Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 22 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

68 inci Birleşim

13 . 3 . 1997 Perşembe


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, gazilerimizin ekonomik durumlarının düzeltilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Bolu Milletvekili Mustafa Karslıoğlu'nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve ülkemizin sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, Ahıska Türklerinin son durumuna ilişkin gündemdışı konuşması

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - (10/67) ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonları raporlarının gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma saatlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209)

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, TPAO adlı tankerde çıkan yangına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'ın yazılı cevabı (7/2100)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Kültür Bakanı İsmail Kahraman, İstiklal Marşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün 76 ncı yıldönümü münasebetiyle açıklamada bulundu; CHP İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar, DSP Kütahya Milletvekili Emin Karaa, RP Çorum Milletvekili Zülfikâr Gazi, DYP İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç, ANAP Kahramanmaraş Milletvekili Esat Bütün grupları adına, Ankara Milletvekili Mehmet Ekici de şahsı adına aynı konuda birer konuşma yaptılar.

Konya Milletvekili A. Turan Bilge'nin, tarım ve hayvancılığın sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci,

Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez,

Cevap verdiler.

Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz da zorunlu eğitime ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Aydın Milletvekili İsmet Sezgin ve 21 arkadaşının, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/10) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı, öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı bildirildi.

Bazı milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi ile,

11.3.1997 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 247 sıra sayılı, 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ile 1580 Sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Başkanlık Divanında boş bulunan ve RP Grubuna düşen Kâtip Üyeliğe Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş,

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve DYP Grubuna düşen üyeliğe Yozgat Milletvekili Yusuf Bacanlı,

Gruplarınca aday gösterilerek seçildiler.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçilerek;

1 inci sırada bulunan (6/233)

2 nci sırada bulunan (6/234)

3 üncü sırada bulunan (6/235)

4 üncü sırada bulunan (6/236)

5 inci sırada bulunan (6/237)

6 ncı sırada bulunan (6/238)

7 nci sırada bulunan (6/239)

8 inci sırada bulunan (6/240)

9 uncu sırada bulunan (6/241)

10 uncu sırada bulunan (6/242)

11 inci sırada bulunan (6/243)

12 nci sırada bulunan (6/246)

13 üncü sırada bulunan (6/249)

14 üncü sırada bulunan (6/250)

15 inci sırada bulunan (6/252)

16 ncı sırada bulunan (6/253)

17 nci sırada bulunan (6/254)

18 inci sırada bulunan (6/255)

19 uncu sırada bulunan (6/256)

20 nci sırada bulunan (6/257)

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının :

1 inci sırasında bulunan 23 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

5 inci sırasında bulunan, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının (1/569) (S. Sayısı : 209) görüşmelerine devam edilerek, 3 üncü maddesi kabul edildi, 4 üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

13 Mart 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.06'da son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Mustafa Baş Ünal Yaşar

İstanbul Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

Zeki Ergezen

Bitlis

Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

13 . 3 . 1997 PERŞEMBE

Tasarılar

1. - Başbakanlık Basımevi Döner Sermaye İşletmesi Kuruluşu Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/579) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

2. - 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/580) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

3. - Sosyal Sigortalar Kanununun 9 uncu Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/581) (Dışişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

4. - İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin Oluşturduğu Denetim Mekanizmasının Yeniden Yapılanmasına İlişkin 11 No.lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/582) (Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

5. - Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/583) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

6. - Türkiye Cumhuriyeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/584) (Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/585) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

8. - İzmir Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/586) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

9. - Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), (Ulusal Temsilciler ve Uluslararası Personelin Yasal Statüsüne Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/587 (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

Teklifler

1. - Konya Milletvekili Remzi Çetin ve 10 Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarihli ve 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/728) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.3.1997)

2. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/729) (Plan ve Bütçe ve Anayasa komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.1997)

Tezkere

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Denetimine Tabi Kuruluşların 1995 Yılı Faaliyetleri, Bilanço, Kâr ve Zarar Hesaplarına Ait Raporların Sunulduğuna İlişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/714) (Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.3.1997)

Raporlar

1. - Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 15 Arkadaşının, İstanbul Kadıköy'de 1 Mayıs Günü Meydana Gelen Olaylarda Gerekli Tedbirlerin Alınmadığı İddialarını Araştırmak Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi ve (10/67) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 179) (Dağıtma tarihi : 13.3.1997) (GÜNDEME)

2. - Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 16 Arkadaşı ile Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 Arkadaşının, Taşkömürü Üretimindeki Sorunların Çözüm Yollarının Tespiti ile Türkiye Taş Kömürü Kurumunun İçinde Bulunduğu Durumun Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve (10/13, 53) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 180) (Dağıtma tarihi : 13.3.1997) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, gıda katkı maddelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/465) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

2. - Ankara Milletvekili Ömer Ekinci'nin, taşrada görevli şeflere ders ücreti ödenmediği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/466) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

3. - Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan'ın, Uluabat Gölü ve çevresini kirleten faktörlere karşı alınacak tedbirlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/467) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

4. - İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Antalya bölgesindeki muz üreticilerine uygun bir fiyatla elektrik verilip verilmeyeceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/468) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)

5. - İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Antalya bölgesindeki orman kadastrosu çalışmalarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/469) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Karabük Milletvekili Erol Karan'ın, S.S.K. Karabük Hastanesine ek bina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2282) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

2. - Bursa Milletvekili Yüksel Aksu'nun, siyanür ile altın aramanın yasaklanıp yasaklanmayacağına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2283) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

3. - Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya'nın, bazı taşınmaz malların satışıyla ilgili olarak Yenihisar Malmüdürlüğünce açılan ihaleye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2284) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

4. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, çiftçilerin Çukobirlik'ten olan alacaklarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2285) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

5. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ile ilgili kararnamenin ne zaman çıkarılacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2286) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.1997)

6. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa-Uluabat Gölündeki kirlenmeye karşı alınacak önlemlere ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2287) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)

7. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Malkara-Evrenbey Köyü sağlık ocağının ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2288) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)

8. - Karsa Milletvekili Y. Selahattin Beyribey'in, bir milletvekilinin dışarıdan bitirme yoluyla lise diploması aldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2289) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.3.1997)



BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

13 Mart 1997 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Zeki ERGEZEN (Bitlis), Mustafa BAŞ (İstanbul)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri, kaç dakika ara verelim?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Kaç kişi eksik?

BAŞKAN - 40 kişiye yakın...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, yarım saat ara verelim.

BAŞKAN - Peki.

Saat 16.00'ya kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati:15.26

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Zeki ERGEZEN (Bitlis), Mustafa BAŞ (İstanbul)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bundan önceki oturumda yaptığımız yoklamada, toplantı yetersayısı olmadığı için birleşime yarım saat ara vermiştik; şimdi, yeniden yoklama yapacağız. Tabiî, yoklama yapılırken, salonda çoğunluk olduğu kanaatine varırsak, yoklamayı yarıda kesebiliriz.

Yoklama sırasında, sayın milletvekillerinin salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündemdışı söz istekleri vardır.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, gazilerimizin ekonomik durumlarının düzeltilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - İlk gündemdışı sözü, gazilerimizin ekonomik durumunun düzeltilmesi konusunda söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Fevzi Aytekin'e veriyorum.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Herhalde, siz de gazi olarak, gaziler için söz istediniz. Geçmiş olsun efendim. Böylece, gazilerin sorunlarına rahatça çözüm bulabiliriz.

FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bu küçücük gazilik, bana akşamki maçtan kaldı. Doğru düzgün bir organizasyon olmaması nedeniyle, maalesef, itilmeyle kakılmayla, bu, başımıza geldi.

BAŞKAN - Geçmiş olsun efendim. İnşallah, bir daha böyle şeyler olmaz. Herkes de dersini alır.

FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Aziz vatanımızın kurtarılmasına, Al Bayrağımızın göklere çekilmesine, kanları ve canlarıyla katkıda bulunan yurttaşlarımızın; ayrıca, Kore ve Kıbrıs'ta -bugün de PKK'ya karşı- mücadele eden tüm asker, polis ve diğer güvenlik güçlerimizin şehit olanlarına Allah'tan rahmet, sağ kalanlara, tüm gazilerimize de sağlıklı uzun ömürler diliyorum, bu kürsüden hepsine saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, vatan ve millet için ölenler şehitlik mertebesine erişmişlerdir ve onlar, Allah'ın cennetlik kullarıdır; bu vatan ve millet için savaşmış, hayatta kalabilmiş gazilerimiz de Allah nezdinde cennetliktir. Hayatta kalan bu gazilerimize, biz Türk Halkı olarak, kayda değer neler verebiliyoruz acaba? İşte, bu tartışılır bir konudur. Elbette, bu gazilerimizin, zaman zaman ekonomik koşullarını iyileştirici birtakım çalışmalar yapmışız; ancak, bu aylıkların geçim şartlarına kifayet etmediğini de görmekteyiz. Diğer bir deyişle, toplum olarak, şehitlerimizin geride bıraktıkları ile gazilerimize, hak ettikleri düzeyde sahip çıkabilmiş miyiz? Ülke için yaşamlarını ortaya koyan insanlarımıza sahip çıkış soyutumuz ve üslubumuz genç kuşakların da davranış biçimini yönlendirecektir. Gazilik, onurlu, şerefli ve gururlu bir yaşam tarzıdır. İşte, bu onuru, eşleri, çocukları ve milletiyle yaşayan bu insanlar, öldüklerinde, kendilerine en yakın olan eşlerine bu onura yakışır halde bırakabiliyorlar mı? Bizler, onlara uzağız; ama, eşleri, gece gündüz, gazisinin onurlu yaşaması için, hastalıkta ve sağlıkta en büyük yardımcılarıdır. İşte, bu onuru birlikte yaşayan eşine de, ölümden sonra aylığın bağlanması mutlaka sağlanmalıdır.

Bugün, yurdumuzda, İstiklal Savaşı gazilerimizden yalnızca 382 kişi kalmıştır; bunların da yüzde 50'si maalesef yatalaktır. Kore gazilerimiz, 13 bin 72 kişidir; bunların da bir kısmı yatalaktır. Kıbrıs gazilerimiz ise, 33 956 kişidir. Bu gazilerimizin almış oldukları aylıklar, ortalama 6,5 veya 7 milyon civarındadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 61 inci maddesinde, gazilerin sosyal yaşamlarının devlet tarafından güvence altına alınacağı ifade ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aytekin, süreniz bitti; size ek bir süre veriyorum; lütfen toparlayın efendim.

FEVZİ AYTEKİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın milletvekilleri, işte, Anayasamızın bu maddesinden hareketle, tüm gazilerimizin sosyal ve ekonomik koşullarını, mutlaka, günümüzün koşullarına göre iyileştirmeliyiz. Bu konuda, Demokratik Sol Partinin ve diğer partilerimizin, gazilerimizin ekonomik durumlarını iyileştirme koşulunu getirmek üzere, kanun tasarıları verdiklerini gördüm. Gelin, birlikte olalım ve hep beraber, bu gazilerin yaşam koşullarını düzenleyelim. Partilerüstü bir anlayışla, grup başkanvekillerine buradan sesleniyorum. Onlar da, bunu, gündeme getirsinler; Plan ve Bütçe Komisyonunda bekleyen kanun tasarılarında bir anlaşma zemini sağlasınlar -belki daha geliştirerek- ve gündeme getirsinler; gazilerimizin ekonomik koşullarını iyileştirelim diyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada çok söylenecek söz var, hepiniz biliyorsunuz; ama, buna biraz hassas davranmamız lazım. Bu konuya tüm desteklerinizi sağlayacağınız umuduyla, en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aytekin.

Size de geçmiş olsun diyoruz. İnşallah, bir daha tekerrür etmez.

Efendim, gündemdışı konuşmaya cevap verme konusunda Hükümetten herhangi bir talep gelmediği için, ikinci gündemdışı konuşmaya geçiyorum.

2. - Bolu Milletvekili Mustafa Karslıoğlu'nun, 14 Mart Tıp Bayramı ve ülkemizin sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - İkinci gündemdışı konuşma, 14 Mart Tıp Bayramı için gündemdışı söz isteyen Mustafa Karslıoğlu'na verilmiştir.

Buyurun Sayın Karslıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın yurdumuzun dört bir köşesinde kutlanacak olan 14 Mart Tıp Bayramı hakkında söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyor, en iyi dileklerimi bildiriyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, ülkemizde, kurumsal anlamda ilk defa, tıp fakültesi, 14 Mart 1828 yılında kurulmuştur; fakat, Türk Ulusu, tarihin her döneminde pozitif ilimlere ilgi duymuştur; özellikle tıp ilminde, çağına göre, önemli bilim adamları yetiştirmiştir. Örnek olarak da, başta, büyük Türk hekimi İbni Sina'yı gösterebiliriz.

14 Mart, ülkemizde, modern tıp eğitiminin günü olarak kabul edilmiştir. 1930'lu yılların sonlarından itibaren de, bu gün, tıp bayramı olarak kutlanmaktadır. Yine, yarın, Türk hekimleri, böyle bir günü kutlayacaktır. Ben de, başta Mecliste bulunan ve diğer meslektaşlarımın Tıp Bayramını bugünden kutluyorum. Ayrıca, Meclisimizde, bu sene, genç yaşta yaşamını yitiren Anavatan Partisi Kırşehir Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Altın'a rahmet diliyor; Anavatan Partisinin, ailesinin ve yakın çevresinin üzüntüsünü paylaşmak istiyorum.

Tıp bayramları, 1960'lı yılların ortalarına kadar çok büyük coşkuyla kutlanmaktaydı ülkemizde; fakat, sonraları, ağırlaşan, çözümsüzlüğe doğru giden sağlık sorunlarının tartışıldığı bir ortam haline dönüştü; yani, bir ağlama duvarı gibi oldu.

Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte en olumlu gelişmeler sağlık alanında olmuştur. Yanılmıyorsam, Sağlık Bakanlığı, 3 sayılı Yasa ile kurulmuştur. Yıllardır yumak haline gelen sağlık sorunları, reform niteliğinde alınan kararlarla çözülmüştür. Bu dönemde, Mektebi Tıbbiye, sadece hekim değil, ünlü devlet adamları da yetiştirmiştir; en başta, rahmet ve minnetle anacağımız Dr. Refik Saydam'dır.

Burada, bugün, Dr. Refik Saydam'dan bahsedeceğim. Dr. Refik Saydam, 1923-1937 yılları arasında, ondörtbuçuk yıl Sağlık Bakanlığı yapmıştır -bugün, ben, sekiz yılda sekiz bakanla çalıştım; düşünün, Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıllardaki sağlığa verdiği önemi- sonra, İçişleri Bakanlığı ve 1939-1942 yılları arasında da Başbakanlık yapmıştır; ayrıca, onbeş yıl Kızılay Genel Başkanlığı yapmıştır.

Dr. Refik Saydam zamanında, koruyucu hekimlikte çok büyük, başarılı çalışmalar yapılmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede Türk Ulusunun göstermiş olduğu başarı, dünya ülkelerinin takdirini kazanmıştır. Dr. Refik Saydam, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Sağlık Bakanıdır. Gerek koruyucu hekimlikte gerekse tedavi edici hekimlikte sağlık hizletlerinin temelini atmıştır. Dr. Refik Saydam'la Türk hekimleri ne kadar övünse azdır. Hatta, burada, biraz -meslek şovenizmi deyip- hoşgörünüze sığınarak şunu da belirtmek istiyorum: Dr. Refik Saydam'la aynı okulu bitiren hekimlerin bir ayrıcalığı var diye düşünürüm.

Elbette, böyle bir günde, Dr. Refik Saydam'dan çok kısa da olsa bahsetmeden geçemezdim. Cumhuriyet döneminin büyük hekimi Dr. Refik Saydam'ı bir daha rahmet ve minnetle anmayı, onurlu bir görev sayıyorum.

Yine, sağlık hizmetlerimizde emeği geçen, halkımıza günün koşullarına ve ülke gerçeklerine uygun daha iyi sağlık hizmetleri vermek için en fazla emeği geçen birkaç hekimden daha bahsetmek istiyorum. Dr. Behçet Uz, ilk defa, koruyucu hekimlik ile tedavi edici hekimliği birleştirip, hiyerarşik düzeni sağlamak için büyük mücadele vermiştir. Yine, Türk sağlık teşkilatının kalpaksız kuvayi milliyecisi, halk sağlığının büyük hekimi Prof. Dr. Nusret Fişek'i, böyle anlamlı bir günde hatırlamadan geçemeyeceğim ve ben, rahmetli Prof. Dr. Nusret Fişek'le dört yıl beraber çalışmanın onurunu taşıdım. Nusret Fişek, gerçekten, ülkemizin yetiştirmiş olduğu, koruyucu hekimliği, aile planlamasını ve halk sağlığını ülkemizde kurumsallaştıran, bu yönde çok değerli hekimler yetiştiren ve ayrıca da, Türk hekimliğinin deontoloji kurallarının, etik boyutunda amansız çalışma gösteren bir büyüğümüzdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karslıoğlu, süreniz bitti; lütfen, toparlar mısınız.

MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) - Bu kadar kısa mıydı Başkanım?!.

BAŞKAN - 5 dakika geçiyor.

MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) - 1970'li yıllardan sonra, sosyal devletin asgarî düzeyde yerine getirilmesi koşul olan sağlık hizmetleri de, sanki bir mal ve hizmet dolaşımı gibi ele alınıp, liberal ekonomiye uyarlanmaya çalışıldı. Sorunlar ondan sonra ortaya çıktı ve gün geçtikçe daha karmaşık hale geldi. Zamanım kısıtlı olduğu için, bu konulara girmeyeceğim.

Sağlık sorunlarının çözümü için reform niteliğinde yasalara gereksinim olduğu, yoğun bir kanaat haline geldi; kısmen de, bu yönde, toplumda uzlaşma sağlandı. Özellikle Demokratik Sol Parti, 24 Aralık 1995 seçim bildirgesinde, sağlık sorunlarının çözümlerine ilişkin en gerçekçi önerileri kamuoyuna sundu.

Kısaca, ülkede;

Genel sağlık sigortası çıkarılmalı,

Yataklı tedavi kurumları -yani, hastaneler- tek elde toplanmalı (üniversite ve Millî Savunma hastaneleri hariç),

Gerekirse, denetim ve kontrol altında, özel sağlık hizmetlerinden yararlanılmalı,

Sağlık personeli, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu dışına çıkarılmalı, özlük haklarını düzenleyen özel bir yasaya kavuşturulmalı,

Hastaneler özerkleştirilmeli,

Özellikle, ulusumuzun sağlığına uzun yıllar hizmet etmiş, deneyimli, kariyer sahibi hekimlerden objektif bir sağlık konseyi oluşturulup, ulusal sağlık politikasının oluşması, sağlık hizmetlerinde norm ve standartların uygulanması sağlanmalıdır.

Çağımız bilgi çağıdır. Sağlık hizmetlerinde gelişen teknoloji ve bilgi, ulusumuzun sağlığına da yansıtılmalıdır.

En önemlisi, birinci basamak -yani, koruyucu- sağlık hizmetleri, sosyal devletin en önemli sorunu olarak kabul edilmelidir ve bu yönde, dünyanın takdirini kazanmış 224 sayılı Yasa tavizsiz uygulanmalıdır.

Önce, insanlarımızın sağlıklı olarak yaşamalarını sürdürmeleri devletimizce sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karslıoğlu.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek için bir talep gelmediğine göre, son gündemdışı konuşmaya geçiyoruz.

3. - Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, Ahıska Türklerinin son durumuna ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Son gündemdışı söz, Ahıska Türklerinin son durumu hakkında konuşmak isteyen Hatay Milletvekili Dr. Mehmet Sılay'a verilmiştir.

Buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MEHMET SILAY (Hatay) - Bir sağlık mensubu olarak, İbni Sina'dan Davud Antakî'ye yükselen çizgide, modern Türk tıbbının bayramını kutluyorum ve sağlık sektörünün kurmayları olan doktor arkadaşlarımın ve bugün tıp fakültelerinde eğitim gören onbinlerce tıp fakültesi öğrencisi kardeşlerimin, yavrularımın 14 Mart Tıp Bayramını yürekten kutlayarak sözlerime başlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin kuzeydoğu komşusu, Transkafkasya ülkelerinden Gürcistan'da bir Parlamento heyetiyle yapmış olduğumuz tetkik ve görüşmelerden sonra, dünyanın en mazlum topluluklarından olan Ahıskalı kardeşlerimizin bir türlü sona ermeyen dramını yeniden derin bir hüzünle yaşadık.

Hepinizin bildiği gibi, şu bizim Ahıskalılardan söz ediyorum; yani, Mesketlerden; yani, 1944'te, bir gece yarısı, yüzbinlercesi soykırıma uğrayarak Stalin'in emriyle hayvan vagonlarına doldurulup Orta Asya steplerine ve Sibirya buzullarına sürülen Ahıskalılardan söz ediyorum. Hani, onbinlercesi açlıktan ve hastalıktan yollarda ölen ve gittikleri ülkelerden de, ikinci defa sürülen, üçüncü defa sürülen Ahıskalılardan söz ediyorum.

Bugün, sürgünün 53 üncü yılında, sanki bir ilahî bereket sonucu 400 bine varan nüfusuyla Ahıskalı kardeşlerimiz, Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi 13 ülke içerisinde ve 4 600 yerleşim yerinde, dağınık şekilde yaşamaktadırlar; eğer buna yaşamak denilirse...

Peki, bizden ne istiyorlar, Gürcistan Hükümetinden ne istiyorlar? Bugün, dost ülke Gürcistan sınırları içindeki ve ikiyüzelli yıl Osmanlının (Devleti ebed müddetin) eyalet merkezi olan Ahıska'ya, Aspinza'ya ve Ahılkelek köylerine, kendi köylerine geri dönmek yahut, bütün Türklerin ve dünyada ezilen tüm Müslümanların umut ışığı olan anavatan Türkiye'ye gelmek istiyorlar.

Şüphesiz, genç bir nüfusa sahip olan ve başta Bulgaristan ve Balkan ülkelerinden, sıkıntıdaki evladı fatihana kucak açan Türkiye'nin, dünyanın en çok göç alan ülkelerinden biri olduğu bilinen bir gerçek. Elbette, dışarıdaki kardeşlerimizin problemlerini de yaşadıkları ülke içinde çözümlemek, en ideal olanı; çünkü, onlar, Türkiye'nin dışarıdaki elçileridir, lobileridir, güçleridir. Ancak, değerli milletvekilleri, çözüm kapıları kilitlenmiş olan Ahıskalı kardeşlerimizin durumu öncelik arz etmektedir; hatta, özellik ve ayrıcalık arz etmektedir.

İftiharla söylemek isterim ki, Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskânına Dair Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin eseri olmuştur. Ahıskalılarla ilgili, bildiğiniz gibi, 2 Temmuz 1992'de kabul edilen 3835 sayılı Kanun, tarihî bir atılımdır ve bu Yüce Meclisin yüzakıdır. Bu Kanuna göre, Ahıskalılardan Türkiye'ye gelmek isteyenler, en zor durumda bulunanlardan başlamak üzere, Bakanlar Kurulunca belirlenecek yıllık sayıyı aşmamak kaydıyla, serbest ve iskânlı göçmen olarak kabul edilebilirler.

Kanunun kabul edildiği yıl, Iğdır geçici iskân merkezindeki barakalara 174 aile yerleşti ve toplam 1 000 aile de, dağınık olarak, akrabalarının yanına, İnegöl, Niğde, Manisa, Erzurum, Antalya ve Hatay'ın Kırıkhan ve İskenderun İlçelerine kendi imkânlarıyla, serbest göçmen statüsüyle geldiler; fakat, ne acıdır ki, bugüne kadar hiçbiri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamadı; yani, çalışma ve oturma izni alamadı ve çok istedikleri halde, çeşitli nedenlerle, beş yıldır bir tek Ahıskalı Türkiye'ye gelemedi.

Değerli milletvekilleri, geç kalmış olmakla birlikte, bir devlet bakanlığının koordinatörlüğünde, yasanın yeniden ve hızla yürürlüğe konulması, bugün, artık, şart olmuştur; çünkü, Gürcistan Hükümetinin ve özellikle Devlet Başkanı Sayın Eduard Şevardnadze'nin bütün iyi niyetlerine rağmen, Transkafkasyanın demografik yapısı ve Gürcistan'ın iç sıkıntıları, hepinizin malumudur.

Tiflis'in devlete ait bütün otelleri, iç savaştan kaçan mültecilerle tıka basa dolmuştur. Yani, Gürcistan, bugün, kendisi muhtacı himmet; buna rağmen, Ahıskalılara kucak açmış. O halde, bu konuda, Türkiye'nin ona yardım etmesi şart.

Değerli milletvekilleri, 3835 sayılı Kanun, düzenli olarak uygulansa dahi, yılda 150-200 ailenin kabulü gibi, Türkiye'ye yapılan göç, sembolik olarak kalmaya devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sılay, süreniz bitti. Lütfen toparlar mısınız efendim.

MEHMET SILAY (Devamla) - Şimdi, insafla düşünelim. Ahıskalı kardeşlerimizi, en kısa zamanda, Türkiye veya Ahıska yöresine iskân etmek, onların insanca yaşamasını, haklarını ve onurlarını iade etmektir. Olağanüstü bir iradeyle, önce organik varlıklarını, millî kimliklerini ve inançlarını koruyabilen 400 bin Ahıskalıyı, tekrar, doğup büyüdükleri topraklara ve anavatan Türkiye'ye esenlik içerisinde yerleştirmek, Türkiye Cumhuriyetinin tarihî görevidir.

Değerli milletvekilleri, Ahıskalı mazlum kardeşlerimize ilgi ve şefkatinizin devamını diler, saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sılay.

Gündemdışı konuşmaya cevap konusunda Hükümetten bir istem gelmediğine göre, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup işleme koyacağım.

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - (10/67) ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonları raporlarının gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma saatlerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 58 Tarih: 13.3.1997

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Hasan Korkmazcan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı Vekili

Salih Kapusuz Cumhur Ersümer

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya Hikmet Uluğbay

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/67) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun 179 sıra sayılı İstanbul Kadıköy'de 1 Mayıs günü meydana gelen olaylar konusundaki raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve görüşmelerinin Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

2. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/13,53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 180 sıra sayılı taşkömürü üretimindeki sorunlar konusundaki raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 2 nci sırasında yer alması ve görüşmelerinin Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerileri tekrar okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım efendim.

Öneriler:

1. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/67) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun 179 sıra sayılı İstanbul Kadıköy'de 1 Mayıs günü meydana gelen olaylar konusundaki raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve görüşmelerinin Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2. 13.3.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan (10/13,53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 180 sıra sayılı taşkömürü üretimindeki sorunlar konusundaki raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 2 nci sırasında yer alması ve görüşmelerinin Genel Kurulun 18.3.1997 Salı günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209) (1)

BAŞKAN - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Sayın milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesi üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmış; kişisel söz talebinde bulunanlardan Sayın Emin Kul konuşmuştu. Ondan sonra, Sayın Mehmet Aykaç kişisel söz talebinde bulunmuştur; burada mı efendim?

Buyurun Sayın Aykaç. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Aykaç, süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının 4 üncü maddesiyle, hak sahiplerinin borçlanma takvimi düzenlenmiştir. Yine, bu maddeyle, daha önce yurt dışında bulunup da sosyal güvenliğini temin edemeden ölenlerin eş ve çocuklarının sosyal güvenliklerinin temin edilmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla, bu kanun kapsamında prim yatırmaya başlayan kimsenin dul ve yetimleri, bu maddeyle, sosyal güvenlik kapsamına alınmış olmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, muhalefet partisi sözcüsü arkadaşlarımızın bu tasarıyla ilgili yapmış oldukları tenkitlere topluca cevap vermek mümkündür. Şöyle ki: Bu yasanın temel esprisi, isteğe bağlı olması ve bir defaya mahsus olmasıdır, dolayısıyla, zorunluluk arz etmediği gibi, süreklilik özelliği de yoktur. Dolayısıyla, muhalefet partisi sözcülerimizin söylemiş oldukları, bu yasayla ilgili eksik olduğunu iddia ettikleri hususlar, bu iki maddeyle giderilmiş oluyor.

3 üncü madde üzerindeki konuşmamda da belirttiğim gibi, sosyal güvenlikle ilgili esas yasa, 3201 sayılı Yasadır. Bu yasadan istifade edememiş binlerce, milyonlarca yurt dışındaki vatandaşımız, bu getirilen imkânla, sosyal güvenlik kapsamına alınma fırsatını yakalamış olacaklardır.

Değerli arkadaşlar, yine görüşmekte olduğumuz 209 sıra sayılı yasa tasarısı, prim ödemekteyken ölenlerin yakınlarına, müracaatta genişlik sağlamaktadır. Şöyle ki: Geride kalanlar, prim ödemekteyken ölen insanın geride kalan yakınları, bu ölümün şokuyla, rahatsızlığıyla hemen müracaat etmekte gecikmişlerse, bu tasarı, onlara, müracaatta, belirli bir süre genişlik tanıyarak, haklarının zail olmamasına ve bu haktan mahrum olmamalarına da amildir. Böylece, bu yasadan beklenen maksadın hâsıl olacağına inanıyorum.

Bu tasarının yasalaşmasıyla, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın önemli ölçüde sosyal güvenlik kapsamına alınacağına inanıyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aykaç.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

Maddeyle ilgili önergeler vardır.

Önerge sayısı fazla olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Cafer Güneş Memduh Büyükkılıç Abdullah Örnek

Kırşehir Kayseri Yozgat

Değişiklik Önerisi:

3 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında bulunup da, ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri hak sahiplerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren bir ay içinde bu Kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle sosyal sigorta bakımından değerlendirilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Mustafa Köylü

Amasya Aksaray Isparta

Memduh Büyükkılıç Cafer Güneş Abdullah Örnek

Kayseri Kırşehir Yozgat

Değişiklik Önerisi:

3 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında bulunup da ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri, hak sahiplerince 15 Mart 1997 tarihine kadar, bu Kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle sosyal sigorta bakımından değerlendirilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cemalettin Lafçı Murtaza Özkanlı Cafer Güneş

Amasya Aksaray Kırşehir

Mustafa Köylü Memduh Büyükkılıç Abdullah Örnek

Isparta Kayseri Yozgat

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) - En son önerge hariç, diğer önergelerdeki imzalarımızı geri çekiyoruz.

BAŞKAN - Peki efendim, onları geri veriyoruz.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutmaya devam ediyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Memduh Büyükkılıç Abdulkadir Öncel Doğan Baran

Kayseri Şanlıurfa Niğde

Yahya Uslu Ertuğrul Eryılmaz

Manisa Sakarya

Önerilen Madde:

Madde 4.- 3 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında bulunup da ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri, hak sahiplerince, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilecek tarihe kadar, bu Kanunun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle, sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilebilirler.

Borçlanılan günlere ait prim tutarı, borçlanılan gün sayısının, 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gün karşılığı doların çarpımı suretiyle hesaplanır. Hesaplanan prim tutarı üç eşit taksitle ödenir. Taksit ödeme tarihleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir. Borçlanma taksitleri, T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar olarak yatırılmak suretiyle ödenir.

3 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında bulunup da, bu Kanunun yürürlük tarihi ile ilk taksit ödeme tarihi arasında ölenlerin bu fıkrada belirtilen günleri, hak sahiplerince, ikinci taksit ödeme tarihine kadar, bu Kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle, sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilebilir. Borçlanılan günlere ait prim tutarı, borçlanılan gün sayısının 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gün karşılığı doların çarpımı suretiye hesaplanır. Hesaplanan prim tutarı iki eşit taksitle ödenir. Taksit ödeme tarihleri, Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir. Borçlanma taksitleri, T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar olarak yatırılmak suretiyle ödenir.

BAŞKAN - Bu önergeye Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Katılıyoruz efendim.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Peki.

Komisyon önergeye katılmıyor, Hükümet katılıyor.

Aslında, önergenin, zaten, daha önce değişen 3 üncü maddeye göre verilme zorunluluğu da var.

Bu itibarla, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Önergeyi kabul edenler...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Toplantı bitmiştir...

BAŞKAN - O zaman, buyurun, siz sayın... Biz, burada...

Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.02

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.12

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki ERGEZEN (Bitlis)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında karar yetersayısı istenmişti; yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından birleşime 10 dakika ara vermiştik.

Yine bu önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeye, Komisyon çoğunluğu olmadığı için katılamamıştı, Hükümet katılmıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

NİHAT MATKAP (Hatay) - 10 dakika bekleyelim isterseniz!..

BAŞKAN - Efendim, biz burada görevimizi yapıyoruz; merak etmeyin siz.

Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

5 dakika daha ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.15

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.21

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki ERGEZEN (Bitlis)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde verilen bir önergenin oylanması sırasında karar yetersayısı istenmişti; yapılan oylamalarda karar yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara vermiştim.

Önergeye, Hükümet katılmıştı, Komisyon, çoğunluğu olmadığı için katılmamıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Doğru Yollular yok ama Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Canım, siz de var mısınız yani!..

Sayın milletvekilleri, maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Aylık Almakta Olanların Borçlanması

MADDE 5. - 3 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında bulunup da, 30.5.1978 tarihli, 2147 sayılı veya 8.5.1985 tarihli, 3201 sayılı Kanunlara göre borçlanarak ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca kendilerine veya haksahiplerine aylık bağlananlar ile sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle sosyal güvenlik kuruluşlarınca kendilerine veya haksahiplerine kısmî aylık bağlanmış olanlar kendilerinin veya ölenlerin bu fıkrada belirtilen günlerini 15 Mart 1997 tarihine kadar bu Kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilebilirler.

Borçlanılan günlere ait prim tutarı, borçlanılan gün sayısının 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gün karşılığı doların çarpımı suretiyle hesaplanır. Hesaplanan prim tutarı üç eşit taksitle ödenir. İlk taksit 15 Mart 1997 tarihine kadar, ikinci taksit 15 Mayıs 1997 tarihine kadar, üçüncü taksit 15 Temmuz 1997 tarihine kadar T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar olarak yatırılmak suretiyle ödenir.

Bu madde hükmünden faydalananların, sosyal güvenlik kuruluşlarınca bağlanmış bulunan aylıklarının ödenmesine devam olunur. Borçlanılan süreler aylık bağlamış olan sosyal güvenlik kuruluşunca, 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre birleştirilip değerlendirilerek yeni aylıkları hesaplanır. Ancak hesaplanan yeni aylığa borcun ödendiği tarihi takip edep üç tam yıl sonraki ay başından itibaren hak kazanılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına, DSP Grubu adına Mehmet Yaşar Ünal söz istemiştir.

Şahısları adına, Sayın Emin Kul, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Hikmet Sami Türk...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Emin Kul, grup adına da konuşacak efendim.

BAŞKAN - DSP Grubu adına, Sayın Mehmet Yaşar Ünal; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Ünal, süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca 27.12.1996 tarihinde Meclis Başkanlığına sunulması kararlaştırılan, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz aldım; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 1978 ve 1985 yıllarında çıkarılan yasalara göre, yurt dışından kesin dönüş yapan yurttaşlarımız, 2 yıl içinde başvurmaları halinde, günde 1 dolar ödeyerek borçlanabiliyor ve emekli oluyorlardı. Bu yasa tasarısı Mecliste görüşülmeye başlanırken, bu 1 dolar da, Bakanlar Kurulu kararıyla 2,5 dolara yükseltildi. Yurt dışında çalışanlar için bu emeklilik olanağı varken, üstelik emekli olmuşlara tekrar ikinci bir emeklilik sağlamaya yönelik bu yasa tasarısının hangi akla hizmet olduğunu anlamak zor. Zaten güç durumda olan Sosyal Sigortalar Kurumunun iyice batmasına neden olabilecek böyle bir yasa tasarısının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanmış olması da bir talihsizliktir. Çünkü, bu Bakanlığımızın en önemli görevi, çalışan ve sigorta primlerini ödeyen işçilerimizin çıkarlarını ve sosyal güvenliklerini ve Sosyal Sigortalar Kurumunu en iyi şekilde korumak olmalıdır.

Refahyol Hükümeti toplanacak dolarların yüzde 20'sini rahatça ve hemen harcamak ve geri kalanını da faizle artırmak maksadıyla yine kullanma fırsatına erişecek, üç yıl sonraki yükümlülükler ise, Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine yıkılacaktır. Sonuç olarak, faturayı, burada çalışmakta olan işçiler, vergi mükellefleri ve tüm halkımız ödeyecektir.

Daha önce, 30.5.1978 tarihli ve 2147 sayılı Yasa ve 8.5.1985 tarihli 3201 sayılı Yasaya göre emekli olmuş kişilerde, bu tasarıda öngörülen süre içinde müracaat ederlerse, bu kanun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle, sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirebileceklerdir. Bunlar, zaten, almakta oldukları aylığı almaya devam edecekler; üç yıl sonra da, yeni aylıklar alacak hesabı, 2829 sayılı Yasaya göre yapılacaktır. Emeklilik bekleme süresi olan üç yıl, borçların tamamının ödenmesinden sonra başlayacaktır. Üç yıl sonra ne verileceği ise ortada yoktur; üç yıl sonra, almakta oldukları maaşa bir ek zam mı verilecek, yoksa, almakta oldukları maaşa ilave, ayrı ve ikinci bir emeklilik maaşı mı bağlanacak; belli değildir.

Bununla birlikte, zaten emekli olmuş ve maaş almakta olanların, tekrar 5 000 işgünü karşılığı 12 500 dolar ödeyerek ikinci kez emekli olmaları için yasa çıkarmanın anlamı, Hükümete acilen para bulma telaşı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yasa tasarısı, hangi koşullarda olursa olsun ve ileride ne gibi olumsuzluklara yol açacak olursa olsun, bunlarla Hükümet ilgilenmiyor, sadece gelecek paraya bakıyor.

SSK'nın, bugün, hangi sorunlarla karşı karşıya olduğu, nasıl ekonomik düzlüğe çıkacağı veya bu emeklilik yükümlülüğü ile Sosyal Sigortalar Kurumunun bunu kaldırıp kaldıramayacağı konusu, hiç göz önüne alınmamaktadır.

Burada, yurt dışına çıkma fırsatı bulabilmiş olanlara, 12 500 dolarla emeklilik satılmaktadır. Özel emeklilik satışı, böylece gerçekleştirilmektedir. Fakat, yurt içinde 5 000 işgünü, bizzat çalışarak emekli olanların, sosyal güvenlik kurumlarına, bu paranın yaklaşık iki katına yakın prim ödedikleri de bilinmektedir. Böylece, yurt dışında bulunanlara daha kolay şartlarda ve belki de, diğerlerine göre hak etmedikleri bir emeklilik getirilmektedir, bu da, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Şu anda tarım kesiminde çalışan köylü yurttaşlarımız, sosyal güvenlik primlerini Bağ-Kur'a ödedikleri halde, sağlık güvencesi kapsamından yoksundurlar. Bu yurttaşlarımızın, gerekirse ekprim vererek, kendilerinin de sağlık sigortası kapsamına alınmalarını, hastane, doktor ve ilaç parası vermekten kurtulmalarını istediklerini biliyoruz. Hükümetin, böyle temel sorunlarla ilgili herhangi bir zaman ve ilgi ayırmadığını da burada görüyoruz. Bugün, Türkiye'de, halkımızın yaklaşık yüzde 40'ı sağlık sigortası kapsamından yoksundur. Hükümet, bu insanlarımız için hiçbir tedbir düşünmezken, nasıl olur da, zaten emekli olmuş olanlara, tekrar emekli olabilmeleri için kanun tasarıları getirebilir; halkımız, böylece, adil düzen emekliliğinin de ne olduğunu görmektedir.

Bu tasarıda, zorunluluk halinde, günlük 2,5 dolarla olan hesaplamanın, Bakanlar Kurulu kararıyla artırılma yetkisi de isteniyor, 6 ay içerisinde kabul edilmiş bulunan para birimi Amerikan Dolarının iflas ederek, bu miktarların çok düşeceği ve bundan zarar edileceği mi düşünülüyor ki, Hükümet, bu kanun tasarısıyla, aynı zamanda miktarı artırma yetkisi istiyor; böyle olamayacağına göre, bu yetki istemenin gerçek sebebi nedir; ileride primlerin artırılacağı tehdidiyle, hızlı bir tahsilat mı hedefleniyor, yoksa, üç yıl sonra sağlık giderleri ve maaş ödeme konusunda güçlükler ard arda çıkmaya başlayınca, bu sigortalılardan, tekrar, dolar bazında ekprimler mi istenecektir; bu konu da, açıkça ortaya konulmalıdır. Sigorta kapsamına gireceklerin de bu konuda aydınlatılmaları gerekir ve ileride kendilerini ne gibi tehlikelerin beklediği, bu kişilere önceden açıklanmalıdır. Eğer, bu fonda birikecek olan paralarla emekli olan yükümlülerin sosyal sigortalarının, sağlık harcamaları ve sosyal güvenlikleri yönünden yeterli olmayacağı ve bunlardan, tekrar belli oranlarda para talep edileceği şeklinde bir düşünce varsa, en azından, bunun sınırları şimdiden çizilmeli, ödenmiş olan primlerde yüzde 10-15 veya ne öngörülüyorsa o oranlarda Bakanlar Kurulunun miktarı artırabileceği şimdiden belirlenmeli ve başvuracak insanlar da ileride neler olabileceğini öğrenmelidir.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin kaynak paketleri arasında yer alan ve açık olarak, acil para bulmayı amaç olarak gören bu tasarı, normal bir sosyal güvenlik yasa tasarısı olmadığı gibi, ilgili sigortalılara da ne sürprizler getireceği belli olmayan bir tasarıdır. Bu nedenlerle, önümüzdeki bu tasarıyı, bütçe denk olacak hayalinin sona erdiğini gösteren önemli bir kriter olarak görüyorum.

Bu tasarının yasalaşmasına karşı olduğumuzu, Demokratik Sol Parti olarak, tasarıya ret oyu vereceğimizi belirtir, Genel Kurula saygılar sunarım. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

CHP Grubu adına, Sayın Mustafa Kul; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Kul.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) - Değerli arkadaşlarım, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Yasa Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, görüştüğümüz bu 5 inci maddede, bu yasadan yararlanacak olan vatandaşlarımızın 15 Mart tarihine kadar başvuru yapması öngörülmüştür; bugün 13 Mart, daha yasa tasarısının 5 inci maddesini görüşüyoruz, tasarı yasalaşacak, Cumhurbaşkanı onaylayacak, Resmî Gazetede yayımlanacak. O nedenle, umuyorum ki, bu yasa çıkmayacak, çıkmaması için uğraşıyoruz; çıkarsa da, belki Hükümetin veya bir başka parti grubunun bir önergeyle bu süreyi uzatacağını zannediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 5'i yurt dışında yaşamaktadır. Bugün dünyanın 25 ülkesinde yaklaşık 3 milyon 370 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşamaktadır. Yurt dışında yaşayan bu 3 milyon 370 bin vatandaşımızın birçok sorunu var. Anayasamızın 62 nci maddesi de yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın sorunları karşısında alınacak tedbirler konusunda Hükümetin, devletin görevlerini tek tek saymıştır.

Görüştüğümüz yasa tasarısının gerekçesinde "Yurtdışında bulunan veya bulunmuş olan vatandaşların sosyal güvenlikleri konusunda talepleri dikkate alarak yeni bir yasa tasarısı hazırlama zorunluluğu doğmuştur" deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, ben birkaç gün önce yurt dışındaydım. Özellikle bu yasa tasarısının Mecliste görüşülmesi nedeniyle, yurt dışındaki vatandaşlarımızla bu konuyu uzun boylu konuştuk. Tasarının ne getirdiğini söyledim, böyle bir yasa tasarısının gerekli olup olmadığını vatandaşlarımıza sordum; yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti Devletinden kesinlikle böyle bir beklentisi ve istediği yok. Zaten bulundukları ülkede her türlü sosyal güvenliğe sahip olan vatandaşlarımız, kesinlikle Türkiye Cumhuriyeti Devletinden böyle bir yasa beklemiyorlar.

Şimdi, biz bu tasarıyla ne getiriyoruz: Borçlanarak her bir gün için 2,5 dolar para yatıracaklar, 5 bin işgününü dolduracaklar, 12 500 dolar yatıran vatandaşımız; kadın 50 yaşına, erkek 55 yaşına geldiği zaman emekli olacak.

Halbuki, ben yurt dışındaki vatandaşlarımızla konuştuğum zaman sorunlarını tek tek saydılar. O vatandaşlarımız diyorlar ki "tabiî, biz burada misafiriz; önünde sonunda Türkiye'ye -kendi memleketimize- döneceğiz." Birçok şeyden de özellikle alınıyorlar; söyledikleri şunlar: "Biz Almanya'da yabancıyız, kendi ülkemize geldiğimiz zaman da Almancıyız, bize 'Almancı' diyorlar. Bu şekilde, ne olduğumuz belli değil; statümüz nedir? Hâlâ daha seçme ve seçilme hakkını alamadık."

1995'in temmuz ayında Anayasamız değişmiş olmasına rağmen, Anayasamızda, yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza oy kullanma hakkı verilmiş olmasına rağmen, içhukuk sistemimizde bugüne kadar bu konuyla ilgili bir düzenleme yapılmadığından dolayı, yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy kullanıp kullanamayacakları konusuna bir açıklık getirilememiştir. Sınır kapılarında oy kullanabiliyorlar; zaten, Anayasa değişmeden önce de sınır kapılarında oy kullanabiliyorlardı. Şimdi, yurt dışındaki vatandaşlarımızın bizden acil olarak beklediği şudur: "Ben, bir vatandaş olarak, 30 yılı aşkın bir süreden beri yurt dışında yaşıyorum; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın onurunu, gururunu duymak istiyorum. Bu nedenle de bana seçme ve seçilme hakkını tanıyınız." Bizden birinci beklentileri bu.

Bir diğer beklentileri; çifte vatandaşlık konusunda kolaylık sağlanmasını istiyorlar. 1990 yılı aralık ayında değişen yasalarla, yabancı ülkelerde, özellikle Türk vatandaşlarının o ülkede çifte vatandaşlık hakkını alabilmesi için, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkma şartı konulmuştur. Diğer hiçbir ülke vatandaşından -Yunan, Bulgar veya Yugoslav vatandaşından- istenmeyen bu şart, sadece Türk vatandaşları için uygulanmakta ve Türk vatandaşları da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmak için yıllarca beklemektedir. "Eğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bize bir iyilik yapmak istiyorsa, önce bu ülkelerle görüşsünler, birtakım diplomatik ilişkilerde bulunsunlar; diğer ülkelerin vatandaşlarından istenmeyen bu şartın bizden de istenmemesini istiyoruz, bu konuda bize bir iyilik yapılmasını istiyoruz" diyorlar.

Yine, 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan, daha önceki yıllarda olmayan, 16 yaşın altındakilere vize uygulamasının bir an önce sona erdirilmesini; bizden, bu konuda girişimlerde bulunmamızı, 16 yaşın altındakilerin, daha önce olduğu gibi, vize almadan, rahatlıkla yurt dışına çıkabilmesini, orada, kendi yakınlarını görebilmesini sağlamamızı istiyorlar.

Bizden, askerlik konusunda kolaylık sağlamamızı istiyorlar "peşin parayı ödemekte veya taksitleri ödemekte çok sıkıntı çekiyoruz; bu parayı ödemiş olmamıza rağmen temel eğitime alınmamız bize büyük sıkıntı yaratıyor, işyerinden izin alamıyoruz" diyorlar ve bu konularda yardımcı olmamızı bekliyorlar.

Yine, konsoloslukların önünde yüzlerce, binlerce insan sabahın erken saatlerinde kuyruğa giriyor. Konsoloslukların önündeki vatandaşlarımıza davranışların çok kötü olduğunu belirtiyorlar ve buna bir kolaylık sağlanmasını istiyorlar.

Yine, Almanya'daki ve diğer ülkelerdeki okullardan mezun olan gençlerimizin, Türkiye'de, bitirmiş oldukları okullarla ilgili denkliğin kabul edilmesini istiyorlar.

Yine, pasaport süresinin uzatılmasında, her seferinde, 40 mark alınması konusundaki sıkıntılarını dile getiriyorlar ve bu paranın alınmamasını istiyorlar. Eğer bir ailede 6 kişi varsa, bu 6 kişi, pasaport süresini uzatmak için 40 marktan, her seferinde 240 mark para vermek zorunda kalıyor, bunların düzeltilmesini istiyorlar; ama, bütün bu sorunlar dururken, yurt dışındaki vatandaşlarımız, bu sorunlarını, bu istemlerini bütün siyasî partilere zaman zaman buraya gelerek, zaman zaman oraya giden heyetlere anlatmalarına rağmen, Hükümet, bu konularda herhangi bir girişimde bulunmazken, sadece, vatandaşlarımıza iyilik olsun diye sosyal güvenlikleri konusunda bir yasa tasarısı getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce söylediğim gibi, o ülkelerde çalışan vatandaşlarımızın böyle bir sorunu yok. Zaten, Türkiye'de bulundukları süre içerisinde de her türlü tedavi masrafları, o ülkelerin sosyal güvenlik kuruluşları tarafından karşılanmakta olup, sağlık hizmeti alma konusunda da herhangi bir sıkıntıları bulunmamaktadır.

Zaten, bu yasa tasarısının gerekçesinde, her ne kadar "yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza iyilik olsun" diye bir ifade kullanılmış olsa da, Sayın Başbakan, bu yasa tasarısını, televizyonlardan kamuoyuna üçüncü kaynak paketi olarak sunmuştu; yani, bunu sunduğu zaman, üçüncü kaynak paketiyle, Türkiye içerisinde kamu finansman açığını kapatmak için çok acil olarak, ivedi olarak para toplamamız lazım... Bir, iki, üç, beş tane kaynak paketi açıklanıyor; bu paketlerden birisi de, bu getirilen yasa tasarısı; ama, bu yasa tasarısını sundukları zaman, yurt dışındaki vatandaşlarımıza "size iyilik olsun diye yapıyoruz" diyorlar. Acaba, bunun hangisi doğru?! İkisinin birden doğru olması mümkün değil. Bu yasa tasarısı, ya bir kaynak paketidir ya da yurt dışındaki vatandaşlarımıza bir iyilik yasasıdır. Bunlardan ikisi birden doğru olmayacağına göre, eğer, Türkiye'de, 65 milyon insana, bir kaynak paketi olarak sunulduysa, ben, bunun doğru olduğunu kabul ediyorum ve görünen o ki...

BAŞKAN - Sayın Kul, maddeye bağlı konuşursanız memnun olurum efendim.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkanım, maddeye ve yasa tasarısına bağlı olarak konuşuyorum.

BAŞKAN - Ama, madde de o yok; maddeye bağlı olarak konuşulur...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bu yasa tasarısı, yurt dışındaki vatandaşlarımızdan paraları almak, kısa vadede kamu finansman açığını kapatmak; daha sonra da, nasıl olsa bu paranın geriye dönüşünde, emekli maaşı ödeneceği zaman biz hükümette olmayacağız, bizden sonra gelen düşünsün anlayışıyla getirilmiş olan bir yasa tasarısıdır.

Değerli arkadaşlarım, vatandaşlarımız bunu çok gördüler...

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) - Buradayız, buradayız...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Tabiî, bulunmayacaksınız; üç yıl sonra, siz hükümette olmayacaksınız. Siz, gidiyorsunuz, gideceksiniz; giderken de, sizden sonra gelecek olan hükümetleri zorda bırakarak gidiyorsunuz. Vatandaşlarımıza bir iyilik olduğunu zannetsek, tamam; biz de oy verelim, biz de bunun çıkarılmasına katkıda bulunalım; ama, öyle değil. Şimdi, siz, kendi döneminizde böyle bir yasa tasarısını çıkararak, vatandaşlarımıza iyilik edeceğinizi zannediyorsunuz; ama, bu, tutmayacaktır; çünkü, daha önce, vatandaşlarımız bu formülleri gördü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, süreniz bitti efendim.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, bitireyim...

BAŞKAN - Peki; lüften, son cümlenizi söyler misiniz; çünkü, maddeye bağlı konuşmadınız, genel konuştunuz. Rica ediyorum...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, süper emeklilik konusunda, sertifikayla arsa satışı konusunda bunlar denendi. Sonuçta, bu yasalardan yararlanan insanlarımızın hemen hemen tamamı mağdur oldu. Umuyorum ve diliyorum ki, bu yasa çıkmayacak; çıkarsa da, vatandaşlarımızın buna itibar edeceğini zannetmiyorum; çünkü, daha önce bu konuda ağzı yanan vatandaşlarımız, bu yasaya pek itibar etmeyecektir; ama, bunun bir tek sakıncası var, devletin güvenilirliğine zede getiriyorsunuz. Vatandaşlarımız devlete güvenmek zorundadır; devlet, verdiği sözü yerine getirmek zorundadır. Bu tür yasaları, böyle geçici olarak, palyatif çözümlerle getiriyorsunuz, vatandaşlarımızı kandırıyorsunuz. Daha önce, bugünkü Hükümeti, başka bir dolandırıcıya benzetmiştim, bugün, Selçuk Parsadan'a benzemeye başladınız.

Hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan "dolandırıcı" diyor...

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum... Neyse, herkes kendi takdirleri içerisinde konuşabilir. Şimdi, gerek yok...

ANAP Grubu adına, Sayın Emin Kul; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, sizin kişisel konuşma hakkınız da var; ikisini birleştirebiliriz değil mi efendim?..

EMİN KUL (İstanbul) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - 15 dakika süre veriyorum; buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan evvel, sizleri, şahsım ve Grubumuz adına saygılarla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, tasarının 5 inci maddesi, 2147 ve 3201 sayılı yurtdışı hizmet borçlanmasıyla ilgili Kanunlara göre daha önce borçlanarak aylık bağlanmış olanlar ile ikili sosyal güvenlik sözleşmelerine göre aylık bağlananların yurt dışında ve yurt içinde geçen süreleri ve gelecek sürelerini borçlanmak suretiyle, bağlanan ilk aylıklarına göre kendilerine daha yüksek aylık bağlanacağı kanaatini veren bir şekilde ve bu varsayıma göre düzenlenmiştir; ama, bu varsayım ne kadar doğrudur? 5 inci maddeye göre borçlanma yapanların, daha önce bağlanan, almakta oldukları aylıklarının ödenmesine devam edilerek -borçlananların- üç yıl sonra, bu tasarıya göre borçlandıkları süreler ile daha önce bağlanan aylıklarına ilişkin süreler birleştirilerek yeniden aylıklarının hesaplanacağı, böylelikle yüksek aylık bağlanacağı varsayılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, özellikle 3201 sayılı Kanuna göre borçlanarak daha önce tam aylık bağlananların, bu tasarıya göre 12 500 dolar ödeyerek yapacakları yeni bir borçlanmayla daha yüksek bir aylık almaları söz konusu değildir. Zira, emekli aylıklarının miktarını, ödenen primler ve primlere ilişkin, yıllık prime esas kazançlar belirlemektedir. Prime esas kazançlar ve ödenecek primler, en yüksek göstergenin, memur maaş katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarla sınırlıdır. Şu anda, aylık prime esas kazancın üst sınırı ise 39 992 160 Türk Lirasıdır. Borçlanma primi olarak ödenecek meblağ her bir gün için kaç dolar olursa olsun, prime esas kazancın üst sınırını ve bağlanacak aylığın miktarını değiştirmeyecektir. Dolayısıyla, daha önce her gün için 1 dolar ödeyerek borçlanan bir kimseye -ki, şimdi, bu da Bakanlar Kurulu Kararıyla değiştirilerek 2,5 dolar olarak tespit edildi, bu yasanın şansını kırmamak bakımından, yani daha önce, her gün için 1 dolar, bugün için 2,5 dolar ödeyerek borçlanan bir kimseye- şimdi, esasen, en yüksek göstergeden aylık bağlanmış bulunduğundan, bu tasarıya göre 12 500 dolar ödeyerek yeniden borçlandığında, emeklilik göstergesinde herhangi bir değişiklik söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla, 5 inci maddenin asıl maksadı, maddenin kendi içerisindeki düzenlemeyle ortadan kaldırılmış olmaktadır.

Maddede açıkça belirtilmemiş olsa dahi, ancak, bu borçlanmadan dolayı artan gün sayısı söz konusu olabilir; o halde, 5 bin günden fazla her 240 gün için, aylık bağlama oranı ancak 1 puan yükselebilecektir, belki 12 500 dolar ödeyerek yeni borçlanma yapan, bu farktan istifade edebilecektir ki, bu da bir varsayımdır; çünkü, bu husus da madde metninde ve kanun metninde açıkça yer almış değildir. Bu orandaki bir artışın ise emekli aylığına yansıması hiçbir zaman 12 500 dolarlık bir fedakârlığın karşılığı asla değildir. Kısmî aylık bağlananlar için bir artış söz konusu olsa bile, tasarının 7 nci maddesinin (a) bendinde, dikkat ederseniz "en az 5 000 gün karşılığı borçlanarak prim ödemiş olmak" şartı ve 6 ncı maddenin ikinci fıkrası karşısında, kısmî aylığın artış miktarı da 12 500 doların karşılığı olmayabilecektir. Kısmî aylıkların dahi yeterli bir artışa kavuşturulması, 5 inci maddenin hükümlerine göre söz konusu değildir.

Bu ayrıntıları, kanunun başvuru sınırlaması tarihi içerisinde, ki, o başvuru sınırlaması, şimdi, hiç görülmemiş bir şekilde, bir bakanlığın tasarrufuna bırakıldı verilen önergelerle, Sayın Başkan, bu önergeler geçtikten sonra da işaret ettiler -kendisine teşekkür ediyorum- bu şekilde düzenlemelerin mahzurunu söylediler, icap ederse yeni bir önergeyle tekriri müzakere açılmasını da tavsiye ettiler; ama, bakıyorum, hâlâ böyle bir değişiklik yok, şimdi, bu belirsiz başvuru sınırlaması tarihi içerisinde, bir vatandaşımızın, bu ayrıntıları çözmesi ve bilmesi mümkün olmayacaktır.

Emekli aylıklarında önemli bir artış olacağı ümidiyle belki borçlanabilecekler ve 12 500 dolar ödemelerine rağmen, sukutu hayale uğrayacaklar, böylece, ödemelerinin boşa gittiğini, işin sonunda göreceklerdir.

Borçlanarak birleştirme, Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve SSK olarak üç kurumda geçen hizmetleri de içerebildiğinden, bu konuda da bir karmaşa ve çatışkanlık söz konusudur. Dolayısıyla, 2829 sayılı Yasaya atıf yapmak, bence büyük bir yanlıştır ve ancak bu kanunun içerisinde düzenleme yapmak suretiyle hareket etmek belki tercih edilebilir ve ancak, böyle bir düzenleme gerekir.

5 inci maddede, kısmî aylık alanlarda söz konusu olabilecek artışların kasa tarafından karşılanacağına dair açık bir hükme yer verilmemiştir. Bu borçlanma kısmî aylıklarda bir artış yapacaksa, bunu kimin ödeyeceğine dair açık bir hüküm, kanun tasarısında ve 5 inci maddede yer almamıştır. O halde, görülen odur ki, bu düzenleme, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilave malî bir yük getirebilecektir; bu söz konusu olabilecektir. En azından, önceki kısmî aylıkla, bu yeni aylığa gelen farkın ödenmesi, kurumla kasa arasında tartışmalı olarak kalabilecektir; yani, bu hükümleri uygulamaya sokmak oldukça sorunludur, zordur ve hatta mümkün değildir.

Neresinden bakılırsa bakılsın, tasarının kendi mantığı içerisinde bile, daha önceki maddeler üzerinde de arz ettiğim gibi, herhangi bir düzeltme yapılması imkânı yoktur. Borçlanma esasında "yurt dışında bir gün bulunmak, yurt dışına çıkmamış olmak" gibi bir ayırımcılık getirilmiş. Bu söz konusu olduğu gibi, yürürlükteki mevzuatla ilişkilendirmenin doğuracağı çatışkanlık oldukça derindir, giderilemeyecek boyuttadır ve 5 inci maddenin hükümleriyle diğer hükümler karşılaştırmalı olarak incelendiğinde, bu husus, bu çatışkanlığın derinliği çok açık biçimde görülecektir. Bu 5 inci madde, para toplamak konusundaki gözbağını perdelemek için düzenlenen bir maddedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İktidar partileri adına veya şahsı adına konuşan arkadaşlarım, muhalefet sözcülerinin, burada, boşuna eleştiri yönelttiğini iddia ediyorlar ve diyorlar ki, siz bu tasarıyı anlamadınız. Biz, okuduğumuzu algılamaya çalıştık. Eğer, anladığımız yanlışsa, bize doğrusunu anlatın; ama, doğrusunu anlatmak yerine diyorsunuz ki, canım, bu tasarı, bir defaya mahsus çıkacak, sürekli de değil; onun için, bırakın böyle geçsin. Böyle söyleyen arkadaşıma diyorum ki, bu tasarı, buradan bir defa çıkacak; ama, uygulaması altmış yıl sürecek; hayatta olanlar, bunların maaş bağlananları, bunların ölmesi halinde varislerinin maaş almaya devam etmesi, hizmetlerin devam etmesi, buna bir süre koyarsanız, altmış yıllık bir süreyi bulur. Siz, daha, bunun farkında değilsiniz. Siz, sadece, bir defada para toplanacağını biliyorsunuz; ama, ondan sonra, o toplanan paraya karşı hangi yükümlülüklerin yerine getirileceğinin farkına bile varmamışsınız. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Eğer, biz yanlış algılıyorsak, yanlışlarımızı söyleyin, tartışalım ki, Meclis, yasayı yaparken doğrusunu bulsun.

Bakınız, Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS) -ülkemizde, ciddî bir işveren kuruluşu olarak tanınır- bakınız, bu kanun tasarısı için şöyle bir bülten yayımlamış: Bir tarafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, elinde yeşil bir kalem, iki tane dolar, bir tane 'K' ama; SSK'nın mezartaşını yazıyor bu tasarıyla; bunu ciddî bir işveren sendikamız söylüyor. Haydi, işveren sendikasını bir tarafa bırakalım.

Bakınız, Türk-İş Konfederasyonu, bugün, ülkede çalışan işçilerin en büyük kuruluşlarından biridir. Türk-İş Konfederasyonu diyor ki, aman yapmayın, mahvedersiniz, böyle bir kanun olmaz. Konuyu, onlar da bizim algıladığımız gibi algılamışlar. Hatta, Türk-İş Konfederasyonu -sizin hoşunuza gider diye söylüyorum- bu tasarının yanlışlığına dair başvuran 626 işçinin imzalarını da göndermiş; bu işçiler Suudî Arabistan'dan müracaat ediyorlar; aman yapmayın bizi yakarsınız diyorlar. Bunu da bırakalım.

Bakınız, Türkiye'de bütün işverenleri teşkilatlandıran Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu. Diyor ki: "Böyle bir kanun olmaz, çok büyük hata yaparsınız. Hani, bize söz vermiştiniz; tarafların mutabakatını alıp iş yapacağım, işçi ve işverenlerin mutabakatı olmaksızın üzerinde anlaştırmadığım bir tasarıyı Meclise getirmeyeceğim demiştiniz; bunun aksini yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz."

Şimdi, bu üç büyük işçi ve işveren kuruluşu -ki, daha bu konuda verilecek misaller var- eğer bizim gibi algılıyorsa, onları da tenvir etmek mecburiyetindesiniz. Onları da, siz yanlış düşünüyorsunuz; biz, hayırlı bir iş yapıyoruz ve bir defada yapacağız canım diye ikna edin; varsa, ayrıntısını da söyleyin.

Bakınız, çok enteresan bir durum daha var. Şimdi, 5 inci maddeyi müzakere ediyoruz. 5 inci madde üzerinde, muhalefet partisi grupları adına verilen hiçbir önerge yok...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Değmiyor, değmez.

EMİN KUL (Devamla) - ...çünkü, kapatmışsınız, gündemi kapatmışsınız. Ne yapmışsınız; sadece 5 inci madde üzerinde tam 12 tane önerge vermişsiniz. En azından, iktidar gruplarının 12 milletvekili, şu kanun tasarısının metniyle mutabık değil; yani, siz, evvela kendi aranızda bir anlaşın.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Kul, o önergeleri de biz veriyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, müdahale etmeyin...

EMİN KUL (Devamla) - Bu önergeleri biraz sonra geri çekeceksiniz. Geri çektiğiniz zaman, demek ki bu önergeler gayriciddî önergeler. (CHP sıralarından gürültüler)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Naylon önergeler!..

EMİN KUL (Devamla) - Ve bu tasarı üzerinde toplam 55 önerge vermiş olacaksınız.

14 maddelik bir kanun tasarısına, kendilerinin hazırladığı bir kanun tasarısına iktidar grupları 55 önerge verirse, onun içerisinden önce siz çıkamamışsınız. Ya öyle ya ötekini kabul edeceksiniz; bu önergeler naylondur, Meclisin çalışmasını tıkamak için, muhalefetin sesini kısmak için verdik diyeceksiniz; ikisinden biri.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Gayriciddî bir tasarı, onun için önerge vermiyoruz.

EMİN KUL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, onun için, bu kanun tasarısının düzeltilecek hiçbir tarafı yoktur. Bu kanun tasarısı derhal geri çekilmelidir. Bir iyi niyet varsa, tekrar üzerinde çalışınız, öyle getiriniz. Herhangi bir açık için -ülkenin açığıdır- dolar cinsinden, Türk Parası cinsinden para bulma gayretleri, hiç de ayıplanacak gayretler değildir. Elbette ki, her iktidar, bunun peşinde olacaktır; ama, burada ayıp olan, dolar bulma, para bulma işinin, sosyal güvenliğe alet edilmiş olmasıdır; asıl ayıp budur. Sosyal güvenlik, böyle, açık kapama işine alet edilecek bir kavram ve müessese değildir; yaptığınız hata, burada başlıyor. Başka, her türlü tasarı getirip, kaynak bulmaya gayret edebilirsiniz; ama, sosyal güvenliği alet ederek kaynak bulma yoluna -o da, 1 milyar dolarlık bir kaynak bulma yoluna- başvurursanız, böyle saçma sapan bir kanun tasarısı önümüze gelir ve maalesef, biz de, her madde üzerinde, sizi tenvir etmek üzere, konuşmak mecburiyetinde kalırız.

Onun için, söylediklerimiz boş değildir. Kulak vermenizi diler, saygılarımı arz ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kul.

Sayın kul, hem grup adına hem kişisel olarak konuştu; böylece, gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlandı ve şahsı adına bir kişi konuşmuş oldu.

Şahıslar adına ikinci konuşma, Sayın Kâzım Arslan'ın.

Sayın Kâzım Arslan?.. Yok.

Sayın Mehmet Aykaç, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 209 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesi, daha önce yurt dışında bulunmaktan dolayı emekli aylığı almakta olanlara, yeniden borçlanarak maaşlarını artırma imkânı veren bir maddedir.

Daha önce, 30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı Kanuna göre aylık alanlar; 5.8.1985 tarih ve 3201 sayılı Kanuna göre aylık almakta olanlar; uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerine göre, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığından aylık almakta olanlar, çıkacak bu kanundan yararlanacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddenin temel esprisi şudur: Yukarıda bahsedilen emekli kesimden, maaşlarını az bulanlar, maaşlarını artırmayı amaçladıkları ve istedikleri takdirde, borçlanarak, emekli maaşlarını artırabileceklerdir ve bu borçlanmaya başladıkları zaman da, almakta oldukları emekli maaşları kesilmeyecektir. Günlük 2,5 dolar üzerinden 5 bin gün karşılığı prim yatıranlar, üç yıl sonra, almakta oldukları emekli maaşlarını artırmış olacaklardır.

Ben, kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde bu görüşlerimi ifade ediyorum ve değerli muhalefet partisi sözcülerinin de görüşlerine saygı duyduğumuzu ifade ediyorum; ancak, madde üzerinde, maddeyle alakalı olmayan görüşlerine de itibar etmenin mümkün olmadığını söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aykaç.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili olarak verilen 12 önerge var; önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Geri çekerler belki...

BAŞKAN - Efendim...

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Sayın Başkan, geri çekip çekmeyeceklerini sorun, vakit kaybetmeyelim.

BAŞKAN - Hepsini mi?.. Hayır efendim... Burada, zaten, ilk maddelerde yaptığımız düzeltmeler var; ona göre önergelerin verilmesi lazım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, en son önerge hariç...

BAŞKAN - Son önerge hariç, diğerlerini çekiyorsunuz. Peki...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Takıyye... Takıyye...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hepsi aynı olduğu için çekerler.

BAŞKAN - Efendim, çekebilirler... Ne yapalım... Önerge, verildiği gibi, çekilebilir de; yani, bunu engelleyen bir şey var mı?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Zamanınızı harcamazsınız; size yardımcı olmaya çalışıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sağ olun, teşekkür ederim... Beni düşündüğünüz için size teşekkür ediyorum.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Memduh Büyükkılıç Abdulkadir Öncel Yahya Uslu

Kayseri Şanlıurfa Manisa

Doğan Baran Ertuğrul Eryılmaz

Niğde Sakarya

Önerilen madde:

MADDE 5.-

Birinci fıkra:

3 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında bulunup da 30.5.1978 tarihli 2147 sayılı veya 8.5.1985 tarihli 3201 sayılı Kanunlara göre borçlanarak ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca kendilerine veya hak sahiplerine aylık bağlananlar ile sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle sosyal güvenlik kuruluşlarınca kendilerine veya hak sahiplerine kısmî aylık bağlanmış olanlar, kendilerinin veya ölenlerin bu fıkrada belirtilen günlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilecek tarihe kadar bu Kanunun hükümlerine göre borçlanmak suretiyle sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirebilirler.

İkinci fıkra:

Borçlanılan günlere ait prim tutarı, borçlanılan gün sayısının 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen gün karşılığı doların çarpımı suretiyle hesaplanır. Hesaplanan prim tutarı üç eşit taksitle ödenir. Taksit ödeme tarihleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenir. Borçlanma taksitleri, T.C. Ziraat Bankasına veya muhabirlerine dolar olarak yatırılmak suretiyle ödenir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Çoğunluğunuz olmadığı için katılamıyorsunuz; ama, önergeyi de benimsiyorsunuz.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) - Evet.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor. Komisyon, çoğunluğu olmadığı için katılmıyor; ama, önergeyi benimsiyor.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yoklama isteğimiz vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yoklama isteğiniz var da... Önergenin oylanmasında karar yetersayısını arayalım da maddede yoklama yapalım, olur mu?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, ama, İçtüzük ihlal edilmiş olur.

BAŞKAN - İçtüzüğe göre de... Yani, ben, yine de rızanızı almak istiyorum; yani, önergeyi oylayalım isterseniz. Tek önerge... Hemen akabinde yoklama isteğinizi nazara alacağım.

NİHAT MATKAP (Hatay) - İçtüzüğü ihlal etmeyelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Etmiyorum, etmiyorum; ama, muvafakatınızı alıyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yoklama isteyelim.

BAŞKAN - Bu şekilde hareket edelim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yoklama yapalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylayalım da, ondan sonra maddeyi oylarken yoklama...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Arkadaşlar bir daha böyle önerge vermesinler, tıkamasınlar...

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Önergenin oylanması sırasında yoklama talebi olmuştur.

Şimdi, yoklama isteyen arkadaşları arayacağız, ona göre de işleme koyacağız.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçtüzüğün 57 nci maddesi uyarınca yoklama yapılmasını saygıyla arz ederiz.

Bekir Kumbul?.. Burada.

Birgen Keleş?.. Burada.

Algan Hacaloğlu?.. Burada.

İrfan Gürpınar?.. Burada.

Zeki Çakıroğlu?.. Burada.

Metin Arifağaoğlu?.. Burada.

Mustafa Kul?.. Burada.

Yusuf Öztop?.. Burada.

Şahin Ulusoy?.. Burada.

Mehmet Moğultay?.. Burada.

Ali Rıza Bodur?.. Burada.

Yılmaz Ateş?.. Burada.

Ayhan Fırat?.. Burada.

Yahya Şimşek?.. Burada.

Mustafa Yıldız?.. Burada.

Mahmut Işık?.. Burada.

Seyfi Oktay?.. Burada.

Ali Şahin?.. Burada.

Nihat Matkap?.. Burada.

Önder Sav?.. Burada.

Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Yoklama talep eden milletvekilleri salonda yeterli sayıda bulunmaktadır. Bu itibarla, yoklama yapılacaktır; ama, ben önce önergeyi oylayalım arkasından maddede yoklama yapalım dedim; bu kadarcık talebimi kabul etmediniz. Neyse... Peki...

Yoklama sırasında Genel Kurul salonunda olan sayın milletvekilleri, lütfen, yüksek sesle burada olduğunu süratle söylesin de yoklamayı süratli yapalım.

(Yoklama yapıldı)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Çoğunluk yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maalesef, arkadaşlar, toplantı yetersayımız var, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Arkadaşımın arzusunun hilafına böyle bir irade beyan etmek zorunda kaldığım için "maalesef" dedim; yoksa, çoğunluğun olmasına çok sevindim arkadaşlar. Ben, Meclisin çalışmasından büyük onur ve gurur duyuyorum.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı : 209) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım.

Önergeye, Hükümet katılmış, Komisyon ise, çoğunluğu olmadığı için katılamamıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

Primi Ödenmiş Sürelerin Değerlendirilmesi

MADDE 6. - 3, 4 ve 5 inci maddelerin esaslarına göre borçlanma yapanlar yazılı taleplerini, ilk taksitlerine ait ödendi belgesini de eklemek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirirler.

Bu Kanun hükümlerine göre borçlanılarak primi ödenen günler, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten ancak üç yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirilir.

Sosyal Güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler ile birleştirilmek suretiyle bu Kanun hükümlerine göre aylık bağlanamaz. Ancak ikinci fıkra hükmüne göre değerlendirilen süreler 7 nci madde şartına bağlı olarak borçlanma yapanın sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca birleştirilebilir.

Borçlanılarak primi ödenen günlerin 30 günü bir ay, 360 günü bir yıl olarak değerlendirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde DSP Grubu adına Sayın Güven Karahan; CHP Grubu adına Sayın Mustafa Kul, ANAP Grubu adına Sayın Refik Aras; şahısları adına Sayın Emin Kul, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Sıtkı Cengil ve Sayın Hikmet Sami Türk söz istemişlerdir.

DSP Grubu adına Sayın Güven Karahan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Karahan, süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik kurumlarımız, bugün, ne yazık ki, ülkemiz nüfusunun ancak yüzde 70-75 kadarını kapsamı içine alabilmiştir. Siyasî iktidarlar, on yıla yakın süredir, tüm yurttaşlarımızın sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınacağını ballandıra ballandıra anlatmalarına karşın, nedense, gerçek bir çözümle karşımıza gelmemektedirler.

Sosyal güvenlikte hedefimiz olan yüzde 100'e ulaşılamadan, sosyal güvenlik kurumlarımız, özellikle 1992 yılından başlayarak, malî çöküntü içine düşürülmüşlerdir.

Gündemimizdeki tasarının 6 ncı maddesi, 3, 4 ve 5 inci maddelerin esaslarına göre borçlanma yapanların yazılı taleplerini, ilk taksitlerine ilişkin ödendi belgesini de eklemek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumuna bildireceklerini ve 5 000 işgünü karşılığı ödenecek 12 500 doların tamamının ödendiği tarihten üç yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirileceğini hükme bağlamaktadır.

6 ncı maddenin üçüncü fıkrası, ayrıca, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak geçen hizmet sürelerinin, bu kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre değerlendirilen sürelerle birleştirilerek değerlendirilemeyeceğini hükme bağlamaktadır. Madde "ancak, 6 ncı maddenin ikinci fıkrasına göre değerlendirilen süreler, 7 nci madde koşuluna bağlı olarak borçlanma yapanın, sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen süreleri ile 2829 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili sosyal güvenlik kuruluşunca birleştirilebilir" hükmünü de getirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik kurumlarımızın malî çöküntü içerisine sokulmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de, hükümetlerce çıkarılan ve bununla sayısı 12'yi bulan borçlanma kanunlarıdır; bu gerçeği bilmeyen de yoktur. Refahyol Koalisyon Hükümeti de bir borçlanma kanunu çıkarmayı marifet olarak bilmiş olmalı ki, sosyal güvenlik kurumlarının malî yönden güçlenmesini sağlayacak tasarılar yerine, yeni bir borçlanma tasarısıyla karşımıza gelmektedir.

Anayasamızın 62 nci maddesi, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için devletin gerekli tedbirleri alacağını hükme bağlamaktadır. Anayasamızın, yurt dışında çalışanlar yerine yurt dışında bulunanlara, çalışanların geleceğini satarak sosyal güvenlik sağlaması gibi bir amacı yoktur; ama, bu tasarıyla yapılmak istenen budur. Kaldı ki, yurt dışında çalışanların sosyal güvenliklerinin sağlanmasıyla ilgili yasalar bulunmaktadır. Bu yasaların bazı eksiklikleri olduğu bilinmektedir. Bu eksiklikler giderilecek olursa, yurt dışında çalışanların sosyal güvenceye sahip olabilmesi pekala sağlanabilirdi.

Bu tasarı, yurt dışında çalışanlar kılıf yapılarak ve sosyal güvenlik kurumlarımızın malî çöküş içerisinde bulunuşu bir yana itilerek, yurt dışında bulunan ve bulunma mazhariyetinde olanlara, isterlerse sosyal güvenliğe sahip olma hakkını satmayı amaçlamaktadır. Hükümet, bu tasarıyla, çalışanları kullanarak yurt dışına gidenlere, hatta turist yurttaşlarımıza da, bu tasarının hükümlerini yerine getirdikleri takdirde; yani, 5 000 işgünü karşılığı 12 500 doları belirlenen tarihlerde yatırmak, üç yıl beklemeyi göze almak ve erkekler için 55, kadınlar için 50 yaşını doldurmak kaydıyla, sosyal güvenliği açıkça satmaktadır. Hükümet, bu ileriye dönük sosyal güvenliğin satışından elde edeceği dolarlara borç olarak el koymayı düşünmektedir.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik asla satılamamalı ve satılmamalıdır. Ülkemizdeki işçiler yirmi yirmibeş yıl çalışıp, bu süreler içerisinde prim yatırarak sosyal güvenlik haklarını elde ederlerken, yurt dışında bulunanlar ve bulunma mazhariyetinde olanlar, hiçbir çalışma koşulu aranmaksızın ve yurt dışında, yurt içinde çalışanların yaklaşık olarak yarısı kadar peşin prim ödeyerek, isterlerse yurt içindekilerle aynı sosyal güvenlik haklarına sahip olabileceklerdir. Daha başka bir anlatımla, bu tasarıdan yararlanma hakkını elde edecek olanlar, çalışmadan, üretime katkıda bulunmadan, yıllar boyu aylıkları tırpanlanmadan ve yurt içinde çalışanların neredeyse yarısı kadar prim ödeyerek sosyal güvenlik hakkına, isterlerse, sahip olabilme olanağına kavuşacaklardır. Bu, imtiyazlı bir şekilde, sosyal güvenlik hakkını satmak değil de nedir. Böyle imtiyazlı bir şekilde, sosyal güvenlik hakkını yurt dışında bulunanlara ve turistlere satarken, yurt içinde bulunanları bu haktan yoksun bırakırsanız Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırı hareket etmiş olursunuz. Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz diyemezsiniz. Bugüne kadar çıkardığınız kanunların birkısmının Anayasa Mahkemesinden neden geri döndüğünü iyi düşünmenizi istirham ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, biz, Demokratik Sol Parti olarak sürekli bir şekilde, ey hükümet edenler, karşımıza, sosyal güvenlik kurumlarını düzlüğe çıkaracak gerçek çözümlerle gelin diyoruz, uzlaşalım diyoruz. Bizim de katkılarımızla, sosyal güvenlik kurumlarımızın sorunları, geleceğe dönük olarak, birlikte, el ele çözülsün diyoruz; ama, siz, bu uyarılarımızı ya anlamıyorsunuz ya da anlamak istemiyorsunuz. Aklınıza gelen çözüm yollarını alelacele yasalaştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini işgal ediyorsunuz.

Yine, bu tasarı, yasalaştığı takdirde, Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı sözleşmesine aykırı hükümler içermektedir; çünkü, bu sözleşme, bir kişinin iki ayrı ülkede aynı anda sosyal güvenlik kapsamına alınmasına karşı çıkar. Bize ne demeyim; çünkü, bu sözleşmeyi ülkemiz de imzalamıştır. Bu nedenlerle, ülkeler, sosyal güvenlik konusunda ikiliklere yol açmamak için sosyal güvenlik anlaşmaları yapmaktadırlar. Böylece, ülkemiz, anlaşmalarla sağlamış olduğu bir haktan kendi kendine vazgeçmiş olacaktır.

Bunun yanında, çalıştıkları ülkelerde işsiz kalan yurttaşlarımıza işsizlik aylığı ödenmektedir. İşte, bu yurttaşlarımıza ülkemizde aylık bağlanırsa, bu durumda olanlar çalışma yaşamından çekilmiş sayılacağından, yabancı ülkenin işsizlik yardımından yararlanamayacaklardır.

Bu tasarı kanunlaştığı takdirde, yurt dışında, değişik ülkelerde, gerçekten, çalışan yurttaşlarımızın aleyhinde uygulamaların başlatılmasına yol açacaktır; çünkü, bugün, örneğin, Alman sosyal güvenlik sisteminde olduğu gibi, bazı ülkeler, özellikle yabancıların, emekli aylığı bağlanmadan kendi sistemlerinden çıkmasını özendirmektedir. Belli bir süre çalışanlar kendi katkılarını alarak sistemden çıkabilmekte ve bundan dolayı bir miktar teşvik primi de kendilerine verilmektedir. Anlaşılan, Hükümet, bu kanun tasarısıyla, Almanya gibi bazı ülkelerin isteğini yerine getirmeye çalışmaktadır. Yıllarını yurt dışında harcamış olan insanlarımıza "onların sisteminden çıkın, birikmiş primlerinizi alın..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karahan, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz; süreniz bitti.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

"...12 500 doları bize verin; yaşınız tutuyorsa, üç yıl sonra size emekli aylığı bağlarız, aldığınız primlerin kalanı da yanınıza kâr kalır; öyle 65 yaşına kadar beklemeniz gerekmemektedir" denilmektedir. Siz, bu şekilde, yurt dışında çalışan yurttaşlarımıza dönük kötülük yaptığınızın ve ülkemiz çıkarlarına aykırı hareket ettiğinizin farkında değilsiniz.

Aydınlık ve çağdaş uygarlığa ulaşmış bir Türkiye istemiyle, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karahan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Kul; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde görüşlerimizi arz etmek üzere tekrar huzurlarınızdayım; sizleri, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce ifade ettiğim diğer düşüncelerimin yanında, tabiî, bu yurt dışındaki vatandaşlarımızın, bu kanunun çıkmasıyla birlikte kandırılmış olmaları, kandırılacak olmaları bir yana, bu olayın, bir de Sosyal Sigortalar Kurumuyla doğrudan ilgisi var. Her ne kadar, bu konuyla ilgili yeni bir kasa kurulacak olsa bile, doğrudan Sosyal Sigortalar Kurumunu ilgilendiriyor; çünkü, 6 ncı maddenin birinci fıkrasında aynen şu ifade kullanılıyor: "3, 4 ve 5 inci maddelerin esaslarına göre borçlanma yapanlar, yazılı taleplerini, ilk taksitlerine ait ödendi belgesiyle birlikte Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirirler."

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumunun hangi güçlükler içerisinde olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Daha önce bu konuyla ilgili "SSK'nın sorunlarını nasıl çözeriz, SSK neden bu duruma geldi" diye Mecliste uzun uzun müzakereler yapıldı. Bu konuyla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kuruldu ve komisyon bugüne kadar da çalıştı. Sonuçta, bugünkü Sayın Bakan, daha önceki yıllarda, SSK'nın yönetiminde devletin ne işi var; devletin bir tek kuruş katkısı olmadığı halde, Sosyal Sigortalar Kurumunun mal varlığı, bütün varlığı, işçi ve işverenler tarafından ödenmiş olması nedeniyle, o Kurumun sahipleri tarafından o Kurum yönetilmelidir ve devletin, o Kurumda, yönetim kademelerinde temsil edilmemesini defalarca ifade etmiş olmasına rağmen -bizim de katıldığımız bir görüştür- bugün, Sosyal Sigortalar Kurumunun asıl sahiplerine sormadan, danışmadan, işçi ve işveren kesimlerine bu olayı götürmeden, Hükümet, hiçbir tarafın, tarafların bilgisine başvurmadan bu yasa tasarısını getirmiştir değerli arkadaşlarım.

Yine, Hükümet, Sosyal Sigortalar Kurumunu içerisinde bulunduğu zorluklardan kurtarmak için emeklilik yaşını yükseltmeyi tek çözüm yolu olarak önermektedir. Sosyal Sigortaların, yine, içinde bulunduğu sorunları, sıkıntıları pek uzun boylu söylememize gerek yok; ama, 1995 yılında, SSK, bugünkü kadar dahi hizmetlerini yerine getirebilmek ve bugünkü kadar ödediği maaşları ödeyebilmek için 80 trilyon liraya ihtiyacı vardı. 1996 yılında 204 trilyon lira açığı vardı; 1997 yılındaysa, yaklaşık 350 trilyon lira açığı olacağı tahmin edilmektedir.

Bunun nedeni ne; neden bu noktaya geldik? Aktif pasif dengesinin bozulmuş olmasından kaynaklanıyor. Bugün, 1,8 aktif sigortalıya karşı 1 emekli düşmektedir. Bütün sigortalıların, şu anda mevcut çalışan sigortalıların, emekli olanların, emekli ve çalışanların yakınlarının, bakmakla yükümlü olduğu bütün insanların sağlık hizmetlerini de, yine, bu yapısıyla, Sosyal Sigortalar Kurumu karşılamak durumunda.

Sosyal Sigortalar Kurumunun diğer en önemli meselelerinden biri, devlet tarafından ödenmesi gereken sosyal yardım zammının devlet tarafından ödenmemiş olması ve yine, Sosyal Sigortaların üzerine yıkılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Halbuki, birçok OECD ülkesine baktığımız zaman, sosyal güvenlik kuruluşları, bizde olduğu gibi, sosyal yardım zammını devletin ödemesi gibi bir yükümlülüğü de SSK'nın üzerine yıkmış değil; tam tersine, sosyal güvenlik kuruluşları devlet tarafından desteklenmektedir. Kanada, Danimarka gibi ülkelerde, devletin bu tür sosyal güvenlik kuruluşlarına desteği yüzde 85 civarındadır; ama, Türkiye'de, sosyal güvenlik kuruluşları devlet tarafından desteklenmezken, aynı zamanda, devletin ödemesi gereken sosyal yardım zammı da, yine Sosyal Sigortalar Kurumunun üzerine yıkılmıştır.

Yine, bugün, Türkiye'de yaklaşık 4 milyon 400 bin civarında sigortalı insan çalışırken -bundan daha fazla bir rakam- yaklaşık 5,5 milyon kadar insan da sosyal güvenlik kuruluşlarına kayıtlı olmadan, kaçak olarak çalışmaktadır. Bunun nedenlerinden biri de, yine diğer ülkelerle kıyasladığımız zaman, Türkiye'deki prim oranının diğer ülkelerden daha yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.

Biz, bu sorunları çözmemiz gerekirken, kaçak çalışanları kayıt altına almak için belki prim oranlarını düşürmemiz gerekirken, SSK'ya devletin düzenli bir desteğini sağlamamız gerekirken; bunları bir tarafa bırakıyoruz, SSK'yı kurtarmaktan vazgeçiyoruz. SSK'nın çözümü bir tarafa, SSK'yı daha da zor duruma getirecek olan yeni bir borçlanma yasasıyla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar 11 kez borçlanma yasası çıkmıştır. Çok iyi hatırlıyorum; Sayın Bakan, o zaman yeni milletvekili olmuştu. Bu konuyla ilgili Meclis araştırma önergesi verildiği zaman, Sayın Bakan, bu 11 kez borçlanma yasasının çıkmasını eleştirmişti "SSK'yı neden bu duruma getirdiniz? Siyasiler neden bu işe karışıyorlar" demişti; ama, şimdi, kendi döneminde, daha önce 11 kez yapılmış olan bu hataya 12 ncisini eklemeye çalışıyor.

Eğer, bu borçlanma sonucunda, borçlananlara emekli aylığı ödenecekse, SSK zor durumda, nasıl ödeyecek?!. O zaman, bu konuya bir çözüm bulmak zorundayız. Eğer ödenmeyecekse, sadece vatandaşlarımızı kandırmak için, kısa vadede para bulmak için bunu yapıyorsak; o zaman, buraya para yatıracak olan vatandaşlarımıza yazık olmayacak mı?!. Bu vatandaşlarımız yarın örgütlenip, yurt dışında emekli olanlar derneklerini kurup Meclisin kapısına dayandığı zaman ne yapacağız?!.

Ülkemizde nüfusumuzun yaklaşık üçte biri sosyal güvenceden yoksun; yaklaşık 21 milyon insanımızın hiçbir geleceği yoktur; sağlık sisteminden yararlanamıyor; yaşlandığı, çalışamaz duruma geldiği zaman herhangi bir sosyal güvencesi yoktur. Biz, ülkemizde yaşayan insanların sosyal güvenliğini düşünecek yerde, diğer ülkelerde yaşayan, çalışan ve sosyal güvencesi Türkiye'deki insanlardan çok daha yukarıda olan insanlarımıza sosyal güvenlik sistemi kurmaya çalışıyoruz...

Değerli arkadaşlarım, halbuki, geçtiğimiz dönem komisyonlarda görüşülmüş ve Meclis Genel Kuruluna getirilmiş olan, bütün vatandaşlarımızın sabırsızlıkla beklediği, bir an önce yasalaşmasını beklediği çok önemli yasa tasarı ve teklifleri var. Örneğin, genel sağlık sigortasına lişkin yasa tasarısı; birçok insanımız, hastane kapılarında gece gündüz sürünmekte, yeşil kart peşinde koşmakta ve hastanede rehin kalmakta. Bu genel sağlık sigortasıyla ilgili yasa tasarısı geçtiğimiz dönem hazırlanmıştı; bu tasarıyı getirin; zannediyorum ki, o zaman, bu Mecliste hiçbir milletvekili o tasarının yasalaşmasına karşı olmayacaktır. Hep beraber, elbirliğiyle gece gündüz çalışacağız ve bir iki gün içerisinde bu yasa tasarısını çıkaracağız.

Yine, Sayın Bakanın daha önce sendika genel başkanıyken birlikte danışarak, konuşarak, birlikte çalışarak hazırladığımız ve Meclise sevk ettiğimiz başka yasa tasarı ve teklifleri var; işsizlik sigortasına ilişkin yasa tasarısı var ve bunu Meclisin ihtisas komisyonlarında görüştük. 22 maddelik bir yasa tasarısının 11 maddesini görüşmüştük, 11 maddesi kalmıştı; o tasarıyı getirin, o tasarıya hep birlikte katkıda bulunalım, o tasarının çıkmasını sağlayalım.

Yine, geçen dönem çok tartışılan iş güvencesi yasası... Taraflar tartıştı, işveren sendikaları, işçi sendikaları tartıştı, üç tane büyük konfederasyonun yöneticileri geldiler, günlerce üzerinde konuştular, tartıştılar; hazır halde bekleyen bu yasayı mutlaka, buradan çıkarmamız lazım; ama, bugün bu yasalarla hiç ilgilenilmiyor, sadece, yurt dışındaki vatandaşlarımıza, sözümona, bir iyilik etmeye çalışılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Türk çalışma hayatıyla ilgili yasaların tamamında 12 Eylül hukuku hâkimdir; 12 Eylül döneminde çıkarılan Sendikalar Yasası, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası, 12 Eylül döneminde, Danışma Meclisi tarafından çıkarılmış yasalardır. Bu yasalar, bugün, ihtiyaçlarımıza cevap vermemektedir. Bu nedenle, bunlardan vazgeçip, bir an önce, çalışma yaşamıyla ilgili bu yasalarda, gerçekten, bugünkü Meclis bir şey yapmak istiyorsa, bu yasaları değiştirmemiz gerekiyor; bunları getirin diyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu getirilen tasarının bir diğer sakat yanı ise, yurtdışına çıkmış girmiş olanlar dahi, bundan yararlanabilecek. Bunda bir sayı tespit etmemiz mümkün değil. Efendim, yurt dışında 3 milyon 360 bin vatandaşımız var, bunlar yararlanacak diye düşünemiyoruz; çünkü, bir günlüğüne, beş günlüğüne yurtdışına turist olarak herhangi bir nedenle çıkmış ve Türkiye'ye, tekrar geri dönmüş olan insanlarımız bile bu yasadan yararlanmış olacaklardır. O nedenle, şu gün, bu konuda herhangi bir tahmin yürütmemiz mümkün değil; kaç milyon kişi başvuracaktır, kaç milyon kişi prim ödeyecektir, üç yıl sonra kaç milyon insanımıza emekli aylığı bağlayacağız; bunu tahmin etmemiz mümkün değil. Eğer, yurtdışına çıkmış girmiş olan bütün insanlarımız, bugün, Bağ-Kur'dan, SSK'dan çok düşük aylıklarla emekli olan insanlarımız, bu yasadan yararlanmak üzere başvurduğu zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, süreniz bitti efendim; teşekkür ederim.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, eksüre vermeyeceğim; çünkü, maddeye bağlı konuşmadınız.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, maddeyle ilgili konuşuyorum.

BAŞKAN - Hayır efendim, bakın, maddeye hiç temas etmediniz...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, şu maddede ne yazıyor Allahaşkına?!.

BAŞKAN - Sayın Kul, rica ediyorum... Hayır, hayır... Rica ediyorum... Ben maddeyi okuyorum... Siz genel konuştunuz...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Maddeyi okudunuz mu siz?..

BAŞKAN - Ben okumaz mıyım...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Maddede ne yazıyor; SSK ile ilgili yazmıyor mu?..

BAŞKAN - Tabiî, SSK deyince...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Neden başka arkadaşlara süre veriyorsunuz da bana vermiyorsunuz?

BAŞKAN - Efendim vermiyorum.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Diğer arkadaşlara veriyorsunuz...

BAŞKAN - Vermedim; kimseye de vermedim.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bütün arkadaşlara veriyorsunuz.

BAŞKAN - Hayır, vermedim... Vermedim efendim... Rica ediyorum...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bana niye böyle davranıyorsunuz?

BAŞKAN -Hayır, size niye öyle davranayım?!. Siz, benim aynı zamanda hemşerimsiniz; sizin bana Başkanlık görevini...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Yani, bütün arkadaşlara tanıdığınız süreyi bana niye tanımıyorsunuz?

BAŞKAN - Peki canım; madem öyle, son cümlenizi söyleyin. Ama, bakın, sizin bana yardımcı olmanız lazım. Buraya çıkınca maddeye bağlı konuşmak lazım. Biz burada seçim meydanlarındaki gibi nutuk atmıyoruz ki...(RP sıralarından alkışlar)

Efendim rica ederim...

Bu kanunu uygulayacak insanlara ışık tutacak...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sayın Başkan, tutumunuzu protesto ediyorum; konuşmuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim, sağolun.

Sayın Refik Aras, buyurun.

Sayın milletvekilleri, bu, yeni getirilen bir kanun; uygulamasında çok büyük tereddütler hâsıl olur. Burada, uyugulamada uygulayıcılara ve yargıya gidildiği zaman onlara ışık tutacak incelemelere dayanan konuşma yapmak lazım.

Efendim, Sayın Aras'ın konuşma süresi bitinceye kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun efendim, süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA REFİK ARAS (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, evvela üzülerek şunu belirtmeliyim ki, Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlik Borçlanması adı altında getirilen bu kanun tasarısının, ne sosyal güvenlik kavramıyla ve ne de sosyal güvenlik borçlanmasıyla uzaktan yakından hiçbir ilglisi yoktur. Evvela, bu açık gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Bu tasarı, Sosyal Sigortalar Kurumunun elde kalan gayrimenkullerinin satış tasarısında olduğu gibi, Hükümetçe yeni icat edilen kaynak paketinde yer alan, hazineye dolar cinsinden nakit bulma gayesiyle düzenlenmiş, faize dayalı bir para toplama tasarısıdır.

Bu tasarı, sosyal güvenlikle, hele, yurt dışında çalışanların sosyal güvenlikleriyle hiç ilglisi olmayan bir tasarıdır. İşin özü, sosyal güvenlikle ilgili olmadığı için sonuçları da, sosyal güvenlik açısından değerlendirilecek sonuçlar değildir.

Şu kaderin cilvesine bakınız ki, böyle bir tasarı, emeği en yüksek değer sayan bir işyerinde senelerce ömrünü veren ve yirmibeş yıl, otuz yıl çalıştıktan sonra onur duyarak emekli olan ve bunu övünçle her yerde açıklayan işçilerimizin sendika liderliğini yapan, şimdiki, güya işçi kökenli Çalışma Bakanının imzasıyla Parlamentoya geliyor. Bir Türk-İş, bir DİSK, hatta, İşveren Sendikaları Konfederasyonu, böyle felsefesiz bir sosyal güvenlik yasasına tümden karşı olduklarını belirtiyorlar.

Değerli milletvekilleri, tasarının şimdi üzerinde durduğumuz 6 ncı maddesi, borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten ancak üç yıl sonra, primi ödenmiş süreler olarak değerlendirileceğini amir bulunmaktadır. Dikkat buyurun, her şey, zamana, süreye, faize bağlanmış; tam, güya faizi reddeden Refah Partisinin meşhur adil düzenine uygun bir tasarı... Öyle bir tasarı ki, baştan aşağı, paraya, faize, komisyona dayanıyor. Üstelik de bu para hesapları, bir ülkeyi devlet yapan ana unsurlardan biri olan kendi millî parasıyla değil, bir zamanlar aleyhinde sürekli konuştukları Amerikan Dolarına bağlanmış bulunuyor.

Bütün bu malî hükümler ve mekanizmaları içeren bu tasarı, ne kadar gariptir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Plan ve Bütçe Komisyonundan dahi geçirilmeden, Meclisin huzuruna getirilmiş bulunuyor. Sayın milletvekilleri, lütfen, bir an için, partilerinizi, iktidarınızı düşünmeksizin, elinizi vicdanınıza koyun; böyle bir borçlanma yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmez ise, başka hangi tasarı o komisyonda görüşülecektir?!. Sadece bu husus dahi, bu yasanın Anayasa Mahkemesinden geri dönmesi için yeterli sebep olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının 6 ncı maddesine göre borçlanabilmek için, vatandaşın, halen yurt dışında bulunması veya daha önceden yurt dışında bulunmuş olması ve hatta, bir gün dahi yurt dışında bulunmuş olması yeterli sayılmaktadır. Vatandaşlar, yurt dışında bulunabilir mi; tabiî bulunurlar. Niçin bulunurlar; çalışmak için bulunabilirler, ziyaret için bulunabilirler, hasta olarak bulunabilirler, kaçakçı olarak bulunabilirler, illegal örgüt mensubu olarak bulunabilirler.

Değerli milletvekilleri, Allahaşkına, hiçbir ölçü ve sınır konulmadan, sadece yurt dışında bulunma keyfiyetine dayalı bir yasa maddesi olur mu? Daha önce hiçbir işyerinde bir gün dahi fiilen çalışmamış bir insanı, bir gün dahi hiçbir sosyal güvenlik kurumuyla ilişkisi olmayan insanları sosyal güvenlik kapsamına alıyorsunuz. Sırf devlete dolar cinsinden borç para bulmak için bu kadar vahim bir hata işlenir mi? Bu, nasıl sosyal güvenlikle ilgili borçlanma yasası ki, birtakım varsayımlarla günlüğü 2,5 dolardan 5 000 gün borçlanacak yaklaşık 400 bin vatandaşın bu işe katılacağı hesabıyla devletin 5 milyar dolar borç bulacağı, bu meblağın yüzde 20'sinin, yani, 1 milyar dolarının Hazine payı olarak alıkonulacağı, geriye kalan 4 milyar doların üç yıl süreyle en yüksek faizle değerlendirileceği düşünülmekteymiş. Bu nasıl iş ki, dünyanın her tarafında devlet vatandaşların sosyal güvenlikleri için bir miktar katkıda bulunurken, bizim devletimiz vatandaştan sosyal güvenlik için topladığı paradan, pardon dolardan, yüzde 20 pay almayı düşünebilmektedir... Bu, devlete yakışan bir davranış mıdır?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hani nerede, mevcut Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur gibi üç sosyal güvenlik kuruluşunu bir çatı altında toplayarak emeklilerin yaşamlarını kolaylaştıracaktınız; hani verilen sözler? Şimdi ne mi yapacaksınız; vatandaştan aldığınız dolar cinsinden paranın yüzde 20'sini zaten kafadan hazineye aktaracaksınız, sonra geri kalanı üç yıl faizle çalıştıracaksınız. Bir de, sanki başımızda az bela var, bir kasa icat ediyorsunuz; güya, hesaben kasada bulunan bu parayı yapılan hesaplara göre vatandaşa dört beş yıl emekli maaşı olarak ödeyip, geri kalan kocaman problemi de Sosyal Sigortalar Kurumunun başına yıkarak işin içinden çıkacaksınız.

Değerli milletvekilleri, bu Sosyal Sigortalar Kurumunun politikacılardan çektiği nedir... Biliyorsunuz, Anavatan Partisi, 1986 yılında işçi emeklilik yaşını belli bir seviyeye yükselterek Sosyal Sigortalar Kurumunun aktuaryel denge hesabını, kendi yağıyla kavrulabilir bir dengeye oturtmuştu ve bunun da faturasını ödemişti. Sonra ne oldu; 1991 seçimlerinde gelen Doğru Yol-SHP İktidarı, maalesef ve maalesef, tekrar emeklilik yaşını düşürdü ve 1991 sonunda, o günün parasıyla 128 milyar lira gelir fazlası bulunan Sosyal Sigortalar Kurumu, 1996 yılında 163 trilyon, 1997 yılında 350 trilyon lira açıkla karşı karşıya geldi. Yazık değil mi bu kuruma, yazık değil mi, emekleriyle çalışıp, yirmi yıl otuz yıl bu Kuruma prim ödeyenlere?!.

Sayın milletvekilleri, geliniz, Sosyal Sigortalar Kurumunun başını yeni problemlere ve belalara sokmayınız. Siz, siz Sayın Bakan, senelerce, Hak-İş Konfederasyonunun Genel Başkanı olarak, bu kurumların iyileşmesi için nutuk çeken bir sendika başkanlığı mazinizi unutup, şimdi, Sayın Erbakan'ın hayalî kaynak paketlerini doldurmak için, geçmişinizi inkâr edecek davranışlardan lütfen kaçınınız. Sayın Çalışma Bakanı, hadi, konunuzun dışındaki pek çok yanlışınızı bir tarafa bırakalım, gelin, şu Çalışma Bakanlığı döneminde, ilk defa doğru bir iş yapın; yani, bu anlamsız yasa tasarısını, hemen şimdi geri çekin. Herhalde, Bakanlığınız süresince yapabileceğiniz en hayırlı iş de bu olacaktır.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Bu maddede bunlar mı yazılı?!.

REFİK ARAS (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konu üzerinde, biraz evvel, Sayın Emin Kul Beyefendi ve diğer arkadaşlar görüşlerini aktardılar. Dikkat ediyorum, iktidar partileri milletvekillerinin, çoğunlukla, konuşulanları zaten takip etmek gibi bir dertleri de yoktur.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Var var...

REFİK ARAS (Devamla) - Burada bulunanları ayırt etme ihtiyacını duyuyorum; ama, bu söylenen şeylerden hiçbir anlam çıkarmadan ve inatla Sosyal Sigortalar Kurumu gibi bir kurumu, zaten, genellikle başı belada olan bir kurumu yeni belalara sürüklemenin ne faydası var; bunu nasıl içinize sindiriyorsunuz ben anlamıyorum. Düşününüz ki, bütün sendikalar bu yasa tasarısına karşı çıkmış bulunuyor; biraz evvel Emin Bey gösterdi.

MUSTAFA EMİN KARAHAN (Balıkesir) - İşverenler de karşı efendim.

REFİK ARAS (Devamla) - İşverenler karşı, işçiler karşı; bu yasayı niye çıkarıyorsunuz?.. Haa, bu yasayı, övündüğünüz meşhur kaynak paketlerinde bahsettiğiniz milyar dolarları bulmak için çıkarıyorusunuz. Ondan sonra ne mi olacak; sonra gelecek iktidar bu sosyal güvenlik kuruluşunu yeniden belli bir dengeye getirmek için çözümler arayacak. Siz de diyorsunuz ki, biz bir kere işimizi görelim de bizden sonra gelenler ne olursa olsun. Herhalde, Parlamentonun görevi, sürekli devlet anlayışı içerisinde, bu olmamak gerekir.

Beni dinlediğiniz için hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aras.

Sayın millevekilleri, biliyorsunuz, benim bu Meclis yönetimimde bir geleneğim var; bir tasarının tümü üzerinde konuşulurken, genel konuşulabilir; ama, maddeler üzerinde konuşurken, o maddeyi içeriği itibariyle ele alıp, tek tek inceleyip, uygulayıcılara ileride bir rehber olabilecek ipuçları vermek lazım. Yoksa, buraya çıkıp her madde üzerinde genel konuşulursa, o zaman bu, konuya bağlı olarak yapılmış bir konuşma olmaz. Geçmiş dönemde sayın Refah Partili arkadaşlarımı ikaz ettiğim zaman çok hücum ediyorlardı, şimdi ise, bakıyorum, maalesef, beni alkışlıyorlar; teşekkür ederim; demek ki, bugün bu konuda bir mesafe katedilmiş. Benim uygulamam bu, kimseye karşı özel bir düşüncem de yok.

Sayın milletvekilleri, 1 Mayıs olayları ve taşkömürü konularındaki Meclis araştırması komisyonları raporlarıyla diğer denetim konularını görüşmek için, 18 Mart 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.06

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, TPAO adlı tankerde çıkan yangına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'ın yazılı cevabı (7/2100)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş tarafından yazılı olarak yanıtlanması hususunu izinlerine saygılarımla sunarım. 14.2.1997

Hikmet Uluğbay Ankara

Sorular :

 1. TPAO isimli tankerin bakımı sırasında çıkan yangınla ilgili olarak soruşturma açılmış mıdır?

 2. Yangın sırasında vefat edenler ile yaralananların kayıplarını güvence altına alan bir sigorta mevcut mudur?

 3. TPAO isimli tankerin bakımının yaptırıldığı, Gemi Yan Sanayii A.Ş. (GEMSAN), teknik ve güvenlik donanımı olarak bu büyüklükte bir tankerin bakım ve onarımını yapacak düzeyde midir?

 4. GEMSAN ve diğer tersane veya tanker bakım şirketleri, yangına ilk müdahaleyi yapacak teknik donanıma ve eğitimli personele sahip midir?

 5. TPAO'da başlayan yangının civarda bulunan diğer gemilere sıçramaması için gerekli önlemler yeterince alınmış mıdır? Alınmadı ise sorumluları tespit edilmiş midir?

 6. Yangının söndürülmesinde deniz itfaiyesince su kullanıldığı ve bu yöntemin, tanker yangınlarında en etkili teknoloji olmadığı ileri sürülmektedir. Tanker yangınlarının söndürülmesi için en son teknoloji niçin ülkemizde kullanılmamaktadır?

 7. İstanbul'da 1960 yılından bu yana 22 büyük deniz yangını yer almıştır. Her bir yangın önemli maddî kayıpların yanında İstanbul şehrini ciddî şekilde tehdit etmiştir. Bütün bu yangın deneyimlerine rağmen niçin İstanbul ve Çanakkale'de bu tür yangınlara karşı etkili mücadele yapacak önlemler bugüne değin tam olarak alınmamıştır?

 8. Bakanlık olarak bu noksanlıkların hangi tarihte giderilmesini planlıyorsunuz?

 9. Bakım ve onarımı yapan şirket, TPAO isimli gemiyi bakıma almadan önce sigorta ettirmiş midir?

10. Bu bakım-onarım için teknik donanımı çok daha üst düzeyde olan Pendik Tersanesi niçin seçilmemiştir?

11. Tersanelerin toplandığı Pendik'te tüm tersanelerin de katılımı ile özel bir yönetim modelinin oluşturulması ve çevreyi koruyacak önlemler alınması düşünülmekte midir?

T.C. Başbakanlık 10.3.1997 Denizcilik Müsteşarlığı Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.DNM/0.07.02.01/810-2/00346

Konu : TPAO isimli tanker hakkında

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ankara Milletvekili Sayın Hikmet Uluğbay tarafından TPAO isimli tankerin Tuzla Tersane Bölgesi GEMSAN Tersanesinde yanmasıyla ilgili konuda sorulan sorulara verilen cevaplarımız ekte sunulmuştur.

Takdirlerinize arz ederim.

Gürcan Dağdaş Devlet Bakanı

Soru 1. TPAO isimli tankerin bakımı sırasında çıkan yangınla ilgili olarak soruşturma açılmış mıdır?

Cevap 1. TPAO isimli tankerin bakımı sırasında çıkan yangınla ilgili olarak, İstanbul Cumhuriyet Savcılığında soruşturma açılmıştır. Ayrıca Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı da bünyesinde oluşturduğu bir teknik heyetle konuyu incelemeye almıştır.

Soru 2. Yangın sırasında vefat edenler ile yaralananların kayıplarını güvence altına alan bir sigorta mevcut mudur?

Cevap 2. TPAO isimli tanker 160 000 DWT kapasitede uluslararası sefer yapabilen büyük bir gemidir. Bu tür gemilerin üçüncü şahıslara verdikleri zarar ve ziyanı karşılamak için donatanlarınca P And I (Kulüp) sigortası yaptırılma zorunluluğu olup, konu geminin de Danimarka kökenli SKULD isimli sigortası mevcuttur.

Soru 3. TPAO isimli tankerin bakımının yaptırıldığı, Gemi Yan Sanayii A.Ş. (GEMSAN), teknik ve güvenlik donanımı olarak bu büyüklükte bir tankerin bakım ve onarımını yapacak düzeyde midir?

Cevap 3. Konu geminin draftı tersaneye kıçtankara bağlanması uygun olup, tersanenin teknik donanım ve kapasite raporları Müsteşarlığımızca incelemeye alınmıştır.

Soru 4. GEMSAN ve diğer tersane veya tanker bakım şirketleri, yangına ilk müdahaleyi yapacak teknik donanıma ve eğitimli personele sahip midir?

Cevap 4. Tersaneye bağlanan her türlü geminin emniyeti gemi ve tersanece alınmak zorundadır.

Soru 5. TPAO'da başlayan yangının civarda bulunan diğer gemilere sıçramaması için gerekli önlemler yeterince alınmış mıdır? Alınmadı ise sorumluları tespit edilmiş midir?

Cevap 5. Geminin yanında bulunan iki gemiye sirayet eden yangın kısa bir sürede söndürülmüş olup, bu da civarda gerekli önlemlerin alındığının bir belirtisidir.

Soru 6. Yangının söndürülmesinde deniz itfaiyesince su kullanıldığı ve bu yöntemin, tanker yangınlarında en etkili teknoloji olmadığı ileri sürülmektedir. Tanker yangınlarının söndürülmesi için en son teknoloji niçin ülkemizde kullanılmamaktadır.

Cevap 6. Konu yangında su, soğutma amacı ile kullanılmış olup, bu tip yangınlarda en uygun söndürücü olarak köpük ve kimyasal söndürücüler kullanılmaktadır.

Soru 7. İstanbul'da 1960 yılından bu yana 22 büyük deniz yangını yer almıştır. Her bir yangın önemli maddî kayıpların yanında İstanbul şehrini ciddî şekilde tehdit etmiştir. Bütün bu yangın deneyimlerine rağmen niçin İstanbul ve Çanakkale'de bu tür yangınlara karşı etkili mücadele yapacak önlemler bugüne değin tam olarak alınmamıştır?

Cevap 7. Günümüze kadar ve halen bu tip hizmetler Türkiye Denizcilik İşletmesi Kurumu tekelinde olup konu ile ilgili yatırımların bu kuruluşca yapılması sözkonusu kuruluşun tekel hakkıdır.

Soru 8. Bakanlık olarak bu noksanlıkların hangi tarihte giderilmesini planlıyorsunuz?

Cevap 8. İnceleme sonucunda alınacak daha etkin tedbirler tespit edilip, icra takvimine bağlanacaktır.

Soru 9. Bakım ve onarımı yapan şirket, TPAO isimli gemiyi bakıma almadan önce sigorta ettirmiş midir?

Cevap 9. Gemilerin tekne sigortaları vardır. Meydana gelecek zararları tekne sigortasından talep eder, eğer bu olayda tersanenin sorumluluğu varsa sigortacı firma tersaneye rücu eder.

Soru 10. Bu bakım onarım için teknik donanımı çok daha üst düzeyde olan Pendik Tersanesi niçin seçilmemiştir?

Cevap 10. Konu ticarî bir anlaşma olup, tamamen gemi donatanını (DİTAŞ) ilgilendirmektedir.

Soru 11. Tersanelerin toplandığı Pendik'te tüm tersanelerin de katılımı ile özel bir yönetim modelinin oluşturulması ve çevreyi koruyacak önlemler alınması düşünülmekte midir?

Cevap 11. Bu hususa 8 inci maddede cevap verilmiştir.

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.