Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 13 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

18 inci Birleşim

14 . 11 . 1996 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KAĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Mısır'a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/567)

2. - İtalya'ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/568)

3. - (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/569)

4. - (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/570)

5. - Bulgaristan Meclisi Başkanının vaki davetine icabet edecek Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sedat Aloğlu Başkanlığındaki Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/571)

V. - ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin RPGrubu önerisi

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

2. - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı : 101)

3. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLAR

1. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, AÖF mezunlarının diğer fakülte mezunları gibi öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1328)

2. - İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, AÖF mezunlarının öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1341)

3. - Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey'in, Kars ilindeki eğitim ve öğretime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1364)

4. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, öğretmenliğe atanacaklarda aranacak şartlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1377)

5. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, üniversite mezunlarının öğretmen olarak atanmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1385)

6. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, haklarında soruşturma açılan öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1447)

7. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan'ın, Armutalan Belediye sınırları içindeki orman alanının tahsis edildiği derneğin özelliklerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1524)

8. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan'ın, Armutalan Belediye sınırları içindeki ormanlık alanın bir derneğe tahsis edildiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sacit Günbey'in yazılı cevabı (7/1525)

I. - GEÇEN TUTANAK

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu'nun, Anayasa; Adalet; Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonları üyeliklerinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın (6/110), (6/111), (6/112),

Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun (6/331),

Numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar ve 43 arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar karşısındaki şiddete varan tutum ve uygulamalarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba ve 14.11.1996 Perşembe günleri 15.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" Kısmının:

1 inci sırada bulunan 23,

2 nci sırada bulunan 101,

4 üncü sırada bulunan 131,

5 inci sırada bulunan 130,

Sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

3 üncü sırasında bulunan, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 178 Sayılı Maliye Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/413) (S. Sayısı : 124) görüşmelerini müteakip yapılan açıkoylaması sonucunda,

6 ncı sırasında bulunan,Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/524) (S. Sayısı : 126),

7 nci sırasında bulunan, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/523) (S. Sayısı : 127),

8 inci sırasında bulunan, Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/525) (S. Sayısı : 128) ile,

9 uncu sırada bulunan, 5.1.1996 tarihli ve 237 Sayılı Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/322) (S. Sayısı : 111)

Yapılan görüşmelerden sonra;

Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

14 Kasım 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime22.00'de son verildi.

Yasin Hatiboğlu Başkanvekili

Ali Günaydın Kâzım Üstüner Konya Burdur Kâtip Üye Kâtip Üye

Ünal Yaşar Gaziantep Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

14.11.1996 PERŞEMBE

Raporlar

1. - Türkiye Cumhuriyeti ve Litvanya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/329) (S. Sayısı : 116) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)

2. - Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna-Hersek Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/332) (S. Sayısı : 118) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)

3. - Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı :120) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)

4. - Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/351) (S. Sayısı : 122) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)

5. - Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti Arasında Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği Antlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/380) (S. Sayısı : 123) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)

6. - Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132) (Dağıtma tarihi : 14.11.1996) (GÜNDEME)

7. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S.Sayısı : 133)

Sözlü Soru Önergesi

1. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Köy Hizmetleri Teşkilatının yeniden yapılanmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/366) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat İline bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1632) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)

2. - Eskişehir Milletvekili Necati Albay'ın, Eskişehir'de Kırıka Boraks İşletmesine alınacak işçiler için yapılan sınava ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1633) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)

3. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, Hükümeti döneminde kurumlara yapılan atama, görevden alma ve yer değiştirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)

4. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, İzmir-Konak İlçesi Eski İzmir Bölgesindeki konutlara yüksek ücretten TEDAŞ tarafından verilen elektriğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1635) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.11.1996)

5. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, Devlet İstatistik Enstitüsünün Gelir Dağılımı Anketine İlişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1636) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.1996)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, ihracatı artırmak için uygulanacak teşviklere ve döviz deklare belgesi usulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1124)

2. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Ayasofya Camiinin ibadete açılmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin Başbakadan yazılı soru önergesi (7/1127)

3. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Hac ibadetiyle ilgili kotolara ve karayoluyla Hacca gitme yasağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1130)

4. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, partizanlık yaptığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan diyanet görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1131)

5. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Türkiye ile İsrail arasında yapılan Askerî Eğitim İşbirliği Anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1133)

6. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, tamamlama programı mezunlarının atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1151)

7. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Bölgesel Kalkınma İşbirliği Teşkilatına KKTC'nin üye olması için bir girişimde bulunulup bulunulmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1154)

8. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Türk Cumhuriyetlerine yapılan matbaa yardımı ihalesinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1165)

9. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Avrupa Birliğince Türkiye'ye yapılacak malî yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1166)

10. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, istimlak ve istihkak bedeli borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1172)

11. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Irak'a uygulanan ambargoya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1174)

12. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, kadro verilecek cami ve Kur'an Kursları kadrolarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1176)

13. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, müteşebbislere hazırlanmış proje albümünden proje tatbik imkânı sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1201)

14. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Sağlık Meslek Liselerinden mezun olanların atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1213)

15. - Muğla Milletvekili Lale Aytaman'ın, Bakanlıkça AİDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili olarak alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1219)

16. - Ağrı Milletvekieli M. Sıddık Altay'ın, Tutak-Çalabaş Köyünün Sağlık Ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1235)

17. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Başbakan Yardımcısının işçi ve işçi-işveren sendikalarına yönelik basına yansıyan bazı sözlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1244)

18. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, CNN Televizyonunun "Türkiye'nin dünya çapında terörü finanse ettiğine" dair haberiyle ilgili olarak yapılan işlemlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1255)

19. - Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı'nın, kronik karaciğer rahatsızlıkları ve siroz tedavisinde kullanılan bir ilaca ithal izninin verilmeyiş nedenine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1257)

20. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Başbakanlık Tanıtma Fonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1258)

21. - İstanbul Milletvekili Yusuf Pamuk'un, Başbakanlık Tanıtma Fonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1259)

22. - Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı'nın, Başbakan Vekilinin tanıtma fonuna bağlı olduğu Devlet Bakanıdan başka bir Devlet Bakanına bağlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1262)

23. - Muğla Milletvekili Lale Aytaman'ın, yataklı tedavi kurumlarının kan ve kan ürünleri stoklarına ve bu stokların denetlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1263)

24. - Muğla Milletvekili Lale Aytaman'ın, insan sağlığına zarar verdiği iddia edilen bit ilacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1264)

25. - İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, Başbakan Vekilinin Tanıtma Fonu veya Başbakanlık İdarî ve Malî İşler Daire Başkanlığı kaynaklarından 65 milyar lirayı bir siyasî partiye aktardığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1265)

26. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, Bedelsiz oto ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1268)

27. - İçel Milletvekili Oya Araslı'nın, Malezya'da toplanan İkinci Müslüman Kadın Parlamenterler Konferansına gönderilen delegasyonun yetkisiz olduğunun bir Devlet Bakanı tarafından konferans yetkililerine bildirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1273)

28. - Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım'ın, Tunceli Merkez Kocakoç Köyü Cerme Deresi Mezrasında gerçekleştirilen operasyonda terörist olmadığı halde bir kişinin öldürüldüğü iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1274)

29. - Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, Afyon İli Çay İlçesi Devlet Hastanesi ek inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1279)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

14 Kasım 1996 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN - Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, sizlerin ve Yüce Milletimizin Regaip Kandillerini de kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündemin, mutadı veçhile, yüklü olması hasebiyle, çok arzu ediyor olmama rağmen, gündemdışı söz talebinde bulunan çok değerli arkadaşlarımın taleplerini yerine getirme imkânım olmadı; üzgünüm.

Gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" bölümüne geçiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Mısır'a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/567)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(ODEK) III üncü Orta Doğu-Kuzey Afrika Ekonomik Zirve Toplantısına katılmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde Mısır'a gidecek olan Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. - İtalya'ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/568)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Dünya Gıda Zirvesine katılmak üzere, 12 Kasım 1996 tarihinde İtalya'ya gidecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin dönüşüne kadar; Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

(9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

3. - (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/569)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25 Temmuz 1996 tarihinde teşekkül edip, çalışmalarına başlayan Komisyonumuz; Anayasanın 100 üncü maddesinde belirtilen iki aylık süre içinde çalışmalarını tamamlayamamıştır.

Soruşturmanın bitirilememesi nedeniyle, Komisyonumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, 20 Kasım 1996 tarihinden itibaren iki aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.

Gereğini arz ederim.

Naci Terzi Erzincan Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

(9/6) esas numaralı Soruşturma Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutuyorum.

4. - (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/570)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25 Temmuz 1996 tarihinde teşekkül edip, çalışmalarına başlayan Komisyonumuz; Anayasanın 100 üncü maddesinde belirtilen iki aylık süre içinde çalışmalarını tamamlayamamıştır.

Soruşturmanın bitirilememesi nedeniyle, Komisyonumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, 20 Kasım 1996 tarihinden itibaren iki aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.

Gereğini arz ederim.

Mehmet Ali Şahin İstanbul Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

5. - Bulgaristan Meclisi Başkanının vaki davetine icabet edecek Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sedat Aloğlu Başkanlığındaki Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/571)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Sedat Aloğlu Başkanlığında 6 kişilik bir Parlamento heyetinin, Bulgaristan Meclisi Başkanının resmî davetine icabet etmesi hususu, Genel Kurulun 5 Kasım 1996 tarihli ve 13 üncü Birleşiminde kararlaştırılmıştı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca belirlenen Parlamento heyetimizin isim listesi Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Sedat Aloğlu Ali Rahmi Beyreli İstanbul Bursa Dışişleri Komisyonu Başkanı Dışişleri Komisyonu Üyesi

Ercan Karakaş Hüseyin Kansu İstanbul İstanbul Dışişleri Komisyonu Üyesi Dışişleri Komisyonu Üyesi

Cemal Özbilen Yaşar Canbay Kırklareli Malatya Dışişleri Komisyonu Üyesi Dışişleri Komisyonu Üyesi

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Refah Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; önce okutup işleme koyacağım, sonra da oylarınıza sunacağım:

V. - ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin RP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 14.11.1996 Perşembe günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Temel Karamollaoğlu

Refah Partisi Grup Başkanvekili

ÖNERİ :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, kanun tasarı ve tekilflerini görüşmek üzere, 15.11.1996 Cuma ve 16.11.1996 Cumartesi günleri 15.00-19.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, öneriyle ilgili olarak ve aleyhte olmak üzere, önce Sayın Nihat Matkap'ın, sonra da Sayın Başesgioğlu'nun söz talepleri vardır.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, söz talebimi geri alıyorum.

BAŞKAN - Siz geri alıyorsunuz...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Ben de geri alıyorum efendim.

BAŞKAN - Siz de geri alıyorsunuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, önerinin lehinde söz istiyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Grubumuzun getirmiş olduğu öneriyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bugün, mübarek bir gecenin arifesi. Kandilimiz, inşallah hayırlı çalışmalara vesile olur; hepinizin kandillerini tebrik ediyorum.

Zaman zaman, kamuoyunda, Parlamentomuzla ilgili, birtakım çevrelerin özellikle gayret ve çabaları var; "Parlamento yeterince gayret etmiyor, çalışmıyor, görevini tam yapmıyor" anlamına gelen ithamlarla da karşı karşıya kalabiliyoruz; ancak, bugüne kadar, iktidarıyla, muhalefetiyle bütün Parlamento, birçok konuda uzlaşarak, birçok hayırlı kanunu çıkarmıştır, birçok faydalı çalışma yapmıştır. Yapılan bütün bu çalışmaları, elbette, hepimiz -görevimiz gereği- milletimize faydalı olmak için yapıyoruz.

Dolayısıyla, bu görevimizi yerine getirirken, zaman zaman, İçtüzükten gelen birtakım düzenleme ihtiyacı, gündemin tespiti konusu önem arz ediyor. Daha çok da, bu talepler, biliyoruz ki, İktidar kanadı olarak bizden; yani, Refah Partisinden ve Doğru Yol Partisinden geliyor. Değerli muhalefete mensup arkadaşlarım da, bu konuyla ilgili olarak "gündemi sık sık değiştirmeyelim; dolayısıyla, gündemimiz daha önceden belli olursa, bizler de ona göre hazırlık yaparız; arkadaşlarımız da o doğrultuda faydalı bilgiler aktarır" diye haklı serzenişlerde bulunuyorlar, haklı birtakım değerlendirmeleri oluyor; ancak, takdir edersiniz ki, hayat ve özellikle siyasî hayat çok hareketli devam ediyor, günün ve şartların meydana getirmiş olduğu ihtiyaçlara mebni olarak, bu gündemi değiştirme ihtiyacını duyuyoruz. Değiştirme derken, gündemin sıralamasını değiştirme ihtiyacını duyuyoruz.

Bu noktada, bugünkü önerimizde, biz, Parlamentonun gündemindeki birtakım teklif ve tasarıları çıkarabilmek arzusuyla, çalışma süresini bu hafta sonu için birazcık daha uzatmayı talep ediyoruz. Üstelik, önümüzdeki haftalarda Parlamentoda bütçemiz görüşülecek. Kesintisiz ve aralıksız, Parlamentonun gündeminde sırf bütçe görüşmeleri olacağından ve bütçe görüşmeleri sürdürüleceğinden dolayı, öncelikli olarak birtakım konuların görüşülmesini de arzu ediyoruz.

Buna istinaden sizlerden istirhamımız, bu çalışmaları, özellikle bu hafta itibariyle, cuma ve cumartesi günleri de sürdürmektir. Ümit ediyorum ki, değerli milletvekili arkadaşlarımız, iktidar-muhalefet ayırımı gözetmeksizin, önümüzdeki iki gün, yani cuma ve cumartesi günlerinde hedeflemiş olduğumuz çalışmaları yerine getirmek için bize yardımcı olurlar.

Özellikle, temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelip, şu anda da, üzülerek söyleyelim ki, Anayasa Mahkemesinden dönmüş olan -ki, bu yetki yasasında hedefimiz, üniversitenin, polisin ve özellikle de askerî cenahımızın maaşlarını düzenlemektir- genelde de Anayasa Mahkemesinden geri dönen yetki yasalarıyla ilgili bir yetki talebimiz söz konusudur. Bu konuda, birçok görevde çalışan arkadaşlarımızın maaşlarını, görev alanlarıyla ilgili olarak düzenleme ihtiyacı vardır. Her iktidar döneminde olduğu gibi, bu iktidar döneminde de, bir ihtiyaç olması hasebiyle, bu alanda bir yetki talep etmekteyiz.

Üniversitede görev yapan profesörlerimizin maaşını tanzime yönelik; hayatı pahasına da olsa, terörle mücadele eden polislerimizin ücretlerini, o alanda layık olan düzeye yükseltmeye yönelik ve aynı zamanda, yine, güvenlik güçlerimizden askerlerimize yönelik olan bu düzenlemelerle ilgili bu yetki yasasını bu hafta itibariyle görüşmeyi hedeflemiş bulunuyoruz; ümit ederiz ki, değerli milletvekili arkadaşlarımız bu konuda anlayış gösterirler.

Şayet, bu hedeflediğimiz, programladığımız bu haftalık çalışmayı, istenilen zaman süresi içerisinde halledebilirsek, belki de cumartesi günü çalışmaya ihtiyaç bile duyulmayabilir. O halde, bizim sizlerden istirhamımız şudur değerli arkadaşlar: Bugün alacağımız kararda, öncelikli kanun tasarılarını çıkarmakla birlikte, bu arada yetki yasasını da çıkarmayı hedeflemiş bulunuyoruz. Anlayışınıza inanıyoruz, yardımcı olacağınızı bekliyoruz, Parlamentonun çalışmasından memnunluk duyacağınızı da biliyoruz. (DSP sıralarından "tamam, arkadaşlarınız geldiler, konuşmanızı bitirebilirsiniz" sesleri)

O halde, siz değerli milletvekili arkadaşlarımızdan istirhamımız, bu çalışma azmimize destek vermenizdir, bu çalışma gayretimize sizlerin de katkı sağlamasıdır.

HAKAN TARTAN (İzmir) - Gelin, önce şu temiz toplumdan başlayalım...

SALİH KAPUSUZ (Devamla)- Bu doğrultudaki Grup önerimize yardımcı olmanızı istirham ediyor; gösterdiğiniz ilgi ve alakaya teşekkür ediyor; hepinize saygılar sunuyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından alkışlar [!] )

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, henüz oylamaya geçmedim.

VELİ AKSOY (İzmir) - Sayın Başkan, notunuzu aldı Sayın Asiltürk!

BAŞKAN - Hangi notu efendim?.. (DSP sıralarından gürültüler)

HAKAN TARTAN (İzmir) - Biraz önce gönderdiğiniz notu.

BAŞKAN - Müsaade buyurun efendim... Müsaade buyurun...

VELİ AKSOY (İzmir) - Ama, tarafsız olun! Ayıp!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, işaret buyurduğunuz milletvekilleri senelerdir Parlamentoda milletvekilliği yapan insanlardır. Tüzüğün kime ne imkân verdiğini, en az benim kadar ve zatı âliniz kadar onlar da bilir. Niye yani, Başkanlığa mutlaka sataşmaya mecbur musunuz!.. Rica ediyorum...

Efendim, başka söz talebi?.. Yok.

Şimdi, oylamaya geçeceğim ve karar yetersayısını dikkate alacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yetersayımız yoktur; saat 15.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.21

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.45

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. - ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerine ilişkin RP Grubu Önerisi (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Refah Partisi Grubu önerisini oylarken karar yetersayısı talep edilmiş, bu talep dikkate alınmış; yapılan oylamada ret veya kabule yetersayı bulunamamıştı. Şimdi, grup önerisini tekrar oylayacağım ve karar yetersayısının var olup olmadığını arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Karar yetersayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, gündemimizin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümüne geçiyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon hazır mı? Hazır değil.

Müzakeresi ertelenmiştir.

2. - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Ali, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı : 101)

BAŞKAN - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumlarıyla İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Hazır değil.

Müzakeresi ertelenmiştir.

3. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131) (1)

(1) 131 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Biraz önce başlığını zikrettiğim Plan ve Bütçe Komisyonu raporu, daha önce, Yüce Heyete dağıtıldı.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Ben, tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz talebini arz edeyim Yüce Heyete: Şu ana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu söz talebinde bulundu.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Işın Çelebi konuşacaklar.

BAŞKAN - Sayın Çelebi'yi yazalım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edebilir miyim Sayın Hacaloğlu.

Sayın milletvekilleri, bir tasarının tümünü görüşüyoruz ve bir grup sözcümüz, o konudaki görüşlerini ifade buyuracaklar. Sükûnet rica ediyorum. Lütfen...

Sayın Hacaloğlu, buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi kuyumcular ve sarrafların envanterlerinde mevcut olan altın, diğer kıymetli madenler, taşlar ve onlardan yapılan değerli ziynet eşyalarının, hesap dönemleri sonunda, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, herhangi bir mal gibi kabul edilerek, maliyet bedeli üzerinden değerlendirildiği bilinmektedir; ancak, altın ve benzeri değerli eşyaların, maliyet faktörleri dışında, ekonomimizde, ekonomilerde, kendine özgü bir fiyat yapısı vardır. Özellikle, altın fiyatları, spekülatif ortamlarda, kısa ve orta vadeli büyük değişiklikler göstermekte ve bu özellikleri nedeniyle, kayıtdışı, belgesiz işlemlere yoğun bir şekilde tabi olmakta ve bu boyutuyla da karaparaya sık sık kaynaklık edebilmekteler.

Getirilmiş olan yasa tasarısıyla iki temel amaç güdülmektedir: Bunlardan birincisi, Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi olan mükelleflerin, bu mükellefler arasında yer alan kuyumcu ve sarraf esnafının, belgesi olmadığı için kanunî defterlerine intikal ettiremediği altın ve değerli taşları, ziynet eşyalarını, bir defaya mahsus olmak üzere, kayıtlara geçirmesi ve bu unsurdan doğan kazançların, bir anlamda, ekonomiye kazandırılması hedef alınmaktadır. İkinci boyut ise, Gelir ve Kurumlar Vergisine tabi kuyumcu ve sarrafların, böyle bir işlemle, stoklarında, envanterlerinde rayiç bedelle yer alan bu değerli taş, maden ve ziynet eşyalarının, böyle bir işlemle, envanterde bulunmaktan doğan, yüksek enflasyon koşullarında, maliyet değişiminin, değer artışının oluşturduğu koşullardan kaynaklanan sorunlarını bir defalık çözmeyi hedef almaktadır.

Bu hususları, eğer, kuralları yerleşik olan, vergi sistemi oturmuş olan, banka sistemi şeffaflaştırılmış olan, bir anlamda kayıtdışı ekonomisi geniş boyutta kontrol altına alınmış olan ekonomilerde, ele alıp tartışacak olursanız, belirli bir anlamı olabilir; yüksek enflasyon altında stokların, envanterin, değerlendirilmesinin, enflasyon muhasebesine geçişin, belirli anlamı ve nedeni olabilir. Ama, Türkiyemiz, özellikle son 15 yıldır, bir farklı ülke oldu. Türkiyemiz, son 15-20 yıldır yüzde 70'ler düzeyindeki enflasyon altında, ne yazık ki, bir karapara cennetine dönüştü. Türkiye, son yılların sıcakpara işlemlerinden de güç alan bir dinamikler süreci içinde, her alanda kayıtdışı ekonominin özendirildiği, karapara aklanmasının doğallığa dönüştüğü bir ülke haline geldi.

Dün, bu Yüce Mecliste, karaparanın aklanmasını suç kabul eden bir yasa tasarısını kabul ettik. Bu, yıllarca evvel atılması gereken bir adımdı, doğru bir adımdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kararıyla büyük bir iş başarmıştır. Ancak, bir gün sonra, bu yasa tasarısı -bir anlamda, karaparadan kaynaklanan gelirlerin affedilmesini öngören, yani karaparayı aklayan bir yasa tasarısı- Yüce Meclisin huzuruna getirilmektedir. Bu, Hükümeti oluşturan Refahyolun, siyasette izlemekte olduğu takıyyeyi ekonomiye yansıtması ve ekonomide takıyye yapması anlamını taşımaktadır.

1997 yılı bütçesi olarak, denk bütçe anlayışı içinde, ama, özünde, temelinde asgarî 2 katrilyon, muhtemelen 2,5 katrilyon açık verecek olan bir bütçeyle huzurumuza gelmiş olan Koalisyon Hükümetinin, bütçesinin muhtemel gelir kalemleri içinde önemli bir yer tutan bu karaparadan kaynaklanan geliri affeden anlayışını Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru kabul etmemiz, onay vermemiz, geçit vermemiz söz konusu değildir değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye, son yıllarda, birçok alanda, gayrimeşru, kayıtdışı faaliyetlerle, illegal, Batılı gelişmiş ülkelerde doğal kabul edilmeyen zenginliklerin oluştuğu bir ülkeye dönüşmüştür. Ülkemizdeki haksız servet birikiminin temel alanları arasında, kaçakçılık vardır, kent rantları vardır, kamusal kaynakların yağmalanması vardır ve bunların iç içe yaşandığı mafyalaşma vardır. Son günlerde ortaya çıkan devlet, servet ve şiddet ilişkisine yeni boyutlar getiren, polis, mafya ve aşiret işbirliğinden güç alan karapara haraketlerinin bir ayağının da altın, değerli taş ve bunlardan üretilen ziynet eşyalarından güç aldığını, yani, bu alandaki kaçakçılıktan, kayıtdışılıktan ve vergilendirilmeyen haksız kazançlardan oluştuğunu bilmemiz gerekiyor. Bu yozlaşmanın, karaparanın ülkemizde güç kazanmasının, haksız kazancın geniş alanlar edinebilmesinin temelinde yatan, bu yozlaşma sürecine güç katan alanlardan biri de, ne yazık ki, altın ve kıymetli taş kaçakçılığıdır. Bu, bugünün olayı değildir, yıllardır yapılmaktadır. Şimdi "buna, geliniz -işte bütçemizde açık var veyahut da bütçemizdeki giderleri karşılayabilmek için kaynak paketleri oluşturalım; adını vergi koymayalım, adını yarınların gelirini bugünden tahsil etmek olarak koymayalım, adını zam koymayalım- kaynak paketi diyelim, bunu böyle sunalım halkımıza... Ama, işin gerçeği o değil. Kaynak paketlerini şöyle bir deşifre ettiğimiz, açtığımız zaman önümüze çıkan haksız kazanç alanlarından önemli bir konuyu, işte bugün, bu yasa tasarısıyla, hep beraber tartışır hale gelmiş bulunuyoruz.

Bu yasa tasarısıyla getirilmek istenen düzenleme haksız, hukuksuz ve Anayasaya aykırı bir düzenlemedir değerli arkadaşlarım. Bu yasa tasarısı, Anayasaya aykırıdır; çünkü, bu yasa tasarısıyla vergi mükelleflerinin bir bölümüne, yurttaşlarımızın bir bölümüne haksız bir kazanç -bir anlamda, vermekle yükümlü oldukları verginin bir bölümünü vermeme gibi bir kolaylık- getirmekteyiz.

Anayasamızın 10 uncu maddesi, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmamasını öngörmektedir. Siz, toplumun bütününe yönelik, eşit olanaklar tanıyan, herkesin o hukuktan, o getirilen müeyyideden veya yasa tasarısından eşit olarak yararlanmasını sağlayan bir mevzuat düzenlemesi getirmezseniz, zaten son derece bozulmuş olan eşitsizliği, dengesizliği, haksızlığı yeni boyutlara taşırsınız ve ülkemizde, gelir adaletsizliğini ve hukuksuzluğu yeni zirvelere taşırsınız.

Bu tasarı, bunu getiren Hükümetimizi oluşturan partilerin veya Hükümetimizin bir önyargılı kararı olmasa dahi, bunu böyle düşünerek getirmemiş olduklarını kabul etsek dahi, sonucu itibariyle, Anayasamızın 10 uncu maddesi açısından açıkça bir Anayasaya aykırılık içerdiği için ve ona ilaveten, Anayasamızın vergi ödevini, vergi görevini çerçeleveyen 73 üncü maddesine göre de, bireyler ve mükellefler arasında hakça, eşitçe vergi verme anlayışını bozan bir çerçevesi nedeniyle, yine Anayasaya aykırı olacaktır.

Bu nedenlerle, herhangi bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisinin desteği olmamasına rağmen -inanıyorum ki- diğer muhalefet partisi mensubu arkadaşlarımızın da desteği olmamasına rağmen, eğer bu yasa tasarısı bu Yüce Meclisin çatısı altında kabul edilecek olursa, biliniz ki, bu yasa Anayasa Mahkemesine götürülecektir ve bu yasa inanıyorum ki, iptal edilecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Yine Anayasa Mahkemesini konuşuyorsunuz.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Ve bu yasanın iptal edileceğini, iptal edilebileceğini, tabiatıyla, Anayasayı okuyan her siyasetçinin, her aydının düşünebileceği şekilde, her milletvekilinin düşünebileceği şekilde, özgür irademle burada beyan ediyorum.

Bu tasarının, sadece Anayasaya aykırı olmak özelliği değil, haksız olmak, haksız kazanç sağlamak gibi bir boyutu da var. Bir kere, bu tasarı yasalaşırsa, bir defa uygulanacak bir yasa olacak. Bu tasarı, bir kesime, stoklarda enflasyon nedeniyle doğan dengesizlikleri bir defada çözümleyerek -o kesime- haksız bir düzenleme olanağı açmakta. Oysa, yüzde 70'ler gibi yüksek enflasyon koşulları altında, ekonominin 15 yıllık enflasyon süreci altında gerçekten bozulmuş bulunan muhasebe düzenini, böyle, bir kesime yönelik, sadece bir alt kesime yönelik, sadece muhtemelen belirli ilişkilerin sağlanmış olduğu ve yıllardır kaçakçılığa kucak açtığı bilinen bir kesime yönelik bir düzenlemeyle aşmanız mümkün değildir. Bu, yeni haksızlık demektir, yeni hukuksuzluk demektir.

Değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye'de bütçelerinizin, 1997 bütçesinin açığını kapatmak istiyorsanız, eğer gerçekten insanlarımıza hizmet götürmek istiyorsanız, eğer gerçekten yıllardır ihmal edilen yatırımları yapmak, gelir dağılımındaki bozukluğu gidermek, ülkenin çökertilmiş bulunan sosyal devlet dokusunu, kurumlarını, sektörlerini ayağa kaldırmak, ülkede bozulmuş bulunan ekonomik dengeleri istikrara kavuşturmak istiyorsanız, o zaman, yapmanız gereken karaparanın aklanması değil, yapmanız gereken yeni haksızlıklar yaratmak değil; yapmanız gereken, adil bir vergi reformunu derhal bu Meclis çatısı altına getirip, buradan, bu yüce çatıdan, her birimizin desteğiyle geçirmektir. Bunu yaptığınız gün arkanızda bizi bulacaksınız, bundan emin olabilirsiniz; ama, bir vergi affı niteliğinde olan, kaçakçılığın affı niteliğinde olan, karaparanın aklanması niteliğinde olan bu yasa tasarısı hiçbirinizi aklamayacaktır; bunu, tabanınıza anlatamayacaksınız.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) -3 Kasımı unuttunuz mu?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Hele hele, bu iktidara "faize karşıyız" diyerek "rantiyeye karşıyız" diyerek "vergi affına karşıyız " diyerek gelen Refah Partili milletvekillerinin, bundan dört yıl evvel vergi affına karşı çıkan Refah Partili milletvekillerinin, bugün, bu yasa tasarısını nasıl içlerine sindirebildiklerini gerçekten anlayamıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

O nedenle, yol yakınken şapkanızı önünüze koyun ve düşünün diyorum. Zaten bugüne kadar yaptığınız takıyyeyle tabanınız kayıyor. (RP sıralarından "nereye, nereye" sesleri) Asıl kimliğiniz ortaya çıkıyor, tabanınızın güvenini yitirmektesiniz...(CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Evet, aynen öyle!

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Senin tabanın nerede?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Ama, yol yakındır...

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, siz de konuya gelin lütfen efendim.

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Efendim, konuya ilişkin görüşüyorum, tamamen konuyla ilgili.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Evet, yol yakınken yeni haksızlıklara neden olacak bu yasa tasarısına destekten vazgeçin, bu tasarıyı gündemden çekin ve önümüze, gerçekten insanlarımız için, emekçilerimiz için, esnafımız için, üreticilerimiz için, çalışanlarımız için, sosyal adalet için yararlı olacak yasalar getirin; getirin, destekleyelim. (CHP ve RP [!] sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

O nedenle, biz, Anayasaya aykırı olan bu yasa tasarısına karşıyız, buna destek vermeyeceğiz. Bu yüce çatı altında, bu tasarının çıkarılacağına ve bir gün evvel, karaparanın aklanmasını yasak olarak kabullenen, karaparanın aklanmasının önünü tıkamayı hedef alan bir yasayı kabul etmiş bu Meclisin, bugün, karaparayı aklayan bir yasa tasarısını kabul edeceğine inanmak istemiyorum.

Bu duygularla, Grubum adına, bu düşüncelerimi size iletiyorum; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Çelebi; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; çok önemli bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Önümüzde, çok ciddî ve üzerinde çok düşünülmesi gereken, ciddî sorunlar yaratacak ve karaparayı aklayacak bir yasa tasarısı var. Bunu, lütfen okuyunuz. Bu tartışmayı, bu olayı, tam bir tarafsızlıkla -size doğru bilgiler vermeye gayret ederek, hiçbir parti endişesiyle değil- Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığının korunması açısından değerlendirmenizi rica ediyorum.

Bu yasa tasarısı, vesikasız kıymetli madenlerin (altın, platin, gümüş) ziynet eşyasının (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt gibi) stokta kalmış, beyan edilmemiş veya kaçak gelmiş, kayıtdışı olan, vergisi ödenmemiş stokların beyan edilmesi halinde, yüzde 6-7 gibi bir vergi ödenerek yasallaştırılması anlamını getiriyor. Bu yasa tasarısı, son derece ciddî tehlikeler içeren bir yasa tasarısı.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısının ne anlama geldiğini, biraz, rakamlarla anlatayım. İkinci kaynak paketinde, bu yasa tasarısından 64 trilyon lira gelir elde edileceği söylendi. 64 trilyon lira geliri yüzde 6 vergiyle elde etmek için, yaklaşık 1 katrilyonluk kaçak, kayıtdışı stokları affa tabi tutacaksınız. 10 milyar dolarlık bir affı buraya getiriyorsunuz. İnanılmaz, ciddî, karaparanın aklanma operasyonu!

Biraz sonra, size, bu rakamı, bir başka yerden gelerek tekrar temin edeceğim, ispat edeceğim. Amacım, burada, hiç kimseyi yermek, Hükümeti yermek veya Anavatan Partisini göklere çıkarmak değil. Türkiye sevdasıyla dolu bir insan olarak, amacım şudur: Türkiye'nin sorunlarının çözümünde, doğru teşhisler koyup doğru uygulamalar yapalım. Bu, son derece ciddî ve yanlış bir uygulamadır.

Türkiye'nin, temiz toplum, şeffaflık gibi çok temel meselelere ihtiyacı varken, bu yasa tasarısıyla neyi aklıyorsunuz -arkadaşlar, size soruyorum- 10 milyar dolara yakın bir kaçak, kayıtdışı, vergisi ödenmemiş metaı, altını, gümüşü, yakutu, zümrütü aklıyorsunuz. Yani, küçük tasarruf sahibi, bakkal, kasap normal vergisini öderken, köylü, esnaf Bağ-Kur'a primini ödemedi diye hapsedilirken, milyarlarca değil, 1 katrilyondan fazla değeri olan emtianın vergisi ödenmeden, stokta bulunan malların beyana tabi tutulmasıyla, devleti inanılmaz zarara sokuyorsunuz. Yani, o vatandaşın köyündeki okulunu, suyunu, memurun çocuğunu ve geleceğini düşünmüyorsunuz; işçinin, köylünün cebinden alıp, emeklinin cebinden alıp, beş on tane altın kaçakçısının cebine koyuyorsunuz.

Neyi affediyorsunuz arkadaşlar?! Terörle karaparanın iç içe girdiği bir dönemde, ekonomide açıklığı, rekabeti, verimliliği savunmamız gerekirken, siz, karaparayı, yasadışı işlemleri affediyorsunuz.

Sayın Hükümet üyelerinden ricam, bu tasarıyı çekmeleridir. Bu tasarıyı çekmezlerse, yapılan işlerle, söylenen sözler arasında ciddî çelişkiler ve tutarsızlıklar olduğunu, ben, her yerde ilan ederim.

Hiç merak etmeyin, bunu halk... Sizin, o İstanbul'da, o Kayseri'de, kuyumcuları, milyar liraları değil milyar dolarları nasıl affettiğinizi, burada, biraz sonra, ben size anlatacağım. (RP sıralarından gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - ANAP zamanında ne alıyordunuz onlardan?

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Burada, altın stoklarının...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın Çelebi...

Sayın Çelebi, bir dakikanızı rica edebilir miyim...

Sayın milletvekilleri... Rica ediyorum...

Efendim, gruplarımızın görüşlerini, grup sözcüleri, gelir, ifade buyururlar. Sayın Çelebi'yi dinleyelim.

Buyurun Sayın Çelebi.

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Ben, burada, parti meselesi olarak görmüyorum, bir doğruyu anlatmaya çalışıyorum.

Altın stoklarının beyan edilmediği ve beyan edilmesi halinde de yüzde 6-7 vergi alınarak 64 trilyon lira gelir elde edileceği, kaynak paketinde, ikinci kaynak paketinde gösterilmiş. Yani, bu aftan 64 trilyon lira bekliyorsanız, yaklaşık 10 milyar dolarlık altını, yakutu, zümrütü affediyorsunuz.

Bu altını, yakutu, zümrütü kim kullanıyor; memur mu kullanıyor, işçi mi kullanıyor, köylü mü kullanıyor, esnaf mı kullanıyor; kim kullanıyor arkadaşlar, kimi affediyorsunuz?!

Şimdi, burada, çok açık bir şey var. İki yıldır, kurulan bir altın borsası var; altın borsası devre dışı kalmış, bir altın stoku birikmiş. Bu neden borsadan geçmemiş; çünkü, yasal olmayan işlemlerle gelen bir altın var. Yasal olmayan, kayıtdışı işlemler nasıl oluştu?

Değerli arkadaşlarım, bu, basit bir yasa değil; bu, terörü finanse eden kayıtdışı parayı aklama operasyonu. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Eğer, Türkiye'de terörü önlemek istiyorsanız, bu yasayı durdurursunuz, bu yasayı çekersiniz. Çok açıkça iddia ediyorum.

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) - Ne alakası var?..

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Ne alakası olduğunu şimdi anlatacağım, biraz sonra anlatacağım.

Hiç kızmayın, hiç sinirlenmeyin...

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Sinirlenen yok, siz devam edin.

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Ben, bu Parlamentoda herkese, bütün siyasî kurumlara büyük saygısı olan bir insanım.

Şimdi, örnek vereyim: Ambarda altın kalmış; 1 milyon liradan veya 10 milyon liradan giriş yapılmış, bugün satılsa 100 milyon liraya satılacak; ama, aradaki 90 milyon lira yüzde 50 Gelir Vergisine tabi, 45 milyon lirası vergiye gidecek. Ama, siz, "bu 90 milyon liranın 45 milyon lirasını öde" demiyorsunuz, "yüzde 5'ini öde, yani 4,5 milyon lirayı, 5 milyon lirayı öde, bu değerleme farkını affediyorum" diyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, kimin parasını kimden affediyorsunuz? Zamanında vergisini ödeyen vatandaşa, zamanında borcunu ödeyen insanlara, devlete inanarak görevini yerine getiren insanlara karşı büyük haksızlık değil mi bu?

Şimdi, stoklar bugünkü rakama gelecek. Ayrıca, bunu isterseniz... Altın faturası bugün kesilmiyor, günlük fiyattan fatura kesiliyor ve her değer artışını bu biçimde affediyorsunuz. "Yüzde 5 alınacak" diye, devletin, yani vatandaşın yüzde 300-400 zararına -yüzde 300-400, bu kadar açık iddia ediyorum- bir işlem yapılıyor.

İsterseniz bu hesabı bir daha yapayım size: 1992 yılında, altını 1 milyon lira girişle gösterdiniz. Bugün altının kilosu 1 milyar liradan fazla. Şu anda, o altının diyelim, 150 milyon lira tutarı var. Bugünkü mevzuata göre, bunun 149 milyon lirası kâr gösterilip, o değer artışının yüzde 50'si vergiye tabi tutulup 74 milyon liranın devlete ödenmesi gerekirken, siz, o 1 milyondan 150 milyona çıkan değerde, 149 milyonun yüzde 5'ini, 5 milyon lira vergisini alıp, bunu sermayesine katıp, yasal bir operasyon haline getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de asgari ücret 17 milyon lira. 17 milyon lira alan bir adam, bir insan, bir işçi, bir memur, yaklaşık yüzde 20 vergi öder; sigortası, stopajı vesairesi düşerse, yüzde 17 civarında vergi öder. Bir asgari ücretliden, bu devlet, yüzde 17 - 18 vergi alacak, altın kaçakçısından yüzde 5 vergi alacak. Bu hangi hakka sığar? (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Benim, DYP'li arkadaşlarımdan, Refah Partili arkadaşlarımdan ricam; terörü finanse eden bu karapara operasyonunu lütfen inceleyin, bunu Komisyona çekelim. Bu, çok ciddî bir problem yaratır toplumda...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Bu, adil düzen!..

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunu bilerek söylüyorum. Bakın, biraz önce, o 64 trilyondan giderek, 10 milyar dolarlık bir stok affından söz etmiştim. Şimdi, size, yaptığım incelemeler sonucunda elde ettiğim sonuçları anlatmak istiyorum. Yanlış söylüyorsam, burada, gelir, yanlışımı anlatırsınız. Bugün, karapara operasyonunda, en ufak firmanın stokunda 1 ton altın var. 1 kilo altının değeri 1 milyar 150 milyon lira. Şu anda, 800 tondan fazla stok altının affa tabi olacağı söyleniyor. Bin ton civarında altın olduğunu varsayarsanız, 10 milyarlık bir stok affına bu noktadan da gelirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, 1989'da 500 ton civarında stok altın vardı, bugün 800 tonun üzerinde olduğu söyleniyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım... (RP sıralarından "10 milyon, 10 milyar değil" sesleri)

10 milyar dolar diyorum.

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) - Ne yaptınız o zaman o stokları?..

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Şimdi, bunun affedilmesi... 1989'da Türkiye'ye giriş yapan altın Gelir Vergisine tabidir, siz affediyorsunuz. Burada, bu affın yanlış olduğunu söylüyorum. Biz hata yaptıysak... Bir örnek vereyim... Ben, hiç, öyle, lafla falan iş götürmeye çalışmıyorum. Biz hata mı yaptık; yaptık arkadaş. O zaman, bu hatayı düzeltelim; gelin, bu kanun tasarısını çekelim. Bu, büyük hata.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Bu kanun tasarısı o hatayı...

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Bu, hata. Bunu çekelim. Sen ben meselesi değil bu; bu, ülke meselesi.

Bu getirdiğiniz yasa tasarısı, ne memura ne işçiye ne emekliye ne köylüye ne gence ne kadına ne doğuda, güneydoğuda gazi olan, şehit olan insanların ailelerine, hiç kimseye yaramıyor. Kime yarıyor; o 10 milyar doları stokta tutan altın kaçakçısına, o terörü besleyen karapara aklayıcılarına yarıyor.

Bu kanun tasarısını çekin arkadaşlar, bu kanun tasarısını çekin. Bu kanun tasarısını çekmezseniz, vergi ödeyen vatandaş, size, vergi kaçırıp onu stokunda tutan insanlara gösterilen bu muamele karşısında, itiraz eder; o bakkal da, o taksici de, o kasap da buna itiraz eder.

Kaçak yoldan yapılmış servetin affı yanlıştır. Bu derme çatma yasa tasarısıyla, ciddî olmayan bu öneriyle ve gayri kanunî servetlere af getirme politikasıyla, biz -çok açık söylüyorum- Türkiye'de çok ciddî problemlere yol açarız.

Bakın, bunu birinci kaynak paketinin değil, ikinci kaynak paketinin gelir hanesinde gösterdiniz. Türkiye'de enflasyon, bu laf arasında, yüzde 100'ün üzerine çıkıyor; gelir dağılımı ciddî olarak bozuldu; faiz oranları, dün değil evvelki gün, 17 puan birden arttı. Bugün, bu kaynak paketlerinden elde edilecek gelirler bu tür zayıf noktalar üzerine oturtulursa, zaten 3 katrilyonu bulması mümkün olan 1997 yılı bütçe açığı enflasyonun yüzde 150'nin üzerine çıkmasına yol açar ve bu da toplumda ciddî problemlere neden olur.

Değerli arkadaşlarım, ben, kaynak paketinin, böyle birtakım varsayımlar üzerine oturtulan bu tür aflara dayandırılarak gelir elde etme mantığına oturtulmasının ekonomide ciddî sorunlara yol açacağını, burada, dostça söylemek istiyorum.

Ben, 1992 yılında -rahmetli Kahveci'yle- erken emeklilik yasa tasarısı Meclise getirildiğinde, bu kürsüde, sosyal sigortalar sisteminin iflas edeceğini çok açık ve net biçimde söyledim. Birçok konuda benzer uyarılar yaptım ve zaman, ne yazık ki, benim doğru söylediğimi gösterdi. Bu anlamda, tam bir teknisyen tarafsızlığıyla bu uyarıyı yapıyorum. Türkiye'de enflasyon yüzde 100'ün üzerine çıkarken, gelir dağılımı bu kadar ciddî bozulurken, ekmek fiyatı geçen yıl 6-7 bin lirayken bu yıl 18 bin liraya fırlamışken, bu altın affının ciddî sorunlara yol açacağını söylüyorum. Eğer ekmek fiyatı bir yılda 3 kat artmışsa ve gelirler aynı ölçüde artmamışsa; burada, 10 milyar dolarlık -Türkiye ihracatının yarısı kadar, Türkiye gayri safî millî hâsılasının yüzde 10'una yakın bir miktarı- stok affı getiriyorsanız; o memura yüzde 30 zam veriyorsanız; akaryakıt, mazot fiyatlarının alabildiğine artması dolayısıyla, eskiden 1 kilo pamukla 3 kilo mazot alan köylü, bugün, 1 kilo pamukla 1 kilo mazot alır hale gelmişse, bu af karşısında, herhalde, bu Parlamento için, bu Hükümet için iyi şeyler düşünmez.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, esas faaliyetleriyle ilgili olarak işletmelerinde yer alan ve kayıtlarında bulunmayan altın, zümrüt, yakut, elmas gibi daima bir zenginlik aracı olan bu metaların zamanında ödenmemiş vergileri için yüzde 6 vergi ödeyenlere af getirmek, o Bağ-Kur primini ödemeyip hapse mahkûm olan esnafın, çiftçinin son derece ağrına gidecektir; o Ziraat Bankasına borcunu zamanında ödemeyip o faize faiz ödeyen çiftçinin ağrına gidecektir; o çocuğuna ayakkabı almakta zorlanan, o okul ücretlerini, o defter parasını ödemekte zorlanan memurun zoruna gidecektir; o ekmeği 18 bin liraya çıkaran mantığın uygulandığı bir dönemde, burada, kaçakçıya af getiren bu tasarı vatandaşın zoruna gidecektir.

Değerli arkadaşlarım, 17 milyon lira asgarî ücret alan bir işçiden, bir memurdan, bu devlet yüzde 17-18 vergi alırken; yüzde 6-7 gibi bir vergiyle 10 milyar dolarlık -1 katrilyon liradan fazla- altını affederek; altın kaçakçısının, o terörü besleyen karapara aklayıcısının parasını yasal hale getiriyorsak, Türkiye'de ciddî sorunlar çıkar. İnsanların ödemediği vergileri affediyorsunuz, yasadışı paraları affediyorsunuz. Çıkarılacak olan bu yasa, neresinden tutarsanız tutun, yanlış bir yasa olacaktır. Bu "adil düzen" mantığına yakışmıyor arkadaşlar; bu, DYP'nin programına yakışmıyor. Benim ricam, bu tasarıyı çekin; bu tasarıyı komisyona çekelim, en azından komisyona çekelim.

Ben, geçen dönem, özelleştirme yasa tasarısına çok olumlu katkıda bulunmuş bir insanım; Merkez Bankasıyla ilgili kanun tasarısında bazı hatalar görüp, komisyona geri çekip, yeniden düzeltip, kanunun çıkmasını temin etmiş bir insanım. Burada, bir eleştiri, ucuz bir eleştiri uğruna falan da konuşmuyorum. Zaten, bir ucuz eleştiri uğruna falan çıkıp bu kürsüden konuşmam; öyle, sık sık söz alıp bu kürsüden konuşan bir insan da değilim. Size yardımcı olmaya çalışıyorum.

Bakın, bu Hükümet, sosyal güvenlik reformunu acil olarak yapmalıdır; eğer, bu Hükümet, sosyal güvenlik reformunu bu Meclise getirmezse acil olarak, 1997'de çok büyük sorunlarla karşılaşacağız. Gerçekçi biçimde, 1992 yılında erken emekliliğin kabul edilmesiyle, Sosyal Sigortalar Kurumu battı. Ben, bu Meclis kürsüsünden, bunun yanlış olduğunu -rahmetli Kahveci'yle- söyledim; çıkarılacak olan bu yasanın da yanlış olduğunu söylüyorum. İtimat edersiniz etmezsiniz, karar sizin; ama, ben, tarih önünde görevimi yapayım. Kararı siz vereceksiniz, Parlamentonun bütünü verecek.

Gerçekçi biçimde, gelirlerdeki artışı sağlamak zorundayız. Hayalî kaynak paketleriyle, böyle, tasarruflardaki artışı sağlayamayız. Bakın arkadaşlar, burada, ekonomiyi yöneten arkadaşları uyarmak istiyorum, Hazinenin, Merkez Bankasından kaynak kullanmayacağını, 1997 yılı için, kesin olarak açıklamak zorundadırlar; değilse, faiz oranları, bir günde 17 puan birden fırlar gider. Çok ciddî bir sıkıntıyla karşılaşabiliriz. Piyasa mekanizması ve faizlere karışılmamalıdır. Bu vesileyle söylüyorum; özelleştirmeyi, sadece bütçe açıklarına gelir temin eden bir mekanizma olarak değil, verimliliği artırıcı ve piyasaları geliştirici bir işlem olarak görmek gerekir.

Ben, burada, sözlerime son verirken, sizden 65 milyon adına rica ediyorum, bu tasarıyı komisyona çekelim ve bir daha görüşelim. Yanlış bir iş yapıyoruz.

Hepinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz yerimden bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Sayın Çelebi, Kayseri esnafını rencide edecek sözler sarf etmiştir...

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Sözümü geri alıyorum.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Kayseri esnafı, kendilerine...

BAŞKAN - Efendim... Sayın Büyükkılıç... Sayın Büyükkılıç...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Kayseri esnafı namusludur, vergisini verir... Bu sözleri söylemesine müsaade etmiyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Büyükkılıç, beni bir dinleyin lütfen... Rica ediyorum...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Dinliyorum...

BAŞKAN - Ama, sözünüz bittikten sonra dinlemiş oluyorsunuz. Rica ediyorum...

Bakın, Sayın Işın Çelebi "ben sözümü geri alıyorum" dediler.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Geri alacağı sözü söylemesin; Türkiye'ye teşhir ettikten sonra... Ben kalkmasam sözünü geri almıyordu.

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün bu kürsüye çıkarken ne kadar istekliysek, bugün de bu kürsüye çıkarken, aksine, o kadar gönülsüz ve sıkıntılı çıkıyoruz.

Dün gerçekten çok istekliydik; çünkü, bu Genel Kurul, karaparanın aklanmasının önlenmesiyle ilgili yasa tasarısının kabulune ilişkin görüşmelerini yapıyordu ve bunu kabul etti. Bu, Türk hukuk sisteminde oldukça önemli bir boşluğu doldurdu. Karapara elde edenlerin, bu paralarını değerlendirerek, nemalandırarak daha büyük bir güç elde etmelerinin ya da yakalanmayan suç ortaklarının bu paraları kullanarak şer odakları oluşturmalarının önüne geçildi. Bu konuda, özellikle de uluslararası uyuşturucu ve silah kaçakçılığının önlenmesi konusunda, uluslararası dayanışma ve işbirliğinde ülkemizin de yerini almasına olanak sağlandı. Kısacası, karapara elde edenin, bu paranın yanına kâr kalmayacağını anlaması konusunda oldukça önemli bir aşamaydı bu. Peki, bugün, bizi bu kadar sıkıntılı konuşmaya iten yasa tasarısı ne!.. Dün yapılan bu hayırlı çalışmadan sonra, sanki bugün, dünkü çalışmaların rövanşı alınıyor; vesikasız kıymetli maden ve ziynet eşyasını bulunduranlara stok affı getiren yasa tasarısının görüşmeleri, alelacele, ertesi gün yapılmaya başlanıyor.

Değerli milletvekilleri, şundan kesin olarak emin olmanızı istiyorum ki, hiç bir polemiğe girmeden, büyük bir samimiyetle birtakım değerlendirmeler yapacağız. Bu değerlendirmelerimizin, gerçekten, iyi niyetli değerlendirmeler ve ülke yararını düşünen insanların değerlendirmeleri olduğunu kabul edin. Özellikle, bu yasa tasarısının maddesi üzerindeki konuşmalar ve açıklamaların, tüm milletvekili arkadaşlarımın, özellikle, verdikleri kararın neye mal olacağını ve kimleri nasıl etkileyeceğini, kimleri rencide edeceğini iyi bilerek karar alması için, bu görüşmelerin büyük bir dikkatle yapılmasının gerekliliğini bildiriyorum.

Önce, şunu belirtelim; bu düzenleme neden yapılıyor: Bu düzenlemenin yapılmasının temel olarak birkaç nedeni var; bunu iki grup altında sıralayabiliriz. Öncelikle, enflasyon nedeniyle değerleri artan stoklardan ötürü doğan zahirî kârdan vergi ödenmesi nedeniyle, bunu haksız bulup da vergi ödemeyen, dolayısıyla vergi kaçakçısı durumuna düşen kuyumculara stok affı getiriliyor.

Değerli milletvekilleri, yani, bu uygulamayla, kayıtdışı altın stokları vergi kaçırmak nedeniyle çok artmış olanların mağduriyeti af getirilerek önlenmeye çalışılıyor. Önce, bunun doğru bir mantık olup olmadığını beraberce bir irdeleyelim. Hepiniz çok iyi bilirsiniz ki, özellikle, esnaflık yapmış veya bu alandan gelen milletvekili arkadaşlarımız çok iyi bilir ki, eğer, bir ülkede, üç yıl üst üste belirli bir oranın üzerinde enflasyon hüküm sürüyorsa, artık, orada enflasyon muhasebesinin uygulanma zorunluluğu vardır. Bunun da anlamı, stokların belirli bir miktara ulaşan değerleri -enflasyon oranı kadar- maliyete ilave edilmek suretiyle, maliyet bedeli üzerinden, kısacası sermaye üzerinden vergi ödenmesinin önüne geçilir. Temeli budur enflasyon muhasebesinin.

Peki, değerli arkadaşlar, enflasyon nedeniyle değeri artan stoklardan ötürü doğan zahirî kârdan vergi ödeyen sadece kuyumcular mıdır? Gerçekten sadece kuyumcular mıdır? Şu anda, inşaatçılık yapan veya çimento stoku bulunduran bir kişiyi ele alın; çimento stoku bulundurmak nedeniyle enflasyondan dolayı çimento stoklarının değerindeki artışla altının değerindeki artış arasında bir farklılık var mıdır?..

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Çimento stoku olmaz.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Değerli milletvekili, çimento stok olur; olduğunu siz de biliyorsunuz.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Uzun ömürlü olmaz.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Beyaz eşya bulunduranları ele alın değerli milletvekilleri. Yıl sonu itibariyle aralık ayında aldığınız takdirde, öbür yıl aksar. Beyaz eşya bulunduranları düşünün; beyaz eşya bulunduranların veya satanların yıl sonu stoklarının üç ay içerisindeki değerlemesinin, kuyumcunun stokunda bulunan altın değerlemesinden herhangi bir farkı var mıdır? Çok daha basite indirgiyorum: Bir torba çay şekeri; bir torba çay şekerini alıp sattıktan sonra, bunun üzerinden gerçekten vergisini ödemiş birisinin aynı torba şekeri alacağına ihtimal veriyor musunuz? Veremezsiniz. Gerçekli olalım; veremezsiniz. Yani, bir torba şeker alın, bütün yıllık faaliyetiniz ondan ibaret olsun, şekeri bir yıl boyunca satın, bunun üzerinden gerçekten verginizi ödeyin, vergi çıktıktan sonra geri kalan para üzerinden bir torba şekeri alamazsınız. Kısacası, buradaki şeker stokuyla altın stoku arasında hiçbir farklılık yoktur vergi mükellefleri açısından.

Peki, bir mükellef grubunu enflasyona karşı böyle bir koruma ihtiyacını duyup da, diğerlerini koruma ihtiyacı duymamanın nedeni nedir?! Böyle bir mantık olur mu değerli arkadaşlar?!. Böyle bir şey olmaz.

Yıllardan beri ülkeyi yüksek enflasyona mahkûm edenlerin, enflasyon muhasebesine olanak tanımamak suretiyle, sadece kuyumcuları değil, bir malı alıp satan, sattığı malı da yerine koymak zorunda olan her taciri vergi kaçakçısı durumuna düşürdükten sonra, sadece bir kesim için af getirilmesi, adalet ilkeleriyle bağdaşmaz. Bunu değerlendirin; enflasyon muhasebesi kesinlikle bir kesime ait değildir, bunu gerçekten değerlendirin. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarının hepsini temsil eder.

Değerli arkadaşlar, bir ülkede vergi yasaları herkes için geçerlidir; yürürlükte olduğu sürece de herkesin uyma zorunluluğu vardır. Yıllarca iktidarda bulunup, defalarca vergi değişikliği gerçekleştirmiş partilerden birisinin bu gerçeği fark etmemesi ve sonra, birdenbire, sadece bir kesim için fark etmesi gerçekten düşündürücüdür. O nedenle, bunun, getirilen bu uygulamanın çok adaletsiz bir uygulama olduğunu... Bakın, getirilmez diye bir şey söylemiyorum, getirilebilir, böyle bir uygulama yapılabilir -nitekim, daha önce çıkarılan 2801 sayılı Yasa da aynen bu yasanın bir kopyasıydı veya bu yasa onun bir kopyası- ama, bunun sadece bir kesim için getirilmesinin, insanlar açısından, adalet açısından ne kadar rencide edici bir olay olduğunu kesin olarak bir daha düşünmenizi istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, düşüncelerimizin, Meclis iradesinin oluşturulmasında katkıda bulunması umuduyla, sıra buraya gelmişken, bir konuyu açmak istiyorum. Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilmiş halinde, yani Hükümet tasarısında, bundan yararlanmak üzere tüm gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri sayılıyor idi; yani, isterseniz, sevk edilen maddesinden hemen okuyayım: "Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, bir defaya mahsus olmak üzere, işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer alamayan kıymetli maden" diye başlıyor idi. Bu ne demektir biliyor musunuz değerli arkadaşlar; bunun faaliyetinin kuyumculuk olup olmaması kesin olarak önemli değil, her türlü gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, eğer, işletmelerinde kayıtlı olmayan altın bulundurduklarını ifade etmeleri ve beyanname vermeleri halinde, bu af yasasından yararlanmaları anlamına geliyor idi. Dolayısıyla, yıllardan beri vergi kaçırarak, alanı ne olursa olsun, oldukça önemli miktarlarda kazanç elde etmiş veya karapara elde etmiş olan insanların, bunu altın stokuna dönüştürmek suretiyle beyan edip, bütün bunların hepsinden de kurtulma olanağı vardı. Değerli arkadaşlarımız, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu konuyu içlerine sindiremediler ve verdikleri değişiklik önergesiyle "hiç değilse esas faaliyetleriyle ilgili işletme" deyimini getirirek, bunu, kuyumculara inhisar ettirmeye çalıştılar. Fakat bu, tasarının getirilme amacıyla, daha sonradan aldığı şekil itibariyle de olsa, pek iyi bir niyet taşımadığının ve Türk hukuk sistemine pek de o kadar parlak bir yasa olarak girmeyeceğinin bir habercisi idi.

Değerli milletvekilleri, yine Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilen Hükümet tasarısının bir son fıkrası vardı; onu da olduğu gibi okuyorum: " Bu madde hükmünden yararlanarak beyanda bulunacak mükellefler hakkında, bu Kanunun yayımı tarihinden önce kanunî takibe alınmış işlemler hariç olmak üzere, beyan edilen emtia dolayısıyla 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve bu kanunların ek ve tadilleri hükümlerine göre cezaî takibat yapılmaz" hükmü vardı; yani, Hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmiş olduğu tasarının son fıkrası bu idi. Bunun da ne anlama geldiğinin kesin olarak burada tartışılması gerektiğini zannediyorum.

Biliyorsunuz, dün kabul ettiğimiz yasanın -artık yasalaştı- 1 inci maddesinde karaparayı tanımladık ve hemen birinci fıkrasında "1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki fiilerin işlenmesi suretiyle elde edilen para karaparadır" dedik. Şimdi, bir yasayla "1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki fiilerin işlenmesi suretiyle elde edilen para karaparadır" diyeceksiniz, hemen arkasından getirdiğiniz bir tasarıyla da "bunlarla ilgili olarak 1918 sayılı Yasa hükümleri uygulanmaz" diyeceksiniz. Yani, şu yasanın onurunu taşıyan bir Meclise, şu tasarının utancını taşıttırmaya kimsenin hakkının olmadığını düşünüyoruz. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Komisyon gerçekten bu konuda titiz bir çalışma yapmaya çalıştı; ama, tasarıyı, ne yaparsa yapsın, düzenleme imkânı gerçekten yok.

Bakın, bu değişiklikten sonra ne oldu; bunu, özellikle bütün milletvekili arkadaşlarımın büyük bir dikkatle izlemesini istiyorum: Kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul ve bunları muhtevi her nevi eşyanın, dışticaret rejimi ve Gümrük Kanunu hükümlerine uyulmak kaydıyla, ithalatı ve ihracatı serbesttir; ancak, dışticaret rejimi ve Gümrük Kanunu hükümlerine uyulmaksızın, kıymetli maden ve taşlarla bunlardan mamul ve bunları muhtevi her nevi eşyanın yurda kaçak olarak sokulması veya buna teşebbüs edilmesi halinde, 1567 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümleri uyarınca kaçakçılık takibatı yapılır.

Şimdi, bu yasa tasarısı "bu hükümler uygulanmaz" demek suretiyle, stok beyanında bulunacak olan insanları, bu yasaların takibatından kurtarıyordu; Plan ve Bütçe Komisyonu, biraz önce söylediğim nedenle, bu fıkrayı hükümden çıkartdı.

Değerli arkadaşlar, yaptığınız yasayla, bu hükmün çıkarılması nedeniyle, stok beyanında bulunan herkes, 1918 sayılı Yasa ya da 1567 sayılı Yasa uyarınca, ceza takibatına maruz kalacak potansiyel bir suçludur; işte, yaptığınız yasa... Yani, stok beyan edecek herkesin, 1918 sayılı Yasaya göre, takibatının mutlaka ve mutlaka yapılması, 1918 sayılı Yasanın gereğidir ve bu da mutlaka uygulanacaktır. İşte, getirilen bir yasayla, binlerce takibata yol açacak bir düzenleme yapıyorsunuz. Bu bizim iyi niyetli uyarımızdır; yasaları ben size olduğu gibi okudum, değiştirilen hükümleri okudum; takdir, elbette Türkiye Büyük Millet Meclisinindir; ama, burada bulunan insanlardan hiç kimsenin, iyi bir şey yapma amacıyla yola çıkıp da, bu kadar ters bir sonuca ulaşacağına, gerçekten ihtimal vermek istemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu yasayla uygulaması durdurulan bir hüküm daha var, o da, Katma Değer Vergisi Kanunumuzun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası; onu da okuyorum: "Fiilî ya da kaydî envanter sırasında belgesiz mal bulundurduğu veya belgesiz hizmet satın aldığının tespiti halinde, bu alışlar nedeniyle zıyaa uğratılan Katma Değer Vergisi, belgesiz mal bulunduran veya hizmet satın alan mükelleften aranır." Bu hüküm, bundan önce çıkarılan 1408 sayılı Yasayla Türk vergi sistemine girmiş ve vergi denetimi açısından çok önemli olan bir hükümdür; işletmesinde belgesiz, kayıtsız bir mal bulunduğu takdirde, bunun vergilerinin o işletmeden aranacağını söylüyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, işletmesinde belgesiz mal bulunduran herhangi bir bakkalımız, herhangi bir esnafımız şu yasaya tabiyken, işletmesinde belgesiz mal bulunduran şu yasa kapsamındaki insanların bu hükme tabi olmamasını adalet duygularıyla bağdaştıramazsınız; yani, burada basit bir stok affından yola çıkıyorsunuz ve rencide ettiğiniz insanların sayısını veya direkt olarak size bel bağlamış insanların sayısını düşünmüyorsunuz; böyle bir olay olmaz. Meclisin bu olaya gerçekten alet olmaması gerekir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, vermeye çalıştığım örnekler, getirilen bu yasa tasarısının adalete aykırı olduğunu, hakkaniyete aykırı olduğunu, dolayısıyla da, getirdiği düzenleme itibariyle Anayasaya aykırı olduğunu ortaya koyuyor; yani, bu basit bir mantık olayı; bunu ortaya koymaya çalıştık.

Hakkaniyete ve adalete aykırı olması nedeniyle Anayasaya aykırı olan bu düzenlemenin getirilmesindeki diğer amaç, hepinizin bildiği gibi kamuya gelir sağlama endişesi.

Değerli arkadaşlar, ben bu hesapları, aşağı yukarı Sayın Çelebi gibi yapmıştım; ama, söylendiği için, söylemiyorum; çünkü, hesaplarımız aşağı yukarı aynen tutuyor; ancak, size şunu temin ederim ki, 25 yıllık kamu görevi -üstelik de malî idarede- yapmış birisi olarak size şunu söylüyorum ki, bu yasa tasarısı, kesin olarak, tahmin ettiğiniz geliri getirmez, tahmin ettiğiniz gelirin yarısını da getirmez, tahmin ettiğiniz gelirin üçte birinin altında bir gelir getirir taş çatlasa; o da, işte, biraz önce belirttiğim risklerin hepsini alan gözükara insanların, ne pahasına olursa olsun, artık başka çıkacak noktaları kalmamıştır, yasalar açısından sıkışmışlardır; özellikle, önümüzdeki günlerde buradan beyan ettikleri altınları, yeniden parayla değiştirerek, özelleştirme vesaire alanlarında kullanacaklardır; bu riskleri göze alarak getirirler ve oradan, belki üçte birin altında bir gelir sağlarsınız; ama, onun ötesinde, gerçekten, bir gelir sağlamaz. Bunu, size, 25 yıllık deneyimimin bir sonucu olarak söylüyorum. Dolayısıyla, sağlayacağınız gelir, yarattığınız tedirginlik ve adalet dışı uygulamalara kesinlikle bir haklılık kazandırmaz.

Bu, benim kişisel ricam değil; bunu, Demokratik Sol Parti olarak temsil ettiğimiz bütün insanların ricası olarak söylüyorum. Karaparanın aklanmasının önlenmesi yasasının onurunu kazanmış olan bu Meclise böyle bir şaibe yüklemenin gereksiz olduğunu düşünüyor ve sizlerden bu tasarıyı biz de geri çekmenizi istiyoruz. Bunu tüm iyi niyetimizle ve ülke yararına söylediğimizden emin olmanız dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Tevhit Karakaya; buyurun efendim.

RP GRUBU ADINA TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 131 sıra sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bu münasebetle, tasarıda muhatap olarak alınan kuyumculuk sekötürünü tanımak ve problemlerini ifade etmek gerektiği kanaatindeyim.

Kuyumculuk sektörünün temel direği olan altın, insanın toplumsal gelişimi sürecinde, iktisadî hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak günümüze kadar gelmiştir. Ekonomide uzunca bir süre altın para şeklinde mübadele aracı olarak kullanılan altın, aynı zamanda, tarihin her döneminde, takı ve ziynet eşyası olarak da talep edilegelmektedir.

Günümüzde de altın, gerek ulusal gerekse uluslararası ekonomide, hem ekonomilerin sıhhatliliği hem de zenginliği yönünden önemli bir karine teşkil etmektedir ve bir mübadele aracı olarak işlerliğini korumaktadır.

Yukarıda saydığım özelliklerinden dolayı, altına olan yoğun talep, kuyumculuk mesleğini doğurmuştur. Kuyumculuk, kısaca, altın işleme, takı ve süs eşyası üretme sanatıdır. Kuyumculuk tabiri genel bir tanım olup, sektör, faaliyet konuları itibariyle, atölyeci, toptancı, perakendeci şeklinde dallara ayrılmaktadır.

Bu sektörde toplam 250 bin kişi -yaklaşık olarak, Türkiye'nin çalışan nüfusunun yüzde 1,5'i- istihdam edilmektedir.

Sektördekilerin büyük çoğunluğu gerçek kişi olup, Gelir Vergisi mükellefidirler. Kurumlar Vergisi mükellefi olanların sektörde oranı yüzde 10 civarındadır. Sektörde faaliyet gösteren Gelir Vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ikinci sınıf defter tutmakta ve yüzde 95'i hayat standardı üzerinden vergi vermektedir; ancak, bunun nedeni, vergi mevzuatındaki birtakım sıkıntılardan kaynaklanmaktadır.

Sektörde, bir yılda, yaklaşık 200 ton altın işlenmekte olup, bu rakam, dünya altın üretiminin yüzde 5'ini teşkil etmektedir.

Yine, bir yılda, yaklaşık 10 ton işlenmiş altın ihraç edilmekte ve karşılığında, 10 milyon doları sadece işçilik olmak üzere, yaklaşık 900 milyon dolar ihracat geliri sağlanmaktadır. Bu da, Türkiye'nin ihracat gelirinin yüzde 5'idir.

Ayrıca, bu döviz gelirlerinin iki özelliği vardır: Birincisi, tamamen elemeği ve göznuruna dayanan işçilik ihracatından kaynaklanması; ikincisi ise, bu dövizlerin, herhangi bir teşvik tedbirinden yararlanılmaksızın bu seviyelere geliştirilmiş olmasıdır.

Şüphesiz, sektörün, vergi mevzuatından kaynaklanan problemleri vardır; şöyle ki: 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "İktisadî İşletmelere Dahil Kıymetleri Değerleme" bölümünde altın için özel bir hüküm bulunmadığından, altın, herhangi bir emtia gibi değerlenmek zorundadır. Emtianın değerlenmesine ilişkin, 274 üncü maddenin "satın alınan veya imal edilen emtia maliyet bedeliyle değerlenir" hükmü gereği, kuyumcunun stokunda yıl sonunda bulunan altın, maliyet bedeliyle değerlenmek durumundadır. Tabiîdir ki, varsa, altın üzerindeki işçilik de, maliyet bedeli içinde yer alacaktır.

Değerli milletvekilleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 274 üncü maddesine 4008 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle getirilen değişiklikte "mükellefler, satın aldıkları veya imal ettikleri emtianın maliyet bedelini, son giren ilk çıkar, yöntemini uygulamak suretiyle de tespit edebilirler. Bu yöntemi seçenler, en az beş yıl süreyle bu yöntemden vazgeçemezler " denilmektedir.

Yukarıda belirttiğim madde hükmü ile son giren ilk çıkar yöntemi, 1996 yılının sonundan itibaren kullanılabilecektir; ancak, bu yöntem, sektörde var olan problemleri kökünden çözmekten çok uzaktır. Faaliyet süreci içerisinde kısmî bir rahatlık sağlamakla beraber, işletmenin faaliyetine son vermesi durumunda, bu yöntemin hiçbir faydası olmayacaktır.

Muhterem milletvekilleri, maliyet tanımı ise, aynı kanunun 262 nci maddesinde yapılmıştır. Buna göre, maliyet bedeli iktisadî bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle, bunlara müteferrik bilumum giderlerin toplamını ifade eder.

Yukarıda belirttiğim madde hükümleri gereği, kuyumculuk sektöründe faaliyet gösteren herhangi bir mükellef, işletmesine satın aldığı altınları, altının satın alındığı günde geçerli olan bedelden değerlendirmek zorundadır. Ülkemizde yüksek fiyat artışlarının kronik hale geldiği düşünüldüğünde, işletme stoğunda birkaç yıl kalan altının maliyet bedeli ile piyasa rayiç bedeli arasında korkunç farklar oluşmakta olduğu aşikârdır.

Özellikle sektörün kazancının işçilik gelirlerine dayandığı düşünüldüğünde, perakendecilik hariç diğer faaliyet konularında; yani, imalat ve toptancı aşamasında kendi stoklarının devir hızı çok düşüktür. Bunlar, genelde, kendilerine getirilen altını fason olarak işleyip kuyumcuya geri verdikleri için, kendi altın stokları genelde hep aynı kalmaktadır; yani, yıllarca maliyet bedeliyle değerlenen altının bugün satışı yapıldığında fiktif bir mal satış kârı doğmakta ve bu kâr üzerinden vergi verme zorunluluğu bulunmaktadır. Hatta, son birkaç yılda olduğu gibi, yüksek enflasyonist dönemlerde yüksek fiktif kazancın meydana gelmesi için, altının stokta birkaç yıl beklemesine bile gerek yoktur. Birkaç ay, hatta birkaç hafta beklemesi, fiktif kazanca neden olmakta, bu da, zaten, gerek sektörde faaliyet gösteren mükelleflerin gerekse tüketicilerin belge düzenleme ve alma alışkanlığını kazanamadığı düşünüldüğünde, sektörde belge düzeninin oturmasını büsbütün zorlaştırmaktadır; çünkü, fiktif kazanç üzerinden vergilendirme, sonuç itibariyle sermayenin vergilendirilmesi anlamına gelmektedir.

Bu durumun tabiî sonucu olarak, bir taraftan devlet, bu sektörden ancak hayat standardı esasına göre vergi alabilmekte, diğer taraftan, sektörde faaliyet gösteren onbinlerce insan, belge düzenine uyamamanın meydana getirdiği çok büyük bir ekonomik riski üstlenmek zorunda kalmakta; aynı zamanda, bunun manevî ıstırabını hissetmekte ve her an kanunlar ve toplum karşısında suçlu duruma düşebileceği düşüncesiyle yarınlarından endişe duymaktadır.

Tüm bu sebeplerden dolayı, sektöre yatırım yapmak, çok büyük riski de beraberinde getirdiği için, sektöre ilave yatırım ve teşebbüsler pek mümkün olmamaktadır. Halbuki, sektörün, gerek meydana getirdiği istihdam -ki, sektör, emek yoğun bir sektördür- gerekse özellikle, son yıllarda önemli ölçüde artan ihracat gelirleri düşünüldüğünde, ülke ekonomisi için ayrıcalıklı bir yere sahip olması gerektiği aşikârdır.

Yukarıda bahsettiğim ayrıcalıktan kasıt, sektöre birtakım teşvik tedbirleri uygulanmaktan ziyade, sektörün daha güvenli ve rahat çalışmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması; bir başka ifadeyle, ekonomik gelişmelere ve gerçeklere uymayan yasaların gözden geçirilerek günün şartlarına uyar hale getirilmesidir. Böylece, hem devlet bu sektörden belge düzenine uyulacağı için daha fazla vergi toplayacak hem de sektör, yasal zemine oturmanın güvencesiyle gücüne güç katacaktır.

Muhterem milletvekilleri, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi, kazanç üzerinden alınan vergilerdir. Sermayenin vergilendirilmesi, vergicilik prensiplerine uymamaktadır. Servet üzerinden vergi alınabileceği, ancak, ticarî servet olan sermaye üzerinden vergi alınmasının uygun olmayacağı, genel kabul görmüş prensipler gereğidir.

Sermayenin vergilendirilmesi ifadesini bir örnekle açıklarsak, konu daha iyi anlaşılacaktır.

Düşünün, bay (A) tasarruf amacıyla, 1988 yılında 3 kilogram altın almıştır. Bay (B) de aynı tarihte, 3 kilogram altını, kuyumculuk yapmak üzere satın almış ve kanunî defterlerine kaydetmiştir. Altının gramı 18 bin liradır. Ayrıca, bay (B) kuyumculuk yapabilmek için bir işyeri kiralamış ve beş kişiyi ücretli olarak yanına almış ve faaliyetlerine başlamıştır. Bay (B) altı yıl faaliyetine devam etmiş olup, vergilerini düzenli olarak ödemiştir. Altıncı yıl sonunda bay (B) dükkânını kapatarak faaliyetine son vermiştir. 1993 yılının sonunda altının gramı 94 bin liradır. Bu durumda, bay (B) defterlerinde gramı 18 bin liradan kayıtlı olan altınını 94 bin liradan satış yapmak zorundadır. Bay (B)'nin kâr zarar durumu ve altı yıllık faaliyeti sonucunda elde kalan altını şu şekilde olacaktır. 3 bin gram, 1993 yılının hitamında, 94 bin liradan değerlendirildiği zaman 282 milyon lira satış bedeli tutacaktır. 3 bin gram, 1988 yılında gramı 18 bin lira olduğuna göre, 54 milyon lira maliyet bedeli vardı. 282 milyon liradan 54 milyon lirayı çıkardığımız zaman 228 milyon liralık bir satış kârı söz konusu olacaktır.

102 milyon 600 bin lira yüzde 45 Gelir Vergisi ve fonu, 10 milyon 500 bin lira da KDV, vesaire; toplam 113 milyon lira eder.

282 milyon liradan 113 milyon lira çıkarıldığında da 169 milyon lira bay (B) nin elinde kalan tutardır; yani, bay (B) nin altı yıllık ticarî faaliyeti sonunda elinde kalan sermayenin -altın olarak- miktarı ise, 1 796 gram altın olmaktadır. Bay (B) nin sermayesi, 3 000 gram eksi 1 796 gram, yani, 1 204 gram azalmıştır. Başka bir ifadeyle, sermayesi yüzde 40 oranında değer kaybetmiştir. Kısacası, sermayesinin üzerinden vergi ödemiştir. Halbuki, bay (A), tasarruf amaçlı aldığı altınını yastık altında saklamış olmasına rağmen, hiçbir kayba uğramamıştır.

Sayın milletvekilleri, Heyetinize kuyumculuğun tarifi yapılmış ve sektörün asıl faaliyet konusunun altının işlenmesi, yeni birtakım ürünler meydana getirilmesi olduğu vurgulanmıştır. Bu durum, sadece ülkemiz için değil, tüm dünya ülkeleri için aynıdır. Yani, altın, tüm dünyada, aynı amaçla alınıp satılmakta ve sektörün temel direği, işçilik olmaktadır.

Hal böyle iken, yani, sektörün asıl faaliyet konusu, işçilik ve temel gider-gelir kalemleri de işçilik iken, vergi matrahının büyük birkısmını da işçilik gelirlerinin oluşturması gerektiği tabiîdir. Ancak, ülkemizdeki duruma baktığımızda, yılda birkaç kez kesilen altın satış faturasından doğan kârın, yılda yüzlerce kez kesilen işçilik gelirlerinin oluşturduğu kârdan çok daha fazla olduğu görülmektedir.

Sayın milletvekilleri, bize göre, mükelleflerin genelinin beyanı araştırıldığında, görülecektir ki, matrahlarının büyük bir kısmı, arızî olarak kesilen altın satış faturalarından kaynaklanmaktadır. Bu durum da, var olan çelişkiyi, bir başka açıdan doğrulamaktadır. Yani, geçmiş dönemlerde, satış bedeliyle maliyet bedeli arasındaki büyük fark, olduğu gibi satış kârına dönüşmekte ve bu tutar üzerinden vergilendirilmektedir. Haliyle, bu da, haksız bir vergilendirme olup, olmayan bir kazancın vergilendirilmesidir; çünkü, altınını satan kişi, aynı miktardaki altını birkaç gün sonra satın alsa, büyük bir ihtimalle, daha yüksek bir fiyattan alacaktır. Kısaca, altını alıp satmaktan dolayı bir kazancı olmamaktadır; söz konusu kazanç, reel bir kazanç değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karakaya, süreniz doldu efendim.

TEVHİT KARAKAYA (Devamla) - Müsaade ederseniz, toparlayayım.

BAŞKAN - Lütfen...

TEVHİT KARAKAYA (Devamla) - Sayın milletvekilleri, sektördeki stok sıkıntısının yansımalarına baktığımızda, yukarıda belirttiğim nedenlerden ötürü, sektörde faaliyet gösteren işletmeler, ihtiyaç duydukları gerçek miktarlardaki altın alışı yapamamaktadırlar. Stoklarında yüksek miktarlarda altın bulunduran işletmeler de, altın satışı yapamamaktadırlar. İşletmeler, bu sıkıntılar karşısında, ya büyük riskleri göz önüne alarak, birkısım altınlarını stoklara dahil etmeyecekler; yani, faturasız altın satın alacaklardır -ki, bu çözüm, hem mükellef açısından hem devlet açısından, sonuçları bakımından en kötü bir çözümdür- ya da bir şekilde resmî altın alışı yapacaklardır. Bu durumda işletmeler, stok ihtiyaçlarını en güvenilir yoldan nasıl çözebilirler sorusunun cevabını, kısmen bankalarda bulmuşlardır. Bu çözüm yolu, mükellefler açısından daha güvenilir; ancak, gereksiz yere maliyet unsuru içermektedir.

Konuyu biraz açarsak; işletme stok ihtiyacını, ekonomik gücü olduğu halde altın satın almak yerine, bankadan ya altın kredisi kullanarak stok ihtiyacını çözüp, aynı zamanda, hem fiyat artışlarını hem de verdiği faizi defterlerine gider olarak yazma imkânına kavuşmakta ya da döviz kredisi kullanarak, döviz kurundaki yükselişle altın fiyatlarındaki yükselişi dengeleme yolunu seçmek zorunda kalmaktadırlar. Halbuki, işletmeler, altın satış fiyatlarını, defterlerine rahatlıkla yazabilseler, bu yollardan hiçbirine başvurmadan, gerçek kazançları üzerinden vergi ödeyeceklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karakaya...

TEVHİT KARAKAYA (Devamla) - Bir dakika müsaade ederseniz bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

TEVHİT KARAKAYA (Devamla) - Bütün bu problemleri ortadan kaldırmak amacıyla, Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı huzurunuza gelmiş bulunmaktardır.

Değerli milletvekilleri, daha önce söz alan değerli sözcülerin, bu 47 bin mükellefi direkt ilgilendiren, bu sektörden ekmek yiyen 250 bin insanı, kaçakçılıkla, teröristlikle itham etmeleri, cidden bizi son derece müteessir etmiştir. (RP sıralarından alkışlar)

Biliyorsunuz ki, bu manadaki bir kanun tasarısı, 1983 yılında da bu Meclisin gündemine gelmiş ve bu şartlarla çıkarılmıştı.

Şimdi, sayın konuşmacı, 10 milyar dolarlık bir stok altının olduğundan bahsediyorsa, bu oluşturulmuş stok, ne zaman, kimin zamanında yapılmıştı? Şimdiye kadar niye buna mani olunmadı?

Bizim arzumuz, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinin, şimdiye kadar ihmal edilmiş, aksatılmış, insanımıza zulüm derecesine varan bu haksızlıkları, sektörler bazında, taşları yerine oturtmak hem ülke insanımızın problemlerine çözüm bulmak hem de devletimize kaynak temin etmektir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Karakaya, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, 17.30'da toplanmak üzere, birleşime 12 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.18

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet hazır.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Hükümetin bir söz talebi var.

Maliye Bakanı Abdüllatif Şener; buyurun.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 131 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, siyasî partilerimizin grup sözcüleri, konuya ilişkin görüşlerini ifade ettiler. Bu tasarıyla, hemen belirtmek istiyorum, kuyumculuk ve sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin kayıt dışında bulunan stoklarının kayıtlı ekonomiye çekilmesi amaçlanmaktadır. Yapılan düzenlemelerle, bir taraftan, bu sektörde faaliyet gösteren mükelleflerimizin sahip olduğu potansiyelin daha iyi değerlendirilmesini sağlamak amaçlanırken, diğer taraftan da kayıt dışında bulunan kıymetli maden ve kıymetli taşların kayıt içine alınması ve gelecek yıllarda bu sektörde oluşacak kazançların vergilendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu çerçeve dışında yapılan yorumların sağlıklı olmadığını buradan belirtmek istiyorum.

Böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmasının temel sebebi, enflasyon olayıdır. Özellikle, Türkiye'de yıllardır seyreden yüksek enflasyonun, işletmelerin bilançolarında, kârlarında ve matrahlarında doğrudan etkiler yaptığı bilinmektedir. Bu olumsuz etkilerden belki de en önemlisi, enflasyonun, işletmelerde fiktif; yani, gerçekte olmayan zahiri kazançlar meydana getirerek, mükelleflerin, gerçekte olmayan kazançlar üzerinden vergi ödemeleri sonucunu doğurmasıdır. Bununla beraber, etkinin büyüklüğü, çok yabancı kaynak kullanan, stok devir hızı yüksek işletmelerde daha fazla olmakta, daha çok özkaynak kullanan stok devir hızı düşük işletmeler enflasyondan daha fazla etkilenmektedirler.

Konu, bu açıdan değerlendirildiğinde, kuyumculuk ve sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükellefler, bu etkilere; yani, enflasyonun olumsuz etkilerine en fazla muhatap olan, maruz kalan kesim haline gelmektedirler.

Bu sektörde, yabancı kaynak kullanımının ihmal edilecek kadar az olduğu, hepimizin bildiği bir gerçektir. Sektörün kazancı ise, daha ziyade, işçilik gelirlerine dayanmakta olup, özellikle imalat ve toptancı aşamalarda stokların devir hızı oldukça düşük seyretmektedir. İmalatçı ve toptancılar, genelde, kendilerine getirilen altını, fason olarak işleyip kuyumcuya geri verdikleri için, kendi stokları aynı seviyede kalmaktadır. Bunun sonucunda, işletmede uzun yıllar kalan stokların maliyet bedeli ile rayiç değerleri arasında büyük farklar oluşmaktadır.

Öte yandan, işin mahiyeti icabı, bu işletmelerde sabit kıymetlerin önemli bir yer tutmaması nedeniyle, vergi kanunlarında yer alan mükellefleri, enflasyona karşı koruyan hükümlerden istifade etmeleri de, ancak, sınırlı bir düzeyde olmaktadır. Bu nedenler, mükellefleri, her türlü riski alarak, kayıtdışı stok bulundurmaya ve vesikasız alım-satım yapmaya sevk etmektedir; bu da, hem sektörün gelişmesine mani olmakta hem de devletin vergi gelirlerinde azalmalara yol açmaktadır.

İşte, bu hususlar gözönüne alınarak hazırlanan bu tasarıda, esas faaliyetleriyle ilgili olarak altın, platin, gümüş ve kıymetli taşlarla, bunlardan yapılmış ziynet eşyasının alım-satım ve imaliyle uğraşan Gelir ve Kurumlar vergisi mükelleflerinin stoklarından belli oranda vergi alınması öngörülmektedir ve temel amaç, temel düşünce olarak bu maksatla, bir yandan, bu sektörde enflasyonun ortaya çıkardığı olumsuzluklar giderilirken, diğer yandan da, Hazineye ek gelir temini amacı temel prensip olarak alınmış ve tasarı ona göre hazırlanmıştır.

Söz alan değerli grup sözcülerimiz değişik görüşler serdetmişlerdir. Bu görüşler arasında "neden, her türlü emtia alım satımı ve imaliyle uğraşan mükellefler kapsama alınmamaktadır" şeklinde eleştiriler de var; fakat, bu sektörle diğerleri arasında piyasa mekanizmasının işleyişi içerisinde bazı önemli farklılıklar olduğu için, öncelik bu sektöre yönelik olarak belirlenmiştir. Konuşmalarım arasında da belirttiğim gibi, stok devir hızının, enflasyon etkisini, bu sektörde -kuyumculuk ve sarraflıkla uğraşanlar üzerinde- daha fazla meydana getirmiş olmasının bunda payı vardır.

Diğer taraftan, bu kıymetli taşlar ve madenler, zaman zaman, doğrudan doğruya mübadele aracı olarak da kullanıldığı için, bu da dikkate alınmak suretiyle, bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

Bu yasa tasarısıyla tahmin edilen gelirler tahsil edilebilir mi tereddütleri var. Sağlanacak gelir, sadece beyan edilen stok ve değer artışlarından elde edilen vergi gelirleri olmayacaktır; bu beyanlar dolayısıyla, söz konusu değerli madenlerin kayıtlara girmiş olmasından dolayı gelecek ekgelirleri de kapsamakta oluşu, bunun kalıcı bir düzenleme olduğunu göstermektedir.

Diğer taraftan, bu tasarının, daha önce Meclisten geçen karaparanın önlenmesiyle ilgili yasayla bir çelişki teşkil edip etmediği hususunda arkadaşlarımızın görüşleri, beyanları oldu. Hemen belirtmek istiyorum, o yasayla bu tasarı arasında hiçbir çelişki yoktur. O yasa -yasalaşma aşaması tamamlanıp Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra- yürürlükte olduğu sürece, onunla ilgili uygulamalar, zaten, genel, geçerli uygulamalardır. Bu tasarıda, o uygulamaları ortadan kaldıran bir madde, bir hüküm yoktur. Dolayısıyla, karaparaya ilişkin olarak ortaya konulan görüşlerin bu tasarıyla ortadan kaldırıldığını düşünmek mümkün değildir; çünkü, o da yürürlükte olan bir yasadır. O yasa çerçevesinde ortaya çıkan, çıkmış olan veya çıkacak olan olumsuzlukları takip etmek, ona göre işlemde bulunmak, işlem yapmak her zaman mümkün olacağına göre, bu tasarıyla onun bir arada değerlendirilmesinin sağlıklı olmadığı kanaatimi belirtmek istiyorum.

Bu tasarıda, bir taraftan defter kayıtlarında yer alan yasal stokların rayiç değere yükseltilmesi var, diğer taraftan belgesiz olarak girmiş olan malların beyan edilmesiyle defter kayıtlarına intikali var. Ayrıca, şunu da belirtmek lazım; sadece kıymetli maden ve kıymetli taşların alım-satımıyla uğraşan kuyumcular ve sarraflar gibi kimselerin yararlanacağı bir düzenleme olduğu için, kapsamı da geniş değildir.

Bilgilerinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Veysel Candan; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Konuşmaları baştan beri takip ediyorum. Gerek grup sözcülerinin gerekse Maliye Bakanımızın açıklamaları istikametinde, Meclisin ortak bir görüşü olarak, adil bir vergi reformu paketinde anlaşma sağlanmıştır. Ayrılık noktalarına geldiğimiz zaman, bu tasarının karaparayı akladığı ve esnaf arasında eşitsizlik getirdiği gibi iddialar da ortaya konulmuştur; ancak, gözden kaçan bir nokta, bu meta ile uğraşan, yani kıymetli madenler ve eşyalarla uğraşan insanların, şu andaki mevcut durumlarının, hiç gözönüne alınmayışıdır. Şu anda, bu işle uğraşan insanlar, Maliye ile karşılıklı ters düşmüş durumdadırlar ve kendi ticaretleriyle, yasal zorlamalar nedeniyle, vergi kaçakçısı durumuna düşmüşlerdir.

Şimdi, aslında, kanun tasarısının mahiyetine baktığımız zaman, kıymetli taşlar ve ziynet eşyaları imalatı ve ticareti yapan kişilere, bir defaya mahsus olmak üzere, kayıt dışında bulunan stoklarını bildirme imkânını getiriyor.

Burada, bir grup sözcümüzün dediği gibi, altının gramı 100 liradan 1000 liraya çıkarsa, aradaki 900 liradan yüzde 40 gibi bir vergi alma mantığı çok yanlış olur; adil bir vergi reformunda da zaten bu böyle olmayacaktır. Sizin, kazançtan yüzde 40, yüzde 50 veya yüzde 60'lara varan bir vergi aldığınız bir ülkede ve birçok masrafın resmî kayıtlara işlenmediği bir ülkede, bunu yapmanız mümkün değildir. O bakımdan, vergi reformu yapılması doğrudur; ancak, Türkiye'nin genel şartlarına bakmak lazımdır.

Şimdi, bu tasarının amacı -birçok sözcünün de ifade ettiği gibi- belge düzeninin tesisi ve devlete gelir sağlanmasıdır. Zannediyorum ki, stokların resmîleştirilmesi ve evraklara kaydedilmesi, 1998 yılında vergi geliri demektir. Yani, eğer, sayın sözcünün dediği gibi, 800 ton... Ben, bu rakamların biraz da tahmini olduğunu düşünüyorum, kendileri de ifade ettiler. Şimdi, siz, bir hesaplama yaparken, tahminler üzerine rakamlar verir, yine tahminî rakamlarla çarparsanız, çıkacak rakamlar, tabiî afakî ve korkutucu olur. Yani, burada, 10 milyar dolarlık bir kaçaktan bahsetmek, bu mesleği icra eden, şu anda bizi dinleyen binlerce meslek erbabını da recide eder.

Türkiye'de, bütün mesleklerde bir vergi kaçağı vardır, kesindir; ama, bu sistem içerisinde, belki de, esnafın kendine göre söyleyecekleri vardır, birtakım iddiaları vardır, ispatları vardır. Şimdi, mevcut manzarada, şu anda, sarraf, esnaf, sattığı malın faturasını doğru dürüst kesememektedir; yani, fatura vermemektedir. Vermediği zaman da, hem KDV'den kaybı...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Niye vermiyor?!.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Niye vermediğini, Bakanımız, sözcüler anlattılar; ben, tekrar oraya girmiyorum. Veremez; verdiği zaman, rakamlar çok yükselir.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Verenlerin ne günahı var!..

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Refah sözcüsünün de ifade ettiği gibi, 3 ton altın, bir yıl sonra 1,5 ton altına iner. Türkiye'deki enflasyon şartları bunu getirmektedir.

Şimdi, bakınız, burada yapılan, külçe altın için yüzde 5 ve diğerleri için de getirilen yüzde 6 rakamları, aslında stokların resmî kayıtlara geçmesini sağlamak, cazip hale getirmek içindir. Eğer, siz, bir mevzuata, her şeye şüpheyle bakar, bu para, kaçan para, stoklardaki bu para, mutlaka karaparaya gider, teröre gider diye yaklaşırsanız, o anlayışı değiştirmek mümkün değildir.

Şimdi, burada, bazı notlar aldım. Sayın sözcünün bir tanesi, efendim, siyasî takıyyeden sonra ekonomik takıyye... Muhterem arkadaşlar, burada, bir siyasî partinin sözcüsünün diğer bir partiyi suçlaması gayet basit. Buraya, öneri getirmek lazım. Şimdi, hasta apandisit, acil müdahale servisine gelmiş; diyorsunuz ki, kalbini değiştirmek lazım. Halbuki, hasta, kalp değişimine kadar ölecek. Şu anda, günde yapılan, satılan -sözcülerin de ifade ettiği gibi- altın milyarlarla ifade edilmektedir. İki yıl, üç yıl sonra alacağınız yüzde 20'ler, yüzde 30'lar yerine, yüzde 5'leri, yüzde 6'ları peşin almak daha akılcı gibidir. Kanun tasarısının metninden anladığımıza göre, değeri üzerinden beyannamesini veren esnaf, bir ay içerisinde, önce peşin birinci taksidi, daha sonra ikinci taksidi, yani, ortalama 45 gün içerisinde Maliyeye farkını ödemiş olacaktır.

Şimdi, burada, bütün partilerin iştirakiyle, adil bir vergi reformunun çıkış süresini bir veya iki yıl hesaplarsanız, bu alınan rakamları da iki yıllık enflasyonla çarparsanız, burada, Hükümetin, devletimizin, fazlaca bir kaybı olduğunu söylemek mümkün değil. Kayıp vardır ve gerçektir, doğrudur; ancak, akıllı olan yolu tercih etmek ve acil durumlarda devletin ihtiyacını karşılamak mecburiyetindeyiz. Bu parayı, bu şekliyle, arzu edilen rakamda ve toplam aldığınız zaman... İşte, şimdiye kadar hep ekonomiden bahseden, sekiz yıl hükümeti idare edenler, daha sonra da beş yıl ülkeyi idare eden hükümet ortakları, neden adil bir vergi reformu getirmedi, hazırlamadı da, bugünkü esnaf zor durumda kaldı? Tabiî ki, bunun cevabını, muhatap olan arkadaşlarımız gayet iyi bileceklerdir.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) - Tansu Hanıma sor.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, burada, Türkiye'nin gerçeklerini konuşmamız lazım. Yani, şu anda, İstanbul'da, Kapalıçarşıda faturasız altın satılıyor mu, satılmıyor mu; satılıyor. Birtakım taşlar satılıyor mu; satılıyor. Vergi kaçağı var mı; var. Bunun acil önlemi nedir; bunu konuşuyoruz burada. Tabiî ki, adil bir vergi reformunu da düşünmek hepimizin görevidir.

Şimdi, sayın sözcüler geldi, burada, ekmek fiyatlarından, asgarî ücretten, diğer mesleklerden, hepsinden; yani, dinleyiciyi bayağı acındıracak konulardan bahsettiler. Tamam da, şu anda bu yüzde 5-6'larla toplanan vergiler kim için harcanacak?..

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) - Tansu'ya!..

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Yani, ben, yaptığın o müdahaleye cevap vermek istemiyorum; o yakışmaz, bir yere de varmaz.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) - Ver... Ver... Vermen iyi olur...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, şunu söylemek istiyorum muhterem arkadaşlar: Türkiye'de, tabiî ki, asgarî ücret azdır, düşüktür, iyileştirilmesi lazımdır; Türkiye'nin ekonomik problemleri ve sıkıntıları vardır. Yalnız, şunu açık ve net ifade etmek istiyorum: Kitabî bilgiler, kitapta yazan ekonomik bilgiler ayrı, yani teoriler ayrı, Türkiye'deki gerçekler ayrıdır.

AYHAN GÜREL (Samsun) - Biz biliyoruz onları...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bu yasa tasarısı, Türkiye'deki yanlış yapılan bir vergi kaçağına müdahale anlamı taşır; yani, bu müdahale kısmî bir müdahaledir, bir ön çözümdür, daha sonra gelecek esas vergi reformuna bir adım teşkil edecektir. Yani, rahatsız olmanıza gerek yok ki; bu yüzde 5'lerle, 40 trilyon lira toplansa, 50 trilyon lira toplansa, o da asgarî ücrete; yani, Çalışma Bakanlığına gidecektir, SSK'ya gidecektir, Bağ-Kur'a gidecektir. Bunu böyle düşünmek mecburiyetindeyiz.

Muhterem arkadaşlar, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar, kürsüye çıkıp hamasî nutuk çekmemeyi; yani, milletvekili arkadaşlarımızın seçim meydanlarındaki gibi konuşmamalarını gerektirir; daha ciddî olmalarını, meseleleri daha ciddî ortaya koymalarını gerektirir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Şimdi, Türkiye'de, bu kanunun getirilmesiyle olacakları, faydalarını kısa ve öz olarak ifade etmek istiyorum:

Birinci madde olarak, stoklar -mutlaka eksik tarafları vardır- kayıtlara geçeceği için, 1998 tarihi itibariyle, artık, bunlar, yasal bir sermaye olacağından, Maliyemiz bundan hesap sorma imkânına sahip olacaktır; yani 1998 yılında artık bu bildirilen rakamlar üzerinden vergilendirileceklerdir; mevcut vergi kaçağı, süratle devam eden vergi kaçağı durdurulacaktır. Demin verdiğim hesaplamaya göre, sözcünün yaptığı hesabı kabul etmek mümkün değildir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hesap yaparak "100 lira olan altının gramı, 1 000 liraya çıktı, 900' ünün vergisini ver bakalım" demek mümkün değil. Kaldı ki, sarraflık mesleğinin, kuyumculuk mesleğinin diğer mesleklere göre kendine has, fazla cereyan etmeyen bir stoğu vardır; yani, her ay muntazaman devam etmeyen bir stoğu vardır. Bazı mesleklerde, ilaçtır miadı geçer, bazı mesleklerde bozulur; vergi mevzuatımıza göre belli zabıtlarla vergilerden düşülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Size 2 dakika efendim; buyurun.

İsterseniz bir paragraf bile oluşturabilirsiniz, buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, netice itibariyle bir yıllık Parlamento tecrübemiz şunu gösterdi: Gelen yasa tasarısı ya metin itibariyle ya hızlandırılmış bir tasarı olarak niteleniyor; yani çok acele... Ne acelemiz var; gece demiyor çalışıyoruz, gece çıkan kanun gibi niteleniyor. Bu tarafa geldiğimiz zaman, parti başkanları çıkıyorlar, gruplarda konuşmalarını takip ediyorum, çıkarılan kanun sayısı 10 tanedir, 6 tanesi geri dönmüştür... İyi de, milletvekili arkadaşlarımız niye kapılarda bekliyorlar, niye çoğunluk sağlanmaması için ellerinden geleni yapıyorlar? Biraz önceki uygulamada, niye Meclisimiz 45 dakika kaybetti? 45'i 550 ile çarpmış olsak, milletvekili mesaisi nereyi bulur; onu hesaplamak lazım.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) - Onu Meclis Başkanına söyle.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Muhterem arkadaşlar, ben şunu ifade etmek istiyorum...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Doğruyu anlat.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Müsaade edin. Bakın, ben bir yıldır burada, hiçbir milletvekili arkadaşım konuşurken ne oturduğum yerde, ne ayakta bir tek kelime müdahale etmedim, bir tek kelime müdahale etmedim... (RP sıralarından alkışlar)

Fikriniz varsa buraya gelir, söylersiniz. Ben, sizin birçok gerçek dışı şeylerinizi ciddî gibi dinledim, sanki yeni duyuyor gibi dinledim; ne acele ediyorsunuz? (RP sıralarından alkışlar)

Şimdi, sözcünün biri ekmek fiyatlarından bahsetti; ekmek fiyatlarını bilmiyor kendisi, kaç paraya satıldığını bilmez...

HİKMET AYDIN (Çanakkale) - Konuya gel.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Yani, konuya geliyorum işte, siz konuyu değiştiriyorsunuz kardeşim.

Netice itibariyle söylemek gerekirse, acil yapılabilecek, Maliyenin acil yapabileceği önlemlerden bir tanesi de, bu yasa tasarısını hemen işleme koyup, Hazineye aktaracağı parayı, tekrar -arkadaşlarımın ifade ettiği- dargelirli insanlara aktarmasıdır diye düşünüyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Candan, teşekkür ediyorum.

Sayın Kul, kişisel söz talebinde bulundunuz; buyurun.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkındaki Kanun Tasarısı üzerinde kişisel olarak söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısıyla ilgili söyleyeceklerime geçmeden önce, bu tür tasarıları getiren Hükümeti oluşturan partilerin milletvekili sayısı ne olursa olsun, Meclisten yasaları çok kısa sürede geçirmenin pek kolay olmadığını bilmenizi isterim. Geçmiş dönemlerde, o günkü Refah Partisini oluşturan milletvekili arkadaşlarımız, vatandaşlarımızın bekleyen sorunlarının çözümü için, çok acilen, ivedilikle kanunlaşmasını bekledikleri yasa tasarılarını dahi, karar yetersayısı isteyerek, önerge vererek, her önerge üzerinde konuşarak engellemeye çalışıyorlardı.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Yalan söyleme, yalan söylüyorsun!..

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bizim, bugün getirilen bu yasayla ilgili, bu kadar direnmemizin, bu kadar konuşmamızın -ki önerge veremiyoruz bu yasa tasarısının Anayasaya aykırı olduğunu bildiğimizden dolayı, Anayasa Mahkemesine götüreceğimizden dolayı önerge vermiyoruz- bu kadar uzun uzun konuşmamızın nedeni, bu yasa tasarısını yanlış bulmamızdır; herhangi bir engelleme niyetiyle yapmıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde, bu dönem içerisinde çok sayıda yasanın, Meclisten çıktığı yazıldı, bütün kamuoyu bunları duydu. Biz, eğer, Refah Partisi anlayışıyla hareket etmiş olsaydık; getirilen bütün yasalar üzerinde, bu şekilde yoğun tartışmalar yapmış olsaydık, önerge vermiş olsaydık, her önerge üzerinde konuşmuş olsaydık, bilin ki, o yasalar çıkmayacaktı. Dün getirilen ve kabul edilen Uyuşturucu Kaçakçılığının Önlenmesi ve Karapara Aklanmasının Önüne Geçilmesiyle İlgili Yasanın müzakerelerinde hiçbir engellememiz, hiçbir konuşmamız olmadı; o yasanın çıkmasına, hepimiz, bu Mecliste bulunan bütün milletvekilleri -hangi partiden olursa olsun- katkı verdik. Ama, bugünkü bu tasarıya aynı rahatlıkla oy veremiyoruz; aynı rahatlıkla, bu tasarının çıkması konusunda içimizden gelerek destek olamıyoruz. Nedenine gelince, yasanın amacında ne deniliyor: Bu Kanunla vesikasız alış ve satışlar ile kayıtdışı stokların yaygın olduğu kıymetli maden (altın, platin, gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, safir, zümrüt, topaz, zebercet ve inci) ile bunlardan yapılmış ziynet eşyalarının alım-satım veya imaliyle iştigal eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, kayıt dışında bulunan stoklarının, belli oranda bir vergiye bağlanması suretiyle devlete gelir kaydetmek, devlete gelir sağlamak, aynı zamanda belge düzeninin tesisi amaçlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, belge düzeninin tesisi için yeni bir yasa çıkarmanıza gerek yok. Vergi Usul Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanununda, zaten, belgelerin düzenlenmesiyle ilgili hükümler yer almıştır. Tekrar, vatandaşlarımıza belge düzenleme konusunda alışkanlık edindirmek için böyle yasaların çıkarılmasına gerek yok; mevcut yasaların uygulanması, o yasaların uygulanmasıyla ilgili kontroller, zaten, bu belgelerin düzenlenmesi için yeteri kadar olanak sağlamıştır.

Devlete gelir sağlamak için deniliyorsa eğer, biraz önce Refah Partisi Grubu adına konuşan arkadaşlarımız "sizin döneminizde, geçmişteki hükümetler döneminde, bu 1 katrilyonluk veya 10 milyar dolarlık stok birikti, o zaman bunlar için bir şey yapılmadı; biz, şimdi geldik, yapıyoruz" diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, eğer bugünkü Hükümet, 10 milyar dolarlık; yani, Türk parasına çevirdiğimiz zaman yaklaşık 1 katrilyon liralık altın stokunun veya kıymetli madenî eşya stokunun var olduğunu tespit etmişse ve bunların vergilendirilmediğini tespit etmişse, yapılması gereken olay, bunların affedilmesi veya bunlardan, özellikle külçe altınla ilgili yüzde 6, diğerleriyle ilgili yüzde 7 oranında yeni bir vergi alarak affetmek değil; bunların üzerine gitmek, bunlarla ilgili alınması gereken vergileri cezasıyla birlikte almak olmalıdır. (RP sıralarından "sen yanlış anlamışsın, anlayamamışsın" sesleri)

Şimdi, işçi vergisini öderken kendi inisiyatifine bırakmıyoruz; daha ücreti eline geçmeden vergisini kesiyoruz, ona net parasını ödüyoruz. Memur aynı şekilde; bordroyla çalışan memurlarımızın da aynı şekilde, daha maaşı kendi eline geçmeden vergisini kesiyoruz. Küçük esnafımızın her müşterisi bir vergi kontrol memuru gibi, fişini almadan alışveriş yapmıyor; onun da vergi kaçırması mümkün değil. Birçok esnafımız götürü vergiye tabi olduğu halde, küçük bir berber dükkânı, küçük bir manav dükkânı, küçük bir bakkal dükkânı, özellikle hayat standardı üzerinden Gelir Vergisi mükellefi olan esnafımız, kazansa da kazanmasa da, zarar da etse, iflas da etse, her yıl hayat standardı üzerinden vergisini öderken ve yine nüfusumuzun büyük bir bölümü, haksız bir vergi olan Katma Değer Vergisini, tüketim vergisi olan Katma Değer Vergisini hiç itiraz edemeden, günü gününe, her alışveriş yaptığında öderken, onlarla ilgili bir kolaylık sağlamıyoruz; ama, burada, sadece, altın, ziynet eşyası gibi kıymetli eşyaların alım-satım ve imalini yapan insanların elinde bulundurduğu stokları, yüzde 6 vergi almak kaydıyla meşrulaştırmış olacağız.

Değerli arkadaşlarım, bunun bir de tersi var. Tabiî, kuyumcular, elindeki stok malları stokta göstermediğinden dolayı vergiden kaçağa neden olmakta, vergi kaçırmakta. Bugün, onu meşrulaştırmaya kalkışıyoruz; ama, düşünelim, bir beyaz eşya satıcısı, mağazasında mal olmadığı halde, satmış olduğu malı, belgesiyle çıkışını yapmadığından dolayı, stokta göstererek vergi kaçağına neden olabilir. Yine, herhangi bir gıda toptancısı, sattığı malın belgeyle çıkışını yapmadığından dolayı, sadece vergi kaçırmak için, belgelendirmediği malı, yıl sonunda, vergi beyannamesini doldurduğu zaman stokta gösterebilir. Biz bu tasarıyı yasalaştırdığımız zaman, yarın, bu tür tüccar, bu tür esnaf, vergi beyannamesini doldurmuş olan esnaf, dükkânında olmayan malı stokmuş gibi göstererek "bana da bir olanak sağlayın; benim stokumda şu anda 3 trilyon liralık, 5 trilyon liralık mal bulunmakta, bu malın çıkışını bir sefere mahsus yapayım; ama, bunun için benden yüzde 25 Gelir Vergisi veya yüzde 46 Katma Değer Vergisi almayın, yüzde 6 oranında bir vergi alın ve ben, stokumda görülen bu malları bir seferde çıkarayım" dediği zaman, onu yapabilecek miyiz acaba? Bunu yapmamız mümkün olmayacak tabiî. Bu nedenle, bu tasarı, haksız bir af -tabir doğruysa- haksız bir vergi affı getirmektedir.

Tasarının, sadece altın ve kıymetli madenlerle sınırlı olması, vergide eşitlik ve adalet ilkelerine ve dolayısıyla Anayasaya aykırılık taşımaktadır. Haksız sağlanan kazançların ve karaparanın aklanmasına yönelik olması nedeniyle de, çıkarılacak böyle bir yasayı kabul etmek mümkün değil. Bunu yaptığımız zaman, stokta mal tutmayan, her alışverişinde belgesini kesip veren ve vergi dairelerine vergisini ödeyen dürüst esnafımız, o zaman ne duruma düşecektir? O zaman, onlar, günü gününe vergisini ödeyen insanlar "ben kandırıldım; her üç yılda, beş yılda bir böyle yasalar çıkacaksa, ben bundan sonra niye vergi ödeyeyim" diyecek ve o da, belgeyle satış yapmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yaklaşık 60 trilyon lira kadar gelir beklenmektedir. Türkiye'de bu tespit yapılmışsa... Biraz önce konuşan arkadaşlarımızdan birisi kuyumcu dükkânı sahibiydi; kendileri ve konuşan bir başka arkadaşımız "belki bu kadar olmaz; ama, bunun üçte biri olabilir" diye ifade ettiler.

Bana göre, çıkarılacak olan bu yasa, sadece altın ve ziynet eşyası alım satımı, imali yapanlar için değildir. Aslında, Anayasa Mahkemesi bunu bozacaktır; biz, Anayasa Mahkemesine gideceğiz; ama, siz, bir eksik bırakmışsınız. Eksiğiniz şurada: Eğer, 148 kilo altını olan Sayın Başbakanın altınlarını aklamayla ilgili bir madde de eklenmiş olsaydı, belki, amacınıza ulaşmış olacaktınız. Öncelikle, Sayın Başbakanın, nereden, hangi parayla aldığı belli olmayan 148 kilo altınının hesabını vermesini diliyorum ve bekliyorum.

Bu yasanın çıkmaması konusunda da elimizden gelen gayreti göstereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP Sıralarından alkışlar; RP sıralarından "İSKİ'ye... İSKİ'ye..." sesleri, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kul, teşekkür ediyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır; maddelerine geçilmesi hususunu...

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Hızını alamadın mı...

BAŞKAN - Maddelere geçilmesi hususunu oylayacağım; ancak, her ne kadar, Sayın Kul karar yetersayısının aranması talebinde bulunduysa da, daha önce verilmiş yazılı bir yoklama talebi olduğundan, yoklama yapacağım...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Kul'unki pul oldu...

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır, yoktur; netice anlaşılacaktır Sayın Kul.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Kul, dışarı çıkın, yoklama başlayacak.

BAŞKAN - Evvela, yazılı yoklama talebini okutup, imzası olan sayın milletvekillerinin salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurul salonunda toplantı yetersayısı için gerekli çoğunluk yoktur. İçtüzüğün 57 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yoklama yapılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Hüsamettin Özkan?.. Burada.

Zekeriya Temizel?.. Burada.

Hikmet Uluğbay?.. Burada.

Necati Albay?.. Burada.

Hasan Gemici?.. Burada.

Hikmet Sami Türk?.. Burada.

(RP sıralarından "Nereye kaçıyorsun!.. Kaçma!.." sesleri)

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim.

Fikret Uzunhasan?.. Burada.

Ziya Aktaş?.. Burada.

Mustafa Güven Karahan?.. Burada.

Mehmet Büyükyılmaz?.. Burada.

Nami Çağan?.. Burada.

Ali Ilıksoy?.. Burada.

Yalçın Gürtan?.. Burada.

Mustafa Karslıoğlu?.. Burada.

Abdulbaki Gökçel?.. Burada.

Necdet Tekin?.. Burada.

Fikret Ünlü?.. Burada.

Mehmet Aydın?.. Burada.

Teoman Akgür?.. Burada.

Cihan Yazar?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, alfabetik sıraya göre, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; salonda hazır bulunan sayın üyelerin yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam ediyoruz. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) - Mustafa Kul namaza gitti, gelsin de başlayalım!

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı

MADDE 1.- Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, bir defaya mahsus olmak üzere esas faaliyetleri ile ilgili olarak işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve inci) ile bunlardan yapılmış ziynet eşyasını cins, vasıf ve miktarlarını belirten bir beyanname ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen ay içerisinde bağlı oldukları vergi dairelerine bildirmek kaydıyle kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki borsa rayici, borsa rayici olmayanlarda emsal bedeli üzerinden defterlerine intikal ettirebilirler. Emsal bedelinin, Vergi Usul Kanununun 267 nci maddesi uyarınca tespitinde maliyet bedeli esası uygulanmaz. Ayrıca mükellefler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kayıtlarında yer alan aynı neviden emtia stoklarını yukarıda belirtilen değerleme ölçülerine göre aynı tarih itibariyle değerlemek suretiyle hesaplayacakları değerleme farklarını da beyan ederek, maliyet bedeline ilave edebilirler. Beyannamenin; ihtiva edeceği bilgiler ile verileceği yeri ve beyana ilişkin diğer hususları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Yukarıdaki fıkra hükmüne göre beyan edilecek emtiadan külçe altın % 6, diğerleri % 7 ve değerleme farkları % 6 oranında vergiye tabi tutulur. Bu suretle tahakkuk ettirilen vergi, ilk taksiti beyanname verme süresi içinde, ikinci ve üçüncü taksitler de beyanname verme süresini izleyen birinci ve ikinci aylar içinde olmak üzere üç eşit taksitte ödenir. Ödenen bu vergiler, gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider addolunmaz.

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia ile değerleme farkları karşılığında pasifte özel bir karşılık hesabı açarlar. Bu hesapta izlenen tutarlar, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde sermaye hesabına ilave edilir. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı ve değerleme farklarını defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.

İdarenin bu beyanların doğruluğunu tespit ve değerleme hakkı saklıdır.Beyan edilen değerin, bu maddede öngörülen değerleme ölçüsüne göre incelemeler sonucu tespit edilen değere nazaran düşük veya fazla olması halinde, cins ve vasıfları itibariyle ayrı ayrı olmak üzere, oluşan değerleme farkları üzerinden % 3 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, beyan edilen emtianın miktarına ilişkin farklar hakkında bu madde hükmü uygulanmaz ve vergilendirmeye ilişkin genel hükümler uyarınca işlem yapılır.

Bu Kanuna göre beyan edilen emtia hakkında 3065 sayılı Kanunun 4008 sayılı Kanunun 30 uncu maddesiyle değişik 9 uncu maddesinin 2 numaralı bent hükmü uygulanmaz ve ödenecek katma değer vergisinden indirim yapılamaz.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şu son birkaç hafta içerisinde, son bir iki ay içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, tüm partilerin iştirakiyle, hemen hemen tüm milletvekillerinin desteğiyle, bazı yasa tasarılarını, bazı yasa tekliferini, bu yüce çatı altında tartıştık, değerlendirdik, omuzladık ve yasalaştırdık. İttifakla, ittifaka yakın bir anlayış içerisinde bir araya geldik ve son birkaç hafta içerisinde, bu yüce çatı altında, Trafik Yasasını geçirdik. Yine, burada, son birkaç hafta içerisinde, çocuklarımızın sağlığıyla ilgili, gençlerimizin sağlığıyla ilgili önemli bir yasayı, tütün mamullerine, sigaraya ilişkin bir yasayı geçirdik. Yine, teröre karşı mücadele vermekte olan güvenlik güçlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin özlük haklarına ilişkin, çalışmalarını kolaylaştıracak bazı yasal düzenlemeleri ittifakla buradan geçirdik. Dün de burada, karaparanın aklanmasını suç olarak belirleyen ve her alanda bu konudaki haksız servet birikiminin, bu konudaki yozlaşmanın önünü alacak olan son derece önemli bir düzenlemeyi ittifakla karar altına aldık. Yani, güzel şeyler yaparken, bu çatı altında parti farkı gözetmeksizin bir araya geldik, her birimiz kendi irademizle, kendi vicdanımızla konuyu içimize sindirerek destek verdik. Ancak, bu olumlu tabloyu, bu güzel birlikteliği, çok sık görmemizde yarar olan bu dayanışmayı, ne yazık ki, şu anda tartışmakta olduğumuz yasa tasarısı etrafında yapamıyoruz.

Bu tasarı, 1 maddelik bir tasarıdır ve tasarının geneli üzerinde yaptığımız değerlendirmeler, özü itibariyle 1 inci maddeyi de kapsamakta. Muhalefet partilerine mensup grup sözcüleri ve muhalefet partilerine mensup şahsı adına söz alan milletvekili arkadaşlarımız, farklı boyutlarıyla, ama bir ortak noktada konuyu değerlendirdiler ve bir ortak noktada birleştiler. Her birimiz farklı bir üslupla dedik ki "bu tasarı haksızdır, haksızlığı azaltmayacaktır, artıracaktır; bu tasarı, Anayasaya aykırıdır; bu tasarı, Anayasanın eşitlik ilkesini öngören 10 uncu maddesine aykırıdır; bu tasarı, Anayasanın vergi ödevi maddesini kapsayan 73 üncü maddesine aykırıdır; bu tasarı, bir anlamda -dün, Sayın Bakanın buradaki değerlendirmesine rağmen, Sayın Bakanın "evet, bu yasa, diğer yasanın işlemesine engel oluşturmayacaktır. İkisi de bağımsız yasalardır" demesine rağmen- bir sektörde, bir kesimde birikmiş olan bir değerin, şöyle veya böyle birikmiş olan bir değerin kayıt içine alınırken aklanmasını sağlayacaktır.

Şimdi, niye, biz, muhalefet partileri olarak buna karşıyız? Biz, emeğiyle geçinmekte olan, altın üzerinde, gümüş üzerinde, ülkemizin, yıllardır, yüzyıllardır önemli sanat dallarından, sanatkârlık alanlarından birini oluşturan esnaflık dalında, sanat dalında uğraş veren o emekçilerimize karşı mıyız? Biz, siyasetçiler olarak, siyasî partiler olarak kuyumcumuza karşı mıyız? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Ama, bir ülkede, hukuk varsa; bir ülkede, hukuk önünde eşitlik varsa, yasaları, herkes için eşitlik anlayışı içinde getirmek zorunluluğu vardır.

Çarpıklıklar çok. Bu ülkede, gerçekten, onbeş yıldır, ondan da uzun bir dönemdir, yüzde 70'ler düzeyindeki enflasyonun açmış olduğu tahribatı, öyle, siz, bir dar alanda, önemli bir alanda, enflasyonun, envanterde, stokta yaratmış olduğu tahribatı gidermek, onu kayıtiçine almak anlayışı içinde, gözardı edilebilecek cüzî bir vergilendirme ile sektöre yaklaşırsanız eğer, olayın bütününü kapsamazsanız, yeni tahribatlar açarsınız. Ülkede, zaten, oldukça zedelenmiş olan vergi verme görevini, alışkanlığını, disiplinini tahrip edersiniz. Ülkemizde, zaten oldukça düşük olan vergi yükünü, sadece, işte, bir bölüm mükelleflerin sırtında; ama, ağırlıklı olarak çalışanların, emekçilerin omuzlarında olan vergi yükünü, eğer, siz, sağlıklı, adil sistemler, modeller çerçevesinde bir yapıya oturtmazsanız, o zaman, mevcut sistemi de aksatırsınız.

Ekonomide düzeltilmesi gereken çok şey var. Ekonomideki istikrarsızlık, enflasyon canavarı, öncelikle, tüm siyasî partilerin, Hükümetin en öncelikli hedefidir ve en öncelikli olarak alt etmesi gereken konulardır.

Bugün, ülkemizde içbarıştaki kanamanın dahi ardında, ekonomideki kanama vardır desek belki, abartmamış oluruz; ama, lütfen, enflasyonun altında, gerçekten, büyük tahribata uğrayan bu ekonomiyi düzlüğe çıkarabilmek için, olaya geniş bakalım. Olaya, sadece, işte "vergini iki gün evvel ödersen, ben şundan vazgeçeceğim, sana erken ödeme primi vereceğim... Bu alanı gözüme kestirdim, bu alanda bir düzenleme yapacağım derseniz -bir grup başkanı arkadaşımın haklı olarak yaptığı bir değerlendirmeye, evet, ben de katılıyorum; çünkü, rakamın temeli sizden kaynaklanıyor- 1 katrilyonluk; yani, 10 milyar dolarlık bir servet birikimini aklamış olursunuz. Bu ülkede, hangi düzeye çıktığını kestiremediğimiz; ama, dünya ölçeğinde yüksek düzeylere çıktığını bildiğimiz, sıcakpara süreciyle de ayrı bir etkinlik kazanmakta olan karaparanın, eğer önünü alacaksak; onu, sadece, dün geçirdiğimiz yasayla yapmayacağız; aynı zamanda, karapara oluşumunun alanlarını da kapatacağız; fakat, bu tür yasalarla değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Evet değerli arkadaşlarım, konuşmamı toparlıyorum.

Bu ülkede, bankalarda kimin ne kadar hesabı var bilebiliyor muyuz? Bankalar şeffaf mı? Banka hesaplarının bu durumda olması, pazar ekonomisinin bir gereği midir? Niye, bunu içimize sindiriyoruz? Niye, gizli hesapları açığa çıkarmıyoruz? Niye, Batılı ekonomilerde olduğu gibi, belirli büyüklüğün üstündeki banka hesaplarına şeffaflık getirmiyoruz? Bu ülkede servet beyanı var mı? Bir zamanlar vardı; niye yok şimdi? Niye, servet beyanı getirmiyoruz?

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - İktidarınızda niye çıkarmadınız?

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - "Niye çıkarmadınız" diye sorgulamayın. Biz, bunların bedelini sandıkta ödedik. (CHP sıralarından alkışlar) Şunu söylemek istiyorum: Kabul ediyorum, biz, Koalisyonda olduğumuz dört yıllık dönemde, ekonomide, içgüvenlikte ve millî eğitimde, genel anlamda, sosyaldemokrat irademizi, düşüncemizi, ilkelerimizi, maalesef, Koalisyona taşıyamadık; ama, görüyorum ki, "faize karşıyız" diyen "rantiyeye karşıyız" diyen Refah Partisi de, artık, o kimliğini yitirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Biliniz ki, bu tür yasalarla, sizler, ülkenin çıkarlarından, insanlarımızın esenliğinden ve ekonomiyi düzlüğe çıkarma anlayışından giderek uzaklaşacaksınız.

Ben "sağduyu" diyorum. Burada, bu Yüce Meclisteki bütün arkadaşlarımızın, bütün partilerin bu tasarıya "hayır" demesini diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, teşekkür ediyorum.

1 inci maddeyle ilgili olarak, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Özdemir. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri; bugün huzurunuzda, Hükümetin, Türkiye'de ekonomi yönetimine, maliye yönetimine nasıl olumsuz yaklaştığının bir başka örneğini daha birlikte değerlendiriyoruz.

Her konuşmamızda ayrıntılı bir biçimde sunuyoruz: Hükümet, Türkiye'de kamu dengelerini oluşturma, kaynak yaratma ve ülke sorunlarına çare bulmada, malî yönden, ekonomik yönden ne tür önlemler alınması gerektiği konusunda, gerçekten ne kadar hazırlıksız ve çaresiz olduğunun bir örneğini de, bu düzenlemeyle huzurunuza getirmiştir. Daha, Meclisin olağanüstü toplantıya çağrıldığı günden beri Hükümetin bilgilerine sunuyoruz; Türkiye'de, bu yöntemlerle kamu dengelerini kurmanız mümkün değildir. Türkiye'de kamunun genelini kavrayan, genel ilkelerden hareketle, eşitliği esas alan düzenlemeler yapmadan, önerdiğiniz çareler, hiçbir surette çıkış olmayacaktır.

Bugün de, Hükümet, kendi hesaplarına göre, yaklaşık 1,3 katrilyon olarak belirlediği, kayıtdışı kıymetli metal ve madenlerin, devlete beyanı halinde, onların şimdiye kadar kayıtdışı kalması nedeniyle vergilendirilmemiş unsurlarına -yine kendi hesaplarıyla yüzde 5-6 dolaylarında- hesaplarına göre 60-65 trilyon lira karşılığında af getirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Hükümetin, şu ana kadarki politikalarına baktığımızda, yüksek gelirlilerden, kayıtdışı gelir elde edenlerden ve emlak ve servet zenginlerinden vergi almaktan hiç hoşlanmadığını görüyoruz. Hükümetin ve Sayın Başbakanın, sürekli olarak "vergi yok, zam yok" diye beyanları oluyor. Zammın olup olmadığını, halk, yapılan günlük zamlarla yaşıyor. Şimdi de "vergi yok"un ne anlama geldiğini görüyoruz. Hakikaten, mevcut vergiler, bu kanun tasarısıyla affedilerek, yarın "vergi yok" denilecek. Verginin yok olduğunun anlamı buymuş; buradan, bu sonuca varıyoruz!..

Sayın milletvekilleri, vergi affedilemez. Anayasamıza göre, tahakkuk etmiş veya tahakkuku muhtemel vergilerin affı, Anayasaya aykırıdır. Niçin? Çünkü, Anayasamızın iki amir hükmü vardır. Bunlardan bir tanesi, herkes malî gücüne göre, kamu harcamalarına, vergi biçiminde katkıda bulunmak zorundadır. Eğer, siz, birilerinin vergisini, malî gücüne göre ödemesi gereken vergisini affederseniz, Anayasanın bu hükmüne düpedüz aykırı davranmış olursunuz.

İkinci nedeniniz, Anayasada eşitlik ilkesi vardır. Hiçbir kişiye, zümreye, faaliyet grubuna, meslek teşekkülüne ayrıcalıklı işlem yapamazsınız. Şu düzenlemeyle, tarifi muğlak olan, tarifi belirsiz olan; size göre, sarraflar ve kıymetli mücevherat ve maden ticaretiyle iştigal edenler; ama, yazdığınız metne göre, bunu dahi yeterince anlatamayan bir meslek grubuna, bir çalışma grubuna vergi getiriyor ve eşitliği zedeliyorsunuz.

Bu yönü itibariyle de, bu yasa, Anayasanın açık hükümlerine, belirtilen hükümlerine aykırıdır.

Esasen, bu düzenleme, Maliye Bakanlığı tarafından da hazırlanmış değildir. Bu düzenleme, Maliye Bakanlığına -benim izlenimim budur- bir not biçiminde gelmiştir; o notun altı imzalanıp Hükümet tasarısı diye, Hükümete sunulmuş, oradan da buraya getirilmiştir. Peki, bunu niçin söylüyorum? Bunun nedenleri var sayın milletvekilleri. Şimdi, tasarının, komisyondaki metniyle; yani, Hükümetten gelen metinle buradaki metni bir karşılaştırınız. Hükümet, bir taraftan, karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin bir kanunu getiriyor; öbür taraftan, bu düzenlemenin hemen altında -Hükümet tasarısında- bu kanun tasarısının kapsamına giren bu gibi olaylarda, karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin kanunun uygulanmayacağına ilişkin, âdeta açık hükümler öngörüyor. Şimdi, bunun Hükümet tarafından hazırlanması halinde, aralarında bu kadar çelişki olan bu iki düzenlemenin Meclise sunulması söz konusu olabilir mi; olamaz; çünkü, bu, yetkili mercilerin, uzmanların incelemesinden geçirilmeden, alelusul hazırlanmış tasarıdan ibaret bir düzenlemedir.

Sayın milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanununda, Kurumlar Vergisi Kanununda, gelir unsurları, faaliyetler, meslekler açık açık yazılır. Bakınız, Gelir Vergisi Kanununun 51 inci maddesinde, götürü usulden yararlanamayacaklar sayılırken, bu meslek gruplarını kastederek, şu ifade ve ibare kullanılmaktadır: "Sarraflar ve kıymetli maden ve mücevherat alım satımıyla uğraşanlar..." Tasarıda kastettiğiniz budur. Bu ifade metinde yer almamaktadır; ama, istihdaf edilen, amaçlanan grup budur.

Şimdi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden, esas faaliyetleri bu işleri yapmakla ilgili olanlar... Böyle bir şey olamaz. Bunun, nesebi belli değildir, kimleri kavradığı belli değildir. Uygulamada son derece yanlışlıklara yol açabilecek bir düzenlemedir. Bu itibarla, bu düzenleme, uzmanlar tarafından hazırlanmış bir düzenleme değildir.

Bu düzenleme, tabiî, kişiler arasında, meslek grupları arasında, Anayasanın eşitlik ilkelerine ve malî güce göre vergi ödeme yükümlülüklerine aykırılık yanında, Türkiye'de serbest rekabet rejimini de olumsuz yönde etkileyen bir düzenlemedir. Kayıtdışı kalmış unsurların, bir gün, vergilerini affedeceksiniz ve serbest rekabet rejiminde, dürüstçe, zamanında vergilerini ödemiş veya ödemek mecburiyetinde kalmış insanlarla, bu ayrıcalığı yaratacaksınız, sonra da serbest rekabet ve özgür rejimden bahsedeceksiniz!.. Bu, kesinlikle söz konusu değildir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı biraz önceki açıklamalarında, bu düzenlemeye iki tane amaç daha izafe ettiler. Bunlardan bir tanesi, enflasyon karşısında gelişen olumsuzlukları gidermek, diğeri de kayıtdışı ekonomiyi önlemek.

Sayın milletvekilleri, her iki izah tarzı da yanlıştır. Sayın Maliye Bakanının ileri sürdüğü izahların her ikisi de gerçeği yansıtmamaktadır. Niçin? Çünkü, eğer siz enflasyonla mücadele etmeyi düşünüyorsanız, evvela, ekonomide sağlanan varlıkları, gelirleri, kaynakları genel ilkeler içerisinde, birlikte dikkate almak durumundasınız. Sadece ve öncelikle belli bir gruba, âdeta böyle bir imtiyaz sağlamanız ve vergi affı sağlamanız, kesinlikle, enflasyonu dikkate aldığınız anlamına gelmez.

İkinci bir yanlışlığınız "kayıtdışılığı önlüyorum" diyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, kayıtdışı ekonominin önlenmesi, kayıt dışında kalanların affıyla önlenebilir mi; söz konusu olabilir mi? Sayın Maliye Bakanı, "kayıt dışındaydılar, hiç para alamıyordum, vergi alamıyordum, bunlara, bir miktar sus payı verdireyim ve bunları affedeyim" diyorlar. Böyle bir kayıtdışı ekonomiyi kayıt içine alma ve vergidışı kalmış unsurları vergilendirme öngörülebilir mi bir Maliye Bakanı tarafından; söz konusu olamaz.

Kayıtdışı ekonomiyi nasıl önleyeceğini arz ediyorum: Kayıtdışı ekonomiyi önlerken, tüm vergi kanunlarını, Ticaret Kanununun ilgili hükümlerini, özellikle kıymetli evrak hukukuna ilişkin hükümlerini, Tapu Kanununu, Noterlik Kanununu, Bankalar Kanununu ve ekonomik ve ticarî faaliyetlere vasıta olan diğer ilgili mevzuatın tümünü, varlıkların, harcamaların ve gelirlerin akımını kontrol edecek biçimde yeniden düzenleyecek bir genel düzenleme getirirsiniz, o zaman, biz, Anavatan Partisi olarak, size, hem deneyimlerimizi hem düşüncelerimizi olumlu istikamette sunarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) - 1 dakika izniniz olur mu Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Tabiî, artı 1 dakika daha...

Buyurun.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın milletvekilleri, şu getirilen düzenlemeyle bir af öngörülüyor; ama, neyin affedildiği de belli değil; yani, Gelir Vergisi mi alacaksınız affettiklerinizden; belli değil, Kurumlar Vergisi mi; belli değil. Nedir?.. Kaçırılmış vergilerin affına ilişkin vergi alma kanunu!.. Maliye literatüründe hiç olmayan bir düzenlemedir.

Sonuç olarak şunu ifade ediyorum: Bu yaklaşım ve yöntemlerle, ülke ekonomisi ve maliyesine hiçbir şey getiremezsiniz. Öngördüğünüz hedeflerin gerçekleşmeyeceğini de, zaman içerisinde, birlikte, yine buradan değerlendireceğiz.

Bu tasarıya, Büyük Millet Meclisinin olumlu oy vermemesi gerektiği hususundaki düşüncelerimi saygılarımla arz ediyorum. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısı tek madde olunca, hem geneli üzerinde hem de madde üzerindeki konuşmanın birbirinden çok farklı tutulması olanağı yok. Yalnız, geneli üzerindeki konuşmalarımızdan sonra, yeniden aynı şeyleri tekrar ederek sizleri sıkmamak için, özellikle, teknik olarak bu maddenin düzenlenmesinde ne gibi hatalar var, sayın Hükümetin açıklamalarından sonra veya daha sonra yapılan açıklamalardan sonra bu tereddütlerimiz ortadan kaldırıldı mı kaldırılmadı mı bunların size kısa açıklamalarını yapmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle enflasyon nedeniyle stokla çalışan vergi mükelleflerinin, stok değerlemesi nedeniyle zahiri kazançlar üzerinden vergi ödedikleri konusunun, sadece kuyumcu esnafıyla olduğu gibi, tüm vergi mükellefleri açısından geçerli olduğu konusunu değiştirecek herhangi bir ifadede bulunulmadı. Demek ki, kuyumcuların sorunu ne ise beyaz eşya ticaretiyle uğraşanların da sorunu o, hatta bir adım ileri gittiğimiz takdirde tüketim malı satıcılarının da sorunu o.

Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu; eğer tüm vergi mükelleflerinin enflasyonla böyle bir sorunu varsa, enflasyon muhasebesinin uygulanmaması nedeniyle zahiri kazançlar üzerinden vergi ödüyorlarsa, ısrarımız ve sorumuz, neden, bunun sadece ve sadece belirli bir gruba getirildiği konusudur; buna yanıt verilmediği sürece, bu yasanın adalet ilkeleri açısından, eşitlik ilkeleri açısından Anayasaya aykırılığı devam edecektir.

Varsayın ki, bu yasayı kuyumcu esnafı için değil de, aynı düzenlemeyi beyaz eşya ticaretiyle uğraşanlar getirtmiş olsalardı; yani, böyle bir hesap daha önceden Hükümete getirilseydi -çünkü, daha önceki kaynak paketinin açıklanması sırasında "bu konu, kuyumcu esnafı tarafından bizim önümüze getirilmiş, yaptığımız hesaplamalarda da bunun doğru olduğu kanaatine varılınca, böyle bir düzenlemenin yapılması yoluna gidilmiştir" denilmiştir- o zaman, kayıtdışı olarak stok bulunduran; altın, gümüş veya kıymetli madenlerin ticaretiyle uğraşanlar yerine, kayıtdışı stok bulunduran beyaz eşya ticaretiyle uğraşanların stoklarına ilişkin bir düzenlemeyle uğraşıyor olacaktınız.

Değerli milletvekilleri, konu gerçekten önemli; yani, neye karar verdiğiniz konusunu ısrarla ve ısrarla, onun için burada dile getirmeye çalışıyoruz. Bu nedenle, daha önceki ve sonraki açıklamalar da, bu yasa tasarısının Anayasaya aykırılığını kesin olarak ortadan kaldırmamaktadır.

Sizlere, özellikle altını çizerek açıklamak istediğim bir konu daha var.

Değerli milletvekilleri, hepiniz, enflasyon nedeniyle, stok değerlerinin arttığını, dolayısıyla, doğan zahirî kazançlardan ödenen vergilerin haksız olduğunu, Maliye Bakanının ağzından, burada dinlediniz. Bir Maliye Bakanının, kendi vergi sistemiyle ilgili olarak bu beyanlarda bulunması elbette acıdır. Ancak, bu vergi sistemiyle ilgili olarak, hiçbir düzenleme yapmadan, bir defaya mahsus olmak üzere yapmış olduğu bu stok affının neye mal olacağı konusunu, gerçekten düşünmenizi özellikle istirham ediyoruz.

Uygulamaya yönelik herhangi bir düzenleme yapılıyor mu; hayır. Enflasyon muhasebesine yönelik olarak, kuyumcular için getirilen yeni bir düzenleme var mı; hayır. Peki, 1.1.1997 tarihi itibariyle, herkes stok beyanında bulundu ve işe başladı. 1997 yılının sonunda, yüzde 80 enflasyon gerçekleştiği zaman, kuyumcu esnafı, şu anda bulunduğu durumla karşı karşıya kalmayacak mı; kalacak. Madem ki, aynı durumla karşı karşıya kalacak, bir sene sonra, yine vergi kaçakçısı durumuna gelmeyecek mi; Maliye Bakanlığı şimdi acz içerisindeyse, bir sene sonra niye acz içerisinde olmayacak?

Değerli arkadaşlar, gerçekten, doğru konuşmak gerekiyor. Eğer, siz, sistemi kokuşturan, sistemde bu aksaklığa neden olan konuda herhangi bir düzenleme yapmadan, sadece bir defaya mahsus olarak af getirirseniz, bu, vergi sistemiyle ilgili olarak bir düzenleme sayılmaz, sayılamaz; bunu yapmamanız gerekir. Eğer, bir şey yapmak istiyorsanız, enflasyon muhasebesiyle ilgili olarak, hiç değilse maliyet bedellerinin yıl içerisinde belirli bir oranda artırılmasını ve maliyetin bu şekilde hesaplanmasını içeren bir yasa düzenlemesinde bulunun, biz size yardımcı olalım bu konuda; çünkü, tüm vergi mükellefleri bunu bekliyor. Yoksa, kalkıp da, kuyumcu esnafına karşı olmak falan filan gibi herhangi bir amaç yok burada.

Dediğim gibi, bunu, beyaz eşyacılar getirse, beyaz eşyacılara da karşı olurduk; demirciler getirse, demircilere de karşı olurduk. Sadece bir sınıfa getirilen bu düzenlemenin doğru olmadığını ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, uygulama değiştirilmiyor, uygulama değiştirilmediği için de bu tasarının getirdiği herhangi bir şey yok; bunda ısrar ediyoruz.

Burada, birtakım hesaplamalar yapıldı. Özellikle, katıldığımız hesaplamalar konusu, bizim yaptığımız hesaplamalar değildi; tersinden giderek ortaya koymaya çalıştığımız bir olaydı. O nedenle, zaten, gelirine katılmadık dikkat ettiyseniz. 64 trilyon lira gelir beklenirse, yüzde 5'i 64 trilyon lira olan değerin yüzde 100'ünün ne olduğunu bulduk. Bu çok basit bir aritmetiktir. İşte, bu, 1 katrilyona yakın bir şey yapıyor; ama, ben, buna ihtimal vermiyorum. O nedenle, zaten, ısrarla dedik ki "buradan beklediğiniz miktarda gelir de gelmez." Yani, yapılan hesap büyük ölçüde bu. Yüzde 5'i 64 trilyon lira olan bir rakamın yüzde 100'ü nedir; bu hesabın hepsini kendiniz yapın. Demek ki, burada, tahmin ettiğiniz gibi bir gelir yok.

Değerli milletvekilleri, madde düzenlemesiyle ilgili olarak, size, biraz önce söylediğim konuyu bir defa daha getiriyorum. Hükümet, bu tasarıyı sevk ettiği zaman, tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonundaki çok önemli iki değişikliğe uğradı. Bunlardan bir tanesi şuydu: Hükümetin getirdiği tasarı, sadece ve sadece altın işiyle uğraşanları kapsamıyordu, her türlü gelir ve kurumlar vergisi mükellefini kapsıyordu. Plan ve Bütçe Komisyonu bunu değiştirdi. Ancak, bu, gerçekten, sadece kuyumcu esnafını ve altınla uğraşanları kapsayan bir düzenleme olmadı, bu bir.

İkincisi, Sayın Maliye Bakanı, bu yasanın düzenli olduğu konusunda sizleri ikna etmek için -25 yıllık vergici olarak söylüyorum- oldukça önemli, bana göre hatalı olan, bir cümle sarf etti: Kuyumculuk ve sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin kayıt dışında bulunan stoklarının -bunu talihsiz bir beyan olarak kabul ediyorum- kayıtlı ekonomiye geçirilmesiyle ilgili olarak yapılan bu çalışmada, gerçekte olmayan kazançlar üzerinden vergi ödemeleri sonucunu doğuran bir olayın ortadan kaldırıldığını söyledi ve özellikle dedi ki "kuyumculuk sektöründe bu etki büyüktür. Niye büyüktür; çünkü, kuyumculuk sektöründe stok devir hızı fazladır."

Değerli arkadaşlar, stok devir hızının yüksek olduğu işletmeler, enflasyondan en az etkilenen işletmelerdir. Bir daha tekrar ediyorum; stok devir hızının yüksek olduğu işletmeler, enflasyondan en az etkilenen işletmelerdir. Yıl içerisinde, 12 ayda, eğer 20 defa stokunuzu devrediyorsanız, demek ki her ay içerisinde almışsınız satmışsınız, almışsınız satmışsınız... Dolayısıyla, orada ortaya çıkan enflasyonu ve maliyet artışlarını karşılamışsınız.

Vergi sisteminiz de, size "son giren ilk çıkar" gibi bir maliyet değerlendirme yöntemi getiriyor ise demek ki enflasyondan en az şekilde etkilenmişsiniz.

Şimdi, aynen, Maliye Bakanının ifadesiyle okuyorum "...hem kuyumculuk sektöründe, stok devir hızı yüksek işletmelerden olmakta olduğundan dolayı, bu sektörde bu olay çok daha vahim bir durumdadır."

Değerli arkadaşlar, stok devir hızı yüksekse, gerçekten bu olayda vahim bir şey yoktur. Yılbaşında aldığı stokun yılsonuna kadar sadece üçte birini kullanmış veya çok az bir kısmını kullanmış, geri kalan kısmını devrediyorsa, yılbaşındaki maliyet bedeliyle yıl sonundaki maliyet bedeli arasındaki farktan dolayı, stok devir hızı çok düşük olanlar enflasyondan etkilenir. Demek ki, Maliye Bakanı size doğru bilgi vermiyor; yani, bu gerekçeyle bu tasarıyı getiriyorsanız, bu gerekçe gerçekten yanlış. Burada bir terslik var, bunun olmaması gerekir.

O nedenle, özellikle stok devir hızı yüksek olanlar açısından böyle bir gerekçeyle bunun getirilmesi doğru değil, tüm mükellefler açısından da bu gerekçelerin hiçbiri doğru değil.

Özellikle de -son bir defa daha tekrar ediyorum- tasarı metninden, Hükümetin sevk ettiği şekliyle, tasarı metninin sonunda yer alan 1567 sayılı Yasa ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümlerinin, bu şekilde stok bildirenlerde uygulanmayacak olmasına ilişkin fıkranın çıkması nedeniyle, stok beyanında bulunan her mükellef, kesin olarak 1918 sayılı Yasaya göre takibata uğrayacaktır; kesinlikle uğrayacaktır. Eğer bu ülkenin bazı kurumları hâlâ yasaları uygulayacaksa, bu şekilde stok bildirenlere "sen bunu nereden elde ettin, yurtdışından kaçak olarak mı getirdin, getirmedin mi" diye kesin olarak sormak zorundadır. Bunun sorulmamasını, Hükümetin sevk ettiği tasarıdaki en son paragraf sağlıyordu. 2801 sayılı Yasada bu hüküm vardı ve o nedenle olmadı.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Orada olsaydı daha iyi olurdu.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Olabilir... Sonuç olarak, o, sizin kendi fikriniz.

Çıkarıldığı için -o nedenle "çıkarıldığı için" diyorum, bakın- kesin olarak, stok bildiriminde bulunan her kuyumcu, 1918 sayılı Yasa ya da 1567 sayılı Yasa uyarınca takibata uğrayacaktır; yapmış olduğunuz düzenleme budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temizel, 2 dakika yeter mi?

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Zaten bitiriyorum efendim; fazla süreye ihtiyacım yok.

BAŞKAN - Buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, amacım, gerçekten, polemik yapmak değil. Demokratik Sol Parti Grubu olarak, çıkarılacak olan bu yasanın, Türk toplumuna hayır getirmeyeceğini, özellikle vergi mükellefleri arasında ayırımcılık yapmak suretiyle çok önemli sakıncalar ve yaralar açacağını sizlere ifade etmeye çalıştık; artı, tasarının, teknik olarak düzenlenmesinin de doğru olmadığını ifade ettik.

Bu şekilde çıkacak olan bir yasa, sizleri de yıpratır, Türkiye Büyük Millet Meclisini de yıpratır; ama, takdir sizlerindir.

Hiç değilse, bu Meclisin, bu tasarıyı, düzelterek, vergi mükelleflerine en az zarar verecek şekilde yasalaştıracağını umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Temizel, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde, gruplar adına başka söz talebi var mı? Yok.

Sayın Hükümet, söz talebinde bulunuyor mu? (CHP sıralarından "yok, yok" sesleri)

Efendim, Hükümetin ağzı dili var elhamdülillah; o söyler.

Hükümetin söz talebi yok.

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Şahsım adına söz alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, Sayın Cengil ile Sayın Yıldırım'ın söz talepleri oldu daha önce. 2 nci maddede söz imkânı kaldı mı bilmiyorum; talepler var...

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - 2 nci madde yok.

BAŞKAN - Tasarının 2 nci maddesi var efendim.

Sayın milletvekilleri, izninizle, saat 20.10'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.22

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.10

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 18 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)(Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müzakereye konu tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Gruplar adına başka söz talebi yoktu.

Sayın Hükümetin söz talebi var mı efendim?

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı üzerinde, değerli grup sözcüleri ve şahsı adına konuşan arkadaşlarımız, düşüncelerini, görüşlerini ifade ettiler; ama, özellikle muhalefete mensup sayın milletvekilleri, zaman zaman, bu tasarının maksadını, yöneldiği alanı ve ortaya çıkaracağı pratikleri aşacak yorumlara yer verdiler. Bunların abartılı yorumlar olduğunu ve bu tasarının maksadını da içermediğini belirtmek isterim. Önce, bu tasarıyla beklenilen gelir tahmininin burada ifade edildiği rakamlarla bağlantılı olmadığını belirtmek istiyorum.

İkincisi, zaman zaman bazı arkadaşlarımız, şahsî altın, gümüş veya kıymetli maden stokunun da bu kapsam içerisinde bulunduğu şeklinde yorumlar yapmışlardır veya böylesi yorumlara yönelmişlerdir. Hemen belirteyim; kanun tasarısının kapsamı ortadadır; bu tasarı, sadece bu tür malların, altın, gümüş veya kıymetli madenlerin ticaretini yapanlar, imalat işiyle uğraşanlar ile bu faaliyetleri sebebiyle gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanları kapsamaktadır; yani, gelir vergisi mükellefi olarak, kurumlar vergisi mükellefi olarak vergi dairesine kayıtlı bulunan, her yıl yıllık beyannamesini veren ve bu faaliyetlerinden dolayı vergilendirilen mükellefleri ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, bu tür faaliyetleri nedeniyle gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayan şahıslar, bu kanun tasarısının tamamıyla kapsamı dışında bulunmaktadırlar.

Hemen ifade etmek isterim; burada, eleştiriler anlamında yer alan ifadelerden, genellikle, kanun tasarısının gerekçelerine arkadaşlarımızın katıldığını tespit ettim. Her ne kadar, bu gerekçelerle bu tasarının halledilemeyeceği şeklinde yorumlar ve bu yorumlar üzerinde ağırlıklı vurgular dile getirilmiş ise de, temelde, özde, bu tasarı hazırlanırken ortaya konulan gerekçeler, muhalefete mensup arkadaşlarımız tarafından da kabul görmüştür.

Enflasyonun ortaya çıkardığı bütün olumsuz sonuçlar, değerli arkadaşlarımız tarafından kabul edilmiştir. Bu enflasyon ortamının fiktif, gerçekleşmeyen kârlar ortaya çıkardığını, bu fiktif kârlar yüzünden mükelleflerin matrahlarında artış meydana geldiğini ve kazanmadıkları değerlerin vergisini ödediklerini arkadaşlarımız ifade etmişlerdir; fakat, konuşan arkadaşlarımız "enflasyonun ortaya çıkardığı bir olumsuzluğu bu tasarı tamamıyla telafi etmez, gideremez" demişlerdir. Aslında, bu noktaya biz de katılıyoruz. Bu tasarı, enflasyonla ortaya çıkan, işletmeler bünyesinde meydana gelen olumsuzlukları tamamıyla telafi etmeye yönelik bir tasarı değildir; ama, bu olumsuzlukları, kısmen de olsa ortadan kaldırmaya, ekonominin işleyişinde olumlu bir mesafe almaya yönelik bir tedbirdir.

Hemen belirteyim; enflasyon, bu Hükümetin ortaya çıkardığı bir olgu değil, bir olay değil; yılların birikimiyle, ekonominin, bugüne kadar, her yıl, ortalama yüzde 70-80'e varan enflasyonlarla geldiği bir ortamda, enflasyonun sorumlusu olarak kimse bizi gösteremez; ama, bu enflasyonun ortaya çıkışıyla meydana gelen olumsuzlukları hep birlikte kabul ediyorsak, evet, bu olumsuzluklar var diyorsak; evet, bu olumsuzlukları çözelim diyorsak; kısmî bir çözüm de olsa, bu tasarının gerekçesini kabul alamına gelir.

Ancak, burada şunu da belirtmek isterim: Son yıllarda, muhasebe sistemimize girmiş olan "son giren ilk çıkar" yöntemi gereği, bir kere, aktif stokların değeri gerçek değere ulaştırıldıktan sonra -bu söz konusu olan işletmelerde- bundan sonraki yıllarda enflasyonun etkisi daha azalmış olacaktır; bu da, kısmen de olsa, kalıcı bir çözümü bu işletmeler açısından getirmiş olacaktır.

Değerli bir sayın arkadaşımız, konuşmam sırasında "stok devir hızı fazla bu işletmelerde" diye ifade ettiğimi belirtmişlerdir konuşmasının ana vurgusunu da bu şekilde belirlemiştir. Tam aksine, stok devir hızı düşüktür bu işletmelerde; bu sebeple, enflasyonun olumsuz etkisi bu işletmeler üzerinde daha fazladır demişizdir ve dolayısıyla, konuşmaları, bizim ifadelerimizi teyit eder niteliğe dönüşmüştür.

Diğer taraftan "bu tasarıyla, kayıtdışı ekonomik işlemleri kayıt altına alma gerekçesi yanlıştır" denilmiştir. Ama, hemen belirtmek isterim, bu tasarı neyi getiriyor... Altın, gümüş ve diğer kıymetli madenlerin ticaretiyle veya imalatıyla uğraşan işletmelerimizin stoklarında bulunan, yani belgeli malları bulunduğu halde, stok değerleri itibariyle gerçek değerin altında bulunan malları var mı; var, bunu, bütün arkadaşlarımız kabul ediyor.

Yine bu işletmelerde, belgesiz mal girişleri var mı; var; bunu da bütün arkadaşlarımız kabul ediyor. Ama, bu belgesiz mal girişlerinin, bu işletmelerin bünyesinde bulunuşunun sorumlusu kim?.. Sorumlusu -aramak gerekirse- yılların birikimiyle ancak izah edilebilir. Yıllardır, ekonominin işleyişi içerisinde belgesiz mal giriş ve çıkışı birçok işletmede yerleşmiştir, vardır; herkesin kabul ettiği, ifade ettiği, telaffuz ettiği bir gerçek haline dönüşmüştür. O halde, özellikleri sebebiyle de, bu işletmeler bünyesinde, değeri düşen stokların değerini gerçek değere yükseltmek ve belgesiz mal girişlerini belgeli hale dönüştürmek gereği var mı; bu gereklilik de var. O halde, bu tasarının yapmaya çalıştığı şey budur. Dolayısıyla, belgeli olmayan malların, işletmelerin bünyesine girmesini sağlama amacı, bu tasarıda var demektir. Dolayısıyla, arkadaşlarımızın, eleştirel nitelikte, tenkit niteliğinde ifade etmiş olduğu bu cümleler, belirlemeler, aslında tarasının amacıyla da paralellik arz etmektedir.

Ama, şu var: Bu tasarı, tüm belgesiz girişleri, bütün işletmelerdeki belgesiz girişleri düzene sokuyor mu?.. Böyle bir genel, hem enflasyonun etkisini iyileştirici hem de tüm kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaya yönelik bir niteliğinin olmadığını kabul ediyoruz; ama, bu köklü tedbirlerin alınmasından önce de, kısmî iyileştirmelere gitmenin sakıncalı bir şey olduğunu düşünmenin doğru olmadığı kanaatinde bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum.

AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) - Sizin tahmininiz ne kadar, onu söyler misiniz Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Burada, özellikle bu sektörün özellikleri sebebiyle, altın ve kıymetli madenlerin ticaretiyle uğraşan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine yönelik bir düzenleme yaptığımızın, tekrar altını çizmek ve vurgulamak istiyorum.

Diğer taraftan, karaparaya ilişkin olarak bazı arkadaşlarımızın beyanları ve ifadeleriyle ilgili olarak, bu konuda herhangi bir tereddüt hâsıl olmaması gerektiğini belirterek ifade etmek istiyorum; çünkü, bu kanun tasarısı gereğince yapılacak işlemler farklı işlemlerdir, ama karaparaya ilişkin olarak yapılacak işlemlerle ilgili yasal mevzuat yürürlüktedir ve yürürlükte bulunan yasalar çerçevesinde, karapara bağlantısıyla ilgili işlemler her zaman yapılabilir. Bu tasarının, daha önce Meclisten geçen tasarıyla çelişir hiçbir tarafı da yoktur, o tasarının uygulamasını güçleştirir niteliği de yoktur, engeller niteliği de yoktur.

Hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, benim kullandığım bir cümleye atfen, ikimizin aynı görüşte olduğunu söylediler. Halbuki, ben, orada kurduğum cümleleri, Sayın Bakanın konuşma tutanağından okumuştum.

Sayın Bakan aynen şu şekilde ifade buyurmaktadır: "Bununla beraber, etkinin büyüklüğü, işletmelerde çok yabancı kaynak kullanan, stok devir hızı yüksek işletmelerde daha fazla olmakta, daha çok özkaynak kullanan, stok devir hızı düşük işletmeler enflasyondan daha fazla etkilenmektedir. Konu bu açıdan değerlendirildiğinde, kuyumculuk ve sarraflık sektöründe faaliyet gösteren mükellefler, bu etkilere; yani, enflasyonun olumsuz etkilerine en fazla muhatap olan, maruz kalan kesim haline gelmektedir..."

BAŞKAN - Sayın Temizel, bu ifade ettikleriniz Bakanın sözleri mi?

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Evet efendim, aynen...

BAŞKAN - Mesele yok, zabıtlara geçmiştir efendim.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Dolayısıyla, ben, bu ifadeler üzerine değerlendirdim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum; sizin açınızdan maksat hasıl olmuştur.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, devir hızı yüksek olmayı, yavaş olmayı, o konuşmanın içerisinde üç beş kez tekrarladım. Oradaki cümlede bir ifade yanlışlığı olabilir; ama, konuşmanın bütünü içerisinde değerlendirirseniz -çünkü, defalarca tekrar ettim- kasıtlarımız aynıdır.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Onu bilemem.

BAŞKAN - Peki; teşekkür ediyorum.

Kişisel söz talebinde bulunan, Sayın Sıtkı Cengil; buyurun efendim.

SITKI CENGİL (Adana) - Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; sözlerime başlarken, hepinizi, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum; milletimizin mübarek Regaip Kandillerini de tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, mümkün mertebe, sözlerimi çok kısa toparlayacağım.

Benden önce konuşan arkadaşlarımız, bu yasa tasarısı üzerinde düşüncelerini gündeme getirirken üç fikir etrafında dolaştılar. Biri, sanki, karapara aklanıyormuş imajı vermeye çalıştılar; diğeri, kayıtdışı kalmışlık ve bir diğeri de vergi affı. Yani, sanki, bu tasarıyla bu üç işlem gerçekleşiyormuş gibi ifade etmeye çalıştılar.

Sözlerimin başında hemen ifade edeyim ki, bu tespitlerin üçü de kesinlikle yanlıştır. Bir kere, karaparanın aklanması diye bir olay kesinlikle yoktur. Dün bu Meclis, karaparanın aklanmaması hususunda bir kanun çıkardı ve çok muhterem bir hocam, çıktı, burada, bir elinde dünkü kanun ve bir elinde de bugünkü tasarıyı göstererek, birincisine "gurur" ikincisine de "ayıbımız" dedi.

Değerli arkadaşlar, bir kere, bu konuyu şöyle düşünmek lazım. Karaparanın aklanmasının önlenmesi için bir kanun çıkarılmıştır ve Türkiye'de de bir gerçek var; maalesef, bu stoklar bugüne kadar vergi dışı kalmıştır, vergi dışı bırakılmıştır. Bu konuyu, maalesef, aynı şekilde, Sayın Işın Çelebi de Sayın Algan Hacaloğlu da dile getirdi. Peki; bunları dinleyen bir vatandaş, dönüp de size "bu kadar stok vergi dışı kalmış da, bunlar kimlerin döneminde kaldı, bunlarda kimin hatası var" diye sormaz mı? (RP sıralarından alkışlar)

Bakınız, elimizi vicdanımıza koyup düşündüğümüz zaman, eğer, burada bir hata varsa, bu konuda, en az hata payı olan veyahut da doğru tabirle, hiç hatası olmayan, günahı olmayan parti, Refah Partisidir. Bunu burada altını çizerek söylemek istiyorum. (RP sıralarından alkışlar)

Peki, karaparayı aklıyoruz... "Buna vergi getirmemeliydik" diyen arkadaşlarıma şunu sormak istiyorum: Sizin dönemlerinizden beri devam eden usul devam edip gitsin mi? Bunu mu istiyorsunuz? Ortaya herhangi bir alternatif koyabildiniz mi, bu konuda herhangi bir şey söyleyebildiniz mi?.. Bunu sormak lazım.

AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) - Şimdiye kadar ne stok afları, ne vergi afları yapıldı bu memlekette.

SITKI CENGİL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Algan Hacaloğlu arkadaşımız çıktı dedi ki, "Refah Partisi, her zaman yaptığı gibi, takıyye yapıyor." (CHP sıralarından "Doğru söyledi" sesleri) Doğru söylemiş; peki, peki... Doğruysa, bir doğru daha söylüyorum: Sayın Algan Hacaloğlu eğer Osmaniye seçimlerine gittiyse, "ilahiyatçı aday" pankartı altında, inanıyorum ki, seçim çalışması yapmıştır. (RP sıralarından alkışlar) Sayın Algan Hacaloğlu'na soruyorum: Bu, acaba, bir takıyye mi, yoksa kimlik sapması mı; Cumhuriyet Halk Partisi takıyye mi yapıyor, kimlik sapmasında mı bulunmuştur?!. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Takıyyeyse de, kimlik sapmasıysa da, biz, bunu memnuniyetle müşahede ediyoruz ve memnuniyetimizi ifade ediyoruz; ama, başka bir şeyden daha bahsettiler; işçiden bahsettiler, asgarî ücretliden bahsettiler; Sayın Işın Çelebi de aynı şeyi söyledi...

BAŞKAN - Sayın Cengil, efendim, madde, bir sayfalık madde; çok şey söylenebilir...

SITKI CENGİL (Devamla) - Sayın Başkan, bu söylediklerimin hepsi, bu maddenin görüşülmesi esnasında söylendi. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Işın Çelebi ve Sayın Algan Hacaloğlu, işçiden, asgarî ücretliden bahsettiler. Yine, benim seçim bölgem olan Adana'dan, Osmaniye'den taze bir örnek veriyorum: En fazla işçinin olduğu ilimiz, Osmaniye İlimizdir. On gün önce gittik işte. Bu Hükümet de işçiye ne verdiğini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Cengil, makine de razı olmadı... Rica ediyorum... Lütfen...

SITKI CENGİL (Devamla) - 2 dakika...

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız... Gecenin bu saatinde... Rica ediyorum...

SITKI CENGİL (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu işçinin size verdiği vizeyi de, asgarî ücretlinin size verdiği vizeyi de gördük, bu Hükümete verdiği vizeyi de gördük; bunu burada açıkça söylemeye gerek yok ki!.. (RP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmaniye değil; siz, hâlâ Osmaniye'desiniz...

SITKI CENGİL (Devamla) - Yine, Sayın Işın Çelebi'den -çok değerli bir arkadaşımız- üstat Necip Fazıl'ın ifadesiyle, bu kadar çaplı bir arkadaşımızdan çapına uygun olmayan sözü duymak, beni büyük bir umutsuzluğa, büyük bir üzüntüye sevk etmiştir. (CHP sıralarından "ayıp, ayıp" sesleri) Nedir o; bakınız -gecenin bu saatinde altını çiziyorum- bu arkadaşımız, bir partinin genel başkanlığına soyunan bir arkadaşımız; şunu söyledi: "Sanki, bu altın stoku bulunduran insanlar, PKK'ya para karşılıyor" Evet, bu, tutanaklarda var.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yalan değil.

SITKI CENGİL (Devamla) - Ben, ümit ediyor ve öyle temenni ediyorum ki, bu, bir sürçülisandı, öyle temenni etmek istiyorum ve Sayın Çelebi'ye de sürçülisan olması yakışır, diğerini yakıştıramıyorum.

AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) - Onun adı karapara, nereye gittiği belli olmaz.

SITKI CENGİL (Devamla) - Gecenin bu saatinde, Başkanın da sabrını daha fazla istismar etmemek için, hepinizi, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Bu tasarının milletimize, memleketimize hayırlı olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Çelebi, buyurun efendim.

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Kürsüde konuşabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, hayır; yerinizden, ne ise, bir iki satır bir şey söyleyin. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "kürsüden konuşsun" sesleri)

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Sayın Başkan, sataşma var...

BAŞKAN - Sayın Çelebi, rica ediyorum...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) -Sataşma var Sayın Başkanım, bir izah etsin.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun.

Efendim, yanlış anlaşılan bir şey varsa, iki cümleyle... Lütfen, oradan... Zabıtlara geçsin.

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Sayın Başkan, kürsüden bir iki şey söyleyeceğim.

BAŞKAN - Efendim, çapınızı takdir etti zaten!.. (RP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Arkadaşlarımızın bu kadar sinirlenmesine hiç gerek yok, endişe etmelerine de gerek yok; bu yasanın kara mı ak mı olduğunu zaman gösterecek.

Ben dedim ki, terörü finanse eden karaparayı aklıyorsunuz; hiç kimseyi suçlayarak falan değil. 2 nci maddede grup adına söz alacağım, arkadaşlara, ne demek istediğimi daha açık anlatacağım .

Bu tasarı çok ciddî hatalarla dolu bir tasarıdır. Biraz sonra teknik olarak konuşacağım, arkadaşlara da cevap vermek için değil; ama, terörü aklayan bir karapara operasyonudur dedim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hayrola Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.

(CHP sıralarından "sataşma var, kürsüden konuşsun" sesleri)

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan, dinlerken lisanı halinizden belli. Yaptığın şeye bak; böyle tavırlar ne... Karşınızdaki bir milletvekili, ne oluyor yani... Bir Başkan olarak dinlesene...(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Sayın Hacaloğlu'nun, zannediyorum, güçlü ifade kabiliyeti vardır, zatı âlinizin savunmasına ihtiyacı yoktur. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından gürültüler)

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Hâlâ o tavrınızı bırakmıyorsunuz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Orada oturmak size o hakkı vermiyor.

BAŞKAN - Lütfen yerinize oturur musunuz.

Parlamenterliğin belli kuralları vardır, edep ölçüleri vardır. (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Meclis Başkanlığı görevini yürütmenin de belli kuralları vardır Sayın Başkan; lütfen o kürsüde oturduğunuz zaman Refah Partili olduğunuzu unutun.

BAŞKAN - Efendim, ben şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanvekiliyim. Alkışladığınız zaman size hatırlatırım efendim.

Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Biraz evvel söz alan Refah Partili sayın konuşmacı, benim adımı iki veya üç kere anarak, son yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin adayını, onun onurlu kişiliğini gözardı ederek, inançlı kişiliğini gözardı ederek, âdeta, Cumhuriyet Halk Partililerin inançsız ve dine karşı... (RP sıralarından "Laik" sesi, gülüşmeler, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Biz laikiz, şeriatçı değiliz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Biz laikiz, bundan da onur duyarız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Müsaade buyurun efendim.

Buyurun Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - ...olduğu kanaatini veren imada bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi laik, demokratik cumhuriyetin kurucusu olan bir partidir. (CHP sıralarından alkışlar) Adayları da, üyeleri de ona gönül verenler de,, hem inanç sahibidirler hem de laikliğin sonsuza dek sahibirler.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Yıldırım, kişisel söz talebinde bulundunuz; buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, Sayın Çelebi'nin...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Yıldırım'ı kürsüye davet ettim; daha sonra size söz vereyim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Peki Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldırım.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden önce, Refah Partisinin sayın sözcüsü, demin, bu kürsüden, Partim olan Cumhuriyet Halk Partisinin, Osmaniye'deki adayının ilahiyat fakültesi mezunu olduğunu ileri sürerek, Partime karşı bir ithamda bulundu...

SITKI CENGİL (Adana) - Hayır, partine değil, tam tersine, tam tersine...

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen maddeyle ilgili beyanda bulunun efendim.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Sayın Başkan, ona niye söylemediniz...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Hacaloğlu açıkladılar... Rica ediyorum...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Efendim, ben bu Partinin mensubuyum... Sayın Başkanım, müsaade edin...

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, Sayın Hacaloğlu açıkladılar...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade edin... Partime bir ithamda bulunuyor... (RP sıralarından gürültüler)

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Osmaniye'deki laik, demokrat, cumhuriyetçi adayımızla övünüyoruz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!]) Cumhuriyet Halk Partisi... Hiç endişe buyurmayın, Kayseri Belediye Başkanının, 10 Kasımda, içi kan ağlasa da, Atatürk'ün, Ulu Önderin huzuruna çıkarken ıstırap da duysa, Sayın Meclis Başkanvekilimiz, şimdi kürsüde bulunan Sayın Başkan... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, izin verir misiniz...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - ... röportajda "efendim belki Atatürk'ün elli kez huzuruna gitmemiştir, onun için, içi kan ağlıyordur" diye latifeli şeyde de bulunsa, Türkiye, laiktir, demokratiktir ve cumhuriyetle idare edilir; hiçbir zaman mollaların ülkesi olmayacaktır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sultanbeyli'de Atatürk'ün heykeli, gün gelecek özgürce... (RP sıralarından gürültüler)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ne alakası var?!.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım... Sayın Yıldırım... Sadede gelmezseniz sözünüzü keserim. Rica ederim...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Peki Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyurun efendim.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın milletvekilleri, dün, yine oy birliğiyle, bu Mecliste oybirliğiyle, vicdan huzuruyla, övünçle kabul ettiğimiz karaparanın aklanmasının önlenmesine dair yasaya nasıl vicdan huzuru içerisinde oy verdiysek, bu yasa tasarısıyla da bir miktar kara servetin aklanmasını huzurumuza getirmiş bulunuyorsunuz.

Özellikle, Refah Partisine mensup sayın milletvekillerimize sesleniyorum. 24 Aralık 1995 seçimlerinden sonra, Başbakan Sayın Necmettin Erbakan, doğu ve güneydoğudaki haritanın yeşile boyandığını, orada Refah Partisinin zafere ulaştığını belirterek övünüyordu...

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Maddeye gel maddeye...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Kıymetli maden ve mücevheratı, bu yasa tasarısıyla, yüzde 5, yüzde 6, yüzde 7 oranında aklıyorsunuz. Bunlar Türkiye nüfusunun kaçta kaçını teşkil ediyor; yüzde 5'ine taalluk ediyor. Oysa, size, o bölgede oy veren, Hakkâri'de, Batman'da, Şırnak'ta oy veren insanlar, hâlâ çöplükten ekmek topluyorlar...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - İnsaf... İnsaf...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Hâlâ, karda kışta, köyünden, evinden barkından yoksun bırakmışsınız, hukuk devletiyle bağdaşmayacak bir şekilde onlara tazminat ödememişsiniz. (RP sıralarından gürültüler) Tunceli'de yurttaşlarımız, hâlâ, bir ilden bir ilçeye gidemez haldeler. Hâlâ gelir dağılımındaki bozukluk, çarpık sistem alabildiğine devam ediyor...

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - O, size istinaden...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Hani, nerede sizin adil düzeniniz?!. (RP sıralarından gürültüler) Gecekondudan, adil düzen diye oy istediniz; ama, geldiniz, bir avuç sermaye sahibine, bir avuç zengine hizmet ediyorsunuz. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Gecenin bu saatinde... Yapmayın...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, bu yasayla ilgili görüşlerimizi dile getiriyorum.

BAŞKAN - Sizi değil efendim, milletvekillerini uyarıyorum. Siz buyurun.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Getirin buraya adaletli bir vergi yasa paketini, hep birlikte destekleyelim.

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - Gelecek... Gelecek...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa tabi, alnının akıyla Gelir Vergisi ödeyen mükelleften yüzde 25, yüzde 60'a varan bir nispette vergi alıyorsunuz, ondan sonra, dönüyorsunuz, karapara sahiplerine, yüzde 5, yüzde 6, yüzde 7 gibi çok sembolik değerlerle af getiriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz, bir kez takıyye yaptınız, seçmeni aldattınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Ben, şahsen, sizin iktidara gelmenizi istiyordum; biliyor musunuz neden: Millet, gerçek yüzünüzü anlasın diye, bu tatbikatınızı görsün diye istiyordum.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, süreniz bitti efendim.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, lütfen, saygı sunar mısınız Genel Kurula.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - İşçinin alınteri olan, yarım katrilyona yaklaşan nemalarını ödemiyorsunuz; ama, bir avuç zenginin affını getiriyorsunuz buraya. (RP sıralarından "siz niye ödemediniz" sesleri) Dilerim, çok sevdiğim Sayın Maliye Bakanımız bu yasa tasarısını geri çeker, siz saygıdeğer, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisine mensup, milletvekilleri bu tasarıya ret oyu verirsiniz, daha adaletli bir tasarıyla huzurumuza gelirsiniz, el birliğiyle destekleriz.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER(Sıvas) - Sayın Başkan, bir noktayı açıklamama müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN - Sayın Bakan, kusura bakmayın; önerge var mı diye soruyordum.

Buyurun, ben Komisyon mikrofonunu açtım efendim.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER(Sıvas) - Sayın Başkan, biraz önce, Sayın Çelebi'nin "karaparayı aklayan ve terörü destekleyen bir kanundur bu" şeklindeki ifadesinin maksadını aşan bir ifade olduğunu zannediyorum. Bu vesileyle, bu tasarı ile dün Meclisten geçen tasarı arasında sanki bir çelişki varmış gibi bir anlayış hâlâ devam etmektedir. Müsaade ederseniz, bir açıklama yapmak istiyorum.

Dün, bu Meclisten geçen tasarıda karaparanın tanımı vardır; 2 nci maddede bu tanım yapılıyor, tanım gayet net ve açıktır:

"Karapara;

1- 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki,

2- 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanundaki,

3- 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanundaki,

4- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korunması Hakkında Kanundaki,

5- 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 344 üncü maddesinin 2 ve 3 numaralı bendlerindeki (bu bentler sahte belge tanzimiyle ilgilidir),

6- 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki Devletin Şahsiyetine Karşı İşlenen Cürümler ve aynı Kanunun değişik maddelerindeki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen parayı ifade eder."

Dolayısıyla, dün Meclisten geçen kanun tasarısında, karaparanın ne olduğu tam ve net bir şekilde tasarı metninde belirlenmiştir ve açıklanmıştır. Dolayısıyla, bu tasarı ile dünkü tasarı arasında herhangi bir ilişki kurmak mümkün değildir. Bunu, Genel Kurulun bilgilerine ve takdirlerine tekrar arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili önergeler vardır. Yalnız, 32 önerge gönderilmiştir; takdir olunacağı üzere -madde, beş fıkradan ibarettir- ancak, geliş sırasına göre 20 önergeyi işleme koyma imkânımız vardır.

Yalnız, bu önergeler için, sayın üyenin oturarak okuması imkânını rica ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir

Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oya Araslı Nihat Matkap Önder Sav

İçel Hatay Ankara

Fatih Atay Algan Hacaloğlu Atilâ Sav

Aydın İstanbul Hatay

Mahmut Işık

Sıvas

BAŞKAN - Bir başka önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının beşinci satırındaki "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen" ibaresinden sonra gelmek üzere "üç ay" ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Şinasi Yavuz İsmail Coşar

Van Erzurum Çankırı

Tevhit Karakaya Latif Öztek

Erzincan Samsun

BAŞKAN - Bir başka önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının son satırındaki "verileceği yeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "kayıtlı olduğu yer vergi dairesine" ibaresinin ilavesini arz ve talep ederiz.

Fethullah Erbaş Şinasi Yavuz İsmail Coşar

Van Erzurum Çankırı

Latif Öztek Murtaza Özkanlı Ali Oğuz

Samsun Aksaray İstanbul

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının sekizinci satırındaki "maliyet bedeli esası" ibaresinden sonra gelmek üzere "uygulanır" ibaresinin ilavesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Şinasi Yavuz Ali Oğuz

Van Erzurum İstanbul

Latif Öztek İsmail Coşar Murtaza Özkanlı

Samsun Çankırı Aksaray

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinde yer alan "yüzde 6, yüzde 7 ve yüzde 6" oranlarının, sırasıyla "yüzde 10, yüzde 11 ve yüzde 10" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Halil Cin Biltekin Özdemir Sadi Somuncuoğlu

İçel Samsun Aksaray

İbrahim Yılmaz H. Avni Kabaoğlu Halit Dumankaya

Kayseri Rize İstanbul

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, 131 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü satırındaki "ikinci ve üçüncü" ibaresinden sonra gelmek üzere "dördüncü" ibaresinin, " ikinci aylar" ibaresinden sonra gelmek üzere "üçüncü aylar" ibarelerinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ali Oğuz Şinasi Yavuz

Van İstanbul Erzurum

İsmail Coşar Maliki Ejder Arvas

Çankırı Van

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının "külçe altın yüzde 10, diğerleri yüzde 12" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş İsmail Coşar Abdullah Arslan

Van Çankırı Tokat

Fuat Fırat Mehmet Aykaç İstanbul Çorum

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının "ve değerleme farkları" ibaresinden sonra gelmek üzere "yüzde 6" oranın "yüzde 8" olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş İsmail Coşar Abdullah Arslan

Van Çankırı Tokat

Fuat Fırat Mehmet Aykaç İstanbul Çorum

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia" ibaresinin "göre aktiflerine kaydettikleri emtia" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman

Aydın Trabzon Konya

Şeref Malkoç Necmettin Aydın Tevhit Karakaya

Trabzon Zonguldak Erzincan

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren" ibaresinin "kanunun yayımını izleyen ayın sonundan başlamak üzere" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman

Aydın Trabzon Konya

Kâzım Arslan M.Salih Katırcıoğlu Şeref Malkoç

Yozgat Niğde Trabzon

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tarihten itibaren bir yıl içinde" ibaresinin "tarihten itibaren altı ay içinde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman

Aydın Trabzon Konya

Kâzım Arslan M.Salih Katırcıoğlu Şeref Malkoç

Yozgat Niğde Trabzon

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı" ibaresinin "esası uyarınca defter tutmakta olan mükellefler ise belirtilen emtiayı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Tevhit Karakaya Kemalettin Göktaş Aydın Erzincan Trabzon

M.Salih Katırcıoğlu İsmail Özgün Niğde Balıkesir

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "vergilendirmeye ilişkin genel hükümler uyarınca işlem yapılır" ibaresinin "Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri uyarınca işlem yapılır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman

Aydın Erzincan Konya

Kemalettin Göktaş Necmettin Aydın Trabzon Zonguldak

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "vergilendirmeye ilişkin genel hükümler uyarınca işlem yapılır" ibaresinin "vergilendirmeye ait genel hükümlere göre işlem yapılır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman

Aydın Erzincan Konya

Kemalettin Göktaş İsmail Özgün

Trabzon Balıkesir

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "yüzde 3" oranının, "yüzde 1" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman

Aydın Erzincan Konya

Ömer Özyılmaz Mehmet Aykaç

Erzurum Çorum

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "incelemeler sonucu tespit edilen" ibaresinin "yapılacak incelemeyle bulunan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Lütfi Yalman Tevhit Karakaya

Aydın Konya Erzincan

Kemalettin Göktaş İsmail Özgün

Trabzon Balıkesir

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "beyan edilen emtia hakkında" ibaresinin "beyan edilen kayıtdışı emtia hakkında" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman

Aydın Erzincan Konya

Kemalettin Göktaş İsmail Özgün

Trabzon Balıkesir

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "emtia hakkında" ibaresinin "emtiaya ilişkin" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Tevhit Karakaya Lütfi Yalman

Aydın Erzincan Konya

Kemalettin Göktaş İsmail Özgün Trabzon Balıkesir

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "emtia" kelimesinin, "bu maddenin 1 inci maddesinde sayılan emtia" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman

Aydın Trabzon Konya

Tevhit Karakaya Necmettin Aydın Erzincan Zonguldak

BAŞKAN - Bir başka önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasının sonuna "indirim yapılması halinde zıyaa uğratılan Katma Değer Vergisi için kusur cezası kesilir" şeklinde arz ve talep ederiz.

Muhammet Polat Kemalettin Göktaş Lütfi Yalman

Aydın Trabzon Konya

Tevhit Karakaya Ömer Özyılmaz Mehmet Aykaç

Erzincan Erzurum Çorum

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme tabi tutuyorum.

En aykırı önergeyi okutuyorum...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, önergelerin tamamı gruplarımıza intikal etmiyor. 20'ye yakın önerge okundu; ama, bize ulaşan 4 veya 5 tane önerge; dolayısıyla, okunan önergeleri takip etme imkânımız yok. Gerçi, son anda verildi önergelerin pek çoğu ama...

BAŞKAN - Efendim, siz de müşahede buyurdunuz. Madde bittikten sonra önergeler geldi; yetiştirebildiğimizi yetiştirdik. Keşke "önergeleri işleme koyacağım" sözünü söylemeden önce Başkanlığı uyarsaydınız, belki, bir ara vererek yahut bekleterek, önergelerin fotokopilerini temin eder, gruplara ve Komisyona gönderirdik; ama, bu imkânımız da olmadı.

AHMET PRİŞTİNA (İzmir) - Oyalama önergeleri değil, gerçek önergeler...

BAŞKAN - Efendim, gerçek önerge tabiî.

En aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oya Araslı İçel ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon bu önergeyi takip buyurdu mu efendim?

PLAN ve BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu efendim?

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Araslı gerekçesi mi okunsun, söz mü istiyorsunuz?

OYA ARASLI (İçel) - Sayın Matkap konuşacak.

BAŞKAN - İmzanız var mı Sayın Matkap?

NİHAT MATKAP (Hatay) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Matkap. (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 131 sıra sayılı kanun tasarısının uygulamaya geçmesi halinde oluşacak ekonomik ve sosyal dengesizlikleri, tahribatları, muhalefet partilerine mensup sözcüler, çok ciddî ve anlamlı bir şekilde bu kürsüden anlattılar. Arkadaşlarımız, konuyu, hem teknik hem yasal hem anayasal boyutlarıyla anlatmaya çalıştılar. Bu sözcü arkadaşlarımız ekonomi, vergi ve maliye alanında da uzman olan arkadaşlarımız. Dikkatle onları dinledim; muhalef etme anlayışıyla da hiç konuşmadılar; burada gerçekleri dile getirdiler; ama, anlaşılıyor ki, ne Sayın Hükümetimiz ne Hükümetimizi oluşturan siyasal partilerimizin değerli üyeleri halen ikna olmadılar. Bu nedenle, ben, değerli arkadaşlarıma, uygulamada doğacak sakıncaları, haksızlıkları, eşitsizlikleri rakamlı bir örnek vererek anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yıl sonu stok envanteri, işletme kârını belirleyen temel hesaptır. İşletme esasına tabi mükellefler -ki çoğu milletvekili arkadaşlarım bilir- yıl sonu emtia stok tutarını, işletme hesabı hulasasına kaydederler. Bilanço esasına tabi mükellefler ise, yıl sonu stok tutarlarını bilançolarında gösterirler ve o yılki artışları da kâr-zarar cetvelinde gösterirler. Bu, hazırlanan işletme hesabı hulasası sonucundaki envanter tutarı, bilanço esasına göre vergi dairesine bildirilen stok tutarı, her zaman, Maliye Bakanlığımızın denetim elemanlarının denetimine tabidir. Şimdi düşünün; vergi denetim elemanlarımız, 1996 yılı sonu itibariyle yapılan bir beyan sonucu denetime çıksa, 100 milyon liralık bir fark bulsa -yani, düşünün; beyan edilen envanter miktarı 100 milyon lira, yapılan denetim sonucu tespit edilen miktar 200 milyon lira olsun- 100 milyon liralık bir fark tespit etse, uygulamaya göre, halen mevzuatımıza göre, o 100 milyon lira direkt vergi matrahını ilgilendirdiğinden, oradan yaklaşık 40 milyon liralık bir vergi tarh etmesi söz konusu; ayrıca, bu tahakkuk eden verginin 3 katını da kaçakçılık cezası olarak tarh etmesi söz konusu. Yani, bu durumda, vergi denetim elemanı bir tespite gitse -hiç bu kanun çıkmasa- herhangi bir mükellefe gitse, 80 milyon liralık vergi, artı, ceza alınması söz konusu.

Şimdi, biz, bu tasarıyla uygulamaya geçtiğimiz zaman, bu 80 milyon lira yerine, kıymetli maden, altın, mücevher satanlar 6 milyon lirayla kurtulacak. Eğer, bütün mükelleflere bunu uygularsak, tümü, bu tür eksik beyanlarını 6 milyon lirayla kurtarabilecek; ama, şimdi, bir bölümü -yani kıymetli maden, ziynet eşyası satanlar- 6 milyon lirayla kurtulacak, diğer mükellefler -tuhafiyecisi, konfeksiyoncusu, beyaz eşya satanı, demir ticaretiyle uğraşanı- 80 milyon lirayla muhatap olacak.

Yine, bir diğer örneği vereyim: Yıl sonu itibariyle 100 milyon liralık malı bulunan bir mükellef, enflasyon sonucunda, şu an malını 200 milyon liraya satarsa 100 milyon liralık kâr elde ediyor demektir. Bunun vergisi, gene 40 milyon lira dolayındadır.

Şimdi, bu kanun tasarısıyla getirmek istediğimiz kıymetli maden ve ziynet eşyası satanların mallarındaki bu değer artışını, biz, yüzde 6 ile kurtarıyoruz. Yani, kıymetli maden ve ziynet eşyaları satanların dışında kalan mükellefler, bu enflasyon oranından oluşan fiyat farkı nedeniyle 40 milyon lira vergi verirken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT MATKAP (Devamla) - İki dakikanızı rica edebilir miyim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tabiî efendim, niye olmasın; buyurun.

NİHAT MATKAP (Devamla) - Şimdi, mükellefin birisi 40 milyon liralık vergiye muhatap; ama, kıymetli maden ve ziynet eşyası ticaretiyle veya imalatıyla meşgul olan, bu yasanın uygulamaya geçmesiyle beraber 6 milyon liraya muhatap olacak.

Şimdi, bakınız, Anayasamızın 10 uncu maddesi ne diyor: " Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. "Yine, bu konuyla ilgili olarak 73 üncü madde "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" diyor.

Şimdi, biraz önce, Grup sözcümüz Sayın Hacaloğlu "nasıl olsa bunu Anayasa Mahkemesi iptal eder" diye bir açıklamada bulunurken, bu çok açık hükümler karşısında bunu söyledi.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, bu haksızlığın yasal, anayasal boyutuyla, ben de rakamlarla bir defa daha sizlere arz etmeye çalıştım. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu verdiğim örnekten sonra, haydi yasaları bir kenara bırakın, Anayasayı bir kenara bırakın, sizin inandığınız, yirmi yıldır savunduğunuz adil düzenle de bağdaşır mı bu?!

Takdirinize arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Matkap, teşekkür ediyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değişiklik önergesine, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı. Sayın önerge sahibi, gerekçesini ifade buyurdu. Önergeyi oylarınıza sunacağım; ancak, birinci önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, biraz önce yapıldı.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun.

Benim, yoklama isteyen arkadaşlardan bir ricam var: Bu yoklama talebinin arkasından bir de açık oylama talebi var. Açık oylama, zaten kaç iştirakin olduğunu, bu iştirakin toplanmaya yeter bulunup bulunmadığını tespit edecektir. Eğer, uygun görürseniz, yoklama yapmayalım. (CHP sıralarından "yapalım, yapalım" sesleri) Açık oylamada... İlerideki işlemlerde, zannediyorum, Demokratik Sol Parti Grubundan açık oylama talebi var...

OYA ARASLI (İçel) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Araslı, buyurun efendim.

OYA ARASLI (İçel) - Efendim, yoklama yapılmasını diliyoruz.

BAŞKAN - Peki, efendim. Ben, sadece bir ricada bulundum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, biraz önce, Genel Kurulda dikkatli bir yoklama yapıldı; sonuçları da orta yerde belli. Çalışma saatimizin bitmesine de sadece 45 dakikalık bir süre kaldı. Şu bir maddelik kanun tasarısının bitirilmesi konusunda, arkadaşlarımızın bu talebini kabul etmenizi gereksiz buluyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz... Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Her zaman yoklama yapılmaz ki!..

BAŞKAN - Sayın Kapusuz...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Yoklama talep etmek arkadaşlarımızın hakkı...

BAŞKAN - Ben de onun için rica ettim Sayın Gözlükaya.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - ... ama, bu hakkı suiistimal ediyorlar. Daha bir saat önce yoklama yapılmış ve ekseriyetin var olduğu meydana çıkmıştır. Salona şöyle bir baktığınız zaman da, yeterli sayının var olduğunu görüyorsunuz. Bu bakımdan, yoklama talebini lütfen kabul etmeyiniz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Cebinizde bir İçtüzük taşıyın.

BAŞKAN - 57 nci madde gayet açık Sayın Gözlükaya; keşke yapabilecek bir şeyim olsaydı.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesine ait Anayasaya aykırılık önergemiz oylanmadan önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN - Yoklama talebinde bulunan arkadaşların salonda olup olmadığını arayacağım:

Nihat Matkap?.. Burada.

Önder Sav?.. Burada.

Oya Araslı?.. Burada.

Algan Hacaloğlu?.. Burada.

Metin Şahin?.. Burada.

Ayhan Gürel?.. Burada.

Emin Karaa?.. Burada.

Turan Bilge?.. Burada.

Mahmut Işık?.. Burada.

Orhan Veli Yıldırım?.. Burada.

Ali Haydar Şahin?.. Burada.

Yahya Şimşek?.. Burada.

Ahmet Küçük?.. Burada.

Necati Albay?.. Burada.

Zeki Çakıroğlu?.. Burada.

Şahin Ulusoy?.. Burada.

Celal Topkan?.. Burada.

Fatih Atay?.. Burada.

Ali Rıza Bodur?.. Burada.

Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Ayhan Fırat?.. Burada.

Atilâ Sav?.. Burada.

Yusuf Öztop?.. Burada.

Sabri Ergül?.. Burada.

Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; salonda bulunan sayın milletvekillerinin yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Başkan, Sayın Ali Rıza Gönül burada yok; ama, siz "burada" dediniz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Ali Rıza Gönül biraz önce dışarı çıktı.

MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Hayır efendim yok.

BAŞKAN - Ali Rıza Gönül'e bakalım efendim; eğer yoksa, defterde çizeriz.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Gönül salonda yoklar ve ayrıca da 10 eksik var. (DYP sıralarından "fazla var" sesleri)

BAŞKAN - Bir saysınlar efendim.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, Başkanlığa gönderilmiş pusulaları okuyarak tespit edin.

BAŞKAN - Sayın Matkap, 19 uncu Dönemde, bu aciz Başkanınız...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Estağfurullah efendim.

BAŞKAN - ...o yolu denemeyi çok arzu etti; ama, hep siz karşı çıktınız. Onun için, o yola gitmeyeceğim.

Efendim, 19 uncu Dönemde çok arzu ettim, çok gayret ettim yeniden yoklama yapalım diye, arkadaşlarımız karşı geldiler. Anlaşılıyor ki, doğru yöntem odur. Ben şimdi o doğru yöntemi uygulayacağım, sayıyı ilan edeceğim.

Efendim, Genel Kurul salonunu teşrif eden sayın üyeler Başkanlığa pusula göndersinler lütfen.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - 3 kişi geldi Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, pusula göndersinler dedik; ne yapalım yani, kapıya zaptiye koyamam ki ben Sayın Filiz; insaf buyurun.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, çalışmalara devam ediyoruz. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) Sayın Başkan, sayı 171...

METİN ŞAHİN (Antalya) - Burada biz de not tuttuk.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Pusula gönderenleri okuyun.

BAŞKAN - Onları saymadık efendim, onları saymadık.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131) (Devam)

BAŞKAN - Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...

NİHAT MATKAP (Hatay) -Efendim, bizim önergemiz kabul edildi, oylayamazsınız.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun ki... Hangi önergeyi oyladığımızı aslında benim izah etmem lazım.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Önerge kabul edildi.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Araslı'nın işleme tabi tuttuğumuz bir numaralı önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

NİHAT MATKAP (Hatay)- Sayın Başkan, önerge kabul edildi.

SABRİ ERGÜL (İzmir)- Önerge kabul edildi Sayın Başkan.

METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan, kabul edilen önergeyi değiştiriyorsunuz, baştan aşağı yanlış yapıyorsunuz. Olmaz böyle şey!

BAŞKAN - Siz düzeltirsiniz efendim!

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının beşinci...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, bizim önergemiz kabul edildi.

BAŞKAN - Efendim, önergeyi işleme koyayım, bir müsaade buyurun... Ne yaptığımızı...

Siz okumaya devam edin efendim:

...beşinci satırındaki "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen ibaresinden sonra gelmek üzere "3 ay" ibaresinin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Van ve arkadaşları

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, yerimden bir şey söyleyebilir miyim.

BAŞKAN - Bir talebiniz var galiba Sayın Oğuz, buyurun.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - İmzamız olan önergelerin hepsini geri çekiyoruz.

BAŞKAN - İmzalarınızı geri alıyorsunuz. Sayın Oğuz, Sayın Gencer, Sayın Erbaş, önergelerini geri alıyorlar efendim; imzaları geri çekince, önergeler düşer.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun... Başka önergeler var, işleme koyacağım.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Evet, dinliyorum sizi.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkanım, Oya Araslı ve arkadaşları tarafından verilmiş bulunan Anayasaya aykırılık önergesini oylamadan önce, CHP Grubu, yani bizim Grup yoklama istedi. Yoklama yaptınız ve toplantı yetersayısını tespit ettiniz. Ardından, siz, Genel Kurula hitaben "önergeyi oylarınıza sunuyorum" dediniz. Genel Kurul, önergeyi oybirliğiyle kabul etmiş olmasına rağmen, siz, daha sonra... (RP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Oylamadı ki... Yok öyle bir şey...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, siz, sağduyulu bir yöneticisiniz; bu tespitinizin yanlış olduğunu bu mikrofondan söyleyebilir misiniz...

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun... Araya bir yoklama girdi. Hangi önergenin oylanıyor olduğunu benim izah etmem lazım idi. Başkanlığın bu kusurunu Başkanlık fark etti oylamayı tamamlamadan yeniden oyladı.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Zabıtlara bak...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, oylamayı yaptınız, inkâr etmeyin, kabul ettiniz...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Zabıtlara bak Sayın Başkan.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, oylama yaptınız...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade buyurun.

Sayın Halil Cin ve arkadaşlarının önergesi var, işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesinde yer alan "yüzde 6, yüzde 7 ve yüzde 6" oranlarının, sırasıyla "yüzde 10, yüzde 11 ve yüzde 10" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Biltekin Özdemir Samsun ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon ne diyor bu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, gerekçe mi?..

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, ben konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, zatı âlinizin imzası var mı?

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Dumankaya. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Efendim, Sayın Dumankaya'nın ne söyleyeceğini daha bilmiyoruz...

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, bizi televizyonu başında izleyen muhterem seyirciler (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) sizlerin mübarek kandilini kutluyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, ara verdiğimizde zabıtları inceledim, Hükümet Programınızı ve Koalisyon Protokolünüzü de inceledim; acaba, bu altın kaçakçılığı yapan, altın stoku yapanlarla ilgili bir af var mıdır, diye düşündüm, araştırdım; ne Hükümet Programınızda ne Koalisyon Protokolünüzde böyle bir madde yok.

Şimdi, yine, DYP ve SHP Koalisyonu kurulduğunda, parası olduğu halde vergisini ödemeyen ve kamuoyunda "vergi yüzsüzleri" denen kişilere bir af çıkarmıştınız. Bu affa, Refah Partisi sözcüleri ve Anavatan Partisi karşı çıkmıştı ve bu af öyle bir aftı ki, bu aftan, 1 milyon 568 bin kişi, toplam 5,5 trilyon lira istifade ederken....

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - SHP ne yaptı?!

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - 1 047 kişi, 9,5 trilyon lira istifade etmişti. O zaman, şu anda önümde duran ve bakan olan Sayın Abdüllatif Şener bakın ne diyordu...(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Bugünkü gündemi konuş yahu!

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - "Hükümet Programında vergi affı diye bir şey yok, vergi reformu var, vergilerle ilgili birtakım düzenlemeler var, asgarî ücretin vergidışı kalacağına dair ifadeler var, çiftçinin, esnafın vergi yükünün hafifletileceğine ilişkin maddeler var; ama, Hükümet Programında olmayan bir vergi affıyla neden işe başlanıyor? Bunu, iktidar kanadına mensup, gerek Doğru Yol Partisine mensup gerek Sosyaldemokrat Halkçı Partisine mensup -tabiî, ben şimdi bunu değiştiriyorum, Refah Partisine mensup- milletvekillerinin düşünmeleri ve bunun buraya niçin geldiği üzerinde şöyle bir tefekkür etmeleri gerektiğine inanıyorum."

Refah Partisinin Grup Başkanvekili Muhterem Oğuzhan Asiltürk ne diyordu; o da diyordu ki...

ŞEVKİ YILMAZ (Rize) - Konuyla ne ilgisi var?!

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - "İşte, bu kanunu geçirmek için buradasınız. (ANAP ve RP sıralarından alkışlar) Bunu ben değerlendirme olarak yapmıyorum, bu bir yorum değil; işte, kanunun şu maddesi... Kaçakçılığı savunmak için, kaçakçılığı meşru hale getirmek için, kaçakçı hakkında takibat yaptırmamak için gelen bir kanun. Bunun söylenmesi gücünüze gidiyor da, bunu kanun haline getirmek için verdiğiniz mücadeleki bu direnciniz nedir?!." İşte, o gün diyordunuz... Keser döner, sap döner; bir gün geli,r hesap döner. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli Refah Partili arkadaşlarım...

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, önergeye gelecek misiniz efendim?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Tabiî efendim.

BAŞKAN - Hadi, buyurun bakalım...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sayın Başkan, müsaade edin de konuşsun.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Şimdi, buraya getirdiğiniz bu af nedir? İki kuyumcu düşünün; bu iki kuyumcudan birisi vergilerini düzgün olarak ödüyor, vergisini veriyor, diğeri ise vergisini vermiyor ve cebine atıyor. İşte, rantiyeci dediğiniz bu kesimi burada affediyorsunuz; ama, vergisini dürüst ödeyen adamlara da ceza veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, süreniz bitti efendim. Lüften... Saygınızı sunun ve inin...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, iki dakika... Değerli Refah Partili...

BAŞKAN - Efendim, 1 dakika eksüre verdim size; saygınızı sunun, inin...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Şimdi size soruyorum: Siz tabanınızdan oy isterken, biz rantiyecileri affedeceğiz, diye mi oy istediniz? Acaba bunu nasıl izah edeceksiniz?! Bu konuda, geliniz, pansuman tedbirlerini bırakınız...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Geliniz, adil düzeni yaratınız!..

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Geliniz, sayın teknik kişilerin dediği gibi, bir enflasyon muhasebesi çıkaralım. O küçük esnaf, o çiftçi, o bakkal, o nalbur, onları da bu kategoriye sokalım ve affı öyle çıkaralım. İşte, o zaman köklü bir tedbir getirmiş olursunuz. Yoksa, bununla bir yere varamayız. Bunu tabanınıza izah edemezsiniz ve göreceksiniz ki, burada sıkıntıya düşeceksiniz... (ANAP sıralarından "Bitirmedi" sesleri, RP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet Sayın Dumankaya, saygı sunun efendim... Lütfen...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, önerge üzerinde...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından sürekli alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hiç yakışık almıyor. Rica ediyorum... Alkışladınız, tamam; çıkınca, sırtınızda taşıyın efendim!..

Sayın Bakan, buyurun efendim.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, biraz önce Sayın Dumankaya arkadaşımızın bahsettiği konuşmalar bana aittir; tutanaklarda da var...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Hayırlı olsun...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Fakat, o günkü konuyla bugünkü konu aynı değildir; çünkü, o konuşmaları, 3787 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkında Kanunla ilgili olarak yapmıştım. Orada, kesinleşmiş kamu alacaklarının affı vardı; ihtilaflı kamu alacaklarının affı vardı...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Kamudan mı veriyorsun?!.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Gecikme zammı, gecikme faizlerinin affı vardı; inceleme, tarhiyat safhasında bulunan alacakların affı vardı; götürü mükelleflerle ilgili, pişmanlıkla ilgili, matrah artırımıyla ilgili, Katma Değer Vergisiyle ilgili aflar vardı. Bugün görüştüğümüz tasarı ve o gün görüşülen ve kanunlaşan tasarı arasında hiçbir benzerlik yoktur. O, bir vergi affıydı; bu tasarıyı da vergi affı olarak değerlendirmek sağlıklı ve doğru değildir.

Arz ederim. (RP sıralarından alkışlar)

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma vardır; söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Dumankaya...

Sayın milletvekilleri, önerge üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

IŞIN ÇELEBİ (İzmir) - Sayın Başkan, izin verir misiniz...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, bir başka önerge vardır...

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Ses düzeninin bozuk olması nedeniyle, Sayın Bakanın konuşması anlaşılmamıştır.

BAŞKAN - Tekrar mı etsin efendim?

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Bu konuşmanın, kürsüden yapılmasını istiyoruz. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 131 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia" ibaresinin "göre aktiflerine kaydettikleri emtia" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Kemalettin Göktaş Trabzon ve arkadaşları

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, bir talebim var.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Bu madde tamamlanıncaya kadar sürenin uzatılmasını talep etmiştim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "olmaz" sesleri)

BAŞKAN - Tüzük elvermez ona efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri)

Müsaade buyurun efendim... Bravonuza ihtiyacım yok efendim... Saklayın, lazım olur... (RP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz doldu; ancak, elimizde bir önerge var. Bu önergenin bitimine kadar süre uzatımını teklif ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeye, Hükümet katılıyor mu efendim?

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Göktaş, önergenizi geri çekmediğinize göre, söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutalım?

Sayın Göktaş?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Şimdiye kadar, Genel Kurulda, önergeler bittiği halde, bir maddenin oylanmaması diye bir uygulama olmamıştır. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "olmuştur" sesleri) Önergeler bitmiştir, maddenin oylama safhasına gelinmiştir. Bu tamamlanıncaya kadar sürenin uzatılması gerekir.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, 11 önerge var burada. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Çektik biz...

BAŞKAN - Efendim çekmediniz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Çekiyoruz...

BAŞKAN - Efendim, çekilenlerin dışında 11 önerge var.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, önergede ikimizin de imzası var.

BAŞKAN - Efendim, yalnız sizinle sınırlı değil ki, verilmiş başka önergeler var.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Daha hâlâ "hayır efendim" diyor. Burada verilmiş ve zabıtlara da geçmiş 11 önerge var. (DSP ve CHP sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)

Tamam... İhtiyaç yok ona. Siz, onu saklayın, lazım olur.

Sayın milletvekilleri, birleşimi kapatmadan önce bir açıklama yapmak istiyorum.

Sayın Yıldırım'ın bir beyanı oldu -zabıtları düzeltmek bakımından söylüyorum, Sayın Yıldırım'a cevap verme ihtiyacından falan değil, sakın öyle algılamayın, ancak zabıtlar düzelsin diye- Sayın Yıldırım, Kayseri Belediye Başkanından bahsederek, bana atıfta bulunup "Sayın Meclis Başkanvekilimizin, şimdi kürsüde bulunan Sayın Başkanın, röportajda 'efendim, belki elli kez Atatürk'ün huzuruna gitmemiştir, onun için" dedi diyorlar; sözü söyleyen benim. (DSP sıralarından "Doğrudur" sesleri)

ALİ RIZA BODUR (İzmir)- Siz kaç kere gittiniz Sayın Başkan! (RP sıralarından "sana ne" sesleri)

BAŞKAN - Bırakın onu şimdi.. Müsaade buyurun, ben bir şeyi düzeltmek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade buyurur musunuz...

Sayın Belediye Başkanının Kayseri'deki beyanlarıyla ilgili bir televizyon kuruluşu bana soru sordu: "Ne diyorsunuz, Sayın Kayseri Belediye Başkanı 'içim kan ağlıyor demiş." "Ben konuşmaları izlemedim, ne dediğini siz söyleyin" dedim. "10 Kasımda içim kan ağlıyor demiş" deyince, dedim ki: "Gayet tabiî, hepimizin içi kan ağlıyor, siz bayram mı ediyorsunuz yoksa." (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Şimdi böyle, mesele bu; anlatabildim mi? (DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) - Atatürk geliyor!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, denetim konularını görüşmek için, 19 Kasım 1996 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.05

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, AÖF mezunlarının diğer fakülte mezunları gibi öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1328)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî EğitimBakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 11.9.1996

Nezir Büyükcengiz

Konya

Bakanlığınızca 4 yıllık fakülte mezunu öğrencilerimizin müracaatlarında öğretmenliğe başlatılacakları açıklaması yapıldı. Eğitim yönetmeliğimiz uyarınca AçıkÖğretim Fakülteleri de diğer fakültelere eşit olmasına rağmen bu uygulama kapsamı dışında tutuldu.

Sorular :

1. Açık Öğretim Fakültesi mezunlarının uygulama kapsamına alınılması düşünülmekte midir?

2. Düşünülüyorsa bu uygulama ne zaman başlatılacaktır?

3. Düşünülmüyorsa Açık ÖğretimFakültesi mezunlarına yapılan bu haksızlığın giderilmesi için başka ne gibi bir uygulama yapılması düşünülmektedir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3097 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02.3637-7/1328-3397 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in in "AÖF mezunlarının diğer fakülte mezunları gibi öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1996 yılı atama döneminde sınıf öğretmeni ihtiyacının karşılanması amacıyla Üniversite Seçme Sınavı puanı ile öğrenci alan fakülte ve yüksekokullar dışındaki örgün yükseköğretim kurumlarından lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların başvuruları kabul edilmiştir.

Bu nedenle, Anadolu Üniversitesinin yaygın eğitim yapan Açıköğretim Fakültesi mezunlarının öğretmenlik mesleğine alınmaları mümkün olmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. MehmetSağlam

Millî Eğitim Bakanı

2. - İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, A.Ö.F. mezunlarının öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1341)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı SayınMehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Mehmet Sevigen

İstanbul

1. Bakanlık olarak öğretmen açığını kapatmak için Pedagojik Formasyon aranmaksızın öğretmen alımı kararlaştırılmış mıdır?

2. Bu kararlar doğrultusunda AçıkÖğretim mezunlarının öğretmen olarak alınmalarına engel var mıdır?

3. Varsa Başbakanlığın B.02.0.P.PG.0.12-383-17141, 3.3.1987 gün ve 19-383-06089 (1987/5) sayılı genelgelerinde belirtilen ve 2547 sayılı Y.Ö.K. Kanununun 43 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarında Açık Öğretim Fakülte mezunlarının diğer fakülte mezunlarıyla aynı haklara sahip olduğu düzenlemesi ile bu karar uyum sağlamakta mıdır?

4. AçıkÖğretim İktisat ve İşletme Fakültesi mezunlarının öğretmenlik başvurularının kabul edilmemesi Anayasa'nın eşitlik ilkesine uygun mudur?

5. AçıkÖğretimFakültesi İşletme ve İktisat bölümü mezunlarından öğretmen olmak isteyenler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bakanlığınızın bu konuda bir çalışması var mı?

6. Açık Öğretim mezunları Anayasa'nın 10 uncu maddesi ve 2547 sayılı Y.Ö.K. Kanunundan yararlanmak için ne yapmalıdır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3094 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02.3637-7/1341-3439 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen'in "A.Ö.F. mezunlarının öğretmen olarak atanabilmelerine ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1996 yılı ikinci atama döneminde ihtiyacın karşılanamadığı alanlarda bu yıla mahsus olmak üzere 1739 sayılı Kanunun 45 ini maddesi gereğince pedagojik formasyon belgesi aranmaksızın öğretmen alımı kararlaştırılmıştır.

2. Sınıf öğretmenliği için ÖSS puanı ile öğrenci kayıt eden fakülte ve yüksekokullar dışındaki örgün yükseköğretim kurumlarından lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların müracaatları kabul edilmiş, Açıköğretim Fakültesi mezunlarına yer verilmemiştir.

3. 657 sayılı Kanunun değişik 41 inci maddesinde de belirtildiği üzere belli görevlere atanabilmek için özel şartlar konulabileceği ilkesinden hareketle 1739 sayılı Kanunun değişik 45 inci maddesi dayanak alınarak örgün yüksek öğretim kurumlarından lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların öğretmenliğe başvuruları kabul edilmiştir.

4. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim İktisat ve İşletme Fakültesi mezunlarının öğretmenlik için müracaatlarının kabul edilmeyişinde Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.

5. Yaygın eğitim yapan Açıköğretim Fakültesi mezunlarının öğretmen olarak istahdam edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

6. Bu uygulama 1996 atama dönemine mahsus olup normal şartlarda öğretmen ihtiyacı 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu doğrultusunda öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumu mezunlarından yararlanılmak suretiyle karşılanacaktır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

3. - Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey'in, Kars İlindeki eğitim ve öğretime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1364)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî EğitimBakanı Sayın MehmetSağlam'ın aşağıda belirttiğim sorulara yazılı olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim.

Dr. Selahattin Beyribey

Kars

1. 1996-1997 Eğitim ve Öğretim yılı 16 Eylül 1996 tarihinde başlamıştır. Eğitim ve öğretimin başlamasıyla birlikte Kars İlinde eğitim ve öğretime kapalı okul var mıdır?

2. Kars İlinde eğitim ve öğretime kapalı okul varsa nedeni nedir?

3. Bina yokluğu veya öğretmen yetersizliği nedeniyle kapalı okulların açılması için yeni bina yapımı veya yeni öğretmen atamalarının yapılıp yapılmayacağı,

4. Kars'da belirli yerlerde öğrenciyi toplamak amaçlı yatılı ilköğretim bölge okulu uygulamasına geçilip geçilmeyeceği,

5. Kars İlinin bulunduğu bölgenin (özellikle eğitim ve öğretimin yapıldığı Eylül-Mayıs aylarında) havaların soğuk ve kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle bu bölgede görev yapan öğretmenlere yakacak parası yardımı yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa miktarı ne kadar olacaktır?

6. Kars Kafkas Üniversitesi'nin personel, bina, araç-gereç ve diğer donanımlar yönünden Kafkas Üniversitesi ile eş zamanlı kurulan diğer üniversitelerden oldukça geri kalmış durumdadır. Bu eksiklikleri gidermek amacıyla yapılan çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3090 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.3637-7/1364-3483 sayılı yazısı.

Kars Milletvekili Sayın Y. Selahattin Beyribey'in "Kars İlindeki eğitim öğretime ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Kars İlinde eğitim ve öğretime kapalı okul vardır.

2. Bu okullar; öğrenci azlığı, köy boşalması, okul binasının yıkılması, güvenlik ve öğretmensizlik sebebiyle kapalıdır.

3. Karsİlindeki okullarımızın yapımı, bakımı ve onarımı için Genel Bütçeden tahsis edilen 35 Milyar TL. ödeneğine ilaveten 10 Milyar TL. revizeden, 5 Milyar TL. fondan olmak üzere toplam 15 Milyar Tl. ilave ödenek tahsisi yapılmıştır.

4. Yatılı İlköğretim Okulu yapımı bir programa bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. Önümüzdeki yıllarda Kars'da da Yatılı İlköğretim Bölge Okulu yapımı düşünülmektedir.

5. Kars'da görev yapan öğretmenlere yakacak yardımı yapılması yasal olarak mümkün olamamaktadır.

6. Yükseköğretim kurumlarının yıllık ödenek ihtiyaçları üniversitelerin talebi, Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşü ve Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatının o yıl Bütçeden ayırabileceği kaynaklar doğrultusunda hesaplanmaktadır.

Konu ile ilgili olarak 1996 Malî Yılında Kars Kafkas Üniversitesine 540 300 000 000 lira ödenek tahsis edilmiş olup, bu miktar 1997 Malî Yılında %100'ün üzerinde artırılarak 1 102 900 000 000 liraya çıkarılmıştır. Bütün yükseköğretim kurumlarının olduğu, gibi, ilgili üniversitenin ödeneğinin istenilen düzeyde olmadığı Bakanlığımızca da bilinmektedir. Bu hususta, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca ilgili kuruluşlar nezdinde, bütün çabaların gösterilmesine rağmen bu yıl için tahsis edilen ödeneğin dışında, yeni kaynak bulmak mümkün olamamaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

4. - Denizli Milletvekili Hilmi Develi'nin, öğretmenliğe atanacaklarda aranacak şartlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı MehmetSağlam'ın yazılı cevabı (7/1377)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Millî EğitimBakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla.

Hilmi Develi

Denizli

Konu : Millî Eğitim Bakanlığı'nda öğretmen alımları hakkında.

Soru 1. Bakanlığınızın, öğretmen açığını kapatmak için pedagojik formasyonu olmayan yurtiçi ve yurtdışı üniversite mezunlarını da öğretmenliğe kabul edeceği doğru mudur?

Soru 2. Şeriat eğitimi verdiği bilinen Mısır El-Ezher, Suriye ve Pakistan Üniversitelerinin mezunlarının da başvurularını kabul ederek, şeriatçı olduğu bilinen bu okul mezunlarını nasıl ilkokul öğretmenliğine atayacak ve Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuklarını bu kimselere nasıl eğittireceksiniz?

Soru 3. Bu üniversitelerin yetersiz olduğu ve şeriat eğitimi verdiği gerekçesiyle YÖK'ün daha önce denkliklerini kabul etmediği, devlet raporlarında da, adı geçen üniversitelerin Türkiye için büyük tehlike oluşturduğunun belirtildiği bilinmektedir. Tüm bunlar, Bakanlığınızca niçin dikkate alınmamaktadır?

Soru 4. Konuyla ilgili olarak hükümetin devreye girdiği ve baskı uyguladığı konusunda bir bilginiz var mıdır? Var ise böylesi bir baskıya nasıl göz yumuyorsunuz ve Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanı olarak yapılanları içinize sindirebiliyor musunuz?

Soru 5. Bakanlıkta yaptığınız kadro operasyonu ile daha önce çeşitli nedenlerle görevlerinden uzaklaştırılmış ve bu görevlere layık olmayan kişilerin tekrar önemli mevkilere getirildiği doğru mudur?

Soru 6. Tüm bu tehlikeli gelişmelerin bir an önce farkına varılarak, yalnış kararların düzeltilmesi ve Millî Eğitim Bakanlığı'nın, Cumhuriyet ilkelerine bağlı ve Atarükçü çizgisine yeniden kavuşturulması için girişimleriniz olacak mıdır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3096 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.3637-7/77-3507 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Sayın Hilmi Develi'nin "Öğretmenliğe atanacaklarda aranacak şartlara ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1996 yılı ikinci atama döneminde sınıf öğretmenliği için örgün öğretim yapan fakülte ve yüksek öğretim kurumlarından mezun olanlar ile denkliği Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca kabul edilen yurtdışı mezunlarının pedagojik formasyon belgesi aranmaksızın müracatta bulunabileceklerine, bunlardan ataması yapılanların daha sonra hizmetiçi eğitim yoluyla formasyon kazandırılarak öğretmenliğe başlatılmalarına karar verilmiştir.

2. Lisans öğrenimlerini yurtdışında görüp öğretmen olmak isteyenler için; 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 45 inci maddesinin "Öğretmenler, öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından, Millî Eğitim Bakanlığınca seçilirler." hükmü çerçevesinde uygulama yapılmaktadır.

3. Lisans öğrenimlerini yurtdışında tamamlayanlardan denkliği Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca uygun görülmeyenlerin öğretmenliğe atanmaları mümkün değildir.

4. Bu uygulama öğretmen açığının giderilmesi için bu yıla mahsus olmak üzere yapılmaktadır.

5. Değişen çağın şartlarına uygun olarak, zaman içerisinde dinamizmi artırmak amacıyla yöneticiler arasında görev değişikliği yapılması zaruri görülmektedir.

6. Bakanlığımızın hiçbir tehlikeli girişimi olmamıştır ve olamaz. Cumhuriyetin temel ilkeleri ile Atatürkçü düşünce sisteminden uzaklaşıldığı iddiası tümüyle subjektiftir ve gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

5. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, üniversite mezunlarının öğretmen olarak atanmalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1385)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî EğitimBakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak yanıtlanmasının sağlanmasını saygılarımla arz ederim.

Fatih Atay

Aydın

1. Eğer üniversite bitiren öğretmen olma hakları varsa öğretim birliği yasasından alınan kuvvetle, açık öğretimin de sonuçta bir üniversite olduğunu düşünerek uygulamanın çifte standart olduğunu tespit ederiz. Size göre açık öğretimin uygulama dışında kalması haksızlık değil midir?

2. Öğretmen açığını kapatmak için yapısal tedbirlerden kaçınarak üniversite mezunlarına öğretmenlik hakkı verilerek düzenlemeye gidilmiştir.

Oysa öğretmenlik mesleği bir uzmanlık işidir. Sabırlı ve insan ilişkileri iyi olan, çocuk psikolojisinden anlayan kişilerin bu özelliklerine özel uzmanlık eklenir. Her üniversite bitirenin altından kalkamayacağı bu yükü böylesi düzenlemeyle çözmek doğru mudur?

3. Üniversite bitirenlerin uzmanlıklarından apayrı olan ve özel uzmanlık gerektiren öğretmenlik mesleğine kavuşması ile işsizlik oranının küçültülmesi çabası görülüyor. Ne var ki gizli işsizlik belirli olan işsizlikten daha tehlikelidir. Ülkedeki işsizleri daha önceki dönemlerde açılan, profösörü bile olmayan üniversitelere koyup "öğrenci" ilan etmiştir. Şimdi de "öğretmen" yapıp işsizliği küçük göstermeye mi çalışıyorsunuz?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3092 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02.3695-7/77-1385-3529 sayılı yazısı.

Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay'ın "Üniversite mezunlarının öğretmen olarak atanmalarına ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1996 yılı ikinci atama döneminde sınıf öğretmenliği için örgün öğretim yapan fakülte ve yükseköğretim kurumlarından mezun olanların müracaatları kabul edilmiş olup, yaygın eğitim yapan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim İktisat ve İşletme Fakültesi mezunlarına yer verilmemiştir.

2. Bilindiği üzere 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 45 inci maddesinde "Öğretmenler Öğretmen Yetiştiren Yükseköğretim kurumlarında ve bunlara denkliği kabul edilen yurtdışı yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından seçilirler." hükmüne yer verilmiş olup, 1996 yılı birinci atama döneminde ihtiyaç duyulan branşlarda öğretmen alımı yapılmış ancak, sınıf öğretmenliği ihtiyacı sınıf öğretmeni yetiştiren yükseköğretim kurumu mezunlarından karşılanamamıştır. Bu durumda 1996-1997 öğretim yılının başlamış olması karşısında, acil sınıf öğretmeni ihtiyacını karşılamak amacıyla yukarıda belirtilen uygulama yoluna gidilmiştir.

3. Yapılan uygulama sadece öğretmen açığının kapatılamamasından kaynaklanan ve zorunlu olarak başvurulan geçici bir tedbirden ibarettir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

6. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, haklarında soruşturma açılan öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1447)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı soruların Millî EğitimBakanı Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak yanıtlanması için İçtüzüğün 96 ncı maddesince gereğini arz ederim.

Hakan Tartan

İzmir

1. Türkiye çapında kaç öğretmen ve eğitimci hakkında hangi nedenlerle soruşturma açılmıştır? Bu soruşturmaların konulara göre dağılımı nasıldır?

2. Haklı demokratik istemlerini dile getiren eğitimci ve öğretmenler hakkında başlatılan ve "haksız" ve "taraflı" olarak nitelenen bu soruşturmaları geri aldırmayı düşünüyor musunuz?

3. Öğretmenlere yönelik uygulanan sürgün ve soruşturmaların arkasında Atatürkçü, laik ve demokrat kesimlere verilen bir gözdağı mı sözkonusu? Bu sorunu ortadan kaldırıcı bir girişiminiz olacak mı?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3093 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/77-1447-3672/10320 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili SayınHakan Tartan'ın "Haklarında soruşturma açılan öğretmenlere ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Ülke genelinde görev yapan öğretmenler ve yöneticiler hakkında siyasi ve ideolojik yönden 96, ahlâka aykırı davranışta bulunmaktan 72, diğer konulardan (yolsuzluk, öğrenci dövmek, bir günlük işi bırakma eylemine katılmak, kumar oynamak vb.) 1095 olmak üzere toplam 1263 inceleme ve soruşturma yapılmıştır.

2. Soruşturmalar, mevcut yasalar ve yönetmelikler çerçevesinde suç sayılan konulardan dolayı açılmıştır. "Haksız" ve "Taraflı" olarak herhangi bir soruşturma açılmamıştır.

3. Öğretmenler ve yöneticiler hakkında yapılan soruşturmalar sonucu sübut bulan fiillerden dolayı görev yeri değişikliği, Valilik görüşü de alındıktan sonra yasalara uygun olarak öğretmenin daha verimli çalışmasını sağlamak amacıyla yapılmaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. MehmetSağlam

Millî Eğitim Bakanı

7. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan'ın, Armutalan Belediye sınırları içindeki orman alanının tahsis edildiği derneğin özelliklerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1524)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 15.10.1996

Fikret Uzunhasan

Muğla

Marmaris ve çevresi turizm alanı kapsamında kalan, Armutalan Belediye sınırları içinde "Denizli Fakir ve Muhtaçlara YardımDerneği" tarafından, "Yetiştirme Yurdu" yapılması bahanesiyle 10 000 m2'lik ormanlık alanın, Orman Bakanlığınca ön izinle söz konusu derneğe tahsis edildiği ve Turizm Bakanlığı'nın 1 Ağustos 1996 tarih, 480 710 172 sayılı Armutalan Belediyesine yazdığı yazısıyla da yapımın uygun görüldüğü bilinmektedir.

Sorular :

1. Bu yerin tahsisi için girişimde bulunan derneğin özelliği nedir?

2. Tahsisin yapıldığı derneğin Laik Cumhuriyetin gerektirdiği temel eğitim düzenine uygun davranmayan derneklerden olup olmadığı gereğince incelenmiş midir?

3. Orman alanı içerisine gizlenme tercihi sizi tedirgin etmiyor mu?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3095 13.11.1996

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 30.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.3985/10569 sayılı yazısı. (Önerge -7/1524-3812)

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan'ın, "Armutalan Belediye sınırları içindeki orman alanının tahsis edildiği derneğin özelliklerine ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Söz konusu önergede yer alan yetiştirme yurdu binası yapımı Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile ilgilidir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî EğitimBakanı

8. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan'ın, Armutalan Belediye sınırları içindeki ormanlık alanın bir derneğe tahsis edildiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sacit Günbey'in yazılı cevabı (7/1525)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Devlet Bakanı Sayın Prof.Dr. Sacit Günbey tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 15.10.1996

Fikret Uzunhasan

Muğla

Marmaris ve çevresi turizm alanı kapsamında kalan, Armutalan Belediye sınırları içinde "Denizli Fakir ve Muhtaçlara YardımDerneği" tarafından "Yetiştirme Yurdu" yapılması bahanesiyle 10 000 m2'lik ormanlık alanın, Orman Bakanlığınca ön izinle söz konusu derneğe tahsis ettiği ve Turizm Bakanlığı'nın 1 Ağustos 1996 tarih, 480710172 sayılı Armutalan Belediyesi'ne yazdığı yazısıyla da yapımın uygun olduğu bilinmektedir.

Sorular :

1. Bu yer, tahsis edildiği derneğin amaçları ile bağdaşmakta mıdır?

2. "Denizli" merkezli olmasına rağmen, Muğla-Marmaris turistik yöresini tercih etmesinin sebebi nedir?

3. Orman alanı içine gizlenme tercihi sizi tedirgin etmiyor mu?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.018/01757 13.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 30.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1525-3814/10571 sayılı yazınız.

Muğla İli, Marmaris İlçesi, Armutalan Kasabası sınırları içerisinde yetiştirme yurdu yapılmak üzere Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu GenelMüdürlüğü adına OrmanBakanlığınca bir tahsis yapılıp, yapılmadığı hususunda bilgi verilmesi isteğine ilişkin ilgi yazı ve ekleri incelenmiştir.

Sosyal Hizmetler Muğla İl Müdürlüğü kanalı ile konu araştırılmış, bu konudaki işlemler Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği ile ilgili olup, Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği yöre halkının katkıları ile kurulmuş ve 3.3.1969 tarihli BakanlarKurulu Kararı ile kamu yararına çalışan Dernek statüsüne kavuştuğu SosyalHizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile yakından ve uzaktan herhangi bir bağı olmadığı gibi yardım ve katkılar da bulunmamıştır. Ayrıca söz konusu taşınmazın mülkiyeti ve tahsis olayı ile de Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun bir ilişkisi yoktur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Sacit Günbey

Devlet Bakanı

SIRA SAYISININ SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.