Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 18 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

40 ıncı Birleşim

25 . 12. 1996 Çarşamba


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1. - Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünal'ın, şekerpancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, Suriye'de Türkmenlere yapılan muamelelere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Malatya Milletvekili Ayhan Fırat'ın, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce personel alımı için yapılan sınavlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Huzur Harekâtının 31.12.1996 tarihi itibariyle sona erdirildiğine dair Başbakanlık tezkeresi (3/627)

2. - Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/628)

3. - Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresinden “ve Fransa” ibaresinin çıkarıldığına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/629)

IV. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Hatay Milletvekili Nihat Matkap'ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in partisine sataşması nedeniyle konuşması

2. - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in, Hatay Milletvekili Nihat Matkap'ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3. - Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un partisine sataşması nedeniyle konuşması

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Cumhurbaşkanlığı 1995 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/446) (S. Sayısı : 172)

VI. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralamanın ve çalışma saatlerinin yeniden belirlenmesine ve 25.12.1996 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek önerisi

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, TMO'nin ekmeklik buğday stokuna ve yeterli buğday alımları yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1607)

2. - Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, beldelerin ilçe, ilçelerin il olmasının yasal kurallara bağlanmasına ve Osmaniye'ye bağlanan Kadirli İlçesinin Adana veya Osmaniye'ye bağlanması konusunda referandum yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1619)

3. - İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, Şehit Anaları Vakfına ve Genç Demokratlar Vakfına ilişkin soruları ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un yazılı cevabı (7/1751, 1752)





I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın,

Sudan'a gidecek olan Devlet Bakanı T. Rıza Güneri'ye, dönüşüne kadar, Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın,

Vekillik etmelerinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri,

İsrail Parlamento Başkanı ve Filistin Yasama Konseyi Başkanının vaki davetine icabetle TBMM Başkanının başkanlığında bu ülkeye gidecek olan 7 kişilik,

Gürcistan Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu Başkanının vaki davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan 6 kişilik,

Parlamento heyetlerinde yer alacak milletvekillerine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkereleri;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 54 üncü sırasında yer alan 166 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılmasına ilişkin 9.10.1996 tarih ve 4190 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin bu kısmının 5 inci sırasına, 52 nci sırasında yer alan 147 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 6 ncı sırasına alınmasına; 31.12.1996 Salı ve 2.1.1997 Perşembe günlerinde Genel Kurul çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Erzincan Milletvekilleri Tevhit Karakaya ve Naci Terzi'nin, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında (2/119),

Yozgat Milletvekilleri Yusuf Bacanlı ve İsmail Durak Ünlü'nün, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809 Sayılı Kanunda ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında (2/250),

Kanun Tekliflerinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 15 arkadaşının, Sait Halim Paşa Yalısında meydana gelen yangının nedenlerini ve TURBAN Genel Müdürlüğüyle ilgili yolsuzluk iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/2) (S. Sayısı : 115) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu, Isparta Milletvekili Ömer Bilgin'in konuşmasında Genel Başkanlarına ve Gruplarına,

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya, Isparta Milletvekili Ömer Bilgin'in konuşmasında şahsına,

Sataşması nedeniyle, birer konuşma yaptılar.

Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve hava unsurlarının katılımıyla Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi ile gündemde yer alan diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25.12.1996 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.55'te son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Ali Günaydın Kâzım Üstüner

Konya Burdur

Kâtip Üye Kâtip Üye




II. - GELEN KÂĞITLAR

25 . 12 . 1996 ÇARŞAMBA

Raporlar

1. - Yozgat Milletvekilleri İsmail Durak Ünlü, Yusuf Bacanlı ve Lütfullah Kayalar'ın, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809 Sayılı Kanunda ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergeleri (2/250) (S. Sayısı : 193) (Dağıtma tarihi : 25.12.1996) (GÜNDEME)

2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 Arkadaşının, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/119) (S. Sayısı : 194) (Dağıtma tarihi : 25.12.1996) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih : 25 Aralık 1996 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40 ıncı Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz. (DSP sıralarından “sağ ol” sesleri)

Nasıl olsa bugün açık oylama var, önemli kritik oylamalar var; arkadaşlarımız kulislerde, buralarda; geliyorlar.

Yeteri kadar da salonda arkadaşlarımız var; sizinle biz istediğimiz kanunları çıkarabiliriz.

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - Sen buranın Başkanısın!.. Var mı öyle şey... Git kuliste yönet o zaman!..

BAŞKAN - Efendim, kuliste değil işte...

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - Olur mu böyle şey Başkan!..

BAŞKAN - Canım, eğer tereddütünüz olursa, yoklama isterseniz yoklama yaparım.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1. - Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünal'ın, şekerpancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - Birinci gündemdışı söz DSP Uşak Milletvekili Sayın Mehmet Yaşar Ünal'a verilmiştir; Sayın Ünal, şekerpancarı üreticilerinin sorunları konusunda gündemdışı söz istemiştir; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Ünal.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde şekerpancarı üreticilerinin sorunları hakkında söz almış bulunmaktayım, hepinize saygılar sunarım.

Türkiye, 1995-96 kampanya döneminde, pancardan 1 milyon 472 bin ton şeker üreterek Avrupa'da yedinci, dünya sıralamasında ise sekizinci olmuştur. Bu dönemde şeker tüketimimiz daha fazla olduğu için şeker açığı meydana gelmiştir. Oysa, Türkiye, iç tüketimi karşılayacak, hatta dış ülkelere şeker ihraç edecek arazi ve şeker sanayii altyapısına sahip bir ülkedir. O halde, yanlış ve plansız uygulamalarla, şeker sanayiinin neden güç duruma düşürüldüğüne ve üretici köylülerin perişan edildiğine bir bakalım.

1995 yılında pancar ekimine uygun 3 milyon 540 bin dekarlık arazi var iken; ancak, 2 milyon 890 bin dekarlık alanda ekim taahhüdü alınabilmiştir, yani, pancar ekilebilir alanların ancak yüzde 71'inde ekim yapılabilmiştir. Bunun nedeni şudur: Köylü üreticimiz yaptığı hesaba göre, bu işten kâr etmediğini görmekte, taban fiyat bir yıl önce açıklandığı halde ödeme bir yıl sonra olduğu için paranın değeri enflasyonla uçup gitmekte, böylece köylümüz pancar ekiminden uzaklaşmaktadır. İlk defa 1996'da, pancar taban fiyatları önceden ilan edilmiştir.

Türkiye şekeri biraz pahalıya mal ediyor diye bizim bu ziraattan vazgeçip fabrikalara kilit vurmamız düşünülemez. Tüm Avrupa ülkeleri, hâlâ kendi çiftçilerini direkt veya endirekt sübvansiyonlarla desteklemeye devam ediyorlar. Pancar ziraatı Türkiye'de devam etmelidir, çünkü bu, aynı zamanda köylünün yaptığı besiciliği de desteklemektedir. Eğer, bu işten vazgeçilirse, kırsal kesimde gizli işsizlik yükselecektir.

Ülkemizde üretilen şekerpancarı Afyon, Ağrı, Alpullu, Ankara, Bor, Burdur, Çarşamba, Çorum, Elazığ, Elbistan, Erciş, Ereğli, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Ilgın, Kars, Kastamonu, Kırşehir, Malatya, Muş, Susurluk, Turhal, Uşak, Yozgat ile Adapazarı ve Kütahya Şeker Fabrikalarında işlenmektedir. Bu fabrikalara gelen pancar ise, 62 ilde 450 bin üretici tarafından yetiştirilmektedir.

Şekere verilen ithalat izniyle başlayan şeker girişi çok yüksek boyutlara ulaşmıştır. Sonuç olarak, şeker fabrikalarından satılan günlük tüketim 6 bin tondan 2 bin tonun altında inmiş ve aradaki fark, ithal şeker ve kaçak şekerden karşılanmaya başlamıştır. Hükümetin, bu şeker akışını durduracak tedbirleri almaması üzerine, Türkiye Şeker Fabrikaları günlük tüketim miktarında şeker satamamış ve depolar dolmaya başlamış, şeker satılamayınca üreticilere olan söküm avansı dahil, tüm ödemeler aksamış ve üreticilere “paramız yok, bunun yerine şeker verelim” demek durumuna gelinmiştir.

Biz, Hükümetimizden, bu tavrın değiştirildiğinin, burada, açıkça ilan edilmesini istiyoruz. Türkiye'ye giren ve stoklarda yığılan ithal şeker ve kaçak şekeri getirenleri memnun edecek yüzde 18 şeker zammı da yapılmış ve bu kesim, bir gecede 7-8 trilyon lira kazanmıştır; ayrıca, kaçak giren şekere yüzde 47 gümrük vergisi de ödenmediğinden, aynı çevrelere 10-15 trilyonluk bir vurgun imkânı yaratılmıştır.

Bunlar, resmî fiyattan 2 bin 3 bin lira eksik fiyatla piyasaya şeker sürerken, şeker fabrikaları güç duruma düşürülmüştür. Tarım ürünlerinde kontrolsüz ithalat kendi köylüsünü vurmaktadır; et ithalinde de olduğu gibi, besicilik ölmüştür. Şeker fabrikalarını borçlanmaya ve zarara sokmaktadır. Hükümetlerin görevi, ithalatçı ve kaçakçıdan önce pancar üreticilerini koruyup, gözetmek olmalıdır.

Bizce, pancar taban fiyat belirlemesi şu şekilde olmalıdır: Tüm faaliyetler; yani, pancarın ekime hazırlanması, tohum bedeli, gübre -yeterli ve dengeli gübre- masrafı, hava şartlarından dolayı tahriple tekrar ekim olursa onun masrafı, yabancı otlarla mücadele ve haşerelere karşı ilaçla mücadele masrafları, çapalama ve sulama masrafları, söküm, yaprak kesme, temizleme ve taşıma masrafları, mazot zamları ayrı ayrı hesap edilmeli, buna sarf edilen emek de katılarak, enflasyon gözönüne alınarak maliyet hesaplanmalı ve buna, belli bir kâr eklenerek fiyat belirlenmesi için, köylü üreticilerle şeker fabrikaları temsilcileri aynı masaya oturup karar vermelidir; yani, köylü, kendi ürettiği pancarın fiyatının ne olacağı konusunda söz sahibi olmalıdır. Daha önce verilen paralar da avans olarak kabul edilmeli, yeni bir taban fiyat belirlenmelidir. Pancar taban fiyatı ilk belirtildiğinde, Adana milletvekilimiz de, ileride bu fiyatın yeterli olmayacağını söylemişti. Bugün, haklı çıktığımız görüldü; fakat, Bakanlık o konuda, herhangi bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünal, size, kısa bir süre veriyorum; yalnız, konuşmanızı toparlayın lütfen, rica ediyorum.

1 dakika eksüre verdim; buyurun efendim.

MEHMET YAŞAR ÜNAL (Devamla) - Eğer, üreticimizin hakları tam olarak verilirse, Türkiye, bir daha şeker darboğazına girmez. Bugünkü olumsuz tablo, şekerde çalışan işçilerimizi de etkilemiş, avanslarını eksik almışlardır. Şu anda yürütmekte oldukları toplu iş sözleşmelerinde de haklı isteklerini almakta zorlanmaktadırlar. Yılbaşında alacakları ikramiye de henüz belli değildir.

Bugün şeker fabrikalarının yaşadığı durum, Hükümetler eliyle KİT'lerin nasıl zarar ettirildiğine tipik bir örnektir. Biz, DSP olarak, köylü kalkınmadan ülke kalkınmasının mümkün olmadığına inanıyoruz. Hükümet, hiç vakit kaybetmeden, yaptığı hataların bir kısmını da olsa telafi etmek için Pankobirlik ile oturup yeni bir fiyat belirlemesine giderek, köylümüze sahip çıkmalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

2. - Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'ın, Suriye'de Türkmenlere yapılan muamelelere ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN - İkinci gündemdışı söz, Kuzey Suriye'deki dram konusunda gündemdışı söz almak isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Sılay'a verilmiştir. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Sılay, süreniz 5 dakikadır.

Buyurun efendim.

MEHMET SILAY (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, bugün, aziz milletimizin ve 1,5 milyar İslam âleminin kutlamakta olduğu Berat Gecesinin tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini diliyorum. Sonra da, hiçbir haber ajansında çıkmayan, hiçbir yazılı ve görsel basına yansımayan birkaç spot haberle huzurlarınızdayım; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Suriye'nin Akdeniz'e açılan Lâzkiye, Tartus ve Burç limanlarında bulunan ve Bayır-Bucak Türkmenlerine ait balıkçı tekneleri, geçtiğimiz son iki ay içerisinde müsadere edilmiş ve 54 Bayır-Bucaklı Türkmen gözaltına alınmıştır. Bugün, Halep hapishanelerinde 300 civarında Bayır-Bucak Türkü zor şartlar altındadır. Ekim 1996'da Şam'da meydana gelen patlamanın ardından 14 Bayır-Bucaklı kaybolmuştur.

Değerli milletvekilleri, iki sınır vilayetinin valilerine -Lâzkiye ve Hatay Valilerine- tercümanlık yapan Bayır-Bucaklı tercüman İbrahim faili meçhul şekilde ortadan kaldırılmıştır. 1965'ten beri; yani, Hafız Esad'ın başa geçtiği ve el-iştirakiyye gibi marksist sloganlarla yönettiği bir polis devleti olan Suriye'de, Bayır-Bucak Türklerinin yüzde 80'i, bugüne kadar karakoldan geçirilmiştir; yani, sorgulamadan, dayaktan ve işkenceden...

Spot haberlerim bu kadar.

Değerli milletvekilleri, Misakımillî sınırları dışında kalan Türk dünyasında kısa bir ufuk turu yaptığımız zaman, Stalin despotizminin mağdur ettiği Ahıska mazlumlarında olduğu gibi, Kuzey Suriye'de unutulan Bayır-Bucak Türkmenlerinin vebalini de, bugün, yüreğimizde hissediyoruz...

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sen onu, Adalet Bakanına sor!..

MEHMET SILAY (Devamla) - Batı Trakya Türklerinin sıkıntıları var; ama, hiç olmazsa, Yunan Parlamentosunda 3 milletvekili var, seçilmiş belediye başkanları ve müftüleri var. Kuzey Irak Türkmenlerinin liderleri var, okulları var, dergileri var. Azerbaycan, Kafkasya ve Orta Asya Türklüğü, dünya konjonktüründe beş altı devletle temsil ediliyor. Kıbrıslı kardeşlerimiz uğruna, aziz milletimizin gösterdiği fedakârlık, her türlü takdirin üzerindedir. Ancak, Ahıska Türkleri yahut Çin sultasında yaşayan Doğu Türkistan mazlumları gibi, Hafız Esad cuntasının egemenliğindeki Bayır-Bucak Türklüğü de, yıllardır, genosite varan, soykırıma varan baskılar altında, hâlâ, siyasî hafızaların dışında yaşamaktadır. Bu mazlum topluluğun, ne Suriye Parlamentosunda bir temsilcisi ne de dünyada esameleri var. Birbuçuk milyon Türkün yaşadığı Suriye'de, belli bir coğrafyada, toplu halde, toprağa ve tarıma bağlı olarak yaşayan Bayır-Bucak Türkleri, bir ulusal bilincin de ötesinde, bugün, temel insan haklarından da yoksun bir hayata mahkûm edilmişler...

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) - Kimin sayesinde?!.

MEHMET SILAY (Devamla) - Toplam 80 bin Bayır-Bucak Türkü, 2 nahiye ve 54 köyde, Yayla Dağımızın güneyinde, hudut boyunca karşılıklı sıralanmışlar; çağırsak sesimizi duyacak kadar yakın; ama, ilgisizliğimizden, bizlere kutuplar kadar uzaktalar ve 200 milyonluk Müslüman Türk dünyasında unutulanlara karışmışlar.

Kuruluşundaki ilk yirmi yıl içerisinde 17 darbe ve kanlı ihtilal geçiren Suriye'de, en ağır faturayı, her seferinde Bayır-Bucak Türkmenleri ödemiştir. Canını kurtarabilenler, Ahıska Türkleri gibi, zorunlu göçe zorlanmış; bugün Kırıkhan, İskenderun ve Antakya'da, anavatana göçebilenlerden mahalleler oluşmuştur. Suriye'de kalanlara da hızla asimilasyon uygulanıyor. Suriye'de, sadece Nusayriler ve gayrimüslimler rahat; ancak -10 milyon içerisinde- Arap, Kürt, Çerkez ve Türk kardeşlerimiz zor şartlar altında. Bayır-Bucak Türkmenleri ise organik varlıklarını bile korumakta zorlanıyorlar. Hatta, Suriye Anayasasında, Kuzey Suriye Türkleriyle ilgili hiçbir yasal teminat yok.

Değerli milletvekilleri, Şamda ve Halep'te bir bomba patlasa yahut rejimi eleştiren bir slogan atılsa veya sıradan rejim karşıtı bir tevatür çıksa, hemen o gün, Bayır-Bucak'tan onlarca Türkmen genci tutuklanıp Tadmur kamplarına götürülür ve kayıplar listesine karışır. Bugün, Suriye'de, 80 bin Bayır-Bucak Türkü, bir açık hava hapishanesinde deney kobayı gibi bir hayat sürmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sılay, size 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen toparlayın efendim.

MEHMET SILAY (Devamla) - Bu Ortadoğu kaosu içerisinde ve devlerin ayakları altında tamamen çaresiz ve savunmasız bırakılan Bayır-Bucaklı kardeşlerimiz, Hafız Esad zaliminin insafına terk edilmiştir.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Sılay, bunları Erbakan'a anlat, Erbakan'a...

MEHMET SILAY (Devamla) - Biliyoruz, uluslararası husumet üzerine siyaset olmaz; ancak, siyaset de, iyiniyet de karşılıklıdır. Bugün, ortaçağdan kalan Şii-Batıni terör metotları, Baas rejimi eliyle Bayır-Bucak Türkmenlerine tatbik ediliyor. Endişemiz odur ki, Kuzey Suriye Türkmenlerini de Ahıska Türklerinin acı akıbeti beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, Bayır-Bucaklı kardeşlerimizin millî ve kültürel değerlerini koruma gayretine, devletimizin ve aziz milletimizin yardımcı olacağına yürekten inanıyorum. Ben, bu uykularımı kaçıran gelişmelerin sorumluluğunu paylaşmak üzere, size tebliğ ediyor ve Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (RP, DYP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sılay.

Hükümetten, bu gündemdışı konuşmaya da cevap gelmemiştir.

3. - Malatya Milletvekili Ayhan Fırat'ın, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce personel alımı için yapılan sınavlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in cevabı

BAŞKAN - Şimdi, son gündemdışı konuşmayı Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Sayın Ayhan Fırat yapacaktır.

Sayın Fırat, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünde yapılan sınavlarla ilgili gündemdışı söz istemiştir; kendisine gündemdışı söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin Sayın üyeleri; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bundan tam bir ay önce 28.11.1996 Perşembe günü, burada yaptığım bir konuşmada, SSK sınavları hakkında dedim ki, bu çocukları iki defa Ankara'ya getirttiniz, üçüncü defa da imtihan neticesini öğrenmek için getirteceksiniz -ilanda öyle idi, kararnamede- dolayısıyla bir gazetede ilan etmek aklınıza gelmiyor mu? Şimdi, hakikaten onu yapmışlar, çok mutlu oldum. Bu imtihanın baştan sona şaibe koktuğunu söyledim. Yandaşlarınıza iş bulabilmek için ÖSYM'yi devre dışı bıraktıklarını söyledim. Sayın Bakan, çıktı, bana cevap verirken “adil ve şeffaf bir imtihan yapacağız” dedi, çok mutlu oldum.

Şimdi, imtihan bitti; basında, hakkınızda çıkan yazılara bakın: “SSK sınavında akrabalar zaferi. Skandal sınavda torpiller yarışıyor. İmtihanı kazananların 50'si Çelik soyadlı. Abdullah Gül listesinden bir kişi imtihana girmeden kazandı. Müsteşar Toptaş'ın 13 yakını, bacanağının 12 yakını, Müsteşar Yardımcısının 12 yakını, SSK Genel Müdür Yardımcısının 18 yakını...”

Şimdi, soruyorum, temiz siyaset, temiz siyasetçi bu durumda o koltukta oturur mu?

ABBAS İNCEAYAN (Bolu) - Adil düzende oturur...

AYHAN FIRAT (Devamla) - Dinleyin arkadaşlarım.

Bakın, ilkokul mezunları içerisinden imtihanı kazananları okuyorum. Bir grup, 20 710, 11, 12, 13, 14, 15, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27. İkinci bir grup 11 216, 11 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223... 90 bin kişi arasında ta 11 248'e kadar... Bu da kimin listesiyse? Yüksekokul mezunları: 6 504, 505, 506, 507, 508, 509... 512, 513, 514... 519'a kadar. Lise mezunlarından 48 092, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106... 115'e kadar. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ayrıca, gene lise mezunlarından 33 431, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38... Tam 100 küsur kişi, kimin listesiyse...

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi soruyorum, bu sınav neticesini, yani, 88 binin üzerinde imtihan kâğıtlarını 5 kişilik bir komisyon okumuş; kaç günde; 11 günde. Ben 13 gün diyorum. Günde 16 saat çalışmışlar diyelim. 16 saat 13 günde 208 saat, 60 dakikadan 62 bin dakika... Her dakika bir kâğıda baksalar 62 bin kâğıt eder. Nasıl ?.. Bu 5 kişi ayrı ayrı koltukta, hiç birbirleriyle konuşmadan; yani, bir kişi bir heyet... Gene, 26 bin kişinin kâğıdı kalıyor.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Bunlar piyangocu noter kâtibi!..

AYHAN FIRAT (Devamla) - Kâğıtlar okunmamış, bu belli.

Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür, ikaz ediyorum, bunun sonunda her türlü Meclis denetimi -taa gensoruya kadar- gelecektir. Sakın kâğıtları imha etmeyin. Bunu, sizi uyarmak için söylüyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Niçin kurşunkalem?.. Kurşunkalem olmalı ki, istenilenin kâğıt ona göre ayarlansın.

Şimdi, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunu göreve davet ediyorum. Derhal ara raporu istiyorum -ben o kurulun üyeliğini yaptım- SSK hakkında; Devlet Denetleme Kurulundan da Çalışma Bakanlığı hakkında...

Türkiye'de, toplum temiz, insanlarımız temiz, gençlerimiz tertemiz; ama, siyaset kirli. Bazı siyasetçiler bu çirkinliğe alet oluyorlar.

BAŞKAN - Sayın Fırat, sizin de süreniz bitti; 1 dakika daha eksüre veriyorum; bağlayın...

AYHAN FIRAT (Devamla) - Teşekkür ederim, bağlayacağım...

Sayın Müsteşar Toptaş bu sınav için ne diyor: “Sınavın objektif ve adil yapıldığını savunamam; bir kere yanlış yola girildi ve dönüşü olmadı.” SSK sınavı bir rezalet, bir kepazelik, bir fiyaskodur.

Sayın Bakan, sokakta gördüğünüz her işsiz gencin önünde başınız hep eğik olacak. O koltukta oturduğunuz müddetçe, avucundaki üç beş kuruşuyla çocuğunu Anadoludan Ankara'ya gönderen bu fakir fukaranın ahı hep sizin boynunuzda olacak.

Sayın Bakan, bu sınav süresince yaşanan bunca olumsuzluğa ve çirkinliğe duyarsızlığınızı sürdürmeyiniz; eğer sürdürürseniz, Türk siyasal yaşamında, sınavlara görülmemiş oranda çirkinlik bulaştıran bir bakan olarak adınız yer edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Fırat, lütfen son cümlenizi söyleyin efendim.

AYHAN FIRAT (Devamla) - Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Fırat.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakan cevap verecekler.

Buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Sayın Ayhan Fırat'ın gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Esasen, Sayın Fırat, bu konuda, daha önce, yine bir gündemdışı konuşma yapmıştır ve konuşması cevaplandırılmıştır.

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Uyarmış oldu!

ATİLÂ SAV (Hatay) - Uyarmış oldu!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Ne var ki, Sayın Ayhan Fırat hızını alamamış... (CHP sıralarından gürültüler) Bugün, yine, burada, üzülerek ifade ediyorum, bir devlet denetleme kurulunda görev yaptığını da öğrendim, ayrıca üzüldüm; çünkü, bir milletvekilinin gazete kültürüne dayanarak, Meclis kürsüsünü işgal etmesi kadar bir garabet düşünemiyorum. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler.)

Değerli milletvekilleri, gayet açık ifade ediyorum: SSK için açılan sınav yönetmeliğe ve mevzuata tamamen uygun olarak yapılmıştır. (CHP sıralarından gürültüler)

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) - El insaf!.. El insaf!..

BAŞKAN - Arkadaşlar, dinleyelim...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partililer, özelllikle siz dinleyin. Bakınız, ben, hiçbir yeni sınav yöntemi geliştirmedim.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - 200 adam tayin ettiniz, onlar ne?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Bakınız, sizin, dört yıl boyunca bakanlıktayken yaptığınız sınavlarda kullandığınız yöntem neyse -aynı yöntem ki, bir tartışmaya neden olmayayım diye- o yöntemle sınav yapılmaktadır.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Değil... Değil...

İRFAN DEMİRALP (Samsun) - Nasıl bir yöntem?.. Nasıl bir yöntem?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, SSK'da -Sosyal Sigortalar Kurumunda- personel ihtiyacı, hepinizin bildiği gibi, had safhadadır.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Niye 200 memur doğuya tayin edildi?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 10 bine yakın eleman ihtiyacımız var. Dolayısıyla, çok iyi niyetle; Sosyal Sigortalar Kurumundan sigorta hizmeti alan, sağlık hizmeti alan, ne var ki, aldığı hizmetten memnun olmayan 25 milyon insanımız için SSK kapısının bir çile kapısı olmaktan çıkarılması amacıyla bu sınav açılmıştır. Yapılan doğrudur. Niye doğrudur; bakınız değerli arkadaşlarım, SSK'da son 15 yılda sigorta hizmetleri yüzde 210 oranında arttığı halde, idarî tesislerde çalışan sayısı yüzde 22 azalmıştır.

A. TURAN BİLGE (Konya) - Bunları, geçen gün söyledin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Söyledim; ama, anlamadığınız için, ne yazık ki, beni de meşgul ediyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar, RP sıralarından alkışlar)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Anlatamadın... Anlatamadın...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekileri -kayıtlara geçmesi için söylüyorum- poliklinik sayısı yüzde 130, yatak sayısı yüzde 44, yatan hasta sayısı yüzde 113 oranında arttığı halde, SSK sağlık tesislerinde çalışanların sayısı sadece yüzde 37'dir.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Kazananlar niye arka arkaya gelmiş?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yapılması gereken, işte bu açığı kapatmaktır; ben de onu yapıyorum.

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) - Sınavı anlat sınavı!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Oraya da geleceğim.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Bakan, kazananlar niye arka arkaya geldi, onu bir anlat.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Oraya da geleceğim.

BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum... Burası Meclis salonu, herkes yerinden laf atmasın... Gündemdışı konuşmaya, Sayın Bakan kendi üslubuyla cevap veriyor. Rica ediyorum...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; personel yetersizliği nedeniyle, SSK'nın inşaatı tamamlanmış 5 hastanesi eleman yetersizliği, yokluğu nedeniyle hizmete açılamamaktadır, 20'den fazla hastane ise randımanlı çalışamamaktadır.

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) - Akrabalara gel!..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Oraya da geleceğim.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bugüne kadar Sosyal Sigortalar Kurumu için her eleman alımı, 1987 yılında yürürlüğe konulmuş bir yönetmelik göz önünde bulundurularak yapılmıştır; ben de bunu yapıyorum. Yönetmelik var, kanun var. Bakınız, yönetmeliğe ve kanuna aykırı hiçbir işlemimiz yoktur, gayet açık bir biçimde, iddialı olarak söylüyorum.

CEMAL ALİŞAN (Samsun) - 100 bin kişiden 5 bin kişi mi kazandı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, daha önce, yine bu kürsüde, bu sınavın adil ve şeffaf yapılacağını ifade ettim. Evet, iddia ediyorum, bu sınav adildir ve bu sınav şeffaf bir biçimde devam etmektedir.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Kazananlar nasıl arka arkaya geldi Sayın Bakan?

BAŞKAN - Sayın Işık, rica ediyorum...

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Cevap vermiyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Müsaade et de, sizin söylediklerinize ne zaman cevap vereceğimin kararını ben vereyim.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Tabiî, zaman bitince...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Müsaade et, sabret...

Değerli arkadaşlarım, bir yeni tartışma başlatmamak için, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin elinde bulunduğu dönemde, dört yıl zarfında yapılan usulsüzlükleri, yapılan kanunsuzlukları buraya getirme niyetinde değilim. Sadece bir tanesini, Muhterem Heyetinizin ıttılaına sunmak istiyorum.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sınavı anlat, sınavı!..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Bakınız, sizin yaptığınız tayinlerden bir örnek vereyim de, kamuoyu biraz bilgilensin. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir dakika...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, yasadışı Dev-Yol...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Bırak bunları, bırak...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - ... ve -şimdi biraz sıkı durun- Silahlı Devrim Birlikleri Örgütleri mensubu olmak, eylem ve faaliyetlerinde bulunmak, öldürme olaylarına karışmak, örgütün silahlarını saklamak suçlarından yargılanarak 3 yıl 8 ay 13 gün ağır hapis cezasına mahkûm olmuş insanları, siz, memur olarak bu Bakanlığa, bu Kuruma aldınız. İşte, siz busunuz!.. İşte, siz busunuz!.. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından “Yalan söylüyorsun” sesleri, gürültüler)

AYHAN FIRAT (Malatya) - Zavallı... Zavallı...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Evet... Siz, özürlüleri işe almak için sınav açtınız, sağlamları aldınız; işte, siz busunuz!.. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

AYHAN FIRAT (Malatya) - Zavallı... Zavallı... Yazık... Size yazık!..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım...

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) - Sınava gel!..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Sınava geliyorum...

Bakınız, bir denetleme kurulunda görev yaptığını ifade eden Sayın Ayhan Fırat, tamamen gazete kültürüyle gelmiştir, burada konuşmuştur; bu, üzüntümü artırmıştır. (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) - Doğrusunu siz söyleyin o zaman!..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Ancak, ben şimdi esas bir şey söylüyorum: Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu gazete kupürlerinde, Çelik soyadlı 50 adayın imtihanı kazandığı ifade edilmektedir. Değerli arkadaşlarım, gayet açık ifade ediyorum, bu 50 kişiden 1 tanesinin benimle yakınlığını tespit ederseniz, bu görevi bırakmak dahil her türlü kararı almaya varım. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AYHAN FIRAT (Malatya) - Müsteşarınızın beyanatı var!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - 50 kişinin değil -bakınız, o kadar iddialı konuşuyorum- 1 kişinin benimle birinci derece değil onuncu derecede yakınlığını tespit ederseniz, bu görevi bırakmaya varım; işte bu kadar iddialı konuşuyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; dolayısıyla, diğer arkadaşlarımla ilgili iddialar da bu kadar gerçekdışıdır ve dün arkadaşlarım...

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Milletvekillerinin önünde söz veriyor musun?

AYHAN FIRAT (Malatya) - Yalancı!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - ...Yılmaz soyadlı, Doğan soyadlı ne kadar kişi kazanmıştır diye bir araştırma yapmışlar, 60'ın üzerinde Yılmaz soyadlı arkadaşın kazandığı tespit edilmiş. Şimdi, bunu ne Şevki Yılmaz'ın akrabası olarak nitelemek mümkündür ne de değerli bir liderin akrabasıdır diye nitelemek mümkündür.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Şevki Yılmaz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, gazete kültürüyle konuşmak, çoğu kez insanları yanıltır; nitekim, sizi de yanıltmıştır.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Beni yanıltıyor; siz yalan söylüyorsunuz... Ayıp, ayıp!..

BAŞKAN - Rica ediyorum efendim... Rica ediyorum.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Numaraları söyle nasıl olmuş; 100 numara arka arkaya nasıl gelmiş, sen onu söyle.

BAŞKAN - Sayın Fırat, lütfen susar mısınız...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sınavla ilgili tüm işlemler, ilgili yönetmeliğe ve kanuna tamamen uygundur. İleri sürülen iddialarsa, siyasî maksatlı olup, Hükümetimize, Bakanlığımıza ve şahsıma, yürütmeye yöneliktir. İş bilenin, kılıç kuşananındır.

Saygılar sunuyorum Muhterem Heyete. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Sizden başka alkışlayan var mı!

BAŞKAN - Sayın Fırat, lütfen... Size söz hakkı vermedim... Sayın Fırat... Sayın Fırat oturur musunuz... Rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Fırat konuşmasında “temiz toplum, gençlik tertemiz, siyaset kirli” dedi. Bakın, hep kavramları karıştırıyoruz; siyaset, topluma hizmet etme mesleğinin en onurlu bir uğraş biçimidir. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Şimdi, siyasetle uğraşan insanların içinde bir, on veya yirmi insan kötü birtakım suçlar işleyebilir veya kötü birtakım yollarda olabilir. Bu demek değildir ki, tüm siyasetçiler kirlidir. Lütfen, sizlerden rica ediyorum...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Ben “hepsi kirlidir” demedim..

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir dakika... Siz söylediniz.

Belirli kavramları birbirine karıştırmayalım ve haksız da ithamlarda bulunmayalım; kimler kötü işler yapıyorsa onları dile getirelim...

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - Sen ne diye izahat veriyorsun?!.

BAŞKAN - Bütün bir toplumu, siyasetle uğraşan bütün insanları kirli diye tanıtmayalım.

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - Senin söylediklerine benim ihtiyacım yok!

BAŞKAN - Bu bazı insanların çok hoşuna gidiyor; ama, bizlerin hoşuna gitmemesi lazım; siyasetle uğraşan insanlar olarak bizim...

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Başkan, sizin aklınıza ihtiyacımız yok bizim.

IV. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - Hatay Milletvekili Nihat Matkap'ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in partisine sataşması nedeniyle konuşması

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Evet, Sayın Matkap, buyurun efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sınavla ilgili birçok... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sesinizi anlamıyorum... Bir dakika efendim... Grup Başkanvekiliniz konuşuyor.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Bakan “Cumhuriyet Halk Partisi dönemindeki sınav yöntemini, aynı yöntemi kullandık” dedi; yanlış söyledi, kamuoyunu yanılttı. İzin verirseniz, düzeltmek istiyorum...

BAŞKAN - Yerinizden söyleyin peki.(CHP sıralarından gürültüler)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Mahkemede mahkûm olanları işe aldığımızı söyledi.

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Rica ederim... Söyleyin yerinizden...

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Efendim, partiye hakaret etti.

BAŞKAN - Aslında, Sayın Bakan, kimin Dev-Yol davasında mahkûm olduğunun ismini vermeniz lazım; ismini verirseniz, memnun olurum. Ondan sonra konuşsun.

Sayın Matkap, efendim buyurun, bir dakika, size söz vermedim. Önce kendisi açıklasın ondan sonra... Bir dakika efendim... Siz yerinize gidin... Sayın Matkap yerinize gidin.

Sayın Bakan, şimdi, genel bir ifade kullandınız, bir isim de vermek zorundasınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Yerimden mi?

BAŞKAN - Evet efendim... Bir dakika arkadaşlar... Rica ediyorum......

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gizli bir evrak; Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğü 22.4.1996 tarihli evrak. Evrağın sayı numarası 06330 (CHP sıralarından “mahkeme kararı” sesleri)

BAŞKAN - İsim verebilir misiniz Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Veriyorum.

“...Sıvas İli Zara İlçesi Zoğallı Köyü nüfusuna kayıtlı, Recai ve Altun oğlu, 1964 doğumlu, Hüsnü Ertürk hakkında yaptırılan icelemede...”

BAŞKAN - Hüsnü Ertürk... İsim verdiniz; tamam efendim...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - “... Yasadışı Dev-Yol örgütü ve SDB (Silahlı Devrim Birlikleri) Örgütü mensubu olmak, eylem ve faaliyetlerde bulunmak, öldürme olaylarına karışmak, örgütün silahlarını saklamak suçlarından dolayı 21.01.1982 tarihinde yakalanarak, hakkında hazırlanan tahkikat evraklarıyla birlikte Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına sevk edildiği, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askerî Mahkemesinde yapılan duruşması neticesinde, mahkemenin 16.03.1989 gün ve Esas No: 1988/2, Karar No:1989/6 sayısı ile 3 yıl 8 ay 13 gün ağır hapis cezasına mahkûm edilerek, 17.11.1981-14.05.1983 tarihleri arasında tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak şartla tahliyesinin yapılmış olduğu şeklinde ilişiği kaydına rastlanılmıştır.”

BAŞKAN - Peki, Yargıtay o kararı onaylamış mı efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - “Nihat Özgöl -Vali adına- Vali Yardımcısı”

BAŞKAN - Peki.

Sayın Matkap, yalnız, sataşma şu: “Sizin usullerle imtihan yaptım” ve bir de “siz, Dev-Yol davasında 3 yıl 8 ay mahkûm olmuş kişiyi imtihana aldınız” diye...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Artı, usulsüzlükler yapıldığı...

BAŞKAN - Hayır efendim.

Sataşmadan dolayı, size, 2 dakika süre veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fazla zamanınızı almayacağım.

Sayın Bakan, bu sınavla ilgili yaşanan olumsuzluklar konusundaki tereddütleri dile getirirken -arkadaşımız dile getirdi- bu konuya yanıt verirken, en azından ben beklerdim ki, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarının, bugün, gazetelere intikal eden bir açıklaması var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Hepsi yalan.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Sayın Müsteşar Ali Toptaş, bir gazeteye ne demiş “sınavın objektif ve adil yapıldığını savunamam. Bir kere yanlış yola girildi ve dönüşü olmadı.” (RP sıralarından “hepsi yalan” sesleri)

Şimdi, bu konuya yanıt verebilirdi. Gündemi çarpıtmak için, değişik konulara girdi. Bu, Cumhuriyet Halk Partili bakanlarla ilgili üç ciddî iddia sergiledi; onunla ilgili düşüncemi açıklayayım:

Değerli arkadaşlarım, benim Bakanlık dönemimde bir memur sınavı açıldı; o da, Sosyal Sigortalar Kurumuna müfettiş yardımcısı almak için açılan sınav; ÖSYM kanalıyla oldu. Bunun altını çiziyorum; kamuoyunu yanıltmaya gerek yok. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Dolayısıyla, Sayın Bakanın biraz önce “ben, Cumhuriyet Halk Partili bakanlar hangi yöntemi kullandıysa, aynı yöntemi kullandım” demesi gerçekdışıdır; bunu, bir tespit ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İki; o mahkûmla ilgili, eski mahkûmla ilgili bir iddia sergiledi.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Belge, belgesini verdi.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Eğer memuriyetine engel bir durum varsa, zaten memur olamazdı. Eski hükümlüleri kollamak -bütün yasalarımızda geçiyor- hangi konuyla olursa olsun, eski mahkûmları kazanmak hepimizin görevi olmalı.

BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi söyleyin de...

NİHAT MATKAP (Devamla) - Şimdi, sizi üzecek başka bir şey söylerdim de onu geçiyorum.

Bir diğer husus: Değerli milletvekilleri, sizin huzurunuzda Sayın Bakandan bir ricada bulunacağım; Cumhuriyet Halk Partili bakanlar döneminde, gerek bakanlığında gerek bakanlığa bağlı kurumlarda en ufak bir usulsüzlük, bir yolsuzluk varsa ve bunu Meclise taşımazsa, Sayın Bakan namerttir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Efendim, gündemdışı konuşmalar bitmiştir.

2. - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in, Hatay Milletvekili Nihat Matkap'ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan!.. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan, rica adiyorum... Zaten, Sayın Matkap da pek bir şey de söylemedi. (Gürültüler)

Bir dakika arkadaşlar; dinleyelim.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan_ (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim bir dakika, kötü birşey söyledim mi?.. Birşey varsa söylesin canım. (RP sıralarından “söyleyecek tabiî” sesleri)

Söyleyecek; ama, yeri şimdi midir.

Sayın Bakan, evvela bir maksadınızı alayım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan, izin verirseniz, duyulması için, kürsüden ifade edeyim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, ama öyle bir usulümüz yok. Siz yerinizden söyleyin de, ben evvela bir anlayayım, ne söyleyeceksiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan, aynı metni ben de okuduğum halde, Sayın Matkap'a söz verdiniz.

BAŞKAN - Efendim, siz dediniz ki “sizin partinin yaptığı imtihan usulleriyle ben imtihan yaptım.” Kendisi de çıktı “ben, ÖSYM ile yaptım” dedi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Ben de ÖSYM'ye yaptırmadıklarını söyleyeyim.

BAŞKAN - Buyurun o zaman söyleyin. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Buyurun, size de 2 dakika veriyorum; yalnız, yeni bir sataşmaya meydan vermemek suretiyle.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyun yanıltan ben değilim; Sayın Matkap'tır. 1993 yılında Kurumda -kendi dönemlerinde- yine memuriyet sınavı açılmış, 130 bin kişi başvurmuş ve bu 130 bin kişinin sınavı, benim yaptığım yöntemle yapılmış.

Bir diğer ifadeyle, benim yaptığım yöntemle, sizin yaptığınız yöntem aynıdır. Dolayısıyla, siz, aynı yöntemle bu sınavı yaptınız ve yazılı kağıtlarını da, sınav komisyonuna okuttunuz; ÖSYM'ye okutmadınız.

Bu hususu, Muhterem Heyetin bilgilerine sunuyorum; hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan_

BAŞKAN - Tamam efendim, bitti bu iş.

NİHAT MATKAP (Hatay) - O zaman, Sayın Bakan o dönemi kapsayan, dört yılı kapsayan ifadede bulunmasın.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Bakan yalan söylüyor; bilgisayarla okundu.

BAŞKAN - Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesapları İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutup bilgilerinizi sunacağım.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Cumhurbaşkanlığı 1995 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/446) (S. Sayısı : 172) (1)

Yüksek Başkanlığa

21.11.1996

Cumhurbaşkanlığı 1995 malî yılı kesinhesaplarını ihtiva eden bu cetvellerin içindekiler incelenerek kayıt defterine uygun olduğu anlaşılmış olup, İçtüzüğümüzün 180 inci maddesi gereğince Genel Kurula arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Komisyon Başkanı M. Altan Karapaşaoğlu

ve Komisyon Üyeleri

Karşı Oy Yazısı

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay ve Cumhurbaşkanlığına ait 1995 yılı bütçe kesinhesap cetvelleri, Komisyonumuzca onaylanmak üzere görüşme günü sabahı üyelere dağıtılmıştır.

Komisyonun, kendisine aynı gün dağıtılan belgeler üzerinde sağlıklı bir değerlendirme yapması mümkün değildir.

Bu belgelerin, bundan böyle, en az onbeş gün önce komisyon üyelerine dağıtılması gerekir.

Yeterli inceleme imkânı bulamadığımdan 1995 yılı belgelerine onay vermem söz konusu değildir.

Hikmet Aydın

Çanakkale

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

VI. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralamanın ve çalışma saatlerinin yeniden belirlenmesine ve 25.12.1996 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek önerisi

(1) 172 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 25 Aralık 1996 Çarşamba günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

Temel Karamollaoğlu Ali Rıza Gönül

Refah Partisi Doğru Yol Partisi

Grup Başkanvekili Grup Başkanvekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 64 üncü sırasında yer alan 175 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 70 inci sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına, 68 inci sırasında yer alan 181 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci sırasına, 25.12.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 193 sıra sayılı kanun teklifinin 48 saat geçmeden 10 uncu sırasına, 194 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına alınması; Genel Kurulun, 25.12.1996 Çarşamba günü gündemdeki yarım kalan işlerin bitimine kadar, 26.12.1996 Perşembe günü de saat 24.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi ve 25.12.1996 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi Gruplarının bu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi?!.

BAŞKAN - Efendim, söz istemediniz...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Doğru Yol Partisi ile Anavatan Partisi değil efendim...

BAŞKAN - Anlamadım efendim; pardon... Söz istiyor musunuz?

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - “Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi” olacak; “Anavatan Partisi” dediniz.

BAŞKAN - Özür dilerim efendim. Rica ederim, kusura bakmayın... Demek ki, Anavatan Partisini çok seviyorum da onun için... (Gülüşmeler)

Doğru Yol Partisi ile Refah Partisinin bu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika arkadaşlar... Tezahürat yapmayın.

Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, arkadaşlarımızın son anda içeriye girmeleriyle...

BAŞKAN - Efendim, oylamaya bir itirazınız mı var?

(RP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet efendim... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar... Bir dakika arkadaşlar... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

Bakın, rica ediyorum... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler) İçtüzüğü okuyun... Arkadaşlarımız, oylamaya itiraz ediyorlar... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

OYA ARASLI (İçel) - Sonucu ilan ettiniz Sayın Başkan; olmaz...

BAŞKAN - 5 arkadaşımız...(ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Oylamanın sonucunu ilan ettiniz; olmaz” sesleri, gürültüler)

Sayın arkadaşlarım, ben Meclis Başkanvekiliyim, görevimi tarafsız yapmak zorundayım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Ayıp... Ayıp Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika efendim... İçtüzüğe göre...(Gürültüler)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, oylamanın sonucunu açıkladınız...

BAŞKAN - Sayın Ersümer, İçtüzüğe göre, oylamanın sonucuna 5 kişi itiraz ederse, oylamayı tekrarlarım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

Efendim, rica ediyorum... Arkadaşlar... (Gürültüler)

Efendim, oylamayı tekrarlıyorum: Kabul edenler... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, oylamadan sonra salona 10 kişi girdi, yanlışlık olur, geç kaldınız.

BAŞKAN - Arkadaşlar, yapacağım bir şey yok; İçtüzüğü okuyun, rica ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan “kabul edilmemiştir” dediniz.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Salona 10 kişi girdi Sayın Başkan.

OYA ARASLI (İçel) - Sonucu ilan ettiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam, kararı açıkladım da, İçtüzükte “yapılan oylama sonucuna 5 milletvekili kalkar, itiraz ederse, oylama tekrarlanır” deniliyor. Rica ediyorum, İçtüzüğü açın, bakın... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler) Kabul etmeyenler...Kabul edilmemiştir arkadaşlar. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bizim görevimiz burayı tarafsız yürütmektir; arkadaşlarımızın menfaatına gelmeyebilir; oylamayı tekrarlamaktan kimsenin zararı da olmadı, zaten netice de değişmedi.

Başbakanlığın, “Huzur Harekâtı” nın 31.12.1996 tarihi itibariyle sona erdiğine dair bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım; buyurun.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Huzur Harekâtının 31.12.1996 tarihi itibariyle sona erdirildiğine dair Başbakanlık tezkeresi (3/627)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1991 tarihli ve 126 sayılı kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekatı' nın, Kuzey Irak'ta meydana gelen gelişmeler de göz önünde tutularak, 31 Aralık 1996 tarihi itibariyle sona erdirilmesine Hükümetçe karar verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili arkadaşımız Sayın Nihat Matkap, Başkanlığımıza gönderdiği bir pusulayla şöyle bir istekte bulunmaktadır:

24.12.1996 tarih ve 24/4948 sayılı Başbakanlık tezkeresi, daha önce alınmış bulunan 17.11.1991 tarih ve 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekâtının, 31 Aralık 1996 tarihi itibariyle sona erdirilmesine ilişkindir. Bu tezkerenin, 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararını kaldırıp kaldırmadığı tartışmalıdır. Konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 63 üncü maddesindeki usule ait bulunmaktadır. Bu konuda bir usul görüşmesi açılmasını talep etmektedir.

Yalnız, ben o kanaatte değilim. Zaten, daha önce Yüce Meclisin aldığı ve 30 Temmuz 1996 tarih ve 22712 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 452 sayılı kararında, bu Huzur Harekâtının 31.12.1996 tarihinde sona ereceği konusunda bir hüküm var. Burada, Hükümetin bunu bize bildirmesine gerek yoktu; ama, bildirmiş, biz de Hükümetin bir bildirisidir diye bilgiye sunduk. Mesela, süreli çıkarılan bir kanunda belirtilen süre dolduğunda otomatikman sona erer. Bu ne Meclis kararını... Ancak, Yüce Meclis bu konuda yeni bir uzatma kararı almadıkça, bu otomatikman sona erer. Bu itibarla, bu konuda bir usul tartışması açmaya gerek görmüyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Matkap.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, yanlış anlamadıysam, siz tezkereye gerek olmadığını ifade ettiniz. Yani, Hükümet, bu tezkereyle fazladan bir iş yapmıştır. Hükümetin bu tezkeresiyle Huzur Harekâtı sona ermemektedir. Bütün bunların tespitini siz de yaptınız, gereksiz bir iş yapılmıştır.

BAŞKAN - Tabiî, efendim, artık, bunu herkes de biliyor.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan, siz de ifade buyurdunuz ki, zaten otomatikman sona ereceğine göre, yeniden bir kararla bildirilmesine, burada okunmasına lüzum yoktur. Buradan bir mana çıkıyor, demek ki, bu okuduğunuz karar, milleti kandırmak içindir ve buna da Meclisi ve zatıâlinizi alet etmektedirler.

BAŞKAN - Hayır efendim; alet etme diye bir şey yok...

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Siz itiraf ediyorsunuz efendim.

BAŞKAN - Hayır... Hayır...

Aslında, Hükümetin aynı konuda göndermiş olduğu bir tezkeresi var “Bu, zaten, şu tarihte sona eriyor; ama, ben, bu konuda yeni bir tedbir getiriyorum” diyor. Bilgiye sunmakta fayda var. Bizi alet etme diye bir şey söz konusu değildir.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Efendim, siz alet oluyorsunuz, bizi de alet ediyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Aşık, siz, düşüncenizi söylediniz teşekkür ederim.

Böylece, Türkiye Büyük Meclisinin 17.11.1991 tarihli ve 126 sayılı kararına dayanarak başlatılan huzur harekâtı 31 Aralık 1996 tarihi itibariyle sona erecektir.

Başbakanlığın, Anayasanın 92 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

2. - Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/628)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Körfez kirizi sonrası Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri hava unsurlarıyla İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına, lüzum, hudut, kapsam ve zamanı Hükümetçe tayin ve takdir olunmak üzere 31 Aralık 1996 tarihinden itibaren 6 ay süre ile Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.

Necmettin Erbakan

Başbakan

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan, bu tezkereyi gönderdikten sonra, önceki tezkerede bir değişiklik yapılmasına ilişkin ek bir yazı göndermiş “onu okutun” demiştir; ama, biz okuttuğumuz tezkereyi daha önce her tarafa gönderdiğimiz için, bu son yazısını işleme koymadık; ancak, burada bir değişiklik var. Burada, Hükümet “ve Fransa”'ibaresini çıkarıyor.

Şimdi, bu tezkereyi okutuyorum:

3. - Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresinden “ve Fransa” ibaresinin çıkarıldığına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/629)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 24.12.1996 tarihli ve B. 02. 0. KKG/165-24/4949 sayılı yazımız.

b) Bakanlar Kurulunun 21.12.1996 tarihli ve P/96/12 sayılı karar.

Anayasanın 92 nci maddesi hükmü uyarınca izin verilmesi istenilen ilgi (a) tezkeremiz ile ilgi (b) karar kapsamından “ve Fransa” ibaresi çıkarılmıştır.

Mezkûr metinlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda buna göre okunmasını arz ederim.

Necmettin Erbakan

Başbakan

BAŞKAN - Efendim, bu son önergeye göre, Hükümetin ilk tezkeresini, düzeltilmiş olarak, o şekliyle müzakereye açıyorum.

Bu tezkere üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre müzakere açacağım. Önce gruplara, sonra Hükümete, sonra da iki milletvekiline söz vereceğim.

Gruplar ve Hükümetin konuşma süresi 20'şer dakika, iki milletvekilinin konuşma süresi de 10'ar dakika.

MİLLî SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, tezkere hakkında, Hükümet adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, daha önce bir uygulamamız vardı; Sayın Hükümet, isterse, kısa bir sunuş konuşması yapar.

Hükümet adına Sayın Bakanımız da söz istiyor, kısa bir sunuş konuşması yapacak.

Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan; buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; kamuoyunda Çekiç Güç olarak bilinen Huzur Harekâtıyla ilgili olarak maruzatta bulunmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum.

Hükümet olarak göreve başladıktan kısa bir süre sonra, Huzur Harekâtının uzatılması gündeme geldiğinde, Yüce Meclisin ilgili komisyonları konuyu hassasiyetle ele almışlar ve daha sonra da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gizli bir oturumunda, mesele, bütün yönleriyle görüşülmüştü. Meclisimizin bu konudaki hassasiyeti ve beklentileri muhataplarımıza anlatılmış ve Huzur Harekâtının hangi şartlar altında uzatılabileceği tespit edilmiştir.

Dışişleri Bakanlığımız ile Amerikalı, İngiliz ve Fransız muhataplarımız arasında yapılan müzakerelerin sonucunda, Huzur Harekâtı, Yüce Meclisin tespit ettiği koşullarla 6 ay için uzatılmıştı. Bu arada, bölgede meydana gelen yeni şartlar da dikkate alınarak, Çekiç Güç'ün görev süresinin sona erdirilmesi Hükümetimizce kararlaştırılmış bulunmaktadır. Bununla ilgili tezkere, az önce bilgilerinize sunulmuştur.

Daha önceki uzatma sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme gelen konular, yapılan çalışmalar ve elde edilen sonuçlar hakkında bilgi sunmak istiyorum.

Huzur Harekâtı çerçevesinde Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren Askerî Koordinasyon Merkezi hakkında Yüce Mecliste ve kamuoyunda çeşitli görüşler ileri sürülmüş ve o tarihlerde bu merkezin Türkiye'ye çekilmesi yolunda ısrarlı taleplerde bulunulmuş; Hükümetimiz de bu yönde gayret göstereceğini Meclis huzurunda bildirmiştir. Geçtiğimiz aylarda Kuzey Irak'ta meydana gelen gelişmelerin de etkisiyle, Askerî Koordinasyon Merkezi Kuzey Irak'tan Türkiye'ye intikal ettirilmiş, daha sonra da faaliyetlerine son verilmiştir.

Çekiç Güç'ün görevine son verilmesiyle birlikte, bu merkezin durumu da kendiliğinden çözülmüş ve Kuzey Irak topraklarında böyle bir merkezin tesisi öngörülmemektedir.

Üzerinde durulan diğer önemli bir konu, bazı hükümetdışı kuruluşların Kuzey Irak'taki faaliyetleri idi. Bunların bir bölümünün insanî amaçlar dışında faaliyet gösterdikleri, çeşitli parti ve kuruluşlarca dile getirilmekte ve bu gibi faaliyetlerin önlenmesi istenmektedir. Hükümet olarak bu konuya büyük bir titizlikle eğildik. Bu kuruluşların faaliyetlerini çok yakından inceledik ve 30'dan fazla hükümetdışı kuruluşun Türkiye üzerinden Kuzey Irak'a geçerek, orada faaliyet göstermesine mâni olduk.

Bu arada, geçtiğimiz aylarda, Kuzey Irak'ta meydana gelen çatışmaların etkisiyle, bazı hükümetdışı kuruluşlar bölgeyi kendiliklerinden terk etmişlerdir. Bu ve benzeri kuruluşlarda çalışan mahallî personelin bir bölümünün, kendi güvenlikleri açısından, Kuzey Irak'ı terk etmek istemeleri üzerine, kendilerine insanî mülahazalarla bu imkân tanınmış ve Türkiye üzerinden, aileleriyle birlikte toplam 7 bin kişi -Türkiye'yi terk ederek- Amerika Birleşik Devletlerince, Guam Adasına taşınmışlardır. Bu insanî operasyon sırasında Türkiye'nin gösterdiği kolaylık ve işbirliği, Amerika tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır.

Kuzey Irak'ın ihtiyaç duyduğu insanî yardımların karşılanmasında, Türkiye, öteden beri büyük bir gayret göstermektedir. Bir yandan, Türkiye üzerinden bölgeye elektrik vermek, bir yandan da, Kızılay aracılığıyla insanî yardım ulaştırmak yoluyla, Türkiye, bölgede yaşayan bütün halklara, ayırım yapmaksızın, yardım elini uzatmıştır. İnsanî amaçla, bu çalışmalarımıza devam edeceğiz; ancak “insanî yardım” adı altında, bölgede, Türkiye'nin güvenliğine zarar verecek tarzda faaliyet gösterilmesine müsamaha etmemiz de asla beklenemez.

Geçtiğimiz aylarda, Türkiye'nin de katkısıyla, bölgede gerçekleştirilen en önemli ve başarılı işlerden biri, Barzani ve Talabani arasındaki kanlı çatışmaların durdurulması olmuştur. Amerika Birleşik Devletlerinin de aktif katılımıyla, taraflar bir ateşkese razı edilmiş ve Barzani ve Talabani ayrı ayrı Ankara'ya çağrılarak, bu ateşkesin sürekli kılınması için kendilerine telkinde bulunulmuştur. Daha sonra, Ankara'da, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletlerinin eşbaşkanlığında, Barzani, Talabani ve Türkmen cephesi temsilcileri bir araya getirilmiş ve 31 Ekim 1996 tarihinde, kendileriyle bir “Mutabakat Muhtırası” imzalanmıştır.

Bu muhtıranın temel hedefi, ateşkesi sürekli kılmak ve bunu denetlemek için bir mekanizma oluşturmak idi. Bu hedefe büyük ölçüde ulaşılmıştır. Ankara'da, ilgili bütün tarafların katılımıyla, bir “Ateşkes İzleme Komitesi” kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Türkmenlerin de etkin katılımıyla, Barzani ve Talabani birlikleri arasında ateşkes hattının çizimi arazi üzerinde sonuçlandırılmıştır. Ateşkesi gözlemek üzere görevlendirilen Türkmenlerin eğitimi de tamamlanmıştır.

Yüzyıllardan beri bölgede yaşayan Türkmenlerin temel hak ve özgürlükleri tarafımızdan ısrarla gündeme getirilmiş ve Türkmenlerin varlığı, etkinliği ve eşitliğiyle ilgili hususlar bütün taraflarca kabul ve tescil edilmiştir. 31 Ekimde Ankara'da varılan yazılı mutabakatın en önemli sonuçlarından biri de budur. Aynı mutabakatta, Kuzey Irak'ta geçici bir yerel yönetimin kurulması ve Türkmenlerin de eşit haklara sahip olarak burada yer almaları öngörülmüştü. Şu anda, Kuzey Irak'taki şartlar, henüz bütün tarafların katılmasıyla bir yerel yönetimin oluşturulmasına fiilen imkân verememektedir. Esasen, bu mesele, Ankara Mutabakatında da ifade edildiği gibi, Irak'ın toprak bütünlüğü içinde çözümlenmesi gereken bir konudur. Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik olarak sarf ettiği bütün siyasî faaliyetlerde, Irak'ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı gösterilmesi gerektiği önemle vurgulanmıştır ve vurgulanmaya da devam edilecektir.

Önümüzdeki haftalar içinde Barzani ve Talabani'yle temaslarımız sürdürülecektir. Bütün bu çalışmalar sırasında, gerek Barzani'nin gerek Talabani'nin, Ankara'da, bizzat Sayın Başbakan Yardımcımız ve Dışişleri Bakanımıza PKK ile mücadele konusundaki kararlılıklarını bildirmelerini memnuniyetle kaydetmiş bulunuyoruz. Bu konuyu yakından izlemeye devam edeceğiz. Zira, Türkiye için en önemli hususlardan biri, Kuzey Irak'ın ülkemiz bakımından bir güvenlik tehlikesi teşkil etmemesidir. Irak'ın o bölgedeki fiilî etkinliğinin, geçici bir süre için dahi olsa, ortadan kalkması, bölgeyi, teröristler için bir üs ve barınma merkezi haline getirmiştir. Türkiye, buna hiçbir şekilde müsamaha göstermeyeceğini en açık bir dille belirtmiştir. Bunun için, gerekli siyasî ve askerî tedbirleri kararlılıkla alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz. Hiçbir teröristin Kuzey Irak topraklarından Türkiye sınırına yaklaşmasına müsamaha göstermemiz beklenemez; Kuzey Irak'ta üslenmelerine müsamaha göstermemiz beklenmemelidir ve nihayet, teröristlere müsamaha gösterenlere müsamaha göstermemiz beklenmemelidir. Herkes bunu böylece bilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, son olaylarda yürüttüğümüz çalışmalarda bu hususlara büyük önem ve öncelik verdik. Terörle mücadele konusunda ulaştığımız nokta ve aldığımız taahhütler, eskisinin ilerisindedir. Bu çerçevede, birkaç yıl önce, yaklaşık 10 bin vatandaşımızı zorla Kuzey Irak'a götürerek orada bir kampa yerleştiren teröristlerin oynadığı bu oyun, Türkiye'nin ısrarlı gayretleriyle açığa çıkarılmış ve son aylarda yaptığımız ısrarlı girişimler sonucunda, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, bu kampın bir terörist yuvası olduğunu resmen kabul etmiş ve kampla bütün irtibatını keseceğini bildirmişti. Atruş Kampında zorla tutulan vatandaşlarımız, gruplar halinde, teröristlerin baskısından kaçarak Türkiye'ye sığınmaktadırlar. 31 Ekim tarihinde Ankara'da varılan, biraz önce sözünü ettiğim mutabakatta da, Atruş Kampının kapatılması istenmişti. Önümüzdeki haftalarda bu konunun nihaî bir sonuca ulaşacağını ümit ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kerkük-Yumurtalık boru hattının açılması konusunda da, Hükümetimiz, Dışişleri Bakanlığımız, bir yandan Amerika Birleşik Devletleriyle bir yandan Irak Hükümetiyle ve bir yandan da Birleşmiş Milletlerle yoğun temaslar sürdürmüş ve neticede, bütün ilgili tarafların mutabakatı sağlanarak, petrol boru hattı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 986 sayılı Kararı çerçevesinde, 16 Aralık günü düzenlenen resmî bir törenle işletmeye açılmıştır. Böylece, uzun yıllar kapalı kalan bu hattın, içindeki petrolün etkisiyle çürümesi tehlikesi önlenmiş, Irak'a, Türkiye üzerinden yeniden gıda ve ihtiyaç maddesi sağlanması imkânı temin edilmiş ve böylece, Türkiye'nin, Körfez Savaşından bu yana uğradığı büyük zararların kısmen de olsa telafisi imkân dahiline girmiştir.

1995 yılından beri 986 sayılı Kararın çıkarılması için tarafımızdan gösterilen büyük gayretler, neticesini vermiştir. Öte yandan, sadece bu kararın çıkarılması için gayret göstermekle yetinilmemiş, söz konusu kararın gereklerinin ilgili taraflarca kabul edilerek uygulanır hale getirilmesinde de Türkiye'nin büyük emeği geçmiştir.

Türkiye, ayrıca, bu hattan taşınacak petrolden geçiş ücreti alacak ve hampetrol ihtiyacımızın bir bölümü, bu yoldan temin edilecektir. Bu boru hattının açılması, Türkiye için ve özellikle Güneydoğu Anadolu'da yaşayan vatandaşlarımız için hayırlı olmuştur. Hattın açılmasının, ülkemize ve insanlarımıza önemli ekonomik katkılarda bulunmasını bekliyoruz.

Bu hattın açılması, Irak'ın, 986 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararını kabul etmesiyle mümkün olmuştur. Şimdi, Irak'ın, diğer ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını kabul ederek ve fiilen uygulayarak, milletlerarası camiaya dönmesini bekliyoruz. Türkiye, bu amaçla gayret göstermeye ısrarla devam edecektir. Ancak, şu anda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak'ın, bütün ilgili kararlara uyduğu kanaatinde değildir. O bakımdan, bir süre daha, Irak'taki durumun yakından izlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

İşte, Hükümetimiz, bu düşünceyle, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere ile birlikte, Kuzey Irak üzerinde yapılacak uçuşlara izin vermek amacıyla Yüce Meclisten yetki talep etmektedir. Özellikle belirtmek isterim ki, bu uçuşlar, Birleşmiş Milletler kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olacaktır; Irak'ın toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı gösterilmesi esas olacaktır. Bu uçuşlarla, Irak'a veya herhangi bir ülkeye karşı, saldırıda bulunulması amaçlanmamaktadır. Türkiye, eskiden olduğu gibi bundan böyle de bu konuda büyük bir titizlik içerisinde olacaktır. Bu uçuşların, Türk Hükümetinin tespit ettiği çerçevede gerçekleştirilmesi esastır. Hükümetimiz ile ilgili makamlarımız, bu konuda aktif bir gayret içerisinde olacaktır. Yüce Meclisin, 31 Aralıktan itibaren vereceğini ümit ettiğimiz yetki çerçevesinde, bu uçuşların tabi olacağı temel esaslar hakkında ilgili ülkelerle mutabakata varılmıştır. Askerî makamlar arasındaki teknik ayrıntılı çalışmaların da, çok kısa zamanda sonuçlandırılacağını ümit ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, bütün ülkelerle dostluk politikası izlemekte ve bölgesinde bir barış unsuru olarak, aktif olarak görev yapmaktadır. Bir yandan, ittifak ilişkileriyle bağlı olduğumuz dost ülkelerle işbirliğini sürdürüyoruz, bir yandan da, tarih boyunca birlikte yaşadığımız komşu halkların hak ve menfaatlarını gözetmeye çalışıyoruz.

Hiçbir ülkenin toprakları üzerinde talebi olmayan; ancak, kendi topraklarının her karışını korumaya azimli olan Türkiye, kararlı bir barış politikasını uygulamaya devam edecektir. Bölgenin istikrar unsuru olarak, bu yönde, Yüce Meclisten alacağımız destekle çalışmaya devam edeceğiz.

Bu amaçla, Hükümet olarak Yüce Meclise sunduğumuz tezkerenin kabulünü yüksek takdirlerinize saygıyla arz ediyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, bu, Hükümetin bir kısa sunuşudur. Biliyorsunuz, dışpolitikayla ve hâkimiyetle ilgili çok önemli bir karar alınıyor. Hükümet, kısa sunuş yaptı; süreye tabi değildir. Hükümet, takdir ölçüleri içerisinde, bu kısa sunuşu yaptı.

Bazı arkadaşlar bana işaret ediyorlar da, o bakımdan diyorum.

Gruplar adına; DSP Grubu adına Sayın Bülent Ecevit, CHP Grubu adına Sayın Ali Topuz ve şahısları adına; Sayın İbrahim Gürdal, Sayın Mehmet Ekici, Sayın Hikmet Sami Türk, Sayın Recep Kırış söz istemişlerdir.

DSP Grubu adına Sayın Bülent Ecevit; buyurun efendim. (DSP sıralarından ayakta alkışlar)

Sayın Ecevit, süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA BÜLENT ECEVİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce şunu belirteyim: Biraz önce okunan Başbakanlık tezkeresiyle, 31 Aralıktan itibaren Huzur Harekâtı düzenlemesinin sona erdirileceği belirtilmiştir. Biraz önce Sayın Bakanın burada kullandığı ifadeyle de, Çekiç Güç artık sona erecektir; onun yerine, yeni bir güç, yeni bir düzenleme oluşacaktır.

Türkiye'de, Irak sorunuyla ilgili olarak konuşlandırılan Amerikan, İngiliz ve Fransız askerî güçleri, Huzur Harekâtı bağlamında, Türkiye'ye konuşlanma iznini almışlardı. Şimdi, Huzur Harekâtı sona eriyor; o halde, o askerî güçler -Fransa kendiliğinden çekildi- yani, Amerika'nın, Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması kapsamından fazla olarak, onun ötesine geçerek konuşlandıracağı askerler, İngiltere'nin konuşlandıracağı askerler, hava güçleri, hangi Büyük Millet Meclisi kararına dayanıyor?.. Hangi Anayasa kararına dayanıyor?..

Anayasanın 92 nci maddesine göre, resmî törenler dışında bir askerî gücün yurtdışına gönderilmesi veya Türkiye'ye konuşlandırılabilmesi için Büyük Millet Meclisinden onay alınmak gerekirdi; o onay alınmamıştır. (DSP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, şimdi görüşülmesine başladığımız Hükümet karar tasarısı Anayasaya aykırıdır; Anayasa açısından, hukuk açısından sakattır ve eksiktir. (DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi, müzakere konusu olan, görüşme konusu olan karar tasarısı metninde Çekiç Güç adı geçmiyor; ama, bir Çekiç Güç lafıdır gidiyor. Sayın Başbakan, Sayın Devlet Bakanı Abdullah Gül, son günlerde verdikleri bütün demeçlerde “31 Aralıktan itibaren, Çekiç Güç, artık, Türkiye'den gidecek; Hükümetimiz bunu başardı” diyorlar; oysa, 31 Aralıkta Huzur Harekâtı sona erecek.

Peki, Çekiç Güç nedir, Türkiye'de Çekiç Güç denilen şey nedir? Türkiye'deki adıyla Çekiç Güç, Irak'ın fiilî bölünme aşamasında Türkiye'de kurulan çokuluslu bir askerî güçtür; yani, Huzur Harekâtının bir uygulama aracıdır. Şimdi, Huzur Harekâtı kalkıyor, onun uygulama aracı yine Türkiye'de kalıyor. Bu Çokuluslu Güç, Türkiye'yle birlikte Amerika Birleşik Devletlerinin, İngiltere'nin ve şimdiye kadar Fransa'nın hava unsurlarından oluşmaktadır. Bu Çokuluslu Güç'ün üstlendiği görev de, Kuzey Irak'ı havadan denetleyerek, bu ülkenin -yasal değil- fiilî bölünmüşlüğünü sürdürmektir.

Peki, şimdi, Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ne istiyor? Bakanlar Kurulunun istekleri şunlar: Çekiç Güç denilen o Çokuluslu Güç, adı değişerek de olsa, yine güneydoğuda kalsın -aynen kalacaktı; fakat, Fransa son anda çekildi- bir ufak değişiklikle, aynen kalsın istiyor Hükümet. Çokuluslu Güç, yine Türkiye'yle birlikte Amerika Birleşik Devletlerinin ve İngiltere'nin hava unsurlarından oluşsun. O Çokuluslu Güç, altı yıldır olduğu gibi, bundan böyle de Irak topraklarını havadan denetlemeye devam etsin, hatta, gerek görürse Irak'a karşı önlem de uygulayabilsin. Diyor ki, bunlarla sınırlıdır istediğimiz yetki. Önlemin hangi sınırı var?!. Önlemin içine ordularla saldırı bile girer, Irak uçaklarını Irak toprakları üzerinde düşürmek bile girer... Bunun sınır neresinde, anlamak mümkün değil. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Hükümetin isteği, böylece, Irak'ın fiilî bölünmüşlüğü sürdürülebilsin. Öyleyse, değişen ne? Değişen, bu Çokuluslu Güç'ün sadece adı; ama, yeni adı ne olacak, o da belli değil. Bizim Grubumuzun önerisi: Buna artık “Örtülü Çekiç Güç” adı verilebilir. (DSP sıralarından alkışlar)

Yani, değerli arkadaşlarım, Çekiç Güç'ün bir yere gittiği yok. Adı ne olursa olsun, bu Güç, eğer, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi onaylarsa, 31 Aralıktan sonra da Türkiye'de kalmaya devam edecektir. Altı yıldır yaptığı görevi, yani, Irak'ın fiilî bölünmüşlüğüne hukukdışı katkısını, Türkiye, sürdürecektir; devletler hukukuna aykırı olarak, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak katkısını sürdürecektir. O halde, Başbakan Sayın Erbakan'ın, 13 Aralık günü verdiği şu demecin anlamı ne?!. Şöyle diyordu Başbakan Sayın Erbakan: “31 Aralıkta, Çekiç Güç'ün görevine son verilecektir. -halbuki, Huzur Harekâtına son verilecek- Çekiç Güç Türkiye'den ayrılacaktır. -ayrılmıyor, hiçbir yere gittiği yok- Yeni bir dönem başlamaktadır; büyük değişiklikleri milletimiz açıkça görmektedir. Bunlar, Bakanlar Kurulumuzun ve Türkiye'nin takip ettiği millî ve şahsiyetli politikanın sonucudur. Çekiç Güç'ten sonra Irak'ın, Birleşmiş Milletler kararına uyup uymadığı ise havadan kontrol edilecektir.” Hem Çekiç Güç gitti diyor hem de onun görevi, onun işlevi, hukukdışı işlevi devam edecektir diyor Sayın Başbakan.

Devlet Bakanı Sayın Abdullah Gül, 17 Aralıkta çıkan bir demecinde şunu ekliyordu: “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasına benzer şekilde, yeniden oluşturulacak güçle, İncirlik merkez olmak üzere, Türkiye'nin kontrolünde, Kuzey Irak'ta havadan kontrol yapılacaktır.” O halde, değişen ne?!. Değişen, sadece, bugün gelen ek tezkereyle, Fransa'nın kendi isteğiyle o Çokuluslu güçten çekilmiş olması.

Peki, değişen hiçbir şey yok mu? Değişen şu ki, 1991 başlarından beri uygulanan ve “Huzur Harekâtı” adı verilen Amerikan planı çökmüştür. Bu planın çöküşü de, Sayın Erbakan'ın iddia ettiği gibi, Bakanlar Kurulunun ve Türkiye'nin takip ettiği millî ve şahsiyetli politikanın sonucu değildir. Bu Huzur Harekâtının adının bile bir aldatmaca olduğunu, kimseye huzur getirmeyeceğini, ardında başka niyetlerin bulunduğunu, başından beri, altı yıldan beri, biz, Demokratik Sol Parti olarak söylüyorduk; ama, Türk Hükümetlerine de Amerika Birleşik Devletlerine de bunu anlatamıyorduk. Nihayet, Amerika Birleşik Devletleri bunu anladı; Barzani-Bağdat dayanışması üzerine, Kuzey Irak'tan elini ayağını -biraz önce Sayın Millî Savunma Bakanının da belirttiği gibi- çekti, Zaho'daki askerî eşgüdüm merkezini de kapattı, Irak'ta ne kadar ajanı varsa hepsini Irak'tan kaçırdı, Saddam Hüseyin yönetimini devirmekle görevlendirdiği unsurlardan da, bildiğimiz kadar, desteğini ve maddî yardımını kesti. Amerika Birleşik Devletleri, Irak'tan elini ayağını çekince, güya insanî amaçla Kuzey Irak'ta bulunan; ama, fiilen, orada bir Kürdistan devletinin altyapısını oluşturmaya çalışan hükümetlerdışı kuruluşlardan çoğu da, ister istemez, Kuzey Irak'tan ayrılmak zorunda kaldılar.

Bunlar, Türkiye'nin de son zamanlarda gündeme getirmeye çalıştığı isteklerdi; ama, bu istekler, Sayın Erbakan'ın iddia ettiği gibi, bu Hükümetin millî ve şahsiyetli politikası sayasinde değil, Bağdat-Barzani dayanışması üzerine ipin ucunu kaçıran Amerika Birleşik Devletlerinin Kuzey Irak'tan elini ayağını çekme kararı sayesinde gerçekleşti. Bu Amerikan kararı alındığı günlerde, şimdi Amerikan Dışişleri Bakanlığına getirilen, o zaman Birleşmiş Milletlerde Amerikan temsilcisi olan Sayın Bayan Albright'ın ilginç bir sözü oldu CNN'in bir canlı yayınında, biraz da kızgınlıkla “biz, Kürtlerden daha çok Kürtçü olacak değiliz” dedi. Bu şekilde, Amerika'nın, artık, Kuzey Irak'tan elini ayağını çektiğini, dünya kamuoyu önünde, bugünkü Amerikan Dışişleri Bakanı da vurgulamış oldu.

Bu gelişme, eğer, gerçekten millî ve şahsiyetli bir Türkiye politikasıyla zamanında değerlendirilebilirse, Türkiye için de Irak için de Iraklı Kürtler ve Türkmenler için de hayırlı olabilir; fakat, Türkiye'de, devletin öyle bir politikası yok; bildiğimiz kadar bir politika hazırlığı da yok. Oysa, Huzur Harekâtının sona ermesiyle, Türkiye'nin, Irak'ta inisiyatifi ele alabilmesi için çok iyi bir fırsat karşımıza çıkmış olmaktadır. Türkiye, bu fırsatı gereğince değerlendiremezse ne olur? Irak'ın fiilen bölünmesiyle Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu ortaya çıkmıştı. Bundan en büyük zararı da, bildiğiniz gibi, Türkiye görmüştü ve görmeye devam ediyor. Şimdi, Kuzey Irak'ta, Türkiye için ondan da daha tehlikeli yeni bir otorite boşluğu doğmaktadır. O boşluğu, Bağdat destekli Barzani güçleriyle birlikte PKK kolaylıkla doldurabilecektir. PKK'nın o boşluğu doldurmasını belki bazı Batılı müttefiklerimiz bile dolaylı yollardan destekleyeceklerdir.

Bildiğiniz gibi, son zamanlarda, bazı Batı Avrupa ülkelerinde bir sürgünde Kürdistan veya PKK parlamentosu kuruldu. Şimdi, Kuzey Irak'taki yeni durum üzerine o parlamentonun da Kuzey Irak'a taşınması ihtimali var. Bunu da bazı Avrupalı devletler, müttefiklerimiz, bu beladan kurtulalım, bu belayı Türkiye'nin başına aktaralım diye destekleyebilirler.

Hükümetçe Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan karar tasarısının bir büyük sakıncası da şu değerli arkadaşlarım: Şimdiye kadar, Türkiye, Irak'ın fiili bölünmüşlüğüne katkısını, hukukî dayanağı olmasa da, çokuluslu bir işbirliği bağlamında başka güçlü devletlerle paylaşıyordu. Siyasal sorumluluk daha çok Amerika Birleşik Devletleriyle İngiltere'nin ve Fransa'nın üzerindeydi. Böylece, şimdi, Türkiye, bağımsız bir komşu ülkenin birkısım toprağını, o ülkenin rızasını almaksızın, kendi kararıyla denetler duruma, üstelik başkalarına da denetletir duruma gelmiş olacaktır yeni kararla; hatta, önlem alabilecektir; yani, Irak'a karşı havadan silahlı güç kullanabilecektir. Gerçi, Hükümet, bunun sorumluluğunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına bağlıyor; oysa, Güvenlik Konseyi kararlarında Irak'ın bölünmesi diye bir koşul kesinlikle yoktur. Tam tersine, 5 Nisan 1991 tarihli ve 688 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında, Irak'ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına saygı gereği vurgulanmaktadır. Irak'a, kendi topraklarının kuzeyinde ve güneyinde konulan uçuş yasakları ve Irak'ın fiilî bölünmüşlüğü, herhangi bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına değil, o kararı, 688 sayılı Güvenlik Konseyi Kararını hiçe sayan Amerika Birleşik Devletlerinin kararına dayanmaktadır. (DSP sıralarından alkışlar)

Yine, 688 sayılı kararda, Kuzey Irak'taki toplulukların liderlerinin, Bağdat yönetimiyle açık diyalog kurmaları isteniyordu. Amerika Birleşik Devletleri, kararı o yönüyle de çiğneyerek, kuzeydeki Kürt toplulukları temsilcileriyle Bağdat yönetiminin daha 1991 yılında Birleşmiş Milletler kararı uyarınca başlattıkları diyaloğu da engellemiştir.

Şimdi, Türkiye, o Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına ters düşen uygulamayı, bazı müttefiklerinin yeni bir oyununa gelerek, gerçekte onların istemiyle; fakat, görünürde salt kendi kararıyla sürdürür duruma gelecektir. Bu da Türkiye ile Irak'ın ilişkilerini bir daha kolay kolay onarılamayacak kadar tahrip edebilecektir (DSP sıralarından alkışlar) ve Irak, bunun acısını, Allah esirgesin, Türkmenlerden çıkarmaya kalkışabilecektir.

Bildiğiniz gibi, asıl Türkmen yoğunluğu 36 ncı paralelin altındadır, yani, Bağdat yönetiminin egemen olduğu bölgededir. Şimdi, Türkiye, Irak'ın fiilen bölünmüşlüğüne gözcülüğü, görüründe, tek başına sürdürür duruma gelince -dediğim gibi- bunun acısını, Irak yönetimi, Allah esirgesin, Türkmen kardeşlerimizden çıkarmaya kalkışabilir; bu yola gitmeyeceğini temenni ederim, umarım. Hatta, aslında, PKK'nın amaçları Irak'ın da işine gelmediği halde, her zaman çok rasyonel kararlar almayan Bağdat yönetimi, Türkiye'ye karşı tepki olarak, PKK'ya taktik destek verme yoluna da gidebilir.

Biz, çokuluslu bir güç ille hemen Türkiye'den gitsin demiyoruz; ancak, bu gücün işlevi, Irak'ın bölünmüşlüğünü sürdürmek değil; Irak'ın, Kürdüyle, Türkmeniyle, herkese güven verecek biçimde yeniden bütünleşmesini gözetmek için Türkiye'de kalabilir diyoruz. Bunun için de, artık çöken Huzur Harekâtı düzenlemesine alternatif bir plan hazırlanması gerekir. Oysa, Türkiye'de devletin Huzur Harekâtı yerine oluşturduğu bir ulusal politikası -biraz önce söylediğim gibi- hâlâ yoktur. Ama, devletin bu eksikliğini Demokratik Sol Parti gidermeye çalışmıştır; 15 Nisan 1996 tarihinde Demokratik Sol Parti, kimseye, Türklere de, Kürtlere de, Irak'a da, Türkiye'ye de huzur getirmeyen “Huzur Harekâtı” yerine geçecek bir ulusal politika önerisinde bulunmuştur “Bölgesel Güvenlik Planı” adıyla. Bu, ayrıntılı ve gerçekçi bir plandır; hem Irak'ın bölünmüşlüğünü sona erdirecek hem Iraklı Kürtleri ve Türkmenleri, insan hakları bakımından güvenceye kavuşturacak hem Türkiye'ye, Kuzey Irak'tan PKK sızmalarını engelleyebilecek hem de Irak'ın, Ortadoğu için bir tehdit unsuru olmasını önleyecek bir plandır Demokratik Sol Partinin hazırlağı plan.

Biz, bu planı, en başta, tabiî, Sayın Cumhurbaşkanı ve zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz olmak üzere, ilgili devlet kuruluşlarımıza ve ilgili bütün devletlere sunduk. Hiçbirinden olumsuz bir tepki almadık. Bazı devletler, bu planımızdan, belki, pek hoşlanmasalar bile “şurası yanlış, burası sakıncalı” diyemediler; hatta, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı sırasında, bizim Dışişleri Bakanlığımız, Amerika Birleşik Devletleri ile arasındaki görüşmelerde, müzakerelerde ele alınan bir belge olarak bizim o planımızı değerlendirdi; bunu da şükranla belirtmek isterim; ama, Erbakan Hükümeti kurulur kurulmaz, bizim o planımız rafa kaldırıldı. Yılmaz Hükümeti döneminde, o planın hazırlayıcısı olarak bizimle, Amerika Birleşik Devletleri de diyalog sürdürmeye başlamıştı; o diyalog da kesildi.

Bunu, tabiî, kınayamam; yeni Hükümet, bizim planımızı benimsemeyebilirdi; ama, bugüne kadar, çoktan, kendisinin, bir devlet planını ortaya çıkarmış olması gerekirdi. (DSP sıralarından alkışlar) Fakat, Hükümetin kendisi de, bugüne kadar, işbaşına geldiğinden beri altı ay geçtiği halde, böyle bir plan oluşturmadı ve oluşturma yolunda ciddî bir hazırlığı bulunmadığını da, bugün, Sayın Millî Savunma Bakanının yaptığı açıklamadan öğrenmiş bulunuyoruz.

Şimdi, Hükümetin Meclise sunulan önerisi kabul edilirse, Türkiye, kendi sorumluluğu altında -artık, müttefiklerinin falan değil, kendi sorumluluğu altında- bir komşu devlete karşı, o devletle anlaşma yolunu bile aramaksızın, denetleme ve önlem uygulama hakkını kendi kendine tanımış olacaktır. O kadar ki, karar tasarısının giriş bölümünde, Irak'la ilgili tüm Birleşmiş Milletler kararlarına gönderme yapıldığına, atıfta bulunulduğuna göre, eğer, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu karar onaylanarak çıkarsa, Türkiye, yalnız 688 sayılı Güvenlik Konseyi kararına karşın Irak'ın bölünmüşlüğünü sürdürme sorumluluğunu kendi başına üstlenmiş olmakla kalmayacaktır; aynı zamanda, Irak'a karşı uygulanan tüm yaptırımların, uygulanan ve uygulanacak olan tüm yaptırımların ve ambargoların da sorumluluğunu yine kendi başına üstlenmiş olacaktır.

Yine, bu karar tasarısına göre, Kuzey Irak'ta; yani, Irak'ın kendi topraklarının bir kesiminde, örneğin bir Irak uçağı görüldüğü takdirde, Türkiye o uçağı engelleme, hatta düşürme kararının sorumluluğunu da kendi üstüne almış olacaktır. Bu olasılıkları, bu tehlikeleri göre göre, biz, Demokratik Sol Parti olarak, Bakanlar Kurulunun önerisine olumlu oy vermeyi içimize sindiremeyiz. (DSP sıralarından alkışlar)

Tabiî, biz, itiraz ettiğimiz ve eleştirdiğimiz her konuda çözüm de göstermeye özen gösteririz. Onun için, konuşmamın bu bölümünde çözüm önerilerinde de bulunacağım. Hükümet ne yapabilir, ne yapmalıdır? Türkiye, 31 Aralıkta sona erecek Huzur Harekâtı düzenlemesi yerine, derhal, zaman yitirmeksizin, bir alternatif plan oluşturmalıdır. Bu plan için, Türkiye, yalnız müttefiklerini değil, Irak'ı da ikna etmeye çalışmalıdır. İkna edemezse, bazı konularda, bölgenin çok önemli bir devleti olarak kendi görüşlerini, kendi politikasını dayatmalıdır. Asıl önemlisi, bir yandan da, Türkiye, kendi güneydoğu sorununu bir an önce çözmeye çalışmalıdır. Biz, Kuzey Irak'a nizam getirmeden önce, kendi vatanımızın güneydoğusuna nizam getirmek zorundayız. (DSP sıralarından alkışlar)

Güneydoğu ile ilgili bazı devlet uygulamalarının ve güvenlik uygulamalarının yanlışlığını, sakıncalarını, biz, Demokratik Sol Parti olarak, yıllardan beri vurguluyoruz. Bu konudaki görüş ve önerilerimizden bazılarının, hatta hepsinin haklılığı, ancak son zamanlarda algılanmaya başlandı. Örneğin, bundan bir iki yıl öncesine gelinceye kadar, biz “güneydoğudaki sorun, temelinde, özünde bir etnik sorun değildir, o bölgenin çağdışı feodal yapısından kaynaklanan bir sorundur” dediğimiz vakit, eleştirilere uğrardık; ama, şimdi, o feodal yapının sakıncalarını, gözünü gerçeklere kapatmak istemeyen herkes görebilmektedir. Bu Susurluk kazasıyla ortaya çıkan karanlık ilişkiler ağının bir kısmının da, güneydoğudaki o feodal yapıdan kaynaklandığı, artık belli olmuştur. (DSP sıralarından alkışlar)

Yine, biz, güneydoğu sorununun temelinde, o bölgenin geri bırakılmış, hem de kendi egemen güçleri tarafından geri bırakılmış olmasının yer aldığını söylüyorduk ve bundan iki üç yıl öncesine kadar, bunu söylediğimiz vakit, ağır eleştirilere uğruyorduk; sanki, bölücü akımı mazur gösteriyormuşuz gibi birtakım tepkiler geliyordu. Oysa, şimdi, hemen hemen herkes, o bölgenin sorununun, yalnız güvenlik önlemleriyle çözülemeyeceğini; halkı fakirlikten, çaresizlikten, okulsuzluktan kurtaracak ekonomik önlemlerle de çözülmesi gerektiğini kabul ediyor. Bunu, artık, yalnız partiler kabul etmeye başlamadılar; geçen gün verdiği bir demeçte Sayın Genelkurmay Başkanı da “o bölgede, sadece silahlı güçlerle güvenlik, huzur sağlanamaz; aynı zamanda, ekonomik ve sosyal önlemlerin de alınması gerekir” dedi.

Değerli arkadaşlarım, o arada, biz, özel timin varlığına hiçbir zaman itiraz etmedik. Yıllarca kamplarda eğitim görmüş olan militanların, teröristlerin karşısına, dört beş aylık eğitimden geçmiş gencecik askerlerle çıkmanın yeterli olamayacağını, bunda ölçüyü kaçırmanın sakıncalı olabileceğini; onun için, özel eğitimden geçirilmiş bir özel time gereksinme bulunduğunu, belki herkesden önce gündeme getirdik ve savunduk; ama, ne oldu; başlangıçta Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde, o sıralarda -1980'li yıllarda- yaygınlaşan uçak kaçırma, rehine alma gibi eylemler karşısında, bu özel tim, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak oluşturuldu. Dolayısıyla, özel timin yetki alanı kentlerdi, polisin yetkili olduğu kentlerdi. Oysa, güneydoğuda bölücü terör tırmanışa geçtikten sonra, o, iyi eğitim görmüş özel tim görevlilerini, güneydoğuda sahaya göndermek, Emniyet Genel Müdürlüğünün yetki alanı dışında kalan kırsal alanlara, dağlara göndermek gereği duyuldu; ama, hâlâ polise bağlı, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı. Yani, çarpışmaya gittiği yerde Silahlı Kuvvetlere bağlı değil, jandarmaya bağlı değil, görev alanı şehir olan Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı. Bunun yanlışlığını, bu yüzden birtakım disiplinsizlerin, talihsiz davranışların ortaya çıktığını, biz yıllardan beri vurguluyoruz ve sahada, kırda görev yapacak olan özel tim mensupları, artık, bir an önce Silahlı Kuvvetlere veya jandarmaya bağlanmalıdır diyoruz. Şimdi, bu konuda, en yetkili devlet kuruluşları bile aynı görüşleri paylaşmaya başladılar.

O arada, biz, bu feodal yapının egemen olduğu bölgede, köy koruculuğunun çok sakıncalı sonuçlar verebileceğini yıllardır belirtiyorduk, vurguluyorduk. Bunda ne kadar haklı olduğumuz da, son zamanlarda ortaya çıkmaya başlayan acı olaylarla görülmeye başladı. Artık, sır kalmadı Türkiye'de; geçen gün, Sayın Cumhurbaşkanının makamında, huzurunda yaptığımız toplantıda, Sayın Başbakanın okuduğu bir MİT raporunda, MİT'in de, bu köy koruculuğu sistemine artık son verilmesi isteğinde bulunduğunu, önerisinde bulunduğunu öğrendik.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar algılanmaya başlandığı; artık, güneydoğuda huzurun güvenliğin, sadece güvenlik önlemleriyle sağlanamayacağı anlaşıldığı halde, altı aydır görev başında bulunan Hükümet, bu gibi konularda, sadece laf üretiyor. Bazılarına hiç değinmiyor. Özel tim konusunda, o feodal yapı konusunda filan çok suskun; fakat, başka bazı somut önlemleri bile almaya yanaşmıyor.

Bir, 4,5 trilyon sözü dolaşıyor Sayın Başbakanın ve Başbakan Yardımcısının ağzında, 4,5 trilyon Güneydoğu Anadolu'nun bütün derdine deva olacak; bununla binlerce köy, mezra yeniden yaşanır hale getirilecek; yüzlerce yarım kalmış fabrikanın inşaatı tamamlanacak!.. Oysa, biliyorsunuz, kasım ayında yapılan araseçim kampanyası sırasında Sayın Çiller, sadece bir beldeye “cebimde 5 trilyonla geliyorum” demişti. Bir beldeye 5 trilyon, bütün Güneydoğu Anadolu'ya 4,5 trilyon!.. (DSP sıralarından alkışlar)

Ben, bu yıl, sık sık o bölgeye gittim, daha o 4,5 trilyondan faydalanmış bir köye veya bir insana da rastlayamadım.

Değerli arkadaşlarım, bu arada bir ciddî tehlikeyi Yüce Meclisin değerlendirmesine ve bilgisine sunmak istiyorum: Güneydoğuda yer aldığı iddia edilen insanlık dışı bir olayla, bir sorgulama yöntemiyle ilgili olarak, orada bir köy halkı, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna başvurdu. O Komisyonun kendi kurallarına göre, böyle bir başvuru, ancak, başvurucunun kendi ülkesindeki bütün yargı yolları tükendikten sonra yapılabilir ve kabul edilebilir; fakat, bu kuralını, Türkiye için, Türkiye'nin güneydoğusu için çiğnedi Avrupa Konseyi “Türkiye'nin güneydoğusunda hukuk doğru dürüst işlemiyor, onun için, ben, artık, Türkiye'deki yargı yollarının tüketilmiş olması koşulunu kabul etmiyorum, tanımıyorum” dedi ve başvuruyu kabul etti. Bu, çok vahim bir durumdur. Bu, bizim irademiz dışında, Türkiye'yi, Osmanlı Devletinin çöküş dönemindeki gibi, yabancıların ayrı mahkemelerde, azınlıkların ayrı mahkemelerde, değişik etnik grupların ayrı mahkemelerde yargılandığı çok hukuklu hukuk sistemine geri götürebilir. Bildiğiniz gibi, Sevr Antlaşmasının Türkiye'ye dayattığı unsurlardan biri de -özellikle bunu bazı Refah Partili arkadaşlarımın hatırda tutmalarını dilerim- bu konuda çok hukuklu sistemin Türkiye'de devamı konusunda, Sevr Antlaşmasında bir dayatma yer almaktaydı. Şimdi, Lozan'la geri çevrilen, bozulan o niyet, Avrupa Konseyi tarafından, Batı Avrupa ülkeleri tarafından, Türkiye'ye, yeniden bir baskı aracı olarak getirilmek istenmektedir.

Türkiye'de, Hükümet, buna gereken tepkiyi göstermemiştir. Tepki göstermek de yetmez. Türkiye'de yargı erkinin bir an önce tam bağımsızlığa kavuşması gerekir. (DSP sıralarından alkışlar) Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu istediği için değil, Türk Milleti istediği için, Anayasa değişikliğiyle yargı erkinin tam bağımsızlığa kavuşması gerekir. Biz, Demokratik Sol Parti olarak, bunun önergesini hazırladık; ama, çok üzülerek yine ifade etmek zorundayım ki, gerekli imzayı toplayamadık. Oysa, yalnız kendi iç hukuk rejimimiz bakımından değil, uluslararası saygınlığımız bakımından da yargı erki bağımsızlığı, bir an önce, hem kendi halkımızın vicdanını tatmin edecek hem de bütün dünyada Türkiye'ye saygınlığını kazandıracak ölçüye vardırılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Ecevit, sürenizi epey uzattım. Lütfen, toparlar mısınız efendim.

BÜLENT ECEVİT (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, Güneydoğu Anadolu'da, artık, birkaç yıl öncenin bölücülük rüzgârları esmiyor. Bu yıl yaptığım gezilerde, bunu sevinerek gördüm. Güneydoğu Anadolu halkı, sadece, insanca yaşamak istiyor, devlet kendisine kuşkuyla bakmasın istiyor, feodal baskılardan kurtulmak istiyor, iş istiyor, aş istiyor, çocuklarını okutabilmek istiyor, devletten güler yüz ve anlayış istiyor.

Türkiye, bir yandan, Irak sorununu, devletlerarası hukuka uygun biçimde çözmeye katkıda bulunurken, bir yandan da güneydoğu sorununa, o bölgenin halkını tatmin edecek, Türkiye'de bölücü eğilimleri temelinden kurutacak hakça bir çözüm getirmek zorundadır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu yapabilecek güçtedir.Yeter ki, o gücü değerlendirebilen bir hükümet işbaşına gelsin.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından ayakta alkışlar, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ecevit.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Topuz; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Partimizin, Başbakanlığın yeni bir çokuluslu görev gücü oluşturulmasına ilişkin tezkeresi üzerindeki görüşlerini sunmaya çalışacağım.

Öncelikle belirtmem gerekir ki, Hükümet, kamuoyunu da, Türkiye Büyük Millet Meclisini de yanıltmaya dönük, fazladan bir girişimin içerisinde olmuştur. Gündemin başında okunan birinci tezkere, Başbakanlık tezkeresi, bilgiye sunulan tezkere, aslında, o sırada yerinden yapılan değerlendirmelerde de belirtildiği gibi, herkesin kanaatini saptırmaya dönük bir girişimdir.

O tezkereyle ne amaçlanmıştır; amaç, sözde, halkın “Çekiç Güç” diye tanımladığı Çokuluslu Güç'ün görev süresinin, hatta görevinin, Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Hükümeti tarafından ortadan kaldırılmış olduğu iddiasını ortaya koymaktır.

Aslında, arkadaşlarımın da daha önce belirttiği gibi, bundan beş ay önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Çokuluslu Güç'ün görev süresini 31.12.1996'ya kadar, beş ay uzatmıştı ve o kararın son paragrafıyla da, eğer, bu beş aylık süre içerisinde, herhangi bir tarihte, bu görev gücünün süresinin artık sona erdirilmesi gerekir noktaya gelinirse, Hükümetin, bunu, Meclisten aldığı yetkiye dayanarak ilan etme yetkisini ona tanımıştı. Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Hükümeti, bundan bir ay önce, on gün önce, beş gün önce, 31 Aralıktan herhangi birkaç gün önce, eğer, ben bu Güç'ün görevini sona erdirdim demiş olsaydı, Meclisin kendisine vermiş olduğu yetkiyi kullanmış olurdu. 31 Aralık telaffuz edildiğine göre, burada, Meclisin yetkisini ortaya koymamız gerekir; bu, Meclisin yetkisidir. Eğer, sürenin uzatılmasına ilişkin yeni bir tezkere gelmezse, otomatik olarak kalkar veya yeni bir tezkere gelir de, Türkiye Büyük Millet Meclisi reddederse, yine, o Güç'ün görevi sona ermiş olur.

Değerli arkadaşlarım, bununla birlikte, şimdi görüşmekte olduğumuz ikinci Başbakanlık tezkeresinde, sanki, Huzur Harekâtının 31 Aralık 1996'da sona ermiş olması keyfiyetinin, 17 Ocak 1991 tarihinde, Meclisin 126 sayıyla karara bağladığı, Türk askerlerinin başka ülkelere gönderilmesi, yabancı ulusların askerlerinin Türkiye'ye getirilmesi ve gerektiğinde bunların kullanılmasına ilişkin Meclis kararının da ortadan kalkmış olduğunu zannediyorlar veya onu yürürlükte kabul ederek, bugün sundukları tezkereyi, o karara dayandırıyorlar. Bu nokta, bize sunulan tezkerede açıklık kazanmamıştır. Bize sunulan tezkerelerde, sanki, 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı kaldırılmış, Huzur Harekâtına son verilmiş; yani, halkın şikâyetçi olduğu Çekiç Güç eylemi sona erdirilmiş; ama, şimdi, çok önemli olmayan; ancak, Türkiye'nin yararları için, bizim inisiyatifimize dayalı yeni bir düzenleme yapılıyormuş izlenimini vermeye çalışıyorlar.

Özellikle, Refah Partisinin sayın yöneticilerine, buradan ifade etmek istiyorum ki, her konuda olduğu gibi, bu kadar önemli olan bir millî konuda da, bizi kandırmaya çalışan bu kurnaz davranışlarınızdan vazgeçin. Bu ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine, onu temsil eden başbakanlara, bakanlara, hükümet üyelerine yakışan bir tavır değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Niye gerçeği konuşmuyorsunuz, niçin gerçeği ortaya koymuyorsunuz? Geçmişte söylediklerinizle tam çelişki içerisinde bir duruma geldiğinizi kamuoyundan saklamayı, bu girişiminizle sağlayabileceğinizi mi zannediyorsunuz?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Takıyye yapıyorlar!..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Siz, belki kendinizi, belki kendi Grubunuzdaki milletvekillerinin birkısmını, belki örgütünüzü bununla kandırabileceğinizi zannedebilirsiniz; ama, bununla, hiçbir muhalefet milletvekilini kandırabileceğinizi sanmıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, o nedenle, konuşmamın bu noktasında, bir açıklık kazanması için, bu tezkereyle birlikte, 17 Ocak 1991 tarih ve 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararının yürürlükte olmadığına ilişkin bir kararın, Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınması gerekir. Ondan sonra öteki konular görüşülebilir.

Buna ilişkin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan birkısım üyenin imzasını taşıyan önergeyi, Sayın Başkanlık Divanının dikkate almasını dileyerek Başkanlığa takdim edeceğim; ama, denilebilir ki, Hükümet tezkeresi varken, bunu, nasıl burada görüşebiliriz veya karara bağlarız. Onun için de şunu önermekteyim: Siz, 126 sayılı Meclis kararının yürürlükte olmadığı izlenimini vermeye çalışıyorsunuz. Eğer, onun kalkmasını istiyorsanız, tezkerenizi geri çekin, içerisine “126 sayılı karar kalkmıştır, şimdi bu kararı getiriyoruz” hükmünü koyun. Hayır, onun yürürlükte olduğunu söylüyorsanız, o zaman, Çekiç Güç'ü kaldırdık diye, öteye beriye gerinmeye, caka satmaya hakkınız yoktur; bunu da bu millet bilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Başkan önergeyi takdim ediyorum.

Geçen seferki müzakerelerin birinde...

BAŞKAN - Sayın Topuz bir dakika... Sürenizi de durdurdum.

Siz, konuya biraz yanlış giriyorsunuz...

AHMET NEİDİM (Sakarya) - Doğru söylüyor...

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

Daha önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 30 Temmuz 1996 tarihinde, Çekiç Güç'ün süresini 31 Aralık 1996 tarihine uzattığı kararda, Hükümetin, gerektiği takdirde bunu kaldırma yetkisi yok.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Var efendim... Olmaz olur mu...

BAŞKAN - O sizin bahsettiğiniz yetki, olağanüstü halin uzatılmasıyla ilgili verilen yetkide vardı.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Hayır...

BAŞKAN - Bu, otomatikman, 31.12.1996... Resmî Gazete burada; ben okudum, öyle bir yetkisi yok Hükümetin.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Ben bulurum onu şimdi size efendim...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Yorum mu, yönlendirme mi?!.

BAŞKAN - Yani, o konuda hep... (CHP sıralarından gürültüler)

Efendim, bir dakika... Rica ediyorum... Ben, yanlış bir değerlendirme yapmasın diye arz ediyorum.

Buyurun efendim.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Başkana teşekkür ederim. Başkan mı haklı, ben mi haklıyım, onu konuşmamın uygun bir yerinde söylemeye çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 126 sayılı Meclis kararının yürürlükte olmadığını varsayarak, kaldırılacağını varsayarak, şimdi, yeni bir Meclis kararıyla karşı karşıyayız.

Ne deniliyor bu yeni tezkerede: “Körfez krizi sonrası Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen gösterilerek, Amerika Birleşik Devletleri hava unsurları ile İngiltere ve Fransa hava unsurlarının -sonradan Fransa'yı çıkardılar- katılımıyla bir yeni güç oluşturulacak; Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı herakâtta bulunulacak. Bu olayın lüzumu, hududu, kapsamı, zamanı, Hükümet tarafından tespit edilecek.”

Değerli arkadaşlar, bu, 1990 yılının eylül ayına dönüştür. 1990 yılının eylül ayında, ilk defa, bu konu Parlamentoya geldiğinde bir gizli celse yapılmıştı; o zamana dönüştür veya 17.1.1991 tarihindeki Meclis kararına dönüştür. Yani, siz, bununla, burada ifade edilmese bile, yabancı ülkelere asker gönderme, yabancı askerlerin Türkiye'ye gelmesine imkân sağlama ve o askerleri kullanma yetkisini de, bu ifade içerisinde almak istiyorsunuz; yani, böyle bir yetki almak istiyorsunuz. Çünkü, böyle bir yetki olmasa, Sayın Ecevit'in de söylediği gibi, bu yabancı güçler buraya nasıl gelecek? Zaten, Anayasanın 92 nci maddesine dayanarak bu talebi yaptığınıza göre, bu teklifin içinde bu da vardır. Yani, siz, yeniden başa dönüyorsunuz. Oysa, bundan beş ay önceki, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararında, asker gönderme, asker kabul etme gibi, onları kullanmak gibi bir talep yok; sadece, Huzur Harekâtı ile ilgili Çokuluslu Güç'ün görev süresini beş ay uzatmaya dönük bir noktadaydı; çünkü, o tarihlerde, Refah Partisi, bu Güç'ü ortadan kaldırmayı amaçlıyordu; muhalefetteyken de hep bunu söylemişti. O nedenle...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Kalktı... Kalktı...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Efendim, bu Güç kalktıysa, siz söylediklerinize inanıyorsanız ve bunda samimiyseniz, o zaman, 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararının kaldırılması konusunda da bizimle beraber hareket edersiniz; tezkerenizi değiştirirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) O karar yürürlükte olduğu sürece, sizin “kalktı” demeniz hiçbir işe yaramaz Sayın Karamollaoğlu... Yaramaz...

Efendim, 1991'deki karar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dışarıya gönderilmesi, dışarıdan başka uluslara ait kuvvetlerin getirilmesi ve onların kullandırılması amacını taşıyordu. Eylül 1990'da alınan kararda, onların kullandırılmasına ilişkin paragraf yoktu; onu 1991'de ilave ettiler. Niye ettiler; çünkü, o ibare orada olmayınca kullanamıyorlardı. Şimdi, bundan sonra ne oldu; aradan zaman geçti, 12 Temmuz 1991'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ocak 1991'deki kararından; yani, 126 sayılı Meclis kararından altı ay sonra, o karara dayanarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de oluşumuna katıldığı caydırıcı bir güç oluşturulması kararına vardı. Yani, 126 sayılı karar başka. Caydırıcı Güç, Çevik Güç oluşturulmasıyla ilgili karar, daha sonraki bir tarihte, ona dayandırılarak alınmış. Siz, şimdi, bunlardan sondaki bir tanesini kaldırarak -ki, onu da Meclis zaten kaldırıyor- ta başlangıçta alınmış olan bir kararı ortadan kaldırmış olduğunuzu söyleyemezsiniz; çünkü, o kararlarda bir süre yoktur. 1991'de alınmış Meclis kararının şu zamana kadar devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoktur orada; sürekliliği olan bir karardır. O kalkmadıkça, Çekiş Güç'ün kalktığını veya Türkiye'nin, Çekiç Güç'le yapmak istediği, amaçladığı konuları yapmasının ortadan kalktığını iddia ve ifade edemezsiniz.

Değerli arkadaşlarım, meselenin kendi özüne gelirsek, orada da birkaç şey söylemek istiyorum. Bir kere, beş aydan beri neler olmuştur? Eğer, bu beş aydan beri olanları göz önünde tutmazsak, o zaman, bugün bu konuda vereceğimiz kararı yanlış veririz. Bakınız, bu beş ayda... 31 Ağustos 1996'da, Irak, 36 ncı paralelin üstüne, tank desteğinde silahlı güçleriyle girerek, Barzani ve Talabani arasındaki mücadelenin tarafı haline gelip, Barzani'yi destekleyerek, Birleşmiş Milletler kararına aykırı bir eylemin içine girmiştir. Sözde, 36 ncı paralelin üstünde Irak egemenliğini dondurmuş olan Birleşmiş Milletlerin 678 ve 688 sayılı kararlarını uygulamakla görevli Çekiç Güç bunu seyretmiştir. Barzani ve Talabani birbiriyle çatışmış; biri İran'dan, biri Irak'tan destek alarak, Amerika Birleşik Devletlerinin baştan beri bu bölgede uyguladığı politikanın iflas ettiğini ortaya koymuştur. Çekiç Güç, anlamsız ve görevsiz hale düşmüştür.

Bölgeden, Peşmerge grubu mu diyelim, CIA'in oradaki ajanları mı diyelim, ne diyelim, hangi tabiri kullanırsak kullanalım; ama, mevcudiyetinden, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Hükümetinin haberdar olmadığı 2 500 ilâ 5 000 kişi, Türkiye üzerinden tahliye edilme...

Türkiye üzerinden tahliye edilme durumunda kaldı; evvel Allah, Çekiç Güç bu görevini yerine getirdi. Demek ki, Çekiç Güç bunun için oradaymış... Hani biz Çekiç Güç'ün bütün eylem ve işlemlerinde bilgi sahibiydik; bize soru sorulmadan kuş bile uçmuyordu; ama, uçtu; 5 bine yakın kuş uçtu!.. Daha kimlerin var olduğunu bilmiyoruz, PKK ile nasıl bir ilişki içinde olduklarını bilmiyoruz. Bize söylenenlerle onlar hakkında bir kanaat sahibi olmaya çalışıyor bizim hükümetlerimiz.

PKK bu bölgede yuvalanmaya devam etti. PKK'nın merkez karargâhının bir bölümünün buraya nakledildiği haberleri yayıldı. Bütün bunlara biz seyirci kaldık, Çekiç Güç seyirci kaldı... Amerika Birleşik Devletlerine yardımcı olarak 5 bin kişinin tahliyesini sağlama konusunda görev yaptık.

Değerli arkadaşlarım, açıkça görülmektedir ki, Çekiç Güç, bugüne kadar söylendiği gibi, Türkiye'nin de çıkarlarını gözeten, birinci derecede Türkiyenin çıkarlarını gözeten bir uygulama değil. Bu, sadece savunulabilmesi için Türkiye'nin de bazı konularda işini kolaylaştırmaya dönük görevleri, işlevleri varmış gibi gösterilen; ama, aslında, Amerika Birleşik Devletlerinin bölgedeki çıkarlarına ve amaçlarına hizmet eden bir uygulama olduğu, bugün açıkça, aksi ispat edilemeyecek biçimde kanıtlanmıştır. O halde, bundan sonra, bu bölgede Amerika Birleşik Devletlerinin dürtüsüyle ve önerisiyle yeni bir düzenlemeye gitmek, başlangıçta yapılan işten daha az yanlış bir iş olamaz. Önce, ben, Hükümete şunu soruyorum: Bu yeni düzenleme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin talebi üzerine mi oluşuyor; yani, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa'dan oluşan bir güç mü oluşturulmak istiyor? Fransa'yı bir ay evvel çıkardılar; daha evvel, teklif ilk defa yazılırken, Hollanda ile İtalya'yı da çıkarmışlardı; şimdi, onu da çıkardılar... Belki İngiltere de vazgeçebilir, onu da bilmiyoruz. Bu işlerin de çok ciddî götürülmediği anlaşılıyor. Daha birkaç gün önce Meclise verilmiş bir tezkerede, Fransa'nın da böyle bir gücün içinde olduğu yazılıyor ve ondan sonra diyorlar ki “buradan Fransa çekildi.” Demek ki, hiçbir hazırlık yapmadan, sadece telefon diplomasisiyle, politikasıyla, bu işleri, devlet işlerini yürütüyorlar ve buraya, sonradan yanlış olduğu anlaşılan öneriler getiriyorlar. Şimdi, soruyorum; bu öneri, Amerika Birleşik Devletlerinin önerisi olarak mı gündemimize yeniden gelmiştir; yoksa, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti buna bir ihtiyaç mı duymuştur?

Bir kere “bölgede keşif uçuşu yapmak ve gerekirse, önleme görevi yapmak...” Bu kavramlar, çok muğlak kavramlardır. Hava kuvvetleriyle keşif yapmak birkaç amaçla olur: Savaş öncesi de keşif yapılır, bilgi toplanır; ama, önleme hareketi demek, oradan, Türkiye'nin rahatsız olabileceği bir hareketi önlemek anlamında olduğa göre, bu, sıcak savaşa kadar giden bir anlam taşır. O zaman, siz, sıcak savaşa gidecek kadar geniş kapsamlı bir yetkiyi Hükümet olarak almak istiyorsunuz. İşte, bu noktada Anayasanın 92 nci maddesi önümüze çıkar. Sonu belli olmayan bir maceraya Türkiye'yi sokmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bomba geldi, bomba!..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Yarın, herhangi bir tedbirsizlikle, bir uçağın orada veya burada düşürülmesi, Türkiye ile komşuları arasında bir silahlı çatışmaya yol açabilir; bundan sakınmak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Sayın Meclis Başkanının bana yaptığı uyarıyla ilgili olarak, kendisinin yanılgıya düştüğüne ilişkin zaptı Meclis tutanaklarından okumak istiyorum: 30.7.1996 günkü Türkiye Büyük Millet Meclisi müzakereleri sırasında burada okunan ve kabul edilen tezkerenin son paragrafı “bütün kararları almaya ve gerektiğinde harekâtı sona erdirmeye Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için, Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.” (CHP sıralarından alkışlar) Yani, 31.12. 1996'ye kadar yetki veriyor; ama, hükümetin de bunu kaldırmaya yetkisi olduğunu söylüyor...

İSMET ATALAY (Ardahan) - Ne oldu Başkan?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Ver de okusun... Ver de okusun!..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bilgilenmeniz için söyledim; yani, yanılgınızı düzeltmek için söyledim.

BAŞKAN - Sayın Topuz, sürenizi durdurdum.

Sayın Topuz, benim elimde, 30 Temmuz 1996 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 452 sayılı_

İSMET ATALAY (Ardahan) - Sayın Başkan, tutanaklar var, tutanaklar...

BAŞKAN - Efendim, bir dakika_ Bir dakika... Beni itham etti; siz ne karışıyorsunuz.

Şimdi, orada böyle bir ibare yok.

İSMET ATALAY (Ardahan) - Böyle bir yöntem var mı?..

BAŞKAN - Buyurun, siz devam edin efendim.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Başkan, eğer, böyle bir ibarenin Resmî Gazetede yayımlanmamış olduğunu, yetkiyle söylüyorsa; burada, başka bir sahteciliğin daha söz konusu olduğu söylenebilir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Çünkü, Profesör Doktor Necmettin Erbakan imzalı, burada oylanan ve kabul edilen önergenin son paragrafı budur.

Resmî Gazeteye verirken, birileri bunu çıkararak vermişse; lütfen, Başkanlık Divanı onu arasın.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Harekete geçilsin_

ALİ TOPUZ (Devamla) - Kaldı ki, olmadığını da ifade ediyorlar. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

Canım, bundan dolayı çok kızmaya gerek yok; hepimiz, yanılgı içine düşebiliriz. Sayın Kamer Genç de hayatında bir defa yanılgıya düşmüş olsun; çünkü, hep kendisini haklı görüyor. Burada da bir haksız oluversin canım!.. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bugün oylanması istenilen tezkere, yeni bir çokuluslu güç oluşturma anlamındadır; bu konuda, yani, Çekiç Güç'ün başka bir biçimde sürdürülmesi anlamındadır. Sayın Ecevit'in söylediği “örtülü Çekiç Güç” doğru bir tanımlamadır; ama, ben onu, daha anlaşılır hale getirebilmek için, bu, Refah Partisinin Çekiç Güç'üdür_(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Önceki Çekiç Güç de sizin miydi?!..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Çünkü, siz, hep Çekiç Güç'ü kaldırmak istiyordunuz “kaldırdık” diye övünüyorsunuz “kaldırdık” diyorsunuz; ama, oluşturduğunuz bu güç de, bir Çekiç Güç'tür; ama, bunun adı, Refah Partisinin Çekiç Güç'üdür. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Hayır_ Hayır_

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hayır efendim_

ALİ TOPUZ (Devamla) -Sizin “hayır” demenizle olmaz ki_ Olmaz ki efendim... Buraya gönderdiğiniz tezkerede_

ALİ OĞUZ (İstanbul) - O da sizin Çekiç Güç'ünüz müydü?..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Oğuz niye sinirleniyorsunuz?!.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Niye sinirleneyim_ Öbürü de sizin Çekiç Güç'ünüz müydü?!.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Hayır efendim_ Hayır efendim_

BAŞKAN - Sayın Oğuz... Lütfen... Müdahale etmeyin.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Şimdi bakın, ben, Sayın Oğuz'un hafızasının çok yanılmış olduğunu görüyorum. Bu, ilk defa 1990 tarihinde gündeme gelmiştir; 1991'in başında olmuştur. Onunla, ne benim partimin -Cumhuriyet Halk Partisinin- ne CHP ile birleşmiş SHP'nin, bu Başkanlık aşamasında hiçbir ilgisi yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL YILMAZ (İzmir) - Dört senedir siz uzattınız!..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Anlaşılıyor ki, gerçekler Refah Partililerin önüne konulunca, sinirlerinden ne yapacaklarını bilemiyorlar!.. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Doğru konuş; sen ne dediğini bilmiyorsun...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız, bundan birkaç gün önce, bütçe müzakerelerinin son gününde, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, burada yapmış olduğu bir konuşmada, bugünü görerek bazı önsezilerini ifade etmişti.

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Keramet izhar etmiş!..

ADNAN KESKİN (Denizli) - Keramet sizin patentinizde!..

ALİ TOPUZ (Devamla) - Ne derseniz deyin... Keramet de olabilir... Biz “keramet” demiyoruz; biz, önsezisi olan, ciddî bir devlet adamına yakışan tavır olarak nitelendiriyoruz. Keramet de diyebilirsiniz; ona da bir itirazım olmaz.

Bakın, burada diyor ki “Refah Partisi 'Çekiç Güç kalkacak, kalkacak' diye konuşuyor; ama, eğer, bunun sonunda, Çekiç Güç'ün yaptığı işi yapacak bir başka güç oluşturup, sözde, Çekiç Güç'ü kaldırdık noktasına gelirseniz ve hele, bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararından alıp, hükümetin yetkisi haline dönüştürecek olursanız, bunun hesabını veremezsiniz. Refah Partili milletvekilleri, ben sizi uyarıyorum; yıllardan beri yaptığınız mücadelenin gereği olan titizlik içinde bunu bir inceleyin” diyor size.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Aynı titizliği gösteriyoruz.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Öyle anlaşılıyor ki, hiçbir titizlik göstermemişsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, 36 ncı paralelin üstünde, henüz, otorite boşluğu olan bir yerde, gözetleme görevi, düzenleme görevi; oraya yönelik görev yapan gücün adını ne koyarsanız koyun, o, Çekiç Güç'tür.

Çekiç Güç, 36 ncı paralelin kuzeyindeki alanda gelişmeleri kontrol etmek; icabında, oraya müdahale etmek; icabında, oraya Irak'ın silahlı kuvvetleri tarafından yapılacak girişimleri önlemek için kurulmuş bir güç.

Şimdi, sizin getirdiğiniz ne işe yarayacak? Ne diyor burada “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak” yani, 36 ncı paralelin üstündeki...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - 36 ncı paralel, Birleşmiş Milletlerin kararında yok ki!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Efendim, niye müdahale ediyorsunuz?

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Siz söylüyorsunuz da...

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyin...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - 36 ncı paralel, Birleşmiş Milletlerin kararında yok...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Siz, 36 ncı paralelin kuzeyinde kalan bölgenin daha aşağısına da mı müdahele etmeyi düşünüyorsunuz?

İSMAİL YILMAZ (İzmir) - Öyle bir şey yok...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Ne yapacaksınız? Bana, şunu söyleyin; Amerika Birleşik Devletleri...

BAŞKAN - Sayın Topuz, sizin de sürenizi uzattım; yalnız, size, son cümlenizi söylemek üzere, ek bir süre veriyorum; rica ediyorum...

ALİ TOPUZ (Devamla) - “Son cümle” demeyin efendim...

BAŞKAN - Efendim, epey durdurdum sürenizi... Rica ediyorum...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Efendim, önerdiğiniz bu Çokuluslu Güç ne işe yarayacak; Kuzey Irak'ı mı kontrol edecek, başka bir iş mi yapacak? Başka bir iş yapacaksa; lütfen, onu söyleyin. Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Türkiye'nin birlikte oluşturdukları bu Güç, ne iş yapacak; bana onu söyleyin... Irak'la ilgili bir iş yapacaksa, bu, Çekiç Güç'tür.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Söyleyeceğiz...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; sözlerimi tamamlıyorum. Bakınız, bu kararla, Refah Partisi, yıllar süren muhalefet dönemindeki söylemini, iddiasını terk etmiştir. (RP sıralarından gürültüler)

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Tam aksi!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hayır efendim...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Siz, kalkar “hayır” dersiniz.

Çekiç Güç'e “işgal gücü” diyen Refah Partisi, bundan vazgeçmiştir; “PKK'nın destekçisidir bu Güç” diyen, bundan vazgeçmiştir; “Müslümanı Müslümana kırdırmak amacını taşıyor” diyen, bundan vazgeçmiştir; “Ermenilere, Yahudilere hizmet ediyor” diyen Refah Partisi bundan vazgeçmiştir; kendi Çekiç Güç'ünü kurmuştur, Amerika'yla da, kuzu kuzu, yan yana gelmiştir. (CHP ve ANAP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

İSMAİL YILMAZ (İzmir) - Sizin Çekiç Güç'ünüz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Topuz, süreniz bitti efendim. Son cümlenizi söyler misiniz...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Siz, Amerika'yla işbirliği yaparak, görevinizi sürdürüyorsunuz. Kimseyi yanıltmaya kalkmayın. Siz, politikanızdan çark ettiniz, kimseyi kandıramazsınız, lafla da bu gerçeği değiştiremezsiniz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Topuz.

IV. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3. - Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu'nun, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un partisine sataşması nedeniyle konuşması

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, bir dakika...

Buyurun efendim.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, bugün arkadaşlarımıza tolerans gösteriyorsunuz, bize de tolerans gösterirseniz... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Tabiî, gösteririm efendim.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Topuz, Refah Partisini ismen zikrederek, Refah Partisiyle ilgili çok yanlış beyanlarda bulundu. Müsaade ederseniz, birkaç kelimeyle bunlara cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Çok kısa olmak şartıyla; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Çok kısa olacak.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; gerek Sayın Ecevit gerekse Sayın Topuz, burada -bilhassa Sayın Topuz için söylüyorum- Refah Partisini zikrederek “bu güç, Refah Partisinin gücüdür” gibi bir ifade kullandı. (CHP sıralarından “doğru” sesleri)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Yalan mı?

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Doğru...

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Öncelikle, şunu hemen ifade edeyim: Bir kararı benimseyebiliriz veya benimsemeyebiliriz. Bu karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıdır. Bunu, bir defa iyi vurgulamak icap eder. Arkadaşımızın, kendi dönemlerindeki (1991 yılından 1995 yılı sonuna kadar) oylarıyla alınan kararı Refah Partisine mal etmeye hakkı yoktur; çarpıtıyor... (RP sıralarından alkışlar)

İkinci hususu söylemek istiyorum:

Muhterem arkadaşlarım, Çekiç Güç ile bugünkü...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Örtülü Çekiç Güç...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Müsaade edin...

Çekiç Güç'ün görev süresinin, sizin oylarınızla, 1995 yılına kadar uzatıldığını inkâr mı ediyorsunuz? (CHP sıralarından gürültüler)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Çark etme şimdi...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Siz, oylarınızla kaldırın...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - O halde; lütfen... Dinleyin...

Muhterem arkadaşlarım, Çekiç Güç, çok çeşitli unsurlardan meydana gelmiştir. Kara unsuru, bunun en mühim unsurudur. Zaho'daki üs ortadan kaldırılmıştır. Sizin demin söylediğiniz, farkında olmadığınız beş altı bin ajan Kuzey Irak'tan uzaklaştırılmıştır, Türkiye aleyhine hiçbir zarar veremez hale gelmiştir; boru hattı açılmıştır.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, bunların sataşmayla ne alakası var.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Şimdi, tutup da, bütün bunlar ortadan kalktıktan sonra, sadece havadan keşif uçuşlarının yapılmasını Çekiç Güç gibi tarif ederek çarpıtmak, hiç kimseye yakışmaz.

Saygılar sunuyorum efendim. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karamollaoğlu.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. - Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/628) (Devam)

3. - Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresinden “ve Fransa” ibaresinin çıkarıldığına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/629) (Devam)

BAŞKAN - ANAP Grubu adına, Sayın Mehmet Keçeciler; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Milletvekilleri, bugün, bütün grupların sözcülerine müsamaha gösterdim, önemli bir konu, o bakımdan kimseye de özel bir fark gözetmiyorum.

Sayın Keçeciler, süreniz 20 dakikadır; ama, size de 1-2 dakika fazla zaman verebilirim.

ANAP GRUBU ADINA MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen değerli vatandaşlarım; sözlerimin başında, bu akşam idrak edeceğimiz Berat Kandilinizi tebrik ediyorum ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, 17 Ocak 1991 tarihinde ve 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekâtlarının ikincisi çerçevesinde, ülkemizde, altı seneden beri, çokuluslu bir güç, Kuzey Irak'ı kontrol altında tutmaktadır. Bunun süresinin bir defa daha uzatılması konusunda, Hükümetten gelen... Daha doğrusu mahiyet değiştirerek, bir defa daha uzatılması konusunda Hükümetten gelen tezkereleri görüşeceğiz. Bu konu Meclisimizde 11 defa görüşülmüş; 11 defa da, Yüce Meclisimiz, bu konunun uzatılmasına karar vermiş; izniniz olursa, bazı önemli noktaların altını çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir kere “Çekiç Güç” dediğimiz çokuluslu güç, Türkiye'ye, Körfez Krizinin hemen akabinde gelmiştir. O günleri hatırlayınız; Körfez Krizinde Irak'a müdahale 15 Ocakta yapılmış; biz, kararı, Mecliste, 17 Ocakta almışız ve bu müdahaleden sonra, mart ayı içerisinde Kuzey Irak'ta, 500 bini aşkın insan, Irak vatandaşı, bizim hudutlarımıza gelmiş; karın yağdığı soğuk bir dönemde, kucaklarında çocuklarıyla emzikli kadınlar perperişan bir vaziyette... Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyetinin o günkü hükümeti, gelen bu insanlara, normal bir hukuk devletinin yapabileceği insanî yardımı yapmış, kucak açmış; hatta -o günkü, bu işlerden sorumlu, ekonomiden sorumlu arkadaşımızın ifadesiyle- on gün içerisinde, o günün parasıyla 3,5 trilyon masraf etmiş. Sonra, bu insanlara “köylerinize geri dönün, orada huzur içerisinde yaşayın” denilmiş; fakat, onlar, dönüp, Türkiye'ye “biz geriye gidemeyiz; çünkü, Irak yönetimiyle aramızda çok ciddî sorun var, Saddam bizi öldürür -nitekim, iki sene evvel Halepçe'ye bomba atmış, hem de kimyasal bomba atmış, çoluk çocuk demeden 5 bin insanı öldürmüş- böyle bir insanın yanına nasıl gidebiliriz” demişler “o halde ne yapalım; sizi nasıl geri gönderelim” denmiş; onlar da “bize garanti verin” demişler. Bunun üzerine, Türkiye araya girmiş, 5 Nisan 1991'de, Türkiye'nin aracılığıyla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bir karar almış. Hangi karar; 588 numaralı karar. O karardan sonra, Türkiye'ye, 21 bin kişilik kara kuvveti olan ve çok daha ağır hava kuvveti olan -bugünkünden çok daha fazla hava kuvveti olan- bir birlik gelmiş. O birlikle birlikte Irak kuvvetleri geriye doğru püskürtülmüş; onun geldiğini gören Irak, Birleşmiş Milletlerin verdiği kararı kabul etmiş, geriye çekilmiş ve bu insanlar da, götürülüp, köylerine yerleştirilmişler.

Bu harekât üç ay kadar sürmüş, sonra, işin, İkinci Huzur Harekâtı kısmı başlamış. O zamanki hükümet “henüz yeni yerleşim oldu, bu kara harekâtı bitsin, kara kuvvetleri gitsin” demiş. Nitekim, gitmiş; o 21 bin kişilik kara kuvvetleri çekilmiş ve 21 ülkeden oluşan hava kuvvetlerinden, sadece üç ülke; Amerika, İngiltere ve Fransa kalmış. “Çok küçük, sembolik bir kuvvetle bu harekât oluşsun, yıl sonuna kadar da son bir defa uzatılsın, yıl sonunda da bu işe son verilsin” denmiş. Bu arada, 20 Ekim tarihinde seçimler olmuş ve DYP-SHP Hükümeti kurulmuş.

Başlangıçta bu işe çok şiddetle muhalefet eden DYP ve SHP, Hükümet olduktan sonra, ne hikmetse, sona eren, biten harekâtı altı ay müddetle uzatmış; o uzatmalar devam edegelmiş ve bugüne ulaşmışız. Yalnız, bugüne kadar gelen işlemlerde herhangi bir karışıklık, herhangi bir sıkıntı yok. Hükümet getiriyor “ben uzattım, Türkiye'nin şartları budur, bölgenin şartları şudur” diyor, görüşünü açıkça savunuyor.

Bugün bir değişik durumla karşı karşıyayız. Benden evvel konuşan CHP sözcüsü Sayın Ali Topuz'la, Başkan arasında bir ihtilaf oldu. Müsaade ederseniz, Hükümetin bu tezkerelerini size arz etmek istiyorum; 948 sayılı tezkereyi aynen okuyorum: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1991 tarihli ve 126 sayılı kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekâtının, Kuzey Irak'ta meydana gelen gelişmeler de göz önünde tutularak, 31 Aralık 1996 tarihi itibariyle sona erdirilmesine Hükümetçe karar verilmiştir. Bilgilerinize arz ederim.” Bu, birinci tezkere; altında, Bakanlar Kurulu kararı var. Bu tezkere, burada bilgiye sunuldu; ama, oylanmadı, üzerinde işlem yapılmadı. Bu tezkere niye yazıldı merak konusu. Acaba, bu tezkerenin yazılmasına ihtiyaç var mıydı; yoktu; çünkü, 11 karar da burada. İtiraz eden olursa okurum. Her kararın sonunda...

Sayın Başkan, eğer, 30 Temmuz tarihli Resmî Gazetenin...

BAŞKAN - Efendim, özür dilerim. Ben orada Resmî Gazetenin tümünü getirttim inceledim; Sayın Topuz'un bahsettiği o husus hakikaten var.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - 2 nci sayfasına bakılırsa, orada der ki...

BAŞKAN - Tabiî... Tabiî... Bende yoktu o efendim; hepsini getirttim.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - “Bütün kararları almaya ve gerektiğinde, harekâtı sona erdirmeye Bakanlar Kurulunun yetkili kılınmasına” der. Demek ki, Bakanlar Kurulunun, böyle bir tezkereyi, Meclise göndermesine hiç lüzum yok. “Kaldırdım Çekiç Güç'ü; kaldırdım Huzur Harekâtını; bitirdim bu işi” diyerek, bir Bakanlar Kurulu kararı aldı mı, biter bu iş. Buna yetki vermişiz; çünkü, bütün Bakanlar Kurulu kararında Çekiç Güç'le ilgili herakâtın devamı Meclisin iznine tabi; ama, sona erdirilmesi Bakanlar Kurulunun yetkisinde demişiz; teşvik etmişiz Bakanlar Kurulunu, bir an evvel bu işi sona erdirin demişiz. Bugüne kadar Meclis öyle vermiş kararları; ama, Refahyol Hükümeti, bugüne kadar olan kararlardan tamamen ayrı, farklı bir yol izleyerek “ben bunu kaldırdım; ey Büyük Millet Meclisi, bilgilerinize sunuyorum” diyor; buna, Meclis Başkanlığımız da alet oluyor. Madem öyle, bunu burada işleme koy beyefendi; işleme koyun ve burada bahsi geçen 17.1.1991 tarihli ve 126 sayılı kararı da burada irdeleyelim, kaldıralım. Cesaretiniz varsa, hakikaten, Huzur Harekâtını sona erdirmek istiyorsanız, gelin, burada mertçe, erkekçe “biz, bunu kaldırdık; bu tezkereyi burada işleme koyuyoruz” deyin. (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Kalktı, kalktı...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Yok efendim, aslı yok.

Burada, sadece okuyorsunuz, bilgi sundunuz; 15 günden beri vatandaşa verdiğiniz yanlış mesajlara Meclisten bir delil arıyorsunuz, Meclis zabıtlarından bir delil arıyorsunuz; yarın, bunun fotokopisini çıkaracaksınız, meydanlarda, köylerde ve kasabalarda dolaştıracaksınız ve “gördünüz mü, biz, Refah Partisi olarak Çekiç Güç'ü kaldırdık” diyeceksiniz. Kaldırdınız mı, kaldırmadınız mı göreceğiz...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Kaldırıldı, kaldırıldı...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Efendim, bunu, burada, sadece bilgiye sundunuz; ama, hemen arkasından -yani, daha ayın 31'i dolmadan- 31 Aralıktan sonra yürürlüğe girmek üzere hazırladığınız ikinci tezkereniz var; gelin, bir de bunu irdeleyelim, bir de buna bakalım, ne oluyor!..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - 31 Aralıkta gidiyor...

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) - Sayın Keçeciler, bu Çekiç Güç konusunda konuşmaması gereken birisi varsa, o da, Anavatan Partisi ve sizlersiniz.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Hayır efendim.

Biz -biraz evvel izah ettim- Çekiç Güç'ün Türkiye'ye getirilmesi noktasındaki Türkiye'nin şartlarını size gayet iyi izah ettim. Çekiç Güç'ün buraya getirilmesi noktasında, 500 bin insan hududumuza dayanmıştı. O insanlar fakrüzaruret içerisindeydi, soğuktan titreyen insanlar vardı, bebekler vardı, ölen anneler vardı, ağlayan insanlar vardı; onlara bakmayacaktık, onları korumayacaktık, kollamayacaktık ve onlar, bizim, güneydoğuda yaşayan insanlarımızın akrabasıydı, hısmıydı, eşiydi, dostuydu; onlara bakmayacak mıydık?! (ANAP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler) Siz nasıl insansınız?! İnsan haklarına saygılı bir devlet, hududuna gelmiş göçmen insanları hudut dışında mı bırakır; onları ölüme mi terk eder?!

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - O hikâyeleri bırak.

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyin, rica ediyorum... (ANAP ve RP sıralarından karşılıklı ayağı kalkmalar, gürültüler)

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Lütfen... Lütfen... Tamam... Biz, arkadaşlarla konuşuyoruz.

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Niye gocunuyorsunuz?!. Suçüstü yakalandınız, ondan bağırıyorsunuz...

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar... Rica ediyorum... Arkadaşlar, sükûnetle dinleyelim.

Sayın Çakan... Sayın Çakan... Efendim, yerinize oturur musunuz...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Suçüstü yakalandınız, ondan mı rahatsız oluyorsunuz!

BAŞKAN - Efendim, rahatsız olmayın; siz de olmayın, onlar da olmasın.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sükûnetle konuşalım, meseleyi doğru düzgün ortaya koyalım.

Şimdi, demin gönderdiğiniz ve burada, sadece bilgiye sunulan tezkerenin arkasından 4949 numaralı ikinci bir tezkere var; gelin, bunu hep beraber okuyalım ve evvelki tezkerelerinize bakalım, bir fark var mı: “Körfez krizi sonrası Irak'la ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak...” Eski tezkere de burada, demek ki, aynı laf. Devam ediyor “Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine -aynı laf- özen göstererek -orada 'caydırarak' diyor- Amerika Birleşik Devletleri hava unsurlarıyla İngiltere ve Fransa -şimdi yeni bir tezkere gelecek, daha doğrusu Başkan onu işleme koydu mu koymadı mı pek anlaşılmadı; belki son dakikada Fransa'yı önergeyle çıkaracaklar, Fransa, kendi isteğiyle buradan çıkmış- hava unsurlarının katılımıyla” diyor... Peki, bundan evvel kim vardı?! Yine aynı unsurlar vardı efendim...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Kara unsuru...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Bir dakika... Bir dakika...

Tamam “kara” dediniz mi; kara unsuru ne zaman kalktı? Irak'ın, Barzani kuvvetleriyle beraber 36 ncı paraleli geçmesiyle birlikte Zaho'daki merkez boşaltıldı; geldiler, geçici bir süre Silopi'ye yerleştiler. Kara unsurları, zaten Irak'ın bir harekâtı sebebiyle kalktı ve Türkiye'den...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hayır... Hayır...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Sizin bu tezkereniz 24 Aralık tarihli Beyefendi... 24 Aralıkta, Türkiye'de kara unsuru kalmamıştı, hepsini geri göndermişlerdi. Allah Allah...

ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) - Kim gönderdi?..

BAŞKAN - Müdahale etmeyin efendim... Rica ederim...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Amerika götürmüştü, almıştı; Kuzey Irak'taki bütün kara unsurlarını almıştı. Zaten “kara unsuru” dediğiniz 2 bin kişilik bir kuvvet koskoca Irak ordusunun tamamını durduracak değil. Buradaki kuvvetler sembolik, hava kuvvetleri de sembolik, kara kuvvetleri de sembolik... Maksat, bu tarafa geçersen, biz, bu ülkeler olarak, buradaki vatandaşların arkasındayız, insanların arkasındayız diye gözdağı vermektir. Maksat budur; yani, gözdağı vermekten ibarettir.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Tamam...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - “Efendim, kara unsurları vardı. O 2 bin kişi gitti, Çekiç Güç'ün mahiyeti değişti; biz, Çekiç Güç'ü çıkardık” diyemezsiniz toplumun karşısında.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Deriz, niye diyemeyecekmişiz...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Diyemezsiniz; çünkü, aynı... Ne diyor “gerektiğinde keşif uçuşları yapacak...” Öyle mi?!

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Takıyye yapıyorlar...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Bu, çıkacak, gidecek, İncirlik'ten kalkacak ve yine eskiden olduğu gibi, altı seneden beri olduğu gibi, keşif uçuşları yapacak. Yetmeyecek... Başka?.. Gerektiğinde önleme uçuşları yapacak. Ne demek, önleme uçuşu? Benden evvelki hatipler de söylediler; bu önlemenin sınırı, kapsamı ne? Yani, Irak Hava Kuvvetlerine mensup uçaklar 36 ncı paralelin kuzeyine geçerse, çıkacak, taciz edecek; uymazlarsa düşürecek, gerekirse oraları bombalayacak ve gerekli her türlü önleme tedbirini alacak mı; alacak...

ALİ ER (İçel) - Daha evvel de aynı şeyi yapıyordu.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hayır... Hayır...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Peki, bundan evvelki, hani “kaldırdık” diye övündüğünüz Çekiç Güç ile bu yeni getirdiğiniz...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Keşif Güç'ü...

ALİ ER (İçel) - Sadece adı değişik...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Çekiç Güç'ün ikiz kardeşi diyeceğim ben ona... Çekiç Güç'ün ikiz kardeşi kuvvet arasında ne fark var?!.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Faizle nema farkı var...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Zaten, sadece keşif uçuşları filan yapsaydı, memleketin genel hukuk düzenine uygun olsaydı, Anayasanın 92 nci maddesine göre, Hükümet buraya hiç gelmezdi. Hem buraya geliyorsunuz hem altı ayda bir tekrar geleceğiz diyorsunuz... Bir fark var burada. Çekiç Güç eskiden üç ayda bir gelirdi, şimdi altı ayda bir gelecek; yani, bir o fark var. Onun haricinde, yeni getirdiğiniz kuvvet ile...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Devamını okusaydınız...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Aynı... Aynı...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Cümleyi tamamlayın...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Tamamlayalım. “...hava harekâtında bulunmasına lüzum, hudut, kapsam ve zamanı hükümetçe tayin ve takdir olunmak üzere...” Eskisiyle aynı. “...kararlar almaya, gerektiğinde harekâtı sona erdirmeye Bakanlar Kurulunun yetkili kılınmasına...” Eskisi de aynı, yenisi de aynı. “...lüzum, hudut ve kapsamı Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmak üzere...” deniliyor. Aynı...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Hayır...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Bu farklı...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Efendim, işte burada. Ben, kendi yazdığım cümleleri bilmez miyim.

17 Ocak 1991 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararı okuyorum; deniliyor ki: “Politika izlenmesine yardımcı olmak üzere, lüzum, hudut, şümul ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde...” İfadeleri bile aynı, kelimeleri bile aynı.

Şimdi, arkadaşlar, bu kadar ayniyet var; ama, beyler, hâlâ çıkıyorlar, millete diyorlar ki: “Biz, Çekiç Güç'ü kaldırdık.”

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Kaldırdık...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Biz, Çekiç Güç'ü gönderdik... Ne zaman; 31 Aralıkta gönderdik; ama, yerine, adı belli olmayan, millet, adını düşününceye kadar ben politikamı götürürüm, kendimi anlatırım diye düşündüğünüz bir iş yapıyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Siz, bunu, içpolitika zaruretine binaen yapıyorsunuz...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Yok... Yok...

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) - Bizim öyle bir sıkıntımız yok...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Çünkü, Çekiç Güç hakkında vaktiyle çok ağır ifadeler kullandınız ve bu ifadelerin altında eziliyorsunuz. (RP sıralarından “Hayır... Hayır...” sesleri) “Hayır” demeyin; bakın, vaktiyle ne diyorsunuz; burada hepsini çıkardık. Meclis zabıtlarından okuyorum. Sayın Erbakan Hoca 20.6.1992 tarihli 89 uncu Birleşimde diyor ki: “Bu kuvvetler geliyor, Türkiye'deki PKK teröristlerine silah yardımı yapıyor. Bu Güç'ün asıl maksadı, hemen belirteyim ki, büyük Ermenistan'ı kurmaktır. Peşinen ifade ediyorum, bunun adı Çekiç Güç değil; bu, büyük Ermenistan gücüdür; bu, ikinci Sevr gücüdür; bunun asıl adı budur. Bu Güç, Türkiye'yi bölmek için burada duruyor. Efendim, Çekiç Güç başkaymış... Aynı komutan, aynı hedef, aynı maksat... İkisi de aynı şey; öyle olsa ne çıkar, böyle olsa ne çıkar. Bu, ikinci Sevr gücüdür; bu, büyük Ermenistan gücüdür; bu, büyük İsrail gücüdür...” Hoca'nın sözleri...

Siz bu sözleri söylediniz; sonra geldiniz, 30 Temmuz'da burada yapılan oylamada, sizlerin oylarınızla bu Çekiç Güç uzatıldı mı; uzatıldı. Ne dediniz; efendim, biz daha yeni geldik; bu yeni gelişimiz dolayısıyla, birazcık zaman verin, gelecek sefer bu işi hallederiz.

Değerli arkadaşlarım, aslında, öteden beri, bu konuyla ilgili yanlışınız şuradadır: Muhalefetteyken verdiğiniz mesajlara dikkat etmediniz. Muhalefetteyken verdiğiniz mesajlar çok ölçülü olmalıydı. Daha evvel verdiğiniz bu ağır mesajların altında büyük ölçüde sıkıntıya girdiniz, problemle karşı karşıya kaldınız.

METİN PERLİ (Kütahya) - Bilseydik, size sorardık ne söyleyeceğimizi.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Efendim, anladım; ama, o zaman, gelin bunu kaldırın. Birinci tezkerenizi, gelin, tatbik edin burada; oylayın, Çekiç Güç'ü gönderin. O zaman size bir şey demeyiz. Tenkit ederiz, düşüncelerimizi söyleriz; ama, Hükümet takdiridir, muhalefetten beri bunu savunmuşlardır, gelip, söylediklerini de yapmışlardır deriz, biz sizi takdir ederiz. Ama, siz, hem yapmayacaksınız hem de yapmış gibi görüneceksiniz... Yani, milleti, aziz vatandaşlarımızı sersem ve kör zannedeceksiniz. Sanki yutacaklar... Muhalefeti kandıracaksınız, Meclisi kandıracaksınız, milleti aldatacaksınız; yani diyeceksiniz ki, ben, Çekiç Güç'ü kaldırır gibi yapar, devam ettiririm diyeceksiniz.

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) - Genel Başkan olamazsın.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Efendim, sizin dediğiniz şeyler burada, yazdıklarınız burada, maksadınız gayet açık...

Yani, vatandaşa yanlış mesajlar vermekten, lütfen kaçınalım. Zaten, o bölgedeki insanlarımıza, bugüne kadar, Hükümet, bilhassa daha önceki dönemlerdeki hükümetler, çok yanlış mesajlar verdiler; yani, DYP-SHP/CHP Hükümeti, orada, tam üç defa ekonomik paket açtı. Şimdi de Refahyol Hükümeti söylüyor.

ALİ ER (İçel) - Bunlar da açtı...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Bir paket daha var.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Evet.

İşte, başlangıçta “bölgeye 30 trilyon lira yardım yapacağız” dendi, “Hükümet, Hakkâri'de toplandı” dendi, “Şırnak'a ziyarete gidildi” dendi; arkasından, bu 30 trilyon 8 trilyona indi. İkinci paket 8 trilyonluk paketti; bu son günlerdeki paket de 4,5 trilyonluk bir paket. Refahyol Hükümeti açacak, bölgenin sorunlarını çözecek... Orada, çok ciddî meselelerle karşı karşıyayız. Türkiye'nin, cumhuriyet tarihinde karşılaştığı en ciddî sorunlardan birisidir. Bu sorunu, böyle, birbirimize düşerek; siz, bu meseleyi içpolitika malzemesi gibi kullanarak çözemezsiniz.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Siz kullanıyorsunuz... Biz kullanmıyoruz.

MEHMET KEÇEÇİLER (Devamla) - Siz kullanıyorsunuz; bütün dışpolitik meseleleri içpolitika olarak kullanıyorsunuz. Boru hattı açılacak, Sayın Başbakan ekranda diyor ki: “Açmayacaklardı ya, ben bir muhtıra verdim 'onbeş gün içerisinde açarsanız açarsınız, açmazsanız, noter marifetiyle petrol satarım' dedim.”

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Siz açsaydınız.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Bakın şimdi şu beyanata!.. Yani, televizyondan dinledik... Kendi sesinden duymasam, gazeteci yanlış yazdı diyeceğim. (RP sıralarından gürültüler)

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Açmadı mı!.. Yapmadı mı!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Mademki açacaktınız, size “altı ay evvel şu muhtırayı verseydin de altı ay evvel açılsaydı şu petrol boru hattı” denmez mi! (ANAP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

Sizin Hükümetinizin en ufak bir katkısı yok; birbuçuk yıl evvel Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden karar çıkmış; Irak, 36 ncı paraleli geçtiği için iş durdurulmuş ve netice itibariyle, Birleşmiş Milletler Genel Sekteri görevden ayrılırken, bir cemile olsun diye bir yazı yazıp, meseleyi bağlamış; mesele bu kadar basit; ama, siz, bunu, içpolitika malzemesi yapmak için, böyle, tuhaf beyanatlarda bulunuyorsunuz.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Senin yapamadığını yapıyorlar da, ondan dolayı oluyor bunlar.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Sayın Dışişleri Bakanı da Rusya'ya gidiyor “Ruslara kızdım, elimi dört defa masaya vurdum 'ya dediğimizi yaparsınız, ya dediğimizi yaparsınız' dedim” diyor... (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) - Altı ay önce siz iktidardaydınız; siz de bu kadar yapsaydınız...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, dışpolitikada bu tavırlar olmaz. Lütfen... Rica ederim... Bakın, çok millî bir meseleyi konuşuyoruz.

CEMALETTİN LAFÇI (Amasya) - Siz de bu kadar yapsaydınız.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Bir koyup beş alacaktınız; içpolitikaya alet ettiniz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Dışpolitikada bu tür tavırlar yanlıştır.

Başka misal de verebilirim: Bakın, şurada, önümüzde bir davetiye var; bütün milletvekillerine göndermişsiniz. Burada “Ağrı Üniversitesinin temel atma töreni...” diyorsunuz. (ANAP sıralarından “Aaa” sesleri)

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Allah Allah!..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Meclis zabıtları önünüzde, bir bakın bakalım, Ağrı Üniversitesi kanunu çıkmış mı; çıkmamış... Bu davet ne zaman; cuma günü. Bugün ne; çarşamba. Arada bir gün var; perşembe...

Şimdi, bu memlekette üniversite kanunla mı kurulur; kanunla kurulur. Kanun çıkmadan üniversitenin temeli atılır mı? Siz, bu temeli atıyor musunuz?.. (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar, DSP sıralarından alkışlar)

Yani, daha kanunu çıkmamış; ortalık yerde üniversite yok; davetiyeleri bastırmışsınız... Katılanlar kim; Başbakan. Daveti yapan kim; Çevre Bakanı.

Ayıp beyler, ayıp!.. Yani, bu bölge halkını, buradaki vatandaşları, Ağrılıları aldatmaya, yanıltmaya hakkınız var mı sizin?! Ağrılı vatandaşlarımızı yanıltmaya hakkınız var mı?!

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) - Niye reddettiniz?..

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Kanunu çıkarmadığınız üniversitenin temelini atarken, kaldırmadığınız Çekiç Güç'ü kaldırdık diye ilan ederken...

MURTAZA ÖZKANLI (Aksaray) - Siz reddettiniz, siz...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yani, Hükümetiniz genel tavrı, işbaşına geldiğinizden bu yana böyle. Fevkalade yanılgı içerisindesiniz. Siz, eğer “biz, Çekiç Güç'ü kaldırmadık, gönderdik; ama, orada operasyonlar devam edecek, buna da milleti ikna edeceğiz” diyorsanız...

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Fasa fiso...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - ...çok yanılıyorsunuz, aldanıyorsunuz; size bu fırsatı kimse vermez. Bu medya vermez, susturmaya çalıştığınız, sesini kesmeye çalıştığınız medya var orada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keçeciler, size de eksüre verdim; yalnız, son cümlenizi söyler misiniz efendim.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Tamam, bitiriyorum Sayın Başkan.

Anamuhalefet Partisi, burada, polat gibi duruyor... Muhalefet partileri var... Türkiye'de demokrasi vardır; kandıramazsınız vatandaşlarımı, aldatamazsınız! (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Çekiç Güç kaldığı halde, kalkmış gibi işlem yapıyorsunuz; sizi millete şikâyet ediyorum!

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keçeciler.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Necati Çetinkaya; buyurun efendim. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Sayın Çetinkaya, süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bu akşam idrak edeceğimiz Berat Kandilinizi tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, deminden beri, değerli muhalefet sözcüleri konuştular ve konuşmalarıyla, dün söylediklerini, bugün, âdeta nakzeder duruma düştüler. Tabiî, ben, polemik yapmak istemiyorum, onlara da pek fazla girmek istemiyorum; çünkü, bu Yüce Meclisin çatısı altında kim ne söylediyse, Meclis zabıtlarında hepsi mevcuttur.

Dün, sizler, bunu, hep birlikte, ülkenin menfaatına olduğu için, 126 sayılı kararı onayladınız ve dolayısıyla, 36 ncı paralelin kuzeyindeki durumun, otorite boşluğundan dolayı, orada, aynı zamanda PKK'nın üslenmesine meydan vermemek için, sınır ötesi müdahalelerde daha kolaylık sağlanmak üzere, bu Meclis, ülkesinin millî hudutlarını ve misakımillî sınırları içerisinde bulunan toprak bütünlüğünü devamlı olarak muhafaza etmek için, gayet tabiî ki, o kararı vermiştir. Meclisin bu kararını saygıyla karşılıyoruz; gayet tabiî ki, Yüce Meclisimize yakışan da buydu.

Bugün de, 31 Aralık tarihi itibariyle tamamen işlevine son vereceğimiz -artık, kamuoyunda Çekiç Güç olarak nitelendirilen- bu gücün yerine gelen güç, kesinlikle, eski görevi ifa eden güçlerle kabili kıyas değildir ve aynı güç değildir.

Meclisimizin de yüksek malumları olduğu üzere, Huzur Harekâtı, Körfez Savaşını takiben, 1991 yılının nisan ayında, takriben 500 bin kişinin sınırlarımıza yığılması neticesinde, çok boyutlu sorunlar karşısında, önemli ve acil bir ihtiyacı karşılamak üzere başlatılmıştı.

Bidayette, hepiniz biliyorsunuz, onların Silopi'de konuşlandırılması, gelen göçmenlere çadır kurulması ve dolayısıyla, dışarıdan gelen ihtiyaçların en iyi bir şekilde bunlara dağıtılması gayesiyle, Birleşmiş Milletlerin müştereken ve -şunu, özellikle altını çizerek söylemek istiyorum- o zaman, Hükümetin ve Meclisçe onaylanan o talebimiz karşısında, bu karar, Birleşmiş Milletlerce kabul edilmişti ve dolayısıyla, o müşterek güç orada konuşlandırılmıştı.

Başlangıçta kara unsurları da vardı, biliyorsunuz. Fakat, MCC vardı. O, Zaho'daydı. Ben, bölge valisi olduğum için, oradaki nokta hedeflerini ve her tarafı karış karış bilen ve gören bir kişiyim, kuvvetlerin mevcudiyetini biliyorum, onların orada niye konuşlandırıldığını biliyorum. Onun sıkıntısını biz çektik.

Değerli arkadaşlar, bilahara, MCC kaldırıldı. Zaho'daki güçlerden, biliyorsunuz, bizim için en fazla önem arz eden MCC idi; onlar zaten tamamen kaldırıldı, sona erdirildi, söndürüldü.

Onun yanında, 36 ncı paralelin kuzeyinde bulunan, orada silahsız durumda olan -Irak güçlerinin, tamamen otorite boşluğundan yararlanarak- bu 500 bin kişilik kitle kendiliğinden, 500 bin kişilik sivil vatandaş kendiliğinden gelip de sınırlarımızı geçip, bize iltica etmedi. Şunu, samimî olarak söylüyorum: O sırada Türk Milletinin göstermiş olduğu âlicenaplığı, dünyanın hiçbir yerinde bir millet göstermemiştir. O sırada, Fransızlar gelmişlerdir; -tabirimi caiz görün- hiçbir zaman tasvip edilmeyecek bir şekilde, âdeta dişlerini kontrol ederek, bir grup insanı götürmüşlerdir; fakat, onun dışında, kesinlikle, bizim yaptığımız o hamiyetperverlik ve âlicenaplığı hiçbir millet göstermemiştir.

Bunun karşısında ne yapmamız gerekiyordu... İşte, Birleşmiş Milletlere, siz de gelin, bizimle beraber bu duruma yardımcı olun ve yarın, Irak'ın, 36 ncı paralelin kuzeyine gelmesi her an muhtemel olduğuna göre, öyleyse, gelin, bizim meselemiz olmayan, insanlık meselesi olan ve dünyanın meselesi olan bu konuyu hep birlikte çözelim denilmiştir; ama, teklif bizden gitmiştir ve bu teklif karşısında, işte, Meclisimizce kabul edilen o karar burada tasvip edilmiştir ve çıkmıştır.

Bilahara, daha önce, kara kuvvetleri ve aynı zamanda o çadırlı ordugâha yardım etmek üzere, biliyorsunuz, Batman ve Silopi'deki hava güçlerinin sayıları 40-48 arası değişmiştir; bunları destekleyen helikopterler ve keşif uçakları da buna dahil edildiği takdirde sayıları 76-78 arasındadır.

Batman'da konuşlandırılmış olan o güçler de, bilahara, tamamen ortadan kaldırıldı ve onların görevleri de sona erdirildi; kala kala, Silopi'deki, Zaho'daki en son keşif birlikleri kaldı. O birliklerin içinde de, komuta kadamesinin komutan yardımcısı bizim Türk Genelkurmayının tayin etmiş olduğu Türk subayıdır. Yine, general rütbesinde de, İncirlik'teki komutan bulunmaktadır; birisi Amerikalıdır, aynı rütbede yine bir Türk generali bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, esas itibariyle bunlara temas etmek istemiyordum; ama, bu konuyu, detaylı olarak; ama, tam olarak da belki isabet kaydetmez düşüncesiyle, uygulamanın içinden gelen bir arkadaşınız olarak da, kısmen o bilgilerinizi tazelemek istedim; ama, mümkün olduğu kadar o doğrunun perspektifi altında konuyu değerlendirmek istedim.

Değerli arkadaşlarım, göçe zorlanan Kuzey Iraklıların öngörüldüğü şekilde güvenli biçimde evlerine dönmelerinin sağlanmasını takiben, çokuluslu Huzur Harekâtının devam etmesi, daha sonra başka bakımlardan da zaruret arz etmiştir.

Bu ihtiyacın en önemli unsurlarını, benzer bir göçün tekerrürü endişesiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı kararlar ve özellikle 680 sayılı karar çerçevesinde, Kuzey Irak nüfusuna yönelik insanî yardım faaliyetlerinin sürdürülmesi teşkil etmiştir.

Ülkemizin, uluslararası camianın sorumluluk duygusuna sahip, Birleşmiş Milletlerin ilke ve yüksek değerlerini paylaşan bir üyesi olarak, bu başarının elde edilmesindeki büyük katkılarından dolayı gurur duymaktayız. Tabiatıyla, yüksek millî menfaatlarımızın korunmasından hareketle, yürütülen bu faaliyetler süresince, bölgede, değişen şartlara ve gelişmelere bağlı olarak bazı endişelerin yaşandığı ve bazı olumsuzlukların da ortaya çıktığı bir gerçektir. Bu endişelerin başında, meydana gelen otorite boşluğu yüzünden, Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin oluşumunun meydana gelmesi ihtimali ve PKK terör örgütünün Kuzey Irak'a yerleşerek, ülkemize karşı caniyane saldırılarını sürdürmesi yer almıştır.

Irak'ın bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına büyük önem atfeden, uluslararası forumlarda bu ilkelerin göz önünde tutulmasına daima öncülük eden Türkiye'nin, Irak ve Kuzey Irak'a yönelik tutarlı politikası, Partimizin tam desteğine sahip olmuştur.

Diğer taraftan, yine, Doğru Yol Partisinin hükümet ettiği süre zarfında, PKK terör örgütüyle mücadele hususunda nasıl bir özveri, sorumluluk duygusu ve kararlılık içinde hareket ettiği de, Yüce Meclisin ve Büyük Türk Milletinin malumlarıdır. Biraz önce, Sayın DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit de aynı hususu ifade etmişlerdir ve takdirle karşılamışlardır; kendilerine, bu hakikati beyan ettiklerinden dolayı da teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yılın ağustos ayından itibaren, Kuzey Irak, önemli gelişmelere sahne olmuştur. Önce, dış destek aldığı anlaşılan Kürdistan Yurtseverler Birliği, Kürdistan Demokratik Partisine karşı harekete geçmiş, ardından da, Kürdistan Demokratik Partisi, Bağdat rejimiyle işbirliği halinde karşı operasyon başlatmıştır.

Malumunuz olduğu üzere, Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi, bu sayede Kuzey Irak'taki hâkimiyet alanını genişletmiştir.

Bütün bu gelişmeler, Kuzey Irak'ta yeni bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Iraklı iki Kürt grup arasındaki kanlı çarpışmalara yol açan bu gelişmeler üzerine, Hükümetimizin, takdirle karşıladığımız, inisiyatifler alarak, ilgili müttefik ülkelerle işbirliği halinde bu çatışmalara son verilmesini, bir ateşkese varılmasını sağlamış olmasından memnuniyet duyuyoruz. Ankara süreci olarak anılmaya başlanan bu süreç içinde, yine, Hükümetin sorumluluk ve duyarlılıkla hareket etmesi sayesinde, adları uzun zamandan beri telaffuz edilmeyen, ancak, Irak ile aramızda bir dostluk bağı oluşturduğuna inandığımız Türkmen kardeşlerimizinin -bu konu çok önemlidir arkadaşlar- yıllarca kendi başlarına, kendi kaderine terk edilmiş olan bu Türkmen kardeşlerimizin hak ve hukukunun korunması ve geçici yerel yönetimlere iştiraklerinin sağlanması da gündeme girmiştir.

Ayrıca, Türkmen kardeşlerimizin, Kuzey Iraklı iki Kürt grup arasındaki ateşkes hattının belirlenmesine ilişkin çalışmaları yürüten ateşkes izleme gücü içinde yer alarak yaptığı değerli katkıları, memnuniyetle kaydetmekteyiz. Doğru Yol Partisi olarak, üzerinde büyük bir hassasiyetle durduğumuz ve öncülük ettiğimiz bu konudaki başarılı çalışmalarından dolayı Hükümetimizi kutluyoruz. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Hükümetimizin, dışpolitika hedeflerimize ulaşma, ulusal çıkarlarımızı koruma ve ülkemizin saygınlığını yüceltme yolunda gösterdiği yoğun gayretlerin meyvelerinin başka alanlarda da alındığını görmekten, ayrıca mutluluk duymaktayız.

Bu meyanda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 986 sayılı kararının yürürlüğe girmiş olmasını, önemli bir gelişme olarak burada zikretmekte yarar görmekteyim. Biraz önce, Sayın Keçeciler dedi ki, Sayın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, görevi sona erdiği için, bir cemile olarak bunu lütfetmişlerdir.

Değerli arkadaşlar, uluslararası hiçbir kuruluş veyahut da uluslararası hiçbir kuruluşun başkanı, bir cemile olarak bir karar almaz. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Onun için, bu, bizzat, Hükümetimizin uyguladığı müspet politikanın neticesinde ortaya çıkan ve dolayısıyla, bugün, gururla izlediğimiz, altı yıldan beri musluğu kapalı tutulan o Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının 16 Aralıkta açılması; Türkiye'nin bir ayıbının sona ermesi ve aynı zamanda bir gururudur. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Onun için Hükümeti takdir ediyoruz.

Bu gelişme, Irak'a, altı aylık bir dönem için 2 milyar dolarlık petrol ihracına imkân sağlayan bu kararın yürürlüğe girmesi, altı yılı aşkın bir süredir devam eden bir yanlışlığın da ortadan kaldırılması ve bir yatırımımız olan Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının da açılmış olması, Türkiye'nin uluslararası planda gösterdiği yoğun çabaların bir eseridir. Bu sayede, Irak'a uygulanan Birleşmiş Milletler yaptırımları nedeniyle uğradığımız 30 milyar dolara yakın büyük ekonomik zararın kısmen de olsa telafi edilmeye başlanmasının yolu açılmış olmaktadır. Satacağı petrol karşılığında Irak'ın alacağı temel ihtiyaç maddelerinin mümkün mertebe ülkemizden karşılanması yolunda, bir müddettir çalışmaların sürdürüldüğü de bilinmektedir.

Ayrıca, 16 Aralıktan itibaren yeniden açılan boru hattından taşınacak petrolun miktarının asgarî 7,5 milyon ton olacağı, bunun getireceği, taşıma ücretlerinden kazancımızın en az 35 milyon dolar tutacağı hesaplanmaktadır. Bu miktarın ve dolayısıyla gelirin artması da imkân dahilindedir. Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, bu olumlu gelişmelerin sonuçlarının, memleket çapında ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde hızla hissedilmesi, haklı bir beklentiydi.

Değerli arkadaşlarım, şunu memnuniyetle ifade etmek isterim ki, çok yakın bir zamanda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanımızın, bağlı bulunan binlerce kamyon ve TIR'ının, bir an önce, yeniden, gerek kendilerine gerek ülkelerine gelir getirmesi için, Habur Kapısının açılması ve petrol boru hattının açılmasıyla birlikte, Irak'la sürdürülen ve Körfez emirlikleriyle yapılacak işbirliği anlaşmalarında -ki, Sayın Genel Başkanımızla Ürdün'e gittiğimizde de bunlar hassasiyetle irdelenmiş ve üzerinde durulmuştur- fevkalade önemli mesafeler katedilmiştir. Yakın zamanda Habur da açılacak ve millî sermayenin bağlı bulunduğu, insanlarımızın sabırsızlıkla beklediği o ihracat kapısı yeniden bir gelir kapısı haline gelecek ve Türkiye'ye büyük faydalar sağlayacaktır. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Huzur Harekâtının devamı boyunca, gerek Yüce Mecliste gerek onun temsil ettiği Türk Halkında hassasiyetlere neden olan, Kuzey Irak'taki durumdan kaynaklanan bazı olumsuzlukların, son gelişmeleri takiben, Hükümetin değerli çabalarıyla ortadan kaldırılmış olmasını takdirle karşılıyoruz. Bu çerçevede, üzerinde önemle durulmaya değer gelişmeler vardır. Bunlardan biri, Zaho'daki askerî koordinasyon merkezinin Silopi'ye çekilmesidir. Bu merkezin, talep ettiğimiz şekilde, tamamen kaldırılacak olması da memnuniyet vericidir.

Bir diğeri, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin, Kuzey Irak'taki -bu, çok önemlidir- Atruş Mülteci Kampını, Türkiye'nin ısrarlı girişimleri sonucu kapatmayı kararlaştırmış olmasıdır. Hepinizin bildiği gibi, Atruş mülteci kampı, tamamen bir PKK kampı haline gelmiştir. Baskı altında tutulan, oraya zorla götürülen vatandaşlarımız, hem bu kampta zorla tutulmaktaydı hem de bu kamp, âdeta PKK'nın bir kampı durumundaydı. Onun için, bu hususta, ülkesine dönmek isteyen vatandaşlarımız için de, Hükümetimizin her türlü imkânı seferber etmiş olduğunu bilmenin gönül huzuru içerisindeyiz.

Yine bu çerçevede, uzun zamandır ülkemizde davranışları şikâyet konusu olan, Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren bazı hükümet dışı kuruluşların bu faaliyetlerinin son bulmuş olması ve kalanların da, tarafımızdan daha sıkı kontrol altında tutulacak olmaları memnuniyet vericidir.

Bilindiği gibi, Türkiye'nin Irak'a yönelik politikasının temel unsurlarından birisi de, Kuzey Irak'taki Kürt gruplar ile Bağdat rejimi arasındaki diyalog ve işbirliğinin tesisinin teşviki olmuştur. Bugün, böyle bir ortamın doğmuş olması, ayrıca sevindiricidir. Hükümetin bu yoldaki yapıcı çabalarını olumlu bulduğumuzu belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumları olduğu üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Ocak 1991 tarih ve 126 sayılı Kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekâtı, 1991 yılı nisan ayından bu yana, 5'i Hükümet kararıyla, 11'i ise Yüce Meclisin kararıyla olmak üzere, bugüne değin, toplam 16 kez uzatılmıştır. Bu defa, Hükümetimizin -biraz önce arz ettiğim gelişmeler zaviyesinde- Yüce Meclise sunmuş olduğu bir tezkereyle, Huzur Harekâtına -son uzatmanın nihayet bulacağı 31 Aralık 1996 tarihi itibariyle- son verilmesi kararının onaylanması takdirlerinize sunulmuş bulunmaktadır. Hükümet, aynı zamanda, Irak'la ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak, Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafazasına özen göstererek, ABD ve İngiltere hava unsurlarının katılımı ile Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallar çerçevesinde, keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla, çok önemli, keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı olacak bir düzenlemeye ihtiyaç görüldüğünü bildirmektedir. Böyle bir düzenlemenin 31 Aralık 1996 tarihinden itibaren başlatılması amacıyla, lüzum, sınır, kapsam ve zamanı Hükümetçe tayin edilmek üzere, Anayasamızın 92 nci maddesi uyarınca, Yüce Meclisten 6 ay için yetki istenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her iki Hükümet tezkeresiyle ortaya konan talepler, Doğru Yol Partisi Grubunca tam olarak desteklenmektedir. Bu vesileyle, başta ABD olmak üzere, düzenlemeye katılacak müttefik ülkeye, Kuzey Irak üzerinde yapılacak uçuşların teknik ve askerî yönleri hakkında müzakerelerin olumlu bir anlayışla sürdürülmekte olmasından da ayrıca memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim. Hükümetimizin taleplerinin Yüce Meclisin onayına mazhar olacağına inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, özellikle bu konuyu belirttikten sonra, bu meyanda bazı hususlara da temas etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, sizin de biraz sürenizi uzattım, lütfen son cümlelerinizi söyler misiniz efendim.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, gururla milletimizin ve gururla duvarlarında devamlı olarak izleme gururu duyduğumuz hâkimiyetin bila kaydü şart milletin olduğu bu kutsal demokrasi mabedinin altında, arkadaşlarımızın, geçmişteki o kahramanlar Meclisini çok iyi hatırlamaları lazım. Bu Meclis, Türkiye'nin kurtuluşuna medar olan büyük bir Meclistir. Onun için, bu Meclisin bünyesinde olanlar, yarının o kahramanlarının Meclisinin evlatları olduğunu düşünerek, özellikle kendi aralarındaki münasebetlerinin ve ülke menfaatları üzerindeki birlik ve beraberlik şuurunun had safhada olması gerekir.

Geliniz, 21 inci Asra ülkemizi taşıyalım. Neyle; azimle, kararlılıkla, sabırla, şevkle, sevgiyle, aşkla ve üstün fazilet mücadelesiyle. İstikbal, birlik, beraberlik şuuruyla tekvücut olarak hareket eden, en güzeli ve en doğruyu ruhunda ve gönlünde yaşayarak doğruda ve güzellikte ittifak eden bu Yüce Meclisin olacaktır. (DYP sıralarından alkışlar)

Asrın ve toplumun en büyük belası olan fakrüzarureti, cehaleti, tefrikayı yine bu Meclis yok ederek, büyük Türkiye hayaline ulaşmak için bu çatının altında indî menfaatları ve politik menfaat ve mülahazaları bir tarafa bırakarak, sevgiyi, saygıyı, dostluğu ve kardeşliği, toplumsal barışı sağlayarak, ancak o büyük hedefe, menzili maksuda vasıl olacağını bu Meclis çok iyi bilmektedir. (“Bravo” sesleri, alkışlar)

Sıradan bir ilimiz kadar olan Singapur ve Tayvan'a, yirmi gün önce resmî bir ziyarette bulunduk. Tayvan'ın ihracatı 122 milyon...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, lütfen son cümlenizi söyler misiniz efendim. Çok oldu... Rica ediyorum, son cümlenizi söyleyin.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Singapur'un geçen seneki ihracat fazlalığı bizim ihracatımız kadar beyler. Onun için, bizim yerimiz burası değildir. Bizim yerimiz, şu anda bulunduğumuz yer değildir. Türkiye, dünyanın en saygın bir ülkesi olmaya layıktır ve muktedir olacaktır; ama, neyle; işte, o fedaî nefs sahibi olarak, arkadaşlarımız, yekvücut olarak, tefrikayı bir tarafa bırakarak, sevgiyle, saygıyla, vatan sevgisiyle, bayrak sevgisiyle âdeta coşarak, yeniden bir millî ruhla hareket ettiği zaman onu yakalayacağız. (“Bravo” sesleri, alkışlar)

Biz, birbirimize kin tutmayız. Kin, ülkelerin zafiyetidir. Yunus gibi biz de:

“Adımız miskindir bizim,

Düşmanımız kindir bizim,

Biz kimseye kin tutmayız

Kamu âlem birdir bize” diyerek, sevgi, dostluk ve kardeşlikte birbiriyle yarışacaklarla Büyük Türkiye idealine kavuşacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Onun için geliniz, yekvücut olalım, geliniz güzellikte birleşelim ve geliniz Türkiye Büyük Millet Meclisinin o büyük evlatları olarak, ülkeyi muasır medeniyet seviyesine çıkarmak için, el ele gönül birliği edelim. Ayıpları arayan değil, ülkeyi yücelten Meclis olalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

Gruplar adına son konuşmayı yapmak üzere, Refah Partisi milletvekili Sayın Mustafa Kamalak; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Kamalak, sizin de süreniz 20 dakika.

RP GRUBU ADINA MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Hükümet tezkeresi üzerinde Refah Partimizin görüşünü arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu münasebetle, konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, altı yıldan beri ülkemizde yabancı bir güç bulunmaktaydı; Çekiç Güç. Nedir Çekiç Güç: Görünüşte, Birleşmiş Milletler Teşkilatının, gerçekteyse, Amerika Birleşik Devletlerinin Kuzey Irak'ta bulundurduğu kuvvete “Çekiç Güç” diyoruz.

Çekiç Güç'ün geneldeki amacı, bize göre, İslam birliğini önlemek, özeldeki amacıysa, zengin Ortadoğu petrollerini kontrol altında tutmaktır. Gerçekten, bugün, dünya petrol rezervinin yaklaşık yüzde 70'i Ortadoğu'da bulunmaktadır.

Çekiç Güç yapı itibariyle, 77 uçak ve helikopterle, 1 862 personelden meydana gelmektedir. Bu personel içerisinde, Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar ve Türkler yer almaktadır.

Çekiç Güç'ün zâhirî amacı, Kuzey Irak halkını birtakım zulümden, Saddam'ın baskısından korumaktır. Gerçekteki amacıysa, Batı'nın, Amerika'nın emrinde uydu bir devletçik kurmaktı.

Biz, Refah Partisi olarak, bu hususları hep dile getirdik, hem de yüksek sesle; fakat, bir türlü dostlarımıza duyuramadık. Fakat, gerçekler ortadaydı, zamanla, iddialarımızı, dile getirdiğimiz hususları dostlarımız da kabullendi. Her nedense, muhalefetteyken, Çekiç Güç derhal gitmeli diyen partilerimiz, iktidara geldikleri zaman, şu veya bu sebeple, Çekiç Güç'ün lehinde oy kullanmışlardır.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sizin gibi!..

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Mesela, muhalefet lideri Sayın İnönü 18 Temmuz 1991'de “Çekiç Güç'ün bir kumandanı var; o kumandana biz kendi gücümüzü veriyoruz; işte, bunlar bizi, savaşa götürebilecek şeylerdir. Türkiye Çekiç Güç'ten bir an önce kurtulmalıdır” diyordu; ama, iktidara geldiğinde, onun lehinde oy kullandı.

Başka bir muhalefet liderimiz Sayın Demirel, Çekiç Güç'ü “yoksa, Sayın Özal ve İktidarı Türkiye'nin savunmasını ihaleye mi çıkardı” diyerek eleştiriyordu. İktidara geldiğinde, maalesef, o da Çekiç Güç'ün lehinde oy kullandı.

Sadece bunlar mı; hayır. Çekiç Güç'ü, muhalefetteki hiçbir siyasî partimiz istemiyordu. Hatta, yapılan anketlere göre, halkımızın yaklaşık yüzde 70'i Çekiç Güç'e karşıydı; ama, biraz önce belirttiğimiz gibi, iktidara gelince işler değişebiliyordu. Hatta, bazı partilerimiz, iktidara gelmeden bile -hatırlayacaksınız- çekinser oylarla Çekiç Güç'ü destekliyordu.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Çekinserle destek olmadığını öğrendiniz.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ister iktidarda olsun ister muhalefette, şüphesiz ki, her milletvekilimiz bu vatan için çalışmaktadır. Hiçbir milletvekilimizin bu ülkenin aleyhine hareket edeceğini düşünmek bile mümkün değildir. O halde, iktidara gelince oyların değişmesinin acaba sebebi nedir?

Değerli arkadaşlarım, bu alanda geniş kapsamlı diyebileceğimiz bir araştırma yaptım. Çekiç Güç'le ilgili olarak, bu zamana kadar leh ve aleyhte ne gibi sözler söylenmiş, ne gibi araştırmalar yapılmış, bunları tetkike çalıştım. Kısaca, bilgilerinize, görüşlerinize arz edeceğim.

Lehindeki görüşler:

1. Çekiç Güç, Kuzey Irak'taki halkların can ve mal güvenliğini sağlamaktadır; böylece, Kuzey Irak'tan Türkiye'ye akın edecek olan kitlesel göçleri önlemektedir; bu da, Türkiye'nin lehine olmaktadır; şu halde, Çekiç Güç'ün süresi uzatılmalıdır.

2. Çekiç Güç, Türkiye'nin PKK ile mücadelesini kolaylaştırmaktadır; çünkü, emniyet güçlerimiz Çekiç Güç sayesinde, hem bazı istihbarî bilgileri almakta hem de sınır ötesi hareketlere girişebilmektedir.

3. Çekiç Güç'e izin vermek, Kuzey Irak'taki insanlarımızın, kardeşlerimizin Türkiye'ye olan sempatisini artıracaktır. Bu da, Türkiye'nin lehine artı bir puandır.

4. Süresi uzatılmadığı takdirde, Çekiç Güç başka bir ülkeye gider; dolayısıyla, Türkiye'nin kontrolünden çıkar; bu da, Türkiye için daha büyük sakıncalar doğurur.

5. Çekiç Güç'ün varlığı, dış yardımlar için, Türkiye'nin dışarıdan alacağı yardımlar için bir pazarlık unsurudur.

Lehinde söylenen sözler ana hatlarıyla bunlardır.

Değerli arkadaşlarım, aleyhteki görüşleri ise ana hatlarıyla şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Çekiç Güç, Türkiye'ye değil, bölücü örgüte, PKK'ya yardım ediyor ve etmektedir.

Gerçekten, Çekiç Güç'e mensup bazı uçakların PKK'ya attığı yardımların bir kısmı, Türk karakollarının yanına düşmüştür. Zaho karargâhı Apo'nun resimleriyle donatılmıştır. PKK'lı yaralılar Çekiç Güç helikopterleriyle taşınmıştır.

2. Çekiç Güç, Türkiye'ye değil, bölücü örgüte istihbarî bilgiler vermektedir. Hatta, Türkiye'nin sınır ötesi harekâtını önceden bildirmekte, böylece, emniyet güçlerimizin hareketini etkisiz hale getirmektedir.

3. Kısaca NGO diye isimlendirilen hükümet dışı yüzlerce yardım kuruluşu, Kuzey Irak'ı mesken tutmuştur; bunlar, orada, Türkiye aleyhine çalışmaktadır.

4. Çekiç Güç, Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu doğurmuştur.

Gerçekten, Çekiç Güç'ün gelmesiyle Kuzey Irak, Bağdat'ın kontrolünden çıkmış; dolayısıyla, bölücü örgüt, burada daha kolay hareket eder hale gelmiştir. Bu durumu devrin Dışişleri Bakanı Sayın İnönü açıkça kabul ve itiraf etmiştir.

5. Çekiç Güç, Kuzey Irak'ta, Amerika'nın emrinde, Türkiye'yi de rahatsız edecek uydu bir devletin kurulmasına yardımcı olmaktadır.

Gerçekten, 1992 yılında, Kuzey Irak'ta seçimler yapılmış, orada bir parlamento oluşmuş, bir hükümet kurulmuş, 50 bin kişilik bir ordu teşekkül etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, geçenlerde ülkemizden izin alınmak suretiyle, orada, Çekiç Güç emrinde birer casus gibi çalışan, yöre halkından seçilmiş, parayla tutulmuş 10 bin militan, Guam Adalarına götürüldü. İşte, bütün bunlar Çekiç Güç'ün marifetleridir.

6. Çekiç Güç, Türkiye'nin egemenliğini zedelemektedir. Hem millet hem de onun birçok vekili Çekiç Güç'e karşı çıktığı halde, o, topraklarımızı kullanmaya devam etmiş, hâlâ da devam etmektedir. Böylece, Çekiç Güç, sadece egemenliğimizi değil, bir kaymakamımızı da tokatlamak suretiyle aynı zamanda gururumuzu da zedelemiştir.

Değerli arkadaşlarım, biz, aşağıdan beri, eskiden beri hep bu düşünceleri savunduk, yine savunmaya devam ediyoruz. Diyoruz ki, ayrımız gayrımız yoktur, hepimiz bu milletin temsilcileriyiz; iktidarımızla, muhalefetimizle bu ülkenin insanlarıyız; gelin anlaşalım.

Bakın, bugün, biz, Avrupa ile yaptığımız medeniyet yarışını, kalkınma yarışını, maalesef, bırakmış durumdayız. Güçsüz düştüğümüz zamanlar hep içe dönmüşüz; birbirimizle uğraşmışız. Halbuki, millet bazında, vatandaşlarımızın böyle bir ayrılığı gayrılığı yoktur; onlar düğünde buluşuyor, bayramda buluşuyor, camide buluşuyor.

Değerli arkadaşlarım, ayrılık, sanıyorum, tabanda değil, varsa, tavandadır. Milletimiz, bizden birlik ve dirlik istiyor. Eğer, el ele verecek olursak, eminim ki, bölgemizdeki, ülkemizdeki birçok problem kendiliğinden çözülecektir. Millet, bu Yüce Meclisten bunu beklemektedir. Eğer, bu Meclis, aklıselimi önplana çıkararak, siyasî mülahazaları bir tarafa bırakarak, gerçekten uzun vadeli düşünecek olursa, o zaman, öyle sanıyorum ki, yüce milletimiz, dün olduğu gibi bugün de haykıracak, birlik halinde kükreyecektir:

Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi sinede birdir vuran yürek... Yılmaz!

Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz! (DYP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!] )

Değerli arkadaşlarım, millet bizden, gerçekten, birlik dirlik istiyor. Çekiç Güç, inşallah, bu yılla birlikte, 31 Aralıkta çekip gidecektir. Yerine gelecek olan güç...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Adil güç mü?!

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - ...bazı değerli hatiplerimizin iddia ettiği gibi, onun bir ikiz kardeşi değildir. Hele ve hele, Refah Partisinin Çekiç Güç'ü hiç değildir. Peki nedir Çekiç Güç?

Değerli arkadaşlarım, polemiğe girmek istemiyorum. Çekiç Güç'ü biz getirmedik; ama, biz gönderiyoruz. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!] )

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) - Nereye gidiyor; kim gidiyor?!

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Petrol boru hattını biz kapatmadık; ama, biz açtırıyoruz. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!] ) Yıllardan beri denk bütçeyi, bütçe disiplinini biz bozmadık; biz kurmaya çalışıyoruz. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!] )

İSMET ATALAY (Ardahan) - Bütçeyle Çekiç Güç'ün ne alakası var?!

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Bu arada da, diyoruz ki, bir akıl güzeldir; üç beş akıl bir araya gelirse daha güzel olur; ama, milletvekilleri hep bir araya gelir akıllarının bileşkesini ortaya koyarlarsa çok, ama çok daha güzel olur; talebimiz budur değerli arkadaşlarım.

REFİK ARAS (İstanbul) - Dürüst olurlarsa...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Nedir uçuş gücü veya keşif gücü:

Değerli arkadaşlarım, birincisi, yeni güç, bütünüyle Birleşmiş Milletlerin kararları doğrultusunda hareket edecek olan bir güçtür. Halbuki, Çekiç Güç, Birleşmiş Milletlerin kararları doğrultusunda hareket etmiyordu. Sorarım sizlere, Birleşmiş Milletlerin kararlarında “36 ncı paralel” diye bir ibare var mıdır; hayır, fiilî bir duruma göre hareket ediyordu. İkincisi, keşif gücü, bütünüyle Türk Hükümetinin belirleyeceği kurallar dahilinde hareket edecektir. Üçüncüsü, keşif gücü, sadece ve sadece hava birliğinden oluşacaktır. Dördüncüsü, keşif gücü, Hükümetimizin belirlediği ve devletimizin göstereceği talimatlar dahilinde hareket edecektir. Beşincisi, keşif gücü, eğer, siz izin verirseniz göreve başlayıp, devam edecektir. Takdir, karar, bütünüyle Yüce Meclisindir; yani, Yüce Heyetinizindir.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Bugüne kadar böyle değil miydi Sayın Kamalak?!

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, keşif gücü ile Çekiç Güç arasında dağlar kadar fark vardır; ama, dediğimiz gibi takdir Yüce Meclisimizindir.

Değerli arkadaşlarım bu duygularla, eğer laikliği ihlal ettiğim söylenmeyecek olursa, mübarek kandilinizi tebrik eder, hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kamalak.

Sayın Hükümet, bu safhada konuşmak istiyor mu efendim?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, Buyurun Sayın Hükümet.

Sayın milletvekilleri, bu görüşmekte olduğumuz konunun bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun efendim.

Başlangıç sunuşunu çok uzun yaptınız Sayın Hükümet; Sayın Bakan, şimdi, biraz kısa konuşursunuz herhalde.

Süreniz 20 dakika.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetimizin Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ettiği tezkere üzerinde, siyasî partilerimizin değerli sözcüleri görüşlerini ifade ettiler. Bu görüşlerden, azamî ölçüde istifade edeceğimizin bilinmesini istirham ediyorum.

Önce, ilk sözü alan Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit, bu tezkerenin hukukî mesnedi üzerinde durdular ve dediler ki: “Burada, Anayasa aykırı bir uygulama var.”

Değerli arkadaşlarım, gerek 1991 yılında Huzur Harekâtının başlangıcına karar verilmesi gerek Somali'ye güç ve kuvvet gönderilmesi gerekse Bosna-Hersek'e güç ve kuvvet gönderilmesinin hukukî mesnedi, Anayasamızın 92 nci maddesidir. Bugün de yaptığımız iş, Anayasanın 92 nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Yüce Meclisten, bir yetki istemekten ibarettir.

Sayın Ecevit, yine, konuşmasının bir yerinde “gerektiğinde önleme uçuşu” ifadesi üzerinde durdular. Değerli arkadaşlarım “gerektiğinde önleme uçuşu” ifadesi, bir teknik tabirdir. Yine, konuşmamın sunuş bölümünde, bu konuda, askerî makamlar arasında teknik ayrıntılar üzerinde çalışmaların devam ettiğini ifade etmiştim. Bunu ifade ederken, kastım, işte, bu konulardan bir tanesiydi.

Değerli arkadaşlarım, bu uygulamanın, hiçbir taarruzî, hiçbir tecavüzkâr hedefi, gayesi ve misyonu yoktur. Bunun açıkça bilinmesinde yarar görüyoruz.

Yine, Sayın Ecevit, konuşmasının bir yerinde “Hükümetin Irak'la ilgili bir planının olmadığını” ifade ettiler. Değerli arkadaşlarım, Sayın Ecevit'in bahsettiği plan konusunda, geçmiş ve devam eden hükümetler, zaman zaman, bu önerilerden istifade etmiştir; ama, devlette süreklilik esastır. Türkiye'nin bir Irak politikasının bulunmadığını iddia etmek fevkalade yanlış olur ve doğru değildir.

Bizim Irak meselesine bakış açımızın ana unsurları aynen şöyledir:

Irak'ta barış ve istikrar korunmalıdır.

Irak'ın egemenliğine ve bağımsızlığına saygı gösterilmelidir.

Irak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ilgili bütün kararlarına uymalıdır.

Irak topraklarında bağımsız başka bir devletin kurulmasına yol açacak gelişmelere mutlaka mâni olunmalıdır.

Kuzey Irak'ın, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden terörist faaliyetlere melce teşkil etmesi düşünülemez; buna mutlaka mâni olunmalıdır.

Türkiye, PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığını ve faaliyetlerini önlemeye kararlıdır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin teröristlerin kontrolüne giren Atruş Kampıyla ilgisinin sona erdirilmesi ve bu kampın kapatılması üzerindeki kararlılığımız sürdürülmelidir ve sürdürülecektir.

Kuzey Irak'ta yaşayan bütün toplumlara -bu arada, Türkmen toplumuna- eşit hak ve özgürlükler tanınmalıdır. Son aylarda ortaya koyduğumuz yeni yaklaşımın önemli noktalarından biri de budur. Bölgede oluşturulabilecek geçici yerel yönetimlerde, Türkmenler de, diğer gruplarla eşit haklara sahip olmalıdır.

İşte, Hükümetimizin Irak'la ilgili politikasının ana hatlarından bazıları bunlardır.

Yine, Sayın Ecevit, konuşmasının bir yerinde “güneydoğuda, artık, bölücük rüzgârları esmiyor” dediler. Evet, gerçekten, Sayın Ecevit'in bu görüşüne, bu değerlendirmesine aynen katılıyoruz; ancak, değerli arkadaşlarım, beş yıl önce güneydoğuda esen rüzgârlar böyle değildi. Yani, bugün, eğer güneydoğuda böyle bir noktaya gelinmişse, bu, kendiliğinden olmuş, kendiliğinden ortaya çıkmış bir sonuç değildir.

Yine, Sayın Ecevit “Türkiye, bu tezkereyle, Birleşmiş Milletlerin tüm yaptırımlarını üstlenmek durumundadır” dediler; halbuki, tezkere gayet açıktır ve sınırlıdır.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Sayın Ali Topuz, konuşmasına “bu öneri kimin önerisidir” diyerek başladı. Değerli arkadaşlarım, önce şunu ifade edeyim ki, bu öneri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin önerisidir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin istemediği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmediği, kabul etmeyeceği hiçbir talep, hiçbir istek Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelemez. Millî çıkarlarımıza uymayan hiçbir isteği, ne bu Hükümet Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirir ne bu Hükümet tezekkür eder, ne bundan önceki hükümetler tezekkür edebilmiş ne de bundan önceki Türkiye Büyük Millet Meclisleri bu yönde karar verebilmiştir.

Sayın Topuz, yine, konuşmasında, Fransa'nın bu ittifaktan son anda çıkışına ve tezkereden çıkarılışına temas ettiler. Kuzey Irak'ta yapılacak uçuşlara Fransız uçaklarının da aynı koşullarla katılması, teknik düzeydeki temaslarda belirlenmişti; ancak, Fransa Büyükelçisi, bugün müracaat ederek, hükümetinden aldığı talimata göre, bu safhada üzerinde mutabakata varılan prensipleri kabul edecek durumda olmadıklarını bildirmiştir. Bu durumda, Fransız uçakları, 31 Aralık'tan itibaren, pek tabiî ki Yüce Meclis kabul ettiği ve yetki verdiği takdirde, Kuzey Irak'taki bu uçuşlara katılmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisi sözcüsü Sayın Mehmet Keçeciler, çok enteresan bir konuşma yaptılar; konuşmasına, mahiyetini değiştirerek yetki isteyen tezkereden bahsederek başladılar. Yani, değişikliği, mahiyet farklılığını, esasen, Sayın Keçeciler fark etmiş durumdalar.

Değerli arkadaşlarım, Irak'ta, bugün, çok farklı şartlar vardır. Tezkereyle Yüce Meclisten istenen yetkiyle ortaya çıkacak uygulama, Çekiç Güç'ten çok farklı bir uygulama ve oluşumdur; unsurlar farklıdır. Zira, kara unsuru, kesinlikle yoktur; askerî koordinasyon merkezi kalkmıştır -bu merkezin Zaho'dan kalkmasını, Hükümetimiz, altı ay önce istemiş ve Yüce Meclise böyle gelmiştir- Hükümet dışı kuruluşlar yoktur.

Değerli arkadaşlarım, yeni uygulamanın hedefleri de farklıdır. Zira, gözetlemeyle sınırlı olup, gerektiğinde, önleme uçuşu yapılabilecektir. Önleme uçuşunun ne olduğunu da, az önce ifade etmeye çalıştım.

Ayrıca, burada katılım da farklıdır, kapsam da farklıdır. Zira, bu katılımın içerisinde Fransa yoktur.

Değerli arkadaşlarım, bu değişiklikler, Hükümetimizce, altı ay önce talep edilmiş ve mesafe alınmıştır. Daha sonra, Irak'ta meydana gelen olayları ve gelişmeleri ifade ederken, sonuçları itibariyle, isteklerimizin daha önce yapılmış ve bunların gerçekleşmiş olmasını gözardı edemeyiz.

Değerli arkadaşlarım, 986 sayılı Karar, 14 Nisan 1995'te alındı; yani, 16 Aralıkta hizmete giren Kerkük-Yumurtalık boru hattının açılmasıyla ilgili ve diğer şartları ihtiva eden Birleşmiş Milletler Kararı, 14 Nisan 1995'te alınmıştı. Bu arada, Anavatan Partisinin Sayın Genel Başkanı da Başbakan oldular, üçbuçuk ay bu ülkeyi idare ettiler. 986 sayılı Karar gereğince, Kerkük-Yumurtalık boru hattı, niye bu süre içerisinde açılmadı da bu Hükümet zamanında açıldı? Bunu Yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Onu Saddam'a sor.

MİLLî SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, Yüce Meclisin yetki talebimizi kabul etmesi halinde, 1 Ocaktan itibaren uygulanacak bazı esasları şöylece özetleyebilirim:

Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere arasında, ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanması gayesiyle, bundan böyle;

Hava harekâtı, keşif ve -şartlar gerektirdiği takdirde- önleme uçuşlarıyla sınırlı olacaktır,

Geçmişte olduğu gibi, koalisyon ortakları, Irak'ın bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve birliğine saygı gösterecektir,

Türk toprakları ve hava sahası, koalisyon tarafından, bu harekât düzenlenmeleri çerçevesinde, Irak'a karşı taarruzî bir harekât için kullanılmayacaktır,

Koalisyon uçakları tarafından Irak üzerindeki uçuşlarda taşınacak tüm silahlar, ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması ve meşru müdafaa için gerekli olanlarla sınırlı olacaktır,

Tüm silah ve mühimmat çeşitleri, Türkiye'nin onayına tâbi olacaktır,

Türkiye'de konuşlandırılan koalisyon unsurları, hiçbir şart altında, üçüncü ülkelere yönelik olarak harekâtta bulunmayacak ve bu ülkelere tevcih edilmeyecektir ve yönlendirilmeyecektir,

Koalisyon güçleri, eşit yetki, rütbe ve statüdeki Türk ve Amerika Birleşik Devletleri eşkomutanlığının komutası altında olacaktır; eşkomutanlar, kararları müştereken alacaklar ve emirleri müştereken vereceklerdir,

Bu operasyon, Türkiye için herhangi bir malî ve ekonomik külfet getirmeyecektir,

Türkiye, harekâtın süresini, kapsamını ve lüzumunu tayin etme hakkına sahiptir,

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, yeterli ön bildirimde bulunmak şartıyla, istedikleri zaman operasyonu sona erdirebileceklerdir,

Bu ilkeler, hiçbir şekilde, Türk Hükümetinin egemenlik haklarından vazgeçtiği şeklinde yorumlanmayacak; aynı şekilde, bu ilkeler, Türk yasa ve yönetmeliklerine aykırı olarak yorumlanamayacak ve uygulanamayacaktır.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; gerek başlangıçta ifade ettiğim ve gerekse değerli konuşmacıların yaptıkları açıklamalara ve değerli katkılara getirmeye çalıştığım ilavelerle, Yüce Meclisin, Hükümetimizin bu konudaki yetki talebini takdir edeceğine ve buna uygun görüş ortaya koyacağına inanıyorum.

Kararın yüce milletimize, memleketimize hayırlı olması dileğiyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahısları adına, Sayın İbrahim Gürdal; buyurun efendim. (ANAP, CHP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sayın Gürdal, süreniz 10 dakika efendim.

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çekiç Güç'ün kaldırılması yerine Hükümete yetki verilmesiyle -zannederim- ismi “Keşif Güç” olan bir ikameyle -zannederim- bu konunun 13 üncü defa buraya gelmesi üzerine; ben de, on sene içerisinde 13 kere bu oylamalara katılan bir milletvekili olarak; bu olay nedir, dün niye böyleydi, bugün neden böyle oluyor, dünkü doğrular ile bugünkü yanlışlar nasıl yanyana geliyor, bunları ifade etmek için, şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bize gelen kâğıdı size okuyorum. Bu 13 üncü defa okunuyor burada; hep böyle kıraat edildi.

Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü antetli, 165-24/4948 sayılı, 24.12.1996 tarihli, Başbakan Necmettin Erbakan imzalı yazıyı aynen okuyorum:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1991 tarihli ve 126 sayılı kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekâtının, Kuzey Irak'ta meydana gelen gelişmeler de göz önünde tutularak, 31 Aralık 1996 tarihi itibariyle sona erdirilmesine Hükümetçe karar verilmiştir.”

Bu, bir karar. Sayın Başbakan deminki konuşmaları dinlememiş olabilir. Bir daha, bize gönderdiklerini, kendi huzurlarında, şimdi okuyorum; çünkü, bunun anlamını soracağım, çok anlaşılmış bir şey yok burada.

165-24/4949 -bu da hemen onun arkasındaki zarfla gelmiş- sayıyla -yukarıdaki aynı antetli kâğıdın zarfının içinde belki de- 24.12.1996 tarihli, Meclis Başkanlığına, yine, Başbakan Erbakan imzalı şu karar gönderiliyor:

“Körfez krizi sonrası, Irak'la ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri hava unsurlarıyla İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece, keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına, lüzum, hudut, kapsam ve zamanı Hükümetçe tayin ve takdir olunmak üzere 31 Aralık 1996 tarihinden itibaren 6 ay süreyle Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.”

Anayasaya aykırı bir kararı bizden istiyorlar. Meclisin hakkı devredilemez, Meclisin hakkı verilemez. (ANAP ve DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Neden; çünkü, demokrasilerde, muhalefet ile iktidar, demokrasi kelimesini tamamlar. Meclis, bu hakkı Bakanlar Kuruluna götürür. Kapalı kapılar ardında alınan kararları -şimdi altı aylık alıyor, bir sene alabilir, iki sene alabilir, üç sene alabilir- muhalefetten kaçırırsak, onun adına demokrasi denilmez, onun adına, işte böyle bir koalisyon denilir.

Bu koalisyonun, bugüne kadar, aldığı yetkilerle yaptığı işlere bir bakalım.

“Faizleri artırmayalım” dediler, 24 Ocak 1995, ne yaptılar; faizler arttı. “İsrail'le yapılan anlaşmalara hep karşıyız” dediler, meğer çifte dikiş yapmak için yetki almışlar. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar, gülüşmeler) “Ekmeği 15 bin liraya indireceğiz” dediler; ekmek 15 bin liraya indi de, ekmeğin boyutu sandviç oldu. (ANAP ve DSP sıralarından gülüşmeler, alkışlar; RP ve DYP sıralarından gürültüler) “1996 yılı sonu itibariyle dolar 104 bin lira olacak” demişti Sayın Başbakanımız. Şimdi gelirken Ziraat Bankasına sordum, 1 dolar, 108 960 Türk Lirası. (ANAP sıralarından “Aaa” sesleri)

Yapılanlara bakın. YÖK Kanunu değişiyor. Genelkurmayın statüsü değiştirilmek isteniyor. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmayacağı, Başbakanın sözlerinde ifade ediliyor. (RP sıralarından “iyidir, iyidir” sesleri) Doğuya hesapsız kitapsız bir hayranlık sergileniyor ve ittifaklar kuruluyor. Amerika, Avrupa ve gümrük birliği unutuluyor...

Refah Partisi yanlısı gazeteleri bile okuyorum. “Sayın Hocam, acaba yeşil bir şal mı örtüyorsun?” diyor... (ANAP sıralarından “kim, kim” sesleri) Kim diyor; Sayın Dilipak, bundan 10 gün önce yazıyordu. (ANAP sıralarından “Allah, Allah” sesleri)

Kendi taraftarlarının bile “söyledikleriyle yaptıkları arasında çelişki var” dedikleri Sayın Başbakan, yetki talep etmektedir; tabiî, ortağıyla beraber. Ortağı da Dışişleri Bakanı. Müsteşar burada oturuyor; ama, Dışişleri Bakanı Meclise ne zaman gelecek, merak ediyorum. (ANAP sıralarından “Gelemez, gelemiyor” sesleri, alkışlar)

Yukarıda saydığım sebepler göz önünde bulundurulursa, Sayın Başbakan ve Yardımcısı, yine illüzyonist çözümlerle, acaba, üzerine bir şal örtüp Meclisten kaçırdığı Çekiç Güç'le ilgili kararların Bakanlar Kurulunda ismini değiştirerek şalı kaldırıp, altından, uçaklar yerine kamyonları mı çıkaracak, merak ediyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

İllüzyonist kararlarda, devlet yönetiminde Meclisi devre dışı bırakmak gibi bir düşünce olduğu kanaatini taşıyorum.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Konuya gel, konuya...

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Konu bu işte. Esas konu bu. Yetki istiyorsunuz.

Yarın sorulacak soruları, elin tuttuğu, gözün gördüğü hakikatleri, hiçbir zaman bu illüzyonist görüşlerle gizleyemeyeceksiniz. Türkiye'de olup bitenlerden bu Meclisin haberi olması lazım.

Sayın milletvekilleri, burada, denetleme hakkımızı, İktidara, Bakanlar Kuruluna devretmememizi sizlerden rica ediyorum. (RP sıralarından “Daha önce oy verdin” sesleri)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Eder... Eder...

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Devletimizi ilgilendiren konularda muhalefetsiz Bakanlar Kurulu kararı, demokrasinin muhalefetsiz yapılması demektir. Bu koalisyonun adaleti olsa bile, demokrasi kavramına uymaz, hakkaniyet ölçüleri içerisinde de ilahî adalete sığmaz. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir dakika...

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Ben, sizin attığınız lafları, teker teker söyleyemediğiniz için, alamıyorum; ama, benim vaktim var galiba.

BAŞKAN - Neyse... Siz Genel Kurula hitap edin.

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Vakit bakımından Başkanı üzmem; ama, sözlerimle belki üzebilirim. Buyurun, söyleyin ne söylüyorsanız; ben onu duyayım, ona göre cevap veririm size. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Gürdal, böyle bir usulümüz yok. Rica ediyorum... Siz konuşmalarınıza devam edin efendim.

BEKİR SOBACI (Tokat) - Aşıklar kahvesine git...

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri -illüzyonistten neyi kastettiğimi bilirsiniz, onlar umumiyetle iki kişi oynarlar, beyli bayanlı- bu Meclis, bu illüzyonist kararların, hiçbir zaman takip, destek ve himayesi altında olmayacaktır. Bu illüzyonist kararların bu memlekete hayır getirmeyeceğine inanıyorum ve şimdi soruyorum: Bu Çekiç Güç'ün muhalefetteyken...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Kaç yıl oy verdiniz?!.

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Dinle bakalım.

...hayır olup da iktidara geldiğimiz zaman evet olmasının sebebi, acaba oyu verenlerden mi, yoksa oyu verdirtenlerden mi? Demek ki, oyu verdirtenler var. (RP sıralarından gürültüler)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hayır...

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Şimdi, soruyorum size: Irak'taki kara harekâtı bitti mi?

Efendim, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Tamam efendim. Siz buyurun.

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Kimle anlaşma yaptınız? Teyit mi edildi? Oradaki 4 bin vatandaş, adalara bizim denetimimizde gönderildi. Ya yarın o vatandaşlardan birisi terörist olursa, bu denetimden geçen insanları bizden sormazlar mı? Biz, bir vebal altındayız. Bu vebali, ben de... Bu 13 defa gelip gitmede, zaman zaman, iktidar olduk, oy verdim; zaman zaman, muhalefet olduk, hayır dedim... (RP sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Buyurun efendim, devam edin.

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Ama, size, bu inançlarım doğrultusunda diyorum ki, bu doğruların yanında bir doğru daha... Eğer, konunun detayını bilmiyorsak, Sayın Başbakan gelip bize burada konunun detayını anlatmıyorsa “bir yetki verin, ben onu kullanacağım” diyorsa, kanun da mahfuz çıkmaz, yetki de mahfuz alınmaz. (ANAP sıralarından “Dışişleri Bakanı... Dışişleri Bakanı...” sesleri) Zamanı gelince, herhalde Dışişleri Bakanı da gelecek, belirli konularda burada cevabını verecek; geldiği gün soracağım ona...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gürdal, son cümlenizi söyler misiniz efendim; süreniz bitti.

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Tabiî efendim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri...

ERTUĞRUL ERYILMAZ (Sakarya) - Sen Mesut Yılmaz'a gel, Mesut Yılmaz'a...

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Rize'de ayyuka çıktı...

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin; rica ediyorum...

İBRAHİM GÜRDAL (Devamla) - Müdahale eden arkadaşlarımızı merak ediyorum. Ben de hep sizin gibiydim de, ne olduğunu sonradan anladım; inşallah, siz sonradan anlamazsınız. (Gülüşmeler)

Bu duygu ve düşüncelerle, bütün İslam âleminin ve hepimizin kandili mübarek olsun diyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gürdal.

Kişisel son konuşma, Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Ekici'nin.

Buyurun Sayın Ekici. (BBP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

MEHMET EKİCİ (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; altı yılı aşkın bir zamandır karşımıza gelen ve her defasında, ne hikmetse, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçme başarısını gösteren Çekiç Güç, daha doğrusu, klasik adıyla Huzur Harekâtı uygulamasının şekil değiştirmiş bir başka türünü görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Önümüzde iki tane Hükümet tezkeresi var. Bunlardan bir tanesi, 4948 sayılı tezkere. Bu tezkereyle “Huzur Harekâtının, Kuzey Irak'ta meydana gelen son gelişmeler de göz önünde tutularak, sona erdirilmesine Hükümetçe karar verilmiştir” deniliyor.

Şimdi, burada, önümüze çok açık bir soru geliyor: Kuzey Irak'ta yürütülen, bugüne kadar ısrarla yürütülen Huzur Harekâtının sona erdirilmesini gerektiren ne tür bir gelişme olmuştur da, Huzur Harekâtı denen harekât bitiriliyor? Irak'ın toprak bütünlüğü sağlanmış mıdır? Kuzey Irak'ta, milletlerarası hukukun uygun gördüğü yeni bir zemin mi oluşmuştur? Kuzey Irak'taki bazı güçler, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşumu idealinden vaz mı geçmişlerdir? Yine, Kuzey Irak'ta, ezilen, Çekiç Güç tarafından bile korunmayan Türkmenlerin durumunda çok ciddî bir iyileşme mi meydana gelmiştir de, bu Huzur Harekâtı, hem de Hükümetimizce son verilmiştir; bunu anlamak mümkün değildir.

Mesele bununla bitseydi, mesele yoktu. 4949 sayılı ikinci bir Hükümet tezkeresiyle, Kuzey Irak'ta, savunma kuralları ve ilkeleri Türkiye tarafından konulacak, İngiltere, Fransa ve Türkiye tarafından oluşturulacak yeni bir gücün keşif görevi yapacağından bahisle, Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, altı ay süreyle yetki istiyor.

Bu nedir; bunu anlamak mümkün değildir. Kişisel yorumumuz, bunun Çekiç Güç'ün devamı olduğudur. Çekiç Güç'ün adını ister keşif gücü koyunuz ister uçuş gücü koyunuz, bu, Çekiç Güç'tür. Altı ay süreyle istenen bu yetkide, altı aylık süre için bu gücün oluşturulması mı isteniyor; yoksa, altı aylık süre içerisinde herhangi bir zamanda kullanılabilecek, zamanı, lüzumu, kapsamı belli olmayan yeni bir yetki mi isteniyor; bu da çok açık ve sarih değildir.

Değerli milletvekilleri, Çekiç Güç'e başından beri karşı durmuş bir siyasî hareketin mensubu olarak, Çekiç Güç korumasının, hiçbir zaman, 36 ncı paralelin üzerinde kalan tüm bölgelere münhasır bir koruma olmadığını, yaşayarak gördük. 36 ncı paralelin üzerinde olmasına rağmen, Kuzey Irak'taki Türkmen bölgeleri, Çekiç Güç himayesi dışında tutulagelmiştir. Türkmenler, Çekiç Güç'ün hiçbir inisiyatifinden faydalanamamışlardır; yine, Saddam zulmüyle karşı karşıya kalmışlardır. Bugün de, bu fiilî durumda, en ufak bir değişme, en ufak bir değişiklik yoktur.

Bugün “Atruş Kampı” dediğimiz, PKK'nın raporlularının istirahatgâhı haline gelen kamp, halen yürürlüktedir; Irak'ta Atruş Kampının Birleşmiş Milletler amaçlarına uygun hale getirilebileceğine dair hiçbir kanıt ve hiçbir veri de, şu anda elimizde mevcut değildir.

Yine, Çekiç Güç, Körfez krizinden sonra, bölgede istikrarı sağlamak, bölgeye yeni bir huzur ve güven getirmek adına gelmiş olmasına rağmen, kurulduğu günden bugüne kadar, bölgedeki istikrarsızlık odaklarının teminatı olmuş bir güç halindedir. Şimdi, bu gücü, bir başka şekilde ve bir başka formatta devam ettirmenin çabalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kuzey Irak, güneydoğu, Çekiç Güç, petrol boru hatları meselesi, herhangi bir siyasî partinin içpolitika malzemesi olmamalıdır, ne iktidardayken ne de muhalefetteyken. Bu, hepimizin meselesidir; bu, Türkiye'yi bire bir ilgilendiren bir meseledir. Gerek iktidardakilerin gerekse muhalefettekilerin, dün kullandıkları oyları da nazarı dikkate alarak, Çekiç Güç konusunda sıhhatli bir millî politika oluşturma zaruretleri vardır.

Çekiç Güç derken, sadece 36 uçaklık bir filoyu falan kastediyor değilim. Çekiç Güç, Kuzey Irak ve Türkiye'nin güneydoğu politikası tespit edilirken, bu güçlerin hiçbiri, bu kavramların hiçbiri, birbirinden ayrı düşünülecek kavramlar olarak ele alınamaz. Onun için, bu meseleyi, bir iktidar-muhalefet mantığı içerisinde ve bir sağırlar diyaloğu halinde, birbirimizin söylediğini duymadan, dinlemeden, değerlendirmeden gündemimize almak ve değerlendirmek yerine “bir millî politikayı nasıl oluştururuz”un hesaplarını yapmak üzerine kurmalıyız diyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletlerinin, ajanlarını, NGO'larını da çekmek suretiyle, bölgeden sathî olarak çekilmiş olduğunu kabul etsek bile, bu hava gücü münasebetiyle, bölgedeki etkinliğini devam ettirme, Birleşmiş Milletler kararlarını uygulama maskesi altında Amerikan menfaatlarının Ortadoğu'da devamını sağlamak üzere yeni bir gücün oluşması istediği kanaatini taşıyoruz. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha önceki görüşmelerde de, Millî Savunma Bakanlarının ağzından “ne olacak canım, bu güç, 36 uçaklık, bir de Zaho'daki karargâh subaylarından ibaret küçük bir güçtür” açıklamasını geçen sefer de dinledik, aynı açıklamalar bugün de geliyor “Keşif Güç” şeklinde farklı bir söylemle bugün de gündemimize geliyor. Yarın, Hükümet tezkeresindeki bu “önleme uçuşu” kavramı, bu yetki alındıktan üç ay sonra Irak'la bu güçler arasında meydana gelecek bir çatışmada hangi unsurları yeniden bölgemize sıcak olarak taşıyacaktır; bu konuda hiçbir açıklayıcı bilgi ve öngörü yoktur. Onun için, Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, geleceği karanlık kararlar ve yetkiler almak yerine, özellikle, Irak'ın toprak bütünlüğünü esas alan, bölgemizdeki istikrarı sağlayıcı ve kendi hinterlandımızda kendi sözümüzün geçeceği yeni politikalar üretmek suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelmelidir diyoruz.

Bizim, Büyük Birlik Partisi olarak, bu önergenin aleyhinde oy kullanacağımızı da bu arada beyan ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BBP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ekici.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Şimdi, tezkereyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, bir soru soracağım...

BAŞKAN - Efendim, bir dakika... Bir okutalım... Hayır; soru sorma usulümüz yok...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - 60 ıncı maddeye göre yerimden sorabilirim Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Topuz, hayır...

Bakın, siz ve Sayın Sungurlu, soru sormak istemişsiniz aslında, şimdi ifade edeyim: Daha önce, bu tezkereler üzerinde soru sorulmak istendi, bu soruları işleme koymadık. Soruyu, kanun teklif ve tasarılarıyla bütçe kanunu müzakereleri sırasında sorduruyoruz. Bunun dışında, daha önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde uygulamalarımız vardır; işte, mesela, en son, 27.6.1995 gün ve 130 uncu Birleşimde bunu işleme koymadık. Uygulamalarımız böyle Sayın Sungurlu. Hiç...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, benim bir istirhamım var: Zannediyorum ki, benim sualim, Sayın Başkanlığın resen nazarı itibara alması gereken bir husus; çünkü, tereddütlerimiz var; oylanacak...

BAŞKAN - Efendim, tamam, sizin sorunuzda...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Bu itibarla; ben sormuyorum.

İSMET ATALAY (Ardahan) - Sayın Başkan, İçtüzüğü çiğniyorsunuz...

BAŞKAN - Sizin sorunuzda belirttiğiniz durum aynen vakidir...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - O zaman; ama, açıklanması gerekir...

BAŞKAN - Efendim, açıklamaya gerek yok; yani, siz, burada yapılan konuşmaları, tam, doğru anlamışsınız ve diyorsunuz ki, bu konuşmalar acaba yanlış mı... Halbuki, bütün grupların burada anlaştıkları şu: 1991 yılında, yabancı güçlerin Türkiye'de bulundurulmasına ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı 126 sayılı Karar, Hükümetin bir tezkeresiyle, 31.12.1996 tarihinde sona eriyor. Bunun yerine, yine, Anayasamızın 92 nci maddesine göre, Hükümetimiz, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerinin hava gücüne dayalı bir gücün, burada, Türkiye'de kalıp, orada kontrol görevini yapmak üzere müsaade istiyor; mesele bu.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Kaç ay müddetle istiyor?

BAŞKAN - Altı ay efendim...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Hayır efendim!..

BAŞKAN - Efendim, altı ay istiyor...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Tezkerede öyle değil.

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, rica ediyorum, bu iş bitiyor...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Tezkerede...

BAŞKAN - Rica ediyorum... Ben size açıkladım.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Sayın Topuz, bizim soru sorma usulümüz yok, size özel bir usul getiremeyiz.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, İçtüzüğün üçüncü kısmında...

BAŞKAN - Efendim, bugüne kadarki uygulamalarımız böyle.

İSMET ATALAY (Ardahan) - İçtüzük açık...

BAŞKAN - Efendim, tezkerelerle ilgili olarak soru sordurmuyorum. Rica ederim... Geçmişteki uygulamalarımız var efendim.

İSMET ATALAY (Ardahan) - Nerede var...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, İçtüzüğe göre...

BAŞKAN - Sayın Topuz, biz, bugün yaratmıyoruz ki kardeşim, Amerika'yı bugün keşfetmiyoruz ki!.. Bu Meclis, yıllardır görev yapıyor, bu Meclisin getirdiği usul böyle. Rica ediyorum...

Tezkereyi okutuyorum. (CHP sıralarından, sıra kapaklarına vurmalar)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan, size bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

Tezkereyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Körfez krizi sonrası, Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri hava unsurlarıyla İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına, lüzum, hudut, kapsam ve zamanı Hükümetçe tayin ve takdir olunmak üzere 31 Aralık 1996 tarihinden itibaren 6 ay süre ile Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aşık.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Az evvel siz söylediniz ki, biz, 6 ay süreyle Çekiç Güç'e yetki veriyoruz; halbuki, ifadede, Hükümete verilen yetkinin süresi 6 aydır.

BAŞKAN - Çekiç Güç demedim efendim. Hükümet 6 aylık bir süre için yetki istiyor.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Yani, neyi oyladığımızı iyi bilelim.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Bilmiyoruz...

BAŞKAN - Şimdi okuduk işte. Eğer anlaşılmadıysa, bir daha okutalım; ama, sükûneti muhafaza edin. Bir daha okuyalım...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sadece bir cümle...

BAŞKAN - Sayın Aşık, lütfen oturur musunuz... Bir daha okuyalım, eğer anlıyorsanız, okunan şeyi anlarsınız. (Gürültüler) Bir dakika efendim... Rica ederim...

Buyurun okuyun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Körfez krizi sonrası Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri hava unsurlarıyla İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına, lüzum, hudut, kapsam ve zamanı Hükümetçe tayin ve takdir olunmak üzere, 31 Aralık 1996 tarihinden itibaren 6 ay süreyle Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için Anayasanın 92 inci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Bakınız, bu tezkereye göre, Hükümet isterse Çekiç Güç'e üç sene yetki verebilir mi?

BAŞKAN - Veremez efendim... 6 ay süreyle efendim...

Sayın Aşık rica ediyorum... Genel Kurul anlamıştır... Genel Kurul ona göre karar verir.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Yanılıyorsun; yetkinin süresi 6 ay...

BAŞKAN - Bir dakika... Rica ediyorum... Oturur musunuz... Sayın Aşık, bakın... Sizlerden rica ediyorum... Bakın, bu kadar arkadaşız, sabahtan beri müzakere ediliyor. Rica ediyorum...

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Yanlış söylüyorsunuz; yetkinin süresi 6 ay...

BAŞKAN - Efendim, ben yanlış söylemiyorum; tezkere öyle.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Yetkinin süresi 6 ay...

BAŞKAN - Bir dakikanızı rica ediyorum...

Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin gönderdiği bir önerge var:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17.10.1996 tarih ve 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararının yürürlükten kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.”

17.10.1996 değil de, 1991...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - 17.1...

BAŞKAN - Efendim, bu bir tezkeredir.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) - Bir tezkere yazmayı bile bilmiyorsunuz!

BAŞKAN - Bizim müzakere ettiğimiz konuyla ilgisi olmadığı için işleme koymuyoruz. Bakın, neden...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, bir dakika...

Temenni ve tezkerelerde önergenin işleme konulmayacağına dair... 26.6.1992 tarihli 89 uncu Birleşimde, 24.12.1992 tarihli 51 inci Birleşimde, 14.6.1994 tarihli 116 ncı Birleşimde, 28.12.1994 tarihli 63 üncü Birleşimde bunlar kabul edilmemiş ve böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yolda işlem yapmıştır.

Rica ediyorum... Bana yardımcı olursanız memnun olurum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, yerimden bir şey söylememe izin verir misiniz?

BAŞKAN - Efendim, söz vermiyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Bir saniye...

BAŞKAN - Ne demek istiyorsunuz...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, yerimden bir şey söylemek istiyorum, neden izin vermiyorsunuz!.. Çok ciddî bir oylama yapacağız...

BAŞKAN - Oylama yapacağız tabiî.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Biraz vakit geçsin, ne olur ki!..

BAŞKAN - Hayır efendim... Her şey müzakere edildi.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, tereddüte düştüğümüz bir konu var...

BAŞKAN - Nedir?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Topuz daha önce soru olarak yöneltti...

BAŞKAN - Soru sordurmuyoruz diyoruz size.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Peki Sayın Başkan; ama -Sayın Topuz da daha evvel ifade etti- bu oylamayla beraber, 17 Ocak 1991 tarihli ve 126 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı hâlâ yürürlükte mi, yoksa yürürlükten kalkıyor mu? (Gürültüler)

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Bir Grup Başkanvekili konuşuyor; buraya bakın!..

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar... Bir arkadaş konuşuyor.

Bakın, o kararda...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Siz değil, Bakan izah etsin!..

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Ben size onu izah edeyim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yetkiyi size vermiyoruz, onlara veriyoruz.

BAŞKAN - Başkan olarak ben bu meseleyi izah edeceğim size. Yani, herkes buraya çıkıp konuşacak mı?!.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, o sizi ilgilendirmiyor.

BAŞKAN - 17.10.1991 tarih ve 126 sayılı Karar, Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla 31.12.1996 tarihinde sona erecektir. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Alamaz...

BAŞKAN - Alır... (CHP sıralarından gürültüler)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Bakanlar Kurulunun böyle bir yetkisi yok.

BAŞKAN -Biraz önce kürsüde sizin dediğinize göre...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, usul hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Ben sizinle tartışmıyorum, mesele bitmiştir.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yanlış uygulama yapıyorsun...

BAŞKAN - Konuyla ilgili bir açık oylama istemi vardır; okutup, açık oylama isteyen arkadaşları arayacağım: (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Arkadaşlar, lütfen susar mısınız... (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hükümet tezkeresinin oylamasının açık oylama olarak yapılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Oğuzhan Asiltürk?.. Burada.

Ali Rıza Gönül?.. Burada.

Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Abdulkadir Öncel?.. Burada.

Mahmut Nedim Bilgiç?.. Burada.

Hayri Doğan?.. Burada.

Hasan Belhan?.. Burada.

Murtaza Özkanlı?.. Burada.

Cemalettin Lafçı?.. Burada.

Ömer Özyılmaz?.. Burada.

Nahit Menteşe?.. Burada.

Saffet Arıkan Bedük?.. Burada.

Cafer Güneş?.. Burada.

Mehmet Gölhan?.. Burada.

Abdullah Aykon Doğan?.. Burada.

Mehmet Korkmaz?.. Burada.

Açık oylama için yeterli sayıda milletvekili hazır bulunmaktadır. Biliyorsunuz, kanunlarda bu sayı 20 kişi; ama, öteki konularda 15 kişi; İçtüzüğümüzde böyle bir hüküm var.

Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Eski bakanlar da iki elini kaldırıyor.

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Bakanların hepsi burada, herhalde ikişer sayılıyor.

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir dakika...

Efendim, biz, bakanları çift saymıyoruz zaten.

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Sayın Başkan, kaç bakan var?

BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, ben daha önce hesapladım. Bu salonda, muhalefet ile iktidara ayrılan milletvekili koltuklarının sayısı 176'dır; yalnız, bir tek burada 4 sıra vardır...

Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması kabul edilmiştir.

ADNAN KESKİN (Denizli)- Kaça kaç Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, arkadaşlarımız sayıyor.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayıları söyle Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Kupaları sıralar arasında dolaştıralım.

Yanında basılı oy pusulası olmayan sayın milletvekili, beyaz bir kâğıda adını soyadını yazıp, oyunun rengini belirtip, imzalayıp kutuya atabilir.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına, Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresinin yapılan açık oylamasına 472 sayın milletvekili katılmış olup, 253 kabul, 217 ret ve 2 mükerrer oy çıkmıştır.

Böylece, Başbakanlık tezkeresi kabul edilmiştir. Hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 26 Aralık 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.30

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, TMO'nin ekmeklik buğday stokuna ve yeterli buğday alımları yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1607)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Musa Demirci tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 6.11.1996

Ahmet Küçük

Çanakkale

1. Bu yıl buğday üretimi ne kadar olmuştur? Bunun ne kadarını Toprak Mahsulleri Ofisi almıştır? Alımlardaki ekmeklik buğday miktarı ne kadardır? Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisindeki ekmeklik buğday stoku ne kadardır?

2. Piyasadaki buğday ve un fiyatlarının spekülatif bir şekilde yükseldiğini ifade etmektesiniz. Bu spekülatif yükselişleri durdurabilmek için Toprak Mahsulleri Ofisi yeterli alımlar yapmış mıdır? Veya bu durumda Bakanlığınızın ne gibi tedbirleri bulunmaktadır?

3. İthalattaki fonu % 3'ten % 15'e çıkarmanızı olumlu buluyoruz. Yanlız bu politikanızı boşa çıkarmak isteyen fırsatçılara karşı hangi tedbirleri alarak ekmek fiyatlarının yükselişini durdurmak istiyorsunuz? Böyle bir düşünceniz veya politikanız var mıdır?

4. Toprak Mahsulleri Ofisinin alım yaptığı dönemde Bakan olduğunuz halde Ofisin piyasaya müdahalesini sağlayacak, piyasayı dengeleyecek alımları yapmasını neden sağlamadınız? Sadece fonları artırmanın spekülatörlerin ekmeğine yağ süreceğini düşünemediniz mi?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.BŞV.2.01/3180-86943 23.12.1996

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 14.11.1996 Tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1607-4095/11306 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekindeki Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük'e ait yazılı soru önergesi ile ilgili Bakanlığımız görüşü ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Soru : 1. Bu yılın buğday üretimi ne kadar olmuştur? Bunun ne kadarını Toprak Mahsulleri Ofisi almıştır? Alımlardaki ekmeklik buğday miktarı ne kadardır? Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisindeki ekmeklik buğday stoku ne kadardır?

Cevap : 1. 1996 yılı Türkiye buğday üretimi II nci tahmini DİE tarafından 18 500 000 ton olarak açıklanmıştır.

TMO 1996/97 alım döneminde 26.11.1996 tarihi itibariyle toplam 632 000 ton buğday alımı yapmış olup, bu miktarın 175 000 tonunu ekmeklik buğdaylar oluşturmuştur.

Türkiye buğday üretimi içinde TMO buğday alımının payı % 3.4 dür.

26.11.1996 tarihi itibariyle ekmeklik buğday stoku 645 000 ton'dur.

Soru : 2. Piyasadaki buğday ve un fiyatlarının spekülatif bir şekilde yükseldiğini ifade etmektesiniz. Bu spekülatif yükselişleri durdurabilmek için Toprak Mahsulleri Ofisi yeterli alımlar yapmış mıdır? Veya bu durumda Bakanlığınızın ne gibi tedbirleri bulunmaktadır?

Cevap : 2. TMO 1996/97 alım döneminde bugüne kadar 632 000 ton buğday alımı yapmıştır. Devir stokları ile birlikte halen TMO depolarında 26.11.1996 tarihi itibariyle 1 123 000 ton buğday stoku bulunmaktadır.

Bugünlerde spekülatif artışların gözlenmesi üzerine TMO 25.11.1996 tarihi itibariyle buğday satış fiyatlarını indirmiş olup, buna bağlı olarak borsa ve piyasa fiyatlarında da bir gerileme olmuştur.

TMO'nun tüm işyerlerinde ilan edilen cari fiyatlarla satışlar yapılmakta olup, spekülatif artışlar durdurulmuştur.

Soru : 3. İthalattaki fonu % 3'ten % 15'e çıkarmanızı olumlu buluyoruz. Yanlız bu politikanızı boşa çıkarmak isteyen fırsatçılara karşı hangi tedbirleri alarak ekmek fiyatlarının yükselişini durdurmak istiyorsunuz? Böyle bir düşünceniz veya politikanız var mıdır?

Cevap : 3. TMO son günlerde ortaya çıkan buğday fiyatlarındaki mesnetsiz artışın önüne geçmek bakımından 25 Kasım'dan itibaren buğday satış fiyatlarını geriye çekmiştir. Bunun sonucu olarak da borsa ve piyasa fiyatlarında da kiloda 4 000 - 5 000 TL.'lik bir düşme meydana gelmiştir.

Soru : 4. Toprak Mahsulleri Ofisinin alım yaptığı dönemde Bakan olduğunuz halde Ofisin piyasaya müdahalesini sağlayacak, piyasayı dengeleyecek alımları yapmasını neden sağlamadınız? Sadece fonları artırmanın spekülatörlerin ekmeğine yağ süreceğini düşünemediniz mi?

Cevap : 4. TMO'ca 1996 yılında uygulanan buğday fiyatları geçen yıla göre % 157.1 oranında artırılmış olup, bu fiyatlar çiftçiler arasında memnuniyet yaratmıştır. Bunun sonucunda da TMO buğday ve arpa olarak 26.11.1996 tarihi itibariyle toplam 1 254 000 ton alım yapmıştır. Buna ilave olarak da toplam 102 000 ton civarında emanet alım yapılmıştır.

Şu anda hububat piyasasında buğday temini ile ilgili herhangi bir sıkıntı sözkonusu değildir. TMO bütün noktalarda cari satış fiyatları ile stoklarını satışa açmış durumdadır.

2. - Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, beldelerin ilçe, ilçelerin il olmasının yasal kurallara bağlanmasına ve Osmaniye'ye bağlanan Kadirli İlçesinin Adana veya Osmaniye'ye bağlanması konusunda referandum yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1619)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bildiğiniz gibi Osmaniye hak etmiş olmasına karşın il olması konusu kamuoyunda hem Osmaniye'lilerin hem de partilerin saygınlığını azaltan tartışma açmıştır. Osmaniye gibi il olma koşullarını gösteren ilçelerde ısrarla siyasal yollardan baskılarını sürdürmektedirler. Ayrıca Kadirli ilçesinin ön hazırlık ve inceleme yapılmadan Osmaniye'ye bağlanması yoğun halk tepkisine neden olmuştur.

Bu nedenlerle aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı cevaplandırılmasını saygı ile arz ederim.

Erol Çevikçe

Adana

Sorular :

1. Beldelerin ilçe, ilçelerin il olmasının belli kural ve tariflere bağlanmasını ve onların yerine gelmesi halinde gerekli hukukî düzenlemeye dayalı olarak siyasal karara ihtiyaç kalmadan ilçe ve il olmalarını sağlayacak yasa tasarısını öncelik ve ivedilikle görüşülmek üzere meclise ne zaman getireceksiniz?

2. Yapılan bazı incelemelerde, yöre halkının isteği doğrultusunda komisyonlarda Osmaniye'ye bağlı olarak teklif edilen Erzin ve Andırın ilçelerinin genel kurulda çıkarılmasına karşın, ilçe halkı çoğunluğunun karşı olduğu bilindiği halde Osmaniye'ye bağlanan Kadirli ilçesinin Adana veya Osmaniye'ye bağlı olması konusunda referandum yapılması ve öngören yasal düzenlemeye ivedilikle başvuracak mısınız, vuracaksanız ne zaman?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

İller İdaresi Genel Müdürlüğü

Sayı : B050İLİ0060001.216/0-2-11039 20.12.1996

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) T.B.M.M. Başkanlığının 14.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1619-4127/11355 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 21.11.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-401-6/4570 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığının 28.11.1996 tarih ve B.02.0.0010/01187 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Anayasamızın 126 ncı maddesi; Türkiye'nin merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılmasını öngörmüştür.

Yine bu paralelde İl İdaresi Kanununda Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından coğrafya durumuna, iktisadî şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere, illerin ilçelere, ilçelerin de bucaklara bölüneceği; il, ilçe kurulmasının kanunla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

İl ve ilçe kurulması coğrafya durumuna, ekonomik şartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri gözönünde bulundurulmak suretiyle TBMM'nin takdiriyle yapıldığından Bakanlığımızda bu konuda herhangi bir kanun tasarısı çalışması bulunmamaktadır.

2. Osmaniye'nin il olması çeşitli partilere mensup milletvekilleri tarafından TBMM Başkanlığına verilen kanun tekliflerinin birleştirilmesiyle TBMM'nin 24.10.1996 tarihli oturumunda görüşülerek 4200 sayılı Kanunla kabul edilmiş ve 28 Ekim 1996 tarihli ve 22801 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. İl İdaresi Kanununda il, ilçe ve bucak kurulması, kaldırılması, merkezlerinin belirlenmesi, bir ilçenin başka bir il'e bağlanmasının kanun ile yapılacağı öngörülmüştür. Osmaniye'ye bağlanan Kadirli İlçesinin Adana veya Osmaniye'ye bağlı olması konusunda referandum yapılması kanun konusu olduğundan bu hususta Bakanlığımızda şimdilik herhangi bir çalışma yapılmamaktadır.

Arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

3. - İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, Şehit Anaları Vakfına ve Genç Demokratlar Vakfına ilişkin soruları ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un yazılı cevabı (7/1751, 1752)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ahmet Cemil Tunç tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.12.1996

Halit Dumankaya

İstanbul

Soru : 1. Şehit Anaları Vakfı'nın kurucuları kimlerdir?

Soru : 2. Şehit Anaları Vakfı'nın ana statüsü nedir, kuruculara ayrıcalık var mıdır? (Ana statüsünün tüm maddelerini yazar mısınız?)

Soru : 3. Şehit Anaları Vakfı'nın varlıkları, nakit, gayri menkulleri ne kadardır?

Soru : 4. Millî İstihbarat Teşkilatının malı olan Sarıyer 49 pafta, 387 ada, 39 parsel sayılı gayrı menkulü hangi kanunun hangi maddesine göre kaç lira bedelle, kaç seneliğine kiralanmıştır? Kiralanan bu arsa ne için kullanılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ahmet Cemil Tunç tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.12.1996

Halit Dumankaya

İstanbul

Soru : 1. Genç Demokratlar Vakfı'nın kurucuları kimlerdir?

Soru : 2. Varlığı nedir? Gayrı menkulleri ve menkulleri var mıdır?

Soru : 3. Ana statüsü nedir, tüm maddelerini yazar mısınız?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.012-04-01/1302 24.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 13.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1751-4518/12676 ve 7/1752-4582/12677 sayılı yazınız.

İlgi yazınızla Bakanlığımıza intikal ettirilen, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Cemil Tunç

Devlet Bakanı

Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfı ile ilgili hususlar :

Soru : 1. Şehit Anaları Vakfı'nın kurucuları kimlerdir?

Cevap : Tansu Çiller, Müşerref Hekimoğlu, Hatice Ayseli Göksoy, Mesude Sevim Ertekin, Şebnem Kaptan, Yurdagül Sadıklar, Sabiha Gökçen, Gülgen Dural, Hüsniye Aydın, Aydın Baran, Türkan Tatlıcıoğlu, Tansu Arasıl, Nazmiye Nüket Tuğcu, Ayşenur Cila, Zuhal Süzgün, Ayten Sümer, Nayla Morova, Aysel Akoğlu, Mizyal Akımsal.

Soru : 2. Şehit Anaları Vakfı'nın ana statüsü nedir, kuruculara ayrıcalık var mıdır?

Cevap : 2. Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfı'nın ana statüsü (senedi) ilişikte sunulmuştur. (Ek.1/a)

Soru : 3. Şehit Anaları Vakfı'nın varlıkları, nakit, gayri menkulleri ne kadardır?

Cevap : 3. Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfının, kuruluş malvarlığı nakit 2 000 000 000 TL.'dır.

Vakfın, 1995 yılı gelir-gider durumu, bilançosu ile 1996 yılı tahmini bütçesi ilişikte sunulmuştur. (Ek : 1/b.1/c)

Ayrıca sözkonusu vakfın, Ağustos 1996 tarihinde bir adet gayrimenkul satın almasına izin verilmişse de vakfa intikal edip etmediği bilinememektedir.

Soru : 4. Millî İstihbarat Teşkilatının malı olan Sarıyer 49 pafta, 387 ada, 39 parsel sayılı gayrı menkulü hangi kanunun hangi maddesine göre kaç lira bedelle, kaç seneliğine kiralanmıştır?

Kiralanan bu arsa ne için kullanılacaktır?

Cevap : 4. Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfınca mülkiyeti Maliye Hazinesine ait İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, İstinye mahallesinde bulunan 49 pafta, 387 ada, 39 parselde kayıtlı gayrimenkulün, vakfın amaçları doğrultusunda sağlık tesisleri kurmak ve işletmek amacıyla irtifak kullanım bedeli olarak ilk altı yılı % 50 indirimli olmak üzere her yıl 805 650 000 TL. bunun yanısıra gayrimenkulde kurulacak tesislerin işletilmesinden elde edilecek yıllık hasılatın % 5'i gelir payı olarak Maliye Hazinesine ödenmek, gelir payının da ilk 36 ayı % 50 indirimli olarak tahsil edilmek suretiyle vakıf lehine 49 yıl süreyle irtifak hakkı tesisine izin talep edildiği,

Silahlı Kuvvetlerde ve Emniyet Teşkilatında görev yaptığı sırada şehit olan subay, astsubay, er, erbaş, emniyet mensubu ve kolluk kuvvetlerinde görevli olan sivil kişiler ile, siyasî teröre maruz kalmış, ancak kolluk kuvvetlerinin korunmasının mümkün olmadığı yerlerde saldırı sonucu hayatını yitirmiş olanların annelerinin korunmasını temin için sosyal ve ekonomik destek sağlamak amacıyla sağlık amaçlı tesisler, barınma evleri açmak, ve işletilmesini sağlamak vakfın faaliyetleri arasında yer aldığından; 227 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 5/a maddesi ile 903 sayılı kanunun 80/A ve 81 inci maddesi gereğince, Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Başkanlığının 26.1.1995 gün, 107/142 sayılı kararı ile vakfın talebi uygun görülmüştür.

Genç Demokratlar Vakfı ile ilgili hususlar :

Soru : 1. Genç Demokratlar Vakfı'nın kurucuları kimlerdir?

Cevap : 1. Salih Demirtaş, Tolga Şakir Atik, Taner Mustafaoğlu, Mehmet Necati Sümer, Faruk Kılıçarslan, Necat Turgut, Hamza Öztürk Balaban, Meral Akşener, Ömer Faruk Gençkaya, Bilal Erdemir, Osman Ataman.

Soru : 2. Varlığı nedir? Gayrı menkulleri ve menkulleri var mıdır?

Cevap : 2. Vakfın kuruluş malvarlığı nakit 250 000 000 TL.”dır. Gayrimenkulleri bulunmamaktadır.

Soru : 3. Ana statüsü nedir, tüm maddelerini yazar mısınız?

Cevap : 3. Genç Demokratlar Vakfının ana statüsü ilişikte sunulmuştur. (Ek. 2)

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

Amerika Birleşik Devletleri Hava Unsurlarıyla İngiltere Hava Unsurlarının Katılımıyla,

Türkiye Tarafından Belirlenecek İlke ve Kurallara Bağlı Olarak, Sadece Keşif ve Gerektiğinde Önleme Uçuşlarıyla Sınırlı Hava Harekâtında Bulunulmasına Dair Başbakanlık

Tezkeresine Verilen Oyların Sonucu :

Kabul edilmiştir.

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oy : 472

Kabul Edenler : 253

Reddedenler : 217

Çekinserler : -

Mükerrer : 2

Geçersiz Oylar : -

Oya Katılmayanlar : 79

Açık Üyelikler : 1

(Kabul Edenler)

ADANA

Cevdet Akçalı

Yakup Budak

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Veli Andaç Durak

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Ahmet Çelik

Ahmet Doğan

AFYON

Sait Açba

İsmet Attila

Osman Hazer

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar

AKSARAY

Mehmet Altınsoy

Nevzat Köse

Murtaza Özkanlı

AMASYA

Ahmet İyimaya

Cemalettin Lafcı

ANKARA

İlhan Aküzüm

Saffet Arıkan Bedük

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Ömer Ekinci

Ünal Erkan

Mehmet Gölhan

Ahmet Tekdal

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Hayri Doğan

ARDAHAN

Saffet Kaya

ARTVİN

Hasan Ekinci

AYDIN

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Muhammet Polat

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

İsmail Özgün

İlyas Yılmazyıldız

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Musa Okçu

Faris Özdemir

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Hüsamettin Korkutata

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Zeki Ergezen

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

BURSA

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Cemal Külahlı

Ali Osman Sönmez

Turhan Tayan

Ertuğrul Yalçınbayır

ÇANAKKALE

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Mehmet Gözlükaya

Haluk Müftüler

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Ferit Bora

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Seyyit Haşim Haşimi

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

EDİRNE

Evren Bulut

ELAZIĞ

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Zeki Ertugay

Lütfü Esengün

Abdulilah Fırat

İsmail Köse

Ömer Özyılmaz

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Demir Berberoğlu

Hanifi Demirkol

GAZİANTEP

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

GİRESUN

Turhan Alçelik

Ergun Özdemir

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HAKKÂRİ

Mustafa Zeydan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Süleyman Metin Kalkan

Mehmet Sılay

Ali Uyar

IĞDIR

Şamil Ayrım

ISPARTA

Ömer Bilgin

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

İÇEL

Fevzi Arıcı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Turhan Güven

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Meral Akşener

Yıldırım Aktuna

Sedat Aloğlu

Tayyar Altıkulaç

Azmi Ateş

Mustafa Baş

Tansu Çiller

Gürcan Dağdaş

Süleyman Arif Emre

Hasan Tekin Enerem

Ekrem Erdem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

Hayri Kozakçıoğlu

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

Mehmet Ali Şahin

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Bahri Zengin

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Hasan Denizkurdu

Işılay Saygın

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Hasan Dikici

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

Zeki Ünal

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Nurhan Tekinel

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükkılıç

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRKLARELİ

A. Sezal Özbek

KIRŞEHİR

Ömer Demir

Cafer Güneş

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

Doğan Güreş

KOCAELİ

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

Osman Pepe

KONYA

Hüseyin Arı

Veysel Candan

Remzi Çetin

Necati Çetinkaya

Necmettin Erbakan

Abdullah Gencer

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

İsmail Karakuyu

Mehmet Korkmaz

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşar Canbay

Fikret Karabekmez

MANİSA

Rıza Akçalı

Bülent Arınç

MARDİN

Fehim Adak

Muzaffer Arıkan

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

İrfettin Akar

Mustafa Dedeoğlu

Enis Yalım Erez

MUŞ

Necmettin Dede

Nedim İlci

Erkan Kemaloğlu

Sabahattin Yıldız

NEVŞEHİR

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Doğan Baran

Mehmet Salih Katırcıoğlu

Ergun Özkan

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

Mustafa Hasan Öz

RİZE

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

Ertuğrul Eryılmaz

SAMSUN

Ahmet Demircan

Nafiz Kurt

Latif Öztek

Musa Uzunkaya

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİNOP

Kadir Bozkurt

SIVAS

Musa Demirci

Tahsin Irmak

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Zülfikar İzol

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Nihan İlgün

TOKAT

Abdullah Arslan

Ali Şevki Erek

Ahmet Fevzi İnceöz

Bekir Sobacı

TARABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

UŞAK

Hasan Karakaya

VAN

Maliki Ejder Arvas

Fethullah Erbaş

Şaban Şevli

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

Kazım Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Ömer Barutçu

ADANA

Uğur Aksöz

İbrahim Yavuz Bildik

Mehmet Büyükyılmaz

Erol Çevikçe

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Bozkurt

Celal Topkan

(Reddedenler)

AFYON

H. İbrahim Özsoy

AĞRI

Yaşar Eryılmaz

AKSARAY

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Haydar Oymak

ANKARA

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ali Dinçer

Mehmet Ekici

Eşref Erdem

Agah Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Önder Sav

Yücel Seçkiner

İlker Tuncay

Aydın Tümen

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

İbrahim Gürdal

Bekir Kumbul

Sami Küçükbaşkan

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

M. Fatih Atay

Sema Pişkinsüt

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

Hüsnü Sıvalıoğlu

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BAYBURT

Ülkü Güney

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

BOLU

Avni Akyol

Abbas İnceayan

Mustafa Karslıoğlu

BURDUR

Yusuf Ekinci

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Ali Rahmi Beyreli

İlhan Kesici

Hayati Korkmaz

Yahya Şimşek

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Ahmet Küçük

ÇORUM

Hasan Çağlayan

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Hilmi Develi

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan

DİYARBAKIR

Muzaffer Arslan

EDİRNE

Mustafa İlimen

Erdal Kesebir

ERZİNCAN

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Necati Güllülü

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

İbrahim Yaşar Dedelek

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Hikmet Çetin

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Burhan Kara

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HAKKÂRİ

Naim Geylani

HATAY

Ali Günay

Nihat Matkap

Levent Mıstıkoğlu

Atilla Sav

Hüseyin Yayla

IĞDIR

Adil Aşırım

ISPARTA

Erkan Mumcu

İÇEL

Oya Araslı

Halil Cin

Ali Er

Abdülbaki Gökçel

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Ziya Aktaş

Ahat Andican

Refik Aras

Mehmet Aydın

Ali Coşkun

Nami Çağan

H. Hüsnü Doğan

Halit Dumankaya

Bülent Ecevit

Algan Hacaloğlu

Ercan Karakaş

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Osman Kılıç

Mehmet Tahir Köse

Emin Kul

Altan Öymen

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

H. Hüsamettin Özkan

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Bülent Tanla

Erdoğan Toprak

Ali Topuz

Şadan Tuzcu

İZMİR

Ali Rıza Bodur

İ. Kaya Erdem

Şükrü Sina Gürel

Aydın Güven Gürkan

Birgen Keleş

Atilla Mutman

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüşdü Saracoglu

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Zerrin Yeniceli

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Ali Doğan

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

KAYSERİ

İsmail Cem

Recep Kırış

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KOCAELİ

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Nezir Büyükcengiz

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Emin Karaa

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsa

Tevfik Diker

Hasan Gülay

Sümer Oral

Cihan Yazar

MARDİN

Süleyman Çelebi

Ömer Ertaş

MUĞLA

Zeki Çakıroğlu

Fikret Uzunhasan

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

NİĞDE

Akın Gönen

ORDU

İhsan Çabuk

Mustafa Bahri Kibar

Müjdat Koç

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Kabil

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Biltekin Özdemir

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Yaşar Topçu

SIVAS

Mahmut Işık

Nevzat Yanmaz

ŞANLIURFA

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Bayram Fırat Dayanıklı

TOKAT

Metin Gürdere

Şahin Ulusoy

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Lütfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Tahsin Boray Baycık

Hasan Gemici

BİLECİK

Bahattin Şeker (Kabul)

(Mükerrer Oylar)


KAYSERİ

Abdullah Gül (Kabul)

ADANA

İmren Aykut

M. Ali Bilici

Orhan Kavuncu

(Oya Katılamayanlar)

AFYON

Yaman Törüner

Kubiliy Uygun

ANKARA

Şaban Karataş

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Arif Ahmet Denizolgun

Emre Gönensay

ARTVİN

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

İsmet Sezgin

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Ataullah Hamidi

BİLECİK

Şerif Çim

BİTLİS

Kamran İnan

BURSA

Abdülkadir Cenkçiler

Cavit Çağlar

Feridun Pehlivan

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Mustafa Cumhur Ersümer

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

DİYARBAKIR

Sebgetullah Seydaoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Cihan Paçacı

ERZİNCAN

Mustafa Kul

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Mehmet Batallı

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

GİRESUN

Yavuz Köymen

HATAY

Fuat Çay

ISPARTA

Halil Yıldız

İSTANBUL

Mukadder Başeğmez

Cefi Jozef Kamhi

Yılmaz Karakoyunlu

Aydın Menderes

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Güneş Taner

Zekeriya Temizel

İZMİR

Veli Aksoy

Turhan Arınç

Işın Çelebi

Sabri Ergül

Gencay Gürün

Mehmet Köstepen

Hakan Tartan

KAHRAMANMARAŞ

Ali Şahin

KAYSERİ

İbrahim Yılmaz

KOCAELİ

Bülent Atasayan

KONYA

Mustafa Ünaldı

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Bşk.)

MALATYA

M. Recai Kutan (B.)

MANİSA

Ayseli Göksoy

Ekrem Pakdemirli

Yahya Uslu

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Mahmut Duyan

MUĞLA

Lale Aytaman

ORDU

Nabi Poyraz

SAMSUN

Murat Karayalçın

Adem Yıldız

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

SIVAS

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Hasan Peker

Enis Sülün

TOKAT

Hanefi Çelik

TUNCELİ

Kamer Genç (Bşk. V.)

UŞAK

Yıldırım Aktürk

VAN

Mustafa Bayram

YOZGAT

İlyas Arslan

ZONGULDAK

Necmettin Aydın

Osman Mümtaz Soysal

(Açık Üyelik)

KIRŞEHİR 1

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.