Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

T.B.M.M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 18

38 inci Birleşim

19 . 12 . 1996 Perşembe


İÇİNDEKİLER

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet CemilTunç'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/609)

2. - Kazakistan'a gidecek olan Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'e, dönüşüne kadar, DevletBakanı IşılaySaygın'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/610)

3. - Kazakistan'a gidecek olan Devlet Bakanı Nevzat Ercan'a, dönüşüne kadar, DevletBakanı M. Salim Ensarioğlu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/611)

4. - Belçika'ya giden Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı NafizKurt'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/612)

5. - Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne dair tezkerenin işlemden kaldırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/613)

6. - Yemen'e gidecek olan Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı M. Recai Kutan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/614)

7. - Singapur'a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'a, dönüşüne kadar vekillik etmesi uygun görülen Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez, 12 Aralık 1996 tarihinde yurtdışına gideceğinden, bu tarihten itibaren, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/615)

8. - Belçika'ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ((3/616)

9. - Belçika ve İrlanda'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e. dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/617)

10. - Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/618)

11. - İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan DevletBakanı Gürcan Dağdaş'a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı ŞevketKazan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/619)

12. - Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/620)

13. - Rusya Federasyonuna gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi(3/621)

14. - Başbakan Necmettin Erbakan'ın,Mısır, Libya ve Nijerya'ya yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/622)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı ve 20 arkadaşının, Trakya bölgesinde özellikle Çorlu ve Çerkezköy'deki çarpık sanayileşmenin önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs ve Haziran 1996 Ayları Hesabına AitTürkiye Büyük MilletMeclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11) (S.Sayısı : 169)

2. - Türkiye BüyükMillet Meclisi Saymanlığının Temmuz,Ağustos ve Eylül 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/12) (S. Sayısı : 170)

3. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

4. - Emniyet Teşkilatı Kanununun BirMaddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

5. - Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

6. - 625 Sayılı Özel Öğretmen Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurulları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı KanunHükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

7. - 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı : 130)

8. - 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/527) (S.Sayısı : 129)

9. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.Sayısı : 133)

VI. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. - Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, Bor-Akkaya Barajına karışan atık sular için yapılan arıtma tesisinin ödenek ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1312)

2. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, özerk olan TÜBİTAK'ın siyasî denetim altına alınmaya çalışıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Sabri Tekir'in yazılı cevabı (7/1605)

3. - Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Kütahya İlinde hava kirliliğini önlemek için alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/1669)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM GenelKurulu saat 10.00'da açılarak iki oturum yaptı.

18.12.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan, Sait Halim Paşa Yalısında Meydana Gelen Yangın ve TurbanGenel Müdürlüğü ile İlgili Yolsuzluk İddiaları Konusundaki (10/2) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 115 sıra sayılı raporunun, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve rapor üzerindeki görüşmelerin, Genel Kurulun 24.12.1996 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

1997 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1994 ve 1995 Malî Yılları Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu tasarıları (1/518, 1/519; 1/282, 3/414; 1/283, 3/415; 1/492, 3/516; 1/493, 3/517) (S. Sayıları : 134, 135, 103, 102, 151, 150) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Ankara Milletvekili Agâh Oktay Güner, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu.

1997 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1994 ve 1995 Malî Yılları Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu tasarıları (1/518, 1/519; 1/282, 3/414; 1/283, 3/415; 1/492, 3/516; 1/493, 3/517) (S. Sayıları : 134, 135, 103, 102, 151, 150) açık oya sunuldu; oyların ayırımı sonucunda, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

Başbakan Necmettin Erbakan, bütçenin kabulü nedeniyle, GenelKurula bir teşekkür konuşması yaptı.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 19 Aralık 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.34'te son verildi.

Mustafa Kalemli

Başkan

Ünal Yaşar Fatih Atay

Gaziantep Aydın

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

19 . 12 . 1996 PERŞEMBE

Raporlar

1. - Cumhurbaşkanlığı 1995 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/446) (S. Sayısı : 172) (Dağıtma tarihi : 19.12.1996) (GÜNDEME)

2. - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Bu Kanunlarda Değişiklik Yapan 18.11.1992 Tarih ve 3842 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/543) (S. Sayısı : 175) (Dağıtma tarihi : 19.12.1996) (GÜNDEME)

3. - Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İki Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine DairKanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/544) (S. Sayısı : 176) (Dağıtma tarihi : 19.12.1996) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bulgaristan göçmenlerinin konut ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1771) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.1996)

2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, limanların özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1772) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.1996)

3. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Mustafakemalpaşa Belediyesi Elektrik İşletmesinde çalışan bir personele ilişkin Enerji ve Tabiî kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1773) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.1996)

4. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, zorunlu göçle gelen soydaşların Bulgaristan'da geçen çalışma sürelerine ilişkin Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1774) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.1996)

5. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Mustafakemalpaşa Belediyesinde memuriyetten çıkarılan bir personel hakkındaki mahkeme kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1775) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.1996)

6. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Orhaneli Termik Santralının, faaliyetlerinin durdurulmasıyla ilgili mahkeme kararının uygulanmadığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1776) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.1996)

7. - Ankara Milletvekili YılmazAteş'in, Ankara Anakent ve Sakarya Belediyelerinde işten çıkarılan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1777) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.1996)

8. - Adıyaman Milletvekili Celal Topkan'ın, Şanlıurfa-Hilvan Kaymakamının konutuna silahlı saldırıda bulunulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1778) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.12.1996)

9. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, T.D.İ. tarafından satın alınan bir sit alanında kaçak yapılaşma olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1779) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.12.1996)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

19 Aralık 1996 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşimini açıyorum.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan çoğunluğumuz var hemen başlayalım.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan çoğunluk olup olmadığını muhakkak takdir edecektir; ben öyle düşünüyorum.

BAŞKAN - Keşke, Başkanı tereddüte düşürmeyecek derecede, İçtüzüğün 57 nci maddesinde tarif edilen ve tanımlanan manzara olsaydı; yoklama yapmayı Başkanlık da istemezdi. Şunu çok açık ifade edeyim: Başkanlar için en yorucu işlem, yoklama yapmaktır; çünkü, Başkan, 550 kez Divan üyesini dinler, sonra salona göz gezdirir, varsa “var” yoksa “yok” ifadesinde bulunur. Yoklama yapmak, Başkanların en çok yıldığı bir iştir; ama, keşke, tereddütü mucip olmayacak derecede katılım olsaydı, o zaman yoklama yapma ihtiyacı duymazdım.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; Genel Kurul salonunda hazır bulunan sayın üyelerin yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şu an itibariyle toplantı yetersayımız yoktur.

Bir süre ara vereceğim; 20-25 kişiye ihtiyacımız var.

Sayın grup başkanvekilleri, yarım saat süre yetiyor mu?

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki.

Yalnız, tabiî, bundan sonraki yoklamayı...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - ANAP Grup Başkanvekiline sorun; 5 dakika da dese, halledebilir.

BAŞKAN - Sayın Asiltürk, İçtüzük gereği, bundan sonraki yoklamayı sonuna kadar yapmaya mecburuz.

Efendim, grup başkanvekilleri, kaç dakika ara istiyorsunuz?

EVREN BULUT (Edirne) - 15 dakika verin Sayın Başkan.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - 15 dakika...

BAŞKAN - Saat 16.00'da yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.35

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.00

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Ad okunmak suretiyle yeniden yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, Genel Kurul salonunda bulunduklarını yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz. (RP sıralarından alkışlar)

Hayrola!.. Hayrola!..

550 sayın üyenin burada olma mecburiyeti vardır; yani 200 kişiyle,  alkışa ihtiyaç yok diye düşünüyorum. (RP sıralarından “Geliyorlar... Geliyorlar..” sesleri)

Gündemdışı söz talebi yok.

Gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümüne geçiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır, sırasıyla okutuyorum efendim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/609)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Aralık 1996 tarihinde Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. - Kazakistan'a gidecek olan Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/610)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 13 Aralık 1996 tarihinde Kazakistan'a gidecek olan Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, sunuşlarımız epeyce fazla, tezkerelerin sayısı çok, Sayın Divan Üyesinin oturarak okuması hususunu yüksek müsaadelerinize sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz sükûnet içre olursak, zannediyorum, okunanları takip etme imkânımız olur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. - Kazakistan'a gidecek olan Devlet Bakanı Nevzat Ercan'a, dönüşüne kadar, DevletBakanı M. Salim Ensarioğlu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/611)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 15 Aralık 1996 tarihinde Kazakistan'a gidecek olan Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı M.Salim Ensarioğlu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4. - Belçika'ya giden Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı NafizKurt'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/612)

12.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

12 Aralık 1996 tarihinde Belçika'ya giden Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez'in dönüşüne kadar; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. - Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne dair tezkerenin işlemden kaldırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/613)

13.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 10 Aralık 1996 gün ve Kan.Kar:39-06-181-96-701 sayılı yazımız.

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Aralık 1996 tarihinde Almanya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç'un vekâlet etmesi, İlgi yazıyla uygun görülmüştü.

Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün söz konusu seyahatten sarfınazar etmesi sebebiyle, İlgi yazının işlemden kaldırılmasının, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6. - Yemen'e gidecek olan Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı M. Recai Kutan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/614)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Doğalgaz alımı konusunda görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Aralık 1996 tarihinde Yemen'e gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

7. - Singapur'a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'a, dönüşüne kadar vekillik etmesi uygun görülen Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez, 12 Aralık 1996 tarihinde yurtdışına gideceğinden, bu tarihten itibaren, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/615)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 5 Aralık 1996 gün ve Kan. Kar: 39-06-170-96-681 sayılı yazımız.

Dünya Ticaret Örgütü Birinci Bakanlar Konferansına katılmak üzere, 7 Aralık 1996 tarihinde singapur'a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesi, ilgi yazıyla uygun görülmüştü.

Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez, 12 Aralık 1996 tarihinde yurtdışına gideceğinden, bu tarihten itibaren Devlet Bakanlığına, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

8. - Belçika'ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ((3/616)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Aralık 1996 tarihinde Belçika'ya gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söymez'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

9. - Belçika ve İrlanda'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/617)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Aralık 1996 tarihinden itibaren Belçika ve İrlanda'ya gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

10. - Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/618)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1996 NATO Savunma Bakanları Sonbahar Toplantısına katılmak üzere, 16 Aralık 1996 tarihinde Belçika'ya gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

11. - İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'a, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/619)

10.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

11 Aralık 1996 tarihinden itibaren İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

12. - Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/620)

14.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 17 Aralık 1996 tarihinde Rusya Federasyonuna gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı H.Ufuk Söylemez'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

13. - Rusya Federasyonuna gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/621)

14 Aralık 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 17 Aralık 1996 tarihinde Rusya Federasyonuna gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı ve 20 arkadaşının, Trakya bölgesinde özellikle Çorlu ve Çerkezköy'deki çarpık sanayileşmenin önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Trakya ve bilhassa Çorlu-Çerkezköy civarında, son yıllarda çok hızlı bir sanayileşme olgusu yaşanmaktadır. İstanbul'un bir alt bölgesi durumunda olan Trakya'daki plansız ve programsız sanayileşmenin önüne bir türlü geçilememektedir. Plansız ve düzensiz sanayileşme sonucu, tarımsal alanların tahribi de tehlikeli boyutlardadır.

Trakya'da ve bilhassa Çorlu-Çerkezköy bölgesindeki çarpık sanayileşmenin önüne geçilebilmesi için, alınması gereken tedbirlerin araştırılması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir Meclis araştırmasının açılmasını arz ederim.

Bayram Fırat Dayanıklı (Tekirdağ)

Fevzi Aytekin (Tekirdağ)

Mustafa İlimen (Edirne)

Necdet Tekin (Kırklareli)

Ayhan Gürel (Samsun)

Yalçın Gürtan (Samsun)

Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

Ali Günay (Hatay)

Hasan Gemici (Zonguldak)

Tahsin Boray Baycık (Zonguldak)

Erdoğan Toprak (İstanbul)

Mehmet Aydın (İstanbul)

Mehmet Büyükyılmaz (Adana)

M. Hadi Dilekçi (Kastamonu)

Çetin Bilgir (Kars)

A. Turan Bilge (Konya)

Metin Şahin (Antalya)

Hikmet Sami Türk (Trabzon)

Aydın Tümen (Ankara)

M. Cihan Yazar (Manisa)

Mustafa Güven Karahan (Balıkesir)

Gerekçe:

Trakya, Marmara Bölgesinin diğer kesimleri gibi, hızlı bir sanayileşme sürecine girmiş ve sanayileşme açısından İstanbul'un bir alt bölgesi durumuna gelmiştir.

Özellikle, tekstil, deri ve boya gibi çevreyi kirleten ve doğal su kaynaklarının yoğun kullanımına yol açan sanayilerin Trakya'ya göçü hızla devam etmektedir.

Türkiye'nin, Gümrük Birliğine girmesiyle birlikte, Trakya, sanayileşme açısından daha da cazip hale gelmiştir. Sanayiin plansız ve düzensiz gelişmesi, fabrikaların su arıtma tesislerinin eksik veya yetersiz olması çevre kirliliğinin artmasına sebep olmakta, Trakya'nın yeraltı ve yerüstü su rezervlerinin kapasitesinin üzerinde kullanılmasına yol açmaktadır. Çevrelerindeki artan kirlilik, bu kuruluşların arıtma tesislerinin kontrolünün de yetersiz kaldığını göstermektedir.

Hızlı ve plansız sanayileşme sonucunda, Trakya'nın orman ve bitki örtüsündeki değişim, Türkiye genelinde olduğu gibi olumsuz yönde etkilenmektedir. Verimli tarım topraklarının üzerine kurulan sanayi, hem sulanabilir tarım topraklarını azaltmaktadır hem de erozyona karşı mücadele çalışmalarını etkisiz kılmaktadır.

Sanayiin ve özellikle tekstil sektörünün Trakya'ya göçü, yoğun bir nüfus göçünü de beraberinde getirmektedir. Bu, kentleşme açısından, kültürel uyum sorunlarının artmasına, gecekondulaşmanın yoğunlaşmasına ve asayiş probleminin artışına neden olmaktadır.

Türkiye ekonomisine katkısı inkâr edilmez olan Trakya yöresinin, daha düzenli, planlı, programlı bir sanayileşme sürecine girebilmesi, çevre kirliliğini önleyici tedbirlerin alınabilmesi, tarım topraklarının işgalinin önüne geçilebilmesi, ekonomideki verimliliğini artırabilmesi, sanayiin, planlı ve programlı bir şekilde gelişmesiyle sağlanabilir.

BAŞKAN - Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun iki raporu vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

169 sıra sayılı Raporu okutuyorum:

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs ve Haziran 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11) (S.Sayısı : 169) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Nisan 1996 ayı başında hazinenin

Ziraat Bankasına olan borcu : -11 538 339 000

Nisan-Mayıs-Haziran 1996 aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para : +2 843 031 295 000

Toplam : 2 831 492 956 000

Nisan-Mayıs-Haziran 1996 aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para : -1 009 266 859 000

Temmuz 1996 başında mevcut para : 1 822 226 097 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan-Mayıs-Haziran 1996 aylarına ait hesapları incelendi;

Nisan 1996'da Hazinenin Ziraat Bankasına olan 11 538 339 000 TL borcu ile Nisan-Mayıs-Haziran 1996 aylarında Hazineden 2 843 031 295 000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ, cem'an, 2 831 492 956 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 1 009 266 859 000 TL tenzil edildikten sonra Temmuz 1996 başında Bankadaki kasa mevcudunun 1 822 226 097 000 TL'den ibaret olduğu Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.

Genel Kurulun Bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Başkan

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bursa

ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, 170 sıra sayılı raporu okutuyorum:

2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 1996 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/12) (S.Sayısı : 170) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temmuz 1996 ayı başında mevcut para : 1 822 226 097 000

Temmuz-Ağustos-Eylül 1996 aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para : + 3 069 304 734 000

Toplam : 4 891 530 831 000

Temmuz-Ağustos-Eylül 1996 aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para : - 3 567 544 792 000

Ekim 1996 başında bankada mevcut para : 1 323 986 039 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz-Ağustos-Eylül 1996 aylarına ait hesapları incelendi;

Temmuz 1996'da Ziraat Bankasındaki 1 822 226 097 000 TL.mevcudu ile Temmuz-Ağustos-Eylül 1996 aylarında Hazineden 1 069 304 734 000 TL. alınarak bankadaki hesaba yatırılan meblağ cem'an 4 891 530 831 000 TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 3 567 544 792 000 TL. tenzil edildikten sonra, Ekim 1996 başında kasa mevcudunun 1 323 986 039 000 TL'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Başkan

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Bursa

ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

14. - Başbakan Necmettin Erbakan'ın, Mısır, Libya ve Nijerya'ya yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/622)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2-8 Ekim 1996 tarihleri arasında görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte Mısır, Libya ve Nijerya'ya yapacağım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de katılmaları uygun görülmüştür.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

Liste:

Sıddık Altay (Ağrı)

H. Hüseyin Ceylan (Ankara)

Alaaddin Sever Aydın (Batman)

Ahmet Uyanık (Çankırı)

Mustafa Baş (İstanbul)

Haluk Yıldız (Kastamonu)

Recep Kırış (Kayseri)

Veysel Candan (Konya)

Kadir Bozkurt (Sinop)

İ. İlhan Sungur (Trabzon)

Yusuf Bacanlı (Yozgat)

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Kabul edilmemiştir.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun...

Anlaşılmadı... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler “Anlaşıldı” sesleri)

Müsaade buyurun...

Tezkereyi tekrar oylarınıza sunuyorum...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Olmadı!.. Olmadı Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Efendim, müsaade buyurun saydırayım... Müsaade buyurun...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Acele etmeyin, dışarıdakiler gelsin de öyle sayın!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oyları saydıracağım. (Gürültüler)

Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakanın seyahatiyle ilgili bir tezkere; yani...

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Anlaşıldı efendim!.. Anlaşıldı!.. (RP sıralarından “neyin oylaması, hangi tezkere” sesleri.)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri “bir daha söyler misiniz anlaşılmadı, hangi tezkere” diye soruyorlar .

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Size yakışmıyor!..

BAŞKAN - Sayın milletvekillerinin neye oy vereceklerini bilmeleri lazım.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Olmadı... Size yakışmadı Sayın Başkan...

BAŞKAN - Değerli millevekilleri... Müsaade buyurun... (RP sıralarından “hangi seyahat oylanıyor” sesleri.)

Bakın, bu taraftan ses geliyor “hangi seyahat” diye soruyorlar. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından gürültüler.)

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Anlaşıldı efendim...

BAŞKAN - Sayın Başbakanın Mısır, Libya ve Nijerya seyahatiyle ilgili tezkere. O seyahate iştirak eden sayın milletvekillerinin isimlerini okuttum.

Şimdi, bu tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranması talebi var, dikkate alacağım.

Sayın lütfen...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, 10 dakika daha bekleyin!..

BAŞKAN - Sayar mısınız...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, bütün arkadaşlar buna tanık oldu. Buradaki arkadaşlar milletvekili. Bu, Meclise hiç yakışmadı...

BAŞKAN - Sayın Matkap, rica ediyorum, siz bari söylemeyin...

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Biraz daha bekleyelim Sayın Başkan, belki gelen olur!

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Müsaade ederseniz, saat 16.00 uçağı da gelsin İstanbul'dan!

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısını dikkate alacağım. Müsaade buyurun, sayayım.

...Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - İtiraz ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, şimdi saydık... İstirham ederim... (Gürültüler)

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Yeni gelenleri saymadınız.

BAŞKAN - İstirham ederim efendim...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Yanlış saydınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim rica ediyorum... Yapmayın... Yapmayın Gözlükaya.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum. Hakkaniyet ölçülerine göre yönetin Meclisi.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylamaya sundum, talebi dikkate alarak oylamayı yaptım, karar yetersayımız yoktur; saat 17.00'de toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.50


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.05

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Zeki ERGEZEN (Bitlis), Kâzım ÜSTÜNER(Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

14. - Başbakan Necmettin Erbakan'ın, Mısır, Libya ve Nijerya'ya yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/622) (Devam)

BAŞKAN - Bir tezkerenin oylaması esnasında, karar yetersayısının aranılması istenmiş ve karara yetersayı bulunamamış idi.

Şimdi, tezkereyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Efendim, lütfen... Yerlerinize oturur musunuz... Bulduğunuz bir yere oturun. Lütfen...

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Beyefendi, yerinize geçmeyin; şurada durun da Sayın Başkan saysın...

BAŞKAN - Yok efendim, bizim başka işimiz yok; bir daha sayarız; yeter ki, beyler, istedikleri zaman girip çıksınlar!..

Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; tezkere kabul edilmiştir.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Bizim bütçeciler de olmasa, ne yapacaksınız!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçimler” kısmına geçiyoruz.

VI. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. - Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin kanun tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

4. - Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN - Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

5. - Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S. Sayısı : 164)

BAŞKAN - Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

6. - 625 Sayılı Özel Öğretmen Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurulları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

BAŞKAN - 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

7. - 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasırısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı : 130)

BAŞKAN - 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

8. - 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/527) (S. Sayısı : 129)

BAŞKAN - 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

9. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (1)

BAŞKAN- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunması hususunu kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

İSMET ÖNDER KIRLI (Balıkesir) - Hem kabul etmeye hem de kabul etmemeye el kaldırıyorsunuz; nasıl oluyor?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bal gibi olur.

BAŞKAN - Efendim, Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oya sundum; Heyet de, raporun okunmasını kabul etmedi, ne yapayım yan?..

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Sayın Başkan, aynı sayıda el kaldırdılar; bir daha sorun.

BAŞKAN - Peki Sayın Gürdal, bir daha sorayım efendim.

Biraz önce, Yüksek Heyetinize arz ve takdim ettiğim, Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu tekrar oylayacağım: Okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler_ Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun üzerinde gruplar adına söz taleplerini alıyorum; ilk talepte bulunan DSP Grubu adına Sayın Türk.

Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Hikmet Sami Türk Beyi kürsüye davet ediyorum.

Sayın Türk, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarih ve 4159 sayılı Kanun, Anayasanın 89 uncu maddesine göre, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiği için, ikinci kez Yüce Meclisin gündeminde yer alıyor. Kanunun konusu, yazılı basındaki promosyon kampanyalarının sınırlanması ve getirilen hükümlere aykırı hareket edenler hakkında uygulanacak idarî para cezaları ile diğer önlemlerin belirtilmesidir.(Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Türk, bir dakikanızı rica edebilir miyim; ben, sürenizi durdurdum.

Sayın milletvekilleri, burada, gerçekten, etkisi ve etkinliği itibariyle çok yaygın olan bir kanun görüşülüyor ve bir değerli arkadaşımız, görüşlerini ifade buyuruyorlar. Sükûnetle dinler misiniz... Lütfen...

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Sayın Başkan, Sayın Bakanlar ayakta.

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) - Onu, ayakta olanlara söyleyin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ben Genel Kurula söylemek durumundayım; yani, ayaktakilerine ayrı, oturanlara ayrı söylecek halim yok.

Sayın milletvekilleri; lütfen... Rica ediyorum efendim_ Koltuklarınızda bir iki saat oturma lütfunda bulunur musunuz. Koltukları beğenmiyorsanız; lütfen, Başkanlığa bildirin; rahat oturabileceğiniz, uzun süre oturabileceğiniz koltuk tedarik edelim!.. Rica ediyorum...

Efendim, buyurun; ben, sürenizi başlattım.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Fransızca bir sözcük olan ve aslında, ilerleme, yükselme, terfi anlamına gelen promosyon, satışların artırılması ve geliştirilmesi için kullanılan tekniklerin tümünü ifade eden bir terim olarak kullanılmaktadır.

Gazeteler, zengin ve doğru haberleri, olaylara ışık tutan yorumlarıyla okuyucu kazanırlar. Bunun yanında, birçok gazete, satışlarını artırmak ve okuyucu çevresini genişletmek için, birtakım ek edimlerin sunulmasını da içeren yöntemler uygulamaktadır; yazılı basında “promosyon” sözcüğüyle bu yöntemler kastedilmektedir. Gazeteyle birlikte, dergi, kitap, harita, poster, bayrak, afiş gibi kültürel ürünler sunmaktan başlayan bu ek edimler, gazetenin belirli bir süre satın alındığını kanıtlayan kuponların biriktirilmesiyle edimlerin, büyük kitap ve ansiklopedilere kadar gitmesi sonucunu doğurmaktadır.

Türkiye'de, gazeteler, promosyon yoluyla, okuyucularına çok değerli eserler kazandırmışlardır. Bu sayede, çok değerli ansiklopediler, birçok evin kütüphanesinde baş köşeyi süslemektedir. Bütün bunlar, gazeteciliğin niteliğine uygun, son derece yararlı kültürel hizmetlerdir. Genel olarak okuma, özel olarak gazete ve dergi okuma alışkanlığının çok yaygın olmadığı ülkemizde, bu yoldan, hem gazetelerimiz satışlarını artırmış hem de insanlarımızda okuma zevki gelişmiştir; ancak, bir süre sonra, kültürel alandaki promosyon yeterli görülmemiş ve gazetecilikle hiç ilgisi olmayan; örneğin, makarna veya deterjan gibi besin veya temizlik maddeleri; çatal, tabak, bıçak, tencere gibi mutfak eşyası; televizyon, çamaşır makinesi, buzdolabı gibi dayanıklı tüketim maddeleri; bisiklet, otomobil gibi taşıma araçları verilmeye, hatta, emekli maaşı gibi hizmetler vaat edilmeye başlanmıştır. Basın mesleğinde olağan sayılamayacak bu tür ek edimlerin değeri arttıkça, kupon biriktirme süresi uzamakta, hatta, okuyuculardan “katılma payı” veya “katkı payı” adı altında ayrı, nakdî ödemeler istenmektedir.

Bu arada, farklı zamanlarda başlayan ayrı ayrı kampanyaların birlikte yürütüldüğü, böylelikle, okuyucuların bir kampanyada vaat edilen ürünü alamadan, ikinci, üçüncü veya daha fazla kampanyalarla promosyon yapan gazetelere bağımlı duruma geldiği görülmektedir.

Öte yandan “promosyon” adıyla verilen ürünlerin her zaman piyasadaki benzerleriyle aynı kalitede olmadıkları, bazen düşük kalitede veya vaat edilenden farklı markada ürünlerin ya da eskimiş modellerin verildiği, yaygın şikâyetlerin ortak konusudur. Bazen de, vaat edilen ürünlerin tesliminde gecikme veya başka güçlüklerle karşılaşılmakta ve aylarca kupon biriktiren okuyucular hayal kırıklığına uğramaktadır.

Bu gelişmeyle birlikte, gazete okuyucusu profili de değişmekte ve gazeteyi, sadece kupon kesmek için satın alan yeni bir tüketici tipi ortaya çıkmaktadır. Tüketici tercihlerini böylesine saptıran ve sınaî ürünlerin olağan dağıtım kanallarını değiştiren bu gelişmeyi sağlıklı olarak nitelendirmek olanağı yoktur.

Günümüzde ulaştığı boyutlarıyla, promosyon işi yozlaşmış; gazeteler değişik sınaî ürünlerin pazarlayıcısı durumuna gelmiştir.

Halen, promosyon kuponu verip vermediklerine göre, ülke düzeyinde yayım yapan günlük gazete fiyatlarının 5 bin ilâ 150 bin Türk Lirası arasında değişmesi, hem sözünü ettiğimiz gelişmenin hem promosyon kampanyalarının nasıl finanse edildiğinin bir göstergesidir.

Promosyon kampanyaları, bu boyutlarıyla, Borçlar Kanununun 48 inci, Türk Ticaret Kanununun 56 ncı maddeleri anlamında, bir haksız rekabet oluşturmaktadır. Haksız rekabet, bazen, doğrudan doğruya yanlış veya yanıltıcı vaatlerle aldatılan tüketiciye, yani okuyucuya; bazen, promosyon konusu sınaî ürünlerin asıl satıcılarına; bazen, gazetecilikle bağdaşmayan promosyon ürünü vermeyi mesleğin ilkelerine ve geleneklerine aykırı gören rakip basın kuruluşlarına karşı yapılmaktadır. Bu sıraya göre, promosyon kampanyalarında, sık sık, Türk Ticaret Kanununun 57 nci maddesinin, özellikle, üçüncü, beşinci ve onuncu bentlerinin ihlal edildiği söylenebilir. Böyle bir haksız rekabetin, zayıf durumdaki işletmeleri olumsuz yönde etkileyeceği, basında tekelleşmeyi hızlandırdığı, böylelikle, rekabetin sınırlanmasına yol açtığı ortadadır.

Burada, Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna işlerlik kazandırmak üzere, 54 üncü Hükümetin Programında en kısa zamanda oluşturulacağı belirtilen Rekabet Kurulunun, artık, daha fazla gecikmeksizin, bir an önce kurulması zorunluluğuna bir kez daha işaret etmek isteriz.

Promosyon kampanyalarındaki olumsuz gidişi önlemek ve bu kampanyaları promosyon savaşlarına dönüşmekten kurtarmak için, zaman zaman basın kuruluşları arasında yapılan centilmenlik anlaşmalarından hiçbiri kalıcı olmamıştır. Örgütsüz ve yeterince bilinçlenmemiş bireysel tüketiciler ise yasal haklarını korumak ve haksız rekabet davalarını açmakta çekingen davranmaktadır. Zaten, çoğu zaman, bu davaların takibi için yapılacak masraf, elde edilecek sonucun üzerindedir. Bu durumda, yazılı basındaki promosyon kampanyaları konusunda ayrı bir düzenleme yapılması ve promosyon kampanyalarının, yeniden, kültürel ürün boyutlarına indirgenmesi, ilke olarak doğrudur.

Anayasanın 167 nci maddesine göre, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri almak; 172 nci maddeye göre, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik etmek devletin görevidir.

Şimdiye değin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun verdiği yetkiye dayanarak, yazılı basın kuruluşları tarafından düzenlenen promosyon kampanyalarıyla ilgili iki tebliğ çıkarmıştır. Halen yürürlükte olan ve Resmî Gazetenin 10 Temmuz 1996 tarihli mükerrer sayısında yayımlanan tebliğ, oldukça ayrıntılı hükümler içermektedir.

Tebliğe aykırı hareket edenler hakkında Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesinin uygulanması öngörülmüştür; fakat, bu tebliğ, özellikle yaptırım bakımından yetersiz görülmüş olmalı ki, promosyon kampanyaları, şimdi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna eklenen bazı hükümlerle yasal düzenleme konusu yapılmaktadır. Sözü geçen tebliğin bazı hükümlerini bünyesine alan 31.7.1996 tarih ve 4159 sayılı Kanun, Yüce Meclisten yoğun tartışmalar arasında geçmişti. Sayın Cumhurbaşkanı da, Anayasanın 89 uncu maddesi uyarınca, geri gönderme yazısında, kanunun 2 nci ve 3 üncü maddelerinin Anayasanın 9 uncu ve 28 inci maddelerine aykırı olduğuna işaret etmiştir.

Ne var ki, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuz, Sayın Cumhurbaşkanının uyarısını dikkate almamış ve kanunun bütün maddelerini, hiçbir değişiklik yapmaksızın, olduğu gibi kabul etmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, Komisyon, Anayasanın 89 uncu maddesi uyarınca, ikinci bir geri göndermeye meydan vermemek için bu yola gitmiştir.

Cumhurbaşkanının uyarısını böyle değerlendirmek ve yanlışta ısrar etmek doğru değildir. Hangi vesileyle olursa olsun, yanlışı düzeltmek bir erdemdir. Gerçekten, gündemdeki kanun, tüketiciyi koruyucu hükümlerden çok, basını cezalandırmaya yönelik hükümler getirmiştir; çünkü, bu hükümlere aykırı hareket edenler için öngörülen 500 milyon lira tutarındaki idarî para cezası, ülke düzeyinde yayım yapan gazeteler için 10 milyar liraya ulaşmaktadır. Aykırılığın devamı halinde verilecek periyodik idarî para cezası, her sayı için 1 milyar lira olarak belirlenmiştir. Bu cezalar, en güçlü gazeteleri dahi sarsacak kadar yüksektir. Üstelik, bu kadar yüksek cezalar, yargı kararıyla değil, siyasal bir makam olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca verilecektir. Bu, verilecek cezaların haklılığını, daha başlangıçta tartışma konusu yapacak ve kararın arkasında siyasal etkilerin, ilgili gazeteyi ezme amacının aranmasına yol açacak bir yöntemdir. Gerçi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 26 ncı maddesine göre, bu cezalara karşı yetkili idare mahkemesinde itiraz olanağı vardır; ancak, bu itiraz, Bakanlıkça verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine idare mahkemesince verilen kararlar da kesindir.

Görüldüğü gibi, getirilen düzenlemenin sakıncaları, asıl kanunun sistemi içinde daha da artmaktadır.

Aslında, bu konuda yapılması gereken şey, para cezaları hakkındaki kararı, Bakanlığın başvurusu üzerine, tüketici mahkemelerine bırakmaktır. Böyle bir düzenleme, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine daha uygun olurdu; ancak, gündemdeki kanun, bağımsız bir yasa olarak gelmediği, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun sistemi içerisinde verilen her türlü para cezası idarî nitelikte olduğu için, hiç değilse, ceza miktarlarının, makul bir düzeye indirilmesi gerekir. En azından böyle bir değişiklik yapılmadığı takdirde, sözü edilen yüksek para cezaları, Anayasanın 28 inci maddesiyle güvence altına alınan basın özgürlüğünü tehdit eder boyutlarda kalacaktır. Kanun, Yüce Meclisten, bu haliyle geçerse, son günlerde basına karşı düşünülen tedbirlerin bir parçası olarak değerlendirilecektir.

Öte yandan, kanunun başka hatalı ve eksik yönleri de vardır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

1. Kanunun 1 inci maddesiyle getirilen düzenleme, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 11 inci maddesine eklenmektedir. Oysa, o madde, ortak nokta olarak “Süreli Yayınlar” başlığını taşımakla birlikte, abonelik sözleşmesiyle ilgilidir. Yasa tekniği bakımından, getirilen düzenlemenin, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna (11/a) biçiminde yeni bir madde olarak eklenmesi ya da 11 inci maddenin (a) ve (b) gibi iki bende ayrılması daha uygun olurdu.

2. Bu düzenlemede, promosyon olarak dağıtılabilecek kültürel ürünler arasında ansiklopediye de yer veren bir sıralamadan sonra, ürün değeri ve kampanya süresiyle ilgili bir sınırlama getirilmektedir. Özellikle süre itibariyle konulan 60 günlük sınırlama, değerli eserlerin dağıtılması için yeterli değildir. 60 günlük süre içerisinde, hangi ansiklopediyi dağıtabilirsiniz?

3. Kanunda, promosyon kampanyası çerçevesindeki taahütlerin yerine getirilmesini güvence altına almaya yönelik hiçbir hüküm yoktur. Oysa, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılan her iki tebliğde, bu konu, kefaletname ya da banka teminat mektubu temelinde düzenlenmiş bulunmaktaydı. Bu önemli eksiklik de, yeni kanunun amacının, tüketiciyi korumaktan çok, yazılı basını cezalandırmak olduğunu göstermektedir.

4. Kanunda, halen devam eden kampanyalarla ilgili bir geçiş dönemi hükmüne, bir geçici maddeye yer verilmemiştir. Bu eksiklik de, halen, bu kampanyaları yürüten yazılı basın kuruluşları ile üretici işletmeler ve okuyucular arasındaki ilişkilerde çeşitli sıkıntılar yaratabilecek bir durumdur.

Sayın milletvekilleri, açıkladığımız nedenlerle, kanunun, yazılı basında sağlıklı bir rekabeti gerçekleştirecek ve tüketicinin korunmasını sağlayacak biçimde düzenlenmesi gerekir. Biz, bu amaçla, esas bakımından eleştirdiğimiz dört konuyla ilgili değişiklik önergelerimizi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş bulunuyoruz. İktidar partilerinin, bu önergelerimizi desteklemelerini, basını cezalandırmaya yönelik, hukuka ve Anayasaya aykırı tutumlarında ısrar etmemelerini, yanlışlarını düzeltmek ve eksiklerini tamamlamak erdemini göstermelerini bekliyoruz.

Bu anlayış içerisinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Türk, teşekkür ediyorum efendim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Yılmaz Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ateş, buyurun.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin, aşması gereken yığınla sorunu varken, Hükümetin, gazetelerin promosyon konusunu, Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesini de dikkate almadan, yeniden Meclis gündemine getirmesini hayretle ve ibretle karşılıyoruz. Bunu, Yüce Meclisimize getirip dayatmalarını neden hayretle, ibretle karşıladığımızı, İktidarın asıl amacının ne olduğunu Yüce Meclise arz etmek istiyorum.

HASAN KARAKAYA (Uşak) - Esnaflar istiyor.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Bu yasal düzenlemenin altında yatan amaç, promosyona çekidüzen vermek değildir. Promosyona çekidüzen vermek amacıyla, bu yılın ocak ayında bir düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeden önce, basın kuruluşlarının da görüşü alınmış, Türkiye için uygun olan İngiltere modeli benimsenmiş; bu modele göre de, taahhüdünü yerine getirmeyen basın-yayın kurumlarına bir yaptırım gücü uygulanması yoluna gidilmiştir.

Durum bu iken, Sayın Hükümet yetkilileri, bu yasanın öngördüğü, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre kurulması gereken tüketici mahkemelerini kurmamıştır.

Siyasî İktidarın mensubu olan Sanayi ve Ticaret Bakanı, padişahta dahi görülmeyen yetkilerle donatılarak bir yasal düzenlemeye gidilmiştir. Bakanı, hem savcı hem yargıç, hem tetikçi hem infazcı yapan bir yasal düzenlemenin bir örneğini, çağdaş dünyanın demokratik ülkelerinde görme olanağı yoktur; olsa olsa, Humeyni'nin İran'ında, Saddam'ın Irak'ında ve Talibanların Afganistan'ında görülebilir.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Tetikçi ne demek, tetikçi?!.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Biz, bu kürsüde, bunun yargısız infaz olduğunu söylerken, Hükümeti oluşturan siyasî partiler buna itibar etmemişlerdi.

Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesine bir baktığımız zaman durum şudur. Sayın Cumhurbaşkanı, veto gerekçesinde şunları belirtmektedir: Yeni kanunla, cezalar büyük oranda artırılmakta ve âdeta, yargısız infaz yoluna gidilmekte, önce, her sayı için 1 milyar lira para cezası uygulanmakta ve daha sonra mahkemeye başvurulması kabul edilmektedir. Bu durum, kanunun aynı amaca yönelik maddeleri arasında çelişki oluşturmaktadır.

Öğretide de kabul edildiği gibi, suçların hangisinin diğerinden daha ağır olduğunu tayinde çeşitli ölçüler ileri sürülmüştür. Kanun koyucunun her suç için öngördüğü cezaya, suçun topluma verdiği zarara, zararın kişiye veya topluma karşı oluşuna, suçlu iradenin kasıt ve taksir durumuna ve her birinin yoğunluk derecesine, ihlal edilen hakkın önemine, husule gelen neticenin vahimliğine göre suçların ağırlığının tayini teklif edilmektedir. Bu esaslar göz önünde bulundurulduğunda, getirilen cezaların basın hürriyetini geniş çapta zedeleyeceği düşünülmektedir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda, çıkacak her türlü ihtilaflara bakacak ihtisas mahkemesi niteliğinde tüketici mahkemeleri kurulmuşken, temel ilkelere aykırı fahiş bir cezanın uygulanmasının bağımsız mahkemeler yerine siyasî bir makama bırakılması, basın için siyasî bir baskı oluşturacaktır.

Kaldı ki, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre, iddia makamı ile karar makamı ayrı ayrı kişilerce yürütülmektedir. Davayı açan ve suçlayan cumhuriyet savcısı olduğu halde, kararlar, bağımsız mahkemelerde hâkimlerce verilmektedir. Getirilen düzenlemede ise, cezayı belirleyecek olan ile uygulayan, hem savcı hem hâkim konumuna getirilmiş yargı dışında bir kişi olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu gerekçeler çok açık; bunu biz de söyledik, Sayın Cumhurbaşkanı da bunu Yüce Meclise sunmuş durumda; ama, iktidar partileri, Hükümet, bunu dikkate almadan, bir süreden beri basının üzerinde bir terör estirmektedir.

Önce, bir basın yasa tasarısı adı altında kamuoyuna bir tasarı taslağı sunuldu, kamuoyundan tepki gelince, Hükümet “yok böyle bir tasarı” dedi; ama, sonradan, Hükümetin hazırladığı, Adalet Bakanlığı mühürlü bu kanun tasarısı kamuoyuna sunulunca da geri çark etmek konumunda kaldı.

Arkasından, bütün sorunlar ortada dururken, basın hakkında bir genel görüşme talebi geldi, ondan da bir sonuç alınamayınca, şimdi, yeniden, tüketicinin korunması adı altında, basın özgürlüğüne ağır darbeler indiren, basın özgürlüğünü ortadan kaldıran, Sanayi Bakanını hem yargıç hem savcı hem infazcı yapan bir kanun tasarısı Meclisimizin gündemine gelmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, oysa, Türkiye'nin şu anda üzerinde durması gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ele alması gereken yığınla sorunu vardır. Türkiye'nin şu anda en acil sorunlarından biri çeteler savaşıdır, terördür, yeraltı dünyası ile siyasetçinin ilişkileridir; bu karanlık ilişkileri gün ışığına çıkarmaktır; hatta hatta, ortaya çıkan karanlık ilişkilerin faillerini bağımsız yargıya teslim etmektir. Güneydoğuda -polisimizle, askerimizle- oluk gibi akan kanın durdurulması sorunu vardır, enflasyon vardır, çalışanların insanca yaşayabilecekleri bir gelire kavuşturulmaları sorunu vardır, yine, Avrupa gümrük birliğine ve Anayasaya uyum yasaları sorunu vardır.

Sayın milletvekilleri, bütün bu sorunlar varken, basının durumu nedir? Basının içinde bulunduğu durum, promosyon dediğimiz durum, bütün bu sorunları aşan bir ciddî noktada mıdır; değildir. Basının şu andaki durumu şudur: Promosyon başlamadan önce gazetelerimizin günlük tirajı 2 milyon dolayındaydı, promosyondan sonra ise, şu anda 5 milyon dolayındadır. Buna uygun olarak da basında istihdam artırılmış, oluşturulan yeni sistemle basınımız çalışmalarını sürdürmektedir. Gecikmeler ve kalite düşüklüğü olmakla beraber, esas olarak, okura taahhüdünü yerine getiremeyecek ölçüye varacak bir aksama da görülmemektedir.

Durum bu iken, İktidarın, promosyonu yeniden ele almasının gerçek amacı, basını kuşatmak, susturmak, teslim almak ve basın özgürlüğüne tuzak kurmaktan doğan, kaynaklanan anlayışından ileri gelmektedir.

Sayın Başbakan, bu amacını hiç de gizlemedi; daha, Hükümet Programı üzerindeki görüşmeler devam ederken, eleştirileri yanıtlamak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi kürüsüne gelen Sayın Başbakan, aynen şu tehdidi savuruyordu: “Şimdi, bakın, takip edin, o gazeteler üç gün sonra bizi nasıl methetmeye başlayacaklar; göreceksiniz. Takip edin hele, bir methetmesinler de göreyim. 'Ödeyin şu bankalara borçlarınızı' dediğimiz zaman ne olacak halleri. Türkiye'de öyle bir basın durumu var ki, efendim, isterseniz yargı var, üç senede yargıdan bir sonuç aldığınız yok; neye yarar o yargı, neye yarar. Onun için, hep beraber, 'basın davaları bir ayda sonuçlanacak' diye kanuna bir madde koyacağız.”

Sayın milletvekilleri, şimdi, bu kürsüden ben de Sayın Başbakana sormak istiyorum, basın için bunu düşünüyorsunuz da, basın davalarını bir ayda sonuçlandıracak yasal düzenlemeyi getirmeyi düşünüyorsunuz da, 46 gündür Türkiye'yi ayağa kaldıran bu Susurluk skandalı için ne düşünüyorsunuz?.. Bırakın sonuçlandırmayı, daha soruşturma bile açtıramadınız, soruşturma bile açmadınız. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

“Fasa fiso” dediniz, altında ezildiniz; çark ettiniz...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - Anlayamamışsınız...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - “Çeteleri ortaya çıkaracağız” dediniz; basın davalarını bir ayda sonuçlandırmayı amaçlayan bu gayretinizi, 46 gündür, çetelerin “Ç” si için gösteremediniz. “TOFAŞ” dediniz, “TEDAŞ” dediniz, “örtülü ödenek” dediniz, araştırma önergeleri verdiniz; ama, sonra, üstünü örtme gayretine girdiniz, üstünü örtüyorsunuz da. “Adil düzen” dediniz; ne çabuk da, bu çete düzeninin, soygun düzeninin, yolsuzluk düzeninin bekçiliğine soyundunuz, üniformalarını giymeye soyunuyorsunuz!..

OSMAN PEPE (Kocaeli) - İSKİ'yi unutma!..

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Ne var şu İSKİ'de; gel konuşalım! Ne var İSKİ'de! herkes hesabını verdi. Mercümek aklandığı zaman yargının bağımsızlığına inanıyorsunuz! Geçmişte ne Sosyaldemokrat Halkçı Partinin ne de Cumhuriyet Halk Partisinin bir tek üyesinden Genel Başkanına kadar, il başkanına kadar bu İSKİ davasından ceza yemiş bir tek yöneticisi yoktur, bir tek gün cezası yoktur (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) ama, siz, bu yolsuzlukların, hırsızlıkların hesabını nasıl vereceksiniz, nasıl örtüyorsunuz bunları; gelin, önce, bunun hesabını verin! (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Ateş, siz, lütfen, konuyu işler misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Konuya gelecek şimdi!..

BAŞKAN - Müsaade buyurun efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Konu, sizi çok rahatsız ediyor; ama, ne yapalım, kaderiniz bu; sizin de, bu yolsuzluklara kol kanat germekten başka gayretiniz yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hükümet, içerideki ve dışarıdaki çetelerin hepsinin üzerine gidiyor.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu Hükümet, gazetelerin hangi yayınlarından, hangi yazdıklarından rahatsız olmaktadır; onu, Yüce Meclisin bilgilerine arz etmek istiyorum:

Gazeteler, Mercümek'i yazdı; yalan mı yazdı; bundan, niye rahatsız oluyorsunuz?

Bosna-Hersek için topladığınız paraları içeride kullandığınızı yazdılar.

“Faize karşıyız, kaldıracağız” dediniz, partinin paralarını dahi götürüp yüksek faiz veren bankalarda batırdınız.

“Faizi kaldıracağız, rantiyeciye karşıyız” dediniz; bir gecede faizi 12 puan artırarak, rantiyecilerin cebine trilyonlar akıttınız. Basın bunları yazdı.

“İktidara gelince Avrupa Gümrük Birliği Sözleşmesini yırtıp atacağız” dediniz; ama, iktidara gelince de “aman, ne güzelmiş” dediniz.

“İsrail ile yapılan anlaşmayı yırtıp, atarız” dediniz; ama, iktidara geldiğinizin ertesi günü İsrail ile ikinci anlaşmayı imzaladınız.

Çekiç Güç'e “işgal ordusu” dediniz, “büyük Ermenistan gücü” dediniz; ama, iktidara gelir gelmez, bugüne kadar görülmediği şekilde, beş ay gibi bir süreye uzattınız. (RP sıralarından “Çekiç Güç gidiyor” sesi)

“Olağanüstü hali kaldıracağız” dediniz; ama, olağanüstü hale devam ediyorsunuz.

“Çekiç Güç'ü kaldırıyoruz” diyorsunuz; ama Çekiç Güç'ü kaldırmıyorsunuz; Amerika'dan gelen talimata uyuyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - Herkesi kendiniz gibi zannetmeyin!..

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Çiller'e “gâvur gelini” dediniz, “Müslüman düşmanı” dediniz, “başını eteğiyle örtüyor” dediniz; ama, sizinle hükümet ortağı olduktan sonra da “o bir hanımefendidir; ak sütten çıkmış ak kaşık kadar temizdir” dediniz...

BAŞKAN - Sayın Ateş... Sayın Ateş...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - ...basın bunu yazdı; şimdi, siz...

BAŞKAN - Sayın Ateş, sürenizi durdurdum; bir dakikanızı...

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ayıp değil mi?!

BAŞKAN - Müsaade buyurun efendim... Sayın Oğuz...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Siz söylerken niye ayıp olmuyor da biz söylerken ayıp oluyor!..

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ayıp, ayıp!...

BAŞKAN - Sayın Oğuz... Sayın Oğuz...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Bunları siz söylediniz; utanıyorsanız söylemeseydiniz...

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sen utan! Sen utan bunları söylediğin için!

BAŞKAN - Sayın Ateş, ben, sürenizi durdurdum efendim... Müsaade buyurun...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Beyefendi, o zaman utanacak söz söylemeyin bundan sonra!..

BAŞKAN - Sayın Ateş... Sayın Oğuz...

Efendim, ben, uyarmak için, sayın hatibin süresini durdurdum.

Sayın Ateş, biz, şimdi, bir promosyon meselesini tartışıyoruz...

(RP sıralarından “başka bir şey bilmiyor ki” sesi)

Efendim, müsaade buyurun... Ben uyarıyorum...

Sayın Ateş, bir çalışma yapıyoruz, benim ricam şudur: Promosyonun faydasına inanabilirsiniz, onu anlatırsınız; zararına inanırsınız, onu anlatırsınız. Ben, rica ediyorum, konuyu inceleyelim.

Buyurun.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Başkan, ben, önce, sizin gibi düşünmek durumunda olmadığımı belirtmek istiyorum; bir. (CHP sıralarından alkışlar) İkincisi...

BAŞKAN - Aa, bir dakikanızı rica edeyim... Bir dakikanızı rica edeyim...

Sayın Ateş, benim gibi konuşmaya mecbur değilsiniz, gayet tabiî; ben, onu telkin etmedim; konuyu işleyin dedim. Ben, bunu takip etmek zorundayım. Önünüzdeki tasarıyı inceleyin lütfen...

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, siz, hatibin konuşmasını sağlamakla görevlisiniz, sağlayın!..

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - İlliyet rabıtası vardır...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Hatibin kürsü özgürlüğü de mi kalkacak?!

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Başkan, bu söylediklerim tasarının özüne ilişkin de onun için söylüyorum.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ne alakası var; hepsi dedikodu!

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Müsaade edin neyle ilişkili olduğunu...

BAŞKAN - Buyurun efendim; lütfen, sadet dışına çıkmayın.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ne alakası var...

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Var, var, hepsi var.

BAŞKAN - Sayın Oğuz, rica ediyorum.

Sayın Ateş, buyurun efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Çiller'i Yüce Divana göndereceğinizi söylediniz; o doğrultuda attığınız imzaların mürekkebi kurumadan, komisyonlarda Yüce Divan yolunu kapattınız. Basın bu çelişkilerinizi yazdı; bundan rahatsız olmamak için promosyon yasasını getiriyorsunuz.

Hükümetin diğer ortağı Doğru Yol Partisinin lideri Sayın Çiller'in rahatsızlık duyması da bizim için yabancı bir olay değil; çünkü, Sayın Çiller, “Kuşadası'nda çiftliğim yok” dedi; basın bunu belgeleriyle ortaya koydu.

Örtülü ödenek konusunu Refah Partili sözcüler gündeme getirdiği zaman, Sayın Çiller, söylediği sözlerden ötürü mahkûm oldu; ama, mahkûm ettiren Sayın Adalet Bakanıyla, şimdi, aynı sıralarda hükümet etmeye devam ediyor.

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - İşte irtibat kuruldu.

HASAN HÜSEYİN ÖZ (Konya) - Siz de aynı sıralarda Meclistesiniz.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bu Hükümet, kurulur kurulmaz, hırsızlık, yolsuzluk ve adaletsizlik karşısında dik duran, sesini yükselten kesimleri sindirme gayretine girmiştir. Sendika hakkı ve insanca bir yaşam için zam isteyen öğretmenlerin, memurların kafalarını kırdı; Kızılay meydanında sürüm sürüm sürükledi. Gazeteciler Cemiyetine saldırarak gazetecileri dövdü, yerlerde sürükledi. YÖK'ü protesto eden öğrencileri, fakülte bahçesinde katletmeye kalktı. Bırakın demokrasiyle idare edilen ülkelerde, totaliter yönetimlerde dahi bunun bir benzeri görülemez.

Atatürkçü, laik, demokrat ve cumhuriyet ilkeleri üzerine yemin eden savcıları ve yargıçları budadınız; temiz toplum isteyen YÖK bütçesini budadınız; dinî yapılanmayı Türk Silahlı Kuvvetlerine sokmamakta kararlı olan Genelkurmay'ın bütçesini budadınız; Anayasa Mahkemesinin bütçesini budadınız; ama, kendinize bağlı besleme basın yaratmak için de, devletin trilyonlarını sokağa akıtıyorsunuz. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Televizyonları sansür ettiniz; her gün bir televizyon kanalının ekranını karartıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyetinde televizyonu ilk sansür eden Hükümet ve Başbakan unvanını kazandınız da, bu başarısızlıklarınız ortadan mı kalktı, bu çelişkileriniz ortadan mı kalktı?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sizin de sonunuz geldi.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Hükümet, bu yasa tasarısının gerekçesinde “basının temel işlevinin, en genel tanımıyla haber verme olduğunu belirterek, promosyonun bu ülkeye aykırı olduğu, bu çelişkinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı” belirtilmektedir.

ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Size fayda mı sağlıyorlar?..

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Şimdi, bu Hükümeti oluşturan partilerin sayın yetkilileri, bizi güldürmeyin; sizin rahatsızlığınız, basının haber verme işlevini yerine getirmesindendir. Bu yasal düzenlemeyle, bu ilkesizliklerinizin daha çok insana ulaşmasını engellemeye çalışıyorsunuz ve bunları kamuoyuna duyuran, yayan, organ, kurum ve kişileri işlevsiz kılmaya çalışıyorsunuz.

Hükümetin “gazetelerin taahhütlerini yerine getirmemesi halinde, okurların mağduriyeti yanında, bankerlik örneğinde olduğu gibi, sisteme, daha açık deyişle devlete güvensizlik doğacaktır” şeklinde bir gerekçesi de var.

Bizim lügatımızda bir deyim vardır “dinime küfreden Müslüman olsa bari” diye. Bakın, Refah Partisi halka hangi taahhütlerde bulundu, hangi taahhütte bulunarak halktan oy istedi; bunları az önce sıraladım.

Sayın Çiller de, Doğru Yol Partisi adına vatandaşlardan oy isterken, bakın, hangi taahhütlerde bulunmuştu. Bunlar, şimdi ortaya çıkarılınca suç yine basının oluyor. Çünkü, deniliyor ki, gazeteler bizim sözlerimizi yanlış anladılar... Ama, Allah'tan ki, bunlar demeç değil, Sayın Çiller'in kendi imzasıyla basına verdiği ilanlar, reklamlar.

Bakın, birisinde ne diyor:

“Bir ileri iki geri giden, zoru görünce kaçan Mesut Yılmaz, Erbakan'ı durduramaz. Erbakan'ı durdurmak için, geriye gidişi önlemek için, ileriye gitmek için DYP'de birleşin. DYP birinci parti çıkacak ve Erbakan'sız, ülkenin önünü açacak en iyi hükümeti kuracaktır. Erbakan'ı durduracak cesaret ve inanç bizde var.”

DYP'nin ve Sayın Çiller'in bu ve benzer ilanları devam ediyor. Tabiî, Sayın Erbakan da benzer ilanlarla Sayın Çiller'i karalama yarışına girdi ve dürüstçe size oy veren o vatandaşları aldattınız, kandırdınız, taahhütlerinize sadık kalmadınız.

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Bu bizi rahatsız etmiyor; sizi niye rahatsız ediyor?..

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Şimdi, bu taahhütlerinizi yerine getirmeyince, getiremeyince, hukuk devletini ortadan kaldırmak istiyorsunuz.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Paspas oldu, paspas!..

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Bu Hükümetin bir kanadı zaten demokrasiye inanmıyor, demokrasiyi araç olarak görüyor; DYP de, Sayın Çiller'in zaafları nedeniyle, demokrasiye olan inancını yitirdi.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Yok öyle bir şey!..

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Demokrasiyi bir araç olarak görenlere, siyasî partileri, sistemi yok etmek için bir silah olarak görmek isteyenlere karşı mücadele etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, demokratik hukuk devlete, laik, demokratik Türkiye üzerine yemin eden her milletvekilinin namus görevidir; öyle olmalıdır; biz, bu olayı öyle görüyoruz.

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Bittiniz, bittiniz!..

BAŞKAN - Sayın Ateş, son dakikadasınız, toparlayın lütfen.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu olay, bu düzen, İtalya'da da meydana geldi. İtalya'da da basın, bu çürümüşlüğün üzerine giden basın susturulmak istendi. Demokratik hukuk devleti yerine bir cürüm demokrasisi getirilip ortaya kondu. Üç kez başbakan, otuzüç kez de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, size son 1 dakika daha süre veriyorum. Fazla sürem yok maalesef; çünkü, bir promosyonu 20 dakikaya sığdırmak kolaydı.

Buyurun Sayın Ateş, son dakikanızı kullanın.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hazırlıksız gelmişsin kardeşim, promosyonla ilgili hiçbir şey söylemedin.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Bir yargıç şunu söylüyor: Hukuk devleti olmayan yerde bir cürüm ve suç demokrasisi olur. Cürüm demokrasilerinin üslubu, zorbaca bir güç dayatmasıdır. Bu üslup içerisinde iktidarın el değiştirmesi güçleşir; halkın oyu satın alınır; devlet kurumları yozlaştırılır; yolsuzlukları araştırmak isteyen yargıçların önü kesilir; basın özgürlükleri sekteye uğrar; kamuoyu, işbaşındaki siyasî ekiple, siyaset hakkında kendi kararlarını veremez; neticede, bu tip ülkeler, demokrasinin her türlü kuralından arınmış diktatörlüklere dönüşürler. Demokrasi açıklık ve şeffaflık rejimidir. Bu şeffaflık, ancak, hukuk devleti kurallarıyla işlerlik kazanabilir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'ye, bu İktidara önereceğimiz yol, şeffaflık ve açıklık rejimidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Millet sizi paspas etti, paspas!..

BAŞKAN - Sayın Ateş, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Köksalan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA İRFAN KÖKSALAN (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; huzurunuza, kamuoyuna “promosyon” adıyla mal olan yasa tasarısı hakkında, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere çıkmış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.

Değerli milletvekilleri, tarih, 31 Temmuz 1996; yani, bundan takriben beş ay evvel. Bu kürsülerden defalarca söyledik; âdeta, haykırdık, rica ettik, “yapmayın, bu yasa, açıkça Anayasamıza aykırı; bu Meclise havanda su dövdürmeyin, bu Meclisin zamanını boşa harcatmayın; bu Meclisin bir maliyeti var; bakın, millet, bizden, millet lehine, millet için birtakım yasalar bekliyor” dedik; ama, anlatamadık; ısrar ettiler ve burada, parmak sayısıyla, maalesef, bu yasa, o gün için çıktı. Şimdi, aradan beş ay geçti. Beş ay sonra, tekrar, bu Meclis, maalesef ve maalesef, bunlarla meşgul edilmekte; âdeta, o gün gibi -ki, o günleri hatırlayacaksınız, Meclisin tatile girmesine takaddüm eden, yazın ortasında günlerdi- yine, yangından mal kaçırırcasına, bu yasa, Meclisin gündemine getirildi. Nihayet, bizim, o zaman, bu kürsülerden söylediğimiz şekilde, Cumhurbaşkanınca, Anayasaya aykırılığı nedeniyle geri gönderildi. Biz bunları söylediğimiz zaman, bu kürsülere gelen Hükümet ve İktidar gruplarının temsilcileri “sizin, Cumhurbaşkanının yerine konuşma yetkiniz var mı; sizin, Anayasa Mahkemesi adına konuşma yetkiniz var mı” diye cevaplar verdiler bize; ama, görünen köy kılavuz istemez; ortada bir Anayasa var ve kurallarını gayet açık şekilde koymuş durumda. Nihayet, Cumhurbaşkanından, tabiî ki geri döndü.

Cumhurbaşkanından geri döndükten sonra, maalesef ve maalesef, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanının çok talihsiz bir beyanı oldu; aynen şöyle söyledi: “Virgülüne dahi dokunmadan, bunu, tekrar Cumhurbaşkanlığına sevk edeceğiz -yahut- Meclisten çıkaracağız.” (RP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlarım, herhalde bunu anlayamamış olacaklar. Bakın, burada ne var; burada, Parlamentoyu ipotek altına almak var; burada, millet iradesini gasp olayı var. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Ama, bu gasp ve ipotek, buradaki muhalefet milletvekillerine ait değil; İktidar milletvekillerine, hele hele o alkışlayanlara ait; iradeleri ipotek altında...

METİN PERLİ (Kütahya) - Biz çıkardık onu, biz...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - ... iradeleri gasp altında. Bunun farkında değiller. Burada bir şey daha var; Devlet Başkanına kafa tutma olayı var; işte, buna, kimsenin hakkı yok! (RP sıralarından gürültüler)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Yakışmıyor size...

METİN PERLİ (Kütahya) - Milletin temsilcisiyiz biz, sermayenin değil!..

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Canım, buradaki herkes milletin temsilcisi. Size, milletin temsilcisi olmadığınızı söyleyen var mı?.. (RP sıralarından gürültüler) Biz, milletin temsilcisi olmadığınızı söylemedik.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Kendilerinin şüphesi olabilir.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Bakın, Cumhurbaşkanlığından gelen yazıdan, sadece bir iki cümleyi okumak istiyorum. Tabiî, burada, İktidar partilerinden, bu işlerden son derece rahatsız olan milletvekili arkadaşlarımı ben yakinen tanıyorum; özellikle, onlara, bunu, bir kere daha, buradan okumak istiyorum. Bakın, Cumhurbaşkanlığından gelen yazıda şöyle deniliyor: “Ceza, taşınabilir ve hükmedilebilir nitelikte olmalıdır. Suç ile ceza arasında bağlantı iyi kullanılmalıdır... 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunla çıkacak her türlü ihtilaflara bakacak ihtisas mahkemesi niteliğinde Tüketici Mahkemeleri kurulmuşken, temel ilkelere aykırı, fahiş bir cezanın uygulanmasının, bağımsız mahkemeler yerine, siyasî bir makama bırakılması, basın için siyasî bir baskı oluşturacaktır.” Ne kadar açık değil mi? Devam ediyor: “Kaldı ki, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre, iddia makamı ile karar makamı ayrı ayrı kişilerce yürütülmektedir. Davayı açan ve suçlayan cumhuriyet savcısı olduğu halde, kararlar, bağımsız mahkemelerde hâkimler tarafından verilmektedir.” Bu kadar açık bu; tabiî, anlayana... Nihayet, Anayasanın 89 uncu maddesi uyarınca bir defa daha görüşülmek üzere, Cumhurbaşkanı tarafından Meclisimize iade edilmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, niye ülke gündemi böyle yapay şeylerle meşgul edilmek istenilmekte; aslında, arayacağımız ve bakacağımız da bu; niçin? Bu Hükümet, herhalde, demokrasi tarihinde ilk defa, henüz hükümete adım atmadan önce bu nevi bir yasayı çıkararak işe başlayan bir Hükümettir; böyle de bir ayrı talihsizliği var. Çünkü, 31 Temmuz tarihinde henüz Hükümetler; ama, o kadar rahatsızlar ki... Çünkü, Hükümet olmadan evvel bu Hükümeti teşkil eden her iki Parti ve Genel Başkanları hakkında birtakım suçlamalar var. Birinde Mercümek, öbüründe TEDAŞ'ıyla, TOFAŞ'ıyla, mal varlığıyla, örtülü ödeneğiyle... Zaten, niçin bir araya geldiler; işte, bunları, beraberce, sen benimkini kapat, ben de seninkini kapatayım... İşte, onun için de bu yolda gidiyorlar.

Şimdi, bütün bu önemli olayları ve dahası, o tarihten sonra şu beş ay içerisinde öylesine çamlar devirdiler, öylesine gaflar yaptılar ki, işte, o gafları kapatabilmek için, bu nevi sunî gündem maddeleriye, Türk kamuoyunu âdeta işgal halindeler.

Şimdi, nedir bu gafları; nedir bu devirdikleri çamlar? Evvela, İran seyahatiyle başladı; orada, biliyorsunuz, F-16'larla başlandı; âdeta, millî emniyetimiz şikâyet edildi, küçük düşürüldü. Nihayet, o seyahat devam etti etti, 3 milyon nüfuslu Singapur'a gidildi, Cumhurbaşkanı kabul etmedi Sayın Başbakanımızı ve ne oldu; oradan kalktılar, Bali Adalarına cumartesi pazarı geçirmek üzere gittiler.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Nereden uyduruyorsun onu...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Yazık değil mi bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin haysiyetine, onuruna şerefine?! Yazık değil mi?!

O kadarla da bitse... Tabiî, Libya gezisi çok daha büyük gaf. Bir çadır bedevisinin çadırında, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yetmiş yıllık haysiyetli geçmişi küçük düşürüldü ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin koltuğunda bulunan Sayın Başbakan tavanı seyretti. Zannediyor musunuz ki, bu millet bunları içine sindirebiliyor...

İSMAİL COŞAR (Çankırı) - Siz sindiremiyorsunuz.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Nihayet, TEDAŞ, TOFAŞ, mal varlığını kapatma olayları... Bakın, size, şuradan bir cümle okuyuvereceğim: “Yalı çetesi olarak adlandırılan bir ekibin, Sayın Tansu Çiller vasıtasıyla, ülkenin en büyük yatırımlarını yürüten TEK ile 10 trilyonluk bir ihalenin önceden belirlenen firmalara çok kârlı fiyatlarla verilmesini sağlamak ve bu maksada ulaşabilmek için, Başbakanın etkisiyle, her türlü kanunî icapları hiçe sayarak, gerektiğinde bakanları, umum müdürleri değiştirecek usullere, nizamlara aykırı olarak, devlet, bir çiftlik gibi kullanılmıştır.” Ben söylemiyorum bunu, bakın, burada, Sayın Şevket Kazan söylüyor.

Bir başka cümleyi kısaca okuyuvereceğim...

BAŞKAN - Sayın Köksalan, efendim, lütfedip okuduğunuz bu satırları Cumhurbaşkanlığının iade gerekçesinden mi okuyorsunuz?

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Rica ediyorum Sayın Köksalan... Kanuna gelelim... Lütfen...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Bakın, ben, önceden, ne söylediğimi ortaya koydum zannediyorum; çünkü, diyorum ki, bu yasanın çıkmayacağını bu Hükümet, bu İktidar biliyor, Anayasa Mahkemesinden de döneceğini biliyor; ama, ülkenin gündemini bu nevi sunî gündem maddeleriyle işgal etmek suretiyle, ülke ve millet için çok daha önemli olan olayları örtbas etmek istiyor. Ben de, şimdi, buradan, bu milletin kürsüsünden, bizi televizyonları başında izleyen 65 milyonluk milletime ifade ediyorum; hatıralarını tazeliyorum. Herhalde, burada ne konuşacağımın kararını kürsü özgürlüğü icabı, ben vereceğim; onun için, bir miktar -sabırlı demiyorum, ama- hoşgörünüzü rica edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

AHMET ALKAN (Konya) - İnsicamını bozmayın Sayın Başkan.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Tabiî, bu suretle, siz, müdahale ettiğiniz zaman, buradaki konuşmacının insicamını da herhalde...

BAŞKAN - Sizin insicamınız bozulmaz efendim, ben biliyorum zatı âlinizi.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - ... bozmak istemiyorsunuzdur diye düşünüyorum.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, bir de müdahale edenleri uyarın!

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Tabiî, Sayın Başkan, belli ki bunları istemedi; ama, zannediyorum hoşgörü gösterecektir.

Kısaca bir şey daha okumak istiyorum: “Özellikle 25 Haziran 1993'ten; yani, Başbakan olduktan sonra, Sayın Çiller ve ailesi, mal varlığı, kamuoyunu devamlı meşgul etmiş; bu ailenin çok kısa bir zaman içinde ortaya çıkan aşırı şekilde zenginliği, servetlerinin meşruiyeti hakkında kamuoyunu derin şüphelere ve endişelere düşürmüştür. 19 uncu Dönemde o konunun araştırılması için araştırma komisyonu kurulmak istenmiş; ancak, o günkü Meclis aritmetiğinden yararlanılarak, 1982 sonrası tüm parti ve liderleri, eşleri ve çocukları, kardeşleri, araştırma kapsamına alınmak suretiyle, komisyon amacından saptırılmıştır.” Bunu da Sayın Lütfü Esengün söylüyor.

Şimdi, TEDAŞ, TOFAŞ, mal varlığı soruşturmalarını, sayın Refah Partisi üyeleri komisyonlarda akladılar. Şimdi, ben soruyorum, vicdanınız rahat mı; içinize sindirebiliyor musunuz?

MUHAMMET POLAT (Aydın) - Rahat... Rahat...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Şimdi aldığım cevap, vicdanımız rahat, içimize sindirebildik şeklinde; işte, bu televizyondan bizi izleyen 65 milyon Türk Milletine ben de bunu buradan naklediyorum, içleri rahatmış. Peki, saçı bitmedik yetimin hakkını ne yapacaksınız; onun hesabını nasıl vereceksiniz? Onların hesabını verebileceğinizi de hiç zannetmiyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Tabiî, Sayın Başkan müdahale ettiği için, burada bir de Doğru Yol Partili milletvekilinin Mercümek olayıyla ilgili verdiği önergeden bir pasaj okumak istiyordum; ama, şimdilik vazgeçtim, o yerinde kalacak. (DSP sıralarından “oku, oku” sesleri.)

Şimdi, Türkiye'nin gündemine bir kamyon girdi, kamyon çarptı; Susurluk olayı...

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Kamyon çarpmadı; taksi kamyona çarptı; kamyonun ne suçu var.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Tabiî, bunun soruşturmasını yürütmekle mükellef olan, buradaki Hükümet; ama, Hükümet Başkanının bir âdeti var. Hatırlayacaksınız televizyonlarda diziler olur, Polis suçluyu suçüstü yakalar, kelepçeyi tam takarken der ki: “Konuşmama hakkınız bakidir; söyleyeceğiniz her söz aleyhinize olabilir.” Sayın Başbakan, galiba, bunu çok benimsemiş olmalı ki, her olayda uzun süre susuyor, konuşmuyor; düşünüyor ki, söyleyeceği her söz aleyhine delil olacak.

MUHAMMET POLAT (Aydın) - Onu bile anlayamamışsınız!

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Aleyhine delil olacak... Ama, neden sonra bir ara “fasa fiso” diye olayı geçiştirmeye çalışıyor.

MUHAMMET POLAT (Aydın) - Onu da anlayamamışsınız!

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - ...ama, bakıyor ki, geçiştiremiyor; çünkü, ülkedeki bütün sivil kuruluşlar, kendisine tazyik ediyorlar...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, konuştuğunun promosyonla ne ilgisi var?!.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - ...Bu sefer de zamana yayıyorlar ve iki taraf da, Hükümetin her iki tarafı da...

BAŞKAN - Sayın Köksalan, lütfen...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Konumuz promosyon. Yani, siz de Susurluk'tan başka hiçbir şey konuşmuyorsunuz.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Efendim, ben bir olayı ortaya koyuyorum...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Olayı ortaya koyuyorsunuz da, promosyona gelmiyorsunuz.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Şöyle: Niçin bu sunî gündem maddeleriyle ülke işgal ediliyor; işte hangi sebeplerden olduğunu yukarıdan aşağı sıralıyorum. İstersen ekmeğe geleyim... Hani 15 bin liraydı ekmek!..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Kanun maddesine gel.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Peki, hani dolar yılbaşında 104 bin liraydı... Et 430 bin lira oldu...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ekmek geldiği zaman, onu da konuşuruz.

BAŞKAN - Sayın Karamollaoğlu, ben hatibi uyardım.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Ama, böyle karşılıklı konuşamayız. Şimdi buraya sizin sözcünüz de çıkacak; Hükümet mensubu da çıkacak cevap verecek; müsaade edin de konuşabileyim.

BAŞKAN - Sayın Köksalan... Sayın Köksalan... Siz tecrübeli bir üyemizsiniz; rica ediyorum efendim... Lütfen... Buyurun efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Şimdi, bir de burada İslam Dinarı olayı var; Türkiye'de para birimini bile değiştirmeye kalkıyorlar.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - İnsaf ya!

BAŞKAN - Sayın Köksalan... Sayın Köksalan... Promosyonla ne alakası var bunların?!.. Rica ediyorum...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz geleceğim.

BAŞKAN - Efendim, nasıl geleceksiniz; siz, yalnız onu konuşacaksınız.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Aa, olmaz böyle!

BAŞKAN - Rica ediyorum Sayın Köksalan...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Sayın Başkan, iki kere size ben hatırlattım; niçin bunları anlattığımın sebebini anlattım.

BAŞKAN - Rica ediyorum Sayın Köksalan; onu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Rica ediyorum... Konuyu görüşelim efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Ben de rica ediyorum Sayın Başkan... Lütfen... Bundan sonra bana müdahale etmeyeceğiniz kanaatindeyim.

Şimdi, Sayın Başbakan, tabiî, böyle bir suskunluk içerisinde; ama, kapalı kapılar ardında bu Hükümet toplantıya geçtiği zaman, taraflardan birisi kazara “Karatepe” derse, öbür taraftaki “Susurluuuk” diyor. Böyle, Demokles'in kılıcı gibi, bir taraf öbür tarafın başında kılıç sallandırmak suretiyle ülke yönetimi... Olur mu böyle şey?!

METİN PERLİ (Kütahya) - Yok böyle bir şey... Yok böyle bir şey...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - iİşte, Türkiye, böyle bir macera zihniyetiyle, maalesef ve maalesef, yönetilme gayreti içerisinde.

Değerli milletvekilleri, zaten, perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Sayın Erbakanın da, bu Hükümet kurulmadan önce çok talihsiz beyanı olmuştu; bakın, onda ne diyordu: “Bu medya, şimdi, bize karşı; birkaç gün sonra bizi methetmeye başlayacak, hele bir methetmesin 'şu bankaya olan borcunu öde bakalım' dediğimiz zaman, methetmeye başlayıp, Refah Partisi de ne nimetmiş demeye başlayacak.” Ama, evdeki hesap çarşıyı tutmadı, medya bunu yapmadı; medya, haysiyetli çıktı, onurlu çıktı, ülkesine sahip çıktı. İşte, şimdi, onun şaşkınlığı içindeler. Nereye gidiyoruz, ne oluyoruz diye de telaş içerisinde ne yaptıklarını bilmez haldeler.

Sayın Başkan, galiba, benim insicamımı birazcık bozdunuz; ama, yine de devam edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, basının görevi, denetim görevini ifa etmektir. Basın, denetim görevini de, hakikaten, son birkaç aydır hakkıyla yapmaktadır. Medenî ülkelerde basın, denetim görevini iyi yapabilsin diye, ekonomik imkânlarla teçhiz edilir; ama, burada, önümüze gelen yasayla, bırakın basını iktisaden güçlendirmeyi, tam bir ekonomik abluka içerisine alma gayreti vardır, tam bir ceza tehdidi altında tutma gayreti vardır ve hayretle gördüler ki, bunu yapamayacaklar. Ama, samimî olarak yine de bir teklifte bulacağım. Eğer, samimî iseniz, gelin, halkın aldatılmasının önüne biz de geçmek istiyoruz; ama, rekabet ortamı yok edilerek değil; ama tekel ve kartellere imkân vererek değil. Gelin, taahhütlerin, sözlerin yerine getirilmesini temin edecek düzenlemeler içerisine girelim.

Değerli milletvekilleri, milletvekilliği bir onurdur, bir itibardır ama, milletvekili o onur ve itibara uygun temsil ve vekâlet görevini yaparsa, onurludur, itibarlıdır.

A. TURAN BİLGE (Konya) - Yalansız dolansız...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Ben, parti disiplinine de bir şey demiyorum; ama, parti disiplininin özünde ahlakîlik vardır. Eğer, o parti disiplini, milletvekilini sokakta gezemez hale getiriyorsa; o parti disiplini, milletvekilinin başını öne eğik hale getiriyorsa; o parti disiplini, dik başla sokakta yürüyemez hale getiriyorsa, ona, parti disiplini denmez; çünkü, siyaset, sadece ve sadece ülke için yapılır. Buradaki yeminin özü de, ülke için siyaset yapılacağına dairdir. Binaenaleyh, burada, genel başkanı kurtarmak için siyaset yapılmaz; ama, ülke elden gidiyor, ülke sıkıntı içerisinde... İşte, bunları söylemek için bir miktar teçhiz ettim ve bugüne kadar, beş ay zarfında yaptıklarınızı burada anlatmaya çalıştım.

Bedelsiz ithalat kararnamesi çıktı... Düşünebiliyor musunuz, Mercedesin, devlete ait bir banka, reklamını yapıyor!.. Nasıl yapıyor; trilyonları harcayarak yapıyor. Hiç böyle kural olur mu; hiç böyle hükümet etme şekli olur mu?! Ben, Alman Hükümetinin yerinde olsam yahut Mercedes firmasının yerinde olsam, bu kararnameyi çıkaran herkese son model birer Mercedes hediye ederim...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Belki de ettiler...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - ... yahut, Alman Hükümetinin yerinde olsam, bu kararnamenin şampiyonlarına da birer madalya takarım. Dünyanın neresinde görülmüş, bir devlet bankası bir başka ülkenin fabrikasının malının reklamını yapacak ve o banka, bu reklam uğruna da trilyonları harcayacak!.. Bunları söylediğimiz zaman da...

BAŞKAN - Sayın Köksalan, son dakikaya girdiniz efendim. Lütfen, toparlayın...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki olaylar birazcık ibret olsa, herhalde bu yolda gidilmez. Bakın, Marcosları gördük; hele hele Benazir Buttoları gördükten sonra, herkesin aklını başına alması icap ettiği kanaatindeyim. (RP sıralarından gürültüler)

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, Sayın Sözcü bu sözünü geri alsın; Parlamentoya en büyük hakareti yapıyor. Benazir Butto farklı bir muameleyle karşı karşıya kaldı. Türkiye Cumhuriyetinde Parlamentoya karşı böyle bir muameleyi hiç kimse yapamaz. Bu yetkisi yok.

BAŞKAN - Sayın Köksalan, bu sözü düzeltir misiniz efendim; çünkü, orada bir askerî...(ANAP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - “Böyle yapmayın” diyor.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun...

Demokratik...

HASAN KORKMAZCAN (Denizli) - Parlamentoyla ne alakası var?!

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun... Rica ediyorum...

Sayın Köksalan, yanlış anlaşılmalara fırsat vermemek için, rica ediyorum...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Zaman veriyor musunuz, Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, Benazir Butto'nun hangi şartlarla alındığı hususunu siz de biliyorsunuz. Yanlış anlaşılmalara fırsat vermemek için rica ediyorum... Maksadınızı ifade ederseniz.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Sayın Başkan, dünyada birtakım olaylar oluyor, dünya globalleşmiş. Türkiye'yi, bu globalleşmiş dünyadan koparma gayreti içerisinde miyiz?! Acaba, soruyorum, Benazir Butto ve ülkesi bu global dünyanın içerisinde değil mi?! Marcos'un ülkesi, bu global dünyanın içerisinde değil mi?! Ama, bir konuşma insicamı içerisinde tarihten birtakım örnekler vermeme mâni bir şey mi var bu kürsüde?! Bu bir olay değil mi? Bunu, Meclise bağlamanın yahut Yüce Türkiye Büyük Mİllet Meclisine bağlamanın son derece anlamsız olduğunu düşünüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisiyle tabiî ki alakası yok. (RP sıralarından gürültüler; ANAP sıralarından alkışlar )

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Köksalan'ın bu sözleri bir ihtilal çağrışımıdır; o bakımdan, kabul edilmesi mümkün değil.

BAŞKAN - Efendim, düzeltti kendileri, o maksatla söylemediğini ifade ettiler.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Düzeltmedi.

BAŞKAN - Zaten, demokratik parlamenter sistem içerisinde, o çağrışıma fırsat verecek sözü, demokrasiye inanmış hiçbir insan söyleyemez. Eğer, o kasıtla söylüyorsa, demokrasiye inançsız olduğunun tescilidir o. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Duyan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Duyan, siz bari, Promosyon Kanunu üzerinde konuşur musunuz.

MAHMUT DUYAN (Mardin) - Olur Sayın Başkanım.

MEHMET BÜYÜKYILMAZ (Adana) - İşin zor arkadaşım, Allah yardımcın olsun!..

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Taraf olmak zorunda değilsiniz.

DYP GRUBU ADINA MAHMUT DUYAN (Mardin) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Promosyon Yasası ile ilgili, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ben, konuyu az ve öz olarak anlatacağım; diğer arkadaşlar gibi, işi fazla polemiğe dökmeyeceğim.

BAŞKAN - Fazla değil, hiç dökmeyin polemiğe.

MAHMUT DUYAN (Devamla)- Olur Sayın Başkanım.

Basın kuruluşlarının tiraj artırmak amacıyla uzun zamandan beri sürdürdükleri promosyon uygulamalarının, artık kabul edilemez boyutlara ulaştığını hepimiz biliyoruz. Gerek basın kuruluşlarının promosyon taahhütlerini zamanında yerine getirmemeleri gerekse taahhüt edilen malların kalitesindeki düşüklükler, yoğun tüketici şikâyetlerine neden olmaktadır.

Vatandaşlarımıza, promosyon olarak önerilen malların çoğunlukla ithal ürünler olması, millî sanayimizin de zarar görmesine yol açmış ve pek çok fabrikamız, yalnızca bu nedenle kapısına kilit vurmak zorunda kalmıştır.

İşte, tüm bu olumsuzluklar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, sorunun çözümlenmesi için bir hukukî düzenleme yapmaya yöneltmiştir ve sonuçta, bugün takdirlerinize sunulan, 4159 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ortaya çıkmıştır.

Yasa, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bu konudaki düzenlemeleri esas alınarak hazırlanmıştır. Bu yönüyle yasa, gümrük birliği sürecinde olduğumuz Avrupa Birliğiyle uyum çalışmalarının da bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Kanun, basın özgürlüğünün sınırlanmasıyla ilgili hiçbir hüküm taşımamaktadır; basın kuruluşlarımızın ticarî faaliyetlerinden birini, promosyon kampanyalarını düzenlemektedir. (DYP ve RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir değerli hatibimiz konuşuyor; rica ediyorum_

MAHMUT DUYAN (Devamla) - Para cezası uygulanmasının Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Yürürlükteki çok sayıda kanunumuzda, idareye para cezası verme yetkisi tanıyan pek çok hüküm vardır. Burada, cezalandırılması öngörülen işlem, kanunun düzenlediği promosyon yasağına aykırı işlemdir. Daha açık söylemek gerekirse, promosyon yapılmadığı takdirde, herhangi bir ceza da söz konusu olmayacaktır...

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, İktidarın milletvekilini, İktidarın milletvekilleri dinlemiyor.

BAŞKAN - Siz dinliyorsunuz ya; yeter.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Biz dinliyoruz; ama, İktidar, kendi milletvekilini dinlemiyor.

BAŞKAN - Efendim, İktidar zaten biliyor da, onun için dinlemiyor.

MAHMUT DUYAN (Devamla) - ... Bu bakımdan, yapılacak uygulamalarda, Bakanlığın herhangi bir takdir yetkisi yoktur. Böylesi bir durumda, Bakanlığın keyfî davranabileceğini ve Sayın Bakanın siyasî mülahazalarla hareket edebileceğini ileri sürmenin hiçbir haklı dayanağı yoktur.

Kanunla ilgili olarak basında yer alan eleştiriler, hukukî düzenlemenin özüyle değil, başka platformlara çekilerek, kanunun içeriğiyle ilgili olmayan gerçekdışı söylentilere dayanmaktadır. Kanun, Avrupa Birliğiyle uyum çalışmalarının bir parçası olmasının yanı sıra, Türk Halkının çıkarları yönünden de son derece gerekli ve yararlı bir hukukî düzenlemedir.

Bu nedenle, Yüce Meclisin, Kanunu kabul etmesini bekliyor, saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Duyan, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına, başka söz talebi var mı efendim?

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Refah Partisi Grubu adına, Ekrem Erdem konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Refah Partisi Grubu adına, Sayın Ekrem Erdem; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA EKREM ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 4159 sayılı Kanun üzerinde, Refah Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen medya mensuplarını ve yine, bu yasayı yakinen takip eden esnaflarımızı, yüce milletimizi, saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

Sözlerime başlarken, önce, şunu ifade etmek istiyorum: Muhalefet adına buraya çıkan arkadaşlarımız, genelde, her zaman aynı basmakalıp ifadeyle “yahu, memleketin bu kadar önemli meselesi varken, niye böyle bir meseleyle karşı karşıya bırakılıyoruz” diyorlar.

Aslında, gerçekten çok önemli bir yasayı görüşüyoruz ve biraz sonra önemini izah edeceğim, umuyorum ki sizler de katılacaksınız; aslında, katıldığınızı da biliyorum; ama, göreviniz gereği bu şekilde konuşmayı ihtiyaç hissediyorsunuz.

Aslında, önemsiz görmeye başlamak bir hastalıktır; gelen konuları önemsiz görmeye başladığımız zaman önemli hiçbir şey kalmaz. İşte, önemsiz gördüğümüz için Susurluk olayıyla karşı karşıyayız; önemsiz gördüğümüz için bankerlik olayını Türkiye yaşadı. Bankerlik olaylarının olmaması, sıkıntıların olmaması için, hukuk devletinin yapacağı işlerin başında, tabiî, düzenlemeler yapmak geliyor.

Öteden beri, basınımızın promosyon yaptığı malum; dünyanın birçok ülkesinde de bu uygulanıyor; ancak, hiçbir ülkede, şu anda bizim içinde bulunduğumuz boyutta değil. Aslında, buna bir promosyon demek de doğru değil. Aslında, bugün medya patronları promosyonu istismar ediyorlar ve kendilerine, maalesef, birtakım avukatlar da buluyorlar. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Promosyon bir amaç değildir, olsa olsa bir araçtır; ama, bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, araç olmaktan çıkmış amaç olmuştur. Dünyanın neresinde görülmüş yumurta alana tavuk hediye edildiği?!

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Refah yapıyor bunu... Refah'ta gördük...

EKREM ERDEM (Devamla) - Daire alana apartman hediye edildiği; otomobil alana otobüs hediye edildiği; pırpır alana bir boeing hediye edildiği nerede görülmüş?!

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Bizim medyamız cömert, yavuz!..

EKREM ERDEM (Devamla) - Bu, olsa olsa ters bir promosyon. Artık, gazetelerimiz, medyamız promosyon yapmıyor; ne yapıyor; tam manasıyla bir ticaret yapıyor ve bugün, medya, ön ödemeli, dayanıklı tüketim malları pazarlama şirketi durumuna düşmüştür...

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Zararına çalışıyor; sana ne kardeşim!

EKREM ERDEM (Devamla) - ... ve bundan kurtarmak lazım; ülkenin buna ihtiyacı var. Şu anda, 4 milyona varan esnafımız, bu Yasanın bir an önce yasalaşmasını bekliyor.

Bana ne olur mu?! Ben, onların avukatıyım, esnafın avukatıyım, 65 milyonun avukatıyım; bunu dile getirmek mecburiyetindeyim. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Maalesef, bugün, muhalefetimiz, ikibuçuk medya patronunun avukatlığını yapıyor. Şunu da bilesiniz ki, eğer, o medya patronları bir haksızlığa uğrarsa, o zaman, yine onların savunuculuğunu da biz yapacağız. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - O zaman ikibuçuk değil mi?!

EKREM ERDEM (Devamla) - İkibuçuk olmasın, üç olsun; ama, sayısı malum.

ALİ DİNÇER (Ankara) - İkibuçuktan üçe çıkarken, o yarım, sizin basın mı?!

EKREM ERDEM (Devamla) - Bugün, özgürlükten, basın özgürlüğünden bahsediliyor. Bugün, Türkiye'de, kâmil manada, basın özgürlüğünden bahsedemeyiz.

BAŞKAN - Sayın Erdem, o tabirle, zannediyorum, birkısım medya demek istediniz.

EKREM ERDEM (Devamla) - Gayet tabiî. Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ALİ DİNÇER (Ankara) - İkibuçuktan üçe, Refah yandaşı basınla mı çıkarıyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Erdem, siz buyurun efendim.

EKREM ERDEM (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, kâmil manada, medya hür denilemez. İşte, yakın zamanda gördük. Bugün, isteyen, istediği gazeteyi çıkarabilir ve bunun için de izin almak gerekmez; ama, yakın zamanda, bir gazeteye, bir basın grubuna karşı, nasıl sansür uygulandığını, nasıl önünün kesilmek istendiğini hep birlikte gördük. Bugün, yine, bakın, köşe yazarlarının avukatlığını biz yapıyoruz. Medya emekçilerinin avukatlığını biz yapıyoruz. Bugün, tencere tava havası içerisinde, köşe yazarları kaybolmuş, fikir adamları kaybolmuş; kimse, bugün, gazeteleri, köşe yazarları için almıyor; tencere tava için alıyor. Buna bir çekidüzen vermek mecburiyetindeyiz ve bu, Meclisin görevi.

Gerçekten, çok önemli bir yasayı görüşüyoruz; bu noktada emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür etmeyi bir görev biliyorum.

Bugün, promosyon sayesinde gazetelerin tirajının arttığı iddia ediliyor. Ben, şöyle bir baktım; gerçekten, Türkiye'de, 1960'lardan itibaren, gazetelerin tirajında bir artış var; ancak, bu artış, son zamanlardaki promosyonla olmamış; aslında, bu promosyon savaşı başlamadan önce, Türkiye'de satılan gazete sayısı 3 milyon civarında; bugün, satılan gazete sayısı promosyonla 5 milyona çıkmamış.

Aslında, gazete, okuyucusunu da kaybetmiştir. Bugün, Türkiye'nin önemli sıkıntılarından birisi, gazete okuyucusu yoktur; gazete aracılığıyla tencere, tava, televizyon alan birtakım tüketici vardır. Tabiî, buna bir düzenleme getirmek, buna bir şekil vermek, bu Meclisin görevi olmalıdır.

Basının temel görevi, halkı bilgilendirmek, kamuoyu oluşturmak, devleti de denetlemektir; bu, basının ana görevidir; ama, bu tencere tava sesi arasında, doğrusu, bunu yapması da mümkün değil.

Biz, basının sansür edilmesinden yana değiliz; basının bizzat özgürleşmesi için bu kanuna destek veriyoruz ve inanıyorum ki, 65 milyonun da bu noktadaki duygularına, düşüncelerine tercüman oluyoruz.

Bakın, biraz önce burada konuşan değerli muhalefet sözcüleri, promosyondan başka her şeyi konuştular; ama, ben, özellikle promosyonu konuşacağım.

Yalnız, burada, ifade edildiği için, bir cümleyle ifade etmek istiyorum; bedelli oto ithaline değinildi...

ALİ DİNÇER (Ankara) - O da Refah Partisinin promosyonu.

EKREM ERDEM (Devamla) - Bakın, bu promosyon sayesinde, medya patronları dışarıdan çok büyük ithal yapıyor; ama, buna karşı kimsenin bir tepkisi yoktur. Ne yerli sanayinin çökeceğinden ne de bundan dolayı haksız rekabet neticesinde işyerlerini kapatan esnafın dert ve dileklerinden bahseden yoktur; ama, konu zenginler olunca avukatlık kolaylaşıyor galiba. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Zenginin büyüğü sizde; 160 kilo altın sizde.

EKREM ERDEM (Devamla) - Bakın, aslında, bu Promosyon Yasasının bir an önce çıkmasına herkes taraftar, medya patronları da, bu tatlı kâra ulaşmadan önce, bu çılgınlığa bir son vermenin gereğini ifade etmişlerdir; ama, bugün, artık gazetecilik yapmadıkları, ticaret yaptıkları için ve iletişim araçlarının da imkânlarıyla mallarını daha kolayca pazarladıkları için, şu anda ondan yana tavır koymalarını normal karşılıyorum. Normal karşılamadığım, muhalefetin böyle güzel bir düzenlemeye destek vermeyişidir. İşte, İstanbul Ticaret Odası Gazetesi, manşetten vererek “Odamızın ısrarları üzerine gazete promosyon meselesi çözülüyor” diyor; çünkü, bu promosyon, yalnız basını ilgilendirmiyor ki, esnafı da ilgilendiriyor; yalnız esnafı ilgilendirmiyor, burada, aldatılan okuyucuları, aldatılan tencere tava müşterilerini de ilgilendiriyor. “Nasıl olsa gazete alıyorum, bir tane de tencere, bir tane de televizyon alayım” diye kendisini bağlayan; ama, aldığı zaman da umduğunu bulamayan bir sürü insan var. Tabiî ki, bir hukuk devletinde buna bir dur demek lazım, bunu bir çözüme kavuşturmak lazım. İşte biz, bu güzel yasayla bunu yapacağız inşallah.

Demin de ifade ettiğim gibi, ülkemiz, daha önce, 1980'li yıllarda, bir bankerlik olayı yaşadı. Bankerlik olayını niye yaşadık? O gün, yasal düzenlemeler yapılmadığı için, zaman içerisinde, hanını, hamamını, apartmanını satarak bankerlere yatıranlar, sonra, intihar etmek mecburiyetinde kaldı; çoğu gitti, kendisini, Boğazda, İstanbul Köprüsünden suyun derinliklerine bırakıverdi. İşte bunların olmaması için, böyle bir yasaya ihtiyaç var.

Bugün, iletişim araçlarının verdiği imkânları da en iyi şekilde kullanan birtakım basın patronları, gerçekten, bir tekelleşmenin içerisine girmiştir ve -demin de ifade ettim- bazı yeni gazetelerin yer almasına engel olmaktadırlar. Artı, esnafla haksız bir rekabete girdikleri için, burada, esnafın da mağdur edilmesi söz konusudur.

Yine bu tekelleşme neticesinde, bugün, gazeteler arasındaki anlaşmalarla, gazete çalışanları, istemediği gazetelerde çalışmak mecburiyetinde kalıyor; çünkü, bir başka yerde iş bulma şansı yoktur. Ben, inanıyor ve istiyorum ki, gelin, şu gazetelerde çalışanların, gazete emekçilerinin mağduriyetlerini de önleyelim, onları birlikte koruyalım, kollayalım; ona yönelik birtakım düzenlemeleri de birlikte yapalım.

Tabiî, bu yasa, 31.7.1996 tarihinde görüşülmüş ve kabul edilmişti; ama, Sayın Cumhurbaşkanımız, tekrar görüşülmek üzere, Meclise iade etmiş. Geri gönderme tezkeresinde “gerek Anayasanın 28 inci maddesinde gerekse Basın Kanununun 1 inci maddesinde 'basın hürdür, sansür edilemez' hükmü yer almaktadır. Genelde düşünce açıklama, özelde basın yoluyla düşünce açıklama özgürlüğü, demokrasinin ölçütü olarak görülür” denilmekte ve kanunun, basın özgürlüğüne karşı olduğu ima edilmektedir.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bunu anlamak mümkün değil. Bu Promosyon Yasası içerisinde, basının haber alması ve yorum yapması yorum yapma yönünde en ufak, kısıtlayıcı bir madde yok ve bazı muhalefet mensubu arkadaşlarımız da bu şekilde ifade ettiler. Tabiî, biz, Refah Partisi olarak, buna katılmak durumunda değiliz ve katılmıyoruz da.

Yine, gönderilen bu yazıda, itiraz edilen konulardan bir tanesi, kanunun ceza maddesiyle, yargı görevine müdahale edildiği ileri sürülmektedir. Kanunda öngürülen ceza, idarî para cezasıdır ve Türk hukuku, bu cezaya ilk defa, bu kanun sayesinde kavuşmuyor, daha önce de bunlar uygulanmış ve şu anda da uygulanmaya devam ediliyor. Dolayısıyla, böyle bir gerekçeyi de anlamak mümkün değil.

Yine, ifade edildiğine göre, cezanın çok büyük olduğu, yalnız promosyonla ilgili teminatların onlarca trilyona ulaştıcı bir noktada, bu cezaların büyük olduğu da ifade edilemez. Buna da katılmak mümkün değildir; çünkü, cezaların ana amacı da caydırıcı olmaktır.

65 milyonun sabırsızlıkla beklediği ve milletimizin hayrına olacak böyle bir yasanın, Meclisten, ağırlıklı bir oybirliğiyle çıkacağını bekliyor, umuyorum. Bu yasanın, basınımız, halkımız ve Yüce Milletimiz için hayırlara vesile olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.

Teşekkür ediyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, söz talebiniz mi var efendim?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Evet.

BAŞKAN - Hükümet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Erez; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Erez, zatı âlinizden sonra iki sayın üyeye söz vereceğim. Çalışma süremiz, bugün saat 19.00'da doluyor. 20 dakika süreniz var. Takdir sizindir. Arzu ediyorum ki, bugün, hiç olmazsa tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlayalım.

Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda Promosyon Yasası olarak bilinen, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 4159 sayılı Kanun üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Ancak, burada, muhalefet partilerine mensup grup sözcülerini dinledikten sonra, acaba, hangi kanunu görüşüyoruz diye de endişeye düştüm. Tabiî, DSP Milletvekili Sayın Sami Türk'ü bundan ayırıyorum.

Değerli arkadaşlarım, konuya geçmeden evvel bir şey söyleyeyim. Bu “çete” lafı burada çok konuşuluyor. Dün de konuşuldu...

A.TURAN BİLGE (Konya) - Daha çok konuşulacak.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Devamla) - Tabiî... Tabiî... Konuşacağız. Dinlemesini bilirsen konuşmasını da bilirsin.

A.TURAN BİLGE (Konya) - Bu yasama dönemi bitinceye kadar konuşacağız.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Devamla) - Bu Hükümet, hiçbir olayın üstünü örtbas etmez. Ne kadar pislik varsa, bu Hükümet çıkaracak. Nasıl çıkaracak biliyor musunuz? (DYP sıralarından alkışlar) Nasıl, 1991'de gelip hayalî ihracat pisliğini devletin içerisinden çıkardıysak; nasıl, 1991'den sonra otoyol rüşvet pisliklerini devletten çıkardıysak, bunu da çıkaracağız; hiç endişeniz olmasın. (DYP sıralarından alkışlar) Nasıl, İSKİ'yi ve Civan'ı örtbas etmediysek, burada da bir şey varsa onu da örtbas etmeyeceğiz.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Bakan, Mercümek ve Parsadan olaylarını niye örtüyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica ediyorum.

Sayın Dinçer...

Sayın milletvekilleri...

ALİ DİNÇER (Ankara) - Mercümek olayı ne oldu?

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun...

ALİ DİNÇER (Ankara) - Parsadan olayı ne oldu?

BAŞKAN - Sayın Dinçer, müsaade buyurun efendim.

Sayın Bakan, siz buyurun.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Mahkeme kararına karşı konuşuyor! Ayıp...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Hayır... Hayır...

Sayın Yılmaz Ateş, bu çeteler bugün çıkmadı ortaya. 1991'den 1995'e kadar sizin partiniz bostan bekçisi miydi, iktidar ortağı değil miydi; ne yapıyordunuz o zaman?! (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Yakışmıyor Sayın Bakan.

FATİH ATAY (Aydın) - Meclis burası... Çok ayıp... Bir bakana yakışmıyor...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu kanun niçin hazırlanmıştır, hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Günlük tüketim maddelerinden başlayan, giderek...

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Bakan gibi konuşun!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Ben, halkın bakanıyım, iki tane gazete patronunun bakanı değilim.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Belli kimin bakanı olduğun!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Ben halkın bakanıyım, halkın; iki tane gazete patronunun bakanı değilim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Bakan, siz buyurun efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu kanun niçin hazırlanmıştır, hangi ihtiyaçtan doğmuştur; şimdi konumuza gelelim: Günlük tüketim maddelerinden başlayan, giderek, televizyonlara, çamaşır makinelerine, ardından, arsalara, otomobillere kadar ulaşan promosyon savaşlarının neden olduğu üretici, tüketici ve satıcıların haklı şikâyetleri, bu kanunun hazırlanmasında birinci etken olmuştur.

Gümrük birliği içerisinde olduğumuz ve tam üye olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki konuya ilişkin düzenlemelerin promosyonlu satışları teşvik etmekten ziyade caydırıcı olması, basınla ilgisi olması halindeyse çok daha sert ve kısıtlayıcı hükümler içermesi de, kuşkusuz, bu kanunun hazırlığında motive edici olmuştur.

Değerli milletvekilleri, kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisine iadesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı yazısında, gerek Anayasanın 28 inci maddesinde gerekse Basın Kanununun 1 inci maddesinde “basın hürdür, sansür edilemez” hükmü yer almaktadır. “Genelde, düşünce açıklama, özelde basın yoluyla düşünce açıklama özgürlüğü, demokrasinin ölçütü olarak görülür” denilmekte ve kanunun basın özgürlüğünü kısıtlayıcı olduğu ima edilmektedir.

Şimdi, bu konuda fikirlerimi ifade etmeden evvel, hakikaten, bugün, Türkiye'de basının tam özgür olduğunu söylemek mümkün değildir; ama, bu Hükümetten ve bu kanundan dolayı değil, gazete patronları ve genel yayın yönetmenlerinden dolayı Türk basını hür ve özgür değildir. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Çünkü, gazete patronunun ve genel yayın yönetmeninin hoşuna gitmeyen bir şeyi hiçbir köşe yazarımızın yazamadığını, köşe yazarları, kendileri ifade etmektedirler, ben söylemiyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Eğer bu kanun basında özgürlüğü kısıtlıyorsa... Türkiye'de çıkan büyük gazetelerimizin hepsi Avrupa'da yayınlanıyor; Avrupa'da, hiçbirinde promosyon yok. Yani, Avrupa ülkelerinde basın özgürlüğü yok mu? Bu kanunun basın özgürlüğüyle falan ilgisi yoktur, bu kanunun tencere tava özgürlüğüyle ilgisi vardır; basın özgürlüğüyle tencere tava özgürlüğünü birbirine karıştırmayalım. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

ALİ DİNÇER (Ankara) - Refah Partisi bundan sonra tencere tava dağıtamayacak mı?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Huzurunuzda daha önce de belirttiğim üzere, bu kanunda basın özgürlüğüne, yani, haber alma, yayımlama ya da yorum ve düşünce açıklama özgürlüğüne yönelik doğrudan ya da dolaylı tek bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kanun, basın kuruluşlarının basın dışı faaliyetlerinden birini, promosyon kampanyalarını düzenlemeye yöneliktir. Bu kanunla, gazete ve dergi gibi süreli yayınların çıkarılmasıyla iştigal eden birkısım şirketin bir tür özgürlüğünün kısıtlandığı doğrudur; ancak, bu özgürlük, kesinlikle basın özgürlüğü değildir. Bu, şirketlerin, dayanıklı tüketim malları pazarlama özgürlüğüdür. Böylesi bir kısıtlamanın basın özgürlüğüyle ilgisini açıklamaya herkes muhtaçtır.

Yeri gelmişken, burada bir çağrı yapıyorum. Herhangi bir arkadaşımız, bu kürsüden, bir basın kuruluşunun promosyon kampanyası düzenlememesi kaydıyla, yani, yalnızca aslî işini, basın yayın faaliyetini sürdürmesi kaydıyla bu kanunla muhatap olabileceğini ispatlarsa, huzurunuzda söz veriyorum, ben bu kanuna kırmızı oy vereceğim.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Vazgeçersin... Vazgeçersin...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Kimin neden vazgeçtiğini göreceksiniz.

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Biz ne varyasyonlar gördük...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, İktidara mensup partilerin milletvekilleri bu konunun bilincindeler. Ben, burada bu kanun hakkında ne söylersem söyleyeyim, muhalefet milletvekillerinin dinlemeye ve anlamaya niyetleri yok. O nedenle, sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum.

Bu kanunun ne basın özgürlüğünü kısıtlamaya ne de Anayasaya aykırı hiçbir yönü yoktur. Benim, Cumhurbaşkanı tarafından geri yollandıktan sonra söylediğim “virgülüne dahi dokunmadan Meclise getireceğiz” sözüm, Meclise olan saygımın gereğidir. O saygımı hiç kaybetmeyeceğim.

Sayın İrfan Köksalan, “Çete konusunda Başbakan konuşmuyor” dedi, ona da bir iki şey söyleyip ineceğim.

ALİ DİNÇER (Ankara) - O zaman Parsadan'ı anlat, Parsadan'ı...

ALİ HAYDAR ŞAHİN (Çorum) - Meclise gelin, Meclise...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Sayın Başbakanın, adliyeye intikal eden, soruşturması gizli olan bir şeyde konuşmaması gayet normaldir. Sayın Başbakan, gazinoya da gitmiyor, kumar da oynamıyor. Bu, bir eksiklik değil, bir meziyettir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan...

AZMİ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ne var efendim, bir şey mi var? Oturun. Bakın, burada bir arkadaşımız var.

Buyurun efendim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan konuşmalarına başlarken, konuşmasının başında, hiç de tasarıyla ilgili olmayacak biçimde, “1991'de işbaşına geldiğimiz zaman hayalî ihracat pisliğini ortaya çıkardık, otoyollardaki pisliği ortaya çıkardık” demek suretiyle, o gün İktidarı devreden Parti Grubumuza, kanaatimce, bir sataşmada bulunmuştur, iftira etmiştir. Zatı âlinizin de dikkatinden kaçmadığı şekilde, hayalî ihracat konusu, bu Yüce Parlamentoda, milletvekilerimizin oylarıyla neticelenmiştir. Otoyollar konusu, Anayasa Mahkemesi tarafından aklanmıştır. Müsaade ederseniz, bu konuda kısaca...

BAŞKAN - Efendim, beyan ettiniz, maksadınız açıklandı.

Buyurun efendim, siz ne buyuruyorsunuz?..

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkanım, müsaade edin kürsüden ifade edeyim.

BAŞKAN - Efendim, oradan buyurun; ne diyorsunuz, ne buyuruyorsunuz...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Alkıştan dolayı milletvekilleriniz duymadı Sayın Başkan. (RP sıralarından “duyduk, duyduk” sesleri)

Hayır, duymadınız... (RP sılarından gürültüler)

BAŞKAN - Buyurun efendim...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Şöyle biraz gelir misiniz...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Kulaklarınız sağır olmasaydı duyardınız. (DYP ve RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Akarcalı...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul)- Sizin gözünüz kör, kulaklarınız sağır. İmansızlar!.. (RP sıralarından gürültüler)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ne yapayım efendim, fermuar yok ki elimde... Müsaade buyurun...

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Eğer, kulağınız duysaydı, gözünüz görseydi, o Bakana orada müdahale ederdiniz.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ne dedin, bir daha söyle... Geri al sözünü!..

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Geri almıyorum!

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan... (RP sıralarından “Duyamıyoruz Sayın Başkan” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN - Ben duyuyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Karamollaoğlu...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Efendim, süre çok daraldı.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan “kulağınız sağır, gözünüz kör” dedi. Söylediği sözü geri alsın.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Evet, öyle...

BAŞKAN - Sayın Akarcalı... Rica ediyorum... (RP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, bakınız, sükûnet avdet etmezse kapatırım.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, bakın, sizden önce...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, çok çirkin bir ifade kullandılar.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Hayır, değil.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sağır ve bir kör gibi bir ifade kullandılar; ama ilaveten, buraya dönerek “imansızlar” gibi bir ifade kullandılar. Yani, bir Mecliste, sayın milletvekillerinden hiçbirinin birbirine böyle....

HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) - “İmansız” dediysen, şerefsizsin sen!.. (RP sıralarından ANAP sıralarına yürümeler)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - ... hakaret etmeye hakkı yoktur.

BAŞKAN - Efendim...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Eğer “imansız” dediyse, ben de ona aynen iade ediyorum. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim zabıtlara geçmiştir.

Sayın idare amirleri.... Sayın idare amirleri.... Sayın idare amirleri... (RP sıralarından gürültüler)

Sayın Cengil, siz buyurun lütfen...

Sayın idare amirleri... Sayın idare amirleri...

Lütfen... Değerli arkadaşlarım, biraz sabırlı olun lütfen!..

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Burası tehdit yeri değil... Baskıyla tehditle...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Müsaade buyurun efendim; bir teskin edelim.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Kürsüden birkaç şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Niye kürsüye geliyorsunuz efendim, sebep ne; ben bir dinleyeyim. Ortalığı bir teskin edelim, müsaade buyurun...

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Efendim, sükûnet heyecandan evladır. Sâkin olur musunuz lütfen. Rica ediyorum...

Burada, hiçbir değerli milletvekilinin değeri, bir başka milletvekilinden daha az ve daha çok değildir.

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) - Azdır... Onunki azdır...

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum...

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) - İyice azdır.

BAŞKAN - Şimdi... Rica ediyorum yani...

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Çok yakışıyor kendisine!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, burada, sükûnetle bir meseleyi tartışıyoruz. Olabilir, tenkidin dozu kaçabilir; ama, herkes bir başkasına saygı göstermek zorundadır, şayet saygı bekliyor ise.

Benim ricam... Lütfen... Şu saate geldik; çok dar bir zamanımız kaldı...

YILMAZ ATEŞ (Ankara)- Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim; sizin talebiniz ne?

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Bakan, benim ve partimin adını vererek bir ithamda bulundu.

BAŞKAN - Ne buyurdu? (RP ve DYP sıralarından “İSKİ dedi” sesleri, gülüşmeler)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Partimiz için “bostan bekçisi miydi” diye bir ifade kullandılar...

BAŞKAN - Ee, tabiî, siz, burada konuşurken “şöyle yaptınız, şöyle yaptınız” dediniz, o da soruyor “siz ne yaptınız o zaman” diye...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Ben de yaptığımızı söyleyeceğim. Ben ve partim, bugüne kadar, bütün çetelerin ve yolsuzlukların üzerine gittik. Sayın Bakanın, bu soruyu, sivil toplum örgütü başkanlığı ile çiftlik kahyalığını birbirine karıştıranlara sorması lazımdı.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Çiftlik kahyası kim?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, kişisel söz talebinde bulunan arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Yalçın Gürtan, Sayın Kâzım Arslan, Sayın Mahmut Işık.

Şimdi, sırasıyla, birinci sıradan itibaren, Sayın Cengil...

Sayın Cengil, vaz mı geçtiniz efendim?

SITKI CENGİL (Adana) - Hayır Sayın Başkan, konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Cengil; oylama yapacağım, rica ediyorum...

SITKI CENGİL (Adana) - Hemen bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Cengil, rica ediyorum... Sayın Cengil, bir kere, elinizi kaldırışınız, buraya yürüyüşünüz bile çok asabî gelişinizi gösteriyor.

SITKI CENGİL (Adana) - Hayır efendim, haletiruhiyem...

BAŞKAN - Rica ediyorum.. Haletiruhiyeyi orada bırakmak mecburiyetindesiniz; burası kürsü. (RP sıralarından alkışlar) Hiç kimse, haletiruhiyesini her yere taşıyamaz. Rica ediyorum Sayın Cengil, çok kısa... Oylamayı bitirelim istiyorum.

Buyurun Sayın Cengil.

SITKI CENGİL (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Aslında, üzerinde çok konuşulması gereken bir yasayı görüşüyoruz; ama, durum malum... Ben, bir tek cümle veya iki cümle söyleyeceğim; o da şudur...

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Üç olmasın aman!..

SITKI CENGİL (Devamla) - Burada ne kadar görüşme yapılıyorsa, muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımız çıkıp şunu söylüyor: Yahu ne acelesi vardı; başka görüşülecek bir şey yok muydu? Bu Meclis açıldığından beri hep bu söyleniyor.

Başka bir mesele; işte Doğru Yol Partisi sözcüleri şunu söyledi, Refah Partisi sözcüleri şunu söyledi. Evet, doğrudur, onları söylediler. Bugün, halkımın huzurunda söylüyorum.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Halka söylemeyeceksin, Meclise söyleyeceksin; Meclise söyle.

SITKI CENGİL (Devamla) - Bir Hükümet var; bu Hükümet de programıyla bağlıdır. Bunu, iktidar milletvekillerine sorsak, şüphesiz ki “Hükümet başarılıdır” derler; muhalefetteki değerli arkadaşlarıma sorsak, derler ki “hayır, Hükümet başarılı değil.” Evet, onlar da peşin yargıyla hareket ediyor olabilirler, bu tarafta hareket ediyor olabilir. Peki, kime sormak lazım? En doğrusu, halka sormak lazım. Halka sorduk, bir ay önce halka sorduk.

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Yok, hile yaptınız...

SITKI CENGİL (Devamla) - Ne oldu bir ay önce?

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Rüşvet verdiniz.

SITKI CENGİL (Devamla) - Bir ay önce halka sorduğumuzda, bu iktidarın arkasında olan yüzde 40'lık kamu desteği, millet desteği, halk desteği, yüzde 60'lara çıktı. Peki, sizin durumunuz ne oldu?

Saygılar sunarım. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Cengil, teşekkür ediyorum.

İkinci sırada bulunan, Samsun Milletvekili Sayın Gürtan; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Gürtan, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın milletvekilleri; Sayın Gürtan'ın 10 dakikalık süresi var. Temenni ederim, inşallah, kısa sürede toparlar; ama, biz tedbirimizi alalım. Sayın Gürtan'ın konuşmasının hitamına kadar, süre uzatımını...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hayır efendim, böyle olmaz; bitimine kadar olur Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim... Sayın Matkap...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Müdahale ediyorlar diye arkadaşlara sesleniyorum.

BAŞKAN - Bana yardımcı oluyorsunuz; teşekkür ederim. Aman ne güzel... Aman ne güzel... Efendim... Sayın Matkap...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Efendim, ben, zaman zaman size de yardımcı oluyorum.

BAŞKAN - Efendim, onu hep yanımda hissederim ben; sağ olasınız. Onu hep yanımda hissetmişimdir. Tüzüğü, teamülleri bilen bir arkadaşınızım, neyi oylayacağımı ben bilirim. Müsaade buyurun.

Sayın Gürtan, kusura bakmayın, sizi kürsüye davet ettik.

Buyurun efendim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, süre uzatma konusu, tabiî, Yüce Genel Kurulun takdiri dahilinde olan... Ancak, hatırlayabildiğim kadarıyla, herhangi bir önerge verilmemiş ise, sizin bu süre sonunda görüşmeleri kesmeniz gerekir Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ben ne diyorum?..

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Efendim, önerge var mı?

BAŞKAN - Ne için efendim?..

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Süre uzatımı için önerge var mı efendim?

BAŞKAN - Efendim, bu zatın konuşmasının bitimine kadar... Kürsüye çağırmışız, çıkmış, 7 dakika süresi var. 3 dakikalık süre uzatacağım; uzatmayayım mı? Sayın hatibi yarıda mı indireyim?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Doğru Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ee, insaf edin, yapmayın... (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Yani, mutlak bir muhalefetin baskısından kurtulun. Rica ediyorum...

Değerli milletvekilleri, değerli hatibi kürsüye davet ettim, süre yetmeyebilir. Sayın hatibin konuşmasının bitimine kadar süre uzatımını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Gürtan, buyurun.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gündemde yer alan tüketicinin... (RP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, lütfen dinlemesini bilelim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Biz sizi dinledik, lütfen siz de bizi dinleyin.

NEVZAT KÖSE (Aksaray) - Buna hakkın yok, bunu Başkan yapar.

BAŞKAN - Sayın Gürtan, bu işler böyle oluyor.

Siz buyurun efendim.

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Gündemde yer alan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Sayın Cumhurbaşkanımızın Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu hakkında şahsım adıma görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bize güven duyarak oy veren ve bizi Parlamentoya gönderen halkımız, bizden, onların, sadece günübirlik değil, kalıcı sorunlarına da çözüm bulmamızı beklemektedir.

Türkiyemizin bu kadar sorunu varken, eğitim sorunu varken, işsizlik sorunu varken, terör sorunu varken ve buna bir de Susurluk sorunu eklenmişken, Hükümetçe, Promosyon Yasasının öncelikler sırasında yer verilmesine bir anlam veremiyoruz. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Neden korkuyorsunuz demek lüzumunu hissediyorum. Hükümetin, öncelikle, Anayasaya uyum yasalarını çıkarması gerekirken, bu devamlı gözardı edilmektedir.

Geçen gün, görüşmesini yaptığımız Basına Sansür Yasa Tasarısı yanında Promosyon Yasasının alelacele gündeme getirilmesi, açıkça, Hükümetin basından korkmakta olduğunu göstermektedir. Korkarak, kısıtlayarak bir yere varamazsınız arkadaşlar. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Türkiyemizde, basın, her türlü olayın üzerine cesaretle giden ve karanlıkta kalmış meseleleri halkımızın gözü önüne seren dördüncü güç durumundadır. Bu güçlü kuruluşun yaşamını devam ettirmesi için tirajını artırması, tirajının artması için de promosyon uygulaması zorunludur. Ancak... (DYP sıralarından gürültüler)

Dinle arkadaş, dinle. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gürtan, siz devam edin efendim.

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Ancak, promosyon uygulaması halinde, basının bazı konuları ele alarak, bunları düzeltmesi gerekir. Örneğin, kaliteyi artırmak ve promosyondan dolayı okurlarına olan taahhütlerini gününde yerine getirmek gibi.

Bence, İktidarın promosyonu ele almasının gerçek amacı “basını kuşatmak, susturmak ve sonunda teslim almak” zihniyetinden kaynaklanmaktadır; bu da akılcı değildir.

Hiçbir zaman oyunu kurallarına göre oynamıyorsunuz. Şunu unutmamalıyız ki, oyunu kurallarına göre oynamayan, her zaman kaybetmeye mahkûmdur. Kaybetmek istemiyorsanız, vazgeçmelisiniz. Vazgeçmek hayrınıza olacaktır arkadaşlar. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bu fikre nereden mi varıyoruz? Bizzat, Sayın Başbakanın 6 Temmuz 1996 tarihinde Meclis kürsüsünden söylemiş olduğu “şimdi, bakın, takip edin, o gazeteleri göreceksiniz. Takip edin, bakın, bir methetmesinler de göreyim. Ödeyin şu bankalara borçlarınızı dediğim zaman ne olacak onların halleri” gibi tamamen basını hedef alan sözlerinden anlıyoruz. Bu sözler, basına yönelik açık bir şantaj anlamına gelmektedir. (DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

Hükümet ve onun küçük ortağı DYP, basının, hasıraltı edilmiş olayları...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Biz eşit ortağız, küçük değil...

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Küçüksünüz... Çok da küçülüyorsunuz maalesef... Halk görüyor sizi... Hükümet ve...

BAŞKAN - Sayın Gürtan, sizi bu ifadeden men ederim.

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Beni men edemezsiniz. Serbest, istediğim gibi konuşabilirim. (RP ve DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Rica ediyorum... Temiz bir üslupla konuşmaya mecbursunuz.

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Ben temiz konuşuyorum.

BAŞKAN - Sayın Gürtan...

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Temizim ve temiz konuşuyorum. (RP ve DYP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Gürtan, temiz bir üslupla konuşmaya mecbursunuz.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) - Sözünü geri alsın!..

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Bana görevimi hatırlatamazsınız Başkan. (DYP ve RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Dinleyin arkadaşlar...

Hükümet ve onun küçük ortağı...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Küçük değil...

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Küçüklüğü kabul etmiyorsanız büyüklüğünüzü gösterin. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Hükümet ve onun küçük ortağı DYP, basının hasıraltı edilmiş olayları su yüzüne çıkarması karşısında ürkmüş durumdalar ve bu amaçla, önlem olarak, bir yığın yasa tasarı ve teklifi sırada beklerken, Basın Yasası ve Promosyon Yasasını Meclis gündemine taşımaları düşündürücüdür. (RP ve DYP sıralarından gürültüler)

ABDULLAH ÖRNEK (Yozgat) - Size mi soracağız?!.

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Amaç, her geçen gün çığ gibi büyüyen halkımızın sorunlarını, işsizliği unutturmak, terör olaylarında ölenlerin yakınlarını avutmak, her ay getirilen benzin zammına kılıf uydurmak ve en önemlisi de Susurluk'ta bir kamyonun açığa çıkardığı çarpık ilişkileri gündemdışına taşımak ve zamanla unutulmasını sağlamaktır. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Böylelikle, gündem, açıkça saptırılmaya çalışılmaktadır.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Bravo!..

YALÇIN GÜRTAN (Devamla) - Tabiî ki, bunları gerçekleştirmek için de, halkın sesi, gözü ve kulağı olan basını bertaraf etmenin gerekli olduğu düşüncesiyle hareketlerini yoğunlaştırdılar. (RP sıralarından “Afiyet olsun!..” sesleri) Size de afiyet olsun.

Ama, bu emellerine ulaşamayacaklar. Zira, Türkiye'de özgür basının sesini kesmeye kimsenin gücü yetmedi, bundan sonra da yetmeyecek. (DSP sıralarından alkışlar)

Biz, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, bu konudaki yasaya, ilke olarak karşı değiliz; ancak... (RP sıralarından gürültüler)

Dinlemesini öğrenin lütfen, dinlemesini öğrenin...

... yasada bazı yanlışlıklar vardır: Örneğin, ceza uygulamalarına siyasî nitelik getirilmektedir; Sanayi ve Ticaret Bakanına, alışılmamış ve olağandışı bir güç ve yetki verilmektedir. (RP sıralarından “helal olsun!..” sesleri) Bu yasayla, Bakanlık, bağımsız yargının görevini yüklenmektedir. (RP sıralarından “Bravo!..” sesleri) Bakanlığın, hem savcı hem de yargıç olarak hareket etmesini kabul edemeyiz. (DSP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, beni dinlemeye tahammül ettiğiniz için hepinize teşekkür eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar; RP sıralarından alkışlar[!])

BAŞKAN - Sayın Gürtan, teşekkür ediyorum.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Bülent Akarcalı, bu Gruba hitap ederek “imansızlar” dediyse, özür dilemesi gerekir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurulun aldığı karar gereğince, Sait Halim Paşa Yalısında meydana gelen yangının nedenleri ve Turban Genel Müdürlüğüyle ilgili yolsuzluk iddiaları konusundaki 10/2 esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun raporunu görüşmek için, 24 Aralık 1996 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.05

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, Bor-Akkaya Barajına karışan atık sular için yapılan arıtma tesisinin ödenek ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1312)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Niğde İli ile ilgili aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 13.9.1996

Akın Gönen

Niğde

1. Niğde Kentinin atık sularının Bor Akkaya Barajına boşaltıldığını ve bu suların da Borlu üreticilerle bağ ve bahçelerde kullanıldığını biliyor musunuz?

2. Bu suyun her an için salgın hastalıklara ve bu hastalıkların da kitlesel ölümlere neden olacağı konusunun yetkililerce üst makamlara iletildiği bilinmekte midir?

3. Bu yıl, baraja karışan atık sular için yapılacak arıtma tesisinin 31 Milyon TL. lk ödeneğinin harcanıldığı, 58 Milyar ek ödenek yollanıldığı takdirde işin bu mevsim bitirileceği tarafınıza intikal ettirilmiş midir.?

4. İnsan sağlığını ilgilendiren bu konunun acilen çözümü için emrinizde bulunan Acil Destek Programı tertibinden veya Maliye Bakanlığı yedek fonundan gerekli olan (58 Milyar TL.) ödenek ihtiyacını karşılamayı düşünür müsünüz?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.BMK.011-013/600 29.11.1996

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sayın Lütfü Esengün)

İlgi : 11.11.1996 tarih ve B.02.0.0010/1064 sayılı yazıları.

Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen'in 7/1312 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan 4 üncü soruya ait cevabımız aşağıda sunulmuştur.

Bilindiği üzere Bakanlığımız bütçesinde, mahallî idarelere yardım amacıyla ayrılan sınırlı miktarda bir ödenek bulunmaktadır. Ayrıca genel ve katma bütçeli tüm idarelerin, yıl içerisinde mevcut ödeneklerinin yetersiz kalması durumunda ilave ihtiyaçlarının ve malî yıl içerisinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla yine Bakanlığımız bütçesindeki bir tertipte “Yedek Ödenek” ayrılmaktadır. Ancak takdir edileceği üzere sınırlı miktarda bulunan bu ödeneğin de idarelerin tüm ihtiyaçlarını karşılaması mümkün olmayıp, ek ödenek ihtiyaçlarının bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak soru önergesinde belirtilen sözkonusu ihtiyacın Bakanlığımıza ulaştırılması halinde, konunun incelenerek değerlendirileceği tabiidir.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

2. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, özerk olan TÜBİTAK'ın siyasî denetim altına alınmaya çalışıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Sabri Tekir'in yazılı cevabı (7/1605)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasının sağlanmasını saygılarımla arz ederim.

Fatih Atay

Aydın

1. Dünyanın her yerinde bilimsel kurumlar özerktir. Yazık ki bizim ülkemizde üniversiteler başta olmak üzere bilim adamlarının çalıştığı kurum ve kuruluşlar bir takım siyasî etkilerin altına sokulmuştur. Bunlar arasında TÜBİTAK, çok uzun olmayan bir süre içinde özerkliğe kavuşturulmuştur ve ülkemizin en ciddi bilimsel araştırma kurumu olarak halkımızın da gurur kaynağıdır.

Maalesef bu özerk kurum, bugünlerde siyasî denetim altına alınmaya çalışılmaktadır. Bu kurumun tarafınızca siyasi denetim altına alınması eğer sonuçlanırsa, bilime bir darbe daha vurulmuş olmaz mı?

2. Bu kurumu asılsız iddialarla sık sık denetlemek, bilim üretecek insanlar için bir huzursuzluk unsuru değil midir?

3. TÜBİTAK'ın personel kadrosunda siyasî değişikliklere giderek, kurumun bilimsel yapısı, zedelenmiyor mu?

4. Bu derece artan siyasî baskıların altında, araştırma geliştirme faaliyetleri için hibe edilen, 30 trilyonluk kaynağa el koyma çabası mı yatmaktadır?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.006/01074 18.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) T.B.M.M. Başkanlığının 14.11.1996 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1605-4093/11304 sayılı yazınız.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü'nün 21.11.1996 tarihli B.02.0.KKG/106-398-14/4573 sayılı yazınız.

c) Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'ün 28.11.1996 gün ve B.02.0.0010/01184 sayılı yazınız.

İlgi yazınızla Bakanlığıma intikal eden, Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay'ın Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun özerk yapısı ve yeni yapılacak değişiklik hakkındaki soru önergesine ait cevaplar ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Sabri Tekir

Devlet Bakanı

Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay'ın 7/1605-4093 sayılı soru önergesine ait cevaplar

Cevap 1. Dünyanın her yerinde bilimsel kurumların özerkliği bilimsel yayın ve araştırma konuları ile sınırlıdır. Nitekim İngilterede'deki üniversitelerde bilimsel ve idarî rektörler ayrı ayrıdır. ABD'nde ise bilim ve teknoloji programları doğrudan başkan ve onun yardımcısı kanalı ile yürütülmektedir. Soru önergesinde TÜBİTAK'ın özerkliğinden bahsedilmekte ise de buna katılmak mümkün değildir. Şöyle ki :

a) Ülkemizde müsbet bilimler alanında ve Kalkınma Planları doğrultusunda araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunmak ve bilim politikaları doğrultusunda hükümetlere müşavirlik yapmak üzere 17.7.1963 tarih ve 278 sayılı Kanunla kurulan TÜBİTAK, 1987 yılına gelinceye kadar Bilim Kurulu üyelerinin birbirlerini seçmek suretiyle yönetime gelmeleri, kapalı bir kadro oluşturmuş, Bilim Kurulundaki boşalmalar zamanında doldurulamadığından sayı itibariyle yetersiz hale gelinmiş, Bilim Kurulu toplanıp karar alamamış, Kurumun faaliyetleri de tam bir denetime tabi tutulamamıştır. Ayrıca, teknoloji üretimi konusunda TÜBİTAK yetersiz kalmış, 1963-1987 yılları arasında sadece bir kaç patent üretebilmiştir.

b) TÜBİTAK Türkiye'nin önemli bir bilim ve teknoloji kurumudur. Bu sebeple, devletimiz TÜBİTAK'a çok önem vermekte ve bütçesini her yıl artırmaktadır. Nitekim,

1991 yılında 71 milyar yatırım ödeneği alan TUBİTAK'ın 1997 yılındaki ödeneği 1 733 milyar TL. olmuştur. Ayrıca 2 trilyon TL. civarında personel ve maaş ödeneği almakta, Para, Kredi ve Koordinasyon Kurulu kararı doğrultusunda sanayicimize yapılan AR-GE desteğinden de 200 milyar TL.'ye yakın komisyon sağlamaktadır.

TÜBİTAK Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun kararları doğrultusunda sanayie yönelik AR-GE yardım teşviklerini yürütmekte, 20 milyar dolar AR-GE teşviği dağıtılmaktadır. Böylece, cari ödenekleri çok artan TÜBİTAK âdeta bir KİT haline gelmiş bulunmaktadır. Ancak, bütün bunlara rağmen Türkiye'nin atılım yapmasını sağlayacak büyük projelere ait teknoloji geliştirme faaliyetlerinde TÜBİTAK'ın aktif olduğunu söylemek mümkün değildir.

c) Nitekim, bu nedenle Devlet Planlama Teşkilatı 1989 yılından itibaren bir yandan TÜBİTAK'a verdiği desteğini artırırken, öte yandan üniversitelere ait Teknolojik Araştırma Projelerini de devreye sokmuştur. Böylece üniversitelerimizde teknoparklar oluşturulmuş, yenilik merkezleri kurulmuş, bilim ve teknoloji alt yapıları süratle geliştirilmiştir. Bunun sonucu, 1986 yılında uluslararası yayın sıralamasında Türkiye 44. sırada iken 1994 yılında 34. sıraya yükselmiştir.

d) TÜBİTAK'ı aslî fonksiyonlarına çekmek, teknoloji üretimi konusunda ve kalkınma planları doğrultusunda kamu kurumları ile uyum içinde çalışmasını sağlamak üzere 21.10.1987 tarih ve 294 sayılı KHK ile TÜBİTAK Kanununun bazı maddeleri değiştirilerek Kurumda Kalkınma Plan hedefleriyle ülkenin bilim ve teknoloji politikalarının uygulanmasında daha verimli bir çalışmayı temin için “Yönetim Kurulu Sistemi” ne geçilmiştir.

e) Ancak, hiçbir gerekçe yokken, kuruma siyasî bir müdahale de sözkonusu olmadığı halde 18.8.1993 tarih ve 498 sayılı KHK ile tekrar “Bilim Kurulu” sistemine geçilmiş ve TÜBiTAK yönetimi yeniden kapalı bir hale dönüştürülmüştür.

Şu anda, 278 sayılı yasanın 4. maddesi ile 4 yılda bir süresi biten Bilim Kurulu üyelerinin yerine diğer üyeler tarafından seçim yapılmakta, ancak 8 üyenin en az yarısının Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)'nın aslî üyesi olması hükmü yer almaktadır. Bu durumda;

- 18.8.1993 tarih ve 498 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle, bugün mevcut Bilim Kurulu üyelerinin tamamı belirli bir siyasî partinin sempatizanları tarafından seçilmiş olup, halen bilim kurulu üyelerinden biri de bir siyasî partinin eski genel başkanıdır. Kurum, halen tamamen kapalıbir devre ile çalışmalarını sürdürmektedir.

- 13.8.1993 tarih ve 497 sayılı KHK ile kurulan TÜBA yasasının 5. maddesine göre asli üyelik süresi 70 yaşına kadar sürmekte, yeni aslî üyelerin seçimi de aynı şekilde mevcut aslî üyelerin teklifi, tezkiyesi ve Akademi Konseyinin onayı ile gerçekleşmektedir. Böylece, TÜBA'nın aslî üyeleri dışında hiçbir bilim adamına fırsat eşitliği tanınmadan, TÜBA üyeleri ölünceye kadar potansiyel TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi niteliğini kazanmış bulunmaktadır.

f) Hükümetimizin amacı TÜBİTAK'ı siyasî denetim altına almak değil, politik etkilerden uzak, katılımcı ve atılımcı bir anlayış içinde, kuruma bilimsel düşünceyi ve tarafsızlığı getirmektir.

Bu nedenle TÜBİTAK yasasında Kuruma değerli bilim adamlarının katkısını güçlendirmek, kapalı devre yerine açık ve şeffaf bir yönetim oluşturmak üzere gerekli değişiklik yapılacaktır. Bilim ve teknoloji alanında yetişmiş bilim adamlarımızı ve bürokratlarımızı değerlendirmek, demokratik teamüller çerçevesinde bir yönetim sistemi oluşturmak ve kurumu siyasî müdahalelerden uzak tutmak temel amacımızdır.

Cevap 2. Son günlerde bazı basın ve yayın organlarında, TÜBİTAK yasasında düşünülen değişiklik vesile edilerek, tek elden yönlendirilen açıklamaların yapıldığı böylece kamuoyunun yanlış bir şekilde yönlendirilmek istendiği üzülerek görülmektedir. Özellikle, bazı kesimlerin kendilerinin dışında oluşacak bir yönetimde bilimsel özerkliğin kaybolacağı gibi hiç de bilimsel ve doğru olmayan bir anlayış içinde oldukları da müşahade edilmektedir. TÜBİTAK Başkanı ile yöneticilerinin büyük bir kısmı aynı zamanda, kendilerinin kurmuş oldukları Bilim ve Teknoloji Vakfı'nın da başkanı ve yöneticileridirler. Son yıllarda, kurumun yasal faaliyetlerinin ve bazı hizmetlerinin teşkil edilen Vakıflar tarafından yapılır halde bir mekanizmanın kurulmuş olmasının da çeşitli problemlere neden olduğu, Bakanlığımıza intikal eden sözlü ve yazılı şikâyetlerden anlaşılmaktadır.

Gebze'de bulunan ve TÜBİTAK'a bağlı olarak faaliyet gösteren Marmara Araştırma Merkezi'nin Başkanı ve Başkan Yardımcıları ile Genel Sekreterinin bilimsel kariyere sahip olmadığı özel bir şirketten geldikleri de bilinmektedir. Gebze'de yapılan inşaatların büyük bir kısmının, sözkonusu şirkete yaptırıldığı duyumları da vardır.

Bütün bu şikâyet ve duyumların, tahkik ve teftişi için Başbakanlık Teftiş Kurulu görevlendirilmiştir. Bu konuda hiçbir bilim adamının rahatsız edilmesi asla düşünülmemektedir.

Cevap 3. Hükümetimiz iş başına geldiği günden bu yana TÜBİTAK personeline herhangi bir baskı yapmış değildir. Bilakis TÜBİTAK yönetimi kurum içinde kapalı devre dışı bıraktığı elemanları sık sık değiştirmekte, kendi personeline kendisi baskı yapmaktadır. Belli bir siyasî kadronun elemanlarının ve yakınlarının göreve getirildiği şikâyetleri vardır. Maliye Bakanlığı ile de kurumun problemleri bulunmaktadır. Yasa gereği atamalarda Maliyenin görüşü istenmesine rağmen Kurum uzun yıllar bu usullere uymadan atama yapmıştır. Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri çerçevesinde dışarıdan eleman alımı durdurulmuştur.

Cevap 4. TÜBİTAK yasasının değişmesi 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer almış bir zorunluluktur. Kalkınma Planında uygulama ve araştırma alanlarında yeni yapılanmaya gidileceği, üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirileceği ve TÜBİTAK'ın bilim ve teknoloji konularında görüş bildiren bir kurum haline dönüştürüleceği yer almaktadır. Bu hükümler doğrultusunda ve dünyada gelişen teknolojilerin ışığında TÜBİTAK Kanunu ülkenin bilim ve teknoloji politikasına uygun olarak yeniden düzenlenecek, Marmara Araştırma Merkezi'nin teknoloji geliştirecek bir yapıya kavuşturulması sağlanacaktır. Ayrıca, AR-GE faaliyetlerine yapılan devlet desteğinin süreklilik kazanmasına fırsat verilecek, Hükümetin ihtiyaç duyduğu araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin daha etkin olarak yapılması sağlanacaktır.

TÜBİTAK'ın bütçesi yatırım ve cari olarak 3.5 trilyon civarındadır. Sanayinin AR-GE faaliyetlerini desteklemek üzere 1997 yılında öngörülen ödenek ise, 3 trilyon TL. dır. Dolayısıyla sözkonusu soru önergesinde bahsedilen 30 trilyonluk kaynak TÜBİTAK bütçesinde yer almamaktadır. İlgili kurumlarımızın işbirliği içerisinde AR-GE faaliyetleri Hükümetimizin bütçede öngördüğü şekilde yürütülecektir.

3. - Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Kütahya İlinde hava kirliliğini önlemek için alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/1669)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim. 19.11.1996

Emin Karaa

Kütahya

Kütahya İlindeki hava kirliliği ölçümlerinde ortaya çıkan tablo çok korkunç boyutlara ulaşmıştır. Hava kirliliğinde Kütahya İli ilk sıralarda yer almaktadır.

İnsan sağlığı ve çevre büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır.

DİE'nin 4.5.1996 tarihli 59 sayılı bülteninde; 1995 yılı kükürtdioksit ve partiküler madde yoğunluklarının en yüksek olduğu İl ve ilçeler sıralamasında Kütahya 143 mikrogram metreküp SO2 ile Türkiye'de ikinci sırada yer almaktadır. Yine aynı tarihli 52 sayılı bültende 1996 yılı Ocak ayında 301 mik. program metreküp SO2 ile Türkiye genelinde üçüncü sırada yer almaktadır.

Soru 1. Korkunç boyutlara ulaşan hava kirliliğine çözüm bulmak için insanların ölmelerimi beklenecek yoksa acil önlemler mi alınacaktır?

Soru 2. Kütahya İlindeki, insan sağlığını ve çevreyi tehdit eden hava kirliliğini önlemek için başlatmış olduğunuz bir çalışmanız var mı?

Soru 3. Eğer mevcut bir çalışmanız varsa, ne zaman uygulamaya geçireceksiniz?

T.C.

Çevre Bakanlığı

Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.190.ÇKÖ.007.0002-3678 19.12.1996

Konu : Kütahya İli Hava Kirliliği

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1669-4325/11923 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde yer alan Kütahya Milletvekili Sayın Emin Karaa'nın soru önergesinde; DİE'nin 4.5.1996 tarih ve 59 sayılı bülteninde Kütahya'nın 1995 yılında 143 mikrogram/m3 SO2 ile hava kirliliği yönünden Türkiye'de ikinci sırada yer aldığı, 1996 yılı Ocak ayında ise 301 mikrogram/m3 SO2 ile Türkiye genelinde üçüncü sırada bulunduğu belirtilerek aşağıdaki soruların cevaplandırılması istenmektedir.

1. Korkunç boyutlara ulaşan hava kirliliğine çözüm bulmak için insanların ölmelerimi beklenecek yoksa acil önlemler mi alınacaktır?

2. Kütahya İlindeki, insan sağlığını ve çevreyi tehdit eden hava kirliliğini önlemek için başlatmış olduğunuz bir çalışmanız var mı?

3. Eğer mevcut bir çalışmanız varsa, ne zaman uygulamaya geçireceksiniz?

Tevcih edilen sorularla ilgili olarak Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar aşağıda açıklanmıştır.

2.11.1996 tarih ve 19269 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği'nin 52. ve 53. maddeleri muvacehesinde Kütahya İli hava kirliliği konusu, Kütahya Valiliğine intikal ettirilmiş olup (Ek-1), Kütahya Valiliği'nden alınan cevabî yazı ve ekleri Ek-2'de sunulmaktadır.

Ayrıca Bakanlığımızca 7 Kasım 1996 tarihinde “Hava Kirliliğinin Önlenmesi ve Mevzuatın Değerlendirilmesi” konusunda 44 il valisinin katılımı ile gerçekleştirilen valiler toplantısında sunulmuş olan, Kütahya Valiliğince yapılan çalışmalar hakkında bilgi ise Ek-3'de sunulmaktadır.

Bilgilerinizi arz ederim.

M. Ziyattin Tokar

Çevre Bakanı


TUTANAĞIN SONU
Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.