Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 24 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

77 nci Birleşim

3 . 4 . 1997 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Avukatlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın cevabı

2. – Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın, eğitim meselelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın cevabı

3. – Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, üniversitesi bulunmayan illere üniversite açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam’ın cevabı

4. – Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın, Kayseri Milletvekili Recep Kırış ve Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, eğitim meseleleri ile üniversitesi bulunmayan illere üniversite açılmasına ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (10/162), (10/163), (10/164) ve (10/175) esas numaralı Meclis araştırması, (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması ve (8/10) esas numaralı genel görüşme önergelerinin görüşme günleri ile çalışma süresine ve 15.4.1997 Salı ve 16.4.1997 Çarşamba günleri Türkiye BüyükMillet Meclisinin çalışmalarına ara vermesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu(1/215) (S.Sayısı : 23)

2. – Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/588) (S. Sayısı : 273)

3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

4. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

5. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

6. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S.Sayısı : 257)

7. – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk EdenPrim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250)

8. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonları raporları (2/616) (S.Sayısı : 226)

9. – Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/530) (S. Sayısı : 146)

10. – Muş Milletvekili NecmettinDede’nin Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/586) (S. Sayısı : 192)

11. – İzmirMilletvekili Hasan Denizkurdu ve 5 Arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, DenizTicaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/542) (S. Sayısı : 215)

12. – Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4 Arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/710) (S. Sayısı : 254)

13. – Mera Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/509) (S.Sayısı : 231)

14. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili SalihKapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Arsa Ofisi Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (2/581) (S.Sayısı : 181)

15. – Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanun ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in Aynı mahiyetteki Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/397, 2/162) (S.Sayısı : 136)

16. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili MesutYılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili DenizBaykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine DairKanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S.Sayısı : 232)

17. – Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/343) (S. Sayısı : 212)

18. – Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Serbest Ticaret Alanı Anlaşması ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna DairKanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonları raporları (1/570) (S. Sayısı : 217)

19. – Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanunun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin 9.10.1996 Tarih ve 4190 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/526, 3/520) (S. Sayısı : 166)

20. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 8 Arkadaşının, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/334) (S.Sayısı : 147)

21. – İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/531) (S. Sayısı : 145)

22. – Aydın Milletvekili M.Fatih Atay’ın, Aydın İli Yenihisar İlçesi Adının “Didim” Olarak Değiştirilmesi Hakkında KanunTeklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/341) (S. Sayısı : 165)

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın Hamur İlçesine bağlı bazı köy ve mezralarda kapalı bulunan olullara ilişkin sorusu ve Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2170)

2. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2171)

3. – AğrıMilletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın Hamur ilçesinde yapımı devam eden lojmanlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2172)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyonuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2190)

5. – İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in;

– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için yaptırılan konutların ödemelerine,

– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçle gelenlerden memuriyete alınanların önceki hizmetlerine,

İlişkin Devlet Bakanından soruları ve Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevapları (7/2195, 2196)

6. – Adana Milletvekili İmren Aykut’un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sacit Günbey’in yazılı cevabı (7/2261)

7. – Ağrı Milletvekili M. SıddıkAltay’ın, Ağrı ilçelerinde öğretmenevi yapılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2267)

8. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı-Eleşkirt İlçesinde yapımı devam eden imam hatip lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2268)

9. – Konya Milletvekili Musafa Ünaldı’nın, Hollanda’daki İslam kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen öğretim sürelerinin Türkiye’de eksik değerlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2277)

10. – Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun,

– Sinop Yalı Köyünde heyelandan zarar gören vatandaşlar için yapılacak afet konutlarına,

– Sinop-Ayancık-Avdullu ve Babaköy’de heyelanda zarar gören vatandaşların afet konutu ihtiyacına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2294, 2296)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM GenelKurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Karadeniz Bölgesinde ihmal edilen yatırımlara ve Karadeniz sahil yoluna ilişkin gündemdışı konuşmasına Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan,

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, öğretmenlerin yetiştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam,

Cevap verdiler.

Hatay Milletvekili Fuat Çay da, Hatay İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Slovenya Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dönüşüne kadar, Cumhurbaşkanlığına, TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’nin vekâlet edeceğine ilişkinCumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Genel Kurulun 2.4.1997 Çarşamba ve 8.4.1997 Salı günleri 15.00-21.00; 3.4.1997 Perşembe, 4.4.1997 Cuma, 9.4.1997 Çarşamba, 10.4.1997 Perşembe ve 11.4.1997 Cuma günleri 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine, 2.4.1997 Çarşamba ve 9.4.1997 Çarşamba günlerinde sözlü soruların görüşülmemesine, 8.4.1997 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 4.4.1997 Cuma ve 11.4.1997 Cuma günlerinde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 2.4.1997 tarihli geen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 5 inci sırasına, gündemin 128 inci sırasında yer alan 257 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına, 123 üncü sırasında yer alan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 100 üncü sırasında yer alan 226 Sıra Sayılı Kanun teklifinin 8 inci sırasına, 7 nci sırasında yer alan 146 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 5 inci sırasında yer alan 192 sıra sayılı kanun teklifinin 10 uncu sırasına, 12 nci sırasında yer alan 215 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına, 125 inci sırasında yer alan 254 sayılı kanun teklifinin 12 nci sırasına, 107 nci sırasında yer alan 231 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınmasına ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek önerileri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle, Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;

1 inci sırasında bulunan 23,

2 nci sırasında bulunan 132.

3 üncü sırasında bulunan 164,

4 üncü sırasında bulunan 168,

Sıra sayılı kanun hükmünde kararnamelere ilişkin kanun tasarılarının görüşmeleri ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun (1/588) (S.Sayısı : 273) tümü ve 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1 inci madde için yapılan oylamalarda karar yetersayısı bulunamadığından;

3 Nisan 1997 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.45’te son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Fatih Atay Ali Günaydın

Aydın Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KÂĞITLAR

3 . 4 . 1997 PERŞEMBE

Tasarılar

1. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/590) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.3.1997)

2. – Batı Avrupa Birliği, Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Görevlilerin Statüsü Hakkında Anlaşmanın, Türkiye Tarafından Batı Avrupa Silahlanma Örgütü Faaliyetleri ile İlgili Olarak Uygulanması ve Buna İlişkin Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/591) (Millî Savunma ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

Teklifler

1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in; Alaşehir Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/750) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

2. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın; Türk Medenî Kanununun 153 üncü Maddesinde DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/751) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

3. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun; Yozgat İline Bağlı Esenli Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Yasa Teklifi (2/752) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

4. – İçel Milletvekili Halil Cin’in; Tarsus İlçesinin İl Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/753) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İzmir Milletvekili MetinÖney’in, TEKEL’de çalışan geçici işçilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/505) (Başkanlığa geliş tarihi 1.4.1997)

2. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Topraktutan Köyünün yerleşim sahasının değiştirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/506) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

3. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Yayladağ’a bağlı bazı köylerin telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/507) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

4. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/508) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

5. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, besicilerin sorunlarına ve ayçiçeğine fon uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/509) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

6. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, asgari ücretten vergi alınmamasına yönelik projeye ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/510) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

7. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesinde çıkan yangına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/511) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, Hatay-Yayladağ’a bağlı bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2432) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

2. – Tokat Milletvekili Hanefi Çelik’in, Hatay-Hassa-Ardıçlı Beldesinde peşmergelerin iskân edilip edilmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2433) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

3. – Tokat Milletvekili Hanefi Çelik’in, Hatay-İskenderun-Bekbelen Beldesinden geçen otoyolun istimlak beldelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2434) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

4. – Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy’un, Afyon İlinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir binanın Millî Gençlik Vakfına tahsis edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2435) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine Türk Firmalarının kalitesiz mal sattığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2436) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine ihracat yapan Türk Firmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2437) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

7. – AydınMilletvekili Cengiz Altınkaya’nın, götürü usule tabi mükelleflerin vergi yüküne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2438) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

8. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 53 üncü ve 54 üncü Hükümetler döneminde belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2439) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

9. – Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Yayaladağ Tütünİşleme Fabrikasına işçi alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2440) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

10. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, şehit yakınlarının istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2441) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

11. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Bulgaristan’a yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2442) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

12. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, İstiklal Harbi gazilerine ödenen maaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2443) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1997)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

3 Nisan 1997 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya) , Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, Avukatlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın cevabı

BAŞKAN – Özellikle, bir avukat olarak, Avukatlar Günü dolayısıyla Sayın Öney'e öncelikle söz vermek istiyorum.

Sayın Öney, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

METİN ÖNEY (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; iki gün sonra, 5 Nisan Cumartesi günü kutlanacak olan Avukatlar Günü sebebiyle söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlarken, yargının bütün mensuplarına da sağlık ve esenlikler diliyorum. Ayrıca, eğer izin verirlerse, Yüce Mecliste görev yapan tüm hukukçular adına da söz alma cesaretini kendimde gördüğümü ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bütün rejimlerde iddia ve hüküm; yani, muhakeme vardır; sadece demokratik rejimlerde savunma hakkı sağlanmıştır. Yine, yargı, iddia, savunma ve hükümden ibarettir. İşte savunma, yargının ayrılmaz bir parçasıdır; hatta, savunma, yargı bağımsızlığının da en önemli teminatıdır. Kişi hak ve özgürlüklerinin de en önemli güvencesi savunma hakkının tanınmış olabilmesidir. Ancak, 5 Nisan günü kutlayacağımız Avukatlar Gününde, avukatlarla ilgili aynı iyimserliği düşünmek ve söylemek mümkün gözükmemektedir. Bunu, ben, müsaade buyurursanız, anabaşlıklar halinde Yüce Meclise arz etmek istiyorum.

Öncelikle, çeşitli dönemlerde çeşitli değişiklikler yapılmasına rağmen, avukatların ve savunma hakkının doğru dürüst kullanılabilmesi yönünde bir avukatlık yasasına sahip olduğumuz söylenemez. Meclisin gündeminde olmamakla birlikte, hazırlanmış teklif ve tasarıların olduğunu da biliyorum. Ancak, bu vesileyle, Adalet Bakanlığı başta olmak üzere, Yüce Mecliste görev yapan tüm hukukçu arkadaşlarıma çağrıda bulunuyor ve hem avukatların sorunlarına hem de yargıda savunma hakkının bihakkın kullanılabilmesine yönelik bir avukatlar yasasının çıkarılması hususunda burada bir kez daha görüşlerimi ve çağrımı yineliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, bu yasayla birlikte önemli sorunlardan biri de, avukatların, ortak avukat bürosu şeklinde, yani şirketleşerek çalışamamalarıdır. Bu, her açıdan önemli aksaklıklar doğurmakta, hele Avrupa Birliğine katılma gayreti içinde olduğumuz şu günlerde Batı'daki meslektaşlarımızla yarışabilme ve müşterek hareket edebilme imkânını ortadan kaldıran bir husustur. Bu itibarla, bu meseleyle ilgili yani ortak avukat bürosu ve şirket haline dönüşebilme yönünde de mutlaka bir kanunî düzenlemenin yapılması gerekiyor.

Bir başka konu, sadece avukatları değil, tüm serbest meslek mensuplarını da ilgilendiren hayat standardı uygulamasıdır. Verginin en önemli kuralı, gelir kadar vergi ödemektir; oysa, hayat standardı, kazansın veya kazanmasın herkesten vergi alınmasını düzenlemektedir. Hele, mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımız için hayat standardının uygulanması çok önemli ölçüde sakıncalar ve onlar için de önemli ölçüde geri ve yıkım sonunu doğurmaktadır. Bu itibarla, hayat standardının da kaldırılması en önemli dileklerimizden biridir.

Bir başka mesele de, mesleğe yeni katılan arkadaşlarımız için kolaylıklar sağlanabilmesidir. Bilindiği gibi, kira, telefon ve sair masraflar son derece artmıştır. Bu itibarla, mesleğe yeni başlayacak meslektaşlarımıza bir destekleme yapılması, imkânlar sağlanması da, herhalde, hem Adalet Bakanlığının hem de Hükümetin görevleri arasında olsa gerektir.

Bir başka konu, bilindiği gibi, avukatlar, topluluk sigortasına tabidir; ancak, bu topluluk sigortasıyla, sağlık ve sair hususların yerine getirilmesi mümkün değildir. Ancak emekli olduktan sonra, muayyen şartlar yerine getirilirse, sağlık hizmetlerinden yararlanılabilmektedir. Oysa, biz, avukatların sosyal sigortalardan bütünüyle yararlanması doğrultusunda kanunî düzenlemeler yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Yine, önemli konulardan biri de, hiç şüphesiz, muhakeme anında meydana gelen tablodur. Avukatlık yapmış arkadaşlarımız bilecekler, yalnız mahkeme, yani...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

METİN ÖNEY (Devamla) – ...sadece hâkim, elbette kürsüde oturacaktır; ama, iddia ve müdafaanın eşitlik ilkesine aykırı bir durum da salonlarda gözükmektedir; iddia, hâkimle beraber oturduğu halde, müdafaa, ancak kürsünün altında ve çoğu kere de ilkokul sıralarına benzer sıralarda oturmaktadır. Bütün gelişmiş, çağdaş demokrasilerde savunma ve iddianın eşitliği ve eşit beyanda bulunmaları söz konusudur. Hatta, bizde -tatbikattan gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum- ağır cezalarda müzakerede avukatlar dışarı çıkarılmakta; ama, iddia makamı orada durmaktadır; yine, asliye cezalarda da hâkimle, yerine göre, müzakere edebilmektedir. Bu itibarla, salonların bu doğrultuda düzenlenmesi ve savunma ile iddianın eşdeğer tutulmasında zaruret vardır.

Bu doğrultuda anabaşlıklar halinde sunmaya çalıştığım; ama, bu zaman dilimi içinde anlatma imkânı bulamadığım pek çok sorunları olduğunu burada bir kez daha yinelemek istiyorum. Ancak, şunu da son cümle olarak arz etmek istiyorum ki, adalet ve savunma, her zaman ve herkese gereklidir.

Yüce Meclisin, savunma mesleği mensuplarının daha iyi yaşam şartları içinde mesleklerini icra edebilmeleri doğrultusunda kanunî düzenlemeler yapacağı inancıyla, Yüce Meclisi saygıyla kutluyor, tüm meslektaşlarıma da tekrar esenlikler diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öney, teşekkür ediyorum.

Efendim, Sayın Adalet Bakanımız, gündemdışı konuşmaya "cevap vermek için söz istiyorlar demek içimden gelmediği için, herhalde katkıda bulunacaktır... Tabiî, takdir Sayın Bakanındır. (RP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Katkıda bulunacaktır; ümit verin...

BAŞKAN – Evet, katkıda bulunacaktır mutlaka; Sayın Bakanımız hep böyle katkıda bulunur.

Buyurun efendim.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney'in, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla yapmış olduğu gündemdışı konuşma üzerinde Hükümet adına söz almış bulunuyorum. Yapmış olduğu fevkalade anlamlı konuşmadan dolayı, ANAP İzmir Milletvekili Metin Öney Bey kardeşimize teşekkürlerimi sunuyorum ve sözlerime başlarken, bendeniz de, Adalet Bakanı olarak, I5 Nisan Avukatlar Gününü kutluyor, bütün avukat arkadaşlarıma mesleklerinde başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; avukatlık mesleği, hak arama hürriyetinin en iyi şekilde kullanılmasını temin eden kutsal ve şerefli bir meslektir. Devletimizin yapısını teşkil eden yasama, yürütme ve yargı gücünün yanında yer alan, müessir bir şekilde görev yapan avukatlar, fevkalade önemli görevler ifa etmektedirler.

Gerçekten, iddia, müdafaa ve karar üçlüsünden oluşan yargı gücünün, kanuna, hukuka, adalete ve hakkaniyete uygun ve etkili biçimde kullanılmasında avukatlarımıza büyük sorumluluklar düşmektedir. Genel hatlarıyla ifade edilen bu büyük görev ve sorumluluğu yüklenen avukatların, mesleğin şeref ve haysiyetine mütenasip bir hayat standardına kavuşturulması, bu yolda gerekli düzenlemelerin, çalışmaların yapılması, elbette, Adalet Bakanının aslî görevleri arasında yer almaktadır.

Adalet Bakanlığı görevine başladığım günden bugüne kadar, bu konularda, bir ölçüde neticesini ortaya koyduğumuz, bir ölçüde önümüzdeki günlerde neticesini birlikte göreceğimiz çalışmaları başlattık ve bu çalışmalarda bir noktaya geldik.

Göreve başladığımız tarihten itibaren avukatlık camiası için yaptığımız çalışmalar şunlardır: Göreve geldiğimizde, 35 bin civarında avukatımız bu mesleği icra etmekteydi; dokuz aylık bir süreç içerisinde, 1 150 avukata, stajyer avukata ruhsatları verildi ve böylece, avukatlarımızın sayısı 36 307'ye ulaştı. Bu 36 307 avukatımızın 10 bin civarında olanı İstanbul'da, 5 bin civarında olanı Ankara'da, 3 bin civarında olanı İzmir'de görev yapmaktadır diğer geriye kalan sayısal tablo, Türkiye'nin illerine mütenasip bir şekilde yansımış bulunmaktadır.

Gerçekleştirdiğimiz bir diğer çalışmayla, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu uyarınca, zorunlu avukatlık hizmeti ifa eden arkadaşlarımızın ücret tarifelerinde yüzde 300'e varan oranda bir artış yapılmış ve bu tarife 31 Mart 1997 tarihinden itibaren yürürlüğe girmişti.

Şu anda, Adalet Bakanlığında yaptığımız fevkalade önemli ve biraz önce değerli arkadaşımızın temas ettiği konulara müteallik çalışmalar da mevcuttur. Şöyle ki: Yapacağımız bu kanunî düzenlemelerle, avukat arkadaşlarımıza, dava açılmadan önce, resmî, yarı resmî, özel kurum ve kuruluşlardan, açacakları davayla ilgili delilleri toplama yetkisi temin edilmiş olacaktır.

Ayrıca, avukatlık stajının amacına uygun yapılabilmesi için, avukat adaylarına, talepleri halinde, staj süresince kredi verilmesi imkânı, keza temin edilecektir.

Yine, yapmakta olduğumuz yeni hazırlıklara göre, mesleğe yeni başlayan avukatların malî problemlerinin çözümü için, kendilerine, uygun şartlarla kredi sağlanması imkânı getirilecektir.

Yine, yaptığımız çalışmalar çerçevesinde, avukatların şirket kurmalarına imkân sağlanacaktır. Böylece, avukatlarımız, ağır ve adil olmayan hayat standardına göre alınan vergi yükünden kurtarılacak, avukatlar arasında meslekî ihtisaslaşmaya imkân verilecek ve böylece, avukatlarımızın yurt dışında kurulmuş avukatlık şirketlerine karşı korunmaları sağlanmış olacaktır.

Ayrıca, yine, yapmakta olduğumuz çalışmalar çerçevesinde, baro seçimlerinde, seçim sistemi, Anayasada yer alan "temsilde adalet, yönetimde istikrar" ilkesine uygun olarak nispî temsil şekline dönüştürülecektir.

Yine, mayıs ayında yürürlüğe girecek avukatlık ücret tarifesiyle, avukatlık ücretlerine enflasyon üzerinde bir artış yapılacak ve böylece, meslektaşlarımızın refah düzeyleri yükseltilecektir.

Bunun yanında, devlet haklarını savunan kamu avukatlarının yıllardan beri devam eden mağduriyetleri giderilecektir; böylece, 45–50 milyon liralık bir gelir imkânıyla kamu hakkını savunan avukatlarımıza, özel hukuk adına bu görevi yapan avukatlarımıza sağlanan imkânlar temin edilmiş olacaktır.

Değerli arkadaşımızın bugün, bu kürsüden dermeyan ettiği temenniler istikametinde de, mutlaka, bu konuşmayı değerlendireceğimizi yüce huzurunuzda ifade etmek istiyorum ve 5 Nisan Avukatlar Gününün hayırlı olmasını temenni ediyorum; Yüce Heyete saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

2. – Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın, eğitim meselelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmaların ikinci sırasında, Kayseri Milletvekili Sayın Recep Kırış, eğitim sorunlarıyla ilgili olarak, Yüce Kurula bilgi arz edecekler.

Sayın Kırış, buyurun efendim.

RECEP KIRIŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi, Büyük Birlik Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, ilköğretimin 8 yıla çıkarılması ve kamuoyunda bu konu hakkında bir süreden beri yapılmakta olan tartışmalarla ilgili görüşlerimizi, kısaca arz etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de belli bir zamandan beri yapılan tartışmalarda ortaya çıkan bazı hakikatler bulunmaktadır. Birincisi, zorunlu ilköğretimin 8 yıla çıkarılmasına Türkiye'de karşı çıkan kimse bulunmamaktadır. Yani, insanlarımız keşke 8 yıl değil, en az 11 yıl okuyabilse; buna kimsenin itiraz etmesi söz konusu değildir; ama, tartışmaların odak noktası, bu 8 yıl temel eğitim kesintisiz olursa, aynı fizikî mekânlarda, aynı öğretmenlerle verilmeye çalışılırsa, bu mümkün olabilir mi ve bunun getireceği sorunlar nelerdir? Mesela, imam-hatip okullarının orta kısımlarının, anadolu liselerinin orta kısımlarının -çıraklık eğitim merkezleri gibi diğer bazı okulların- kapatılması, Türkiye bakımından faydalı mıdır, değil midir? Tabiî, bu arada, bilhassa, imam-hatip okullarının orta kısmıyla ilgili çalışmalar gündemin âdeta odağı haline gelmiş ve tartışmalar, hararetli olarak, daha çok o konuda yoğunlaşmış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, eğer, hakikaten maksat temel eğitimi 8 yıla çıkarmak ise, bunu ille bütün orta dereceli okulların orta kısımlarını kapatmak suretiyle yapma gibi bir yol şart değildir. Nitekim, imam-hatip okullarıyla ilgili olarak da herkesin söylediği şey bu formül, yani, ilköğretimin 8 yıla çıkarılması 5+3 formülüyle yapılırsa, bugüne kadar 5 inci sınıfı bitiren öğrencilerimize diploma verilmez; ama, ondan sonra kalan 3 seneyi isteyen herhangi bir kolejde, isteyen anadolu lisesinde, isteyen çıraklık eğitim merkezlerinde, isteyen imam-hatip okullarının orta kısmında tamamlama imkânı bulsun denmektedir; doğru olan, bizim de savunduğumuz görüş budur.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada bilinmesi gereken bazı hususlar var: Deniyor ki: "Efendim, memlekette bu kadar imam-hatip okuluna ihtiyaç var mı?"

Muhterem arkadaşlar, demokratik bir ülkede, bir konuda ihtiyaç olup olmadığını halkın talepleri belirler; diktatöryal yönetimlerde ise, bunu diktatörler belirler, yukarıda birileri, ihtiyaç vardır ya da yoktur der; ama, demokratik bir ükede bir konuda ihtiyaç olup olmadığını halkın talepleri belirler; şu an imam-hatip okulları, kendisine yönelen talebi cevaplayamamakta ve imam-hatip okullarına müracaat eden birçok kimse -orada kapasite müsait olmadığı için- çocuğunu orada okutma imkânı bulamamaktadır. O hale göre, halkın bu yönelişinin, bu talebinin, bu okullara teveccühünün sebeplerini araştırmamız lazımdır.

Değerli arkadaşlar, bir defa şurada yanlışlık yapılmaktadır: Acaba, imam-hatip okullarına çocuklarını gönderen velilerimiz, vatandaşlarımız, bu çocukları, ille imam yahut hatip olsun diye mi göndermektedir? Düşülen temel yanılgı buradadır. İmam-hatip okullarına çocuklarını gönderen velilerimiz, benim çocuğum mutlaka imam yahut hatip olsun diye düşünmemektedirler. Peki, neden bu okullara göndermektedirler; işte, onu iyi anlamamız lazımdır: Onun da sebebi şudur: Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de, insanımız giderek dine daha fazla ihtiyaç duymakta, dine daha fazla yönelmekte ve dinî bir eğitimi de istemektedir; çocuklarının, kendi dinini bilen, diyanetini bilen, vatanına, milletine, devletine, bayrağına, annesine, babasına saygılı bir insan halinde büyümesini istemektedir. Dolayısıyla, bu eğitimin de -devlete inandığı ve güvendiği için- devletin gözetim ve denetimi altında verilmesini istemektedir.

Bu itibarla, mesela, bütün orta dereceli okullara -seçmeli olarak bile olsa- Kur'an-ı Kerim yahut Arapça dersleri konulsa, diğer temel dinî dersler konulsa, belki imam-hatip okullarına bu kadar talep olmayacaktır. Bize göre, yine orta dereceli okullara, seçmeli olarak -zorakî değil; velilerin istemesi halinde- Kur'an-ı Kerim, Arapça ve diğer dinî dersler konulmalı; ama, imam-hatip okullarının orta kısmı asla kapatılmamalıdır. Bu konuda Hükümet kesin bir kararlılık içinde olmalı ve vatandaşımız gereksiz bir endişeye sevkedilmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

RECEP KIRIŞ (Devamla) – Hakikaten, şu anda, gittiğimiz her yerde, bu konuyla ilgili büyük bir endişe yaşanmakta ve vatandaşımız bu endişesini her vesileyle ifade etmektedir.

Özetle ifade edecek olursak, birincisi, biz, orta dereceli bütün okullara, seçmeli olarak, Arapça gibi, Kur'an-ı Kerim gibi temel bazı dinî derslerin konulmasında yarar görüyoruz. Bu yapılırken, imam-hatip okullarının orta kısmı kapatılmamalı ve imam-hatip okullarının lise kısmını bitirenlerin, bütün üniversite ve fakültelere gitmelerini engelleyecek bir düzenleme getirilmemelidir. Halkımız bunlardan kaygı duymaktadır ve imam-hatiplerle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, bu okulların bazı partiler tarafından bir parti ocağı haline getirildiği yolundaki iddialara da katılmamaktadır. İnanın, gittiğimiz her yerde, Anavatan Partisinden de, DYP'den de, DSP'den de, hatta CHP'den de birtakım vatandaşlarımız, buralara çocuklarını gönderdiklerini, bu okulların bir partinin ocağı olarak nitelendirilmesinin yanlış olduğunu, bu okullara bir haksızlık olduğunu ifade etmekte ve şunu söylemektedirler: Eğer, bu okullarda birtakım zararlı, yasadışı, partizan faaliyetler varsa, bu okullar, Millî Eğitim Bakanlığına bağlıdır; Millî Eğitim Bakanlığı, bu konuda, elbette ki, tedbir alsın, ona kimsenin yapacağı bir itiraz yoktur. Elbette ki, bu okullar hiçbir partinin ocağı, yuvası olmamalıdır; bu okullarımızı kimse istismar etmemelidir ve esasen, kimsenin de istismar etmeye hakkı yoktur. Biz, dinin de, dince kutsal sayılan bütün şeylerin de, elbette ki, her türlü istismarın üzerinde ve dışında tutulmasından yanayız ve kimsenin de buna hakkı olmadığı kanaatindeyiz; ama, Türkiye'de, bütün partiler, sanki, bir yanlışlık yapar da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kırış.

RECEP KIRIŞ (Devamla) – ...Allah korusun, imam-hatip okullarının orta kısmının kapatılmasından yana tavır koyar ve belli bir parti, sanki bunu savunma noktasına gelirse, işte o zaman, belki, imam-hatipte okuyan insanlar ve buraya çocuklarını gönderenler politize edilmiş olacaklardır; asıl, o büyük hatadır.

Dolayısıyla, bugüne kadar, Türkiye'de imam-hatip okullarının açılmasına, geçmişteki bütün iktidarlar katkıda bulunmuşlardır. Bugüne kadar bütün iktidarlar zamanında, geçmişteki Adalet Partisi iktidarları zamanında da hatta, geçmişte, DSP'nin bugünkü lideri Sayın Ecevit'in zamanında da, Sayın Çiller'in zamanında da, Sayın Turhan Tayan'ın bakanlığı zamanında da, imam-hatip okulları açılmıştır ve belki, imam-hatip okullarının açılmadığı dönem, şu son dönemdir; sekiz ayı geçkin bu Hükümet döneminde bir imam-hatip okulu bile açılmamıştır. Dolayısıyla, bu okullar hepimizindir; bu okulları hep birlikte korumak, her türlü istismarın dışında tutmak, burada partizan faaliyetler olduğuna dair iddialarla ilgili alınması gereken bir tedbir varsa, Millî Eğitim Bakanlığı olarak onu yapmak; ama, bu gereksiz tartışmaları bırakmak suretiyle, sevgiyi, saygıyı hep birlikte hâkim kılmak mecburiyetindeyiz; şu an, birliğe, beraberliğe ihtiyacımız vardır.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BBP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kırış, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, eğitimle ilgili bir konuşma daha var; eğer uygun mütalaa buyurursanız, onu da dinledikten sonra...

MİLLî EĞİTİM BAKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Tamam efendim.

BAŞKAN – Peki; zamandan tasarruf etmiş oluruz.

3. – Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, üniversitesi bulunmayan illere üniversite açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî EğitimBakanı MehmetSağlam’ın cevabı

BAŞKAN – Üniversitelerle ilgili olmak üzere, Sayın Lütfi Doğan; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) – Muhterem Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde, üniversitesi mevcut olmayan illerimizde üniversite açılması çalışmalarının çabuklaştırılması ve Hükümetimizin, Yüksek Heyetinize, bir an önce, bu konudaki çalışmalarını takdim etmeleri talebinde bulunmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce de, hepimizi mükedder eden bir konuya kısaca işaret etmek istiyorum; o da şudur: Gerek Hollanda'da ve gerekse Almanya'da meşum suikastlar neticesi hayatlarını kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor; büyük milletimize de, taziyetlerimi, yüksek huzurunuzda arz ediyorum. Buna işaret etmemin sebebi şudur: Öyle geliyor ki, Avrupa'da, iyi düşünen, barış seven, insanlık seven, ilim irfan seven insanlar varolmasına rağmen, mühim bir kısmın, hatta birkısım yöneticileri laubaliliği, Avrupa, âdeta, ortaçağa dönmüş gibi bir izlenim bırakmaktadır. Ümit ederiz, Avrupa'nın aklı erenleri, yöneticileri, kültürlüleri, inşallah, bu yanlışlıktan bir an önce vazgeçer. Hakikaten, bu büyük milletin insanın kadrini bildiği gibi, onlar da, bu millet gibi, bu büyük milletimiz gibi, insanların kadrini layıkıyla takdir edebilirler. (RP ve DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, şimdi, müsaadenizle, gündemdışı söz aldığım konu üzerindeki düşüncelerimi arz etmek istiyorum; o da şudur:

Türkiyemizde, Allah'a çok şükür, üniversitelerimizin sayısı 60 civarındadır, 60'a yakın ilimizde üniversitelerimiz vardır. Bu, bizleri son derece sevindirmekte, bahtiyar kılmaktadır. Ne var ki, takriben 20 civarında ilimizde, bir kısmında, fakülteler veya fakülte, yüksekokullar veya yüksekokul mevcuttur, bir kısmında da henüz ne yüksekokul, ne de fakülte yoktur. Öyle zannediyorum ki, Hükümetimiz, vilayetlerimizin durumlarını da dikkate alarak, üniversitelerin, bulundukları illere temin ettiği kültürel, eğitimsel, iktisadî ve insanî büyük katkıları da dikkate alarak, her ilimizde bir üniversite açma arzusundadır.

Bu illerimizin milletvekillerinin de, kendi illerinde üniversite açılması hususunda kanun tekliflerinin olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bendeniz de, kendi ilim olan Gümüşhane ile ilgili, sizlerin de katkılarını sağlayarak, bir kanun teklifinde bulundum. Ancak, ümit ediyorum ki, Hükümetimiz, bütün bu teklifleri ve kendi düşüncelerini de süratle dikkate alarak, bütün bunları birleştirerek, yüksek huzurunuza, bir kanun tasarısı ulaştırmış olacaktır. Eminim ki, hepinizin, bu konuda, memleketimize, bendenizden çok daha fazla, üniversite kurulması konusunda büyük katkıları, fikrî, ilmî yardımları olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, eksüre verdim.

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) – İnşallah, hepimizin, bilhassa, bu 20 nci Dönem milletvekili olan değerli arkadaşlarımızın katkılarıyla, Türkiyemizde, üniversitesi mevcut olmayan illerimizde bu üniversiteler kurulacak, milletimiz de, hepinizi takdirle, şükranla ilelebet anacaktır. Bundan bendeniz eminim.

Geçtiğimiz devrede, 19 uncu Dönemde, güzel bir çalışma oldu. Hatta, burada bulunan arkadaşlarımız hatırlayacaklardır. Kanun teklifleri Millî Eğitim Komisyonundan ve hatta Plan ve Bütçe Komisyonundan da geçerek yüksek huzurlarınıza intikal etmek üzereydi ki, yaz tatili başladı ve yaz tatilinden sonra da seçim meselesi araya girince, bu kanun teklifleri olduğu gibi kaldı.

Şimdi ise, bendenizin Yüksek Heyetinizden istirhamım ve ayrıca Sayın Hükümetimizden ricam, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz 1997 yılı yaz tatiline girmeden önce, gerek Millî Eğitim Komisyonumuzda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonumuzda, Hükümetin düşünceleri, varsa tasarıları ve mevcut kanun teklifleri ele alınarak, birleştirilerek görüşülmesi ve müspet şekilde yüksek huzurlarınıza ulaştırılmasıdır.

Müsamahanıza güvenerek bir mülahazamı arz etmek istiyorum. Muhakkak ki, benim bu arz edeceğim hususu sizler de müşahede buyurmuşsunuzdur. Birçok illerimizde, bu meyanda, mütevazı bir ilimiz olan Gümüşhanemizde, bütün halk, üniversite kuruluşuna kendi imkânları ölçüsünde yardımcı olmayı taahhüt etmiş durumdadır ve Hükümete, hatta Hazinemize, altyapılarının yük edilmemesi yönünde, muhtelif insanlar, taahhütlerde bulunmuşlardır. Zannediyorum ki, bu husus, bütün illerimizde mevcuttur. Şimdi, halkımızın muhtelif hizmet sahasında bulunan kimseler, yüksek tahsile...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Hocam.

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) – Müsamahanızdan dolayı teşekkür ediyorum ve hemen bitiriyorum.

...böyle bir katkıda bulunmayı üzerlerine almışken, eğitimin, öğretimin önemini bu kadar derinden, derin bir vukufla kavramışken, millet-devlet olarak ve başta da Yüksek Parlamentomuz olarak bu hususu ele alır, neticelendirirseniz, sizin naçiz bir arkadaşınız olarak, bendeniz de, sizlere, ebediyen minnettar kalacağım.

Dinlemek lütfunda bulunduğunuz için, hepinize en derin saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğan, teşekkür ediyorum efendim.

Tabiî, her ne kadar Çorum Üniversitesini ismen ifade buyurmadıysa da Hocam, o da zaten tahtında müstetirdir.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Hep Çorum'a çalışıyoruz zaten.

AHMET ALKAN (Konya) – Zabıtların hepsi Çorum'la dolu.

BAŞKAN – Evet efendim, rivayet olunur ki, Çorum, dünyanın merkeziymiş.

Efendim, ben, şimdi, Sayın Bakanı davet edeceğim. Ancak, dün de ifade etmiştim, Millî Egemenlik Bayramımızın bulunduğu ay, öğrencilerin, Parlamentoyu çok yakından görme hevesini sıkça taşıdıkları bir aydır. Bugün de genç misafirlerimiz var; Polis Koleji öğrencileri. Dünkülere de temenni etmiştik. Her ne kadar, bu temenni, bize biraz zor gelse de, inşallah, yarının, geleceğin milletvekilleri, şimdi, yukarıdaki sıralarda oturuyorlar, ileride aşağıdaki sıralarda otururlar.

Bayramımız kutlu olsun. (Alkışlar)

Gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Sağlam; buyurun.

4. – Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın, Kayseri Milletvekili Recep Kırış ve Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, eğitim meseleleri ile üniversitesi bulunmayan illere üniversite açılmasına ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; arkadaşlarımız Recep Kırış ile Lütfü Doğan beyefendilerin, buradaki, millî eğitimle ilgili konuşmaları vesilesiyle, Yüce Meclisi, her iki konuda, kısaca, aydınlatmak istiyorum.

Sayın Kırış, sekiz yıllık eğitim konusunda, son günlerdeki tartışmayla ilgili düşüncelerini dile getirdiler.

Bildiğiniz gibi, kamuoyunda, son günlerde, sekiz yıllık eğitimin kesintisiz olması ya da 5+3 formülleri konusunda tartışmalar sürüyor. En azından, 1973'te çıkan Milli Eğitim Temel Kanununun 22 nci maddesinde, sekiz yıllık eğitimin, 6-14 yaş arasında zorunlu olduğu ve devlet okullarında parasız olduğu yazılıdır; ancak, aynı kanunun geçici maddesiyle, bu, altyapı hazırlanıncaya kadar ertelenmiştir. O günden bu yana, Millî Eğitim Bakanlığında, gerek müfredatla ilgili gerekse altyapının hazırlanmasıyla ilgili çalışmalar sürdürülmüştür. Bugün, aşağı yukarı, ilköğretim okullarında okuyan öğrenci sayısı 4,5 milyona ulaşmıştır. 8,5 milyon civarında ilkokul ve ortaokulda öğrenci bulunduğunu düşünürseniz, bunun 4,5 milyonu, bugün, fiilen ilköğretim okullarında okumaktadır; yani, sekiz yıllık okullarda okumaktadır.

Sayın Kırış, demokratik bir ülkede, insanların istediği eğitimi almaları hakkından söz ettiler; ama, aynı zamanda, Anayasada ve Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen, devletin bütün eğitim kurumlarının, özellikle ortaöğretim kurumlarının, Millî Eğitim Bakanlığının sorumluluğunda ve mevcut yasalara uygun bir biçimde yürütülmesini gözden uzak tutmamak gerektiğini, bunun anayasal ve yasal bir zaruret olduğunu burada söylemek istiyorum. Herkes, istediği eğitimi, istediği şekilde alacak diye bir kanun yok.

RECEP KIRIŞ (Kayseri) – İmam - hatip okulları, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı zaten Sayın Bakanım.

MİLLî EĞİTİM BAKANI MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Sayın Kırış, siz konuştunuz, müsaade buyurun ben de konuşayım; bir fikriniz varsa, sonra, tekrar konuşursunuz.

Politik mülahazalardan söz ediliyor; ama, burada, eğitimin, politik mülahazayla hemen gündeme getirildiğini görüyorsunuz.

Olay şudur: Biraz önce arz ettim; sekiz yıllık eğitimin, zarurî, mecburî eğitimin uygulanabilmesi için, bir yasal düzenleme gerekiyor. Nerede; 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda ve nihayet 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda. Özellikle, ikisindeki geçici maddelerin kaldırılması gereklidir. Bu değişiklikler Yüce Meclise getirildiğinde, bu geçici maddeler kaldırıldığında, bunun ayrıntıları ve uygulamasına ilişkin çalışmalar, tamamen siyasî mülahazaların dışında, konunun teknik sorumluları, pedagojik sorumluları tarafından yapılacak ve bu bilimsel çalışmalar ışığında nasıl uygulamaya geçileceğini, bu uygulamanın hangi sonuçlar doğuracağını -Türk eğitim sisteminin diğer okullarında, ilgili arkadaşların yapacağı teknik ve pedagojik çalışmaya göre- kamuoyuna sunacağız.

Bu kanun çıkmıştır ve son günlerde uygulamaya geçildiği takdirde nasıl bir etki yapacağına dair ayrıntılar tartışılmaktadır ve kamuoyunun, büyük ölçüde -en azından, velilerin ve öğrencilerin- tedirginliğine yol açılmaktadır. Buradan, velilere ve öğrencilere şunu açıkça söylemek istiyorum: Yasal çalışmalar tamamlanıp, uygulamaya dönük teknik ve pedagojik çalışmalar bitirildikten sonra, Millî Eğitim Bakanlığınca, uygulamanın nasıl olacağına dair bir açıklama yapılmadan, şu veya bu şekildeki fikirleri -kişisel, siyasî partilerin yahut toplum örgütlerinin fikirlerini- sadece fikir ve yorum olarak -velilerin ve öğrencilerin- kabul etmelerini, bir tedirginliğe sebep olunmaması gerektiğini, bir kere daha, buradan, bütün velilere ve öğrencilere bildirmek istiyorum. Bu konudaki yasal prosedür ve idarî kararlar, pedagojik ve bilimsel çalışmalar sonunda alındığında, kamuoyuna zamanında açıklamalar yapılacaktır; ama, şimdilik, şunu söyleyebilirim ki, planlanmış olan Anadolu liseleri sınavları yapılacaktır ve en azından ortaokulların, -hangi tür ortaokul olursa olsun- şu anda ikinci ve üçüncü sınıfına geçmiş olan öğrenciler, gelecek yıl da, öbür yıl da, bulundukları okullarda -müktesep hak olarak- okumalarına devam edeceklerdir. Değişiklik, sekiz yıla geçildiğinde, altıncı sınıftan itibaren olduğunda, karar alındığında, hemen kamuoyuna açıklanacaktır. Dolayısıyla, velilerimizin ve öğrencilerimizin, şimdilik, siyasî tartışmaların veyahut kamuoyundaki tartışmaların ışığı altında tedirgin olmamaları en büyük arzumuzdur. Buradan onu belirtmek istiyorum.

Şimdi, üniversite konusuna gelince: Türkiye'de 61 üniversitemiz var; bunun 53'ü devlet üniversitesi. Yalnız, bunların 24'ü 1992 yılında kuruldu; yani, daha beş yıl önce kuruldu. Şimdi, bu üniversitelerimizin, özelllikle yeni kurulanların, yalnız bina yahut kampus altyapılarının çalışmaları değil, önümüzdeki yıllarda gerçekten kaliteli bir eğitim ve öğretim sağlamak için, öğretim üyesi konusundaki çalışmaları da sürüyor.

Üç yıl süreyle, dışarıya, 1 000'er öğrenci gönderdik; bu yıl, 3 000 öğrenci daha gönderme kararındayız. 2000 yılına kadar, bir taraftan ülke içinde bir taraftan ülke dışında, üç önemli olayı yapma durumundayız. Birincisi, öğretim üyesi yetiştirmek. Şu andaki mevcut üniversitelerimizde, 30 öğrenciye 1 öğretim üyesi düşmektedir. Dünya standardı bunun yarısıdır. Bu hesapla, hiç üniversite açılmasa bile, bugünkü üniversitelerimizin, 2000 yılında, 30 bin öğretim üyesine ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, ilkönce, mevcut üniversitelerimize öğretim üyesi yetiştirme...

İkincisi: 37 kampus, halen, ülke içinde inşaat halindedir. Bunların inşaatlarının bir an önce tamamlanıp laboratuvar, sınıf ve fizikî mekân ihtiyaçları karşılandıktan sonra, yeni üniversitelerin açılmasında fayda olacaktır. Dolayısıyla, bu konu, esasen üç dört sene önce, Yüksek Öğretim Kurulunda bir makro plana bağlanmıştır; 2020 yılına kadar, Türkiye'de, ilin sosyal ve ekonomik gelişmişliği, ilde yetişen öğrenci miktarı, ildeki eğitim kurumları sayısı vesaire gibi bazı objektif kriterlere göre bir plan yapılmıştır. Eğer, Türkiye, yeni üniversiteler açacaksa, mutlaka, bu plandaki objektif kriterler dikkate alınmak suretiyle ve mutlaka, altyapısı ve öğretim üyesi hazırlandıktan sonra yeni üniversite açmalıdır.

Dolayısıyla, nasıl bir teklif gelirse gelsin, bizim, Millî Eğitim Bakanlığı olarak Yüce Meclisten arzımız, mevcut üniversitelerimizin öğretim üyesi ve altyapısı tamamlanmadan ve belirli objektif kriterler ölçüsü şeklindeki makro plan ve oradaki objektif kriterler dikkate alınmadan yeni üniversite yapılmasının, açılmasının ülkenin yükseköğretimine bir faydası olmayacağı görüşündedir.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – (10/162), (10/163), (10/164) ve (10/175) esas numaralı Meclis araştırması, (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması ve (8/10) esas numaralı genel görüşme önergelerinin görüşme günleri ile çalışma süresine ve 15.4.1997 Salı ve 16.4.1997 Çarşamba günleri Türkiye BüyükMillet Meclisinin çalışmalarına ara vermesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

No:62 2.4.1997

Danışma Kurulu Önerisi:

Danışma Kurulunun 2.4.1997 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Salih Kapusuz Murat Başesgioğlu

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Ali Rıza Gönül Hikmet Uluğbay

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Önder Sav

CHP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 132 nci sırasında yer alan (10/162), 133 üncü sırasında yer alan (10/163), 134 üncü sırasında yer alan (10/164) ve 146 ncı sırasında yer alan (10/175) esas numaralı TPAO adlı tankerde meydana gelen yangın ve Boğazlardan geçen gemilerin oluşturduğu tehlikeler konusundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 22.4.1997 salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.

2. Genel Kurulun 1.4.1997 tarihli 75 inci Birleşiminde okunmuş bulunan Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu hakkındaki (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 24.4.1997 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

3. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 145 inci sırasında yer alan, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkileri konusundaki (8/10) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 24.4.1997 Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

4. 15.4.1997 Salı ve 16.4.1997 Çarşamba günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına ara verilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, öneri, Danışma Kurulu önerisi. Herhalde bir söz talebi yok.

Öneriyi tekrar okutacağım; ayrı ayrı oylayacağım.

Öneriler:

1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 132 nci sırasında yer alan (10/162), 133 üncü sırasında yer alan (10/163), 134 üncü sırasında yer alan (10/164) ve 146 ncı sırasında yer alan (10/175) esas numaralı TPAO adlı tankerde meydana gelen yangın ve Boğazlardan geçen gemilerin oluşturduğu tehlikeler kosundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 22.4.1997 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İkinci öneriyi okutuyorum:

2. Genel Kurulun 1.4.1997 tarihli 75 inci Birleşiminde okunmuş bulunan Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu hakkındaki (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 24.4.1997 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim tespit edelim_ Sayın Çakan, Sayın Bedük_

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, ilk biz istedik; yazmıyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim bakıyoruz_ Onları yazdılar efendim, yazdılar.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ilk biz ayağa kalktık; bizi görmüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, sizi bu salonda görmemek mümkün mü?! Gördük ve yazdık efendim.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, bizden başka söz isteyen olmadı. Siz, bizden sonra söz isteyenlere söz veriyorsunuz, bizim ismimizi yazmıyorsunuz.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Sayın Başkan, bu hiç yakışmıyor. Bir kişi söz istiyor; siz, adam söz istemeden söz veriyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim, zatıâlinizin tavrını, ben, size yakıştıramadım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arka tarafa da bakıyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Efendim, arkadaşlarımızın yaptığı tespite göre, Sayın Gözlükaya, Sayın Başesgioğlu, Sayın Çakan, Sayın Ersümer_

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Nerede Başesgioğlu?

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Murat Başesgioğlu nerede?.. Yok burada.

BAŞKAN – Başesgioğlu efendim_

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Yapmayın Allahaşkına!

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Söz isteyen adama söz vermiyorsunuz; olmayan adama söz veriyorsunuz.

BAŞKAN – Yanlış yazmışlar.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başesgioğlu burada yok Sayın Başkan. Sayın Mehmet Gözlükaya'yı en başa yazmışlar.

BAŞKAN – Efendim, zatıâliniz yazılı Sayın Çakan...

ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başesgioğlu yok. Nasıl yazıyorsunuz Sayın Başkan.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Murat Başesgioğlu yok, bir yanlışlığı düzeltmek için söylüyorum...

BAŞKAN – Zatıâliniz yazılı efendim... Yanlış yazılmış.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Murat Başesgioğlu şu anda salonda yok. Hayalî yazıyorsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, sileriz...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) –Hayalî yazıyorsunuz Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, hayalî değil... Arkadaşlar, Sayın Mızrak ile... (ANAP sıralarından gürültüler) Efendim, Sayın Mızrak ile...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Tekrar okur musunuz.

BAŞKAN – Okuyayım:

Sayın Gözlükaya... "Sayın Başesgioğlu yok" dediniz, çiziyorum efendim...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başesgioğlu yerine Sayın Cumhur Ersümer söz istedi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ersümer var efendim... (ANAP sıralarından gürültüler)

Sayın Gözlükaya, Sayın Çakan, Sayın Ersümer, Sayın Bedük, Sayın Kapusuz, Sayın Sıddık Altay, Sayın Dumankaya, Sayın Ahmet Alkan, Sayın Yıldırım Aktürk, Sayın Nabi Poyraz.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Sayın Başkan vazgeçtim.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de, bu adaletsiz sözden vazgeçtim.

NABİ POYRAZ (Ordu) – Hiç kimse söz istemeden biz istedik. Her oturumda bu tarafgirliğinizi yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Poyraz!... Sayın Poyraz!... Yani, sırf bir şey söylemek için söylüyorsanız önemli değil, söyleyin...

NABİ POYRAZ (Ordu) – Hayır efendim... Hiç kimse söz istemeden biz istedik. Her oturumda aynı şeyi yapıyorsunuz... Ayıp!..

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) – Yıldırım Aktürk'ü de unuttunuz, önce o söz istedi...

BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu yok dediniz, Sayın Sülün mü vardı orada?..

KÂTİP ÜYE ALİ GÜNAYDIN (Konya) – Cumhur Bey efendim, Başesgioğlu'nun yerine Cumhur Ersümer Beyefendi... Orada isim karıştırması oldu.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Enis Sülün de ilk söz isteyenlerden...

BAŞKAN – Sayın Sülün'ü de yazdık efendim.

3 üncü öneriyi okutuyorum:

3. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 145 inci sırasında yer alan, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri konusundaki (8/10) Esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 24.4.1997 Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

4 üncü öneriyi okutuyorum:

4. 15.4.1997 Salı, 16.4.1997 Çarşamba günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına ara verilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu(1/215) (S.Sayısı : 23)

BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz

Komisyon hazır mı? Komisyon hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

2. – Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/588) (S. Sayısı : 273) (1)

BAŞKAN – Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, 1 inci maddenin oylanmasında kalmıştık. Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Olur; ararız efendim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Görmüyor musunuz; karar yetersayısı var.

BAŞKAN – Efendim, karar yetersayısının bulunup bulunmadığını aramamızı istiyorlar. Ararız efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, arkadaşlar nereye gidiyorlar?

BAŞKAN – Efendim, biraz sonra oylama var.

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, sonra da, karar yetersayısı istiyoruz diye kızıyorsunuz!

BAŞKAN – Efendim, üzülmeyin, yani, öyle bir an gelir ki, biz de, Divan olarak sessizce bırakır gideriz buradan; iş oraya geliyor.

Sayın milletvekilleri, tasarıyı müzakere edeceğiz.

Şimdi, 2 nci maddeyi okutacağım; ancak, 2 nci madde epeyce uzun bir madde, aşağı yukarı 4 sayfa; izniniz olursa, Divan Üyemiz oturduğu yerden okusun; bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun okuyun efendim.

MADDE 2. – 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (B) ve (C) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“B) Değer tespiti

Özelleştirme Programına alınan kuruluşların değer tespiti çalışmaları bu Kanuna göre idarede oluşturulan değer tespit komisyonları tarafından yürütülür.

a) Değer Tespit Komisyonunun Teşkili :

Özelleştirilecek kuruluşun özelleştirme işlemlerinden sorumlu proje grup başkanının başkanlığında, özelleştirilecek kuruluşun işlemlerinden sorumlu proje grup başkanlığında görevli bir uzman, Proje Değerlendirme ve Hazırlık Daire Başkanı veya bu dairede görevli bir uzman, Sermaye Piyasaları Daire Başkanı veya bu dairede görevli bir uzman ile gayrimenkul işlemlerinden sorumlu Proje Grup Başkanı veya bu grup başkanlığında görevli bir uzman olmak üzere beş üyeden oluşur. Komisyon İdare Başkanının teklifi ve Başbakanın onayı ile göreve başlar. Komisyonda, yukarıda adı geçen birimlerde görevli olmak kaydı ile aynı sayıda ve aynı usulle yedek üye görevlendirilir.

b) Komisyonun Çalışması :

Komisyon, üye tamsayısı ile toplanır ve salt çoğunlukla karar verir. Kararlarda çekimser kalınamaz. Komisyonca gerekli görüldüğü takdirde, değer tespit çalışmalarına yardımcı olmak üzere ve kararlara katılmamak şartıyla idare tarafından yeteri kadar yerli ve/veya yabancı danışman görevlendirilebilir.

c) Komisyonun Görevleri :

“Komisyon; değer tespit çalışmalarını, özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınaî, ticarî ve sosyal tesisler, makine araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, vasıfları ve hali hazır durumları, senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan; indirgenmiş nakit akımları (net bugünkü değer), defter değeri, net aktif değeri, amortize edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az üçünü uygulamak suretiyle yürütür. Değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirilmesine ilişkin ihale sonuçlarının onaylanmasını müteakip idare tarafından kamuoyuna duyurulur. Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; değer tespiti işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından bu bentte belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.”

“C) İhale Komisyonlarının Oluşumu ile İhale Usul ve İşlemleri :

Bu maddenin (A) bendinde yer alan özelleştirme yöntemlerinin uygulanmasına ilişkin ihale işlemleri bu Kanuna göre oluşturulan ihale komisyonları tarafından yürütülür.

a) Komisyonun Teşkili :

Özelleştirilecek kuruluşun özelleştirme işlemlerinden sorumlu proje grubunun bağlı bulunduğu başkan yardımcısının başkanlığında, ilgili proje grup başkanı, bu projede görevli uzman, İhale Hizmetleri Daire Başkanı veya bu dairede görevli bir uzman ile hukuk müşavirliğinde görevli bir hukuk müşaviri veya avukat olmak üzere beş üyeden oluşur ve idare başkanının teklifi ve başbakanın onayı ile göreve başlar. Komisyonda yukarıda adı geçen birimlerde görevli olmak kaydı ile aynı sayıda ve aynı usulle yedek üye görevlendirilir.

b) Komisyonun Çalışması ve Görevleri :

Komisyon, üye tamsayısı ile toplanır ve salt çoğunlukla karar verir. Kararlarda çekimser kalınamaz. Karara muhalefet eden üye karşı oy gerekçesini kararın altına yazarak imzalamak zorundadır. Komisyon toplantıları ve teklif sahipleri ile yapılan her görüşme komisyon tarafından tutanakla tespit edilir. Tutanaklar komisyon üyeleri ve/veya hazır bulunan teklif sahipleri tarafından imzalanır.

c) İhale Usulleri :

İhaleler, kapalı teklif, pazarlık, açık artırma, belli istekliler arasında kapalı teklif usulü ile yapılır.

Kapalı teklif usulü: Kapalı teklif usulünde teklifler yazılı olarak alınır. Teklif mektubu, bir zarfa konulup kapatıldıktan sonra zarfın üzerine isteklinin adı, soyadı ve tebligata esas olarak göstereceği açık adresi yazılır. Zarfın yapıştırılan yeri istekli tarafından imzalanır veya mühürlenir. Bu zarf geçici teminata ait alındı veya banka teminat mektubu ve istenilen diğer belgelerle birlikte ikinci bir zarfa konularak kapatılır. Dış zarfın üzerine isteklinin adı ve soyadı ile açık adresi ve teklifin hangi işe ait olduğu yazılır. Teklif mektuplarının istekli tarafından imzalanması ve bu mektuplarda şartname ve eklerinin tamamen okunup kabul edildiğinin belirtilmesi, teklif edilen fiyatın rakam ve yazı ile açık olarak yazılması zorunludur. Bunlardan herhangi birine uygun olmayan veya üzerinde kazıntı, silinti veya düzeltme bulunan teklifler reddolunarak hiç yapılmamış sayılır. Teklifler ilanda belirtilen tarih ve saate kadar sıra numaralı alındılar karşılığında idareye verilir. Diğer hususlar ihale şartnamesinde belirtilir. Verilen teklifler herhangi bir sebeple geri alınamaz. Tekliflerin belirlenen tarih ve saatte açılması sonucu, kaç teklif verilmiş olduğu bir tutanakla belirtildikten sonra dış zarflar hazır bulunan istekliler önünde alınış sırasına göre açılarak, istenilen belgelerin ve geçici teminatın tam olarak verilmiş olup olmadığı aranır. Dış zarfın üzerindeki alındı sıra numarası iç zarfın üzerine de yazılır. Belgeleri ile teminatı usulüne uygun ve tam olmayan isteklilerin teklif mektubunu taşıyan iç zarfları açılmayarak başkaca işleme konulmadan, diğer belgelerle birlikte kendilerine veya vekillerine iade olunur. Bunlar ihaleye katılamazlar. Teklif mektuplarını taşıyan iç zarflar açılmadan önce, ihaleye katılacaklardan başkası ihale odasından çıkarılır. Bundan sonra zarflar numara sırası ile açılarak, teklifler komisyon başkanı tarafından okunur veya okutulur ve bir listesi yapılır. Bu liste komisyon başkanı ve üyeleri tarafından imzalanır. Şartnameye uymayan veya başka şartlar taşıyan teklif mektupları kabul edilmez. Birkaç istekli tarafından aynı fiyat teklif edildiği ve bunların da uygun olduğu anlaşıldığı takdirde, bu oturumda aynı teklifte bulunan isteklilerin hazır olması halinde, bu isteklilerden ikinci bir yazılı teklif alınır ve bu işlem eşitlik bozuluncaya kadar sürdürülür. Kapalı teklif usulü ile yapılan ihalelerde, istekli çıkmadığı veya teklif komisyonu uygun görülmediği takdirde, yeniden aynı usulle ihale açılır veya komisyonca kamu yararı görüldüğü takdirde, ihale pazarlık ya da açık artırma usulü ile sonuçlandırılır.

Pazarlık usulü : İhalelere birden fazla teklif sahibinden kapalı zarf içerisinde teklif almak şartıyla başlanabilir. Teklif sahipleri ile birden fazla pazarlık görüşmesi yapılabilir. Pazarlık görüşmeleri teklif sahipleri ile ayrı ayrı yapılır. Pazarlık görüşmelerinin, ihalenin herhangi bir aşamasında pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahipleri ile müştereken yapılmasına komisyonca karar verilebilir. Komisyonca, pazarlık görüşmeleri sırasında ortaya çıkabilecek yeni durumlar karşısında, rekabete engel teşkil etmemek, ihale ilanında ve/veya şartnamede yer alan hususlara aykırı olmamak ve pazarlık görüşmelerine devam edilen teklif sahiplerine eşit olarak uygulanmak kaydı ile yeni esaslar belirlenebilir. Komisyonca gerekli görüldüğü takdirde ihale, pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile açık artırma suretiyle sonuçlandırılabilir.Bu husus ilanda ve/veya şartnamede belirtilir. Görüşmeler komisyon tarafından bir tutanakla tespit edilir, tutanak komisyon üyeleri ve teklif sahiplerince imzalanır.

Açık artırma usulü: Açık artırma usulü ile yapılan ihalelere, istenilen teminatı vermiş ve ihale ilanında, ihaleye katılabilmek için belirtilen gerekli şartları yerine getirmiş oldukları komisyonca tespit edilen teklif sahipleri katılabilirler. İstenilen ilk değer ile açık artırmanın her aşamasında verilecek tekliflerde asgarî artırılabilecek miktar komisyonca belirlenir. Açık artırmanın süresi komisyonca belirlenerek açık artırmaya başlanılmadan önce hazır bulunan teklif sahiplerine duyurulur. Komisyonca gerekli görülen hallerde süre bir defaya mahsus olmak ve en çok önceki sürenin yarısını geçmemek üzere artırılabilir.Bu işlemler ve komisyonca belirlenecek teklif verme sırası teklif sahiplerinin huzurunda komisyonca bir tutanakla tespit edilir. Teklif sahipleri tarafından, açık artırmaya esas alınacak ilk değer kadar veya bu değerin üzerinde teklif yapıldığı takdirde açık artırmaya devam olunur. Teklif sahipleri bir önceki teklifi artırmak suretiyle yeni tekliflerde bulunurlar. Bu suretle yapılan açık artırmada yeni bir teklif gelmezse komisyon başkanı son teklif üzerinden ihalenin bitirileceğini duyurur ve bu duyuru üç kez yapılır. Buna rağmen teklif gelmemesi halinde açık artırmaya son verilir. Açık artırmaya ilişkin işlemler tutanakla tespit edilir. Tutanak komisyon üyeleri ve teklif sahiplerince imzalanır.

Belirli istekliler arasında kapalı teklif usulü : Yapılan en az iki ihale sonucunda, uygulanan ihale usulleri ile sonuç alınamadığının tespiti halinde, kurulun onayı alınmak kaydı ile özelleştirilecek kuruluşun millî ve bölgesel ekonomiye katkısı, oluşabilecek tekelci yapının önlenmesi, istihdamın korunması veya artırılması, teknolojik yenilik ve yatırım taahhüdü faktörlerinin kısmen veya tamamen varlığı halinde teknik veya mesleki yeterlik, malî güç veya yönetim, sorumluluk ve yetkilerini üstlenebilecek ortak girişim ile birlikte mülkiyetin yaygınlığını amaçlayan ortaklık yapısına sahip olma niteliklerini haiz istekli ya da isteklilerden kapalı teklif alınarak uygulanır. Tek istekliden teklif alınması durumunda ihaleye pazarlık usulü ile birden fazla istekliden teklif alınması durumunda ise açık artırma usulü ile devam olunur.

d) Varlık satışı suretiyle yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde: Kapalı teklif, pazarlık ve açık artırma usullerinden birisi uygulanır. Hangi usulün uygulanacağına varlığın niteliği ve değer tespit sonuçları dikkate alınarak idarece karar verilir. Kapalı teklif usulü ile gerçekleştirilecek ihalelerde, tekliflerin alınmasından sonra değer tespit sonuçları ve alınan teklifler dikkate alınarak pazarlık veya açık artırma usulü ile ihaleye devam edilmesine komisyonca karar verilebilir. Hisselerin blok satışı suretiyle yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde pazarlık usulü uygulanır.

e) Satış yöntemi dışındaki yöntemlerle yapılan özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde, özelleştirilecek kuruluşa ait varlığın niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, yapısı, hukukî durumu ile değer tespit sonuçları dikkate alınarak pazarlık veya açık artırma usullerinden idarece belirlenecek usul uygulanır.

f) Hisselerin yurt içi ve yurt dışında halka arz, borsada satış, menkul kıymetler yatırım fonları veya menkul kıymetler yatırım ortaklıklarına satış suretiyle özelleştirilmeleri sermaye piyasası mevzuatına tabidir.

g) Danışman seçimine ilişkin ihalelerde, ihale konusu işin niteliğine ve sektörün özelliğine göre idarece yapılan araştırmalar sonucu, deneyim ve nitelikleri de dikkate alınarak, tespit edilen en az üç danışmandan yazılı teklif alınmak suretiyle pazarlık usulü uygulanır. İhale idare başkanının onayı ile kesinleşir. Danışman seçimine ilişkin ihale komisyonu; Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanlığının bağlı olduğu başkan yardımcısının başkanlığında, Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanı, bu dairede görevli bir uzman, danışmanlık hizmetine konu olan projeden sorumlu grup başkanı veya daire başkanı veya bu birimlerde görevli bir uzman ve hukuk müşavirliğinde görevli bir avukat olmak üzere beş üyeden oluşur. Komisyonda aynı sayıda ve aynı usulle yedek üye görevlendirilir. Bu komisyon idare başkanının onayı ile göreve başlar.

İhale işlemleri sonucunda ihale komisyonunca verilen kararlar idare tarafından kurulun onayına sunulur (Danışman seçimine ilişkin ihale sonuçları hariç) ve sonuçlar kurulun onayını müteakip kamuoyuna duyurulur. Özelleştirme programındaki kuruluşun özelleştirme işlemlerini bu Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrasına istinaden yürütmesi durumunda; ihale işlemleri, ilgili kuruluşun karar almaya yetkili organlarının kararı ile kuruluş ita amirinin başkanlığında oluşturulacak komisyon tarafından yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır. İhale sonuçları kurul tarafından onaylanır.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hacaloğlu, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Mızrak, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Temizel söz istemişlerdir.

İzninizle, Sayın Temizel, Sayın Mızrak, zannediyorum Kırıkkale'de, yetişmeyi de arzu ediyor; ben, sizi, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünden sonra davet edeceğim ve bekleteceğim ki, o arkadaşımız da yetişsin diye.

Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan Özelleştirme Yasasının bazı maddelerinin değişikliğine ilişkin yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, dün ve geçmişte de sık sık, özelleştirmenin, solun ideolojik değerlendirmesi, ideolojik yaklaşımı çerçevesinde aksadığı, solun, sosyal demokratların, sürekli olarak konuya ideolojik baktıkları ifade edilmiştir; Sayın Bakan böyle ifade etmiştir, belirli milletvekilleri sık sık bunu böyle ifade etmektedir. Sayın Bakan şu anda burada değil; ama, ben, Sayın Bakan ve -muhtemelen- temsil etmekte olduğu Hükümet ile partimiz arasındaki derin görüş farklılığını, dün Sayın Bakanın ifade ettiği bir cümle etrafında açıklamak istiyorum. Dün, Sayın Bakan "özelleştirme, bir malî dönüşümdür, malî reformdur" diye ifade ettiler. Hayır, biz öyle ifade etmiyoruz; biz diyoruz ki, özelleştirme, ekonomide ve sanayide yeniden yapılanma, rekabeti ve verimliliği artırma, sınaî mülkiyeti tabana yayma ve teknolojik iyileştirmeyi sağlamaktır. Eğer, siz, özelleştirmeyi, sadece, bir malî dönüşüm olarak alır, Türkiye'nin üretiminin kalelerini oluşturan o sanayi tesislerini, ömürlerinde bu tesisleri görmemiş olan bir avuç değerli malî analistler çerçevesinde, kendisi de bir finansmancı olan, bir bankacı olan Bakanın başkanlığında, oturup da,sadece bilançolar üzerinde, Hazineye ne kadar para aktarırım, bunlarla ne kadar kaynak yaratıp da Hazinenin açıklarını kapatırım mantığıyla özelleştirirseniz işte, o, ülke ekonomisini de, ülke sanayiini de çarpıtır ve çökertir. İşte, o, bir vurgundur. İşte, sizin yapmakta olduğunuz özelleştirme, gerçek anlamda Batı ekonomilerinde uygulaması yapılan, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından benimsenen özelleştirme değil, rant ekonomisinin uygulamacısı olan Doğru Yol Partisinin ve şimdi onun ortağı olan, o anlayışın önderliğini yapmakta olan Refah Partisinin anlayışıdır. Bu anlayış, sadece ve sadece bir avuç kesime, ya tekelleşme ya devletin sırtından kamu yararının sırtından, rant sağlama veyahut da ekonominin, sanayinin gelişmesine gerçekten büyük darbe vuracak bir süreci açar.

Evet, biz, özelleştirmeye belirli alanlarda varız, yeter ki o, sanayide yeniden yapılandırma sağlasın, yeter ki o, şu anda mevcut sanayi tesislerimizin, KİT'lerdeki sanayi tesislerimizin geri kalmış olan teknolojik yapılanmasına yeni bir güç katsın, yeni teknolojileri getirsin, yeni yatırım yapsın; ama, ne yazık ki, Refah-Doğru Yol Hükümetinin, Refahyolun böyle bir vizyonu yok, böyle bir kalkınma anlayışı yok.

1970'li yıllarda "ağır sanayiciyiz" diyen Sayın Başbakana soruyorum: Ey Sevgili Sayın Başbakanım, neredesin; eğer, gerçekten sanayileşmeden yanaysan, ağır sanayiden yanaysan, senin Bakanın burada, bu tesisleri -hiçbir şekilde yapılandırılmasını düşünmeden- sadece bir kaynak devri olarak ele alıyor ve sen de ona evet diyorsun. Bu, bu Hükümetin rant ekonomisi kulvarında çöküşünden başka bir anlam taşımamaktadır değerli arkadaşlarım. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, bugünlerde yoğun bir talan alanı açılmakta, elektrik enerjisinde, tesis ve dağıtım şebekeleri özelleştirilecek, ihalelere çıkılıyor. Türkiye'nin, enerji alanında, gerçekten, yoğun yatırıma ihtiyacı var. Eksiklik, yeni tesistir, yeni santraldır, yeni dağıtım şebekeleridir; eksiklik, yeni enerji üretim tesisleridir. Bilinmektedir ki, yıllardır özel sektörün önüne açılan bütün alanlara rağmen, Türkiye'de özel sektör enerjiye yatırım yapmamaktadır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yerli veya yabancı özel şirketlerin yap-işlet, yap-işlet-devret modelleriyle enerji üretmesinden ve bunu devletin iletim şebekesine devretmesinden yanayız; yeter ki gelsinler, yeter ki bu kamusal hizmet amaçlı, çok temel nitelikli, stratejik sektörde yatırım yapsınlar. Hayır; Doğru Yol'un yaptığı bu değil, Doğru Yol'un tercihi bu değil. Doğru Yolun amacı, şu anda eksik olan enerji üretimimizde gelecekteki darboğazı kapatmak değil. Peki, nedir; hazır tesisleri, yıllardır, kamunun, toplumun vergileriyle, yurttaşlarımızın vergileriyle kurulmuş olan tesisleri peşkeş çekmek, ona buna devretmek, yani mülkiyeti değiştirmek. Bugün ihtiyaç, enerji sektöründe mülkiyet değiştirmek değil; yerlisiyle, özeliyle, kamusuyla yeni yatırım yapmaktır.

Ancak, ne yazık ki -biraz evvel belirttiğim gibi- başını kuma sokmuş olan, gömmüş olan Refahyol Hükümeti gerçeği görememekte ve rant sermayesi tarafından kuşatılmış olan bu Hükümet, hem enerji alanında hem sanayileşme sürecinde Türkiye'yi bir çıkmaza taşımaktadır.

Sık sık bu kürsüden söylendi; bildiğiniz gibi, enerji tesislerimizden 12 santralımızın işletme hakkı 1,660 milyar dolar, 1,7 milyar dolar karşılığında 20 yıllığına devredilecek. 20 yılda zaten o tesislerin ekonomik ömürleri de bitecek. Oysa, değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bu 12 santralın 1996 yılı kârı, 758 milyon dolardır; yani, iki yıl içerisinde, bunların devir bedellerinin tümü, kârla karşılanacaktır. Şimdi, böyle bir olay dünyada görülebilir mi?! Kalkmışız, burada, ihale yöntemlerinden bahsediyoruz; bu, ne tür bir ihaledir; burada belirtilen, hangi ihale yöntemine girmektedir, hangi değerlendirme yöntemine girmektedir; şunu anlayan, bilen varsa... Burada mevcut olmayan, biraz evvel mevcut olup da bu konuları önemsemeyen; ama, milliyetçilik bayrağını zamanı gelince elinden bırakmayan Doğru Yol Partili milletvekillerine soruyorum; nerede bunun milliyetçiliği, nerede buradaki kamu yararını koruma anlayışı?! İşletme hakkı...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Burada, dikkatli konuşursanız iyi olur!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Ben, nasıl konuştuğumu biliyorum Sayın Grup Başkanvekili.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ama, böyle konuşamazsın; bizim milliyetçiliğimizle ilgili bir şey söyleyemezsin!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Söylerim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Hayır!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Varsa, yanıt verirsiniz; varsa, yanıt verirsiniz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ne alakası var?!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Burada, kimse popülizm yapmasın.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sen yapıyorsun; biz, niye yapalım!..

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – İşletme hakkı devir bedeli... Bakınız, Kabinenin üyesi Sayın Bakan "efendim, böyle değerlendirme yapmayınız, bu aldatmaca olur. Evet, ihaleyi alan şirket, iki yılda, devir bedeli için ödeyeceği parayı kazanacak; onsekiz yılda, her yıl, o kadar parayı cebine koyacak -bunu kabul ediyor- ama, yanlış değerlendiriyorsunuz; çünkü, biz, eğer, devir bedelini yüksek tutarsak, o zaman, o firmalar, elektrik enerjisi tarife fiyatını da o kadar yüksek tutarlar" diyor. Peki, değerli arkadaşlarım, bizim, burada, bu kadar tartışmakta olduğumuz bu ihale yöntemi, kamunun bu tesisleri ihale edilirken, bu kamusal mal üzerindeki fiyatın üstünü, altını, uygun fiyatını belirlemeye yönelik bir yöntem geliştirmiyor mu; hangi anlayıştır bu, kim kimi kandırıyor, bunun arkasında hangi oyun yatıyor, o dosyaların içerisinde neler var; bu millet öğrenmek istiyor.

Değerli arkadaşlarım, esasında, maddenin ayrıntılarına ilişkin söyleyeceğim şeyler de vardı; ama, hemen şunu belirteyim: Yüksek enflasyon altında, yüzde 70'ler düzeyindeki enflasyon altında, sizin, buraya yazmış olduğunuz "indirgenmiş nakit akımları, defter değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, tasfiye değeri..." Bunları, geleceğe yönelik hangi enflasyon oranlarını dikkate alarak hesaplayacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – 1 dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Hangi gerçekçi kestirimler yaparak saptayacaksınız da discount edeceksiniz; mümkün müdür bu? Yüzde 70'ler düzeyindeki enflasyonu kim kestirebiliyor; şu anda, yüzde 70'lerin üstünde... Böyle bir ortamda, gelecek 20 yıla yönelik discount oranlarını, faiz oranlarını saptayacaksınız, onun üzerinden bu yöntemlerle bedel saptadık diyeceksiniz ve kamu yararını koruyacaksınız (!)

İkinci konu, evet, ihalede açıklık. Değerli arkadaşlarım, o ihaleleri, sadece televizyonlarda yayınlamakla ihalede açıklık sağlanmaz. Burada, kamu yararı söz konusudur; o nedenle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hem ihale komisyonlarında hem de değerlendirme komisyonlarında malî müşavirlerin, yeminli malî murakıplar odasının ve ilgili meslek odalarının, kamusal nitelikli bu kuruluşların, o komisyonlarda yer almasını gerekli görüyoruz; ancak öylelikle şeffaflık sağlanır, öylelikle kamu yararının denetimi sağlanır.

Bu duygularla, üyelerimizin, Türkiye Parlamentosunun, bu kritik süreçte, kamu yararına yönelik en üstün duyarlılığı göstereceğine olan inancımı yine de yitirmek istemediğimi belirtiyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce size bir yazı okumak istiyorum, daha doğrusu bir yazıdan bir paragraf okumak istiyorum.

"Anayasa Mahkemesince iptal olunan kanun hükümlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin tasarı ve tekliflerle, Cumhurbaşkanınca Anayasaya aykırılık gerekçesine dayanılarak geri gönderilen kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin ve İçtüzükte sayılan konularla ve anayasal kurumlarla ilgili tasarı ve tekliflerin özellikle aslî komisyon olarak, bazı zorunlu durumlarda da talî komisyon olarak, ancak, her halükârda görüşünüz alınmak üzere Anayasa Komisyonuna havalesi Başkanlığımızca da uygun görülmektedir.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı"

Muhatap, Anayasa Komisyonu Başkanlığı.

Değerli arkadaşlar, bizim ısrarla söylediğimiz bir şey var. İçeriğine katılmıyor olsak bile, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yasaları, Anayasaya uygun olarak yapmasını istiyoruz. İçeriğine katılmamız şart değil, zaten herkes yasaların içeriğine katılıyor olsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tek parti olurdu, birden fazla parti olmasına gerek kalmazdı. Ancak, bir yasanın, hiç değilse Anayasaya uygun olarak yapılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasaya uygun yasa yapma konusunda özürlü hale düşülmemesi, zannediyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinde herkesin dileği.

Görüştüğünüz yasa tasarısı, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, ortaya çıkmış bir boşluğun doldurulmasına yönelik. Peki, bu konuda Anayasa Komisyonunun hiç değilse Anayasaya uygunluk açısından bir görüşünün alınması gerekmez miydi? Ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, çıkmış, bunun, bundan sonra "her halükârda esas komisyon olmasa bile talî komisyon olarak görüşünün alınacağını" bildirmiş, bunu yine almamışız, yine atlamışız; sonuçta Anayasaya uygun bir düzenleme yapamıyoruz.

Bilmiyorum Sayın Başkan, bu sunuş sırasında, siz, Başkanlık Divanında mı bulunuyordunuz; ama, Başkanlık Divanında, sunuşlar kısmında bu da sunulduğuna göre, demek ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu sunuştan haberdar olmaması kesin olarak düşünülemez.

Değerli arkadaşlar, 273 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz aldım.

Yalnız, biraz önce, Başkanlık Divanından kanun tasarısının 2 nci maddesi okundu, saat tuttum, tam 23 dakika sürdü.

Sayın Başkan, okunması 23 dakika süren bir maddenin eleştirisi için 10 dakika ayrılmasını hakkaniyetle bağdaştırıyor musunuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu kadarlık bir süre içerisinde, böyle bir maddeye katkıda bulunacağını düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Temizel, soru tevcih buyurduğunuz için ifade edeyim -sürenizi de durdurdum- o madde, doğrudur, uzun yazılmış bir maddedir. O, kanun tasarısının kendi içerisindeki tekniğidir, onu tabiî biz bilemeyiz Başkanlık olarak; ama, şunu ifade edeyim; 5 tane grubumuz 50 dakika konuşacak, Komisyon ve Hükümet 20 dakika, iki sayın üye 10 dakika konuşacak, toplam 80 dakika; yani, bu madde için 80 dakikamız var; yeter ki iyi kullanabilelim.

Buyurun efendim.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Efendim, keşke, konuşanların hepsi birbirlerinin eksikliklerini tamamlayarak eleştirseler, belki, dediğiniz 80 dakika yeterli olabilir; ama, hiç kimse, oturup da böyle bir işbölümü içerisinde eleştiri hazırlamıyor.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra bu konuya geleceğim; yani, böyle bir madde düzenlenmesinin ne dereceye kadar, yasalar açısından veya şeklî yasa açısından ve Anayasaya aykırılığı açısından doğru olup olmadığına; ama, özellikle şimdi, içerik olarak birkaç konuya değinmek istiyorum.

Hepinizin bildiği gibi, bu yasa tasarısı, 4046 sayılı Yasaya 4107 sayılı Yasayla; yani, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili yasada bu yasaya atıfta bulunulması nedeniyle Anayasa Mahkemesinin gündemine geldi. 4107 sayılı Yasanın 2 nci maddesiyle getirilen düzenlemelerle, yasa kapsamındaki özelleştirmelerin, 4046 sayılı Yasayla, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yürütülüp sonuçlandırılacağı hükme bağlanmış, işte bu yollama nedeniyle de, Anayasa Mahkemesi, 4046 sayılı Yasanın 18/c maddesini incelemiş ve Anayasanın 7 nci maddesine aykırı bularak iptal etmiş.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi, özelleştirmeye ilişkin yasaları ısrarla neden iptal ediyor? Bu, Anayasa Mahkemesinin özelleştirmeye karşı bir tavır almasından, kesin olarak kaynaklanmıyor. Bu, Anayasamızda özelleştirmenin ayrı olarak düzenlenmemesinden de kaynaklanmıyor. "Kamulaştırmaya ilişkin hükümler Anayasada var, özelleştirmeye ilişkin hükümler Anayasada yok, o nedenle de Anayasa Mahkemesi özelleştirmeyle ilgili hükümleri sürekli iptal ediyor" demek mümkün değil. Eğer, Anayasamızda kamulaştırmaya ilişkin hükümler varsa, o takdirde, bunun tersi olan özelleştirmeye de olanak tanındığını, Anayasa Mahkemesi, kararlarında çok net olarak belirtir; yani, özelleştirmeye karşı değildir.

Biz de, Demokratik Sol Parti olarak, özelleştirmeye karşı olmadığımızı söylüyoruz. Ekonomi neyi gerektiriyorsa, ekonomiyi yönetme durumunda olanlar onu yaparlar. Özelleştirme gerekiyorsa özelleştirmeyi yaparlar, kamulaştırma veya devletleştirme gerekiyorsa da onu yaparlar. Dolayısıyla "özelleştirme kesin olarak yapılamaz, sadece kamulaştırma yapılması gerekir" diye bir tavrı kesin olarak takınmadığımızı burada bir defa daha belirtmek istiyorum. Dolayısıyla, burada, Anayasa Mahkemesince neden ısrarla özelleştirme yasalarının iptal edildiği konusuna bir açıklık getirmek gerekir diye düşünüyorum; çünkü, neden iptal edildiği konusunu, zannediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kimse açıklıkla dile getirmiyor veya herkes birbirine soruyor "neden iptal ediliyor" diye.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi en son kararında da çok net olarak diyor ki: "Anayasada özelleştirmenin öngörülmemiş olması, yasa koyucunun bu konuda düzenleme yapmasını engellemez. Bu durumda, yasama organı, ekonomik gereklilik ve yarar olan hallerde, Anayasa ilkelerine ve kurallarına bağlı kalarak..." Demek ki, ne olacakmış; Anayasa ilkelerine ve kurallarına bağlı kalarak, kamu varlıklarının özelleştirilmesi konusunda yasal düzenleme yapabilir.

Özelleştirme konusunda yasal düzenleme, Anayasa kurallarına bağlı kalarak yapıldığı takdirde, Anayasa Mahkemesinin buna herhangi bir itirazı da, demek ki olmayacak.

4107 sayılı Yasa Anayasa Mahkemesince tamamen iptal edilmedi, dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi Telekomun özelleştirilmesine izin verdi diye gerçekten Türkiye'de bir bayram havası estirildi.

Anayasa Mahkemesi Telekomun özelleştirilmesine neden karşı olsun? Ama, özelleştirilirken uyulacak ilkeler konusunda, eğer kamu yararını sağlayacak düzenlemeler Anayasaya aykırıysa, zaten, o maddelere atıfta bulunulan madde iptal edilmek suretiyle, bunu engellemiş olur. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi, satışı sağlayacak olan 18 inci maddenin (c) bendini iptal etmişse; demek ki, bu çerçevede, bu maddeye dayanarak Telekomun özelleştirilmesini, siz, zaten, yapamazsınız demiş. Şimdi, buna dayanarak, yeni bir düzenleme önünüze geliyor.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinin 18 inci maddenin (c) bendini iptal etmesinin nedenini, size, Anayasa Mahkemesi kararından net olarak okumak istiyorum. Anayasa Mahkemesi kararında "ihale usulleri, kamu idarelerinin satacağı mal ya da gördürdüğü işlerde rekabet koşulları içerisinde, en uygun teklifin oluşturulmasını gerçekleştirecek yöntemlerdir. Bu nedenle -özellikle buraya dikkatinizi çekiyorum değerli arkadaşlar- yanlız, yöntem türlerinin belirlenmesi değil, durum ve konuma göre, hangilerinin uygulanacağının da açıkça saptanması gerekir" deniliyor. Yani, Anayasa Mahkemesi diyor ki, siz, ihale yöntemlerini alt alta sıralarsanız, bu, bu ihalenin kamu yararını gerçekleştirecek şekilde yapılmasını sağlamaz. O zaman, hangi kamu iktisadî teşebbüsünü hangi yöntemle satacağınızı veya hangi kamu malını hangi değerde olursa hangi yönteme göre satacağınızı, bu ihale usullerinden herhangi birisine göre yapılmadığı takdirde, hangi usule geçeceğinizi açık açık belirtmeniz gerekir; yani, kısacası, durum ve konuma göre hangilerinin uygulanacağını açıkça göstermezseniz, işte, bu, Anayasaya aykırı olur diyor. Bu durumda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken de, bu özelleştirme sırasında, hangi durum ve konuma göre hangi ihale usulünü uygulayacağını belirlemekten ibaret. Bunu belirlediğiniz takdirde, Anayasaya aykırı bir düzenleme yapmazsınız. Peki, getirdiğiniz düzenlemeyle, bunu sağlıyor musunuz?..

Değerli arkadaşlar, çok net olarak, yapılan düzenlemeye baktığımızda, Anayasa Mahkemesinin, bu, iptal nedenine uygun bir düzenlemenin olmadığını görüyorsunuz. Biraz önce söyledim; okunması, aşağı yukarı 22 dakika süren, 150 satırlık bir kanun maddesi düzenlemesiyle, bütün ihale usullerini alt alta yazmak, kısacası, 2886 sayılı Yasanın ilgili hükümlerini toplu halde buraya kopyalamak suretiyle Anayasa Mahkemesinin kararından kaçılmaya başlanmış; ama, bundan kaçılmaz, kaçılması mümkün değil. Dolayısıyla, böyle bir düzenleme yapıldığı takdirde, kesin olarak, olay, yine Anayasa Mahkemesine gider ve oradan döner...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYE TEMİZEL (Devamla) – Hukuk sistemimiz ve Anayasamız, nasıl özel mülkiyeti koruyorsa, aynı şekilde kamu mülkiyetini de korumak zorundadır. Kısacası, değişik...

BAŞKAN – Sayın Temizel, mikrofona ihtiyacınız var mı? Yoksa, ben...

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan; ama, biraz önce dediğim gibi...

BAŞKAN – Süreden şikâyetçisiniz...

Ben süre verdim efendim; buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yasa tasarısının daha içeriğine bile girmeden süre bitti değerli arkadaşlar; o nedenle, üzgünüm.

Özellikle iki konuya, hızla değinerek geçmek istiyorum.

Devletin alım ve satımlarını düzenlemek üzere, bizim, 2886 sayılı Yasamız var. Bu kanunu çıkarıp da size göstermemin temel nedeni bu. Bu yasa, 150 maddeden oluşuyor; bunun 80 maddesi de, işte bu tasarının bir tek maddesiyle düzenlemeye çalıştığınız hükümlerden ibaret. Bu 80 madde, toplu halde, alt alta, ufak tefek değişikliklerle buraya yazılmıştır. Bu yazılma, 2886 sayılı Yasanın, kamu hukukunun ve kamu hakkının korunmasıyla ilgili olarak yapmış olduğu düzenlemelere bir yanıt getirmek için ortaya konulmuş bir sistematiktir; ama, buraya kopyalanması, kesin olarak, uygun bir düzenleme yapıldığı anlamına gelmez ve bu nedenle de, böyle bir düzenlemeyle böyle bir özelleştirme yapmanız kesin olarak mümkün olmaz.

Değerli arkadaşlar, size, yine, yasa tasarısından tek bir paragraf okumak istiyorum ayrıntılarına giremediğim için. "Varlık satışı suretiyle yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde -buna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum- kapalı teklif, pazarlık ve açık artırma usullerinden birisi uygulanır." Hangisi, ne zaman uygulanır? İşte, sorulan soru bu; hangisi, ne zaman uygulanır? Hangisi, hangi koşulda uygulanmazsa, bundan sonra hangisi gelir; bunu, belirtmek gerekir. "Hangi usulün uygulanacağına varlığın niteliği ve değer tespit sonuçları dikkate alınarak idarece karar verilir..."

Anayasa Mahkemesi, özellikle Anayasanın 7 nci maddesine atıfta bulunmak suretiyle "Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama yetkisini, kesin olarak başkasına devredemez; o nedenle de, böyle yetkilendirme maddelerini Anayasaya aykırı buluyorum" diyor. Siz, bunu, her koşulda idarece karar verilir diye her şeyi idareye bırakırsanız, yasa yapmış olmazsınız, yasama yetkisini devretmiş olursunuz. İşte, yasama yetkisinin devri bu nedenle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Temizel, son cümlenizi ifade buyurur musunuz...

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, yasa konusunda, süreler nedeniyle gerekli katkıda bulunma olanağımız da yok. Yalnız, yapılan düzenleme, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra ortaya çıkan boşluğu kesin olarak gidermiyor. 4107 sayılı Yasanın diğer maddelerinin yürürlükte olması, satışla ilgili olarak atıfta bulunulan maddelerin yürürlükten kaldırılması nedeniyle kesin olarak uygulanma olanağına sahip değil. Satışla ilgili yöntemleri, kamu yararını koruyacak şekilde sağlamadığınız sürece, bu yasaya dayanarak veya bu düzenlemeye dayanarak özelleştirme uygulaması yapma olanağı kesin olarak yoktur. Eğer, Parlamentonun, bu tartışmalar içerisinde bunu düzeltme olanağı varsa bu bir fırsattır. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinden dönecek bir yasa daha yapmış oluyorsunuz.

Bunu, bütün iyi niyetimizle söylediğimize inanmanızı diler, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Şahsım adına konuşabilir miyim?

BAŞKAN – Şahsınız adına... Sizi sıraya alırız; ama, sıra gelir mi gelmez mi bilemem.

ANAP Grubu adına, Recep Mızrak; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Özelleştime Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere, Anavatan Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme, son yıllarda, ülke ekonomisinin geliştirilmesinde, ekonomimizin sağlıklı bir şekilde çalışıp, üretimin artırılmasında, kamu gelirlerinin artırılarak kamu açığının azaltılmasında alınması gereken tedbirlerin arasında en önemlilerinden birisidir. Özelleştirme, esas itibariyle, bugün, 40 civarındaki Kamu İktisadî Teşebbüsümüz ve bunların iştirakleri ve müesseseleri şeklinde 300'ün üzerindeki kamu ağırlıklı sermayeye sahip bulunan devlet kuruluşlarının gerek işletme haklarının devrini gerekse mülkiyetlerinin devrini kapsamaktadır.

Özelleştirmenin maksadını şu şekilde toparlamak mümkündür: Devletin ekonomideki sınaî ve ticarî aktivitelerini en aza indirmek, rekabete dayalı piyasa ekonomisini oluşturmak, Kamu İktisadî Teşebbüslerinin finansman ihtiyaçlarının bütçe üzerindeki yükünü ortadan kaldırmak, elde edilen kaynakların devletin aslî görevi olan altyapı yatırımlarında kullanmak.

Esas itibariyle, şu anda özelleştirme kapsamında bulunan ve özelleştirilmesine çalışılan kuruluşlar, 1920'li yıllarda, özel sektörün ekonomide vaziyet alabilmesi için yeterli sermaye temerküzüne sahip olmaması dolayısıyla, kamu tarafından, devlet tarafından, bilahara, yine vatandaşlara, özel sektöre, halka intikal ettirilmek üzere kurulan kuruluşlardır.

Atatürk zamanında, cumhuriyetin ilk yıllarında, kurulduğu tarihlerde, kurulduğu sıralarda, bunlar, özelleştirilmek üzere bu maksatla kurulmuş olmasına, bu maksatla faaliyete geçirilmiş olmasına rağmen, ciddî anlamda özelleştirme 1950'li yıllarda gündeme geldi; ancak, bunların, bir taraftan, mevzuat, diğer taraftan da, fiiliyata geçirilme hadisesi 1980'li yıllarda başladı. Bunun -mevzuat olarak özelleştirmeyi yapabilmek için- ilk mevzuatı 1984 yılında 2983 sayılı Kanunla başlatıldı; bilahara, 1986 yılında 3291 sayılı Kanun ve 11.5.1994 tarih ve 3987 sayılı Yetki Kanununa dayanılarak çıkarılan 530, 531, 532, 533 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ve bilahara, yine, başka kanun hükmünde kararnameler ve en son mevzuatı ise, 27.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanundur.

Özellikle 4046 sayılı Kanunun çıkarılması için aşağı yukarı beş altı ay gibi bir zaman uğraşılmasına rağmen, buradaki uygulamalara ve uygulamalar sonucunda alınan neticelere baktığınız zaman, kanundan, mevzuattan ziyade uygulamadaki kararlılığın, uygulamadaki isabetin sonuç almada en etkili yol olduğu görüldü. Nitekim, 3291 sayılı Kanun ve bilahara, 4046 sayılı Kanun ve yine, 4046 sayılı Kanuna göre basit sayılabilecek ondan önceki mevzuatlar zamanında yapılan özelleştirmelere baktığınız zaman, bu şubat ayı içerisinde, hatta mart ayı içerisinde Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylanan yaklaşık 600 milyon dolarlık özelleştirmenin dışında, bu zamana kadar yapılan 3,1 milyar dolarlık bir özelleştirme söz konusu olmuş; bunun sadece 800 milyon dolarlık kısmı, diğerlerine göre en mükemmel olarak sayılabilen 4046 sayılı Kanun zamanında yapılmıştır. 3,1-3,2 milyar dolarlık kısmı ise, daha önceki 3291 ve ondan önceki kanun ve kanun hükmünde kararnameler zamanında yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme, elbette, ülkemizde -biraz önce arz etmeye çalıştığımız gibi- ekonomimizin düze çıkarılması, ekonomideki verimliliğin artırılması ve söylenilen o maksatlara ulaşılabilmesi için yapılması gereken en önemli ekonomik faaliyettir; ancak, bu zamana kadar özelleştirmede başarılı olduğumuzu, muvaffak olduğumuzu söylememiz de, maalesef, mümkün olamamıştır. Bir kere, her şeyden önce özelleştirmede yapılan en ciddî hatalardan birisi, önceliklerin yanlış tespit edilmiş olması olmuştur. Bir taraftan, hemen özelleştirilmesinde hiçbir mahzur olmayacak olan kuruluşlar özelleştirme kapsamına dahi alınmamışken, diğer taraftan, makro bazda ekonomimizi tahlil ettiğimiz zaman, ülke ekonomisine makro bazda bir göz attığımız zaman, özelleştirmek şöyle dursun, faaliyetlerine zarar verebilir düşüncesiyle özelleştirme kapsamına bile alınmayacak olan kuruluşların kapsama alınarak ve de faaliyetleri de askıya alınmak suretiyle, gerek kendilerinin verimli ve kârlı bir şekilde çalışmaları önlenmiş, engellenmiş gerekse -daha da önemlisi- makro bazda ekonomimiz bu konuda, bu sektörlerde ciddî anlamda da yara almıştır.

Bunlara örnek olarak birtakım kuruluşları sayacak olmakla beraber, bunlardan en önemlisi olarak bir Süt Endüstrisi Kurumunu, bir Et ve Balık Kurumunu saymamız, bunları huzurunuza getirmemiz mümkündür.

Mesela bugünlerde 1 litre sütün maliyeti yaklaşık olarak 40 bin lirayken, Süt Endüstrisi Kurumunun tümüyle özelleştirilmek suretiyle, tümüyle elden çıkarılmak suretiyle tasfiye edilmesi sonucunda, bir litre süt, -bölgelere göre değişmekle beraber- 30 binle 37 bin lira arasında alınmaktadır ve sütten para kazanamayan üreticinin sütçülüğe devam etmesini beklemek de elbette mümkün değildir.

Et ve Balık Kurumu... Et ve Balık Kurumunun, bir taraftan kombinalarının özelleştirilmesi, diğer taraftan da, özelleştirilme kapsamına alınmış olması dolayısıyla maksadına uygun bir biçimde faaliyetinin askıya alınmış olması, şu günlerdeki et fiyatlarının, şu günlerde hayvancılıktaki durumun, hayvan tedarikindeki zorluğun, et tedarikindeki zorluğun engüzel göstergesi ve engüzel izahı olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, hepimizin de bildiği gibi, enflasyon, yılbaşından beri yaklaşık yüzde 15,5 oranında teşekkül etmiştir; ama, et fiyatlarına baktığınız zaman, yılbaşından bu zamana kadar -ocak, şubat ve mart aylarında- yüzde 45 oranında bir artış göstermiştir. Kaldı ki, ocak, şubat, mart ve nisan ayları, et üretiminde hammadde olarak kullanılan hayvanların piyasaya en fazla intikal ettiği aylardır; yani, arzın talebe göre en fazla olduğu aylarda, genel enflasyon oranının üç misli civarında bir fiyat artışıyla karşı karşıya bulunmuş olması, bu konudaki vahameti, bu konudaki arz noksanlığını, bu konudaki üretim eksikliğini izah eden en güzel göstergedir.

AHMET DERİN (Kütahya) – Sayenizde.

RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Derin, dün de "sayenizde" dediniz; ama, eğer Anavatan İktidarını kastediyorsanız, 6 sene oldu. Hadi, diyelim ki 6 sene öncesine kadar Anavatan İktidarı bozdu; 6 sene içerisinde, dünya bir noktadan bir diğer noktaya gelirken, düzeltmesi icap edenler niye düzeltemedi acaba?! Ben de, bunu sorarım.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirmede yapılan bir diğer hata ise, kuruluşların, özelleştirmede, gerek değer tespitinde -maddede olduğu gibi- gerekse satışlarda müdahil olamamalarıdır; onların fikirlerine itibar edilememesidir. Nitekim, yine burada da, ben, size iki tane örneği arz etmeye çalışacağım.

Sümerbank_ Sümerbank, zannediyorum 1988'lerde özelleştirme kapsamına alınan ve özelleştirme kapsamına alınması da gereken bir kuruluştur. Ancak, Sümerbankta, özelleştirme yetkisi, bir sene civarında kuruluşun kendisine verilmiş_

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP MIZRAK (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika rica ediyorum...

BAŞKAN – Buyurun.

RECEP MIZRAK (Devamla) – _diğer tarihlerdeyse, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından -kendi yetkileri- kullanılmıştır. Sümerbank'ın yapılan özelleştirmesini 1988'den bu tarafa sayacak olursanız; yani, 8 sene idare, 1 sene de kendisi tarafından ancak 9 senede yapılan özelleştirmenin, yaklaşık olarak yüzde 89'luk kısmı, Sümerbank'ın o bir yıllık dönemi zamanında yapılmıştır.

Et ve Balık Kurumu da aynı şekilde; yetki kendisine verilmiş, ancak bir ara alınmış ve 3 aylık yetki zamanında -ki, Et ve Balık Kurumu da 1992 Mayıs ayında Süt Endüstrüsü Kurumu ile birlikte özelleştirme kapsamına alınmıştır- o tarihten bu zamana kadar özelleştirme döneminde yapılan özelleştirmenin yaklaşık yüzde 82'lik kısmı, Kurumun kendisi tarafından ve 3 aylık bir dönem zarfında yapılmıştır. Bu bakımdan, bu kuruluşların kendilerinin, bu komisyonda bir veya iki üye ile temsil edilmesini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapıtıldı)

RECEP MIZRAK (Devamla) – Bitireceğim, toparlayacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

RECEP MIZRAK (Devamla) – ...değer tespitlerinde ve satışlarda, kuruluşların kendilerinin gerek müşavir olarak gerek değer tespitinde ve gerekse satışlarda, onların iradesinin etkili bir şekilde bu faaliyetlere katılmasını -biraz önce arz etmeye çalıştığım örneklerde olduğu gibi- bu kuruluşların en yüksek bir değerden satılması ve değerlendirilmesi açısından kaçınılmaz olarak görmekteyiz.

Bu bakımdan, 2 nci maddede düzenlenen değer tespit, kıymet takdir komisyonları ve diğer satış komisyonlarıyla diğer satış usullerinde oluşacak olan 5 kişilik komisyona, bir kişi hatta iki kişiyle ilgili kuruluşların kendilerinin de mutlaka katılmasını ve onların iradelerinin de burada etkili bulunmasını, özelleştirmenin daha iyi bir şekilde, kamunun daha yararına, kamu vicdanını daha tatmin edecek bir biçimde oluşması için kaçınılmaz olarak düşünüyor ve bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Mızrak teşekkür ediyorum.

Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Kişesel söz talebinde bulunan Sayın Kul; buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 273 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım adına görüşlerimi arz etmeden evvel, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle belirtmek isterim ki, 2 nci madde üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Sayın Zekeriya Temizel'in görüşlerine aynen katılıyorum, bu dar süre içerisinde, bu görüşlerin bir kısmını tekrar etmekten kaçınıyorum. 2 nci maddede yapılan düzenlemeyle Değer Tespit Komisyonunun çalışması, görevleri, ihale komisyonlarının oluşumu ve ihale usulleri tespit edilmiş bulunuyor; ama, bu tespitler, metinde oldukça global ifadelerle yer aldığı gibi, yapılacak özelleştirme işlemlerini ve beklentileri tamamen karşılayacak nitelikte ve içerikte değildir.

Tabiî, gündem tıkalı olduğu için, hemen önerge verme imkânımız da söz konusu olmadığından, burada şu hususu ifade etmek isterim ki, basılı metinde "İhale Usulleri" diye (C) altında yer alan metnin başlığındaki (C) olmayacak, olmamalı, (c) olarak düzeltilmelidir; çünkü, arkasından gelen (d)'dir ve söz konusu olan da "İhale komisyonlarının oluşumu ve ihale usul ve işlemleri" olarak (C) ile düzenlenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2 nci madde oldukça önemli bir ifadeyle kabul edildi; buna gerekçe olarak da "at sahibine göre kişner, biz böyle bir usul öngördük" denildi. Doğrudur, herhalde 2 nci maddeyle ilgili olarak bir güven bunalımı vardı ki, bunu ortadan kaldırmak için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç oldu. Ama, benim kanaatime göre, bu düzenleme ihtiyacı, güven bunalımından ziyade, özelleştirme işlemleri üzerindeki bütün tasarrufları paylaşmak amacına dayalıdır. Açıklık ve şeffaflık gerektiren hususları içeren bir düzenlemeyi veyahut da bu usulleri belirleyen bir düzenlemeyi içeren 2 nci maddeye geldiğimiz zaman hemen şunu söylemek istiyoruz. İddialarda, televizyonlarda dahi en açık şekilde ihalelerin ve pazarlıkların yapıldığı neşrediliyor "bundan daha fazla açıklık ve şeffaflık olur mu?" deniliyor. Doğrudur; ama, hatırlarsanız veyahut da programına rastlayanlarınız görmüştür ki, televizyonlarda illüzyonistler de çıkıyor ve hünerlerini gösteriyorlar. Bu illüzyon gösterilerinin arkasında, acaba yapılan her şeyi farkediyor musunuz ve yapılanlar gerçek midir?! Bu gösterilerin arkasında çok çeşitli araçlarla yapılan hazırlıklar vardır. İşte, özelleştirme konusunda herhangi bir açıklık söz konusuysa, bunun arka perdesindeki açıklıkları ve burada da ifade edildiği gibi, özellikle, ihale şartnamelerinin ne olup ne olmadığını çok dikkatle gözlemlemek mecburiyetindeyiz.

Bakınız, size, özel bir örnek vermek istiyorum; fakat, bu örneği verirken, herhangi bir isim de zikretmeyeceğim: Türkiye'nin, belki en son özelleştirilebilecek olan -ki, bu özelleştirme, mülkiyetin özelleştirilmesi şeklinde değil- limanların özelleştirilmesi konusunun geçtiğimiz ay içinde sonuçlandırıldığı, bir kısmının ihalelerinin sonuçlandırıldığı ifade edildi. Limanlar, belki, özelleştirilmede en son dikkate alınacak bir alandı; ama, gördük ki, örneğin, Antalya Limanı, ağır ceza mahkemesi tarafından iki sene ağır hapse mahkûm edilmiş, hem de evrakta sahtekârlık ve görevi, emniyeti suiistimal dolayısıyla iki yıl ağır hapse mahkûm edilmiş bir şahsa maalesef ihale edildi. Bu yapılan pazarlık televizyonda da olsa, neresinden bakarsanız, herhalde, bunları alanların ne olduğunun ne olmadığının açıklığa kavuşması mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN KUL (Devamla) – Sayın Başkan, çok kısa...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Dolayısıyla, şeffaflıktan bahsederken, yapılan özelleştirme ihalelerinin de, hangi şekilde, hangi unsurlarla yapıldığını ve o illüzyon gösterisinin arkasında neler olup olmadığını gözlemlemek mecburiyetindeyiz.

Bu düzenlemenin, bu gözlemlememize yeterli cevap verecek bir düzenleme olmadığını ve Anayasaya aykırı bir içerik ihtiva ettiğini de ifade ediyor, saygılarımı arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

Sayın Oğuz, kişisel söz talebiniz var; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım, değerli arkadaşlarım; müzakere konusu kanun tasarısı üzerinde değerli görüşlerini serdeden arkadaşlarıma şükranlarımı arz ediyorum.

Ancak, burada, bütün grupların tek bir hedefi olduğu hususunda hiç kimsenin şüphesi yoktur; en doğruyu, en isabetliyi ve memleketimiz, milletimiz hakkında ve milletimiz ve memleketimizin menfaatına olan en uygun şekli bulmak hususunda, herkesin belli bir görüşü vardır. Ancak, bu görüşlerin izhar ve ifadesinde, burada, bazı incitici davranış, söz ve ifadeleri, huzurlarınızda, yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.

Sayın Hacaloğlu "vurgun, soygun, peşkeş" şeklinde çok ağır ifadeler kullandı. Bunların kullanılmasının, ne Grubu hakkında ne de şahsı hakkında bir fayda getireceğini ben sanmıyorum. Bunların kullanılması -hakaretamiz elfazın kullanılması- sadece kullanana zarar verir diye ifade etmek istiyorum.

Aslında, Sayın Temizel'in, buraya gelip teknik konuları ifade etmesi, fevkalade isabetli bir davranıştı; içerisinde, hiçbir hakaret, sövme, aşağılama ve incitici söz de yoktu. Onun için, ben, buradan, kendilerini tebrik ediyorum ve özellikle, bunların nazik bir eda içerisinde söylenmesinin, tatlı bir üslup içerisinde söylenmesinin faydasına bütün arkadaşlarım inanmış durumdadırlar. O bakımdan bunu tespit etmek istedim. Yine, üslubu beyan ayniyle insandır, kem söz sahibine aittir. Bunu ifade etmek istedim.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin bozması ve iade etmesi hususundaki tespitleri, burada, mümkün olduğu kadar gerek Komisyonumuz gerekse Meclisimiz, üzerinde hassasiyetle durarak bunu tanzim etmek istemiştir. Huzurunuzdaki metinde, tasarıda, Anayasa Mahkemesinin bozması istikametindeki tespitleri gayet vazıh ve açık bir şekilde önümüzde görüyoruz.

İhale komisyonlarının oluşumu ile ihale usul ve işlemleri (C) bendinde açık bir şekilde ifade edilmiş ve dercedilmiştir. Ayrı ayrı bütün metni size okuma imkânım yok; çünkü, zaman yetmiyor. Komisyonun teşkili hususundaki bozma yerine getirilmiş ve burada, açık bir şekilde, komisyonun nasıl teşkil edeceği hususu da yine hükme bağlanmıştır. İhale usullerinde, kapalı teklif usulü, pazarlık usulü, açık artırma usulü, belirli istekliler arasında kapalı teklif usulü şeklinde yine hükme bağlanmış ve bunların nasıl tespit edileceği hususu da, tek tek paragraflar halinde, fıkralar halinde, bentler halinde ifade edilmiştir. Kapalı teklif usulünün nasıl yapılacağı, pazarlık usulünün nasıl yapılacağı, açık artırma usulünün nasıl yapılacağı, belirli istekliler arasında kapalı teklif usulünün nasıl yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Özellikle, varlık satışı suretiyle yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerde, kapalı teklif, pazarlık ve açık artırma usullerinden birisinin uygulanacağı hususu da yine hükme bağlanmıştır. Satış yöntemi dışındaki yöntemlerle yapılan özelleştirme uygulamalarına ilişkin ihalelerin de pazarlık ve açık artırma usulü şeklinde yapılacağı hükme bağlanmış; bu da Anayasa Mahkemesinin bozmasına ve maksadına uygun bir düzenlemedir ve böylece kanunlaştığı takdirde, isabetli bir kanun olacağını ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oğuz teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili önergeler vardır.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Naylondur; çekerler...

Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Madde bir fıkradan ibarettir; ancak, 12 önerge vardır; geliş sırasına göre ilk 4 önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "oyçokluğu" ibaresinin "oybirliği" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ömer Özyılmaz

Denizli Denizli Erzurum

DYP Grubu Başkanvekili

Ümran Akkan Sıtkı Cengil Şaban Şevli

Edirne Adana Van

Mustafa Yünlüoğlu

Bolu

GÖZLÜKAYA (Denizli) – Önergeleri geri çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Hepsinde imzanız var mı?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, imzamın bulunduğu önergeleri geri çekiyorum.

BAŞKAN – Peki efendim; önergeleri okuyalım da...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "oyçokluğu" ifadesinin "oybirliği" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ömer Özyılmaz

Denizli Denizli Erzurum

DYP Grubu Başkanvekili

Şaban Şevli Sıtkı Cengil Abdullah Örnek

Van Adana Yozgat

Ümran Akkan Mustafa Yünlüoğlu

Edirne Bolu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci satırında yer alan "idare tarafından" ibaresinin "idarece" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

Denizli Denizli Edirne

DYP Grubu Başkanvekili

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci satırında yer alan "kurulun onayına" ifadesinin "kurula" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

Denizli Denizli Edirne

DYP Grubu Başkanvekili

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, önergeler geri çekildi; dolayısıyla, önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

(DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oya sundum Sayın Özkan... Oya sundum efendim...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Oya sundunuz mu!..

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, usul hakkında söz rica ediyorum...

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun...

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, usul hakkında bizim bir önergemiz olacak, ayrı ayrı oya sunulması konusunda...

BAŞKAN – Sayın Araslı, onu fark ettik, şimdi onu okuyacağız; yalnız, müsaade buyurun... (RP ve DYP sıralarından gürültüler)

NİHAT MATKAP (Hatay) – Yani, oylamaya geçmediniz daha...

BAŞKAN – Efendim bir durun... Bir durun Sayın Matkap...

Bir önerge var okutuyorum... (RP ve DYP sıralarından "ellerimiz havada" sesleri, gürültüler)

Bir önerge var efendim, bir müsaade buyurun... Bir önerge var; biz hata etmişiz, arkadaşlarımız vermemişler zamanında, ne yapalım...

Efendim, oylama işlemimiz devam ediyor; ancak, mesele şu: Sayın Araslı ve birlikte imza atan arkadaşlarımız derler ki...

A. TURAN BİLGE (Konya) – Vakit geçirme!..

BAŞKAN – Efendim, önergenin ne olduğunu ifade etmeyeyim mi; neyi oylayacağız biz?!.

Önerge sahipleri derler ki; (B) ve onunla ilgili alt bentler ayrı ayrı oylanmalıdır; (C) ve ona bağlı alt bentler ayrı ayrı oylanmalıdır.

İçtüzüğün 83 üncü maddesi gayet açık; Genel Kurul kabul ederse, orada fıkralar ve meseleler ayrı ayrı oylanabilir. Tüzük yapıcı 83 üncü maddede bir fıkradan, bir de meselelerden söz etmiştir; dolaylısıyla bentlerden söz etmemiştir.

Başkanlığın bu konudaki anlayışı şudur: (B) ve ona bağlı bentlerin tamamı bir meseledir. (C) ve ona bağlı alt bentlerin tamamı bir meseledir. Dolayısıyla ortada iki mesele var ve dolayısıyla, (B) ye bağlı meselelerle (C)'ye bağlı meselelerin ayrı ayrı oylanmasından yanadır Başkanlık. Ancak, tabiî, bunun için Genel Kurulun onayını almamız gerekir. Bu sebeple, (B)'nin altındaki meselelerin ayrı, (C)'nin altındaki meselelerin ayrı ayrı oylanıp oylanmamasını Genel Kuruldan soracağım.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, bir husus hakkında müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN – Buyurun Sayın Araslı.

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, elimizdeki 2 nci madde bir çerçeve maddedir. Onun için, biz burada "bent" diye ifade etsek de etmesek de her harf taşıyan kısmı, çerçeve maddenin fıkralarıdır bu maddede. Başka türlü bir madde olsaydı, çerçeve madde olmasaydı, haklıydınız söylediğinizde; ama, çerçeve maddedir ve onun için maddeyle ilgili her husus, çerçeve maddenin fıkraları niteliğini taşımaktadır.

İkinci olarak, 83 üncü madde gayet açıktır ve oylama gerektirecek hüküm yoktur. "Başkanlık Divanı gereğini yapar" denilmektedir. Onun için, oylamaya girilmeden de Başkanlık Divanının gereğini yapması gerektiği kanısındayım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Araslı, teşekkür ederim.

Efendim, Tüzüğümüzdeki tanımlar açıktır; bent neyi ifade ediyor, fıkra neyi ifade ediyor, madde neyi ifade ediyor, bunlar belli; bu bir.

İkinci hususa gelince, ikinci hususta sayısız uygulamalarımız var. "Gereğini yerine getirmek" demek, "önerge hakkında Genel Kurulun görüşünü almak" demektir; uygulamalarımız hep böyle olmuştur.

Buyurun Sayın Özkan.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Efendim, yoklama talebinde kararınız nedir?

BAŞKAN – Efendim, yoklama talebiniz... Oylamaya geçtik biz, oylamanın şeklini konuşuyoruz.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, oylamaya geçtiyseniz, niçin bu önergeyi okuttunuz?!.

BAŞKAN – Efendim, o maddenin oylamasıyla ilgili bu konu, maddenin oylama biçimiyle ilgili.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Efendim, demek ki, daha evvel oylamanın biçimiyle ilgili eksik bir işlem yapmışsınız...

BAŞKAN – Sayın Özkan; buyurun...

OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, siz, oylama yapıyor olsaydınız, bu önergeyi okutmadan yapmalıydınız; eğer okuttuysanız, şimdi oylama yapacaksınız; yani, geri dönüşünüz mümkün değil!..(Gürültüler)

Ben, her zaman sizin kararınıza saygı duymuş bir insanım. Eğer, doğru diyorsanız, oylama yapmayın; yalnız, lütfen bizim yoklama istemimizi yerine getirin. (Gürültüler)

Ayrıca, Sayın Başkanım, benden evvel, daha evvel, karar yetersayısı istemi var size; ama, ben, yoklama istiyorum. Yoklama isteğimi eğer zamansız görüyorsanız, bunu okumayacaktınız ve uygulamaya koymayacaktınız.

BAŞKAN – Sayın Özkan, bu, maddenin oylamasıyla ilgili bir taleptir. Oylamaya geçtiğimiz zaman dikkate almak zorunda idik. Arkasından, oylamalar gelecek efendim. (Gürültüler) Tabiî, bunu, Genel Kurula soracağım efendim.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Efendim, bunu dikkate alacak mısınız?

BAŞKAN – Tabiî, bunu Genel Kurula soracağım efendim.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Şimdi yoklama istiyoruz Sayın Başkan!..

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Genel Kurula soracağım.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sorduğunuz zaman yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, (B) altındaki bentlerin ayrı bir mesele olduğunu, (C) altındaki bentlerin...

(B) nin altındaki bentlerin tamamının (B) olarak oylanması talep ediliyor; Genel Kurulun oylarına sunuyorum: Kabul edenler...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Yoklama talebimizi biliyorsunuz...

BAŞKAN – Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısını dikkate alacağım efendim.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan, yoklama...

BAŞKAN – Efendim, maddede dikkate alacağım.

OYA ARASLI (İçel) – Bu oylamadan evvel yoklama istendi.

BAŞKAN – Maddede dikkate alacağım efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Oylamadan evvel yoklama istendi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, maddede dikkate alacağım.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; 16.35'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum; oylamayı yenileyeceğim.

Kapanma Saati: 16.25

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.47

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Fatih ATAY (Aydın)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/588) (S. Sayısı : 273)

BAŞKAN – Müzakerelere devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet hazır.

Sayın milletvekilleri, 2 nci maddedeki (B) ve (C) bentlerinin ayrı ayrı oylanması hususunu görüşünüze arz ettiğim zaman, karar yetersayısı aranması istenmiş idi. Şimdi, tekrar oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısının olup olmadığını dikkate alacağım; yani, 2 nci maddedeki (B) ile (C) ve onların alt bentlerinin ayrı ayrı oylanması teklif ediliyor. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Şimdi, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi, müzakere edildiği şekliyle kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, müzakere edildiği şekliyle kabul edilmiştir.

Şimdi, yeni madde ilavesine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı tasarıya aşağıdaki metnin yeni bir madde olarak ilave edilmesini ve takip eden madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz Ali Rıza Gönül Hikmet Uluğbay

RP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Ertuğrul Eryılmaz Halit Dumankaya İsmail Köse

Sakarya İstanbul Erzurum

Cumhur Ersümer Erkan Kemaloğlu Ahmet Uyanık

Çanakkale Muş Çankırı

Necmi Hoşver

Bolu

Madde 3.- 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ancak bu madde gereğince nakledilen personelden (bu kanuna göre anonim şirket halinde birleştirilen kuruluşlardaki personel dahil) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli I sayılı cetvelde belirtilen personelin eski kadrolarına ait aylık, ekgösterge ve her türlü zam ve tazminat (ek tazminatlar hariç) hakları, şahıslarına bağlı olarak atandıkları görevlerde kaldıkları sürece saklı tutulur. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince I sayılı cetvele tabi iken bu madde çerçevesinde daha önce nakil işlemi gerçekleştirenler de bu fıkra hükmünden yararlanırlar."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz önce arkadaşımızın arz ettiği teklif, yeni bir madde niteliğindedir.

Sayın Komisyon bu konuda ne buyuruyor efendim? Eğer, Komisyon katılırsa yeni bir madde gibi işlem yapacağız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, Komisyonumuzun çoğunluğu olmadığı için katılamıyoruz.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Komisyon üyelerinin hepsi burada Sayın Başkan; çoğunluğumuz var; eğer isterseniz kürsünün önüne gelelim.

BAŞKAN – Eğer, Komisyon katılamıyorsa, tabiî, işleme koyma imkânım yok.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Buradayız efendim...

BAŞKAN – Efendim, onu ben bilemem, Sayın Komisyon bilir.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Burdayız efendim... Komisyon üyeleri ayağa kalkıp işaret buyursun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlar ellerini kaldırsınlar.

BAŞKAN – Komisyon üyelerini bir görelim efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Salonda 14 kişi varsa, el kaldırsın Sayın Başkan. (RP ve DYP sıralarından "var, var" sesleri, gürültüler)

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Var efendim; hepimiz buradayız.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Çoğunluk var efendim.

BAŞKAN – Efendim, bir tespit edelim, Komisyon üyeleri hazırsa mesele yok. Zaten, Komisyon Başkanı "çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz" ifadesinde bulundu.

Yeterli çoğunluğumuz var mı Sayın Başkan?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan; var.

BAŞKAN – Efendim, beyanını alayım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Var efendim, şu anda 14'ü geçtik Sayın Başkan. Komisyon olarak katılıyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Komisyonun yeterli çoğunluğu var; katılıyor.

Hükümet?..

TURİZM BAKANI M. BAHATTİN YÜCEL (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor.

Yeni bir madde niteliğinde olduğu için, müzakere açıyorum.

Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul'a söz veriyorum; buyurun efendim.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, verilen önergeye ben de şahsen katılıyorum; bir yeni madde ilavesi olarak uygun bir düzenlemedir; ancak, arkadaşlarımın şu hususa dikkatini çekiyorum, Genel Kurulun da dikkatini çekmek mecburiyetini hissediyorum: 4046 sayılı Yasanın 24 üncü maddesine göre, özelleştirme kapsamında olan kuruluşlarda Emekli Sandığına tabi olarak çalışanlardan, çalışma sürelerini doldurup da kendiliklerinden emekli olmak isteyen olursa, emeklilik ikramiyeleri yüzde 30 zamlı olarak ödeniyor.

4046 sayılı Yasa çıkarken yapılan düzenlemede, değerli bürokrat arkadaşlarımızın, memur arkadaşlarımızın haklı bir talebi olarak kanunda yer alan bu hususa ilaveten, şimdi de bu önergeyle, yine haklı bir talepleri yerine getiriliyor. Özelleştirme kapsamında olan, özellikle Emekli Sandığı iştirakçisi memurların çalıştığı kuruluşlar, daha ziyade kamu iktisadî teşekkülleri, KİT'ler. Kamu iktisadî teşekküllerinde memur statüsünde olan arkadaşlarımızın sayısı da, işçilere kıyasen, fevkalade dardır; ama, binlerce işçi, bu teşekküllerde çalışıyor ve yirmibeş yılını doldurdular diye, zorunlu olarak, bu işverenler tarafından, KİT'lerin işverenleri tarafından, kendileri istemedikleri halde emekliye sevk ediliyor. Emekliliklerini kendileri istedikleri ahvalde de, aynı müessesede çalışan memurlardan farklı olarak, yani yüzde 30 zamlı bir kıdem tazminatı alma imkânına kavuşmuyorlar. Arkadaşlarımız, acaba, bu konudaki bir düzenlemeyi niçin ihmal ediyorlar; bunu anlamak mümkün değildir.

Kamu iktisadî teşekkülerinde çalışan işçiler, o teşekküllerin bugüne kadar artan mal varlıklarının, artan değerlerinin temelinde alınterleri yatan insanlardır. Onlar, bu teşekkülleri, çalışarak ayakta tutmuşlardır ve onlar, bu teşekküllerin mal varlığının artmasına, her türlü fizikî bünyesinin, her türlü sermaye bünyesinin artmasına emekleriyle katkıda bulunmuş insanlardır. Bu çilekeş insanlar ile aynı kurumda çalışan memurlar arasında bir fark yaratılıyor. Bu hususun giderilmesini de Genel Kurulun dikkatlerine arz etmek istiyorum. Emeklilik ikramiyesi ile kıdem tazminatı arasında, miktar bakımından bir fark yoktur; çünkü, İş Kanunu, bu konudaki tavan sınırlaması yapmıştır ve işçiler de, emekli ikramiyesi alanlardan fazla kıdem tazminatı alma hakkına sahip değillerdir.

Hal böyleyken, bu eşitsizliğin yaratılması, büyük bir haksızlık olacaktır. Ben, her ne kadar önergeye katılıyorsam da, bu hususun da dikkate alınmasını arz eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

Yeni maddeyle ilgili başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:

Refah Partisi, Doğru Yol Partisi, Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekillerinin Ortak Önergesi:

Madde 3.- 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir:

"Ancak, bu madde gereğince nakledilen personelden (bu Kanuna göre anonim şirket halinde birleştirilen kuruluşlardaki personel dahil) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli (1) sayılı cetvelde belirtilen personelin, eski kadrolarına ait aylık, ekgösterge ve her türlü zam ve tazminat (ektazminat hariç) hakları, şahıslarına bağlı olarak, atandıkları görevlerde kaldıkları sürece saklı tutulur. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararneme gereğince (1) sayılı cetvele tabiyken, bu madde çerçevesinde daha önce nakil işlemi gerçekleştirilenler bu fıkra hükümlerinden yararlanır."

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiş, yeni bir madde oluşmuştur; buna göre teselsül değişecektir. Bu, 3 üncü madde oldu.

Şimdi müzakere edeceğimiz, 4 üncü madde sıralamasını alacaktır; dolayısıyla, yeni düzenlemeye göre 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – 3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanunla değişik 2 nci fıkrasında yer alan parantez içi hüküm metinden çıkarılmış ve “mevzi imar planlarının” ibaresi, “her türlü imar planlarının” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Hacaloğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan 273 sıra sayılı yasa tasarısının yeni sıralamaya göre 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini dile getirmek üzere, söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli üyeler, bu maddeyle, İmar Yasasının, yani 3194 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinde, bundan evvel, 24.11.1994 tarihinde, 4046 sayılı Yasanın 41 inci maddesiyle yapılmış olan değişikliğe bir ek değişiklik getirilmektedir. Kısaca, özelleştirmeyle ilgili bir yasa tasarısında, kent planlamasının, ülke topraklarının kentsel yaşam çerçevesinde yapılanması ve imara açılmasına ilişkin temel yasa olan İmar Yasasında bir değişikliğe gidilmektedir.

Esasında, bu değişiklik, biraz evvel belirttiğim gibi, iki yıl evvel, 4046 sayılı Yasayla yapıldı; yani, İmar Yasası, bundan iki yıl evvel, 4046 sayılı Yasayla delindi. Şimdi, iki yıl evvel yapılan bu yanlışlığa, bu değişiklikle yeni bir boyut getirilmektedir.

Şimdiye kadar, bu yasa tasarısı üzerinde yapmış olduğumuz görüşmelerde, özelleştirmenin geneli üzerinde, özelleştirmenin, onbeş yıldır ülkemizde sürdürülmekte olan rant ekonomisi anlayışı içinde nasıl amacından saptırıldığını; nasıl kamu yararının gözetilmediğini; ülkede ekonomik ve teknolojik yapılanmanın, sanayide yeniden yapılanmanın amacı olması gerekirken, nasıl, kamudan özel kesime kaynak transferinin bir aracı haline getirildiğini ifade ettik. Bu ifadeyi dile getirirken kullanmış olduğumuz bazı cümleler, çok sayın bir Refah Partili sözcü tarafından, uygun olmayan ifade tarzı olarak değerlendirildi. Ben, tekrar, aynı şekilde, aynı ifadelerle belirtmek istiyorum; hiçbir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir üyesini, şahsen veya partisiyle hedef almadan; kişiliğini hiçbir şekilde doğal olarak hedef almadan söylediğim şeyi tekrarlıyorum: Refah-Doğru Yol Hükümeti kafasını kuma sokmaktadır. Bu uygulamasıyla, özelleştirmeye yönelik politikalarıyla, gerçekten kopuk, ülkenin koşullarını doğru değerlendirmeden, bizim söylemimizde mevcut olan bir deyimi kullanarak; yani, olaylara tersinden bakarak özelleştirmeye yaklaşmaktadır. Onu ifade ettim ve öyle bir yaklaşım içerisinde de, "gerçekten, hesapsız kitapsız, kamu kaynaklarının talanına yol açan bir özelleştirme süreci uygulamaktasınız" dedim. Bunda ısrar ediyorum. Bunda, hiçbir şekilde, hiçbir sayın milletvekiline veya partiye yönelik bir hakaret söz konusu olamaz.

Şimdi, bu maddeyle, bu maddenin gerisindeki, imar planında, iki yıl evvel yapılmış olan değişiklikle, esasında, kentlere, kentleşme anlayışımıza, yerel demokrasi anlayışımıza hakaret ediyoruz, onun kurallarını deliyoruz. Yerel demokrasinin özünü oluşturan imar planlarının, kentlinin yaşam noktasından hareket edilerek, kentlinin mahalle düzeyinde uç yerleşim birimlerinde, kendi yaşam çevresine ilişkin kararlara katılımının önünü açan bir anlayışla kent planlarının yapılması ilkesini aşıyoruz, bozuyoruz.

Gidiniz, Batı'nın, en görkemli demokrasiyi gerçekleştirmiş; ama, kapitalizmi, pazar ekonomisini en geniş boyutlarıyla uygulamaya geçirmiş ülkelerine bakınız; gidiniz, Kanada'nın Toronto Kentine bakınız. Toronto'da, mevzi imar planlarında, kent imar planlarının genelinde veya kentin herhangi bir bölgesinde, rant sağlayabilecek, imar planlarında değişiklik getirebilecek her türlü uygulama, kesinlikle, o mahallede yerleşik kentlinin oluşturduğu sivil toplum örgütünün, mahalle komitesinin vereceği olumlu destekle yaşama, uygulamaya geçirilebilir.

Diyeceksiniz ki, onlar demokraside bir başka noktada. Peki, bizim amacımız demokrasimizi derinleştirmek değil mi? Bizim amacımız -tüm partilerin, zaman zaman, âdeta ortak dil kullandıkları- yerinden yönetimi, yerel demokrasiyi yaşama geçirmek değil mi?

Değerli arkadaşlarım, kent planları, kentlinin, kentin ihtiyaçlarına göre, katılımcı süreçlerde, orada, belediyelerin öncülüğünde gerçekleştirilmesi gereken; halkın katılımıyla, belediyeler düzeyinde çözümlenmesi gereken; anakentler düzeyinde değil, ilçe belediyeleri düzeyinde en geniş katılımla gerçekleştirilmesi gereken bir süreçtir.

Eğer, siz, İstanbul'un Zincirlikuyu Likör Fabrikasının çok zengin, çok görkemli arazisini; o tarihsel, o yüzelli yıllık, Beykoz Kundura Fabrikasının, ancak, bir sanayi müzesi olarak kullanılabilecek arazisini; Bomonti'de bira fabrikasının, o yoğun yerleşim bölgesindeki, fiyat biçilemeyecek olan arazisini; Bakırköy'de Sümerbanka ait, hazır giyim tesisinin, çevresi görkemli yapıtlarla çevrili, kıyıdaki o arazisinin imar düzenlemesini, imar planlamasını, kalkıp, özelleştirmenin gereği olarak, özelleştirme ihalesinde ortaya çıkabilecek talep ve koşullar çerçevesinde, Özelleştirme İdaresinin uygulaması ve yaptırımı içinde, Özelleştirme Yüksek Kurulunun yetkisine devrederseniz, yerel demokrasiyi kökünden, temelinden tahrip edersiniz.

Diyeceksiniz ki, bu yasa zaten geçmiş; burada, bu ufak şeylerle ne uğraşıyorsunuz?.. Değerli arkadaşlarım, demokrasi, ilkedir; ilkeden bir kere saptınız mı, bir daha, iki yakanız bir araya gelmez. Esasında, çok alıştık, Türkiye'de "Anayasayı bir kere delmişseniz ne yazar, ne gezer; önemli midir..." Bu anlayışları aşmamız lazım.

Ülkemizde, hukuk devletinde, çöküntünün hangi boyutlara tırmanmakta olduğunu görüyoruz. Geliniz, elbirliği içinde, en azından, bütün siyasî partilerin sık sık dile getirdikleri, yerinden yönetimi, yerel demokrasiyi ayağa kaldırabilmek için, ilçe belediyelerine, imar yetkisini -halkın katılımıyla, en geniş boyutuyla- verelim ve özelleştirmenin uzantısında oluşabilecek talepler doğrultusunda, o yetkileri, bir kısmî yetki kullanımı olarak bir başka kesime havale etmeyelim. İşte bunu yaparsak, bence, yerel demokrasimize bir katkı sağlamış oluruz.

Bu düşüncelerle, bu maddeye, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumsuz oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra sayılı yasa tasarısının yeni 4 üncü maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme işlemlerinde en önemli konu, kuşkusuz, özelleştirilecek olan kurumun gerçek değerini bulması, bu değer üzerinden satılmasıdır. Bu gerekliliği, zannediyorum, bu çatı altında bulunan herkes kabul ediyor. Bu nedenle de, bir yasal düzenleme yaparken, özel mülkiyeti nasıl korumamız gerekiyorsa, aynı şekilde, kamu mülkiyetini de korumak zorundayız. Kısacası, değişik değerlendirmeler ile sübjektif faktörlerin etkisi altında, kamu malının peşkeş çekildiği duygusunu uyandırmamak zorundayız.

Anayasamızın 35 inci maddesinin öngördüğü mülkiyet hakkıyla ilgili koruma, hem özel mülkiyet için hem de kamu mülkiyeti için eşit biçimde değerlendirilip düzenlenmesi gereken bir konudur; biz de buna uymak zorundayız. Bunu sağlama görevi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir yasama görevidir ve sorumluluğudur. Dolayısıyla, hepimiz, bu düzenlemelerin, Anayasamıza uygun olarak yapılmasının hem sorumluluğunu hem de vebalini taşıyoruz. Bunun için de, ihaleye hazırlık işlemleri denilen işlemleri çok iyi düzenlemek ve uygulamada da bu düzenlemelere uyulmasını sağlayacak önlemleri almak zorundasınız.

Devletin her türlü alım ve satımını düzenleyen 2886 sayılı Yasada, ihaleye hazırlık işlemleri olarak, değer tespitiyle ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Değer tespitinin, İhale Yasasına göre çok önemli bir anlamı bulunmaktadır. Bu Yasaya göre, ihale, tespit edilen değerin altında ise, bu takdirde, bu ihale yapılmamaktadır. Ancak, değerli arkadaşlar, şu anda yaptığınız düzenlemede, ihale, tespit edilen değerin altında da olsa bunun yapılmasını engelleyecek hiçbir hüküm bulunmamaktadır; yani, burada, değer tespitinin hiçbir anlamının olmadığını, yasanın tamamına baktığınız zaman görürsünüz. Gerçi diyecekler ki, uygulamada, hiçbir zaman biz, tespit edilen değerin altında ihale yapmadık... Yapmamanız, yapılmayacağı anlamına gelmez. Yasaların bu tür boşluklara tahammülü yoktur. Boşluk varsa mutlaka başkaları tarafından doldurulur, bunun sorumluluğunu da hiç kimse almamalıdır ve alamaz da.

Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, bugün, kamu iktisadî teşebbüslerinin birçoğu arsa bedeliyle satılmaktadır. Hatta satış yapıldıktan sonra veya özelleştirme yapıldıktan sonra, sadece stoklarını paraya çevirmek suretiyle, özelleştirme bedelinin oldukça önemli bir kısmı ödenmektedir. Bunu hiç kimse inkâr etmez. Defalarca da, hem bu kürsüden hem de değişik platformlarda bu konu dile getirilmiştir. Eğer, yapılan düzenlemede, ihalenin, tespit edilen değerinin altında kesin olarak satılamayacağını -2886 sayılı Yasanın 28 nci maddesinde bu vardır kamu mallarıyla ilgili olarak- özelleştirmeyle ilgili konuya da koymazsanız, işte bunu önleme olanağınız olmaz ve özelleştirme sırasında da "peşkeş çekme" gibi, insanın ağzına hiç yakışmayan deyimleri kullanmaktan insanları alıkoyamazsınız.

Değerli arkadaşlar, değer tespit komisyonları ve ihale komisyonlarının oluşumu konusunda yasaya baktığımızda, maalesef, pek fazla iyimser olamıyoruz. Kamuda, şimdiye kadar, genellikle, ihale komisyonları, kamu malının belirli bir kısmını satmak veya çok cüzi birtakım alımlar yapmak veya bazı alımları yapmak için kurulan komisyonlardır. İki, üç kalem veya kırtasiye almak için oluşturulan ihale komisyonları veya değer tespit komisyonlarıyla, Özelleştirme İdaresinde kurulacak olan ihale komisyonlarını ve değer tespit komisyonlarını aynı durumda görmek, aynı hukukî statüye bağlamak yanlış olur. Birazdan maddeyle ilgili değerlendirmeye geldiğimde bunun neden yanlış olduğunu çok net olarak ortaya koyacağım. Ancak, Özelleştirme İdaresi, sadece ve sadece kamu iktisadî teşebbüslerini, kamu varlıklarını satmak üzere kurulmuş bir kuruluştur. İhale komisyonlarında da, değer tespit komisyonlarında da, bu kuruluşun başında, siyasî baskılara ve dışarıdan gelecek baskılara bir dereceye kadar dayanabilecek, direnebilecek yetkililerin yer alması gerekir; ama, kabul ettiğiniz yasanın maddelerine bir bakın, ne değer tespit komisyonlarında ne de ihale komisyonlarında, Özelleştirme İdaresinin üst yönetimini göremiyorsunuz. Niye göremiyorsunuz; çünkü, onlar, atama durumunda, onaylama durumunda kalmak, istedikleri şekilde aşağıdakileri düzenleme hakkına veya değiştirme hakkına sahip olmak için.

Bu, uygulanır mı uygulanmaz mı, ayrı bir konu. Yani, mutlaka, kalkıp da böyle bir boşluk var, bu boşluktan yararlanılacaktır diye iddiada bulunmak birazcık abartılı olur; kabul ediyorum; ama, uygulanmasını engelleyebilir misiniz? Daha önceden, geçmişte, ihale usullerinin şekli de, belirli bir aşamada değiştirilmek suretiyle, ihale koşulları da değiştirilmek suretiyle bu tür ihale komisyonları bekletilmedi mi belirli yerlerde? Şimdi bu düzenlemeyi yaparken, demek ki, o boşluklara olanak tanımamak, onlara olanak vermemek için de doğru bir düzenleme yapma gereğimiz vardır.

Değerli arkadaşlar, 4 üncü madde de, zannediyorum, bu kurumların gerçek değerlerini bulması endişesinden kaynaklanan bir düzenleme olmuş. Yani, varlıkları, gerçek değerini bulacak şekilde değerlendirecek bazı hukukî düzenlemelere tabi tutmadan satışa çıkarırsak, bu takdirde, değerinin altında satabiliriz. O nedenle de, eğer, satılan kamu iktisadî teşebbüslerinin taşınmaz mallarında, imar değişiklikleri suretiyle bir değer kazandırma işlemi yapabiliyorsak, bunu da yapalım; bunu yapacak olanağı da, bu kuruşlara sağlayalım denilmiş.

Değerli arkadaşlar, hukukumuzda, özel plan yetkisi tanınan kuruluşlar şu aşamada tam dört tane: Bir tanesi Özel Çevre Kurulu; bir diğeri GAP; üçüncüsü Turizm Bakanlığı; dördüncüsü de Özelleştirme idaresi Başkanlığı. Normal imar yetkisinin dışında özel plan yetkisi neden bazı kuruluşlara tanınır? Bunu, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi mensuplarının çok dikkatli bir şekilde düşünmesi gerekir. Niye tanınır?.. Doğal olarak, tamamen o çevrede yaşayan insanların seçtiği yerel yönetimlere bırakılmış olunan bir yetkinin, bu şekilde, özel olarak bazı kurumlara tanınmış olmasının manası nedir? Bunların ellerindeki gayrimenkullere değer kazandırmak için, değerlerini dört katına, beş katına çıkarmak için, bu yetkiyi istedikleri gibi kullanması için midir; bize göre, değildir değerli arkadaşlar.

Özel plan yetkisinin belirli kurumlara tanınmasının temel nedeni, kamu malları üzerindeki kamu hakkını koruma gereğidir. Eğer, Özel Çevre Kuruluna özel plan yetkisi veriliyorsa, özel çevre kapsamına alınmış olan alanlarda istenildiği kadar binalar yükselsin, istenildiği kadar imar yapılsın, istenildiği şekilde oranın imarı değiştirilsin diye bir keyfî yetki tanınmıyor; aksine, özel çevre kapsamına alınmış olan yerlerde, o beldenin de dışında, bir kamu otoritesi kullanmak suretiyle, özel çevre amacına uygun olarak düzenleme yapılsın diye veriliyor.

GAP'ta neden özel plan yetkisi veriliyor; milyarlarca liralık, trilyonlarca liralık yatırım yapılarak tarım arazisi haline getirilen ve sulanan yerlere istenildiği gibi inşaatlar dikilmesin, istenildiği gibi tarım arazileri bozulmasın diye veriliyor; yoksa, istenildiği gibi planlansın, GAP değerlendirilsin diye verilmiyor. Turizm Bakanlığı için de durum aynıdır.

Peki, Özelleştirme İdaresine bu yetki niye veriliyor; Özelleştirme İdaresine bu yetkinin verilmesi de, değerli arkadaşlar, ne olursa olsun, özelleştirilen kamu malları üzerindeki kamu hakkının belirli bir noktaya kadar korunmasından kaynaklanıyor.

Arkadaşlarımız sürekli olarak Beykoz örneğini verdiler. Beykoz Kunduranın yerine gidip baktığınızda, şu anda, o çevre için, o belde için, Beykoz için ne kadar önemli olduğunu görürsünüz. Ne olursa olsun, oradaki alan, sadece ve sadece, bir sanayi işletmesinin değeriyle kıyaslanacak bir olay değildir. Artık, orada, Beykoz'da yaşayan insanların hakkı vardır; oksijen hakkı vardır, yeşil alan hakkı vardır, kısacası, yaşam hakkı vardır. Dolayısıyla, Özelleştirme İdaresi orayı satarken, "Ben bunu sana satıyorum; ama, burada böyle bir imar düzenlemesi yapıyor, şu alanların hepsini yeşil alan olarak koruyorum; ancak, sen de buraları yeşil alan olarak koruyup bunu kullandığın sürece, ben, bunu sana satarım; aksi takdirde, bu hakkımı geri alabilirim" demek için özel plan yetkisi konulmuştur. Yoksa, oranın, yüksek apartmanlar haline getirilmesi için, istenildiği gibi parsellenmesine olanak tanımak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Temizel, buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – _zaten yapılaşmalarla yaşanmaz bir hale gelmiş o kentin içerisinde yoğunluğu, dolayısıyla da parasal değeri de birazcık daha fazla artırmak için, bir düzenleme, böyle bir hak tanınmış olamaz. Böyle bir hak tanınmış olmadığı için de, eski düzenleme -güya kendisine göre, sınırlı olarak imar planı yapma yetkisi alınmış- her ne kadar, çok gereksiz olarak, parantez içi hükümler konularak, ASKİ, İSKİ falan gibi, çok sınırlı bazı kurumlardan görüş alınacağı belirtilmiş ise de, aslında ilgili kuruluşlardan görüş alınmak suretiyle, su toplama havzası mıdır, yeşil alan mıdır, birinci sınıf tarım alanı mıdır, imara açılmalı mıdır, yapılan imar durumu ne dereceye kadar uygundur şeklinde, ilgili kuruluşların hepsinin de görüşünün alınmasını amaçlamış idi. Şimdi, mevzi imar durumu kaldırılıp, her türlü planı yapar hükmü konulmuş.

Değerli arkadaşlar "her türlü plan" ne demek? Yani, İmar Yasasının 9 uncu maddesine baktığınızda, 8 inci maddesine baktığınızda görürsünüz ki, nazım imar planı da her türlü planın içine giriyor. Yani, şimdi, Özelleştirme İdaresi, oturup da nazım imar planları mı yapacak? Bunu yapma hakkını nasıl düzenlersiniz?.. Sonuç olarak, yasa yapıyoruz; oturup da, herkesi kendimize güldürmek için düzenleme yapmıyoruz burada!..

Eğer, yasa yapıyorsak, hukukun temel ilkelerine, Anayasanın bu konuda getirdiği düzenlemelere ve haklara saygı göstermek zorundayız. Zaten o madde, herhangi bir şekilde Anayasa Mahkemesine gittiği zaman bile, kesin olarak geri dönmeyecek olan bir maddeydi; sırf böyle bir düzenlemeyle, hiçbir anlamı olmayan bir düzenleme yapmak suretiyle, yeniden yargılanacak duruma getirmiş oluyorsunuz. Böyle bir yetki, sadece ve sadece, kamu malı üzerindeki kamu yararının kullanılması için verilebilir; onun dışında, kesinlikle, bu tür kuruluşlara imar yetkisinin verilmesini olanaklı görmüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Temizel, bu, ikinci uzatma süresidir; lütfen, son cümlenizi ifade buyururmusunuz.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. Bazen cümlelerimizi toplamakta zorluk çekiyoruz.

Değerli arkadaşlar, o nedenle, bu düzenlemenin bu yasanın içerisinde, bu şekliyle gerçekten yeri yok. Bu madde geri çekildiği takdirde de, yasada hiçbir eksiklik falan da olmuyor.

Böyle bir düzenleme yapılacağı umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.

Grupları adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul; buyurun.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme işlemleriyle ilgili olarak bir mahzuru gidermek üzere yapılan bu düzenlemenin, beklenilen sonucu vermeyeceği kanaatindeyim.

Esasen, harhangi bir şekilde, bu yasa tasarısı üzerinde bir değişiklik yapmanın veyahut da öneride bulunmanın da imkânı olmadığı kanaatindeyim. Nitekim, biraz önce geçen önerge dahi, belli bir ön anlaşmanın sonucu, Meclise tasdik ettirilerek geçmiş bir önergedir; hayırlı olsun!..

Bakıyorum, herhangi bir önergeyle, bu maddede düzenlenen hususu gerçek rayına oturtmak için bir teşebbüste bulunsak, bunun müzakere imkânının olmadığını görüyorum. Örneğin 1 inci madde üzerinde verilen 4 önerge de elimde.

Önergeleri okuyorum, 1 inci maddenin nesi değiştirilmek isteniyor: Verilen bir önergede "oluşturulması" ibaresinin "meydana getirilmesi" olarak değiştirilmesi isteniliyor. Gerekçesi: Maddeyi daha açıklığa kavuşturacakmış!

İkinci önergede, "iktidar partisine mensup" ibaresinin "iktidar partisinden olan" olarak, "mensup" yerine "olan" olarak değiştirilmesi isteniliyor. Bu öneri de, maddeyi açıklığa kavuşturacakmış!

Yine başka bir önergede, 1 inci maddede yer alan "halinde" ibaresinin "durumunda" olarak değiştirilmesi isteniliyor. Bu da, maddenin anlatımını kuvvetlendirecekmiş!

Bir başka önergede "en çok üyesi olan" ibaresinin yerine "en fazla üyesi olan" ibaresinin getirilmesi isteniliyor. Bu da, anlatımı açıklığa kavuşturacakmış!

4 önergenin altındaki imzalar da aynı.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Mübarek, Türkçe öğretmeni!..

EMİN KUL (Devamla) – Bu önerge anlayışı içinde, önerge vererek yasama görevini yerine getirme, bazı yanlışları düzeltme anlayışı içinde, imar meselelerini burada açıp düzeltecek herhangi bir önerge vermek, onu geçirmek ve kabul ettirmek mümkün değildir. Onun için, maddenin bu haliyle geçeceği gözüküyor.

Tasarıyı hazırlayanlar, keşke, başka maddeler konusunda, geçmişteki beyanlarına sadık kalarak düzenleme yapsalardı. Örneğin, 7 nci maddede, bu kanunla ilgili işlemler dolayısıyla bazı yasaklar ve cezaî hükümler var. Mesela, siz, bu kanuna göre, başbakansanız, herhangi bir bakansanız, Özelleştirme Yüksek Kurulunun üyesiyseniz, işletme hakkını devralmak suretiyle özelleştirme işlemine dahil olabilirsiniz; yani, işletme hakkını kullanmak suretiyle, işletme hakkını kullanmak amacıyla ihalelere iştirak edebilirsiniz, Özelleştirme Yüksek Kurulunun Başkanı olarak, üyesi olarak, başbakan olarak, bakan olarak özelleştirmeye dahil olabilirsiniz ; ama, kiracı olamazsınız, satın alamazsınız. Burada verilen cezalar da fevkalade gülünç cezalardır. Bunlar, zamanında iddia edildi, getirildi, söylendi ve sadece, eş ve çocukları yasaklı birtakım şeylerden başka, derecata göre bir yasak da getirilmemiş.

Şimdi, hem hazırlanış tarzı itibariyle belli bir maksada matuf, Meclisten derhal geçirilmek üzere hazırlanmış hem de -biraz önce arz ettiğim şekliyle- düzenlenen önergeler bakımından, maddeler üzerinde herhangi bir değişikliği yaptırmak, maalesef, mümkün değildir. Bu anlayış içinde devam eden müzakerelerin sonuna geldik. Dilerim ki, bu anlayış içinde hazırlanan tasarı, uygulamada hayırlar, uğurlar getirsin; ama, getireceği bir hayır olmayacağının işaretlerini de daha sonra arz ve ifade etmek isteyeceğim yüksek müsaadelerinizle.

Bu görüşlerle, saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

Sayın Oğuz, talebiniz devam ediyor mu efendim?

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Hayır.

BAŞKAN – Sayın Polat?.. Yok.

Sayın Büyükkılıç?..

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Arslan?.. Yok.

Sayın Aykaç?..

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, malum, siz, kişisel görüşme yapamıyorsunuz zaten.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Niye yapamıyorum?

BAŞKAN – Şu açıdan efendim: Muhalefet şerhiniz var mı?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Bütçe görüşmelerinde böyledir.

BAŞKAN – Efendim, diğerlerinde de şöyle: Muhalefet şerhiniz varsa, muhalefetiniz istikametinde konuşabilirsiniz.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Tamam, benim talebim yok.

BAŞKAN – Şerh varsa konuşabilirsiniz.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Çok önemli bir konu olduğu için diyorum. Öyleyse, bütün komisyonlarda uygulama böyle olacaktır.

BAŞKAN – Tamam efendim; mesele anlaşıldı Sayın Hacaloğlu.

Madde üzerinde 4 önerge vardır; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "parantez içi hüküm" ibaresinin "parantez içinde yer alan İSKİ, ASKİ, belediye, mimarlar odası" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

DYP Grup Başkanvekili Denizli Edirne

Denizli

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "her türlü imar planlarının" ibaresinin kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "her türlü imar planlarının" ibaresinin "her çeşit imar planının" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

DYP Grup Başkanvekili Denizli Edirne

Denizli

Mustafa Yünlüoğlu Sıtkı Cengil Ömer Özyılmaz

Bolu Adana Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "parantez içi hüküm" ibaresi yerine "parantez içindeki hüküm" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

DYP Grup Başkanvekili Denizli Edirne

Denizli

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Temel Karamollaoğlu Saffet Arıkan Bedük Muhammet Polat

RP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili Aydın

Sıvas Ankara

Hüseyin Olgun Akın Abdullah Örnek

Ordu Yozgat

"MADDE 4.– 3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 24.11.994 tarih ve 4046 sayılı Kanunla değişik 2 nci fıkrasında yer alan parantez içi hüküm 'belediye' olarak değiştirilmiş ve 'mevzi imar planlarının' ibaresinden önce gelmek üzere imar tadilatları ve ibaresi ve aynı paragrafın sonuna da 'ilgili belediyeler görüşlerini 15 gün içinde bildirir' ibaresi eklenmiştir."

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, altında imzam olan önergeleri geri çekiyorum.

BAŞKAN – Efendim, imza sahipleri, birinci, ikinci ve üçüncü sırada okuduğumuz önergelerini geri çektiler.

Dördüncü sıradaki önergeyi işleme koyuyorum.

Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, şu anda çoğunluğumuz olmadığı için, önergeye iştirak edemiyoruz; ancak, benimsiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

TURİZM BAKANI M. BAHATTİN YÜCEL (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibine soruyorum: Gerekçeyi mi okuyalım?..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İmar tadilatları yapılırken, belediyelerin görüşlerinin alınması imar bütünlüğünün sağlanması yönünden faydalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi, Komisyon benimsedi, katılamadı; Hükümet katıldı. Önerge sahibi gerekçesinin okunmasını arzu etti; gerekçe okundu.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz .

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Kabul edilen önerge istikametindeki değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, değişiklikle birlikte kabul edilmiştir.

Şimdi, yeni bir madde ilavesi talebi vardır; Komisyon üyeleri de hazır olsun; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 273 sıra sayılı tasarıya aşağıdaki metnin ek madde olarak ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz Ali Rıza Gönül Hikmet Uluğbay

RP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Necmi Hoşver Ahmet Uyanık Mustafa Cumhur Ersümer

Bolu Çankırı Çanakkale

Erkan Kemaloğlu İsmail Köse Halit Dumankaya

Muş Erzurum İstanbul

MADDE 5.- 24.11.1995 tarih ve 4046 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1.– İdarede görevli proje grup başkanlığı, aylık ekgösterge zam ve tazminatları ile statüleri bakımından idarede görevli daire başkanları haklarında uygulanan hükümlere tabidir."

BAŞKAN – Yeni bir madde tedvinidir.

Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Çoğunluğunuz?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Komisyon üyesi arkadaşlarımı saydım, 14 kişiden fazlayız.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – El kaldırsınlar; neredeler?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Arkadaşlarımı saydım efendim.

BAŞKAN – Komisyon üyesi olan arkadaşlarımız işaret buyursunlar... Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden yeteri sayı var; dolayısıyla, madde üzerinde müzakere açıyorum.

Maddeyle ilgili söz talebi var mı? Yok.

Yeni maddeyi, okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu suretle, sıralamada, bu, ilave edilen; yani, yeniden tedvin olunan madde 5 numarayı almıştır.

Şimdi, eski 4 üncü maddeyi 6 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 6.– 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 16.– Bu Kanunun geçici 3 üncü maddesinde belirtilen kamu bankalarının özelleştirmeye hazırlık işlemlerine ilişkin olarak öngörülen iki yıllık süre bitiminden itibaren iki yıl uzatılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan 273 sıra sayılı yasa tasarısının yeni 6 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, son yirmi yıldır, bilindiği gibi, yüzde 70'leri aşan yüksek bir enflasyon süreci yaşamaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesi, yirmi yıl, yüzde 70'li bir enflasyona dayanamamıştır, böyle bir süreç yaşamamıştır; ancak, ne gariptir ki, Türkiye; iktidarlar gelip gitmekte, bakanlar değişmekte, yönetimler değişmekte; ancak, yüzde 70'lik bir enflasyonu, ekonomi yönetiminin, devlet yönetiminin, âdeta, değişmez bir kaderi olarak kabullenmiş, âdeta, kurala dönüştürmüş halde. Gelişmekte olan bütün ülkeler, gelişmiş ülkeler bu sorunu aşmış; ama, Türkiye aşamamış ve aşmaya yönelik olarak da, şu anda uygulamada olan gerçekçi, uygulanabilir, makro dengeleri çakılmış bir onarım, rehabilitasyon programının ortada olmadığı görülmekte.

Refahyol Hükümetinin programında, her ne kadar, enflasyonun kontrol altında alınacağı ve bir ölçüde iyileştirileceği söylenmiş olmakla beraber; geçmiş bir yıllık dönemde, enflasyonun; o ekonomide, toplumda en tahrip edici sonuçları yaratan sürecin, onbeş yirmi yıldır devam etmekte olan rant ekonomisi kurallarında bir değişiklik yapılmadığı için, devam etmekte olduğunu ve enflasyon altında, hem iş dünyamızın, ekonomimizin hem de toplumun her kesiminin; başta, emekçiler, çalışanlar, küçük üreticiler, esnaf ve çiftçisiyle toplumun bütün alt kesimlerinin, gerçekten onarılamaz bir tahribat ve baskı altına girdiği görülmektedir.

Bunları niye söylüyorum; esasında, bunlar biliniyor; İktidar da biliyor, muhalefet de biliyor; ancak, bilinen bir başka şey var ki, enflasyon, son yıllarda, uzun bir dönemdir oluşan lobilerin de desteği ve etkisiyle bir ekonomiyi yönetim kuralı haline dönüşmüştür. Eğer, enflasyon inmiyorsa, Hükümet indirmek istemediğinden inmemektedir. Yıllardır, Türkiye'de, gerçek bir istikrar sağlayacak rehabilitasyon, onarım programının uygulanamayışı; ciddî bir gelir reformunun, vergi reformunun, banka reformunun, finans reformunun yapılamamış olması, herhalde, sadece Mecliste çoğunluk bulunamamasından değil; bu, gerçekten, ekonominin yönetiminde erki bulunduranların; yani, uzun yıllardır uygulanmakta olan rant ekonomisinin tercihlerini siyasete taşıyanların bir tercihi, bir kararı; bunu, böyle görmemiz gerekiyor, halkımız bunu böyle görüyor; ama, ne yazık ki, bu kaderi değiştiremiyoruz.

Burada temel nokta ve sıkıntı; kamu açıklarının kapatılamaması, ekonominin etkin ve verimli bir yapıya kavuşturulamaması ve finans kesiminde, gerçekten, ekonomiyi, hem istikrara hem büyümeye taşıyacak; üreticiyi ve sanayiciyi destekleyecek bir yapınının ortaya konulamaması... Banka sistemi, tüm bu tartıştığımız; bilindiği halde çözüm getirilemeyen, getirilmeyen bu konuda, öncelikli ve özellikle el atılması gereken bir kesimi oluşturmakta. Türkiye ekonomisinin kırılgan kesiminin finans kesimi olduğu konusunda, defaatle, çeşitli platformlarda görüşlerimizi dile getirdik. Yine, çeşitli platformlarda, eğer, Türkiye'de bir kesim özelleştirilecekse, o kesimin bankalar kesimi olduğuna ilişkin görüşümüzü defaatle dile getirdik.

Bize "özelleştirmeye ideolojik olarak bakıyorsunuz" diyenlere hatırlatmak istiyorum: Özelleştirmeye ideolojik olarak bakan, ülkeyi yöneten sağ kesim, sağ iktidarlar, sağ iktisat anlayışını uygulayanlardır.

Parti programımızda da yazdığı gibi, özellikle banka kesiminde özelleştirmeye öncelik verilmeli; ancak, bir karar ile bir tercih ile... Ziraat Bankasının, çiftçinin ve küçük üreticinin ihtisas bankasına dönüştürülmesi; Halk Bankasının ise, esnafın ve küçük zanaatkârın ve küçük girişimcinin, risk sermayesine kaynaklık yapacak anlayışın ihtisas bankasına dönüştürülmesi... Bu ikisinin yapılması kaydıyla, diğer tüm bankaların özelleştirilmesini, biz, özelleştirmenin diğer bazı alanlarında; yani, stratejik mal üreten tesislerin, kamu yararı amaçlı hizmet üreten işletmelerin özelleştirilmesinin ertelenmesi, o alanlara girilmemesi; ama, diğer alanlarda, özelleştirmenin, çalışanları, üreticileri, kooperatifleri öncelikle korumak, onları temel almak kaydıyla yapılmasını hep dile getirdik; ama, nedense, yıllardır, birçok suiistimallerin, birçok tartışmaların, kamu kaynaklarının haksız olarak bazı kişilere peşkeş yapıldığına ilişkin birçok iddiaların ortaya atıldığı ve sonucu itibariyle de, yaygın ihtiyaç içindeki yurttaşlarımızın değil, üst gelir gruplarına yönelik konut projeleri üreten Emlak Bankasının özelleştirilmesinden, iktidarlar, nedense kaçındılar. Nedense, iktidarlar, bunca özelleştirme tutkularına rağmen, Emlak Bankasının özelleştirilmesine el atmadılar, atamadılar. Bunu soruyorum; Sayın Bakandan da yanıt rica ediyorum.

DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sadece iki banka özelleştirdik; sıra onda...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Sıra değil... Soruyorum, en çok, en belirgin haksız kaynak aktarılan kesim burası; ama, özenle bazı kesimler korundu ve bu yapılmadı.

Değerli arkadaşlarım, o nedenle, ekonomimizin en kırılgan kesimini oluşturan finansta, kesinlikle bir banka reformuna ihtiyaç var. Söylediğimiz iki banka ihtisas bankasına dönüştürülmek kaydıyla, diğer tüm bankalar hızla özelleştirilmelidir. Eğer bu yapılmadıysa, bu bir görev eksikliğidir.

Bir de, geçen dönem, bu konuda önerge veren Doğru Yol Partili milletvekili arkadaşlarımızın, Merkez Bankasının özelleştirilme yetkisini -sanki öyle bir şey olabilecekmiş gibi- Özelleştirme Yüksek İdaresine veren 4046 sayılı Yasayı aynen bugün koruyarak, buradaki değişikliği o anlayış üzerine oturtan bu yasa maddesinin, hâlâ, nasıl, gerçeklerden kopuk, afakî işlerle uğraştığımızın bir göstergesi olarak huzurlarınıza sunmaktayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bu anlayışla, özelleştirmenin, yapılacaksa, ancak kamu yararı alanı içinde yapılması ve hızla ve vakit geçirilmeksizin, Ziraat Bankasının, gerçekten, küçük çiftçinin ihtiyaçlarına yöneltilmesi, Halk Bankasının ise, esnaf ve küçük zanaatkârların, kredileri için yönlendirilmesi dileğiyle, bu maddeye, bu boyutuyla hayır diyeceğimizi belirtiyorum ve tümünüzü saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Bu sefer değişiklik yapıyoruz Sayın Başkan; ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Uluğbay; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Özelleştirme Yasası çerçevesinde, bankaların özelleştirilmesine ilişkin olarak tanınmış olan iki yıllık süreye iki yıl daha ilave edilmesine ilişkin madde üzerinde Grubumun görüşlerini ifade etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demokratik Sol Parti olarak bizim, kamu bankalarının özelleştirilmesi konusuna olumlu bir bakışımız var; ancak, biz, bu olumlu bakışa sahip olurken, Ziraat Bankasının tarım kooperatiflerine, diğerinin de esnaf kooperatiflerine devredilmesini; böylece, mülkiyetin tabana yayılması ve ait olduğu kurumlara hizmet etmesini amaçlıyoruz; ancak, bizim gözlemlediğimiz, Hükümetin, bu bankaları, kamu bankalarını özelleştirmekte pek de samimî bir arzu içerisinde olmadığı tarzında. Sebebini söyleyeyim: Sebebi şuradan kaynaklanıyor; şu anda, ticarî bankalar sistemimizde 2,9 katrilyonluk bir tasarruf mevduatı hacmi vardır; bunun, yaklaşık 1,8 katrilyonluk boyutu kamu bankalarının elindedir. Aynı şekilde, dönüp, Hazinenin, bütçe açıklarının finansmanında kullandıkları borçlanma kağıtlarının banka sisteminin üzerinde olan boyutuna baktığınız vakit de, toplam mevduatın yüzde 36'sına kadar ulaşabilen -dönemsel olarak bu rakamlar oynuyor- bölümünün bu bankaların elinde olduğunu görüyoruz. Hazinenin, aynı zamanda, kamu kağıtlarını buraya plase ederken, ihalelerinde kolaylaştırıcı işlemleri yapabilmek için de, zaman zaman, bu bankaların açık piyasa işlemlerine müdahale ettiği gibi, faizi düşük tutabilmek için, kamu bankalarına daha fazla teklif verme eğilimi vardır. Bu nedenle, gerek para politikasının gerekse malî politikanın kullanılmasında, bu bu bankalar, Hükümetin bugünkü izlediği yaklaşımlar çerçevesinde bir araç olarak kullanılıyor; o nedenle de, ne kadar özelleştirmeden yana olurlarsa olsunlar, bu bankalardan kolay kolay vazgeçebilecek durumda değiller. Aynı zamanda, bu bankalar, uzun yıllardan beri, kredi parsellenmesi bakımından da kullanılmıştır.

Biz, Demokratik Sol Parti olarak, bundan birkaç ay önce, bankaların durumunun araştırılması için bir önerge vermiştik. Bu önergeyle, banka sistemimizin sağlıklı bir özeleştirisini yapıp, banka sistemimize Meclis olarak kazandırmamız gereken boyutları ve yasal düzenlemeleri araştırmayı istemiştik; ancak, Hükümeti oluşturan iki parti, bu önergenin reddini sağlamıştır; dolayısıyla, bankalar konusunda şeffaflığı ve gerçeklerin bu Meclis tarafından bilinmesini, Hükümetimiz, istememiştir.

Kamu bankalarının, bazı özel kredi işlemlerinde, amaçlarının dışında yoğun biçimde kullanılmakta olduğu söylentileri hâkimdir ve bu konuda zaman zaman hazırlanmış raporlar da vardır.

Düşününüz ki, bir Ziraat Bankası, kaynaklarının önemli bir bölümünü ticaret, sanayi kesimine aktarıyor ve tarım kesimi, gübresini alabilmek için, tohumunu alabilmek için sıkıntı içinde. Böyle bir Ziraat Bankasıyla, tarım kesiminin sorunlarını halledebileceğimizi düşünüyoruz. Niye; çünkü, bu Ziraat Bankası, gerçek sahiplerinin elinde değil, siyasî amaçla istismar edilecek kadroların elinde. Aynı şekilde, Halk Bankasına dönüp baktığımızda, bu bankanın kaynaklarının da, yoğun bir şekilde küçük esnafa gidecek yerde, diğer kesimlere aktığını görüyoruz.

Hükümetler, zaman zaman "KOBİ'lere ve küçük esnafa şu kadar trilyon lira daha fazla kaynak ayırdık" söylemlerini basın toplantılarında dile getiriyorlar; ancak, değişmeyen bir gerçek var; küçük esnaf... (Gürültüler)

Sayın Başkan, konuşmaya bu gürültüde devam etmeme izin verecek misiniz?

BAŞKAN – Efendim, izin vermeme elimde olsa, karşı tarafa vermeyeceğim.

Sayın milletvekilleri... Bir sayın üyemiz konuşuyor.

Buyurun efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bana bu hakkı tanıdığınız için teşekkürler.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşlarımızla ister istemez bazı konularda karşılıklı görüşme ihtiyacımız oluyor.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – İkili görüşmeleri de biraz düşük tonda yapalım; çünkü, ben, mikrofona rağmen, sesimi duyurabilmek için bağırmak ihtiyacını hissediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Duyuluyor efendim; fikirlerinizden istifade ediyoruz.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu boyutlarla bakıldığı vakit, bugün, daha hâlâ Halk Bankası aracılığıyla küçük esnafa verebildiğimiz kredi boyutu, Türkiye'deki kredi hacminin yüzde 4'ünü geçememiştir. Bir taraftan "küçük esnaf ve KOBİ'ler ekonominin omurgasıdır" diyerek, söylemde birçok şeyi söyleyeceğiz; öbür taraftan, küçük esnaf ve sanatkâra ve KOBİ'lere kredi kaynağı aktarmayacağız.

Bu boyutlarla bakıldığında, bu bankalar, iktidar tarafından, kendi amaçları doğrultusunda kullanıldığı için, şu anda, kamu yönetimi tarafından vazgeçilebilir durumda değildir. Bunların özelleştirilmesine gidildiği takdirde de -bizim savunduğumuz gibi- hiçbir şekilde, ne esnaf kooperatiflerine ne de ziraî kooperatiflere doğru özelleştirilmeyecektir. Bunların, blok halinde, belki birden fazlaya bölünmek suretiyle, yine, birtakım büyük sermaye çevrelerinin eline geçmesi sağlanacaktır.

Her şeyden evvel, bankalar boyutunda düşündüğümüzde, ekonomi tarihinin bir olgusunu çok iyi bilmemiz gerekir; bugün Batı'ya bakıp da, kalkınmışlıkların arkasına baktığımızda, bütün bankalarının anonim şirket, gerçek anlamda halka açık bankalardan oluştuğunu görüyoruz. Türkiye'de ise, bankalar, ya kamu ya özel kişilerin tekelinde olmak suretiyle, halkın tasarruflarının belirli amaçlara yönlendirilmesi şeklinde kullanılıyor ve bu kısırdöngü kırılamadığı için de, Türkiye, kalkınmışlık sürecini bir türlü tamamlayamıyor. Niye; çünkü, krediler ve toplumun tasarrufları bir yere özendirilemiyor. Bu bakımdan, bu kanunda alınan iki yıllık süre sonunda, öyle tahmin ediyorum ki, Hükümet, tekrar gelecek, belki iki yıl daha... Çünkü, bu suretle, bu kaynakları kullanmaktan vazgeçmeye niyetiniz yok. Sebep; kamu kaynaklarının geliştirilmesi yolunda ciddî bir hazırlığınız yok; olmadığı için, daha hâlâ, bütçenin ve hazinenin finansmanında, yoğun bir şekilde banka sistemini kullanacaksınız; artı, bankalar işinde de, kamu bankalarıyla istediğiniz gibi oynamak isteyeceksiniz.

Aynı şekilde, bu bankaların elinde bulunan kaynakların kullanımında, yatırım boyutlarıyla da istenildiği gibi katkıda bulunulmuyor. Bankaların bütün kaynakları, doğru dürüst bir istikrar programı uygulanmadığı için, kısa vadede toplanmış durumda. Bankalar, kısa vadede toplanmış paralarını, uzun vadeli sermaye girişimlerinde kullanamıyorlar.

Bunun dışında, bugün, bankalar, yoğun bir biçimde, Türk parasından kaçışı da özendirecek faaliyetlerin içerisine girmiş durumdalar. Ne boyutuyla; bugün, mevduatlara bakıldığı vakit, Türk Lirası mevduat kadar, döviz cinsinden mevduat vardır. Bu da, Hükümetin özendirdiği bir başka boyuttur. Dolayısıyla, döviz cinsinden toplanan mevduatlarla, döviz cinsinden verilen krediler -işte, Emlak Bankası ve diğerlerinde olduğu gibi- bir dövizzedeler grubu da oluşturmuştur ve bunların da sorunu çözülmemiştir.

Dolayısıyla, biz, Hükümetin bu maddeyi getirişini, samimiyetsiz buluyoruz. Samimiyetsiz bulmamızın gerisinde yatan neden; gerçekten -biraz evvel Sayın Bakanın da işaret ettiği gibi- Ziraat Bankasının ziraat kooperatiflerine, Halk Bankasının da esnaf kooperatiflerine devredilmesini iki yıldır engelleyen hiçbir şeyin olmamasıdır. İki yıldır engelleyen bir şey olmadığı için, o mülkiyeti, o kesimlere çok kolayca devretmeniz mümkünken, ondan uzak durdunuz. Bunun gerisinde, biraz evvel anlattığım gibi, kamu eliyle, bu kaynakları istediğiniz gibi kullanma arzusu yatmakta.

Bütün bunları dikkatinize sunarak ve dinleyebildiğiniz kadarıyla, dinlemenize izin verildiği boyutuyla görüşlerimi aktarmış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uluğbay, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Gurubu adına, Sayın Aktürk; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu bankalarının özelleştirilmesiyle ilgili madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, 4046 sayılı Yasanın hazırlık çalışmaları esnasında, Anavatan Partisi Grubunun önerisi olarak, bu madde, daha değişik bir şekliyle tasarıya girmişti. İlk ifade edildiği şekliyle "iki sene içerisinde, sadece Eximbank hariç olmak üzere, kamu bankaları özelleştirilecek" deniliyordu; ancak, burada, Genel Kurulda, ikibuçuk sene evvel yapılan müzakereler esnasında, bir değişiklik önergesiyle "Merkez, Ziraat, Halk ve Eximbank hariç olmak üzere" ifadesi dahil edildi ve böylece, bir anlamda, ilk düşüncemiz büyük ölçüde kuşa çevrildi.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Doğru Yol Partisinin önergesiydi...

YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bizim, o gün zabıtlara geçecek şekilde ifade ettiğimiz bir husus vardı; o da şuydu: Bu, temenni mahiyetinde bir maddedir, bir iyi niyet beyanıdır, müeyyidesi yoktur; ama, herhangi bir şekilde, "bazı bankalar hariç" şeklinde bir ifadeye dönüştürürseniz, bunun, tehlikeli, sakıncalı bir tarafı var. O da nedir; bugünkü şekliyle, parantez içinde, yani "hariç" diye tutulan bankaları özelleştiremezsiniz anlamı çıkar. Halbuki, 4046 sayılı Yasada, hiçbir şekilde, böyle, sınırlayıcı bir madde söz konusu değildi. Asıl espri, süratlendirmek, iyi niyetle, hızlandırmak için verilmiş olan bu girişimin, maalesef, giderek, orasından burasından biçilip tanınmaz hale gelmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, bugün, bu şekliyle muhafaza edildiği için, yine, bu maddeye katılmamız mümkün olmayacak.

53 üncü Hükümetin, yani Anayol Hükümetinin programında "kamu bankaları dahil bütün kuruluşlar, hizmet sektöründeki kuruluşlar da dahil" diye çok geniş bir perspektif çizilmişti. Dünkü Grup konuşmacımız Sayın Hüsnü Doğan gibi, özelleştirme felsefesinin, bugün, bütün partilerce benimsenmiş, fakat, Anavatan'dan neşreden bu mesajını daha kuvvetli bir şekilde vurgulamamız gerektiğine ben de inanıyorum.

Biraz evvel, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sayın sözcüsü de "özelleştirmeye başlanacaksa, bankalardan başlanılması gerekir" dedi. Buna yürekten katılıyoruz. Hakikaten -piyasa ekonomisi açısından baktığımızda- eğer bir yozlaştırma, bir çarpıklık söz konusuysa -verimlilik ilkesini bir an için bir tarafa bırakalım- özellikle haksız rekabet olayında, kamu bankalarının, bu piyasada, malî sektördeki davranışları, maalesef, bu sektörün gelişmesine büyük ölçüde sekte vurmaktadır.

Şöyle ifade edecek olursam: Bir taraftan faizleri düşürmek üzere, Hazinemiz, hazine kâğıtlarında çok hassas, titiz bir işlem yapıyor, ihalelerde çok ciddî bir pazarlık stratejisi izliyor; fakat, diğer taraftan, Hazinenin borçlanma araçları olarak kullandığı kamu bankaları eliyle, piyasada özel bankaların verdiği mevduat faizinin 10, 15, hatta 20 puan üzerinde faizlerle paralar toplanıyor ve Hazineye hortumlanıyor, hazine kâğıtları karşılığı. Onun için, biz, bir noktada kendimizi aldatıyoruz; faizleri düşürüyoruz, kamu sektörünün borçlanmasını, daha ciddî bir şekilde, maliyet açısından aşağı çekiyoruz diye bir aldatmacanın içindeyiz.

Aynı şekilde, bir havuz sisteminden bahsediyoruz. Havuz sistemi, mesela bir Vakıflar Bankasını ihya ederken -çünkü, havuzda biriken paralar bu bankamızda tutuluyorsa, daha evvel, kamu kuruluşlarının, diğer kamu bankalarında tuttuğu paralar oralardan çekilip de buraya aktarıldığı için- bazı diğer bankaları çökertiyor, bazı kamu kuruluşlarına da çok ciddî şekilde hasar veriyor. Buna en güzel örnek, TÜPRAŞ'tır. TÜPRAŞ, bugün, bu yüzden, çok ciddî bir finansal krizin içerisine girmiştir.

Buna en güzel ikinci örnek de Ziraat Bankasıdır. Ziraat Bankasının, bir taraftan "yurt dışındaki muhabir hesaplardaki dövizlerinizi alacağız ve Hazinemize bir imkân sağlayacağız" denildiği için, eli ayağı, bir noktada, birbirine bağlanmış; diğer taraftan da "piyasadan, mümkün olduğu kadar 'mevduat' adı altında borçlan ve Hazineyi fonla" denildiği için, banka, bankacılık yapmaz, sadece, böyle, bir ajan durumuna düşmüştür ve Ziraat Bankasının -edindiğim bilgiye göre, on senelik de bankacılık tecrübemle ifade ediyorum- çok ciddî bir finans darboğazının içerisine sürüklendiğini görüyoruz.

Kamu bankaları siyasî istismar konusu yapılıyor sevgili arkadaşlarım. Bunu hepimiz biliyoruz. Reklamlar, seçim esnasında açılan şubeler, seçim masraflarının yüklenmesi için kullanılan mekanizmalar... Eğer, kamu bankalarının tamamı özelleştirilirse, işte, o zaman, Batılıların tabiriyle, oyun sahası bir düzlük haline gelmiş olur, haksız rekabet ortadan kalkmış olur ve rekabet kurallarının işlemesi için de elden gelen her şey yapılabilir. Mesela, oluşturulan Rekabet Kurulu da, bu yönde varsa oligopol piyasadaki çarpıklıklar, onların üzerine gidebilir.

Bu açıdan, mesela Emlak Bankasını ele alalım. Çok büyük bir bankadır. Bunu, buradan, daha evvel de ifade ettim. Tek başına bir büyüklük olarak özelleştirilmesi, Türkiye şartlarında mümkün görülmüyor. Onun için, benim, acizane önerim -bunun altını kuvvetle çiziyorum- Emlak Bankasının yedi sekiz parçaya bölünerek, bölgesel, lokal özel emlak kalkınma bankaları halinde şekillendirilmesidir. Mahalli sermaye, lokal şirketlerden, lokal sermayedarlardan toparlanacak; belki, bir miktar da millî bankalarımızın yüzde 15-20 yönetim katkısı için, iştirakleriyle, altyapı bankacılığında, İller Bankasının da yaptığı bazı işleri de üstlenecek şekilde ve özellikle, toplukonut ve şehir altyapısını sağlayacak şekilde yedi sekiz kalkınma bankası oluşturabiliriz. Burada, aynı mekanizmayı Ziraat Bankası ve Halk Bankası için de öneriyorum. Bunları da yedi sekiz parçaya ayırırsak... Mesela, Halk Bankasını, sekiz bölge bankası şeklinde ayırdığımızda, bölgesel, özel, KOBİ ve esnaf kalkınma bankaları halinde şekillendirebiliriz. Bunlar, özel bankalar olurlar; ama, gerekiyorsa, kendilerine, bazı sistemlerle -mesela, munzam karşılık istisnası gibi bazı kolaylıklarla- kaynaklarında imkân sağlarız ve böylece, kredi mekanizmasında da onları rahatlattığımız için, bir noktada, müşterilerini teşvik etmiş oluruz. Dolayısıyla, teşvik mekanizmasını kullanmak için, bu kuruluşların kamu elinde olması gerekmiyor; bu da, altını çizmek istediğim ikinci husus.

Gayet rahatlıkla, özel sektörde, bölgesel bankacılık anlayışıyla, bölgesel ziraî kalkınma bankaları kurulabilir, bölgesel esnaf kalkınma bankaları kurulabilir, bölgesel emlak kalkınma bankaları kurulabilir. Bunlar için düşündüğümüz teşvik mekanizmasını, daha akılcı bir şekilde, nâzım rol oynayacak şekilde, buradan, merkezden yönlendirebiliriz.

Özünde arz etmek istediğim, büyük bankalarımızın -Ziraat Bankası ve Halk Bankası da dahil olmak üzere- özelleştirilmesi gereklidir; Emlak Bankasının da parçalanarak özelleştirilmesi gereklidir. Bunların bir an evvel yapılması lazım; ancak, bunlar yapıldıktan sonra, şu anda bir problem olan sonsuz mevduat sigorta sisteminden de vazgeçmemiz lazım. Yavaş yavaş, piyasa düzeninde, müşterinin tercihleriyle yönlenebilecek ve malî piyasaların daha sağlıklı gelişmesini sağlayacak bir ortamı hazırlamamız lazım.

Değinmeye fırsatım olmadığı için ele almadım. 1994'te yaşadığımız kriz, 5 Nisan kararlarına rağmen, özellikle malî sektörümüze çok ciddî şekilde hasar verdi ve bir noktada, daha evvel, Sayın Başbakanımızın "beş kara delik" dediği yerde, altıncı kara delik oluştu. Bu da, Türk banka sistemidir; fakat, banka sistemimizin içerisinde de, maalesef, en hastalıklı olan, rahatsız edici unsur kamu bankacılığıdır.

Burada tekrar işaret ediyorum; özellikle Ziraat Bankasının gidişatı son derece tehlikelidir; onu ya araştırma-soruşturma şeklinde bir incelemeye almamızı veyahut onun da bir an evvel bölünerek, parçalara ayrılarak seri bir şekilde özelleştirilmesiyle bu yükten kurtulmamızı tavsiye ederim. Ancak o zaman, devlet, tek merci olarak, ya Merkez Bankası eliyle veyahut da Hazine eliyle borçlanacak hale gelecek ve böylece, piyasa kurallarına daha yakın, iki yakamızı bir araya getirecek denk bütçe ve makro ekonomik dengeler açısından daha sağlıklı, enflasyonu düşürür bir ortama taşımış olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Son cümle efendim...

BAŞKAN – Buyurun.

YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bu, en ciddî altyapı hazırlığıdır. Özelleştirme tasarısının belki de en mühim maddesidir. Hadiseye buradan başlamak gerekliydi. İki sene daha süre tanıyoruz diye, nasıl olsa iki senemiz var yaklaşımıyla ele alınması fevkalade sakıncalıdır. Tekrar ediyorum, maddede parantez içerisinde yazılan Ziraat Bankası ve Halk Bankası özelleştirilmeyecek anlamı taşımaz.

Bunu özellikle vurguluyor; saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aktürk, teşekkür ediyorum efendim.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul; buyurun efendim.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; tekraren, sizi, saygıyla selamlıyorum.

Tasarının geneli üzerinde konuşulurken, İktidarın büyük kanadına mensup sözcü arkadaşım, 4046 sayılı Kanun çıkarılırken kamu bankalarının özelleştirilmesi için iki senenin yetmeyeceği hakkında ikazları olduğunu, buna rağmen iki senelik bir süre konduğunu, halbuki bu sürenin daha uzun olması lazım geldiğini ifade etmişti. Eğer, bu mantıktan hareket edip yürürsek, şimdi, kamu bankacılığı konusunda herhangi bir özelleştirmenin yapılmadığını gördüğümüzde, bu iki senenin yine yetmeyeceği gibi bir sonuç ortaya çıkar.

Bu, sene veya süre meselesi değil, ancak yaklaşım ve anlayış meselesi olarak dikkate alınması gereken bir konudur. İki sene içinde, bu konuda özelleştirme yapılabilirdi.

Siyasî iktidar, bir anlamıyla, kamu maliyesinin yönetilmesi, yönlendirilmesi, önceliklerin belirlenmesi ve etkinleştirilmesi ve bunların heyeti umumiyesinin yönetilmesi demektir; ama, bakıyoruz, siyasî İktidar, bir taraftan, kamu maliyesini nasıl yönlendiriyorsa -yani, zaman zaman, kendisine oy vermeyen ilçenin, köyün, kasabanın yolunu, suyunu, ihtiyacını nasıl kesiyor, onlara oy veren yörelere doğru yönlendiriyorsa- yani, milletin ödediği vergilerle millete nasıl eza ediyorsa; bir taraftan, kamu maliyesini yönlendirirken, belli grupların ve çıkar gruplarının kollanması söz konusu ise -bu Mecliste işçiler çok az olduğu için, bunu söylemek hakkını kendimde çok daha fazla buluyorum- bir taraftan da, bankacılık sektörüyle, aynı işlevleri istediği gibi yapmakta ve oynamaktadır.

Dolayısıyla, kamu kesimi bankacılığının önceliklerinin ve bu bankacılığın yönlendirilmesinin ulusun çıkarları doğrultusunda yapılması, belli çıkar gruplarının beslenmemesi doğrultusunda yerine getirilmesi ve piyasa ekonomisinin altyapısının çok önemli bir hukuksal düzenlemesi olması bakımından, kamu bankacılığının özelleştirilmesi, bir önkoşul olarak görülmelidir, tercih edilmelidir, yerine getirilmelidir. Ziraat Bankasını ve Halk Bankasını da, bu İktidar, kolay kolay özelleştirmez; çünkü, o kaynakları kullanmak ve yönlendirmekten hiçbir zaman elini çekmeyecektir. Hatta, kamu bankalarının özelleştirilmesi bir zihniyet meselesidir, süre meselesi değildir. Zihniyet, kamu kaynaklarını yönetmede, hâlâ, milletin çıkarlarına ters, belli grupların çıkarlarına hizmet eden seviyede olduğu için, maalesef, zihniyet değişmedikçe, kamu bankalarının özelleştirilmesi de, belki, süreye sığmaz.

Bakınız, bu alanda, özelleştirme öncelikleri, en mühim ve en stratejik devlet kurumları üzerinde toplanırken, bir tarafta da, özelleştirilebilecek bir sürü kurum, hâlâ, kamu kurumu olarak hizmette tutuluyor. İşte, bir Azmi Millî Anonim Şirketi... Bu, sadece, Kayseri ve Adana yörelerinde buğday değirmenciliği yapar. Arıca Ticaret Turizm Anonim Şirketi, Kalkınma Holding Anonim Şirketi, Betonsan Konut Anonim Şirketi, Martu İnşaat Malzeme Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi, Temel Araştırma ve Geliştirme ve Teknik Hizmetler Anonim Şirketi... Bu anonim şirketlere, artık, bir kamu kuruluşu olarak ihtiyaç kalmış mıdır?.. Ama, Özelleştirme İdaresi bunları yaşatıyor. Özelleştirme İdaresinin tercihleri, buralara değil, başka yönlere doğru çevrilmiş durumda. Bakınız, bir Deniz Nakliyat Şirketi özelleştirildi. Bunun 40'ı aşkın gemisi vardı, 20'yi aşkın gemisi özelleştirme kapsamındayken tek tek satıldı. Özelleştirme İdaresi, acaba, tek tek satılmaya müsaade etti mi?.. Bu satışlar içinde bir gemiyi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN KUL (Devamla) – Bu satışlar içinde -bütün hepsi incelenmeye değer- bir örnek vermek lazım gelirse; bir ro-ro gemisinin, satın alan İspanyol şirketi tarafından 4,5 milyon dolar ödenerek satın alındığı söylenildi, tespit edildi; ama, gemiyi satan Deniz Nakliyat TAŞ'nin, Özelleştirme İdaresinin denetiminde olan bu kuruluşun kasasına 3,5 milyon dolar girdi. Peki, aradaki 1 milyon dolar ne oldu? Ben, bunu, üç dört senedir soruyorum, cevabını hiç kimse vermiyor, ne hükümet edenler veriyor ne Özelleştirme İdaresi veriyor. Bu, Özelleştirme İdaresinin bilgisinin dışında bir satış mıdır? Bilgisinin dışında bir satış değilse, uzun süreden beri söylenildiği halde, acaba niçin, Özelleştirme İdaresi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN KUL (Devamla) –...bu satışı tetkik etmemiştir. Şimdi, kamu maliyesini yönetmek, yönlendirmek, etkinleştirmek ve öncelikler ve tercihi kullanmakta, sanki kendi paranıza kumanda ediyormuş gibi, milletin çıkarlarını dikkate almadan işlemler yaparsanız ve bu zihniyet bu şekilde devam ederse -ki, geçmişte bu zihniyete Refah Partisi karşı çıkıyordu- kamu bankaları da, hangi süreyi koyarsanız koyun, kolay kolay özelleşmez; önce zihniyetin değiştirilmesi önemlidir.

Bu düşüncelerle saygılarımı arz ediyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

Sayın Oğuz...

DEVLET BAKANI H.UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oğuz, bir dakikanızı rica edeyim de zamandan tasarruf edelim; Sayın Bakan çok kısa bir açıklama yapacaklar.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI H.UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Teşekkür ederim; kısa olacağından emin olabilirsiniz efendim.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Kamu bankalarıyla ilgili değerli grup sözcülerini dinleme olanağını bulduk. Aslında, özünde aynı amacı paylaştığımızı söylemenin de mutluluğu içindeyim; yani, Türkiye'de, devletin ticaret, üretim ve bankacılık alanlarında faaliyet göstermemesi yolundaki özelleştirme felsefemiz, hem Hükümet Programına yansımış hem de uygulamalarımızla vücut bulmuştur. Türkiye'de ilk kamu bankası özelleştirmesi olan Sümerbankı hatırlarsınız; 1995 yılında özelleştirmiştik. O dönemde, ben, Özelleştirme İdaresi Başkanıydım. Bugün de Sümerbank güzel bir örnektir. Arkasından, 280 milyon dolara yakın çok ciddî bir zarar üretmiş olan Etibankın bankacılık bölümünü, geçtiğimiz aylarda, televizyonlardan da naklen izlediğiniz üzere, hem de az önce sayın konuşmacının "parçalama" dediği, bizim "türetme" dediğimiz bir metotla, içinden iki yavru banka çıkararak; yani, zararı asgarîye indirip geliri maksimize ederek, büyük bir başarıyla özelleştirmeyi başardık ve burada, bu zararı kapattığımız gibi, bu bankayı da, kapanmak ya da iflas etmek yerine ekonomiye yeniden kazandırdık. Sümerbank ve Etibank örnekleri, gerçekten, bizim yüz akı ve kamu bankalarının Türkiye'deki ilk özelleşme örnekleridir.

Ziraat Bankası ve Halk Bankasının fonksiyonları farklıdır. Bir tanesi tarımı, bir tanesi de esnafı destekleyen ve sübvanse eden ciddî dev müesseselerdir. Bunların, bu halleriyle, bu aktif yapılarıyla, bu büyüklükleriyle, zaten, blok olarak kimseye satılabilmesi filan da mümkün değildir. Bu bakımdan, herkes rahat olsun. Ancak, bunların yönetimlerinin, gerçekten, buradan faydalanması gereken gruplara ve üretici kitlelere yönlendirilmesi konusundaki görüşlere aynen katılıyoruz. Biz, sadece görüş ve temennilere katılmıyoruz; bunu hayata da geçiriyoruz. İşte, Türkiye Halk Bankasında yaptığımız icraatı burada anlatma fırsatını bulduğum için memnunum. Halk Bankasında ne yaptık; esnaf ve sanatkâra, küçük ve orta boylu işletmelere finansman sağlayacak Halk Bankasına "gelin, yeni bir model uygulayalım" dedik. Adına, birinci aşamada "yönetimin özelleşmesi modeli" dedik biz bunun; isterseniz, siz "demokratik katılım" deyin, isterseniz "paylaşım" deyin.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu 3,5 milyon esnafı temsil eder; onlardan bir temsilci talep ettik -biz seçmedik- ve onların önerdiği temsilciyi, kararnameyle Halk Bankası Yönetim Kuruluna atadık. Yetmedi; küçük ve orta boy işletmelerin temsilcisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine "siz de, gelin, Halk Bankasında, KOBİ'lerin kredilerinin yönlendirilmesinde bulunun" dedik; onların da önerdiği bir temsilciyi, tuttuk, Halk Bankası yönetimine atadık. Halk Bankasının yönetimini, KOBİ ve esnafların yönetimine olanak sağlayacak şekilde dizayn ettik. Bugüne kadar hiçbir siyasal iktidar, esnafın ve KOBİ'lerin temsilcilerini alıp Halk Bankası yönetimine koymayı ya düşünmemiş ya da cesaret edememiş. Biz, bunu paylaşmaktan mutluyuz, gururluyuz. (DYP sıralarından alkışlar)

İki yıllık sürenin uzatılmasına gelince: Doğrudur; iki yıllık sürenin kesintiye uğramasından biz de üzgünüz. Hepimizin yaşadığı gibi -ki, bu, demokrasinin cilvesidir; zaman zaman kesintiler oluyor; işte, erken seçim oluyor, siyasal istikrarsızlık oluyor, hükümet arayışı oluyor- özelleştirme gibi ciddî, konsensüs ve siyasî irade gerektiren bir konuda, böyle dönemlerde yol alınması kolay olmuyor. O nedenle, bu iki yılın yarısı, o siyasal istikrarsızlık yüzünden gitti. Umalım ve dileyelim ki, ülkede siyasal istikrar hâkim olur; biz de, bu iki yıllık süreyi, bu sefer, daha verimli kullanırız.

Aslında, bankalarla ilgili kanun tasarımız da hazırdır. Sayın Temizel bilir; şu anda Mecliste eskiden bekleyen bir kararname var. Onunla kanun tasarısı arasında hukukî bir çelişki olması nedeniyle bu tasarıyı sevk edemiyoruz. Bu çözüldüğü takdirde, kanun tasarısı dört dörtlük hazırdır. Konsolide malî bilançolarla, bağımsız denetim kuruluşlarıyla ilgili kararların hepsini hazırladık; bütün bankacılık sistemine tam bir düzen getireceğiz.

Bu arada, kamu bankalarının özelleştirilmesi konusundaki oluşmuş uzlaşmaya ilave olarak, kamu bankalarının en çok denetlenen müesseseler olduğunu da burada söylemek isterim; Bankalar Yeminli Murakıpları, Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenirler. Normal ticarî bankalar ise, sadece Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından denetlenirler. Ayrıca, kamu bankalarının yaptığı her işlemin, şu ya da bu sebeple, her gün basına çıkma olasılığı vardır ve ayrıca, KİT Komisyonunda da enine boyuna her sene tartışma olanağı vardır. Kamu bankalarına da, bu anlamda, haksızlık etmenin doğru olmadığını söylüyorum; ama, özelleştirme felsefemiz aynen devam etmektedir.

Yüce Mecliste, bu konsensüsü görmekten de mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Oğuz, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım, değerli arkadaşlarım; günlerdir üzerinde çalıştığımız kanun tasarısının artık sonuna gelmiş bulunuyoruz; iki madde; yani, yürürlük ve yürütme maddesi kalmış bulunuyor.

Ben, şu noktada, kamu bankalarının özelleştirilmesiyle ilgili olarak, daha önce takdir edilmiş ve verilmiş iki yıllık müddetin, iki yıl daha uzatılmasının uygun olacağı şeklindeki madde üzerinde maruzatta bulunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu özelleştirme konusu üzerinde, bugüne kadar lehte ve aleyhte çok şey söylendi. Sadece, memleketimizde olan bir hadise değil, dünyanın her yerinde özelleştirmenin önemli bir konu olduğu ve devleti, özellikle ağır malî yüklerden kurtarmak için bunun uygun bir tedbir olduğu ve teknolojisi eskimiş, hantal bir vaziyette devlete yük olan müesseselerin bir an evvel özelleştirilerek, onların daha hareketli, daha gelirli, daha verimli sahalara yatırılmasının uygun olacağı şeklinde, burada görüşler belirtildi ve her noktada partilerimizin ve gruplarımızın hepsinin özelleştirme hususunda ittifak halinde oldukları anlaşıldı. Ancak, sistemin tatbikatında, özellikle tatbik edilen usüllerde isabetsizlik olduğu hususu ifade edildi. Bazı arkadaşlarımız kıyasıya, incitici sözlerle bu tenkitlerini ifade ettiler, bazı arkadaşlarımızın da gayet yapıcı bir şekilde meseleyi dile getirdiklerine şahit olduk.

Değerli arkadaşlarım, hemen şunu ifade edeyim ki, kamu bankalarının iki yıl içerisinde özelleştirilerek bu konunun da halledileceği hususu, biraz önce konuşan Sayın Bakanın beyanlarından da, birkısım arkadaşlarımızın ifadelerinden de anlaşılıyor. Daha evvel özelleştirilmiş olan Sümerbank ve Etibankın özelleştirilmesiyle bu yolun açıldığı; bundan sonra üç güçlü bankanın, yani Ziraat Bankası, Emlak Bankası ve Halk Bankasının da bunun arkasından süratle özelleştirilmesinin gündeme geleceği ve onların da özelleştirilmesinin bir an evvel yapılacağı hususu ifade edilmiş oldu.

Bunlar, tabiî, sırasıyla yapılan hizmetler; bunların bir an evvel yapılmasını hepimizin gönlü istiyor; çünkü, üzerinde uzun yıllar tenkitler yapıldı ve bunların getirdiği zorluklar ifade edildi. İfade edilen hususlarda da, devlete getirdiği yükleri ve medyada ifade edilen tenkitleri de uzun uzun dinledik. Bu kaynakların bir an evvel memlekete kazandırılmasının da faydalı olacağı hususu, yine hepinizin malumudur.

Değerli arkadaşlarım, bu kürsülerden, 75 sente muhtaç Maliyemiz tarif edilirken, bugün, bu özelleştirmelerle, Maliyemize ve özellikle de yatırımlara -kimisinde 12 milyar, 10 milyar, 7 milyar, 9 milyar olarak- kaynak temini hususundaki Hükümetimizin beyanları hepimizi rahatlatmakta ve bundan sonraki özelleştirme imkânlarıyla ve temin edilmiş imkânlarla da, bir an evvel, memleketimizin ihtiyacı olan, zarurî ihtiyacı olan kaynağın temin edileceği hususu dile getirilmiştir ki, bundan da hepimiz ferahlık duymaktayız.

Bunların, ister bölünerek, taksim edilerek olsun, isterse gayeleri istikametinde -daha rahat çalışmalarını temin sadedinde- ayrı birimler halinde hizmete konulması şeklinde olsun, bir an evvel özelleştirilmesindeki faydayı hepimiz ittifakla bekliyoruz ve bu hususta hiçbir arkadaşımızın, hatta gruplarımızın dahi ayrı bir fikri yoktur.

Burada müspet görüşlerini dile getiren arkadaşlarıma şükranlarımı arz ediyorum, ikaz ederek, tenkitlerini -acı da olsa- ifade eden arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oğuz, teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili verilmiş önergeler vardır; 4 önergeyi geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan "2 yıl" ibaresinin "3 yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

Denizli Denizli Edirne

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan "ilişkin" ibaresinin "alakalı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

Denizli Denizli Edirne

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan "kamu" ibaresinin "devlet" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

Denizli Denizli Edirne

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan "belirtilen" ibaresinin "ifade edilen" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Gözlükaya Mustafa Kemal Aykurt Ümran Akkan

Denizli Denizli Edirne

Mustafa Yünlüoğlu Ömer Özyılmaz

Bolu Erzurum

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, önergelerimizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri imzalarını geri aldıklarını ifade ettiler; böylece, önergeler işlemden kaldırılmıştır.

Madde üzerinde başka önerge yok.

Maddeyi, okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Araslı söz istemişlerdir. (CHP ve RP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Araslı.

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının yürürlük maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime, sizleri saygıyla selamlayarak başlamak isterim.

Bu madde, bir yürürlük maddesi; kabul edilecek tasarının yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini bildiriyor. Yürürlüğe girecek olan nedir değerli arkadaşlarım; Anayasaya aykırı nitelik taşıyan birtakım hükümler...(Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Araslı, bir dakikanızı rica ediyorum...

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum; tasarının sonuna geldik...

Buyurun Sayın Araslı.

OYA ARASLI (Devamla) – Kanun tasarısının gerekçesine bakıyoruz; gerekçe, Anayasaya aykırılığı ortadan kaldırmak... Hükümet, Anayasaya aykırılığı ortadan kaldırmak iddiasıyla, bizi, yine Anayasaya aykırı nitelikteki birtakım hükümlerle karşı karşıya getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, Anayasaya uygun hükümler taşıyan kanun tasarıları neden önümüze gelmiyor; bunun birinci nedeni, özensizlik ve acele. Bilinçli olarak, Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına saygısızlığı bu nedenler arasında saymak istemiyorum; çünkü, Anayasaya saygısız bir Meclis çoğunluğu ve Anayasaya saygısız bir hükümet kavramlarını gönlüme sığdıramıyorum, yediremiyorum, Meclise ve devlet organlarına saygı anlayışıma sığdıramıyorum; ancak, içerisinde bulunduğumuz durumu da çok üzüntü verici bulduğumu ifade etmekten kendimi alamıyorum.

Değerli arkadaşlar, hep acelemiz var. Meclisi çalıştırarak Yüce Meclisin itibarını koruyalım gerekçeleriyle, Yüce Meclise, aceleye getirilmiş birtakım tasarılar sunuluyor. Bunların çoğu, hepimizin bildiği gibi, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor; bir kısmının ise yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin kararlar Anayasa Mahkemesi tarafından veriliyor. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen veya yürürlüğü durdurulan bu yasalarla, yazdan bu yana hangi mesafeyi aldık, lütfen söyler misiniz?! İtibarımız yükseldi mi; hayır; çünkü, Meclisin itibarının, çıkardığı yasaların sayısıyla hiç ilgisi yok; ama, çıkardığı yasaların niteliğiyle yakından ilgisi var. Eğer bu yasalar, Anayasa Mahkemesinin kapısından geri dönüyorsa -sayıları kaç olursa olsun- Meclisin itibarını yükseltmek şöyle dursun, bu itibarı düşürüyor. Bunu iyice öğrenelim değerli arkadaşlarımız.

Yasa tasarılarındaki Anayasaya aykırılıkların ikinci nedeni ise, Hükümetin ve İktidar Gruplarının, Meclis konuşmalarını gereğince izlememeleri. Bugün, bu çok önemli yasa tasarısını görüşüyoruz, muhalefet sözcüleri olarak görüşlerimizi dile getiriyoruz; ama, dikkat ettim, çoğu maddenin görüşmelerinde, İktidar Partilerine mensup üyeler, milletvekilleri, salonda bulunmuyorlar; ancak oylamaya sıra geldiği zaman salona giriyorlar, oylama bittiği zaman dışarıya çıkıyorlar; belki bu, bu madde için geçerli değil; ama, bundan önce görüştüğümüz pek çok maddede -televizyonları başında bizi izleyenler de gördüler- bu bir gerçek; olay bu şekilde cereyan ediyor ve kendimize şu soruları sormaktan kaçınamıyoruz: Hani Hükümet, hani İktidar Grupları? Çünkü, biz, burada, görüşlerimizi, muhalefet partisi sözcüleri olarak, İktidara, Hükümete ve İktidar Gruplarına söylüyoruz, eleştirilerimizi onlar için dile getiriyoruz; ama, onlar burada olmadığı zaman, bunlar, fonksiyonsuz, işlevsiz hale geliyorlar ve muhalefeti dikkate almayan, onun görüşlerini hesaba katmayan bir İktidar görünümü ortaya çıkıyor.

Bu tür muhalefeti dikkate almamanın, bir demokratik rejimi gerçekleştirmeye muvaffak olamayacağını hepimiz biliyoruz. Türkiye'de, zaman zaman bu tür iktidarlar oldu; ama, bu tür iktidarlar, bu tür davranışlarıyla, demokrasiyi gerçekleştirmeye ve yaşatmaya muvaffak olamadılar. Onun için, bu tür alışkanlıklarımızdan bir an önce vazgeçmekte yarar olduğunu, bu vesileyle bir kere daha yinelemekte yarar görüyorum.

Konuşmalarıma başlarken, bu yasa tasarısının çeşitli hükümlerinin Anayasaya aykırılıklar taşıdığını söyledim. Nerede bu aykırılıklar; şurada: Anayasa Mahkememiz, özellikle özelleştirme konusundaki çeşitli kararlarında "eğer, bir kuruluş yasayla kurulmuşsa, özelleştirilmesi de yine özel bir yasayla olmalıdır" dedi; ama, bu getirilen düzenlemeye bakıyoruz, her şeyi satma imkânı yürütmeye bırakılıyor; bu türlü bir ayırım yok; kanunla kurulmuş olan işletme ayırımı yok, kanunla kurulmamış olan işletme ayırımı yok; Anayasaca satışına engel olunan birtakım hususlar dikkate alınmamış; her şeyi satma yetkisini yürütmeye bırakıyoruz ve böylece, bir kere daha, Anayasa Mahkemesi kararlarına ve dolayısıyla Anayasaya aykırı bir düzenlemeyi gündeme getirmiş oluyoruz.

Yine, Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Hangi satışın hangi ihale usulüyle yapılacağını açıklayınız." Ama, bu tasarıya bakıyoruz, sadece ihale yöntemleri alt alta sıralanıyor; ama, hangi tür satışlar için, hangi tür kurumların hangi satışları için, hangi tür ihale yönteminin kullanılacağına, hangi tür satış yönteminin kullanılacağına ilişkin bir belirleme yok. Bu durumda, yine, Anayasa Mahkemesinin bize söylemek istediğini yerine getirmemiş oluyoruz; yine, Anayasaya aykırı bir duruma yol açıyoruz.

Yine, Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Özelleştirmenin kapsamını çok açık olarak ortaya koyunuz; kısmen mi özelleştirme yapılacak, bütünüyle mi özelleştirme yapılacak; bunu da bir yasayla açıkça gösteriniz." Burada, yine bu tür bir düzenleme yok; bütün yetki idarenin. Böyle bir düzenleme, idarenin keyfîliğe kaçmasına imkân veriyor. Hangi tür kurumları ne zaman satacağız; bununla ilgili bir belirleme yasada yok. Bir kurul var, o karar verecek, o yetkisini kullanacak. Bu da, keyfî bir yetki kullanımına kapıyı açık bıraktığı gibi, Anayasamızda "yürütmenin kanunîliği" şeklinde ifade edilmiş olan ilkeyle de taban tabana zıt, bu ilkeyle çelişen bir durum.

Yine, bu tasarıda imar planlarından söz edilmiş; ama, bu imar planlarının hangi ilkelere uyularak yapılacağı konusunda bir belirleme yok ve hepsinden önemlisi, özelleştirme amacı yanlış, bu tasarıyı gündeme getirmeye neden olan özelleştirme amacı yanlış. Özelleştirme, kaynak temin etmenin bir aracı olarak kullanılıyor. Bu şekilde bir özelleştirme anlayışına engel hiçbir hüküm bu düzenlemede yer almamış.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme, hiçbir zaman, devlet hazinesine kaynak temin etme amacının bir aracı olarak görülmemeli. Böyle görüldüğü zaman çok rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkıyor ve her özelleştirme, kaynak temin etme amacıyla devlet malını satmak görüntüsünü alıyor. Her zaman bu kürsüden sorduğum gibi, böyle bir görüntü karşısında da, herkes gibi benim aklıma da şu soru geliyor: Satacaksınız, satacaksınız; eldeki avuçtaki bittiği zaman ne yapacaksınız, sizden sonra gelenler ne yapacak? Cumhuriyetin yetmişaltı yılda biriktirdiklerini satacaksınız; sonra ne olacak, birtakım hizmetler, hangi kaynaklardan yararlanılarak yerine getirilecek? Onun için, bu tür bir özelleştirme anlayışının, üretmeden tüketmek felsefesinin bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Bakınız, burada, gene acelemiz var, çalışalım diyerek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Araslı, 1 dakika?..

OYA ARASLI (Devamla) – 1 dakika içerisinde bitireceğim efendim; teşekkür ederim verirseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

OYA ARASLI (Devamla) – Bundan önce burada birtakım yasalar çıkardık. Birtakım tasarılar bu tür düzenlemeler getirdi diye, Emekli Sandığının mallarını satmaya yöneldik; Sosyal Sigortalar Kurumunun mallarını satmaya yöneldik ve hepsi yine Anayasaya aykırı hükümler aracılığıyla düzenleme olarak karşımıza getirildi ve hepsi toplumda çok olumsuz yankılar uyandırdı. Onun için, söz yürürlük maddesindeyken, elimizde imkân varken, bir an önce bu düzenlemelerden vazgeçelim; bu tür, üretmeden tüketme felsefesine son verelim.

Ben, tekrar, yürürlük maddesini vesile bilerek, bu konuları dile getirmekte yarar gördüm. Saygılar sunarak sözlerime son vermek istiyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Araslı, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?..

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Var efendim.

BAŞKAN – Sayın Uluğbay, zatıâliniz mi efendim?

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Teoman Akgür konuşacak.

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Akgür; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA TEOMAN AKGÜR (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın üyeler; saygıyla selamlarım.

İki gündür, özelleştirmenin yöntemine ilişkin bir konuda görüşüyoruz; fakat, görüşmeden çok, katı tutumların sürdürüldüğünü görüyorum ve bu nedenle "yürürlük" maddesinde, zamanla ilgili bazı açıklamalar yapmak istiyorum; çünkü, büyük olasılıkla, bugün görüştüklerimizi bir süre sonra -Anayasa Mahkemesinden döndüğünde veya başka bir durumda- yine görüşeceğimiz için, dünya genelinde özelleştirmeyle ilgili bazı gözlemlerimin de tutanaklarda yer almasını istiyorum. Bunların belki bir sonraki görüşme için yararlı olabileceğini düşünüyorum.

Birinci nokta, çok aceleye getirildi, Meclisten acele olarak geçirilmeye çalışılıyor ve katılım yok; yani, gerek demokratik kitle örgütlerinin olsun gerek diğer kesimlerin olsun, burada çıkarları söz konusu olan kesimlerin, bu özelleştirme çabalarında onayı ve katılımı yok

Ayrıca, Parlamento içinde de katılıma kapalısınız; çünkü, muhalefetin eleştirileri de pek dikkate alınmıyor. Büyük olasılıkla, bu, yeniden görüşme konusu olacaktır.

Şimdi, sanıyorum, dış dünyaya bakılmadan ve içe kapanık olarak bu kararlar veriliyor ve uygulamaya geçiliyor. Bu nedenle, konunun -zamanla ilgili bir madde olduğu için- dünya çapında ortaya çıkışı ve tartışmaların gelişmelerine biraz daha değinmek istiyorum.

1970'li yıllarda, bildiğiniz üzere, dünya genelinde bir verimlilik düşüşü gözlendi; yani, kişi başına gelir olarak baktığımızda veya işçi başına üretim olarak baktığımızda, verimlilikte -veya üretkenlik de diyebiliriz- büyük oranda düşüşler gözlendi. Bunun nedenleri araştırılmaya başlandığında, devletin büyümesine en önemli nedenlerden birisi olarak tanı kondu. Devletin büyümesinin yanı sıra, sosyal devletin sonucu olarak sendikaların güçlenmesi, sosyal güvenlik kurumlarının yaygınlaşması, işsizlik sigortası bunlar arasında sayıldı ve sonuç olarak şöyle bir çözüm önerildi: Devletin küçültülmesi durumunda verimlilik oranını yükseltebiliriz ve böylelikle, kitlelere daha rahat yaşam koşulları sağlayabiliriz.

Bu sırada, ayrıca, özel kesimdeki verimlilik artışının devlet kesimine göre biraz daha yüksek olduğu da gözleniyordu ve tüm ilgiler özel kesimden yana döndü. Devletin küçültülmesi ve bu arada özel kesimin ürettiği mallara yapılan harcamalarla ilgili olarak da yüksek vergi oranlarının harcamaları caydırdığı, bu nedenle talebi düşürdüğü gibi eleştiriler de yöneltildi. Bunun üzerine genel olarak şu karara varıldı: Vergi oranları düşürülsün ve vergiler daha çok dolaysız vergilerden dolaylı vergilere doğru kaydırılsın. Önceki uygulamada dolaysız vergiler vergi düzenlerinin esasıydı; yani, gelir üzerinden alınan gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi. Bu yeni yaklaşımda, vergiyi herkes ödemeye mecbur değildir, belirli harcamaları yapanlar vergi ödesin dendi ve dolaylı vergilere doğru bir kayış oldu. Ancak, her koşulda vergi oranlarının düşük olması savunuldu.

Yalnız, burada serbestiyetçi düşünceyle çelişen bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Serbestiyetçi düşünceyle dolaylı vergileri savunmak bir anlamda çelişkili; çünkü, hangi malların veya hangi hizmetlerin ne oranda vergilendirileceği, hangi hizmetleri veya hangi malları desteklediğiniz veya cezalandırdığınıza bağlı; bu da merkezî idarenin bir kararı; serbest piyasada oluşmuyor; serbestiyetçi düşünceyle çelişiyor.

Her ne olursa olsun, sonuç olarak vergi oranları düşürüldü ve dolaysız vergilerden dolaylı vergilere doğru bir geçiş oldu; fakat, devletin böyle küçültülmesine karar verilmesine karşın, devlet, belirli bir yapı; istihdam yapısı var, belirli bir üretim yapısı var; harcamalarının kısa sürede kısılamayacağı gerçeği de ortadaydı. Geçiş döneminde devletin vergileri düşürülürken harcamaları eski düzeyinde devam etmek zorunda olduğundan bütçe açıkları yükselecektir. Bu arada, bir parlak düşünce olarak, geçiş dönemi için, özelleştirme düşüncesi ortaya atıldı ve orta vadeli istikrar programı sözü -ki, günümüzde Türkiye'de de yine gündeme geldi- burada ortaya çıktı; yani, gelişen ülkeler için kullanılan şekli orta vadeli istikrar programları oluyor.

Batı ülkelerinde de 1980'li yılların başlarında özelleştirmenin ortaya çıkışı böyle ve bir orta vadeli program olarak önerildi. Nedeni, kısa sürede devlet küçültülemeyeceği için, yüksek olan harcamalara göre gelirin düşük olması koşulunda aradaki farkı gidermeyi sağlamak.

Özelleştirme böylece ortaya çıktı ve hizmet dallarında olması düşünüldü; yani, taşımacılık, ulaşım, bankacılık, sigortacılık ve haberleşme alanlarında özelleştirmenin yapılması savunuldu; sanıyorum Türkiye ile en büyük farkı da burada dikkati çekiyor. Çünkü, Türkiye'de özelleştirmeden anlaşılan, imalat sanayiindeki birtakım işletmelerin özelleştirilmesi; oysa, dünya genelinde bunun çıkışı hizmetlerle ilgili ve bağlantılı olduğu nokta da devletin bu hizmetleri sağlıyor olması ve verimlilik oranında 1970'lerden itibaren gözlenen düşmeler de bunun önemli bir belirleyicisiydi.

Bu düşüncelerle vergi yasalarında değişiklikler yapıldı. Bu akıma 1980 li yılların başlarında Türkiye de uydu. Gümrük vergileri, bankacılık, sigortacılık gibi alanlarda birçok vergi oranı düşürüldü ve Türkiye'de de kamu açığı yükseldi.

Bütün bu vergi değişikliğini yapmış, düşük oranlı vergi ve dolaysızdan çok dolaylı vergiyi yeğleyen yapı, beklenenleri verdi mi? Hayır, vermedi, birçok ülkede kamu açığı çok yükseldi. Kamu açığının çok yükselmesinde bir neden de, dünya genelinde faiz oranlarının yükselmesi oldu ki, bu faiz oranlarının yükselmesi de 1979 yılına kadar geri gidiyor. 1979 yılında, dünya koşullarındaki çok önemli değişikliklerle birlikte faiz oranları bir sıçrama yaptı ve uzun süre bu yüksek düzeyinde kaldı. Şöyle bir hatırlarsak, 1979 yılında siyasî bakımdan, Sovyetler'in, Afganistan'ı işgali, İran-Irak savaşı var; Avrupa ülkeleri, nisan ayında Avrupa Para Sistemini kurdular; yıl sonuna doğru Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü, petrol satış fiyatını yükseltti ve Amerika'nın merkez bankası olan Federal Reserve, 6 Ekim 1979 günü faiz oranlarına, artık, müdahale etmeyeceğini açıkladı ve onun arkasından faiz oranları süratle yükselmeye başladı. Bu gelişmeler karşısında, yeni vergi yasalarına karşın, en azından faiz oranları çok yükseldiği için, kamu açığı birçok ülkede açıldı ve birçok ülkede başta açıklanan iyimser düşünceler gerçekleşmedi. Bu konuda şu anda uyarıyorum; çünkü, bu yasayla ilgili konuşmalarda çok iyimser bir hava estirildi; birkaç yıl sonra görülecekleri şimdiden söylemek istiyorum. Bu iyimser havalar büyük olasılıkla çıkmayacaktır; çünkü, dünya koşulları şu anda büyük özelleştirmeler için uygun değildir; birçok ülke, Doğu Avrupa ülkeleri, Avrupa ülkeleri, özelleştirme için birçok mal sürmüştür piyasaya, piyasa çok kalabalık; bu koşullarda, sanmıyorum... Türkiye de buradan etkilenecektir.

Sonuç olarak bakıyoruz, bu gelişmelerle, kamu açıkları çok yükseldi. Amerika, ancak serbestiyetçi akımlara karşın, bunu bir denk bütçe yasasıyla gidermeye çalıştı ki, bu yıl Türkiye'de de getirilen, "denk bütçe" diye söylenen; ancak, kaynak paketleriyle fazlasıyla fazla hak eden bir bütçe; oradan ilham almış görünüyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEOMAN AKGÜR (Devamla) – Toparlıyorum..

BAŞKAN – 1 dakika yeter mi efendim?

TEOMAN AKGÜR (Devamla) – 2 dakika olabilirse sevinirim, daha iyi.

BAŞKAN – 2 dakika; buyurun.

TEOMAN AKGÜR (Devamla) – Amerika'da bu iş böyle bitti; yasal müdahaleyle bitirilmeye çalışılıyor. Avrupa'da ise, astarı yüzünden pahalı oldu; Maastricht Anlaşması ölçütleri getirilerek, bütçe açıklarının yüzde 3'ten aşağıda tutulması hedefi koyuldu; ki, bu da serbestiyetçi düşünceye aykırı, son derece müdahaleci bir uygulama ve Avrupa, bunu, çok yüksek işsizlik oranlarıyla ödüyor; bu çok yüksek işsizlik oranları da yabancı düşmanlığını kışkırtıyor ve bunun bir ucu da bize dokunuyor. Bu açıklamaları yapmam gerektiğini düşünüyorum.

Sonuç olarak, çok fazla iyimser olmaya gerek yok. Büyük olasılıkla burada bugün iyimser olarak söylenenlerin çoğu gerçekleşemeyecek. Aceleye getirilmeseydi, tüm toplum kesimlerinin katkısıyla... Çünkü, biz, Demokratik Sol Parti olarak özelleştirmeye karşı değiliz; şu anlamda karşı değiliz: Toplumun büyük kesimi savunduğu takdirde biz de onu savunuruz. Ancak, burada yöntemde de bir hata var ve yakın gelecekte gözleyeceklerimizi şimdiden anlatıyorum; dilerim, tutanaklar beni haksız çıkarmaz.

Saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Kul, devam edecek misiniz?

EMİN KUL (İstanbul) – Vazgeçtim, söz talebimi geri alıyorum.

BAŞKAN – Peki, geri aldınız, teşekkür ediyorum.

Sayın Oğuz?..

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Geri alıyorum.

BAŞKAN – Geri aldınız.

Sayın Polat ?..Yok.

Sayın Büyükkılıç?..Yok.

Sayın Arslan ?..Yok.

Sayın Mehmet Aykaç ?..Yok.

Kişisel söz talebi yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

AYHAN FIRAT (Malatya) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz...

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Karar yetersayısının aranmasını istedik.

OYA ARASLI (İçel) – Karar yetersayısının aranmasını istedik.

BAŞKAN – Efendim, oylamaya geçtim.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Hayır efendim, o aşamada söyledik.

BAŞKAN – Efendim, istirham ederim... Oylamaya geçtim, olsa sayarım...

AYHAN FIRAT (Malatya) – Yok orada... 80 kişiyle kanun çıkar mı?!..

BAŞKAN – Şimdi -eskiye göre 6- yeni teselsüle göre 8 inci madde olan maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Karar yetersayısı aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, söz talebiniz?.. Yok.

Gruplar adına başka söz talebi var mı efendim?.. Yok.

Kişisel söz talebi?..

ATİLÂ SAV (Hatay) – Kişisel söz talebim var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; kişisel söz talebinde bulundum; çünkü, kişisel olarak protestomu Yüce Meclisin bilgilerine sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, dün, bu yasa tasarısı Genel Kurula indi ve dağıtıldı; Genel Kurul, derhal gündeme alma kararını verdi; olabilir, İçtüzük buna elverişli; ama, arkasından, raporun Genel Kurulda okunmasına gerek olmadığına da karar verildi. Bu koşullar altında, ben, bir milletvekili olarak, bu kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimi nasıl oluşturacağımı dünden beri düşünüyorum.

Aslında, özelleştirme, Parlamentoda bulunan bütün partilerin seçim kampanyalarında, halka birtakım taahhütler verdiği bir konudur, son derece önemli bir konudur ve huzurunuza gelen tasarı da, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bir düzenlemedir. Öyle olduğu için, daha özenle ve dikkatle incelenmesi gereken bir metin karşısındayız. Oysa, burada, çoğunluğun azınlığa tahakkümüne dönüşen bir oylama yöntemi düzenlenerek, bu kanun tasarısı, hiç incelenmeden, ulusal iradenin teşekkülüne imkân verilmeden bazı hazırlıklar yapılmış, arkadaşlarımızın verdikleri bilgilerle yetinilmek suretiyle şimdi kanunlaşıyor; hayırlı olsun... Ama, bu şekilde çalışan bir Meclisin üyelerinin, kendilerine karşı olan saygılarını gözden geçirmeleri gerekir. Biz, Parlamentoya saygı duyuyoruz ve herkesin de Parlamentoya layık olduğu saygıyı göstermesini istiyoruz, bu konuda da duyarlılık gösteriyoruz, içimiz titriyor; ama, Parlamentonun bir kısmı, özellikle çoğunluğuna dayanarak, öbür kısmına saygı göstermiyorsa, dışarıdan Parlamentoya saygı göstermeyenleri, galiba büsbütün haksız bulmak zor oluyor.

Değerli arkadaşlarım, kendimizi aldatmayalım, bu şekildeki bir Parlamento çalışmasıyla yasama işlemi yapılamaz. Onun için, Parlamentomuz, maalesef, hiç de başarılı olmayan metinleri yasa metni haline getiriyor. Bu incelediğimiz metnin çerçeve 2 nci maddesi 144 satırdan, yaklaşık 1600 sözcükten meydana geliyor ve o çerçeve maddenin aslı olan hükmün de tamamı değil; yalnızca (B) ve (C) bentlerini içeriyor; yani, maddenin aslı çok daha uzun. Ben, çok uzun hukuk yaşamım içerisinde ve incelediğim birçok metinler içerisinde böyle bir yasa metninin son derece yanlış olduğunu, bunun uygulamasının son derece güç olduğunu bilerek bunu söylüyorum; en azından bu eleştiriyi yapmak gerekirdi. Oysa, bir an önce çıkması istendiği için, tasarı aceleyle getirildi ve çıkarılacak.

Değerli arkadaşlarım, cumhuriyetimiz demokratik bir cumhuriyettir, bu Meclis bu demokrasinin meclisidir; ama, iktidarlar her rejimde vardır, muhalefet yalnız demokrasilerde vardır. Eğer, iktidar, muhalefeti dinlemek istemiyorsa, muhalefet sözcülerinin görüşlerine değer vermiyor ve onlardan bir şey öğrenerek, elindeki metinleri ona göre düzeltmek ve değiştirmek istemiyorsa, orada bir başka hastalık var demektir. Bu, mutlaka, dikta rejimi, diktatörlük şeklinde olmaz, çoğunluğun azınlığa tahakkümü şeklinde de olur. Konuşmamı, kanunun bu şekilde çıkmış olmasından duyduğum üzüntü ve görevini yapamamış hisseden bir milletvekilinin başkaldırısı olarak kabul etmenizi diliyorum; onun için diğer maddelerde konuşmak istemedim. Şimdi, kanun yürürlüğe giriyor; hayırlısı olsun...

Bu kanunun hazırlanmasında ve uygulanmasında görev yapacak Bakanlar Kuruluna, bir parlamenterin görüşü olarak görüşlerimi arz ettim; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sav teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunacağım; ama, karar yetersayısının aranmasında ısrarlı mısınız Sayın Fırat?

AYHAN FIRAT (Malatya) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, okunduğu şekliyle kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, son söz talepleri vardır.

Sayın Dumankaya lehte söz talep ediyorsunuz; davet edeyim mi efendim?

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, talebiniz lehte. Sayın Kul, aleyhte talepte bulunmuş.

Buyurun Sayın Dumankaya.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Tersane işçileri de dinliyor Sayın Dumankaya!

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özelleştirme ile ilgili bu konunun lehinde söz aldım. Sayın Algan Hacaloğlu bana diyor ki "tersane işçileri de dinliyor." Sadece tersane işçileri değil, Türkiye duysun; çünkü, Anavatan Partili olarak biz, hiçbir zaman, Türk insanının aleyhinde olacak bir olaya oy vermeyiz; onu bilmenizi istiyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisi özelleştirme konusunda çok sıkıntı çekmiştir. Özelleştirme dediğimiz zaman, Anavatan Partisinin dışında burada oturan tüm partiler, Anavatan Partisini âdeta vatana ihanete varıncaya kadar suçluyordu; ama, çok şükür bugün tüm partilerin, soldakilerin, sağdakilerin, her iki tarafımızda oturan partilerin, artık, özelleştirmeyle ilgili bir iddiaları yok.

Özelleştirme Kanunu çıkarken, Anavatan Partisinin, bu kanun üzerinde büyük katkıları olmuştur; fakat, ne yazık ki, bazı maddeler, o zamanki SHP-DYP Koalisyonunun anlaşmazlığı yüzünden tam çıkmamıştır; 56 önergemiz kabul edilmiş, bu önergeler içerisinde bir iki önergemiz de Koalisyon Protokolü nedeniyle Özelleştirme Kanununa konulmamıştır. Bu maddelerin Özelleştirme Kanununa girmemesi yüzünden, özelleştirme bugün aksak bir şekilde gitmektedir ve özelleştirme durma noktasına gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, özelleştirmenin güçlükleri vardır, kendi içinde güçlükleri vardır. KİT'lere pahalı mal verenler bu özelleştirmeye karşı çıkarlar. KİT'lerden ucuz mal alanlar bu özelleştirmeye karşı çıkarlar. KİT'lerde çalışanlar bu özelleştirmeye karşı çıkarlar. Tabiî, başta siyasîler de, buraları çiftlik olarak kullanmak için karşı çıkarlar.

Değerli arkadaşlarım, geçen gün KİT Komisyonunda, özelleştirilmiş bir kurumu görüşüyorduk. -İşte, şimdi Sayın Algan Hacaloğlu'nun sözüne gelmek istiyorum- o kurumda yirmi sene genel müdürlük yapmış bir kişi, kurum özelleştirildikten sonra düz mühendis olarak bir başka kuruma atanmış; yirmi sene o kurumda genel müdürlük yapmış bir kişiye, bir makam odası, bir masa dahi verilmemiş.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Halit Bey, ne ilgisi var bunun!

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Bak, biraz dinlersen, ilgisi vardır.

Şu anda lehinde konuştuğum olay şudur: Verilen bir önergeyle, emekli olan veya başka kuruma atanan kişiler, özlük haklarından ve diğer haklardan yararlandırıldıkları için, ben, bu önerge ve bu önergeyle tasarıya eklenen madde nedeniyle tasarının lehinde konuşuyorum. (Alkışlar)

DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Teşekkür ederiz.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, emekçilerin, alınteriyle yaşayan insanların haksızlığa uğramamaları için bu önergeye de imza atmıştım ve o nedenle bu tasarının lehinde konuşuyorum.

Buradan diliyorum ki, bundan sonra, o kurumlarda bu şekilde emek verenler, çalışanlar, hayatlarını o kurumlarda geçirenler, makamlarıyla mütenasip yerlerde değerlendirilsinler. Yine diliyorum ki, sadece mutfakta değil, o mutfağa gelene kadar şeffaf bir şekilde, özelleştirmenin her safhasında, kamu vicdanı rahat olacak şekilde, orada çalışan insanların rahat olabilecekleri şekilde, şeffaf bir şekilde özelleştirmeye devam edilsin.

Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, teşekkür ediyorum.

Sayın Kul'un, aleyhte söz talebi var.

Buyurun efendim; çok kısa ve açık lütfen; 86 ncı maddeyi çok iyi biliyorsunuz.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 273 sıra sayılı kanun tasarısının oylanmasından önce, şahsî görüşlerimi dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Özelleştirmeye bakış açısı ve yaklaşım zihniyeti, sergilenen şekliyle, Anavatan Partimizi bir grup kararı almaktan sarfınazar ettirdi. Geçmişte de, özelleştirmeyle ilgili aldığımız grup kararları, 4046 sayılı Kanunun lehine olduğu halde, böyle kullanıldığı halde, millete başka türlü intikal ettirildi. Bu sefer, grup kararı almadığımız halde, milletvekillerimizin bu tasarıyı destekleyeceklerini görüyoruz; ama, şahsen, bu tasarıya niçin karşı olduğumu, sizlere, şahsımı bağlayan beyanlarla arz etmek istiyorum.

Önce, tabloya geneliyle bir bakalım, söylenilenleri bir hatırlayalım. Onlar, dünün şartları içerisinde söylenmiştir, dün söylenmiştir demek mümkün değildir; çünkü, özelleştirme, günü gününe değerlendirilecek bir kavram olmaktan ziyade, temel felsefesi bakımından, üzerinde söylenenlerin mutlaka dikkate alınması gereken bir kavramdır. Bakın, ne denilmiş... Tarihlerini, hangi birleşimde söylendiklerini söylemiyorum. Hatta, ben, 4046 sayılı Kanun üzerindeki son konuşma hakkımı, oyumun rengini belirtme hakkımı, o tarihlerde, Refah Partili arkadaşım İbrahim Halil Çelik'e vermiştim; kendisi konuşmayı arzu ettiği için, hakkımdan feragat etmiştim. O, duygularını dile getirdi; o duyguların çoğuna da katılıyorum; ama, şimdi, onu referans vermeyeceğim -ki, müzakereler sırasında söyledim bunları- birleşim belirtmeden, tarih belirtmeden, daha başka bir referans vereceğim.

Bakınız, siyasî iktidarın büyük ortağı muhterem Başbakanımız neler söylemiş özelleştirme için: " Özelleştirme ne demek? Maziyi satmak demektir. KİT'leri sattınız... Bu ne demek?.. Kendi evlatlarınızı yiyorsunuz! Sizin yaptığınız bu. Siz, gelince, milletin kendisini yiyorsunuz. Bizi Afrika kabileleri gibi yönetiyorsunuz. Afrika oyunu, Afrika..." Bakınız ne diyor: "Gelecek sene 3 milyar dolarlık KİT satacağız diyorsunuz. Bir evladını daha yiyeceksin..." Bakın ne diyor: "İşte, bunlar böyle, çoluğunu çocuğunu yerler, sonra da, memleketi idare ediyoruz derler." Bakınız ne diyor: "Özelleştirme adı altında, yabancılara peşkeş çekilme yapılıyor..."

HASAN GÜLAY (Manisa) – Oraya bak, oraya...

EMİN KUL (Devamla) – "Amerika'dan mı emir alıyorsunuz" diyor.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Kim diyor bunu?..

NABİ POYRAZ (Ordu) – Kim diyor?..

EMİN KUL (Devamla) – Hatta, bugün, Özelleştirme İdaresi Başkanvekilliğine, Başkan Yardımcılığına getirilen kişi, bir partimizin genel başkanı için "üniversiteye dönmesin; döner de ekonomi dersi okutmak isterse, ekonomi dersi okutmaktan yasaklansın" diyor.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Kim diyor bunu?..

EMİN KUL (Devamla) – Ama, şimdi, Özelleştirme İdaresine tekrar ilave ediyor, getiriyor ve hepimize, şu tarafta oturanlara "taklitçiler, faizciler, faizci kapitalist düzenin..."

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Bizi gösterme...

EMİN KUL (Devamla) – "... görüşüne sahip olanlar" diyor.

NABİ POYRAZ (Ordu) – O zaman, bizi gösterme...

EMİN KUL (Devamla) – Şimdi, bir tarafta, dün bunları söyleyenler var, diğer tarafta, altı yıldır özelleştirme adına yapılanlar var. Altı yıldır özelleştirme adına yapılanlar, burada müzakerelere sığmayacak derecede açık seçik tutarsızlıklarla maalesef malul; işte, tablo bu.

Bugün, dün söylediklerini inkâr eden bir tutumla özelleştirmeye sarılmayı seçenleri içtenlikli görmediğim için...

HASAN GÜLAY (Manisa) – Erbakan o!.. Normal!..

EMİN KUL (Devamla) – Diğer taraftan, bugüne kadar özelleştirme adına yapılanların tutarsızlıklarıyla, amacına uygun olmayan işlemler âdeta bilinçli olarak yapıldığı için, getirilen bu düzenlemenin hiçbir hayır getirmeyeceği kanaatiyle ve Anayasaya aykırılığın hâlâ giderilmediği kanaatiyle, bu tasarıya beyaz oy vermeyeceğim.

Ayrıca, işçileri sokağa attığı halde, naneşekeri misali, 21 inci maddede yer alan iş kaybı tazminatını kısır tutan, fakat, bunu bugün burada da değiştirmeyen, 24 üncü maddeyi düzeltmeyerek, zorla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, lütfen, son cümleniz...

EMİN KUL (Devamla) – ...keyfî tasarruflarla işçiyi emekliye sevk edip, tazminatını memurlarımıza kıyasen yüzde 30 eksik ödeyerek, işçilerin mağduriyetini gidermek yerine, yeni illüzyonlarla yağmaya çanak tutan bir zihniyeti yansıtan bu tasarıya oy vermiyorum.

Yasama görevinde önerge hakkını tıkayan, fakat, yeni madde ihdası şeklindeki önergeleri, işçiler aleyhine haksızlıkların giderilmesini içermeksizin kabul edenlere söylenecek söz şudur: Bir kez daha anlaşılıyor ki, işçiler bu Mecliste etkin bir temsile kavuşmadıkça, milletimizin geniş kesimlerinin yönetimden fayda umması mümkün değildir.

Bu duygularla, bu düşüncelerle, kırmızı oy vereceğimi arz ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Komisyon, bir talebiniz mi var?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkanım, oylamadan evvel, bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ.ERTAN YÜLEK (Adana) – Efendim, tasarının başlığında, diğer ifadeyle isminde, sehven bir eksiklik olmuş, o eksikliği takdim ediyorum: "Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile İmar Kanununun Bazı Maddelerinde..." Orada, İmar Kanununda da bir değişiklik yapıldı, sehven bu eksik olmuş. Bu husus da, yetki alınır, düzeltilirse -herhalde redaksiyon bakımından- daha iyi olur.

Saygılarımla arz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Komisyon Başkanı tasarı başlığındaki eksikliği düzeltti; zabıtlara geçti. Redaksiyon, bu düzeltme istikametinde yapılacaktır.

Tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olsun. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür konuşması mı efendim?.. Tabiî, bu tasarı, çok para getirecek bir tasarı; onun için teşekkür etmeli!..

Sayın Bakan, lütfen, çok kısa...

Buyurun.

DEVLET BAKANI H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinize, uzun ve sabırlı bir çalışmadan sonra kabul ettiğiniz bu tasarı nedeniyle teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.

Türkiye'nin önemli malî reformlarından olan ve bence, bir devlet politikası haline dönüşmesi gereken özelleştirmenin önünü açacak, Anayasaya ve hukuk düzenine aykırılıkları, bütün hukukî aykırılıkları giderecek olan bu yasayla ilgili çaba ve gayretlerinden ötürü, Yüce Meclise teşekkür ediyor, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Sağ olun, var olun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Tekrar, hayırlı olmasını, inşallah, iyi hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum.

Saat 19.30'da toplanmak üzere, birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.15

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.30

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdeki işlere sırasıyla devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

İlgili komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

4. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

İlgili komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

5. – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

BAŞKAN – 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

İlgili komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

6. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S.Sayısı : 257) (1)

BAŞKAN – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.

Teklifin tümü üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

1615 Sayılı Gümrük Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi

MADDE 1. – 19.7.1972 tarih ve 1615 sayılı Gümrük Kanununun 8 inci maddesinin 14-a alt bendinin birinci fıkrasına, fıkranın sonunda yer alan “binek otomobilleri” ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibare eklenmiştir.

“ile el ve ayak fonksiyonlarını tamamen yitirmiş olmaları nedeniyle bizzat sakat kişi tarafından kullanılmayan, sakat kişinin araca binip inmesiyle taşınmasını kolaylaştırıcı tertibatı bulunan ve sakat kişinin üçüncü dereceye kadar kan veya sıhri hısımlarından bir sürücü veya sakat kişi tarafından iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılan Gümrük Giriş Tarife Cetvelinin 87.02.10 ve 87.02.90 pozisyonlarında yer alan minibüsler,

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Efendim, maddeyi oylamadan önce, Sayın Komisyondan, bir hususu açıklamasını rica ediyorum.

Sayın Komisyon, başlıktan "1615 sayılı" ifadeleri çıkarılacak; ayrıca, "Madde 1- 19.7.1972 tarihli" olacak. Birinci fıkranın sonunda "ibare" kelimesinin yerine "hüküm" kelimesinin ekleneceği uygun mütalaa olunuyor. Komisyon nasıl mütalaa ediyor?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Bir redaksiyondur; iştirak ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon, bu redaksiyona katıldı.

Bu suretle, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2– Bu kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3– Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Bu teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Şimdi, açık oylamanın şeklini oylarınıza sunuyorum: Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılarak yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kupaları sıralar arasında dolaştıralım.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Oyların toplanması işlemi devam ederken biz boş durmayalım; işimize devam edelim.

7. – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk EdenPrim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı : 250)

BAŞKAN – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Hükümet?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

8. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonları raporları (2/616) (S. Sayısı : 226)

BAŞKAN –2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

9. – Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/530) (S. Sayısı : 146)

BAŞKAN – Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

10. – Muş Milletvekili Necmettin Dede’nin Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/586) (S. Sayısı : 192)

BAŞKAN – Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

11. – İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu ve 5 Arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/542)(S. Sayısı : 215) (1)

BAŞKAN – İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu ve 5 Arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Bu teklifle ilgili komisyon raporunun okunup okunmamasını oyluyorum: Okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci maddeyi okutuyorum:

Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi

MADDE 1 – 5590 sayılı Kanuna aşağıdaki ek 11 inci madde eklenmiştir.

“EK MADDE 11. – Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, bir veya birden çok maddenin alım satımının yapılabileceği il, bölge veya ülke düzeyinde faaliyet göstermek üzere ihtisas borsaları da kurulabilir. Bunların kuruluşunda ve çalışma alanlarının genişletilip daraltılmasında Birliğin görüşü alınır.

Borsalar kotasyonlarına dahil bulunan ürünlerle sınırlı olmak üzere umumî mağazacılık yapabilirler. Depolarına konulan borsaya tabi maddeler ile ilgili olarak, makbuz senedi, varant veya malı temsil eden diğer senetler düzenleyebilirler. 2699 sayılı Umumî Mağazalar Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ve dördüncü fıkrasının (a) bendi bunlar hakkında uygulanmaz.

Borsalar ve diğer kuruluşlarca düzenlenen makbuz senedi, varant veya malı temsil eden diğer senetlerin cirosu suretiyle de borsalarda alım satım yapılabilir. Borsada işlem gören malı temsil eden diğer senetler ile vadeli işlem ve opsiyon işlemleri sözleşmeleri de kıymetli evrak hükmündedir. Bu senetlerin hangi kuruluşlarca düzenlenebileceği, senetlerde aranacak şart ve nitelikler, alım satım yöntemlerine ilişkin usul ve esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle tespit olunur.

Alivre ve vadeli alım satımlarda borsalarca düzenlenerek kullanılan sözleşmeler güvenceye bağlanmış olmaları koşuluyla Türk Ticaret Kanununun 743 üncü maddesinde belirtilen cirosu kabil diğer senetler gibi ciro edilebilir. Bu şekilde güvenceye bağlanmış olan sözleşmelerin cirosu suretiyle de borsalarda alım satım yapılabilir. Bu sözleşmelere hangi hususların yazılacağı ile bu tür satışlara uygulanacak esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte düzenlenir.

Borsalarda, ilgili borsa ve Birliğin de görüşü alınarak borsa kotasyonuna dahil ürünlerle sınırlı olmak üzere vadeli ve opsiyon sözleşmelerinin işlem göreceği vadeli işlem piyasalarını kurmaya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yetkilidir.

Vadeli işlem piyasalarında işlem gören sözleşmeler damga vergisinden muaftır.

Vadeli ve opsiyon işlemleri sözleşmelerinin nitelikleri, alım satım yöntemleri, bu piyasalarda faaliyet göstereceklerin kuruluş, faaliyet ve denetim esasları ile yükümlülükleri, takas ve saklama sistemi, verilen hizmet karşılığında alınacak her türlü ücret ve teminatlara ilişkin usul ve esaslar ilgili borsa ve Birliğin görüşü alınarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir.

Borsalar, bu Kanunda yazılı görevlerini yerine getirebilmek için yeterli altyapı, donanım ve personeli sağlamak ve örgütlenmelerine ilişkin gerekli hizmet birimlerini ve şubelerini oluşturmak zorundadırlar. Buna ilişkin esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir.”

Bu madde kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca hazırlanarak çıkarılacak yönetmelikler altı ay içinde yürürlüğe konulur.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi, okunduğu şekliyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?... Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?... Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olsun.

12. – Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4 Arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/710)(S. Sayısı : 254) (1)

BAŞKAN – Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın ve 4 arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Teklifle ilgili Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Raporun okunmasını kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Raporun tümü üzerinde gruplar adına söz talebi var mı? Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesini_

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Efendim oylamaya geçtim.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi

MADDE 1.— Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair 26.10.1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 4049 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Emeklilik,

Madde 2.—Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlar, seçildikleri veya atandıkları, emekli olanlar ise istekte bulundukları tarihi izleyen ayın başından itibaren T. C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilirler. Emekli olanların iştirakçi oldukları sürece Sosyal Güvenlik Kurumlarından aldıkları aylıkları kesilir.

T.C. Emekli Sandığı ile ilgilendirilenlerin emeklilik keseneğine esas aylıklarına T.C. Emekli Sandığı iştirakçilerinin derece ve kademelerine göre yararlanmakta olduğu en yüksek ek gösterge rakamı uygulanmak suretiyle işlem yapılır.

Bu şekilde ilgilendirilenlerden; 24.5.1983 tarihli ve 2829 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak gerek 5434 sayılı Kanunun, gerekse 506 ve 1479 sayılı Kanunların genel hükümleri çerçevesinde, aylıklarını bağlaması gereken kurumun hizmet süresi ve diğer şartları taşıyanların T.C. Emekli Sandığı veya Sosyal Sigortalar Kurumu veya Bağ-Kur veya 506 sayılı Kanununun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklardan emekli olmaları halinde, T.C. Emekli Sandığında devam eden iştirakçiliklerine son verilerek, emekli aylıkları ilgili Sosyal Güvenlik Kuruluşunca bağlanır.

T. C. Emekli Sandığı dışındaki Sosyal Güvenlik Kuruluşlarınca bağlanacak emekli aylıkları ile aynı hizmet süresine ve aynı öğrenim durumuna sahip emsali Yasama Organı Üyelerine makam tazminatı, ek gösterge ve diğer unsurlar dahil edilerek T.C. Emekli Sandığınca bağlanması gereken emekli aylığı tutarı arasındaki fark tazminat olarak, bu kanunun 5 inci maddesiyle oluşturulan fondan karşılanır. Yasama Organı Üyeliği sona erenler hakkında da yukarıdaki fıkralar uygulanır.

İşbu hükümler; bu kanundan yararlananlardan ölenlerin dul ve yetimleri hakkında da uygulanarak aylık bağlanır.

Makam tazminatı da T.C. Emekli Sandığı iştirakçilerinin yararlanmakta olduğu en yüksek tutarın dörtte üçü üzerinden ödenir.

Makam tazminatı ödenmesine ve kesilmesine dair özel hükümler ile bu Kanunun 5 inci maddesine göre ödenecek tazminata ilişkin hükümler saklıdır.

5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu görevlerde geçen her hizmet yılı için aynı Kanunun 32 nci maddesi çerçevesinde üç aylık fiili hizmet zammı uygulanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Yalnız, çerçeve madde başlığının şu şekilde düzeltilmesinin uygun olacağı mütalaa olunmaktadır:

"26.10.1990 Tarihli ve 3671 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunun 24.11.1994 tarihli ve 4049 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir" diyoruz.

Başlık uygun mu Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılıyoruz, uygun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Bu haliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.— 26.10.1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanunun 24.11.1994 tarih ve 4049 sayılı Kanunla değişik 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yeralan gösterge rakamı (24 000)’e yükseltilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlar için emekli olup olmadıklarına bakılmaksızın, görevleri devam ettiği sürece, aylık ödeneklerinin brüt tutarından her ay için verilecek %8 oranında dayanışma primlerinden oluşacak bir fon kurulmuştur. Halen milletvekili olmayıp da emekli aylıkları T.C. Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik kuruluşlarınca bağlananlardan fondan yapılan ödemenin %8’i oranında, aylıkları T.C. Emekli Sandığınca bağlananlardan da %4’ü oranında fon idaresince fona kesinti yapılır. 2 nci Madde uyarınca kendilerine fark tazminat ödenenlerin sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödemek suretiyle geçen sürelerinin son yedi yılının, T.C. Emekli Sandığına prim ödenerek geçirilen kısmının üçbuçuk yıldan az olması halinde; bu süreyi üçbuçuk yıla tamamlayıncaya kadar geçen süre için ilgililerden, en yüksek devlet memurunun T.C. Emekli Sandığı keseneğine esas tutarı üzerinden, ayrıca fona %15 oranında tamamlayıcı prim kesilir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Efendim, 3 üncü madde çerçeve maddedir. Bu çerçeve maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi var, onu okutup, işleme koyacağım, sonra çerçeve maddeye dahil bulunan geçici maddeleri işleme tabi tutacağım.

Çerçeve 3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. — 3671 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

BAŞKAN – Çerçeve 3 üncü maddeyle ilgili değişiklik önergesi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 254 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Uğur Aksöz Hüseyin Yayla Ahmet İyimaya

Adana Hatay Amasya

Biltekin Özdemir İsmail Köse Bahri Zengin

Samsun Erzurum İstanbul

Ahmet Kabil Refik Aras Lale Aytaman

Rize İstanbul Muğla

Mustafa Cumhur Ersümer Mehmet Gözlükaya Necmi Hoşver

Çanakkale Denizli Bolu

Salih Kapusuz Abbas İnceayan Hüsnü Sıvalıoğlu

Kayseri Bolu Balıkesir

“Madde 3.- 3671 sayılı Kanunun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci cümlesi, "Ancak bu hüküm 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunun 92 nci maddesi kapsamına girenler hakkında uygulanmaz" şeklinde değiştirilmiş ve bu kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon üyeleri?.. Evet, çoğunluk var.

Komisyon üye sayısının olduğunu Sayın Başkan ifade buyurdu, komisyon bu suretle önergeyi benimsedi, katıldı.

Hükümet?..

DEVLET BAKANI SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, hükümet katıldı; önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu çerçeve ifadesi içerisinde şimdi geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6. — Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Yasama Organı Üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlarla bunların dul ve yetimlerine çeşitli kanunlarda yeralan hükümlere göre bağlanmış bulunan aylık ve sair tazminatlarla, bunların diğer özlük, sağlık ve sosyal haklarına ilişkin olarak yapılmış bulunan her türlü işlem ve tahsisler geçerli olduğu gibi bu kanunların uygulanmasından doğmuş olan haklar ve bağlanmış bulunan aylık ve tazminatlar kazanılmış hak olarak saklı olup, ilgilileri hakkında uygulanmasına ve bağlanmış bulunan emekli, dul ve yetim aylık, tazminat vesair haklarının ödenmesine devam edilir.

Birinci fıkra kapsamında bulunan aylık ve sair hak ve tazminatların tahsis ve bağlanmasına ilişkin her türlü işlemler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ölenlerin dul ve yetimleri bakımından da geçerli olup, dul ve yetim aylıkları bu Kanundaki oranlar dahilinde bağlanır ve sair özlük, sağlık ve sosyal haklarının sağlanmasına da devam olunur.

BAŞKAN – Geçici 6 ncı madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Bu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 7. — Emekli aylığı bağlanmasına esas hizmet süreleri toplamı kadın ise 20 yıldan, erkek ise 25 yıldan eksik olan ve halen bu Kanun uyarınca kendilerine sandıkça aylık bağlanmış bulunanlardan istekte bulunanlar, eksik kalan süreleri için en yüksek iştirakçinin T.C. Emekli Sandığı keseneğine esas aylık tutarı üzerinden toplam kesenek ve kurum karşılıklarını bu Kanunun yayımı tarihini takip eden dört ay içinde defaten ödemeleri halinde borcun tamamının ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylıkları yükseltilir. Bu suretle ihya edilen süreleri için ikramiye ve aylık farkları ödenmez ve bu süreler için fiili hizmet zammı verilmez.

Ayrıca borcun tahakkukunun yapıldığı tarihi takip eden aybaşı ile borcun tamamının ödendiği tarihi takip eden aybaşına kadar geçen sürede emekli aylığı ödenmez.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Bu geçici maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Çerçeve 3 üncü madde ve buna bağlı iki geçici maddeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Çerçeve madde ve buna bağlı iki geçici madde kabul edilmiştir.

Şimdi 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.— Bu Kanunun;

— Geçici 7 nci maddesi yayımı tarihinde,

— Diğer maddeleri 8.1.1997 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi oturuyorum.

MADDE 5. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi? Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Allah akıbetini hayır etsin.

13. – Mera Kanunu Tasarısı ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/509)(S. Sayısı : 231)

BAŞKAN – Mera Kanunu Tasarısının müzakeresiyle ilgili Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelendi.

14. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, Arsa Ofisi Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (2/581)(S. Sayısı : 181)

BAŞKAN – 14 üncü sırada bulunan kanun teklifinin müzakeresiyle ilgili Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelendi.

15. – Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanun ile Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/397, 2/162)(S. Sayısı : 136)

BAŞKAN – 15 inci sırada bulunan kanun teklifiyle ilgili Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelendi.

16. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller; Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – 16 ncı sırada bulunan kanun teklifiyle ilgili Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelendi.

17. – Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/343)(S. Sayısı : 212)

BAŞKAN – 17 nci sırada bulunan tasarıyla ilgili Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelendi.

18. – Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Serbest Ticaret Alanı Anlaşması ve İlgili Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonları raporları (1/570) (S. Sayısı : 217)

BAŞKAN –18 inci sırada bulunan tasarıyla ilgili Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelendi.

19. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin 9.10.1996 Tarih ve 4190 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/526, 3/520) (S. Sayısı : 166)

BAŞKAN – 19 uncu sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumlarıyla İlgili 4190 Sayılı Kanun ve geri gönderme tezkeresi ve raporla ilgili müzekerelere başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

20. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 8 Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/334)(S. Sayısı : 147)

BAŞKAN – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 8 arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatıyla ilgili kanun teklifinin müzakeresine başlayacağız.

Hükümet?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

21. – İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/531)(S. Sayısı : 145)

BAŞKAN – İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

22. – Aydın Milletvekili M. Fatih Atay’ın, Aydın İli Yenihisar İlçesi Adının “Didim”Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/341)(S. Sayısı : 165) (1)

BAŞKAN – Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, Aydın İli Yenihisar İlçesi Adının "Didim" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin müzakeresine başlıyoruz.

Hükümet hazır.

Komisyon raporu olmadığı için, doğrudan doğruya teklifin tümü üzerinde müzakere açıyorum.

Teklifin tümüyle ilgili gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Aydın İli Yenihisar ilçesi Adının "Didim" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi

MADDE 1.– Aydın İli Yenihisar İlçesi adı "Didim" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; bu da hayırlı olsun. (Alkışlar)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Atay'ın teşekkür konuşması yapması lazım.

KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Efendim, teşekkür konuşmasını Didim'de yapacak 550 arkadaşımıza. Tabiî, orada bir konuşma yapabilmesi için oraya gitmemiz lazım. (Alkışlar)

Tabiî, Didimliler şimdi takip ediyor; Fatih Atay gelecek dönemi garanti etti.

5 kanun tasarı ve teklifi geçti. (Alkışlar)

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyoruz. Tabiî, muhalefetteki arkadaşlara da teşekkür ediyoruz, bizimkilerden ziyade onlara teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Tabiî, katılan katılmayan, bütün Genel Kurula teşekkür ediyoruz.

6. – Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S.Sayısı : 257) (Devam)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin yapılan açık oylamasına 220 sayın üye iştirak etmiş, 215 sayın üye kabul istikametinde oy kullanmıştır; ret yok, çekimser yok, 5 adet mükerrer oy çıkmıştır. Hayırlı uğurlu olsun; müzakereye konu teklif, bu suretle kanunlaşmış oldu.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Parlamento ve milletvekillerimiz adına, size ve bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına da az bir zaman kalmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 4 Nisan 1997 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.15

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın Hamur İlçesine bağlı bazı köy ve mezralarda kapalı bulunan okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2170)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay

Ağrı

Ağrı’nın Hamur İlçesine bağlı köy ve mezralarda 60 okul mevcut olup 24 tanesi eğitime kapalıdır. 1000 civarında eğitim görmeyen çocuk mevcuttur.

Soru :

Bu çocukların eğitimsizliğini nasıl gidereceksiniz? Bu öğrencilerin ileride topluma yararlı birer insan olmaları için neler yapmayı düşünüyor sunuz? Yoksa kaderlerine mi terk edeceksiniz? Bu ilçe için yatılı bölge okulu yapımını planlıyormusunuz?

T.C.

Milli Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 2.4.1997

Sayı : B.08.APK.0.03.01.00-022/869

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/2249 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 4.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5638 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Ağrı’nın Hamur ilçesine bağlı bazı köy ve mezralarda kapalı bulunan okullara ilişkin ilgi (a) ekinde yer alan sözlü soru önergesi incelenmiştir. Bu önergenin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.

Hamur ilçesinde öğrenime kapalı 8 köy okulundaki öğrenci sayısı 293’tür. Bu öğrencilerden bir kısmı Doğubeyazıt ve Eleşkirt ilçelerindeki yatılı ilköğretim bölge okullarına yerleştirilmiştir. Ayrıca, çocukların eğitim ve öğrenimlerinin sağlanması amacıyla yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması 1997 yılı ilköğretim yatırım programıyla gerçekleştirilecektir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

2. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2171)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Sıddık Altay

Ağrı

Soru :

1. Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yeterli branş öğretmeni olmadğından dersler boş geçmekte veya yeterli seviyede eğitim yapılamamaktadır. Bu eğitim eksikliğinin giderilebilmesi için ne gibi tedbirler almayı planlıyorsunuz?

T.C.

Milli Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 2.4.1997

Sayı : B.08.APK.0.03.01.00-022/868

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/206-2067 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 4.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5638 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yer alan sözlü soru önergesi incelenmiştir. Bu önergenin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere 1996 yılı öğretmen atamalarında; 11 790 sınıf öğretmeni, 2 435 kültür dersleri öğretmeni, 893 meslek dersleri öğretmeni olmak üzere toplam 15 118 öğretmenin atamaları yapılmıştır. Adı geçen bölge illerine atanan öğretmen sayılarını gösteren liste Ek’te sunulmuştur.

Ayrıca, bölgenin branş öğretmenine olan ihtiyacı 1997 yılında yapılacak yer değiştirmelerle karşılanacaktır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Milli Eğitim Bakanı

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine Dahil İllere Atanan Öğretmenlerin

Sayısını Gösterir Liste

İLK KÜLTÜR MESLEK

Adıyaman 555 112 38

Ağrı 507 73 34

Bingöl 303 65 35

Bitlis 428 77 38

Diyarbakır 1015 164 63

Elazığ 311 93 28

Erzurum 979 140 89

Erzincan 260 82 44

Gaziantep 988 291 90

Hakkari 288 51 12

Kars 349 76 33

İLK KÜLTÜR MESLEK

Kahramanmaraş 670 197 39

Malatya 325 153 49

Mardin 741 108 38

Muş 556 91 42

Siirt 301 37 17

Şanlıurfa 842 188 44

Tunceli 184 39 17

Van 660 139 41

Batman 461 87 25

Şırnak 271 39 17

Ardahan 344 63 24

Iğdır 250 34 22

Kilis 202 36 14

11 790 2 435 893

3. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’nın Hamur İlçesinde yapımı devam eden lojmanlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2172)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay

Ağrı

Ağrı’nın Hamur İlçesinde Millî Eğitim Müdürlüğüne ait inşaat halinde 10 dairelik lojmanın kaba inşaatı tamamlanmış olmasına rağmen, inşaatın bitirilmesi için uzun zamandan beri herhangi bir faaliyet görülmemektedir.

Soru :

Yarım kalmış lojman inşaatı tamamlanacak mı? Bu yıl tamamlanması için yeterli kaynak aktarımı yapılmış mıdır? Yoksa bu inşaat yıkımamı terk edilecek?

T.C.

Milli Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 2.4.1997

Sayı : B.08.APK.0.03.01.00-022/870

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.02-6/207-2068 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 4.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.02-5638 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Ağrı’nın Hamur ilçesinde yapımı devam eden lojmanlara ilişkin” ilgi (a) ekinde yer alan sözlü soru önergesi incelenmiştir. Bu önergenin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.

1997 yılı yatırım programında yeralan, valilik yetki ve sorumluluğunda yapımı sürdürülen, Ağrı Hamur Millî Eğitim Müdürlüğü 10 daireli lojman inşaatında meydana gelen keşif artış oranının % 30’u geçmesi nedeniyle iş 1996 yılında tasviye edilerek, ikmal keşfi üzerinden yeniden ihale edilip işe başlanılmıştır. 1997 yılında bitecek şekilde yatırım programında yeterli ödenek ayrılmıştır.

Arz ederim.

13.3.1997

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyonuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2190)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Tarihî ve kültürel mirasımızın en güzel örneklerinden olan ve Bursa’nın en gözde yerinde bulunan Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyon çalışmaları uzun yıllardır bitirilememiştir. Pirinçhanı’nın durumu idareye olan güveni sarsmaktadır.

Pirinçhanı restorasyon çalışmaları ne aşamadadır?

Projenin bugün itibariyle gerçekleşme oranı nedir?

Projenin bitirilmesi için ne kadar paraya ihtiyaç vardır ve bu para ne zaman gönderilecektir?

Restorasyon Çalışmaları ne zaman bitecektir?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 3.4.1997

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/668

Konu : Bursa Milletvekili

Ertuğrul Yalçınbayır’ın

Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM’nin 20 Mart 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5883 sayılı yazısı (7/2190)

İlgi yazı ekinde alınan, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, “Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyonu”na dair Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru ) Tarihî ve kültürel mirasımızın en güzel örneklerinden olan ve Bursa’nın en gözde yerinde bulunan Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın restorasyon çalışmaları uzun yıllardır bitirilememiştir. Pirinçhanı’nın durumu idareye olan güveni sarsmaktadır.

– Pirinçhanı restorasyon çalışmaları ne aşamadadır?

– Projenin bugün itibarıyla gerçekleşme oranı nedir?

– Projenin bitirilmesi için ne kadar paraya ihtiyaç vardır ve bu para ne zaman gönderilecektir?

– Restorasyon çalışmaları ne zaman bitecektir?

Cevap) Bursa-Kapalıçarşı Pirinçhanı Restorasyonu 2082 sayılı “İstanbul, Kayseri, Bursa Kapalı Çarşılarının Onarımı ve İmarı Hakkında Kanun” gereği Bakanlığımız tarafından yaptırılmaktadır.

Anılan iş, Bakanlığımız Yapı İşleri Genel Müdürlüğü 1997 Yılı Yatırım Programında 1978-1998 yıllarına sari olarak 78K10030 proje numarası ve 12,5 Milyar TL. Program ödeneği ile yer almıştır.

Pirinçhanı’nın restorasyon çalışmaları, ilki 1982 yılında olmak üzere bugüne kadar dört ayrı ihale ile sürdürülmüş olup; bu çalışmalara halen 1993 yılında ihale edilen (4 üncü ihale) 6 348 000 000 -TL. keşif bedelli ikmal inşaatı kapsamında devam edilmektedir. İnşaat süresi ödenek yetersizlikleri nedeniyle 20.7.1997 tarihine kadar uzatılmıştır.

İnşaattaki fiziki gerçekleşme oranı (Han’ın kuzeydoğusunda bulunan yıkık köşesi hariç) % 80 civarındadır. Gerekli ödeneğin temini halinde, yıkık köşe dışındaki bölümleri bu süre içerisinde bitirilebilecektir.

Bursa Kapalıçarşı Pirinçhanı’nın aslına uygun olarak restorasyonunun yapılabilmesi, yıkık olan kuzeydoğu köşesinin tamamlanabilmesi için, Cumhuriyet Caddesi’nin kuzeye kaydırılması, bunun için de öncelikle, burada mevcut 11 adet bina ve parselin kamulaştırılması gerekmektedir. Cumhuriyet Caddesi’ndeki bu değişiklik için Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce İmar Planı tadilat çalışmaları sürdürülmektedir. Yıkık köşenin ikmali ise ancak, bu kamulaştırma sonucu yapılabilecektir. Bununla birlikte, sözü edilen köşenin bu aşamada ikmal edilememesi Han’ın kullanıma açılmasına mali teşkil etmeyecektir.

Anılan Han’ın (Yıkık olan kuzeydoğu köşesi hariç) ikmali için 1997 yılı birim fiyatları itibariyle yaklaşık 35 Milyar TL. ödeneğe ihtiyaç olduğu ve mevcut taahhüt bünyesi içerisinde (% 30 keşif artışı ile) ikmal edilebileceği anlaşılmaktadır.

Kamulaştırma sonucu ayrı bir ihale konusu olarak ele alınabilecek olan yıkık köşenin restorasyonu için, yine 1997 yılı birim fiyatlarına göre yaklaşık 35 Milyar liralık bir ödeneğe ihtiyaç olacağı anlışılmıştır.

Kamulaştırılması gereken bina ve parsellere ait kamulaştırma bedelinin 1997 yılı birim fiyatları itibariyle 5 Milyar TL. civarında olacağı tahmin edilmektedir. Bu bedelin, Bakanlığımızca mı, yoksa Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığınca mı ödeneceği hususu henüz açıklığa kavuşturulmamıştır. Bakanlığımızca ödenmesi halinde, ayrıca bu miktar kadar daha ödeneğe ihtiyaç olacaktır.

Buna göre, ihtiyaç bulunan ödeneğin temini için D.P.T. Müsteşarlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

5. – İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in;

– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için yaptırılan konutların ödemelerine,

– Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe gelenlerden memuriyete alınanların önceki hizmetlerine,

İlişkin Devlet Bakanından soruları ve Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevapları (7/2195, 2196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Namık Kemal Zeybek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

27.2.1997

Necdet Menzir

İstanbul

Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımızdan Göçmen Konutları için;

– 1991 yılında arsa bedeli için peşin 2 800 000 TL. ve Sekiz ay 400 000 TL. taksitle toplam 6 000 000 TL.

– Konut için peşin 2 500 000 TL. ile 13 000 000 TL. arasında değişen miktarda para

Emlak Bankası

Şb. Kod. 156

Dışkapı/Ankara, Tasarruf-HS, SH, Devlet Bakanlığı Göçmen Konut Hesabına yatırılmıştır.

1 – Konut ve Arsa bedeli olarak peşin ve taksitler halinde 1991 yılında toplam tutarı şahıs başına ortalama 8 500 000 TL. ile 29 000 000 TL. daha önce vaad edildiği gibi ana paradan düşürüldü mü?

2 – Eğer düşürülmedi ise bu paralar nerede, ne şekilde kullanılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Namık Kemal Zeybek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

27.2.1997

Necdet Menzir

İstanbul

Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımızdan işçi statüsü veya sözleşmeli olarak kamu kurum ve kuruluşlarda istihdam edilenlerden Türk vatandaşlığına geçmiş bulunanlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na 4065 sayılı Kanunla eklenen Ek Geçici 59 uncu madde ile Kanunun yürürlüğe girdiği 30.12.1994 ile yürürlük tarihinden sonra isteğe bağlı olarak Devlet Memuriyetine geçebilmelerine ve önceki hizmetlerinin de değerlendirilmesine imkân sağlanmıştır.

1. 4065 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk vatandaşı olmuş ve Devlet Memuriyetine geçirilmiş olanların da önceki hizmetleri değerlendirildi mi?

2. Eğer değerlendirilmedi ise bu durum aynı şartlara haiz olanlar arasında eşitsizlik yaratmıyor mu?

T.C.

Devlet Bakanlığı 24.3.1997

Sayı : B.02.0.09/2.00-186

Konu : Bulgaristan Göçmenleri Hk.

Yazılı Soru Önergeleri.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 6 Mart 1997 tarih ve 5681 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ile Bakanlığımca cevaplandırılması istenen yazılı soru önergelerine istinaden, Bulgaristan’dan zorunlu göçle Türkiye’ye gelen soydaşlardan memuriyete alınanların önceki hizmetlerine ilişkin yapılan çalışmaların özeti aşağıda sunulmaktadır.

Bulgaristan’dan ülkemize göç eden soydaşlardan vatandaşlığa alınanların önceki sosyal haklarının Türkiye’ye aktarılması ile ilgili olarak başlatılan çalışmalardan henüz bir sonuç alınamamıştır.

Bu konudaki en büyük zorluk, vatandaşlarımızın Bulgaristan’da bulundukları dönemde bu ülkede uygulanan “rejim” dolayısıyla, bu ülke ile Türkiye’nin sosyal güvenlik sistemlerinin birbirleri ile uyum göstermemesi, vatandaşlarımızın sosyal güvenlik haklarının transferini zorlaştırmaktadır.

Öte yandan zorunlu göçle Türkiye’ye gelen soydaşların Bulgaristan’da edinmiş oldukları gayrı menkuller ve emeklilik haklarının Türkiye’ye aktarılması hususlarında diplomatik girişimler sürdürülmektedir. Daha önce, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetince hazırlanan “Türkiye-Bulgaristan Sosyal Haklar Sözleşmesi” Dışişleri Bakanlığı kanalıyla Bulgaristan Hükümetine iletilmiş ise de, Bulgaristan’ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik kriz ve belirsizlik nedeniyle henüz bu konuda olumlu bir netice alınamamıştır.

Ayrıca, daha önce yurtdışında çalışmış bulunan vatandaşlarımızın Türkiye’de sosyal güvenlik haklarının sağlanması amacıyla Hükümetimizce hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu” uyarınca her gün için 2,5 dolar karşılığı TL. üzerinden yapılacak borçlanma ile göçmen vatandaşlarımız da sosyal sigorta güvencesine kavuşmuş olacaklardır.

Ahıska Türkleri ve Bulgaristan göçmenleri için konut yaptırılması işi Bakanlığımın görev alanı dışında bulunmaktadır. Bu konu, 1996/54 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın uhdesine verilmiştir.

Tüm bu hususlara ilaveten, Bulgaristan’dan göçmen olarak Türkiye’ye gelen soydaşlarımızın tüm sorunlarının çözülmesine yönelik olarak Devletin ilgili mercillerince yoğun çaba sarfedilmekte olup, bu hususta Bakanlığım etkin bir koordinasyon görevi yürütmektedir.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

Namık Kemal Zeybek

Devlet Bakanı

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 3.4.1997

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/670

Konu : İstanbul Milletvekili

Necdet Menzir’in Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM’nin 21 Mart 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2196-5596/15795 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan, İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru) Ahıska Türkleri ve Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımızdan işçi statüsü veya sözleşmeli olarak kamu kurum ve kuruluşlarda istihdam edilenlerden Türk vatandaşlığına geçmiş bulunanlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na 4065 sayılı Kanunla eklenen ek Geçici 59 uncu madde ile Kanunun yürürlüğe girdiği 30.12.1994 ile yürürlük tarihinden sonra isteğe bağlı olarak Devlet Memuriyetine geçebilmelerine ve önceki hizmetlerinin değerlendirilmesine imkân sağlanmıştır.

– 4065 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk vatandaşı olmuş ve Devlet Memuriyetine geçirilmiş olanların da önceki hizmetleri değerlendirildi mi?

– Eğer değerlendirilmedi ise bu durum aynı şartlara haiz olanlar arasında eşitsizlik yaratmıyor mu?

Cevap) Bakanlığımız bünyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na 4065 sayılı Kanunla eklenen Ek 59 uncu madde uyarınca çalıştırılan 4 personel bulunmakta olup, bunlardan Hamza Veysel, İbrahim Kibar ve İskender Ömer adaylık süresini doldurmadıklarından hizmet değerlendirilmesiyle ilgili bir işlem yapılamamıştır. Server Kazım’ın adaylığı ise tasdik edilmiş ve önceki geçen hizmetleri 657 sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

6.—Adana Milletvekili İmren Aykut’un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sacit Günbey’in yazılı cevabı (7/2261)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Sacit Günbey tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

İmren Aykut Adana

Sorular :

1.Son 8 ay içinde Fak-Fuk Fon’dan yapılan yardımları il ve ilçeler itibariyle açıklar mısınız?

2.Fak-Fuk Fon’dan yapılan yardımların kimlere yapıldığının bilgisayarlara işlendiği ifade edilmiştir. Bunlardan ne kadarının Refah Partisi’ne kayıtlı üye olduğunu isim isim bildirir misiniz?

3.Razaman ayında bu fondan ayni ve nakdi yardımların yapılmasında bilgisayara işlenen isimler mi gözönünde bulundurulmuştur? Yapılan yardımların (Fitre-Zekât gibi) kamuoyuna teşhiri dinimizi istismar değil midir?

T.C. Devlet Bakanlığı 1.4.1997 Sayı : B.02.0.018/01698

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 14.3.1997 tarih ve 7/2261-5741/16174 sayılı yazınız.

Bakanlığım sorumluluğunda Fak-Fuk-Fon adı altında bir kuruluş bulunmamakla birlikte, bilgi eksikliği dolayısıyla bu tanım adı altında Bakanlığıma bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun kastedildiği düşünülerek önergede yeralan sorulara verilen cevaplar ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Sacit Günbey Devlet Bakanı

Cevap 1.

3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununa göre kurulmuş bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun en temel organı olan Başkanlığını ilgili Devlet Bakanının yaptığı Başbakanlık, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarları ile Vakıflar Genel Müdüründen oluşan Fon Kurulu, Yasası gereği Fon gelirlerinin tek kuruşuna tasarruf etmemekte, gelirlerinin tümünü aylık periyotlar halinde başkanlığını vali ve kaymakamlarımızın yaptığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına İlin ve İlçenin nüfus yapısı ve sosya-ekonomik gelişme kriterlerine göre tahsis işlemini gerçekleştirmektedir.

Bu tahsis edilen kaynakları, ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelere ayni ve nakdi destekler halinde ulaştırmak sorumluluğunu taşıyan vali ve kaymakamlarımız da bu yardım eylemini icra ederken yalnız bırakılmamıştır.

Vali ve kaymakamlarımızın başkanlığını yaptığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının en temel organı olan Mütevelli Heyetinde ilin ve ilçenin üst düzey kamu görevlileri (il, ilçe, belediye başkanları, il defterdarı, ilçe mal müdürü, il sosyal hizmetler ve il sağlık müdürleri, ilçede eşdeğer görevliler, il, ilçe müftüleri, il, ilçe millî eğitim müdürleri, her vakıf için valinin takdir ve tayin ettiği hayırsever özelliği ile temayüz etmiş üç kişi) yeralmakta, vali ve kaymakamlarımız ile birlikte yardım faaliyetlerinin yürütülmesinde ortak karar, rol ve sorumluluk almaktadır.

Özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilik özelliği dolayısıyla özerk bir yapıya sahip olan, personelin mütevelli heyet kararı ile vali ve kaymakamlarımızın belirlediği ve mütevelli heyet kararlarına dayalı olarak geliştirilip, gerçekleştirilen sosyal destek programlarının objektifliğinden asla şüphe edilemez.

Esasen devletin valisi ve kaymakamlarımızın sosyal yardım uygulamalarında partizanlık yapmaları, siyasi kayırma içinde olmaları düşünülemez.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından son 8 ayda yapılan yardımlar ile ve ilçeler itibariyle ek listede sunulmuştur.

Cevap 2.

Başkanlığını vali ve kaymakamlarımızın yaptığı Sosyal Yardımlaşma Vakıflarının 3294 sayılı yasa gereği, ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve aileleri gözetmek ve gerektiğinde onlara yardım etmek gibi temel bir sorumluluğu bulunmaktadır.

Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin “Sosyal Bir Devlet” olduğuna ilişkin Anayasanın 2 nci maddesine gerçek anlamda tekabül eder, bir sorumluluğu da ifade etmektedir.

Devlet bu sorumluluğu yerine getirirken Anayasa gereği dil, din, ırk ve renk farkı gözetemeyeceği gibi vatandaşları arasında siyasi ayırım hiç yapmaz, yapamaz.

Esasen sorumluluklarını Hukuk Devleti ilkesine, yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yürütmekle görevli ve sorumlu vali ve kaymakamlarımızın hizmetlerini bir siyasi taraf anlayışı ile yapmaları düşünülemez.

Bu çerçevede; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gelirleri; başkanlığını vali ve kaymakamlarımızın yaptığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına emanet edilmektedir.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları sorumluluk alanlarında ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve aileleri tespit etmekte ya da vaki başvuruları değerlendirmektedir.

Değerlendirme işlemi vali ve kaymakamlarımızın başkanlığını yaptığı mütevelli heyetler tarafından yapılmakta, yardım yapılacak kişi ve aileler için kararlar mezkûr heyet tarafından alınmaktadır.

Yardımlar, takdiri ve keyfi olmayıp 3294 sayılı yasanın 2’nci maddesindeki kriterlere göre gerçekleşmektedir. Bu çerçevede yardıma muhtaç kişinin siyasi kimliği veya kişiliğinin hesaba katılması, maddeten mümkün olmadığı gibi, böyle bir eylem esasen vicdan ve ahlaka da aykırılık oluşturur. Vali ve kaymakamlarımıza, varsayım bile olsa böyle bir isnat büthan olur.

Fonun kuruluş yılı olan 1986’dan bugüne her Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında vali ve kaymakamlarımızın başında bulunduğu mütevelli heyetin gözetiminde ve denetiminde yardıma muhtaç kişi ve ailelerle ilgili tespitler yapılmış olup, bu kapsamda vakıflarımız bünyelerinde sosyo-ekonomik gelişme ve değişmelere paralel olarak sürekli yenilenen ve değişen icmal listeleri bulunmaktadır.

Tamamen vali ve kaymakamlarımızın inisiyatifinde ve gözetiminde oluşturulan listelerde yeralan kişilerin siyasi kimliklerinin bilinmesi mümkün olmadığı gibi bu konunun soruşturulması, toplum vicdanını yaralayacak bir işlem, bir eylem olur. Böyle bir uygulama devletin adalet anlayışına aykırı olduğu gibi, bütün vatandaşların hukuk önünde eşitliği ilkesine de aykırılık oluşturur.

Bu anlamda devletin valisine ve kaymakamına partizanlık isnadına varabilecek bir yaklaşım asla paylaşılamaz.

Cevap 3.

Türkiye genelinde teşkil edilmiş bulunan 925 adet Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına nüfus yapıları ve gelişmişlik kriterlerine göre her ay toplam 500 milyar TL.’lık kaynak tahsis edilmektedir.

Ramazan ayına mahsus olmak üzere, ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kişi ve ailelere katkı olmak üzere ilaveten 1 trilyon TL’lık bir destek programı uygulanmıştır. Bu miktarda yine periyodik yardımlarda olduğu gibi il ve ilçelerin nüfus yapıları ve gelişmişlik kriterlerine göre 925 adet vakfa tahsis edilmiş olup yardımın nasıl yapılacağı ve kimlere yapılacağına ilişkin keyfiyet 3294 sayılı yasa çerçevesinde vali ve kaymakamlarımızın başkanı bulunduğu vakıf mütevelli heyetlerinin karar ve takdirlerine emanet edilmiştir. Bu konuda ayrıca bir tespit veya telkin sözkonusu olmamıştır.

Ramazan ayında gerçekleşen mezkûr program kamuoyunu bilgilendirmek ve toplumda yardımlaşma dayanışma bilincini uyandırmak bakımından bir basın toplantısıyla tarafımdan açıklanmıştır. Bu nedenle ihtiyaç sahiplerini haberdar etmeye ve yardım bilincini uyarmaya yönelik bu açıklama bir teşhir amacı taşımayıp sadece yardımlaşma anlayışını teşvik amacına matuf bulunmatadır.

Esasen sosyal yardım faaliyeti insani bir faaliyet olup, salt dinî bir amaca mebni bulunmamaktadır.

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

7.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı ilçelerinde öğretmenevi yapılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2267)

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay Ağrı

Ağrı ilçelerinde kiralık konut sıkıntısı hat safhadadır. Bilhassa öğretmenlerimizin muzdarip olduğu bir konudur. Öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi için hangi ilçemizde ne zaman öğretmenevi yapmayı düşünüyorsunuz? Kalkınmada öncelikli yöre kapsamında olan Ağrı İline öncelik verecek misiniz?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 2.4.1997

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/873

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 18.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/238-2176/5857 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2267/5833 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Ağrı ilçelerinde öğretmenevi yapılmasına ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yeralan sözlü soru önergesinin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir. İlgi (a) yazıya verdiğimiz cevap yazısı ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 3.7.1996

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1733

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 8.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2348 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Ağrı ilçelerinde öğretmenevi yapılmasına ilişkin” sözlü soru önergesi incelenmiştir.

Ağrı İli ve ilçelerinde öğretmenevleri mevcut olup, merkezde 52, Doğubeyazıt’ta 25, Diyadin’de 30, Eleşkirt’te 14, Patnos’da 35, Taşlıçay’da 12 ve Tutak’ta 16 yatak kapasiteli öğretmenevleri hizmet vermektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

8.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı-Eleşkirt İlçesinde yapımı devam eden İmam Hatip Lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2268)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay Ağrı

Ağrı’nın Eleşkirt İlçesinde halk dayanışması ile İmam Hatip Lisesi inşaatı devam etmekte ve bir bloku tamamen bitmiş, açılmayı beklemektedir.

Hizmete hazır binayı ne zaman eğitime açmayı planlıyorsunuz? Binanın tamamını ne zaman bitireceksiniz? İmam Hatip Liselerinin açılması için neden gayret gösterilmiyor?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 2.4.1997

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/872

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 18.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/239-2177/5858 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2268-5833 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Ağrı Eleşkirt İlçesinde yapımı devam eden İmam-Hatip Lisesine ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yeralan sözlü soru önergesinin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir. İlgi (a) yazıya verdiğimiz cevap yazısı ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 3.7.1996

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1734

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 8.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2348 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın “Ağrı-Eleşkirt İlçesinde yapımı devam eden İmam Hatip Liselerine ilişkin” sözlü soru önergesi incelenmiştir.

Ağrı İli Eleşkirt İlçesinde Eleşkirt Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği tarafından yaptırılan binanın tamamlanan bir bloğunda İmam Hatip Lisesi açılması ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.

İnşaatın mülkiyeti derneğe ait olduğundan Bakanlığımızca ödenek tahsis edilmesi mümkün olamamaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

9.—Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın, Hollanda’daki İslam kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen öğretim sürelerinin Türkiye’de eksik değerlendirildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2277)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Mustafa Ünaldı Konya

Sorular :

Hollanda’da çalışan vatandaşlarımızın ifadelerine göre, Hollanda’daki vatandaşlarımızın kendi okulları (İslam Kolejleri) kendi çocuklarına 8 yıllık eğitim veriyor ve Hollanda Hükümetince de 8 yıllık eğitime denk olarak kabul ediliyor. Fakat bu çocuklar Türkiye’ye geldiğinde bir yıl eksik muameleye tabi tutuluyor.

1. Bu iddia doğru mudur?

2. Bu ayrıcalığın sebebi nedir?

3.Haksızlığı düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 2.4.1997

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/874

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 20.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/253-2264/6030 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2277-5833 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı’nın “Hollanda’daki İslam Kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen öğretim sürelerinin Türkiye’de eksik değerlendirildiğine ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yeralan sözlü soru önergesinin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir. İlgi (a) yazıya verdiğimiz cevap yazısı ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 10.7.1996

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/1800

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/253-2264/6030 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mustafa Ünaldı’nın “Hollanda’daki İslam Kolejlerinden mezun olanların bu okullarda geçen öğretim sürelerinin Türkiye’de eksik değerlendirildiği iddiasına ilişkin” sözlü soru önergesi incelenmiştir.

1.Yurtdışında açılmış olan resmî dinî okullar ikili kültür anlaşmaları çerçevesinde Bakanlığımızca tanınmakta ve denkliği yapılmaktadır.

Çeşitli ülkelerde Bakanlığımızdan gerekli okul açma izinleri almadan, programları Bakanlığımızdan geçmemiş özel şahıslar, vakıflar ve cemaatler tarafından açılmış dinî okullar,ilgili ülke tarafından olduğu gibi Bakanlığımızca da tanınmamakta ve denkliği yapılmamaktadır.

Hollanda’da vatandaşlarımız tarafından, Bakanlığımızdan gerekli okul açma izni almış ve programları Bakanlığımızca kabul edilmiş okul bulunmadığından, bu tür dinî okullardan alınmış öğrenim belgelerinin denkliğinin yapılması da söz konusu değildir. 8 yıl eğitim veren bu okuldan gelen öğrencilerin Türkiye’ye geldiğinde, öğrenimlerinin bir yıl eksik değerlendirildiği iddiası doğru değildir.

2. Öğrenciler arasında bir ayrıcalığın yapılması söz konusu olmadığından, düzeltilecek herhangi bir haksızlıkta bulunmamaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam Millî Eğitim Bakanı

10.–Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun;

— Sinop Yalı Köyünde heyelandan zarar gören vatandaşlar için yaptırılacak afet konutlarına,

—Sinop-Ayancık-Avdullu ve Babaköy’de heyelanda zarar gören vatandaşların afet konutu ihtiyacına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2294, 2296)

13.3.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98 ile TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine dayanarak, saygı ile arz ederim.

Metin Bostancıoğlu Sinop

Sinop İli, Merkez İlçe, Yalı Köyünde 1993 yılında meydana gelen heyelanda, 4 vatandaşımız evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetlerle ilgili yasayla konuta hak kazanmışlar ve hak sahipliği işlemleri tamamlanmıştır. Hak sahibi Halil Çökmez, İsmet Özçökmez, Nuri Özçökmez ve Mustafa Bayram isimli vatandaşlarımız için, eski afet konutlarının yapıldığı yerde hazır parseller mevcut olup, konutlar ihale safhasındadır. Ancak, ödenek yetersizliğinden ihaleye çıkarılmamıştır.

Soru;

1.Başka il ve ilçelerde binlerce “Afet Konutu” yapıp, hak sahibi vatandaşlara dağıtıldığı halde, Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesine rağmen, Sinop’un Merkez İlçesi Yalı Köyünde yaşayan vatandaşlarımızın konutları neden yapılmamıştır?

2.ANAP, DYP-SHP ve ANAYOL hükümetleri “Ödenek Yokluğu” gerekçesi ile, Sinop’lulara haksızlık etmişlerdir. Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek midir? Bu konutlar ne zaman ihaleye çıkarılıp, hak sahiplerinin konutları teslim edilecektir? Bu konutların programa alınmasını düşünüyor musunuz?

13.3.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98 ile TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine dayanarak, saygı ile arz ederim.

Metin Bostancıoğlu Sinop

Sinop İli, Ayancık İlçesi Avdullu ve Babaköyünde 1989 yılında meydana gelen heyelanda, 42 vatandaşımız evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetlerle ilgili yasaya göre konuta hak kazanmışlar ve hak sahipliği işlemleri tamamlanmıştır. Yeni yerleşim yeri olarak seçilen Merkez Çıvgın mevkii, özel mülkiyet olduğundan istimlakı gerekmektedir. Bugüne kadar istimlak işlemlerine başlanmamıştır.

Soru;

1.Başka il ve ilçelerde binlerce “Afet Konutu” yapıp, hak sahibi vatandaşlara dağıtıldığı halde, Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesine rağmen, Sinop’un Ayancık İlçesi Avdullu ve Babaköy’ünde yaşayan vatandaşlarımızın konutları neden yapılmamıştır?

2.ANAP, DYP-SHP ve ANAYOL hükümetleri “Ödenek Yokluğu” gerekçesi ile, Sinop’lulara haksızlık etmişlerdir. Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek midir? Hak sahiplerinin konutları ne zaman yapılıp, teslim edilecektir. Bu konutların yapılmasının programa alınmasını düşünüyor musunuz?

T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 3.4.1997

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/666

Konu : Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun

Yazılı Soru Önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM’nin 20 Mart 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5883 sayılı yazısı.

(7/2294 ve 7/2296)

İlgi yazı ekinde alınan, Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun “Sinop İli, Merkez İlçe-Yalı Köyünde 1993 yılında, Ayancık İlçesi-Avdullu ve Babaköy Köyünde 1989 yılında meydana gelen heyelanlarda evlerini kaybeden vatandaşlara afet konutu yapılması” na dair Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergeleri incelenmiştir.

Muhtemel heyelan afeti nedeniyle; Merkez İlçeye bağlı Yalı Köyünde 4, Ayancık İlçesine bağlı Avdullu Köyünde 19, Babaköy Köyünde 34 aile 7269 Sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kabul edilmiştir.

Söz konusu yerler, 1997 yılı etüt-proje programında yeralmaktadır. Yalı Köyünün gerekli etüt-proje çalışmalarından; yer seçimi, harita, plan aplikasyon kadastro ve kamulaştırma çalışmaları eksiktir. Avdullu ve Babaköy Köyü için Ayancık Merkezde şahıs malı “Çıvgın Mevkii” seçilmiş olup; gerekli etüt-proje çalışmalarından kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmasından sonra bütçe imkânları nispetinde programa alınıp, hak sahiplerine gerekli yardım yapılabilecektir.

Bilindiği gibi; 1997 yılı programının hazırlanması sırasında Afet İşleri Genel Müdürlüğünce programa alınıp, yapılması gereken yaklaşık 32 000 konut bulunmakta idi. Bunların arasında eski depremlerden (1966 Varto depremi dahil) yapılmayan 9 000 konut yeralmaktadır.

1997 yılı programı hazırlanırken;

— Yangın afetlerine,

— Geçici iskân kira yardımı yapılanlara,

— Etüt raporunda durumlarının acil olduğu belirtilen işlere,

öncelik verilmiş, bunun dışında da her ilde bekleyen işlerin oluş veya etüt tarihi dikkate alınmak üzere o ilin eski afetlerine öncelik verilmek suretiyle 32 000 konuttan 80 ilimizden programa yaklaşık 6 000 konut alınmıştır. Halen programa alınacak yaklaşık 26 000 konut daha bulunmaktadır.

Ancak; bütçe imkânlarının yetersizliği nedeniyle bu işlerin proje bedellerinin yaklaşık % 40’ı 1997 yılı ödeneği olarak ayrılabilmiş ve konutların 1998 yılında bitirilmesi hedeflenmiştir.

Buna göre Sinop İlinde;

—Yangın afetinden 2 yerde 36 konut,

— Diğer afetlerden de 1985 yılından beri programa alınmayı bekleyen 4 yerde 33 konut olmak üzere toplam 6 yerde 69 konut 1997 programına yeni iş olarak alınmıştır. Yalı Köyündeki konutların 1992 ve 1993, Avdullu Köyündeki konutların 1989, Babaköy Köyündeki konutların 1989 ve 1994 yılları etütlerine göre nakilleri gerektiğinden programa alınma önceliği verilememiştir.

Yukarıda belirtilen bu konutların birden programa alınıp, yapılması mümkün olmadığından kamulaştırmalar da programa alınan yerlerde yapılabilmektedir. Bu nedenle, Avdullu ve Babaköy Köyleri programa alındığından, kamulaştırması da yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan Bayındırlık ve İskân Bakanı

1615 sayılı Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifine verilen oyların sonucu :

Kanunlaşmıştır

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oylar : 220

Kabul Edenler : 215

Reddedenler : 0

Çekimserler : 0

Mükerrer Oylar : 5

Geçersiz Oylar : 0

Oya Katılmayanlar : 334

Açık Üyelik : 1

(Kabul Edenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

AFYON

İsmet Attila

Osman Hazer

Yaman Törüner

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

Yılmaz Ateş

Saffet Arıkan Bedük

Ömer Ekinci

Mehmet Gölhan

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Hikmet Uluğbay

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Hayri Doğan

Metin Şahin

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

AYDIN

M. Fatih Atay

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Ahmet Bilgiç

Mustafa Güven Karahan

İsmail Özgün

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Karslıoğlu

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Ali Osman Sönmez

Turhan Tayan

ÇANAKKALE

Mustafa Cumhur Ersümer

ÇANKIRI

İsmail Coşar

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Zülfikar Gazi

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Yakup Hatipoğlu

EDİRNE

Ümran Akkan

Evren Bulut

ELAZIĞ

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Lütfü Esengün

Abdulillah Fırat

İsmail Köse

Aslan Polat

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Demir Berberoğlu

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HATAY

Ali Günay

Süleyman Metin Kalkan

Nihat Matkap

Mehmet Sılay

ISPARTA

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

İÇEL

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Yıldırım Aktuna

Tayyar Altıkulaç

Refik Aras

Azmi Ateş

Mehmet Aydın

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Bülent Ecevit

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Yılmaz Karakoyunlu

Hayri Kozakçıoğlu

Emin Kul

Ali Oğuz

H. Hüsammettin Özkan

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Atilla Mutman

Işılay Saygın

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

Zerrin Yeniceli

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

Ali Şahin

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Fethi Acar

Murat Başesgioğlu

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Abdullah Gül

Salih Kapusuz

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

KOCAELİ

Necati Çelik

Şevket Kazan

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

MANİSA

Hasan Gülay

Cihan Yazar

MARDİN

Fehim Adak

Hüseyin Yıldız

MUGLA

Enis Yalım Erez

MUŞ

Erkan Kemaloğlu

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

NİĞDE

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Biltekin Özdemir

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİVAS

Musa Demirci

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfikar İzol

Abdülkadir Öncel

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Enis Sülün

TOKAT

Abdullah Arslan

Hanefi Çelik

Ali Şevki Erek

Bekir Sobacı

TRABZON

İbrahim Çebi

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

UŞAK

Hasan Karakaya

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Maliki Ejder Arvas

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

Tahsin Boray Baycık

(Katılmayanlar)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Veli Andaç Durak (İ. A.)

Tuncay Karaytuğ

Orhan Kavuncu

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

Celal Topkan

AFYON

Sait Açba

H. İbrahim Özsoy

Kubilay Uygun

AĞRI

Cemil Erhan

Yaşar Eryılmaz

Celal Esin

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Haydar Oymak

ANKARA

İlhan Aküzüm

Nejat Arseven

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ali Dinçer

Mehmet Ekici

Eşref Erdem

Ünal Erkan

Agâh Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan (Bşk.V.)

Şaban Karataş

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner (İ.A.)

İlker Tuncay

Aydın Tümen

ANTALYA

Deniz Baykal

Osman Berberoğlu

Arif Ahmet Denizolgun

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Hasan Ekinci

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Safa Giray

Tamer Kanber

İ. Önder Kırlı (İ. A.)

Hüsnü Sıvalıoğlu

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Zeki Çakan

Köksal Toptan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

Faris Özdemir

BAYBURT

Ülkü Güney

BİLECİK

Şerif Çim

BİNGÖL

Kâzım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Ergezen

Edip Safder Gaydalı

Kâmran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

BURDUR

Yusuf Ekinci

BURSA

Ali Rahmi Beyreli

Abdülkadir Cenkçiler

Cavit Çağlar

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Cemal Külahlı

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

Ertuğrul Yalçınbayır

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Ahmet Küçük

Nevfel Şahin

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Hasan Çağlayan

Yasin Hatiboğlu (Bşk.V.)

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan (Bşk.V.)

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Muzaffer Arslan

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Sebgetullah Seydaoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Cihan Paçacı

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Zeki Ertugay

Necati Güllülü

Ömer Özyılmaz

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Mustafa Balcılar

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz (İ. A.)

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Ergun Özdemir

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKARİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Fuat Çay

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

Ömer Bilgin

Erkan Mumcu

Halil Yıldız

İÇEL

Oya Araslı

Fevzi Arıcı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Sedat Aloğlu

Ahat Andican

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Ali Coşkun

Nami Çağan

H.Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Hasan Tekin Enerem

Algan Hacaloğlu

Cefi Jozef Kamhi

Ercan Karakaş

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Göksal Küçükali

Aydın Menderes

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

Bahri Zengin

İZMİR

Veli Aksoy

Turhan Arınç

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

Hasan Denizkurdu

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Gencay Gürün

Birgen Keleş

Mehmet Köstepen

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoglu

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Hakan Tartan

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Ali Doğan

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Hadi Dilekçi

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

İsmail Cem

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Nurettin Kaldırımcı

Recep Kırış

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

A. Sezal Özbek

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KIRŞEHİR

Ömer Demir

KİLİS

Doğan Güreş

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

İsmail Kalkandelen

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan (Başbakan)

Abdullah Gencer

Mehmet Keçeciler

Mustafa Ünaldı

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Emin Karaa

İsmail Karakuyu

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

M. Recai Kutan (B.)

MANİSA

Abdullah Akarsu

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Tevfik Diker

Ayseli Göksoy

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Yahya Uslu

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Mahmut Duyan

Ömer Ertaş

MUĞLA

İrfettin Akar

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Mustafa Dedeoğlu

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Mustafa Hasan Öz

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cema Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Kadir Bozkurt

Yaşar Topçu

SIVAS

Tahsin Irmak

Mahmut Işık

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Seyit Eyyüpoğlu

Eyüp Cenap Gülpınar

Ahmet Karavar

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Bayram Fırat Dayanıklı

Nihan İlgün

Hasan Peker

TOKAT

Metin Gürdere

Ahmet Feyzi İnceöz

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Yusuf Bahadır

Ali Kemal Başaran

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç (Bşk. V.)

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

VAN

Mustafa Bayram

Şerif Bedirhanoğlu

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Lütfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Hasan Gemici

Osman Mümtaz Sosyal

(Mükerrer Oylar)

ANKARA

Mehmet Gölhan (Kabul)

ANTALYA

Hayri Doğan (Kabul)

BALIKESİR

Mustafa Güven Karahan (Kabul)

İZMİR

Zerrin Yeniceli (Kabul)

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri (Kabul)

 

(Açık Üyelik)

KIRŞEHİR 1

 

TUTANAĞIN SONU

 

 

 

 

 

 

(Açık Üyelik)

 

 

KIRŞEHİR 1

 

 

 

 

TUTANAĞIN SONU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.