Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 21

58 inci Birleşim

19 . 2 . 1997 Çarşamba


İÇİNDEKİLER

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

B)ÇEŞİTLİ İŞLER

1.-Türkiye tarafından Hebron'a (El-Halil'e) askerî personel gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi görüşmelerinin 20.2.1997 Perşembe günkü birleşime ertelendiğine ilişkin Başkanlık açıklaması

IV.-GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1.-Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının, kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :213 ve 213'e ek)

2. -Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/6) Esas Numaralı Meclis soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :214)

V. -SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. -Adana Milletvekili Orhan Kavuncu'nun, Millî Savunma Bakanlığı ve T.S.K.'de çalışan sivil memurlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın yazılı cevabı (7/1903)

2.-Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, belediyelerin vergi borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1959)

3.-İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, Telekom'un yönetim kurulu kararlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/1982)

4.-Niğde Millevtekili Akın Gönen'in, bazı vali ve emniyet müdürlerinin maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2031)

5.-Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, M.S.B.'da çalışan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatının ödenip ödenmediğine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın yazılı cevabı (7/2034)

I.-GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın,

Almanya'ya giden Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın,

Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın,

Belçika'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;

Japonya Meclis Başkanının vaki davetine istinaden bu ülkeye gidecek olan TBMM Başkanının başkanlığındaki 7 kişilik parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy ve 21 arkadaşının, hastanelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/161) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 19 arkadaşının, Cumhuriyetin temel niteliklerini hedef alan ve rejimi tehdit eden faaliyetlere göz yumdukları ve gerekli tedbirleri almadıkları iddiasıyla, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında,

Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 35 arkadaşının, Cumhuriyetin temel niteliklerini ve özellikle laikliğe karşı saldırıları önlemekte isteksiz ve yetersiz kaldıkları iddiasıyla, Başbakan Necmettin Erbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında,

Samsun Milletvekili Biltekin Özdemir ve 36 arkadaşının, 4214 sayılı Yetki Kanununu kötüye kullanmak suretiyle kamu personelinin ücret rejimiyle ilgili yanlış ve adaletsez politikalar izledikleri iddiasıyla, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında,

Gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/7, 11/8, 11/9) Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

17.2.1997 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan, Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/7) esas numaralı gensoru önergesi ile Başbakan Necmettin Erbakan ve Bakanlar kurulu üyeleri hakkındaki (11/8) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gensoru önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmelerinin, birlikte ve Genel Kurulun 25.2.1997 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/9) esas numaralı gensoru önergesinin görüşme gününün Danışma Kurulunca daha sonra belirleneceği ve Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

Gündemin “Meclis Soruşturması Raporları” kısmının 4 üncü sırasında yer alan, eski Başbakan Tansu Çiller'in mal varlığı konusundaki (9/4) esas numaralı Meclis soruşturması Komisyonunun 213 ve 213'e ek sıra sayılı raporu ile 5 inci sırasında yer alan, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 214 sıra sayılı raporunun görüşmelerinin, Genel Kurulun 19.2.1997 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına, her iki raporun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi;

Devlet Bakanı Fehim Adak'ın, bir heyetle birlikte Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı resmî ziyarete, Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna,

Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un, bir heyetle birlikte Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa'ya yaptığı resmî ziyarete, Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna,

İlişkin Başbakanlık tezkereleri;

Kabul edildi.

Başkanlıkça, doğal afetlerde meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, ilk toplantısında görev bölümü yapamadığı için, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere tekrar toplanacağı gün, yer ve saate ilişkin duyuruda bulunuldu.

Zonguldak Milletvekili Mümtaz Soysal ve 59 arkadaşının, Türkiye Elektrik Dağıtım A. Ş.'nin (TEDAŞ) bazı ihalelerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığının TEDAŞTeftiş Kurulunca tespit edilmesine karşın ihaleleri iptal etmemek suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanı Şinasî Altıner hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/2) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :149) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Antalya Milletvekili Metin Şahin'in, Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanı Şinasi Altıner'in Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesi uyarınca yargılanmak üzere Yüce Divana sevkine karar verilmesine ilişkin önergesi okundu; yapılan açıkoylama sonucunda önergenin kabul edilmediği ve Meclis soruşturması Komisyonu raporunun kabul edilmiş olduğu açıklandı.

Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 75 arkadaşının, Türkiye Elektrik Dağıtım A. Ş.'nin (TEDAŞ) bazı ihalelerinde usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığının tespit edilmesine karşın gerekli işlemleri yapmayarak ihalelerin belli firmalara verilmesini sağlamak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/1) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :173) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Eskişehir Milletvekili Mahmut Erdir ve,

Amasya Milletvekili Haydar Oymak'ın,

Eski Başbakan Tansu Çiller'in TürkCeza Kanununun 230 uncu maddesi uyarınca yargılanmak üzere Yüce Divana sevkine karar verilmesine ilişkin önergeleri okundu; birleştirilerek işleme konulan önergeler için yapılan açık oylama sonucunda önergelerin kabul edilmediği ve Meclis Soruşturması Komisyonu raporunun kabul edilmiş olduğu açıklandı.

Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A. Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞOto Ticaret A. Ş.'ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında nüfuzunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/3) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :196) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz, İstanbul Milletvekili Refik Aras'ın konuşmaları sırasında Refah Partisine sataşmada bulunması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve,

Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu ve 60 arkadaşının,

Eski Başbakan Tansu Çiller'in Türk Ceza Kanununun 240 ve 336 ncı maddeleri uyarınca yargılanmak üzere Yüce Divana sevkine karar verilmesine ilişkin önergeleri okundu; birleştirilerek işleme konulan önergeler için yapılan açık oylama sonucunda önergelerin kabul edilmediği ve Meclis Soruşturması Komisyonu raporunun kabul edilmiş olduğu açıklandı.

19 Şubat 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.11'de son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

Mustafa Baş Ünal Yaşar

İstanbul Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. -GELEN KÂĞITLAR

19.2.1997 ÇARŞAMBA

Meclis Araştırması Önergesi

1. -Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci amaddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162) (Başkanlığa geliş tarihi :17.2.1997)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

19 Şubat 1997 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bugün de kararlaştırılan gündemin yoğun olması nedeniyle gündemdışı söz vermedim; bu nedenle, gündemdışı söz isteyen arkadaşlardan özür diliyorum.

Gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümüne geçiyoruz.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay ve 20 arkadaşının, GEMSAN tersanesinde TPAO adlı petrol tankerinde meydana gelen yangın faciasının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

13 Şubat 1997 tarihinde, TPAO isimli petrol tankerinin Gemi Yan Sanayii A.Ş. (GEMSAN) tersanesinde bakım ve onarımı yapılırken çıkan yangın, ülkemizdeki kuruluşların deniz yangınlarıyla mücadeledeki yetersizliğini tartışmaya yer bırakmayacak bir biçimde ortaya koymuştur.

Bu olay, aynı zamanda, yangınla mücadelede teknik donanım ve bilgi yetersizliği yanında, mevcut teknik donanımların kullanılmasındaki vurdumduymazlığın da can güvenliğini ne boyutta tehdit ettiğini gözler önüne sermiştir. Ayrıca, bu kaza, hastanelerimizin, yanık tedavisindeki yetersizliğini de açık bir biçimde sergilemiştir.

Bu olay, aynı zamanda, kamuya ait işlerde politik kayırmacılığın, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini gözardı edecek düzeylere tırmandırıldığını da ortaya çıkarmıştır.

Bilindiği kadarıyla, İstanbul Boğazında 1940 yılından bu yana, 40'tan fazla büyük boyutlu kaza yer almıştır. Bu kazaların 20'den fazlası da gemi yangınları şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu yangınlardan birçoğunda İstanbul Kenti, çok ciddî tehlikelerle karşı karşıya gelmiştir. Her felaketten sonra, gerek hükümet gerek yerel yönetimler, günü kurtaracak bazı açıklamalar yapmışlarsa da, yeni felaketleri önleyecek yeterli önlemleri almadıkları TPAO yangınıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Tankerin, bakıma alınmadan önce “gaz boşaltma” işleminin yapılmadığı ileri sürülmektedir. Deniz itfaiyesinin çağdaş teknolojiyle donatılmadığı saptanmıştır. Bu tür yangınlarla mücadelede önemli katkısı olan helikopter birimlerinin kurulmadığı da görülmüştür.

Tanker yangınında köpükle mücadele etmek gerekirken, su sıkma yönteminin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Yangınla mücadele eden söndürme gemileri ile itfaiyenin aynı haberleşme frekansını kullanamadıkları ortaya çıkmıştır. Bu haberleşme boşluğu, söndürme gemilerinin depolara su sıkması sonucunu doğurmuş ve bu durum da patlamaların yaygınlaşmasına yol açmıştır.

Yangın alanına, itfaiye erlerinin, ateşe dayanıklı giysiyle gönderilmedikleri, bu tür giysilerin depolarda bırakıldığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, depolardaki giysilerin de ne ölçüde amaca hizmet edecek kalitede olduğu tartışma konusudur. Ayrıca, yanan geminin denize çıkarılması konusunda gereken önlemlerin de alınmadığı anlaşılmıştır.

İstanbul'u büyük bir facia ile karşı karşıya getiren tanker yangınının, çeşitli kurum ve kuruluşların ihmal, dikkatsizlik, bilgisizlik ve eğitimsizlik gibi çok önemli eksikliklerinden kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, yanan tankerin bakım ve onarımı için daha gelişmiş bir tesis olan Pendik Tersanesi yerine, donanımsız bir tersane olduğu açıklanan GEMSAN şirketinin tercih edilmesinde siyasal nüfuz ve ekonomik çıkar ilişkilerinin söz konusu olduğu ileri sürülmektedir. Bu haberler de kamuoyunda ciddî rahatsızlık ve tepkilere neden olmaktadır.

Sürekli tanker kazalarınn tehdidi altında bulunan ve yaklaşık 12 milyonluk nüfusu barındıran İstanbul'un, ciddî önlemler süratle alınmadığı takdirde, her an böyle felaketlerle karşılaşılabileceği görülmektedir. Bu koşullar altında, deniz ve kara itfaiye teşkilatlarının teknik donanım, araç, gereç, personel ve eğitim bakımlarından bir an önce yeterli seviyeye getirilmesinin artık daha fazla ertelenemeyeceği tartışılmayacak bir biçimde ortaya çıkmıştır.

Demokratik Sol Parti olarak, tanker faciasının nedenlerini; bu facianın meydana gelmesinde ihmal, kusur ve sorumluluğu olan kişi ve kuruluşların belirlenmesini; eğitimli, donanımlı ve etkin bir yangınla mücadele teşkilatınn kara ve deniz itfaiyeleri olarak örgütlenmesinin sağlanmasını; tankerden yayılan petrolün denizdeki canlı yaşam üzerindeki olumsuz etkisi ile petrolün yanmasının çevreye verdiği zararın saptanmasını ve yangın sırasında kahramanca mücadele eden fedakâr itfaiye görevlilerine yönelik tedavi hizmetlerinin ve yanık tedavi merkezlerinin yeterliliğinin incelenmesini gerçekleştirmek ve alınacak önlemleri belirlemek üzere, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1. Hikmet Uluğbay (Ankara)

2. Hasan Hüsamettin Özkan (İstanbul)

3. M. İstemihan Talay (İçel)

4. Nami Çağan (İstanbul)

5. Ayhan Gürel (Samsun)

6. Fikret Uzunhasan (Muğla)

7. M. Hadi Dilekçi (Kastamonu)

8. Metin Bostancıoğlu (Sinop)

9. Hikmet Sami Türk (Trabzon)

10. İhsan Çabuk (Ordu)

11. Abdulbaki Gökçel (İçel)

12. Osman Kılıç (İstanbul)

13. Ali Günay (Hatay)

14. Aydın Tümen (Ankara)

15. Mehmet Büyükyılmaz (Adana)

16. Hasan Gülay (Manisa)

17. Arif Sezer (Adana)

18. Mustafa Güven Karahan (Balıkesir)

19. Mustafa İlimen (Edirne)

20. Şükrü Sina Gürel (İzmir)

21. Zekeriye Temizel (İstanbul)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda yapılacak öngörüşmeler sırasında bu husus karara bağlanacaktır.

B)ÇEŞİTLİ İŞLER

1.-Türkiye tarafından Hebron'a (El-Halil'e) askerî personel gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin 20.2.1997 Perşembe günkü birleşimde yapılacağına ilişkin Başkanlık açıklaması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, Anayasanın 92 nci maddesine göre verilmiş ve daha önce, bugün görüşüleceğini Başkanlık olarak deklare ettiğimiz hususun bugün görüşülmeyerek, yarın görüşülmesi konusunda, bugün toplanan Danışma Kurulunda mutabakat sağlanmış ve Sayın Hükümet de bu konudaki uygun görüşünü bugün bize bildirmiştir. Son anda öğrendiğimiz için, bu konuyu bugün görüşmeyeceğiz, yarın görüşeceğiz.

SUHA TANIK (İzmir) - Anlaşılmadı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Biliyorsunuz, daha önce Başbakanlığın, Anayasanın 92 nci maddesine göre verilmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı bir ülkeye gönderilmesine ilişkin bir tezkeresi vardı. Bu tezkereyi, biz, bugün görüşecektik; ancak, bugün toplanan Danışma Kurulunda, bu tezkerenin bugün görüşülmemesi, yarın görüşülmesi konusunda bir fikir birliğine varılmış; Hükümet de, bu konudaki mutabakatını şimdi bildirmiştir. Bu itibarla, bu tezkereyi bugün değil, yarın görüşeceğiz; onu belirtmek istedim.

Zaten, bu tezkereyi göz önünde tuttuğum için, bugün arkadaşlarımıza gündemdışı söz veremedim; yani, benden kaynaklanan bir hata değil. Şu anda bana söylediler; onun için de arkadaşlarımdan özür diliyorum.

Gündemin “Meclis Soruşturması Raporları” kısmına geçiyoruz.

IV.-GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1.-Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının, kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :213 ve 213'e ek) (1)

BAŞKAN - Genel Kurulun 18.2.1997 tarihli 57 nci Birleşiminde alınan karar uyarınca, bu kısımda yer alan iki adet soruşturma komisyonu raporunu görüşeceğiz.

Şimdi, birinci sırada yer alan Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının, kanuna ve genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla, eski Başbakan Tansu Çiller hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

Komisyon?.. Burada.

Meclis Soruşturması Komisyonunun 213 ve 213'e ek sıra sayılı raporu daha önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski Başbakana da gönderilmiştir.

Rapor üzerindeki görüşme usulümüzü de biliyorsunuz. Önce komisyona, sonra 6 milletvekiline söz veriyoruz. Ayrıca, hakkında Meclis soruşturması açılması istenen eski Başbakana da son sözü veriyoruz.

Hakkında soruşturma açılması istenen eski Başbakanın konuşma süresi sınırsızdır, istediği kadar konuşabilir. Milletvekillerinin konuşma süresi 10'ar dakika; komisyonun konuşma süresi de 20 dakikadır.

Söz alan milletvekillerinin isimlerini okumadan önce, raporda ufak tefek hatalar var, onları düzeltelim.

213 sıra sayılı komisyon raporundaki baskı hataları: Sıra No 1, rapor sayfa No 116; Bolu Milletvekili Feti Görür'ün isminin altında yer alan “muhalefet şerhim ektedir” ifadesi Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin ismi altında yer alacaktır.

Yine, 2 inci sırada, raporun 131 inci sayfasında, yedinci paragraf, ikinci satırda “4,5 milyar” kelimesi “4,5 milyon” olarak doğru ifade edilmesi gerekiyor.

Yine, 3 üncü sırada, raporun 285 inci sayfasında, son satırda “15.7.1997” ifadesi “15.1.1997” olarak düzeltilmiştir efendim.

Yüce Kurulun bilgisine sunulur.

Bu rapor üzerinde söz isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Hasan Denizkurdu, Sayın Ali Rıza Gönül, Sayın Sabri Ergül, Sayın Hikmet Uluğbay, Sayın Yüksel Yalova, Sayın Yusuf Namoğlu, Sayın Emin Kul, Sayın Murat Başesgioğlu, Sayın Mustafa Cumhur Ersümer, Sayın Edip Safder Gaydalı, Sayın Zeki Çakan, Sayın Turhan Güven, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Ahmet Hamdi Üçpınarlar, Sayın Yahya Şimşek.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, bu rapor üzerinde de ancak 6 milletvekiline söz veriyoruz.

Komisyon bu safhada mı konuşmak istiyor veyahut da konuşmak istiyor mu efendim?

(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI NACİ TERZİ (Erzincan) - Hayır konuşmak istemiyoruz.

BAŞKAN - Komisyon konuşmak istemiyor.

Efendim, söz sırası Sayın Hasan Denizkurdu'da.

Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Denizkurdu.

HASAN DENİZKURDU (İzmir) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün ve 62 arkadaşı tarafından verilen soruşturma önergesi ve bilahara kurulan soruşturma komisyonu raporuyla ilgili şahsî görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli Meclis üyeleri, sözlerime 5.6.1996 günü, yine, bu Mecliste yaptığım bir konuşmaya atıfla başlamak istiyorum. O toplantıda, Refah Partisi Genel Başkanı Sayın Erbakan'ın mal varlığıyla ilgili soruşturma açılması konusu Parlamentonun gündemine gelmiş ve ben, yine, şahsım adına söz aldığımda, yaklaşık dört aydan beri Parlamentoda olduğumu; ama, zaman zaman, kendimi Parlamentoda mı, yoksa ağır ceza mahkemesinde mi olduğumu anlayamadığımı; dış ülkelerde yaptığım araştırmalarda dünyanın hiçbir ülkesinde soruşturma konusunun bu kadar dejenere edilmediğini gördüğümü ve de Parlamentonun yasama yetkisi içerisinde yargı niteliği taşıyan bu işlevinden çekilmesi gerektiğini ve dolayısıyla, eski bakanların, eski başbakanların Meclis aritmetiğinin kritik ana geldiği anlarda sayısal adalete mahkûm edilmemesi gerektiğini ifade etmiştim. Dolayısıyla, daha 5.6.1996'da ifade ettiğim bu görüşleri bugün de, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı ve eski Başbakan hakkında verilen önerge hakkında konuşurken, yine, tekrarlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu konuşmayı hazırlamadan evvel, Meclis kütüphanesinde Yüce Divan konusuyla ilgili uzun bir araştırma yaptım. Eski bahriye nazırından başlayıp günümüze kadar gelen süre içerisinde yine gördüğüm odur ki, bu soruşturma komisyonları Türk siyaset tarihinde, maalesef, istenilen neticeyi verememiştir.

Değerli milletvekilleri, burada iki nokta var: Birincisi, öncelikle, Parlamentonun “soruşturma komisyonu” adı altında kurduğu komisyonlar, İçtüzüğümüze göre, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu tahtında araştırma yapan, yargı niteliğindeki bir faaliyettir. Başka bir deyişle, soruşturma komisyonu, yasama faaliyetinde değil, bir yargı faaliyetinde bulunmaktadır. Oysa, kuvvetler ayrılığının hâkim olduğu demokraside, yargıya ait olan bu yetkinin, parlamento tarafından kullanılması, prensip itibariyle doğru değildir. Nitekim, Fransa'da, bu iddialar ciddî görülürse, direkt olarak yargıya götürülmektedir.

İkincisi, ben, şahsen, ister bakan ister başbakan olsun, insanların tabiî olmayan mahkemelerde; yani, kendileri için kurulmuş mahkemelerde yargılanmalarını, anayasaya ve eşitlik ilkesine aykırı buluyorum. Neden; araştırdım, bu yüce divan ilk defa İngiltere'de ortaya çıkmış; yani, İngiltere'de bakan olan, İngiltere'de başbakan olan kimse “ben niye normal vatandaşın yargılandığı mahkemeye gideyim; beni Lordlar Kamarası yargılasın” diye, sınıfsal bir yargılama sistemi içerisinde, kendisine özgü bir yargılama imkânı yaratmış ve bu, 1876 Anayasasıyla bize, 1924 ve günümüze kadar gelmiş.

Şimdi, sizlere soruyorum; bir bakanın, bir başbakanın yargılanması için; önce meclise gelecek, sayısal çoğunluk sağlanacak; soruşturma komisyonuna gidecek, sayısal çoğunluk sağlanacak; yetmeyecek, meclise gelecek; dolayısıyla, yüce divanda yargılanma konusunu hem anayasaya hem eşitlik ilkesine aykırı buluyorum.

Gerek Sayın Erbakan'ın mal varlığıyla ilgili yaptığım konuşmada gerek bugün Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Tansu Çiller'le ilgili yapacağım şahsî görüşümü ifade eden konuşmada gerekse bunu müteakip Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili yapılacak olan görüşmelerde, bu kanaatimi izhar ediyor ve Anayasa değişikliğinin gündeme geldiği, dokunulmazlıkların kısıtlanmasının gündeme geldiği bu tarihlerde, Sayın Tansu Çiller'in, nisan ayında özellikle siyasî parti liderlerini ziyaret ederek “geliniz, Meclisi bu siyasî iddialarla meşgul etmeyelim, bunları bağımsız yargıya götürelim” dediği zaman, âdeta, konunun “Meclis denetiminden mi kaçılmak isteniyor” denildiğini hatırlatıyor; ama, bu geçirdiğimiz TEDAŞ, TOFAŞ, diğer soruşturma önergeleriyle ilgili görüşmeler, maalesef, hem Meclisimizi hem de soruşturma komisyonundaki arkadaşları rahatsız etmiştir; iki türlü rahatsız etmiştir: Bunlardan bir tanesi, 8'e 7 oranının tartışılması; ikincisi de, İçtüzüğün 110 uncu maddesine göre gizli olması gereken soruşturma komisyonu çalışmalarının, maalesef, soruşturma komisyonu toplantısı bittikten hemen sonra, dışarıda, bütün belgelerin açıklanması, kamuoyunu rahatsız etmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün, Sayın Esengün ve arkadaşlarının verdiği önergeyle, mal beyanında bulunmayla ilgili 3628 sayılı Kanuna muhalefet dolayısıyla Sayın Tansu Çiller hakkında soruşturma açılmasını ve soruşturma komisyonu raporunu konuşuyoruz. Öncelikle şunu ifade edeyim ki, değerli komisyon üyeleri, yaklaşık dört ay boyunca çalışmışlar, istenilen her türlü belgeyi, tapudan, yurtiçinden, yurtdışından, şirketlerden getirtmişler; bununla da yetinmeyip, Sanayi ve Ticaret Bakanlığından 2, Maliye Bakanlığından 2, Yüksek Denetleme Kurulundan da 2 kişi olmak üzere, on yılı aşkın tecrübeye sahip bulunan 6 kişilik bir uzman kurulu oluşturmuşlar ve bu uzmanlara, gelen dosya içerisindeki bilgileri tek tek inceletmişler ve uzmanlar da yaklaşık 50 sayfalık bir rapor halinde bunu sayın komisyona sunmuşlardır.

Şimdi, burada, Meclis soruşturmasıyla incelenmesi gereken konu nedir; mal beyanıyla ilgili yasaya muhalefettir. Bu yasaya göre, bir suç oluşabilmesi için, ya hiç beyanname verilmemesi ya verilen beyannamelerde eksiklik olması ya da verilen beyannamelerdeki servetin haksız kazançlarla sağlandığının ispatı gerekir; ancak, Sayın Esengün -komisyona çağırılmış- komisyon tarafından dinlendiğinde “böyle bir iddiada bulundunuz ve iddalarınız da Mecliste okundu, soruşturma açıldı, ne diyorsunuz” denildiğinde, geçen dönem, Meclis araştırma komisyonunda bu konuda görev alan ve onbeş ay Amerika dahil gidip incelemelerde bulunan Sayın Esengün, komisyonda “elimizde, bugüne kadar, geçen dönem yapılan araştırmanın dışında bir tek belge ve bilgi yoktur -hatta, şunu da söylemiştir- belki, bizim önergemiz, bu anlamda mübalağalı da olabilir; ama, bunu araştırmak komisyona düşüyor” demiştir.

Komisyon, araştırmalarını yapmış, Sayın Çiller'den, eşinden, ilgili yerlerden bütün belgeleri getirtmiş; yapılan araştırma sonunda, 8 üye Yüce Divana sevkine gerek olmadığı, 7 üye de sevkine gerek olduğu konusunda karar vermiştir; dolayısıyla, bugün, bunu görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, dosyayı incelediğiniz zaman, Sayın Tansu Çiller'in arka arkaya 5 defa mal beyanında bulunduğunu ve bu mal beyanlarının; geçen dönem 15 ay, bu dönem de 4 ay olmak üzere, 19 ay boyunca, Meclis tarafından tetkik edildiğini görüyoruz. Aslında, Meclis soruşturmasıyla araştırılması gereken, Tansu Çiller'in milletvekili seçildiği 1991'den sonraki dönemdir; çünkü, mal beyanında bulunma mecburiyeti, mal beyanında bulunmayla ilgili yasaya göre, milletvekilleri, gazete sahipleri, köşeyazarları vesaire gibi...

BAŞKAN - Sayın Denizkurdu, 1 dakikanız var efendim.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) - Ama, maalesef, konu, 1991'den çok gerilere getirilerek, siyasî polemik konusu yapılmak istenmiştir.

Değerli milletvekilleri, ben, sözlerimi -1 dakikalık sürem kaldı- bitirmeden evvel, şunu da söylemek istiyorum: Özellikle, muhalefet şerhlerini, üyelerin açıklamalarını, hepsini çok dikkatli inceledim; ama, bir üyenin, özellikle, parlamenter deneyimi çok olan ve uzun yıllar bu Parlamentoda görev yapan Sayın Ekrem Pakdemirli'nin muhalefet şerhini burada okuyup zapta geçirmek lüzumunu hissediyorum.

Bakın, Sayın Pakdemirli ne diyor: “Temelde, bu tür soruşturma komisyonları, parti mülahazalarıyla, devrisabık yaratma düşüncesiyle, bir partiyi halk nazarında küçük düşürmek, bu yolla oy kazanmak, meydanlarda; işte, onların eski bakanları, Yüce Divanda yargılanmak için kuruluyor...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Denizkurdu, 1 dakika eksüre veriyorum, fazla vermeyeceğim efendim.

HASAN DENİZKURDU (Devamla) - “...komisyonların kuruluşunda da, konunun ehli yerine, partilerin gösterdiği adaylar arasından kurayla seçiliyor. Milletvekillerinden seçilen üyeler, Mecliste grubu bulunan partilerin sandalye sayısına göre seçilmektedir. Geçmişte, Meclisin bu denetim aracı, alabildiğine istismar edilmiş, meydanlarda bu konuda nutuklar verilmiştir.

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) - O tarafa söyle...

HASAN DENİZKURDU (Devamla) - Yozlaştırılmış bu denetim müessesesinin kaldırılmasında yarar görüyorum. Partizan davranışlarla, konunun ehli olmayan milletvekillerinin oylarıyla, bir eski başbakan veya bakanın Yüce Divana gönderilmesini doğru bulmuyorum. “Bugün, âdeta 1980 öncesi uygulamalar hortlatılmak istenilmektedir” denilerek, bence, en doğru görüş ortaya konulmaktadır.

Benim kanaatim, ne bu önergede ne de bundan sonraki önergede, bakanlık, başbakanlık yapmış kimselerin, birtakım siyasî mülahazalarla Yüce Divana gönderilmesinin, sadece o insanlara ıstırap vermekle kalmadığını, aynı zamanda Parlamentonun saygınlığı ve kamuoyunda da yanlış anlamalara yol açtığını ifade ediyor, herkesin, yapılacak oylamada, elini vicdanına koyarak gerekli kararı vereceğini belirtiyor, hepinize sevgı ve saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Denizkurdu.

İkinci konuşma sırası Sayın Ali Rıza Gönül'e ait.

Buyurun efendim.

Sayın Gönül, süreniz 10 dakika.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; soruşturma raporu üzerindeki görüşlerimi arz edeceğim.

Biraz geriye gidersek; o günlerde söyledik, ama, bugün de tekrar etmekte fayda görüyorum “hedef, tamamen siyasidir; TEDAŞ, TOFAŞ, TURBAN, mal varlığı gibi tümüyle mücerret iddialardan oluşan bir dizi siyasî komplodur; Sayın Çiller ve DYP aleyhine siyasî terör estirilmiştir” dedik.

Sayın milletvekilleri, öncelikle belli konularda mutabık kalmamız gerekir. Eğer, devlet idare ediyorsak ve eğer, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğuna inanıyorsak, siyasî kin ve hırslarımızı dizginleyip, Anayasanın ve yasaların getirdiği kurallara saygılı olmak zorundayız. Gelin görün ki, bağlayıcı olması gereken kurallara rağmen, bazı komisyon üyeleri, Sayın Çiller'i hedef alan ve Doğru Yol Partisini de siyasî hayattan silmek uğruna, bazı değerleri yerle yeksan etmekte sakınca görmemişlerdir.

Bir komisyon üyesi, Yüce Heyetinizin yasa ve komisyonun vermediği sıfat ve yetkisini kendisine yakıştırarak, Amerika Birleşik Devletlerinde bir şirket aleyhine dava açmaya kalkışmış, bir başka üye, İçtüzüğün kendisine yüklediği sorumluluğu bir kenara atarak “suç duyurusunda bulunacağım” diye adlî yetkililerle tartışmış ve basına haber konusu olmuştur. Kimi üyeler de, gizliliği olan bilgi ve belgeleri açıklamakta sakınca görmemişlerdir. Hatta, daha da ileri giderek, 6 yeminli uzmanın düşünce ve raporlarına, sırf “siyaset olsun” mantığıyla itibar etmemişlerdir. Acaba hislerin bu denli hâkim olduğu bir ülkede, kim alnının akıyla siyaset yapabilir ve yine soruyorum; acaba, siyasete atılma gücü ve cesaretini kim kendinde bulabilir?

Sayın milletvekilleri, Sayın Erbakan'ın mal varlığı araştırılmıştır. Kendileri, altınlarının edinme gerekçelerini de açıklamış ve hesabını vermişlerdir. Sayın Çiller de, her kuruşunun ve servetinin açıklamasını yapmış, 5 yılda 5 kez mal bildiriminde bulunmuş, tüm soruları da cevaplamıştır; ama, unutmayınız ki, daha aile servetinin hesabını vermemiş ve soruşturması da yapılamamış olanlar da bulunmaktadır!.. Hâlâ kalkıp “şaibeli servet” diyerek toplumu yanıltmak doğru mudur? Olay, Sayın Çiller'in şahsî meselesi ve onur kavgası olmaktan çıkmış, Doğru Yol Partisinin, hatta, Türk siyasetinin de onur meselesi haline gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir başbakana, bakana, siyasî liderlere çamur atmak ne bu kadar ucuz ne de bu kadar ölçüsüz olmamalıdır; hatta, bu kadar pervasız da olmamalıdır.

Raporun 118 inci sayfasından itibaren yer alan muhalefet şerhlerine bakarsak, soruşturmanın usulüne uygun yapılmadığı, soruşturma işlemlerinin sağlıksız yürütüldüğü, yeterli incelemenin yapılamadığı gibi nedenlerle Sayın Çiller'in Yüce Divana sevkini uygun bulduklarını görmekteyiz.

Ben, her şeyden evvel, tabiî ki, burada, bu komisyonu oluşturan değerli arkadaşlarıma, dört aya sığdırılan fedakâr çalışmalarından ve gösterdikleri titizlikten dolayı teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum. Yalnız, birkısım arkadaşların ne denli önyargılı oldukları şu cümlelerle de ne güzel ifade edilmiştir: “Komisyonumuz, komisyonda çoğunluğu ellerinde bulunduran 8 kişilik İktidar partilerine mensup blok tarafından çalıştırılamamıştır” denilmekte, raporun son bölümlerinde de “komisyon kararının 7'ye karşı 8 olacağı önceden ilan edilmiştir” denilmektedir. Soruyorum: Acaba bu açıklamalara niçin gerek görülmüştür?

Size aynı mantıkla hareket eden daha çarpıcı bir beyanı da raporun 269 uncu sayfasından itibaren okumakta fayda görüyorum: “RP+DYP = 8 ve ANAP+DSP+CHP=7 üye yapısı nedeniyle, komisyondaki 8 oyluk çoğunluk sayısı, İktidara, daha komisyon başkanlık divanı seçimlerinde kendini göstermiş ve komisyon yönetimine egemen olmuşlardır” deniliyor. Bunu, bir İzmir Milletvekili arkadaşımız, raporun muhteviyatına ve münderecatına geçirmekte hiçbir sakınca görmemiştir.

Değerli milletvekilleri, burada, sadece anayasal ve hukukî prensipleri konuşabiliriz. Üzerinde mutabık kalınan konu, budur. Eğer mutabıksak, bu konuları hayata geçiren sistemin işleyişinde de mutabık olmamız gerekir.

Yüce Heyetinizin huzurunda, iktidar-muhalefet -8/7- oranına takılıp kalmış arkadaşlara sormak istiyorum: Basın ve kamuoyu, açık ve net olarak bu soruların cevaplarını almalıdır. Arkadaşlarımız, bu ve bundan sonra soracak olduğum soruların cevaplarını, net olarak, basına ve kamuoyuna açıklamakla yükümlüdürler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim mekanizması siyasî amaçla mı çalışır, hukukî mülahazalarla mı çalışır? Şayet, bir siyasetçi hakkında soruşturma açan Meclis tasarrufu hukukî ve meşru ise, o soruşturmanın sonucuyla ilgili Meclis tasarrufu da hukukî ve meşrudur. Ya bu Meclisten çıkan bütün komisyon kararlarını meşru ve hukukî sayacaksınız ya da bu mekanizmayı işletmeyeceksiniz, doğru mudur?..

Meclis soruşturması komisyonlarına evet; ama, benim istediğim gibi karar verirse demeye hakkınız ve önceliğiniz var mıdır? Yoksa, kendi ellerinizle, iradenizle işlettiğiniz anayasal bir mekanizma işlevini tamamladıktan sonra, ben bunu beğenmedim, tekrar her şeyi başa gönderelim diyemezsiniz; bu, keyfîlik olur; bırakın hukuk devletini, aşiret düzeninde bile eşine rastlayamazsınız. Acaba, siz, başka türlü mü düşünüyorsunuz?

Muhalefet şerhinde, İktidar partileri milletvekillerini suçluyor ve “efendim, bu 8 milletvekili siyasîdir” diyorsunuz. Peki, o zaman, bu 7 muhalefet milletvekili ne oluyor?

YÜKSEL YALOVA (Aydın) - Onlar da siyasî...

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - 8 üye siyasî oluyor da 7 üye siyasî olmuyor mu? Bunun cevabını da vermeniz gerekir.

YÜKSEL YALOVA (Aydın) - O da siyasî.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Siz “İktidar milletvekillerinin oylarında bir fark yok” derken, kendi kanadınızdaki oylarda da farklılığın olmadığını hangi gerekçeyle izah edeceksiniz ve siz, eğer “komisyondaki iktidar milletvekilleri anlaşmış” derseniz, buradan muhalefet milletvekillerinin de anlaştığı sonucu çıkmaz mı?..

BAŞKAN - Sayın Gönül, 1 dakikanız var efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Muhalefet şerhi yazan sizler, önce Yüce Parlamentonun önünde, milletin, basının önünde, evvela bu soruların cevaplarını bu kürsüden vermelisiniz, vermek de zorundasınız. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) - Önce o önergeyi verenler versin.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Ha, bir şey daha söyleyeyim: “Savcı benim, hâkim benim, kararı uygulayan da benim” hiç diyemezsiniz.

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) - O tarafa söyle sen.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz ki, siyaset, sabır ve soğukkanlılık isteyen bir iştir. Kimse, hesapsız ve kitapsız iş yapmamalıdır. Buraya biraz sonra gelecek olan bazı muhalefet partileri sözcüleri, ellerinde birtakım belgeleri bu kürsüden gösterecekler, “imzasız, mühürsüz, sahte belgeler” diyecekler.

AHMET KABİL (Rize) - Sadece sizin belgeleriniz sahte.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Buna hiç gerek yok; zaten, bunların hepsi dosyaların içerisinde vardır. (ANAP ve DSP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gönül, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen sözlerinizi tamamlayın.

Sayın arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, o dosyaların içerisinde, istediğiniz bütün belgeler toplanmış ve mevcuttur. Buradan halkı yanıltmaya gayret etmek, abesle iştigaldir.

Son bir yılda, sadece “yolsuzluk” kelimesine sarıldınız; size teşekkür ederiz; çünkü, bizi kenetlediniz; ama, muhalefetin muhtevası sadece bu değildir, halkımız sizden, sorunları için, problemleri için, projeler, projeksiyonlar istemekte ve beklemektedir, haklıdır.

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) - Neymiş o projeksiyonlar, söyle!

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Bir yılda sergilediğiniz muhalefet anlayışına bakalım. Biliyor musunuz, bunu da tekrar, bu kürsüden, ben söyleyeceğim: “Hükümeti kilitleyelim” derken, zihnî melekelerinizle birlikte, Türkiye'yi de kilitlediniz.

Hepinize ve Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar, ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gönül.

Sayın Sabri Ergül, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Ali Rıza, anahtar burada, al anahtarı da aç... Ali Rıza, duymadın galiba, anahtar var bende, al anahtarı...

BAŞKAN - Sayın Gürdal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunda olduğunuzu unutmayın. Sizinle, 1987'den 1991'e kadar güzel muhalefet yaptık, biliyorsunuz.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Sen de, Genel Kurulu tarafsız idare edeceğini unutma... Tarafsız idare edeceksin burayı...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergül.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Selam olsun yolsuzluk iddiaları karşısında kilitlenenlere; selam olsun yolsuzluk iddiaları karşısında hakkını arayan halkımıza. (CHP sıralarından alkışlar)

Refah Partisi muhalefetteyken, Lütfü Esengün ve 62 arkadaşı, eski Başbakan Çiller hakkında ağır ithamlarda bulundular. İddia ediyoruz demekten de öte, yasaya ve genel ahlaka aykırı, görevini suiistimal ederek muazzam bir serveti haksız yolla edinmiştir, yapmıştır, etmiştir; İstanbul Bankasını, dolayısıyla hazineyi zarara sokmuştur; Amerika'ya para kaçırmıştır; yolsuz, kanundışı mal edinmiştir, Yüce Divanda hesap vermelidir dediler.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Götürün malı...

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Biz, bu iddialara, suçlamalara katıldık; Yüce Meclis de katıldı ve soruşturma komisyonu kuruldu. Bu suçlamalarla, Yüce Divan tehditleriyle, Refah Partisi, Tansu Hanımı teslim aldı ve iktidar oldu. O noktadan sonradır ki, görüşleri değişti; şimdi tam aksini söylüyorlar. Bu, siyasî ahlaka sığar mı?! Ya o zaman Sayın Çiller'le ilgili olarak iftirada bulunuyordunuz ve şimdi kalkınız özür dileyiniz, biz yanlış söylemişiz deyiniz; eğer bunu yapmıyorsanız, o zaman da söylediklerinizin, yazdıklarınızın arkasında durunuz; dürüstlükle, yazdıklarınızı, söylediklerinizi savununuz.

Bakın, ben, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak, şahsım adına konuşuyorum; ama, partim, başından beri, bu tür iddialar karşısında milletvekili dokunulmazlığının engel olmamasını, her türlü iddia karşısında milletvekillerinin de yargı yoluna gitmesini savundu ve bu konuda ilk anayasa değişikliği önerisini Cumhuriyet Halk Partisi verdi.

Geliniz, bu tür iddialar karşısında, Yüce Meclisteki soruşturmalara siyaseti katmadan yargı yolunu açalım diyoruz. Niçin, yargıya gitmekten, Türk adliyesi önünde yargılanmaktan ve hesap vermekten korkuyoruz? Hele, özellikle Yüce Divanda, başında dürüstlük ve hukuk abidesi 11 altın insanın ulus adına görev yaptığı o Yüce Divanda hesap vermekten niçin çekiniyoruz?

Şimdi, eğer, siz, özür dilemiyor ve “biz, Tansu Hanım'ı haklı olarak suçladık; biz, Tansu Hanım'ın mal varlığı konusundaki iddiaları biliyoruz, onun durumunu biliyoruz; ama, biz, bunları muhalefette söyledik; bakmayın o söylediklerimize; bunları söyledikten sonra, o muhterem hatun kişi, bizimle, siyasî, dinî nikâh kıydı; gelirken de, yanında, önemli çeyiz getirdi; o çeyiz sayesindedir ki, Hocamızın yirmiyedi yıllık hayali gerçekleşti ve Başbakan oldu; o çeyizin hatırına biz buna katlanıyoruz” diyorsanız, millet katlanmıyor; bunu bilmek durumundasınız. (DYP sıralarından gürültüler)

İSMAİL YILMAZ (İzmir) - Seviyeli konuş, seviyeli!.. Ayıp!..

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim... Rica ediyorum...

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Siz bağışlıyorsunuz; ama, biliniz ki, milletimiz bağışlamıyor; komisyonda aklıyorsunuz; ama, biliniz ki, milletimiz aklamıyor. Bu konu, daha, çok konuşulur; bu şarkı bir ömür boyu sürer.

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) - İSKİ'ye gel, İSKİ'ye!.. İSKİ'ci!.. Millet sizi sildi!

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Benden önce konuşan değerli arkadaşımın değindiği sözlerden bir kısmı bana ait. Evet, komisyon, kurulduğu andan itibaren, bu iddiaları soruşturmak yerine, örtbas eden bir tavır izledi, bir tutum sergiledi. Kendi anlatımlarıyla, kendi yazılı beyanlarıyla, yirmi yıl önce tek gözlü bir odada kola içecek 40 sentleri olmayanların, yirmi yıl sonra 40 trilyonluk bir servete sahip olmalarını; bu değirmenin suyunun nereden geldiğini soralım dedik; ama, komisyonun o meşhur 8'e 7 yapısıyla, o sihirli formülle bütün bunlar engellendi. Bunlar gerçektir ve bu gerçekleri, biz, muhalefet şerhimizde zikrettik.

Bu ailenin -Maliye Bakanlığından sorduk- 1987'den bu yana tek vergi kaydı yok; ne Sayın Özer Uçuran Çiller'in ne Tansu Çiller'in ne de reşit oğulları Mert Çiller'in tek vergi kaydı yok, tek kuruş vergi ödemiyorlar. Kurulmuş ve devam eden 17 şirketleri var; hepsi de zarar ediyor.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Vay, vay, vay!..

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Anadan babadan kalan yok. Bir tek mebus maaşıyla hem bu lüks hayat sürdürülüyor hem de bu 40 trilyonluk servet nasıl meşru yoldan elde ediliyor; bunu bir araştıralım dedik.

İstanbul Bankasını hortumlamışlar; soralım dedik.

Amerika'da 5-6 milyon dolarlık malları ve şirketleri var; hele bir soralım, ulus adına bir soralım dedik.

Bolu'da, Kuşadası'nda, Boğaz'da, Sarıyer'de, Kilyos'ta yüzbinlerce metrekare arsası var, gayrimenkulleri var; katları, atları, yatları var; bunları bir soralım dedik.

Değirmenin suyu nereden geliyor; tüyü bitmedik yetimin hakkı olan bu paranın hesabını bir soralım dedik.

Evsahibi tarafından icraya verilmiş merhume anneleri nasıl oluyor da 670 bin dolar, 700 bin mark, 870 cumhuriyet altını bırakıyor; onu bir soralım dedik; hem de yastık altında nasıl bırakıyor; onu bir soralım dedik.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Damadına bile inanmamış demek...

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Gariban köylülerden, emekli Niyazi Efendiden, imara açık olmadığı için, tarla vasfında olduğu için ucuza kapatılan araziler kendi ellerine geçtikten sonra, bir günde nasıl imara açılıyor, nasıl inşaat izni alınıyor ve oralarda, yüzlerce lüks villa, süper lüks konutlar -her biri 100'er milyar lira değerinde-bunlar nasıl oluyor, bu nüfuz ticaretinin hesabını bir soralım dedik...

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Onlar cennet villaları...

SABRİ ERGÜL (Devamla) - ...ama, hiçbirisini sorma imkânına sahip olamadık. Muhalefet partileri milletvekili arkadaşlarımın büyük çabalarıyla birtakım şeyleri getirtmeye başladık; ama, icra ellerinde olduğu için, o gelen belgeler de yalan yanlış belgelerdi.

Bakınız, burada ilk kez açıklıyorum. Hazine Müsteşarlığından soruyoruz, Amerika'ya bu dolarları ne zaman transfer ettiniz; “1992 yılında” diyor ve “transfer belgeleri de ekindedir” diye bize gönderiyor; ama, bakıyorsunuz ki, Hazine Müstaşarlığının resmî yazısında -22.10.1996 tarihli yazıda- “ekinde belgeler var, 1992'de transfer yapılmış” dediği halde, belgelere bir bakıyorsunuz ki -böyle, elimde büyüteç, baktım, işte burada gözüküyor, görüyor musunuz... Bizde Mercümek parası olmadığı için projeksiyon makinesi filan getiremedim, bu büyüteci aldım; görüyorsunuz- burada diyor ki, “Marso AŞ, 6 Haziran 1995...” 1992'de yapılan transferin belgesi, 1995'te Marso'dan geliyor ve devlet de diyor ki, “işte, buyurun belgesi, 1992'nin...” A mübarek, sen, 1992'de bu transferi yaptıysan, belgesi nasıl 1995 tarihli oluyor?..

ALİ OĞUZ (İstanbul) - İSKİ'den sana bir şey düşmedi mi?!.

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Bunun gibi birçok örnek verebilirim. Amerika'dan sorduk; noterden belgeler geldi; yine, böyle, büyüteç elimde, gösterdim arkadaşlara noter sahtekârlığını...

O toplantı 12 dakika sürdü; Komisyon Başkanı açtı, kapadı; çünkü, o, yoksulun parası olan, Hazinenin parası olan o kirli yumağın ucundan bir ilmik yakalamıştık, yürüyorduk... Olayı kapattılar... Kapatırsınız; ama, ne burada ne milletin huzurunda ne de ruzi mahşerde bunun hesabını veremezsiniz. (CHP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - 1 dakikanız var efendim.

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz sonra burada oylama yapacağız; ama, bu Yüce Meclis, demokrasi içerisinde bu halkın özgür iradesiyle seçtiği özgür temsilciler, yapanın yanına kalmadığını, ondan hesap sorulabildiğini göstermek durumundadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergül, size son 1 dakika veriyorum, lütfen bağlar mısınız efendim.

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Bunu, hep birlikte göstermek durumundayız. Susurluk'undan devlet içerisindeki çetelere kadar bu şekildeki yolsuzluk iddiaları karşısında, Meclis, görevini yapmak durumundadır. Bakınız, halkımız şunu biliyor, 20 yılda, 40 sentten 40 trilyona... Vaktim olsa da anlatsam; ama, bakın, aynen şekilde görüldüğü gibi... Muhterem kardeşim, göster de 65 milyon pek aziz memleket evladı televizyonda görsün. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar, DYP sıralarından gürültüler)

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) - Şovmen, şovmen!..

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Bakın, 1974... 40 sentleri var. Şimdi, bakın, İstanbul Bankası hortumlanıyor, biraz artıyor. Sonra yükseliyor, 1995'te 40 trilyon...

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Şaibe hanım nerede?!..

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Mercümek ve Bosna parası yok bizde, ancak böyle gösterebiliyorum; olsa, projeksiyon makinesi falan getirirdim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergül, tamam efendim, süreniz bitti; saygılarınızı sunun tamam.

Buyurun efendim.

SABRİ ERGÜL (Devamla) - Ulus, bu iddiaların araştırılmasını ve hesap sorulmasını istiyor. Ben, Meclisi saygıyla selamlayarak, sözlerimi, büyük İnönü'nün bir sözüyle bitirmek istiyorum: “Namus erbabı, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça, bu ülke için kurtuluş yoktur.”

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Böyle servet mi olur mu!.. Bu nasıl servet!.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergül.

Sayın Hikmet Uluğbay, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; eski Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca açılan Meclis soruşturması tamamlanmış ve komisyon raporu, muhalefet şerhleri de dahil olmak üzere, sizlere dağıtılmıştır.

Komisyonun önüne getirilebilen bilgileri değerlendirme sonucunda ulaştığım vicdanî kanaatlerimi açıklamak ve sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizlere ve televizyonlarının başında bizleri izleyen vatandaşlarıma saygılarımı sunuyorum.

Raporun 160 ilâ 268 inci sayfaları arasında yer alan muhalefet şerhim ve eklerinde, eski Başbakanın, Devlet Bakanı ve Başbakan olarak görev yaptığı dönemde, mal varlığında, kaynağını açıklayamadığı -en mütevazı hesapla- 73,6 milyar liralık bir artış yer aldığı, belgelere dayanılarak kanıtlanmıştır. Bu 73,6 milyar lirayı, mal bildirim dönemlerindeki kurlardan dolara çevirirsek, kaynağı açıklanamayan mal varlığı en az 2,7 milyon dolardır. 2,7 milyon dolar da, doların bugünkü değerinden, en az 323 milyar lira eder.

Ayrıca, bu süre zarfında, eski Başbakanın, eşinin ve ailece sahip oldukları şirketlerin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununun bazı hükümlerini ihlal eden eylemleri de saptanmıştır. Eski Başbakanın eşinin ve ortağı oldukları şirketlerin 1991-1996 yılları arasındaki dört yılı aşkın sürede sergiledikleri yasalara aykırı işlemleri size 10 dakikada anlatmak bir yana, bunların bir listesini bile verebilmek mümkün değildir; o nedenle, çarpıcı birkaç örnekle, değinerek geçeceğim.

Eski Başbakanın, kaynağını açıklayamadığı mal varlığı artışı, bugünkü değerle en az 323 milyar liradır; hatırlatırım, dolar cinsinden en az 2,7 milyon dolardır. En az diyorum, zira, bu miktarın hesaplanmasında, eski Başbakanın edindiği her taşınmaz mal, tapu idaresine bildirilen değerden, elden çıkardığı her taşınmaz malın değeri de, kendisinin komisyona beyan ettiği kıymet üzerinden göz önüne alınmıştır.

Diğer taraftan, Ziraat Bankasından alınan bilgiye göre, eski Başbakanın, bir yılı aşkın bir süredir milletvekili maaşına el sürmediği anlaşılmıştır. Buna rağmen, bu hesapta, eski Başbakanın, İstanbul'daki yalısının, Ankara'daki evlerinin ve Kuşadası'ndaki bağ evinin bakım, onarım ve idame giderleri, ailenin her türlü giyim, kuşam, tatil ve tüketim harcamaları, çocuklarının eğitim giderleri, eski Başbakanın milletvekili maaşıyla karşılandığı varsayılmıştır. Diğer bir deyişle, bugünkü değerle 323 milyar liralık veya 2,7 milyon dolarlık kaynağı açıklanamayan mal varlığının hesaplanmasında, her şey, eski Başbakanın lehine yorumlanmıştır.

Satın alınan taşınmazların o tarihteki rayiç bedelleri, tapudaki kayıtlı değerlerin çok üzerindedir. Dolayısıyla, komisyon, satın alınan taşınmazların rayiç bedellerini tespit etme veya ettirme yoluna gidebilseydi, bugünkü değerle 323 milyar lira olarak hesaplanan kaynağı açıklanmamış mal varlığı, çok daha yüksek değerlere ulaşacaktı.

Eski Başbakan, biraz sonra bu kürsüye çıkacak ve mal varlığında kaynağı açıklanmamış hiçbir şey olmadığını iddia edecektir. Soruşturma komisyonuna verdiği tüm bilgiler -ikisi hariç- yaptığım bu hesaba dahil edilmiştir.

Dahil edilmeyenlerden birincisi, Marsan Şirketinin sahip olduğu Marso Şirketine ait hisselerin satışından elde edilen 9,8 milyar liradır. Bu para, önce, Marsan Şirketinin sermaye artırımında ve sonra da Marsan tarafından Amerika Birleşik Devletlerindeki şirkete borç olarak transfer edilmiştir. Eski Başbakan, bu parayı, bir de diğer giderlerini karşılamakta kaynak olarak göstermek istemektedir; bu nedenle, kabul edilmemiştir. Dolayısıyla, eski Başbakan, aynı parayı iki yerde kullanma ve kaynak gösterme çabasını sergilemiştir; kabul edilebilecek bir şey değildir.

İkincisi ise, 25 milyar liraya sattığını iddia ettiği, inşa edilmemiş villadır. Bu satışa ilişkin noter senedinin doğruluğundan ciddî biçimde şüpheyi davet edecek nedenler vardır ve bunların ayrıntısı muhalefet şerhimde açıklanmıştır.

Bu açıklananlar dışında, Bayan Çiller ve eşinin komisyona bildirdiği her kaynak, mal bildiriminde yer almasa dahi, hesaplara dahil edilmiş ve ona rağmen, bugünkü değerle 323 milyar liralık kaynağı açıklanmamış mal varlığı ortaya çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; eski Başbakan, 30 Kasım 1991 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği mal bildiriminde, Amerika'daki taşınmazını gizlemiştir. Bu malı, daha sonra, 7 Mayıs 1992 tarihinde, nasıl ve hangi yöntemlerle olduğu bilinmeyen, ancak, 3628 sayılı Kanuna kesinlikle aykırı bir biçimde mal bildirimi dosyasına koydurtmuştur. Eski Başbakanın, eşinin Marsan Anonim Şirketine verdiği ve 1994 sonunda 300 bin dolara kadar yükselen alacaklarını mal bildiriminde göstermeyerek mal gizlediği soruşturma sırasında ortaya çıkmıştır.

Antalya-Beldibi'nde bulunan kamu arazisinde turistik tesis inşaatı için yapılan işlemlerde, eski Başbakanın eşinin, neredeyse, tamamına sahip olduğu şirket Turizm Bakanlığına gerçekdışı bildirimlerde bulunarak haksız çıkar sağlamıştır.

Ayrıca, Beldibi'ndeki turistik tesise ait hisselerin 10 milyon liradan daha düşük bir değere satın alındığını sizin kabul etmeniz beklenmektedir. Burada da, gerçeğe aykırı bildirimde bulunularak, mal gizleme fiili işlenmiştir. Diğer taraftan, muhalefet şerhini inceleyenlerin de anımsayacağı üzere, bu şirkete ilişkin noter senedinin sıhhatini şüpheli kılan hususlar da mevcuttur.

Eski Başbakan ve eşinin yüzde 99,9'una sahip oldukları Marsan Şirketinin, Amerika'da satın aldığı şirkete yaptığı 925 bin dolarlık borç transferiyle ilgili olarak, Marsan Şirketi ve Bay Özer Uçuran Çiller, bankalara, Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığına ve soruşturma komisyonuna sermaye transferi diyerek, gerçeğe aykırı bilgi verme yanında, tahrif edilmiş belgeler sunmuşlardır. Özellikle, Hazine ve Dışticaret Müsteşarlığına gerçeğe aykırı bildirimlerde bulunulan tarihlerde, Bayan Çiller'in, bu Müsteşarlığın bağlı bulunduğu Devlet Bakanı olduğu hatırlanırsa, durum, çok daha net anlaşılır. Bayan Çiller, ortağı bulunduğu şirketin, başında bulunduğu bakanlığa yalan beyanda bulunmasına seyirci kalmıştır. Bu gerçek karşısında, komisyonun, bu işlemlerin ayrıntısına girerek, Bayan Çiller ile ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki fiilin oluşup oluşmadığını soruşturması gerekirdi; bu yapılmamıştır.

Amerika'daki şirketlerden gönderilen belgelerin tercümesinde ciddî tahrifatlar yapılmıştır. Eski Başbakana annesinden miras kaldığı ileri sürülen 570 bin dolar, 690 bin mark ve 880 adet cumhuriyet altınının, annesinin evinde saklandığı ortaya çıkmıştır.

BAŞKAN - 1 dakikanız var Sayın Uluğbay.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) - Teşekkürler.

Bu dövizlerin ve altınların bugünkü değeri, yaklaşık 126 milyar liradır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünüşebiliyor musunuz, bir ekonomi profesörünün, eski Başbakanın annesi ve eski bir banka genel müdürünün kayınvalidesi, 126 milyar liralık bir serveti, bilinmeyen bir süreyle evinde muhafaza etmiş ve bu açıklamayı ne akıl ne mantık ne de güvenlik kavramı çerçevesinde kabul etmek mümkün değildir. (DSP sıralarından alkışlar) Sizin böyle bir nakdiniz olsa ve tek başınıza yaşasanız, uykunuz kaçmadan bir gece bile evinizde muhafaza edebilir misiniz?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, size son 1 dakika veriyorum; toparlayın.

Buyurun.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sizin anneniz bu boyutta bir serveti evde tutmak istese, siz izin verir misiniz? Elinizi vicdanınıza koyup, cevabınızı kendinize veriniz. Bu mahiyeti şüpheli para da göz önüne alındığında, eski Başbakanın, kaynağını açıklayamadığı mal varlığı artışı yarım trilyon liraya ulaşmaktadır. Unutmayınız; hesaplayabildiğim bu yarım trilyon liralık kaynağı açıklanamayan mal varlığı, ulaşılabilen belgeler ve bilgilerle tespit edilebilen boyuttur. Ulaşılamayan bilgilerin boyutu göz önüne alınırsa, kaynağı açıklanamayan mal varlığını varın siz hesap edin. (DSP sıralarından alkışlar) Komisyon, diğer bilgileri ve belgeleri derleyebilmiş olsaydı, eski Başbakanın kaynağını açıklayamadığı mal varlığı artışının yarım trilyondan çok daha fazla olacağı açıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, efendim, süreniz bitti; lütfen, son cümlenizi söyleyip, saygılarınızı sunar mısınız.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) - Hay hay efendim.

Eski Başbakan, mal varlığındaki artışları, 3628 sayılı Kanuna ve ahlaka uygun yöntemlerle sağladığı konusunda kendisine ve aile bireylerine güveniyorsa ve gerçekten, ifade ettiği gibi, Uludağ'ın zirvesindeki kar kadar temiz olduğuna inanıyorsa, biraz sonra bu kürsüye gelir ve ben hesabımı Yüce Divanda, yani, tarafsız yargının önünde vermeye ve şaibelerden kurtulmaya hazırım der.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uluğbay.

Sayın Yüksel Yalova, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Yalova, süreniz 10 dakika efendim.

YÜKSEL YALOVA (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yasama organı diliyle (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde, kamuoyundaki anılışıyla da Sayın Çiller Ailesinin mal varlığı ile ilgili kurulan Komisyonun raporu üzerinde şahsî görüşlerimi yüksek dikkatlerinize sunmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi en üstün saygılarımla selamlıyorum.

“Bakınız, şunu samimî olarak söylüyorum; bugün istifa edin, yarın -farzımuhal- DYP-Refah Partisi koalisyonu kurulsun; geçen hafta verdiğimiz mal varlığı önergesinden vazgeçecek miyiz, üzerine gidecek miyiz, görürsünüz. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman) - Kurmayız sizinle...

Hasan Ekinci (Artvin) - Hâşa!.. Allah korusun!..”

Lütfü Esengün devam ediyor...

“Mehmet Gözlükaya (Denizli) - Ne münasebet!..

Lütfü Esengün (Devamla) - Siz, bu halinizle, ortak bulamazsınız...”

Devam ediyor...

İSMET ATALAY (Ardahan) - Ramazandan önceydi!..

YÜKSEL YALOVA (Devamla) - İşte “Lütfü Esengün ve 62 arkadaşı” deniliyor.

Zabıtlara geçsin: Sayın Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının vermiş olduğu bu soruşturma önergesinde, şu andaki Refahyol ortaklığında görev yapan 8 sayın bakanın ismi var: Lütfü Esengün, Musa Demirci, Şevket Kazan, Cevat Ayhan, Necati Çelik, Ahmet Cemil Tunç, Recai Kutan, Sacit Günbey.

Yine, o önergede, Refah Partisi Genel Sekreteri Sayın Oğuzhan Asiltürk, Ahmet Tekdal (Genel Başkan Yardımcısı), Salih Kapusuz (Grup Başkanvekili), Temel Karamollaoğlu (Grup Başkanvekili), Rıza Ulucak (Genel Başkan Yardımcısı), Yasin Hatiboğlu (Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili) Bir de anayasa profesörü var; Sayın Mustafa Kamalak Hocamız ve diğer milletvekili arkadaşlarımız...

Refah Partisinin bu Komisyondaki üyelerinin isimlerini zabıtlara geçirmem lazım: Naci Terzi (Erzincan), Suat Pamukçu (Bayburt), Remzi Çetin (Konya), Feti Görür (Bolu), Sıddık Altay (Ağrı).

Biraz önce dikkat ettim, ne hikmetse, Sayın Çiller'i ve ailesini savunmak, hep, İzmir-Denizli-Aydın hattına düşüyor. Doğru Yol Partisine mensup iki arkadaşım, İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu arkadaşım ve hemşerim Sayın Ali Rıza Gönül Beyefendi konuşmalarını yaptılar. Ben saat tuttum, Sayın Hasan Denizkurdu 9 dakika 6 saniye geçtikten sonra, Pakdemirli'nin muhalefet şerhini bitirdi; ama, Sayın Çiller'le ilgili, Allah rızası için, “suçludur, doğrudur” ya da “suçsuzdur, yanlıştır” gibi hiçbir söz söyleyemedi. Sayın Ali Rıza Gönül, suç duyurusundan bahsetti; onda da, baktım, siyasî midir, adlî midir teorik tartışması ki, benim de yanıtlamakla -gerçekten doğru söylüyorsunuz- yükümlü olduğum... Ben de size, şimdi bir yükümlülüğü burada hatırlatıyorum: “Bu dünyada halkın divanında, öteki dünyada Hakkın divanında” demiştim. Aydın'da, Türkiye'nin başka yerlerinde, dünyanın başka hangi köşesinde olursa olsun, bu belgeleri... Ama, ben, bir de şart söyleyeceğim: Mesela, Soruşturma Komisyonundaki şahsın ismi Sayın Tansu Çiller diye, ben, bir önyargının esiri hiç olmadım; bu, bir başka sayın lider de olabilirdi. Sayın Mesut Yılmaz hakkında olsaydı, bu Komisyon çerçevesinde aynı çalışmayı yaptıktan sonra, ben, aynı oyumu izhar ederdim. Sayın Erbakan'ın 148 küsur kilo altınıyla ilgili önerge verildiği zaman, nasıl “hukuka aykırıdır, zaman aşımı vardır” demişsem, TEDAŞ'la ilgili olarak, nasıl “bu önergeye karşıyım” demişsem ve dün de, o şekilde, o doğrultuda oy kullanmışsam; niye; şundan ötürü: Hüseyin Cahit, istiklal mahkemesinde yargılanırken, Savcı Necip Âli'ye, “sizin için, Sayın Savcı, çoluğunuzun çocuğunuzun, eşinizin durumu probleminiz olabilir; ama, bu memleketin problemi adalet namusudur” diyor, “adaletin namusunu kanıtlamaktır” diyor.

Bakınız sayın milletvekilleri, Danton ile Robespierre'i herkes duydu; beraber Fransız İhtilalini yapan iki arkadaş, iki ortak diyelim siyaseten. Danton'un Robespierre'e söylediğini bilir misiniz “Tarih, belki senin cinayetlerini affedecektir; ama, hırsızlıklarını asla” (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz, Komisyonda ne yaptık; bazen, dil sürçmesi nedeniyle, diğer arkadaşlarımız “sanık” sözünü kullandıklarında, ben itiraz ettim. Niçin; çünkü, Anayasada “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimseye suçlu muamelesi yapılmaz, o tanım öngörülmez” deniliyor.

Ben, şimdi, Sayın Ali Rıza Gönül arkadaşıma, hukukî mi siyasî mi meselesine gelmeden önce, izin verin, kendi bölgemizden -kaderin cilvesi- Yemezzade Süleyman Rüşdî vardır, bizim Aydın'ın Karacasu İlçesinde 19 uncu Yüzyılda yaşamış bir din âlimidir, bir tasavvuf üstadıdır:

“Bir eser ko cihanda, nâsını hoş andıra

Şol amelden geç ki, ukbada seni utandıra” diyor.

Yani “dünyada insanlarını, halkını iyiliklerle andıracak bir eser bırak; yarın seni Allah'ın huzurunda utandıracak işlerden, niyetlerden de vazgeç” diyor.

Sayın milletvekilleri, bakınız, biz, bugün sadece Sayın Çiller'i yargılayan konumunda değiliz, sakın öyle bir yanılgıya kapılmayın. O yanılgıya ben kapılmadığım için de hiç kimsenin vicdanına filan hitap etmeyeceğim. Aslında, burada yargılayan biz gibi görünüyoruz oylarımızla; ama, esas yargılanan biziz. Kim mi bizi yargılıyor; söyleyeyim: “Allah devlete zeval vermesin” diyen, namuslu, haysiyetli, belki 60 küsur milyon insan bizi burada ibretle izliyor. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ama, aynı şekilde “devletin malı deniz, yemeyen -affınıza sığınırım- domuz” diyen bir avuç soysuz ve kansız da bizi burada ümitle izliyor. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

O zaman, bizim bu yargılama sırasında, hem bu salonda hem bu salon dışında; ama, daha önemlisi -yaşadığımız süre içinde de demiyorum- o sizin inandığınız, öteki büyük kavram olan ilahî adalet karşısındaki yargılanmamızda kişiliğimiz, şahsiyetimiz...

MUSTAFA YÜNLÜOĞLU (Bolu) - Sadece bize söyleme.

YÜKSEL YALOVA (Devamla) - Herkese söylüyorum, dilerseniz kendime söylüyorum, hareket tarzım için söylüyorum; ben, hiç öyle şahsiyetlerle filan uğraşmam, hiç öyle bir şeyim yok. Zaten, sabretseydiniz ona gelecektim; biz burada sadece bir oylama yapmıyoruz; biz burada bir zihniyetin tartışmasını yapıyoruz, bir ahlak anlayışının sorgulamasını yapıyoruz. Niye; söyleyeyim, sebep gayet basit: Siz, bir iddianame getirdiniz, işte, yazılı; “(9/4) esas numaralı Komisyon raporunun önergesi.” Başta yazılı; ne diyorsunuz: “Kanuna ve genel ahlaka aykırı mal edinmek.” Doğrudur, yanlıştır.

Sayın milletvekilleri, bu iddia ya doğrudur ya da değildir. Eğer, bu önergedeki iddialar doğru ise, o zaman size sorarlar; neden siyasî ortaklık kurdunuz?!. Sayın Ali Rıza Gönül, bana değil, kendinize ve arkadaşlarınıza soracaksınız; siyasî mi, adlî mi?..

Ben, söylüyorum, Komisyonda da söyledim; siyasî çalışıyor dedim. Niçin: “Koalisyon ortaklarına düşen 8 üyelik var; başkan bizden olacak, başkanvekili bizden olacak, şu bu bizden olacak” dediler. Dedim ki, hukukîdir. Eğer formel hukuk, biçimsel hukuk anlamında anlıyorsanız, hukukîdir; ama, demokratik değildir dedim. Niçin: Bu soruşturma komisyonlarında adlî yetkiler kullanılıyor. DYP'li sayın üyelerin verdikleri raporlarda, Sayın Özer Çiller'in ve Sayın Tansu Çiller'in gönderdiği tüm raporlarda ve Çiller Ailesinin avukatı sıfatıyla orada yetkili olarak görüş bildiren tüm avukatların raporlarında, baştan sonra kadar, komisyonun yetkileri tartışıldı. Oysa, İçtüzüğün 111 inci maddesinde, bu komisyonun, Meclis soruşturma komisyonunun yetkileri belli; “bütün kamusal, özel kurumlardan bilgi, belge isteyebilir; el koyabilir” deniliyor. Sayın Hasan Denizkurdu arkadaşıma sormak gerekir; öyle gündemdışı konuşma konusu gibi, böyle olmalıymış soruşturma komisyonları... Olsa iyi mi olur; olur...

BAŞKAN - 1 dakikanız var Sayın Yalova.

YÜKSEL YALOVA (Devamla) - Peki, efendim, ben, hepsini 10 dakikaya sığdırabilecek maharette değilim; ama Sayın Hikmet Uluğbay ve Sayın Sabri Ergül arkadaşlarımı da bir şeyde uyaracağım: Haksızlık ediyorsunuz; öyle 40 trilyon falan diyerek haksızlık etmeyin. Ayrıca, bir şeyi biliniz ki, bunlar, aysberkin üstte kalan kısmı; aysberkin üstte kalan kısmıyla uğraşıyoruz.

Ben, şimdi, diyorum ki burada, bu devletin, bu toplumun geçmişinde, Hazreti Ömer'in en büyük komutanlarından olan Halid bin Velid, Hakkın rahmetine kavuştuğu vakit, geride, bir kılıç...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalova, süreniz bitti; 1 dakika eksüre veriyorum, tamamlayın.

YÜKSEL YALOVA (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

...ve bir at bırakmış; öyle, dolardır, yattır, kattır filan bırakmamış; bir kılıç ve bir at... Bu toplumun geçmişinde bu adalet duygusu var.

Sayın milletvekilleri, seçin; kendinizi yargılatırken, bu millete yargılatırken, adalet kavramı karşısında yargılatmanızı yaparken, seçin; haysiyetinize, şahsiyetinize hangisi uyuyorsa, seçin; siyaset diyorsanız, siyaseti seçin; adaletin onuru büyüktür, faziletlidir diyorsanız, onu seçin ve kendinizi tarih önünde, bu millet önünde yargılatın.

Dilerim ki, bu adalet sınavından, bu haysiyet ve şahsiyet sınavından, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili olma onuruna ermiş üyelerin büyük bir çoğunluğu -keşke mümkün olsa hepsi- başarıyla çıksın, alnı ak çıksın, başı dik çıksın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalova.

Sayın Yusuf Namoğlu, buyurun.

Süreniz 10 dakika efendim.

YUSUF NAMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; (9/4) esas numaralı Komisyonun raporu üzerinde şahsım adına görüşlerimi belirteceğim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel arkadaşlarım da ifade ettiler, benim de biraz sonra açıklayacağım rakamlar, bir buz dağının tepesinde olan tepeciğidir.

Yine, bir bankanın yapmış olduğu araştırmada, Türkiye'nin zenginler sıralamasında, 40 trilyon ile 60 trilyon lira arasında mal varlığı olanlar sıralamasında Sayın Çillerler olduğunu hepiniz bilmektesiniz.

Değerli arkadaşlarım, ben, biraz evvelki ifademde, sizlere somut ve net bilgiler vereceğim dedim; hatta, öyle ki, sizlere, bu ne kadar kırmızıysa, bu kırmızıyla, bu ne kadar beyaz ise, bu beyaz arasındaki kırmızı-beyaz farkı kadar net rakamlar vereceğim.

Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuzun yaptığı çalışmalarda, 30.11.1991 ve 28.2.1996 annelerinin ölümünden kalan dövizlerin repo gelirlerinden yararlanmaya başladığı tarihe kadar; yani, Çillerlerin gelirlerini somut olarak söylüyorum. Bu somut rakamlarıma Sayın Komisyon Başkanının ve Komisyon üyelerinin itirazları varsa, lütfen çıksınlar, burada söylesinler.

Değerli arkadaşlar, 13.9.1992 tarihinde Metaş AŞ'den alınan 2,5 milyar lira, o günün döviz karşılığı 277 bin dolar. Bu, noter tespitli olan.

13.9.1993'te Marso AŞ satışından 2 199 990 000 lira; yani, döviz karşılığı 151 750 dolar. Bu da satış sözleşmesinde bellidir.

Yine, Aralık 1995'te Bodrum'da satmış oldukları dairenin geliri 210 milyon lira.

Bunların toplam gelir değeri döviz bazı üzerinden 432 250 dolardır.

Şimdi, bu tarihler arasındaki somut, net giderleri söylüyorum:

31.12.1992'de Marso AŞ'ye 1 383 384 000 lira; yani, 162 350 dolar. Muhasebe kayıtlarında mevcut.

31.12.1992'de yine Marso AŞ'ye 12 600 dolar. Yine, muhasebe kayıtlarında mevcut.

28.12.1993'te Bilger Duruman'a 170 500 dolar. Kendi beyanlarıdır.

30.4.1993'te Bilkent konutlarına 3 milyar 932 milyon lira; yani, 357 454 dolar. Banka açıklaması.

22.2.1993'te 18 inci Dönem Yapı Kooperatifine toplam 11 bin dolar.

31.12.1995'te Marsan AŞ'ye 13 619 692 076 lira; bu da 226 600 dolar...

14.4.1995'te Suna Pelister'e 2 milyar karşılığı 46 500 dolar.

30.1.1996'da Yeniköy'de bina ve arsa alımına 10 milyar 500 milyon karşılığı 169 355 dolar.

29.5.1995'te Bolu-Tatarlar'da arsa alımına 3 milyar 239 milyon lira karşılığı 73 613 dolar; bu da tapu kaydı.

Bütün bunların toplamı 1 230 450 dolar.

Gelir-gider farkını aldığınızda, 798 200 dolar; yani, bugünkü değerle 96,5 milyar lira. Bu, karşılığı olmayan -yani, 3628 sayılı Yasanın 4 üncü maddesine göre kaynağı belli olmayan- servet artışıdır, ispat edilemeyen servet artışıdır.

Değerli arkadaşlarım, yine, mal beyanlarında bildirilmeyen, Mal Bildirim Yasasının ihlal edildiği, 1992'de Metaş'a verilen 2,5 milyar,. Marsan'a verilen, Marso'ya verilen.. Ayrıca, bunların toplamları 599 823 dolar; yani, karşılığı 72 milyar. Ayrıca, 28.8.1996'da Aytaş AŞ' ye 11 milyar; 1.11.1996'da Aytaş'a 10 milyar; Yeniköy'de alınan arsa ve bina 10,5 milyar; yine, Sarıyer-Uskumruköy'da noter satışıyla satılan bir villa, 25 milyar... Bunlar, Mal Bildirimi Yasasına göre bildirimi yapılmayan konulardır.

Ayrıca, repo gelirleri var; bir iki örnek vermek istiyorum: 28.2.1996'da 25 milyar 287 milyon; 14.5.1996'da 9 milyar; 10.7.1996'da 10 milyar; 27.8.1996'da 20 milyar; 1.10.1996'da 20 milyar... Bunlar, mal bildiriminde verilmemiş; 3628 sayılı Yasa ihlal edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bunlar, ülkemizde olan konuları. Gelelim, bir de GCD'nin ve Çillerlerin Amerika'da sahip olduğu mallara.

Değerli arkadaşlarım, bunların toplam değeri 4 milyon 678 bin dolardır. 4 milyon 678 bin dolardan 1988'de almış oldukları ev ve “925 bin dolar gönderdik” dedikleri meblağı düştüğümüzde 3 milyon 578 bin dolarlık; bugünkü değerle 403 milyar liralık, kaynağı açıklanmayan, bir servet Amerika'dadır.

Bununla ilgili çeşitli sorular sorduk. Örneğin, GCD Şirketinin Amerika'daki sermayesi 100 bin dolardır.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, şuraya bakın...

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen gürültü etmeyelim efendim... Rica ediyorum...

Buyurun.

YUSUF NAMOĞLU (Devamla) - Bilançoda, hissedarlara borç olarak 925 bin dolar gözükmektedir. Aradaki 925 bin dolar sermaye transferi değil, borç gönderilmiştir. Çillerler sermaye transferi diye borç transferi yaparak, devletin kurumlarını kandırarak suç işlemiştir.

Yasaya göre bilgisi olması gereken Merkez Bankasının bilgisi yoktur, kayıtlarında da yoktur. IRS 1120 formlarında, 1994 malî yılında hissedarlara 400 bin dolar risturn verildiği gösterilmiştir. Marsan AŞ kayıtlarında böyle bir meblağın kaydı yoktur. Türkiye'ye transferi gözüken bu dövizler nerededir?

IRS formlarında banka kredisi 2 milyon 825 bin dolar gözüküyor. GCD veya Salem Oteli üzerinde hiçbir ipotek yoktur. Bu soru, 25.12.1996'da GCD sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Özer Uçuran Çiller'e soruldu ve İçtüzüğün 111 inci maddesine göre, belgelenmesi istendi; belgelenmedi. Krediyi veren kim? Hangi tarihte, şartları nedir? Bunlar bilinmiyor. Bizler komisyon üyeleri olarak bilmediğimiz gibi, Komisyon Başkanı Sayın Terzi'de bilmiyor.

ABD'deki malların bu değerlerinin araştırılması için neler yapılmıştır? Maalesef, doğru dürüst bir araştırma yapılmamıştır.

Buna bir örnek daha vermek istiyorum. Yine, ABD'de, yalnız Salem Oteli yoktur. Bizlere sunulmaya çalışılan, Salem Otelin IRS formlarıdır...

BAŞKAN - Sayın Namoğlu, 1 dakikanız var efendim.

YUSUF NAMOĞLU (Devamla) - Oysa, GCD'nin, biri Hocksett New Hampshire'da Granite Hills iş merkezi, diğeri New Hampshire'daki 18 daireli apartman olmak üzere, iki mülkü daha vardır.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, şuraya bak, şuraya!...

BAŞKAN - Orada bir şey yok...

YUSUF NAMOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, Komisyon Başkanı Sayın Terzi'ye söylüyorum. Biraz evvel de bahsettikleri gibi, sizlerin bana vermiş olduğunuz yetkiyle, bu Meclis ve halk adına gerçekleri ortaya çıkarmak için araştırma yapmak üzere Amerika'da girişimlerde bulundum; ama, maalesef, Sayın Terzi, kendi ifadelerinde -ki, araştırma ve soruşturma komisyonları diye geçen komisyonları “komite” diye isimlendiriyor elimdeki belgelerde- böyle bir suçun olmadığını, böyle bir yetkinin olmadığını, komite komite diyerek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Size 1 dakika eksüre veriyorum Sayın Namoğlu; lütfen toparlayın.

YUSUF NAMOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki, Sayın Terzi, bunu kendisi yazmadı; çünkü, kendisi yazsa “komite” ifadesini kullanmaz “soruşturma komisyonu” ifadesini kullanır. Önüne konulmuş, imzalanmış, oralara gönderilmiştir.

Bu bakımdan, 63 imzayla önergeyi veren sayın Refah Partililere söylüyorum: Bu önergeyi verdiniz. Konuşmamın başından beri kırmızı ve beyaz kadar net olan olayları sıralıyorum ve biraz sonra da oylarınızı göreceğiz; kamuoyu ve Türk halkı da görecektir. Hep beraber değerlendireceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Namoğlu.

Sayın Komisyon konuşmayacağını bildirmişti. (ANAP sıralarından “Komisyon konuşsun” sesleri) Arkadaşlar, bir susun bakalım canım!..

Sayın milletvekilleri, önerge üzerinde milletvekillerinin yaptıkları kişisel konuşmalar bitmiştir; Komisyon da konuşmayacağını bildirmiştir.

Hakkında soruşturma istenen Sayın eski Başbakan da, konuşmak istediğine dair bize bir bilgi ulaşmadığına göre, konuşmayacak demektir.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Şaibe Hanım nerede?!

BAŞKAN - Bu itibarla, soruşturma raporu üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Malumunuz olduğu üzere, Soruşturma Komisyonunda, Yüce Divana sevk etmeme yönünde bir rapor düzenlenmiştir; yani, soruşturma önergesinin reddi yönünde verilmiştir. Biliyorsunuz, İçtüzüğümüzün 112 nci maddesinde “Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün olur” hükmü vardır. Bu konuda iki tane önerge vardır. Dolayısıyla, bu önergeler, İçtüzüğün 112 nci maddesinde...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Şaibe Hanım geliyor mu?!

BAŞKAN - Efendim?..

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Konuşacaklar mı?

BAŞKAN - Efendim, önergeleri okuyacağız...

Böyle bir önerge verildiği zaman, bu önergeleri -raporu değil de- İçtüzüğün 112 nci maddesine göre oylayacağız. Bu önergelerin oylanması sırasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplantı yetersayısının olması ve 276 kabul oyunu bulmaması halinde rapor kabul edilmiş olur ve Yüce Divana sevk istemi reddedilmiş olur. Eğer, önerge, 276 veya daha fazla açık oy alırsa, o zaman, ilgili, Yüce Divana sevk edilmiş olur; ancak, kabul oyunun 276'nın altında olması ve toplantı yetersayısının bulunması halinde, oylama, muteber addedilecek; toplantı yetersayısına ulaşılmadığı takdirde, bu oylama, tekrarlanacaktır.

Şimdi, bu önergeleri okutup, oylatacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

213 sıra sayılı ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda, eski Başbakan Tansu Çiller'in, yeterli delil elde edilmediği ve suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verildiği belirtilmiştir.

Komisyon raporunda yer alan muhalefet şerhlerinde de ifade edildiği gibi:

a) 3628 sayılı Mal Bildirimi Kanununun 4 üncü maddesi “Kanuna ve genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilemeyen mallar bu Kanunun uygulanmasında haksız mal edinme sayılır” demek suretiyle ispat mükellefiyetinin, hakkında soruşturma yürütülene ait olduğunu açıkça hükme bağlamıştır.

Hakkında soruşturma yürütülen eski Başbakan Tansu Çiller ve eşi, sahip oldukları mal varlıklarının önemli bir bölümünü kanuna ve genel ahlaka uygun olarak sağladıklarını ispat edememişlerdir. Mal varlıklarında meydana gelen bu artış, 3628 sayılı Kanunun 11, 12 ve 13 üncü maddelerine muhalefet suçunu oluşturmakta, aynı zamanda, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki “görevi kötüye kullanma” kapsamında mütalaa edilmektedir.

b) Yine, aynı Kanunun 6 ncı maddesinde öngörülen süre içerisinde mal bildiriminde bulunmamışlardır.

c) Aynı kanunun 5 nci maddesinde öngörülen düzenlemeye aykırı olarak eksik mal bildiriminde bulunmuşlar, daha sonra bu eksikliği yasaya aykırı olarak düzeltmeye kalkmışlardır.

d) Soruşturma, eksik ve hukuka aykırı olarak yapılmıştır.

Suç teşkil eden bu sebeplerden dolayı, eski Başbakan Tansu Çiller'in, 3628 sayılı Kanunun 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine, ayrıca Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre cezalandırılması istemiyle Yüce Divana sevkine karar verilmesi hususunun Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112 nci maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1. Eyyüp Cenap Gülpınar (Şanlıurfa)

2. Mehmet Salih Yıldırım (Şırnak)

3. İrfan Demiralp (Samsun)

4. Murat Başesgioğlu (Kastamonu)

5. Halit Dumankaya (İstanbul)

6. Ahmet Alkan (Konya)

7. Emin Kul (İstanbul)

8. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

9. Yusuf Pamuk (İstanbul)

10. Ömer Ertaş (Mardin)

11. İbrahim Yaşar Dedelek (Eskişehir)

12. Süleyman Hatinoğlu (Artvin)

13. Yaşar Eryılmaz (Ağrı)

14. Ahmet Kabil (Rize)

15. Enis Sülün (Tekirdağ)

16. Metin Öney (İzmir)

17. Yusuf Ekinci (Burdur)

18. Nabi Poyraz (Ordu)

19. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale)

20. Yaşar Okuyan (Yalova)

21. Necati Güllülü (Erzurum)

22. Zeki Çakan (Bartın)

23. Recep Mızrak (Kırıkkale)

24. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya)

25. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)

26. Şükrü Yürür (Ordu)

27. Sami Küçükbaşkan (Antalya)

28. Mehmet Keçeciler (Konya)

29. Mehmet Sağdıç (Ankara)

30. Abbas İnceayan (Bolu)

31. Biltekin Özdemir (Samsun)

32. Mahmut Oltan Sungurlu (Gümüşhane)

33. İrfan Köksalan (Ankara)

34. Refik Aras (istanbul)

35. Ülkü Güney (Bayburt)

36. İbrahim Çebi (Trabzon)

37. Hüsnü Doğan (İstanbul)

38. Rüşdü Saracoğlu (İzmir)

39. A. Ahat Andican (İstanbul)

40. Adil Aşırım (Iğdır)

41. Esat Bütün (Kahramanmaraş)

42. Edip Safder Gaydalı (Bitlis)

43. Mete Bülgün (Çankırı)

44. Ali Talip Özdemir (İstanbul)

45. Işın Çelebi (İzmir)

46. Cemal Alişan (Samsun)

47. Abdulkadir Baş (Nevşehir)

48. Nizamettin Sevgili (Siirt)

49. Ataullah Hamidi (Batman)

50. Ali Doğan (Kahramanmaraş)

51. Seyit Eyyüpoğlu (Şanlıurfa)

52. Nejat Arseven (Ankara)

53. Miraç Akdoğan (Malatya)

54. Adem Yıldız (Samsun)

55. Naim Geylani (Hakkâri)

56. Suha Tanık (İzmir)

57. Sümer Oral (Manisa)

58. Feridun Pehlivan (Bursa)

59. Abdullah Akarsu (Manisa)

60. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

61. Eyüp Aşık (Trabzon)

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergede de ifade edildiği gibi (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonu Raporunda eski Başbakan Tansu Çiller'in yeterli delil elde edilmediği ve suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verildiği belirtilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112 nci maddesinin beşinci fıkrası “Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün” hükmünü amirdir. Bu hüküm gereğince, Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkini öngören bu önergemiz Sayın Başkanlığa verilmiştir.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında açılmış bulunan Meclis soruşturması sonucunda, 213 sıra sayılı ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonu raporuyla eski Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine gerek olmadığına karar verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü gereğince, Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporun reddinin ve Tansu Çiller'in görevini kötüye kullanma suçunu işlemesi nedeniyle Türk Ceza Kanununun 240 ıncı, mal varlığını kanuna ve genel ahlaka uygun şekilde elde etmemesi ve kanuna uygun bir biçimde mal bildiriminde bulunmaması nedeniyle 3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerini çiğnediği gerekçesiyle Yüce Divana sevkinin Genel Kurulca karara bağlanmasını saygılarımla dilerim.

Sabri Ergül

İzmir

Gerekçe:

Önergede de ifade edildiği gibi, (9/4) esas numaralı ve 213 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonunun raporunda, eski Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verilmiştir; ancak, raporun muhalefet şerhlerinden, Tansu Çiller'in görevini kötüye kullanarak, kanuna ve genel ahlaka aykırı biçimde mal edinmek suçunu işlediğine ilişkin kuşkuların giderilememiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Soruşturma Komisyonu raporunun reddi ve eski Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine karar verilmesi gereği duyulmuş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 112 nci maddesinin beşinci fıkrası gereğince bu önergemiz Sayın Başkanlığa verilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu verilen iki önerge de aynı mahiyettedir. Dün de aynı işlemleri yaptık. İkisini birleştirerek işleme koyacağım.

Bu iki önergeyi, şimdi, açık oyunuza sunacağım.

Biraz önce de belirttiğim üzere, eğer açık oylama sonucunda bu önergeler 276 veya daha fazla oy alırsa, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'in Yüce Divana sevki kabul edilmiş olur ve soruşturma raporu reddedilmiş olur; eğer 276'nın altında bir oy alır ve toplantı yetersayısını aşarsa, bu oylama muteber olur, ama, ilgili, Yüce Divana sevk edilmemiş olur; eğer oylamaya katılan milletvekili sayısı toplantı yetersayısı olan 184 kişinin altındaysa, oylama tekrarlanır.

Şimdi, malumunuz olduğu üzere, açık oylamanın biçimi üç tanedir. Biz bu oylamanın açık oylama biçimini, şimdi, Yüce Kurulun kararıyla tespit edeceğiz.

Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler_

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah rızası için say, Allah rızası için!..

BAŞKAN - Biz kendi rızamız için sayıyoruz, başkasının rızası için saymıyoruz. (ANAP sıralarından “Olur mu, Allah rızası için say” sesleri) Her şeyi Allah'a havale etmenin bir anlamı var mı?!.

Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması hususu kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Oylanan husus önergedir. Önergeye kabul -beyaz- oyu verirseniz, ilgilinin Yüce Divana sevki yönünde oy kullanmış olursunuz; önergeye ret -kırmızı- oyu verirseniz, ilgilinin Yüce Divana sevkine mahal yoktur anlamındadır.

Yanında basılı oy pusulası bulunmayan sayın milletvekilleri, adını, soyadını, seçim çevresini ve oyunun rengini beyaz bir kâğıda yazıp, imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler. Herhangi biri eksik olursa, oy, geçersiz olur efendim.

Kupalar, sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN - Salonda bulunup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Bulunmadığına göre, oylama işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımına başlandı)

2. -Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/6) Esas Numaralı Meclis soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :214) (1)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

Komisyon?.. Yerinde.

Meclis Soruşturması Komisyonunun 214 sıra sayılı raporu daha önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski Başbakana gönderilmiştir.

Rapor üzerinde komisyona, altı milletvekiline ve bir de hakkında soruşturma istenen eski Başbakana söz verilecektir. Milletvekillerinin konuşma süresi 10'ar dakika, komisyonun konuşma süresi 20 dakika ve hakkında soruşturma açılması istenen eski Başbakanın yapacağı konuşma herhangi bir süre sınırlamasına tabi değildir.

Rapor üzerinde söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Sayın Ertuğrul Eryılmaz, Sayın İlyas Yılmazyıldız, Sayın Erkan Mumcu, Sayın Nejat Arseven, Sayın İbrahim Yılmaz, Sayın Sami Küçükbaşkan, Sayın Abdullah Akarsu, Sayın Zeki Çakan, Sayın Ersin Taranoğlu, Sayın Saffet Arıkan Bedük, Sayın Turhan Güven.

Malumunuz olduğu üzere, sıradan, altı kişiye söz veriyoruz.

Efendim, Komisyon konuşma yapmak istiyor mu?

(9/6) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Komisyon konuşma yapmak istemiyor.

Birinci sırada Sayın Ertuğrul Eryılmaz'a söz veriyorum.

Sayın Eryılmaz, süreniz 10 dakikadır.

Buyurun efendim.

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Sakarya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlâk Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyonu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, her toplum yaşamında, o toplumu derinden sarsan ve unutulmayan olaylar vardır. Bu olaylar, üzülerek belirtmek gerekir ki, her zaman övünülecek olaylar olmaz. Emlak Bankası Genel Müdürlüğünde rüşvet karşılığı yapılan işlemler dolayısıyla patlayan Civangate skandalı da bunlardan birisidir. Hatta, o kadar ki, buna, Türkiye'nin en büyük skandallarından biri denilebilir. Bir devlet bankasının kaynakları rüşvet karşılığı bazı insanlara peşkeş çekilmiştir.

Ancak, bu kadar büyük bir skandalın bir günde yaratılması mümkün müdür? Böyle bir skandalın kokusunun daha önce hissedilmemesi ve bir ülkeyi yönetenlerin bu kadar büyük bir yolsuzluğu hissetmemelerinin mazereti olabilir mi? Bu mümkün olamayacağı için, Sayın Arıkan Bedük ve arkadaşları, şu iddiaları dile getirerek, zamanın Başbakanı hakkında bir soruşturma önergesi vermişlerdir.

Ne idi bu iddialar: Birinci olarak, 35 milyon DM tutarındaki döviz kredisinin malî durumu fevkalade bozuk olan, hatta, batık durumda olan Selim Edes'in bir şirketine verilmesi; ikinci olarak, Sayın Selim Edes'e ait ESKA Grubunun Anatepe projelerindeki payının yüzde 100 artırılmasındaki usulsüzlük; üçüncü olarak, Mang şirketine usulsüz olarak kaynak aktarılarak bankanın zarara uğratılması.

Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli yolsuzluklar bir günde ortaya çıkamayacağına göre, daha önce hissedilmemesi mümkün değildir. Bankayı kendisine bağlamış olan Başbakanın, bunları hiç duymamış olması düşünülebilir mi? Bu durumda, bu duyumları edinmesi mutlak olan Başbakanın, Emlak Bankası yöneticileri hakkında gereken işlemleri yapması gerekmez miydi? Benim vicdanî kanaatim, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'ın bu olaylardan haberinin olduğu şeklinde oluştu.

Değerli milletvekilleri, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, bu olaylara karıştı demiyorum ya da eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, bu işleri yapsın diye Engin Civan'a talimat verdi de demiyorum. Benim vicdanen inandığım konu, Başbakanın bu olaylardan haberi olduğudur.

Nitekim, zamanın Devlet Bakanı Sayın Pakdemirli de, bazı duyumlar üzerine Başbakana giderek, Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan'ın yaramaz birisi olduğunu ve görevden almak istediğini söylemiştir. Bu, Sayın Pakdemirli'nin kendi ifadesidir; ancak, Sayın eski Başbakan, bir bakanına “git Sayın Cumhurbaşkanına sor, o kabul ediyorsa görevden alalım” diyebilmiştir.

Değerli milletvekileri, eğer bir başbakan, bazı hareketlerinden kuşkulandığı bir genel müdürün görevden alınmasının kararını vermez ve uygulatmazsa, görevini ihmal etmiş olur. Engin Civan'ın görevden alınması girişiminin Cumhurbaşkanınca onaylanmama ihtimalinin olması, bu kişi hakkında başka bir işlem yapılmamasını da gerektirmez. Önce, kararnamenin hazırlanıp Cumhurbaşkanına gönderilmesi gerekir. Bunun yanında, banka genel müdürünün işlemleri üzerine yoğun bir denetim başlatılması gerekir. Gerekirse, o kişinin açığa alınması söz konusu olabilir. Alacaktık; ama, alamadık gibi... Bir günde 50 bürokratı görevden alan bir iktidar, Engin Civan'ı niçin görevden almadı?

Emlak Bankasında belirttiğimiz yolsuzluklar olurken, bu işlemlerden hiçbirine başvurulmamıştır. Bu durum karşısında, eski Başbakanın görevini ihmal ettiği şeklindeki görüş güç kazanmaktadır. Kaldı ki, Sayın Başbakanın, Emlak Bankasında olup bitenleri öğrenmesi için sadece devletten gelecek bilgilere de ihtiyacı yoktur. Eski Başbakanın kardeşi, iş dünyasının tanınmış bir simasıdır ve bankacılık sektöründe olup bitenlerden haberdardır. Zaten, eski Başbakan da, Emlak Bankasıyla ilgili duyumları alınca, kardeşini çağırarak bilgi almıştır. Demek ki, eski Başbakanın Emlak Bankasındaki yolsuzluklardan haberdar olma ihtimali çok yüksektir. Kardeşini çağırarak, Emlak Bankası Genel Müdürü nasıl birisidir diye sorabilen bir Başbakan ya da kardeşini göndererek, Engin Civan'la konuşturan eski Sayın Başbakan, Emlak Bankasındaki yolsuzluklardan haberdar değilim diyemez.

Bir daha tekrar ediyorum ki, işte bu nedenlerle, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, yolsuzluklar yapan ve bu yolsuzluklarına kendi Başbakanlığı döneminde de devam eden Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ı görevden almayarak, görevini ihmal etmiştir. Soruşturma komisyonu tarafından dinlenen eski Sayın Bakan ve eski Sayın Başbakanın beyanları -Engin Civan'ı görevden almak için hiçbir gayret göstermemekle beraber, Emlak Konutu, Emlak Bankasından ayırarak, hiç değilse, buradaki yolsuzlukların önüne geçme gayreti- bu konudaki kanaatimizi güçlendirmektedir.

Emlakbanka bağlı Emlak Konutun Genel Müdürü görevden alınıp da, hakkındaki bazı konular Sayın Başbakana bizzat Sayın Pakdemirli tarafından iletildiği halde Emlak Bankası Genel Müdürünün niçin görevden alınmadığı hususunu takdirlerinize sunuyorum.

Bu nedenle, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'ın, Başbakanlığı döneminde yolsuzluklar yapan Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ı görevden veya açığa almayarak veyahut diğer vesayet yetkilerini kullanmayarak görevini ihmal suçunun unsurları oluşmuştur. Sayın Mesut Yılmaz, Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesinde tanımlanan görevini ihmal suçunun, aslî ve müşterek faili durumundadır.

Çok değerli milletvekilleri, burada Genel Başkanımız Profesör Sayın Tansu Çiller hakkında mal varlığıyla ilgili soruşturma komisyonu raporu üzerinde yapılan konuşmalarda ağır ithamlarda bulunuldu. Ben, buradan bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bu konularda “benim memurum işini bilir” türünden birçok beyanların verildiği devir hangi iktidar dönemine aittir?! Bunu takdirlerinize arz ediyor, Meclise saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eryılmaz.

1.-Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 62 arkadaşının, kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :213 ve 213'e ek) (Devam) (1)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, eski Başbakan Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine dair verilen önergelerin yapılan açık oylamasına 534 sayın milletvekili katılmış; 262 kabul, 271(x) ret, 1 de çekimser oy verilmek suretiyle bu birleştirilen önergeler reddedilmiştir. Böylece, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'in Yüce Divana sevkine gerek kalmamıştır; yani, bu konuda düzenlenen soruşturma komisyonu raporu benimsenmiştir. (DYP sıralarından alkışlar)

A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) - Alkışla, alkışla!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunda oturduğumuzu unutmayalım. Karşılıklı söz atmaya gerek yok, Genel Kurulun takdiri efendim.

A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) - Nerede oturduğumuzu biliyoruz.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Kararlara saygılı oluruz Sayın Başkan.

NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) - Muhalefet size kaldı! (BTP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum... Burası sohbet yeri değil.

2. -Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/6) Esas Numaralı Meclis soruşturması Komisyonu Raporu (S. Sayısı :214) (Devam)

BAŞKAN - İkinci konuşmacı, Sayın İlyas Yılmazyıldız.

Sayın Yılmazyıldız, süreniz 10 dakikadır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinize en içten saygılarımı sunarım.

Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım.

Kurulan soruşturma komisyonunun bir üyesi olarak dört ay süreyle görev yaptım. Teklifi verenleri dinledik; ayrıca, komisyon çalışmaları sırasında, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Bakan Ekrem Pakdemirli'yi de dinledik. Engin Civan, Amerika'dan getirilerek, Emlak Bankasını, milletin parasını hortumlamak üzere, dönemin iktidarı tarafından, 11 Ocak 1989-3 Ocak 1992 tarihleri arasında, Emlak Bankasının başına genel müdür olarak atanmıştır.

TAHSİN IRMAK (Sıvas) - Prens... Prens.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Engin Civan, Emlak Bankasının başına getirildiğinde, Sayın Mesut Yılmaz, Dışişleri Bakanıdır, o zamanki hükümetin bir üyesidir. Engin Civan'ın mahkûmiyetle neticelenen rüşvet alma suçunu işlediği Ocak-Şubat 1991 tarihlerinde, eski Başbakan Mesut Yılmaz, yine aynı hükümetin üyesidir. Dahası, rüşvetle işlem yapan Engin Civan, genel müdür olarak çalmaya devam ederken, 23.6.1991-20.11.1991 tarihleri arasında Mesut Yılmaz Başbakanlık yapmış, Engin Civan da, rahat rahat, rüşvetle usulsüz işlem yapmaya devam etmiştir.

Yine, eski Başbakan, komisyona verdiği ifadede “bana göre, 1989'da yapılan tasarruf, benim benimsediğim, benim desteklediğim bir tasarruf değildi. Bana göre, Emlak Bankası gibi büyük bir kurumun, kendi bünyesinde genel müdür çıkarması daha doğru olurdu; ama, bu, benden önceki Sayın Başbakanın ve Hükümetin bir takdiriydi” derken, yine komisyonda verdiği ifadesinde “ben, o tarihte Dışişleri Bakanıydım” diye itirafta bulunduğu halde, o zamanki hükümet üyesi olduğunu unutarak, sorumluluğundan kaçmak istiyor.

Desteklemediği bir tasarruf olduğunu söylediği halde, eski Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakanlığa atandığı zaman, bu düşüncesini unutuyor. Neden; Engin Civan ve şürekâsı çalmaya devam etsin diye, “çamur üzerinde oturmam” diyen eski Başbakan koltuğunu korusun diye...

Ona buna, ağzını doldurarak, hırsız diyerek başkasını itham edenler, önce “benim memurum işini bilir” diyerek hırsızlığı yasallaştırmalarının hesabını vermelidirler. (DYP sıralarından alkışlar) Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın hükümet üyesi olduğu dönemde, bu toplumda her türlü ahlakî çöküntüyü “bir defa çiğnenmekle bir şey olmaz” diyerek kanunsuzluğu, fakir halkın parasının batık bankerlere hortumlanmasına göz yumarak hırsızlığı öğretenlerin, başkalarına hırsız demeye hakkı olmasa gerektir.

Öncelikle, şu kadarını söylemek istiyorum: Komisyonda Sayın eski Bakanı, Sayın Pakdemirli'yi dinledik; Sayın eski Bakan “bana, Engin Civan hakkında bazı duyumlar geldi; birazcık da sordum; bana güven vermedi; biraz çoluk çocuk buldum, genç buldum, tecrübesiz buldum” diyor; ancak “genç, tecrübesiz buldum” dediği dönemde, Engin Civan ikibuçuk yıllık genel müdürdü. Yani, kısacası -tabiî, itiraf etmek kolay değil- yaptığı yolsuzluklarla ilgili duyumlar mutlaka geldi -bende oluşan kanaat bu- ancak, o günkü siyasal konjonktürde, o günkü Cumhurbaşkanını aşamayacaklarını anladıkları için, bunu sineye çekmeyi; yani, koltuklarına sıkı sıkıya sarılmayı ve bırakmamayı tercih etmişlerdir; dolayısıyla, görevlerini ihmal etmişlerdir; bu, bizim kanaatimizdir.

Ben, bunu, her şeyden önce, siyasî bir kişi olarak söylüyorum; bugüne kadar bu Parlamentoda kurulan bütün soruşturma komisyonlarındaki, bütün araştırma komisyonlarındaki milletvekilleri siyasîdir, taraflıdır.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Hayır!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Eğer “ben, siyasî değilim, tarafsızım” diyorsa, doğruyu söylemiyordur. (DYP sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla, bizim, Doğru Yol Partisi olarak başından beri savunduğumuz, Genel Başkanımız Sayın Çiller'in de başından beri savunduğu, bu tür işler, eğer bir yolsuzluk varsa, usulsüzlük varsa, doğrudan yargıda, yargının denetiminde olmalıdır; yani, siyasî kaygılarla...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Siyasîde vicdan yok mudur?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Siyasîde vicdan olabilir; ama, siyasîler insandır...

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim... Rica ediyorum...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Siyasîler kendi geleceklerini de düşünürler. Dolayısıyla, ben, hiçbir siyasîyi muhalefette görmedim ki... Örneğin, TOFAŞ'ta veya diğerlerinde, özel sohbetlerimizde, çok bariz bir şekilde “kesinlikle bir şey yoktur” dedikleri halde, sadece, buraya gelip, parmaklarını, vicdanlarının sesine doğru değil, siyasî istikamete doğru kaldırmaktadırlar.

Dolayısıyla, burada Meclisin yapacağı bir şey vardır: Halk adına, millet adına görev yapan bu tür parlamenterler...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - 9 müdür tutuklandı TURBAN'da, 9 müdür!..

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, lütfen, susar mısınız...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...bu şekilde, soruşturma komisyonlarıyla, Parlamentoyu halkın gözünde olumsuz hale düşürmemek için, doğrudan yargıya intikal ettirilmelidir; bunlara yargı karar vermelidir; bu, bizim kanaatimizdir. Ama, benim komisyondan edindiğim izlenim şudur: Az önce bahsettiğim bilgiler olduğu halde, göz yummuşlardır.

Nitekim, en azından, hangi iktidarın bürokratları mahkeme kapılarında cezalandırılmaktadır, mahkûm olmaktadır; bunu halkımız görmektedir. Halka, her şeyden önce, bizim geleneksel değerlerimizi, millî değerlerimizi yıkan bir anlayışı, köşe dönme anlayışını hangi iktidarın yerleştirdiği ortadadır. Dolayısıyla, benim, bu konuda söyleyeceklerim bunlardır.

Halk adına, millet adına görev yapan bu milletvekillerinin, bakanların veyahut başbakanların, siyasî amaçlı komisyonlardan ziyade, yargıyla, doğrudan yargı tarafından yargılanmaları temennimizdir; bu anlamda denetlemek... Meclisin görevi yasa yapmaktır; Meclisin görevi, örneğin, halkın ihtiyaç duyduğu, milletin ihtiyaç duyduğu, meraların ıslahıdır, vergi reformudur, sağlık reformudur, yani, bunlarla ilgili yasaları yapmaktır. Bakınız, en pahalı olan şey zamandır. Halkın bize verdiği bu zamanı, bu şekilde, Meclisi tıkayarak, Meclisin çalışmasını tıkayarak, verimsiz değerlendirerek kullanamayız; buna hakkımız yoktur.

A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) - Önergeyi kim verdi!

HASAN GÜLAY (Manisa) - Mercümek için önergeyi veren kim?!.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Dolayısıyla, bu tür konuşmaları, bu tür durumları, daha önce, Doğru Yol Partisi olarak açıkladığımız üzere...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Mercümek için niye önerge verdiniz!

A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) - Önergenin sahibi kim!

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Önergenin sahibi, biziz...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ... siz de o zaman bunu kabul etmiştiniz. Şimdi oyunuzu göreceğiz Sayın Üçpınarlar.

Burada bizim kanaatimiz, eski Başbakan Sayın Yılmaz görevini ihmal etmiştir; ancak, bu konudaki yargıyı, bağımsız yargı vermelidir siyasîler değil. Ben kanaatimi ortaya koyuyorum; ancak, bağımsız yargının vereceği karar daha doğru olacaktır. Bu yöndeki yasa değişikliğinin bir an önce gerçekleştirilmesi görüşündeyim.

Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum; sağ olun, var olun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, konuşmacı Sayın İlyas Yılmazyıldız şunu söyledi: “Bu Mecliste kurulan bütün komisyonlar, araştırma ve soruşturma komisyonları siyasîdir; hiçbiri doğru karar vermemektedir” dedi.

BAŞKAN - Efendim, o, kendi düşüncesi...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Dolayısıyla, TURBAN Komisyonu Başkanı olarak siyasî bir karar vermemişiz. TURBAN Komisyonu olarak bizim bulunduğumuz suç duyurusuyla, 9 müdür tutuklanmıştır.

BAŞKAN - Efendim, tamam, söylediniz; burada her milletvekili çıkar bir karar söyler...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - İşte, siyasî kararı, onları aklayanlar vermiştir. Biz, Komisyon olarak siyasî karar vermemişizdir.

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, lütfen yerinize oturur musunuz...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, burada Meclise yöneltilen bir suçlama var.

Sayın Başkan, Meclise bir suçlama yöneltiliyor; siz, oradan, kürsüden “hayır efendim, Meclis komisyonlarında siyasî karar verilmiyor” diyemiyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, ben hiçbir konuşmacının sesini kesmiyorum, sözünü de kesmiyorum; kestiğimiz zaman, bu defa da... Şimdi, Sayın Ersümer, bakın, bir grup başkanvekilisiniz; ikide bir, benim Meclis Başkanlık görevimi yerine getirmeme çok büyük engeller koyuyorsunuz; rica ediyorum, yapmayın bunu. Ben, burada konuşan hatiplere müdahale etmiyorum. Arkadaşlar fikirlerini özgürce söylesinler; ama, birisi çıkıp da, bana sataşma var derse, ben de sataşma olduğu kanaatine varırsam, kendisine açıklama hakkını veriyorum; bunun dışında ne yapabilirim...

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Nefes al, nefessiz kaldın yine!..

BAŞKAN - Benim nefesim kuvvetli, merak etmeyin.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) - Sen işini bilirsin Kamer, devam et!..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erkan Mumcu.

Süreniz 10 dakika efendim.

ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (9/6) esas numaralı Soruşturma Komisyonu raporu hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı zamanda, komisyon üyesi bir milletvekili arkadaşınız olarak burada söz almış olmam, komisyon raporunu savunma sadedinde sözler söyleme ihtiyacından kaynaklanmıyor; tam tersine, önerge sahiplerinin önergede zikrettikleri ve parantez içerisine aldığım bir cümleyi burada dikkatlerinize sunmak ve bu vesileyle, kamuoyunun çok büyük bir hassasiyet gösterdiği konu hakkında belki zihinlerinizde, belki de vicdanlarınızda bir hatırlatma, bir titreşim yaratma kastını taşıyorum.

Efendim, hemen, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri tarafından verilen soruşturma önergesinde yer alan bir cümleyi okumak istiyorum, cümle aynen şöyledir: “Yolsuzluk, politik yozlaşma olgusunun bir türevidir. Politik yozlaşmanın önlenmesi için, politik süreçlerin, yeniden, sağlıklı yapılanması; bunun yanı sıra, devletin bütün kurumlarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Son yıllarda halkımızın büyük ilgisini çeken yolsuzluk iddiaları, Türk Halkının nefretini kazanmıştır.” Önergede yer alan ve umuyorum ki bütün milletvekillerinin tereddüt etmeden katılacakları cümleler bunlardır.

Önergede yer alan, soruşturmaya konu iddialar hakkında, burada bir şey söylemenin gereğini zaten duymuyorum; çünkü, bizzat önerge sahibi olan, önergeye imza koyan Doğru Yol Partisinin Grup Başkanvekilleri, Komisyon birleşimlerinde, birbirini takip eden haftalarda, iddialarından sarfınazar ettiklerini açık seçik bir şekilde beyan etmişlerdir. Hatta, o kadar ki, Sayın Ali Rıza Gönül, bizzat “Sayın Mesut Yılmaz'ın bu konuda bir suiistimali olduğunu söyleyemem, kendimde bu hakkı görmüyorum” demiştir.

Bu sözlerden sonra, Komisyon raporunun teşekkül etmesi esnasında arkadaşlarımızın gösterdikleri anlayış, hukukî ciddiyet ve titizliğe de teşekkür etmek istiyorum. Beni şaşırtan, Komisyon çalışmaları esnasında, son derece titiz bir şekilde, hukuk titizliğine, hukuk ciddiyetine yakışır bir tarzda çalışan ve bütün kararları, nihaî karara gelene kadar bütün kararları oybirliği içinde alan arkadaşlarımızın, burada, Genel Kurul salonunda, belki seçmene selam babını tercih ederek, oradaki davranışlarının tam aksine, tam tersine davranışlar sergilemiş olmalarıdır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Doğru değil. Bir kere, muhalefet şerhi var.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Efendim, muhalefet şerhi olduğunu söylüyor arkadaşlar. Muhalefet şerhlerini dayandırdıkları husus şudur: Evet, bu konuda vicdanî kanaatimiz...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Bizim ifademizi çarpıtmayın lütfen. Kendi adınıza konuşun.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, eğer, Sayın Başkan izin verirse...

BAŞKAN - Efendim, buyurun, açıklayın.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Komisyon raporları, Komisyon tutanakları sonuna kadar, elimdedir; ancak, çok zaman alacağını düşünüyorum; bizzat önerge sahiplerinin ifadelerini buradan satır satır okuyabilirim. Dolayısıyla, daha ilk birleşimlerde, konu hakkındaki gayriciddî yaklaşımlarını itiraf etmişlerdir. Buraya gelip, başka türden ifadelerde bulunmalarını, ben, millete karşı dürüstlük prensibiyle bağdaşır bir tutum olarak görmediğimi de huzurlarınızda arz etmek istiyorum. Ancak, biraz evvel okuduğum cümlenin altını çizmek istiyorum; bunun hatırlanmasında ve hatırlatılmasında yarar vardır. Önergenin ve komisyonun bir yararı bu olsa gerek diye düşünüyorum. Evet, yolsuzluk -aynen, Doğru Yol Partisi milletvekili arkadaşlarımın önergelerinde zikrettikleri gibi- politik yozlaşma olgusunun bir türevidir ve bunun çözümü de, kendilerinin de söylediği gibi, önce politik süreçlerde sağlıklı bir yeniden yapılanma, sonra devletin tüm kurumlarıyla bir yeniden yapılanmaya götürülmesidir.

Değerli milletvekilleri, sadece bunları bir önerge çerçevesinde ifade ediyor olmak, zannediyorum yeterli olmasa gerek. Burada milleti temsil etme yükümlülüğü bulunan milletvekilleri olarak, bunu sadece ifade etmenin ötesinde, yerine getirme, gerçekleştirme gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunu da hatırlamamız gerekiyor.

Politik süreçlerden kastettiğimiz şey nedir; sağlıksız politik süreçlerden kastettiğimiz şey, eğer, bugün siyasî menfaatlara göre birtakım iddialarda bulunup, yarın konjonktürdeki değişmeler başka menfaatları gündemi getirdiği için bunlardan geri çekilmek, bunlardan sarfınazar etmekse, evet, haklısınız, bu süreç değişmeli, sağlıklı biçimde yeniden yapılanmalıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, iki günden beri, milletimizin bütün dikkatlerinin yoğunlaştığı bir yer haline gelmiştir; çünkü, yaklaşık on yıldan beri Türkiye'de politika, yozlaşma ve kokuşma kavramlarıyla iç içedir; suiistimal, yolsuzluk, rüşvet kavramlarıyla iç içedir ve milletimiz, bugünkü Parlamentodan bu konuda bir çözüm beklemektedir.

Peki, bu çözümü, bu politik süreçlerdeki yeniden sağlıklı yapılanmayı sağlayacak irade, şu iki günde gördüğümüz şekilde ortaya konulan irade midir?! Böyle mi olmak icap ederdi?!

İddia sahiplerinin, burada ağza alınmayacak bir şekilde ortaya koyduğu iddialarından sarfınazar etmeleri ve bunları ifade etmek, bu konudaki düşüncelerini ifade etmek, bu konudaki dönüşümlerini izah etmek yerine, toplumda birtakım gerginlikleri kışkırtmak suretiyle, kamuoyunun dikkatini başka noktalara çekmek midir Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinin ya da bu iddiaları seslendiren, bu iddiaları kamuoyunun gündemine, Parlamentonun gündemine getiren değerli milletvekillerinden beklenen; tabiî ki, bu olmasa gerek, elbette, toplumumuzun bizden beklediği şey bu değil.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer, biz, devletin rant üreten ve rant dağıtan bir siyasal mekanizma olan yapısını gözden geçirmezsek, bunu değiştirmezsek, bu anlamda bir yeniden yapılanmaya gitmezsek, Türkiye siyaseti de, rantiyeci siyaset olmaya mahkûm kalacaktır. Her ne kadar, adalet kelimesinin sihriyle, adil düzen vaat ederek, birtakım siyasal iktidarlar, bu yapıyı değiştirmek vaadiyle işbaşına gelseler de, yine de, devletin bu rant dağıtan, rant paylaşımını belirleyen yapılanması sürdüğü müddetçe, o siyasî partilerin kendileri de, o iktidarların kendileri de bizatihi rantiyeci iktidarlar ve rantiyeci siyasîler olmaktan kurtulamayacaktır. Siz, hangi söylemlerinizle gelirseniz gelin, paylaşımda, dün, o “...SİAD”ların bu “...SİAD”ların, bugün, şu “...SİAD”ların, MÜSİAD'ların baskısı altında kalmaktan kurtulamayacaksınız. Onun için, kamuoyunun dikkatini, hiç hak etmediğiniz ve ihanet denilebilecek kadar, bu toplumun kutsallarıyla oynamaktan, bu toplumun bilinçaltıyla oynamaktan vazgeçip, gelin, hizmete, yeniden yapılanmaya, sağlıklı yapılanmaya, temiz siyasete, temiz yönetime yoğunlaştıralım. Kamuoyunun bizden beklediği budur ve inanıyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan bütün milletvekilleri, İktidardan gelebilecek bu yöndeki bir adıma hiçbir şekilde karşı durmayacaklar, canıyürekten katılacaklardır. Türkiye, bunu bekliyor; Türkiye'nin özlediği şey bu...

BAŞKAN - 1 dakikanız var.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, konuşmamın sonunda, Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın, hakkında verilen soruşturma önergesi karşısındaki tavrını dikkatlerinize sunmak istiyorum. Komisyonun tüm davetlerine icabet etmiş olması, kendisine sorulan tüm sorulara, kendisine sorulan sorunun içinde yer almadığı düzeyde ayrıntılarla cevap vermiş olması, bir siyasînin, bir milletvekilinin, bir politikacının topluma söz söyleyebilmek için, önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde hesap vermesi, gocunmadan, çekinmeden hesap vermesi demek olduğunu, bugün, Türk siyasetine göstermiştir, Türk siyasetine öğretmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen toparlar mısınız efendim.

ERKAN MUMCU (Devamla) - Kaldı ki, Sayın Mesut Yılmaz'ın bu davranışı, iki gündür, burada, TEDAŞ, TOFAŞ, mal varlığı adı altında görüşülen soruşturma komisyonu raporlarında, haklarındaki iddialara, gelip, Türkiye Büyük Millet Meclisinde cevap vermek lütfunda bulunmayan, bu sorumluluğundan kaçan, ama, hiçbir vakit, ezan, bayrak edebiyatını, tüyü bitmedik yetim edebiyatını bırakmayan siyasîlere ibret olmalıdır.

Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Mumcu.

Sayın Nejat Arseven; buyurun efendim.

Sayın Arseven, süreniz 10 dakika.

NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, çok değerli arkadaşlarım; dünden beri, Yüce Heyetiniz, bundan yedi sekiz ay kadar önce verilmiş bulunan birtakım soruşturma önergelerini -ki, bunların sayısı 4'tür; biliyorsunuz, 3 tanesi, TOFAŞ, TEDAŞ ve mal varlığı önergeleri bundan önce görüşüldü- görüştü, netice itibariyle bir karara vardı.

Çok değerli arkadaşlarım, burada, bu iki olayı, yani, bu soruşturma önergelerini önce ikiye ayırmak lazım: Bundan önce görüşülen, TOFAŞ, TEDAŞ ve mal varlığıyla ilgili önergeler, zamanları itibariyle, bizim dönemimizden, yani, seçilmiş olduğumuz dönemden hemen az önce başlamış olan, kamuoyunda tartışılır olan, üzerlerinde birçok spekülasyonlar, değerlendirmeler yapılmış olan olaylardı. Gündeme gelişleri itibariyle de, belki zamanlama itibariyle de, bu konudan, bu önergeler değerlendirilebilir; ama, burada, bu üç önerge hakkında ifadelerde bulunan değerli Doğru Yol Partisi temsilcisi arkadaşlarımın hemen tamamı da, benim bu ifadelerime uygun olarak, bu önergelerin, kamuoyu tarafından “TEDAŞ”, “TOFAŞ” ve “mal varlığı” olarak kabullenilmiş olduğunu ifade ederek sözlerine başladılar; ama, şimdi burada, diğer bir ikinci konuda verilmiş bulunan, yani, Sayın Yılmaz'la ilgili olarak, dönemin genel müdürü Engin Civan'la olan irtibatı münasebetiyle, Doğru Yol Partisinin o günkü yönetimi tarafından verilmiş olan, altında birçok imzanın bulunduğu, özellikle grup başkanvekilleri tarafından imzalanmış olan bu ikinci önergenin veriliş saiki, bence, çok önemli.

Aslında, Yüce Heyetiniz, burada, bu konunun önemi üzerinde durmalı, bunu değerlendirmeli; yani, bu hadiselerin, bu olayların oluşu, nasıl gelişiyor, nasıl veriliyor, olaylara nasıl yaklaşılıyor... Eğer bu Heyet, bu soruşturma komisyonlarının, hem kurulmasını hem çalışmasını hem de bu çalışmalar sonunda alınacak olan kararları hafife alır ve bunları, bundan önceki üç komisyonun çalışması neticesinde almış olduğu kararlar gibi değerlendirirse, vatandaşın da Yüce Meclise olan saygısı o ölçüde azalır kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, şimdi burada benden önce konuşan değerli Doğru Yol Partisi temsilcisi arkadaşlarım ifadelerde bulundular; dediler ki...

BAŞKAN - Parti temsilcisi değil, şahısları adına konuştular.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) - Şahısları adına konuşan arkadaşlarım, özür dilerim Sayın Başkanım.

Engin Civan yolsuzluğuyla ilgili kokunun Mesut Yılmaz tarafından duyulmamasının mümkün olmadığını ve bu kadar geç ortaya çıkması sebebiyle de, Sayın Mesut Yılmaz'ın bundan sorumlu olduğunu ifade ettiler. Peki, burada, acaba sormak gerekmez mi değerli arkadaşlarıma ve mensubu oldukları siyasî partiye; 1991 yılında hükümeti Sayın Yılmaz'dan devraldıktan ve ülkede hemen hemen dört sene, beş sene iktidar olduktan sonra, hakkınızda üç tane soruşturma önergesinin Mecliste kabulünden sonra mı acaba, bu pis kokular tarafınızdan duyuldu?!. Doğru Yol Partisi, bu kokuları, Sayın Çiller ile ilgili soruşturmalar açıldıktan sonra mı hissetmeye yahut yönünün ne taraftan geldiğini anlamaya başladı?! Şimdi, bu konuyu çok iyi değerlendirmek lazım.

Şahsı adına konuşan bir diğer arkadaşım da, Sayın Yılmaz'ın, koltuğunu kaybetmemek için Engin Civan'ı görevden almama yoluna gittiğini ifade etti. Bakın, huzurunuzda bir kere daha ifade ediyorum; eğer, Sayın Yılmaz, Sayın Çiller gibi delege oyuyla seçilmeyi, delege oyuyla başbakan olmayı içine sindiren bir kimse olsaydı, en az birbuçuk iki sene daha bu ülkeye başbakan olarak hizmet edebilirdi; ama, Sayın Yılmaz, delege oyuyla değil milletin oyuyla başbakan olmanın hakiki meziyet olduğu bilinciyle ülkeyi seçime götürmeyi en doğru yol olarak gördü. Değerli arkadaşlarım, ama, siz -yani, Doğru Yol Partisinden bahsediyorum- delege oyuyla başbakan olarak seçilmenin, önünüze gelen ilk seçimde akıbetin başbakan yardımcılığı olduğunu görerek, bir kere daha anladınız.

Değerli arkadaşlarım, bu soruşturmanın açılmasının ve önerge verilmesinin haksızlığını ve yanlışlığını ifade edegeldim. Bir kere, Sayın Yılmaz hakkında, soruşturma açılan bir insan olarak, bugün çok açık söylüyorum, bu işi bir de soruşturmanın açılması ve sonrası olarak değerlendirmek lazım; yani, hakkında soruşturma açılan kişinin ve o kişiyle ilgili olarak kurulan komisyonun çalışmalarını ve hakkında soruşturma açılan kişinin bu işe bakış açısını da çok iyi değerlendirmek lazım. Sayın Yılmaz, demin de ifade ettiğim gibi, aslında ne saikle açıldığı belli olan ve haksız olarak açılmış olduğu ilk başta, ilk açılışta belli olan soruşturma komisyonuna sade bir milletvekili olarak, üzerinde bulunan Anamuhalefet Lideri sıfatıyla değil, eski başbakanlık yapmış bir kişi olarak da değil, Meclisin sade bir milletvekili sıfatıyla gereken özeni ve ihtimamı gösterdi. Kendisine vaki, komisyona ifade verme gerekliliğinin duyurulmasından sonra, demin de ifade etmiş olduğum gibi, Meclisin bu çok değerli yetkisine, yani, soruşturma yetkisine olan saygısı dolayısıyla, soruşturma komisyonunun huzuruna geldi. Burada, bu komisyonda görev yapan, her partiden, Refah Partisinden, Doğru Yol Partisinden, Cumhuriyet Halk Partisinden ve Demokratik Sol Partiden değerli arkadaşlarım var; bunların hepsi, olayın canlı şahididir. Sayın Yılmaz, Komisyonun önünde, hemen her parti temsilcisinin kendisine sormuş olduğu bütün sorulara, bütün dürüstlüğüyle, bütün açıklığıyla cevabını verdi ve bu konuya vermiş olduğu önemi de, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisine gerekse soruşturma komisyonuna duyduğu saygıyı da, milletin önünde tescil etmiş oldu.

Şimdi, ben bu tavrın, aslında, bu gibi yollarla hakkında soruşturma açılan bütün değerli milletvekillerine, sıfatlı, sıfatsız bütün milletvekili arkadaşlarıma da bir örnek olmasını rica ediyorum ve hakkında soruşturma açılan her milletvekilinin, Sayın Yılmaz'ın davranış biçimini seçerek, o komisyona gidip, ifade vermesinin en doğru yol olduğunu burada ifade ediyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, dün, burada, Doğru Yol Partisine mensup olan ve şahsı adına konuşan bir değerli arkadaşım, soruşturma komisyonlarının siyasî olarak çalıştığını ve siyasî olarak çalışan bu komisyonlardan hakikî netice almanın da fevkalade zor olduğunu ifade etti; bu ifadesine yüzde 100 katılıyorum; ama, maalesef, burada, hem kendisinin hem de Doğru Yol Partili üyelerin bu komisyondaki çalışmalarının neticesinde, rapor safhasındaki ifadelerinin ve beyanlarının, bu ifadeleriyle çeliştiğini de huzurunuzda ifade etmeden geçemeyeceğim. Bakın, şunu da söyleyeyim: Biz, bu komisyonda, Anavatan Partililer olarak, hiç siyaset yapmamayı kendimize bir yol olarak seçtik. Eğer, biz, diğer komisyonlardaki gibi, birtakım spekülasyonlar yaratmak veya o komisyon çalışmaları sırasında lehimize gelişen birtakım olayları kamuoyuna mal etmek isteseydik, çıkıp, basının önünde bütün bunları açıklığıyla ifade etmek durumunda olurduk; ama, bir komisyon üyesi, hele, bir soruşturma komisyonu üyesi olmanın kendimize verdiği sıfatı yerinde taşımanın gereğiyle, hiçbir zaman, hiçbirimiz ve hiçbir arkadaşımız, her partiye mensup arkadaşlarımız hiçbirisi, bu konuda çıkıp en ufak bir açıklamada bulunmadı; ama, Doğru Yol Partisine mensup değerli arkadaşlarım -hazırlanan bir alt komisyon raporunda, hadiselerin nasıl ve ne şekilde geliştiğini beraber incelemiş olduğumuz halde- tamamen bir siyasî mülahazayla nihaî karara muhalefet şerhi koymak durumunda kaldılar.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu komisyonda bir şey daha yaptık; bu soruşturma önergesinin altında imzası bulunan ve bu önergeyi veren partinin iki değerli görevlisini -ki her ikisi de grup başkanvekilidir- komisyonumuza davet etmek suretiyle, Sayın Yılmaz ile Engin Civan arasında nasıl bir irtibat kurduklarını, bu irtibatı niye bu kadar geç kurduklarını, böyle bir irtibat konusunda ellerinde ciddî bilgi ve belgeler varsa bunları -soruşturma önergelerine ekleyememiş olmaları halinde- bize verip veremeyeceklerini sorduk ve bunların yazılı veya sözlü de -dinlenebilecek şahıslarla ilgil olarak- olabileceğini ifade ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arseven, size 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlar mısınız...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Fakat, burada huzurunuzda ifade ediyorum ki, her iki arkadaşımız da, daha önce ellerinde böyle bir delilleri bulunmadığını, bunları sadece ve sadece gazete havadislerinden ve kupürlerinden derlediklerini ve ayrıca benim ve diğer arkadaşlarımızın kendilerine vaki soruları üzerine İçtüzük gereği, sevk maddesi olarak yazmak zorunda bulundukları Ceza Kanunu maddesini; yani, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesini de zuhulen yazmış olduklarını, aslında hadisenin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesini oluşturmadığını, belki, 230 uncu maddeye girebileceğini, aslında onun dahi tam olmadığını ifade ettiler.

Bu beyanları dahi, Doğru Yol Partisinin, Sayın Yılmaz hakkında, o gün vermiş olduğu soruşturma önergesinin ne saikle verildiğini göstermektedir. Yüce Meclisin bunu çok iyi değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum ve bunun bu Yüce Mecliste artık bir daha tekrarlanmaması gereken bir yol olduğuna yürekten inandığımı burada ifade ediyorum. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, akışlar[!] Eğer, bütün arkadaşlarımız bu bilinçle hareket eder ve soruşturma komisyonlarının çalışmalarına ciddî bir şekilde yön verirse ki, biraz önce konuşan değerli arkadaşımın ifadesine de şiddetle katılmadığımı burada ifade ediyorum; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulmuş bulunan her soruşturma komisyonu kendi üzerine düşen görevi layıkıyla yapmaktadır. Buna Doğru Yol Partili üyeler uymamış olabilirler, bunu âdet haline de getirmiş olabilirler; ama, tenzih ediyorum ki, Refah Partili, CHP'li, DSP'li bütün arkadaşlarım, komisyon üyesi olmanın kendilerine vermiş olduğu ağırlıkla, bu komisyondaki görevlerini ciddî bir şekilde yerine getirmektedirler.

Çok değerli arkadaşlarım, huzurunuzda ifade etmiş olduğum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim...

NEJAT ARSEVEN (Devamla) - Teşekkür edeceğim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür edin.

NEJAT ARSEVEN (Devamla) - ...Sayın Yılmaz hakkında -huzurunuza gelmiş olan- komisyon raporuyla ilgili olarak, Yüce Meclisin en doğru kararı vereceğine inanıyorum, hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arseven.

Sayın arkadaşımız şahsı adına konuştu, onun kanaatini bütün Doğru Yol Partili milletvekillerine atfettiniz. Şahsı adına konuşan bir arkadaşın düşüncesini, gruba mensup bütün milletvekillerine teşmil etmek yerinde bir düşünce değil.

Sayın İbrahim Yılmaz?.. Yok.

Sayın Sami Küçükbaşkan?.. Yok.

Sayın Abdullah Akarsu?.. Yok.

Sayın Zeki Çakan?..

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konuşmayacaksınız.

Sayın Ersin Taranoğlu?.. Konuşmayacaklar.

Sayın Saffet Arıkan Bedük?.. Yok.

Sayın Turhan Güven?.. Konuşmayacaklar.

Sayın Komisyon da konuşmayacağını belirtti.

Böylece, Soruşturma Komisyonu raporu üzerindeki kişisel konuşmalar bitmiştir.

Şu ana kadar, bize, hakkında soruşturma istenen eski Başbakanın konuşma isteği ulaşmadığına göre, kendisi de konuşmayacaktır.

Malumunuz olduğu üzere, raporda, soruşturma açılmaması istenilmektedir; yani, soruşturma önergesinin reddi yolundadır. Komisyon raporu, Yüce Divana sevk etmeme yönündedir; İçtüzüğümüzün 112 nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkündür. Bu hükme göre, Başkanlığımıza, Yüce Divana sevke dair bir önerge verilmemiştir. Böyle bir önerge verilmeden soruşturma raporunun reddedilmesi mümkün olmadığı için, raporun oylamasına mahal bulunmadığı yolunda bir kanaat var. Eğer, Yüce Genel Kurulda bunun aksine bir düşünce varsa, bu konuda da bir usul tartışması açabilirim; çünkü, farz edelim ki, burada, raporu oyladık ve rapor, salt çoğunluğu aşan bir oyla reddedildi; o zaman ne olacak; İçtüzükte bir şey belirtilmemiş. Ayrıca, raporda, hakkında soruşturma istenen Sayın eski Başbakanın fiilinin hangi ceza kanununun hangi maddesine aykırı olduğuna dair bir açıklık da yok. Bu itibarla, böyle bir sonuç, bir netice de hâsıl etmeyeceğine göre, ben, bu müzakere sonucunun oylanmaması gerektiği düşüncesindeyim. Yüce Genel Kurulda aksi yönde bir önerge verilseydi, mesele halledilmişti; ama, böyle bir önerge verilmediğine göre, ben, bu düşüncedeyim; ama, sayın milletvekili arkadaşlarımızda, bu yönde, aksi bir düşünce varsa, ben, usul müzakeresi açar ve bunu, Yüce Genel Kurulun oyuna sunarım.

Bütün gruplar da, aşağı yukarı hemfikirlerdir. Bu itibarla, oylamaya gerek yoktur; rapor benimsenmiştir.

Teşekkür ederim.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, bu uygulamanız, değişen İçtüzükle ilgili ilk oylama olmuştur; yani, değerlendirme ve karar oluşturmuştur.

BAŞKAN - Evet, yalnız daha önce bir uygulama yaptık.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Bundan sonraki uygulamalarda...

BAŞKAN - Evet, bundan sonra gelecek uygulamalara emsal olur efendim.

Komisyona teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, daha çalışma süremiz bitmedi.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Kapatalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Çalışmayacak mıyız?..

Sayın grup başkanvekilleri, tabiî, gündem gereği kanunlara devam etmemiz lazım; ama, eğer, gruplar hemfikirlerse, birleşimi kapatabilirim.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Tamam...

BAŞKAN - Şu anda, müzakeresini yapacağımız kanunlarla ilgili komisyon başkanları veya temsilcilerinin Genel Kurul salonunda olmaması ve grupların da bu saatten sonra çalışma konusunda bir istek içerisinde bulunmamaları nedeniyle...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Bugün temizlik günüydü zaten!..

BAŞKAN - ... Anayasanın 92 nci maddesine göre Hükümetin yetkili kılınmasına dair Başbakanlık tezkeresi ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 20 Şubat 1997 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 17.44

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Orhan Kavuncu'nun, Millî Savunma Bakanlığı ve T.S.K.'de çalışan sivil memurlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın yazılı cevabı (7/1903)

10.1.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Millî Savunma Bakanı Sayın Turan Tayan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Orhan Kavuncu Adana

1. Millî Savunma Bakanlığı ve bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri kurumlarında çalışan sivil memur sayısı nedir?

2. Bu sivil memurların ne kadarı “Ek Özel Hizmet Tazminatı” almaktadır?

3. Bu tazminattan Genel Kurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Merkez karargâhlarında görev yapan sivil memurların yararlandığı anlaşılmaktadır. 1993, 1995, 1996 yıllarında çıkarılan KHK'ler ile memurlar ve çalıştıkları kurumlar devamlı artırılmıştır.

3a. - Merkez Karargâh kavramı nedir?

3b. - “Yönetim işlevlerini kolaylaştıran Ankara'daki bazı birlikler ve kurumlar” ibaresi ile, Ankara dışındaki bütün, Ankara'daki bazı birlik ve kurumların yönetim işlevlerini kolaylaştırıcı hizmetler yapmadığı istidlal edilmektedir. Bunun mantıklı tarafı var mıdır?

3c. - Aynı önemde görev yapan, hatta görevi merkez karargâhında çalışan kimi memurlardan daha önemli birçok memur, yalnızca merkez karargâhında çalışmadığı gerekçesiyle bu tazminattan yararlandırılmamaktadır. Bu bir haksızlık değil midir?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 17.2.1997 Ankara Kanun : 1997/99-TÖ

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk. lığının 24 Ocak 1996 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.02-7-1903-4946/13894 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Orhan Kavuncu tarafından verilen ve İlgi Ekinde gönderilerek cevaplandırılması istenen “Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Çalışan Sivil Memurlara İlişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ek'tedir.

Arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

Adana Milletvekili Orhan Kavuncu'nun 7/1903 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışan sivil memurların mevcudu 22 831'dir.

2. Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlardan 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci madesi kapsamında “Ek Özel Hizmet Tazminatı” alan personel ise 3 250 kişidir.

3. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 nci maddesinde, Merkez Karargâh olarak belirtilen karargâhlar, Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bu karargâhların yönetim işlerini kolaylaştıran Ankara'daki bazı birlik ve kurumları kapsamaktadır.

4. 1993 yılında yapılan maaş iyileştirme çalışmalarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli 657 sayılı Kanuna tabi sivil memurların çalışma saatleri, disiplin ve yargılanmaları, nöbet hizmetine alınmaları gibi hususlar bakımından, aynı Kanuna tabi emsallerinden farklı olmaları nedeniyle, bunların tamamının ilave bir tazminattan istifade ettirilmeleri teklif edilmiştir.

5. Teklif, prensip olarak benimsenmesine rağmen 15 Temmuz 1993tarihinde yürürlüğe giren 486 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sadece Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının merkez karargâhlarında görevli Genel İdare Hizmetleri sınıfına mensup memurların bu tazminattan yararlandırılması kabul edilmiş ve bu durum, uygulamada şu sorunlara neden olmuştur;

a) Maliye Bakanlığınca yasaya ilave edilen “Merkez Karargâhı” ifadesi nedeniyle bu kapsama giren birliklerin tespitinde güçlüklerle karşılaşılmış ve halen merkezdeki bazı birlik ve karargâhlar bu kapsamın dışında bırakılmıştır.

b)Kapsama giren birliklerdeki Genel İdare Hizmetleri sınıfı dışındaki sivil memurlar (705 personel) tazminattan istifade edememişlerdir. Bu sorun, ancak 21 Aralık 1996 tarihinde yürürlüğe giren 568 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile çözümlenmiştir.

c)Taşradaki birlik ve kurumlara mensup 20 bin civarındaki sivil memurun mağduriyetleri devam etmektedir.

6. Belirtilen sorunların çözümlenmesine yönelik olarak, 28.11.1996 tarihli ve 4124 sayılı Yetki Kanunu kapsamında, Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmakta olup, konuya ilişkin olarak bir kısım milletvekillerince verilmiş bulunan Kanun Tekliflerinin de halen Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının gündeminde bulunduğunu bilgilerine arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

2. - Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, belediyelerin vergi borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1959)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu yönetiminin halka en yakın, halkla içiçe olan kesimi belediyelerdir. Belediyelerin gelir kaynakları yeterli olmadığından, faizleri ile birlikte vergi borçlarına dayalı icra takibi altındadırlar. Halka hiçbir konuda hizmet yapamamaktadırlar. Bu nedenle; aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygı ile arz ederim.

Erol Çevikçe Adana

Sorular :

1. Türkiye çapında vergi borcu olan belediyelerin dökümü nasıldır?

2. RP'li belediyelerin vergi borçları ne kadardır?

3. Belediyelerin vergi borçlarının faizleriyle birlikte bir defaya mahsus affı konusunda bir çalışma yapılıyor mu?

T.C. Maliye Bakanlığı 19.2.1997 Gelirler Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.GEL.0.82/8211-13/05788

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Kanunlar Kararlar Müdürlüğünün 3.2.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-455-7/565 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Sayın Erol Çevikçe'nin Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'ün koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği ilgi yazı eki 7/1959-5060 esas no.lu yazılı soru önergesinde belirtilen sorulara ilişkin cevabımız Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'ün örneğe ekli yazısı üzerine aşağıda açıklanmıştır.

Bilindiği üzere, modern vergi sistemlerinde “vergi mahremiyeti” önemli bir yer teşkil etmektedir. Vergi mahremiyeti her ne suretle olursa olsun vergi uygulamaları dolayısıyla öğrenilen sırların mutlaka gizli kalmasına yönelik bir düzenlemedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununda hali hazırda “Vergi mahremiyeti” hükmü mevcuttur. Kanunun 5 inci maddesi ile düzenlenen bu hükme göre, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin sırlar, gizli kalması gereken diğer hususlar ifşa edilemez.

Bu hüküm vergi ile ilgili işlemlerde sağlanacak açıklığın hiçbir zaman mükellef aleyhine kötüye kullanılmasına imkân vermeyecek mahiyette olduğundan borçlu belediyeler hakkında herhangi bir bilgi verilememektedir.

Diğer taraftan, af konusunda çeşitli sebeplerle borcunu süresinde ödememiş olan tüm borçlu mükelleflerin bu borçlarını ödeyebilmelerine yönelik olarak Bakanlığımızca hazırlanan “6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere Başbakanlığa gönderilmiş bulunmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Doç. Dr. Abdullatif Şener Maliye Bakanı

T.C. Devlet Bakanlığı 6.2.1997 Sayı : B.02.0.0010/01917

Maliye Bakanlığına

İlgi : Başbakanlık Kan. Kar. Gen. Müd.'nün 3.2.1997 tarih ve B.02.0.KKG/106-455-7/565 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği SayınBaşbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği ilgi yazı ve eki, yazılı soru önergesi ekte sunulmuştur.

Sözkonusu yazılı soru önergesinin cevabının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmesini, Başbakanlığa ve Bakanlığıma da bir örneğinin gönderilmesini arz ederim.

Lütfü Esengün Devlet Bakanı

3. - İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, Telekom'un yönetim kurulu kararlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/1982)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Ömer Barutçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.1.1997

Halit Dumankaya İstanbul

Soru 1. Telekom'un 1996 yılının içerisinde alınan yönetim kurulu kararlarının birer suretini tarafıma verir misiniz?

Soru 2. Uydu ile ilgili yabancılarla ortak bir şirket kurulmuş mudur? Kurulmuşsa kuruluş sermayesi nedir, yüzde kaçı yerli kaçı yabancılara aittir?

T.C. Ulaştırma Bakanlığı 14.2.1997 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.EA/204-3852

Konu : İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM'nin 31 Ocak 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1982-5079/14311 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın Bakanlığıma yönelttiği 7/1982-5079 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Ömer Barutçu Ulaştırma Bakanı

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın 7/1982-5079 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Telekom'un 1996 yılının içerisinde alınan Yönetim Kurulu Kararının birer suretini tarafıma verir misiniz?

2. Uydu ile ilgili yabancılarla ortak bir şirket kurulmuş mudur? Kurulmuşsa kuruluş sermayesi nedir, yüzde kaçı yabancılara aittir?

Cevaplar :

Ülkemiz için hayati öneme haiz TÜRKSAT Projesinin geleceğinin garanti edilmesi, pazarlamasının günün koşullarına ve uluslararası piyasa şartlarına uygun olarak yapılması, bu proje kapsamında yeni nesil uyduların imal ettirilerek fırlatılması ve bu iş için gerekli finansmanın TÜRK TELEKOM'a doğrudan malî bir külfet getirmeden sağlanması amacıyla; 27.11.1995 tarih ve 95/7526 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince yurtdışında Fransız Aerospatiale Firması ile TÜRK TELEKOM arasında bir “Joint Venture” şirketinin kurulmasına karar verilmiştir.

Bu karar paralelinde “Eurasiasat” adı altında merkezi Monako'da bulunan 20 milyon $'lık sermayeli bir şirket kurulmuş olup, şirket sermayesinin % 51'i TÜRK TELEKOM'a % 49'u Fransız Aerospatiale Firmasina ait bulunmaktadır.

Konuya ilişkin 95/7528 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının bir örneği ekte gönderilmiştir.

15 Aralık 1995-Sayı: 22494 RESMİ GAZETE Sayfa : 3

Karar Sayısı : 95/7526

Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi ile Fransız Aerospatiale Firması arasında yurtdışında kurulacak 20 milyon ABD Doları sermayeli şirkete Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi'nin % 51 oranında iştirak etmesi ve şirket merkezinin tarafların mutabakatı ile belirlenmesi konusunda Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi'nin yetkili kılınması; Devlet Bakanlığının 24/11/1995 tarihli ve 50912 sayılı yazısı üzerine, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 58 inci maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 27/11/1995 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Süleyman Demirel CUMHURBAŞKANI

Prof. Dr. Tansu ÇİLLER Başbakan

A. ATEŞ N. CEVHERİ C. ÇAĞLAR B. S. DAÇE Dışişleri Bak. ve Başb. Yrd. V. Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı

A. ATEŞ A. A. DOĞAN A. DİNÇER A. GÖKDEMİR Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı

A. M. İSLAMOĞLU M. A. EKMEN A. C. KIRCA Ö. BARUTÇU Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı

M. SEVİGEN I. SAYGIN M. ALP M. S. ENSARİOĞLU Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı

F. ÇİLİNGİROĞLU V. TANIR T. ÜNÜSAN İ. ATTİLA Adalet Bakanı Millî Savunma Bakanı İçişleri Bakanı Maliye Bakanı

T. TAYAN A. KESKİN D. BARAN O. TEZMEN Millî Eğitim Bakanı Bayındırlık ve İskân Bakanı Sağlık Bakanı Ulaştırma Bakanı

N. KURT M. KUL F. ÇAY Ş. ALTINER Tarım ve Köyişleri Bakanı Çalışma ve Sos. Güv. Bak. Sanayi ve Ticaret Bakanı Enerji ve Tab. Kay. Bakanı

D. F. SAĞLAR İ. GÜRPINAR H. EKİNCİ A. H. ÜÇPINARLAR Kültür Bakanı Turizm Bakanı Orman Bakanı Çevre Bakanı

             &n bsp;             &nb sp;   

Yürütme ve İdare Bölümü Sayfa : 3

4. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, bazı vali ve emniyet müdürlerinin maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/2031)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yapılan zamlara rağmen, yıllık enflasyon oranı artışının altında kalan memur maaş artışı oranlarına göre, aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla, 29.1.1997

Akın Gönen Niğde

1. Diyarbakır Olağanüstü Hal Bölge Valisinin, Olağanüstü Halde görev yapan Asayiş Komutanının, İl Jandarma Alay Komutanının, İl Emniyet Müdürünün ve Diyarbakır İl Valisinin maaş dereceleri nedir? Tüm yan ödeme ve diğer ek ödemeler dahil aylık ellerine geçen net miktar nedir?

2. İstanbul, İzmir, Ankara Vali, Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Alay Komutanlarının maaş dereceleri nedir?Ellerine geçen maaş ve diğer ödemeler dahil aylık net miktar nedir?

3. Bu meblağlar arasında hiyerarşiye ters düşen, mevzuattan kaynaklanan bir uygulama görüyor musunuz? Şayet hiyerarşi ve hizmet gereklerine uygun olmayan bir uygulama görüyorsanız bu uygulamayı düzeltme yönünde bugüne kadar nasıl bir gayret sarfettiniz ve bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C. İçişleri Bakanlığı 18.2.1997 Personel Genel Müdürlüğü Sayı : B.050.PGM.0730001/354

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Niğde Milletvekili Akın Gönen'in tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/2031) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

Dr. Meral Akşener İçişleri Bakanı

Unvanı Ele geçen maaş Görev yeri

OHAL Bölge Valisi 164 513 000 TL. Diyarbakır

İl Valisi 139 992 000 TL. Diyarbakır

Jandarma Asayiş Komutanı 196 860 000 TL. Diyarbakır

İl Jandarma Alay Komutanı 143 972 000 TL. Diyarbakır

İl Emniyet Müdürü 123 991 000 TL. Diyarbakır

İl Valisi 116 794 000 TL. Ankara-İstanbul-İzmir

İl Jandarma Alay Komutanı 144 210 000 TL. Ankara-İstanbul-İzmir

İl Emniyet Müdürü 106 942 000 TL. Ankara-İstanbul-İzmir

Mülki İdare Amirleri devlet teşkilatımızın taşradaki temel ve vazgeçilmez unsurlarındandır. Mülki İdare Amirlerimize emsal görevlilerde nazara alınarak taşıdıkları sorumluluğa uygun bir şekilde maaş ödenmesi Bakanlığımızın dikkatle takip ettiği ücret politikalarımızdandır.

Kamu personeli maaşlarında yapılacak yeni düzenleme çalışmalarında bu politikamıza uygun düşecek şekilde Bakanlığımızca hazırlıklar yapılmış ve Maliye Bakanlığına Bakanlık teklifimiz olarak sunulmuştur.

Konu tarafımdan bizzat takip edilmekte olup, gerekli hassasiyet gösterilmektedir.

5. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, M.S.B.'da çalışan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatının ödenip ödenmediğine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın yazılı cevabı (7/2034)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 30.1.1997

Tevfik Diker Manisa

Sorular :

1. Millî Savunma Bakanlığına bağlı karargâhlarda (Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlığı) çalışmakta olan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatı ödenmekte midir?

2. Aynı tazminat taşra teşkilatlarında çalışan sivil memurlara da ödenmekte midir?

3. Taşra teşkilatlarında çalışan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatı ödenmiyor ise gerekçesi nedir?

4. Sivil memurları merkez ve taşrada çalışanlar diye ayırmak Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil midir?

5. 6-12 milyon TL. zarar ettiği belirtilen taşra teşkilatlarındaki sivil memurların bu mağduriyetlerinin giderilmesi için herhangi bir önlem almayı düşünüyor musunuz?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 17.2.1997 Kanun : 1997/142-TÖ

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk.lığının 5 Şubat 1997 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2034-5210/14686 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Tevfik Diker tarafından verilen ve İlgi Ek'inde gönderilerek cevaplandırılması istenen “Millî Savunma Bakanlığında çalışan sivil memurlara ek özel hizmet tazminatının ödenip ödenmediğine” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı Ek'tedir.

Arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in 7/2034 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışan sivil memurların mevcudu 22 831'dir.

2. Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil memurlardan 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 inci maddesi kapsamında “Ek Özel Hizmet Tazminatı” alan personel ise 3250 kişidir.

3. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Ek-17 inci maddesinde, Merkez Karargâh olarak belirtilen karargâhlar; Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile bu karargâhların yönetim işlerini kolaylaştıran Ankara'daki bazı birlik ve kurumları kapsamaktadır.

4. 1993 yılında yapılan maaş iyileştirme çalışmalarında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli 657 sayılı Kanuna tabi sivil memurların çalışma saatleri, disiplin ve yargılanmaları, nöbet hizmetine alınmaları gibi hususlar bakımından, aynı Kanuna tabi emsallerinden farklı olmaları nedeniyle, bunların tamamının ilave bir tazminattan istifade ettirilmeleri teklif edilmiştir.

5. Teklif, prensip olarak benimsenmesine rağmen 15 Temmuz 1993 tarihinde yürürlüğe giren 486 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sadece Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının merkez karargâhlarında görevli Genel İdare Hizmetleri sınıfına mensup memurların bu tazminattan yararlandırılması kabul edilmiş ve bu durum, uygulamada şu sorunlara neden olmuştur;

a)Maliye Bakanlığınca yasaya ilave edilen “Merkez Karargâhı” ifadesi nedeniyle bu kapsama giren birliklerin tespitinde güçlüklerle karşılaşılmış ve halen merkezdeki bazı birlik ve karargâhlar bu kapsamın dışında bırakılmıştır.

b)Kapsama giren birliklerdeki Genel İdare Hizmetleri sınıfı dışındaki sivil memurlar (705 personel) tazminattan istifade edememişlerdir. Bu sorun, ancak 21 Aralık 1996 tarihinde yürürlüğe giren 568 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile çözümlenmiştir.

c)Taşradaki birlik ve kurumlara mensup 20 bin civarındaki sivil memurun mağduriyetleri devam etmektedir.

6. Belirtilen sorunların çözümlenmesine yönelik olarak, 28.11.1996 tarihli ve 4124 sayılı Yetki Kanunu kapsamında, Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmakta olup, konuya ilişkin olarak bir kısım milletvekillerince verilmiş bulunan Kanun tekliflerinin de halen Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının gündeminde bulunduğunu bilgilerine arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

Eski Başbakan Tansu Çiller'in, 3628 sayılı Kanunun 11, 12, 13, 14 ve 15 inci maddelerine, ayrıca Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre cezalandırılması istemiyle Yüce Diva-

na sevkine karar verilmesine ilişkin önergelere verilen oyların sonucu:

Kabul edilmemiştir.

Üye Sayısı : 549

Kullanılan Oy : 534

Kabul : 262

Ret : 271

Çekimser : 1

Mükerrer : -

Geçersiz : -

Oya Katılmayanlar : 15

Açık Üyelik : 1

(Kabul Edenler)

ADANA

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Orhan Kavuncu

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

MahmutBozkurt

Celal Topkan

AFYON

H. İbrahim Özsoy

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ali Dinçer

Mehmet Ekici

Eşref Erdem

Agah Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan

Şaban Karataş

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

MehmetSağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

İsmet Sezgin

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Ataullah Hamidi

BAYBURT

Ülkü Güney

BİLECİK

Şerif Çim

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kamran İnan

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Feridun Pehlivan

Yahya Şimşek

Ertuğrul Yalçınbayır

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

AhmetKüçük

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

ÇORUM

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

Sebgetullah Seydaoğlu

EDİRNE

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKÂRİ

Naim Geylani

HATAY

Fuat Çay

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Hüseyin Yayla

IĞDIR

AdilAşırım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

BülentAkarcalı

Ziya Aktaş

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Ali Coşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Algan Hacaloğlu

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Zekeriya Temizel

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

İZMİR

Veli Aksoy

Ali Rıza Bodur

Işın Çelebi

İ. Kaya Erdem

Sabri Ergül

Aydın Güven Gürkan

Birgen Keleş

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoglu

Süha Tanık

Hakan Tartan

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

Ali Şahin

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İsmail Cem

Recep Kırış

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Cihan Yazar

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Lale Aytaman

Zeki Çakıroğlu

Fikret Uzunhasan

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Murat Karayalçın

Biltekin Özdemir

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Yaşar Topçu

SIVAS

Mahmut Işık

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

Enis Sülün

TOKAT

Hanefi Çelik

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

VeyselAtasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

Osman Mümtaz Soysal

(Reddedenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Veli Andaç Durak

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

Yaman Törüner

Kubilay Uygun

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

İlhan Aküzüm

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Ömer Ekinci

Ünal Erkan

Mehmet Gölhan

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Abdülkadir Cenkçiler

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

Ali Osman Sönmez

Turhan Tayan

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Haluk Müftüler

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

Evren Bulut

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Cihan Paçacı

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Demir Berberoğlu

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

Ergun Özdemir

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HAKKÂRİ

Mustafa Zeydan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

Ali Uyar

IĞDIR

Şamil Ayrım

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Süleyman Arif Emre

Hasan Tekin Enerem

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

İsmail Kahraman

Cefi Jozef Kamhi

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Turhan Arınç

Hasan Denizkurdu

Işılay Saygın

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

Doğan Güreş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

Yahya Uslu

MARDİN

Fehim Adak

Muzaffer Arıkan

Mahmut Duyan

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

Enis Yalım Erez

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

Erkan Kemaloğlu

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfükar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

TOKAT

Abdullah Arslan

Ali Şevki Erek

Ahmet Fevzi İnceöz

Bekir Sobacı

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

(Çekimser)

MANİSA

Ayseli Göksoy

(Oya Katılmayanlar)

ANTALYA

Emre Gönensay

BARTIN

Köksal Toptan

BİNGÖL

Mahmut Sönmez

BURSA

Cavit Çağlar

ÇORUM

Hasan Çağlayan

İSTANBUL

Aydın Menderes

İZMİR

Şükrü Sina Gürel

Gencay Gürün

Mehmet Köstepen

Rıfat Serdaroğlu

KONYA

Mustafa Ünaldı

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Mehmet Korkmaz

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

TUNCELİ

Kamer Genç (Bşk. Vekili)

(Açık Üyelik)

    KIRŞEHİR        &n bsp; 1


TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.