Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 23 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

70 inci Birleşim

19 . 3 . 1997 Çarşamba


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Ali Dinçer'in, Arnavutluk'taki gelişmelere ve Türkiye'nin Balkan politikasına ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın cevabı

3. - Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Türk Hava Kurumunun sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 30 arkadaşının, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının kullanımında partizanlık yapıldığı ve keyfi davranıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/177)

IV. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı Yazıcı Barajı projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/258)

2. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Eleşkirt - Aydıntepe, Tutak-Nadir Şeyh, Tutak-Karahalit barajlarının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/259)

3. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İli sınırları içinde bulunan Murat nehri üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/260)

4. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı-Patnos İlçesinde bulunan Badişan Deresi üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)

5. - Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın, gazetelerde yer alan "İsrail nükleer deneme için Türkiye'yi seçti" şeklindeki habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262)

6. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İl Müdürlüğüne bağlı sera sebzeciliği ve çiçekçiliği üretme istasyonu kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/269)

7. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde Bakanlığa bağlı bir serakent kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)

8.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Belediyesinin Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/275)

9.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Pamukkale Elektrik Dağıtım A. Ş. adıyla bir şirket kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/276)

10.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İline bir kültür sitesi yapılmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

11.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde yapımı devam eden görme özürlüler okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/278)

12.-İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, ilaçtan alınan KDV'nin kaldırılmasına ve ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/281)

13.-Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın'ın, Etimesgut Belediyesince Eryaman 4. Etap konutlarına yapı kullanma izninin verilmeyiş nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/282)

14.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde bir Gümrük Müdürlüğü Hizmet Binası ve Sundurması yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/267)

15.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde bir gümrük kimyagerliğinin kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/268)

16.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Honaz Dağına bir kayak merkezi tesisi yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/279)

17.-Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283)

18.-Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)

19.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, havadan orman alanı renkli fotoğraf çekimi ile ilgili ihalede yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)

20. -Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Atatürk Hava Limanında yaşandığı iddia edilen bazı olumsuzluklara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/286)

21.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Başbakanın Konya mitinginde, Konya Valisinin protokol kurallarına uygun davranmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)

22.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, gerçekleştirilmesi vaad edilen icraatların hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/289)

23.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Türkiye -İsrail Askerî Eğitim Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/290)

24.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kürt Parlamentosu adı altındaki toplantıların önlenmesi için yürütülen çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/291)

25.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Irak'taki Türkmenlerin durumlarına ve Türkiye'ye gelenlerinin oturma ve çalışma izinlerine ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/292)

26.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kuzey Irak'ta insanî yardım adı altında faaliyet gösterdikleri iddia edilen casusluk kuruluşlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/293)

27.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Gayriresmî RP'li bir heyetin Suriye'li yetkililerle görüştükleri iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/294)

28.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, RP'li heyetin İran'ı, Dışişleri Bakanlığının bilgisi dışında ziyaret ettiği ve yetkililerle görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/297)

29.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Diyarbakır Devegeçidi Barajının ham petrol ve kimyasal madde atıklarıyla kirletildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/298)

30.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Türkiye Motor Sanayi (TÜMOSAN)'nin Türkiye traktör üretimindeki payına ve zarar nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/299)

31.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, hazine arazilerine RP'ye yakınlığı ile bilinen grupların talip olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/300)

32.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Sıvas Belediyesine aktarılan para miktarına ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)

33.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, kaybolan insanların bulunması için yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/302)

34.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ithalat ve ihracatımızın durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)

35.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Antbirlik'te çalışmadan maaş aldıkları iddia edilen kişilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/304)

36.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)

37.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)

38.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, devlet televizyonunun bir kanalında Kürtçe yayın için hazırlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/307)

39.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılması düşünülen atama ve nakillere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/308)

40.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Güllük Karakolunun İran askerlerince tarandığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/309)

41.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)

42.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/311)

43. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu-Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

44.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi-Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

45.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney-Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)

46.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilşikin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

47.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

48.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli'nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/318)

49.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

50. - Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)

51. - İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, Malezya'da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/321)

52. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, S.S.K. Ok Meydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322)

53. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/323)

54. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)

55. - Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk'ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/325)

56. - Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/326)

57. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, pamuk taban fiyatlarına ve birliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/327)

58. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)

59. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

60. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Libya ziyaretine ilişkin Babakandan sözlü soru önergesi (6/333)

61. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, bürokrat atamalarındaki tutumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/334)

62. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, öğretmenlerin can güvenliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/335)

63. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/336)

64. - Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, bir beyanına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/337)

65. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Karadeniz Samsun-Sarp yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/338)

66. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş çay bedellerinin peşin ödenmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/339)

67. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, Karaman-Ermenek arasındaki yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/340)

68. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, Karaman İli Ermenek İlçesi Afet Evlerinin yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/341)

69. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, bulgur ihracatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/342)

70. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Sivil Havacılık Yasasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/343)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, Bergama'da altın arama izni verilen firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2080)

2. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Özel Harekât Dairesi eski Başkan Yardımcısı hakkındaki tutuklama kararına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2082)

3. - Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun, Balıkesir bölgesinde çalışan polislere terör tazminatı ödenip ödenmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2086)

4. - Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya'nın, Yenişehir Belediye Başkanının eşinin üzerinde silah bulunduğu iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2105)

5. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, Başbakanın oğlunun ehliyetsiz araç kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2106)

6. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Özel Harekât Dairesi eski Başkanvekilinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2109)

7. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Başbakanın oğlunun ehliyetsiz araba kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2110)

8. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Başbakanın oğlunun trafik kurallarını ihlal ederek araç kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2112)

9. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Başbakanın oğlunun yaptığı iddia edilen trafik kazasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2113)

10. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, hakkında tutuklama kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2141)

11. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, İstiklal Savaşı gazilerine verilen aylıklara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/2147)

12. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, hakkında tutuklama kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2154)

13. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Tevrat ve İncil'in yasak yayın kapsamına alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2161)

14. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın;

- Ağrı-Patnos'ta büyük klima istasyon müdürlüğü kurulmasına,

- Ağrı-Eleşkirt meteoroloji istasyonunun ne zaman açılacağına,

- Ağrı-Hamur İlçesine meteoroloji istasyonu kurulmasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un yazılı cevabı (7/2208, 2209, 2210)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı,

Amasya Milletvekili Cemalettin Lafçı ve

Ankara Milletvekili Agâh Oktay Güner,

Çanakkale Zaferinin 82 nci yıldönümü münasebetiyle gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İtalya ve Fransa'ya gidecek olan Orman Bakanı M. Halit Dağlı'ya, dönüşüne kadar, Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'in,

Finlandiya'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın,

Kazakistan Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, (6/428) esas numaralı sözlü sorusuna yazılı cevap aldığından, sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; Başkanlıkça, sorunun geri verildiği açıklandı.

Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu ve 28 arkadaşının, Boğazlar ve Marmara Denizinde uluslararası seyir yapan gemilerin oluşturduğu tehlikelerin,

Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin ve 22 arkadaşının, Çernobil kazasının yurdumuzda meydana getirdiği etkilerin,

Araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in, 26-28 Ocak 1997 tarihlerinde İsrail ve Filistin'e yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi;

Gündemin "Kanun Tasarısı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 72 nci sırasında yer alan 192 sıra sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin bu kısmın 7 nci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;

RP ve DYP Gruplarının, Genel Kurulun 19.3.1997 Çarşamba ve 20.3.1997 Perşembe günlerinde çalışmalarını saat 23.00'e kadar sürdürmesine ilişkin önerisi;

Konya Milletvekili Ahmet Alkan'ın, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun Teklifi (2/124) ile,

Nevşehir Milletvekili Abdulkadir Baş'ın, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/281),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra;

Kabul edildi.

Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 15 arkadaşının, İstanbul Kadıköy'de 1 Mayıs günü meydana gelen olaylarda gerekli tedbirlerin alınmadığı iddialarını araştırmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 179) ile,

Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 16 arkadaşı ile Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespiti ile Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı : 180),

Üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

İstanbul Milletvekili M. Cevdet Selvi, İstanbul Milletvekili Ali Oğuz'un, (10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporunun görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

19 Mart 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.23'te son verildi.

Uluç Gürkan

Başkanvekili

Ünal Yaşar Ahmet Dökülmez

Gaziantep Kahramanmaraş

Kâtip Üye Kâtip Üye

Kemalettin Göktaş

Trabzon

Kâtip Üye



II. - GELEN KÂĞITLAR

19 . 3 . 1997 ÇARŞAMBA

Raporlar

1. - Adıyaman Milletvekili Celal Topkan ve 8 Arkadaşı ile Hatay Milletvekili Mehmet Sılay ve 15 Arkadaşının, Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/427, 2/431) (S. Sayısı : 253) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)

2. - Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4 Arkadaşının, 26.10.1990 Tarih ve 3671 Sayılı Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/710) (S. Sayısı : 254) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)

3. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci ve 9 Arkadaşının, 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/2) (S. Sayısı : 255) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)

4. - Bayburt Milletvekili Ülkü Güney'in, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/12) (S. Sayısı : 256) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)

5. - Refah Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/717) (S. Sayısı : 257) (Dağıtma tarihi : 19.3.1997) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan'ın, tartı toleransları yönetmeliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

2. - Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan'ın, tartı toleransları yönetmeliğinin ne zaman çıkarılacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/477) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Hatay İlindeki belediyelere yapılan makine ve ekipman yardımlarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2310) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

2. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Hatay İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2311) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

3. - Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, hayvan besicilerinin kredi borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2312) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

4. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Gaziantep içme ve kullanma suyu projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2313) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

5. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, 3. Çevre Şûrasının organizasyonu için ihale açılıp açılmadığına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2314) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 30 arkadaşının, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının kullanımında partizanlık yapıldığı ve keyfi davranıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/177) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.3.1997)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

19 Mart 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşimini açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Ali Dinçer'in, Arnavutluk'taki gelişmelere ve Türkiye'nin Balkan politikasına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Gündemdışı birinci söz, Ankara Milletvekili Sayın Ali Dinçer'in.

Sayın Ali Dinçer, Arnavutluk'ta meydana gelen son sosyopolitik, ekonomik gelişmeler ve Türkiye'nin Balkan politikaları hakkında konuşacak.

Buyurun Sayın Dinçer.

Sayın Dinçer, konuşma süreniz 5 dakikadır.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan üç dört ay önce Avrupa Konseyi gözlemcisi olarak bulunduğum kardeş Arnavutluk, hepimizin malumu olduğu üzere, ortak bir kültürü paylaştığımız, ortak kaderi paylaştığımız, yüzlerce yıl iç içe yaşadığımız bir halkın yaşadığı ülke. Özellikle, Osmanlı tarihi boyunca Arnavut kardeşlerimizle birlikte yaşadık; Arnavut kökenli çok sayıda devlet adamımız oldu. Örneğin, Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa, son Budin Valimizdi; 70 yaşında, elinde kılıçla Budin'i savunurken, bizim ortak kültürümüzü savunurken şehit oldu. Şemsettin Sami, Türk dilinin en değerli uzmanlarından, Arnavut kökenli bir Osmanlı aydını. İbrahim Temo, Jöntürk hareketinin önde gelenlerinden ve yine, bizim düşün dünyamıza çok şey katmış olan bir Arnavut aydınıydı. Mehmet Âkif Ersoy'u hepimiz biliyoruz; Ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında, İstiklal Marşımızın şiirini yazan, sözlerini yazan değerli bir ozanımız.

Şu anda, kardeş Arnavutluk nüfusunun yüzde 70'i Müslüman. Bu nüfus içerisinde, Anadolu'da gelişen Bektaşî felsefesinin takipçisi çok sayıda Arnavut kardeşimiz var; hâlâ, Türkçe bilmedikleri halde, Hacı Bektaş Veli'nin, Yunus Emre'nin şiirlerini Türkçe okuyorlar, ilahileri Türkçe okuyorlar kendi kültür merkezlerinde.

Arnavutluk nüfusunun yüzde 30'u da Hıristiyan. Bu yüzde 30 nüfusun üçte ikisi Katolik, üçte biri, 250 bine yakını Ortodoks; ama, onlar da Arnavut. Buna rağmen, Yunanistan, bu 250 bin Ortodoks Arnavutu bir azınlık olarak görüp, kendisiyle ilgilendirmek istiyor. Biz, uluslararası forumlarda, devamlı, bu konuda, Arnavutluk'un tezini desteklemek durumundayız. Eğer Yunanistan'ın önerisi kabul edilirse, o zaman, Katolik olanlara kim sahip çıkacak; İtalyanlar mı, yoksa Katolik olan Fransa mı onları da bir azınlık olarak tanımlamak durumunda kalacak?!. Onların hepsi Arnavutluk vatandaşı ve Arnavutluk için uğraşmak durumunda olan insanlar. Yunanistan dahil tüm ülkeler, buna böyle bakmalı. Bu yanlış yaklaşımın, bir ölçüde, son krizde payı olduğu için, nüfus dağılımını vurgulamak istedim.

Değerli arkadaşlarım, ortak kültüre sahip olduğumuz Arnavut kardeşlerimiz, ayrıca, Makedonya, Kosova, Yunanistan ve Suriye, Mısır, Libya, Arabistan gibi eski Osmanlı topraklarında da hatırı sayılır nüfus ağırlığına sahipler ve onların hepsi Türkiye'ye sıcak gözlerle, sıcak duygularla bakıyor. Böyle olunca, bizim, son Arnavutluk olaylarıyla ilgili çok hassas olmamız gerekiyor. Bizim ülkemizde de, yurdumuzun dörtbir tarafına dağılmış, Anadolu'nun bağrına bastığı, Arnavutluk'tan gelmiş, Arnavut kökenli çok sayıda yurttaşımız var; hatta, onların sayısı, belki, şu anda Arnavutluk'ta yaşayanlardan daha fazla. Onlar, inatçı, ısrarlı, dürüst, çalışkan, girişimci özellikleriyle, ülkemizin ekonomisine çok değerli katkılarda bulundular; hatta, folklorümüze, edebiyatımıza, tiyatromuza zenginlik getiren katkıları da oluşturdular.

Değerli arkadaşlarım, son günlerde, hepimiz yakından izliyoruz, Arnuvutluk bir kriz içinde. Arnavutluk, Enver Hoca döneminde, 50 yıla yakın komünist dönemde, herkesi düşman gören bir fobiyle yaşadı. Bu nedenle de, bu 50 yıllık dönemde, Arnavutluk'un tüm kaynakları, düşmana karşı onbinlerce beton korugan yapmak için, klasik, konvansiyonel silahlarla silahlanmak için kullanıldı. Bu nedenle, Arnavutluk'ta ciddî bir fizikî altyapı bir türlü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dinçer, lütfen konuşmanızı toparlayınız.

ALİ DİNÇER (Devamla) - ...oluşamadı ve ekonomi çok fakir kaldı.

Sali Berişa'nın yönetiminde, Arnavutluk, aslında, yüzde 10'a yakın ekonomik büyümeye ulaştı; fakat, 1980'lerde bizdeki banker krizine benzer bir krizle, yüksek faizlerle, insanların birikimleri ortadan kalktı.

Arnavutluk'ta var olan kuzey-güney çelişkisi de ilginç. Dünyada, kuzey zengin, güney fakirdir; fakat, Arnavutluk'ta Toskların, Enver Hoca ekibinin yaşadığı güney daha zengin, Gegaların, Sali Berişa kesiminin yaşadığı, daha feodal toplum yapısına sahip olan kuzey daha fakirdir.

Şimdi, kuzey, yönetimde etkindi; daha zengin olan güney, bankerlere daha çok para kaptırdı ve bu arada da yönetimde ağırlığını yitirince, son ayaklanma, güney merkezli oldu. Sali Berişa, cesur davrandı, karizmatik bir devlet adamı olarak bütün baskılara rağmen ülkesini terk etmedi; rasyonel bir şekilde, sağduyulu bir şekilde yeni bir konsensüs hükümetinin oluşmasını sağladı...

BAŞKAN - Sayın Dinçer...

ALİ DİNÇER (Devamla) - ...ve ülkenin daha büyük bir kaosa sürüklenmesini önledi.

Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Dinçer, lütfen toparlayın, süreniz bitti.

ALİ DİNÇER (Devamla) - Şimdi, bu durumda, bizim, Arnavutluk'a yardımcı olmamız gerekiyor. Arnavutluk, üretim de olmadığı için, yakın gelecekte ciddî bir açlık sıkıntısıyla karşı karşıya gelebilir. Arnavutluk'a, önce ve en kuvvetli bir şekilde yardım etmesi gereken ülke Türkiye'dir diye düşünüyorum.

Bu arada, bizim, Balkanlarda, Arnavutluk dahil, bütün komşularımızın, özellikle bize yakın olanların, bizim soydaşımız olanların hepsinin Türkiye'de akrabaları var...

BAŞKAN - Sayın Dinçer...

ALİ DİNÇER (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümleyle bitirmek istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen...

ALİ DİNÇER (Devamla) - Bu soydaşlarımıza, 70 dolara yakın bir vize ücreti uyguluyoruz. Emekli maaşının, hiperenflasyon nedeniyle, 3-4 dolara düştüğü bir yerde, insanlar, akrabalarını bile ziyaret etme imkânına sahip değil. Biz, Türkiye'ye gelip kalacak olanları, daha değişik, psikoteknik yöntemlerle konsolosluklarımızda değerlendirebilmeliyiz; ama, daha düşük vize ücretleriyle Türkiye'ye geliş-gidişleri kolaylaştırmalıyız. Bu, hem insanî olacaktır hem de bavul ticareti dolayısıyla ekonomik bakımdan Türkiye'ye yardımcı olacaktır.

Ben, Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Yüce Meclisimize saygılar sunarken, kardeş Arnavutluk halkına metanet ve sabır diliyorum ve her bakımdan onlarla beraber olmamız gerektiğini bir kez daha vurguluyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına bir yanıt ya da açıklama talebi?.. Yok.

2. - Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, 14 Mart Tıp Bayramına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın cevabı

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz hakkı, Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'in.

Sayın Beyribey, geçtiğimiz günlerde kutladığımız 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Beyribey.

Sayın Beyribey, süreniz 5 dakikadır.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz hafta içerisinde, 14 Mart Tıp Bayramının 170 inci yılı kutlamaları yapıldı. 14 Mart Tıp Bayramı, II. Murat döneminde, 14 Mart 1827 tarihinde öğretime açılan, tıp okulu olan Mektebi Tıbbiyeî Şahanenin açılış günüdür.

Halen, ülkemizde 40 tane tıp fakültesi bulunmaktadır. Bunlardan, ortalama olarak 5 000 doktor mezun olmaktadır. Ülkemizde, 70 bin civarında hekim vardır. Bu 40 tane tıp fakültesinden mezun olan hekimler arasında, okullardaki öğretim kadroları, altyapı, araç gereçlerden dolayı, farklılıklar meydana gelmektedir. Fakülte sayısıyla paralel olmayan bir eğitime gidilmekte ve tıpla ilgili sorunlar her geçen gün daha da artmaktadır. 54 üncü Hükümet ise, artan sorunlara ciddî çözüm arayışları yerine, anlamsız, gülünç ve şova dönük girişimler yapmaktadır. İnsanlar, halen, hastane kapılarında ölmekte, taşrada yeterli sağlık hizmetleri verilememektedir. Örneğin, Kars'ta, beyin cerrahı, göğüs cerrahı, fizik tedavi uzmanı, anestezi uzmanı, dahiliyeci yeterli miktarda olmadığı gibi, ilçe hastanelerinin hiçbirinde de uzman hekim yoktur. Ayrıca, sağlık evlerinin hepsi şu anda kapalıdır. Tüm hekim camiası, sağlık işlerinden sorumlu(!) Dışişleri Bakanı Sayın Tansu Çiller'in hastanelere yaptığı baskınları kınıyor ve utanç verici olarak buluyor. Hastane mutfağında tencere kapağı kontrolüyle, sanki, hastanelerde rehin kalanları, yatmak için günlerce hastane kapısında bekleyenleri, ameliyat olmak için iki üç yıl sonraya verilen randevuları kapatabileceklerini zannediyorlar. 14 Mart, aslında, Sağlık Bakanlığı dahil, tüm sağlık kurumlarının arasında, sağlıkla ilgili konuların hesap günü olmalıdır. Bugünkü eğitimle, hekimlik, bilimsellik ve sosyal gerçekler yerine, para, birikim ve tanıtım, diploma yerini almış gözükmektedir.

20 Şubat 1997 tarihinde yayımlanan Tababet Uzmanlık Yönetmeliği ise, Sayın Çiller'in hastanelerdeki tencere kapaklarını kontrolünden öteye değildir; o da gülünçtür.

Bu yönetmelikle, eğitim hastanelerinde şeflik için on yıllık uzmanlık süresi beş yıla indirilmiş; üç dört yıldan beri, şef, şef muavinliği sınavı yapılmadığı için, şef ve şef yardımcılığı kadroları ehliyetsiz kişilerin eline terk edilmiş; sınav açılmadığından dolayı, 1 300 civarında başasistan hastanelerde birikmiştir. Oysaki, zamanında sınav açılmış olsaydı, rotasyonla, başasistanların yerine yenisi gelecekti.

Bu yönetmeliğe göre, bir ay içerisinde, bu başasistan kadrolarının boşaltılması istenilmektedir. Boşaltıldığı zaman, hastaneler, yetersiz hizmet pozisyonuna girecektir. Oysa, zamanında sınavlar açılmış olsaydı, böyle bir sıkıntıya girilmeyecekti.

Ayrıca, başasistanlık için, özel beceri, artı, belli sınavlar uygulanmaktadır. Uzmanlarda böyle bir şey yoktur. Binlerce uzman olmasına rağmen, taşradaki hastaneleri doldurmak için, Sağlık Bakanlığında, şu ana kadar, bu yolda bir eğilim yoktur.

Sağlık Bakanlığı, geçen günlerde, hastane başhekimleri, sağlık il müdürleri ve sağlık grup başkanlarıyla yaptığı toplantılara sadece Doğru Yol Partisinin milletvekillerini çağırarak, diğer partileri -sağlıkla ilgili- dışlamıştır ve bizlerde, bu konudaki tavrını, bu partizanlığını, 1 300 tane başasistan kadrosu boşaltarak oralarda da kullanma yoluna gideceği kanaati hâsıl olmuştur. Oysaki, bunun zaman içerisine yayılması lazımdı; üç dört yıldan beri yapılmayan bu sınavların yapılması lazımdı.

Hükümetin kamu çalışanlarının ve sağlık çalışanlarının maaşlarıyla ilgili son uygulamaları ise, kamu çalışanlarını birbirine düşürmek, sosyal bir patlama olması için zemin hazırlamaktan öteye değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Beyribey, lütfen, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

Memur maaşlarında yapılan son ayarlamalarla, az maaş alana az, çok maaş alana ise çok verilmiştir. Maaş artışları -son üç ay için söylüyorum- yüzde 13'le yüzde 42'ler arasında değişmektedir. Sağlık çalışanlarıysa, buradan, yüzde 13'le yüzde 20 arasında bir fark almışlardır. Bir örnekleme yapmak istiyorum. 8'in 1'i olan bir hâkimin aldığı maaş, 73 milyondur; 20 yıl çalışan, 1'in 4'ü olan uzman doktorun maaşı ise, 79 milyondur; aynı kademedeki bir hâkimin maaşı, 148 milyondur. Böyle bir uçurum meydana getirilmiştir.

Dışişleri Bakanı tencere kapağı kontrol edeceğine, sağlık çalışanlarıyla ilgili, sağlıkla ilgili politikalar üretsin.

14 Mart Tıp Bayramını kutlarken, gelecekte, modern yapılanma içerisinde Türk tıbbının da yerini alacağına inanıyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.

Sayın Bakanım, herhalde yanıt vereceksiniz.

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sağlık sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu gündemdışı konuşma dolayısıyla, Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'e, kısa süreli de olsa, Meclise bu konuda bilgi verme fırsatını bana sağlamış olduğu için teşekkür etmek istiyorum.

Konulara, sadece eleştirmek gözüyle, sadece yapılanları karalamak niyetiyle bakarsanız -tabiî, bunu yapabilirsiniz belli oranda; ama- hata da yaparsınız. Hatanın özü şurada: Bildiğim kadarıyla, kendisi de -zannediyorum- eğitim hastanelerinde çalıştı bir süre; eğitim hastanelerinin sorunlarını çok iyi bilmesi gerekir.

Ben, eğitim hastanelerinde 5 yıl şef muavinliği, 15 yıl klinik şefliği, 10 yıl da eğitim hastanesi başhekimliği yaptım. Eğitim hastanelerinde daha nitelikli klinik şeflerinin olmasını istedim, hepimiz istedik; daha nitelikli şef muavini olmasını istedik, hepimiz istedik ve hep istiyoruz. Neden istiyoruz bunu; çünkü, eğitim hastanelerinde asistan eğitimi yapılır ve uzman yetiştirilir, bu yetişen uzmanlar Türkiye'nin her tarafına gidip görev yapar; Kars'a da gider, Kars'ın ilçelerine de gider; ama, bu eğitimin daha iyi olabilmesi için de, klinik şeflerinin ve şef muavinlerinin seçiminde daha dikkatli olmamız gerektiğini ve bu ihtiyacı gördük.

Daha önce yapılan sınavlarda hep yaşadım, jürilerde bulundum; seçimin nasıl yapıldığını çok iyi biliyorum. Bir örneği, buradan, çarpıcı olduğu için vermek istiyorum: Sınava giren bir kişi -şef olacak veya şef muavini olacak- jürinin önüne geliyor. "Hangi lisanı biliyorsun" diye soruyorlar -çünkü, yabancı dil sınavı da jüri önünde yapılıyor- "ben Almanca biliyorum" diyor. Jüride Almanca bilen kimse yok. Kendisi, yanında bir kitap getirmiş, oradan Almanca bir pasajı okuyor; jüride bulunan hiç kimse bunu anlamıyor, bilmedikleri için; ama, Almancayı geçmiş oluyor.

Şimdi, buna...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Olur mu efendim...

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Efendim, sen kaç sene şef muavinliği yaptın bilmiyorum. Siz konuşurken ben size hiç laf atmadım. Yani, tabiî, konuşmanıza karşı soğukkanlı olabilmemde hekimliğimin de payı var.

AHMET KABİL (Rize) - Sayın Bakan, pek soğukkanlı sayılmazsınız.

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Zaten, ANAP'lıların huyudur; hiç rahat duramazlar, kürsüden konuşmak yerine sataşmayı tercih ederler. Sataşmayla muhalefet yapılmaz; muhalefetinizi dört dörtlük yapın; eksik ne ise doğru dürüst söyleyin, yanlış ne ise doğru dürüst ifade edin.

Eğitim hastanelerinin ıslah edilmesi amacıyla, daha kaliteli, nitelikli şeflerin, şef muavinlerinin seçimini sağlamak için yapılmış olan bir düzenlemeye itiraz etmeyi, ben, akıldışı bulurum. Ne getirdik biz...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - İtiraz etmiyorum.

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Bir dakika.. Dinle kardeşim...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Diyoruz ki, dört yıldır...

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Kardeşim dinle beni... Burada konuştun sen, senin konuşman bitti artık.

Herkes -bu konuda- bilgisi kadar konuşur; bilginiz yetmiyorsa, yapacak bir şeyiniz yoktur gayet tabiî.

Şimdi, biz ne getirdik: Klinik şefi olabilmek için, evvela, herkes, bir kere, merkezî yabancı dil sınavına girecek ve merkezî yabancı dil sınavından başarılı olarak geçecek. Yani, bir klinik şefi, klinik şef yardımcısı, yabancı literatürü takip etmek için yabancı dil bilmek zorundadır. Her şey anında Türkçeye tercüme edilmez; periyodik olarak yabancı yayınlar, dergiler gelir; klinik şefleri, yeni çalışmaları, araştırmaları takip edecek. Demek ki, bir klinik şefinin yabancı dili iyi bilmesi lazım, okuduğunu anlaması lazım.

İkincisi, merkezî bir meslekî bilgi sınavından geçecek; yani, teorik olarak bilgilere ne ölçüde vâkıftır, bunlar ortaya çıkacak.

Bu sınavın merkezî olmasının amacı iltiması önlemektir. Sen, nasıl olur da "kendi adamlarını yerleştirmek için kadro boşaltıyor" iddiasını pervasızca ortaya atabilirsin! Bir sınavı benim merkezî hale dönüştürmem, benden veya senden gelebilecek her türlü iltimas zorlamalarını engellemek içindir.

Bunun dışında, şef muavinleri de -onlar da aynı statüye tabi- bu merkezî sınavlardan sonra, yine bilgisayar yoluyla belirlenecek 5 kişilik jürinin önüne çıkacak.

Burada, jüri üyelerinin seçimini de, ben, kendi irademin dışına çıkardım. Eskiden, Sağlık Bakanlığı elemanları oturuyorlardı, istedikleri 5 kişiyi bir araya getirip jüriyi oluşturuyorlardı ve o jürinin karşısında da insanlar sınav oluyordu... Şimdi, jüriyi öyle keyfe göre belirleyemezsiniz; jüri üyelerinin isimleri bilgisayardan çıkacak ve hangi isimler yan yana geliyorsa, jüri, o isimlerden oluşacak; tamamıyla şansa bırakılmıştır, maksatlı ve iradeli jüri teşekkül ettiremezsiniz.

Bu jüri önünde, sınava giren kişi, vakayı muayene edecek, teşhisini koyacak, cerrah ise ameliyatını yapacak. Burada da başarılı olduktan sonra, ancak bu üç sınavdan geçtikten sonra klinik şefi olabilecek, diğer adayların da önünde puan almak koşuluyla. Şef muavini olmak için de aynı şekilde hareket edilecektir.

Bu değerli arkadaşım, aslında, buraya çıkıp da Kars İlinin sorunlarını dile getirseydi ve Kars İlindeki doktor eksikliğini burada dile getirseydi, ben, kendisine daha çok teşekkür edecektim.

Bizim, 16.11.1996 tarihinde yeni hazırlayıp yayımladığımız bir yönetmelik vardır. O tarihte Kars Devlet Hastanesinde 11 uzman varken, o tarihten sonra 6 uzman daha göndererek Kars Devlet Hastanesindeki uzman sayısı 17'ye çıkarılmıştır. Kars Doğumevinde 2 uzman varken, yine bu yönetmelikten sonra 3 uzman daha gönderilerek uzman sayısı 5'e çıkarılmıştır. Kars Sarıkamış Devlet Hastanesinde 2 uzman varken, yine, bu yönetmelikten sonra 2 uzman daha gönderilerek sayısı 4'e çıkarılmıştır.

Bu yönetmeliğin çıkmasından sonraki -yani, 16.11.1996 tarihinden sonra- süre içerisinde, üçüncü bölge il ve ilçelerine atanan uzman sayısı 239'dur; ikinci bölge il ve ilçelerine atanan uzman sayısı da 95'tir. Yani, bu süre içerisinde üçüncü ve ikinci bölgeye toplam 334 uzman doktor tayini yapılmıştır.

Şimdi geliyorum başasistanlara... Başasistan sayısına bakıyoruz. Eğitim hastanelerinde, bir eğitim kliniğinde -içhastalıkları, cerrahî, kadın-doğum, göz, kulak her neyse- en az 30 yatak -standardı bu- 1 klinik şefi, 1 klinik şef yardımcısı, 1 başasistan olacak idi; geçmişte, yıllarca böyle çalışmıştır. Sonra, ne yazık ki, 1983-1991 yılları arasındaki iktidar döneminde -ki, bu gündemdışı konuşmayı yapan arkadaşımın mensup olduğu partinin iktidarı döneminde- eğitim hastaneleri ileri derecede yozlaştırılmıştır. Ne yapılmıştır; oraya, keyfî, torpilli, kayrılan birtakım insanlar, uzmanlar tayin edilmiştir. Halbuki, orada...

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Hikâye okuyorsun...

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Kardeşim, dinle!.. Dinle kardeşim; dinle ki öğrenesin!..

AHMET KABİL (Rize) - Siz, saptırıyorsunuz...

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Orası bir eğitim hastanesidir. Eğitim hastanesinde klinik şefi vardır, şef yardımcısı vardır, bir de şef yardımcılığına hazırlanmak ve asistan eğitiminde çalışmak üzere başasistan vardır.

Şimdi ne oldu; şeflerin yanına, şef muavininin yanı sıra 2, 3, 4 uzman ilave edildi; başasistanlık süresi kaldırıldı, başasistanlık süresi yok; yani, gelen, başasistan olarak orada ilanihaye kalabiliyor, artık, arkasından esen rüzgârın kuvvetine göre... Dünyanın hiçbir yerinde başasistanlık süresi sınırsız olamaz. Neden olamaz; çünkü, arkadan gelen, altyapıdan yetişen genç doktorlardan, nitelikli olan, dirayetli olan, becerikli olan, o başasistanlık kadrosuna gelip, orada kendini geliştirme hakkına sahip olmalıdır. Dolayısıyla, biz, bu yönetmelikle ne yaptık; başasistanlık süresini üç yılla sınırladık.

Başasistanlığın seçimini de... Eskiden klinik şefi "ben bu adamı başasistan olarak istiyorum" diyordu -hangi etkiyle istediği, istendiği de belli olmuyordu; onları çok iyi biliyorum ve bunun ayrıntısına girmek istemiyorum- ve dolayısıyla, bir mülakat adı altında bir sohbet yapılıyordu ve o başasistan oluyordu. Şimdi ise, başasistan olmak için, kimler istiyorsa, evvela istekliler, adaylar ortaya çıkacak; bunlar, merkezî yabancı dil sınavına girecek ve yeterli puanı alıp bu sınavdan geçecek; ondan sonra, hastane eğitim planlama koordinasyon kurullarının önünde hem pratik hem teorik sınav verecek. Ayrıca, başasistan olmak isteyenlerin sağlık mecmualarında, dergilerinde en az üç tane makalesinin yayımlanmış olması şartını da getiriyoruz.

Şimdi, bütün bunların hepsi, eğitim hastanelerinin iyileştirilmesi, düzeltilmesi, kalitesinin geliştirilmesi ve dolayısıyla verilen tedavi hizmetinin niteliğinin yükseltilmesinin yanı sıra, ondan da önemlisi, burada eğitim görmek üzere gelmiş olan asistanların, yani uzmanların daha iyi yetiştirilmesini, Türk insanına, Kars da dahil doğunun her yöresine ve Anadolu'ya göndereceğimiz uzmanların, gerek teorik bilgileriyle gerek becerileriyle gerekse deneyimleriyle daha iyi yetişmiş, bilgili insanlar olmalarını sağlamak içindir.

Bakınız, bir klinikte 1 şef, 1 şef muavini, 1 veya 2 başasistan olması gerekirken, şu anda, bakıyoruz, 26 eğitim hastanesinde başasistan kadrosu, uzman doktor için, 1 190'dır; ama, eğitim hastanelerinde bulunan uzman sayısının toplamı 2 136'dır. Görüyorsunuz sistem nasıl yozlaştırılmış. Kadroda başasistanlık süresi sınırlanmaktan çıkarılmış, belirli sınırlar ortadan kaldırlmış ve uzman doktorlar, çalışmaması gerektiği halde, eğitim hastanelerine tayin edilmişler.

Şimdi, ben ne yapmak istiyorum... Ben diyorum ki, başasistan kadroları bellidir, ihtiyaca göre belirlenmiştir; başasistanlık süreleri de bellidir, o süre kadar orada hizmetini yapar. Hatta, arkadaşlarımızın bir talebi oldu; dediler ki: "Üç yıllık başasistanlık süresini -klinik şefleri ve hastane, eğer, o çok değerli bir kişidir derse- belli bir süre daha uzatmak için de bir fırsat tanıyabilir misiniz?" Yönetmelik değişikliğini de hazırladım; üç seneden sonra, eğer hastanenin klinik şefi veya başhekimi, ısrarla, bunun süresi uzatılsın diye bir talepte bulunursa, Bakanlık onayıyla, çalışma süresini iki sene daha uzatabiliyoruz; yani, üç seneyi, azami beş seneye çıkarabiliyoruz. Eğitim hastanelerinde başasistanlık süresi dolmuş olan uzman doktorların, eğitim hastanelerinde kalmak yerine Anadolu'ya gitmelerini, Diyarbakır'a gitmelerini, Urfa'ya gitmelerini, Kars'a gitmelerini, Iğdır'a gitmelerini, Ardahan'a gitmelerini talep ediyorum onların arasından çıkmış birisi olarak...

A. TURAN BİLGE (Konya) - Konya'ya da gönder, Konya'ya da...

SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (Devamla) - Konya'nın ilçelerine yalnız; Konya'nın merkezi yeteri kadar doldu. Kulu'dan da Konya'ya tayin istemeyin lütfen; Kulu'nun doktora ihtiyacı var; devamlı Kulu'dan Konya'ya naklen tayin isteniyor.

Değerli arkadaşlarım, bizim sağlık hizmetlerindeki ana ilkemiz, temel ilkemiz, çalışan arkadaşlarımızı huzursuz etmeden, Türkiye'nin her tarafına sağlık personelini ve doktor arkadaşlarımızı gönderebilmektir; gönderemediğimiz zaman, görevimizi yapmamış oluruz. Onun için, eğitim hastanelerinde başasistan kadrolarının üstünde ve dışında, eğer fazla uzman yığılması varsa -ki, bu, aşağı yukarı 1 097 olarak gözüküyor- başasistanlık süresi bitmiş 1 097 uzman, başasistan kadrosunda da değil -eğitim hastanesinde öyle bir kadro da yok- klinik şefi de değil, şef muavini de değil...

Yönetmelikle, ayrı bir şey daha getiriliyor. Hekimlerin daha iyi anlayacağı bir uslüpla, mesela, nöroloji kliniğinde, elektroansefalografiyi bilen bir uzman varsa -hastanenin içerisinde veya dışında- sertifika almak suretiyle, belge almak suretiyle, ben, onu EG uzmanı olarak uzman kadrosuna atarım, yönetmelikle bunu da getirdim; EMG uzmanı varsa, onu da atarım, laparoskopi uzmanı varsa, onu da atarım eğitime ve tedaviye faydalı olsun diye; ama, keyfî olarak, hiçkimseyi, kadro dışında ve orada görevi olmadığı halde, oraya tayin etmem mümkün değildir. Kendi Partimdeki, Grubumdaki arkadaşlarım, buna çok hoşgörüyle bakmışlardır. Gerçekten hastanelerin iyileştirilmesi bakımından, bu, belki onlar için biraz fedakârlık gerektirmektedir; ama, Türkiye çapında sağlık hizmetini düşündüğümüz zaman, onlar, hoşgörüyle bakıp, bana destek vermişlerdir. Ben, bu desteği, daha çok muhalefet partilerinden alacağımı ummaktaydım; özellikle, Anavatan Partisinden, sekiz yıllık bir geçmişi var, iktidar deneyimi, çok daha zorluklar yaşadılar, hizmeti yapamamanın sıkıntılarını yaşadılar, hizmeti iyileştirememenin sıkıntılarını yaşadılar. Onun için, bu, herhalde gözden kaçtı diye düşünüyorum.

Amaç, kimseyi tedirgin etmek değildir. Hatta, şu anda başasistan kadrolarında olup da süreleri dolmuş olanları, şu önümüzdeki günlerde açacağımız sınavı, ki, sınav açılmıyor deniyor, halbuki sınav açılmak üzere... Bakınız, her şeyi bildiğimiz zaman, eleştirecek şey de bulamayız. O yüzden belki sıkıntıya düşebiliriz. Bu Tababet Uzmanlık Yönetmeliği, Türk Tabipler Birliğiyle uzlaşma içerisinde hazırlanmıştır ve benden "rica ediyoruz, bu yönetmelik çıkmadan sınavları yapmayın; çünkü, sınavları yönetmelik çıkmadan yaparsanız -bu merkezî sınavlar olmadan- yine, çok nitelikli olmayan insanlar girecek bu kadrolara ve yıllarca orada kalacaklar, bu iyileştirmeyi yapamayacaksınız; dolayısıyla, bu yönetmelik çıktıktan sonra bu sınavı yapalım" diye ricada bulundular. Ben de onları haklı gördüm, yönetmeliğin yayımlanmasını bekledim sınavları yapmak için; sınavın geçikmesi de o yüzden olmuştur. Aslında, insanlar makulde buluşabilirler, eğer makul düşünürlerse.

Yine de, ben, arkadaşımın yaptığı eleştiriye teşekkür ediyorum. Böylelikle, hiç olmazsa sayın milletvekili arkadaşlarımı aydınlatmak için bir fırsat bulmuş oldum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

3. - Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Türk Hava Kurumunun sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü konuşma, Kütahya Milletvekili Sayın Emin Karaa'nın. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Karaa, Türk Hava Kurumunun sorunları hakkında konuşacak.

Süreniz 5 dakikadır.

EMİN KARAA (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Hava Kurumu 16 Şubat 1925'te Türkiye'de havacılığın askerî, ekonomik, sosyal ve siyasal önemini anlatmak, askerî, sivil, sportif ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur.

Türk Hava Kurumunun, fitre, zekat ve kurban derisi başta olmak üzere, 21 kalemden oluşan bir gelir kaynağı varken, geçmiş iktidarlar, zaman içerisinde bu kaynakları birer birer kurutmuşlardır. Bugün, Kurumun elinde, fitre, zekat ve kurban derisinden başka kaynak yoktur. Şimdi de, bazı çevreler, bu kaynakları kurutmaya çalışmaktadırlar.

Türk Hava Kurumu, 1980 yılından 1986 yılına kadar, her yıl ortalama 2 milyon 300 bin adet deri toplamaktayken, merhum Turgut Özal'ın, Türk Hava Kurumunun kurban derisi toplama yetkisini 1986 yılında çıkardığı Fak-Fuk-Fon Yasasıyla kaldırması üzerine, ne kadar cemaat, vakıf, Kur'an kursu varsa, hepsi, bugünkü değerle 8 trilyon lirayı aştığı tahmin edilen bu kaynağın üzerine atladılar. İşte bu nedenledir ki, Türk Hava Kurumunun topladığı deri sayısı 2 milyon 300 bin adetten 700 binlere düştü ve son olarak 1996 yılı Kurban Bayramında, Türk Hava Kurumu, sadece 541 bin adet deri toplayabildi.

Türkiye Deri Sanayicileri Derneğinin yaptığı bir araştırmaya göre, 1995 yılı Kurban Bayramında 4 milyon küçükbaş, 48 bin de büyükbaş hayvan kesildiği söylenmektedir. Bu durum karşısında, Türk Hava Kurumunun topladığı deri sayısı, neredeyse onda bir kadardır.

Geçen yıl, dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'in de aralarında bulunduğu bazı politikacıların "herkes derisini istediği yere verir" demesi üzerine, deri toplama konusunda tam bir talan yaşanmıştır. O kadar ki, piyasada hiçbir kontrol mekanizması kurulmamış, yasal olmayan yollarla toplanan kurban derilerinden, ne toplayanlar ne de alım yapan tüccarlar hiçbir vergi ödemeyerek haksız kazanç elde etmişlerdir. Kaldı ki, hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan kişilerce toplanan deri paralarından, köktendinci kesimler ile PKK ve Hizbullah gibi terör örgütlerinin beslendiği söylenmektedir. Anadolu'da kapı kapı dolaşıp din ticareti yapanlar, kurban bayramında kapı kapı dolaşıp deri ticareti yapmaktadırlar. (DSP sıralarından alkışlar) Kimileri, kurban derilerinin Türk Hava Kurumu tarafından toplanmasına karşı çıkıyor; bağış ve yardımda bulunma özgürlüğünün olduğunu, buna karışılamayacağını söylüyorlar. (RP sıralarından "Doğru söylüyorlar" sesleri) Öncelikle, şunu, altını çizerek belirtmekte yarar vardır...

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Demokrasi var.

EMİN KARAA (Devamla) - Cevabımı dinleyin lütfen. Bu özgürlüğe müdahale edemem; ama, lütfen, şu cevabımı dinleyin...

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Kurbanını kes, gerisine karışma.

EMİN KARAA (Devamla) - Öncelikle, Türkiye'de, kurban derisi toplamaya yetkili ve görevli tek organ Türk Hava Kurumudur. Yoksa, halkın, bağışlama konusunda, istediği yeri seçme özgürlüğü elbette vardır; ama, toplama yetkisi, sadece, Türk Hava Kurumundadır. Ancak, dünyanın hemen her yerinde, her ülkesinde yardım toplamanın, bağış toplamanın kuralları vardır. Önüne gelen her kişi veya kuruluş, hiçbir esasa dayanmadan, yasal düzenlemesi olmadan, nereye ve niçin harcandığı bilinmeden, harcamaları belgelenmeden yardım ve bağış toplayamaz.

Kaldı ki, Türk Hava Kurumu tarafından toplanan yardımların yüzde 25'i sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına, yüzde 15'i Kızılay Derneğine, yüzde 15'i Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna, yüzde 5'i de Diyanet Vakfına verilmektedir. Türk Hava Kurumu, sadece, kendisinde kalan yüzde 40'la yetinmektedir. Türk Hava Kurumu, topladığı gelirin yüzde 60'ını hayır kurumlarına dağıttıktan sonra, kendisinde kalan kısmıyla, bugüne kadar, 351 adet uçak satın alarak Türk Hava Kuvvetlerine vermiştir. 60 bin paraşütçü yetiştirmiştir. Türk Hava Kurumu, ordunun tüm paraşütçü ihtiyacını karşılayabilmektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karaa, lütfen, toparlayın.

EMİN KARAA (Devamla) - 1996 yılında yetişen 1 876 paraşütçünün 800'ü Silahlı Kuvvetler personelidir. 1996 yılında, 400'ün üzerinde doktor ve hemşireye paraşüt eğitimi verilmiştir; 3 750 pilot yetiştirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yurdumuzda, özellikle, yaz aylarında çıkan orman yangınlarında, hepimizin yüreği yanıyor. 1985 yılından bu yana, orman yangınlarında 10 971 saat uçularak, 1 396 yangına müdahale edilmiştir. Keza, 1985 yılından bu yana, 10 700 saat uçularak, 16 milyon dekar arazi ilaçlanmış ve bu maksatla, 28 milyon litre ilaç atılmıştır. Hepimizin iftihar ettiği GAP'ta 1,6 milyon hektar arazinin ilaçlanmasını da, Türk Hava Kurumu yapacaktır. Türk Hava Kurumu, bu yılın sonunda, kendi öncü uçaklarını uçurmaya başlayacaktır.

2004 Yılı Olimpiyatlarının Türkiye'de yapılması için çok uğraştık, çok didindik; ama, başarılı olamadık. Bakın, dünyada ilk kez olmak üzere, Birinci Dünya Hava Oyunları, Türkiye'de, 8 bölgede 17 branşta, 13-21 Eylül 1997 tarihleri arasında, Türk Hava Kurumu tarafından organize edilecektir. Uluslararası Havacılık Federasyonu FAI'nin, 1995 yılında, Montreal'de yaptığı Başkanlar Kurulu toplantısında, 43 başkandan, 41'inin oyuyla, dünyanın ilk hava oyunlarını düzenleme hakkı Türkiye'ye getirildi. (DSP sıralarından alkışlar) Bu oyunlara, dünyanın her yerinden 4 binin üzerinde sporcunun ve binlerce yabancı izleyicinin katılacağını ve bunun, ülkemizin tanıtımında ne kadar büyük rol oynayacağını düşünmenizi isterim.

BAŞKAN - Sayın Karaa, lütfen, toparlayalım.

EMİN KARAA (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, işte, Türk Hava Kurumunun topladığı derilerden elde ettiği parayı harcadığı yerleri ve yaptığı hizmetleri saydım.

Peki, Türk Hava Kurumu dışında, hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan çevrelerin, kimi vakıfların, Kur'an kurslarının, din tacirlerinin Türk Hava Kurumunu kötüleyerek, aşağılayarak topladığı derilerin paralarının hesabını kim verecek?! (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen, Türk Hava Kurumuna sahip çıkalım. Bu örnek ve çalışkan kurumun arkasında olalım. Buradan, bütün milletimize, basınımıza, televizyonlarımıza, meslek teşekküllerine sesleniyorum: Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemine sahip çıktınız. Suskun kalmak istemeyen geniş halk kitleleri, yeni bir eylem türü arıyorsanız, işte size bir fırsat: "Kurban derilerimiz Türk Hava Kurumuna." (DSP sıralarından alkışlar)

Bu destek, Türk Hava Kurumunu yücelttiği kadar, topladıkları deri paralarını hangi amaçla kullandıklarını çok iyi bildiğimiz birtakım vakıfların, Kur'an kurslarının ve din tacirlerinin de emellerine ulaşmasına engel olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karaa.

Hükümet adına bir söz talebi yok.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 30 arkadaşının, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının kullanımında partizanlık yapıldığı ve keyfi davranıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/177)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu" ile ilgili olarak, uygulamalarında keyfî davranıldığı, partizanlık yapıldığı, fon kaynaklarının gerçek ihtiyaç sahiplerine değil, partili üyelere öncelik verilerek dağıtıldığı, bu dağıtımların objektif kriterlere göre yapılmadığı, dağıtım sırasında uygulanan yöntem, sergilenen tablo itibariyle de, insan haysiyeti korunmak yerine, parti ismi, parti menfaatı gözetilerek bu faaliyetlerin gerçekleştirildiği yönünde, basında ve kamuoyunda ciddî şüphe ve kanaat uyandırılmış olmakla, konuyu tüm yönleriyle aydınlatmak için, Anayasanın 98 inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddelerine göre bir Meclis araştırması yapılmasında zaruret vardır.

Gereğini arz ederiz.

1. Cemil Çiçek (Ankara)

2. Abdullah Akarsu (Manisa)

3. Nabi Poyraz (Ordu)

4. Ali Coşkun (İstanbul)

5. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya)

6. Ahmet Alkan (Konya)

7. Enis Sülün (Tekirdağ)

8. Biltekin Özdemir (Samsun)

9. Yusuf Selahattin Beyribey (Kars)

10. Mehmet Salih Yıldırım (Şırnak)

11. Zeki Çakan (Bartın)

12. Recep Mızrak (Kırıkkale)

13. Murat Başesgioğlu (Kastamonu)

14. Yusuf Pamuk (İstanbul)

15. Ahmet Kabil (Rize)

16. Feridun Pehlivan (Bursa)

17. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)

18. Hüseyin Yayla (Hatay)

19. Refik Aras (İstanbul)

20. Eyyüp Cenap Gülpınar (Şanlıurfa)

21. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)

22. Eyüp Aşık (Trabzon)

23. Edip Safder Gaydalı (Bitlis)

24. Avni Akyol (Bolu)

25. Ersin Taranoğlu (Sakarya)

26. Mehmet Keçeciler (Konya)

27. Veysel Atasoy (Zonguldak)

28. Tevfik Diker (Manisa)

29. Hüsnü Doğan (İstanbul)

30. Cengiz Altınkaya (Aydın)

31. Avni Kabaoğlu (Rize)

Gerekçe:

1986 yılında Anavatan Partisi İktidarında bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, 1986 - 1991 yılları arasında, kuruluş amacına uygun olarak, sayısız hayırlı hizmetlere kaynak oluşturmuştur. İsmine de uygun olarak, toplumumuzdaki yardımlaşma ve dayanışma duygularını kuvvetlendirmek, maddî yoksulluk içerisinde bulunan vatandaşlarımıza devletin yardım elinin en kısa sürede ve en etkin biçimde ulaşmasını sağlamak suretiyle, devlet - millet kaynaşmasına da büyük katkı sağlamıştır. Bu fon sayesinde, bütün il ve ilçelerimizde, mülkî amirlerin başkanlığında 925 vakıf kurulmuş, bu vakıflar aracılığıyla da, sayısız proje hayata geçirilmiştir. Eğitim ve sağlık alanlarından, terör eylemlerinden, deprem, sel, yangın gibi doğal afetlere varıncaya kadar, insanımızın canını ve malını zarara sokan olaylarda, hep bu fon imkânları, en evvel devreye sokulmuştur. Özellikle, nüfusun 2 / 5'inin henüz herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunmadığı, işsizlik sigortasının ve iş güvencesinin tesis edilemediği ülkemizde, bu fon, devletimiz için, toplum barışı için bir emniyet supabı olmuştur.

Yurt dışından göçe maruz kalan soydaşlarımız ile her ne sebeple olursa olsun Türkiye'ye gelmek mecburiyetinde kalan ve fakir, zaruret içindeki pek çok ülke vatandaşına da, bu fondan, uzunca süre insanî yardımlar yapılmıştır. Kısacası, bu fon, insanî amaçlar için, yardımlaşma ve dayanışma gibi yüce değerlerin korunması, yaşatılması, kurumlaşması için kurulmuştur. 20 Ekim 1991'de iktidar değişikliği ile beraber, fon kaynakları, amacı dışına çıkarılmış, önce büyükçe bir bölümü bütçeye aktarılmış, kalan çok az bir kısmı da zaman zaman diğer fonlara aktarılmak suretiyle fakir fukaranın kime niçin ve nasıl kullandırıldığı üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.

RP-DYP Hükümetinin işbaşına gelmesiyle birlikte, her alanda olduğu gibi, bu fonun uygulamalarında da, keyfîlik, partizanlık, adam kayırma had safhaya ulaşmıştır. Basına sıkça intikal eden haberlerde de belirtildiği gibi, fon kaynakları dağıtılırken, objektif kriterler yerine, sübjektif ölçüler ve değerlendirmeler esas alınmıştır.

200 bin öğrenciye verilen burslar için geçerli bir kıstas getirilmediği gibi, yeterli bir araştırma da yapılmamış, partizan tercihlere göre bu tespit yapılmıştır. Ne mülkî amirlerle ve ne de burs verilen öğretim kurumlarıyla ortak bir çalışma ortaya konulmuştur; hatta, bilgilendirme dahi yoktur.

Aynı keyfîlik ve partizanlık, bilgisayara geçirildiği söylenen 800 bin fakir vatandaş için de geçerlidir. Bu kişilerin ne kadarı gerçekten fakirdir ve kanun kapsamına girmektedir, ne kadarı partiye kayıtlı üyedir ya da partililerin tavassutuyla bu imkânı elde etmektedir? Bunların hepsi ciddî bir araştırmayı gerektirmektedir. Bu fonun uygulamalarıyla ilgili, kamuoyunda yoğun bir kuşku vardır. Yardımların dağıtılması sırasında uygulanan yöntem, sergilenen tablo ise tam bir partizanlık örneğidir ve insan haysiyetini tümüyle rencide edicidir, insan haklarına ve insanlık onuruna aykırı bir görüntüdür.

Bu nedenlerle, fon uygulamalarının kanunun amacına uygun bir tarzda kullanılıp kullanılmadığının, faaliyetlerin objektif kıstaslara dayandırılıp dayandırılmadığının, keyfîlik ve partizanlık yapılıp yapılmadığının Türkiye Büyük Millet Meclisince araştırılmasında fayda ve hatta zaruret vardır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

IV. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı Yazıcı Barajı projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/258)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı Yazıcı Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlayacağız.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

2. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Eleşkirt - Aydıntepe, Tutak-Nadir Şeyh, Tutak-Karahalit barajlarının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/259)

BAŞKAN - 2 nci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Eleşkirt-Aydıntepe, Tutak-Nadir Şeyh, Tutak-Karahalit barajlarının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 nci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

3. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İli sınırları içinde bulunan Murat nehri üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/260)

BAŞKAN - 3 üncü sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı İli sınırları içinde bulunan Murat Nehri üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 nci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

4. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı-Patnos İlçesinde bulunan Badişan Deresi üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/261)

BAŞKAN - 4 üncü sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı-Patnos İlçesinde bulunan Badişan Deresi üzerinde bir baraj yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

5. - Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın, gazetelerde yer alan "İsrail nükleer deneme için Türkiye'yi seçti" şeklindeki habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/262)

BAŞKAN - 5 inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın, gazetelerde yer alan "İsrail nükleer deneme için Türkiye'yi seçti" şeklindeki habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

6. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İl Müdürlüğüne bağlı sera sebzeciliği ve çiçekçiliği üretme istasyonu kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/269)

BAŞKAN - 6 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İl Müdürlüğüne bağlı sera sebzeciliği ve çiçekçiliği üretme istasyonu kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

7. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde Bakanlığa bağlı bir serakent kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)

BAŞKAN - 7 nci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde Bakanlığa bağlı bir serakent kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir; soru gündemden çıkarılmıştır.

8.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Belediyesinin Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/275)

BAŞKAN - 8 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Belediyesinin Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Pamukkale Elektrik Dağıtım A. Ş. adıyla bir şirket kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/276)

BAŞKAN - 9 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Pamukkale Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi adıyla bir şirket kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hiçbir bakan yok Sayın Başkan. Denetimden kaçıyor bu bakanlar.

BAŞKAN - Grupların görüşünü alma ihtiyacı içerisindeyim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yalnız, Sayın Başkan, şimdi, siz, eğer, ara verirseniz, bir bakarsınız, bakanlar içeri girer. Bu da doğru bir yöntem değil; Meclis adına itibar yitirici bir davranış.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Devam edelim.

BAŞKAN - Sorulara devam edelim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yahut da ara verelim.

BAŞKAN - Sorulara devam edeceğiz. Grupların olumlu görüşü olmadığı için, Genel Kurul kararına uyacağız.

10.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İline bir kültür sitesi yapılmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/277)

BAŞKAN - 10 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İline bir kültür sitesi yapılmasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde yapımı devam eden görme özürlüler okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/278)

BAŞKAN - 11 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde yapımı devam eden görme özürlüler okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12.-İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, ilaçtan alınan KDV'nin kaldırılmasına ve ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/281)

BAŞKAN - 12 nci sırada, İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, ilaçtan alınan KDV'nin kaldırılmasına ve ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

13.-Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın'ın, Etimesgut Belediyesince Eryaman 4. Etap konutlarına yapı kullanma izninin verilmeyiş nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/282)

BAŞKAN - 13 üncü sırada, Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın'ın, Etimesgut Belediyesince Eryaman 4 üncü Etap konutlarına yapı kullanma izninin verilmeyiş nedenine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

14.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde bir Gümrük Müdürlüğü Hizmet Binası ve Sundurması yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/267)

BAŞKAN - 14 üncü sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde bir Gümrük Müdürlüğü Hizmet Binası ve Sundurması yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

15.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde bir gümrük kimyagerliğinin kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/268)

BAŞKAN - 15 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinde bir gümrük kimyagerliğinin kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

16.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Honaz Dağına bir kayak merkezi tesisi yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/279)

BAŞKAN - 16 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Honaz Dağına bir kayak merkezi tesisi yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

17.-Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283)

BAŞKAN - 17 nci sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

18.-Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/284)

BAŞKAN - 18 inci sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

19.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, havadan orman alanı renkli fotoğraf çekimi ile ilgili ihalede yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/285)

BAŞKAN - 19 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, havadan orman alanı renkli fotoğraf çekimi ile ilgili ihalede yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

20. -Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Atatürk Hava Limanında yaşandığı iddia edilen bazı olumsuzluklara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/286)

BAŞKAN - 20 nci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Atatürk Hava Limanında yaşandığı iddia edilen bazı olumsuzluklara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu müsaadelerine arz ederim.

Saygılarımla.

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular:

1. Turizm mevsiminin en hareketli döneminde Atatürk Hava Limanında büyük bir keşmekeşlik yaşanmaktadır. Yolcular gereksiz yere 3-4 saat zaman kaybetmektedirler. Atatürk Hava Limanındaki bu keşmekeşliğin önüne geçmek için, iyileştirme çalışmaları neden yapılmamaktadır?

2. Hizmete on ay önce açılan Charter Terminali neden kapasitesinin altında bir hizmet veriyor?

3. Pasaport kontrol masalarının artırılması, yük taşıyamaz hale gelen bağaj bantlarının yenilenmesi; bagaj arabalarının sayısının artırılması, yeterli polisin bulundurulması ve park ücretlerine bir istikrar getirilerek keşmekeşe son verilmesi düşünülüyor mu?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın sorularına cevap vermek üzere huzurunuzdayım; hepizini saygıyla selamlıyorum.

Kapasitesi dolma noktasına gelen Atatürk Havalimanında, özellikle son yıllarda yaşanan yoğun trafik karşısında, kapasite artırımına yönelik yatırımlara büyük ağırlık verilmiştir. Kapasite artırımına yönelik olarak inşaatı tamamlanan içhatlar yolcu salonu, 15.7.1996 tarihinde hizmete açılmıştır. Bu salonun hizmete açılmasıyla, daha önce 809 metrekare olan yolcu karşılayıcı salonunun hacmi, yüzde 100'ün üzerinde artırılarak 1 709 metrekareye yükseltilmiştir. Ayrıca, yapılan tadilat çalışmaları bünyesinde, içhat giden yolcu salonu, akustik asma tavan malzemesiyle yenilenmiş; kapılar, otomatik kayar kapı olarak düzenlenmiş, tuvaletlerin modernizasyonları yapılmıştır.

Atatürk Havalimanı C Terminali, 7 Aralık 1995 tarihinde hizmete verilmiş olmakla birlikte, öncelikle hac seferlerinin icrası, içhatlardaki tadilat dolayısıyla buraya kaydırılan seferler ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine giden yolcu bagajlarının standart ölçüler üzerinde olması nedeniyle, geçtiğimiz günlere kadar, buradan tam kapasiteyle hizmet verilememiştir.

İçhatlar Terminalinin, tadilat çalışmaları tamamlanarak, 15.7.1996 tarihinde hizmete verilmesi, hac seferlerinin tamamlanmış olması ve standart dışı bagajların geçişine imkân yaratmak için, 1 200 metrekaresi kapalı, 1 865 metrekaresi de açık olarak düzenlenen C Terminali Bagaj Sundurma Binasının da, 15.7.1996 tarihinde hizmete verilmesiyle, C Terminalinin, planlanan kapasitede hizmet vermesi sağlanmıştır. Özellikle 5 Ağustos 1996 tarihinden itibaren kısa bir sürede, yerli ve yabancı birkısım havayolu şirketlerinin bu terminale aktarılmasını müteakip tam kapasiteli hizmet verilmesi temin edilmiş olacaktır.

C Terminaline kaydırılacak çeşitli şirketler vesilesiyle, dışhatlar terminal binasındaki sıkışıklık da giderilerek, hizmetler A, B ve C terminallerinde düzenli ve rantabl bir baza oturtulmuş ve her terminalin kapasite kullanım oranı reel ölçülerde gerçekleştirilmiş olacaktır.

Daha önce 2 adet olan bagaj alım konveyör sayısı 3'e çıkarılarak bagaj bekleme süresi önemli ölçüde kısaltılmıştır.

Atatürk Hava Limanında -yeterli sayıda- toplam 2 700 adet bagaj arabası mevcuttur; ancak söz konusu arabalar, havalimanındaki müstecirlerimiz tarafından amacı dışında kullanılmakta olup, bu durumun önlenebilmesi için cezaî müeyyide uygulanması şeklinde tedbirler alınmıştır. Ayrıca bu eksikliğin giderilmesi için yeni alımlar da planlanmaktadır.

Hava limanlarındaki otoparkın bir kısmı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Vakfına, bir kısmı ise HAVAŞ A.Ş'ye tahsisli olup farklı ücret uygulanması için anılan kuruluşlarla gerekli çalışmalar yapılacaktır.

Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

21.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Başbakanın Konya mitinginde, Konya Valisinin protokol kurallarına uygun davranmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/287)

BAŞKAN - 21 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Başbakanın Konya mitinginde, Konya Valisinin protokol kurallarına uygun davranmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

22.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, gerçekleştirilmesi vaad edilen icraatların hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/289)

BAŞKAN - 22 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, gerçekleştirilmesi vaad edilen icraatların hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

23.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Türkiye -İsrail Askerî Eğitim Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/290)

BAŞKAN - 23 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Türkiye-İsrail Askerî Eğitim Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

24.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kürt Parlamentosu adı altındaki toplantıların önlenmesi için yürütülen çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/291)

BAŞKAN - 24 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kürt Parlamentosu adı altındaki toplantıların önlenmesi için yürütülen çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

25.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Irak'taki Türkmenlerin durumlarına ve Türkiye'ye gelenlerinin oturma ve çalışma izinlerine ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/292)

BAŞKAN - 25 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Irak'taki Türkmenlerin durumlarına ve Türkiye'ye gelenlerin oturma ve çalışma izinlerine ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

26.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kuzey Irak'ta insanî yardım adı altında faaliyet gösterdikleri iddia edilen casusluk kuruluşlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/293)

BAŞKAN - 26 ncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kuzey Irak'ta insanî yardım adı altında faaliyet gösterdikleri iddia edilen casusluk kuruluşlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

27.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Gayriresmî RP'li bir heyetin Suriye'li yetkililerle görüştükleri iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/294)

BAŞKAN - 27 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, gayriresmî RP'li bir heyetin Suriye'li yetkililerle görüştükleri iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

28.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, RP'li heyetin İran'ı, Dışişleri Bakanlığının bilgisi dışında ziyaret ettiği ve yetkililerle görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/297)

BAŞKAN - 28 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, RP'li heyetin İran'ı, Dışişleri Bakanlığının bilgisi dışında ziyaret ettiği ve yetkililerle görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

29.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Diyarbakır Devegeçidi Barajının ham petrol ve kimyasal madde atıklarıyla kirletildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/298)

BAŞKAN - 29 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Diyarbakır Devegeçidi Barajının hampetrol ve kimyasal madde atıklarıyla kirlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

30.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Türkiye Motor Sanayi (TÜMOSAN)'nin Türkiye traktör üretimindeki payına ve zarar nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/299)

BAŞKAN - 30 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Türkiye Motor Sanayi (TÜMOSAN)'nin Türkiye traktör üretimindeki payına ve zarar nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

31.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, hazine arazilerine RP'ye yakınlığı ile bilinen grupların talip olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/300)

BAŞKAN - 31 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Hazine arazilerine RP'ye yakınlığı ile bilinen grupların talip olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

32.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Sıvas Belediyesine aktarılan para miktarına ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/301)

BAŞKAN - 32 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Sıvas Belediyesine aktarılan para miktarına ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

33.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, kaybolan insanların bulunması için yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/302)

BAŞKAN - 33 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, kaybolan insanların bulunması için yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

34.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ithalat ve ihracatımızın durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/303)

BAŞKAN - 34 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ithalat ve ihracatımızın durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

35.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Antbirlik'te çalışmadan maaş aldıkları iddia edilen kişilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/304)

BAŞKAN - 35 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Antbirlik'te çalışmadan maaş aldıkları iddia edilen kişilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

36.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/305)

BAŞKAN - 36 ncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

37.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/306)

BAŞKAN - 37 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

38.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, devlet televizyonunun bir kanalında Kürtçe yayın için hazırlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/307)

BAŞKAN - 38 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, devlet televizyonunun bir kanalında Kürtçe yayın için hazırlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

39.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılması düşünülen atama ve nakillere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/308)

BAŞKAN - 39 uncu sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, kamu kurum ve kuruluşlarında yapılması düşünülen atama ve nakillere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

40.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Güllük Karakolunun İran askerlerince tarandığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/309)

BAŞKAN - 40 ıncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Güllük Karakolunun İran askerlerince tarandığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

41.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)

BAŞKAN - 41 inci sırada Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, çıkarılması düşünülen vergi affı kapsamına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

42.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/311)

BAŞKAN - 42 nci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, ülkemizin elektrik ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılanacağına ilişkin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

43. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu-Cide İlçe şubesince asılan bir pankartın Emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

BAŞKAN - 43 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Atatürkçü Düşünce Derneği Kastamonu-Cide İlçe Şubesince asılan bir pankartın emniyetçe indirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

44.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi-Hamidiye Köyü içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/314)

BAŞKAN - 44 üncü sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney İlçesi-Hamidiye Köyü içmesuyu projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

45.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney-Parmaksızlar Yolu onarımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/315)

BAŞKAN - 45 inci sırada, Hilmi Develi'nin, Denizli-Yenicekent-Ertuğrul-Cindere arasındaki yolun asfalt yapımı ve Güney-Parmaksızlar yolu onarımına ilişkin, Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

46.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü Yoluna Menfez yapımına ilşikin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

BAŞKAN - 46 ncı sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Çamrak Köprüsü ve Koparan Köyü Deresi ile Karagöz Köyü yoluna menfez yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

47.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli güney şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/317)

BAŞKAN - 47 nci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli Güney Şelalesine ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi...

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

48.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli'nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/318)

BAŞKAN - 48 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli'nin bazı ilçelerinin kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

49.-Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Ertuğrul Köyü Trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/319)

BAŞKAN - 49 uncu sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli-Güney-Ertuğrul Köyü trafosunun büyütülmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

50. - Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320)

BAŞKAN - 50 nci sırada, Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün'ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

51. - İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, Malezya'da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/321)

BAŞKAN - 51 inci sırada, İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli'nin, Malezya'da düzenlenen Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

52. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, S.S.K. Ok Meydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/322)

BAŞKAN - 52 nci sırada, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın, SSK Ok Meydanı Hastanesinde vuku bulduğu iddia edilen tecavüz olaylarına ve bu konuda alınacak tedbirlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

53. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, çiftçilerin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/323)

BAŞKAN - 53 üncü sırada, Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, çiftçilerin Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

54. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/324)

BAŞKAN - 54 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Ordu'nun İkizce İlçesine bağlı Yoğunoluk Beldesi Belediye Başkanının DYP'ye geçmesi için transfer pazarlığı yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

55. - Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk'ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı Yaz Okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/325)

BAŞKAN - 55 inci sırada, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk'ün, Millî Gençlik Vakfının açtığı yaz okulu ile bu okulun mezuniyet törenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

56. - Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/326)

BAŞKAN - 56 ncı sırada, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in ziraî ve hayvancılık kredi faizlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

57. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, pamuk taban fiyatlarına ve birliklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/327)

BAŞKAN - 57 nci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, pamuk taban fiyatlarına ve birliklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hilmi Develi

Denizli

Konu: Pamuk taban fiyatları.

Soru 1. Pamuk taban fiyatlarının Hükümetçe belirlenmesinde, günümüz enflasyonunun ve ürün maliyet esasının göz önüne alınması, üreticinin korunarak emeğinin ve alın terinin karşılığını alabilmesi ve ürün fiyatının bu konularla ilişkilendirilmesi gerekmez mi?

2. Taban fiyatlarına Hükümetçe belirlenecek bir primin eklenmesi konusunda çalışmalarınız var mıdır? Var ise, ne yöndedir?

3. Maliyete dayalı oluşacak fiyata ek olarak ödenmesi gereken primin uygulanması, kayıtdışı ekonominin vergi yönünden kontrol altına alınmasını kolaylaştırabilecek midir? Bugüne dek üretici aleyhine gelişen olumsuzluklar bu uygulamayla giderilebilecek midir?

4. Pamuk üreticilerinin ortağı olduğu birliklerin günümüzdeki sağlıksız koşullarının, ürüne, üreticiye ve dolayısıyla devlet ekonomisine verdiği zararların giderilmesi konusunda Hükümetçe bir girişiminiz olacak mıdır?

5. Birliklerin ürünü değerlendirebilmekten öte, üreticiyi zor durumda bıraktığı, hakkını vermediği, hatta, sesini duyurmakta çok yetersiz kaldığı doğru mudur? Doğru ise, konunun ivedilikle sağlıklı ve kalıcı bir çözüme kavuşması için yapacağınız çalışmalar neler olacaktır?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'nin biraz önce bilgilerinize arz edilen sorularına cevapları arz ediyorum.

Birinci sualin cevabı olarak; taban fiyatlarının Hükümetçe belirlenmesi uygulamasına son verilmiştir. Bu çerçevede, 1996-1997 alım döneminde, pamuk alım fiyatları, ilgili birliklerce belirlenmiştir. Fiyatların belirlenmesinde, enflasyon koşulları, üretici maliyeti, iç ve dış piyasa fiyat düzeyi gibi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu bilinmektedir.

İkinci ve üçüncü soruların cevabı olarak şu bilgiyi arz ediyorum: Prim sistemi, yurtiçi fiyatlarının yurtdışı fiyatlarından düşük olduğu durumlarda üreticiyi korumak amacıyla uygulanmaktadır. Halen, yurtiçi pamuk fiyatları yurtdışı fiyatlarının üzerinde olduğundan, teknik olarak prim sisteminin uygulanması imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca, pamuk ihracatında fon ve kota uygulaması kaldırılmak suretiyle, ürünün, serbest piyasa koşullarında değerini bulması da sağlanmıştır.

Son olarak, dördüncü ve beşinci soruların cevabını arz edeyim: Birlikler, çalışma konularına giren ürünlerin değerlendirilmesi ve üreticinin korunması bakımından organize olmuş yegâne kuruluşlardır. Birliklerin içinde bulundukları finansal tıkanıklıkları aşmak ve yönetsel sorunlarını gidermek üzere yasal düzenlemeler yapılmakta ve idarî önlemler alınmaktadır.

Bilgilerinize, saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Develi?..

Sayın Develi, yerinizden; ama, sanıyorum, stenograflar sesinizi almakta zorlanacak; biraz öne teşrif buyurur musunuz.

HİLMİ DEVELİ (Denizli) - Sayın Başkan, özellikle fiyatların belirlenmesinde devletin etkinliği birlikler vasıtasıyla gerçekleştirilir; çünkü, birlikler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlıdır. Dolayısıyla, ürünün gerçek anlamda belirlenmesi, maliyet uygulamasının tamamen dışında bir unsur haline gelmiştir; yani, üreticinin, ektiğinin ürün bedelini alması kesinlikle söz konusu olmamıştır; bu birincisi.

İkincisi, prim uygulaması, gerçekten olması gereken bir anlayış diye düşünüyorum. Birliklerin bugünkü yapısı içerisinde, özerk olmadığı sürece devlete bağımlı olması, birliklerin üyeleri açısından da herhalde olumsuzlukları sürdürecektir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Develi.

58. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/329)

BAŞKAN - 58 inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Tariş Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin, Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

59. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/330)

BAŞKAN - 59 uncu sırada, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, bakanlık bütçesinden dernek ve vakıflara yapılan yardım miktarlarına ilişkin, Kültür Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

60. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Libya ziyaretine ilişkin Babakandan sözlü soru önergesi (6/333)

BAŞKAN - 60 ıncı sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Libya ziyaretine ilişkin, Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

61. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, bürokrat atamalarındaki tutumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/334)

BAŞKAN - 61 inci sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, bürokrat atamalarındaki tutumuna ilişkin, Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı soru önergemin, Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular:

1.- Sayın Başbakan, basına yansıyan açıklamalarında, bürokraside yapılan atamaları, bakanların dahi haberi olmadan kendisinin yaptığını ifade etmektedir. Bu nasıl bir hükümet anlayışıdır ki, bakanların dahi atamalardan haberi olmamaktadır.

2.- Bakanlar süs olsun diye mi atanmışlardır?

3.- Bakanların diğer işlerini de Sayın Başbakan mı yürütmektedir?

4.- Kapalı kapılar ardında mı hükümet edilmektedir?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın biraz önce bilgilerinize arz edilen soru önergesinde, Sayın Başbakanın basına yansıyan açıklamalarında, bürokraside yapılan atamaları, bakanların dahi haberi olmadan kendisinin yaptığı ifade edilmektedir.

Sayın Başbakanın böyle bir beyanı olmamıştır; bu beyan, tamamen gerçekdışıdır ve Başbakanın, böyle bir beyanda bulunması da mümkün değildir.

Malum olduğu üzere, üst düzey bürokrat tayinleri -il müdürü, daire başkanı, genel müdür muavini, genel müdür ve daha yukarısı- dörtlü kararnameyle yapılmaktadır; ilgili Bakanın, Başbakan Yardımcısının ve bilahara, Başbakanın imzasına takdim edilmektedir. İlgili bakanın ve Başbakan Yardımcısının imzası olmadan, zaten, bir atama kararnamesinin Başbakanın önüne gelmesi mümkün değildir. Dolayısıyla da, Başbakanın, bakanların haberi olmadan atama yapması gibi bir davranış, bir uygulama kesinlikle mümkün değildir.

"Bakanlar süs olsun diye mi atanmışlardır, Bakanların diğer işlerini de Sayın Başbakan mı yürütmektedir, kapalı kapılar ardında mı Hükümet edilmektedir?" gibi sualleri, bir milletvekiline veya milletvekili seviyesine yakışır şekilde bulmuyorum.

Bakanlar, süs olsun diye atanmamışlar. Sayın soru sahibi de bilmektedirler ki, Türkiye, bir hukuk devletidir, Anayasaya göre hükümet edilmektedir. Bakanların süs olsun diye atandığı veyahut da bakanların diğer işlerinin de Başbakan tarafından yürütüldüğü gibi hususların, soru önergesine konu dahi edilmemesi lazımdır. İnşallah, bu tür seviyesiz suallerle bir daha karşı karşıya kalmayız.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Soru, cevaplandırılmıştır.

62. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, öğretmenlerin can güvenliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/335)

BAŞKAN - 62 nci sırada yer alan, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, öğretmenlerin can güvenliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

04.10.1996

Yaşar Okuyan

Yalova

Sorular:

1. Sayın Başbakanın Afrika ziyareti öncesinde toplanan Bakanlar Kurulunda, Diyarbakır'da acımasızca katledilen 4 öğretmen ve terör konusunun görüşülmemesi, bunun yerine, Sayın Çiller'in Amerika'ya yapacağı gezinin konuşulması, RP-DYP Hükümetinin öğretmenlerimize verdiği değerin bir göstergesi midir?

2. Binlerce okul kapalı iken, eğitim ordusunun mensupları acımasızca katledilirken, Hükümet üyelerinin yapacakları gezileri tartışmaları ne derece doğrudur?

3. Öğretmenlerimize sahip çıkmak için Hükümetiniz hangi önlemleri almaktadır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Sayın Başbakanın Afrika ziyareti öncesinde toplanan Bakanlar Kurulunda, Diyarbakır'da acımasızca katledilen 4 öğretmen ve terör konusunun görüşülmemesi, bunun yerine, Sayın Çiller'in Amerika'ya yapacağı gezinin konuşulması, RP-DYP Hükümetinin öğretmenlerimize verdiği değerin bir göstergesi midir" şeklindeki soruyu şöyle cevaplandırmak istiyorum:

Sayın milletvekilleri, her Bakanlar Kurulu toplantısında tabiî ki terör konusu gündeme gelir; terörle mücadelede alınan mesafe, yapılan icraatlar ve alınan tedbirler her zaman Bakanlar Kurulunun gündemindedir ve Bakanlar Kurulumuzun, Hükümetimizin bu konuda aldığı ciddî tedbirler, Silahlı Kuvvetlerimizin gösterdiği büyük gayretler sonucu, bugün, Türkiye'de terör gündemden düşmüştür.

Bakanlar Kurulunun gündeminde hangi konunun olması lazım geldiğini, hangi konuların görüşüldüğünü, zannederim, sayın soru sahibi değil, Sayın Başbakanımız tespit etmek durumundadır.

Şehit öğretmen ailelerine yapılan sosyal yardımları da, soru önergesi dolayısıyla, kısaca arz etmek istiyorum: Şehit olan öğretmenlerimizden her birinin kanunî mirasçılarına, en yüksek devlet memuru aylığının 30 katı tutarı olan miktar, nakdî tazminat olarak ödenmektedir.

Şehit öğretmenlerimizin geride kalan ailelerine sahip çıkmak üzere başlatılan Öğretmenlerarası Dayanışma ve Yardım Kampanyası, gerek yurtiçi gerekse yurtdışındaki öğretmenlerimiz arasında kısa sürede ve büyük katılımla destek görmüştür.

1987 yılından itibaren şehit olan öğretmenlerimizin aileleri tespit edilerek, bu kampanyadan elde edilen gelirden 125'er milyon lira yardım sağlanmış, bu miktar, 24 Nisan 1994'ten itibaren, her şehit ailesine ödenmek üzere 200 milyon liraya yükseltilmiştir.

1996 yılından itibaren, her şehit ailesine, ilk yardım olarak, Millî Eğitim Vakfınca, doğrudan, 250 milyon lira sosyal yardımda bulunulmaktadır.

İLKSAN tarafından, şehit olan üye ilkokul öğretmeni ailelerine 40'ar milyon lira yardım yapılmaktadır.

Yardım amacıyla, ülke genelinde kız teknik öğretim kurumlarımızın katılımıyla düzenlenen kermes satışlarından sağlanan gelirden her şehit ailesine 34,5 milyon lira yardım sağlanmıştır.

Nakdî Tazminat Kanunu gereğince, şehit ailelerine, ihtiyaç ve talep belirtmeleri halinde, ikâmet ettikleri mahalde kiralanan konutların, 10 yıl süreyle kira ücretleri Millî Eğitim Bakanlığınca ödenmektedir.

Terör sonucu ev ve eşyaları yakılan ve tahrip edilen öğretmenlerimiz ile yaralanıp tedavi görmekte olan öğretmenlerimize de maddî yardımda bulunulmaktadır.

Şimdiye kadar, yukarıda belirtilen ölçülerde 152 şehitimizin geride kalan kanunî mirasçılarına Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Eğitim Vakfı, İLKSAN ve diğer yardım kaynaklarından toplam 31 milyar 590 milyon lira yardım sağlanmıştır.

Ayrıca, şehit öğretmenlerimizin isimleri okullara ve eğitim tesislerine verilmekte; çocuklarının, istekleri doğrultusunda, Bakanlığımıza bağlı yurt, pansiyon ve yatılı okullara yerleştirilmesi yapılmakta; aile fertlerinin, öğretmenevi ve diğer sosyal tesislerimizden, üyemiz statüsünde ve öncelikli olarak yararlanmaları sağlanmaktadır.

Şehit olan öğretmenlerimizi bir daha rahmetle anıyor, kederli ailelerine tekrar başsağlığı diliyor, saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

63. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/336)

BAŞKAN - 63 üncü sırada, Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Mısır ziyaretine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

64. - Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, bir beyanına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/337)

BAŞKAN - 64 üncü sırada, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, bir beyanına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

65. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Karadeniz Samsun-Sarp yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/338)

BAŞKAN - 65 inci sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Karadeniz, Samsun-Sarp yolu yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Bayındırlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Ahmet Kabil

Rize

Yapımı yıllardır yılan hikâyesine dönen Karadeniz sahil yolunun 536 kilometrelik Samsun-Sarp arası duble yol olarak yapılacağı ve bir kısım ihalelerin yapıldığı bilinmektedir; ancak, bu güzergâhta gerekli çalışma yapılmamaktadır.

Soru 1. Samsun-Sarp yolunda kaç müteahhit çalışmaktadır? 1996 yılı ödenekleri ne kadardır?

Soru 2. İhale ilanına çıkarılan ve dosyaları 15.7.1996 tarihinden beri bekletilen Araklı-Çayeli; Çayeli-Hopa duble yol ihaleleri ne zaman yapılacaktır?

Soru 3. 1989'dan beri yapımı devam eden bu yolun ne zaman bitirileceği düşünülmektedir?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Samsun-Sarp arasındaki yol yapımında 9 müteahhit firma çalışmakta olup, 1996 yılının toplam ödeneği 4 365 412 000 000 TL'dir.

Ahmet Beyin 2 nci sorusuna gelince: Araklı-Çayeli, Çayeli-Hopa yollarının proje ve keşif çalışmaları devam etmekte olup, 1996 yılının sonunda ihaleleri yapılmıştır.

Ahmet Beyin 3 üncü sorusuna gelince: Yapımı devam eden bu yolların, sözleşmelerindeki ödenekleri verildiğinde, beş altı yıl içerisinde tamamlanması planlanmaktadır.

Arz eder, saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

66. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş çay bedellerinin peşin ödenmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/339)

BAŞKAN - 66 ncı sırada, Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş çay bedellerinin peşin ödenmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?..Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

67. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, Karaman-Ermenek arasındaki yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/340)

BAŞKAN - 67 nci sırada, Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, Karaman-Ermenek arasındaki yol yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Fikret Ünlü

Karaman

Konu: Karaman-Ermenek arası yol yapımı hakkında.

Soru: Karaman ile ilçesi olan Ermenek arasında karayolu ağına bağlı ulaşımı kolaylaştıracak, yani ilçe ile ili birbirine bağlayacak bir karayolu, ne acıdır ki, yoktur. Yıllardır, dillere destan bu çağdışı görüntü bir türlü giderilememektedir. Vatandaş, Karaman'dan, ilçesi olan Ermenek'e ulaşabilmek için, İçel İl sınırları içerisinde 90 kilometre yol katetmek zorunda kalmaktadır. Karayolları Genel Müdürlüğünün prestijiyle de bağdaşmayan bu sorunun çözümü için, bir projeniz var mıdır; bu yolu, karayolları ağına almayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Karaman Milletvekili Fikret Ünlü Beyin sorduğu soruya cevap vermek üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Karaman-Ermenek yolunun, Karaman-Bucakkışla arasındaki 39 kilometrelik kesimi, Karayolları Genel Müdürlüğünün il ağında yer almakta olup, asfalt sathî kaplamadır. Bucakkışla-Ermenek yolu ise, 72 kilometre uzunluğunda, platform genişliği 4-6 metre arasında değişen düşük standartlı, maksimum 1 925 metre rakımından geçen köy yoludur. Üst yapı ve sanat yapıları yok denecek kadar az olup, Ermenek yolunda aktif heyelanlı kesimler de bulunmaktadır. Mevcut yolun, kısmî onarım çalışmasıyla iyileştirilmesi söz konusu olmayıp, 10 kilometre platform genişliğinde standart bir yol yapılmasıyla, maliyeti, 1996 yılı birim fiyatlarıyla yaklaşık 920 milyar TL'dir. Ayrıca, Bucakkışla-Ermenek yolunun karayolları ağına alınması konusunda gerekli işlemlere başlanmıştır.

Arz eder, saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ünlü?..

FİKRET ÜNLÜ (Karaman) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorsunuz.

Soru cevaplandırılmıştır.

68. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, Karaman İli Ermenek İlçesi Afet Evlerinin yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/341)

BAŞKAN - 68 inci sırada, Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, Karaman İli Ermenek İlçesi afet evlerinin yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Fikret Ünlü

Karaman

Konu: Karaman İl Ermenek İlçesi afet evlerine verilecek ödenek hakkında.

Fay hattı üzerinde bulunan Ermenek'te doğal kale biçimindeki kaya ve dağ kütlelerinden zaman zaman büyük taş ve kaya parçaları şehir üzerine düşmektedir. Nitekim, burada, yirmi yıl önce böyle bir olay sonucunda 5 kişi ölmüş, bunun üzerine de, o günün hükümeti Ermenek'e afet evleri yapmaya karar vermişti. Ne yazık ki, programlarda yer almasına rağmen, gerekli ödenek konulmadığından, bugüne kadar yapımı da gerçekleşmemiştir. İki gün önce oluşan ve Torosların Ermenek bölgesini de içine alan depremde, şehir üzerine, kaya parçaları yeniden yuvarlanmıştır. Halk, yine panik halinde, kaya diplerindeki evlerinde oturmak zorunda bırakılmaktadır.

Soru: 1996 programında yer alan afet evlerinin yapımını ne zaman gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Ermenek İlçe merkezindeki muhtemel kaya düşmesi afeti nedeniyle, 1972-1974 yılları arasında, 43 konut, ihale yöntemiyle yapılıp hak sahiplerine verilmiştir.

1988, 1989 ve 1992 yılları muhtemel kaya düşmesi afetleri nedeniyle, 7269 sayılı Kanuna göre, 131 aile hak sahibi kabul edilmiş ve gerekli borçlanmalarını da yapmışlardır. Söz konusu yer, 1996 yılı etüt proje programında yer almaktadır. Etüt proje çalışmalarının tamamı bitirilmiştir; bütçe yetersizliği nedeniyle, yatırım programına alınamamıştır. Bütçe imkânları elverdiğinde, yatırım programına alınarak konutların yapımına başlanacaktır.

Arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Sayın Ünlü, bir ek açıklamanız olacak mı?

FİKRET ÜNLÜ (Karaman) - Sayın Bakana, verdikleri bilgi için çok teşekkür ediyorum; ama, sanıyorum bir bilgi eksikliği var. Konu, yatırım programında. Hatta bir kez ihalesi de yapıldı, daha sonra, ödenek yetersizliğinden, müteahhit bıraktı. Bu açıdan, o bilgi eksikliğini tamamlatırsanız memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bu ek açıklamayla ilgili bir bilgi verecek misiniz?

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.

69. - Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, bulgur ihracatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/342)

BAŞKAN - 69 uncu sırada, Karaman Milletvekili Fikret Ünlü'nün, bulgur ihracatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Fikret Ünlü

Karaman

Konu: Bulgur ihracatı hakkında.

Soru 1- Türkiye'de "sanayi ürünü" sayılması nedeniyle, sanayicinin yüzde 8 KDV ödediği bulgur, dış ülkelere ihraç edilirken "tarım ürünü" sayılmaktadır. Ağır gümrük yatırımları nedeniyle, Türk bulguru dış pazarlara çok pahalıya satılmaktadır. Kuşkusuz, bu işlem, gümrük birliğinin uygulamalarından kaynaklanıyor. Ancak, böyle bir çelişkinin kaldırılması da bir zorunluluktur. Sanayicinin büyük zarara uğradığı bu yanlış uygulamanın düzeltilerek durumun iyileştirilmesi için bir girişiminiz olacak mıdır? Konuyla ilgili olarak çalışmalara ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz?

Soru 2- Şayet, Türkiye'de tüketilirken "sanayi ürünü" ihraç edilirken ise "tarım ürünü" sayılan bulgurun, sanayi ürünü saydırılamaması halinde, Türkiye'de de tarım ürünü saydırmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karaman Milletvekili Sayın Fikret Ünlü'nün, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği soruların cevabını arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6 Mart 1995 tarihli Türkiye Avrupa Birliği Gümrük Birliğinin tanınmasına ilişkin 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararıyla, 1 Ocak 1996 tarihinde, Avrupa Birliğiyle Gümrük Birliği tesis edilmiştir. Buna göre "Malların Serbest Dolaşımı ve Ticaret Politikası" başlıklı bölümün 2 nci ve 3 üncü maddeleri, anlaşma kapsamını belirlemekte ve "malların serbest dolaşımı ve ticaret politikasıyla ilgili hükümler, tarım ürünü dışında kalan, Türkiye'de ya da Toplulukta üretilen ya da üçüncü ülke kaynaklı olup serbest dolaşıma konulan ürünlere uygulanır" denilmektedir.

Diğer taraftan, 17 nci ve 21 inci maddeler, işlenmiş tarım ürünleri ithalatında uygulanacak sisteme ilişkin mevzuatı" düzenlemekte "Topluluk mevzuatına uygun olarak işlenmiş tarım ürünlerindeki sanayi ve tarım payları tespit edilmiş ve toplam korumanın sanayi payına tekabbül eden kısmının Topluluğa karşı sıfırlanması öngörülmüştür" demektedir.

Avrupa Topluluğunun temelini oluşturan Roma Antlaşmasının 2 sayılı ekinde tarım ürünleri sıralanmaktadır. Bulgur, Avrupa Birliğinde kullanılan standart nomenklatürde 1103 kod numarasıyla tarım ürünleri içerisinde yer almaktadır. Bu durumda, bulgurun, Avrupa Birliği ülkelerine ihracında, gümrük birliğiyle sağlanan vergi muafiyetinin talep edilmesi mümkün görülmemektedir.

Diğer taraftan, gümrük birliğinin tamamlanmasına ilişkin 1/95 sayılı Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi Kararının ikinci kısım 24 üncü maddesinde "Topluluk ve Türkiye, tarım ürünleri ticaretinde birbirlerine tanıdıkları tercihli rejimleri aşamalı olarak ve karşılıklı avantajlar yaratacak biçimde geliştireceklerdir. Ortaklık Konseyi, bu tercihli düzenlemelerde yapılan iyileştirmeleri düzenli olarak inceleyecektir" denilmektedir. Buna göre, Türkiye, tarım ürünleriyle ilgili olarak tercihli rejimlerin geliştirilmesini talep edebilir ve de bulgur için farklı bir uygulama isteyebilir.

Diğer taraftan, ülkemizde, bulgura uygulanmakta olan yüzde 8'lik KDV oranının tespiti Maliye Bakanlığınca yapılmaktadır; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bu konuda herhangi bir düzenleme yapabilme yetkisi bulunmamaktadır.

Bulgurun, ülkemizde sanayi ürünü, ihracatta ise tarım ürünü olarak değerlendirilmesi, tamamıyla, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından belirlenmektedir. Bununla ilgili Avrupa Birliğiyle imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması uyarınca, bulgurda sanayi payı çıkarılıp, geriye kalan pay ise, tarım payı olarak nitelendirilmekte ve bu oran üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracatta Gümrük Vergisi uygulanmaktadır.

Bilgilerinize, saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ünlü?..

FİKRET ÜNLÜ (Karaman) - Öyle anlaşılıyor ki, sorun devam edecek; yani, Türkiye'de üretilen bulgur, dışarıya ihraç edilirken tarım ürünü, içeride satılırken sanayi ürünü olarak kabul edilecek. Sorun çözülmüyor; ama, verdikleri bilgi için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Pek anlayamadım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ünlü, ek açıklamasında "Sayın Bakana, açıklaması için teşekkür ediyorum; ama, sorunun bu şekilde devam edeceği anlaşılıyor; bulgurun, ihracatında tarım, içerideki satışında ise, sanayi ürünü olarak kabul edilmesinin yarattığı sorunları, bir süre daha yaşayacağız" diyor.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Evet...

BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

70. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Sivil Havacılık Yasasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un cevabı (6/343)

BAŞKAN - 70 inci sırada, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin Sivil Havacılık Yasasına İlişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Hilmi Develi

Denizli

Konu: Sivil Havacılık Yasası hakkında.

Soru 1- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 16.5.1995 tarihli yazısı ile Türk Kuşunun "Dromader-18" tipi uçakların uçuşunun yasaklanmasına karşın, hâlâ bu tip uçakların uçmasına kim izin veriyor?

Soru 2- Yasaklamaya karşın, gerçekleştirilen uçuşlardan 18 inde kaza olduğu ve 5 kişinin yaşamını yitirdiği hakkında bilginiz var mıdır?

Soru 3- 1988 yılında yayımlanan 2920 sayılı Sivil Havacılık Yasasının 14 üncü maddesi gereği, kaza ve kırım (can kaybı) raporlarının yayımlanması esasına uygun olarak bugüne dek yapılan kazalar ve kırımlar Resmî Gazetede rapor halinde yayımlandı mı? Yayımlanmadı ise, nedenini açıklayabilir misiniz?

Soru 4- Uçuşların yasaklanmasından sonra olan ve bundan sonra da olası kazaların sorumlusu kimdir? Bu yaşamsal konu ile ilgili olarak Bakanlığınızca ne zaman önlemler alınacaktır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü denetim elemanlarının yapmış olduğu incelemede, "Dromader-18" tipi uçaklarda tespit edilen eksiklikler nedeniyle, belirlenen eksiklikler giderilinceye kadar, uçuşları geçici olarak durdurulmuştur. Daha sonra, belirlenen eksikliklerin giderilmesi nedeniyle, uçuşları kesilmiş olan M-18 uçaklarının uçuşlarına tekrar izin verilmiştir.

Meydana gelen kazaların hiçbirinin, uçuşlara ara verilmesini gerektiren eksikliklerden dolayı olmadığı, yapılan incelemeler sonucunda belirlenmiştir. Kaza ve kırım raporları, tamamlanmalarını müteakip, Cumhuriyet Başsavcılığı da dahil olmak üzere, kazayla ilgili tüm taraflara gönderilmektedir. Ayrıca, Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonuna da bilgi verilmektedir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, havacılık işletmelerinin genel kabul görmüş emniyet usullerine göre işletmecilik yapmalarının takip ve gözetimini aralıksız sürdürmektedir.

Arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Develi, soru sahibi olarak?..

HİLMİ DEVELİ (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular için Genel Kurul kararıyla ayırdığımız 1 saatlik süremiz dolmuştur.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?..

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) - Burada.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Yok, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyon, yok.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, kendisi "buradayım" diyor, grup başkanvekili "yok" diyor!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Kendisi yok; bilgi veriyor...

BAŞKAN - Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209) (1)

BAŞKAN - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde, tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan Partisi Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, 6 ncı madde üzerinde söz alan diğer milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Doğru Yol ve Refah Partisi Grupları adına söz talebi yok.

Şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk.

Sayın Emin Kul, buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Anavatan Partisi milletvekili olarak söz almış bulunuyorum. Görüşlerimi arz etmeden evvel sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 6 ncı maddesi de, tasarıda yer verilen para toplamaya yönelik mantığın sergilenmesinden ibaret bir madde halindedir. Maddenin 1 nci fıkrasında, borçlanma yapanların, sadece bir ödenti belgesini Sosyal Sigortalar Kurumuna göndermeleri yeterli görülmüştür. Maddenin ikinci fıkrasındaki "borçlanılan sürelerin" deyimi, üçüncü fıkra ile çelişmektedir. Zira, borçlanma ve borçlanılan bir süre söz konusu olmayıp, daha önceki fiilî hizmet süresi -borçlanacağın- ne olursa olsun, 5 000 gün karşılığı 12 500 dolar ödenmesi, borçlanmada esastır. Dolayısıyla, tasarının lafzından da bu anlaşılmaktadır.

Borçlanılan sürelerin, üç yıl geçmeden hizmet süresi olarak değerlendirilmeyeceği hükmü ise tam bir garabettir. Hizmet süresi ile kasanın ödeme yükümlülüğü yekdiğerine karıştırılmıştır. Bu husus, 2829 sayılı hizmetlerin birleştirilmesiyle ilgili Kanuna da aykırı bir husustur. Kaldı ki, yaşayanlar ile üç yıllık bekleme süresinde ölebilecek olanlar da aynı hükme tabi halde tutulmuşlardır ve bunun büyük sakıncaları vardır. Ayrıca "hizmet süreleri" kavramı, emeklilik dışındaki bazı işlemlerde -eş durumundan nakil, pasaport, vize gibi birtakım işlemlerde- gerekli olmaktadır. Borçlanan kimsenin, borçlandığı sürelerin, bu tür işlemler için de üç yıl süreyle geçersiz sayılmasını doğuracak böyle bir düzenleme hiçbir mantığa dayanmamaktadır ve sakıncalıdır.

(1) 209 S. Sayılı Basmayazı 6.2.1997 tarihli 56 ncı Birleşim Tutanağına eklidir.

Üçüncü fıkrada ise, aylık bağlanması için şart koşulan 5 000 günün tamamlanmasında, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmetlerin dikkate alınmayacağı hükme bağlanmaktadır; yani, sosyal güvenlik kurumlarına tabi, geçmiş hizmetleri ne olursa olsun, 7 nci maddede tekraren belirtildiği gibi, borçlanacak herkesin, en az 5 000 gün karşılığı borçlanarak, 12 500 dolar ödemesi şart koşulmaktadır. Bu şart yerine getirildikten sonra, varsa sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmetlerin, borçlanılan hizmetle birleştirilebileceği öngörülmektedir. Burada, gerçek bir birleştirme işleminden, elbette ki, böylece bahsetmek mümkün olmamaktadır.

Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmetleri olanların bu hizmetleri gözardı edilerek, 5 000 gün=12 500 dolar karşılığı borçlanmalarını zorunlu kılmak, hizmetten yararlananlar ve yararlanacaklar arasında nimet-külfet dengesi bakımından da eşitsizlik yaratmaktadır. Bir örneklemeyle bu hususu açıklamak gerekirse: Sosyal güvenlik kuruluşlarına daha önce 4 000 gün prim ödemiş kimse, hayatının hiçbir safhasında, sosyal güvenlik kuruluşlarından hiçbirisine bir gün dahi prim ödememiş bir kimseyle aynı değerde tutulmakta, sistemden yararlanabilmek için, her ikisinin de 5 000 gün karşılığı 12 500 dolar ödemesi öngörülmektedir.

Oysaki, sosyal güvenlik ilkelerinden birisi de, değişik sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmetlerin birleştirilerek değerlendirilmesidir. Dolayısıyla, bu düzenlemeden de görülmektedir ki, bir birleştirilme işlemi söz konusu değildir. Kaldı ki, bu kanun tasarısıyla kurulan kasa, bir borçlanma işlemi ve gerekçesine dayalıdır. Sosyal güvenlik kuruluşlarına, daha önce 4 000 gün prim ödemiş bir kimsenin 1 000 günün karşılığı primi ödeyerek borçlanması ve böylece emekli olarak aylığa hak kazanabilmesi gerekirken, amacı para toplamak olan tasarı, borçlanma yaftası altında, borçlanma ilkelerini berhava ederek, dinamitleyerek, komisyondan bir günde geçirilip, bu tutarsızlıklar içinde Yüce Meclise getirilmiştir. Kaldı ki, sosyal güvenlik kuruluşlarında norm ve standart birliğine gidilmesinin, sözde çalışmalarının yürütüldüğü ve giderek bu kuruluşların tek çatı altında toplanmasının Yedinci Beş Yıllık Plan içinde hedeflendiğinin söylendiği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, lütfen, sözlerinizi toparlayın.

EMİN KUL (Devamla) - ...Uluslararası Çalışma Teşkilatına (ILO) 1 milyon dolar karşılığı yaptırılan "sosyal güvenlikte yeni bir yapılanma arayışı" çalışmalarının, bu tasarıda imzaları olan bakanlar tarafından açıklandığı bir dönemde, böylesine bir düzenlemenin Meclise getirilmesinin mantığını da izah etmek mümkün değildir.

Kaynak bulma şaşkınlığının, sosyal güvenlik kavramını ve esaslarını tahrip ederek, sosyal güvenlik diye yutturulmasına müsaade edilmemelidir; dolayısıyla, bu madde reddedilmelidir.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Sayın Mehmet Aykaç, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Aykaç, süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; üzerinde görüştüğümüz 209 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle, primi ödenmiş sürelerin değerlendirilmesi düzenlenmiştir. Yasanın 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci maddelerine göre borçlanma yapanlar, ilk taksitlerini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tespit edeceği tarihte, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına yatıracaklar ve taksit dekontunu yazılı taleplerine ekleyerek, Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirecekler, o günden itibaren de emeklilik borçlanma takvimi başlamış olacaktır. Dilekçe verme şekil şartı bulunduğundan, dekontun dilekçeye eklenmesi, müracaatın zamanında yapıldığını göstermektedir ve postadaki gecikmeler böylece itibara alınmayacak, dekontun üzerindeki tarihe itibar edilecektir. Böylelikle, vatandaşın lehinde bir uygulama yapılmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, üzerinde görüştüğümüz tasarının 6 ncı maddesi, aylık bağlanacak kişinin üç taksitten oluşan borçlanma sürecini tamamladıktan sonra üç yıl beklemesini öngörmekte ve bu üç yılın sonunda, sosyal güvenlik açısından 5 000 gün hizmeti var kabul edilerek emekliliğe hak kazanmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıya göre, borçlanma yapanların hizmet süreleri diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmetleriyle birleştirilemeyecek; fakat, adı geçen sosyal güvenlik kuruluşları 2829 sayılı Kanuna göre birleştirme işlemini yapabileceklerdir. Bunu gözardı etmemek gerekir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanunu yürütmek için ayrıca bir teşkilat kurulmamıştır. İlgisi olmadığı halde bu kanunu yürütme işlemlerini Sosyal Sigortalar Kurumu yapacaktır. Dolayısıyla, yeni bir kurum kurma israfından da böylelikle vazgeçilmiş olacaktır.

Bu kanun yararlıdır, hayırlıdır.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykaç.

6 ncı madde üzerinde görüşmeler tamalanmıştır.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Özür dilerim... Önergeler var...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, zaten naylon önergeler, çekerler birazdan.

BAŞKAN - Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddenin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik Önerisi:

3, 4 ve 5 inci maddelerinin esaslarına göre borçlanma yapanlar yazılı taleplerini, primlerinin tamamının ödenmesi ve bu ödemeye ait belge ile Sosyal Sigortalar Kurumuna yazılı olarak başvurur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Murtaza Özkanlı Cemalettin Lafçı Mustafa Köylü

Aksaray Amasya Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik Önerisi:

Bu kanun hükümlerine göre borçlanma yapanlar yazılı taleplerini Sosyal Sigortalar Kurumuna verirler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç

Isparta Kayseri

Değişiklik Önerisi :

3, 4 ve 5 inci maddelerinin esaslarına göre borçlanma yapanların taleplerine ait usuller tüzük ile nitelenir.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Önergelerini geri çekiyorlar efendim.

BAŞKAN - Okunduktan sonra efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Söylemiştim Sayın Başkan, naylon bunlar...

BAŞKAN - Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik Önerisi:

3, 4 ve 5 inci maddelerin esaslarına göre borçlanma esasları ile Sosyal Sigortalar Kurumu birimlerine ait usuller yönetmelikle belirlenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik önerisi:

Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten itibaren üç yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilir; ancak, borçlarının tamamını ödememiş olanların primleri ödenmiş kısım süreleri, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik önerisi:

Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten ancak dört yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik önerisi:

Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihi takip eden yılbaşından itibaren primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç

Isparta Kayseri

Değişiklik önerisi:

Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten ancak beş yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç

Kırşehir Kayseri

Değişiklik önerisi:

Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç

Isparta Kayseri

Değişiklik önerisi:

Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz. Ancak ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler 7 nci madde şartına bağlı olarak borçlanma yapan sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre Kasaca birleştirilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç

Isparta Kayseri

Değişiklik önerisi:

Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç

Isparta Kayseri

Değişiklik önerisi:

Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz. Ancak ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler borçlanma yapanın sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca birleştirilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç

Isparta Kayseri

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) - Önergelerimizi geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergelerinizi geri çekiyorsunuz...

Sayın milletvekilleri, maddeyi...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım efendim.

...okunan haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur; saat 17.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.35

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. -KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.-Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)

BAŞKAN - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Tasarının 6 ncı maddesinin oylanması sırasında karar yetersayının aranması istenilmişti; ama, bulunamamıştı.

Şimdi, karar yetersayısını tekrar arayacağım.

6 ncı maddeyi okunan şekliyle kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Aylık Tahsisi ve Aylığın Başlangıç Tarihi

MADDE 7. - Bu Kanuna göre aylık bağlanabilmesi için;

a) En az 5000 gün karşılığı borçlanarak primi ödenmiş olması,

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması,

c) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki üç tam yıl bekleme süresinin tamamlanmış olması,

d) Sosyal Sigortalar Kurumuna yazılı istekte bulunulması,

Şartlarına bağlı olarak aylık hesabı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak ölüm aylığı bağlanmasında (b) bendi hükmü aranmaz ve haksahiplerine 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uygulanır.

Bu madde uyarınca 506 sayılı Kanun hükümlerine göre bağlanacak aylığın hesaplanmasına esas göstergenin tespitinde, prim borcunun tamamen ödendiği tarihteki gösterge tespit tabloları uygulanır.

Birinci fıkra hükmüne göre aylık bağlananlar ile bunların 506 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinde belirtilen aile bireylerine aylık bağlama tarihinden itibaren ve Türkiye'de bulundukları sürece aynı Kanunun ilgili maddelerine göre sağlık yardımı yapılır. Bu suretle yapılan sağlık yardımlarının giderleri Kasa tarafından karşılanır.

Birinci fıkra hükmüne göre aylık tahsisi yapılamayan sigortalıya veya haksahiplerine 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu esaslarında toptan ödeme yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde grupları adına, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Emin Kul, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Moğultay; şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk ve Sayın Memduh Büyükkılıç söz istemiş bulunuyorlar.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Emin Kul; buyurun efendim.

EMİN KUL (İstanbul) - Sayın Başkan, Grubum ve şahsım adına yapacağım konuşmayı birleştirebilir miyim?

BAŞKAN - Efendim, son grup olsaydınız belki birleştirebilirdik; ama, ilk grup olduğunuz için o şansınız yok, ayrıca konuşacaksınız.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, arzu ederseniz, önce, bizim Grup konuşsun.

BAŞKAN - CHP Grubu adına, Sayın Mehmet Moğultay; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET MOĞULTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 209 sıra sayılı tasarının adı, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısıdır. Maalesef, bu yasa tasarısı, çalışma hayatının sosyal tarafları tarafından "Sosyal Sigortalar Kurumunun cenaze marşı yasası" olarak adlandırılmaktadır.

Anayasamızın 2 nci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Anayasanın 60 ıncı maddesi de "herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" hükmünü amirdir. Bu maddeye göre, sosyal güvenlik, vatandaşımız için bir hak, devlet için bir görevdir. Yine, Anayasamızın 62 nci maddesi de, devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk yurttaşlarının, vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için gereken tedbirleri alır hükmünü ihtiva etmektedir.

Bu kanun tasarısı -tümü üzerinde konuşan arkadaşlarımın da belirttiği gibi- geçmişin borçlanması yanında, gelecek günlerin satın alınmasını öngörmektedir. Bugüne kadar çıkarılmış olan tüm borçlanma yasaları, geçmiş günlerin borçlanması amacıyla çıkarılmıştır. İlk kez bu tasarıyla, geleceği satın almak gündeme getirilmiştir. Tasarının 3 üncü maddesini aynen okuyorum: "Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında bulunmuş olanlar..." Yüce Heyetin takdirine sunuyorum; burada, yurttaşlık koşulu aranmamaktadır...

Daha önce, borçlanmaya ilişkin çıkarılan 3201 sayılı Yasada, 2147 sayılı Yasada, açıkça, yurttaşlık koşulu vardır, Türk vatandaşlığı koşulu aranmaktadır. Bu tasarıda, borçlanmak için yurttaşlık koşulu aranmadığından, Türkiye'de geçici olarak bulunan yabancılar da borçlanarak emekli olabilecekler ve ülkelerine döndüklerinde de, Türkiye'den emekli aylığı alabileceklerdir.

Bu tasarının, yurt dışında bulunan yurttaşlarımızın istekleri doğrultusunda hazırlandığı, kanun tasarısının genel gerekçesinde yazılıdır. Bu gerekçe de doğru değildir. Kaldı ki, bırakınız yurt dışında bulunan yurttaşlarımızın isteklerinin olmasını, bu yasa tasarısına karşı olumsuz tepkileri de bulunmaktadır.

Bu yasa tasarısıyla, amaç, ne yurt dışında bulunan yurttaşlarımızın isteklerini yerine getirmektir -esasen, burada, sosyal tarafların muvafakati de yoktur- ne sosyal güvenlik sistemimizin içerisinde bulunduğu finansman sorununu çözmektir ne de sosyal güvenlik hakkını yaygınlaştırmaktır; burada, açıkça, asıl amaç, devletin emeklilik hakkını satarak borçlanmasıdır ve yeni bir kaynak bulmasıdır.

Osmanlı döneminde, fetih ve sefer ideolojisi hâkimdi; Osmanlı döneminde, sarayda kadın, hazinede para yoksa, sefere çıkılırdı. Şimdi, Taksim'e cami için fetih sözcükleri kullanılıyor, Hazineye para için de sefere çıkıyorsunuz ve kaynak yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu tasarı üzerinde, sosyal tarafların hiçbir görüşü söz konusu bulunmamaktadır.

Esasen, yurt dışında bulunanların sosyal güvenlikleri hakkında 1978 ve 1981 yıllarında çıkarılan iki borçlanma yasası varken, yeniden, bu yasanın çıkarılması doğru değildir. Esasen, yürürlükteki yasalarda yurttaşlık koşulu aranmaktadır; yurt dışında çalışanların yurda kesin dönüşlerinde, iki yıl içerisinde başvurmaları halinde, borçlanma hakları bulunmaktadır.

Şimdi, bakınız, biz, bu yasa tasarısıyla, yurt içindekileri bitirdik; yani, vatandaşların sorunlarını -sözde- çözmüşüz, yurt dışında bulunanların ve vatandaş olmayanların sorunlarını çözme peşindeyiz!.. Ülkede yerleşik yurttaşlarımızın yüzde 26'sının sosyal güvenlik hakkı bulunmamaktadır. Bu tasarı, bu şekliyle bile, sağlıklı bir aktuaryel hesap yapılmadan hazırlanmıştır.

Şimdi, tasarıya göre, aylık bağlanması için öngörülen bekleme süresi üç yıldır. Şimdi, toplanan bu fonun, üç yıllık bekleme süresi sonunda, nemasıyla birlikte bağlanacak emekli aylıklarını karşılama süresini hep birlikte hesap edelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla beklenen fon miktarı 5 milyar dolardır. Bu 5 milyar doların yüzde 40'ı Hazineye gidecek. 8 inci madde üzerinde konuşurken söyleyeceğim: Anayasaya aykırıdır. 5 milyar doların 1 milyar dolarını çıktığımız zaman geriye 4 milyar dolar kalıyor.

İleride, tasarının 11 inci maddesine, paranın nemalandırılmasına geleceğiz. Kasa gelirleriyle taşınmaz mal alınmıyor; ancak, borçlanma senetleri alınabiliyor, borçlanma senetlerine yatırılabiliyor. Bugünkü koşullarda, borçlanma senetlerindeki faizlerin de düşük olduğunu düşünürsek -ben, şöyle bir aktuaryal hesap yaptım, dikkatinize sunuyorum- bu parayı dolar olarak korusak, yüzde 5'le bir yıllık da faize versek; 4 milyar dolar, bir yılın sonunda 4 milyar 200 milyon dolar eder. İkinci yılın sonunda, 4 milyar 200 milyon doların faizini yüzde 5'ten hesap edersek, 210 milyar faiz sağlıyor. Toplam iki yıl sonundaki paranın baliğ olduğu miktar 4 milyar 410 milyon dolar. Bu parayı da, yani, 4 milyar 410 milyon doları da, bileşik faizle, yüzde 5'ten faize verdiğimizi düşünelim, 220 milyon dolar da faiz getirir. Üç yılın sonunda, nakit paramız, 4 milyar 630 milyon dolar eder.

Bu üç yılın sonunda maaş bağlanacak. Maaşın neye göre bağlanacağı burada açıkça yazılı; Sosyal Sigortalar Kurumunun esas gösterge tespiti esas alınacak. Bunun hesabını da, o günün koşullarında ortalama olarak 300 dolar maaş verileceğini düşünerek yapıyorum. 400 bin kişiye bir ayda ödenecek maaş 120 milyon dolar eder. 120 milyon doları 12' ile çarptığımız zaman, bir yılda 1 milyar 440 milyon dolar eder.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sağlık yardımı da var Sayın Bakan.

MEHMET MOĞULTAY (Devamla) - Ona da geleceğim.

Üç yılın sonunda bu paranın baliğ olduğu miktar, yani, ödeyeceğiniz maaş miktarı 4 milyar 320 milyon eder. Demek ki, siz, aldığınız parayı değerlendirdiniz; üç yıl maaş ödediniz, faize verdiniz, nemalandırdınız, 4 milyar 630 milyon dolar elde ettiniz. Üç yılda ödeyeceğiniz maaş, 4 milyar 320 milyon. Bir dört ay da ben ekliyorum, üç yıl dört ay sonra Türkiye'nin hali, bugünkü Arnavutluk'tan daha kötü bir noktaya gelecektir.

Biraz önce arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, sağlık yardımı masrafları var. Yine, tasarımızın 7 nci maddesine göre "sağlık yardımı yapılıyor" diyoruz. Sağlık hizmetlerinin ne kadar pahalı olduğunu biliyoruz. Çalışma Bakanlığı yaptığım dönemde, Sosyal Sigortalar Kurumun en büyük ödemeleri, ilaç harcamalarıydı.

Esasen, yurt dışında çalışan yurttaşlarımızın, Türkiye'de oturan eş ve çocuklarının sağlık yardımı masrafları, bu ülkelerde yapılan sosyal güvenlik sözleşmeleri uyarınca, çalıştıkları ülkeler tarafından karşılanıyor. Bu vatandaşlarımız, bu tasarıya göre, borçlanarak Türkiye'den aylık almaya başladıklarında, söz konusu sağlık yardımı masraflarının da Türkiye tarafından karşılanması gerekmektedir. Bu durum da dikkate alındığında, bu süre daha da kısalmış olacaktır. Benden sonra tufan!.. O zaman, ne yapacağız; ya Sigortanın kaynaklarına gideceksiniz ya da devletin kaynaklarına gideceksiniz. Böylece, ülkemizde, ikinci bir süper emeklilik yasası ya da bir bankerlik faciası yaşanmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esasen, bugün, ülke ekonomisi bol bol deliklerle doludur. Bu yasa tasarısıyla, ülke ekonomisinde altıncı bir kara delik daha açılmış olacaktır. O zaman da, bu hakkını aramaya çalışanlar, sokaklara dökülenler diyeceklerdir ki "ey Çelik, Çelik, Çelik; ekonomide açtın yeni bir delik!.." Şimdi, çok müsait... (CHP sıralarından alkışlar) Dönecekler, diyecekler ki Erbakan'a "ey Erbakan, Erbakan; atadın Necati Çelik'i Bakan!"

Şimdi, süper emeklilikle ilgili olarak, ülkede, 62 bin kişinin yaşadığı faciayı ben biliyorum; bize geldiği zaman, onun faturasını biz ödedik.

Şimdi, benim merak ettiğim bir şey var; bu Hükümetin büyük ortağı, Doğru Yol Partisinin Sayın Genel Başkanı ekonomist. Ben, Çalışma Bakanı olduğum zaman, 62 bin süper emekli, her gün, Bakanlığa dayanıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen toparlayın.

MEHMET MOĞULTAY (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ben, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Çiller'e diyordum ki "Sayın Bakan, bu sorunu çözelim." Sayın Bakan diyordu ki "kaynak yok, para yok nereden verelim." Ankara'da bir toplantı yaptılar; 20 bin kişi toplandı Ankara'ya ve Ankara'yı perişan hale getireceklerdi. Kendileriyle görüştük, uzlaştık "devlet, sizin hakkınızı elinizden almış, bu hakkı size iade edeceğiz" dedik. Bir yasa çıkardık, Sosyal Sigortalara bugün büyük yük haline geldi.

Şimdi, düşünüyorum, 5 milyar para topladınız -8 inci maddede söyleyeceğiz- 1 milyarını Hazineye verdiniz; 4 milyar dolar... Üç yıl beklediniz -Hazineden arazi alamıyorsunuz- değerlendirdiniz, nemalandırdınız 4 milyar 630 milyon ediyor. Maaş ödeyeceksiniz, üç yıl sonra bitecek!.. Hükümete kim gelecek?! Siz gelirseniz size yazık, Doğru Yol Partisi gelirse ona yazık; hiçbiriniz gelemeyeceğine göre, biz geleceğiz, bize de çok yazık, çok!..

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Moğultay.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mehmet Yaşar Ünal; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Ünal, söz süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sizleri, saygıyla selamlarım.

Kanun tasarısının 7 nci maddesi, bu yasayla sosyal güvence kapsamına alınacakların bağlı olacakları koşulları şöyle saymaktadır:

"a) En az 5 000 gün karşılığı borçlanarak primin ödenmiş olması,

b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması,

c) 6 ncı maddedenin ikinci fıkrasındaki üç tam yıl bekleme süresinin tamamlanmış olması,"

Bu koşullar yerine getirildikten sonra da Sosyal Sigortalar Kurumuna, ilgilinin, kendisine aylık bağlanması için yazılı başvuruda bulunması istenmektedir. Aylık hesabının da 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre belirleneceği benimsenmiştir. Buna, prim ödemenin tamamlandığı tarihteki gösterge tabloları uygulanacaktır.

Böyle olunca, 15 Temmuz 1997'de son taksitin ödenmiş olması bir koşul olduğuna göre, üç yıl sonra yapılacak aylık hesabı da Temmuz 1997'deki gösterge tablosuna göre yapılacak ve maaş bağlanacaktır. Bu düşünce, Sosyal Sigortalar Kurumuna mı aittir, pek bilinmiyor; fakat, herhalde, üç yıl sonra, Sosyal Sigortalar Kurumu bu ek görevin altından kalkabilecek mi diye sormak lazım.

Bu konuda hazırlanmış bir teknik rapor veya fizibilite çalışması yoktur. Anlaşılan, Hükümet, üç yıl sonra, bu işin verimli ve uygulanabilir olabilmesi konusunda fazla kafa yormak istemiyor; bir an önce, yasayı çıkarıp buradan beklediği kaynağa; yani, dolarlara kavuşma isteği kendisini gösteriyor. Oysa, bütçe açığının kapanması ve yeni kaynaklar yaratılması, böyle, borçlanma yasalarıyla falan sağlıklı bir biçimde sağlanamaz. Burada, bu kanunun çıkması için harcadığımız emeği ve zamanı, ciddî bir vergi reformu yapmak, kayıtdışı ekonominin kayda alınarak vergilendirilmesi konusunda harcasak, ülke için daha iyi olmaz mı?

Ülkenin temel sorunlarını ele alma konusunda bu Hükümette hiçbir siyasal irade görünmüyor. Şubat ayı içinde uzmanlarca 123 trilyon lira açık verdiği bildirilen bütçenin 9 trilyon lira fazla verdiği şeklinde kamuoyuna bir bilgi sunulmuş olması da bir kara mizah örneğidir.

Madem, söylediğiniz gibi elinizde fazlalık trilyonlar var, öyleyse, önce, çiftçilere olan ürün borcunuzu ödeyin. Şekerpancarı üreticilerine, halen, 30-35 trilyonluk borç beklemekte, pancar üreticilerine "para yok, yerine şeker verelim" denilmektedir. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, pancar üreticileri, geçen cumartesi günü, Eskişehir'de, haklarını alabilmek için bir protesto yürüyüşü düzenlemişler ve köylüyü sokağa dökmeyi bu Hükümet başarmıştır.

Demek ki, Hükümet, bütçedeki açıkları bu borçlanma kanunuyla; yani, dolar karşılığı emeklilik satışıyla kapatmayı hayal etmektedir. Bunun aksini iddia ediyorsanız ve bütçede fazlalık var diyorsanız, o halde, memurlara yapılan adaletsiz adil düzen zamlarını -bazı memurlara yüzde 30, bazılarına da yüzde 70'in üzerinde artış getirilmişti- bu haksızlığı hemen düzeltin ve -tüm memurlara, zam oranının yüzde 70'in üzerinde olmasını sağlayın.

Ülkenin diğer sorunları üzerine; bunları çözmek için neden gidilmiyor? İLO'ya göre, ülkemizdeki işsizlik oranı yüzde 26,6'dır. Ayrıca, OECD ülkeleri içinde işsizlik sigortası olmayan tek ülke durumumuz da halen devam etmektedir.

Çalışanlara toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve sendika kurma hakkı getiren yasa tasarılarını hazırlamak, Refahyol Hükümetince Meclis gündemine getirmek, herhalde, öncelikle düşünülmelidir.

Emeklilerin ve Bağ-Kur sigortalılarının da kendilerini insanca yaşama düzeyine kavuşturacak yasal düzenlemeleri beklediğini hatırlatıyoruz.

Bu yasa tasarısıyla üç yıl sonra emekli olacaklara, hem emekli aylığı bağlanacak ve hem de sağlık hizmetleri verilecektir. Oysa, toplanacak primlerin karşılığında birikecek para, sigortalıların dört veya beş yıllık aylığını karşılasa bile, bu arada getirilmiş olan yükümlülükle, onların sağlık sigortası bakımından sağlık giderlerinin karşılanması da öngörülmektedir. Bu halde, bu yasa ile toplanacak olan paraların dört yıl bile yetmesi mümkün değildir. Peki, ondan sonrası ne olacaktır; yeni gelecek hükümetlerin boynuna borç olarak kalacak, SSK'nın daha fazla batmasına neden olacak ve fatura, gene, çalışanlara, fakir fukaraya çıkacaktır.

Oysa, Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı sağlık kuruluşları bugün bile istenen düzeyde hizmet verememektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının bütçe görüşmelerinde söyledikleri gibi, sigortalılar kuyruklarda çile çekmekte, bir ameliyat için altı ay, bir yıl sonrası için sıra verilmekte, emekli olanlara altı ay maaş bağlanamamaktadır. Sosyal Sigortaların durumu bu iken, getirilmekte olan yeni yüklerle nereye gideceğini düşünmek lazım.

Devamlı zarar ettirilmekte olan SSK'nın ne sebeple bu durumda olduğunun nedenlerine gelince; işçi sigorta primlerinin düzenli toplanamaması, prim gecikme cezalarına getirilen aflar, kaçak işçi çalıştırılması ve buna benzer nedenler yanında, diğer çok önemli bir etken de, bu Hükümetin karşımıza getirdiği şekilde çıkarılan ve ilerisi düşünülmeyen borçlanma ve emeklilik kanunlarıdır. Bu hatalardan birini de şu anda işlemeye kararlı görünüyor Refah Yol Hükümeti.

Bu borçlanma yasaları, hükümetlere kısa vadeli kaynak olarak düşünülmekte; fakat, ileride, Sosyal Sigortalar Kurumunun içine düşeceği sıkıntılar göz önüne alınmamaktadır.

Bu yasa tasarısı Mecliste görüşülürken, daha önce 3201 sayılı Yasaya göre emeklilik anlaşması yaparak, günde 1 dolardan ödemelerine devam eden sigortalıların da günlük prim ücreti 2,5 dolara yükseltilerek, bu kişilere haksızlık yapılmıştır. Oysa, hukuk devletinde müktesep hak diye bir olay vardır. Bu uygulama, bunlara daha önce verilmiş olan bu sözlerin Hükümet tarafından iptal edilmesi anlamına gelir ki, o da, hukuk anlayışına tamamen aykırı bir uygulamadır ve onlar, müktesep hakkı kullanamadıkları için, geri kalan süre içinde, günlük 2,5 dolar üzerinden prim ödemesi yapacaklardır. Oysa, bu vatandaşlarımız bizleri arıyor ve kendileri, daha önce anlaşmayı yapmış oldukları için, ödemelerine 1 dolar üzerinden devam etmek istiyorlar.

Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Bakanlığının 1997 bütçe görüşmelerinde, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kuruluşlarının tek bakanlık çatısı altında birleştirilerek, daha iyi koordinasyon ve hizmet sağlanacağını, bununla ilgili adımların atılacağını söylemişlerdi. Oysa, bu yasa tasarısı Meclisten geçerse, bunun tersi yapılmış ve dördüncü bir sosyal güvenlik kasası kurulmuş olacak; yani, bir araya getirilemeyen Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK gibi üç sosyal güvenlik kuruluşuna ilave dördüncü bir kurum ortaya çıkacak ve koordinasyon daha da zorlaşacaktır.

Bu kanun tasarısının 7 nci maddesinin (d) bendinde, kanunun birinci fıkra hükmüne göre aylık bağlananlar ile bunların 506 sayılı Kanununun 36 ncı maddesinde belirtilen aile bireylerine aylık bağlama tarihinden itibaren ve Türkiye'de bulundukları sürece, aynı Kanunun ilgili maddelerince sağlık yardımı yapılacağı ve bu yardımların giderlerinin Kasa tarafından karşılanacağı yazılmaktadır.

Burada anlaşılmayan bir durum var; gerçekten, bunlar, sağlık güvence kapsamına mı alınıyorlar, yoksa, sağlık güvencesi yönünden sadece bir yardım mı öngörülüyor bu da açık değildir. Bir kişinin sağlık yardımı alması ile sağlık sigorta kapsamında olması birbirinden çok farklı şeylerdir. Sağlık sigortası, tüm sağlık giderlerini kapsar; yani, hastane, ilaç ve doktor masraflarını karşılar; oysa, yardım, o kişinin, sağlıkla ilgili yapmış olduğu ve parasını ödeyip faturasını aldığı sağlık giderlerinin, belli bir oranda, sadece bir kısmının karşılanması demektir; ki, bu, asla tam bir sağlık sigortası değildir. Yani, bu, yükümlülere, doktora veya hastaneye gidin, masraflarınızı ödeyin, faturanızı alın, daha sonra da ilgili kurumlara başvurun, o kurumlar da, ilaç üzerinden ya da hastane üzerinden belli bir indirimi yaptıktan sonra sizlere ödemede bulunacak demektir; ki, ilaç, hastane ve diğer sağlık giderleri için bunun oranları da belli olmadığı için, uygulama, tam bir muamma olacaktır. Bu konuda da açıklık getiren ve en azından, sigortalıların sağlık giderlerinin tümünün karşılanacağını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen toparlayın.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Devamla) - ...bildiren açık hükümler getirilmelidir.

Demokratik Sol Parti olarak, Sosyal Sigortalar Kurumunun gelecekte içerisine düşeceği sıkıntılar ve vereceği hizmette olası kalite düşmesi göz önüne alınarak, bu tasarıya ret oyu vereceğimizi bildirir; hepinizi saygılarımla selamlarım. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına söz talebi var mı? Yok.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının söz talebi olmadığı için, birinci sıradaki şahsî söz talebinizle bu konuşmanızı birleştiriyorum; süreniz 15 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Anavatan Partisi Grubu adına ve şahsım adına, sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

İktidar Gruplarına mensup arkadaşlarımızın şahısları adına yaptıkları konuşmalarda, kanun tasarısı üzerinde yaptığımız konuşmaların ışık tutucu olmadığı konusunda bir işaret vardı. Ben, bu işarete sadık kalarak, değil ışık, sürekli, maddeler üzerine projektör tutarak aksaklıkları belli etmeye gayret ediyorum; fakat, bunu algılamak, gayet tabiî, dinleyenlerin veya tasarıyı inceleyen arkadaşlarımızın kavramasına bağlı. Bu nedenle, yine de, geneliyle ilgilenmeden, 7 nci maddenin düzenlenme şeklinin ayrıntıları üzerinde görüşlerimi arz etmeye çalışacağım.

Tasarının 7 nci maddesinin madde matlabı "Aylık Tahsisi ve Aylığın Başlangıç Tarihi"dir. Bu maddenin içerdiği başlıca şartlar, (a) bendine göre "en az 5 000 gün borçlanarak primi ödenmiş olması", (b) bendine göre "kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması", (c) bendine göre "üç yıllık bir bekleme süresini aylık almaksızın tamamlamış bulunması" olarak hükme bağlanmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, 7 nci maddenin (a) bendine göre, her hal ve şartta yapılacak borçlanmanın en az 5 000 gün karşılığı, yani 12 500 dolar olması, aylık bağlanması için kesin bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, 3 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan ve 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında da işaret edilen, herhangi bir sosyal güvenlik kurumu iştirakçisinin, daha önceki hizmetleri nedeniyle, bir sosyal güvenlik kuruluşuna 5 000 günden az olan prim ödeme gün sayısından arta kalan günler için, bir gün çarpı 2,5 dolar karşılığı borçlanma yaparak 5 000 gün şartını tamamlamak imkânını vermemekte ve 3 üncü maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları ile 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan ifadelerle, açıkça, bu çelişki ortaya çıkmakta ve bu çatışkanlık sergilenmektedir. Bu çatışkanlık ve çelişme, 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yer verilen hükümlerle de pekişerek somut bir biçimde ispatlanmaktadır. Zira, 6 ncı maddenin üçüncü fıkrası "sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet sürelerinin birleştirilmek suretiyle bu kanun hükümlerine göre aylık bağlanacağını" hüküm altına almış; ancak, 7 nci madde şartına bağlı olarak; yani, özellikle 7 nci maddenin (a) bendindeki en az 5 000 gün karşılığı borçlanma primi ödeyerek borçlanma yapanın, sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca birleştirilebileceğini hükme bağlayarak 7 nci maddenin (a) bendine yollama yapıp, bu çelişkiyi âdeta pekiştirmiş ve vurgulamıştır.

Bu gerçekler, bize, tasarının bir borçlanma yasası olmaktan ziyade, her hal ve şartta 12 500 dolar ödenerek, bundan bir sonuç alma yasası olduğunu göstermektedir. Aksi halde, 7 nci maddenin (a) bendinin, bu kanuna göre aylık bağlanabilmesi amacıyla başvuranlar için, en az 5 000 gün karşılığı borçlanarak primi ödemiş olması veya hizmet sürelerini 5 000 güne tamamlayacak gün sayısı karşılığı prim borçlanarak ödemesi şartını içeren şekilde düzenlenmesi gerekirdi.

Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundaki hizmet sürelerinin üzerine, 5 000 günlük 12 500 dolar karşılığı bir ilave borçlanma yapanlar, olsa olsa, ancak 5 000 günü aşan her 240 günlük prim için maaş oranlarının yüzde 1 artırılmasından faydalanabilirler. Bu konuda dahi, tasarıda yeterli bir açıklık söz konusu değildir.

Kaldı ki, daha önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda geçmiş hizmeti olan, 5 000 günlük ilave borçlanmayı yapıp, 12 500 doları ödeyen ve yaşı, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını geçen bir müracaatçı aylığa hak kazanamayacak, 7 nci maddenin (c) bendine göre, ancak borçlanmayı tamamladığı tarihten üç yıl sonra aylığa hak kazanabilecektir ve üç yıl içinde sağlık yardımı da, maalesef, alamayacaktır. Hatta, bu geçmiş hizmetleri 4 999 gün olsa da, bu durum değişmeyecektir.

Bütün bu hükümler, hem meri mevzuatla çatışan ve hem de sosyal güvenlikle ilgili borçlanma ve hizmet birleştirmesi kavramlarına tamamen aykırı, eşitsizlik taşıyan, uygulamada karmaşa da yaratacak düzenlemelerdir.

7 nci maddenin dördüncü fıkrası, bu tasarıya göre aylık bağlananların kendilerinin veya aile bireylerinin, 506 sayılı Kanundaki sağlık yardımlarından Türkiye'de bulundukları sürece yararlanabileceklerini öngörmektedir.

7 nci maddenin dördüncü fıkrasında yer verilen "aylık bağlanan" deyimi,

12 500 doları ödeyerek, 5 000 gün karşılığı borçlandıktan sonra ve üç yıl sonra aylık bağlanması halini kapsamaktadır.

Borçlananın kendisi ve yalnızca eş ve çocuklarını ele alarak, meri mevzuata göre, 506 sayılı Kanun açısından bakarsak, Sosyal Sigortalar Kurumuna bir gün olsun prim ödeyen ve çalışmakta olan bir kimse, hastalık sigortasından yararlanacağı gibi, eş ve çocuklarının hastalığının anlaşıldığı tarihten önceki bir yıl içerisinde en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş olması halinde, eş ve çocukları da hastalık sigortasından yararlanır.

Oysaki, tasarıya göre, 5 000 gün karşılığı prim ödeyenlerin ne kendisi ve ne de eş ve çocuklarının, hastalık yardımından, borcu tamamıyla ödedikten sonra dahi yararlanması söz konusu değildir. Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmasıyla, üç yıl bekledikten sonra, kendisi, eşi veya çocukları, hastalık yardımından ancak yararlanabilecektir.

Yurt dışında bulunan çalışanlar yönünden, bu borçlanma tasarısının, sağlık yardımlarını tartışmalı hale getirecek sonuçlar doğurması da kaçınılmazdır. Ülkemizin imzaladığı sosyal güvenlik anlaşmalarına göre, bir vatandaşımıza iki ülkeden aylık bağlanmışsa, sağlık yardımı, ikamet edilen ülke tarafından yapılır. Tek ülkeden aylık bağlanmışsa, sağlık yardımı, aylığı bağlayan ülke tarafından karşılanır.

Tasarının 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, bu tasarıya göre borçlanarak aylık bağlananların kendilerine ve aile bireylerine, ancak Türkiye'de bulundukları sürece sağlık yardımı yapılabilecektir. Bu tasarıya göre borçlanıp kendilerine aylık bağlananlar ile aile fertleri yurt dışında kalmaya devam ederlerse, yani orada çalışıyorlar ve herhangi bir şekilde ikamet ediyorlarsa, kendilerine ve aile fertlerine, bulundukları ülke, sağlık yardımını, uluslararası düzeyde imzaladığımız sözleşmelere göre, yapmayacaktır.

Bulundukları ülkedeki sağlık yardımlarının SSK tarafından karşılanması gibi, tasarının sınırlama amacına aykırı bir durum da doğacaktır. Bu halde, sağlık giderlerini borçlananlar ödeyecek veya Sosyal Sigortalar Kurumuna yeni bir külfet olarak yüklenebilecektir. Kurum, bu giderleri fatura da edemeyecektir; yani, sağlık yardımları bu yönüyle tartışmalı olarak kalacak ve bu tasarıya göre borçlananlar, sağlık yardımlarını bu koşullar içerisinde alamama tehlikesiyle karşı karşıya kalabilecekleri gibi, Sosyal Sigortalar Kurumuna da sağlık yardımı fatura edilemeyecektir.

Para toplayacağız diye düşünülerek yola çıkılan bir tasarıda, sosyal güvenlik kavramları böylesine birbirine karıştırılırsa, işte, böylesine olumsuz sonuçlar karşımıza çıkacaktır.

7 nci maddenin son fıkrasında da, bu tasarıya göre borçlanma işlemini yapmış olduğu halde aylık tahsisi yapılamayanlara toptan ödeme yapılacağı; yani, 12 500 dolarının iade edileceği kaydedilirken, 506 sayılı Yasaya atıf yapılmıştır. Yani, toptan ödemeyle ilgili şartlar, 506 sayılı Yasada neyse, ona göre ödeme yapılacağı bir atıf olarak, bir gönderme yapılarak belirtilmiştir.

506 sayılı Yasanın toptan ödemeyle ilgili 64 üncü maddesini incelediğimizde, toptan ödemeye hak kazanmak, kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmakla mümkündür ve 506 sayılı Yasanın kendi mantığı içerisinde, bu yaş sınırlaması, elbette ki, doğrudur ve geçerlidir; ancak, burada, borçlandığı halde, aylık bağlanma imkânı olmayanlar, maalesef, borçlandıkları 12 500 doları, aylık bağlanma imkânı olmadığının tespit edildiği anda geri alamayacak; ancak, 50 ve 55 yaşını geçtikten sonra geri alabilecektir. Şimdi, bunun adına, bir toptan ödeme demeye imkân yoktur. 506 sayılı Kanuna gönderme yapılarak düzenlenen böylesine bir toptan ödeme formülü, maalesef, çeşitli çatışkanlıkları, karışıklıkları ve haksızlıkları davet edecektir. Kaldı ki, dolar cinsinden topluca alınan bir paranın geri verilmesinde, bu paranın yatırıldığı gündeki kur üzerinden mi, yoksa geri ödeneceği gündeki kur üzerinden mi iade edileceği veya Türk Lirası olarak mı, yoksa dolar olarak mı geri verileceği de meçhuldür; çünkü, düzenleme içerisinde, böyle bir kayıt da yer almamıştır.

Sayın milletvekilleri, görülüyor ki, düzenleme, kesin ve açık bir telaşın ve karmaşanın doğurduğu tutarsızlıkların eseri olarak karşımızdadır ve bu tutarsızlıkları yansıtmaktadır.

Tasarının müzakereleri sırasında, İktidar Gruplarına mensup bazı arkadaşlarımız, kendilerine verilen bilgilerle, şöyle eleştirilerde bulunuyorlar: Bu tasarının, aslında, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisinin üç aylık koalisyon döneminde hazırlanan bir tasarının aynısı olduğu ifade ediliyor. Ben, kesinlikle ifade ediyorum ki, bu, doğru değildir; bu, yanlış bir bilgilendirmedir; çünkü, yurt dışında çalışanlarla ilgili, 3201 sayılı Kanun üzerinde, üç aylık koalisyon dönemi sırasında yapılan çalışma, tamamen, bu çalışmanın dışındadır, böylesine bir kasa kurulmasına ilişkin değildir; düzenleme, baştan aşağıya, bu tasarının hiçbir hükmüyle paralellik taşımamaktadır.

Yine, bu eleştiriler içerisinde "bu kanun tasarısının Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgisi yok; niçin Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine yıkılacakmış, Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgilendirilerek niçin eleştiri yapılıyor" deniliyor. Eğer, Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgisi yoksa, niçin, tasarıda, bu tasarının uygulamasıyla ilgili bütün iş ve işlemlerin Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılacağına dair hükümlere yer verilmiştir, niçin 506 sayılı Kanuna atıflar yapılmıştır, niçin sosyal sigortalarla ilgili birleştirme kanunlarına atıflar yapılmıştır?.. Sosyal Sigortalar Kurumuyla elbette ki ilgisi vardır. Gerek atıflar gerekse işlemler, bunu, apaçık göstermektedir.

Yine eleştiriler içerisinde deniliyor ki, bu kanun tasarısının işçilerle de işverenlerle de ilgisi yoktur; dolayısıyla, işçilerin veya işveren teşkilatlarının görüşünü almak ihtiyacı veya onların görüşünü birleştirmek ihtiyacında değiliz. Bu kanun tasarısının işçilerle ilgisi vardır, işverenlerle de ilgisi vardır; çünkü, işçiler ve işverenler, aslında, bu kanun tasarısının sonuçlarının üzerine yıkılacağı Sosyal Sigortalar Kurumunun esas ve gerçek sahipleridir.

Kaldı ki, işçilerle ilgili değilse, Çalışma Bakanlığı niçin bu tasarıyı getirmektedir veya niçin, bu kanunun yürütülmesiyle ilgili bütün görevler; hatta, bu kasanın yönetimiyle ilgili hususlar Çalışma Bakanlığına terk edilmiştir ve Çalışma Bakanlığına görev olarak verilmiştir?.. O zaman, Hazineyle ilgili Devlet Bakanlığı bu işi yürütürdü... İşçilerle, işverenlerle ilgisi olduğu gayet açık ve seçiktir; zaten, tasarının metnini incelediğinizde bu ilişkiyi de görmek mümkündür. Dolayısıyla, arkadaşlarımızın bu konudaki şikâyetleri, şekvaları, edindikleri yanlış bilginin eseridir.

Biz, yine, bütün gayretimizle, bu kanun tasarısının tespit edebildiğimiz aksaklıklarını Yüce Genel Kurula arz etmeye gayret ediyoruz; ama, görüyorum ki, sadece geçtiğimiz 6 ncı maddede 13 tane değişiklik önergesi İktidar Gruplarınca verilmiştir ve sonra da geri çekilmiştir. Eğer önerge verilmesinde tutarlı bir eylem ortaya konulmak isteniliyorsa, bu eleştirilerimizi dikkate alarak aksayan noktaların düzeltilmesi, İktidar Gruplarının görevi olarak kendilerine düşer; ama, yine tekrar ediyorum, bu kanun tasarısının düzeltilecek hiçbir hükmü yoktur, hiçbir maddesi yoktur; tümü zararlı ve bütün hükümleri çelişkilidir.

Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Şahsı adına, Sayın Kâzım Arslan...

KÂZIM ARSLAN (Yozgat) - Söz hakkımı, Sayın Memduh Büyükkılıç'a devrediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, Sayın Memduh Büyükkılıç'ın ismi var.

Buyurun Sayın Büyükkılıç.

Sayın Büyükkılıç, süreniz 5 dakikadır.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 209 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi hürmetle selamlarım.

Yurt dışında bulunan 3 milyon vatandaşımızı ilgilendiren, belki bir o kadar da yurt dışından dönmüş olan vatandaşımıza sosyal güvenlik hakkı tanıyan bir yasa tasarısını görüşmekteyiz.

Muhalefetimiz, iyi niyetle yaptığına inandığımız tenkitlerini, âdeta, geçmişte yapmış oldukları çalışmaları gözardı edercesine yapmaktadır. Örneğin, yurt dışında bulunan vatandaşlarımız için borçlanma karşılığı emeklilik hakkı, ilk defa, Sayın Ecevit'in Başbakan olduğu 1978 yılındaki CHP İktidarı döneminde, 2147 sayılı Kanunla tanınmıştır. Bu Kanun, tam yedi yıl yürürlükte kalmıştır. Yurt dışında bulunan vatandaşlarımız için ikinci borçlanma kanunu, 1985 yılında, ANAP İktidarı döneminde çıkarılmıştır; 3201 sayılı bu Kanun da halen yürürlüktedir.

"Efendim, Türkiye'de, Türk parası yok mu?!.." Doğru, Türk parası var; ancak, bu tenkit yapanlar, daha 1985 yılında, söz konusu kanunu, yine, dolar sistemiyle gündeme getirmiştir.

Şimdi, gerek -eski CHP diyeceğim- Sayın Ecevit'in başında bulunduğu CHP ve gerekse ANAP Hükümetleri dönemlerinde...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - CHP'nin eskisi yenisi yok, hepsi CHP! Ne demek eski CHP!

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) - Efendim, siz, artık nasıl anlarsanız...

... Yüce Meclise getirilen tasarıların konumu değerlendirilmeden, bu tasarıya akıl almaz şekilde karşı çıkmanın mantığını anlamakta gerçekten güçlük çekmekteyiz.

Efendim, denilmektedir ki, aktuaryel hesap yapılmamıştır... Tabiî, Komisyondaki görüşmeler sırasında -imkân olsa da gündeme getirilse- muhalefet partilerine mensup milletvekillerimiz dahi elhak kabul etmişlerdir ki, aktuaryel denge gerçekten kabul edilmiştir ve üç seneden önce maaş bağlanamayacağını da orada tespit etmişlerdir. Aktuaryel hesap yapılmamış da, günlük 2,5 dolar nasıl tespit edilmiştir acaba? Yine, aynı şekilde, 5 000 günden daha az borçlanamayacağı prensibi nasıl belirlenmiştir?.. 50-55 yaş sınırı niye şart olarak konulmuştur?.. Tüm bu kıstaslar, teknik çalışmalar ve ciddî hesaplamalar sonucu ortaya konulmuştur.

Ölen vatandaşlarımıza da, benzeri haklar, yine, aynı şekilde, bu yasayla verilmektedir. Benzeri uygulamalar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununda, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda da yer alarak, gerek askerlik borçlanmasında gerekse ölenlerin hak sahiplerine bu hak tanınmıştır.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 3201 sayılı Kanunda, yurt dışında ve yurt dışından kesin dönüş yaparak ölenlerin geride kalan hak sahiplerine borçlanma hakkı tanınmış. Aynı hak bu tasarıda da düzenlenmiştir. Şimdi, bazı arkadaşlarımız "bu yasayla ölüye emeklilik getiriliyor" demek suretiyle, âdeta, diğer yasalarla da dalga geçmektedir. Tabiî, kendileri yapınca doğru; ama, 54 Hükümetimiz yapınca yanlış kabul edilmektedir.

Burada, değerli Meclisin önemli görevlerinden biri olarak, Anayasada yer alan kanun yapma hakkını kullanmaktayız. Tasarıyı iyice okuduğumuzda, söz konusu eleştirilerin yerinin olmadığını hep birlikte görmekteyiz.

Tasarıyla ilgili olarak yapılan eleştiri konularından biri de, kaynak paketi olduğu konusudur. Bu eleştiriye cevap vermeden, 1978 yılını hatırlayalım... 70 sente muhtaç olunduğu dönemde, o tür yasalar, acaba, hangi amaçla çıkarılmıştı?.. O yasayı çıkaranlara buradan sormak istiyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarı, sosyal güvenlik bakımından bir borçlanma tasarısıdır; elbette ki, devlet güvencesindedir. Tasarı, SSK kurallarına göre, sosyal sigorta kurallarına göre hazırlanmış, uzun süreli aktuaryel hesaplara dayandırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Büyükkılıç, lütfen toparlayınız.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) - Toparlıyorum Değerli Başkanım.

Sonuç olarak, 1 dolarla 1985 yılından beri ayakta tutulan bir yasa varken, 2,5 dolarla, aktuaryel dengeleri, hesapları yapılmış olan bir yasa, inanıyorum ki -endişe edenlere sesleniiyorum -çok daha fazla ayakta kalacaktır. Yurt dışında bulunan ve yurt dışında bulunmuş oldukları...Bunu yalnız Almanya'da çalışan insanlarımız olarak düşünmek herhalde yanlış olsa gerektir; 28 ülkede Türk işçisi bulunmaktadır. Bu görüşlere uygun olarak, Anayasanın 62 nci maddesinde yer alan devlet görevinin yapıldığı kanaatindeyiz.

Bu tasarının yasalaşmasının vatandaşlarımız tarafından sabırsızlıkla beklendiğini biliyor; en kısa zamanda, inşallah, Yüce Meclisimizde kabul edileceğini umuyor; sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkılıç.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uluğbay.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan, hatibin konuşmaları sırasında, 1980 öncesinde Sayın Ecevit'in Başbakanlığında çıkarılan yasaya yapılan atıflar gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu nedenle, zabıtlara doğru geçmesi için, kürsüden veya buradan bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum...

BAŞKAN - Lütfen, çok kısa olarak, yerinizden...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Bir defa, 1980 öncesinde, yurtdışı emeklilik kanunu -Sayın Ecevit'in Başbakanlığında- bu Meclisten çıktığında yurt dışına giden işçilerimizin, o ülkelerde oluşmuş ve yerleşmiş bir emeklilik hakkı yoktu. Dolayısıyla, oraya geçici olarak gitmiş insanlarımızın yarınlarını güvence altına alacak bir mekanizma kurulmuştur; bu bir.

İkincisi, o tarihlerde çıkarılan sosyal güvenliğe ilişkin düzenlemelerde, devlet bütçesine gelir sağlama motifi yoktu; bugünkü düzenlemede, o şekilde toplanan paralardan yüzde 20'sinin devletin bütçesine gelir sağlanması motifi vardır. Dolayısıyla, felsefe farklılığı vardır.

Çarpıtılan gerçeklerin zabıtlara düzgün yansıması için bu açıklamayı yapma zorunluluğunu hissettim; teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uluğbay.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, sayın hatip, eski CHP yeni CHP gibi bir tanımlama yaptı; bu hatanın düzeltilmesi için söz aldım.

9 Eylül 1923'te kurulan CHP, daha sonra, 1980'deki kapatılma antidemokratik işlevini, siyasî partilerin açılması kararıyla, sona erdirmiş, tekrar hayata geçebilmiş, 9 Eylül 1923'ten beri Türkiye'nin kaderinde rol oynayan bir partidir; eskisi yenisi yoktur; Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet Halk Partisidir! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dinçer.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 12 önerge vardır...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Önergeleri geri çekiyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Naylondur, alırlar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranmasını istiyorsunuz.

Maddeyi okunan şekliyle kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, çok küçük bir farkla karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.28

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.33

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

V. -KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.-Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)

BAŞKAN - Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 7 nci maddesini oylayacağım; karar yetersayısı arayacağım.

Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası

MADDE 8. - Bu Kanunda öngörülen sosyal sigorta haklarının sağlanması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası (Kasa) kurulmuştur. Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılan günlere ait primlerin tahsili ve her türlü ödemeler T.C. Ziraat Bankasınca, nezdinde açılan Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası Hesabı adına yapılır.

T.C. Ziraat Bankası tahsil edilen prim tutarlarının % 20'sini ayı içinde Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası Hesabından, Kasanın Devlet güvencesi payı olarak ve bütçeye irat kaydedilmek üzere Hazineye aktarır.

Bu Kanun uygulamasından doğan sosyal sigorta haklarına ait işlemler ile diğer hizmetler Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce yürütülür ve sosyal sigorta haklarına ait ödemeler Kasa tarafından karşılanır.

Kasanın denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca yapılır. Kasa hakkında iflas hükümleri yürütülemez. Kasa paraları ve malları Türk Ceza Kanunu bakımından Devlet malı sayılır. Kasanın alacakları Devlet alacağı derecesinde imtiyazlıdır. Kasanın gelirleri ile bu Kanun hükümlerine göre bağlanan aylıklar her türlü vergi resim ve harçtan muaftır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz alanları okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Moğultay; şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk, Sayın Memduh Büyükkılıç.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Moğultay; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Moğultay, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET MOĞULTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen sayın hatibi dinleyebileceğimiz bir ortamı yaratalım.

MEHMET MOĞULTAY (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, İktidara mensup Partilerin sözcüleri buraya geldiklerinde, bizim, muhalefet partisi olarak bu yasa tasarısını engellemek gibi keyfî bir davranışımız olduğunu ima etmeye çalıştılar. Şunu bilmelisiniz ki, bizim bu konuda hiçbir kompleksimiz yok. Hele hele, sosyal risklere karşı, kişilerin bugünlerinin ve yarınlarının güvence altına alındığı sosyal güvenlik sistemini savunmak, sosyal devleti savunmak, bizim temel görevlerimiz arasındadır. Keşke ülkemizde yaşayan bütün yurttaşlarımızın sosyal güvenlikleri sağlanmış olsa. Bundan onur duyarız, zevk duyarız.

Şimdi, bu yasa tasarısı bir ateş söndürme, günü gün etme, para bulma politikasıdır. Ben, biraz önce aktuaryel dengeleri söylerken, rakamlara dayalı olarak söyledim. Hiçbir kompleksimiz yok. Belki bu söylediklerim size acı gelebilir; ama, geleceğinize sıhhatli gelebilir. Eğer, bunları, siz aktuaryel olarak incelerseniz, bizim söylediklerimizin doğruluk payı ortaya çıkacaktır. Üstelik bu üzerinde görüşmekte olduğumuz 8 inci madde, Anayasa Mahkemesinin kararlarına aykırı bir maddedir; çünkü, bu konuda, Anayasa Mahkemesinin kararları var.

Şimdi, buradaki temel hedef, bu yasa tasarısının hazırlanmasındaki temel hedef, sosyal güvenliği sağlamak değil, Hükümetin Sosyal Sigortalar Kurumu paralarına göz koyması.

Şimdi, dünyanın bütün ülkelerinde, OECD ülkelerinde, devlet, sosyal güvenlik sistemlerine yüzde 14 ilâ yüzde 78 arasında katkıda bulunurken, siz, bırakınız burada katkıda bulunmayı, fonları Hazineye aktarma peşindesiniz, böyle davranıyorsunuz. Şimdi, ben burada duygusal konuşma falan yapmıyorum.

Bakınız, sosyal güvenlik fonlarından kamu hizmetlerine kaynak aktarılamayacağı hususunda Anayasa Mahkemesinin 29.6.1971 gün ve 1971/19, 1971/61 sayılı kararları var. Bu kararlarından bazı pasajlar okuyorum sizlere:

"Sosyal Sigortalar Kurumu bütçesinden..." Farketmez, bu "sosyal güvenlik kaynakları" demek. "Sosyal Sigortalar bütçesinden... " Çünkü, tasarının 2 nci maddesinde "sosyal güvenlik kuruluşu" diye bir fasıl var. Buna göre, "Sosyal Sigortalar Kurumu bütçesinden, fona aktarılacak paraların sonradan Kuruma geri verileceği öngörülmüş değildir."

Eğer, siz, bu yasa tasarısına "yüzde 20'si Hazineye İrat kaydedilir, sonra geri alınır" şeklinde bir hüküm koysaydınız, Anayasa Mahkemesinin kararına uygun düşebilirdi. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi kararında devam ediyor: "..sosyal sigortalar ve sosyal yardım örgütleri kurmak devletin ödevlerindendir. Devletin bu ödevini yerine getirmek üzere kurduğu Sosyal Sigortalar Kurumu kaynaklarını geliştirmek ve genişletmek yolu ile sigortalıların sosyal güvenlik haklarından olabildiğince en iyi biçimde yararlanmalarını sağlamak yerine, bu konuda yapılacak bir iş kalmamış gibi, devletin genel giderleriyle karşılanması gereken gecekondu işlerinin yürütümünde sosyal güvenlik için ayrılmış bulunan sigorta kurumu paralarının kullanılması Anayasada öngörülmüş bulunan eşitlik ilkesiyle de çelişmektedir." Yani, Anayasa Mahkemesi, bu kararında, bir sosyal güvenlik kurumunun parası gecekondu işlerini yürütmek üzere bir fona ayrılmış, bunu reddediyor ve devam ediyor, Anayasa Mahkemesi aynı kararında diyor ki: "Şayet devlet, sigorta işlerini gereği gibi yerine getirebiliyorsa ve ayrıca gecekondu işleri için ayrılacak bir para kalıyorsa, bu durumda da işçi ve işverenlerden aşırı prim alıyor demektir." Eğer, siz, burada, 1 milyon doları Hazineye aktarıyorsanız, o zaman, vatandaştan aldığınız para fazla bir para. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "O zaman siz aşırı bir talepte bulunuyorsunuz; o zaman aldığınız günlük 2,5 dolardan 5 000 günün karşılığı 12 500 dolar para fazla, fazla bir para alıyorsunuz; o zaman vatandaşa haksızlık etmiş oluyorsunuz." Dolayısıyla, bu, tamamen, Anayasa Mahkemesinin kararlarına aykırı bir düzenlemedir.

Bir hüküm daha var; toplanan fonun nasıl nemalandırılacağı, 11 inci maddede açıkça belirtilmiş. Şimdi, toplanan fonun nemalandırılacağı açıkça belirlenmesine ve bu konudaki idarî işlemlerin de Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından yürütüleceği hükme bağlanmasına karşın, ayrıca, bir Kasa Yönetimi kurulması da bir fazlalık. Buna, hukuk literatüründe Kasa falan denilmez; buna, olsa olsa, bir tasarruf sandığı denilir. Burada kimin görevlendirileceğini yazmışsınız, idarî işlemleri SSK'ya havale etmişsiniz; bir kurul daha oluşturuyorsunuz: Kasa Yönetim Kurulu. Yani, kimilerine iş vermek maksadıyla yapıyorsunuz; bu usul de aykırıdır. Dolayısıyla, bu yasal düzenleme, keşke, ülkede yaşayan yurttaşlarımıza yönelik bir sosyal güvenlik düzenlemesi olsaydı, biz bunu memnuniyetle karşılardık.

Bakınız, şimdi, dokuz aydır İktidardasınız, Hükümetsiniz; sayısal çoğunluğunuz var, sağlıyorsunuz. Çalışma hayatında önemli sıkıntılar, zorluklar var; bunları her gün yaşıyoruz; kendi dönemimde ben de yaşadım. Şimdi, işsizlik sigortası, OECD ülkelerinin tümünde var. Şimdi biz, çağdaşlığı yakalayacağız... İşsizlik sigortası gibi temel müesseseler, yani, çalışma hayatında ses getirecek müesseseler... Bugüne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında, bu konuda 50 tane tasarı hazırlanmış; bir tasarı da bendeniz hazırladım; fakat, bunları geçiremedim. Şimdi, bunlar reform niteliğindeki düzenlemeler, iz bırakan düzenlemelerdir. Ne yapacaksınız şimdi; diyelim ki, yarın, kaynak bulmak için borçlandık; üç sene, beş sene sonra insanlar sokağa dökülecek, diyecek ki, benim hakkımı ver; param yok diyeceksiniz. Para vermediğiniz zaman, işte, bugün o ülkelerde yaşanan tecrübeler, günün birinde, bize acı tecrübeler olarak gelecektir. İşsizlik sigortasını getirin; işsizlik sigortasıyla hem Sosyal Sigortalar Kurumunu düzeltirsiniz hem de kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alırsınız. Ayrıca, kendi dönemimizde... Bakın, dokuz aydır Hükümettesiniz; yarın, Sayın Bakan eski bir sendikacı olduğu için, Uluslararası Çalışma Örgütünün toplantısına katılacak. Türkiye sorgulanıyor, Türkiye, kara listede orada, aplikasyona alınmış. Dolayısıyla, Türkiye, orada, böyle önüne bakan bir ülke konumundadır. Benim Çalışma Bakanlığımın ilk dokuz ayında, 7 tane önemli temel uluslararası sözleşme getirdik; bunlardan birisi de, iş güvencesine ilişkin sözleşmedir; 158 sayılı Sözleşme. Bu Sözleşme çıkmış, bunun gereklerini yapın. Memur sendikaları yasasını getirin. Yani, biraz önce de konuşmamda ifade ettiğim gibi, para yok, hadi bir kaynak yaratalım... Neyin kaynağını yaratıyorsunuz?! Yani, siz, bu ülkede insanlara sosyal güvenlik hakkını vermiyorsunuz. Bakın, ayrıca, döne döne söylüyorum, bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz, burada, Türkiye'de yaşayan yurttaşlarımıza bir haksızlık yapıyorsunuz; bunun hesabını meydanlarda verirsiniz. Bakın ne diyor: "Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında bulunmuş olanlar..." Hani "yurttaşlık" tabiri?! Hani "vatandaşlık" tabiri?! Nerede "vatandaş" tabiri; var mı?! "Borçlanma Esasları" başlıklı 3 üncü maddeye bakın: "Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında bulunmuş olanlar..."

Bir sözcü burada dedi ki; "Cumhuriyet Halk Partisi zamanında 1978'de çıkarılan 2147 sayılı Yasa ile 1985'te Anavatan Partisi döneminde çıkarılan 3201 sayılı Yasa." Doğru. Bu yasalarda, açıkça yurttaşlık koşulu var, Türk vatandaşlığı koşulu var. Yani "yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının yurda kesin dönüşlerinde" kaydı var. Burada "yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında bulunmuş olanlar..." Yani, yarın, İsrail'den buraya bir grup gelecek...

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - İsraillileri emekli edeceğiz!..

MEHMET MOĞULTAY (Devamla) - Efendim, burada açık... Sayın milletvekilim, ben burada size haksızlık yapmak için söylemiyorum. Yani, Türkçe yazıyor burada: "Yurtdışında bulunanlar ile yurtdışında bulunmuş olanlar..." Zaten, kanun tasarısının başlığına bakın: "Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında..." Hani yurtdışındaki vatandaşlarımızın?! Hani, nerede?!. Yurtdışında bulunanların... Yurtdışında kim bulunacak? Yani, yurttaşlık koşulu aramıyorsunuz "yurtdışında bulunanlar ile bulunmuş olanlar" koşulu getiriyorsunuz.

Yani, tasarının neresinden bakarsanız bakın, elle tutulur bir tarafı yok; ama, başta, sevindirici tarafı şu: 4-5 milyar dolar para gelecek... Size bir şey daha söyleyeyim: Esasında, bu 5 milyar doları da hiç kimse getirip vermeyecek size. Niye; 50 ile 55 yaş şartı var. 12 500 dolarını, 30 yaşındaki, 40 yaşındaki birisi getirip verip, onbeş sene sonra emekliliğini beklemez; bu bir. İki, değişen ekonomik ve sosyal koşullar karşısında, 12 500 doları bulan kimse de, Türkiye'nin bugünkü ekonomik koşullarında, yüzde 100'ün üzerinde enflasyon olduğu bir dönemde de, bu parayı getirip Sosyal Güvenlik Kasasına yatırmaz. Bu da ayrı bir yönü.

Göreceğiz hep birlikte.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Moğultay.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mustafa Güven Karahan; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Karahan, süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, tasarının 8 inci maddesi, bu kanunla verilmesi öngörülen sosyal güvenlik haklarının sağlanabilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı bir Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası kurulmasını hükme bağlamaktadır.

Bu tasarının 8 inci maddesine göre kurulmakta olan Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası, Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'dan sonra kurulmuş olan dördüncü sosyal güvenlik kurumu niteliğini taşımaktadır. Bu tasarıyla kurulacak olan Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası, yeni bir sosyal güvenlik kurumu olduğu halde, ne yazık ki kurumsal bir nitelikten uzaktır.

Hükümet bu tasarıyla, 4 milyar dolarlık bir Kasa kuracağı varsayımından hareket ederken, kurulacak olan Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasının kurumsal bir yapıdan uzak olması gerçekten düşündürücüdür. Bu durum bize, 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanundaki yasal boşluğu anımsatmaktadır. 3417 sayılı Kanunda, bilindiği gibi, uygulama görevi Yüksek Planlama Kuruluna verilmişti. Gündemimizde bulunan kanun tasarısında, kurulacak olan Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasının yönetimi, hükümetin emrindeki bürokratlara bırakılmaktadır.

3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşviki Yasası, kurumsallaşamamanın cezasını çalışanlara çektirmişken, yurt dışında bulunma mazhariyetine erişenlerin sosyal güvenlikleri hakkındaki borçlanma kanunu tasarısıyla kurulan Kasanın da benzer nitelikler göstermesi, biz Demokratik Sol Partilileri yeni bir çalışanlar faciası olacak diye korkutmaktadır.

Bürokratlardan oluşan Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasının, tasarının gerekçesinde özerk olduğunun belirtilmesine karşın, tasarının maddeleri içinde bununla ilgili hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu nasıl özerkliktir?! Zaten, tasarıda buna ilişkin bir hüküm olsa da, ne değişecektir?! Sosyal Sigortalar Kurumu özerk de ne oluyor?! Siyasî otoriteyi elinde bulunduranlar, bu Kurumu kendi bildikleri gibi yönetmiyorlar mı?! Bu kanun tasarısıyla kurulmakta olan Kasa, özerk olsa ne olur; buna karar vermek pek kolay değil. Ayrıca, Kasanın SSK gibi kurumsal bir yapısının olmaması da kaygılarımızın en birinci nedenini teşkil etmekte.

Yurt dışında bulunanlar ve turistler günlük 2,5 dolar olmak üzere, 5 000 işgünü için 12 500 dolar ödeyerek, bu Kasanın sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabileceklerdir; ancak, yararlanma, üç yıllık bekleme süresinden sonra olabilecektir. Ayrıca, Kasanın sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabilmek için, erkeklerin 55, kadınların da 50 yaşını doldurması zorunluluğu bulunmaktadır. Kanun hükümlerini yerine getiren ve yaşları da yasaya uygun olan katılımcılar, ancak bundan sonra emekli aylığı alabilecekler ve sağlık hizmetlerinden yararlanabileceklerdir.

Eksiklikler içeren bu yasa tasarısıyla kurulan Kasanın uzun süre sosyal güvenlik hizmetleri verebilmesi olası değildir. Kurulacak olan Kasanın sosyal güvenlik sisteminin sürekli olması mümkün değildir; çünkü, sisteme yeni fon akışının mümkün olmaması yüzünden, fona bağlı sistem sabit fon sistemi üzerine kurulmuştur. Bu işin faturası nasıl çıkacak; bu faturanın nasıl çıkacağını görmek için uzun ömürlü olmaya gerek yok, hesap ortada duruyor.

Bu yasa tasarısıyla kurulmakta olan dördüncü Sosyal Güvenlik Kasası, bu Kurumdan emekli olacaklara ilişkin düzenlemelere yer vermemektedir. Bu sistemden emekli olacakların durumları, 506 sayılı Kanuna atıfta bulunularak çözümlenmeye çalışılmaktadır.

Biraz önce açıkladığımız gibi, yeni kurulan sistemin sürekliliği yoktur. Yeni sisteme yeni fon akımı olamayacağından, sistem, sabit fonların, açıkçası, bir defalık alınan 12 500 doların devlet güvencesi olarak kesilen 2 500 doları çıkarıldıktan sonra kalan 10 bin dolar üzerine kurulacaktır. Bir kimseden almış olduğunuz 10 bin doları değerlendirerek, o kişiye, 50-55 yaşında emekli olacaksın derseniz, hiç hesap bilmiyorsunuz demektir. Ülkemizde ortalama ömrün 70 yıl olduğunu varsayarsanız, bu kişiye en az 15 yıl boyunca ayda 12 milyon Türk Lirası emekli aylığı verebilirsiniz. Hükümet, kaynak paketleri açıklandığı sırada, bu Kasadan aylık bağlanacakların aylıklarını 250 dolar olarak açıklamıştı. Bu, 506 sayılı Yasaya göre, aşağı yukarı, en yüksek aylığı ifade etmektedir; ancak, Kasanın sabit fon sistemiyle kurulması göz önüne alınırsa, Hükümetin verebileceği emekli aylığı, olsa olsa 100 dolar seviyesinde olabilecektir. Bu olmadığı takdirde, bu tasarıyı hazırlayanların ve bu tasarıya kabul oyu verenlerin hesap bilmediği ortaya çıkacaktır.

Değerli milletvekilleri, hesap bilmezliğin ikinci nedeni, iştirakçinin ölümünden sonra bakmakla yükümlü olduğu dul ve yetimlerine de aylık bağlanması gerektiğidir; ancak, sosyal güvenlik, sadece ve sadece emekli aylığı ödemek değildir; tasarıda bu da unutulmuştur; çünkü, sosyal güvenliğin önemli bir parçası da, sağlık hizmetleridir. Sağlık giderleri, sosyal güvenlik harcamaları içerisinde en az yüzde 20 oranında bir yer kapsamaktadır. Kasanın sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanacak olanların yaşlı olduğu göz önüne alınırsa, sağlık hizmetlerine ayrılacak olan payın yüzde 20'lerin üzerine çıkacağı da herkes tarafından iyi bilinmelidir.

Değerli milletvekilleri, 1997 yılı için yapılan yüzde 30'luk ücret zammından sonra, SSK'da en yüksek emekli aylığı 32 milyon 684 bin Türk Lirasına çıkmıştır. Bundan sonraki senelerde emekli aylığının hiç artmaması durumunda yurtdışı emeklilik için başvuracak olanların ödeyecekleri 12 500 dolarlık prim, bugünkü kur üzerinden, ancak altı yedi yıllık emekli aylığı ödemeye izin verecektir; buna sağlık giderleri de eklendiğinde, Kasa, beşinci yıla girmeden sıfırı tüketecektir. Bundan sonra, bu kanundan yararlanmak için müracaat edenlerin nereden emekli aylığı alacakları boşlukta bırakılmıştır; Hazineden mi ödenecektir, yoksa SSK'nın sırtına mı yük bindirilecektir? Kasa yükümlülüklerini yerine getiremeyince, TÖBANK ve İstanbul Bankası örneklerinde olduğu gibi, yük SSK'nın sırtına binecektir. Eğer, yük, SSK'ya yüklenecekse, SSK mensuplarının buradaki suçu nedir? Bu sorulara yanıt vermeden, Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası yarattık demek, olsa olsa halkı aldatmaktır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasamız uyarınca yurttaşlarına sosyal güvenlik sağlama yükümlülüğünde bulunan sosyal devletin, sosyal güvenlik sağlarken komisyon alması da Anayasamıza aykırıdır. Devlet, bir ticarethane değildir, bir ticarethane de kurmamaktadır. Devlet, bir sosyal güvenlik kurumu kurmaktadır.

Şimdi, bütün bunları göz önüne aldığımızda, bu Kasanın, katılımcılarına uzun süreli sosyal güvenlik hizmeti verebileceğini düşünmek, gerçekten mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karahan, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu durumda ne olacaktır; devlet, sosyal güvenlik güvencesi verdiği insanlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olduğuna göre, büyük bir olasılıkla -her zaman olduğu gibi- yükü, SSK'nın üzerine yıkacaktır.

Değerli milletvekilleri, hayallerle sorunlar çözüme kavuşturulabilseydi, Türkiyemiz cennet olurdu sanırım.

Aydınlık ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmış bir Türkiye dileğiyle hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karahan.

Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.58

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

V. -KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.-Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)

BAŞKAN - Çalışmalara kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 8 inci maddesi üzerinde -Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının sözcüleri yok- Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun.

Sayın Kul, şahsî konuşma talebiniz de var; ikisinin süresini birleştirerek, size, 15 dakika süre veriyorum.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; görüşlerimizi belirtmeden önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

8 inci maddeyle, sosyal güvenlik alanında rastlanmayan "Kasa" namı altında, bir taraftan "alındı" diğer taraftan "ödendi" yapan bir sandık veya âdeta bir vezne, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kurulmaktadır. Bu, bir tüzelkişilik midir, bir daire midir, müstakil bir sigorta kuruluşu mudur, bazı işlemleri yapmakla görevli bir memuriyet kademesi midir; nedir; belli değildir. Kasanın nasıl işleyeceği de belli değildir. Bir anlamda bu Kasayı sandık saysak, tasarıda yer alan işleyişi itibariyle, bu sandığın giderek sanduka olacağı görülmektedir.

Sosyal Sigortalar Kurumu, kendi iştirakçileri hakkındaki işlemleri ve hizmetleri yapan bir kuruluş olup, yaptığı hizmetler için katlandığı giderler de kendi iştirakçilerinin primlerinden karşılanır. Sosyal Sigortalar Kurumunun kendi iştirakçileri dışındaki kişilerle ilişkilendirilmesi, Bakanlığa bağlı bir kasa adına işlemler ve hizmetler yapması ve bunun sürekli olarak Sosyal Sigortalar Kurumuna yüklenmesi, hem mantık hem de hukukdışı bir işlemdir.

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, Bağ-Kur, bankaların, sigorta şirketlerinin, ticaret ve sanayi odaları ve borsalarının kurdukları sosyal güvenlikle ilgili sandıklar ve kuruluşlar iştirakçilerinin kayıtları Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından tutulmadığı gibi, bu kuruluşlar iştirakçilerinin emeklilik, ölüm ve maluliyet aylıklarının bağlanması, sağlık yardımlarından yararlanması ve bunlara ilişkin şartlar da Sosyal Sigortalar Kanunuyla farklılıklar arz etmektedir. Bunların, bütün iş ve işlemlerinin borçlanmaları sırasında, Sosyal Sigortalar Kurumu, fiilen ve hukuken nasıl sorumlu olacaktır ve bu hizmetleri, özellikle birleştirme hizmetlerini nasıl yapacaktır, nasıl bir bürokratik mekanizma işleyecektir? Kasanın emrinde böyle bir hizmetle Sosyal Sigortalar Kurumunun yükümlendirilmesi, bizce mümkün değildir ve bizce bütün usullere de aykırıdır. Dolayısıyla, bu açıdan, Kasanın işlerliği söz konusu olmayacaktır veyahut da Kasanın işlerliği, oldukça karmaşıklık doğuracak şartlar içerisinde cereyan edebilecektir.

Diğer yandan, 8 inci maddenin ikinci fıkrası, Ziraat Bankasınca tahsil edilen prim tutarlarının yüzde 20'sinin, Kasanın devlet güvencesi payı olarak ve bütçeye irat kaydedilmek üzere Hazineye aktarılmasını hükme bağlamaktadır. Bütün ülkelerde, sosyal güvenlik sistemine devletin çeşitli oranlarda, değişik oranlarda katılımı söz konusudur. Hiçbir ülkede, bu katılım oranı ne olursa olsun, az veya çok, hatta bizim ülkemizdeki gibi pek az seviyede de olsa, katılımın dışında toplanan primlerden devletin bir pay alması asla söz konusu değildir. Bu pay, hangi nam altında ve hangi sebeple alınırsa alınsın, hiçbir mantıkî, vicdanî ve sosyal güvenlik kavramıyla ilgili bir gerekçeye dayandırılamaz.

Sosyal güvenlik sağlanması için ödenen primlerden bütçeye irat kaydedilmek üzere Hazineye aktarma yapılması, hem Anayasanın 60, 62 ve 73 üncü maddelerine aykırıdır ve hem de sosyal güvenlik kavramına, işlemlerine ters düşen bir uygulamadır. Esasen, bu konuda Anayasaya aykırılık iddiasıyla verdiğimiz bir önergemiz de söz konusudur. Önergemiz müzakereye alındığında, hangi noktalardan aykırılık taşıdığı hususunu Yüce Genel Kurula arz edeceğiz.

Tasarıya baktığımızda, bu aktarmaya gerekçe olarak, Kasanın devlet güvencesi payı ileri sürülmektedir. Yani, kesilen bu yüzde 20 ve Hazineye devredilen bu yüzde 20 oranındaki meblağ, bir devlet güvencesi olarak kesilmesi öngörülmüş bir meblağ olarak nitelendirilmiştir.

Bu öne sürülmekteyse de, 8 inci maddenin dördüncü fıkrasında, Kasanın alacaklarının devlet alacağı derecesinde imtiyazlı olduğu kaydedilmektedir. Bu, Kasanın tahsilatını kolaylaştırmak için düşünülmüş bir hükümdür. Kasanın alacakları, devlet alacağı hükmünde görülecektir; ama, bu kaydedilip belirtilirken, Kasanın borçlarının devlet güvencesinde bulunduğuna dair bir hüküm tesis edilmemiştir. Kasanın alacağı nasıl devlet güvencesi olarak tespit ediliyor ve tarif ediliyorsa, tanımlanıyorsa, Kasanın borçlarının da devlet güvencesinde bulunduğuna dair eğer bir hüküm tesis edilseydi, o zaman, ileri sürülen bu gerekçe, yani, devlet güvencesine karşılık yüzde 20'lik primden Hazineye irat kaydedilme gerekçesi, belki, bir anlamda tutarlı gözükebilirdi. Kaldı ki, böyle bir işlem dahi Anayasaya aykırıdır. Böyle bir hüküm, yani "devlet güvencesi" tasarının hiçbir maddesinde de yer almamıştır. Kaldı ki, sosyal sigoratcılıkta, alınan primlere karşı, karşılanacak sosyal güvenlik haklarıyla ilgili riskler için yapılacak ödemelerin, uzun vadeli, sağlam veri tabanına dayalı bir aktüer dengenin sağlanması ve hesabının yapılması gerekir. Tasarı, ba tasarıya göre borçlananlara, son taksit ödeme tarihinden üç yıl sonra, yani -tasarıdaki hükümlere veyahut da yeni tespit edilecek şartlara bakarsanız- Temmuz 2000 tarihinden itibaren aylık bağlanmasını öngörmektedir; ölüm ve maluliyet aylıkları da, bu tarihten önce doğacak bu hallerde ödenecektir; ayrıca, sağlık yardımı da söz konusudur.

Borçlanma talebinde bulunacak olanlarla ilgili yaş, medenî durum, bakmakla yükümlü oldukları şahıslar ve durumları, vesaire gibi bilgilerle, alınacak primler karşılığı karşılaşılabilecek riskler ile emeklilik, ölüm ve maluliyet hallerindeki ödemelerin sağlıklı bir aktüer denge hesabının yapıldığı, tasarıya bakıldığı zaman, oldukça kuşkuludur. Bu kuşkuyu, esasen, tasarının belkemiğinin para toplamaya yönelik amacı doğrulamaktadır.

Devlet güvencesi olarak, belki tasarıda yer alan şu ifadelere dayanılmak istenir: "Kasa hakkında iflas hükümleri yürütülemez." Evet, böyle bir hüküm tasarıya konmuştur; ama, bu, bir devlet güvencesi değildir ve bu, bir güvence olmaktan ziyade, sonuçta, bütün yükümlülüklerin, aslında, Sosyal Sigortalar Kurumuna doğru yönlendirilmesi ve yüklenmesinin işareti olarak görülmelidir ve böyle değerlendirilmelidir.

Yakın bir geçmişte, İstanbul Bankası iflas etmiş, iflas hükümleri yürütülmüş; fakat, bu Bankanın sosyal dayanışma ve emeklilik sandığı ortada kalmıştır ve hiçbir ödenti almadığı için mensuplarına da yükümlülüklerini yerine getirememiştir. Doğan bu durum karşısında, 19 uncu Dönemde, Yüce Meclis, İstanbul Bankasının bu sosyal dayanışma ve emeklilik sandığını, bütün borç ve alacaklarıyla birlikte Sosyal Sigortalar Kurumuna devreden bir kanun tasarısını kabul etmiştir. Bu kanun tasarısı komisyonda görüşülürken, sosyal güvenlik açısından açıkta bırakılmaması gereken bu yurttaşlarımız Sosyal Sigortalar Kurumu çatısı altında yeni güvencelere kavuşturulurken Sosyal Sigortalar Kurumuna herhangi bir yük binip binmeyeceği sualine karşı, zamanın bakanı ve kurum yetkilileri, gelebilecek yüklerin tümünün Hazinece karşılanacağını ifade etmişler ve hâlâ, Sosyal Sigortalar Kurumu, İstanbul Bankasıyla ilgili yaklaşık 15 trilyona yakın alacağının tamamını tahsil edememiş durumdadır. İşte, burada "Kasa hakkında iflas hükümleri yürütülemez" derken, sanki bir teminat varmışçasına hareket etmek de mümkün değil. Bu, aslında, herhangi bir tehlike karşısında veya iflas karşısında -ki, bütün hesaplar onu gösteriyor; daha sonraki maddeler üzerinde arz edeceğim- bütün yükümlülüğün Sosyal Sigortalar Kurumunun sırtına doğru yönlendirileceğinin işareti olarak görülmelidir. Bütün bunlara rağmen, sağlandığı iddia edilecek herhangi bir güvence, ödenen primlerden bütçeye irat kaydedilmek üzere Hazineye aktarma yapılmasını ve yapılacak bu aktarmanın da Anayasaya aykırılığını asla ortadan kaldırmaz.

Bir taraftan "Kasa hakkında iflas hükümleri yürütülemez" denirken, diğer taraftan, yakın bir geçmişte -başta TYT Bank olmak üzere- iflas eden üç bankaya, özellikle, yurt dışında çalışarak binlerce mark yatıran işçilerimize, bu iflas sonucu buharlaşan emeklerinin hesabı hiçbir şekilde verilmemiştir ve maalesef, partilerimizin, özellikle iktidar grubu partileri... Bu konuda mağduriyeti olan insanlarımızın -ki, bunların 6 tanesi intihar etmiştir; bir kısmı aileleriyle beraber perişan durumdadır- tasarruf ettikleri binlerce mark buharlaşıp gitmiştir. Bu bankalara para yatıran birkısım kurum ve kuruluşlar kendi yatırımlarını kurtarırken, sıradan vatandaşlarımız ve özellikle yurt dışında çalışan işçilerimiz, hâlâ paralarını geri alamamakta ve hâlâ sürünmektedirler.

"İflas -veya iflas etmeme- hükümleri yürütülemez"; yürütülür; sadece sözde kaldığının işaretlerinin bir tanesi de bu olaydır. Buraya siz ne koyarsanız koyun, iflas hükümlerini yürütmeseniz dahi, bu Kasanın, muhtemel değil, kesin olarak beş sene içerisindeki iflası sonucunda yükümlülükler Sosyal Sigortalar Kurumuna doğru kaydırılacaktır.

Bu nedenle, bu kanun tasarısının baştan beri arz ve izaha çalıştığım düzenlemesi, 8 inci madde, apaçık yansıyan haliyle, işlemez durumdadır ve maalesef, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızı değil, yurt dışına çıkmış, yurt dışında dolaşan lümpen bir kitleyi ilgilendiren bir kanun tasarısı halinde önümüzde kalacaktır.

Bu tasarının, işçilerimize, çalışan işçilerimize fayda getirmeyeceği kanaatiyle görüşlerimi arz eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Şahsı adına, Sayın Mehmet Aykaç.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Sayın Büyükkılıç konuşacak efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Memduh Büyükkılıç.

Sayın Büyükkılıç, süreniz 5 dakikadır.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 209 sıra sayılı yasa tasarısının 8 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli muhalefet sözcülerinin kendileri açısından yaklaşımı itibariyle söyledikleri sözler, elbette ki, yasanın tamamı okunduğunda pek anlam taşımamaktadır.

Öncelikle, tasarıyı, Anayasanın 10 uncu maddesi bakımından değerlendirdiğimizde... 10 uncu maddede, daha önceki bir arkadaşımızın söylediği gibi "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" denilmektedir. Anayasa Mahkemesi ise, 18.7.1994 tarihli 1994/56 sayılı Kararında "Kanun önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları benzer olanlar için söz konusudur" şeklinde açıklamada bulunmaktadır. Bu ilkeyle, yasa önünde eşitlik, hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin, yasalarca, aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamaktır; kişilere, kanun karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık yapılmasını önlemektir. Anayasa Mahkemesi, aynı şekilde, bu durum ve konumlardaki özellikler, kimi kişiler ve topluluklar için değişik kurallar konulabileceğini de kabul etmiştir. Özellikle, ayrıcalıklara dayandığı için, haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi, eşitlik ilkesine aykırı değil, gerekli kılar. 10 uncu maddedeki düzenleme, eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutuluyorsa, Anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz.

Şimdi, bu temel yaklaşımın ardından konuyu değerlendirecek olursak, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın sosyal güvenlik hakkı, Anayasanın 60 ıncı maddesi dışında, ayrı bir hüküm olarak, 62 nci maddeye göre düzenlenmektedir. Neden böyle bir düzenleme yapılmıştır; çünkü, yurt dışındaki vatandaşlarımızın hukuksal durumu ayrı bir nitelik taşımaktadır. Nitekim, 1978 yılında -daha önce arz ettiğim- 2147 ve 1985 yılında 3201 sayılı yasalar da -ayrı özellik taşıyan kanunlar- yürürlüğe konulmuştur.Görüşmekte olduğumuz tasarı da, bu ayrı hukuksal durumun devamından başka bir şey değildir. Tasarı yapısı içerisinde, yurt dışında bulunanlara veya yurt dışında bulunmuş olanlara, aynı ölçüde eşit borçlanma hakkı, aynı ölçüde eşit emekli aylığı düzenlemesi sağlamaktadır. Elbette ki, "yurtdışı" denince, yurttan kastın "vatan" olduğunu herkes bilmektedir. O açıdan, burada ayrıca bir "vatandaşlık" sözünün geçmemesi, elbette ki yurdumuzun ne olduğunu bilenler açısından -herhalde- problem olmasa gerektir.

En çok tenkit edilen yüzde 20 kesinti konusuna gelince: Bu konuya da açıklık getirecek olursak; Anayasanın 65 inci maddesi, devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda, Anayasayla belirtilen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceğini belirtmiştir. Bu ölçüde yasa tasarısını incelersek, getirilen sistem, Anayasanın 60 ıncı maddesi çerçevesinde zorunlu bir sosyal güvenlik sistemi değildir, bunu karıştırmamak gerekir; aksine, 62 nci madde esas alınarak yapılan bir düzenlemedir. Üstelik, yasa iyice izlendiğinde ya da üzerinde iyice durulduğunda görülecektir ki, bu, tamamen isteğe bağlı bir çalışmadır. Sistem, devlet güvencesindedir; devlet, bu güvenceyi sağlamak bakımından yüzde 20'lik bir kesintiyi öngörmüştür.

Özellikle, bu konuyu tenkit eden çok değerli eski Bakanımız Sayın Emin Kul Bey de bilirler ki, bu kesinti, bir anlamda, reasürans -yani, sigorta sisteminin sigortalanması- anlamına gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Büyükkılıç, lütfen sözünüzü bağlayın.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

Elbette ki, Anayasanın 65 inci maddesi açısından bakarsak, devlet, uygulamanın devamını sağlayarak güvencenin kaynağını oluşturmak üzere, borçlanma primi toplamının yüzde 20'sini almaktadır. bu kesintiyi, Anayasanın 65 inci maddesi uyarınca, malî kaynakların yeterliliği ölçüsünde ekonomik istikrarın korunması diye yorumlamak gerekmektedir.

Belirtilen gerekçeler ışığında, tasarının, Anayasaya aykırı bir yönü bulunmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki, borçlananlar, 2,5 dolar üzerinden prim ödeyeceklerdir; bağlanacak emekli aylıkları da 2,5 dolar üzerinden hesaplanıp, ödenecektir.

İnanıyorum ki, yurt dışındaki işçi kardeşlerimiz, heyecanla, bu yasanın bir an evvel çıkmasını beklemektedir. İnşallah, Meclisimiz, bir an evvel bu yasayı çıkaracaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkılıç.

8 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde önergeler vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

209 sıra sayılı Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi, Anayasanın 10, 11, 60, 62 ve 73 üncü maddelerine aykırı bulunduğundan, maddenin reddinin oylanmasını talep ve arz ederiz.

Emin Kul Mahmut Bozkurt

İstanbul Adıyaman

Hüseyin Yayla Levent Mıstıkoğlu

Hatay Hatay

Esat Bütün

Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

209 sıra sayılı Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin açıkça Anayasaya aykırı olması nedeniyle, madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oya Araslı Nihat Matkap

İçel Hatay

Atilâ Sav İsmet Atalay

Hatay Ardahan

Şahin Ulusoy Bekir Kumbul Tokat Antalya

Yahya Şimşek

Bursa

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki diğer önergeler geri çekilmiştir.

Şimdi, Anayasaya aykırılık önergelerini birleştirerek ve geliş sırasına göre -Sayın Emin Kul'un ilk imzayı taşıdığı önergeden başlayarak- işleme koyuyorum; okutup, oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

209 sıra sayılı Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi Anayasanın 10, 11, 60, 62 ve 73 üncü maddelerine aykırı bulunduğundan, maddenin reddinin oylanmasını talep ve arz ederiz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kul, gerekçenizi mi okuyalım, söz mü istiyorsunuz?

EMİN KUL (İstanbul) - Söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Anayasamızın 60 ıncı maddesi "Sosyal güvenlik hakkı" başlığı altında, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu belirtmekte ve devletin, bu güvenliği sağlayacak tedbirleri almasını bir ödev olarak devlete vermektedir.

62 nci maddesi, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarını ilgilendiren sosyal güvenlik düzenlemelerine işaret etmekte, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için, devletin gerekli tedbirleri almasını öngörmektedir.

60 ıncı maddeye göre kurulan bir sosyal güvenlik kurumumuz, Sosyal Sigortalar Kurumudur. Yabancı ülkelerde çalışan işçilerimizin, vatandaşlarımızın sosyal güvenlikleri için de 3201 sayılı Kanun halen yürürlüktedir; işlemez tarafı, aksak tarafı varsa düzeltilmeye de her zaman amadedir.

Şimdi, bu hükümler karşısında, Sosyal Sigortalar Kurumunun Kuruluş Kanunu olan 4792'nin 19 uncu maddesinde gelirler belirtilmiştir. Özellikle, devletin bu gelirlere katkısı, gerektiğinde genel bütçeden akçalı yardım yapması öngörülmesi 60 ıncı maddedeki anayasal görevin belirlenmesine karşın, asıl malî kaynak işçi ve işverenden kesilen primlerden oluşmaktadır.

Sosyal Sigortalar Kurumunun, Anayasanın 60 ıncı maddesinde öngörülen ve malî kaynakları işçi ve işverenlerden kesilen primlerle sağlanan sosyal güvenlik kurumlarından birisi olması karşısında, devletin, bu kurumun gelirlerinden bir pay alarak başka bir kamu işinin görülmesini sağlaması 60 ve 62 nci maddelerin öngördüğü sosyal öğenin gerekleriyle nasıl çatışıyorsa, böylesine bir kasanın; yani, sosyal güvenlikle ilgili kurulmuş olan bir kasanın gelirlerinden bir pay alması da, aynen Anayasanın 60 ve 62 nci maddeleriyle çatışkanlık halindedir; çünkü, aynen bu kasa da, Sosyal Sigortalar Kurumu gibi parasal katılımlı bir kurumlaşmadır, bir kasa olmasına rağmen. Yani, burada, bu kuruluştan faydalanacak olanlar, bu kuruluşun malî kaynaklarını borçlanmak suretiyle temin etmektediler. Eğer, devlet, sosyal sigorta işlerini -ki, bu da bir sigorta işi olarak gözüküyor- yani, sosyal risklere ve tehlikelere karşı sigortalıları koruma ödevini gereği gibi yerine getiremiyorsa, bu durumda, sosyal sigortanın karşılayacağı tehlikeler için bireysel olarak ödenen primlerin oluşturduğu paradan bir kısmını devletin alması sigorta işlerini daha da aksatacak ve Anayasanın 60 ve 62 nci maddelerinden doğan yükümlülüğü ve ödevi gereği gibi yerine getiremeyecek demektir. Aksini düşünürsek, şayet, devlet, sosyal sigorta işlerini gereği gibi yerine getiriyorsa ve ayrıca Hazineye ayrılacak bir para kalıyorsa, bu durumda, parasal katılımlı sistemde işçilerden aşırı prim alınıyor demektir. Her iki noktadan da baktığımızda, Anayasaya aykırılık apaçık ortadadır.

Bu kanun tasarısının iddiası, yurt dışında bulunanların sosyal güvenliğini sağlamaya yönelik bir borçlanma, yani, prim, para almaya yöneliktir. Bu gibilerin sigortalanmasının, ödeyecekleri toplu bir primle gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir; söylenen budur. Bu nedenle, ilgililerden, sadece, bu sigortanın güvence altına alacağı riskleri, tehlikeleri karşılayacak tutarda prim alınabilecektir; bunun dışında, kişilere bir yük bindirmek, sosyal güvenlik bahanesi altında yükümlülük salmaktır, âdeta, bir vergi salmaktır. Sigortalanacakların uğrayacakları tehlikeleri karşılayacak tutarları aşan ölçüde prim alınması ve bu primin bir kısmının Hazineye aktarılması, Anayasanın 60 ncı maddesinde öngörülen sigorta kurmak ilkesiyle açıkça çelişir; kaldı ki, kapsama girenlerden alınacak sosyal sigorta primlerinin yüzde 20'sinin bütçeye irat kaydedilmek üzere, Hazineye aktarılması, kamu giderlerinin bir bölümünün, tüm yurttaşlarımız içerisinde, yalnızca, bu borçlanmayı yapanlara yükletilmesi gibi bir sonucu doğuracaktır. Anayasanın 73 üncü maddesinde yer alan vergi ödevinde "herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır" denilmektedir. Kamu giderlerini karşılamak üzere, bütçeye irat kaydedilip, Hazineye devri öngörülen sosyal güvence primlerinin yüzde 20'si tutarı, âdeta, salınmış bir vergi niteliğindedir; oysa, vergi, ancak vergi adı altında kanunlarla konulur, kaldırılır veya değiştirilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, lütfen, konuşmanızı bağlayınız.

EMİN KUL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan

Bu nedenle, bu düzenleme adil değildir, dengeli değildir, sosyal amacın dışındadır, vergi adıyla salınmış bir kesintiden ibarettir. Bu "Kasa" dediğimiz, kasa antika, devletin güvencesi payı adı altında bütçeye yüzde 20 irat kaydıyla ayakta da kalamaz ve burada söylendiği gibi, sigortanın sigortalanması gibi bir usul, o sigortanın iştirakçilerine de yüklenemez.

Arz eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kul.

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddenin Anayasaya aykırılık önergesine Komisyon ve Hükümet katılmadılar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Karar yetersayısı arayacağım. Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri, bir daha karar yetersayısını bulamazsam tatil etmek zorunda kalacağım, onun için kaç dakika ara istiyorsunuz?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - 20 dakika yeter efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime, 21.00'de toplanmak üzere, ara veriyorum.

Kapanma Saati : 20.37

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 21.00

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Mustafa BAŞ (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 70 inci Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

V. -KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.-Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 8 inci maddesinin Anayasaya aykırılığı konusundaki önergeyi oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Kasanın Yönetimi

MADDE 9.- Kasa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca görevlendirilecek birer üyeden oluşan Kasa Yönetim Kurulunca yönetilir. Görevlendirilecek üyelerde en az genel müdür yardımcılarının haiz olması gereken şartlar aranır. Kasa Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerine kamu iktisadî teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için tespit edilen ücretler ödenir.

Kasa Yönetim Kurulu en az ayda bir ve asgarî üç üye ile toplanır. Toplantıya katılan üyelerin çoğunluğu ile karar verilir. Oylarda eşitlik halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunlukta sayılır.

BAŞKAN - Madde üzerindeki söz taleplerini okuyorum: Grupları adına, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Mustafa Karslıoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bekir Kumbul; şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk.

Şimdi, gruplar adına ilk konuşma için, Demokratik Sol Parti Grubundan Sayın Mustafa Karslıoğlu; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 209 sıra sayılı Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlar, en iyi dileklerimi bildiririm.

Bu madde, Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasası yönetimini içermektedir. "Kasa yönetimi: Kasa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca görevlendirilecek birer üyeden oluşan -yani, 5 kişiden oluşur- Kasa Yönetim Kurulunca yönetilir. Görevlendirilecek üyelerde en az genel müdür yardımcılarının haiz olması gereken şartlar aranır. Kasa Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerine kamu iktisadî teşebbüsleri yönetim kurulu üyeleri için tespit edilen ücret ödenir.

Kasa Yönetim Kurulu en az ayda bir ve asgarî üç üyeyle toplanır. -Yani, yarıdan bir fazla üyeyle toplanır- Toplantıya katılan üyelerin çoğunluğuyla karar verilir. Oylarda eşitlik halinde Başkanın bulunduğu taraf çoğunluk sayılır." Diğer oylamalarda olduğu gibi.

Görüldüğü gibi, "yıllardır bu devlet çok bürokrasiye boğulmuş, ekonomistlerimiz devlet küçülmeli" diyor; fakat, burada, bürokrasinin fazlalığından yakınmamıza rağmen, kasa yönetimiyle de devlete bir bürokrasi kazandırmış oluyoruz. Kasa yönetiminin yapısından da anlaşıldığı gibi, özel bir yönetim değildir. Yani burada katılımcılık da yoktur; prim ödeyenlerin de yönetimde temsil edilmediği açıkça görülmektedir.

Daha önce de belirttiğim gibi, bu tasarının her maddesi baştan aşağı çelişkilerle doludur.

İşte, masumane bir yaklaşımla, efendim "yurtdışında bulunan ve bulunmuş olanlardan, 5 bin işgünü karşılığı günde 2,5 dolardan 12 500 dolar verip, bayansa 50 yaşını erkek ise 55 yaşını doldurmuş olanları, üç yıl sonra sosyal güvenliğe kavuşturacağız. Biz, tamamen aktueryal dengeleri hesapladık ve 400 bin kişinin müracaat edeceğini, 5 milyar dolar geleceğini düşünüyoruz, bunun yüzde 20'si; yani 1 milyar dolarını da, Yurtdışı Sosyal Güvenlik Kasasında, devlet garantisi olarak bulunduracağız, 4 milyar doları da kullanacağız ve ileride sigortalıların sosyal güvenliği için harcayacağız" şeklinde ifade ediliyor. Baktığınız zaman, böyle masumane bir olay ortaya çıkıyor.

Ben yirmidört yıl hekimlik yaptım ve sekiz yıl da idarecilik yaptım, insan yaşamında sosyal güvenliğin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Yani, gönül ister ki, bütün insanlarımız sosyal güvenceye kavuşmuş ve herkes genel sağlık sigortası kapsamı içerisine alınmış olsun. Ama, tabiî bunun yıllarca acısını yaşadım, tasarıya böyle bakınca masumane bir olay gibi görünüyor; fakat bu tasarı masumane bir olay değildir; daha önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, bu bir kaynak arayışıdır, dövizle borçlanmadır ve ayrıca Türkiye'nin gelecek nesillerini borç altında bırakmaktadır.

Benim çok sevdiğim bir Afrika atasözü vardır; ama bu çevre ve doğa içindir "çevre ve doğa bize dedelerimizden miras değil, çocuklarımızdan onu emanet aldık" şeklindedir. Yani, devlet yönetiminde de belki mirası harcayabiliriz; ama gelecek nesilleri yükümlülük altına sokamayız.

Değerli milletvekilleri, Demokratik Sol Parti olarak, biz, diyoruz ki, gelin, ülkemizin, evet, bugün, hükümetleri aşan sorunları var; ama, bu sorunlarda, bütün partiler, asgarî müştereklerde birleşelim, uzlaşalım, reform niteliğinde yasalar çıkaralım ve bu yasalar, günübirlik, günü kurtarma yasaları olmasın; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk devletidir; yani, uygar, demokratik hukuk devletinin kurallarına uyan ve demokratik hukuk devletini daha ileriye taşıyacak yasalar çıkaralım ve biz, burada, elimizden gelen her katkıda bulunmaya hazırız ve hiçbir zaman da, biz, yardımcı olduk da bu yasalar çıktı demeyiz. Bu yasaların getireceği kazanımlar da sizin olsun. Yeter ki, ülkemizde, kalıcı, dünya normlarında, standartlarında yasalar olsun.

Bilindiği gibi, bu yasa tasarısı da baştan aşağı çelişkilerle dolu. Bir defa, her ne kadar arkadaşlarımız "10 uncu maddeye aykırı değil" diyorlarsa da, burada, ayrıcalıklı bir konum ortaya çıkıyor.

Yine, 60 ıncı madde, devletin, her yurttaşa, sosyal güvenliği sağlamasının gerekliliğiyle ilgili bir hüküm vardır. Anayasanın 60 ıncı ve 62 nci maddelerine de aykırıdır.

Ayrıca, bu yasa tasarısına, basın yayından da takip ettiğimiz gibi, işçi temsilcileri, işverenler ve objektif ekonomistler karşıdır. Diyorlar ki "kambur üzerine bir kambur daha." Az önce de belirttiğim gibi, hani, hep devleti küçültecektik, devleti uygar bir devlet haline getirecektik, bürokrasi ağırlığından kurtaracaktık, fonksiyonel devlet yapacaktık; ama, düşünün, Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve bir de, bu yurtdışı sosyal güvenlik tasarısıyla, yurt dışında bulunan ve bulunmuş olanların borçlanma konumunu ortaya koyuyoruz.

Ayrıca, yine, bu çalışanlar arasında, bildiğiniz gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisi var, Emekli Sandığı emeklisi var, Bağ-Kur emeklisi var, bir de bu emekliliği koyuyoruz. Yine, Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisinin de, daha önce yapılan uygulamalarda sıkıntıları ortaya çıkmıştır. Süper emeklilik denilen bir emeklilik getirilmiştir. Genç emekliler ordusu meydana getirilerek, maalesef, sosyal güvenlik kuruluşlarımızın bugünkü olumsuz yönü ortaya çıkmıştır. 4 çalışana 1 emekli standardı olmasına karşın, bugün, yurdumuzda 1,8 çalışana 1 emekli konumu ortaya çıkmıştır hizmetler borçlandırılmıştır ve sosyal güvenlik kuruluşları, bugünkü sıkıntılı duruma gelmiştir. Bu da, ayrıca, her ne kadar "aktuaryel hesaplar yapıldı, bu, yarın birtakım sıkıntılara yol açmayacak" denilmesine karşın, birçok sıkıntılara yol açacak bir yasa tasarısıdır.

Kürsüye çıkan her arkadaşımız diyor ki, gelin, aklın yolunu seçelim, bütün yurttaşlarımızı sosyal güvenliğe kavuşturalım; ama, bu şekilde değil.

Bildiğiniz gibi, çağımızın devletleri, özellikle, Batı'daki gelişmiş ülkelerde -diyeceksiniz, biz o kadar gelişmedik; ama, herhalde sosyal güvenlik kuruluşları için yurttaşlarımıza, Hazineden daha fazla yardım yapabiliriz- sosyal güvenlik kuruluşlarına, yüzde 20'lerden yüzde 40'lara kadar çıkan Hazine yardımı yapılmaktadır. Zaten, çağımız devletinin en büyük özelliği, bütün yurttaşları sosyal güvenceye kavuşturmaktır. Öyle zannediyorum ki, bugün, Türkiye'de fert başına 3 bin dolar düşmektedir. Yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu -yüzde 40-45'lere kadar- köylerde yaşamaktadır ve bunlar, millî gelirden de yüzde 15 pay almaktadır; ama, buna karşın, artık, Türkiye, bir genel sağlık sigortası çıkarabilir; Türkiye, bir işsizlik sigortası çıkarabilir; gözlemlerimiz bu yöndedir.

Biz, diyoruz ki, gelin, reform niteliğinde yasalar çıkaralım. Bu Meclisten, 20 nci Dönem Meclisinden, Türk Halkı, çok büyük şeyler, bu gibi yasalar beklemektedir; uzlaşarak bu yasaları çıkaralım.

Bu yasa tasarısı, baştan aşağıya birçok yönleriyle Anayasaya aykırıdır. Zannediyorum, Anayasa Mahkemesi de, bu tasarı yasalaştığı zaman iptal edecektir; ama, biz, bu tasarıyı kanunlaştırmayalım, Anayasa Mahkemesine de yük yapmayalım; bu kurumun zaten yoğun işi var. Tabiî, baştan beri hep ikaz ediyoruz; ama, nedense, Hükümet, bu tasarıda ısrar ediyor.

Yine, bu maddeye de, Demokratik Sol Parti olarak olumsuz oy vereceğimizi belirtiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Karslıoğlu, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Bekir Kumbul; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BEKİR KUMBUL (Antalya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere kürsüye çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha önce, bu çıkarılmaya çalışılan borçlanma yasa tasarısı hakkındaki genel görüşümüzü ve geçen maddelerde de düşüncelerimizi sunmuştuk ve demiştik ki, bu tasarı, bir sosyal güvenlik yasası olamaz; çünkü, sosyal güvenlikten anlamamız gereken şeyler var; herşeyden önce sosyal devlet ilkesini kabul etmiş ülkelerde, sosyal devletin o kuruluşlara katkı yapması gerekirken, burada, o kuruluştan devlete katkı beklenmektedir. Bunun, ne kuruluşa üye olacak kişilere ne yurt dışında bulunanlara ne de sosyal güvenlik sistemlerine herhangi bir yarar getirmeyeceğini, olsa olsa bir kaynak yaratma durumu olabileceğini belirtmiştik.

Yine, burada, yönetimine baktığımız zaman, yönetiminde de hatalar olduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yönetimine baktığımız zaman, Yönetim Kurulu, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı ve buna bağlı olarak, Sosyal Sigortalar Kurumundan 1 üye, yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından 1 üye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığından 1 üye ve Maliye Bakanlığından 1 üye olmak üzere 5 üyeden oluşuyor. Buna özerk diyebilmemiz mümkün değil.

İnsanlarımızın bir kısmı sosyal güvenliği için prim yatıracak ve devlet yahut da Hükümet, bir yönetim oluşturacak! Böylesi bir yönetim olamaz. Yönetim olacaksa, prim yatıran sosyal tarafların, yatırdıkları prim oranında temsil edilmek kaydıyla oluşturulacak bir yönetim kuruluyla olması gerekir. Eğer, Yönetim Kurulunda devletten temsilci bulunması gerekiyorsa, devletin de katkıda bulunması gerekir. Oysaki, burada, yurtdışına çıkmış olan insanlarımıza diyoruz ki "siz paranızı yatırın, biz onu idare ediverelim." Değerli arkadaşlar, o parayı siz onlara verdikten sonra, zaten onlar kendileri yönetim kurullarını oluştururlar, yönetimlerini gerçekleştirirler; bu işin bir yönü.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar, ülkemizde kurulan sosyal güvenlik kuruluşları içeriside en köklüsü ve en eskisi olan Sosyal Sigortalar Kurumunun yönetimine bakıyoruz; 7 kişilik bir Yönetim Kurulu vardır. Köklü bir sosyal güvenlik kuruluşudur ve Yönetim Kurulunu oluşturan 7 kişinin, 3'ü, yine sosyal taraftandır; yani, işçi temsilcisidir; yani, işveren temsilcisidir, işçi emeklisi temsilcisidir; ama, 4 tanesi de hükümet tarafından atanır. Orada da ağırlıklı olan, hükümettir; ama, hiç olmazsa, sosyal güvenliğin taraftarı olan kişilerin sözcüleri vardır, haklarını orada dile getirebilirler. Buraya baktığımız zaman, onu da göremiyoruz; yani, primini yatıran taraflardan hiçbir temsilci göremiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Sosyal Sigortalar Kurumunun bu ekonomik darboğaza düşmesinin en önemli nedeni, malî ve idarî yönden özerk dememize rağmen, özerk olamayışıdır; yani, yönetiminin devlet ağırlıklı oluşu ve onun varlıklarını istediği gibi kullanabilmesi, ucuz devlet tahvili olarak kullanabilmesi ve sağlık alanında yapılan yatırımların, nüfus hareketlerine göre değil de, politik nedenlerle, değişik yerlerde, hakkı olmayan yerlerde yapılması nedeniyle, Sosyal Sigortalar Kurumunun o duruma düştüğünü hepimiz biliyoruz.

Yine, bakıyoruz, bin veya binbeşyüz sigortalısı bulunan herhangi bir yerde, Sosyal Sigortalar Kurumu bir hastane kurmuş. Değerli arkadaşlar, orada hastane kurmasına gerek var mı? Sosyal Sigortalar Kurumunun malını bu derece çarçur etmeye gerek var mı? Olsa olsa, belki, sağlık istasyonu olabilir; hatta, o hizmeti orada satın alabilirsiniz; ama, öyle yapılmamış, ne yapılmış; sırf politik nedenlerle, oralara hastaneler açılmış, çarçur edilmiş.

İşte, burada da, aynı şekilde, yönetiminde, hak sahiplerinden kimsenin olmaması nedeniyle, paralarının nasıl kullanılacağına, nasıl değerlendirileceğine kendileri karar veremeyeceklerdir. O nedenle, burası da, politik oynamalara müsaittir; o nedenle yanlıştır. Eğer, yönetimi oluşacaksa, hak sahiplerinin o yönetimde bulunması gerekir; o nedenle yanlıştır arkadaşlar.

9 uncu maddeyi okuduğum zaman... Yönetim seçiliyor; tamam, seçildi; peki, ne zamana kadar devam edecek, süresi belli mi; o da belli değil. Bir yıllığına mı seçiyoruz, üç yıllığına mı seçiyoruz, beş yıllığına mı seçiyoruz veya değişmesi gerekliyse nasıl değiştireceğiz, hangi kriterlere göre değiştireceğiz, hangi kurala göre değiştireceğiz; o da burada yoktur. Yani, değerli arkadaşlarım, geçmiş maddelerinde de belirttiğim gibi -oralarında da eksiklikler vardı- yine, alelacele hazırlanmış bir tasarı olduğu, bu maddede kendisini göstermektedir. Bir yönetim oluşturuyorsunuz, hak sahiplerinden kimse yok; bir yönetim oluşturuyorsunuz, nasıl değişeceği konusunda herhangi bir bilgi yok, bir denetim şekli yok.

Değerli arkadaşlarım, geneli üzerinde konuşurken, yine, burada, toplanacak paralarla yeni bir kasa oluşacağını, bunun yanlışlıklarını, oysa bizim istediğimizin o olmadığını, tüm sosyal güvenliklerinin tek bir kasa halinde toplanması gerektiğini dile getirmiştik. Burada da dördüncü kasayı oluşturuyoruz ve üzerine de, hak sahiplerinin bulunmadığı yeni bir yönetim kurulu oluşturuyoruz; bu, yanlıştır; bu, eksiktir. Eğer, yapılacaksa, hak sahiplerinin katkıda bulunduğu oranda yönetiminde insanlar bulunduralım; bu şekilde değiştirelim. Dolayısıyla, bu olmadığına göre, elbette, bu şekliyle, bu maddeye bizim "evet" diyebilmemiz mümkün değil.

Bu düşüncelerimizi belirttikten sonra, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kumbul.

Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının söz talebi?.. Yok.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun.

Sayın Kul, grup konuşmanızı, birinci sıradaki şahsî söz talebinizle birleştiriyorum.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tasarının 9 uncu maddesi; bir tüzelkişilik veya bir sigorta kurumu yahut ne olup ne olmadığından kuşku duyduğumuz; yani, ne olduğu 8 inci maddeyle açıklığa kavuşmayan, kasa ve bu kasaya monte edilen bir yönetim kurulunun yapısını içermektedir; fakat, Yönetim Kurulu Başkanı olacak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı ile Yönetim Kurulu Üyesi olacak Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürünün, esasen memuriyetlerinin bulunması; diğer taraftan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca seçilecek değil, maddedeki ifadesiyle "görevlendirilecek" birer kişinin bu bakanlıklar memuriyet kadrolarından, yer almışlar arasından "yönetim kurulu" üyesi adı altında bir görevlendirme yapılacağını ortaya koymaktadır. Bu, devlet memurluğu fiilî görevinin sürmesi karşısında, hangi anlamda bir yönetim kuruludur. Hiyerarşik kademeleri farklı, tamamen devletin kurumlarında fiilen memuriyet görevini yürütmekte olan devlet memurlarından müteşekkil bir yönetim kurulu, kamu hukukuna hediye edilmiş yeni bir yönetim kurulu yapısı ve kavramı, tabiî, tasarının bütün hükümlerinin sunîliğine paralel olarak burada da yer almıştır.

Şimdi, önce kaynak paketlerine, sosyal güvenlik gibi ciddî bir alanı gelir getirici unsur olarak seçerseniz ve bunu, bu çerçevenin dışında sosyal güvenlik hakkı, emeklilik hakkı olarak ilan edip, istim arkadan gelsin, hele bu günü bir atlatalım zihniyetiyle hareket ederseniz, işte karşınıza sonuçta böyle bir kasa, böylesine sunî bir yönetim ve yönetim kurulu çıkar.

Bakınız, kaynak paketinde durumu nasıl ilan etmişsiniz. Üçüncü kaynak paketinin metni burada; Başbakanlıkça yayımlanmış. Üçüncü kaynak paketinin üçüncü bölümünde yer alan ikinci kaynak olarak "Yurt Dışında Çalışan Vatandaşlarımıza Emeklilik Hakkı" başlığı altındaki açıklamada, birtakım ciddî hesaplamalar yapıldığı ileri sürülerek bir fondan bahsedilmiştir; bir kasadan bahsedilmemiştir. "Devlete bir ilave yük getirmemek üzere, işçinin kendi parasıyla kendi hizmetinin yapılması üzerine asgarî hesaplar yapılmıştır" denilmiş; bu hesaplara dayanarak "5 000 işgünü için -bilindiği gibi- günde 2,5 dolardan 12 500 dolar ödenecektir" ifadesi yer almıştır. Bu 12 500 dolar -dikkat edin- Sosyal Sigortalar Kurumunda bir kasada toplanacaktır. Şimdi, fon dönmüş, bir kasa olmuş ve Sosyal Sigortalar Kurumundayken değişmiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında güya özerk bir kasa haline gelmiş ve ona bir de yönetim kurulmuş. Deniliyor ki, "Sosyal Sigortalar Kurumunun genel hesabına bu kasa dahil edilmeyecektir." Bu paranın muhafaza edilmesi ve işçinin lehine en verimli şekilde geliştirilmesi için, bakınız, burada, 58 inci sayfada açıkça ne deniliyor; Sayın Başbakan diyor ki "Bir kere daha ifade ediyorum, paranın yönetimini tamamen işçiler yapacaktır." Tasarıya bakıyorsunuz, paranın yönetiminin işçilerle alakası yok. Kaynak paketinde Başbakanın açıklaması başka, tasarıda yer alan unsurlar başka. "Devlet, bu yönetimin mesuliyetine karışmayacaktır" diyor. Peki, devlet, bu yönetimin mesuliyetine karışmayacaktır diye Başbakan ilan ediyor; ama, siz, tasarıda, devletin en yüksek kademesindeki müsteşarı, genel müdürü ve bakanlıkların görevlendirdiği devlet memurlarını bu işin yönetimine getiriyorsunuz... Yani, açıklanan kaynak paketiyle önümüze gelen tasarı arasında dağlar kadar fark var. İşte, gece gündüz çalışarak, bizzat Sayın Başbakanın ağzından açıklanan bu.

Şimdi, bu tasarıyla karşımıza gelen ne? Açıklamaya bakarsak, karşımıza gelenle karşılaştırırsak, gördüğümüz şudur: Sosyal Sigortalar Kurumu, önce devreden çıkarılmış. Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı bir kasa kurulacaktı, fon kasaya dönüştürülmüş. Ne olduğu belli olmayan "Kasa" adı altında, Bakanlığa bağlı bir ucube kurulmuş ve belirttiğim gibi, fon da kasaya dönüştürülmüş; bu bir. Buna bir de işçiler veya boçlananlar dışlanarak, fiilen devlet memurluğu yürütenlerden oluşan sözde bir Yönetim Kurulu kurulmuş; bu iki. Başbakan "kesin olarak açıklıyorum" diyor. Bakın, aynen okuyorum: "Bir kere daha ifade ediyorum, paranın yönetimi işçilerimiz tarafından olacaktır." Böyle dediği halde, fiilen devlet memurlarından müteşekkil bir Yönetim Kurulu kurulmuş; bu iki. Ölüm, maluliyet, sağlık sigortası, borçlanma ve hizmet birleştirmesi kavramları tamamen birbirine karıştırılmış, Anayasaya aykırı hükümler tesis edilmiş; bu üç. Üstüne üstlük, işin içinden çıkamayınca, her türlü işlem ve hizmet de, yine, Sosyal Sigortalar Kurumunun sırtına yüklenmiş.

Şimdi, kaynak paketinde ilan edildiği gibi, önümüzdeki tasarı, acaba, ciddî bir çalışmayı ve sağlam bir kaynak paketinin temellerini mi içeriyor? Değil bu tasarıyla öngörülen antika bir kasayı, genel bütçeden sonra ülkenin en büyük bütçesine sahip Sosyal Sigortalar Kurumunun yönetimini işçilere, sahiplerine bırakınız diye yıllardır feryat edenler şimdi neredeler; bakanlık mevkiinde oturuyorlar.

Sosyal Sigortalar Kurumu, genel bütçeden sonra ülkenin en büyük bütçesine sahip bir kuruluş. Düne kadar bu Kurumun yönetiminin işçilere ve işverenlere terk edilmesi gerektiğini iddia edenler, şimdi, böyle antika bir kasanın yönetimini götürüp devlet memurlarına vermişler, Başbakanımızın açıklanan kaynak paketindeki ifadelerine rağmen.

Şimdi, üçüncü kaynak paketinin 58 inci sayfasında "bir kere daha ifade ediyorum, paranın yönetimi işçilerimiz tarafından olacaktır" diyenler, acaba, bu tasarıya karşı mı çıkmaktalar?! Biz bunları dile getirince, Başbakanın söylediklerini tekrar edince, tasarıya karşı mı çıkmış oluyoruz?! Yoksa, tasarının hazırlanmasında mı bir tutarsızlık var?!

Görüyorsunuz sayın milletvekilelleri, fırsat ele geçince ve iş kanunlaşmaya döndüğünde, antika bir Kasanın yönetiminden bile, kasaya ödenti yapanlar siliniyor, işçiler bir kalemde silinip ortadan kaldırılıyor. Bu tasarıyı, işçileri defterden silerek, yönetimden dışlayarak hazırlayanlar, Yönetim Kurulu üyelerine bir de ücret tayin etmişler. Bunlara, kamu iktisadî teşebbüsleri; yani, KİT yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret kadar ücret ödenecekmiş... Kim ödeyecek, nereden ödeyecek, nereden ödenecek belli değil; ama, ödenecek bir yer var; o da, borçlananların primlerinden. Hani bu Kasa sadece bir vezne görevi görecekti; sadece bir alışverişi ve ödentiyi sağlayacaktı?!.

Şimdi, bu Kasa, bir yönetime kavuşuyor. Bu Kasa, kendisine ödenti yapanların dışında bir yönetime kavuşuyor, bu yönetim de devlet memurlarından oluşuyor, bunlara bir ücret tayin ediliyor ve böylesine bir yönetim tarzına ve anlayışına da kanun tasarısının gerekçesinde "özerk yönetim" deniliyor... Şimdi, çelişkileri ne denli içinde barındırdığını bu tasarının, böylece, apaçık görmüş oluyoruz.

Şimdi, bakınız, arkadaşlarımızın, iktidar Grupları adına konuşan milletvekili arkadaşlarımızın ayırt edemediği bir şey var: Yurt dışında bulunmak, bulunmuş olmak başka, yurt dışında çalışmış olmak başka. Şimdi, burada görüşlerini ifade ederken, hep yurt dışında çalışanları istihdaf ederek, onları hedefleyerek beyanda bulunuyorlar. Halbuki, biraz tasarıyı inceleseler, hatta tasarının ismine baksalar, kendilerine böyle beyanda bulunun diye tavsiyede bulunanları evvela kendilerinin ikaz etmesi lazım. Bu tasarı, yurt dışında çalışanları filan ilgilendirmiyor, böyle bir kavram yok. Bu borçlanma ilişkisini çalışma şartıyla bağdaştırmış bir tasarı değil. Böylesine borçlanmalar ve sosyal güvenlik sağlamalar, üretime gençliğinde katılmış, çalışmış insanların, kendisinden sonra geleceklerin sosyal güvenliklerini ve kendilerinin sosyal güvenliklerini sağlamak için oluşturulan bir sigorta sistemi içinde böyle bir ilişkide var olurlar; ama, burada böyle bir ilişki yok. Yurt dışında bulunmak ile yurt dışında çalışmak arasında büyük fark vardır.

Diyorlar ki "geçmişte 2741 sayılı, 3201 sayılı Yasalar çıkarıldı -1985'te en son olarak- şimdi, biz de böyle bir yasa çıkarıyoruz, ne var; geçmişte çıkarılmış." Geçmişte çıkarılan bu yasalar, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın sosyal güvenlikleri düşünülerek çıkarılmış ve doğru yapılmış. Eğer bunlarda bir aksama varsa, bunları ihya etmek, bunları yeniden düzenlemek, bunları tadil etmek mümkün; ama, böyle bir antika Kasa; yani, yeryüzündeki hiçbir sosyal güvenlik sisteminde görülmeyen bir antika Kasa kurarak, böylesine sunî yönetimler yaratarak ve buraya ödenen primlerin yüzde 20'sini Anayasaya aykırı olarak Hazineye irat kaydedip, güya kasanın güvenliğini sağlamak, devlet güvencesi sağlamak iddiasıyla, bu yüzde 20'yi alarak herhangi bir sosyal güvenlik hizmetini yürütmek mümkün değil.

Elbette ki, şu Yüce Mecliste bulunan hiçbir parti grubu yurt dışında çalışan insanlarımızın ve ülkemizdeki bütün vatadaşlarımızın sosyal güvenliği karşısında mutlaka birbirinden daha hassas değillerdir; ittifakla hassastırlar, ittifakla bu konuya önem vermektedirler; ama, önümüzdeki bu tasarı, herhangi bir sosyal güvenlik kurumlaşması değildir; çalışanlara herhangi bir sosyal güvenlik sağlayacak bir tasarı olmaktan çok uzaktır.

Diyorlar ki: "Geçmişte de ekonomik sıkıntı vardı; siz, yurt dışında çalışanlar için bu kanunları çıkardığınız zaman, bundan ekonomi veyahut da Hazine istifade etmedi mi?!." Yok, böyle bir istifade yok. Çıkarılan iki yasada da, Hazineye irat kaydedilmek üzere ödenen primlerden herhangi bir pay alınacağına dair kayıt yok; sadece bu tasarıda var. "Efendim, bu tasarı bir kaynak paketine dayalı olduysa ne olmuş..." İşte, olan bu olmuş, görüyorsunuz. Bir gelir alanı olarak sosyal güvenlik alanını seçemezsiniz. Gelir peşinde veya kaynak peşinde kafa yormak, çalışmak ayıp değil; garip olan, hep söylediğim gibi, sosyal güvenlik alanını buna alet etmektir... Garabet de buradan doğmaktadır. Onun için, kaynak paketinde ilan edilenle bu tasarı arasında irtibat da yoktur. Görüyorsunuz, fon diye başlamış, Sosyal Sigortalar Kurumunda kurulacak diye başlamış, yönetiminde işçiler olacak diye kaynak paketinde açıklanmış, önümüze bambaşka bir tasarı gelmiş, konulmuş.

"Sigortanın -bu bir sigortaysa, öyle diyor arkadaşlarımız- sigortalanmasıdır bu yüzde 20 kesinti" deniliyor. Eğer, bu, sigortanın sigortalanmasıysa ve eğer, o kuruluşun bir geleceği söz konusuysa, onlara kendi sosyal güvenlikleri için bir aktüer denge içerisinde prim ödeyenin priminden başka yerlere pay alarak bir sigorta düşünülemez. Böyle bir güvence de, zaten, bu kesintiye rağmen yasa tasarısında yer almamıştır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, son olarak, şunu söylüyorum: Ne böyle bir yönetim ne böyle bir Kasa ne de böyle bir yasa olur. Buna yasa deme, buna sosyal güvenlik yasası deme imkânı yoktur; ama, olursa da, kol gücüyle olur; biraz sonra eller kalkar, elbette ki olur. Biraz sonra göreceğiz "Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir" denilecek; fon, Kasa olacak, Sosyal Sigortalar Kurumunun bünyesinden çıkarılacak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı bir yönetim kurulacak ve işçi de yönetimden silinecek muhterem oylarınızla. Takdir sizindir.

Arz ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Şahsı adına, Sayın Kâzım Arslan; buyurun efendim.

KÂZIM ARSLAN (Yozgat) - Mehmet Aykaç konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aykaç. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Aykaç, süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 9 uncu maddesiyle Kasanın yönetimine ait esaslar belirtilmiştir. Bu esaslara göre, Kasa Yönetim Kurulu 5 kişiden oluşmaktadır ve Başkanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarıdır. Yönetim Kurulu, Sayın Müsteşarın Başkanlığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının gönderdiği, seçtiği, daha doğrusu, görevlendirdiği bir üye, Maliye Bakanlığının görevlendirdiği bir üye ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığının görevlendirdiği bir üyeyle birlikte toplam 5 kişiden oluşmaktadır.

Benden önce konuşan değerli arkadaşlarımız, bu Yönetim Kurulunun oluşumunu tenkit ettiler; ama, aslında, bunun oluşumunda tenkit edilecek hiçbir şey yok. Bu işçiler yurt dışında bulunduğuna göre, yurt dışında çalışanlar da orada bulunmaktadır. "Bulunmak" tabiri "çalışmak" tabirinden daha kapsamlı olduğu için, bu tasarının adında da "bulunmak" kelimesi geçmiştir. İktidar adına konuşan bizleri suçlayan değerli muhalefet partisi sözcülerimiz, tasarının ismini okumadığımızı zannediyorlar; ama, biz okuduk. "Yurt dışında bulunmak" ibaresi "yurt dışında çalışanlar" tabirini de içine alıyor. Bunu bildiğimizi bilmiyor musunuz değerli arkadaşlarım?

NİHAT MATKAP (Hatay) -Özrü kabahatinden büyük!..

MEHMET AYKAÇ (Devamla) - Dolayısıyla, mademki bu tasarı yurt dışında bulunanları kapsıyor, o halde, işçilerimizin; yani, bu tasarı kapsamına giren, bu sosyal güvenlikten istifade eden kişilerin temsilcilerinin de bulunması gerekirdi. Şöyle bir düşünelim: Bunların sendikası yok, çünkü bunlar yurt dışında çalışıyorlar, öyle kabul ediliyorlar. Türkiye'de çalışan işçilerimiz olsaydı sendika temsilcilerinin de bulunması gerekirdi. Oysaki, bu sosyal güvenlik hakkından istifade edecek olan vatandaşlarımız, yurt dışında çalıştıkları için onları temsilen tespit edilecek bir temsilci koyma, yönetim kurulunda bulundurma imkânı yoktur. Acaba, değerli muhalefet partisi sözcüsü arkadaşlarımız, bu Yönetim Kurulunda, yurt dışında bulunanların çalıştıkları ülkelerin hükümetlerinin görevlendirdikleri temsilcinin mi bulunmasını istiyorlar?!.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hangi hükümetler Mehmet Bey?..

MEHMET AYKAÇ (Devamla) - Dolayısıyla, bu Yönetim Kurulu iyi oluşmuştur, düzgün oluşmuştur ve bu Yönetim Kurulu 5 kişiden oluşmaktadır.

Görevlendirilecek üyelerin düzeylerinin de en az genel müdürlük seviyesinde olacağı tasarıda yer almıştır; ayda en az bir kere ve asgarî 3 üye ile toplanabileceği tasarıda belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu Yönetim Kurulu, bir yönetim kurulunun taşıması gereken bütün şartları taşımaktadır. Böylece, biz, bu Yönetim Kurulu üyelerinin, bu Kasayı iyi yöneteceğine inanıyoruz.

Bu tasarıyı hazırlayanlar, iyi düşünerek hazırlamışlardır. Sizler de onlara güvenin ve ülkemizin yararına olacaktır. Bu kanunu bir an evvel çıkaralım diyor, hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykaç.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde önergeler vardır...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, önergelerimizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri önergelerini geri çekiyorlar.

NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Kasa Yönetim Kurulunun Görevleri

MADDE 10. - Kasa Yönetim Kurulunun görevleri şunlardır :

a) Kasanın iş programını ve bütçesini hazırlayıp, bütçe bölümleri arasındaki aktarmalarla ek ve olağanüstü ödenek önerilerini inceleyip, onaylanmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunmak.

b) Kasanın yıllık bilançosunu ve faaliyet raporunu hazırlayıp Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna ve birer örneğini de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığına sunmak.

c) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 139 uncu maddesi uyarınca Teknik Bilanço hazırlayıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığına sunmak.

d) Kasa adına ita amiri ve diğer konularda yetki verilecek Yönetim Kurulu Üyesi ve diğer kişiler ile bunların yetki sınırlarını belirlemek.

e) Kasayı idarî ve yargı mercilerinde üçüncü kişilere karşı temsil yetkisi verilecek kişileri belirlemek.

f) Kasa gelirlerinin bu Kanun hükümleri içinde işletilmesi konusunda kararları vermek.

g) Kasa için fayda görülen hallerde; dava ve icra kovuşturması haline gelmemiş olan uyuşmazlıkların uyuşma yolu ile çözümlenmesi ve bunlara ait paraların terkini, Kasa leh ve aleyhine açılmış dava ve icra kovuşturmalarının uzlaşma veya tahkimi yolu ile çözümlenmesi hakkında kararlar vermek.

h) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca gönderilen bu Kanun ile ilgili diğer hususları inceleyip karara bağlamak.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Grup adına konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmak üzere, Sayın Nihat Matkap; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Matkap, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 209 sıra sayılı, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, sizleri, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, maddeyle ilgili görüşlerimi açıklamadan önce bir hususu belirtmekte yarar görüyorum. Çarşamba ve perşembe günleri Genel Kurulun çalışma saatlerinin uzamasını İsteyen, Refah Partisi Grubu ile Doğru Yol Partisi Grubuydu. Önümüzdeki hafta da bu konuda benzer bir öneriyle karşılaşacağız. Birkaç defa karar yetersayısı bulamadık, şimdi de kıl payı bulduk... Gece çalışmayı önerenler, lütfen, Genel Kurul salonunda olsunlar. Bu uyarımı da yapmayı yararlı buluyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu görüntü de, 54 üncü Refahyol Hükümetiyle ilgili bugünlerde yapılan yorumları bir bakıma kanıtlıyor; moralsiz bu Hükümet, grupları moralsiz, onun işaretidir bu, başarısızlığın sonucudur bu.

Değerli milletvekilleri, Kasa Yönetim Kurulunun görevini düzenleyen 10 uncu maddeyle ilgili olarak, önce, Kasa Yönetim Kurulunun yapısı üzerinde durmak istiyorum. Bir yönetim kurulunun başarısında, yapısı da çok önemli bir unsurdur. Bakınız, Kasa Yönetim Kurulu, 5 üst düzey kamu yöneticisinden oluşuyor. Birincisi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı, ikincisi, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü, üçüncüsü, Çalışma Bakanlığı adına bir temsilci, dördüncüsü, Maliye Bakanlığı adına bir temsilci, beşincisi, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığı adına bir temsilci.

Yönetim Kurulunda, prim ödeyenlere veya ödeyenlerin örgütlerine yer verilmemiştir. Aslında, bu Kasa, Sosyal Sigortalar Kurumuyla da çok yakından ilişkilidir. En azından, bugün Sosyal Sigortalar Kurumunda yer alan sivil toplum örgütlerinin de temsilcilerine yer verilebilirdi. Biraz önce kendi adına konuşan değerli arkadaşım, haklı olarak "kimi bu Yönetim Kurulu görevine atayacağız?" dedi. Kimin yararlanacağı belli değil ki, orada da haklısınız! Daha önce söyledim, bütün dünya vatandaşlarına açık bir tasarı; sadece Türk vatandaşlarını kapsamıyor ki. Her kim, bir defa, kendi ülkesinden bir iki günlüğüne yurtdışına çıkmışsa veya orada bulunmuşsa, bu tasarıya göre, bu haktan yararlanma olanağı vardır. Eğer, yok diyorsanız, hangi hükmüyle yoktur, onu bana gösterirsiniz. Sayın Bakandan sordum, özellikle rica ettim, bir türlü yanıt vermedi; haklı, o da katılıyor ki, yanıt vermedi.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bunun anlamı, bu Yönetim Kurulunun yapısı, biriken fonun yönetiminin, tümüyle siyasî iktidarın elinde olmasını ifade ediyor, bağımlı olduğunu ifade ediyor. Bakınız, bugün Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu 7 kişiden oluşuyor. Bu 7 kişinin 4'ü hükümete bağlı veya üst düzey bürokrat, diğer 3'ünden biri işveren temsilcisi, biri işçi temsilcisi, biri de işçi emeklileri temsilcisi. Bu yapı dahi bugün tartışılıyor ve Kurumun özerk olmadığından söz ediliyor.

Bakınız, beni dikkatle dinlerseniz size bir hususu hatırlatmak istiyorum: Geçen yıl mart ayı idi, Parlamentonun 20 nci Döneminin başlarıydı; İstanbul Milletvekili Emin Kul ve 9 arkadaşı; ayrıca, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 18 arkadaşı, sosyal güvenlik kuruluşları ve Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespiti için bir Meclis araştırması önergesi vermişlerdi. Sayın Necati Çelik, o önergeyi hazırladı ve anımsarsanız, o önerge üzerine, Genel Kurulumuzda, komisyon kurulmasına da karar verildi.

Bakınız, Sayın Necati Çelik, önergesinde ne diyor; lütfen, dikkatle dinleyin: "Sosyal Sigortalar Kurumu, bugünkü idare yapısı itibariyle, iki temel kurulun görev ve yetkileriyle idare edilmektedir. Bunlardan Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Kurulu, işçi, işveren ve emekli temsilcilerinden oluşması öngörülmesine rağmen, Genel Kurulun hiçbir yaptırım kararı alma yetkisi bulunmamakta ve istişarî niteliktedir. Yönetim Kurulu ise, işçi, işveren ve emekli temsilcisinden oluşan 3 seçilmiş üyeye karşı, 4 atanan üyeyle kurumun yönetimi, tamamiyle siyasî iktidarların kontrol ve denetiminde bulunmaktadır. Bu çarpık idarî sistemin düzeltilmesi için, SSK Genel Kurulu ve Yönetim Kurulunun, işçi, işveren ve emekli temsilcisi bakımından ağırlıklı olduğu bir biçimde teşekkülünde zaruret olduğuna inanılmakla birlikte, bu yapının, her işçi üst kuruluşunun üye sayısınca temsil edildiği demokratik ve katılımcı sistem içinde gerçekleştirilmesinde zorunluluk görülmektedir." Bunu söyleyen de Sayın Necati Çelik, kamu üst düzey yöneticilerinden, bir sosyal güvenlik kurumunun 5 kişilik yönetim kurulunun teşekkül etmesini öneren de Sayın Necati Çelik; ya o gün yanlış düşünüyordu ya da bugün yanlış düşünüyor. Bir yılda bu kadar çelişki olmaz, fikirler bu kadar değişmez.

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) - O zaman Bakan değildi...

NİHAT MATKAP (Devamla) - Sadece oy çokluğuyla bu iş bitmez. Yarın, meydanlarda bunun hesabını vereceksiniz; bütün bunları soracağız, bütün bunları anlatacağız. İnanmadığınız şeye niye oy veriyorsunuz?!

Değerli arkadaşlarım, bu Komisyon kuruldu ve çok güzel bir rapor hazırladı. Bakınız, bu raporun "Sonuç ve Öneriler" bölümünde ne deniliyor: "Kurumlar arasında eşgüdüm sağlamak, sağlanan haklarda ve getirilen mükellefiyetlerde norm ve standart birliğini sağlamak için, bütün sosyal güvenlik kurumlarını bağlayıcı 'sosyal güvenlik temel yasası' çıkarılmalıdır." Bunu, bütün Meclis adına kurulan Komisyon öneriyor; burada, bütün partiler mutabık. Biz, bu tasarıyla, bunun tam tersini yapıyoruz.

Yine devam ediyor; bakınız, Araştırma Komisyonumuz "Öneriler" bölümünde ne diyor: "Sosyal sigorta kuruluşlarımızın tek bir çatı altında toplanamamasından kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır. Sosyal sigorta kuruluşlarımız, ayrı ayrı kurulmuş olmalarının yanı sıra, merkezî idare bakımından ayrı bakanlıklara bağlı kuruluşlardır. Bu durum, politika tespitinin de farklılaşmasına sebep olmakta, uygulamaların etkisiz olmasına, parasal ve insangücü kaynaklarının israfına sebebiyet vermektedir."

Bunun gereği olarak, bu Genel Kurulun yapması gereken, bu mevcut üç sosyal güvenlik kuruluşunu tek çatı altında toplamaktır; biz, bir dördüncüsünü ilave ediyoruz.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Onun da zamanı gelecek.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Yaptığınız iş çok yanlıştır; bunu, sonuna kadar, size anlatacağız.

Yine bu raporda, özerklik yapısı öngörülüyor ve hatta, Sosyal Sigortalar Kurumunun bugüne kadarki başarısızlığında, yapısının özerk olmaması neden olarak gösteriliyor ve özerk olması için, birtakım ciddî öneriler sunuluyor. Ne yazık ki, buradaki öneriye karşı, ters bir karar alıp, biz, bu tasarıyı çıkarmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu yapıdaki bir Kasa Yönetim Kurulunun başarılı olma şansı, ne yazık ki yoktur. Kasa Yönetim Kurulu, şimdiden, başarısızlığa mahkûm edilmiştir. Toplanan primlerin işletilme görevi de bu yönetim kuruluna verilmiştir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Matkap, buyurun.

NİHAT MATKAP (Devamla) - ...eğer zamanım yetseydi, o konuyu da Seçkin Heyetinize somut örneklerle açıklayacaktım; ne yazık ki, zamanım yetmedi.

Değerli arkadaşlarım, tasarı, zaten bütünüyle yanlış düzenlenmiştir, yanlış hazırlanmıştır; bugüne kadarki sosyal güvenlik mantığına da bütünüyle terstir. Grup olarak bu maddeyi de, tümünü de zaten desteklemiyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Matkap.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Erol Karan; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA EROL KARAN (Karabük) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Gerek ülke gerekse toplum yararına olmayan Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Koalisyon Hükümetinin kaynak paketine para bulmak, dolayısıyla günü kurtarmak amacıyla hazırlanan bu yasa tasarısı, uzun süredir Meclis gündemini işgal etmekte olup, toplumun her kesiminden tepkiler almaktadır. Örneğin, işçi sendikaları ve işveren çevreleri, bu yasa tasarısıyla ilgili olumsuz görüşlerini belirtmişlerdir.

Yine, bu kanun tasarısı, halk arasında "satılık emeklilik" ve "turist emekliliği" adı altında yaygın şekilde eleştirilmektedir. Aynı zamanda Anayasaya aykırı ve antidemokratik bir içerik taşıyan bu yasa tasarısı, zaten çökmekte olan Sosyal Sigortalar Kurumunu daha da zarara sokacağından, Demokratik Sol Parti olarak, bu yasa tasarısının Hükümet tarafından geri çekilmesinin, Sosyal Sigortalar Kurumunun yararına olacak yasa tasarılarını Meclise getirmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.

Bu yasa tasarısının 10 uncu maddesinde görevleri belirtilen Kasanın yönetimi "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca görevlendirilecek birer üyeden oluşan Kasa Yönetim Kurulunca yönetilir" denilmektedir. Her ne kadar, Bakanımız, Kasa yönetiminin özerk bir yapıda olacağını söylüyorsa da, özerk bir yapılanmanın olmadığı ortadadır. Çünkü, görevlendirilecek kişiler, sonuçta, ilgili bakanlıklara bağlı birer bürokrattırlar. Bürokratların da, bakanların emrinde olduğu düşünüldüğünde, özerklikten bahsetmek yersizdir. Kaldı ki, bilindiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu yönetimi, idarî ve malî açıdan özerk gözükmesine rağmen, fiilen özerklikten bahsetmek mümkün değildir. Kurumlara her zaman siyasî iktidarlar müdahale etmektedir.

Sosyal güvenlik kurumları, personel alımlarında, taşınmaz mal alımlarında, bina kiralaması ve yatırımlarda, özerkliğin olmamasından kaynaklanan bürokratik işlemler sonucunda büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse, uygulanan tasarruf genelgeleri sonucunda, en önemli zorluklar sağlık hizmetlerinde görülmektedir. Birçok Sosyal Sigortalar Kurumu hastanesinde, röntgen cihazı, tomografi cihazı, dializ cihazı gibi aletlerin alınmaması sonucunda Sosyal Sigortalar Kurumu büyük miktarlarda malî kayba uğramaktadır.

Kurumun özerk bir yapıya kavuşması savunulurken, devletin yönetim dışında kalması düşünülmemeli; devlet olmanın gereği olarak denetim fonksiyonunu yapması sağlanmalıdır.

Sosyal güvenlik kurumlarının yönetiminin özerk bir yapıya kavuşmasının istenmesinin nedeni, siyasî iktidarların, sigortalıların aleyhine olacak müdahalelerinin sınırlandırılması; prim ödeyerek sistemin finansmanına katılan tarafların, doğal olarak yönetime katılmalarının sağlanması; sigortalıların, sendikaların, meslek teşekküllerinin, kendilerini yakından ilgilendiren kararların alınması sürecine katılmalarının sağlanması; sosyal güvenlikle ilgili tarafların yönetime katılmalarını sağlayarak, bu katılmanın getirdiği sorumluluğun, bu kesimlere yüklenmesini amaçlamaktır. Ayrıca, özerkleştirme, sosyal güvenlik sistemlerinin özelleştirilmesine bir alternatif olarak da düşünülebilir.

Yine, belirli dönemlerde çıkarılan af yasaları ve borçlanma yasaları, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumunu ve Bağ-Kur'u olumsuz etkilemiş, bu kurumların aktuaryel dengesini bozmuştur. Bu nedenle, aktif sigortalının prim ödeme alışkanlıklarını olumsuz etkileyen borçlanma yasaları kesinlikle çıkarılmamalıdır.

Yine, sosyal güvenlik kurumlarında, aktif-pasif sigortalı oranı, uluslararası standartın çok altına düşmüştür. Aktif-pasif oranının kurum aleyhine bozulmasına neden olan sakıncalar kaldırılmalıdır. Bunun için de, erken emeklilik uygulamalarına son verilmeli, aktif sigortalı sayısını artırmak amacıyla, kaçak işçiliği önleyici tedbirler alınmalıdır diye düşünüyoruz.

Ayrıca, sosyal yardım zammı gibi prim karşılığı olmadan yapılan ödemeler, sosyal güvenlik kurumlarını maddî yönden olumsuz etkilemektedir. Bunun için, bu ödemelerin devlet tarafından karşılanması düşünülebilir.

Yine, devletin, sosyal güvenlik harcamalarına katkısı, Avrupa Birliği düzeyinde olmalıdır. Devlet katkısının oranı belirlenerek, düzenli bir şekilde bu katkının yapılması sağlanmalıdır.

Ülkemiz nüfusunun yüzde 25'i hiçbir sosyal güvenlik hakkından faydalanamamaktadır. Bu nedenle, sayıları 4 milyon civarında tahmin edilen sigortasız işçilerden başlamak üzere, sosyal güvenliğin tüm nüfusa yaygınlaştırılması hedeflenmelidir.

Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, tek çatı altında toplanmalı, süratle genel sağlık sigortasına geçilmelidir.

Sosyal Sigortalar Kurumu ve devlet hastaneleri, özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Sosyal güvenlik kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği sağlanmalıdır. Sosyal güvenlik kuruluşları arasında, hem en üst seviyede hem de taşra teşkilatları seviyesinde sağlanacak olan koordinasyon ve işbirliği, sosyal güvenlikteki dağınıklığın getirdiği kaynak israfını önlemiş olacaktır. Mevcut teşkilatlanma içinde, her kurum, taşrada kendi hizmet birimini kurmakta ve kendi sigortalılarının işlemlerini gerçekleştirmektedirler; ancak, nüfus yoğunluğu nedeniyle, bazı kurumlar, bir kısım yerleşim birimlerinde hizmet birimi oluşturamamaktadır. Bu durumda, kurumlar arasında, kurumların hizmet birimleri arasında, birbirlerinin rutin işlerini yapmak üzere, işbirliği sağlanabilir. Bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşması, bu işbirliğine olanak vermektedir. Bu gelişmeler hayata geçirildiğinde, sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanmasına yönelik birtakım eleştirilerin kaynağı da ortadan kaldırılacaktır.

Sosyal güvenlik kurumlarının amacı, sosyal güvenlik garantisi sağlamaktır. Bu nedenle, sosyal güvenlik kuruluşlarına başka fonksiyonlar yüklememek gerekir. Sosyal güvenlik kuruluşları, ekonomik ve sosyal politikaların aracı olarak kullanılmak istenmiştir; en yaygın olarak da istihdam politikası olarak kullanılmış, erken emeklilik, bu gerekçeye dayanılarak savunulmuştur. Siyasî iktidarlar, uyguladıkları ekonomi politikasının sosyal sonuçlarını doğrudan üstlenmekten kaçınmış, erken emeklilik uygulamasıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu zarara uğratılmıştır. Özelleştirmeyi destekleyen bazı kesimler de bu tür çözümlere sıcak bakmaya başlamıştır.

Yine, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yönelik ekonomik ve sosyal politikaların aracı olarak da sosyal güvenlik kurumları kullanılmak istenmiştir. Kurulması düşünülen işsizlik sigortasıyla ilgili çalışmalarda, ekonomik ve sosyal yapısı itibariyle, bir işsizlik sigortasının kurulması bakımından en elverişsiz şartları taşıyan bu bölgelerde işsizlik sigortası başlatılması istenmiştir. Yine, sosyal güvenlik kuruluşlarının amaçlarından sapmaya bir örnek de, Sosyal Sigortaların sahip oldukları fonları değerlendirirken, kurumlara gelir sağlama değil, ekonomik ve sosyal amaçlarla faaliyet göstermeleri olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke ve toplum yararına olmayan kaynak paketine para bulmak, kısaca, günü kurtarmak amacıyla hazırlanan bu yasa tasarısı, başta işçi ve işveren temsilcileri olmak üzere, toplumun her kesiminden olumsuz tepkiler almaktadır. Aynı zamanda, Anayasaya da aykırı olan bu yasa tasarısına, Demokratik Sol Parti Grubu olarak olumsuz oy kullanacağımızı belirtir; hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karan.

Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi Gruplarının söz talebi?.. Yok.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, şahsınız adına olan görüşme süresiyle grup adına olan süreyi birleştiriyorum.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere huzurunuzdayım. Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

10 uncu madde, Kasa Yönetim Kurulunun görevlerini belirleyen ve bu görevlerin neler olduğunu içeren bir maddedir. Şimdi, böylesine bir tasarı, böylesine bir Kasa ve böylesine bir Yönetim Kurulu!.. Bunlar üzerindeki bütün görüşlerimizi, biraz önce, esasen arz ettim. Onun için, Kasa Yönetim Kurulunun görevleri olarak tadat edilen hususlar da, sadece kanun tasarısında böyle bir Yönetim Kurulu kurulduğu için ve bu tür bir Kasa kurulduğu için, bu Yönetim Kurulunun görevlerinin ne olması gerektiğinin belirtilmesi zorunluluğu dolayısıyla düzenlenmiş bir maddedir; yoksa, içeriği itibariyle baktığınız zaman, bu yönetim kurulunun yapacağı herhangi bir görev falan pek yoktur. Zaten adı üstünde, kasadır, sandıktır. Ben, ona, giderek sanduka olacak diyorum; temenni etmem; ama, öyle olacak. Dolayısıyla, zorunlu olarak konulan bir maddeden ibarettir.

Ben, 50-60 önerge verileceğini tahmin etmiştim; ama, şimdi görüyorum ki, bu kanun tasarısı üzerinde, yani kendinizin hazırladığı, kendi elinizden geçen, ciddiyetle hazırlanan bu kanun tasarısının maddeleri üzerinde verdiğiniz önerge sayısı 130'u aşıyor. Siz, bize eleştiri yöneltiyorsunuz; ama, siz kendiniz kuşku duymuşsunuz hazırladığınız tasarıdan. Bu tasarının maddelerinin hepsinin üzerinde 130 önerge vererek tasarıyı değiştirmek istemişsiniz. Sonra, Genel Kurula gelince hidayete erilmiş, önergeleri birdenbire geri çekmişsiniz!.. Şimdi, siz, bu tabloya baktığınız zaman herhalde biraz sıkıntı duyuyorsunuz, ben öyle hissediyorum. Sıkıntı duymayabilirsiniz de, bu bir haktır dersiniz, olabilir; ama, hak denen şeylerin suiistimali bu denli yapılırsa, bunları başkaları da yapar ve siz rahatsız olursunuz.

Muhterem Başbakanımız, özellikle kaynak paketleri üzerinde ciddî bir çalışma yapıldığını özenle ilan ediyor, diyor ki: "Kaynak paketleri üzerinde ciddî çalışmalar yaparak tespit ettik. Uzmanlarımızla gece gündüz çalışıyoruz ve ortaya ciddî sonuçlar çıkarıyoruz." Şimdi, ben, Muhterem Başbakanımızın söylediklerine inanmak istiyorum; ama, siz, bana cevap vermiyorsunuz veyahut da muhalefet partilerinin sözcülerine cevap vermiyorsunuz; siz, Muhterem Başbakana cevap veriyorsunuz.

Muhterem Başbakanımız, daha önce de belirttiğim gibi, 25 Kasım 1996'da ilan ettiği üçüncü kaynak paketiyle ilgili basın toplantısında aynen şöyle buyuruyor: "Bir kere daha ifade ediyorum, paranın yönetimi işçilerimiz tarafından olacaktır." Şimdi, siz diyorsunuz ki, biz işçilerin temsilcilerini nereden bulalım da kasanın yönetimine koyalım. Onu, bana, niye cevap olarak söylüyorsunuz? Ben, Başbakan böyle söylemiş; ama, siz böyle yapmamışsınız diyorum. Siz onu Başbakana anlatın. Muhterem Başbakanımız, böyle ilan etmiş; ama, siz huzurumuza, Yüce Genel Kurula bambaşka bir yönetim kurulu yapısı getiriyorsunuz; içinde ne işçi var ne onların temsilcileri var ne de kasaya ödeme yapanların temsilcileri var. Aslında, siz şunu da biliyorsunuz, bilmiyorsanız ben size söyleyeyim: Tasarıyı ilk hazırladığınızda, siz, bu temsilcilerin kimler olacağını tespit etmiştiniz. Bu temsilcilerin kimler olacağı, yurtdışında kontrolünüzde bulunan bazı dernekler tarafından seçileceği, apaçık, aranızda münakaşa edilmişti; ama, toplanacak paralar bakımından, bunun menfi bir tesir yapacağı gözetilerek, bu, hazırlıklarınızın içinden çıkarıldı, bu hale getirildi. Dolayısıyla, Muhterem Başbakanımızın, mutlaka işçilerin temsilinin söz konusu olacağına dair ifadeleri, benim çizdiğim çerçeve içerisinde doğrudur; ama, bunun farkında olmadan, siz, beni değil, Muhterem Başbakanı cevaplandırıyorsunuz.

Yine, bakınız, Muhterem Başbakanımız: "Burada Hazinemizin faydası ne olacaktır" diyor ve kendisi cevaplandırıyor: "Hazinemizin faydası, bu yüzde 20, devlet hizmetine ait ve garantiye ait haklarını alıp, devletin, ülkenin hizmetlerinde kullanacaktır." Siz, burada diyorsunuz ki: "Sigortanın, sigorta edilmesi için biz bu parayı alıyoruz." Muhterem Başbakanımız da diyor ki: "Hayır, biz, bunu, sigorta migorta için almıyoruz, devletin ve ülkenin hizmetinde kullanmak için alıyoruz." Yani, bir kaynak olarak görüyor; doğrudur. Elbette ki, Başbakan, kaynak bulacaktır, Hükümet kaynak bulacaktır, bunu devletin, milletin hizmetinde kullanacaktır; ama, seçilen alan yanlıştır, sosyal güvenlik alanı böyle bir kaynak temininin alanı değildir; çünkü, burada yurttaşlar veya insanlar -kimleri hedefliyorsunuz belli değil; ama- yani bu Kasaya prim ödeyenlerin parasından, ödediği primlerden herhangi bir oranda, miktarda bir para alıp başka hizmetlerde kullanamazsınız; kullanmanız doğru değil. Dolayısıyla, bu konuda aslında beni cevaplandırmıyorsunuz, Sayın Başbakanımızı cevaplandırıyorsunuz; yani, önümüzdeki belgelere bakınca, ben, bunlara cevap vermek durumda değilim .

Değerli arkadaşlarım, 25 Kasım 1996 tarihli kaynak paketinin açıklanmasında, ciddî yapılan bir çalışma olarak ortaya konulan bu kaynak paketinin açıklanmasında, bir fondan bahsediliyor, kasadan bahsedilmiyor; ama, kurulan, bir fon değildir. Dikkat buyurunuz; kurulan "kasa" adı altında, demin saydığım gibi, bir memuriyet kademesi midir, bir tüzelkişilik midir, yeni ihdas edilen bir sigorta kurumu mudur, bir alındı-verildi veznesi midir; ne olduğu belli olmayan bir hale dönmüş... Ama, fon nedir, bellidir. Muhterem Başbakanımız da "fon"diyor.

Yine, Muhterem Başbakanımız, bu ciddî hazırlıkta bir açıklama yapıyor; aynen okuyorum:" Bu 12 500 dolar, bugünkü Sosyal Sigortalar Kurumunda bir özel kasada toplanacaktır, SSK'nın genel hesabına dahil edilmeyecektir."

Şimdi, siz, şu kanun tasarısı içerisinde Sosyal Sigortalar Kurumunu görebiliyor musunuz? Yok öyle bir şey. Sosyal Sigortalar Kurumu, sadece bu kasanın hizmetlerini, hamaliyesini yapmak için ilişkilendirilmiş. Sosyal Sigortalar Kurumunda tesis edilen, böyle kasa falan diye bir şey yok. Çalışma Bakanlığında, şurada 10 uncu maddede, görevleri tarif edilen yönetim kurulunun yönetiminde bir kurumlaşma yapılmış yahut da bir kademe belirlenmiş.

Şimdi, bu konuda da eleştrilerimizden rahatsız olup cevap verirken, aslında, beni değil, yine Muhterem Başbakanımızı cevaplamış oluyorsunuz. Siz, şimdi, bu eleştrilerinizi, yani, bizim söylediklerimizin cevabını, lütfen, Sayın Başbakanımızın kaynak paketiyle ilgili basın toplantısı ve matbu metnini inceleyerek orada vermeye çalışın ve eleştiriniz varsa, eleştrinizi oraya doğru yöneltin.

Değerli arkadaşlarım, Kasa Yönetim Kurulunun görevleri, yönetim kurulu, sunî bir yönetim kurulu olduğu için, hiç de bizi, kanunu, Meclisi ilgilendirmeyen, zorunlu olarak tadat edilmiş sunî görevlerden ibarettir. Dolayısıyla, 10 uncu maddenin de hiçbir ciddiyeti ve düzeltilecek hiçbir tarafı yoktur.

Takdirlerinize arz ediyorum; saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Şahsı adına, Sayın Mehmet Aykaç; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 209 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde görüşüyoruz. Madde, Kasa Yönetim Kurulunun görevlerini açık bir şekilde saymıştır; burada okumaya, tekrar etmeye bile gerek yoktur.

Ancak, değerli muhalefet partisi sözcülerimizin, kendilerine cevap verilmediği gibi bir iddiaları var; ona, kısaca cevap verip, inmek istiyorum ve şu serzenişimi de lütfen kabul buyursunlar: Değerli sözcü arkadaşlarımız kürsüye çıkıyor, madde üzerinde konuşmaları gerekirken -biz, hiç yapmadığımız halde- kendileri, madde dışında çok genel konuları konuşuyorlar. Bir kere, bunun, kanun görüşme tekniğine uymadığı kanaatindeyim.

Şimdi, değerli eski Çalışma Bakanlarımızdan Sayın Nihat Matkap Beyefendi buyurdular ki "bu kanun tasarısı başlığı üzerinde 'vatandaş' kelimesi geçmiyor." Peki, bizim, buraya "vatandaş" kelimesini koyarak, sizlerin çok tekrar ettiğiniz, çalışma hayatını düzenleyen, çalışma yaşamını düzenleyen, uluslararası belge niteliğinde olan ILO sözleşmelerine aykırı kanun mu çıkarmamızı istiyorsunuz?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Aman!.. Aman!.. Ne ilgisi var!..

MEHMET AYKAÇ (Devamla) - Evet...

Bakınız, o sözleşmenin 118 inci maddesinde deniliyor ki: "Vatandaşlarla, vatandaş olmayan kimselere, sosyal güvenlik konusunda eşit muamele yapılması gerekir." İşte, elimde kaynak var, buradan okuyun Sayın Bakanım; sayfa 248. Bu sözleşme maddesini, Türk Hükümeti 1971 yılında kabul etmiş ve 13 922 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Şimdi, siz, çalışma hayatını düzenleyen kanun maddesi çıkarırken, oraya "vatandaş" kelimesini koyarsanız, bu, ILO sözleşmesine aykırı olur; o zaman da, bu konudan tenkit edersiniz, biz ne yapalım!

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yapma!.. Yapma!..

MEHMET AYKAÇ (Devamla) - Değerli Emin Kul arkadaşımız da diyor ki, deminki madde üzerinde ve bu madde üzerinde "Sayın Başbakan, kaynak paketi üzerinde şöyle demişti."

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kaynaklarının geliştirilmesiyle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel görüşme açıldı, keşke katılsaydınız da, bu değerli görüşlerinizi orada sunsaydınız. Şimdi, biz, Türkiye'nin kaynakları üzerinde konuşmuyoruz. Ya; bir yasa maddesi üzerinde konuşuyoruz; ama, değerli Emin Beyin tenkit ettiği kaynak paketleri konusu vardır ki, bunun da bilinmesi gerekir diyorum.

Bu yasanın bir an önce çıkması gerekiyor, o yüzden, sözümü uzatmak istemiyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aykaç.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 5 önerge vardır. Madde tek fıkra olduğu için 4'ünü işleme koyacağım. Geliş sırasına göre okutuyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan hepsi naylon; çekerler şimdi...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Köylü Murtaza Özkanlı

Isparta Aksaray

Cafer Güneş Cemalettin Lafçı

Kırşehir Amasya

Abdullah Örnek Memduh Büyükkılıç

Yozgat Kayseri

Değişiklik önerisi:

"e) Kasayı temsil edecek kişileri belirlemek."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Köylü Cemallettin Lafçı

Isparta Amasya

Murtaza Özkanlı Abdullah Örnek

Aksaray Yozgat

Cafer Güneş

Kırşehir

Değişiklik önerisi:

"f) Kasa gelirlerini işletmek."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Köylü Cemallettin Lafçı

Isparta Amasya

Murtaza Özkanlı Abdullah Örnek

Aksaray Yozgat

Memduh Büyükkılıç Cafer Günş

Kayseri Kırşehir

Değişiklik önerisi:

"b) Kasanın yıllık bilançosunu ve faaliyet raporunu hazırlamak."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (h) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Köylü Murtaza Özkanlı

Isparta Aksaray

Cafer Güneş Cemallettin Lafçı

Kırşehir Amasya

Abdullah Örnek Memduh Büyükkılıç

Yozgat Kayseri

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre...

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergeler geri çekilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Kasa Gelirlerinin İşletilmesi

MADDE11. -Kasanın gelirleri;

a) Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine yatırmak,

b) Faiz haddî yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere T.C. Ziraat Bankasına yatırmak

suretiyle işletilir.

Kasa gelirleri ile taşınmaz mal alınmaz.

Ancak, T. C. Ziraat Bankası üç yıllık süre ile Kasa hesabında ayı içinde toplanan prim ve gelirleri, takip eden aybaşı itibariyle o yılki Hazine Tahvili ortalama faiz hadlerinden aşağı olmamak üzere Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine yatırır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?..

NİHAT MATKAP (Hatay) - Cumhuriyet Halk Partisi adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi adına, Sayın Nihat Matkap; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Matkap, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 2 nci maddesinde tanımlar işleniyor. Bu 2 nci maddenin (c) fıkrasında "Dolar: Amerika Birleşik Devletleri Doları" deniliyor.

Şimdi, görüşmekte olduğumuz bu 11 inci madde kasa gelirlerinin işletilmesinden söz ediyor.

"Kasanın gelirleri;

a) Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine yatırmak.

b) Faiz haddi yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere T.C. Ziraat Bankasına yatırmak.

Suretiyle işletilir" deniliyor; dikkat edin faizden söz ediyor!..

Şimdi, dikkatlerinizi bir noktaya çekiyorum; tasarıyı hazırlayan Refah Partili bir bakan, tasarıyı destekleyen de Refah Partisi Grubu... Şu değişime bakın, şu U dönüşüne bakın!.. Amerika Birleşik Devletlerinin tüm politikalarına, Türkiye ile ilişkilerine, geçen dönem karşı olan Refah Partisi, şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinin para birimine sığınmış, Amerika Birleşik Devletleri Dolarından medet umuyor!.. Düne kadar, faizi, ekonomik sistemin içinden bütünüyle kaldıracağını vaat eden Refah Partisi "faiz haramdır" diyen Refah Partisi, şimdi, düzenlemelerini faiz gelirlerine bağlamış; çok acı bir durum!..

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, Refah Partisinin muhalefet döneminde çok ciddî bir biçimde sergilediği iddialarının bir hayalden ibaret olduğunun acı bir itirafnamesidir. Yine bu tasarı, Refah Partisinin adil ekonomik düzen programının iflas belgesidir. "Neden" diyeceksiniz; adil düzende faiz yoktu, adil düzende vergi de yoktu!.. Hani, Refah Partisi iktidara geldiğinde faizi bütünüyle kaldıracaktı ekonomik sistemden; vergiyi, gelir üzerinden değil, servet üzerinden alacaktı?!. Bu söylediklerim, sizin adil ekonomik düzendeki öngörülerinizden, iddialarınızdan; kendim söylemiyorum.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - İyi öğrenmişsin!..

NİHAT MATKAP (Devamla) - Şimdi, bakınız, ne diyordunuz; tüketim maddelerinin maliyetinin üçte birini faiz oluşturuyor, diğer üçte birini de vergiler oluşturuyor diye iddia ediyordunuz ve İktidara geldiğinizde temel tüketim maddelerinin fiyatlarında üçte iki indirim yapılacaktı. Hatta bir örneğiniz var; o adil ekonomik düzen programını ideologlarınız hazırladığı zaman, ekmek fiyatı 900 liraydı. "Biz, iktidara gelince faiz ile vergileri kaldıracağımız için, faizden 300 lira eksilecek, vergiden de 300 lira eksilecek, ekmeği size 300 liraya yedireceğiz" diyordunuz...

METİN PERLİ (Kütahya) - O hesapları sen anlamazsın.

NİHAT MAKTAP (Devamla) - E, geldiniz...Tüpgaza, akaryakıta kaç defa zam yaptığınızı artık izleyemiyorum. Bilemiyorum, siz takip edebiliyor musunuz?..

METİN PERLİ (Kütahya) - Sen o hesabı iyi anlayamamışsın.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Şimdi, sizler, değerli Refah Partililer...

METİN PERLİ (Kütahya) - İyi anlayamamışsın sen o hesabı.

NİHAT MATKAP (Devamla) - İşte, o hesap, demek ki balonmuş, hayalmiş, onu anlatmaya çalışıyorum; hiç alakası yokmuş.

Şimdi, siz, seçim bölgelerinize gittiğinizde "biz, faizi kaldıracağız, bizim düşüncemize göre faiz haramdır" diyebilir misiniz?.. İşte tescili "faizci Refah Partisi" diyorum, "Amerikancı Refah Partisi " diyorum ben de size; buyurun, aksini iddia edin... (DSP sıralarından alkışlar) Bunların altını çiziyorum, tespit ediyorum.

Siz, 6,5 milyon oyu, bu iddiaları sergileyerek aldınız; yoksa, 6,5 milyon oyu, size, Taksim'e cami yapmak için, Çankaya'ya cami yapmak için, türbanı kaldırmak için mi verdiler?..

Hani esnafa verdiğiniz sözler?!. Hani peşin vergi kalkacaktı?!. Hani hayat standardı uygulaması, zulüm uygulamasıydı; nerede, hiçbir işaret yok!.. Hani asgarî ücretten vergi kalkacaktı; asgarî ücreti vergi dışı tutacaktınız?!. Hani fakir esnafa destek verecektiniz?!.

Rantiye kesiminin sizin İktidarınızla ilgili hiçbir rahatsızlığı yok, onu da söyleyeyim. Bakınız, bugün, Hatay esnafından bir faks aldım, onu okuyorum sizlere: " Götürü Vergiye tabi esnaf ve sanatkârlarımızın geçen yıla oranla vergi oranlarına, yüzde 101 oranında zam yapılmıştır.

Diğer taraftan, gerçek usulde vergilendirilen ve hayat standardı temel gösterge tutarına göre vergisi hesaplanan esnaf ve sanatkârlarımızın vergileri de, yeniden değerlendirme oranında, yüzde 72,8 artırılmıştır. Götürü Vergiye tabi esnaf ve sanatkârlarımız, küçük çapta iş yapmaktadırlar. Bu vergi oranlarını bırakın ödemeyi, çoğunun, bu kadar sermayesi bile bulunmamaktadır. Bu hususta, konfederasyonumuzca, Maliye Bakanlığına gerekli müracaat yapılmıştır. Maliye Bakanlığının teklifi, Bakanlar Kurulunun kararıyla, vergi oranlarının aşağıya çekilebileceği belirtilmektedir. Vergi ödemelerinin kısa bir süre sonra yapılacağı şu günlerde, küçük çapta iş yapan esnaf ve sanatkârlarımızı biraz da olsa rahatlatmak amacıyla, götürü vergi oranlarının düşürülmesi hususunda yardımcı olmanızı arz eder" diyor ve devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, dikkat edin; rantiye kesiminden hiçbir başvuru gelmiyor, küçük esnaf ve sanatkârlar arıyor!.. İşte adil düzen; bütünüyle söylenenlerin tersini yapmak mıdır adil düzen?! Buna da tanık olduk ve bu tasarı, çok ciddî bir belge oldu.

Değerli arkadaşlarım, bütün söylediklerinizin tersine işler yapıyorsunuz. Bu tasarıyla, ülkenin başına kırk elli yıllık bir bela açacaksınız. Her defasında, bu kürsüye çıkıp, sizi uyarmaya çalışıyoruz. Temel ilkelerinize de ters bir tasarı; buna rağmen, yukarıdan bir emir geldiği zaman ille de uymak zorunda mısınız?!

AHMET DERİN (Kütahya) - Evet, doğru...

NİHAT MATKAP (Devamla) - "Evet" diyorsunuz!..

AHMET DERİN (Kütahya) - Biz, başa bağlı bir partiyiz.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Niye; asker mantığıyla mı hareket ediliyor?!

AHMET DERİN (Kütahya) - Ne yapalım?!

NİHAT MATKAP (Devamla) - Bütün bunları, mantıksal bir biçimde, bilimsel bir biçimde size açıklamaya çalışıyoruz.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) - İnandırıcı olmuyor...

NİHAT MATKAP (Devamla) - Umarım, bundan sonra, biraz daha iyi değerlendirirsiniz ve bu tasarının geri çekilmesi için katkı verirsiniz.

Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Matkap.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mustafa Güven Karahan; buyurun.

Sayın Karahan, süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde yer alan Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 8 inci maddesiyle kurulan yurtdışı sosyal güvenlik kasası, bu yeni sosyal güvenlik kurumunun gelirlerini, güya, en iyi şekilde değerlendirecek bir düzenlemeyi getirmektedir. Bu kanunla kurulacak olan kasa, tamamen, hükümetin emrinde çalışan bürokratlardan oluşmaktadır. Yasa tasarısının gerekçesinde, her ne kadar, Kasanın özerk olmasından bahsediliyorsa da, ülkemizde, kanunlarla özerk olduğu hükme bağlanan kurumların, bugün, hangi koşullar altında çalıştığını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Örnek mi istiyorsunuz: İşte, Sosyal Sigortalar Kurumu.

Hükümetin emrindeki bürokratların yönetiminde olacak olan Kasa, gerçekten, özerk olarak, bu yeni kurumu yönetebilecek midir; yoksa, hükümeti oluşturan partilerin ya da partinin elinde oyuncak mı olacaktır? Şimdi, bu yasayla kurulacak olan Kasa, yeni sosyal güvenlik kurumundan yararlanacakların yatıracakları 10 000 dolarları en iyi şekilde değerlendirerek, hak sahiplerine üç yıl sonra emekli aylığı vereceği gibi, sağlık hizmetleri de sunacaktır.

Değerli milletvekilleri, kasanın başlangıç gelirlerini, hak sahibi olmak isteyenlerin yasada belirtilen zamanlarda yatıracakları 12 500 dolardan 2 500 dolar devlet güvencesi çıkarıldıktan sonra kalacak olan 10 000 dolarlar sağlayacaktır.

Burada, üzerinde durmadan geçemeyeceğim husus, bu borçlanma yasasından yararlanmak isteyenlerin ödeyecekleri prim tutarını dolar olarak ödemeye mecbur bırakılmalarıdır. Hani, bir zamanlar, İslam Dinarının para birimimiz olacağını ileri süren ve kendileri dışındaki tüm partileri Batı taklitçiliğiyle suçlayanların yaptığına bakın siz!.. Türkiye Cumhuriyetinin para birimi olan Türk Lirasının suyu mu çıktı?! Sizi gidi Amerikan taklitçileri sizi!.. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunuyla kurulacak Kasanın gelirlerinin işletilmesinde "Kasanın gelirleri;

(a) Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine yatırmak,

(b) Faiz haddî yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına yatırmak suretiyle işletilir" hükmünü getirmektedir.

11 inci maddenin üçüncü fıkrası ise "Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası üç yıllık süre ile Kasa hesabında ayı içinde toplanan prim ve gelirleri, takip eden aybaşı itibariyle o yılki Hazine Tahvili ortalama faiz hadlerinden aşağı olmamak üzere Devletin çıkardığı borçlanma senetlerine yatırır" hükmünü de getirmektedir.

Dikkat ettiyseniz, bu tasarı, diğer yatırım araçlarını tamamen devredışı bırakmaktadır; yani, Kasa bünyesinde biriken primler, yalnız ve yalnız, hazine tahvili ortalama faiz hadlerinden aşağı olmamak üzere, devletin çıkardığı borçlanma tahvillerine yatırılabilecektir. Hani, nerede Kasanın özerkliği?.. Kasa yönetim kurulu, Kasa gelirlerini değerlendirirken, o günün koşullarıyla en fazla gelir getirebilecek menkul ve gayrımenkullerden herhangi birine yönelemeyecektir. Böyle tek gözlükten bakış açısıyla özerklik olur mu seçeneği olmayanların, davranış özerkliğinden bahsedilebilir mi?

Değerli arkadaşlarım, bu tür sosyal güvenlikten yoksun olanların sorunları, ayrı bir Kasa oluşturmakla çözülmez; bu kişileri sosyal güvenlik kapsamına alırsanız, çözüm ortaya çıkar. Bunun için çıkartılmış yasa yok mu; var, 3201 sayılı Yasa. Bu Yasanın eksikliklerini giderin, böylece yeni bir kurum kurmadan sorunu çözüme kavuşturmuş olursunuz. Yurt dışında bulunanların sosyal güvenliği için Hükümet bir Kasa oluşturuyor.

Değerli arkadaşlarım, siz, şimdiye kadar yapılmış olan bu tür düzenlemelere "Kasa" adı verildiğini duydunuz mu; biz duymadık. Biz, bu amaçla kurulan kurumlara, ülkemizde "sandık" adını verdik; örneğin, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, örneğin, Emniyet Sandığı dedik. Kısaca, bu yeni getirilen kurulun, kendi gibi, adı da, ne yazık ki, yabancı.

Değerli milletvekilleri, bu maddeye göre, kasa, toplanan 10 bin dolarları değerlendirecek. Bu 10 bin dolarlar üç yıl bekletilecek ve arkasından, aylık 250 dolardan, yılda 3 bin dolar ödenecek. 10 bin doların üç yıl sonra yılda 3 bin dolar ödeyebilmesi için, yıllık getirisinin en az yüzde 22 olması gerekir. Bu getiri sağlansa bile, sağlık giderleri hariç, 8-10 yıl ödemede bulunabilirsiniz. Mevcut ekonomik koşullarda, sınırlı yatırım olanakları içerisinde, dolara, yıllık yüzde 2 faiz sağlayamazsınız; hatta, yalnız siz değil, hiçbir rantiyeci zihniyet bu geliri sağlayamaz. Bu nedenle, yasa tasarısının 11 inci maddesindeki fon değerlendirme yöntemi, fonun 5-6 yıl içerisinde çökeceğinin göstergesidir.

Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, süper emeklilik gibi, sosyal güvenlik kurumlarımızın çöküş nedenlerinden biri olan bir uygulamayı yaşamışken, yeniden, buna benzer bir uygulamayı gündeme getirmenin manası nedir? Hükümetin amacı, hasta olan sosyal güvenlik kurumlarını, gerçek hekimler yerine, üfürükçü ya da muskacılara tedavi ettirmek midir? (DSP sıralarından alkışlar)

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Bakan dinlemiyor.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) - Sendikacı olan Sayın Bakan bu gibi sosyal güvenlik tasarılarına nasıl sahip çıkar? Gelecekte de olsa, çalışanların başına bela olacak olan bu tür kurumları nasıl yaratır?

Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki yasa tasarısını, eğer iyi incelediyseniz, primlerin yatırılışında, ölçü olarak, Amerikan para birimi olan doların alındığını görürsünüz; ancak, hak sahibi olacaklarca yatırılan dolarların yüzde 20'si, devlet güvencesi olarak, hemen Hazineye aktarılmaktadır. Hak sahibi olacaklara prim ödettirirken, Türk Lirasını hatırlamayanlar, nedense, Kasa gelirlerinin işletilmesinde birden bire Türk Lirasını akıllarına getirivermektedirler.

Hükümet, bu tasarıyla, yüzde 20 olarak takdir edilen devlet güvencesini kestikten sonra, kalan yüzde 80 tutarındaki primleri, Türk Lirası olarak değerlendirmeyi düşünmektedir.

Yine, Hükümet, bu tasarıyla, maliyeti ne olursa olsun, döviz fonları oluşturmaktadır; sonra da, oluşan fonlara, borçlanma yoluyla el koymaktadır. Üstelik, bu borçlanmanın maliyeti de, ileri sürdüklerinin aksine, çok yüksektir; çünkü, bu borçlanmanın maliyeti, sadece fonlar için ödenen faizlerden ibaret değildir.

Hükümet, bu döviz fonuna bir taraftan faiz öderken, diğer yandan da promosyon yapmaktadır. Dövizle emeklilik kasasına yatırılacak prim tutarı olan 12 500 dolarların promosyonu, üç yıl sonra başlayacak olan emeklilik hakkıdır. Bunun bedelini kim ödeyecek dersiniz; doğal olarak, tüm çalışanlar ve gelecekteki hükümetler. Bu kanun tasarısını çıkaranlar da, borçlanmanın vadesini uzattım diye caka satacaklardır. Gündemimizdeki kanun tasarısı, günü kurtarmak amacıyla geleceği feda etmektir. Bugün atılan adımın bedelini, gelecek nesiller,çok ağır bir şekilde ödeyeceklerdir.

Uyarılarımıza, hükümet edenlerin kulak vermesini diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karahan.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Karamollaoğlu; buyurun.

RP GRUBU ADINA TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; aslında, gecenin bu vaktinde söz almayı hiç de arzu etmiyorduk; ama, arkadaşlarımız birtakım konuları dile getirince, ister istemez bazı açıklamalarda bulunmayı da faydalı gördük.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hele şükür.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Önce, arkadaşlarımıza bir hatırlatma yapmak istiyorum. Elbette, bu Hükümet, bir koalisyon hükümetidir ve koalisyon hükümetleri de, koalisyon protokolü ve hükümet programıyla bağlıdır. Ümit ediyorum ki, bundan sonraki konuşmalarında arkadaşlarımız bunun böyle olduğunun farkında olurlar.

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) - Ortağın yok ki!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - İkinci olarak söylemek istediğim bir husus daha var...

METİN ŞAHİN (Antalya) - Faize karşısın...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Elbette, bugün, yürüyen bir sistem var; yürüyen bu sistemin içerisinde, biz, tasarruf sahibinin hakkını korumayı bir vazife biliyoruz. SSK'yı, son dört sene zarfında, sol görüşe mensup arkadaşlarımız yönettiler ve SSK, bugün, içinden çıkılamayacak hale düştü; aynen İstanbul'da olduğu gibi!.. (RP sıralarından alkışlar)

İstanbul'da, biz, batan bir geminin nasıl yüzdürülebileceğini sizlere gösterdik. Allah nasip ederse, SSK'nın da nasıl yüzeceğini, sizlere, önümüzdeki yıllarda göstereceğiz; o zaman da, ümit ediyorum ki, takdirlerinizi alacağız inşallah.

Tabiî, en mühim konu, bu yasa tasarısında maksat, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Hangi vatandaşlar?!.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Her ne kadar, bu, net olarak "vatandaş" ismiyle zikredilmiyorsa da, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın sosyal güvenceye kavuşmalarını sağlamaktır.

Onların birikimlerini buraya aldıktan sonra, onları heba edecek noktada değiliz. Elbette, bu birikimlerin, belli bir tarzda değerini muhafaza etmesi ve koruması gerekir; onu temin için de, bugünkü şartlar altında ne lazımsa o yapılmaktadır.

Arkadaşlarımız, para biriminin dolar olduğunu söylüyorlar. Yurt dışından gelecek parayı, herhalde Türk Parası olarak getirecek de değildik!..

Muhterem arkadaşlarım, bir işi söylerken, konuyu, biraz daha ciddî bir tarzda söylerseniz, zannediyorum ki faydalı olur. Biz, yurt dışındaki işçilerimizen gelecek parayı, Türk parası bazında mı almalıydık veya onu öyle değerlendirmeliydik?

Bir noktayı daha belirterek sözlerimi bağlamak istiyorum. Ülkede bir enflasyon var. Elbette, bu enflasyonist şartlar altında da paranın değerini korumayı düşünmek mecburiyetindeyiz; ancak, bugüne kadar "sıcak döviz" dediğimiz para, Türkiye'ye gelirken, maalesef -yüzde 15, yüzde 16'lar gibi gözükmesine rağmen- yüzde 30'ların üzerine çıkan bir faizle geldi. Hatta, Dünya Bankasının ülkemize sağladığı ve anlaşmalarda takriben yüzde 10 gibi gözüken faizlerin, fiiliyatta, yüzde 20'lerin üzerine çıktığı biliniyor.

Bu şartlar altında, siz, eğer, ülkemize getirilen ve kişi başına 12 500 dolar olan parayı -bunlardan hangisini düşünüyorsanız düşünün- ona göre değerlendirirseniz, herhalde ne Hükümetimizin ne kasanın ne de yurt dışında bulunan işçilerimizin mağdur edilmediklerini ve edilmeyeceklerini görürsünüz.

Gecenin bu geç vaktinde, böyle, söz alıp, bir iki kelimeyle de olsa, birkaç konuyu açıklama fırsatını verdiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Çıkarılacak olan bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (DP ve DYP sırlarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karamollaoğlu.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Emin Kul konuşacaklar.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin dolmasına çok kısa bir süre kaldı. Sayın Kul, aynı zamanda şahsı adına da konuşacak. Onun için, çalışma süremizin, Sayın Kul'un konuşmasının tamamlanmasına kadar uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Kul.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; Grubumuzun görüşlerini sunmadan önce, sizleri saygıyla selamlıyorum.

11 inci maddenin matlabına baktığımız zaman, Kasa gelirlerinin işletilmesinden bahsediyor. Bu işletilmeyi yaparken, (a) fıkrası, gelirlerin, devletin çıkardığı borçlanma senetlerine yatırılmasını öngörüyor; (b) fıkrası da, faiz haddi yürürlükteki hükümlere göre en yüksek düzeyde olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına yatırılmasını öngörüyor. Bunun dışında, kasa, gayrimenkul de elde edemez, herhangi bir şekilde, bu şartların dışında, gelirlerini işletemez.

Devletin çıkardığı borçlanma senetleri dolarla değil, Türk parasıyla satın alınmaktadır. Dolar toplayan Kasa, bunu Türk parasına çevirip senet alacaktır; sonra, isterse, belki, tekrar dolar alabilecektir. Âdeta, karapara operasyonunun içine girilmiş gibi, çifte işlemli bir duruma yol verilmektedir.

(b) fıkrasına bakarsanız, en yüksek faiz, dolar bazında yüzde 10'dur; Kasa, bununla mı yetinecektir? Yani, topladığı dolarları, dolar bazında faize mi yatıracaktır; yoksa, doları bozdurup, Türk parası cinsinden mi faize yatıracaktır? Burada da, yine, bir alışveriş söz konusudur; burada da, yine, doları Türk parasına çevirmek gibi, karapara aklayanların yaptığı işleri bu Kasaya devretmek gibi bir işlem söz konusudur.

Aktuarya hesabı da hangi bazda yapılmıştır, belli değildir; dolar bazında mı yapılmıştır, Türk parasına çevrilip, alınacak faizler bazında mı yapılmıştır; açık değildir.

Neresinden bakarsanız bakın, bir kapitalist faizci düzenin öngörüldüğü, bu maddeyle anlaşılmaktadır; yani, Kasa, resmen, haramla iştigal edecek ve 12 500 dolar yatıranların -ki, bunların arasında Müslüman vatandaşlarımız da olacak- sosyal güvenliğini haramdan sağlayacaktır; yani, faizden sağlayacaktır.

Şimdi, muhterem Hocamız, gelip, bu düzenlemeyi görseydi, herhalde size şöyle seslenecekti: "Siz ne yapıyorsunuz Allahaşkına?! Faiz, faiz, faiz... Sizi gidi Batı taklitçileri... Sizi gidi faizciler sizi" diyecekti.

Geliri faize dayalı bir kasa için, Muhterem Başbakanımız, muhalefette olsaydı bunları söylerdi. Şimdi iktidarda; bilmem ne söyler; ama, bakınız, muhalefette ne demiş: 12.12.1994 tarihli Genel Kurul toplantısı, 50 nci Birleşimde şöyle diyor Sayın Erbakan: "Bir ekonomik tedbirin uygulanması için, bu, koyu faizci düzenin terk edilmesi lazımdır."

Değerli arkadaşlarım, siz, bunları, bir ekonomik tedbir olarak getiriyorsunuz; ama, değil koyu faizci düzeni terk etmek, faizi katlayarak bu tasarının içinde huzura getirmişsiniz ve onaylanmasını istiyorsunuz.

Bakın, yine, aynı oturumda ne demiş: "Bu batan geminin, yine, aynı faizci politikalarla kurtarılması mümkün değildir." Şimdi, siz, yürüttüğünüz bu faizci politikayla, sosyal güvenlik alanı bu batan gemiyse, bunu kurtarmaya muktedir olabilecek misiniz veyahut da topladığınız 12 500 doların faizini şu veya bu şekilde alarak, acaba, bir sosyal güvenlik sağlayabilecek misiniz?! Yani, muhalefetteyken söylenmeyen şey yok; ama, iktidara gelince işler değişiyor. Hatta, bakın, özelleştirme için -o da bir kaynak olarak görülüyor şimdi- ne demiş: "Peşkeş, yani, özelleştirme -ki, özelleştirmeye peşkeş çekme diyor- yabancılara, yok pahasına imkânlar verilecek ve böylece, döviz ihtiyacı karşılanacak. Ne sıcak döviz ne dışborç ne peşkeş gerçek bir ekonomik tedbirdir. KİT'leri sattınız; bu ne demek; kendi evladınızı yiyorsunuz!.. Sizin yaptığınız bu. Bizi, Afrika kabilesi gibi yönetiyorsunuz; kabile reisi aç kalınca evlatlarını yer. Afrika oyunu bu, Afrika oyunu... "Gulu gulu" sesleri de geliyor arkasından!..

Şimdi, görüyorsunuz, insan iktidara geçince "özelleştirmeyi şöyle yapıyoruz, bundan şu kadar gelir getireceğiz" diye övünmeye başlayınca, muhalefette söyledikleri nerede kalıyor... işte, faiz konusunda söylenenler de böyle.

Değerli milletvekilleri, muhalefetteyken faiz haram, iktidardayken faiz helal. İşte çifte standart, işte Batı taklitçiliği budur. Tabiî, bu arada, Mısır'dan El Ezher'den fetvayla imdada yetişiliyor, faizin haram olmadığı tefsirine yakın beyanlarda bulunuluyor. Onu takiben MÜSİAD'ımız; yani, Müslüman İş Adamları Derneği; pardon, Müstakil İş Adamları Derneği, El Ezher'e takaddüm edip "enflasyon kadar faiz haram değildir" fetvasını veriyor. Sizde, o fetvaya dayanarak bu maddeyi düzenlemiş olsanız gerek!.. Peki, kasa gelirlerinin işletilmesini, Suudî Arabistan'dan ithal faizsiz bankacılık sistemi içinde çözemez miydiniz? Madem bu sistem çok geçerli bir sistemdi, hangi ilkelerinize, hangi koalisyon protokolüne aykırı? Çözebilirdiniz; ama, muhalefette söylenilenlerle iktidarda yapılanlar başka olursa ve halk, bu söylemler içinde yönlendirilirse, işte, sonucunda, gelip, bu faiz üzerine kendiniz sığınırsınız. Yoksa, El Ezher ile bizim MÜSİAD'ın fetvalarından Suudi Arabistan'ın haberi yok mu?! Haberi yoksa, onlara da iletin, onlar da belki faizsiz bankacılık düzenini bu fetvalar karşısında tadil ederler, tebdil ederler!..

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) - Onları hocalar anlatacak... Sadede gel!..

EMİN KUL (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bakınız, tekrar ediyorum, Nisan 1994'te 3 bankayı kapattınız; kapatıldı 3 banka... Burada binlerce kişi mağdur oldu ve bunların birçoğu da yurt dışında çalışıp dövizlerini bu bankaya yatıranlar. Siz, faizci düzene karşı olan bir parti olarak, bu, faizle aldatılmış diye kabul ettiğiniz insanlarımızın derdine ne çare buldunuz? Söyledim biraz evvel; 6'sı intihar etti, bir kısmının aileleri perişan ve bunlar, yatırdıkları paranın bir kuruşunu geri alamadılar; ama, nohutlar aldı, Mercümekler aldı, bazı kuruluşlar paralarını geri aldı; ama, bu vatandaşlarımız paralarını geri alamadılar, mağdur oldular.

Sayın milletvekilleri, bakınız, kasa dediğiniz bu sandık, bu fetvalar ve bu işletilme tarzıyla, giderek, en çok beş sene sonra sanduka olmaya mahkûmdur. Bu sandığınız, sanduka haline gelecektir. Bakınız, bu sandığınız nasıl sanduka olacak, hep beraber, kanun tasarımızın gerekçesindeki ve içeriğindeki rakamları, değerleri alarak bir görelim. Hatta, siz, buna üçüncü kaynak paketinin 56 ncı sayfasında "aktör denge" demişsiniz; "aktüer denge" değil de "aktör denge." Bu kanun tasarısıyla gerçekten aktörlüğe bağlı bir denge kurmuşsunuz. 400 bin kişinin borçlanacağını hedeflemişsiniz; 5 000 gün borçlanmasını öngörmüşsünüz; 400 000 x 5 000 = 2 milyar gün borçlanma öngörmüşsünüz. Her bir gün için 2,5 dolar. Bu kanun tasarısıyla 2,5 dolar x 2 milyar gün = 5 milyar dolar gelir bekliyorsunuz. Bunun yüzde 20'sini hazineye alıyorsunuz, 4 milyar dolar kalıyor. Kanun tasarısında öngördüğünüz hükümlere göre, her bir kişiye ayda 285 dolar ilâ 300 dolar arası maaş vermek mecburiyetindesiniz; sağlık yardımları hariç, sadece maaş. Eğer, bundan 400 bin kişi yararlanacaksa, para yatıran 400 bin kişi bu 285 dolarlık maaştan yararlanacaksa, bu kasa, ayda, 285 x 400 000 = 114 milyon dolar maaş ödeyecek demektir. 4 milyar doları, dolar bazında -en yüksek faiz yüzde10'dur- 3 yıllık faize versek, katlamalı olarak getireceği faiz 1 milyar 324 milyon dolardır. 4 milyarın üzerine bunu da koysak, kasanızda veyahut da sandığınızda 5 milyar 324 milyon dolarlık bir mevduat kalmış olacak. Şimdi, 5 milyar 324 milyon doları 144 milyon dolara bölersek, 46 ay eder. 46 ay sonra bu kasa iflas etmiş olacak, müflis bir sandık haline gelecek; yani, sanduka haline gelecek. Üç yıllık bekleme süresini dahi koysanız, en çok beşbuçuk yılda, bu kasa, müflis bir kasa haline gelecek. Ne yapacaksınız o zaman; Sosyal Sigortalar Kurumuna mı devredeceksiniz, İstanbul Bankasının Sosyal Yardımlaşma ve Emekli Sandığı gibi?.. Devrettiğinizde ne olacak; Sosyal Sigortalar Kurumu, her ay, bu sistemden, bu faizci sistemden yararlananlara 114 milyon dolar para ödemek mecburiyetinde kalacak. Zaten, bugün -yalnız Sosyal Sigortalar açısından söylüyorum- Sosyal Sigortalar, 1997'de, 350 trilyonu aşkın bir açığa doğru sürükleniyor. Toplam sosyal güvenlik sistemimizin açıkları 700 trilyona doğru gidiyor.

Şimdi, böylesine, sizin tabirinizle "aktör dengeden", benim deyimimle "aktüer denge hesabından" yoksun bir tasarıyı, hem de faize sığınarak -faizci düzeni inkâr ettiğiniz halde; ki, haklı olabilirsiniz, görüşünüzdür; saygı duyarım- muhalefetteyken faiz haram, iktidardayken faiz helal haline getirip, sosyal güvenliği haramdan sağlamak gibi bir yola sapan şekilde huzura getirmek, acaba, ne kadar, İktidarınızın şanına yakışıyor?.. Şu aktüer denge karşısında, acaba, bu tasarının geçmesi, bu ülke için, insanlar için, çalışanlar için, sosyal güvenlik sistemi için hayırlı mı olacaktır?..

Eğer, başka türlü bir hesap tarzı varsa, yapınız, getiriniz. Kanun tasarısının gerekçesinde söylediğiniz rakamları aynen alarak, kanun metninin gerektirdiği maaş bağlama sistemini aynen kullanarak, ben, size, bir aktüer denge hesabını basit bir şekilde sundum; ama, siz, bugünü kurtarmak uğruna; yani, en fazla 1 milyar dolar uğruna, sosyal güvenlik gibi bir kavramın temeline dinamit koyuyorsunuz; bu alanı gelir alanı olarak sayıyorsunuz. Onun için, bu tasarı yanlıştır.

Baştan beri söylüyorum; bu tasarıyı geri çekiniz, bu tasarısıyı maksadına uygun olarak tanzim ediniz; bu tasarıyı bir kaynak paketine gelir sağlayacak tasarı değil, sosyal güvenlik sistemimizde ki, yurt dışında bulunan değil, çalışan insanlarımızın sosyal güvenliklerindeki eksiklikleri düzenleyecek, tamir edecek bir tasarı haline getiriniz; bu Meclisteki parti gruplarının hepsinden destek alırsınız.

Biz, niçin yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın sosyal güvenliklerinin sağlanmasını istemeyelim?.. Nasıl olur da böyle bir arzumuz olsun?.. Ki, 1985'te Anavatan Partisi çıkarmış 3201 sayılı Kanunu. Ondan evvel, Doğru Yol Partisi çıkarmış, yine, yurt dışında çalışanların sosyal güvenlik borçlanmasıyla ilgili bir kanunu. Eğer bunlarda eksiklik varsa, ileriye doğru düzeltilir; ama, yurt dışında ne için bulunduğu belli olmayan lümpen grupları beslemek uğruna böylesine bir kanun tasarısını, haram diye gördüğünüz faizci düzeni de içine katarak huzura getirirseniz, bunun samimiyetinden şüphe etmemek mümkün değildir. Ama, siz bilirsiniz... Ferman sizin. Kolunuzu kaldırırsınız, olmayacak şeyi oldu yaparsınız, Anayasaya aykırılığı Anayasaya aykırı değildir dersiniz; ama, gün gelir, saat çalar, bu memleketin sırtına bu tasarı her ay 114 milyon dolarlık bir ödeme kamburu koyar ve sosyal güvenlik sistemimiz bugünkünden daha kötüye doğru gider ve her türlü haksızlık içinde, birkısım insanlar gelir, sosyal güvenlik hakkına yolda dolaşırken kavuşur, çalışırken kavuşamaz.

Bu tasarı, her yönüyle sakıncalıdır; lütfedin, şu maddesinde geri çekmek imkânınız var. Üzerinde 130 önerge vereceğinize, bir önergeyle, Sayın Bakan veya Komisyon tasarıyı geri alsın. Aksi halde, bu tasarı, sosyal güvenlik sistemimizin altında bir dinamit olacaktır.

Arz eder; saygılar sunanır. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 20 Mart 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 23.08


B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, Bergama'da altın arama izni verilen firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/2080)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş

İstanbul

Bilindiği gibi, Bergama halkı, Ovacık Köyünde siyanürle altın arama girişimine karşı çıkmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu yapılan eylemlere ve referanduma katılarak bu konuda kararlı olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. Bergama'nın seçilmiş yerel yöneticileri ve yerel meclisleri de yöre halkı gibi düşünüyor ve onunla birlikte hareket ediyor.

Bakanlığınız ise Bergama halkını âdeta yok sayıyor. Onların tepkilerine, kaygılarına ve endişelerine kulak vermiyor, bildiğini okumaya devam ediyor.

Oysa bu siyanürle yapılan altın madenciliğinin çevreye büyük zararlar verdiği bir gerçek, Bugün dünyanın bir çok yerinde bu yöntemle yapılan altın madenciliğinin, geriye çevresi âdeta çöllenmiş kilometrekarelerce alan bıraktığı biliniyor. Yeraltı ve yerüstü su kaynakları da kirlenen bu alanların yeniden kullanılır hale getirilmesi milyonlarca dolar harcansa da olanaklı olmamaktadır.

Sorular :

1. Bugüne kadar, Bakanlığınızca, kaç yabancı ve yerli şirkete altın arama izni verilmiştir? Bu şirketlerin adları nelerdir?

2. Bergama'dan önce başka bir yöre için siyanürle altın arama izni verilmiş midir?

3. Bergama için verilen izin kaç yıl sürelidir? Altın madeninin alanı kaç kilometre karedir?

4. Altın elde etmek için çevreye zarar vermeyen örneğin; "Tiyoüre" denilen maddenin kullanıldığı başka yöntemler de varken, Bergama'da niçin siyanürde ısrar edilmektedir?

5. Bergama"1. Dereceden Deprem Bölgesi" olduğuna göre altın madeni sahasında, "Atık havuzunda" toplanacak olan zehirli atıkların deprem ve sel gibi doğal afetlerde yeraltı ve yerüstü sularını kirletmesi nasıl önlenecektir? Bu mümkün müdür?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-389-4149 18.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 18.2.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/2080-5342/14989 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş'ın şahsıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük MilletMeclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/2080 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Recai Kutan

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Karakaş'ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/2080-5342)

Bilindiği gibi Bergama halkı, Ovacık Köyünde siyanürle altın arama girişimine karşı çıkmaktadır. Halkın büyük çoğunluğu yapılan eylemlere ve referanduma katılarak bu konuda kararlı olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. Bergama'nın seçilmiş yerel yöneticileri ve yerel meclisleri de yöre halkı gibi düşünüyor ve onunla birlikte hareket ediyor.

Bakanlığınız ise Bergama halkını âdeta yok sayıyor.Onların tepkilerine, kaygılarına ve endişelerine kulak vermiyor, bildiğini okumaya devam ediyor.

Oysa bu siyanürle yapılan altın madenciliğinin çevreye büyük zararlar verdiği bir gerçek, Bugün dünyanın bir çok yerinde bu yöntemle yapılan altın madenciliğinin, geriye çevresi âdeta çöllenmiş kilometrekarelerce alan bıraktığı biliniyor. Yeraltı ve yerüstü su kaynakları da kirlenen bu alanların yeniden kullanılır hale getirilmesi milyonlarca dolar harcansa da olanaklı olmamaktadır.

Soru 1. Bugüne kadar, Bakanlığınızca, kaç yabancı ve yerli şirkete altın arama izni verilmiştir? Bu şirketlerin adları nelerdir?

Cevap : Bugüne kadar 2 yabancı 6 yerli olmak üzere 8 şirkete altın arama izni verilmiştir.

Yabancı şirketler; Cominco Mad. San. A.Ş. ve Eurogold Maden A.Ş.'dir.

Yerli Şirketler; Karadeniz Bakır İşl. A.Ş., Karadeniz Maden Tic. Ltd., Etibank Genel Müdürlüğü, Salim Atik, Tüprağ Metal Mad. San., Çinkur Metal A.Ş.'dir.

Soru 2. Bergama'dan önce başka bir yöre için siyanürle altın arama izni verilmiş midir?

Cevap : Bergama'dan önce 1 adet Artvin, 3 adet Balıkesir, 1 adet Çanakkale, 1 adet Giresun, 1 adet Kütahya ve 1 adet de Ordu yöresi için altın arama izni verilmiştir.

Soru 3. Bergama için verilen izin kaç yıl sürelidir? Altın madeninin alanı kaç kilometre karedir?

Cevap :Bergama için verilen İR 3549 sayılı işletme ruhsatı 10.2.1992 tarihinde verilmiş olup, 10 yıl sürelidir. Ruhsat alanı 171,08 hektardır.

Soru 4. Altın elde etmek için çevreye zarar vermeyen örneğin; "Tiyoüre" denilen maddenin kullanıldığı başka yöntemler de varken, Bergama'da niçin siyanürde ısrar edilmektedir?

Cevap : Bergama'daki altın yataklanması düşük tenörlü epitermal yatak tipi olup, bu tip yataklanmada altın elde edilmesinde uygulanmakta olan siyanürleme yöntemine alternatif olabilecek dünyada başka ekonomik bir yönetim henüz bulunmamaktadır. Günümüzde siyanür liçi yöntemi ile altın üretimi Güney Afrika, ABD, Avusturalya, Yeni Zelanda ve Kanada başta olmak üzere dünyanın her tarafındaki altın madenlerinde hemen hemen tek yöntem olarak uygulanmaktadır. Yüzyıldan beri siyanür ile altın madenciliği uygulanmasında kimsenin bu güne kadar yaşamını yitirmediği gibi kalıcı çevresel etkisinin de bulunmadığı bilinmektedir.

"Tiyoüre" projesinin zehirsiz oluşunun üstünlük gibi düşünülmesi yanıltıcı olmaktadır. Çünkü bu proseste çok sayıda metal komplekslerin oluşması ve kolay oksitlenme nedeni ile bu güne kadar dünyada uygulanması mümkün olmamıştır. Laboratuvar çalışmalarında tiyoüre prosesinde de asidik ortamda çözeltiye geçecek olan ağır metal konsantrasyonlarının insan sağlığı ve çevre açısından sorunlar oluşturabileceği belirlenmiştir.

Bunun yanında Bergama'daki epitermal altın cevherleşme tipi için en uygun yöntemin, gerekli her türlü tedbirin alınması ile Dünyada olduğu gibi, siyanürlü liç yöntemi ile altın elde edilmesi olduğu ÇED raporu ve ÇED Olumlu Belgesi" ile de kabul edilmiştir.

Soru 5. Bergama"1. Dereceden Deprem Bölgesi" olduğuna göre altın madeni sahasında, "Atık havuzunda" toplanacak olan zehirli atıkların deprem ve sel gibi doğal afetlerde yeraltı ve yerüstü sularını kirletmesi nasıl önlenecektir? Bu mümkün müdür?

Cevap : Eurogold Şirketi, çalışmalarına başlayabilmek için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunu Çevre Bakanlığı'na sunmuş ve ÇED olumlu belgesini alarak, sızdırmazlığın sağlanmasını taahhüt etmiştir. Bu rapora göre atık havuzu, tabanında iki kat geçirimsizilk sağlayan kil ile drenajlı dolgudan oluşmaktadır. Kil tabakası üzerinde geçirimsiz bir tabaka oluşturulması, hazne duvar ve tabanının geçirimsiz kil tabakası ile kaplanması ve kil üzerine drenaj edilmesi, hazne içerisinde su tutulmasını önleyip sızma olasılığını tamamen ortadan kaldıracaktır. Yani, emniyet faktörleri atık muhafaza haznesinde birbirini tamamlar şekilde olup, kil tabakasının altında ikinci bir drenaj sistemi ve ikinci bir kil tabakası bulunmaktadır. Ayrıca ek emniyet tedbiri olarak da kimyasal arıtma sistemi öngörülmüştür.

Bütün bu tedbirler bölgenin Jeolojik-Jeomorfolojik-Klimatolojik özellikleri göz önüne alınarak, olabilecek bütün deprem derecelerine dayanacak şekilde dizayn edilecektir.

2. - Konya Milletvekili Nezir Büyüncengiz'in, Özel Harekât Dairesi eski Başkan Yardımcısı hakkındaki tutuklama kararına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2082)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim.

6.2.1997

Nezir Büyükcengiz

Konya

Yargı organlarınca hakkında tutuklama kararı çıkartılan Özel Harekât Daire Başkan Yardımcısı İbrahim Şahin"Bayramı çocuklarımla geçirmek istiyorum. Bayramdan sonra teslim olabilirim." gibi bir açıklamada bulunmuştur.

Sorular :

1. Hakkında tutuklama kararı bulunan sanıkların, kendileri istedikleri zaman tutuklanacakları doğrultusunda uygulamalar Bakanlığınız bünyesinde sürekli yapılmakta mıdır?

2. Adı geçen kişi yetkililer tarafından korunmakta mıdır?

3. Korunmuyor ise yakalanıp yargıya teslimi için neden beklenmektedir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065178 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 19.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2082-5344/14991 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve cürüm işleyenleri saklamak suçundan eski Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin hakkında İstanbul Devlet GüvenlikMahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.1.1997 tarih ve 1997/33 müteferrik ve 1996/2303 hazırlık sayısına kayden Gıyabi Tevkif Müzekkeresi düzenlenmiştir.

Önergede adı geçen İbrahim Şahin 11.3.1997 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, şahıs aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve anılan savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

3. - Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nun, Balıkesir bölgesinde çalışan polislere terör tazminatı ödenip ödenmeyeceğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2086)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. Hüsnü Sıvalıoğlu

Balıkesir

Ege ve Marmara Bölgesinde Bursa ve Manisa'da polislere terör tazminatı ödendiği bir gerçektir.

Sorular :

1. Balıkesir de aynı bölgede olduğu halde burada çalışan polisler niçin bu tazminatı alamamaktadırlar?

2. Balıkesir'de çalışanlara ne zaman bu tazminatı vermeyi düşünüyorsunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065170 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 19.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2086-5374-15033 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen, 3920 ve 4206 Sayılı Kanunlarla değiştirilen Ek 28 inci maddenin (A) fıkrasının 1 inci bendinde "Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal ilan edilen bölgelerde veya Millî Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken belirlenecek benzeri Kritik Yörelerde Özel Harekat veya operasyon timi olarak görev yapan Emniyet Genel Müdürlüğü Emniyet Hizmetleri kadrolarında bulunanlar ile sözleşmeli Uçuş personeline 9000 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık tutarı geçmemek üzere fiilen görev yapıldığı sürece ve bu süre ile orantılı olarak ek tazminat (B) fıkrasında yer alan tazminata ilave olarak ayrıca ödenir." denildikten sonra, 2 nci bendinde de "Tazminat ödenecek yerleşim birimleri, aylık veya günlük olarak ödenecek tazminat miktarları Tazminatın ödenme usul ve esasları hangi hallerde kesileceği Millî Savunma ve İçişleri Bakanlarının müşterek teklifi Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Başbakanın onayı ile tespit edilir." hükmüne yer verilmiştir.

Kanunun bu hükmüne göre ilgili Bakanlıklarca gerekli teklif yapılmış, Başbakanlıktan Maliye Bakanlığınca alınan 24.12.1993 tarihli onayda Balıkesir İli kritik iller kapsamına alınmadığı için bu ilde görev yapan personele sözkonusu operasyon tazminatı ödenememektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

4. - AydınMilletvekili Cengiz Altınkaya'nın, Yenişehir Belediye Başkanının eşinin üzerinde silah bulunduğu iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2105)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim. 14.2.1997

Saygılarımla.

Cengiz Altınkaya

Aydın

24 Ocak 1997 günü, Yenihisar CHPGençlik Kolları tarafından Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün yıldönümü nedeniyle tertiplenen anma gecesinde; Yenihisar Belediye Başkanı Mehmet Soysalan'ın eşi Zülal Soysalan'ın üzerinde, başkasına ait olduğu ileri sürülen 1 adet Irak menşeli Saddam Marka tabanca bulunduğu; olayın Cumhuriyet Savcılığı'na intikal ettirildiği ve Zülal Soysalan'ın serbest bırakıldığı yönünde çeşitli duyumlar olmuştur.

1. Bu olayın doğruluk derecesi nedir ve bu konuda herhangi bir soruşturma açılmış mıdır? Açılmadıysa sebebi nedir?

2. Silah Zülal Soysalan'ın üzerine mi kayıtlıdır? Kendisine ait değil ise, başkasına ait olan bir silahı ne amaçla taşımaktadır?

3. Bu konuda Bakanlığınızca hangi işlemlerin yapılması düşünülmektedir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065171 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2105-5412/15227 sayılı yazısı.

AydınMilletvekili Cengiz Altınkaya tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

24.1.1997 günü saat 19.30 sıralarında, Aydın İli Yenihisar İlçesi Yeni Mahalle Belediye Düğün Salonunda yapılan Uğur Mumcu'yu anma toplantısına katılanların üst aramaları sırasında Belediye Başkanı Mehmet Soysalan'ın eşi Zülal Soysalan'ın çantasında 7.65 mm çapında Baretta marka ruhsatsız tabanca ile bu tabancaya ait (1) adet şarjör ve (8) adet MKE yapımı fişek elde edilmiştir.

Adı geçen şahıs 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan 25.1.1997 günü B.05. 1.EGM.4.08.76.22.D/2.C/12/97 sayıya kayden Yenihisar Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve aynı Yenihisar Asliye Ceza Mahkemesince 2 245 000 TL. ağır para cezasına çarptırılmasına ve bu cezanın da 647 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

5. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, Başbakanın oğlunun ehliyetsiz araç kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı MeralAkşener'in yazılı cevabı (7/2106)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı BayanMeral Akşener tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini izinlerine saygılarımla sunarım.

Hikmet Uluğbay

Ankara

Sorular :

1. Başbakan Bay Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan'ın ehliyetsiz olarak araç kullandığı doğru mudur?

2. Ehliyetsiz araç kullanan çocuklar içinTrafik Kanununun öngördüğü yaptırım nedir ve niçin Fatih Erbakan'a uygulanmamıştır?

3. Fatih Erbakan'ın ehliyetsiz araç kullanırken yaptığı kaza sonucu düzenlenen rapora sürücü olarak koruma polisinin adının yazıldığı doğru mudur?

4. Fatih Erbakan'ın yine ehliyetsiz olarak araç kullandığı bir başka gün, polislerce kendisine geçiş üstünlüğü sağlayan bir uygulamaya gittiği doğru mudur?

5. Ehliyetsiz olarak israrla araç kullanan sürücü için Trafik Kanunu ne yaptırım öngörmüştür ve bu yaptırım niçin Fatih Erbakan'a uygulanmamaktadır?

6. İçişleri Bakanı'nın temel görevlerinden bir tanesi de Trafik Kanununun etkili bir biçimde uygulanması olduğuna ve siz bu etkili uygulamayı başaramadığınıza göre Bakanlık görevinizden istifa etmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065175 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2106-5409/15202 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

18.1.1997 günü saat 18.55 sıralarında Esat Caddesi İş Bankası önünde meydana gelen zincirlemeli maddi hasarlı trafik kazasına sürücü Durmuş Oksay yönetimindeki 06 PJB 83, sürücü Metin Ünal yönetimindeki 06 RP570, sürücü Tayanç Eryavuz yönetimindeki 06 RJK 91 ve sürücü Ersun Bayraktaroğlu yönetimindeki 06 YEU 50 plakalı araçlar karışmış olup, Trafik Bilirkişi Ekiplerince 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 83. Maddesi uyarınca tanzim edilen 18.1.1997 tarih ve 1997/2480 sıra numaralı Trafik Kaza Tespit tutanağı ile Fatih Erbakan'ın önergede iddia edildiği gibi 06 RP 570 plakalı aracı kullanmadığı tespit edilmiştir.

Sürücü Belgesiz olarak araç kullanan şahısların tespiti halinde 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 36 ncı maddesi gereğince "Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca araç sahibine tescil plakasına göre 7 200 000 TL. lık Ceza Tutanağı düzenlenir, ayrıca geçerli sürücü belgesi olmadığı halde trafiğe çıkanlara ilk tespitte (1) ay, tekrarında (3) ay hapis cezası verilir. 18 yaşından küçükler için bu ceza ilk tespitte (1) ay, tekrarında (3) ay çocuk ıslah evlerinde ıslah edilmek suretiyle yerine getirilir. Bu kişilerin kazaya neden olması halinde bu cezaların uygulanmasına engel teşkil etmez" gerekli yasal işlem yapılır.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir. Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600 000 TL. para cezası uygulanmaktadır.

Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım yapılmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. MeralAkşener

İçişleri Bakanı

6. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın Özel Harekât Dairesi eski Başkanvekilinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2109)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı SayınMeralAkşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

17.2.1997

Fuat Çay

Hatay

Özel Harekât Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına karşın, güvenlik güçlerince yakalanıp adalete teslim edilmemiştir.

1. Adı geçen şahıs basın tarafından dahi görüntülenebilmekte iken güvenlik kuvvetlerince neden yakalanamamaktadır?

2. Hakkında tutuklama kararı bulunan bir kişiye koruma verilmesi ve bu uygulamanın sürdürülmesinin yasal dayanağı nedir?

3. Bu kişiye verilen korumalar neden geri çekilmemiştir?

4. Hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan bir kişinin bulunduğu yeri üst makamlarına bildirmemeleri karşısında, korumalar hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065174 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2109-5426/15249 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Fuat Çay tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve cürüm işleyenleri saklamak suçundan eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.1.1997 tarih ve 1997/33 müteferrik ve 1996/2303 hazırlık sayısına kayden Gıyabi Tevkif Müzekkeresi düzenlenmiştir.

Önergede adı geçen İbrahim Şahin 11.3.1997 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, şahıs aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve anılan savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine gönderilmiştir.

Sözkonusu şahıs hakkında bir koruma kararı bulunmadığı gibi, koruma verilmesi ve çekilmesi sözkonusu değildir. Yardım ve yataklık eden görevli tespit edildiği takdirde gerekli kanuni işlem yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr.Meral Akşener

İçişleri Bakanı

7. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Başbakanın oğlunun ehliyetsiz araba kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2110)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

17.2.1997

Fuat Çay

Hatay

Başbakan Necmettin Erbakan'ın 17 yaşında olduğu belirtilen oğlu Fatih Erbakan'ın ehliyetsiz araba kullandığı basına yansımıştır.

1. Adı geçen kişinin ehliyeti var mıdır?

2. Bir kez trafik kazası yapmasına ve ehliyetsiz araba kullandığı görüntülerle tesipt edilen bu kişi hakkında herhangi bir trafik cezası verilmiş midir? Tutanak tutulmuş mudur? Mahkemeye sevkedilmiş midir?

3. Herhangi bir trafik cezası uygulaması yoksa, bunu yapmayan orada görevli trafik polisleri ve olayı örtmeye çalışan koruma görevlileri hakkında Bakanlığınızca herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

4. Başbakanın çocuğunun yasalara uymayabileceği ve görevli polislerin buna göz yumacağına ilişkin herhangi bir kanun ya da talimatınız var mıdır? Başbakan çocuğu olmak bir ayrıcalık mıdır?

5. Aynı yaşlardaki çocuklara yasaları ihlal ettiği için onlarca yıl hapis cezası verilebilirken, Başbakanın çocuğunun yasaları ihlal etmesi, buna göz yumulması ve bir trafik cezası uygulamasının bile yapılamaması hukuk devletiyle bağdaşır mı?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065177 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2110-5427/15250 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Fuat Çay tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

18.1.1997 günü saat 18.55 sıralarında Esat Caddesi İş Bankası önünde meydana gelen zincirlemeli maddi hasarlı trafik kazasına sürücü Durmuş Oksay yönetimindeki 06 PJB 83, sürücü Metin Ünal yönetimindeki 06 RP570, sürücü Tayanç Eryavuz yönetimindeki 06 RJK 91 ve sürücü Ersun Bayraktaroğlu yönetimindeki 06 YEU 50 plakalı araçlar karışmış olup, Trafik Bilirkişi Ekiplerince 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 83. Maddesi uyarınca tanzim edilen 18.1.1997 tarih ve 1997/2480 sıra numaralı Trafik Kaza Tespit tutanağı ile Fatih Erbakan'ın önergede iddia edildiği gibi 06 RP 570 plakalı aracı kullanmadığı tespit edilmiştir.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir. Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600 000 TL. para cezası uygulanmaktadır.

Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım yapılmamaktadır. Bu hususta önergede iddia edildiği gibi görevlilere herhangi bir talimat verilmesi sözkonusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

8. - İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı'nın, Başbakanın oğlunun trafik kurallarını ihlal ederek araç kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2112)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

BülentAkarcalı

İstanbul

1. Başbakan'ın oğlu Fatih Erbakan'ın Ankara Trafiğinde özel bir konumu var mıdır?

2. Bu kişinin kırmızı ışıkta beklememesi için Trafik Polislerinin vatandaşın arabalarını durdurup, bu geçince yol açmaları hangi mevzuata uygundur?

3. Hükümet üyelerinin hısım ve akrabaları için Trafik Polislerine verilen özel bir talimat var mıdır?

4. Türkiye'nin bir Hukuk Devleti olduğu ve kanunla belirtilmiş durum, kişi ve müesseseler dışında hiç kimseye bir imtiyaz tanınmayacağı'nı içeren bir genelge'yi bütün, Emniyet Teşkilatına dağıtmayı düşünür müsünüz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065179 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2112-5431/15257 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir. Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600 000 TL. para cezası uygulanmaktadır.

Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım yapılmamaktadır. Bu hususta önergede iddia edildiği gibi görevlilere herhangi bir talimat verilmesi sözkonusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

9. - İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı'nın, Başbakanın oğlunun yaptığı iddia edilen trafik kazasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2113)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Başbakan Necmettin Erbakan'ın oğlu bundan bir süre önce "ehliyetsiz araba kullanarak" kaza yapmıştır.

1. Bu kazayla ilgili ne gibi işlem yapılmıştır?

2. Ehliyetsiz araba kullanırken kaza yapanlar için genelde ne işlem yapılmakta ve hangi cezalar uygulanmaktadır?

3. Türkiye Hukuk Devleti olduğuna göre her vatandaşa, Başbakan oğlu da olsa eşit uygulama gerekmez mi?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065176 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2113-5432/15258 sayılı yazısı.

İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

18.1.1997 günü saat 18.55 sıralarında Esat Caddesi İş Bankası önünde meydana gelen zincirlemeli maddi hasarlı trafik kazasına sürücü Durmuş Oksay yönetimindeki 06 PJB 83, sürücü Metin Ünal yönetimindeki 06 RP57, sürücü Tayanç Eryavuz yönetimindeki 06 RJK 91 ve sürücü Ersun Bayraktaroğlu yönetimindeki 06 YEU 50 plakalı araçlar karışmış olup, Trafik Bilirkişi Ekiplerince 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 83. Maddesi uyarınca tanzim edilen 18.1.1997 tarih ve 1997/2480 sıra numaralı Trafik Kaza Tespit tutanağı ile Fatih Erbakan'ın önergede iddia edildiği gibi 06 RP 570 plakalı aracı kullanmadığı tespit edilmiştir.

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 71. Maddesinde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar belirlenmiştir. Geçiş üstünlüğüne haiz olmayan araçlar ışık ihlali yaptıklarında Karayolları TrafikKanununun 47/b maddesine istinaden ayırım yapılmaksızın araç sürücüsüne 3 600 000 TL. para cezası uygulanmaktadır.

Ülkemizde bulunan Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini ve güvenliğini sağlamak amacıyla çıkartılan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasında hiç kimseye ayırım yapılmamaktadır. Bu hususta önergede iddia edildiği gibi görevlilere herhangi bir talimat verilmesi sözkonusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

10. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, hakkında tutuklama kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2141)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

21.2.1997

Hasan Gülay

Manisa

Susurluk Soruşturma Komisyonu tarafından sorgusu yapılan, DGM tarafından da tutuklanması istenen Özel Harekat Dairesi eski Başkanı V. İbrahim Şahin ve özel tim görevlisi Ayhan Akça, bu zamana kadar Bakanlığınıza bağlı emniyet güçleri tarafından bulunup, yakalanamamıştır.

Sorular :

1. İsmi ve yeri belli olan, DGM tarafından da tutuklanması istenen adı geçen kişilerin, emniyet güçleri tarafından yakalanıp, adalete teslim edilmemesini, (edilememesini) nasıl açıklıyor sunuz?

2. Görevlerini yapmayan ilgili emniyet güçleri hakkında tahkikat açtırmayı düşünüyor musunuz?

3. Kamu vicdanının rahatlatılması, tüm emniyet güçlerimizin zan altında bırakılmaması, adalet ve emniyet güçleri arasında güven bunalımını önlemek amacıyla konu hakkında bir açıklama yapmaya gerek görüyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065172 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27.2.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2141-5494/15523 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Hasan Gülay tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Önergede adı geçen şahıslardan İbrahim Şahin 11.3.1997 günü, Ayhan Akça ise 12.3.1997 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, şahıslar aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve anılan savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

11. - BartınMilletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, İstiklal Savaşı gazilerine verilen aylıklara ilişkin sorusu ve Maliye bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/2147)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

20.2.1997

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

Bartın

Soru : İstiklal Savaşı gazilerimize bağlanan aylıkların insanca yaşam sağlayacak bir düzeye getirilmesi için bir çalışma yapılmakta mıdır?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600-3946

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 3.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2147-5502/15587 sayılı yazıları.

BartınMilletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun 7/2147 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Bilindiği üzere, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkındaki Kanun ile bu kanunda değişiklik yapan 3660 sayılı Kanun gereğince İstiklal Savaşına katılmalarından dolayı kendilerine İstiklal Madalyası verilenlere hayatta bulundukları sürece 2000 (gösterge) x katsayı üzerinden aylık ödenmektedir.

Halen İstiklal Madalyası sahibi 631 kişi, Kore Gazisi 13 540 kişi, Kıbrıs Gazisi 34 648 kişi olmak üzere toplam 48 819 kişi bulunmakta olup, bu kişilere mevcut katsayı üzerinden 6 630 000 TL. aylık ödenmektedir.

Diğer taraftan, bu kişilerin tedavileri Devlet veya askerî hastanelerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Ayrıca İstiklal Madalyası sahipleri hayatta bulundukları sürece ve kendilerine refakat eden eşleri ile birlikte Kamuya ait Devlet Demiryolları iç hatlarında, Denizcilik Bankası iç hatlarında ve Belediyeye ait ulaşım vasıtalarında ücretsiz seyahat etme imkânına sahip bulunmaktadırlar.

Sözkonusu hak sahiplerine herhangi bir kurumdan aylık alıp almadıklarına veya ekonomik durumlarına bakılmaksızın yukarıda belirtilen aylık ve diğer ilave imkânlar sağlanmaktadır. Öte yandan 2022 sayılı kanun gereğince yaşlılık aylığı olarak ödenen miktar ise halen 1 160 250 TL.dir.

Bu itibarla, bu kişilere ödenen aylıklar ile 2022 sayılı Kanun gereğince ödenen aylıklar ve diğer emekli dul ve yetimlere ödenen aylıkların birlikte değerlendirilmesi ve bunlar arasında çok büyük farklılıklar yaratacak düzenlemeler yapılmasının uygun olmayacağı düşünülmektedir.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

12. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, hakkında tutuklama kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2154)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

T.B.M.M. İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın MeralAkşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

24.2.1997

Tevfik Diker

Manisa

Sorular :

1.Susurluk kazasından sonra ortaya çıkarılan çeteyle ilgisi olduğu belirlenen Bakanlığınıza bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin ve polis memuru Ayhan Akça İstanbul DGM tarafından aranmasına rağmen bulunamaması hakkında ne düşünüyorsunuz?

2. Sözkonusu kişiyi çeşitli yerlerde gazete ve televizyon muhabirleri bile görüntülerken Bakanlığınıza bağlı Emniyet teşkilatının yakalayamamasında bir ihmal görüyor musunuz?

3. Türkiye'yi aylardır sarsan böyle bir konuyla ilgili olarak Bakanlığınıza bağlı herhangi bir birimde özel bir çalışma başlattınız mı?

4. Yakalanamayan bu kişilerin yurt dışına kaçtıkları hakkında Bakanlığınıza bağlı herhangi bir birime bilgi ulaşmış mıdır?

5. Eğer böyle bir bilgi ulaştı ise, bu konuyla ilgili olarak İbrahim Şahin'in ve onunla birlikte aranmakta olan polis memuru Ayhan Akça'nın yurt dışına kaçtığı iddiasıyla ilgili kuruluşlar içinde herhangi bir soruşturma başlattınız mı?

6. Halen Bakanlığınızın memuru olan bu kişilerin yakalanamaması ve yurt dışına çıkmaları karşısında yürütmekte olduğunuz görevden istifa etmeniz gerektiğine inanıyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-065173 19.3.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.3.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2154-5513/15632 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Önergede adı geçen şahıslardan İbrahim Şahin 11.3.1997 günü, Ayhan Akça ise 12.3.1997 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğüne teslim olmuş, şahıslar aynı gün İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş ve anılan savcılıkça tutuklanarak Metris Cezaevine gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

13. -İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Tevrat ve İncil'in yasak yayın kapsamına alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2161)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

BülentAkarcalı

İstanbul

1. Tevrat ve İncil kitaplarının yasak yayın kapsamına alındığı doğru mudur?

2. Doğruysa, bu uygulamaya neden gerek görülmüştür?

3. Bu konuda bir Hükümet Kararı veya Bakanlık tasarrufu yoksa bile, bazı Emniyet görevlilerinin Tevrat ve İncil satışlarını yasaklamak istedikleri doğru mudur?

T. C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 19.3.1997

Sayı :B.05.1.EGM.0.12.01.01-065180

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 3.3.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2161-5526/15645 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Önergede belirtilen Tevrat ve İncil Kitapları yasak yayın kapsamına alınmadığı kayıtlarımızın tetkikinden anlaşılmış olup, bugüne kadar verilmiş hiçbir yasaklama kararı da bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

14. -Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın;

- Ağrı -Patnos'ta büyük klima istasyon müdürlüğü kurulmasına

- Ağrı -Eleşkirt meteoroloji istasyonunun ne zaman açılacağına,

- Ağrı -Hamur İlçesine meteoroloji istasyonu kurulmasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un yazılı cevabı (7/2208, 2209, 2210)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay

Ağrı

Soru :

Ağrı'nın Patnos İlçesinde Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü olması gerekirken neden bugüne kadar yapılmadı? Ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay

Ağrı

Soru :

Ağrı'nın Eleşkirt İlçesinde Meteoroloji İstasyonu kapalıdır. Ne zaman açmayı planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay

Ağrı

Soru :

Ağrı'nın Hamur İlçesinin Meteoroloji İstasyonu bulunmamaktadır. Şimdiye kadar neden açılmadı? Bu ilçeyi ilçe olarak görmüyor musunuz?

T. C.

Devlet Bakanlığı 18.3.1997

Sayı :B.02.0.012-04-01/0395

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :7.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5712(7/2208-2209-2210) sayılı yazınız.

Bakanlığıma, ilgi yazınızla initikal ettirilmiş olan, Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay tarafından verilen sözlü soru önergesi cevapları ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Cemil Tunç

Devlet Bakanı

Soru :Ağrı'nın Hamur İlçesinin Meteoroloji İstasyonu bulunmamaktadır. Şimdiye kadar neden açılmadı? Bu ilçeyi ilçe olarak görmüyor musunuz?

-Ağrı'nın Hamur İlçesinde 1963 yılında bir Meteoroloji İstasyon Memurluğu açılmıştır ve memurun 1991 yılında kendi isteği ile tayin olması nedeniyle münhal bulunmaktadır.

Hamur İlçesi Türkiye'nin diğer ilçeleri kadar önem verilen bir ilçedir. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Meteorolojik Gözlem yapılması gerekli bulunan ilçelerde Meteoroloji İstasyonu açmaktadır, Türkiye'nin tüm ilçelerinde ölçüm yapılması gerekliliği bulunmamaktadır. Yapılan ön inceleme sonucu Hamur İstasyonundan elde edilen değerler (Ağrı'ya yakın olması nedeniyle) Ağrı'nın değerleriyle benzeştiğinden Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü haline dönüştürülmesi gerekli görülmemiştir. Hamur İlçesinde 28 yıl gözlem yapıldıktan sonra istasyon tayin nedeniyle boşalmıştır ve Türkiye genelinde kadro sıkıntısı nedeniyle atama yapılamayan benzer durumda olan 706 istasyonumuzdan biridir.

Soru :Ağrı'nın Patnos İlçesinde Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü gerekirken neden bugüne kadar yapılmadı?Ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?

-Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Bölge Müdürlükleri bazında Gözlem Şebekesinin Dünya Meteoroloji Teşkilatı tavsiyeleri, çeşitli sektörlerce ihtiyaç duyulan bilgilerin nitelikleri, halen mevcut bulunan şebekeden elde edilen iklim elemanlarına ait bilgilerin bu bölgeyi temsil edip etmediğinin analizleri yapılarak yeniden düzenlenmesi çalışmalarını başlatmıştır.

Ağrı İli ve ilçelerinin yer aldığı Kars Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Gözlem Şebekesinin Reorganizasyonu çalışması 1997 yılının 2 nci yarısında planlanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları 1997 yılı sonunda alınabilecektir. Çalışmanın sonucunda Patnos'ta Büyük Klima İstasyon Müdürlüğünün olmasının gerekip gerekmediği netlik kazanacaktır. Ancak İlçenin tarımsal potansiyeli, yağış ve sıcaklık dağılımları ile Gözlem Şebekesinde Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü dağılımı göz önüne alınarak yapılan ön etüdü sonucunda Patnos'un Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü haline çevrilebileceği kanaati uyanmıştır. Bu ilçemizde Meteoroloji İstasyon Memurluğunun İstasyon Müdürlüğü haline dönüştürülebilmesi için en az 5 dönüm meteorolojik gözlem yapılmasına uygun arsa tahsisatı ile idarî bina ve lojman sağlanması gerekmektedir. Patnos Belediyesince istenen nitelikte arazi tahsisi yapıldığı takdirde ileriki tarihlerde yatırım programına alınarak tasarruf genelgeleri çerçevesinde binası bitirildikten sonra Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü haline getirilebilecektir.

Soru :Ağrı'nın Eleşkirt İlçesinde Meteoroloji İstasyonu kapalıdır. Ne zaman açmayı planlıyorsunuz?

-Ağrı'nın Eleşkirt İlçesinde Meteoroloji İstasyonu 1955-1978, 1980 -1990 yılları arasında gözlem yapılarak 1990 yılında memurun kendi isteği üzerine tayini sonucunda boş kalmıştır.

Bu tür istasyonlarımızda rasatçı yardımcısı kadrosu ile görev verilmektedir. Rasatçı yardımcısı kadrolarındaki sıkıntı nedeniyle atama yapılamayan 706 istasyonumuz mevcuttur.Eleşkirt'te bunlardan biridir.

Yapılan ön etüd sonuçlarına göre Eleşkirt Belediyesince meteorolojik gözlem yapılmasına uygun en az 5 dönümlük bir arazi tahsisi yapıldığı takdirde, yatırıma alınarak tasarruf genelgeleri çerçevesinde binası bitirildikten sonra Büyük Klima İstasyon Müdürlüğü şeklinde devamlılığının sağlanması planlanabilecektir.




TUTANAĞIN SONU
Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.