Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 21 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

62 nci Birleşim

27 . 2 . 1997 Perşembe


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç'ın, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel açısından iyileştirilmesi ve geliştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın cevabı

2. -Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan'ın, pancar üreticisinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. -İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler ve milletvekilliği ettiğine ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.-İstanbul Millevtekili Halit Dumankaya ve 27 arkadaşının, KİT'ler ve özel şahıslar tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri dışında faaliyet gösterdikleri iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)

2. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 22 arkadışının, sayısal loto oyununun ülke kaynaklarının yurtdışına aktarılmasına neden olduğu ve ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/169)

C)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.-(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/698)

2.-Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkistan Parlamentolarından alınan resmî davetlere icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/699)

V.-ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-(11/10) esas numaralı Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki gensoru önergesinin gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B)SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. -(10/164) esas numaralı Meclis araştırması ve (9/11) esas numaralı Meclis soruşturma önergelerinin gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin ANAPGrubu önerisi

2. -(9/11) esas numaralı Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkında Meclis soruşturma önergesinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin RPve DYPGruplarının müşterek önerisi

VI.-KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.-926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

2. -Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 tarih ve 3842 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı :175)

3.-Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209)

VII. -SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. -Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, Erzurum -İspir -Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokuluna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1944)

2.-Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Konya'da kamulaştırılan bazı arazilerin bedellerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1945)

3. -Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu'nun, Sinop -Merkez -Bostancılı Köyünün afet konutu sorununa ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/2044)

I. -GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili'nin, Siirt Sosyal Sigortalar hastanesindeki uygulamalara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Necati Çelik,

İçel Milletvekili Abdulbaki Gökçel'in, İçel İlinde meydana gelen doğal afetlere ve sınır ticareti nedeniyle çiftçilerin uğramış oldukları haksızlığa ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci,

Cevap verdiler.

Adana Milletvekili Orhan Kavuncu, Doğu Türkistan'da meydana gelen olaylara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamalarının yarattığı sorunların tespiti ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/166),

Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan ve 33 arkadaşının, Bulgaristan'dan yurdumuza göç eden soydaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi (10/167),

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmelerin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 41 arkadaşının, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsiz politikalar izledikleri iddiasıyla Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10) Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

(10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Başkanlıkça, (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak için toplanacakları gün, saat ve yerlere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçilerek;

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay'ın :

1 inci sırada bulunan (6/205),

2 nci sırada bulunan (6/206),

3 üncü sırada bulunan (6/207),

4 üncü sırada bulunan (6/208),

5 inci sırada bulunan (6/209),

6 ncı sırada bulunan (6/210),

7 nci sırada bulunan (6/211),

8 inci sırada bulunan (6/212),

9 uncu sırada bulunan (6/214),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları bildirildi.

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay'ın :

10 uncu sırada bulunan (6/219),

11 inci sırada bulunan (6/220),

12 nci sırada bulunan (6/221),

13 üncü sırada bulunan (6/222),

14 üncü sırada bulunan (6/223),

15 inci sırada bulunan (6/224),

16 ncı sırada bulunan (6/225),

17 nci sırada bulunan (6/226),

18 inci sırada bulunan (6/228),

19 uncu sırada bulunan (6/229),

20 nci sırada bulunan (6/230),

22 nci sırada bulunan (6/233),

23 üncü sırada bulunan (6/234),

24 üncü sırada bulunan (6/235),

25 inci sırada bulunan (6/236),

26 ncı sırada bulunan (6/237),

27 nci sırada bulunan (6/238),

28 inci sırada bulunan (6/239),

29 uncu sırada bulunan (6/240),

32 nci sırada bulunan (6/243),

39 uncu sırada bulunan (6/250),

43 üncü sırada bulunan (6/254),

44 üncü sırada bulunan (6/255),

45 inci sırada bulunan (6/256),

46 ncı sırada bulunan (6/257),

47 nci sırada bulunan (6/258),

48 inci sırada bulunan (6/259),

49 uncu sırada bulunan (6/260),

50 nci sırada bulunan (6/261),

54 üncü sırada bulunan (6/265),

30 uncu sırada bulunan, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun (6/241),

31 inci sırada bulunan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, (6/242),

35 inci sırada bulunan, Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ'un, (6/246),

37 nci sırada bulunan, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik'in, (6/248),

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın;

38 inci sırada bulunan (6/249),

41 inci sırada bulunan (6/252),

42 nci sırada bulunan (6/253),

51 inci sırada bulunan (6/262),

53 üncü sırada bulunan, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, (6/264),

55 inci sırada bulunan, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in, (6/266),

Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin :

56 ncı sırada bulunan (6/269),

57 nci sırada bulunan (6/270),

Esas numaralı sözlü soruları, ilgili Bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay'ın;

21 inci sırada bulunan, E -80 Karayoluna ilişkin sözlü sorusuna (6/232) Devlet Bakanı Lütfü Esengün,

33 üncü sırada bulunan, Ağrı SSK Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin sözlü sorusuna (6/244) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik,

34 üncü sırada bulunan, Ağrı'nın Hamur İlçesinin bazı köylerinin imam ihtiyacına ilişkin sorusuna (6/245) Devlet Bakanı Nevzat Ercan,

36 ncı sırada bulunan, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik'in, Fırat Nehri üzerinde bir köprü yapılmasına ilişkin sözlü sorusuna (6/247),

Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın;

40 ıncı sırada bulunan, Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın bir gazetede yer alan bazı sözlerine ilişkin sözlü sorusu (6/251) ile,

52 nci sırada bulunan, BM Genel Sekreteri Butros Gali'nin Habitat toplantılarında Türkiye ile ilgili beyanlarına ilişkin sözlü sorusuna (6/263),

58 inci sırada bulunan, Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, Denizli İlinin karayolunun otoyola dönüştürülmesine ilişkin sözlü sorusuna (6/271),

Devlet Bakanı Lütfü Esengün,

Cevap verdiler.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının;

1 inci sırasında bulunan 23,

5 inci sırasında bulunan 175,

Sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

6 ncı sırasında bulunan, Yurtdışında Bulunanların SosyalGüvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının (1/569) (S. Sayısı :209) tümü üzerindeki görüşmelere bir süre devam edildi.

27 Şubat 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşime 19.07'de son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Fatih Atay

Kahramanmaraş Aydın

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. -GELEN KÂĞITLAR

22.2.1997 PERŞEMBE

Teklif

1.-Sakarya Milletvekili Nezir Aydın ve 4 Arkadaşının; 26.10.1990 tarih ve 3671 Sayılı Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi ve İki Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/710) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :26.2.1997)

Rapor

1.-Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı :232) (Dağıtma tarihi :26.2.1997) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur Merkez S.S.K. Hastanesinin kapasitesine ve doktor açığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/443) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

2. -Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur'da tarihî değeri bulunan sanat eserlerinin ziyarete açılıp açılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/444) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

3. -Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur Eğitim Fakültesi ve Meslek Yüksekokulunda 2 nci öğretime ne zaman başlanacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/445) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

4.-Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur'da pancar ekim alanlarının genişletilip genişletilmeyeceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/446) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

5. -Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur Sigorta Müdürlüğünün personel, hizmet aracı ve bilgisayar ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/447) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, hakkında tutuklama kararı bulunan iki emniyet görevlisinin yakalanamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2154) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

2.-Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2155) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

3. -Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur'da bulunan bazı turizm merkezlerinin tanıtımı ve ziyarete açılmaları için yapılan çalışmalara ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2156) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

4.-Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Isparta -Burdur yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2157) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

5. -Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Burdur BAĞ-KUR İl Müdürlüğünün bazı sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2158) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

6. -İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Avrupa seyahatine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2159) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

7.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, belediyelerce konutlara satılan doğalgaz fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2160) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

8.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Tevrat ve İncil'in yasak yayın kapsamına alındığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2161) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

9.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Adalet Bakanı tarafından ihalelerin R.P.'lilere verilmesi yönünde bazı bakanlara baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2162) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

10. -İzmir Milletvekili Metin Öney'in, Kaçkar Dağı Millî Park alanının genişletilip genişletilmeyeceğine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2163) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

11.-İzmir Milletvekili Ahmet Piriştina'nın, basında yer alan bazı beyanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2164) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

12.-Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Türkiye'ye göçmen olarak gelen Bulgaristan Türklerinin geri gönderilme nedenlerine ve bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2165) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

13.-Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt'un, Pamukkale Kuzey ve Güney kapılarına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2166) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

14.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, günlük bir gazetede çıkan habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2167) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

15.-İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, Türk TELEKOM'da usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2168) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

16. -Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, 53 üncü Hükümetin Rize'ye ayırdığı ödeneğin bir kısmının Hükümetiniz tarafından geri alındığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2169) (Başkanlığa geliş tarihi :25.2.1997)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 27 arkadaşının, K.İ.T.'ler ve özel şahıslar tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri dışında faaliyet gösterdikleri iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168) (Başkanlığa geliş tarihi :26.2.1997)

2.-İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 22 arkadaşının, Sayısal Loto oyununun ülke kaynaklarının yurt dışına aktarılmasına neden olduğu ve ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddialarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/169) (Başkanlığa geliş tarihi :26.2.1997)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih : 27 Şubat 1997 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşimini açıyorum.

III. -Y O K L A M A

BAŞKAN - Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ederim.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız bulunmamaktadır. Birleşime 15 dakika ara veriyorum; saat 15.45'te tekrar toplanacağız.

Kapanma Saati : 15.30

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.45

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Fatih ATAY (Aydın)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 62 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. -Y O K L A M A

BAŞKAN - Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ederim.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Çorum Milletekili Mehmet Aykaç'ın, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel açısından iyileştirilmesi ve geliştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın cevabı

BAŞKAN - Gündemdışı ilk konuşmayı, Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç yapacaklar. Sayın Aykaç, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel açısından iyileştirilmesi ve geliştirilmesi hakkında gündemdışı söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Aykaç. (RP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel açısından iyileştirilmesi ve geliştirilmesi hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu gündemdışı konuşmamda, din hizmetlerinin daha iyi ve kaliteli bir şekilde ortaya konulması için, yapılması gereken üç önemli hususu dile getireceğim.

İlk olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna değinmek istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı Kanunla kurulmuş anayasal bir kurumdur. 1965'te 633 sayılı Kanunla yeni bir kuruluş statüsü belirlenmiş, daha sonra 633 sayılı Kanunun pek çok maddesini değiştiren 26.4.1976 tarih ve 1982 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesince iptal edilince, 21 yıldır, Diyanet İşleri Başkanlığı sıhhatli bir kuruluş kanunundan mahrum olarak hizmet vermektedir. Bu durumda, Diyanet İşleri Başkanlığının elinde, halen uygulanabilir ve ihtiyaçlara cevap verecek bir teşkilat kanunu yoktur.

Bu nedenle, Diyanetten sorumlu sayın bakanımızın, bir an önce Diyanet kuruluş kanunu tasarısını Meclis gündemine getirmesini bekliyoruz. Tabiîdir ki, bu kanun tasarısından beklediğimiz, Diyanet İşleri Başkanlığını, siyasetin kaygan zemininden çıkartarak, her çeşit dinî, ilmî ve idarî iş ve işlemlerinde, günlük siyasetin müdahalesi olmadan, elindeki yasa ve yönetmelikler çerçevesinde çalışabilir bir statüye kavuşturmasıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ikinci olarak, Diyanet İşleri Başkanlığının personel durumuna bir göz atmak istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı müftü, vaiz, Kur'an kursu öğreticisi, imam-hatip ve müezzin kayyum görevlilerimizle ilgili boş kadroların sayısı şudur: 3 il müftülüğü, 75 ilçe müftülüğü, 879 il ve ilçe vaizliği, 542 Kur'an kursu öğreticisi, 6 517 imam-hatip, 800 müezzin kadrosu olduğu halde, münhaldir.

Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığına ihdası istenen 16 667 kadro, unvanlarına göre şöyledir: 1 500 Kur'an kursu öğreticisi, 8 367 imam-hatip, 6 000 müezzin, kayyım, 600 hizmetli, 50 kaloriferci, 50 bekçi, 50 aşçı, 50 eğitim merkezi öğretmeni. Bu 16 667 adet yeni kadro ihdasına ihtiyaç vardır.

Muhterem Başkan, değerli arkadaşlar; Diyanet İşleri Başkanlığının kanunî statüsünü net bir şekilde ortaya koyar, acil ihtiyaç duyulan boş kadroları doldurur ve yine, şiddetle gereksinim duyulan yeni kadroları bir an önce ihdas eder, görevlilerini atarsak, ülkemizde daha seviyeli, daha doğru bir din hizmeti verilmiş olacağını ümit ediyorum.

Halkımız ve onun evlatları, eğer, ilkokuldan itibaren din öğretimi ve eğitimi alamamışlarsa, işte, bugün olduğu gibi, ehil olmayan, ilimden ve irfandan yoksun birtakım çevreler, Müslüman halkımızın temiz din duygularını istismar ederler.

Ayrıca, en iyimser bir ifadeyle, dinî bilgilerinin yetersiz olması sebebiyle, birkısım insanların, İslamın aslı ve bizatihi kendisi olan bazı tabirlere hakaret ederek karşı çıkmaları da, üzerinde önemli düşünülmesi gereken bir husustur.

Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel yönünden geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusundaki bu gündemdışı konuşmamda, üçüncü olarak da, Diyanet personelinin maaş yönünden oldukça mağdur durumda bulunduğunu, Hükümetimizin bu kesimi de düşünmesi gerektiğini, özellikle vaizlerimizin ve murakıplarımızın, çok mühim bir görev yaptıkları halde, buna karşın maaşlarının oldukça düşük olduğunu burada ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aykaç, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MEHMET AYKAÇ (Devamla) - Tamamlıyorum; teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Personel durumunu değerlendirirken ifade ettiğim gibi, 1 401 toplam vaiz kadrosunun 522'si dolu, 879'u münhaldir; ancak, bu 522 atanmış olan vaizin yarısı da yurt dışında görevli bulunduğundan, biz, Türkiye'deki insanımıza, Türk insanına, 200 küsur vaizimizle dinî bilgiler vermeye çalışıyoruz. Bu, çok az bir sayıdır. Benim kendi ilim Çorum'da, hiçbir vaiz yoktur. Sadece İstanbul'da, 200 vaiz kadrosuna ihtiyaç vardır; değerli milletvekilleri, Türkiye'nin tamamında 200 vaiz vardır. Bunun için, vaizlerimizin maddî yönden durumları düzeltildiği takdirde, kadrosu olduğu halde müracaat etmeyen ilahiyat fakültesi mezunları müracaat edeceğinden, bu kadrolar dolacaktır. Bu görevlilerin durumlarının düzeltilmesini, Hükümetimizden talep ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimi bitirirken, Diyanet İşleri Başkanlığının tüm gayretli personelini tebrik ediyorum. Ayrıca, bu yetişmiş kadro, son günlerde birkısım medyanın marifetiyle gündemde tutulan dinî kavramlardaki kargaşayı giderecek ve en doğru bilgiyi verecektir.

Bu duygularla, aziz milletimizi ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşan Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç'a teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Ercan.

DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç'ın, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet ve personel açısından iyileştirilmesiyle ilgili gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı, 633 sayılı Teşkilât Yasasının 1 inci maddesinde, Yüce İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgil işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek şeklinde ifade edilen kanunî görevlerini, halen görevli 78 572 adet personeliyle yürütmeye çalışmaktadır. Ancak, hizmetin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için, ifade edildiği gibi, yetersiz olan personel açığını gidermek maksadıyla, çeşitli unvanlarda ihtiyacımız olan 16 667 adet kadronun ihdası gerekmektedir. Bu noktada gerekli hazırlıklar tamamlanmış, çeşitli unvanlarda 16 667 adet kadronun ihdasına ilişkin kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, toplumu, elbette ki, din konusunda aydınlatma ve din hizmeti sunma görevi, Anayasa ve kanunlarla Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Bu görevleri üstlenen Başkanlık, kuruluşundan bugüne kadar gerek yurt içinde gerekse Amerika, Avrupa ve Asya ülkeleriyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde olmak üzere yurtdışındaki vatandaş ve soydaşlarımıza din hizmeti vermekte ve bu hizmeti bir disiplin içerisinde yürütmektedir. Bunu ifade ederken şunu söylemek istiyorum: Bugün, din hizmeti noktasında, Başkanlığın hizmet alanı oldukça genişlemiştir. Bu hizmetlerini hem yurtiçinde hem de yurtdışında sunma görevi üstlenmiş bir kuruluşumuz olarak, elbette ki, bu ihtiyacı karşılayacak değişik unvanlarda kadrolara ihtiyacımız vardır.

Takdir edileceği üzere, bu kadar geniş bir alana din hizmeti sunmak durumunda olan Başkanlığın, hizmetlerini aksatmadan yürütebilmesi, kadro bakımından yeterli hale gelmesiyle mümkün olabilecektir. Diyanet İşleri Başkanlığının, şu andaki kadro sayısı ise, mevcut ihtiyacı karşılamaktan uzak durumdadır. Bakanlık ve Hükümet olarak olarak gerekli hazırlık yapılmış ve tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sevk edildiğine göre, Yüce Meclisin değerli üyeleri bu konudaki maruzatımızı anlayışla karşılayarak, bu tasarının kısa sürede Meclisten geçmesi yönünde olağanüstü müşterek bir çabayı birlikte ortaya koyacaklardır; bu konuda İnancımız tamdır.

Değerli milletvekilleri, bu meyanda, yine, teşkilatımızda görev yapan personelimiz, bilgi, görgü ve becerilerini artırmak maksadıyla, bir çalışma planı dahilinde hizmetiçi eğitime de tabi tutulmaktadır. Eğitim seviyesini yükseltmek maksadıyla, imam-hatip lisesi mezunu personelin, iki yıllık ilahiyat meslek yüksekokullarına girmeleri sağlanmış bulunmaktadır. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı, kuruluş tarzı bakımından, devam mecburiyeti olan iki yıllık ilahiyat meslek yüksekokullarıyla personelin eğitim seviyesinin yükseltilmesini yeterli bulmamış olup, açık eğitim yapan sosyal bilimler yüksekokulu statüsünün, ilahiyat fakültelerindeki eğitime benzer hale getirilmesi için gerekli çalışmalar da tarafımızdan başlatılmış bulunmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Yasasına bazı ek maddeler eklenmesiyle ilgili kanun tasarıları hazırlanmış ve bazı tasarı ve teklifler Meclis gündemine intikal etmiş, bazı tasarılar ise, görüşleri alınmak üzere ilgili bakanlık ve kuruluşlara tarafımızca gönderilmiş bulunmaktadır.

Yine, gündemdışı konuşmada değerli arkadaşımızın da değindiği bir diğer önemli konu, Diyanet teşkilatımızda çalışan personelin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkindir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında çalışan personelin özlük ve malî haklarında -ki, özellikle vaiz ve murakıpların- gerekli düzenlemeleri yapmak üzere 24.10.1996 gün ve 963 sayılı yazıyla hazırlanan taslaklar, Maliye ve Adalet Bakanlıklarıyla, Devlet Personel Dairesi Başkanlığına gönderilmiştir. En kısa zamanda, Diyanet teşkilatımızda çalışan bütün din görevlilerinin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi mutlaka sağlanacaktır.

Yine, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin hizmetiçi eğitime tabi tutularak bilgi ve görgüsünün yükseltilmesi amacıyla, mevcut eğitim merkezlerinin sayısı da artırılmaktadır. Bu konuda yoğun bir çalışma, tarafımızdan sürdürülmektedir. Bu amaçla, mevcut sekiz eğitim merkezine ilaveten Erzurum, Bursa ve Akçaabat'ta eğitim merkezi açma çalışmaları devam etmektedir.

Nitelikli müftü atayabilmek için, Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinde gerekli değişiklik yapılarak, müftü olabilmek için, ihtisas kursu tamamlama şartı getirilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığında, iyi yetişmiş eleman istihdam edebilmek ve mevcut personelin tahsil seviyesini yükseltmek için Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu nezdinde müşterek çalışmalar yine tarafımızca sürdürülmektedir.

Muhterem milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığının genişleyen hizmet sahasında, değişen ve gelişen ihtiyaçlara cevap verme bakımından Teşkilat Yasasının yeniden hazırlanmasıyla ilgili çalışmalar da başlatılmış bulunmaktadır. Bu husustaki çalışmalar, memnuniyetle ifade edeyim ki, son safhasına gelmiş olup, kısa zamanda tamamlanabilmesi gayreti tarafımızca sürdürülmektedir. Bana, cevap verme fırsatı verdiği için, gündemdışı konuşma yapan değerli arkadaşım Sayın Aykaç'a teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde Meclisin gündeminde yer alacak olan ve öncelikle ele alınmasını isteyeceğimiz, gerek teşkilat yasasıyla ilgili gerekse bu teşkilatta çalışan personelin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin tasarıyla ilgili görüşme taleplerimizin de gündeme alınması noktasında, zannediyorum ki, bugünkü gündemdışı konuşma ve tarafımdan verilen cevap yararlı olabilecektir.

Bu düşüncelerle ve bu umutla, hepinizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan'a teşekkür ediyorum.

2. -Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan'ın, pancar üreticisinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan'a verilmiştir.

Sayın Akdoğan, pancar üreticilerinin sorunları hakkında söz istemiştir; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Akdoğan.

MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şekerpancarı üreticisi vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz alarak huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şekerpancarı üreticisi olan vatandaşlarımız, maalesef, ilgisizlik ve dışlanmışlık yüzünden kaderlerine terk edilmiştir.

Ülkemizde, yaklaşık 500 bin çiftçi ailesi pancar tarımıyla uğraşmaktadır. Ortalama, 5 kişilik aile hesabına göre 2,5 milyon insanımız bu yolla geçimini sağlamakta ve yarınlara umutla bakmaya çalışmaktadır; ama, görülen odur ki, şekerpancarı üreticisi son beş yılda, kızgınlığını, küsmüşlüğünü ifade edecek yer bulamadığı için pancar üreticiliğinden vazgeçerek, derdini anlatamadığı duyarsız Hükümete bir şeyler ifade etmek istemektedir.

1996 Mayısında açıklanan 4 400 Türk Lirası taban fiyatı zamanında ödenseydi, çiftçimizin yaralarına merhem olabilecekti; ama, ne yazıktır ki, 1997 yılının şubat ayının sonuna geldiğimiz şu günlerde, hâlâ, şekerpancarı üreticilerinin alacakları ödenememiştir.

Her ne kadar, Hükümetin Başbakanı "tarımda devrim yaptık; tarım ürünlerinin bedellerini enflasyonun üzerinde tuttuk" şeklinde gazetelere beyanat vermişse de, ortada hiçbir icraat yoktur; çiftçi, üretici perişandır.

Üretici, bugün, maliyeti 4 500, 5 bin Türk Lirasına ulaşan şekerpancarını, 1996 yılının eylül ayından itiraben fabrikalara teslim etmeye başlamıştır. Devlet, satın aldığı; ama, bir türlü parasını ödemeye yanaşmadığı pancardan büyük miktarlarda paralar kazanmış; ama, üreticinin alınterinin karşılığını ödememiştir. Bugün, şekerpancarı üreticisine olan borcu yaklaşık 33 trilyon Türk Lirasıdır. Enflasyon yüzde 100'lere ulaşmış; işçilik, sulama, elektrik ve gübredeki artışlar yüzde 300'lere varmışken, çiftçinin 33 trilyon lira parasını ödememek, bana göre bir gasptır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Malatya Milletvekili olarak, Yüce Meclis kürsüsünden belirtmek istiyorum ki, yaklaşık 6 bin Malatyalı üretici, artık, şekerpancarı ekmek istemiyor; çünkü, emeğinin karşılığını alamamaktadır. Aylar önce teslim ettiği pancarın bedeli halen ödenmemiştir. Mazot 61 bin Türk Lirası olmuştur; elektriğe, suya, gübreye, işçiliğe dayanılamayacak ölçülerde zam gelmiştir. Taban fiyatı açıklandığı zaman 800 bin Türk Lirası olan DAP gübre, bugün, 2 milyon 200 bin Türk Lirasıdır.

İç talebi dengelemeye yönelik politikalar iflas etmiştir. Artık, trilyonlarca lira, şeker ithal etmek için kullanılmakta; şekerpancarı üreticisi acımasızca, âdeta, üretimden vazgeçmeye zorlanmaktadır.

1990 yılında 4 milyon dekar olan üretim alanı, 3 milyon dekarlara düşmüştür. İlgisizlik devam ederse, daha da düşeceği açıktır.

1996'da verilen 4 400 Türk Lirası taban fiyat, polarite bahane edilerek 3 500 Türk Lirasına kadar çekilmiştir.

Bedelli yaş küspeden ton başına 250 bin Türk Lirası kesilmektedir.

Bağ-Kur kesintileri yapılmakta, spor faaliyetleri için para tahsil edilmektedir. Üstüne üstlük, geri kalan para da ödenememektedir.

Çiftçi, traktörünü, tarlasını satılığa çıkarmıştır; çünkü, borcunu ödemek için başka bir yol bulamamıştır.

Sayın milletvekilleri, pancar üreticisi sokağa dökülmek üzeredir. Hal böyle iken, televizyonlara çıkıp "tarımda devrim yaptık" şeklinde beyanatlar verip, ahkâm kesmek, ancak politikadan anlamayan, tabanın sesine kulak vermekten uzak politikacıların yapabileceği bir iştir.

1997 yılı ekimlerinin yapılma zamanı geldi. Çiftçi, ekimi neyle ve nasıl yapacak?! Daha önceki malının parasını alamamış ki yatırım yapsın!.. Yazıktır! Bu memleketin çiftçisine, köylüsüne; yıl boyunca ekiminden sökümüne bütün ailesiyle alınteri akıtan pancar üreticisine yazıktır.

Sayın Başbakan, Muş-Malazgirt seyahatinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdoğan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - ... çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin affedileceği sözünü vermişti. Bu Mecliste birçok yolsuzluğu, suiistimali affettiniz; ama, bugün mağdur olan Türk çiftçisine Malazgirt'te verdiğiniz sözü tutmadınız.

Sayın milletvekilleri, devlet, bir gün geciken alacağı için katmerli faizler alırken, aylardır ödemediği ürün bedellerinin zararını nasıl tazmin edecektir?! Üretici, bu kadar zamanda oluşan enflasyona dayalı açıklarını nasıl kapatacaktır?!

Hükümet, bayramdan önce pancar üreticisine avans verileceğini açıklamıştı; ama, Refahyol, sütten çıkma ak kaşık formülüyle meşgulken, kararname imzalanamamış ve avans ödemeleri suya düşmüş, bu uygulamadan vazgeçilmiştir. Bu nasıl zihniyettir sayın milletvekilleri?!

Özel harcamalar ve tatiller için devlet imkânları seferber edilip hiçbir masraftan kaçınılmazken, üreticiye ödenecek para bulunamaması hayret vericidir. Hani bütçe fazla vermişti; hani 9 trilyon fazlamız vardı; hani paketler açıklanınca parayı koyacak yer bulamıyordunuz?! Yoksa, pancar üreticisini üvey evlat olarak mı görüyorsunuz?!

Batıda, sanayileşmiş ve zengin ülkeler, kendi ülkelerindeki şekerpancarını tercih etmekte, çiftçilerini desteklemektedirler. Bizde de yapılmalı; teşvik primi, yükselen enflasyon göz önünde bulundurularak, 2 000 hatta 3 000'ler seviyesine çıkarılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdoğan, son cümlenizi ifade edin efendim, süreniz tamamlandı.

MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, 1997 yılı taban fiyatları dövize endeksli olarak veya geç ödenen her ay için, Ziraat Bankasının uyguladığı faiz oranının pancar bedeline yansıtılacağı açıklanmalı, dönüm başına verilen gübre miktarı artırılmalı, avanslar zamanında ödenmeli, kaliteli pancara prim verilmeli, kesintiler asgarîye indirilmelidir. Böylelikle, hem üretici onore edilmeli hem de üretim artırılmalıdır; yoksa, çok kısa bir zaman sonra, bütün şekerimizin ithal edilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Yüce Meclisimize saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşan Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan'a teşekkür ediyorum.

3. -İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler ve milletvekilliği ettiğine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Bugünkü gündemdışı son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu.

Sayın Hacaloğlu, milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler ve milletvekilliği ettiği konusunda söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemiz, çok yönlü sorunlarla karşı karşıya. Ekonomimiz, demokrasimiz, sosyal dokumuz ve insanlarımızın yaşam alanındaki genel sıkıntıları, Türkiye'nin derhal aşılması gereken sorunları olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin önünde; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu sorunları göğüslemekte yeterince etkin olabildiğini söyleyebilmek mümkün değil.

Her zaman, her koşulda, çözüm, parlamenter rejimdir, demokrasidir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zeminde, parlamenter sistemin savunucusu olmuş bir partiyiz. O nedenle, benim, şimdi, bizler hakkında, parlamenterlerin davranışlarına ilişkin söyleyeceğim sözlerin, Parlamentoya yönelik bir eleştiri olarak alınmamasını rica ediyorum; ama, kabul etmemiz gereken bir husus var: Bizler; yani, parlamenterler, yeterince üretmiyoruz, ülkenin sorunlarına yeterince çözüm oluşturmuyoruz, yolsuzluklarla yeterince etkin olarak mücadele edemiyoruz ve çoğu kez, ya birbirimizle uğraşıyoruz ya da kendi işlerimizi kovalıyoruz; doğal olarak, bu, bu Parlamentoya ve bizlere yönelik bir temel güven sorununu gündeme getirmekte.

Maaş alma, kredi al; bakan ol, kendi kredini ertelet; müteahhitlik karneni kirala; devlet ihalelerini kovala; şirketlerden sınırsız hediye kabul et; Meclisi umursama, özel işlerinle uğraş ve holdinglerin, devletten yoğun destek alan holdinglerin yönetim kurullarında görev yap!..

Bunlar ne kadar geçerlidir, tartışılması gerekir; ama, izlenim budur ve her alanda yasal düzenlemeler yapan Meclisimiz, nedense, iki temel alanda, 12 Eylül yasaklarının kaldırılması ve kendine yönelik düzenlemelerde, biraz yavaş, biraz tedirgin, konudan uzak davranmakta; ama, Batı bunu yapmış. Batı'dan demokrasiyi alıyoruz; ama, Batının bu alandaki düzenlemelerinden uzak duruyoruz.

Amerika, 1989 yılında etik yasasını çıkarmış; son derece kısıtlayıcı düzenlemeler getirmiş. Örneğin; Amerika'da, yönetim kurullarında ücret karşılığı görev yapamazsınız; yıllık 250 doların üstünde herhangi bir hediye alamazsınız. Amerika'da, meclis dışı geliriniz ikinci dereceden devlet memurunun maaşının yüzde 15'ini geçemez. İsveç'te, eğer bir ay dışarıda çalışırsanız, o ayın maaşını milletvekili olarak alamazsınız. İsrail'de toplam dış gelir, genel maaşınızın yüzde 50'sini geçemez. Kısaca bu örnekleri artırmak mümkün.

Batı, temelinde beyan sistemini getirmiş. Bugün, İngiltere'de, Almanya'da, Güney Kore'de, İsrail'de ve Fransa'da meclis dışındaki bütün kazançlarınız beyana tabidir. Herkes kimin ne yaptığını ayan beyan izler. Bizdeki düzenlemeler yetersiz.

Zamanım kısıtlı; o nedenle, sadece Anayasanın 82 nci maddesi ve 3069 sayılı Yasayla getirilmiş olan düzenlemenin, kesinlikle, özel kesim ile milletvekillerinin ilişkilerini bir denetim ve düzenleme altına almadığının altını vurgulayarak geçiyorum.

Biz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak, huzurunuza, bir yasa teklifiyle geliyoruz ve 3069 sayılı Yasayı günümüzün koşullarına uygun bir şekilde, devletle her türlü ilişki içinde olan şirketlerde milletvekillerinin yönetim kurullarında görev almaması; banka, finans ve menkul değerler alanında hizmet veren şirketlerde milletvekillerinin herhangi bir şekilde görev üstlenmemesi; milletvekillerinin, hiçbir şekilde, devletle mukaveleli, akitli müteahhitlik hizmetleri içine girmemesi, karnesini devredememesi gibi koşulları içeren kapsamlı bir tasarıyı huzurunuza sunacağız. Böyle bir tasarıyla, inanıyoruz ki, açık toplum, temiz siyaset ve ilişkilere açık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

...Parlamento üyeleri olaraktan, Parlamentonun saygınlığını yeni boyutlara taşıyacağımıza inanıyorum.

Bu arada, bir noktayı da belirtmek istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Alman Hükümeti, 16 yaşına kadar olan yabancı çocuklarına, vize ve oturma izni zorunluluğu getirdi. 15 Ocakta yürürlüğe giren bu karardan 500 bin gencimiz ve çocuğumuz olumsuz olarak etkilenmektedir. Türk aileleri, bu haksız kararı protesto etmek için, bugün, çocuklarını okullara ve kreşlere göndermiyor; ayrıca, çeşitli kentlerde gösteriler düzenliyor. Geçtiğimiz hafta, Avrupa Parlamentosu, Almanya'nın bu kararı geri almasını talep eden bir tasarıyı onaylamış bulunmaktadır; ancak, Refahyol Hükümetinden, şu ana kadar, bu konuda hiçbir ses çıkmamıştır.

Konuyu yerinde inceleyen ve Hükümete soru önergesi yönelten arkadaşımız Ercan Karakaş'ın sorusuna da bugüne değin bir yanıt verilmemiştir.

Bu çok önemli konuda da Hükümeti göreve çağırıyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu'na teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı Hükümet cevaplandırmak istiyor mu efendim?

Son bölümüyle ilgili olarak Hükümetten bir cevap gelebilirdi; zannediyorum, Hükümet, bu konuda dün yapılan açıklamaları yeterli buluyor; ancak, Değerli Hacaloğlu'nun, Meclisle ilgili eleştirileri konusunda bazı çalışmalar hakkında açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum:

20 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, göreve başladığından bu yana, öncelikle, 19 uncu Dönemde yapılan ve demokratik alandaki yasakları kaldırma amacı güden Anayasa değişikliklerinin kanunlara yansıması konusuna öncelik vermiştir. Meclis Başkanlığının başlattığı bu girişimle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen bütün gruplarımızın katılımıyla, partilerarası bir özel komisyon oluşturulmuştur. Özel komisyon, bugün itibariyle, gündeminde bulunan 19 uyum yasasından 17'sini tamamlamış bulunmaktadır; böylece, 1982 Anayasasıyla demokratik hayatımıza getirilen birtakım kısıtlamalar ve birtakım katılım eksiklikleri giderilmiş olacaktır.

Ayrıca, parlamenterlikle bağdaşmayan işler konusunda öncü bir değişiklik olarak, Anayasanın 83 üncü maddesinde yapılacak değişiklik partilerarası komisyonda kabul edilmiş, imzalanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda da kabul edilmiş bulunmaktadır.

Şimdi, Sayın Hacaloğlu'nun ifadeleriyle, bu alandaki eksik düzenlemeler konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun bir kanun teklifi hazırlamakta olduğunu memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu hazırlık, partilerarası komisyona getirilirse, belki de, bütün gruplarımızın üzerinde uzlaşmasıyla çok kısa sürede gerçekleştirilebilecektir.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

İki adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.-İstanbul Millevtekili Halit Dumankaya ve 27 arkadaşının, KİT'ler ve özel şahıslar tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri dışında faaliyet gösterdikleri iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu İktisadî Teşebbüslerince kurulan vakıflarla, gerekse özel şahıslar tarafından kurulan bazı vakıfların gayeleri dışında çalıştıkları, kamu arazileri ve imkânlarından sorumsuzca istifade etmek gayesiyle kuruldukları, bu yapıları ile hem KİT'lere ve hem de kamuya yük oldukları nedeniyle, bu konuların araştırılması, alınması gerekli tedbirlerin neler olabileceğinin belirlenmesi amacıyla Yüce Meclisimizce bir araştırma komisyonu kurulmasını, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddesi gereğince arz ve teklif ederiz.

1. Halit Dumankaya (İstanbul)

2. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)

3. Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)

4. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)

5. Esat Bütün (Kahramanmaraş)

6. Ömer Ertaş (Mardin)

7. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)

8. Ünal Yaşar (Gaziantep)

9. Yusuf Ekinci (Burdur)

10. Yavuz Köymen (Giresun)

11. Avni Kabaoğlu (Rize)

12. Refik Aras (İstanbul)

13. Abbas İnceayan (Bolu)

14. Emin Kul (İstanbul)

15. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

16. Halil Cin (İçel)

17. İbrahim Çebi (Trabzon)

18. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

19. Biltekin Özdemir (Samsun)

20. Şinasi Altıner (Karabük)

21. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)

22. Mustafa Rüştü Taşar (Gaziantep)

23. Recep Mızrak (Kırıkkale)

24. Mehmet Keçeciler (Konya)

25. Rüştü Kâzım Yücelen (İçel)

26. Yusuf Namoğlu (İstanbul)

27. Abdullah Akarsu (Manisa)

28. Bülent Akarcalı (İstanbul)

Gerekçe:

Kamu İktisadî Teşebbüslerinde (KİT'lerde) vakıf adı altında kurulan kuruluşlarda ve bazı kişilerin kurdukları vakıflarda gayesini aşarak çalışmalar yapıldığı, kamu kurum ve kuruluşlarının malları bu vakıflar üzerine geçirilerek âdeta talan edildiği bir gerçektir.

KİT'lerde öyle vakıflar oluşmuştur ki, âdeta vakfın varlığı, kendi KİT'inin çok üzerinde oluşmuştur.

KİT'lerdeki vakıfların birçoğuna, ister zarar ister kâr etsin, kendi KİT'ince yüklü miktarda para aktarılmaktadır. Aktarılan bu paralarla, vakfın yöneticileri de KİT yöneticileri olduğundan, çok rahatça istediği yerlerde harcamalar yapmaktadır.

Hükümet, ekonomik darboğaz nedeniyle harcamaları kıstığında, tasarruf tedbirleri genelgesi yayınlandığında; lüks harcamaları, araba alımlarını, mobilya, mefruşat alımlarını kestiğinde, bir vakıf devreye sokulup, yine, çifter çifter Mercedesler alınmakta, vakıftan alındığından, resmî plaka yerine beyaz plaka takılmakta, bu şekilde çok daha rahat aracı kullanma ortamı doğmaktadır.

Bu vakıflar kanalıyla, kamu harcamaları kontrolsüzce ve birçoğunda sorumsuzca yapılmaktadır.

Zarar eden bir KİT, milyarlarca lirayı vakfına aktararak, KİT'in zararını daha da artırarak, Yüksek Denetim Kurulu dışında kaldığından, sadece vakıflar denetimiyle harcamalar yapılmaktadır.

Özel şahısların kurdukları vakıfların birçoğu da, devlet arazilerini uhdelerine geçirmek, devlet imkânlarını kullanmak gayesiyle kurulan vakıf senedine öyle maddeler koymaktadırlar ki, vakıf yönetimi, babadan oğula, anadan kızına geçmek suretiyle sülaleden sülaleye devam etmektedir.

Kurulan bu vakıflar, vakıf istismarını doğurmakta, her ne kadar, vakfın senedinin gayesi, maddesinde yaldızlı sözler iyi niyetle sergilense dahi, vakıf, ticarî gaye ile ve olabildiğince devlet imkânlarından yararlanmak için kurulmaktadır.

KİT'lerde bir kambur olan KİT'lerin vakıfları, gayesi dışında çalışan diğer vakıflar, bu vakıfların nasıl faydalı hale getirilebilineceği, ne gibi düzenlemelerin yapılarak vakıf sömürüsü ve yükünden kurtarılması için Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği Yüce Meclisimizce bir araştırma komisyonu vasıtasıyla tespitini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Meclis araştırması için verilmiş ikinci önergeyi okutuyorum:

2. - İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya ve 22 arkadaşının, sayısal loto oyununun ülke kaynaklarının yurt dışına aktarılmasına neden olduğu ve ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/169)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Refahyol Hükümeti döneminde oynanmaya başlayan sayısal loto oyunu ile beş sene zarfında yurt dışına çıkacak olan yaklaşık 45 milyon dolarla birlikte, okul çağındaki çocuklar kumara alıştırılmakta; bir taraftan, ülkenin kıt kaynaklarıyla elde edilen dolarlar sorumsuzca yurt dışına taşınırken, diğer taraftan ülkemizin gençliği zehirlenmektedir.

Ayrıca, yapılan makine alımı ihalesi ile ilgili olarak da gözardı edilemeyecek söylentiler vardır.

Bu konunun, Yüce Meclisimizce araştırılması için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir araştırma komisyonu kurulmasını arz ederiz.

1. Halit Dumankaya (İstanbul)

2. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)

3. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)

4. Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)

5. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir)

6. Halil Cin (İçel)

7. Yusuf Ekinci (Burdur)

8. Abbas İnceayan (Bolu)

9. İbrahim Çebi (Trabzon)

10.Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

11. Ünal Yaşar (Gaziantep)

12. Emin Kul (İstanbul)

13. Ömer Ertaş (Mardin)

14. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

15. Esat Bütün (Kahramanmaraş)

16. Avni Kabaoğlu (Rize)

17. Refik Aras (İstanbul)

18. Mehmet Keçeciler (Konya)

19. Mustafa Rüştü Taşar (Gaziantep)

20. Abdullah Akarsu (Manisa)

21. Rüştü Kâzım Yücelen (İçel)

22. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)

23. Bülent Akarcalı (İstanbul)

Gerekçe :

Milli Piyango İdaresine bağlı sayısal loto için uluslararası açılan bir ihale ile 4 yabancı firmaya davetiye çıkartılmış, ihalelerde usulsüzlük yapıldığı, bu olayın KİT Komisyonunda da tartışıldığı, Komisyon toplantısının ertelenip yeniden incelendiği, yapılan görüşmelerde ülke kaynaklarının sayısal loto oyunu ile yurt dışına aktarıldığı tespit edilmiştir.

Refah Partili milletvekili arkadaşlarımız Sayın Başbakanla yaptıkları görüşmede, KİT Komisyonunda sayısal lotonun kaldırılmasıyla ilgili bir tavsiye kararı alınırsa bu anlaşmayı feshedeceğini komisyon üyelerine bildirilmesi üzerine, komisyonun görevi olmamasına rağmen, bu tavsiye kararı da alınmış ve Başbakanlığa bildirilmiştir.

Aradan geçen bunca zamana göre Hükümet tarafından bir işlem yapılmadığı gibi, her geçen gün, bu oyunla, bir taraftan ülkenin milyonlarca doları dışarıyı giderken diğer taraftan, gençler, kumar alışkanlığıyla zehirlenmektedir.

Veliler, öğretmenler, idareciler, analar, babalar feryat etmekte, şikâyetleri, gazete sütunlarında boy boy yayınlanmaktadır.

Velilerin şikâyetleri üzerine birçok okulda araştırma yapan öğretmenler, öğrencilerin yüzde 90'ının üzerinde sayısal loto kuponunun çıktığı tespit etmişlerdir.

Her ne kadar 18 yaştan küçüklerin oynamasının yasak olduğu kuponların arkasında yazsa da, bunu kimse kale almamakta; gençlik, artık, kırtasiyeciye defter, kalem almak için değil, sayısal loto oynamak için koşmaktadır.

Bir öğretmen iki saat kırtasiyecide bekleyerek kaç öğrencinin sayısal loto oynadığını tespit etmek istemiş, gelen 30-40 öğrencinin tamamına yakını ya sigara almak ya da sayısal loto oynamak için gelmekte olduklarını tespit etmişlerdir. Belki bunun bir tesadüf olduğunu varsaysak bile, annelerin, babaların gazetelere yansıyan feryatları, evlerinden cüzdanlarından para çalmaya kadar uzanmaktadır.

Avrupa'da bu tür oyunların oynandığı yerlerde 18 yaşından küçükler giremezken, bizde ekmek bayiine, kırtasiyelere, eczanelere, ayakkabıcılara, konfeksiyonculara, emlakçılara bu sayısal lotonun bayiliğinin verilmesiyle iş kontrolden, çığırından çıkmıştır.

Gerek sayısal lotonun ihalesinde yapıldığı iddia edilen yolsuzluklar ve gerekse sayısal loto oyunu neticesinde yurt dışına çıkacak dövizin miktarını tespit etmek, gençlik üzerindeki etkilerini araştırmak, kaldırılması ile ne gibi zararla başbaşa kalacağımızı tespit etmek için, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddesi gereği Yüce Meclisimizce bir araştırma komisyonu vasıtasıyla tespitini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Polis tarafından dinlenen telefonlar hakkındaki iddiaları araştırmak amacıyla kurulan (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi(3/698)

27/2/1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere 27.2.1997 Perşembe günü saat 11.00'de 172 No'lu araştırma komisyonu salonunda 8 üye ile toplanmış ve aşağıdaki isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

Sabri Ergül

İzmir

Komisyon Geçici Başkanı

Adı ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy

Başkan: Suat Pamukçu Bayburt 8

Başkanvekili: İlyas Yılmazyıldız Balıkesir 8

Sözcü: İsmail Durak Ünlü Yozgat 8

Kâtip: Çetin Bilgir Kars 8

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

2. - Türkiye Büyük MilletMeclisinden bir Parlamento heyetinin, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkistan Parlamentolarından alınan resmî davetlere icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/699)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Parlamentolarından alınan resmî davetlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento Heyeti, adı geçen ülkelere davet edilmektedir.

Söz konusu davetlere icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - (11/10) esas numaralı BakanlarKurulu üyeleri hakkındaki gensoru önergesinin gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No : 55 Tarihi : 27.2.1997

26.2.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve Genel Kurulun 26.2.1997 tarihli 61 inci Birleşiminde okunmuş bulunan, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince, gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun 4.3.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Uluç Gürkan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı V.

Temel Karamollaoğlu Murat Başesgioğlu

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya Hikmet Uluğbay

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Anavatan Partisi Grubunun ve Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş oldukları önerileri vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Geliş sırasına göre, önce, Anavatan Partisi Grubunun önerilerini okutuyorum:

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - (10/164) esas numaralı Meclis araştırması ve (9/11) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin gündemdeki yeri ve görüşme gününe ilişkin ANAP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 27 Ekim 1997 Perşembe günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında görüşbirliği sağlanamadığından, aşağıdaki önerilerimizin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve tekif ederiz.

Saygılarımızla.

Murat Başesgioğlu

Grup Başkanvekili

Öneriler:

1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler" bölümünün 134 üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve arkadaşlarınca, "TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi" amacıyla verilen (10/164) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi önerilmiştir.

2. İzmir Milletvekili Metin Öney ve arkadaşlarınca verilen ve Genel Kurulun 20.2.1997 tarihli 59 uncu Birleşiminde okunmuş bulunan ve aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki (9/11) esas numaralı soruşturma önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma açılıp açılmayacağı hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu önerisi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu Başkanvekili Sayın Murat Başesgioğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Başesgioğlu. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Başesgioğlu, konuşma süreniz 10 dakikadır.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel okunan grup önerisindeki talebimiz, 13 Şubat 1997 günü, Tuzla'da, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı isimli gemide çıkan yangın ve bu yangına vefakârane ve fedakârane bir şekilde müdahale edip, hayatlarını kaybeden itfaiye personeliyle ilgili, hepimizi üzen bu deniz kazası sebebiyle, Sayın Emin Kul ve Grubumuza mensup arkadaşlarımızca verilen Meclis araştırması önergesinin görüşme gününün tayinine ilişkindir. Maalesef, bugün, Danışma Kurulunda, bu konuda bir mutabakat sağlayamadık.

Bizim talebimiz, 11 Mart 1997 günü, bu Meclis araştırması önergesinin görüşülmesidir. Kaldı ki, bu konuda, DSP ve Cumhuriyet Halk Partisi Grupları da, aynı mahiyette Meclis araştırması önergesi vermiş bulunmaktadırlar. Bu konuda, maalesef, bir mutabakat sağlanamadığı için, Genel Kurulun hakemliğine müracaat edilmesi zarureti doğmuştur.

İkinci talebimiz, Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan hakkında, Grubumuz tarafından verilmiş bulunan Meclis soruşturması önergesinin görüşme gününün tespitine dairdir. Biraz evvel, yine burada okunan ve bütün parti gruplarının ittifakıyla kararlaştırılan gensoru önergesi, 4 Mart 1997 Salı günü görüşülecektir. Bugün, İktidar Partileri Gruplarına mensup arkadaşlarımız, aynı günde, Sayın Şevket Kazan'la ilgili soruşturma önergesinin görüşülmesinde ısrarlı olmuşlardır; bu nedenle, Danışma Kurulunda, yine mutabakat sağlanamamıştır. Aramızda bir haftalık bir süre söz konusudur; arkadaşlarımız 4 Mart demektedirler, biz de 11 Mart demekteyiz. Bunun da gerekçesi, gensoru gibi, Meclis soruşturması gibi ağırlıklı iki denetim konusunun aynı günde görüşülmesinin Meclis teamüllerimize uygun olmadığı noktasındadır; ama, maalesef, üzülerek belirteyim ki, İktidar Partileri Grupları, bu konuda bir esneklik içerisinde değillerdir. Sadece bu hadisede değil, bundan evvelki hadiselerde de aynı katılığı göstermişlerdir. Oysa, değerli milletvekilleri, Meclis soruşturması ve gensoru, ağırlıklı denetim faaliyetleridir. Dolayısıyla, gerek muhteva açısından gerekse zamanlama açısından takdir hakkı, muhalefet partilerine ait olan bir husustur; ama, İktidar Partileri, maalesef, bu konuda, muhalefete, bu esnekliği, bu yumuşaklığı göstermemektedirler. Bu kadar küçük bir konuda, yani bir haftalık bir zamanlama açısından bile muhalefetle bir diyaloğa girmeyi, bir kabullenmeyi içine sindirememek, ülkemizin içinden geçmekte olduğu şu konjonktür içerisinde gerçekten düşündürücüdür.

Refahyol Hükümeti işbaşına geldiğinden bugüne, maalesef, muhalefeti yok saymış, ülkenin önemli konularında dahi muhalefetle, muhalefet liderleriyle görüş alışverişinde bulunmaya yanaşmamıştır. Bu demokrasiyi, bu Parlamentoyu, iktidarıyla muhalefetiyle birlikte yaşatacağız; ama, bu konuda da hassasiyet ve sorumluluk, ilk önce İktidar Partileri Gruplarına düşmektedir.

Bu vesileyle, bu konuyu bir kez daha dile getiriyor, önerilerimizin kabulünü Yüce Genel Kuruldan saygıyla arz ediyorum.

Sağ olun. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde konuşan Sayın Murat Başesgioğlu'na teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, önerinin aleyhinde söz istiyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Önerinin aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde, önce, Sayın Salih Kapusuz.

Buyurun Sayın Kapusuz. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Kapusuz, konuşma süreniz 10 dakikadır.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi, kamuoyunun da yakinen takip ettiği gibi, İçtüzük gereği, Danışma Kurulu olarak, gündem tespiti konusunda, grupların teklifiyle toplantı yapılır. Bütün grupları temsilen, kıymetli arkadaşlarımız, yapılan bu toplantıda bulunurlar. Bu toplantıda mutabakat sağlanırsa, konu, Danışma Kurulu önerisi olarak, müşterek bir karar şeklinde gelir; sağlanamaz ise, münferiden, ilgili gruplar, bu konularla ilgili önerilerini getirirler. Getirilmiş olan öneriler de Genel Kurulun hakemliğine başvurularak sonuçlandırılır. Dolayısıyla, böyle bir uygulama, böyle bir teamül, kıymetli arkadaşım, değerli kardeşim Murat Beyin takdim ettiği şekliyle hiç alakası olmayan bir takdim şekli oldu. Beni bağışlasın; çünkü, bu diyalog, öyle bir diyalog ki, elbette, farklı düşünceler, grupların farklı yaklaşımları olacaktır ve doğaldır, tabiîdir. Bu, kesinlikle bir diyalogsuzluk değildir. 19 uncu Dönemde de beraber bulunduk... Şu anda, 20 nci Dönem Parlamentosundaki diyalog, mutabakat, muhalefetle İktidarın birçok konudaki müşterekliği, herkesin gözü önünde cereyan etmektedir. Çıkarılan kanunlar itibariyle bakınız, yapılan denetim konuları itibariyle bakınız; bugüne kadar, özellikle Refahyol Hükümeti kurulduktan sonra, özellikle muhalefetin getirdiği denetim konularına, İktidar cenahı olarak öncelik verdik, taleplerinizin birçoğunu kabul ettik ve müştereken burada onları da kabul edip, araştırmalarla ilgili olarak, beraberce komisyonlar kurduk. Kurulan bu komisyonların raporlarını da en kısa zamanda sonuçlandırmak için Genel Kurulda görüşmeye açtık, birçoğunu da sonuçlandırdık. Dolayısıyla, kati surette bir diyalogsuzluk söz konusu değildir; aksine, mutabakat -eğer rakamsal olarak bir takibe tabi tutulacak olursa- ağırlıktadır.

Muhalefeti yok saymak... Kesinlikle arkadaşlar. Şayet demokratik bir yapıdan bahsediyorsak, demokratik bir sistemden bahsediyorsak, elbette, iktidar kadar muhalefet de vardır. Zaten, her ikisinin var olduğu sistemin adı demokrasidir. Onun için, bizim, bugüne kadar, hiçbir uygulamamızda, muhalefeti yok saymak gibi bir uygulama olmamıştır. Kesinlikle, biz, muhalefetten istifade etmeyi her zaman bilmişizdir ve gerekeni de gerektiği şekliyle yerine getirmişizdir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, ihtilaf sayılan konu nedir? Birincisi, Tuzla'da, hepimizin de üzüldüğü bir yangın faciası yaşadık; zaman zaman da, bu, tekerrür etmektedir. Dolayısıyla, birtakım gruplarımız, özellikle muhalefete mensup siyasî parti grupları, bu konuyla ilgili Meclis araştırması önergesi verdiler; çok doğru yaptılar.

Aynı şekilde, İktidar Grupları da, daha detaylı, boğazları topyekûn, sıkıntılarıyla içerisine alan, yangın ve sair konularnı da muhtevi bir Meclis araştırması önergesi hazırlığı içerisindeler. Bu, kendilerine de ifade edilmiştir. Bunlar Yüce Parlamentoya verilecek. Bunların hepsi bir. Topyekûn, beş grubun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi, beraberce, Yüce Kurulca incelensin, komisyon kurulsun, karara bağlansın ve dünya ve Türk kamuoyuna, bu, ilan edilsin; bu konuda hemfikiriz; ancak, bunu, bir hafta önce yapmak yerine bir hafta sonra yapmak, beş grubun Meclis araştırması önergesini birleştirmek, bizce, Genel Kurulu daha isabetli çalıştırmak açısından uygun olur kanaatindeyiz. Ümit ederiz ki, bu düşünceye siz de katılacaksınız.

Değerli arkadaşlar, gelelim diğer konuya: Sayın Şevket Kazan'la ilgili bir Meclis soruşturması önergesi verildi. Takdir edersiniz ki, Yüce Parlamentonun çalışma takvimine göre, salı günleri denetim konularının, çarşamba ve perşembe günleri de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri yapılıyor. Meclis soruşturmalarının da, İçtüzük ve Anayasa gereği, Meclise verildikten sonra bir aylık süre içerisinde görüşülmesi zarureti var; ancak, biz, çok kısa bir zaman önce verilmiş olan bu Meclis soruşturması önergesinin -özellikle Sayın Kazan'la ilgili- hemen görüşülmesi talebine sıcak baktık. Değil mi ki, siz, bunu önce görüşmek istiyorsunuz; o zaman, denetim günü olan 4 Mart 1997 Salı günü, Parlamento bir denetim konusunu görüşecek -nedir o; geçen hafta reddedilmiş olan bir gensorudan sonra ikinci bir gensoru verildi; bu gensoru görüşülecek; bunda mutabakat sağladık- bu Meclis soruşturması da bir denetim konusu olduğu için aynı gün görüşülür; Yüce Parlamentonun bu konuyla ilgili kararı gündemde yerini alır. Ancak, bir hafta böyle bir konu, ikinci hafta bir başka konu, bir başka hafta bir başka konu şeklinde Parlamentoda bu konuların değişik şekillerde takdim edilmesi, şu anda sunî olarak gündeme getirilen birçok şeye ilave yük getirecektir.

Dolayısıyla, Parlamentoyu rahat çalıştırmak, kamuoyunu rahatlatmak açısından, bu konuda, rahatlıkla, Parlamento, neye karar verecekse, o kararı verir; verilen karara göre de, bu, sonuçlandırılır.

Onun için, Yüce Parlamentodan istediğimiz şey şudur: 4 Mart günü, gensoru görüşülsün -mutabakatımız var- Sayın Şevket Kazan'la ilgili olan Meclis soruşturması önergesi de görüşülsün, aynı gün bunlar karara bağlansın. Bir hafta sonra Meclis soruşturması önergesi, bir hafta sonra yangınla ilgili diğer konular; peş peşe, bunların, böyle, dağıtılarak görüşülmesi yerine, topluca görüşülmesinde ayrıca fayda vardır.

Bildiğiniz gibi, Sayın Şevket Kazan'la ilgili verilmiş olan soruşturma önergesinde 3 kıymetli milletvekilimiz konuşacak; 10'ar dakikalık konuşmalardır. Dolayısıyla, aynı günün gündemine bunu yerleştirmek mümkündür.

Biraz önce söylediğim gibi, boğazlarla ilgili olan konunun da bir günde görüşülmesi, Parlamentonun zamanını iyi kullanmak açısından, ayrıca katkılı ve faydalı olacaktır. Yüce Kurulun, bu konuda, herhalde, makul olan, söylediğimiz bu doğrultuda karar vereceğini ümit ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde konuşan Sayın Kapusuz'a teşekkür ediyorum.

Önerinin aleyhinde ikinci konuşma, Sayın Mehmet Gözlükaya tarafından yapılacaktır.

Buyurun Sayın Gözlükaya.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Anavatan Partisi Sayın Grup Başkanvekilleri tarafından verilen önerge üzerine toplanan Danışma Kurulunda, Hükümet hakkındaki gensoru önergesinin, Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan hakkındaki soruşturma önergesinin ve bir de, İstanbul'da meydana gelen yangınla ilgili Meclis araştırması önergesinin görüşülmesi gündeme getirilmiştir.

Burada, gensoru önergesinin ve Meclis soruşturması önergesinin aynı günde görüşülmesi, bu öneriye karşı, tarafımızdan teklif edilmiştir. DSP'nin ve CHP'nin sayın grup başkanvekilleri bu öneriye katılmışlar; yani, ikisinin de aynı günde görüşülmesini ve 11'inde de yangınla ilgili Meclis araştırması önergesinin görüşülmesini, istişarî görüşmemizde kabul etmişlerdir. Ancak, her nedense, Anavatan Partisinin Grup Başkanvekili, aziz dostum Sayın Başesgioğlu, ikisinin ayrı ayrı görüşülmesi gerektiğini söylemiştir. Tabiî, saygı duyuyoruz, doğal hakkıdır.

Üzerinde ittifak ettiğimiz, 4 Martta gensorunun görüşülmesi hususu, sonradan, Danışma Kurulu kararı haline gelmiş; diğerleri de, bugün, bildiğiniz üzere, grup önerileri olarak Meclise intikal etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, biz, Meclis soruşturmasından veya gensorudan kaçtığımız için beraber görüşülsün diye bir şey söylemiyoruz. Şunu belirtmek istiyoruz: Türkiye'de, son günlerde, maalesef, birtakım iddialarla gergin bir ortam yaratılmıştır. Demokrasidışı birtakım sözlerin, fısıltıların dolaştığı bir ortamda, Türkiye'yi, Türk insanını devamlı gerginlik içinde tutmaya kimsenin hakkı olmadığı kanaatindeyiz. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - O tarafa bak... Sincan'da geceyi biz mi yaptık?..

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - O tarafa bakarak konuş.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Oraya da bakıyorum.

Onun için diyoruz ki, her ne olursa olsun, sonucu ne olursa olsun, bu Yüce Meclisin verdiği karara, Doğru Yol Partisi Grubu olarak saygı duyarız; ama, her hafta, bir gensoru, bir Meclis soruşturmasıyla toplumun gerginlik içerisinde tutulmasına da taraftar değiliz. Onun için, dedik ki geliniz, soruşturma ve gensoru önergelerini aynı gün görüşelim... Biz de, bundan sonra gelecek bir grup önerisiyle, bunun ikisinin aynı gün görüşülmesi yönünde bir talepte bulunuyoruz; onu ayrıca görüşeceğiz; onun üzerinde de konuşmaya gerek görmediğim için, ben o konuda da biraz bilgi veriyorum. İki önergenin aynı günde görüşülmesinde fayda mülahaza ediyoruz, gerek Meclis çalışmaları açısından, gerek bekleyen 100'ü aşkın araştırma önergesinin gündeme girmesi açısından, yani konuşulabilmesi açısından, gerek toplumun bu gibi meselelerle uğraşmasının sona ermesi açısından...

Ayrıca, hepimizi üzen, İstanbul'daki yangın olayı sebebiyle getirilen Meclis araştırması önergesi üzerinde de görüşümüz şu: Biz de bir an önce görüşülmesini istiyoruz. Gerçekten, bu kaza, elim bir kazadır. Burada vefat eden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyorum. Ancak, bu konuda, boğazların geleceğine dönük, bugün ve yarın için de, geniş şümullü bir görüşmenin yapılmasında, araştırmanın yapılmasında fayda görüyoruz. Sayın Uluğbay da buna katıldılar.

Biz, bu bakımdan, İktidar milletvekilleri olarak şunu düşündük ve hazırlığa başladık: Bizim de vereceğimiz araştırma önergeleriyle, beş grubun araştırma önergesi üzerine araştırma yapılsın ve sağlıklı bir sonuca varılsın düşüncesini izhar ediyoruz. Bu sebeple, Sayın Anavatan Partisi Grubu tarafından verilen önerilere katılmadığımızı ifade ediyoruz.

Yüce Meclise bu vesileyle saygılar sunarken şunu da belirtmek istiyorum: Sayın Başesgioğlu "muhalefeti hiçe sayıyor İktidar" gibi bir söz söylediler. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, muhalefetsiz bir Meclis düşünmeyiz; Türkiye'de hiç kimsenin de düşünmemesi gerekir. Demokrasiye her şeyiyle bağlıyız. Muhalefet, bu Meclisin önemli bir parçasıdır, demokrasinin önemli bir parçasıdır. Tek parti iktidarlarıyla mücadele ede ede bugünlere geldik. Demokrasiyi hiçbir şekilde zedeletmeme gayreti içerisindeyiz. Muhalefete de büyük saygımız vardır; önerilerine katılırız, katılmayız, ayrı bir konudur; ama, muhalefetiyle iktidarıyla Meclisi bir bütün olarak kabul ediyoruz. Bugüne kadar, gelen bütün araştırma ve soruşturma önergeleri... Bize göre, bu Meclis, 10'u geçen soruşturma, gensoru ve genel görüşme önergelerini görüştü; ayrıca, en az 30-40 tane araştırma önergesini görüştü. Bu bakımdan, muhalefeti hiçe sayma gibi bir düşüncemizin olmadığını ve Türkiye'de, tek bir iktidar partisi olma hayallerinin bir tarafa bırakılması gerektiğini de burada belirtiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneri üzerinde konuşan Sayın Mehmet Gözlükaya'ya teşekkür ediyorum.

EMİN KUL (İstanbul) - Sayın Başkan, biraz sonra, öneriler hakkında oylama yapacaksınız belki.

BAŞKAN - Evet efendim.

EMİN KUL (İstanbul) - Ama, oy kullanan arkadaşlarımın oylarına tesir edecek bir açıklama yapıldı. Bu konuda, önerge sahibi olarak şunu söylemek istiyorum: Sayın Grup Başkanvekillerinin söylediklerine katılıyorum; ama, bizim verdiğimiz önerge, boğazlardaki kazaları da kapsıyor...

BAŞKAN - Sayın Kul, öneri üzerinde konuşabilirsiniz efendim; size söz verebilirim. Öneri üzerinde, İçtüzüğümüze göre, iki aleyhte, iki lehte konuşma yapma imkânı vardır...

EMİN KUL (İstanbul) - Söz istiyorum.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, buyurun efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan, Danışma Kurulundaki görüşmeler sırasında arkadaşlarımıza şunu ifade ettim. (Gürültüler)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, biraz sükûnet rica ediyorum. Sayın Grup Başkanvekilinin bir istemi var; tespit etmekte zorluk çekiyorum.

Buyurun Sayın Uluğbay.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Danışma Kurulunda konu görüşülürken, üç muhalefet partisinin verdiği araştırma önergesinin içeriğinin, boğazlardaki kazanın mevcut durumunu analiz etmek olduğu kadar, boğazlarda bundan sonra oluşacak kazaları da önleyecek önlemleri üretecek bir araştırma olduğu ifade edildi. Onun için, İktidar taraflarının, ayrıca bir önerge hazırlamasına gerek yok. Zaten, bu önergeler, bugünkü kazaları oluşturan nedenler nedir, gelecekte bu kazaların önlenmesi için ne önlemler alınması gerekir; bunları kapsıyor. Bunlar, hem İstanbul Boğazının hem Çanakkale Boğazının bütününü kapsayacak önergelerdir. O nedenle, ben, bunları, orada ifade ettim ve bu hususları dile getirdikten sonra, arkadaşlarımız, şimdi, bunun üzerine "biz, önerge hazırlıyoruz" diyorlar. Hazırlamalarına gerek yok, zaten, bu, bizim önergelerimizin içinde mevcuttur.

O nedenle, hem zabıtların düzeltilebilmesi hem de konunun doğru, anlaşılabilmesi için bu müdahaleyi yapma ihtiyacını duydum.

BAŞKAN - Anlaşıldı ve görüşleriniz tutanağa geçti efendim.

Genel Kurulda bulunup da Sayın Uluğbay'ın açıklamasını takip edemeyen arkadaşlarım için özetle tekrarlıyorum; Sayın Uluğbay diyorlar ki: "Üç muhalefet partisinin, İstanbul'daki deniz yangınıyla ilgili olarak verdikleri araştırma önergeler, bugün, İktidar partileri sözcülerinin ifade ettiği genişliktedir; sadece İstanbul Boğazını değil, Çanakkale Boğazını da kapsamaktadır. Bu konuda önerge verilmesine ihtiyaç olmadan da bu araştırma kapsamlı bir şekilde yapılabilir."

Şimdi, Anavatan Partisi Grubunun önerileri üzerinde, lehte, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 13 Şubat 1997 tarihinde, gerek İstanbul Tuzla'da meydana gelen tanker yangını gerekse bu tanker yangını dolayısıyla karşımıza çıkan birtakım olumsuzluklar, yalnız bu tanker yangınıyla sınırlı olarak değil, Çanakkale ve İstanbul Boğazlari ile Marmara Bölgesindeki bütün deniz kazaları ve yangınlarına karşı hangi önlemlerin alınması lazım geldiğine dair bir araştırmanın yapılmasını da ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla, Grubumuzun verdiği önerge, İktidar partileri gruplarının sayın sözcülerinin bahsettiği konuları da kapsayacak niteliktedir. Ben, kendilerine aynen iştirak ediyorum. Yapılacak araştırma, sadece bu yangınla sınırlı kalmamalıdır; ancak, verilen araştırma önergeleriyle ilgili çalışmaların müzakeresi müstakil bir günde yapılırsa, başka konularla karıştırılmamış olur. Grubumuz, bunu öngörerek öneride bulunmuştur.

Bakınız, verdiğimiz araştırma önergesinin tanker yangınından sonraki kısımlarını okuyorum:

"Özellikle Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Marmara Bölgesini kapsayan Türk boğazlar bölgesinde geçmiş yıllarda cereyan eden akaryakıt taşıyan gemilerdeki yangın olaylarına rağmen gerekli önlemlerin alınmamış olması, geleceğe doğru faciaya dönüşebilecek bu tür olayların yaşanacağı hususunda endişeleri kesinleştirmiştir.

Boğaz geçişleriyle ilgili olarak ülkemizce yürürlüğe konulan Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Ayırımı Hakkındaki Tüzük hükümlerinin ihlalini tespit etmek, izlemek ve sonuçlarını yaptırıma tabi tutmak ile buna rağmen, çatma, çatışma, karaya oturma gibi haller ve bu hallerden doğacak yangınlar dahil mal ve can kaybının önlenebilmesi bakımından, gerek radar kontrollü gemi trafik hizmet sisteminin ve gerekse denizden yangın söndürme ve çevre güvenliği yönlerinden sağlanması gerekli yangın gemisi, kurtarma gemisi gibi çeşitli araç ve gereç ihtiyacının tespit ve temini, hem çevrede yaşayan 12 milyon insanımızın güvenliğini ve hem de ülkemizin bir yükümlülüğü olarak görülmek zorundadır.

Boğazlar bölgesindeki güvenli geçiş ve doğabilecek kazalar yönünden;

Kılavuzluk, römorkaj, can ve mal kurtarılmasıyla çevre güvenliği konusunda alınabilecek önlemlerin,

Radar kontrollü gemi trafik sistemi hizmetinin oluşturulmasındaki gecikme nedenleri ile bu konuda alınabilecek önlemlerin,

Kıyılarımızda, denizlerimizde, limanlarımız ve tersanelerimizde doğabilecek deniz kazaları ve yangınlarıyla ilgili olarak alınabilecek önlemlerin,

Yüce Meclisçe yapılacak bir araştırmaya konu edilmesi için araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz."

Acaba, İktidar Grublarının sözcüleri arkadaşlarım, bu konunun dışında neyi araştırmak istiyorlar; ben, onu tam anlamış değilim. Zannederim, araştırılmasını istedikleri hususlar, önergemizde yer almış olan hususlardır. Eğer, yeni bir önerge hazırlama ihtiyacını duyuyorlarsa, elbette ki, saygı duyarım; ama, sadece önergemize iştirak ettiklerini beyan etmeleri de, bir konunun araştırılması noktasında bir an önce harekete geçmeyi temin edecekse, bu iştiraki yapmalarını istirham ederim.

Önergemiz, İktidar Gruplarının görüşlerinin dışında bir araştırmayı istihdaf etmekten ziyade, aynı görüşleri kapsayan şekilde bir araştırmayı hedeflemektedir.

Arz eder, teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşan Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Anavatan Partisi Grubu önerilerini tekrar okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birinci öneriyi tekrar okutuyorum:

Öneriler:

1. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler" bölümünün 134 üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Emin Kul ve arkadaşlarınca TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/164) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun 11 Mart 1997 Salı günkü birleşiminde görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... (CHP sıralarından "bakanlar el kaldırmasınlar" sesleri)

Bu aşamada, Sayın Bakanlar Kurulu üyeleri el kaldırmasınlar.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan, 11 bakan var!

BAŞKAN - Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Refah Partisi ile Doğru Yol Partisince...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, ikinci öneri vardı.

BAŞKAN - Affedersiniz... Anavatan Partisi Grubunun ikinci önerisi vardı.

İkinci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Refah Partisi ile Doğru Yol Partisince İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş olan müşterek öneriyi okutuyorum:

2. - (9/11) esas numaralı, Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki Meclis soruşturması önergesinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 27.2.1997 Perşembe günü yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın aşağıdaki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımızla arz ederiz.

Temel Karamollaoğlu Mehmet Gözlükaya

RP Grup Başkanvekili DYP Grup Başkanvekili

Öneriler:

1. Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki (9/11) esas numaralı soruşturma önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması, biraz önce Genel Kurulca 4.3.1997 Salı günkü birleşimde görüşülmesi kabul edilen (11/10) esas numaralı gensoru önergesinden sonra aynı birleşimde görüşülmesi ve çalışma süresinin bu önergelerin görüşmelerinin bitimine kadar uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneri üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Öneri kabul edilmiştir.

YUSUF ÖZTOP(Antalya) - Sayın Başkanım söz istiyoruz.

OYA ARASLI (İçel) - Sayın Başkanım, önergeyle ilgili söz istiyorum.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkanım_

BAŞKAN - Oylamaya geçtikten sonra söz talebinizi_ (RP sıralarından "Geçti_ Geçti_" sesleri)

OYA ARASLI (İçel) - Soruşturma önergesiyle ilgili olarak_

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Adalet Bakanı hakkındaki soruşturma önergesiyle ilgili olarak söz istiyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamam efendim; kaydediyoruz...

Ben, öneri üzerinde söz istediğinizi zannettim; görüşmeyle ilgili söz taleplerinde bulunuyorsunuz. Sırayla tespit yapıyoruz efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkanım ilk olarak biz söz istedik. İlk olarak Sayın Araslı...

BAŞKAN - Tamam efendim sırayla tespit ediyorum, öncelikle buradan başlıyorum.

Sayın Oya Araslı'dan başlıyoruz. Tespit yapın...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Yusuf Öztop, Sayın Ergül_

BAŞKAN - Tamam efendim, kaydediyoruz.

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - Sayın Başkanım_

BAŞKAN - Sayın Sav...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkanım, benim de söz talebim var.

BAŞKAN - Sayın Ergül, kaydettik efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, siz bir tarafa baktığınız için, biz de buradan işaret ettik; ama, farketmediniz; oraya teksif olduğunuz için görmediniz.

BAŞKAN - Efendim, ben farkettim. Arkadaşlarımızın söz talebi o kadar erken intikal etti ki, ben oylama yaptığımız konuda söz istediklerini zannettim. Ondan sonra da buraya döndüm ve buradan da Sayın Gözlükaya, Sayın Bedük, Sayın Kapusuz, Sayın Başesgioğlu_ Böyle intikal etti.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Kurayla mı tespit edeceksiniz efendim? Herkes aynı anda söz istedi.

BAŞKAN - Tespitleri tamamlıyoruz.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkanım_

BAŞKAN - Sayın Bostancıoğlu, siz, en son söz istemiş oldunuz; yazdık efendim.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Sayın Bostancıoğlu ilk önce söz istemişti Sayın Başkanım.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkanım, başlangıçta beni tespit ettiniz mi?

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, yeni görüyorum efendim sizin talebinizi.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Az önce benim de söz talebim vardı Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Yeni görüyorum.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Ayağa kalktım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kaydedeceğiz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Arkadaşlarımızı kaydedin, kura çekelim.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkan...

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - Sayın Başkanım... Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Akarsu...

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - Sayın Salih Kapusuz'dan önce burada ayağa kalktık, söz istedik. Lütfen...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır efendim... Olur mu öyle şey?!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, şimdi...

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - Beyefendi bizden sonra müracaat ettiler; lütfen efendim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır efendim, olur mu öyle şey?! Ne alakası var?!

BAŞKAN - Sayın Akarsu, sıra konusunda anlaşma sağlamakta güçlük olacak bu kadar çok talep olduğuna göre. Talep eden arkadaşlarımız arasında, muhalefet-iktidar dengesi içerisinde kura çekeceğiz.

Tamam arkadaşlar, kayıtları yapıyoruz. Bir iktidar, bir muhalefet tarzında kura çekeceğiz.

Şimdi tespit ediyoruz; el kaldıran arkadaşlarımızın hepsini yazdırıyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın İsmail Köse söz istiyor. İstiyor; Sayın İsmail Köse yazılmadı.

BAŞKAN - Efendim, ayağa kalkan arkadaşların tamamının isimlerini kaydettiriyorum buraya.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, arkadaşlarımızın sayısının çok olmasının fazla anlamı yok; şunun için: Kurayı iktidar-muhalefet dengesi içerisinde çekeceğiz, sırayı buna göre ayarlayacağız.

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - 8'e 7 mi olacak efendim?! 8'e 7 olacaksa, yandı Meclis!..

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan bu durumda bizim Grubumuza haksızlık edilmiş olmayacak mı? Sayın Başkan, bizim Grubun hakkı mahfuz kalmalıdır.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Bu tarafın hakkı mahfuz kalsın.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Sayın Başkan, beni de yazın.

BAŞKAN - Tamam efendim; tamam Sayın Kul; yazdı arkadaşlarımız.

Divan Kâtibi arkadaşlarımızdan birisi bu tarafı görüyor, sol tarafı tamamıyla, diğer arkadaşımız da bu taraftakileri tespit ediyor; ikisini birleştireceğiz ve iktidar-muhalefet dengesi içerisinde kuranın sonuçları belirlenecek.

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Tamam Sayın Bütün...

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, söz hakkı geliş sırasına göreyse, önce benim yazılı müracaatım var.

BAŞKAN - Önceden başvuru yapmanız mümkün değil; görüşme günü yeni belirlendi.

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) - Tespitten hemen önce yazılı olarak gönderdim.

BAŞKAN - Buraya, Başkanlığa intikal etmedi efendim.

Var mı yazılı bir şey?..

Sayın Bütün, tespit edilmiş efendim; sizin...

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) - Geliş sırasının dikkate alınmasını istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, tespitimizi...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan... Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan, iktidar-muhalefet dengesi soruşturma önergesinde olamaz. İstirham ediyorum... Sıraya uymak zorundasınız. Kimin lehte kimin aleyhte konuşacağı soruşturma önergelerinde söz konusu olamaz ki... Rica ederim...

BAŞKAN - Sayın Ergül, gruplara göre efendim; grupların, neredeyse hemen hemen tümü söz istemiş oldu.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Grup adına da konuşulamaz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Grup adına değil efendim. Buradaki sözcülerin adedini tayin ederken... Yoksa, filanca gruptan söz alan arkadaşımızın grubunun temsilcisi olarak kürsüde görüş belirtmesi mümkün değil elbette.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Siz dikkatli bir başkansınız; lütfen düzeltin orayı efendim.

BAŞKAN - Sadece, arkadaşlarımızın topluca ayağa kalkmaları dolayısıyla sağlıklı bir sıralama yapamadığımız için bunu yapıyoruz.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sonradan talepte bulunanlara bir öncelik veriyorsunuz.

BAŞKAN - Arkadaşlarımız başka bir iddiada bulunuyorlar "aynı anda biz de ayaktaydık" diyorlar...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Siz görmüyor musunuz efendim.

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - Muhalefetten çok sonra kalktılar.

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) - Ben yazılı olarak gönderdim Sayın Başkan.

BAŞKAN - ...bunu çözmekte zorluğumuz var.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan, zatıâliniz görüyor...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, kameralar tespit ediyor zaten.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Hakkımızı teslim edin lütfen... İktidar-muhalefet dengesi olamaz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, şimdi...

ABDULLAH AKARSU (Manisa) - İktidar-muhalefet dengesi 8'e 7 olacaksa, lütfen olmasın. İktidar her zaman konuşuyor; bırakın, biz konuşalım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, devam edin lütfen; zaman geçiyor...

SABRİ ERGÜL ( İzmir) - Sayın Başkan, zarafetinizle düzeltin bunu...

BAŞKAN - Söz isteyen arkadaşlarımızın isimleri Divandaki arkadaşlarımız tarafından şu şekilde tespit edilmiştir: Sayın Oya Araslı, Sayın Sabri Ergül, Sayın Yusuf Öztop, Sayın Atilâ Sav, Sayın Mehmet Gözlükaya, Sayın Bedük, Sayın Kapusuz, Sayın Başesgioğlu, Sayın Bostancıoğlu, Sayın Esat Bütün, Sayın İsmail Köse, Sayın Mustafa Kamalak, Sayın Memduh Büyükkılıç, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Bedri İncetahtacı, Sayın Ali Oğuz, Sayın Sıddık Altay, Sayın İsmail Yıldız, Sayın Ersönmez Yarbay, Sayın Kemal Aykurt.

Burada, benim tespit ettiğim bazı isimlere yer verilmemiş. Sayın Metin Öney...

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) - Sayın Başkan, isimleri yazan arkadaşlar, yalnızca öbür tarafa mı bakıyorlar acaba?! Olmaz böyle şey!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, biraz önce söz isteyip, şu anda salonda göremediğim arkadaşların isimlerini de tespit edip Divana bildirin; tamamlamış olacağız. (DSP sıralarından "Sayın Türk ve Sayın Bostancıoğlu da söz istemişti" sesleri)

Sayın Türk'ü de ben tespit etmiştim. Sayın Bostancıoğlu'nun ismi zaten listede var efendim.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, benim de söz talebim oldu.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Arkadaşlar, bu söz taleplerinde dikkat rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.-926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2. -Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 tarih ve 3842 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı :175)

BAŞKAN - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Bu kanun tasarısının görüşülmesi de ertelenmiştir.

3.-Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı :209) (1)

BAŞKAN - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında, gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmış; kişisel konuşmalarda, ikinci konuşmacının konuşma yapmasına sıra gelmişti.

Elimdeki söz istem listesine göre, söz sırası, Hatay Milletvekili Sayın Nihat Matkap'ta.

Buyurun Sayın Matkap. (CHP sıralarından alkışlar)

Kanun tasarısının tümü üzerindeki bu konuşmada, Sayın Matkap'ın konuşma süresi 10 dakikadır.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısına ilişkin kişisel düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, çalışma yaşamını çok yakından ilgilendiren bir düzenlemedir. Bildiğiniz gibi, çalışma yaşamının devlet, işveren kesimi ve işçi kesimi olmak üzere üç tarafı vardır. Çalışma yaşamını ilgilendiren düzenlemelerde, bu üç tarafın uzlaşmaya varması veya asgarî müştereklerde birleşmesi, olmazsa olmaz koşuldur. Taraflardan birinin dahi muhalefeti, mutabakat vermemesi, o düzenlemenin başarı şansını önemli ölçüde azaltır; Sayın Çalışma Bakanı, bu gerçeği en iyi bilenlerdendir; çünkü, kendisi uzun süre bir tarafın temsilcisi konumunda idi. Tasarıyı bu açıdan değerlendirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıya ilişkin şu ana kadar yapılan tüm görüşmeleri dikkatle izledim. Tasarının tümü üzerinde söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Anavatan Partisi Grubu ve Demokratik Sol Parti Grubu, bu tasarının kanunlaşması ve uygulamaya geçmesi halinde, bu düzenlemenin, yalnız sosyal güvenlik sistemimiz için değil, ilerideki yıllarda, bütçemiz için de çok büyük bir tehdit unsuru oluşturacağını; ayrıca, tasarının birçok açıdan Anayasaya aykırılığını, çok net, berrak bir biçimde açıkladılar. Hatta, bu sakıncalar üzerine, Sayın Bakandan bu tasarıyı yeniden görüşülmek üzere geri çekmesini de istediler. Kendi adına söz alan önceki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Emin Kul da benzer görüşleri sergiledi.

Değerli arkadaşlarım, Doğru Yol Partisi Grubu ve Refah Partisi Grubu adına konuşan değerli milletvekili arkadaşlarımı da dikkatle dinledim; iki arkadaşımız da, tasarı metnini tekrar etmekle yetindiler; tasarının ne getireceği, götüreceği konusunda hiçbir görüş belirtmediler.

Dikkatimi çeken bir diğer husus, İktidar Grupları sözcülerinin "yurt dışında bulunanlar" deyiminden, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızı algılamaları oldu. Halbuki, bu tasarıda "yurt dışında bulunanlar" diye bir deyim var; ancak, bu deyim çok açık değil; bu deyimden yurt dışında çalışan vatandaşlarımızı kasteden veyahut da onları göz önünde bulunduran bir işarete de rastlamak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, sanıyorum arkadaşlarımız tasarıyı yeterince incelememişler. Şimdi, Meclisteki tablo böyle. Peki, çalışma yaşamının iki tarafı, diğer sosyal taraflar ne düşünüyor; bu hususları sizlere aktarmak istiyorum.

İşveren kesimi ve işçi kesimi, bu tasarı hakkındaki düşüncelerini tüm siyasal parti gruplarına yazılı olarak bildirdiler. Önce işveren kesiminin düşüncelerini sizlere aktarıyorum; şöyle diyorlar:

"Kısa vadede gelir kaynağı gibi görünen düzenleme, üç yıl sonra emekli aylığı ödemelerinin başlamasıyla açık verebilecektir. Zira, 5 bin gün karşılığı, günlüğü 2,5 dolardan, toplam 12 500 dolar ödeyen bir kişiye ömür boyu emekli aylığı ödenmesi söz konusudur. Ortalama 200 dolarlık emekli aylığı bağlanmasından hareket edilirse, yatırılan 12 500 doların beş yılda amorti edileceği sonucuna ulaşılabilmektedir. Geri kalan süre için yük, oluşturulan Sosyal Güvenlik Kasasının üzerine kalacaktır. Dolayısıyla, nimet-külfet dengesi gözardı edilmektedir. Bu takdirde, Hazineye, mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarının finansman açıklarına ek olarak ilave bir yük getirecektir. Diğer bir ifadeyle, öngörülen sistem, orta vadede gider kaynağına dönüşecektir. Oysa, sigortacılık aktuaryel hesaplara dayanması gereken bir sistemdir.

Temel sigortacılık kurallarına uymayan bu sistem uygulamaya girdiği takdirde, aylık bağlananlara tanıyacağı haklarla da dikkat çekmektedir. Aylık bağlananlar ile bunların hak sahipleri, Sosyal Sigortalar Kurumuna hiç prim ödememelerine rağmen, Türkiye'de bulundukları sürece 506 sayılı Kanunun hastalık ve analık sigortası yardımlarından yararlanacaklardır. Her ne kadar, komisyonda, sağlık yardımlarının giderlerinin Kasa tarafından karşılanacağına ilişkin bir hüküm tasarıya eklenmiş ise de, işçi ve işverenlerin ödediği primlerle ayakta durmaya çalışan ve özellikle verdiği sağlık hizmetleri kendi sigortalılarının ihtiyaçlarına dahi cevap veremeyen Sosyal Sigortalar Kurumunun, bir de dövizle borçlananlara sağlık hizmeti vermek zorunda bırakılması yerinde değildir.

Sosyal Sigortalar Kurumunun asıl sırtlanmak zorunda kalacağı yük, sıkıntıya düşen özel sandıkların Sosyal Sigortalar Kurumuna devrinde olduğu gibi, bu Kasanın da ileride Kuruma devredilmesi halinde ortaya çıkacaktır.

Burada vurgulamak istediğimiz ve hükümetlerce her zaman gözardı edilen nokta, sosyal güvenlikte süper emeklilik, erken emeklilik, hizmet birleştirmesi, borçlanma gibi standart dışı ve temel sigortacılık ilkeleriyle bağdaşmayan, imtiyazlı gruplar yaratan bu tür uygulamaların her zaman sisteme zarar verdiği ve sigortalılar arasında haksızlığa yol açtığıdır." Bunlar, işveren kesiminin düşünceleri.

Şimdi, işçi kesimi ne düşünüyor -yine, grubumuza ve diğer gruplara da yazılı olarak gönderdiler- onu size aktarmak istiyorum:

"Bu tasarı, sosyal güvenlik alanının genişletilmesini değil, dövizli borçlanmayı getirmektedir. Hükümet, Kasa gelirlerinin üç yıl süreyle devlet borçlanma senetlerine yatırılmasını zorunlu tutmaktadır. Kaynak sorununu çözmek için başvurulan tehlikeli yol ve yöntemlerden birisidir bu. Kasa gelirlerinin belli bir süre, üç yıl, devlet borçlanma senetlerine yatırılması zorunluluğu getirilmesi ve bu süre içinde Kasadan ödeme yapılmayacak olması, Hükümetin niyetini net bir biçimde ortaya koymaktadır. Hükümet, görevde kalmayı umduğu süre içinde, Kasada toplanan dövizleri içborçları ödemekte kullanacaktır; ancak, özünde bir borçlanma olan bu uygulama, üç yıl sonra, geriye ödeme başlayınca, büyük hacimli kamu açıklarına yol açacaktır. Emeklilik işlemleri SSK tarafından yürütüleceği için, Kasa açık verdiği zaman, finansmanı Sosyal Sigortalar Kurumu kaynaklarıyla karşılanacaktır. Böylece, Sosyal Sigortalar Kurumunun 'batırılarak' özelleştirilmesi için zemin hazırlanmış olacaktır. Bulunduğu ülkede ya da 2147 ve 3201 sayılı Yasalardan yararlanarak Türkiye'de sosyal güvenlik kapsamına alınmış bir kişinin ikinci kez sosyal güvenlik kapsamına alınması, iyi niyetli ve sosyal güvenlik ihtiyacının karşılanmasına dönük bir uygulama değildir. Bu, Hükümetin, kısa yoldan para bulmak için 'banker' zihniyetiyle başvurduğu bir yoldur.

Hükümet, kısa sürede toplayacağı kaynakları üç yıl boyunca istediği gibi kullanacaktır; çünkü, Kasada biriken fonlardan üç yıl boyunca -ölenlerin hak sahipleri hariç- hem ödeme yapılmayacak hem de ilk üç yıl boyunca biriken fon, devlet borçlanma senetlerine yatırılacaktır. Hükümet, bu planın gerçekleşmesiyle, yani, beklediği miktarda paranın Kasada birikmesiyle, belki, bu yıl için kaynak sorununu çözebilir; ama, üç yıl sonra binlerce insan için kişi başına ayda yaklaşık 200-250 dolar civarında maaş ve sağlık hizmetleri gideri yapmaya başlanması halinde, her kişinin ödediği miktar üç dört yıllık harcamasını ancak karşılayabilecektir." Zamanım yetmediği için kısaltarak geçeceğim. İşçi kesimi şöyle devam ediyor: "Bugün, Türkiye'de, sosyal sigorta kapsamında çalışan bir işçi "işveren kesintisiyle birlikte" ayda yaklaşık 100, yılda 1 200 ve 25 yılda 30 bin dolar prim ödeyerek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT MATKAP (Devamla) - Sayın Başkan, eğer izin verirseniz, bir iki dakikada toparlarım .

BAŞKAN - Sayın Matkap, konuşmanızı tamamlayın efendim.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, işçi kesiminin bu açıklaması özellikle önemli, bunu size tekrar okuyacağım. Şöyle diyorlar: "İşçi, işveren kesintisiyle birlikte -bugün, Türkiye'deki uygulamadan söz ediyorlar- ayda yaklaşık 100, yılda 1 200 ve 25 yılda 30 bin dolar prim ödeyerek emeklilik hakkı kazanılabilmektedir. Oysa, tasarıyla, yurt dışında bulunmuş bir kişi, bu hakka 12 500 dolar ödeyerek sahip olabilmektedir"

İşçi kesiminin de, eşitsizlik açısından, Anayasaya aykırılık üzerinde görüşleri vardır.

Yine, önemli bir aykırılık da şudur: Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması, Anayasamızca, devletin görevleri arasında sayılmıştır; halbuki, tasarıda, bundan kimlerin yararlanacağı belli değildir.

Bir diğer aykırılık: Anayasaya göre, sosyal güvenlik için toplanan primler başka amaçla kullanılamaz; halbuki, tasarıda, primlerin beşte birinin hazineye irat kaydedilmesi düşünülüyor. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin 1971/19 esas ve 1971/61 sayılı kararı da, benzer bir uygulamanın iptaliyle ilgilidir.

Tabiî, bu arada, Anayasaya aykırı olan diğer bölümleri de maddelere geçince açıklayacağız.

Değerli milletvekilleri, sonuç şekillendi; Meclisin mutabakatı yok, işverenlerin mutabakatı yok, işçilerin mutabakatı yok. Sayın Bakan, acaba direnmekten vazgeçip tasarıyı geri çekebilir mi? Benim önerim, geriye çekmesidir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize yeniden saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde son konuşmayı yapan Hatay Milletvekili Sayın Nihat Matkap'a teşekkür ediyorum.

Böylece, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısı aranacaktır.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı bu Kanun esaslarına göre borçlanılan günlerin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Grup adına, Hikmet Sami Türk konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Türk, konuşma süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı, genel gerekçesindeki açıklamaya göre, Anayasanın 62 nci maddesine dayandırılmıştır. Gerçekten, Anayasanın 62 nci maddesi, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için gereken tedbirleri alma görevini devlete yüklemektedir; ancak, aynı maddeye göre, devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin sağlanması için gereken tedbirleri de alacaktır. O nedenle, öncelikle, konunun bu yönünü ilgilendiren bir uygulama üzerinde durmak istiyorum.

Federal Almanya İçişleri Bakanlığı, 15 Ocak 1997'den itibaren, Türkiye, Tunus, Fas ve eski Yugoslavya topraklarında kurulan devletlerden gelen ailelerin 16 yaşından küçük çocuklarının Almanya'ya girişlerinde vize aranması zorunluğunu getiren bir uygulamayı başlatmış bulunmaktadır. Almanya'ya yasadışı girişleri önleme gerekçesine dayandırılan bu uygulama, özellikle, Almanya'da çalışan Türk ailelerinin çocuklarını etkilemektedir. Yeni uygulama, Almanya'daki Türk ailelerinin 16 yaşından küçük çocuklarını yanlarına almalarını, hatta, onlarla tatillerde bir araya gelmelerini dahi büyük ölçüde engelleyecektir. Yıllardır Alman ekonomisine büyük katkılarda bulunan Türk vatandaşları için, bir bakıma, yaşam boyu vize zorunluğu anlamına gelen ve ailelerin bölünmesi sonucunu doğuran bu uygulamayı çağdaş insan hakları anlayışıyla bağdaştırmak olanağı yoktur.

Gerçekten, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi, çocuğun, olabildiğince, ana ve babasının sorumluluğu altında ve her durumda, şefkat, ahlakî ve maddî güvenlik ortamında yetişmesini öngörmektedir. Daha erken yaşta reşit kabul edilme dışında, 18 yaşına kadar her insanı çocuk sayan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf devletler ise, çocuğun, ana ve babasından, onların rızası dışında ayrılmamasını güvence altına almayı taahhüt etmişlerdir. Kaldı ki, yeni uygulama, evlilik ve ailenin devlet düzeninin özel koruması altında olduğunu ve bazı istisnalar dışında, çocukların, eğitim hakkı sahiplerinin rızası dışında ailelerinden ayrılamayacağını öngören Federal Alman Anayasasının 6 ncı maddesine de aykırıdır.

Bu uygulama, son yıllarda Almanya'da özellikle Türk vatandaşlarını hedef alan üzücü olayların ve ırkçı akımların temelindeki yabancı düşmanlığını da körükleyecektir. Nitekim, Avrupa Parlamentosu, geçen hafta içerisinde verdiği 19 Şubat 1997 tarihli kararında, söz konusu vize zorunluğunun binlerce çocuğu etkilediğine işaret ederek, Avrupa Birliğine üye ülkeler hükümetlerinin ırkçı nefreti ve yabancı düşmanlığını güçlendirecek politikalardan vazgeçmeleri, bu arada, Alman Hükümetinin, reşit olmayan küçükler hakkında vize zorunluğunu kaldırması çağrısında bulunmuştur. Söz konusu hatalı uygulamayı protesto etmek üzere, Federal Almanya'daki Türk vatandaşları, bugün, Almanya'nın çeşitli kentlerinde gösteri yürüyüşleri düzenlemişler; ayrıca, çocuklarının bir gün okula gitmemesi kararını almışlardır.

Bütün bu nedenlerle, Federal Almanya İçişleri Bakanlığının, 16 yaşından küçük çocuklar için vize zorunluğu getiren ve aile birliği kavramına ters düşen yeni uygulamayı en kısa zamanda gözden geçirmesi, yalnız Türk ailelerinin mağdur olmaması bakımından değil, aynı zamanda, Federal Almanya'nın insan onurunun dokunulmazlığına dayalı anayasal düzeni bakımından da son derece yararlı olacaktır. Hükümetimizin Alman Hükümeti nezdinde bu yolda girişimde bulunması, Federal Almanya'daki vatandaşlarımızın ve onların anavatandaki kardeşlerinin ortak beklentisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın 62 nci maddesi doğrultusundaki düzenlemeler, henüz bu madde Türk anayasalarında yer almadan, daha 1978 yılında başlamıştır. Önce, 2147 sayılı Kanun çıkarılmış, sonra da, 1982 Anayasası döneminde, 1985 yılında, 2147 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 3201 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Her iki kanunda, yurt dışında çalışan veya bulunan Türk vatandaşlarının yurt dışında geçen ve belgelenen çalışma sürelerinin değerlendirilmesi öngörülmüştür.

3201 sayılı Kanun, ayrıca, Türk vatandaşlarının, çalışma süreleri arasında veya sonunda, bir yıla kadar işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerinin değerlendirilmesi olanağını da getirmiştir. Gerek 2147 sayılı Kanun, gerek 3201 sayılı Kanun "yurt dışında geçen sürelerin, primler döviz olarak ödenmek kaydıyla borçlanılması" ilkesine dayanmaktadır. 3201 sayılı Kanun, halen yürürlüktedir. Nitekim, bu kanunun 9 uncu maddesiyle verilen yetkiye dayanılarak, sosyal güvenlik kuruluşlarınca, dövizle değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarının 1 dolardan 2,5 dolara yükseltilmesi, Bakanlar Kurulunun 16.1.1997 tarih ve 97/9064 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Bu bakımdan, Anayasanın 62 nci maddesi anlamında, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için yeni bir yasa çıkarmaya gerek yoktur.

Yeni tasarı, gerekçesinde belirtilenin dışında bir amacı izlemektedir. Bu amaç, 12 500 dolar karşılığında sosyal güvenlik hakkı vaadiyle kısa vadeli döviz kaynağı yaratmaktır. Sigortasız hizmet veya sürelerin borçlanılması yoluyla sosyal güvenlik sağlanması, son yıllarda, Türkiye'de, çeşitli yasalarla getirilen yaygın bir uygulama alanı bulmuştur. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da, gerek adından gerek 1 inci maddesi ve diğer maddelerinden anlaşılacağı gibi, bir borçlanma kanunu niteliğindedir. Oysa, vatandaşlara bu yöntemle sosyal güvenlik hizmeti sunulması, ilgili sosyal güvenlik kurumlarının aktuaryal dengelerini bozduğu, böylece malî yapılarını olumsuz yönde etkilediği, üstelik, çoğu kez sigortalı veya hak sahipleri için beklentilerini karşılamayan sonuçlar getirdiği, hatta hayal kırıklığına yol açtığı için, sakıncalı bir yöntemdir.

Bu bakımdan, 1996-2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer alan şu satırlar dikkat çekicidir: "Sosyal güvenlik kurumlarında plasmanlar verimli şekilde değerlendirilememiş, aktuaryel dengelere bakılmaksızın kurumların mevzuatlarında değişikliklere gidilmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'da ödenmeyen prim borçları için gecikme zammı affı ile sigortasız hizmetlerin borçlanılması gibi uygulamalar kurumları olumsuz etkilemektedir." O nedenle, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında "amaçlar, ilkeler ve politikalar arasında şu ilke benimsenmiştir: "Ödenmeyen primler için gecikme zammı affı, sigortasız hizmetlerin borçlanma yoluyla sigortalanması gibi uygulamalara gidilmeyecektir." Aynı saptama ve ilkeler, 1997 yılı programında da yer almıştır.

Bu bakımdan, getirilen tasarı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türk, konuşmanızı tamamlayın efendim.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

...Anayasanın 166 ncı maddesinde ifadesini bulan planlı kalkınma ilkesine aykırıdır. Yeni tasarı, Anayasanın 62 nci maddesiyle çizilen çerçeveyi aşan, 2147 ve 3201 sayılı Kanunların kapsamı dışına çıkan bir genişliktedir. Sadece sosyal güvenlik vaadiyle döviz kaynağı yaratmak düşüncesine dayanan tasarı, kendisi veya yakınları yurt dışına çıkma olanağı bulabilen vatandaşlarla bulamayanlar arasında, ikinci grubun aleyhine bir ayırım getirmektedir. Bu, Anayasanın 10 uncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır.

Tasarı, hiçbir ciddî aktuarya hesabına dayanmamaktadır. Böyle bir tasarının yasalaşması, sosyal güvenlik arayışı içerisindeki birçok insanımızı hayal kırıklığına uğratmak ve yeni bir süper emeklilik faciası yaratmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır. Bu nedenlerle, tasarının bu çerçeve içerisinde değerlendirileceği inancındayız.

Bu anlayışla, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ederim.

Grupları adına ikinci söz istemi, Anavatan Partisi Grubundan gelmiştir. Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Recep Mızrak konuşacaklardır. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Mızrak, konuşma süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 1 nci maddesi görüşülürken, madde üzerinde ve kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım. Bu vesileyle, şahsım ve Partim adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün de ifade ettiğimiz gibi, 30 Kasım 1960 tarihinde Almanya ile imzalanan İşgücü Anlaşması uyarınca, ilk partileri o tarihlerde olmak üzere, uzun yıllar yurt dışına işçi göndermiş olup da bugün itibariyle yurt dışındaki vatandaşlarımızın sayısı 3 milyon 370 bine ulaşmıştır ve nüfusumuzun da yüzde 5'ine ulaşan, bu miktarlarda teşekkül eden bir yurtdışı vatandaş varlığına, o tarihten bu zamana kadar yapılan göçlerle ulaşmış bulunmaktayız.

Elbette ki, bu yurt dışındaki vatandaşlarımızın birtakım beklentileri, birtakım ihtiyaçları kanunlarımızla düzenlenmiştir. Bu konuda Anayasamızın 62 nci maddesiyle düzenlemeler emredilmiştir ve 62 nci madde uyarınca birtakım kanunlarla düzenlemeler yapılmış ve yapılmaya da devam edilecektir. Hatta "yurt dışında bulunan soydaşlarımız, vatandaşlarımız" derken, 62 nci maddede belirtildiği üzere, yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın ötesinde, tüm dünya ülkelerinde bulunan, soyumuzdan olan ve kalbi anavatan için, Türkiye için atan tüm insanlar, tüm vatandaşlar, tüm kişiler için de, aynı şekilde, birtakım düzenlemeler yapmak ve onları düşünüp, onlar hakkında birtakım kararlar, elbette ki, almak mecburiyetindeyiz.

Öyle ki, bu vesileyle şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim: Bir zamanlar, Adriyatik'ten Çin Seddine, Kerkük'ten Sibirya düzlüklerine kadar uzanan engin Türk dünyasına istiklal ümidi verirken, diğer taraftan, Azerbaycan'ın Ermeniler tarafından işgal edilmesine nasıl seyirci kaldıysak ve Çeçenistan Devlet Başkanının resmî cenaze merasimine nasıl cesaret edip katılmadıysak, bundan korktuysak, şu günlerde Doğu Türkistan'da yaşanan mezalimi, zulmü, yine, görmezlikten gelmeyi de teessüfle izliyor ve bunu da eksiklik olarak huzurlarınıza getiriyorum. Bugün, Doğu Türkistan'da, 88 bölgede isyan devam etmektedir. Yalnız Kulca bölgesinde, 196 mücahit öldürülmüş bulunmaktadır. Onun ötesinde, 3 500 kişi temerküz kamplarında ve bunun yanında, 70 bin kişi de hapishanelerde bulunmaktadır.

Yine, dün, kısaca arz etmeye çalıştığım gibi, 30 civarında Kerkük Türkümüz, orada, kendileri hakkında idam kararı verilmiş olmasına rağmen ve çocukları da, burada, anadolu liselerini, başka okulları kazanmış olmasına rağmen, çocuklarının kaydını yaptırma ortamı bile sağlanamayıp, kendilerinin Irak'a iadesi konusunda ısrarlı olmamızı da anlayamadığımı, yine, huzurlarınızda arz etmek, ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, birazcık irtibatı olması münasebetiyle, bunları huzurlarınıza getirip arz ettikten sonra, kanun tasarısının 1 inci maddesi, amaç maddesi. Bir kere, her şeyden önce, amaç maddesi, cümle olarak, düzenleme olarak, bana göre, son derece eksik, muğlak ve neredeyse maksadı anlatamayacak bir biçimde kaleme alınmıştır. "Bu Kanunun amacı bu Kanun esaslarına göre borçlanılan günlerin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesidir" derken, öyle ki, kullanılan cümle, konuyla uzaktan yakından hiç alakası olmayan insanların bu düzenlemeleri ellerine geçirdikleri ve okuma fırsatı buldukları zaman kendilerine bir fikir verecek bir kelimeler dizisi şeklinde düzenlenmesi icap ederken, böyle olması gerekirken, maalesef, iyi hazırlanmamış -cümle bile iyi kurulamamış- bir kanun tasarısı olarak, bir amaç maddesi olarak, yine karşımıza gelmiş bulunmaktadır.

Her şeyden önce, bu kanun tasarısının gerekçesinde, biraz önce de arz etmeye çalıştığım gibi, Anayasamızın 62 nci maddesine dayandırılarak yurt dışında bulunanlara sosyal güvenlik sağlanmasına yönelik bir tasarı olarak takdim edilmesi, zaten, yanlışlığın başında gelmektedir.

Anayasamızın 62 nci maddesi, daha ziyade, yurt dışında çalışmakta olan Türk işçileri için "aile birliğinin çocuklarının eğitiminin, kültür ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gerekli tedbirleri alır" derken ve bunu emrederken, yurt dışında -bu şekilde değil de- daha önce başka bir ülkenin vatandaşı olarak bulunmuş olup şu anda Türkiye'de bulunanların da bu kanun kapsamı içerisine alınmış olması, 62 nci maddeyle hadisenin izahını güçleştirmektedir.

Yine, Anayasanın 62 nci maddesinin ruhundan, yurt dışında uzun bir süre bulunmuş olması, çalışmış olması gibi bir anlam anlaşılması gerekirken, burada, geçmişte yurt dışında bulunanların yanında, bir gün bile yurt dışına çıkış ve giriş yapanların bu kanundan istifade ettirilmiş olmaları da, yine, Anayasanın 62 nci maddesi maksadıyla değil, başka maskatla bu düzenlemenin yapıldığının işareti sayılmalıdır.

Bir diğer husus ise şudur: Yurt dışına bir gün bile gidip gelmiş olan -hangi maksatla gidip gelmiş olursa olsun- bu kanun tasarısından istifade edecekse, yani, yurt dışında işçi olarak çalışanlara, bunların ailelerine ve çocuklarına yönelik -münhasıran bunlara yönelik- bir düzenleme değil de, kaynak sağlamaya yönelik bir düzenleme olacaksa, o zaman -aynen bedelsiz ithalatta olduğu gibi- bu dövizi -12 500 doları- veren ve kanunun diğer hükümlerine uygun hareket eden Türk vatandaşlarının da bu kanundan istifade etmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu, bir sosyal güvenlik kanunu değil de, bir kaynak temini kanunu olacağına göre, burada bir eşitsizlik, bir adaletsizlik yaratıldığını ifade ediyor ve yine, burada da bir düzenlemenin yapılmasında, bir adaletin getirilmesinde fayda olduğunu, huzurlarınızda arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, bunun, Anayasamızın 62 nci maddesine uygun bir düzenleme olmadığını ifade ettik. Her ne kadar tasarının gerekçesinde, yurt dışında bulunanlara sosyal güvenlik sağlanmasına yönelik bir düzenleme olduğu ifade edilmekteyse de, Sayın Başbakanımız ve Sayın Başbakan Yardımcımızın 25 Kasım 1996 tarihinde müştereken düzenledikleri basın toplantısında -Üçüncü Kaynak Paketini kamuoyuna tanıtırken, bu tanıtım içerisinde- bunun böyle olmadığı görülmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, bu, sosyal güvenliğe yönelik, yurt dışında bulunanlara sosyal güvenlik sağlamaya yönelik değil, kaynak teminine yönelik bir düzenlemedir.

Dün de ifade ettiğimiz gibi, kaynak teminine yönelik olan bu tasarının yürürlüğe girmesi halinde, sağlık yardımları da dikkate alınmaksızın, yapılan hesaplamayla, en fazla altı yedi sene sonra, bunu da diğer sosyal güvenlik kuruluşlarının bugün içinde bulunduğu duruma düşürecek, ondan farksız bir ortam yaratacak bir kanun tasarısıyla karşı karşıya bulunmaktayız. Bu tasarı da, aktuaryel dengesi, başka bir ifadeyle tahsilat ve ödemeler -tediyeler- dengesi iyi hesap edilememiş, acele edilmenin ötesinde, birazcık aceleye getirilmiş bir kanun tasarısı olarak görülmekte ve düşünülmektedir.

Elbette ki, tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizin sosyal ve ekonomik kalkınması ve faaliyetleri için birtakım kaynaklara ihtiyaç vardır. Kaynaklar yetişebildiği kadarıyla özkaynaklar; onun ötesinde, ihtiyaç duyulan ile sağlanabilenin arasındaki fark ise, elbette, yabancı kaynaklarla sağlanacaktır. Yabancı kaynakların başka ülkelerden ve başka ülkelerin kuruluşlarından sağlanmasının, millî dışpolitikamıza...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mızrak, konuşmanızı tamamlayın efendim.

RECEP MIZRAK (Devamla) - Hay hay efendim.

...hatta içpolitikamıza bile, ne derece etki ettiğini, ne derece ipotek altına aldığını, elbette, hepimiz bilmekteyiz. Bu bakımdan, kendi vatandaşlarımızdan bu kaynağı temin etmek, kendi vatandaşlarımızın imkânlarından istifade etmek tercih edilen bir yol olmakla beraber, burada, bunun hesabının iyi yapılması ve gelecekte sıkıntıya düşülmemesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, yeniden, saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Kırıkkale Milletvekili Sayın Recep Mızrak'a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'in.

Buyurun Sayın Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ateş, konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşünü Yüce Meclise arz etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bu Hükümet, kamuoyunda kutsal olarak bilinen, saygın olarak bilinen birtakım kavramların arkasına gizlenerek başka amaçlarını hayata geçirme konusunda, kurulduğu günden bu yana çok üstün başarılar göstermektedir. Şimdi, tasarının başlığına baktığınız zaman, zannedersiniz ki, uzun yıllardır yurt dışında emek sarf eden, emek tüketen ve ailelerinden uzak duran yurt dışındaki vatandaşlarımızın çocuklarına bir sağlık sigortası ve kendilerinin geleceğini de garantiye alan bir sigorta, bir sosyal güvenlik sigorta tasarısı kanunlaşacak. Ama, maalesef, baktığımız zaman, hazırlanan tasarı bunların hepsinden uzaktır.

Sayın Grup Başkanvekilimiz değindi, işçi kuruluşları bu tasarıya karşı; bu tasarının, beklenilen ihtiyacı karşılayamadığını, karşılamaktan uzak olduğunu belirtmektedir. İşveren kuruluşları, bunun, önümüzdeki on yıl gibi çok kısa bir süre sonunda yine Sosyal Sigortalar Kurumuna veya devlete yük getireceğini belirtmektedir.

Sendikacılık yaptığı dönemde uzlaşmayı öneren, işçi ve işveren kuruluşlarının görüşlerinin yasal düzenlemelerde mutlaka yaşama aktarılmasını savunan Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, ne yazık ki, bu tasarıda, toplumu oluşturan sosyal kesimlerin görüşlerini dikkate almak yerine, Hükümetin kendi önüne koyduğu bütçe açığına kaynak bulma mantığını burada önplana geçirmiştir.

Hükümetin denk bir bütçe sunması konusundaki çalışmalarına, ama gerçek çalışmalarına yardımcı olacağımızı belirtmek istiyorum; ama "sosyal güvenlik" gibi kutsal bir cümlenin arkasına saklanarak vatandaşlarımızın bu konudaki umutlarını boşa çıkaracak girişimlerine de karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Türkiye'de öteden beri "üç tane sosyal güvenlik kuruluşuna ihtiyaç yoktur, ayrı ayrı statülerde olmasına gerek yoktur; birinin bir bakanlığa, diğer ikisinin bir bakanlığa bağlanması Türkiye koşullarında gerçekçi olmaz" görüşü, bildiğiniz gibi, toplumun bütün kesimleri tarafından benimsenmektedir; ama, ne yazık ki, şimdi, bu kanun tasarısının yasalaşması halinde, bu üç tane sosyal güvenlik kurumunu birleştirmek yerine, bir de, "Kasa" adı altında, "yurtdışında bulunanların kasası" adı altında yeni bir kasa oluşturulmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu Kasa, yönetim şeklinden tutun, işleyiş şekline kadar, sosyal güvenlik kurumuyla bağdaşmamaktadır. Bu Kasanın yönetimi, Çalışma Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, SSK Genel Müdürü, Maliye Bakanlığı görevlisi ve Hazine temsilcisinden oluşmaktadır.

Şimdi, Komisyonda görüşülmesi sırasında, Sayın Çalışma Bakanı, bu Kasa yönetiminin çok özerk olduğunu ısrarla vurguladı. Birtakım terimleri değiştirerek, birtakım terimlerin arkasına saklanarak gerçekleri yok edemeyiz. Şimdi, devlet memurlarından oluşan, siyasî hükümetin emrinde çalışan bürokratlardan oluşan bir yönetimin "özerktir" şeklinde takdim edilmesi, sanırım, özerklik kelimesinin de içeriğini boşaltmak demektir.

Yine, bu kurumun, Kasanın gelirlerinin çok sağlıklı değerlendirileceği konusunda da herhangi bir güvence yoktur. Bildiğiniz gibi, Sosyal Sigortalar Kurumunun hep devlete yük olduğu söylenir; ama, yıllar yılı, kurulduğu 1946 yılından, 1970'li yılların sonuna kadar, hatta 1980'li yılların ortalarına kadar, devletin açığını kapatmak için, devlet tarafından ucuz kullanılan krediler olarak kullanıldığı gerçeği de hiçbir zaman dile getirilmez. Şimdi, yeni oluşturulan Kasanın gelirlerinin de, yine iç borçlanmaya kaynak olması açısından, hazine kâğıtlarına, devlet kâğıtlarına yatırılması, bize, SSK'yı bekleyen akıbete bu kasanın da uğrayacağını göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, bir diğer konu, eğer, bunun adına sosyal güvenlik deniyorsa, bugün, millî geliri Türkiye'ye göre daha ileride olan ülkelerde dahi devletin, mutlaka, sosyal güvenlik kurumlarına bir katkısı vardır; ama, şimdi, bu tasarıya baktığımız zaman, bırakın devletin yeni bir katkı koymasını, sanki, devlet komisyonculuğa başlamış gibi, güvence parası adı altında, toplanan paranın yüzde 20'si kadarına da devlet el koymaktadır. Bu yönetime, işveren tarafından kimse alınmıyor, işçi kesiminden kimse alınmıyor; Kasa, devletin bürokratlarına teslim ediliyor; ama, her ne hikmetse, bununla da yetinilmeyerek, yüzde 20 gibi bir oran da, o kasadan, devlete gelir kaydediliyor; böylesine çelişkilerle dolu.

Sayın milletvekilleri, bir diğer çelişki şu : Tasarı, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülürken Sayın Bakana dedik ki "Sayın Bakan, bugün Ocağın 21'i; siz, 3 üncü maddenizde diyorsunuz ki, 15 Mart tarihine kadar başvuru halinde bu yasadan yararlanılabilir; gelin, burada şöyle bir düzenleme yapalım: Mecliste kabul edildiği tarihten itibaren üç ay denebilir, iki ay denebilir, 45 gün denebilir, neyse, bu koyduğunuz süreyi, gelin, burada şu metne aldıralım, böyle çok komik bir duruma düşülmesin." Sayın Bakanın bize yanıtı "hayır; biz, bunu, bu hafta Meclisten geçireceğiz, yeteri kadar süre vardır" oldu. Sayın milletvekilleri, bugün 27 Şubat; daha, ne zaman yasalaşacağını da, ne zaman Yüce Meclisin genel tasvibini alacağını da bilemiyoruz. Bu da, öteden beri, hep, Hükümetin "biz çok iyi niyetliyiz; ama, muhalefet yardımcı olmuyor" sözlerinin hiç de gerçekçi olmadığının; Hükümetin, muhalefetle bir uzlaşma yerine sürekli çatışma içerisine girmesinin, muhalefetten gelen çok yerinde önerileri dahi hep elinin tersiyle ittiğinin de bir diğer işaretidir.

Şimdi, bu, sosyal güvenlik kurumu olmaktan uzak, özel sigorta deseniz özel sigortaya benzemiyor; kuş deseniz kuş değil, deve deseniz deve değil. Komisyonda Sayın Bakana sorduk: "Siz, şimdi, 12 500 doları üç taksitle alıyorsunuz. Peki, bu, mutlaka dolar mı olacak; o günkü döviz kuru üzerinden, dolar kuru üzerinden, bu vatandaşlarımız, size borçlarını TL olarak ödeseler kabul eder misiniz?" dedik, "hayır, olmaz, mümkün değil; biz bunu ille da Amerikan Doları olarak alırız" dedi.

Tabiî, Doğru Yol Partisinin dolara düşkünlüğünü biliyoruz da, Refah Partisinin bu dolar düşkünlüğünü, bu dolar sevdasını da, doğrusu, halen anlamakta zorluk çekiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bir diğer konu, şimdi, bunun sekreterya görevi Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne veriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ateş, konuşmanızı tamamlayın efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, zaten yükü çok ağır olan, hantal bir yapıda olan Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne bu yükü vermek, gerçekten, o kurumu, giderek uçurumun kenarına itmeye katkı koymaktır.

Gelen paranın yüzde 20'sine Hazine el koyacak. On yıldan sonra, yaş haddini doldurduktan sonra üç yıl geçecek; yani, akıbeti de belli değil. Sekreteryasını da Sosyal Sigortalar Kurumu yapacak. Onun getireceği yükü kim karşılayacak; Sosyal Sigortalar Kurumu.

Son bir nokta: Sevgili arkadaşlar, yurt dışında kaç gün kalınacağı belli değil; yani, bir vatandaş, kaçak olarak yurtdışına gidecek, bir hafta, on gün kalacak, gelecek ve bu haktan yararlanacak. Böylece, yasadışı ve genel ahlak kurallarına aykırı olan bir uygulamaya toplumu teşvik edeceksiniz. Bu da doğru değil.

Bu duygu ve düşüncelerle, tasarıya karşı olduğumuzu belirtiyor, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e teşekkür ediyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Gözlükaya, grup adına söz mü talep ediyorsunuz?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Bir hususu belirtmek için söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın konuşmacı konuşması sırasında "Doğru Yol Partisinin dolara düşkünlüğünü biliyoruz; ama..." dedi. Bizim, Doğru Yol Partisi olarak, dolara düşkünlüğümüz falan yoktur. Kendileri ne kadar düşkünse, biz de o kadar düşkünüz.

Onun için, bu sözlerini kabul etmediğimizi ve Doğru Yol Partisinin, Türk Lirasını güçlendirmek için gerekli gayretin içerisinde olduğunu da bilmelerini istiham ediyorum.

BAŞKAN - İtirazınız tutanaklara geçmiştir.

Aslında, sözcü, zannediyorum, Refah Partisine bir sataşma yaparken, Doğru Yol Partisine de değinmiş oldu.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, ortak oldukları için...

V. - ÖNERİLER (Devam)

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

2. - (9/11) esas numaralı Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki Meclis soruşturma önergesinin gündemdeki yeri, görüşme günü ve çalışma süresine ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, biraz önce, 4 Mart 1997 Salı günkü birleşimde görüşülecek olan Adalet Bakanı Şevket Kazan hakkındaki Meclis soruşturması önergesi üzerinde -bir zorunluluktan dolayı- söz talep eden üyeler arasında kura çekmek suretiyle söz sıralamasını tespit edeceğimizi ifade etmiştim.

Önerge üzerinde 41 sayın üye söz talebinde bulunmuş; ancak, İçtüzüğümüze göre, önerge sahibi dışında, üç üyeye söz verme imkânı vardır. Bu nedenle, ilk altı üyeyi, kura çekerek, huzurunuzda tespit edeceğim. Yani, üç sözcü, üç de yedek kalmış olacak.

Şimdi, kurayla ilgili evrakları Divandaki arkadaşlarımız hazırladılar; ben, huzurunuzda çekimi yapıyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - İktidar-muhalefet dengesine göre, değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, o konuya da arkadaşlarımızın haklı bir itirazı oldu. Konu, İktidar-muhalefet ve gruplar tarafından değerlendirilemeyen soruşturma önergesiyle ilgili olduğu için, ben, arkadaşlarımızın itirazını da dikkate aldım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir eksiklik oldu, onu da arz edeyim: Birkısım arkadaşlarımızı tespit ettik; ancak, zatı âlinizin bir ikazı oldu: "Çok arkadaşımızın müracaat etmesi sonucu değiştirmeyecek, biz bir dengeye göre bunu ayarlayacağız" dediniz; onun için, bizim birkısım arkadaşımız yazılmaktan imtina ettiler. Ondan dolayı, oradaki sayı belki değişken olabilirdi, belki farklı sonuç da çıkabilirdi.

Arz ederim.

BAŞKAN - Olabilir... Olabilir... Bu tür aksaklıklar olabilir; ama, işin fiilî zorluğunu ifade edeyim: Ben, eğer sadece kendi tespitlerime göre hareket etseydim, bu konudaki üç sözcünün üçünün de Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan olması gerekirdi; ama, diğer gruplardan gelen itirazları dikkate alarak, Divandaki arkadaşlarımın uyarılarını da dikkate alarak bu konuya geldik. Bunun üzerinde daha fazla tartışmayalım.

Sayın Matkap, sizin bir talebiniz mi var? Buyurun efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, içinde bulunduğunuz güçlüğü ben anlıyorum; objektif davranmak istiyorsunuz, bunu da anlayışla karşılıyorum; ancak, bir gerçek var, siz de gördünüz, diğer arkadaşlarımız da tanık oldu. Aslında, üç söz talebi de -biraz önce açıkladığınız gibi- bizim olmalı; ancak, şu an, bütün bunlara karşı, torbada diğer arkadaşlarla eşit tutulmamız bence çok adil gibi değil. Bilemiyorum, takdiriniz ne olacak... Yani, en azından, bize bu konuda bir avantaj sağlamanız lazım. Diğer iki arkadaşın kurada belirlenmesi lazım gibi geliyor bana. Takdiri size bırakıyorum.

BAŞKAN - Sayın Matkap, ben de, buradaki sıkıntıyı gidermek bakımından, gruplar bir kura çekimi usulü üzerinde anlaşma sağlayabilirler mi diye arkadaşlarımı görevlendirdim; maalesef, onu da sağlayamadık. Bu konu, gerçekten, gruplarımızı birinci derecede ilgilendirmeyen, doğrudan doğruya milletvekili arkadaşlarımızın konuşacakları bir konudur; Anayasa tarafından düzenlenmiş bir denetim yoludur. En uygununun, kuradan çıkan sonuç olacağını zannediyorum; yani, kuralları uygulamakta müşkülat varsa, sorunu kurayla çözüyoruz.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkanım, peki, şimdi, madem, biz ilk dört sözü aldık; birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü söz bizim arkadaşların. O zaman, hak yerini bulsun diye, en azından, bizim bir arkadaşımıza söz verilmesi lazım. Değerli arkadaşlarım bu konuda ne düşünür? Hakkanî bir çözüm öneriyorum.

BAŞKAN - Şimdi, biz, kura çekiminde altı üyeyi belirledikten sonra, bunların arasında Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü olmazsa çekime devam edeceğim. O sıralama içinde sonra çözebilirsiniz. Sözcülerin feragatları ile bu çözülebilir. 10'a kadar kura çekeceğim efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir şeyi arz edeyim. Arkadaşlarımızın sesli ve birden ayakta olmaları dikkatinizi o tarafa celbettiği için o tarafa baktınız; bense hiç oturmadım.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Doğru değil.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet, hiç oturmadım ve ayaktaydım; çünkü, meseleyi takip ediyorum.

BAŞKAN - Bu konuda, Sayın Esat Bütün de "yazılı olarak söz isteminde bulundum, Divana ulaştırdım" diyor. O anda bana o da intikal etmemişti.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - O zaman, kura çekersiniz; hiç fark etmez Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Şimdi, kura çekimi konusunu, biraz önce belirttiğim usuller içerisinde çözüyoruz.

Salih Kapusuz (Kayseri), Veysel Atasoy (Zonguldak), Esat Bütün (Kahramanmaraş), Avni Akyol (Bolu), Mehmet Aykaç (Çorum), Fatih Atay (Aydın), Oya Araslı (İçel), Abdullah Akarsu (Manisa), Mustafa Kul (Erzincan), Yusuf Öztop (Antalya)

Böylece, 10 arkadaşımızın ismini kurayla sıraladık. Arkadaşlarımız, tabiatıyla, söz haklarını daha arka sıralarda bulunanlara verebilirler.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Yurtdışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyalİşler Komisyonu Raporu(1/569) (S. Sayısı : 209) (Devam)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, 1 inci madde üzerinde diğer grupların söz talebi var mı? Yok.

Hükümetin söz talebi?.. Yok

Komisyonun?.. Yok

Kişisel konuşmalara geçiyoruz.

İlk sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Kul.

EMİN KUL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 209 sıra sayılı kanun tasarısının "Amaç" başlıklı 1 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddenin matlabı "Amaç" olup, madde metni, kanunun amacını tanımlamaktadır. Maddede amaç, borçlanılan günlerin sosyal güvenlik bakımından değerlendirilmesi olarak gösterilmiştir; fakat, kanun tasarısının diğer maddelerinin hükümlerini okuduğumuz zaman, bu maddede belirtilen amacın gerçekleşmesine hizmet etmekten uzak bir tasarıyla karşı karşıya kaldığımız meydana çıkmaktadır. Zira, eksik kalan herhangi bir hizmetin veya gün sayısının borçlanmasının yapılması bu tasarıyla söz konusu değildir. Bu tasarı, doğrudan bir salma tasarısıdır, sadece bir para toplama tasarısıdır.

Sayın milletvekilleri, geliniz, özellikle, 1992 yılı sonrasının ekonomik gelişmelerini kısaca bir hatırlayalım ve niçin bu tasarının huzurumuza gelmiş olduğu konusunda, böylece sağlıklı ve gerçek bir bağlantı kurabilelim. Her yıl bir önceki yılda önerilen önlemlerin tutarsızlığını yansıtan UDİDEM programlarından başlayıp açılan Sayın Çiller paketleri, sonunda 5 Nisan 1994 kararlarıyla patlamış; 1994'e kıyasen 1995 bütçe açığı yüzde 109 oranında artmıştır ve nihayet "Ekonomi Prof'u..." damgalı paketlere dayalı programlar sonucunda, 1991 yılında 33 trilyon lirada tutulan bütçe açığı, 1996 yılında 39 kat artarak 1,5 katrilyona ulaşmıştır. 1991 yılında 90 trilyon lira olan içborç, 1996 yılında 3,6 katrilyona; 50,5 milyar dolar olan dışborç ise 76 milyar dolara ulaşmıştır.

Bugün, çeşitli illüzyonlarla halkımıza denk olarak gösterilmek istenen 1997 bütçesinin asgarî 2,2 katrilyonluk bir açıkla karşılaşacağı bu gidişten anlaşılmaktadır. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, sizin yıllık gerçek geliriniz 100 lirayken, evinizin, ailenizin yıllık giderleri eğer 200 lira ise, siz de, denk bütçe yaptım diye, gelirinizi 100 lira yerine, hayalen 200 lira diye yazarsanız, işte, bütçeniz kâğıt üzerinde denk olur. Aslında, kabul edeceksiniz ki, 100 lira açık verir. Bu durumda, değil hane halkını bir yıl öncesine göre daha refah içinde yaşatmak, hane halkına ve konu komşuya denk olarak gösterdiğiniz bu bütçenin, esasen, hayalî olan, açık olan 100 lirasını bulmak için çırpınmaya başlarsınız. İşte, o zaman, Hoca-Bacı, çifte Prof. damgalı paketler gelir ortaya ve bu paketlerin sonucu da, bu tasarı Genel Kurula gelmiş olur. Hele bu açığı kapatmak için bankalardan kredi alma hakkınız da tükenmişse, yani, bugünkü Hükümetimizin yaptığı gibi, Merkez Bankasından alınacak kredi limiti daha yılın başında dolmak üzere ise ve hele bu açığa kaynak bulmak için, Muhterem Başbakanımızın deyimiyle bu işin delileri, paketler halinde tasarılar hazırlamışsa, işte, bu paketlerin üçüncüsünün bir kenarından böyle bir tasarı düşer ve önümüze gelir.

1 milyar doları Hazineye devredilmek üzere, üç yıl 5 milyar dolar kullanma amacını hedefleyen bu tasarı, sosyal güvenlikle ilgili bir tasarı değildir. Yurtdışında çalışmakta olan işçi kardeşlerim, ne bu kanun tasarısının adına baksın ve ne de bu tasarının amacının, ödeme yaparak borçlanacağı günlerin sadece sosyal güvenlik bakımından değerlendirileceği amacını taşıdığı kanaatine varsın. Eğer, aksine hareket ederlerse, yanılacaklar ve gelecekte sukutu hayale uğrayacaklardır.

Yurt dışında çalışanlar için bir sosyal güvenlik borçlanması yapılacaksa, bu konudaki 3201 sayılı Kanun yürürlüktedir. Bunun üzerinde yapılacak çalışmalarla doğan birtakım sakıncalar varsa giderilebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, toparlar mısınız...

EMİN KUL (Devamla) - Ama, böylesine bir ekonomik paketin arasından sızarak önümüze düşmüş olan bu tasarı, sosyal güvenlikle ve hele yurt dışında çalışanların sosyal güvenliğiyle hiçbir ilişkisi olmayan bir tasarıdır. İşin özü sosyal güvenlikle ilgili olmadığı için, sonuçları da sosyal güvenlik açısından değerlendirilecek sonuçlar değildir. Sadece, hemen herkesten sosyal güvenlik vaadiyle 12 500 dolar toplamak amacına dayalı olan bu tasarının amaç maddesini bu amaca uygun olarak eğer düzenleselerdi, bu madde üzerinde konuşmaya hiç gerek yoktu; ama, borçlanılacak günlere atıf yaparak amaç maddesi düzenlemek, borçlanılacak gün olmadığı için, yalnızca toplam 12 500 doların ödenmesi öngörüldüğü için, sosyal güvenlikle ilgili bir düzenleme katiyen olamaz.

Bu nedenle, amaç maddesinin reddine oy vereceğimi arz eder; saygılar sunarım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Kişisel söz talepleri içinde ikinci sırada, Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç; buyurun. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Aykaç, konuşma süreniz 5 dakikadır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu tasarıyla, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın sosyal güvenceleri hakkında önemli bir adım atılmaktadır. Yıllardır yurt dışında çalışan, fakat, birtakım haklardan mahrum bulunan milyonlarca memleket evladına hakları verilmektedir. Bu iş, başarılı hükümetlerin yapabileceği bir iştir ve bu, isteğe dayalı, isteğe bağlı da bir tasarıdır. İşçi vatandaşlarımız, bunu, kârlı bulurlarsa buraya dahil olacaklar, kârlı bulmazlarsa zaten para yatırmayacaklar.

Bu tasarı, böyle yararlı bir tasarıdır; hayırlı olsun diyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - İşçi kardeşleriniz mi?!.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Kâr meselesinden çok iyi anlıyorsunuz!..

BAŞKAN - Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç'a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1 inci maddeyi...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısı aranacaktır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunmamaktadır.

Birleşime ara versek dahi yeterli süre kalmadığı için, bugünkü çalışmalarımızı tamamlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/10) esas numaralı gensoru önergesi ile diğer denetim konularını görüşmek için, 4 Mart 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.00

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, Erzurum-İspir-Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokuluna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1944)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumunMillî EğitimBakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

15.1.1997

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

Bartın

Soru -Erzurum İli İspir İlçesi Çamlıkaya beldesi Yavuz Mahallesindeki ilkokulun öğretmen gönderilmediği için ahır haline getirildiği doğru mudur?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 27.2.1997

Sayı :B.08.0.APK.0.03.01.00-022/531

Konu :Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M. Başkanlığının 28.1.1997 tarih ve A.01.0.00.02-7/1944-5023 sayılı yazısı.

Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun "Erzurum İli İspir İlçesi Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokuluna ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Erzurum İli İspir İlçesi Çamlıkaya Beldesi Yavuz Mahallesi İlkokulunda yeterli öğrenci olmadığı için okul öğrenime kapatılmış olup, öğrenciler Yavuz Selim İlköğretim Okuluna yerleştirilmiştir.

Ayrıca, adı geçen mahallede bulunan okul binası köy muhtarlığınca temin edilmiş geçici bina olduğundan köy muhtarlığı uhdesindedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

2. -Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Konya'da kamulaştırılan bazı arazilerin bedellerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1945)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 16.1.1997

Nezir Büyükcengiz

Konya

Bakanlığınıza bağlı Karayolları GenelMüdürlüğünce 1995 yılında yapım çalışmaları başlatılan Konya-Karaman Devlet yolu ayırımı, Belören-Hadim Devlet yolu ayırımı, Gürağaç arasındaki kısma ait yaklaşık 150 hak sahibinin alacağı kamulaştırma bedeli 21 Milyar TL. olarak tespit edilmiştir.

Sorular :

1. Arazileri kamulaştırılan bu bölgedeki yurttaşlarımızın alacaklarının ödenmesi için ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

2. 1996 birim fiyatlarıyla kamulaştırma yapılmış olması ve bugüne kadar kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi nedeniyle yüksek enflasyondan mağdur olan bu yurttaşlarımıza 1997 fiyatlarıyla mukayeseli ek ödeme yapmayı düşünüyor musunuz?

3. Bölgenin geri kalmış yöre, hak sahiplerinin de fakir ve ihtiyaç sahibi kimseler olması nedeniyle özel bir işlem yapılarak ödemelerde öncelik yapmayı düşünür müsünüz?

4. Ödemeler hangi tarihte yapılacaktır?

T. C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 27.2.1997

Sayı :B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/360

Konu :Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M.'nin 28.1.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5169-14174 sayılı yazısı (7/1945)

İlgi yazı ekinde alınan, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru 1. Bakanlığınıza bağlı Karayolları Genel Müdürlüğünce 1995 yılında yapım çalışmaları başlatılan Konya-Karaman Devlet yolu ayırımı, Belören-Hadim Devlet yolu ayırımı, Gürağaç arasındaki kısma ait yaklaşık 150 hak sahibinin alacağı kamulaştırma bedeli 21 Milyar TL. olarak tespit edilmiştir.

Arazileri kamulaştırılan bu bölgedeki yurttaşlarımızın alacaklarının ödenmesi için ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

Soru 2. 1996 birim fiyatlarıyla kamulaştırma yapılmış olması ve bugüne kadar kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi nedeniyle yüksek enflasyondan mağdur olan bu yurttaşlarımıza 1997 fiyatlarıyla mukayeseli ek ödeme yapmayı düşünüyor musunuz?

Soru 3. Bölgenin geri kalmış yöre, hak sahiplerinin de fakir ve ihtiyaç sahibi kimseler olması nedeniyle özel bir işlem yapılarak ödemelerde öncelik yapmayı düşünür müsünüz?

Cevap 1, 2, 3. Kamulaştırılan taşınmaz mallar için 23.8.1996 gün ve 1996/96 sayı ile kamu yararı kararı, 23.8.1996 gün ve 1996/42 sayılı kamulaştırma İşlemine Başlama Kararı alınmıştır.

Kamulaştırılan taşınmaz mallar için 6.9.1996 -24.9.1996 tarihlerinde kıymet takdiri yaptırılmıştır.

1996 yılında Bütçe kanunu ile verilen kamulaştırma ödenekleri İdaremiz ihtiyacını karşılayamadığından, söz konusu taşınmaz mallara ödeme yapılamamıştır.

Kamulaştırma Kanununa göre kamulaştırılan taşınmaz mal sahibinin kamulaştırma ile ilgili dava açma hakları saklı bulunmaktadır.

Kamulaştırılan taşınmaz mallar için takdir komisyonunun koyduğu bedelin dışında herhangi bir bedel değişikliği yapmamız kanunen mümkün değildir.

Soru 4. Ödemeler hangi tarihte yapılacaktır?

Cevap 4. Anılan yolda yapım çalışmaları devam ettiğinden, gerekli kamulaştırma ödeneğinin 1997 yılı içerisinde karşılanmasına çalışılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

3.-Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu'nun, Sinop-Merkez -Bostancılı Köyünün afet konutu sorununa ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/2044)

30.1.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine dayanarak saygı ile arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Sinop

Sinop'un Merkez İlçe, Bostancılı Köyünde 1994 yılında meydana gelen heyelanda, 70 vatandaşımız, evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetlerle ilgili yasaya göre konuta hak kazanmışlar, hak sahipliği işlemleri tamamlanmıştır. Bu 70 aile için aynı köyde Tepeküme mevkii yeni yerleşme yeri olarak seçilmiş, durum istimlak aşamasında olmasına rağmen, bugüne kadar istimlak işlemlerine başlanmamıştır.

Soru;

1. Başka il ve ilçelerde binlerce "Afet Konutu" yapılıp, hak sahibi vatandaşlara çok kısa çamanlarda dağıtıldığı halde, Anayasanın "Kanun Önünde Eşitlik" ilkesine rağmen Sinop'un Merkez İlçe Bostancılı Köyü'nde yaşayan vatandaşlarımızın konutları neden yapılmamıştır?

2. İstimlakın yapılması kararı alındığı halde, istimlak neden gerçekleştirilmemiştir? ANAPve DYP/SHP Hükümetleri "Ödenek Yokluğu" gerekçesi ile Sinop'lulara haksızlık etmişlerdir.bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek midir? Bu konutlar ne zaman yapılıp, Sinop'lu hak sahiplerine teslim edilecektir?

3. Daha önce, ikinci ve üçüncü dereceli afet bölgesinde gösterilen diğer ailelerin evleri ve arazileri, zaman içerisinde birinci dereceden afet bölgesine girdiği halde, Bostancılı Köyü sakinlerinin taleplerine rağmen, neden jeolog gönderilip tespit yapılmamıştır?

T. C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 27.2.1997

Sayı :B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/362

Konu :Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu'nun Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :T.B.M.M.'nin 30.1.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2044-5229/14720 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan, Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu'nun Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru 1. Sinop'un Merkez İlçe, Bostancılı Köyünde 1994 yılında meydana gelen heyelanda, 70 vatandaşımız, evlerini kaybetmiş ve 7268 sayılı Doğal Afetle ilgili yasaya göre konuta hak kazanmışlar, hak sahipliği işlemleri tamamlanmıştır. Bu 70 aile için aynı köyde Tepeküme mevkii yeni yerleşme yeri olarak seçilmiş, durum istimlak aşamasında olmasına rağmen, bugüne kadar istimlak işlemlerine başlanmamıştır.

Başka il ve ilçelerde binlerce "Afet Konutu" yapılıp, hak sahibi vatandaşlara çok kısa zamanlarda dağıtıldığı halde, Anayasanın "Kanun Önünde Eşitlik" ilkesine rağmen Sinop'un Merkez İlçe Bostancılı Köyünde yaşayan vatandaşlarımızın konutları neden yapılmamıştır?

Cevap 1. Sinop'un Merkez İlçesi Bostancılı Köyünde 1985 yılı heyelan afeti nedeniyle 1985-1986 yıllarında 15 konut E.Y.Y. (Evini yapana yardım) yöntemiyle yapılmıştır.

Daha sonra 1989-1995 yıllarından Bostancılı Köyünde yapılan etütler sonucu 72 konutun daha nakline karar verilmiştir. Bu ailelerden 2'sine Sinop merkez Gelincik mahallesinde artan 2 konut verilmiştir. Geriye kalan 70 hak sahibi ise 1997 yılı etüt proje programında bulunmakta olup, bütçe imkânlarına göre programa alınıp hak sahiplerine gerekli yardımlar yapılacaktır.

Bilindiği gibi; Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzce programa alınıp, yapılması gereken yaklaşık 32 000 konut bulunmakta olup, bunların arasında eski depremlerden (1996 Varto depremi dahil) dahi yapılamayan yaklaşık 9 000 konut da yer almaktadır.

1997 programı hazırlanırken;

-Yangın afetlerine,

-Geçici iskân kira yardımı yapılanlara,

-Etüt raporlarında durumlarının acil olduğu belirtilen işlere,

öncelik verilmiş, bunun dışında da her ilde bekleyen işlerin oluş veya etüt tarihi dikkate alınmak üzere o ilin en eski afetlerine öncelik verilmek suretiyle 32 000 konuttan, 80 ilimizden programa yaklaşık 6 000 konut alınmıştır. Halen programa alınacak yaklaşık 26 000 konut daha bulunmaktadır.

Ancak, bütçe imkânlarının yetersizliği nedeniyle bu işlerin proje bedellerinin yaklaşık %40'ı 1997 ödeneği olarak ayrılabilmiş ve konutların 1998 yılında bitirilmesi hedeflenmiştir. Buna göre Sinop İlinden;

-Yangın afetinden 2 yerde 36 konut,

-Diğer afetlerden de 1985 yılından beri programa alınmayı bekleyen 4 yerde 33 konut olmak üzere toplam 6 yerde 69 konut 1997 programına yeni iş olarak alınmış, Bostancılı Köyündeki afet konutlarının 1989 ve 1994 yılları etütlerine göre nakli gerektiğinden, programa alınma önceliği verilememiştir.

Soru 2. İstimlakın yapılması kararı alındığı halde, istimlak neden gerçekleştirilmemiştir? ANAPve DYP/SHP Hükümetleri "Ödenek Yokluğu" gerekçesi ile Sinop'lulara haksızlık etmişlerdir. Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek midir? Bu konutlar ne zaman yapılıp, Sinop'lu hak sahiplerine teslim edilecektir?

Cevap 2. Yukarıda belirtilen bu konutların birden programa alınıp, yapılması mümkün olmadığından kamulaştırmalar da programa alınan yerlerde yapılabilmektedir. Bu nedenle, Bostancılı Köyü Programa alındığında kamulaştırmalar da yapılacaktır.

Soru 3. Daha önce, ikinci ve üçüncü dereceli afet bölgesi gösterilen diğer aileleri evleri ve arazileri, zaman içerisinde birinci dereceden afet bölgesine girdiği halde, Bostancılı Köyü sakinlerinin taleplerine rağmen, neden jeolog gönderilip tespit yapılmamıştır?

Cevap 3. Bostancılı köyünde yapılan incelemeler sonucunda nakli gereken konutlar belirlendiğinden, yeniden incelemeye gerek görülmemektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.