğine dair herhangi bir beyanı bulunmamaktadır. 25.2.1997 tarih ve 46361 sayılı yazımızda da belirtildiği gibi bahsekonu silah, Emniyet GenelMüdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı envanterinde kayıtlı olmadığından Mustafa Deniz dahil kimseye verilmemiştir.

Önergede adı geçen Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak olay yerinden elde edilerek incelemesi yapılan 9 adet kovandan 4’ünün 7.62x39 mm çaplı Çin yapısı Kalaşhnikov marka makinalı tüfekten atılmış olduğu, diğer 5 kovanın ise, 7.62x39 mm çaplı Irak yapısı Tabuk marka makinalı tüfekten atılmış oldukları İstanbul Kriminal Polis Laboratuarı Müdürlüğünün 29.7.1996 tarihli Ekspertiz Raporuyla tespit edilmiştir. Dolayısı ile 9 mm Browning marka tabancadan çıkan kovana rastlanılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener İçişleri Bakanı

4. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Hatay İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2311)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

18.3.1997

Fuat Çay Hatay

1996-1997 yılları arasında Bakanlığınızdan Hatay Belediyelerine ve beldelerine kaç liralık yardım yapılmıştır. Yardımdan yararlanan belediyeler hangileridir?

T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol GenelMüdürlüğü 25.4.1997

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 24.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2311-5847/16460 sayılı yazıları.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay’ın 7/2311 esas no’lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Bakanlığım bütçesinin “Mahalli İdarelere Yapılacak ve Ödemeler” tertibinden Hatay İlindeki belediyelere 1996 yılında toplam 134 milyar, 1997 yılının ilk iki ayında ise 6 milyar lira yardım yapılmıştır.

Bilgilerine arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener Maliye Bakanı

5. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın;

–Antalya Manavgat’a bağlı Gebece Köyüne İlköğretim Okulu açılıp açılmayacağına,

—Antalya-Manavgat’a bağlı Belenobası Köyüne İköğretim Okulu açılıp açılmayacağına, ilişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2332, 2333)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa R. Taşar Gaziantep

Soru :

Antalya İli, Manavgat İlçesine bağlı Gebece Köyünde, İlköğretim çağında 150 öğrenci olmasına rağmen, köyde ilköğretim okulu bulunmamaktadır. Köylünün, bu amaçla değerlendirilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı emrine tahsis etmeye hazır olduğu bir binası vardır. Bu durumda, Bakanlık olarak söz konusu köye ilköğretim okulu açılması konusunda neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Millî Eğtim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa R. Taşar Gaziantep

Soru : Antalya İli, Manavgat İlçesine bağlı olan Belenobası Köyünde İlköğretim çağında 185 öğrenci bulunmasına rağmen, köyde İlköğretim Okulu bulunmamaktadır. Sözkonusu köye İlköğretim Okulu yapılması planlanmakta mıdır? Konuyla ilgili olarak, 1997 Yılı Yatırım Programında bir yatırım hedeflenmiş midir?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 29.4.1997

Sayı : B. 08.0.APK.0.03.01.00-022/1058

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 24.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.5951-7/2332 ve 7/2333 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar’ın “Antalya İli Manavgat İlçesine bağlı Gebece ve Belenobası Köylerine İlköğretim Okulu açılıp açılmayacağına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1.Manavgat İlçesinin, Belenobası Köyünde şu anda 124 öğrenci bulunup 5 derslikli bir binası mevcuttur. Binanın ilköğretime yetersiz olması nedeniyle önümüzdeki yıllarda derslik ilavesi yapılarak İlköğretim Okuluna dönüştürülmesi planlanmaktadır.

2.Manavgat İlçesi Gebece Köyü İlçe Merkezine 35 km mesafede olup, 120 öğrencisi bulunmaktadır. Halihazırda 2 derslikli okul binası vardır. Orman binası olarak yapılıp terkedilen ve yarım kalan bir bina mevcuttur. İlköğretim Okulu açılması için bu bina yeterli olmadığından ilerki yıllarda derslik ilavesi yapılarak, İlköğretim Okuluna dönüştürülmesi planlanmaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

6. —Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, Tokat Merkez Emirseyit PTT’sine fiber optik kablo sisteminin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2337)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Ömer Barutçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinize saygılarımla arz ederim.

Dr. Ahmet Feyzi İnceöz Tokat

Tokat Merkez Emirseyit PTT’de Fiber Optik Kablosunun döşenmesi yaklaşık 4 yıldır yapılamamıştır.

Tokat-Turhal-Zile arası Beldelerin tamamı ve bir çok köye de döşeme yapıldığı halde niçin bu yöreye yapılmamıştır? Ne zaman yapılacaktır?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 29.4.1997

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.Ek/612-8418

Konu : Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün

yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 15.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2337-5889-16576 sayılı yazınız.

Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün Bakanlığıma yönelttiği 7/2337-5889-16576 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Ömer Barutçu Ulaştırma Bakanı

Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün 7/2337-5889-16576 Sayılı Yazılı Soru Önergesi Ve Cevabı

Soru :

Tokat Merkez Emirseyit PTT’de Fiber Optik Kablosunun döşenmesi yaklaşık 4 yıldır yapılamamıştır.

Tokat-Turhal-Zile arası Beldelerin tamamı ve bir çok köye de döşeme yapıldığı halde niçin bu yöreye yapılmamıştır? Ne zaman yapılacaktır?

Cevap :

Tokat Merkez Emirseyit Türk Telekom’un ihtiyacı olan Fiber Optik Kablo tahsisi Mayıs içerisinde yapılacaktır.

7. —Çorum Milletvekili Hasan Çağlayan’ın, MSB ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin istisnaî memur kadrolarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2342)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 20.3.1997

Hasan Çağlayan Çorum

1. Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında kullanılmak üzere kaç istisnaî memur kadrosu bulunmaktadır?

2. Bu kadroların Bakanlık ve Kuvvet Komutanlıklarına dağılımları nasıldır?

3. Halihazırda bu kadrolara ataması yapılan ve boş kadro (ataması yapılmamış) durumu nedir?

4. Millî Savunma Bakanlığındaki (MSB) istisnai memurların bu kadrolara atandıklarındaki tahsil durumları ve memuriyetteki hizmetleri ne kadardır?

5. İstisnaî memur olupta nitelik anlamında A, B veya C katagorisinden yabancı dil tazminatı alan var mıdır? Varsa kaç kişidir?

6. İstisnai kadroların MSB’na bağlı daire başkanlıklarına dağılımı nasıldır? Bu dağılımda gözetilen kriterler nelerdir? (Memur adedi, tahsil durumu, görev etkinliği, dairenin kuruluş maksadı veya başka kriterler nelerdir)

7. Halihazırda görevleri itibariyle; MSB. lığı çapında, çok kapsamlı, öneme haiz, denetim işlevi olan görevlerde bulunan ve ileride de bulunacaklar için istisnai memur olma imkânı bulunmakta mıdır?

8. Önemli ve kritik görevleri bulunanlar için tahsis edilmiş olan bu kadroların Bakanlık içindeki dağılımı yapılırken bir komisyon kurularak ve bu görevleri icra edenlerin de müracaatları dikkate alınarak ve bir puanlama usulü yapılmış mıdır?

9. Nitelikleri (Hizmet süresi, yüksek okul tahsili, bulundukları kadro, görev kapsamı, yüklenen maddi ve manevi risk ve sorumluklar, yabancı dil bilgisi vb. gibi) açısından hiçbir farkı bulunmayan emsalleri içinde istisnaî memurluk kadrolarına atanmak üzere bir çalışmanız var mıdır? Olacak mıdır?

10. Yürürlükte olduğu bilinen “MSB. lığı ve bağlılarındaki sivil memurların görevde yükselme yönergesi” ne göre istisnaî memur kadrolarına yapılan atamalar uygun mudur? Uygun değilse emsaller veya nitelik olarak idarî sorumluluğun yanında, mali, hukukî, denetim sorumlulukları itibariyle daha üst düzey görevlerde bulunanların hak kayıpları nasıl telafi edilecektir? Bu durum MSB. lığındaki çalışma barışını nasıl etkilediğini ve çalışma barışını bozduğunu biliyor musunuz?

11. İstisnaî memur ile fakülte mezunu (4 yıl) uzman memur arasındaki Ek Özel Hizmet Tazminatı farkı önceden hiç yokken, 1995 yılından itibaren 15 puana ve son olarak da 19.12.1996 dan itibaren 45 puana çıkarılmıştır? (Toplam fark net olarak 14 143 000 TL dir. Sebebi nedir?)

T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 17.4.1997

Kanun : 1997/319-TÖ

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk. lığının 27 Mart 1997 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7/2342-5914/16649 sayılı yazısı.

Çorum Milletvekili Hasan Çağlayan tarafından verilen ve İlgi Ekinde gönderilerek cevaplandırılması istenen “Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinin İstisnaî Memur Kadrolarına İlişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ektedir.

Arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

Çorum Milletvekili Hasan Çağlayan’ın 7/2342 Sayılı Yazılı Soru Önergesini n Cevabı

1. Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silâhlı Kuvvetleri kadrolarında, 926 Sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci Maddesi uyarınca, özel hizmet tazminatı alabilecek 100 istisnaî memur kadrosu bulunmaktadır.

2. Bu kadroların; 35’i Millî Savunma Bakanlığı, 24’ü Genelkurmay Başkanlığı, 12’si Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 12’si Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 12’si Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve 5’i Jandarma GenelKomutanlığına tahsis edilmiştir.

3. Bu kadrolardan; 73’ü dolu 27’si boş bulunmaktadır. Millî Savunma Bakanlığında boş bulunan üç istisnaî memur kadrosu vardır.

4. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacak istisnaî memurların seviyesini yüksek tutabilmek amacıyla, fakülte veya yüksek okul mezunu olmak, atanacağı kadronun görev niteliklerine haiz bulunmak, son üç yıllık sicil notu ortalaması 95’in üzerinde olmak ve 1 nci derece görev yeri için en az oniki yıl, 2 nci derece görev yeri için en az on yıl, 3 ve 4 ncü derece görev yerleri için en az sekiz yıl hizmet etmiş olmak gerekmektedir.

5. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 60 ncı Maddesi gereği istisnaî memur olmak için yabancı dil şartı sadece Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliğine atanacak memurlar için aranmakta, diğer memuriyetler için aranmamaktadır.

Millî Savunma Bakanlığınca da istisnaî memur olmak için genel şart olarak yabancı dil şartı aranmamakta, ancak atanılacak kadronun görev özelliğine göre yabancı dil bilgisini gerektirip gerektirmediği görev tanım formlarında belirtilmektedir.

6. İstisnaî memur kadroları :

a) Kadronun, fikir ve proje üretimine dayalı özellikler taşıması, özel ihtisas, tecrübe ve yetenek gerektirmesi,

b) Görevin, ilgili karargâh için kapsamlı ve etkin olması,

c) Bu kadronun, süreklilik arz eden ve konusunda uzmanlaşmış bir personel ile yürütülmesinde zorunluluk bulunması,

d) Silahlı Kuvvetlerin; nitelik ve görev özellikleri itibariyle, birbirine benzeyen kadroları arasında dengesizlik yaratmaması ve emsal teşkil etmemesi,

e) Kadronun, idarî, hukukî, malî ve teknik alanlardan birinin veya birkaçının sorumluluk ve yetkisini içermesi,

kriterleri esas alınarak tespit edilmiştir.

7. Türk Silâhlı Kuvvetleri kadroları için tahsis edilen 100 kişilik kadro içinde kalmak şartıyla, şartları uyan personel arasından boş kadrolara istisnaî memur atanması imkânı bulunmaktadır.

8. Millî Savunma Bakanlığından istisnaî memur kadroları, ilgili dairenin teklifi, kadrolardan sorumlu üç daire başkanlığının uygun görmesi ve Millî Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanlığının onayıyla tespit edilmektedir.

İhdas edilmiş kadrolara istisnaî memur ataması ise, “Millî Savunma Bakanlığında Görevli Sivil Memurların Görevde Yükselme Yönergesi” gereği istisnaî kadroya atanması teklif edilen personelin 4 üncü Maddedeki şartları taşıması ve Müsteşar Yardımcısı Başkanlığında oluşturulan bir komisyon tarafından uygun bulunması halinde yapılmaktadır.

9. Yukarıda açıklandığı üzere; kadroları istisnaî olmayan memurların, gerekli şartları haiz olsalar bile bu kadrolara istisnaî memur olarak atanmaları hukuken mümkün olamamaktadır. Türk Silâhlı Kuvvetleri için istisnaî memur kontenjanının artırılması ve kadronun da istisnaî memur kadrosu olarak onaylanması halinde yeni istisnaî memur atanması mümkün olabilecektir.

10. Millî Savunma Bakanlığında istisnaî memur atamaları, konuya ilişkin mevzuatın ve “Millî Savunma Bakanlığında Görevli Sivil Memurların Görevde Yükselme Yönergesi” esaslarına uygun şekilde yapılmakta olup, mevcut uygulamaların da çalışma barışını olumsuz yönde etkilemediği değerlendirilmektedir.

11. İstisnaî memur kadroları, Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay karşılığı kritik görev yerleridir. Bu kadrolarda görev yapan nitelikli ve uzman personelin hizmette tutulması amacıyla özlük haklarında farklılıkların bulunması normal karşılanmalıdır.

Diğer taraftan, 4214 Sayılı Yetki Kanunu kapsamında istisnaî memurlar ile diğer memurlar arasındaki özel hizmet tazminatı farkının % 10 seviyesine indirilmesi ile Silâhlı Kuvvetlerin Merkez Karargâhlarında görevli memurlar için % 35 oranında ödenmekte olan özel hizmet tazminatının taşra teşkilatına da ödenmesi ve tazminat oranının % 70’e çıkarılması teklif edilmiş, ancak Maliye Bakanlığınca bütçe imkânlarının kısıtlı olması gerekçesiyle uygun bulunmamış olmakla birlikte, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görevli sivil memurların özlük haklarının iyileştirilmesi çalışmalarına devam edilmektedir.

Arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

8. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, bazı savcılara sağlanan imkânlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yazılı cevabı (7/2346)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 18.3.1997

Fuat Çay

Hatay

1. Hangi görevlerde bulunan savcıların koruması vardır?

2. Makam arabası vardır?

3. Araç veya cep telefonu vardır?

4. Çete olayı gibi önemli konuları soruşturan savcılara özel araba ve koruma verilmiş midir? Ek güvenlik önlemleri alınmış mıdır?

5. Önemli soruşturmaları yürüten savcıların, bu soruşturmalar sonuçlanıncaya kadar görev yerlerinin değiştirilmemesi yönünde bir çalışmanız var mıdır?

T.C.

Adalet Bakanlığı 28.4.1997

Bakan :2148

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 7.3.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2346-5922/16684 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde alınan, Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın 7/2346 Esas No’lu yazılı soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan

Adalet Bakanı

Sayın Fuat Çay Hatay Milletvekili

Bakanlığıma yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2346 Esas No’lu soru önergesine verilen cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

1. Cumhuriyet başsavcı ve savcılarının korunması, koruma hizmetleri ile ilgili mevzuat hükümleri uyarınca İçişleri Bakanlığınca sağlanmaktadır.

2. 237 sayılı Taşıt Kanunu hükümlerine göre Bakanlığımda, Bakan ve Müsteşara ait makam aracı, taşra teşkilatında ise 349 binek cinsi hizmet aracı bulunmaktadır.

3. Cumhuriyet başsavcılıklarında halen kullanılmakta olan toplam olarak 10 adet araç telefonu ve 22 adet cep telefonu bulunmaktadır.

4. (1) numaralı bölümde de belirtildiği gibi önemli konuları soruşturan savcılara ilgili mevzuat hükümlerine göre, şartları mevcut olduğu takdirde, koruma hizmetleri sağlanmakta ve kendilerine özel araç tahsisi yapılmaktadır.

5. Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının atamaları, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 35 inci maddesi hükmüne göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca hazırlanan “Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları Hakkında Uygulanacak Atama ve Nakil Yönetmeliğinde belirlenen esaslar çerçevesinde Yüksek Kurulca yapılmaktadır. Bu nedenle ayrı bir çaalışma yapılması söz konusu olamaz.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan

Adalet Bakanı

9. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2348)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

18.3.1997

Fuat Çay

Hatay

1. Bakanlığınız döneminde elinizdeki fon veya diğer kaynaklardan hangi belediyelere, ne kadar yardım yapıldı?

2. Bu yardımlar belirlenirken hangi ölçütler kullanıldı?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 25.4.1997

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600-7269

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 27.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2348-5924/16686 sayılı yazıları.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay’ın 7/2348 Esas No’lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Bakanlığım bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden belediye ve il özel idarelerine 1.7.1996 tarihinden 31.12.1996 tarihine kadar olan dönemde toplam 7.8 trilyon liralık yardım yapılmıştır.

1997 yılının ilk iki ayında yapılan yardım miktarı ise 214 milyar liradır.

Bilgilerine arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

10. – Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurumlara geçiş yapan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın yazılı cevabı (7/2351)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Diyanet İşleri Başkanlığından sorumlu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını saygıyla arzederim.

Nihat Matkap

Hatay

54 üncü Hükümetin kuruluşundan bu yana geçen süre içerisinde, Diyanet İşleri Başkanlığından, diğer bakanlıklara, bakanlıklara bağlı kuruluşlar ile diğer Resmî kurum ve kuruluşlara yatay geçiş yapan personelin;

1. Yatay geçiş öncesi Diyanet İşleri Başkanlığındaki son görev ve unvanları nedir? (İmam, müezzin, şef v.b.g.)

2. Nereye, hangi sayıda personel yatay geçiş yapmıştır?

3. Bu yatay geçişler, Diyanet İşleri Başkanlığındaki “personel fazlalığı” ile izah edilebilir mi?

4. Halkımızın dini vecibelerini yerine getirmesine ilişkin konularda eğitim görmüş ve uzmanlaşmış bu personellerin, bu ulvi görevlerinden ayrılma sebepleri nelerdir?

5. Yatay geçiş yapan bu personeliniz yerine yeni eleman almayı tasarlıyor musunuz?

T.C.

Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı

Hukuk Müşavirliği 28.4.1997

Sayı : B.02.1.DİB.0.61.368

Konu : Soru Önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 1.4.1997 tarih ve 02-7/2351-5954-16720 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde gönderilen Hatay Milletvekili Nihat Matkap’a ait 7/2351-5954 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıya çıkartılmıştır.

1. 54 üncü Hükümetin kuruluşundan itibaren Diyanet İşleri Başkanlığından Bakanlıklar ile kurum ve kuruluşlara, doktor, şef, memur, daktilograf, murakıp, Kur’an kursu öğreticisi, imam-hatip, müezzin-kayyım ve hizmetli kadrosunda bulunan bir kısım personel naklen atanmıştır.

2. Diyanet İşleri Başkanlığından; Başbakanlığa 3, Millî Eğitim Bakanlığına 158, Maliye Bakanlığına 10, Orman Bakanlığına 11, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına 58, Sağlık Bakanlığına 99, İçişleri Bakanlığına 135, Kültür Bakanlığına 50, Çalışma Bakanlığına 89, Adalet Bakanlığına 2, Enerji Bakanlığına 1, Çevre Bakanlığına 5, Sanayi Bakanlığına 5, Turizm Bakanlığına 1, Devlet Bakanlıklarına (Taşra Teşkilatı) 112, Üniversitelere 41 ve Mahallî İdarelere 68 olmak üzere toplam 848 imam-hatip lisesi ve yüksekokul mezunu personel naklen atanmıştır.

3. Naklen atanma talebinde bulunan Başkanlık personeline istekleri doğrultusunda muvafakat verilmiştir. Personel fazlalığı sözkonusu değildir.

4. Diyanet İşleri Başkanlığından başka kurum ve kuruluşlara yatay geçiş yapan personel kendilerini yetiştirmek ve daha iyi özlük ve malî haklar elde edebilmek amacıyla hareket etmektedirler.

5. Naklen atanan personelin yerine atama izni verildiği takdirde boşalan kadrolara yeni atamalar yapılacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığından diğer kamu kurum ve kuruluşlarına her türlü nakil işlemi Devlet Bakanlığının 8.4.1997 tarih ve 5036 sayılı yazısıyla durdurulmuştur.

Bilgilerinizi arzederim.

Nevzat Ercan

DevletBakanı

11. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, esnaf ve sanatkârlara düşük faizli kredi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2353)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez’in yazılı olarak cevaplandırmasını müsaadelerinize arz ederim.

24.3.1997

Fevzi Aytekin

Tekirdağ

1. KOBİ’lere % 20 ve % 30 gibi düşük faizli krediler verilmektedir. Esnaf ve Sanatkârlarımıza da aynı faiz oranında kredi verilmesi sağlanamaz mı?

2. Bakanlığınızca yürütülen böyle bir çalışma var mı?

3. Varsa ne zaman hayata geçirmeyi düşünüyorsunuz?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 24.4.1997

Sayı : B.140.BHİ.01-152

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 1.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6070 sayılı yazınız.

Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, “esnaf ve sanatkârlara düşük faizli kredi verilip verilmeyeceğine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2353) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in Yazılı Sorularına Cevaplarımız

KOBİ kredileri, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan ve 31.10.1996 tarih ve 22803 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 96/3 sayılı tebliğe göre, Türkiye Halk Bankası Genel Müdürlüğünce verilmektedir. Faiz oranları, kalkınmada öncelikli yörelerde yapılacak yatırımlar için % 20, diğer yörelerde yapılacak yatırımlar için % 30 olup, Mart 1997 tarihi itibariyle verilen toplam kredi miktarı 6,9 Trilyon liradır.

Diğer taraftan, Türkiye Halk Bankası tarafından, Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatiflerince bulundukları yörelerdeki esnaf ve sanatkâra verilen kredi limiti, üretime dönük faaliyetlerde 1 Milyar, diğer şahıslara ise 750 Milyon liradır.

Kısa vadeli (9 ay) faiz oranı % 40’dır.

İşletme kredisi (2 yıl) faiz oranı % 47’dir.

Tesis kredisi (2-5 yıl) faiz oranı % 50’dir.

Türkiye Halk Bankası tarafından Esnaf ve Sanatkârların kredilendirilmesi amacıyla yapılan yıllık plasman programları aylık dilimler halinde tahsis edilmektedir.

31.1.1997 tarihi itibariyle 83,6 Trilyon TL. olduğu belirtilen toplam plasman limiti anılan tarihten sonra yapılan tahsis sonucu 28.2.1997 tarihinde 89 Trilyon TL. ye ulaşmış bulunmaktadır.

Halkbank Tarafından Verilmekte Olan Kobi Teşvik

Kredileriyle İlgili Veriler

Toplam Talep Sayısı 9 533

Sanayi ve Ticaret Odalarından Onaylanıp Gelen Dosya Sayısı 3 132

Onaylanan Dosya Sayısı 558

Verilen Toplam Kredi Miktarı 6.9 Trilyon TL.

Kalkınmada Öncelikli Kredi Verilen Dosya Sayısı 420

Kredi Verilen Sektörler : Orman, Dokuma, Giyim, Taşıt Araçları, Makina İmalat, Madenî Eşya, Lastik-Plastik

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

12. —Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın, pamuk üreticilerinin fiyat farklarının ne zaman ödeneceğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2355)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Sami Küçükbaşkan Antalya

Antalya Bölgesindeki pamuk üreticilerimizin bugüne kadar fiyat farklarını alamadıkları ve zarara uğradıkları tarafımıza gelen haberler arasında bulunmaktadır.

Sorular :

1.Pamuk üreticilerimizin bugüne kadar alamadıkları fiyat farklarını ne zaman ve ne şekilde ödemeyi düşünmektesiniz?

2.Uğranılan zararı nasıl tazmin edeceksiniz?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 24.4.1997

Sayı : B.140.BHİ.01-154

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 1.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6070 sayılı yazınız.

Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın, “Pamuk üreticilerinin fiyat farklarının ne zaman ödeneceğine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2355) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan’ın Yazılı Sorularına Cevaplarımız

Cevap 1 ve 2.Antbirlik, 1996/97 pamuk alım sezonunda ortaklarından satın aldığı kütlü pamuk için peşin ödeme yapmış olup, Birliğin anılan işyılından ortaklarına ürün bedeli borcu kalmamıştır. Dolayısıyla, ortaklarının uğradığı herhangi bir zarar da söz konusu olmamaktadır.

Öte yandan, Birliğin fiyat farkı ödemesi işlemi, işyılının kârlı bitirilmesine bağlı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hususta gerekli hesaplamaların yapılarak fiyat farkı ödemesi imkânı olup olmadığının belirlenmesi Birlik Yönetim Kurulunun karar ve sorumluluğunda bulunmaktadır.

Birlik Yönetim Kurulunun bu konuda gerekli çalışmaları yaptığı ve ortak üreticilere kilogramda 5 000 TL kadar bir fiyat farkı ödenmesi için işlemlere başlanıldığı öğrenilmiştir.

13.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Nevşehir-Kavaklı Kasabasında bir vatandaşın astsubay tarafından dövüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2398)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanınca yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül

İzmir

1. Nevşehir İli Kavaklı Kasabasında sebzecilik yapan köylü yurttaşımız Nihat Ölmez’in yine Nevşehir İli Derinkuyu İlçesi Pazar yerinde 8.2.1997 tarihinde satmakta olduğu salatalıkların iyisini eşine vermedi diye İlçede görevli Ahmet isimli Jandarma Astsubayı tarafından zorla karakola götürülerek dövüldüğü ve fena muameleye maruz bırakıldığı doğru mudur?

2. Özel keyfi nedenlerle dövülen köylü Nihat Ölmez’in durumu tabip raporu ile belgelenmesine ve şikâyetci olmasına rağmen Astsubay Ahmet hakkında herhangi bir idarî ve cezaî işlem yapılmadığı, olayın ört-bas edilmek istendiği doğru mudur?

3. Olayın Kaymakam ve Jandarma Komutanınca da bilinmesine rağmen Astsubay Ahmet hakkında yapılması gereken yasal işlemlerin yapılmadığı ve halen görevi başında tutulan Astsubay Ahmet’in mağdur köylü Nihat Ölmez’i şikâyetçi olmaması ve hakkını aramaması için tehdit ettiği doğru mudur?

Olayla ilgili idarî ve adlî soruşturma var mıdır? Ne yapılmıştır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 24.4.1997

Hrk : 7500-273-97/ASYŞ.Ş.ŞİK.(95415)

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Genel Sekreterliği)

İlgi : TBMM Başkanlığının 4.4.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6121/012558 (7/2398-5978/16803) sayılı yazısı.

1. İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün verdiği ve ilgi ile İçişleri Bakanlığınca cevaplandırılması istenilen soru önergesi hakkında gerekli incelemeler yapılarak, tespit edilen hususlar müteakip maddelerde belirtilmiştir.

2. SORU : “Nevşehir ili Kavaklı Kasabasında sebzecilik yapan köylü yurttaşımız Nihat Ölmez’in yine Nevşehir İli Derinkuyu İlçesi Pazar yerinde 8.2.1997 tarihinde satmakta olduğu salatalıkların iyisini eşine vermedi diye ilçede görevli Ahmet isimli Jandarma Astsubayı tarafından zorla karakola götürülerek dövüldüğü ve fena muameleye maruz bırakıldığı doğru mudur?”

CEVAP : Derinkuyu İlçe J.K.lığı Merkez J.Krk. Komutanı J. Astsb. Üçvş. Ahmet Erkan’ın eşi ile Nihat Ölmez arasında semt pazarında domates seçme yüzünden tartışma çıkmış bilahare Astsb. Üçvş. Ahmet Erkan pazar yerine giderek pazarcı Nihat Ölmez ile tartışmıştır.

Pazarcı Nihat Ölmez’in karakola götürülmediği, dövülmediği ve fena muameleye maruz bırakılmadığı anlışılmıştır.

3. SORU : “Özel keyfi nedenlerle dövülen köylü Nihat Ölmez’in durumu tabip raporu ile belgelenmesine ve şikayetçi olmasına rağmen Astsubay Ahmet hakkında herhangi bir idarî ve cezaî işlem yapılmadığı, olayın ört-bas edilmek istendiği doğru mudur?”

CEVAP : Nihat Ölmez dövülmediğinden doktor raporu almamış herhangi bir makama yazılı veya sözlü olarak şikayetçi olmamıştır.

Astsubay hakkındaki iddiaların yalan olduğu anlaşıldığından cezaî işlem yapılmamıştır.

4. SORU : “Olayın Kaymakam ve Jandarma Komutanınca da bilinmesine rağmen Astsubay Ahmet hakkında yapılması gereken yasal işlemlerin yapılmadığı ve halen görevi başında tutulan Astsubay Ahmet’in mağdur köylü Nihat Ölmez’i şikayetçi olmaması ve hakkını aramaması için tehdit ettiği doğru mudur?

Olayla ilgili idarî ve adlî soruşturma var mıdır? Ne yapılmıştır?”

CEVAP : Astsubayın; Nihat Ölmez’i şikayetçi olmaması ve hakkını aramaması için tehdit ettiği doğru değildir.

Olayla ilgili olarak 8.2.1997 tarihinde İsmail Ölmez isimli şahsın İçişleri Bakanlığına hitaben yazmış olduğu şikayet mektubuyla ilgili olarak J.Gn.K. lığının emri gereğince Nevşehir İl J.K. lığınca yapılan idarî soruşturma sonucunda; iddiaların doğru olmadığı gibi İsmail Ölmez isimli şahsın dilekçe yazmadığı da anlaşılmıştır.

Bilgilerini arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

14. – Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Konya İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2400)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim.

26.3.1997

Nezir Büyükcengiz

Konya

Bakanlığınızın belediyelere yardım fonundan bazı belediyelere nakdi yardım yaptığı bilinmektedir. Bu bağlamda;

Sorular :

1. Konya İlindeki 165 belediyemize 1997 Bütçe ödeneklerinden ne kadar yardım yapılmıştır?

2. Hangi belediyeye ne miktarda para verilmiştir?

3. Yardım yapılmayanlar var ise hangi gerekçe ile bu belediyelere yardım yapılmamıştır?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600-7271 25.4.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-6120 sayılı yazıları.

Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz’in 7/2400 esas no’lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Bakanlığım Bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden Konya İlindeki 98 belediyeye 1997 yılında ilk üç ayında toplam 112 milyar lira yardım yapılmıştır.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

15. – MardinMilletvekili Süleyman Çelebi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kapalı okul sayısına ve öğretmen açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2402)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî EğitimBakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Süleyman Çelebi

Mardin

1. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’de kaç kapalı okul mevcuttur? Bunlardan kaç tanesi Mardin İlindedir?

2. Bu yöredeki illerden Mardin İli’nde kaç öğretmen açığı mevcuttur? Okullar tatile girmeden önce Mardin Millî Eğitim Müdürlüğü’nün vekil öğretmen talebinin karşılanması düşünülüyor mu? Düşünülüyorsa bu kadrolar ne zaman tahsis edilecektir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1061 29.4.1997

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2402-5988/16817 sayılı yazısı.

Mardin Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi’nin“Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kapalı okul sayısına ve öğretmen açığına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1996-1997 öğretim yılında, eğitim ve öğretime kapalı okul sayısı; OHAL illerinde 2 702, mücavir illerde 599, hassas illerde 1 641 olmak üzere toplam 4 942’dir. Mardinİli’nde ise 366 okul kapalı bulunmaktadır.

2. Bakanlığımıza bağlı okul ve kurumların öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere yapılan atamalar illerin öğretmen ihtiyacı dikkate alınarak gerçekleştirilmekte olup, Mardinİli emrine 741 sınıf öğretmeni, 108 kültür dersleri öğretmeni, 38 meslek dersleri öğretmeni olmak üzere toplam 887 öğretmenin atamaları yapılmıştır. Mardinİli’nin öğretmen ihtiyacı, 1997 yılı yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda da dikkate alınacaktır.

Vekil öğretmen atamaları asil öğretmen kadrolarına yapılmaktadır. Bu kadrolar da Bütçe Kanunu gereğince Maliye Bakanlığı’nın iznine tabi olup, kadro kullanma izni alındığında, söz konusu kadrolara 1996 yılı ikinci atama döneminde müracaatta bulunan öğretmen adaylarının atamaları yapılarak illerin sınıf öğretmeni ihtiyacı karşılanacaktır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

16. – Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin İlindeki organize sanayi bölgelerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2404)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Süleyman Çelebi

Mardin

Mardin’de bugüne kadar açılmış olan Sanayi Bölgeleri ile kurulmakta olan Organize Sanayi Bölgelerinin yer ve sayıları nedir?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.140.BHİ.01-156 24.4.1997

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2404-5990/16819 sayılı yazınız.

Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, “Mardin İlindeki organize sanayi bölgesine” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2404) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

YalımErez

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin Yazılı Sorularına Cevaplarımız

– Mardin Merkez Organize Sanayi Bölgesi 300 Ha. alan büyüklüğü ile 1976 yılı Yatırım Programına alınmış ve 1992 yılında bitirilerek sanayicilerin hizmetine sunulmuştur.

145 Parselden 73 adeti sanayicilere, 39 adedi de Mardin Serbest Bölgesine tahsis edilmiş olup halen 33 adet parsel boştur. Tahsis edilen parsellerde 33 adet tesis üretime geçmiştir. 21 adet tesisin inşaatı devam etmekte ve 5 adet tesis de proje safhasında bulunmaktadır.

– 1997 yılı Yatırım Programı teklifimizde “Etüd” olarak yer alan Mardin Merkez Organize Sanayi Bölgesi Arıtma Projesi Bütçe imkânsızlıkları nedeniyle Yatırım Programına dahil edilememiştir.

Sözkonusu Proje 1998 yılı Yatırım Programı teklifimize de dahil edilecektir.

– Mardin Merkez KüçükSanayi Sitesi 190 işyeri sosyal tesis karakteristiği ile 1976 yılı Yatırım Programına alınmış ve 1984 yılında bitirilerek sanayicilerin hizmetine sunulmuştur.

– Mardin Kızıltepe KüçükSanayi Sitesi “200 İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı Yatırım Programında net 47 Milyar 500 Milyon TL. ödenek ile devam eden projeler arasında yer almaktadır.

Sözkonusu proje için 31 Mart 1997 tarihi itibariyle cari fiyatlarla 21 Milyar 673 Milyon TL. (1996 yılı fiyatlarıyla karşılığı 39 Milyar 741 Milyon TL.) kredi kullandırılmıştır.

– Mardin Nusaybin Küçük Sanayi Sitesi “154 İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı Yatırım Programında net 38 MilyarTL. ödenek ile devam eden projeler arasında yer almaktadır.

Sözkonusu proje için 31 Mart 1997 tarihi itibariyle cari fiyatlarla 57 Milyar 457 Milyon TL. (1996 yılı fiyatlarıyla karşılığı 77 Milyar 734 Milyon TL.) kredi kullandırılmıştır.

– Mardin Merkez KüçükSanayi Sitesi (2. Bölüm) “200 İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı Yatırım Programında net 14 Milyar 250 Milyon TL. ödenek ile devam eden projeler arasında yer almaktadır.

– Mardin Midyat Küçük Sanayi Sitesi “100 İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile 1997 yılı Yatırım Programında 1 Milyon TL. ödenek ile yer almaktadır.

– Mardin Derik KüçükSanayi Sitesi 1997 yılı Yatırım Programı teklifimizde “100 İşyeri Sosyal Tesis” karakteristiği ile yer almış ancak, Bütçe imkânsızlıkları nedeniyle programa dahil edilememiştir.

Sözkonusu proje 1998 yılı Yatırım Programı teklifimize de dahil edilecektir.

17. – Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu’nun, Ardeşen-Pazar İlçesi arasındaki bölgeye havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2405)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın ÖmerBarutçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

26.3.1997

H.Avni Kabaoğlu

Rize

Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon Havaalanından başka havalimanı yoktur. Doğu Karadeniz Bölgesi Fırtına vadisinde dağ ve rafting turizmine çok müsait yerler ve millî park mevcuttur.

Hem iç hem de dış turizmden faydalanabilmemiz için havaalanına ihtiyaç vardır. Ardeşen ile Pazar İlçesi arasında kalan bölgede havaalanına müsait bölge vardır.

1. Ardeşen-Pazar İlçesi arasındaki bu bölgeye Arpa ismini vererek bir havaalanı yapılması düşünülüyor mu?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.0B/-608-8365 28.4.1997

Konu : Rize Milletvekili H.Avni Kabaoğlu’nun

yazılı soru önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2405-5991/16820 sayılı yazısı.

Rize Milletvekili Sayın H. Avni Kabaoğlu’nun sormuş olduğu 7/2405-5991/16820 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Ömer Barutçu

Ulaştırma Bakanı

Rize Milletvekili H.Avni Kabaoğlu’nun 7/2405-5991/16820 Sayılı

Soru Önergesi ve Cevabı

Soru :

Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon Havaalanından başka havalimanı yoktur. Doğu Karadeniz Bölgesi Fırtına vadisinde dağ ve rafting turizmine çok müsait yerler ve millî park mevcuttur.

Hem iç hem de dış turizmden faydalanabilmemiz için havaalanına ihtiyaç vardır. Ardeşen ile Pazar ilçeleri arasında kalan bölgede havaalanına müsait bölge vardır.

1. Ardeşen-Pazar İlçesi arasındaki bu bölgeye Arpa ismini vererek bir havaalanı yapılması düşünülüyor mu?

Cevap :

Rize (Ardeşen) Stol tipi havaalanı ile ilgili olarak, Bakanlığımız DLHGenel Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucunda; Ardeşen-Pazarilçeleri arasında, Hamidiye Köyünde, Fırtına Deresi’nin batısına denize paralel ve yaklaşık Doğu-Batı istikametine yerleştirilecek şekilde bir havaalanı yapımı tasarlanmıştır. Ancak, söz konusu mahallin yerleşim bölgesine rastlaması ve yaklaşık 130 000 m2’lik arazinin kamulaştırılmasının gerektiği ve kamulaştırma maliyetinin ise çok yüksek olması nedeniyle projenin fizibil olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle proje şimdilik yatırım programına alınamamıştır.

18. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Tekirdağ-Çerkezköy, Kapaklı İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2416)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

Gaziantep

Soru : Tekirdağİli, Çerkezköy İlçesi, Kapaklı Beldesi’ndeki İlköğretim Okulu ne zaman tamamlanacaktır? Sözkonusu okulun 1997 yılı içerisinde tamamlanabilmesi için bütçeden ayrılan ödenek yeterli midir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1060 29.4.1997

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 24.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.5951-7/2332 ve 7/2333 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili SayınMustafa R.Taşar’ın “Tekirdağ-Çerkezköy Kapaklı İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Kapaklı İlköğretim Okulunun fiziki gerçekleşmesi % 60 olup, bitmesi için gerekli ödenek miktarı 50 000 000 000 TL.’dir. 1997 yılı ödeneği ise 20 000 000 000 TL.’dir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

19. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine Türk firmalarının kalitesiz mal sattığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/2436)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ayfer Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

1. Türk firmalarının, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile dağılan diğer Sovyet Cumhuriyetleri’ne kalitesiz mal satımında Çin ve İran’dan sonra 3. sırada oldukları iddiaları doğru mudur?

2. Ukrayna’da “Burada Türk malı satılmaz” levhasını dükkânlara astıracak kadar bir ‘Türk malı antipatisinin’ oluşumunu nasıl ortadan kaldırabiliriz?

3. Orta Asya pazarını bize kaybettirecek bu gibi durumları önlemek amacıyla ne gibi önlemler almaktasınız?

T.C.

Başbakanlık

Dış Ticaret Müsteşarlığı

Dosya: İHR-VI.1/101 25.4.1997

Sayı : B.02.0.0017-09/01349

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

İlgi : 07.4.1997 tarih ve 166998 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta AsyaTürk Cumhuriyetlerine Türk firmalarının kalitesiz mal sattığı iddialarına ilişkin yazılı soru önergesi hakkındaki cevap metni ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Ayfer Yılmaz

Devlet Bakanı

Cevap 1. Bavul ticareti, resmî kayıtlara yansımayan iç satış niteliğindedir. Dağılan Sovyet Cumhuriyetleri uyruklular başta olmak üzere Türkiye’de ikâmet etmeyen kişilerin ülkemize gelerek fiyat ve kalite değerlendirmesini özgür iradeleriyle yapmak suretiyle satın aldıkları malları resmî ihracat prosedürü dışında yolcu beraberi eşya çıkışı şeklinde ülkelerine götürmektedirler. Bu malları kendi ülkelerinde ticarî emtia haline dönüştürmeyi amaçladıklarından, tercihleri kaliteden ziyade en düşük maliyetle mal satın almaktır. Dolayısıyla, ülkemizde de oluşan bu talep doğrultusunda sırf bu pazarlara yönelik düşük kaliteli ve düşük birim fiyatlı mal üreten bir sektör oluşmuştur.

Öte yandan; Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri ile ticarî ilişkilerimiz henüz istenilen seviyelere ulaşamamış olmakla birlikte, bu ülkelerin toplam ticaret hacimleri içerisinde Türkiye’nin önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir. Türk Cumhuriyetlerine 1993 yılında 450 milyon dolar olarak gerçekleşen ihracatımız, 1995 yılında 545 milyon dolara, 1996 yılı Ocak-Haziran döneminde ise 445 milyon dolara ulaşmıştır.

Cevap 2-3 : Rusya Federasyonu başta olmak üzere BDT ülkeleri, yolcu beraberinde getirilen eşyalarla ilgili olarak kısıtlayıcı tedbirlerin yanında bavul ticaretiyle uğraşanların tüccar kapsamına alınarak ticarî vergilere tabi tutulması ve vergi kaçağının engellenmesine yönelik önlemler almaya başlamışlardır.

Ülkemiz açısından resmî kayıtlara yansımayan ve tamamen bir iç satış niteliğinde olan bavul ticaretinin ekonomimize 10 milyar doların üzerinde bir döviz girdisi sağladığı tahmin edilmektedir. Ayrıca, bavul ticaretine konu malların üretiminde kullanılan girdiler resmî ithalat istatistiklerine yansırken, sözkonusu ürünlerin ihracat prosedürüne tabi olmaması nedeniyle resmî ihracat istatistiklerinde yer almaması dış ticaret açığımızın yüksek görünmesine neden olmaktadır.

Öte yandan; bavul ticareti yoluyla yapılan satışlarda fatura düzenlenmemesi, ihracat kaydıyla satış yapan firmalar için haksız rekabet yaratırken, turistlerin beraberlerinde götürdükleri ucuz ve düşük kaliteli mallar bu ülkelerde Türkmalı imajını olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu itibarla; bavul ticaretinin yolcu beraberi mal çıkışında kayıt altına alınmış ihracat şekline dönüşmesinin özendirilmesi, Rusya Federasyonu ve Ukrayna başta olmak üzere BDT ülkelerindeki önemli ticaret merkezlerinde depo ve satış mağazaları oluşturulması amacıyla Müsteşarlığımız koordinatörlüğünde Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, İhracatçı Birlikleri ve İstanbul Ticaret Odası ile müştereken yapılan çalışmalar sonucunda;

– Bavul ticaretinin belgeli mal ticaretine dönüştürülmesini teminen, 1.3.1997 tarih ve 22920 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maliye Bakanlığı’nın 61 Seri Nolu Katma değer Vergisi Genel Tebliğine paralel olarak, Türkiye’de ikâmet etmeyenlere özel fatura düzenlenmek suretiyle yapılacak satışları ihracat olarak kabul eden İhracat 97/5 sayılı Tebliğ11.3.1997 tarih ve 22930 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, 1 Mart 1997 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

– Türk ihraç ürünlerinin tanıtım ve pazarlamasının en etkin şekilde yapılması hedefimize yönelik Türk ticaret merkezlerinin ilk örneğinin Moskova’da gerçekleştirilmesi amacıyla, Müsteşarlığımız koordinatörlüğünde Moskova Belediyesi, Türkiye İhracatçılar Meclisi, T.Odalar Birliği ve Eximbank ile yapılan çalışmalar devam etmektedir. Bu projenin gerçekleştirilmesini müteakip diğer potansiyel ülkelerde de benzer Türk ticaret merkezleri kurulması hedeflenmektedir.

Başta Rusya Federasyonu ve Ukrayna olmak üzere BDT ülkelerinde özel girişimciliğin başlamasıyla birlikte yaşanan yeniden yapılanma süreci dahilinde, bavul ticaretinde ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla özellikle ithalatın ve dahili satışların sistemleştirilmesi ve geliştirilmesini sağlamak için yasal düzenlemelere gitmektedirler. Bu kapsamda üretici-ihracatçı-ithalatçı nihai satıcı (meslek erbabı) zincirinin oluşturulması amacıyla anılan ülkeler tarafından yapılan çalışmalar paralelinde, Türkiye’de de bavul ticaretinin bir sistem içerisinde yürütülmesini sağlayacak mevzuat düzenlemeleri yapılmaktadır. Anılan ülkelerle karşılıklı olarak; yapılan ve yapılacak teknik düzenlemelerin, iyi bir şekilde işleyişinin sağlanmasıyla birlikte, bavul ticaretinde yaşanan bütün sorunlar çözüme kavuşturulmuş olacaktır.

20. – Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, götürü usule tabi mükelleflerin vergi yüküne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2438)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

1.4.1997

Cengiz Altınkaya

Aydın

1. Götürü usule tabi esnaf ve sanatkârların vergileri tespit edilirken kullanılan ölçütler, adaletli bir vergi dağılımı sağlamakta mıdır?

2. Götürü usule tabi mükelleflerin vergi yükleri, gerçek usule tabi esnaf ve sanatkârlara oranla yüksek midir? Yüksek ise vergi yüklerinin iyileştirilmesi yönünde Bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Herhangi bir çalışma yapılmıyorsa yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Gelirler GenelMüdürlüğü

Sayı : B.07.0.GEL.0.44/4423-174-16873 29.4.1997

Konu : Talebiniz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı’nın 7.4.1997 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0. GNS.0.10.00.02-7/2438-6077/17008 sayılı yazısı.

Aydın Milletvekili Sayın Cengiz Altınkaya’nın Bakanlığımıza tevcih ettiği ve Bakanlığımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği 7/2438-6077 sayılı soru önergesinde yer alan hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yapılmıştır.

Bilindiği gibi, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinin beşinci fıkrasında, “Götürü safi kazanç tutarlarının tespitinde, takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarı esas alınır. Asgari ücrette artış yapılmayan yıllarda, takvim yılı başında geçerli olan safi kazanç tutarları, o yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak, ertesi takvim yılında uygulanacak götürü safi kazanç tutarları hesaplanır.” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm uyarınca, 1997 takvim yılında götürü usule tabi olan ticaret ve serbest meslek erbabının safi kazanç tutarları, 1.1.1997 tarihinde geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarı (17 010 000 x12 = 204 120 000 lira) esas alınarak yöreler itibariyle belirlenmiştir. Konu ile ilgili olarak 28.12.1996 tarih ve 22861 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 199 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Ayrıca aynı 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinde götürü safi kazanç tutarlarının hesaplanmasına esas olan ve asgari ücrete uygulanan oranları iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranlarına kadar indirmeye BakanlarKurulu’nun yetkili olduğu belirtilmiştir.

Bu yetki uyarınca, hazırlanan Bakanlar Kurulu Karar Taslağı 27.3.1997 tarih ve B.07.0. GEL.0.44/4410-5-12662 sayılı yazımız ile Başbakanlığa sunulmuştur.

Sözkonusu BakanlarKurulu Karar Taslağı’nın yürürlüğe girmesi halinde, götürü usulde vergilendirilen mükelleflerin faaliyette bulundukları yörelere ve girdikleri derecelere göre 1997 takvim yılında ödeyecekleri vergiler önemli ölçüde azaltılmış olacaktır.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç.Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

21. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun, Aylık Kamu Hesapları Bülteninin yayınlanmamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’in yazılı cevabı (7/2445)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Maliye Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 1.4.1997

Rıfat Serdaroğlu

İzmir

Soru 1. 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 543 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesi ile değişik 11 inci maddesi ile Bakanlığımız Muhasebat Genel Müdürlüğü’ne verilen görevlerden biri de Devlet hesaplarını tutmak ve yayınlamaktır. Bu amaçla öteden beri her ay, bir önceki aya ait Devlet hesaplarının yayınlandığı, “Aylık Kamu Hesapları Bülteni” ne zamandan beri yayınlanmamaktadır?

Soru 2. Bu konuda Maliye Bakanı olarak yazılı veya sözlü herhangi bir talimatınız var mıdır?

Soru 3. Ocak, Şubat ve Mart 1997 ayları itibariyle 1997 yılı Bütçe uygulama sonuçları, gelir-gider rakamları (tahsilat ve tahakkuk bazında) hangi noktadadır?

Soru 4. Yine bu aylar itibariyle oluşan bütçe açığı veya fazlası hangi düzeydedir?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Muhasebat GenelMüdürlüğü

Sayı : B.07.0.MGM.0.32/8382 25.4.1997

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 9 Nisan 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2445-6091/1709 sayılı yazıları.

Bakanlığımca yayımlanmakta olan Aylık Kamu Hesapları Bülteni hakkında İzmir Milletvekili Sayın Rıfat Serdaroğlu’nun yazılı soru önergesine ilişkin cevap aşağıda açıklanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 178 sayılı KanunHükmünde Kararnamenin 11 inci maddesiyle Bakanlığıma verilen Devlet hesaplarının kayıtlarını tutmak, uygulamaları izlemek, dönem sonuçlarını çıkarmak, değerlendirmek ve yayımlamak görevi herhangi bir aksama olmadan yürütülmektedir.

Şöyle ki; Devlet hesaplarının kayıtlarını tutma, uygulamaları izleme, dönem sonuçlarını çıkarma, değerlendirme işlemleri Bakanlığımın görevli birimleri tarafından yerine getirilmektedir.

Elde edilen sonuçların yayımlanması ile ilgili, K.H.K.’de herhangi bir süre kaydı, usul ve şekil şartı getirilmemiştir.

22. – Balıkesir Milletvekili İ. ÖnderKırlı’nın;

– Ormaniçi köylülerince kurulan kooperatiflere,

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün;

– Bakanlığın Çanakkale-Bayramiçi Belediyesine ve köylülere olan borçlarına,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın yazılı cevabı (7/2446, 2450)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Orman Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.

1.4.1997

İ. Önder Kırlı

Balıkesir

1. Orman içi köylülerimizin kooperatiflerine, orman istihsallerinde çalışmaları sonucunda m3 olarak 1996 yılında kesim ve sürtme karşılığı olarak 776 305 TL. ücret ödenirken bu yıl 900 000 TL. ödenmesi, hangi kıstaslara göre tespit edilmiştir? Geçen yılki enflasyonun % 80’lerde olduğu ülkemizde, orman köylüsüne % 16 oranında zam yapmak hak ve adalet anlayışıyla nasıl bağdaşmaktadır?

2.Bu gülünç ücretten, köylünün zorunlu mazot v.s. giderlerinin karşılığı çıkarıldıktan sonra geriye kalan para 1 kg. et karşılığı bile olmadığına göre, bu uygulama orman köylüsünün bilerek ve istenerek sömürülmesi, daha fazla yoksulluğa itilmesi değil midir? Bu yanlış uygulamaya derhal son verilerek, enflasyon dikkate alınarak 1997 ücretleri en az 1 400 000 TL. düzeyine çıkarılacak mıdır?

3. Orman kooperatiflerine orman emvallerinden % 25 oranında prim olarak verilen orman ürünlerinin bedeli daha önce, aynı ürünlerin muhammen ihale bedeline eşit, hatta onun altında iken, şimdi muhammen bedelin çok üstünde fiyat tespitinin amacı nedir? Böyle bir uygulama zor koşullar içinde bulunan orman köylülerimize yasayla tanınan bir hakkın, dolaylı olarak ellerinden alınması değil midir?

4. İhaleye giren kereste tüccarı çoğu kez anlaşarak ihaleyi muhammen bedelle ya da bu bedele çok az bir arttırma yaparak aldığına göre, köylüye fiili ihale bedelinin çok üstünde satış yapılması ayrı bir sömürü değil midir? Bu uygulamanın sürdürülmesi halinde orman kooperatiflerinin prim olarak verilen emvali almalarının imkânsızlaşacağı ve kooperatiflerin yaşamlarını devam ettiremiyecekleri Bakanlıkça görülmemekte midir? Yoksa istenerek mi bu yola başvurulmuştur?

Yanlışlıklarına rağmen uygulama aynen sürdürülecek midir, yoksa değiştirilerek köylüye prim olarak verilen emval fiyatları en azından muhammen bedel düzeyine indirilecek midir?

5. Orman İşletmelerinde “kesim yapılmadan dikili ağaç halindeyken ihale yapılma çalışmaları ve bu yolda orman kooperatiflerinden yazılı taahhüt alınarak, ihaleye girmeye zorlanmasının” amacı nedir? Yoksa, Bakanlığınız, orman köylülerinin kooperatiflerine tanınan primi ortadan kaldırmak yolunda bir çalışma içinde midir? Zira, herkese açık böyle bir ihalede, orman kooperatiflerine belli bir oranda pay ayrılamayacağına, bunun sonucunda ekonomik açıdan güçsüz kooperatiflerin emval alması mümkün olmayacağına göre, bu uygulama orman kooperatiflerini yoketme operasyonu değil midir? Sonuçta orman köylüsünün primini ortadan kaldırmak, kooperatifleri güçsüz kılmak yeni ekonomik sıkıntılar yaratarak orman anarşisine yol açacak girişimlere köylümüz sürüklenmek mi istenmektedir? Böyle bir uygulama yeni orman katliamlarına, orman köylüsünün yasadışı yollara itilmesine neden olmayacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı SayınHalit Dağlı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

2.4.1997

Ahmet Küçük

Çanakkale

1. Bakanlığınızın tellaliye olarak Çanakkale İli Bayramiç İlçesi Belediyesine şu durumda 2 milyar tutarındaki borcunuzu ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? Belediyelerin kamuya borcu olduğunda bu borca faiz işletiliyor. Bakanlığınız bu borçlarına gecikme faizi ödemeyi düşünüyor mu?

2. Orman işlerinde çalışan Çanakkale’li orman köyleri odunlarını 3 ay önce teslim ettiği halde halen ücretlerini alamadılar. Aylık % 7-8 enflasyonun yaşandığı ülkemizde bu parayla ailesinin geçimini sağlayan bu köylülerimize hiç olmazsa KurbanBayramına kadar bu borçlarınızı ödemeyi düşünüyor musunuz? Gecikmeden dolayı faiz ödeme gibi bir çalışmanız var mıdır?

T.C.

Orman Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı

Sayı : KM.1.SOR/255-1264 24.4.1997

Konu : Soru Önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığının 9.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.010.00.02-6219 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın 7/2446 esas no.lu “Orman içi köylerince kurulan kooperatiflere ilişkin” ve Çanakkale Milletvekili Sayın AhmetKüçük’ün 7/2450 esas no.lu “Bakanlığın Çanakkale-Bayramiç Belediyesine ve köylere olan borçlarına ilişkin” yazılı soru önergeleri Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabı yazımız ilişikte gönderilmiştir.

Arz ederim.

M.Halit Dağlı

Orman Bakanı

Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’ün 7/2450 Esas Nolu “Bakanlığın Çanakkale-Bayramiç Belediyesine ve Köylülere Olan Borçlarına İlişkin Yazılı Soru Önergesi”Hakkında

Orman Bakanlığının Cevabı

1. Çanakkale İli Bayramiç İlçesi Belediyesine açık artırmalı satışlar sonucu tahakkuk tellaliye hissesi borcumuz 2 milyar olmayıp 1.2 milyar TL. dir.

Bu borç 17.4.1997 tarihine kadar adı geçen Belediyeye ödenecektir.

İçinde bulunduğumuz nakit darboğazı sebebiyle ödemelerde gecikme olabilmektedir.

Geç ödemeden mütevellit doğacak gecikme faizi ödenmesine mevzuatımız elvermemektedir.

2. Orman ürünlerinin üretim işlerinde çalışan orman köylülerine istihkak borcumuz bulunmamaktadır. İstihkaklar en geç 20 gün içerisinde ödenmektedir.

Bu yıl üretime erken girilmiş olması sebebiyle üretim işlerinin hemen hepsi bitmek üzeredir.

Kısa sürede kesilip satış depolarına taşınan ürünlerin istifi-tasnifi ve satışa sunularak paraya çevrilmesi zaman almaktadır. İhalelerimiz bütün hızıyla devam etmektedir. Ürünlerimiz paraya çevrildikçe, öncelikle orman köylülerinin üretim istihkakları ödenmektedir.

SEKA Müessesesine teslim edilen kâğıtlık odunların % 50 peşin bedeli olan 40 milyar TL. bu müesseseden alınamamıştır. SEKA, nakitlerinin olmadığını belirtmektedir. Bu alacağımızın tahsili durumunda önemli bir ferahlama olacaktır.

Kurban Bayramının yaklaşması sebebiyle istihkakların kesildiğinin hemen ertesi günü istihkak sahipleri para istemektedirler. Sıkışıklık biraz da bundan kaynaklanmaktadır.

Her gün önemli miktarda istihkak ödenmesine ve sıkışıklığın giderilmesine çalışılmakta olup, 15 Nisan 1997 tarihinde Çanakkale Bölge Müdürlüğüne istihkakların ödenmesi için 70 milyar TL. gönderilmiştir.

Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın 7/2446 Esas No.lu “Orman İçi Köylülerince Kurulan Kooperatiflere İlişkin Yazılı Soru Önergesi” Hakkında

Orman Bakanlığının Cevabı

1. Orman ürünleri üretimi için 1997 yılı Bütçesi ile Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğüne ortalama kesimde 563 000 TL./m3, sürütmede 818 000 TL./m3 olmak üzere toplam 1 381 000 TL./ m3 üretim birim fiyatı verilmiştir. Bu miktar, soru önergesinde belirtilen 1 400 000 TL./m3 üretim ücreti seviyesine çok yakındır.

Üretim birim fiyatları; üretimde kullanılan araç-gereç, malzeme ve akaryakıt fiyatları, amortismanlar ortalama yatırım payı dikkate alınarak tespit edilen birim maliyet ve işçi birim maliyeti ile birim hacimdeki işin yapılması için gerekli zamanın formülüne göre işleme tabi tutulması ile tespit edilmektedir.

Birim hacimdeki üretim için gerekli zaman; ağaçların çaplarına, arazinin eğimine, sürütme mesafesinin uzunluğuna vs. kriterlere göre azalmakta veya artmaktadır. Bu kriterler, arazide yapılan ölçmeler sonucu tespit edilmektedir. Diğer bir ifade ile üretim işi zorlaştıkça birim zamanda yapılan iş miktarı azalacağından üretim birim fiyatı artmakta, kolaylaştıkça birim zamanda yapılan iş miktarı artacağından üretim birim fiyatı azalmaktadır. Sonuç olarak üretimde kullanılan araç-gereç, malzeme, akaryakıtın günlük birim maliyeti ile kâr payı ve işçilik ücreti güncel satınalma bedellerine göre üretim birim fiyatlarına yansıtılmaktadır.

Ayrıca, kışın yapılan üretim için aylara göre % 20-40 arasında teşvik primi verilmekte, üretim işlerinin şartnamede belirtilen süreler ve şartlara göre bitirilmesi halinde üretim istihkakları % 10 fazlası ile ödenmektedir.

Bu suretle orman köylüsü mağdur edilmediği gibi, alın terinin karşılığı da verilmektedir.

2. Üretim birim fiyatını oluşturan iki unsurdan birisi olan Birim Maliyet(BM); üretimde kullanılan her türlü araç-gereç, malzeme ve akaryakıt satın alma bedelleri ile işçi ücretleri, güncel olarak Orman Bölge Müdürlüklerince yapılan piyasa araştırması sonucunda TL./Saat cinsinden tespit edildiğine göre, gerçekleşen enflasyon oranları Birim Maliyete doğrudan yansımaktadır.

Birim fiyatı oluşturan ikinci unsur, birim hacimdeki işin başarılması için gerekli olan zamandır. Üretim zamanı veya gerçek çalışması sürecinde; dinlenme, ihtiyaç giderme, küçük tamir bakımlar, ağaçtan ağaca yürüme gibi Toplam Paylar adını verdiğimiz dolaylı zaman kayıpları da ilave edilerek Standart Zamana (SZ) dönüştürülmektedir.

Standart Zamanlar; ülke genelinde yaptırılan iş-zaman ölçülerine göre ve muhtelif şartlar için tespit edilerek uygulamaya konulmuştur.

Buna göre Birim Fiyat (BF) :

BF = BM/60 x SZ formülü ile TL./m3 cinsinden bulunmaktadır.

Bu uygulama, eski pazarlık sistemine göre reform niteliği taşıyan bilimsel bir sistemdir.

3. 6831 Sayılı Orman Kanununun 3373 sayılı Kanunla değişik 34 üncü maddesinin 3 üncü paragrafında “Hane adedinin en az yüzde ellibiri (% 51) tarafından kurulan orman köylerini kalkındırmada kooperatiflerinden Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’nca uygunluğu onaylanmış kendilerine ait veya en az yüzde ellibir (% 51) payına sahip oldukları sanayi kuruluşları bulunanların birim fiyat usulü ile kesip satış istif yerlerine taşıdıkları kerestelik, soymalık kaplamalık tomrukların ve sanayi odunlarının ayrı ayrı yüzde yirmibeşine (% 25) kadarı istedikleri takdirde bu sanayi kuruluşlarında işlenmesi şartıyla satış istif yerlerinden Maliyet Bedeli ile satılır. Ancak, hakkını mal olarak almak istemeyenlerle uygun sanayi tesisine sahip olmayan kooperatiflere birim fiyat usulü ile kesip satış istif yerlerine taşıdıkları kerestelik, soymalık, kesme kaplamalık tomruk ve sanayi odunlarının ayrı ayrı yüzde yirmibeşi (% 25) kadarı için, ilgili orman işletmesince yılı içinde istihsal edilen emvalden aynı yıl için açık artırmalı olarak satılan miktarın genel satış ortalaması ile Maliyet Bedeli genel ortalaması arasındaki fark bilançosunun çıkarılmasını müteakip nakden ödenir.” denilmektedir.

Anılan kanunun bu bölümünden anlaşılacağı üzere; Maliyet Bedeli kanunun özünde geçmekte olup ilgili orman işletmesinin yıl sonunda tanzim ettiği bilanço neticesinde ortaya çıkmaktadır. Muhammen bedel ise piyasa ederine göre tespit edilmektedir.

Devam etmekte olan uygulama bir kaç yıl öncesine kadar kooperatifler için müsbet bir uygulama idi, fakat Gümrük Birliğine girilmesi ve orman ürünleri ithalatının artması ile iç piyasa fiyatlarında düşmeler olmuş, bu durum muhammen bedelleri etkilemiştir. Teşkilatımız muhammen bedelleri yüksek tuttuğunda ürünlerini satamamakta ve serbest piyasa kurallarına ters bir tutum içerisine girmektedir.

4. Üçüncü maddede bahsedildiği üzere; kooperatifler için uygulanmakta olan kaide kanun gereğidir.

5. Orman ürünlerinin cinsi, boyutu ve görünüş özellikleri bakımından alıcıların isteklerine uygun olarak üretilmesine imkân sağlanması, üretim ve imalatta kayıpların en az seviyeye indirilmesi, hacim ve ekonomik bakımdan verimliliğin artırılması, ürünlerin satış depolarında beklemesinden dolayı değer kaybına uğramaması, üretim periyodunun kısaltılması, herhangi bir sosyal güvenlik kapsamına girmeyen orman köylüsünün üretimde çalıştığı günlerde sosyal güvenceye kavuşturulması için 1997 yılı üretim programına alınan sahalarda, üretim işleri alıcıya ait olmak kaydıyla dikili ağaç satışına geçilmiştir.

Bu ihaleye orman köylerini kalkındırma kooperatiflerinin katılması her zaman mümkündür. Nitekim, bazı yörelerde kooperatifler ihaleyi almakta, başarı ile bitirmekte ve kâr sağlamaktadırlar.

İhale ile satılan dikili ağaçların üretimini de genel olarak mahallindeki orman köylüleri yapmaktadır. Böylece orman köylüsü işçi durumundan yavaş yavaş tacir durumuna geçmektedir.

Dünya ormancılığında, bilimsel esas ve ileri teknoloji ilkeleri doğrultusunda çalışan ülkeler, genel olarak orman ürünlerini dikili ağaç halinde satmaktadırlar.

Ülkemizde henüz yaygınlaşmamış olan bu usülde, talebe bağlı olarak üretime girilmekte, talepte daralma olması durumunda ihaleye çıkılmamakta, ağaçlar kesilmemekte ve biyolojik artımlarına devam etmeleri sağlanmaktadır. Böylece piyasa isteklerine göre arz-talep dengesi kurulabilmektedir.

23. – Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Mardin’de inşaat halinde bulunan okullar için ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2451)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

2.4.1997

Süleyman Çelebi

Mardin

1. Mardin’de inşaat halinde bulunan Yatılı Bölge okulları ile diğer okullar için 1997 yılında ayrılan ödenek ne kadardır?

2. Ödenek yetersiz bulunduğu halde Mazıdağı Belediyesi’ne ait bir binanın hatıra binaen 57 Milyara satın alınacağı hususu çevrede yayılmış bulunmaktadır. Bu hususun doğruluk derecesi nedir?

T.C.

Milli Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 29.4.1997

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1062

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 9.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2451-6108/17096 sayılı yazısı.

Mardin Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi’nin “Mardin’de inşaat halinde bulunan okullar için ayrılan ödeneğe ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Mardin İli’nin 1997 yılı eğitim yatırımları listesi Ek’te sunulmuştur.

2. Mardin İli, Mazıdağı İlçesinde bulunan Belediye’ye ait binanın, öğretmenevi olarak değerlendirilmek üzere satınalınması teklifi Valiliğin 31.3.1997 tarih ve 4064 sayılı yazısı ile Bakanlığımıza yapılmıştır. Bu teklif Başbakanlığın Tasarruf genelgesi gereğince işleme alınamamıştır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Milli Eğitim Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

24. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi veren bir emniyet mensubuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in yazılı cevabı (7/2455)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

2.4.1997

Tevfik Diker

Manisa

Sorular

1. Türkiye Büyük Millet Meclisi Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi veren ve halen Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olan Hanefi Avcı, bu bilgi verme işleminden sonra Jandarma Genel Komutanlığı makamına herhangi bir ihbar mektubu gönderdi mi?

2. Gönderdi ise, bu yazıda; halen İzmir Jandarma Bölge Komutanlığında istihbarat timinde görevli Yüzbaşı Sinan Yaşar bazı itirafçılarla birlikte Bodrum Sun Otel’de gerçekleşen yasadışı 40 000 USD alımı konusunda suçlandı mı?

3. Aynı yazıda; daha önce tarafımdan TBMM Susurluk Komisyonu ve İstanbul DGM’ye de verilen PKKitirafçısı Ferit kod adlı Mustafa Deniz’e verilen Browning marka L-27507 seri no’lu silahı taşıma belgesinin tarafıma yukarıda adıgeçen Yzb. Sinan Yaşar veya TBMM’de halen Milletvekili yardımcı personeli (danışman) olarak görev yapan Serdar Öztürk tarafından verildiği yönünde bir suçlama var mıdır?

4. Var ise; tarafımdan yetkili yerlere iletilen bu belgenin doğruluğu kabul edilmiş olmuyor mu?

5. Bahse konu olaylar ile ilgili Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde herhangi bir soruşturma başlatıldı mı? Sonucu ne oldu?

6. Böyle bir soruşturma kapsamında TBMM’de danışman olarak görevli Serdar Öztürk 31.3.1997 günü Manisa İl Jandarma Alay komutanlığında Aydın Jandarma bölge Komutanlığında görevli Kd. Albay Mustafa Kaya tarafından sorgulandı mı?

7. Böyle bir soruşturmanın sonucunda iddiaların asılsız çıkması halinde bu ihbar mektubu gönderen İstihbarat Daire Başkan yardımcısı Hanefi Avcı hakkında soruşturma açmayı düşünmüyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Jandarma Genel Komutanlığı 24.4.1997

İst : 3500-15-97/İsth.Ş.Cİ.(95441)

Konu : Soru Önergesi Cevabı

(Kanunlar ve Kararlar D. Bşk. lığı Dikkatine)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Gen. Sek. liği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 10 Nisan 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2455-6128/17158 sayılı yazısı.

1. İlgi ekinde alınan soru önergesi incelenmiş olup, bahse konu soruların cevapları aşağıya çıkarılmıştır.

a) TBMM Susurluk Araştırma Komisyonuna bilgi veren Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Yardımcısı Hanifi Avcı’nın, Jandarma personeli hakkındaki iddialarına ilişkin delillere yönelik hazırladığı belge Dairesi tarafından bir üst yazıyla Jandarma Genel Komutanlığına intikal ettirilmiş, ancak herhangi bir ihbar mektubu alınmamıştır.

b) Söz konusu belgede Aydın Jandarma Bölge Komutanlığında İstihbarat Tim Komutanı Yzb. Sinan Yaşar Bodrum Sun Club’de gerçekleşen yasadışı 40 000 USD alımı konusunda suçlanmaktadır.

c) Bu belgede; PKK itirafçısı Ferit Kod adlı Mustafa Deniz’e verilen Browning marka L-27507 seri no’lu silahı taşıma belgesinin, Manisa Milletvekili Tevfik Diker’e Yzb. Sinan Yaşar veya TBMM’de Milletvekili yardımcı personeli olarak görev yapan Serdar Öztürk tarafından verildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır.

d) Söz konusu belgenin alınması ile birlikte Jandarma Genel Komutanlığınca ileri sürülen iddiaların araştırılıp incelenmesi için idarî tahkikat başlatılmış olup henüz sonuçlanmamıştır.

e) Söz konusu tahkikat heyetinde görevli personelin ifade alma yetkisi bulunmadığından, TBMM’nde danışman olarak görevli Serdar Öztürk ile görüşülmüş ve kendi rızası ile bilgi verebileceğini beyan etmesi üzerine 31.3.1997 günü Manisa İl Jandarma Komutanlığına davet edilerek J.KD.Alb. Mustafa Kaya’ya yazılı ifade vermiştir. Bu ifadede J.Yzb. Sinan Yaşar’ı ve istihbarat personelini tanımadığını ve hiçbir ilişkilerinin olmadığını beyan etmiştir.

2. Söz konusu idarî tahkikat devam etmekte olup, tahkikat sonucuna göre işlem yapılacağını arz ederim.

Dr.Meral Akşener

İçişleri Bakanı

25. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Ağrı’ya özel bir şahsa ait uçakla seyahat ettiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/2456)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Çevre Bakanı Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

3.4.1997

Tevfik Diker

Manisa

Sorular :

1. Ocak ayında havaalanı açılışı için yapılacak olan törenlerden önce Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı olarak Ağrı iline gittiğinizde Sayın Halis Toprak’a ait özel bir uçakla eşiniz ve çocuklarınızla birlikte gittiniz mi?

2. Gittiyseniz, devlet vasıtalarını niçin tercih etmediniz?

3. T.C. Hükümeti Devlet geleneğinde Bakanların özel şirket veya şahıs uçaklarıyla seyahat etmeleri var mıdır?

4. Bu seyahat resmî görevse; yolluk, harcırah tahakkukları yapıldı mı?

T.C.

Çevre Bakanlığı 25.4.1997

Sayı : B.19.0.ÖZK/00.01.00.00/0321

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 10 Nisan 1997 tarih ve 7/2456-6129/17159 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ile Bakanlığımıza tevcih edilen Manisa Milletvekili Tevfik Diker’e ait yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

M. Ziyattin Tokar

Çevre Bakanı

EK–1

1. Havaalanı açılışı için Ağrı İline Sayın Halis Toprak’ın uçağı ile gidilmemiştir.

2. Sorunun cevabı birinci soru cevabındadır.

3. Devlet geleneği Bakanlığımızca bilinmekte ve buna uygun olarak çalışılmaktadır.

4. Seyahata ait yolluk tahakkuku yapılmamış, harcırah tahakkuku yapılmıştır.

26. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, bazı personele özel imkânlar sağlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar’ın yazılı cevabı (7/2465)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Çevre Bakanı Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

4.4.1997

Tevfik Diker

Manisa

Sorular :

1. 3 üncü Çevre Şûrasını düzenlemekle yetkilendirdiğiniz Promedya şirketinin elemanlarından Nurcan Albayrak Basın Müşaviriniz Seyit Aldoğan’ın baldızı mıdır?

2. Nurcan Albayrak, Çevre Bakanlığına açıktan atama yoluyla özel kalem müdürlüğünde bir göreve getirildi mi?

3. Nurcan Albayrak Promedya’da maaşla çalışırken, 3 üncü Çevre Şûrasından sonra 06 YFV 85 plakalı Renault Laguna oto sahibi oldu mu? Hangi imkânlarla buna ulaştı?

4. Bakanlığınızın resmî araçlarından olan Tempra marka bir oto 06 YAA 92 sahte plaka ile, bir adet de Toyota marka 06 RRU 89 sahte plaka ile Bakanlığınızda görevli Bülent Alan ile Seyit Aldoğan tarafından çocukların okula gönderilmesi dahil özel hizmetlerde kullanılmakta mıdır? Cuma akşamından itibaren hafta sonları arabalar nerede kalmaktadır?

5. Bülent Alan ve Seyit Aldoğan Bakan olduğunuzdan bu yana yurt dışına görevli olarak kaç kez gitmişlerdir? Görev statüleri ve süreleri ne kadardır? Ne kadar yolluk ve harcırah tahakkuk ettirilmiştir?

T.C.

Çevre Bakanlığı 25.4.1997

Sayı : B.19.0.ÖZK/00.01.00.00/0320

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 10 Nisan 1997 tarih ve 7/2465-6149/17196 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ile Bakanlığımıza tevdi edilen Manisa Milletvekili Tevfik Diker’e ait yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

M. Ziyattin Tokar

Çevre Bakanı

EK–1

1. Konu Bakanlığımız bilgisi dışındadır.

2. Bakanlığımızda açık bulunan Özel Kalem Müdürlüğüne 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ve Başbakanlığın 1996/37 sayılı Genelgesine uygun olarak 2.4.1997 tarihinde Nurcan Albayrak atanmıştır.

3. Konu Bakanlığımız bilgisi dışındadır. Göreve başlayış tarihi olan 2.4.1997 günü itibarı ile ilgilinin mal bildiriminde mezkûr otonun bildirimi vardır.

4. Bakanlığımızda sahte plaka ve 06 RRU 89 plakalı bir araç bulunmamaktadır. Araçlarımız Taşıt Kanunu ve Başbakanlık Genelgeleri çerçevesinde kullanılmaktadır. Bülent Alan’ın çocuğu da bulunmamaktadır.

5. Soru cevabı aşağıya tablo halinde çıkarılmıştır.

Bülent Alan

Özel Kalem Müdürü

Seyahat Görev

Sayısı Oluru Yolluk Harcırah

1 Başbakanlık heyeti ile Yapılmadı 134 735 000 – TL

2 Başbakanlık heyeti ile Yapılmadı 111 784 000 – TL

3 Bakan Oluru ile 68 607 000 –TL 88 946 000 – TL

4 Bakan Oluru ile 95 168 000 – TL 94 377 000 – TL

Seyit M. Aydoğan

Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri

Seyahat Görev

Sayısı Oluru Yolluk Harcırah

1 Bakan Oluru ile 158 096 000 – TL 123 112 000 – TL

2 Başbakanlık heyeti ile Yapılmadı 134 735 000 – TL

3 Bakan Oluru ile 68 607 000 – Tl 88 946 000 – TL

4 Bakan Oluru ile 95 168 000 – TL 94 377 000 – TL

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.