Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 13 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

16 ncı Birleşim

12 . 11 . 1996 Salı

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Suriye'ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/554)

2. -İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/555)

3.-Suudi Arabistan'a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'a, dönüşüne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/556)

4.-İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı'ya, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/557)

5. -Ürdün ve Mısır'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/558)

6. -Ürdün'e gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/559)

7. -Ürdün'e gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/560)

8. -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'a, dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/561)

9.-Ürdün'e gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/562)

10. -Birleşik Arap Emirliklerine gidecek olan Turizm Bakanı Bahattin Yücel'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/563)

11. -İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet Ağar'dan boşalan İçişleri Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Meral Akşener'in atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/564)

12. -Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun Başkanvekili seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/565)

13.-(10/90) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/566)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. -İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)

2. -Manisa Milletvekili Cihan Yazar ve 19 arkadaşının, ilaç üretimindeki sorunların araştırılarak genel bir ilaç politikası belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128)

3. -Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22 arkadaşının, Kültür Bakanlığının Sanata ve Sanatçılara uyguladığı politikalar ile devlet ve özel tiyatroların sorunları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/7)

IV. -ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-Günedemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. -Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemer Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının ilgili komisyondaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanması ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin DYP ve RP grupları müşterek önerisi

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A)ÖNGÖRÜŞMELER

1. -Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89)

2. -İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi (10/126)

3. -Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)

4. -İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devlete olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)

5. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)

VI. -SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.-Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın, Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın, konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması.

2. -Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar'ın, Adana Milletvekili Uğur Aksöz'ün, konuşmasında kendisine sataşması nedeniyle konuşması

VII. -USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. -Başkanın, Genel Kurulu yönetme üslubu hakkında

VIII. -SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Sıvas il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarına yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1164)

2. -Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, genelevlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1173)

3.-Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, talih oyunlarının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1241)

4. -İstanbul Milletvekili Nami Çağan'ın, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının İstanbul Yeniköy'de bulunan yalısının TURBAN Genel Müdürlüğü tarafından boyatıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H.Ufuk Söylemez'in yazılı cevabı (7/1270)

5. -Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, Afyon İlinin bazı ilçe ve belde yollarının asfaltlanma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1276)

6.-Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, yurt dışı gezisi sırasında yaptığı bazı açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1294)

7.-İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, kamu personeliyle ilgili tayinlere ve görevden almalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1306)

8. -Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Türkiye-İran münasebetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1326)

9.-Denizli Milletekili Adnan Keskin'in, örtülü ödenekten yapıldığı iddia edilen ödemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1356)

10.- Giresun Milletvekili Burhan Kara'nın, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borç faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1411)

11. -Giresun Milletvekili Burhan Kara'nın, partisine mensup bir milletvekilinin verdiği bir beyana ve Selçuk Üniversitesinin açılış töreninde meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1412)

12. -İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, iş sınavına gireceklerden daha düşük ve sabit bir sınav masrafı alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1413)

13. -Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli'nin, Bursa Doğalgaz Proje ve İşletme Müdürlüğündeki yolsuzluk dosyalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1421)

14. -Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, dış gezisinden sonra basına yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1445)

15. -İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Seyranbağları Kreşi ücretlerine yapılan zamma ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1455)

16.-Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın, 5 Nisan kararlarından sonra kamu kuruluşlarına alınan personele ve S.S.K.'ya bağlı bazı hastane ve sağlık birimlerinin kadro ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade edilmediği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1456)

17.-İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın;

-Turban Ilıca Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile personelin aldığı avanslara,

-Turban Kilyos Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile personelin aldığı avanslara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1478, 1479)

(Aynı cevap içinde ek olarak cevaplanan 7/1457, 1458, 1459, 1460, 1461, 1462, 1465, 1469, 1470, 1471, 1472, 1473, 1474, 1475, 1476, 1477, 1480, 1481 ve 1482 nolu yazılı soruların aslı 5.11.1996 tarihli 13 üncü Birleşimde yayımlanmıştır)

18.-İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, TRT Genel Müdürüne ve bazı yöneticilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1488)

19.-Diyarbakır Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun, hayvan ithalatı ile ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1492)

20.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, hayvancılığı teşvik kredilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1493)

21. -Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, TÜGSAŞ ve bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1496)

I. -GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

İçel Milletvekili Ali Er'in, çiftçilerimizin ve besicilerimizin sorunları konusuna ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı,

Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Rize'de meydana gelen sel felaketleri ve Karadeniz'deki turistik altyapı eksiklikleri konusuna ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy,

Cevap verdi.

Denizli Milletvekili Hilmi Develi de, Hükümetin TÜBİTAKve Ar-Ge konularındaki yeni düzenlemeleri konusuna ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Avrupa Parlamentosunun 23.10.1996 tarihli, Türkiye'de din özgürlüğü ihlalleri ve Kıbrıs'ta bir Kıbrıslı Rum'un öldürülmesi konulu, haksız, insafsız, tek yanlı ve önyargılı kararını üzüntüyle karşıladığını, bu uluslararası parlamentoda, temsilcisi bulunmayan bir ülke aleyhine karar alınmasının ve inciltici ifadeler kullanılmasının demokratik ve parlamenter teamüllere aykırı olduğunu, Avrupa Parlamentosuna, Türkiye ile ilgili konuların tartışılacağı yerin Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Avrupa Parlamentosu arasında diyalog organı olarak kurulmuş bulunan Karma Parlamento Komisyonu olduğunun hatırlatılmasını, Avrupa Parlamentosu üyelerinin Yunanistan'ın Batı Trakya Bölgesinde dış dünyadan tecrit edilmiş durumda yaşayan Türk azınlığı ve bu ülkede hapsedilmiş Türk müftüleri ziyaret etmesinin ve son elli yılda Balkanlarda yok edilmiş, yıktırılmış Türk ve İslam eserlerini tespit etmesinin çok daha anlamlı bir hareket olacağının belirtilmesini ve Kıbrıs'la ilgili gerçekleri Avrupalı parlamenterlere anlatması için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda konuşma yapmak üzere davet edilmesini öneren siyasî parti gruplarının müşterek önergeleri okundu; Başkanlıkça, gereğinin yerine getirileceği bildirildi.

Portekiz Meclis Başkanı Antonia de Almeida Santos ve beraberindeki Parlamento heyetinin, 1997 ilkbahar aylarında ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi;

İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 18 arkadaşının, (8/5) esas numaralı, yasa dışı suç örgütleri ile bunların devletle olan bağlantıları konusunda verdikleri genel görüşme önergesinin Meclis araştırma önergesi olarak işlem görmesi konusunda verdikleri önerge;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Başkanlıkça, önerge hakkında gereğinin yerine getirileceği bildirildi.

TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan'ın, KKTC'nin kuruluş yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere, 14-16 Kasım 1996 tarihleri arasında, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

CHP Grubu adına Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile Grup Başkanvekilleri İçel Milletvekili Oya Araslı, Ankara Milletvekili Önder Sav ve Hatay Milletvekili Nihat Matkap'ın, devletimizin iç güvenlik bakımından zaafa uğratıldığı iddiası ve Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasının sergilediği "Devlet-mafya-politikacı" ilişkisi karşısındaki beyan ve tutumu nedeniyle, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5) Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 69 uncu sırasında yer alan (10/89), 88 inci sırasında yer alan (10/126), 90 ıncı sırasında yer alan (10/110), 104 üncü sırasında yer alan (10/124) ve 105 inci sırasında yer alan (10/125) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına; görüşmelerde, Hükümet adına yapılacak konuşmanın 45 dakika, gruplar adına yapılacak konuşmaların 30'ar dakika, şahıslar adına yapılacak konuşmaların 15'er dakika olmasına ve bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine,

7.11.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve okunmuş bulunan, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince, gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin, Genel Kurulun 14.11.1996 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına,

İlişkin Danışma Kurulu önerileri ve;

RPve DYP Gruplarının, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 26 ncı sırasında yer alan 104 sıra sayılı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, bu kısmın 3 üncü sırasına, 4 üncü sırasında yer alan 17 sıra sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin, 4 üncü sırasına; 7.11.1996 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 124 sıra sayılı Karapara Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 5 inci sırasına alınmasına ve Genel Kurulun 7.11.1996 Perşembe günü saat 22.00'ye kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerileri;

Kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının;

1 inci sırasında bulunan 23,

2 nci sırasında bulunan 101,

3 üncü sırasında bulunan 15,

S. Sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmeleri, ilgili komisyon temsilcileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

4 üncü sırasında bulunan, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/498) (S. Sayısı :104) ile,

5 inci sırasında bulunan, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/70, 1/5) (S. Sayısı :17),

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

12 Kasım 1996 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.08'de son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Fatih Atay

Kahramanmaraş Aydın

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. -GELEN KÂĞITLAR

8.11.1996 CUMA

Tasarılar

1.-Türk Kanunu Medenisinin 153 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı (1/534) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.1996)

2. -Türkiye Cumhuriyeti ve Moldova Cumhuriyeti Arasında Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/535) (Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.1996)

3.-Türkiye Cumhuriyeti ile Belarus Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/536) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.1996)

4. -190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/537) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)

5. -Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/538) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)

Teklifler

1.-Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in; Kırıkkale'de Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/530) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :4.11.1996)

2.-Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/531) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)

3. -İzmir Milletvekili Metin Öney'in; Siyasî Partiler Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Eklemeler Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/532) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

4. - Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in; 5434 Sayılı T. C. Emekli Sandığı Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/533) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

5. -Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in; 28.5.1988 Tarihli ve 3466 Sayılı Uzman Jandarma Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/534) (Millî Savunma ve İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

6. -Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz'ın; Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/535) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

7.-Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün ve 11 Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/536) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

8. -Niğde Milletvekili Doğan Baran'ın; Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/537) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına)(Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

Tezkere

1.-İsmail Özdemir Hakkındaki Ölüm Cezasının Yerine Getirilmesine Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/550) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

Raporlar

1. -Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu'nun; Sapanca Gölü ve Civarındaki Su Kaynaklarının Korunması ve Kullanılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/20) (S. Sayısı :125) (Dağıtma tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)

2. -Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı :126) (Dağıtma tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)

3.-Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı :127) (Dağıtma tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)

4. -Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı :128) (Dağıtma tarihi :8.11.1996) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Ordunun ihtiyacı için et ithal edileceği iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/355) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.11.1996)

2. -Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, E-88 Karayolunun, Yozgat şehir merkezinden geçen bölümüne çevre yolu geçişi yapılıp yapılamayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/356) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)

3. -İzmir Milletvekili Atilla Mutman'ın, KOBİ'lere verilecek krediler için aranan şartlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/357) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Hatay Milletvekili Atila Sav'ın, Ankara'da Atatürk Kültür Merkezi alanı içinde bulunan yapı ve yerlerin kullanımına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1591) (Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)

2. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1592) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

3. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, çalışanların millî gelirden aldıkları payı artırmak için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1593) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

4. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, din alanındaki sömürüyü önlemek için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1594) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

5. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, insan hakları ihlalleri konusunda alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1595) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

6. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, Gümrük Birliği konusunda imzalanan Andlaşmanın iptal edilip edilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1596) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

7. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, Bankacılık Sisteminde bir değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1597) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

8. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, Çekiç Güç'ün görev süresinin uzatılma nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1598) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

9. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, ahlak dışı hizmetler nedeniyle turistik beş yıldızlı otellerle tatil köylerinin kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1599) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

10. -Gaziantep Milletvekili R. Mustafa Taşar'ın, ahlak dışı yayın yapan özel TV'lerin kapatılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1600) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

11. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın, Türkiye Kalkınma Bankasınca bir kişiye verilen krediye ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1601) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

12. -Samsun Milletvekili Yalçın Gürtan'ın, 1993 yılında yapılan sınavın akibetine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

13. -Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, Tekirdağ Gümrük Muhafaza Müdürlüğündeki mesai ve yolluk uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

14.-Balıkesir Milletvekili Tamer Kanber'in, katı yakıtlı termosifonlardan alınan KDV oranının azaltılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1604) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)

15. -Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, Özerk olan TUBİTAK'ın siyasî denetim altına alınmaya çalışıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1605) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)

16.-Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, hac kotalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1606) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)

17.-Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, TMO'nin ekmeklik buğday stoğuna ve yeterli buğday alımları yapıp yapmadığına ilişkin tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1607) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.11.1996)

11.11.1996 PAZARTESİ

Sözlü Soru Önergeleri

1. -Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, Anadolu ve Süper Liselerdeki yabancı dil öğretmenlerine ek bir ücret ödenip ödenmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/358) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

2. -Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, yönetim kurulu üyeliklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/359) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

3. -Muğla Milletvekili Lale Aytaman'ın, Bodrum Havaalanına gelecek yolcuların ulaşım olanaklarının iyileştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/360) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

4. -Muğla Milletvekili Lale Aytaman'ın, Bodrum -Milas karayolu güzergâhı üzerinde raylı bir sistemin kurulmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/361) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

5. -Muğla Milletvekili Lale Aytaman'ın, Bodrum -Milas karayolunun ıslahı için ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/362) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Edirne Milletvekili Mustafa İlimen'in, Edirne İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1613) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

2.-Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, Türkiye Kalkınma Bankası Genel Kuruluna ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1614) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

3.- Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, Almanca ve Fransızca öğretmenlerinin Türkçe dersi vermelerinin mümkün olup olmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1615) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

4.-Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, başka illerde hizmet veren Yozgat Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Makine Parkına ait araçların Yozgat'a iadesine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1616) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

5.-Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat İlindeki Ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1617) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

6.-Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Memurin Muhakemat Kanununun değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

7. -Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, beldelerin ilçe, ilçelerin il olmasının yasal kurallara bağlanmasına ve Osmaniye'ye bağlanan Kadirli İlçesinin Adana veya Osmaniye'ye bağlanması konusunda referandum yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1619) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

8. -Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat -Şefaatli Karayolunun durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1620) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

9.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Bosna -Hersek Hükümeti'ne yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1621) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

10.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, karaparanın aklanmasının önlenmesi hususunda alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1622) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

11.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, özel okullarda alınan yemek bedellerine ve uygulamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1623) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

12. -İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, avukatların terlikle cezaevlerine girmeleri konusundaki karara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1624) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

13. -Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu'nun belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1625) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

12.11.1996 SALI

Tasarı

1.-Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı (1/539) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :12.11.1996)

Teklifler

1.-Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın; 3402 Sayılı Kadastro Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve İki Ek Madde Eklenmesi ile 2644 Sayılı Tapu Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki (1) Sayılı Cetvelin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/538) (Adalet ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :5.11.1996)

2.-Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve 3 Arkadaşının; Erzincan, Tunceli, Kars, Ağrı, Van, Muş, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Batman, Şırnak, Bingöl, Adıyaman ve Sıvas İllerinde Terör veya Güvenlik Nedeniyle Boşaltılan Yerleşim Birimlerinden Başka Yerlere Gönderilen Yurtdaşlara Bazı İmkânlar Sağlanmasına Dair Kanun Teklifi (2/539) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :6.11.1996)

3. -İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı ve Halit Dumankaya'nın; İdarenin Malî Sorumluluğu Hakkında Kanun Teklifi (2/540) (Plan ve Bütçe ve Adalet komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

4.-İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın; 26.5.1927 Tarih ve 1050 Numaralı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/541) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

5.-İzmir Milletvekili Hasan Denizkurdu ve 5 arkadaşının; Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/542) (Sanayi, Ticaret,Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

6. -Bolu Milletvekili Feti Görür ve 5 Arkadaşının; Kaynaşlı ve Konuralp Adıyla İki İlçe ve Düzce Adıyla Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/543) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

7. -Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel ve 9 Arkadaşının; Yükseköğretim Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/544) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

8. -Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım ve 14 Arkadaşının; 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/545) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)

9. -Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri ve 3 arkadaşının; Üç İlçe ve Bir İl Kurulması ile 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/546) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)

10.-Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; 2972 Sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun ile 1580 Sayılı Belediye Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/547) (Anayasa ve İçişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :10.11.1996)

11. -Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner'in; Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesini ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/548) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

Raporlar

1.-Türkiye Cumhuriyeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı :117) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)

2. -Türkiye Cumhuriyeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Arasınada Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/328) (S.Sayısı :119) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)

3. -Türkiye Cumhuriyeti ve Kırgız Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/353) (S. Sayısı :121) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)

4.-5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 20 nci Maddesinin 2 nci Fıkrasının Değiştirilmesine ve Bu Maddeye 2 Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/527) (S. Sayısı :129) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)

5. -3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı :130) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)

6. -Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı :131) (Dağıtma tarihi :12.11.1996) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/363) (Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)

2.-Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, Kayseri Belediye Başkanının bazı beyanlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/364) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

3.-Manisa Milletvekili Cihan Yazar'ın, 2886 Sayılı Devlet İhale Yasasının uygulanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/365) (Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında ölen bir şahsın suçlu olarak aranmakta olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1626) (Başkanlığa geliş tarihi :8.11.1996)

2.-Bilecik Milletvekili Şerif Çim'in, Bulgaristan'dan göç edenlerin vatandaşlığa alınmama nedenine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

3.-Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli'nin, TÜRKAK yasa teklifine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1628) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

4.-İstanbul Milletvekili BülentAkarcalı'nın, Kayseri Belediye Başkanının bazı beyanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

5.-Adana Milletvekili İmren Aykut'un, Kayseri Belediye Başkanının bazı beyanlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

Genel Görüşme Önergesi

1.-Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22 arkadaşınına, Kültür Bakanlığının Sanata ve Sanatçılara uyguladığı politikalar ile Devlet ve özel tiyatroların sorunları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 nci maddesi uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/7) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. -İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127) (Başkanlığa geliş tarihi :7.11.1996)

2. -Manisa Milletvekili Cihan Yazar ve 19 arkadaşının, ilaç üretimindeki sorunların araştırılarak genel bir ilaç politikası belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128) (Başkanlığa geliş tarihi :11.11.1996)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

12 Kasım 1996 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN - Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmaya, yani toplantıya yetersayımızın var olduğu bilmüşahede anlaşılmaktadır; bu sebeple, toplantı yetersayımız vardır, çalışmalara başlıyoruz.

Bugün, araştırma önergelerinin müzakereleri bahse konu; 5 araştırma önergesi görüşülecek. Bunu da dikkate alarak, gündemdışı söz talebinde bulunan çok değerli arkadaşlarıma söz verme imkânım olmadı; beni anlayacaklarını umuyorum. Bu sebeple, gündemdışı görüşmelerimiz olmayacak, doğrudan gündeme geçeceğiz. Bu suretle, gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" bölümünden başlamış oluyoruz; ancak, Yüce Heyetinize bir teklifim var; biraz sonra, müşahede buyuracağınız üzere, sunuşlarımız epeyce kabarık olduğundan, Sayın Divan Üyemizin oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; sayın üyemiz oturduğu yerden okuyacak.

Şimdi, Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır, ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Suriye'ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/554)

7 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Beş Ülke Enterkonneksiyonu Projesi Toplantısına katılmak üzere, 6 Kasım 1996 tarihinde Suriye'ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. -İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/555)

7 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

8 Kasım 1996 tarihinden itibaren İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.-Suudi Arabistan'a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'a, dönüşüne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/556)

7 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 8 Kasım 1996 tarihinde Suudi Arabistan'a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın dönüşüne kadar; Çevre Bakanlığına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.-İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı'ya, dönüşüne kadar, Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/557)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9 Kasım 1996 tarihinden itibaren ingiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ne gidecek olan Orman Bakanı M. Halit Dağlı'nın dönüşüne kadar; Orman Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. -Ürdün ve Mısır'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/558)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinden itibaren Ürdün ve Mısır'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6. -Ürdün'e gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/559)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde Ürdün'e gidecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'in dönüşüne kadar; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

7. -Ürdün'e gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/560)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde Ürdün'e gidecek olan Devlet Bakanı H.Ufuk Söylemez'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

8. -Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'a, dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/561)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Atatürk'ün ölümünün 58 inci yıldönümü sebebiyle düzenlenen panale katılmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

9.-Ürdün'e gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/562)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 11 Kasım 1996 tarihinde Ürdün'e gidecek olan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

10. -Birleşik Arap Emirliklerine gidecek olan Turizm Bakanı Bahattin Yücel'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/563)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Emirates International Forum"a katılmak üzere, 9 Kasım 1996 tarihinde Birleşik Arap Emirlikleri'ne gidecek olan Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in dönüşüne kadar; Turizm Bakanlığına, Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

11. -İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet Ağar'dan boşalan İçişleri Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Meral Akşener'in atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/564)

8 Kasım 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığın 8 Kasım 1996 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-1/1- 21158 sayılı yazısı.

İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet Ağar'dan boşalan İçişleri Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Meral Akşener, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince atanmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkereye göre, İçişleri Bakanı Sayın Mehmet Ağar'ın istifa etmesi nedeniyle, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alan İçişleri Bakanı Sayın Ağar hakkındaki (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere mahal kalmamıştır.

Bu nedenle, söz konusu (11/5) esas numaralı gensoru önergesi işlemden kaldırılacak ve gündemden çıkarılacaktır.

Sayın Akşener'e hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın Akşener'e Yüce Heyetin huzurunda hayırlı, uğurlu olsun temennilerimi ifade ettikten sonra, muhterem validesinin kendisine akşam yaptığı duanın bir bölümünü hatırlatmak istiyorum. "Allah, nefsine uymaktan korusun" diye valideleri dua ediyordu. (DSP ve CHP sıralarından gürültüler) Gerçekten, çok kritik bir dönemde İçişleri Bakanlığı sorumluluğunu yüklendi arkadaşımız. (RP sıralarından alkışlar)

Herkesin...

AYHAN GÜREL (Samsun) - Gereksiz onlar, gereksiz!..

BAŞKAN - Çok affedersiniz; ama, herkesin pis kokudan şikâyet ettiği bu dönemde, çok büyük görevlerin düştüğünü, bütün kötülüklerin üzerine gitmesi lazım geldiğini, bu konuda Parlamentonun kendisine destek olmaya devam edeceğini ifade etmek ister ve başarılar dilerim. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Başkanvekili seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

12. -Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun Başkanvekili seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/565)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz Başkanvekili Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in bu görevinden istifası nedeniyle 7.11.1996 tarihinde seçim yapılmış ve Burdur Milletvekili Mustafa Çiloğlu Başkanvekilliğine seçilmiştir.

Saygılarımla arz ederim.

İ. Ertan Yülek

Adana

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, yurt dışında açılan temsilcilikler ve buralarda görevlendirilen personelle ilgili olarak kurulan (10/90) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

13.-(10/90) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/566)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 7.11.1996 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmış, toplantıya 6 üye katılmıştır. Seçim, üye tamsayısının salt çoğunluk esasına göre yapılmış, kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucu, aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

Kâmran İnan

Bitlis

Komisyon Geçici Başkanı

Başkan : Kâmran İnan Bitlis Milletvekili (6 oy)

Başkanvekili : Hüseyin Kansu İstanbul Milletvekili (6 oy)

Sözcü : Halil Yıldız Isparta Milletvekili (6 oy)

Kâtip : Birgen Keleş İzmir Milletvekili (6 oy)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması önergeleri vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. -İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/127)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği gibi, özelleştirme konusu, öteden beri pek çok ülkenin olduğu kadar Türkiye'nin de önde gelen meselelerinden birini teşkil etmiştir. Geçen zaman içinde özelleştirme konusunun birçok ülkenin gündeminden çıkmasına karşın, Türkiye'nin gündeminin ilk sıralarında yer almaya devam etmesi, bu konuda bir hayli gerilerde kaldığımızı göstermektedir.

Özelleştirme uygulamalarına altyapı oluşturacak yasal düzenlemeler 1984 yılından itibaren başlamış olmasına ve hükümetlerce önem ve öncelik verilen bir politika olarak programlara alındığı halde, on yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, henüz işin başında oluşumuz, Türk Halkı ve ekonomisi için kabul edilebilir bir durum değildir.

Özelleştirmeyle devletin ekonomideki payının küçülmesi suretiyle ekonomiye pazar güçlerinin hâkim kılınması hedeflenmekte, bu yoldan, sanayi verimlilikle beraber, mal ve hizmetlerin kalite, miktar ve çeşitliliğinin artırılması, iç ve dış yatırımların çoğaltılması, devletin temel fonksiyonlarının daha etkili bir biçimde yürütülmesi ve nihaî aşamada Avrupa Birliğine entegrasyonun sağlanması amaçlanmaktadır.

Özelleştirmenin, bir devlet politikası olarak benimsenmesiyle, Türkiye'nin, ekonomik ve diğer yapısal sorunlarının daha da ağırlaşmadan çözülmesine önemli katkılar sağlayacağına kuşku bulunmamaktadır.

Değinilen nedenlerle ve aradan on yılı aşkın süre geçtiği de dikkate alınarak:

Özelleştirme, halkımıza yeterince anlatılmış ve gerekli kamuoyu desteği sağlanmış mıdır? Türkiye için ayrı önem arz eden yöre halkının desteğinin yeterince sağlanabilmesi için neler yapılmalıdır?

Özelleştirme konusunda işçi ve sendikalardan ne ölçüde destek sağlanabilmiştir? Bu desteğin sağlanabilmesi için neler yapılmalıdır?

Özelleştirme uygulamalarının istihdam, işsizlik üzerindeki etkileri hangi yönde olmuştur? Bu konuda hangi önlemler alınmalıdır?

Bugüne kadar özelleştirme uygulamaları ne getirmiş, ne götürmüştür? Özelleştirilen önemli kuruluşların, özelleştirme öncesi ve sonrası üretim, satış, yatırım, istihdam, verimlilik, kârlılık göstergeleri ne yönde gelişmiştir? Özelleştirmenin ekonomiye sağladığı katmadeğer ne olmuştur?

Bu konuda ilgili kuruluşlar kendilerine düşen görevini ne ölçüde yerine getirmiştir?

Özelleştirmenin sürat ve hacmini engelleyen başlıca olumsuzluklar nelerdir? Bunları aşmak için hangi önlemleri almak gerekir? Halkın desteğini almış sağlıklı, güvenli, saydam, sürekli ve süratli bir özelleştirmenin şartları neler olmalıdır?

Özelleştirmeye sürekli bir siyasî irade desteği istikrarlı bir şekilde nasıl sağlanabilir?

Özelleştirmenin bir hükümet politikası yerine, bir devlet politikası olarak benimsenmesi için siyasî partiler arasında sağlanması gereken mutabakat temini nasıl oluşturulabilir?

Özelleştirme uygulamalarının süreklilik ve hukukî güvenliğinin sağlanması açısından Anayasa Mahkemesi görüşleriyle uyum sağlanması için nasıl bir zemin sağlanabilir?

Bankaların 4046 sayılı Kanunda yazılı olduğu şekilde, süratle özelleştirilmesi için hangi çalışmalar yapılmıştır? Yasa gereğinin yerine getirilmesi için neler yapılmalıdır?

Konularını incelemek üzere, TC Anayasasının 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1. Işın Çelebi (izmir)

2. Yüksel Yalova (Aydın)

3. Y. Selahattin Beyribey (Kars)

4. Ali Coşkun (İstanbul)

5. Ahmet Alkan (Konya)

6. Ömer Ertaş (Mardin)

7.Rasim Zaimoğlu (Giresun)

8. Abdullah Akarsu (Manisa)

9. Edip Safder Gaydalı (Bitlis)

10. Cemal Alişan (Samsun)

11. Muzaffer Arslan (Diyarbakır)

12. Veysel Atasoy (Zonguldak)

13. Levent Mıstıkoğlu (Hatay)

14. İbrahim Gürdal (Antalya)

15. Süleyman Çelebi (Mardin)

16. Yusuf Pamuk (İstanbul)

17. İsmail Durak Ünlü (Yozgat)

18. Safa Giray (Balıkesir)

19. Şadan Tuzcu (İstanbul)

20. Metin Gürdere (Tokat)

21. Nizamettin Sevgili (Siirt)

22. Ekrem Pakdemirli (Manisa)

23. Mustafa Cumhur Ersümer(Çanakkale)

24. Erkan Mumcu (Isparta)

25. Yaşar Okuyan (Yalova)

26. Yücel Seçkiner (Ankara)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Bir başka Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

2. -Manisa Milletvekili Cihan Yazar ve 19 arkadaşının, ilaç üretimindeki sorunların araştırılarak genel bir ilaç politikası belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/128)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

65 milyon ülkemiz insanının sağlığını yakından ilgilendiren, ilaç üretimi, imalat tekniği ve imalat şartları, ilaçların ruhsatlandırılması, ilaçların fiyatlandırılması, ithal ilaç konusu, ilaç promosyonu ve bir bütün olarak ilaç politikası hakkında yasal düzenlemelerin tespitiyle, sorunların araştırılarak ortaya çıkarılması için, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1. Cihan Yazar (Manisa)

2. Mustafa Güven Karahan (Balıkesir)

3. Müjdat Koç (Ordu)

4. Emin Karaa (Kütahya)

5. Ali Ilıksoy (Gaziantep)

6. Bekir Yurdagül

7. Fikret Ünlü (Karaman)

8. Abdullah Turan Bilge (Konya)

9. Aydın Tümen (Ankara)

10. Erol Karan (Karabük)

11. Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

12. Yalçın Gürtan (Samsun)

13. Ziya Aktaş (İstanbul)

14. Sema Pişkinsüt (Aydın)

15. Atilla Mutman (İzmir)

16. Mehmet Yaşar Ünal (Uşak)

17. Mehmet Aydın (İstanbul)

18. Osman Kılıç (İstanbul)

19. Bülent Tanla (İstanbul)

20. Hikmet Aydın (Çanakkale)

Gerekçe:

ilaç, yerine başka bir ürünün ikame edilemeyeceği niteliğiyle, insan sağlığı açısından son derece önemli, vazgeçilmez, sosyal yanı ticarî yanından çok daha ağır basan ve hasta olan birey tarafından zorunlu olarak karşılanması gereken bir ihtiyaçtır.

Hastalanan insanların sağlığının, ilaç piyasasının oligopol piyasası özelliklerini göstermesi nedeniyle, ticarî firmaların elinde olduğu, önümüzde duran bir gerçektir. Ancak, devletimiz de, şimdiye kadar, bu alana yatırım yapmamış ve ticarî firmalara rakip olacak bir kuruluş teşekkül etme çabası içinde olmamıştır.

Ülkemizde, çokuluslu yabancı firmalar piyasanın yüzde 45'ini, lisanslı ve yerli firmalar ise yüzde 55'ini kontrol etmekte olup, gelişmiş teknoloji ürünü bazı ilaçlar, bazı kanser ilaçları, bazı aşı ve serumlar dışında, hemen her tür ilacın üretimi mümkün olmaktadır.

Ülkemizin, ilaç üretiminde dünya ülkeleri arasında 30-32 nci sıralarda yer almasına rağmen, ilaç etken maddesinin ancak yüzde 20'si içkaynaklardan karşılanmakta, yüzde 80'i ise ithal edilmekte; her yıl, etken ithal girdi için 400 milyon dolar, giderek artan oranda yapılan mamul ilaç ithali için ise yıllık 150 milyon dolar harcama yapılmaktadır. Çoğu, ülkemizde üretilmesi olanaklı ilaçların ithaline izin verilmesi ve ruhsatlandırılması ise, yerli üretimimizin geriletilmesine neden olmaktadır.

Ülkemizde, ilaç imal tekniği ve koşulları, dünya standartlarını yakalamıştır. Sorun, standartlardan çok, kurulu fabrikalardaki kullanılmayan (atıl) kapasitedir.

Ruhsatlandırmada, şeffaflık ve katılımcılıktan uzak olunması, komisyonlarında çalışanların sıklıkla değiştirilmesi, ruhsatlandırmanın çok uzun sürmesi, ilaç fiyat kararnamesinin sonucu olarak, aynı firmaya, aynı etken maddeli farklı fiyatlı iki ayrı ruhsat verilmesi sorunları, ivedilikle çözüm bekleyen konulardır.

İlaç kalite kontrollerinin çağdaş yöntemlerle yapılmakta olmasına rağmen, piyasa kontrollerinin, daha sık ve kamuoyunu bilgilendirecek şekilde yapılması ve insanımızın ilaca olan güveninin artırılması gerekmektedir. İlaç etken maddesinin ülke menşei, reklam, promosyon giderlerinin ilaç maliyetine ilave edilmesi, ilaç firmalarının yüksek faizle kredi kullanmak zorunda kalmaları ve bunun ilaç maliyetine dahil edilmesi, hastalığı vergilendirmek anlamına gelen ilaç fiyatlarından yüzde 15 KDV alınması, imalatçı firmaların patent hakkı kullanan ülkelerin lisansıyla imalatı, kâr miktarlarındaki yükselme nedeniyle tercih etmeleri, gene, firmaların az sürümü olan ilaçlardan az oranda, fazla sürümü olan ilaçlardan fazla oranlarda kâr ederek ortalama kâr oranlarını denk getirmeleri ve ithal edilen ilaçların küçük partiler halinde getirilmesinden kaynaklanan yüksek ilaç fiyatları, halkımızı büyük sıkıntılara sokmaktadır.

Toplum sağlığı, sosyal yönü ve sektörün durumunu arz etmeye çalıştığımız, genel olarak, ilaç imalat tekniği, imalat şartları, ruhsatlandırma, promosyon, fiyatlandırma, ithal ilaç, denetim hususlarında sorunlar, belirginleşen genel ilaç politikası hakkında hukukî, malî ve yapısal konulardaki sorunları tespit edecek, Anayasanın 56 ncı maddesi üç ve dördüncü paragraflarındaki amir hükümleri doğrultusundaki çalışmalara yön verecek, gerekli hukukî zeminin oluşturulmasına katkı sağlayacak ilaç politikasındaki aksaklıkları önlemeye yönelik bir çalışma başlatılarak, bu konuda bir Meclis araştırması açılması ülke menfaatlarımız bakımından faydalı olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini olacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Şimdi, bir genel görüşme açılması talebine dair bir önerge vardır; okutuyorum:

3. -Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22 arkadaşının, Kültür Bakanlığının Sanata ve Sanatçılara uyguladığı politikalar ile devlet ve özel tiyatroların sorunları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/7)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 64 üncü maddesi "Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur, sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır" hükmünü amirdir.

Bir ülkenin kalkınmasında, kültür ve sanat kadar önemli hiçbir unsur olamaz. Kültür ve sanat, milletlerin var olmasının temel kaynağıdır. Bundan dolayıdır ki, gelişmiş ülkeler, kültür ve sanata verdikleri değer ölçüsünde kalkınmalarını gerçekleştirmişlerdir.

Bugün, kültürler savaşının önplana çıktığı dünya düzeni içerisinde, kültüre, sanata ve sanatçıya verebildiğimiz değer ölçüsünde bütün forumlarda, kimliğimiz ve şahsiyetimizle ağırlık sahibi olabiliriz. Hal böyle iken, Kültür Bakanlığında bugün uygulanan yanlış politikaları, sanata ve sanatçılara karşı takınılan olumsuz tavrı anlamak ve tasvip etmek mümkün değildir.

Kültür Bakanlığının Kuruluş Kanununda da öngörüldüğü üzere, yönetmeliklerle her yıl özel tiyatrolara yapılan devlet yardımı, bugüne kadar yapılmamıştır. 1 Ekimde perdelerini açan tiyatrolara geçen yıl bütçede belirlenen miktarda ödenmesi gereken yardımlar henüz ödenmediği gibi, Sayın Bakan, kendisiyle görüşme talebinde bulunan sanatçılara randevu vermek gereğini dahi duymamıştır.

Devletten beklenilen desteği göremeyen pek çok özel tiyatro, büyük sıkıntılar yaşamakta, hatta kapanma noktasına gelmektedir.

Kültür Bakanlığının, sanata ve sanatçılara karşı uyguladığı yanlış politikaları tartışmak, devlet ve özel tiyatroların sorunlarını geniş bir çerçevede ele alarak Yüce Mecliste görüşmek üzere, Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 nci maddesi gereğince, bir Genel Görüşme açılmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

1. Yüksel Yalova (Aydın)

2. Şadan Tuzcu (İstanbul)

3. Yavuz Köymen (Giresun)

4. Edip Safder Gaydalı (Bitlis)

5. Lale Aytaman (Muğla)

6. Ersin Taranoğlu (Sakarya)

7. Metin Öney (İzmir)

8. Rüşdü Saracoğlu (İzmir)

9. Bülent Akarcalı (İstanbul)

10. Ömer Ertaş (Mardin)

11. Lutfullah Kayalar (Yozgat)

12. Zeki Çakan (Bartın)

13. Enis Sülün (Tekirdağ)

14. Ahmet Neidim (Sakarya)

15. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

16. İbrahim Yazıcı (Bursa)

17. A. Ahat Andican (İstanbul)

18. İrfan Köksalan (Ankara)

19. Miraç Akdoğan (Malatya)

20.Yusuf Ekinci (Burdur)

21. H. Avni Kabaoğlu (Rize)

22. Yaşar Okuyan (Yalova)

23. Abdulkadir Baş (Nevşehir)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak, genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerileri vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

IV. -ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.-Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılması ile çalışma süresine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:35 Tarih:12.11.1996

Danışma Kurulunun 12.11.1996 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Temel Karamollaoğlu Murat Başesgioğlu

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya H. Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1. 12.11.1996 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 131 sıra sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin 4 üncü sırasına, 130 sıra sayılı 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci sırasına, gündemin 33 üncü sırasında yer alan 126 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 127 sıra sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 7 nci sırasına, 35 inci sırasında yer alan 128 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci sırasına, 27 nci sırasında yer alan 111 sıra sayılı 237 sayılı Kanuna Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

2. Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü birleşiminde görüşülecek olan yasadışı suç örgütleri ve devletle olan ilişkileri konusundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Efendim, Danışma Kurulumuzun gruplar ittifakıyla getirdiği öneriyi dinlediniz.

Öneriyle ilgili söz talebi?.. Yok.

Önerileri, şimdi ayrı ayrı okutacağım ve oylarınıza sunacağım.

1. 12.11.1996 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 131 sıra sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin 4 üncü sırasına, 130 sıra sayılı 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci sırasına, gündemin 33 üncü sırasında yer alan 126 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 127 sıra sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 7 nci sırasına, 35 inci sırasında yer alan 128 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci sırasına, 27 nci sırasında yer alan 111 sıra sayılı 237 sayılı Kanuna Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2. Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü birleşiminde görüşülecek olan yasadışı suç örgütleri ve devletle olan İlişkileri konusundaki Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu ile Refah Partisi Grubunun müşterek grup önerileri vardır; okutuyorum:

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. -Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının ilgili komisyondaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanması ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin DYP ve RP grupları müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 12.11.1996 Salı günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından gruplarımızın aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımızla arz ederiz.

Mehmet Gözlükaya Temel Karamollaoğlu

DYP Grubu Başkanvekili RP Grubu Başkanvekili

Öneri:

1. "Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı"nın Başkanlıkça havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının İçtüzüğün 36 ncı maddesi uyarınca komisyona tavsiye edilmesi önerilmiştir.

2. Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba ve 14.11.1996 Perşembe günlerinde çalışmalarını 14.00 - 22.00 saatleri arasında sürdürmesi ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müşterek grup önerileri üzerinde müzakere açıyorum.

Söz talebi var mı? Yok.

Önerileri tekrar okutup oylarınıza sunacağım.

1. "Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı"nın Başkanlıkça havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının İçtüzüğün 36 ncı maddesi uyarınca komisyona tavsiye edilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

2 nci öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım:

2- Genel Kurulun 13.11. 1996 Çarşamba ve 14.11.1996 Perşembe günlerinde çalışmalarını 14.00 - 22.00 saatleri arasında sürdürmesi ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okuttuğum 2 nci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Bu öneri de kabul edilmemiştir. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bir önerinin kabul edilmesini alkışlamak iyi bir şey de, reddetmeyi alkışlamak ne?!.

FATİH ATAY (Aydın) - Anlayana!.. Anlayana!..

BAŞKAN - Evet, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A)ÖNGÖRÜŞMELER

1. -Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89)

2. -İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi (10/126)

3. -Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110)

4. -İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)

5. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, 69 uncu sırada yer alan, Ankara Milletvekili Sayın Eşref Erdem ve 23 arkadaşının; 88 inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının; 90 ıncı sırada yer alan, Batman Milletvekili Sayın Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının; 104 üncü sırada yer alan, İçel Milletvekili Sayın Oya Araslı ve 20 arkadaşının ve 105 inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının yasa dışı suç örgütlerinin faaliyetleri ve devletle olan ilişkileri konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak öngörüşmelerine başlıyoruz.

Önergeler, daha önce okunduğu için tekrar okutmuyorum.

Hükümet hazır mı efendim? Hazır.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Daha önce aldığınız bir karar gereğince -İçtüzüğün 102, 104 ve 60 ıncı maddelerine göre- konuşma süreleri: Hükümet için 45 dakika, gruplar için 30'ar dakika, önerge sahipleri için de 15'er dakikadır.

Hükümet adına, Sayın Adalet Bakanı mı konuşacaklar?

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Efendim, Sayın İçişleri Bakanı ve bendeniz süreyi paylaşacağız.

BAŞKAN - Efendim, gayet iyi biliyorsunuz; bu süreyi ikinize paylaştırmam mümkün değil; daha önce alınmış bir karar yok. Keşke, Danışma Kurulu bu kararı isterken bu yolda talepte bulunsaydı olurdu; ama, Sayın Adalet Bakanı, Hükümet adına zatı âlinizin konuşmasına bir engel yok efendim.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, kabul edilen ve birlikte müzakeresi yapılacak olan dört tane önergenin iki tanesinin muhtevası ve genişliği, Sayın İçişleri Bakanımızın konuşmasını gerektiriyor; ama, bu önergelerden iki tanesi, Susurluk'ta meydana gelen olayın tahkikatıyla alakalıdır; dolayısıyla, o yönü de bendenizi ilgilendiriyor. Bu bakımdan, müştereken söz alma ihtiyacını duyduk; çünkü, burada bir Meclis araştırması önergesi söz konusu. Bu Meclis araştırması önergesinin bu şekilde kabul edilmiş olması, bizi de ister istemez bu talebi yapmak mecburiyetinde bırakmıştır; mesele bu kadar açık.

BAŞKAN - Efendim, ben, zatı âlinizi gayet iyi anlıyorum. Çok da arzu ediyor olmama rağmen -İçtüzük gayet açık- keşke, Danışma Kurulu önerileri bu istikamette oluşarak gelmiş olsaydı -ki, geçmişte çok örnekleri var- tabiî, ikiye bölmem mümkündü; ama, bu şartlarda, ikiye bölerek, iki sayın Hükümet üyesine söz verme imkânım maalesef yok.

Hükümet adına, Adalet Bakanı Sayın Kazan; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - İçişleri Bakanı adına mı konuşuyor?

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakanı henüz dinlemediniz; müsaade buyurun.

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - Onun için soruyorum...

BAŞKAN - Efendim, Hükümet adına... Rica ediyorum...

Gerekirse Sanayi Bakanı konuşur, gerekirse Tarım Bakanı konuşur; Hükümet adına yapılan bir konuşma... Rica ederim... (DSP ve CHP sıralarından gürültüler) Müsaade buyurun. Onu Hükümet... (DSP ve CHP sıralarından gürültüler) Efendim, rica ederim... Konuştuk olalım diye mi söylüyoruz...

MEHMET BATALLI (Gaziantep) - Rica edecek bir şey yok Başkan.

BAŞKAN - Var tabiî... Sayın Hükümet takdir eder onu. Sayın Hükümet, Adalet Bakanı konuşsun buyurmuş.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bazı milletvekili arkadaşlarımız tarafından, gerek son olarak 3 Kasım günü Susurluk'ta meydana gelen olay sebebiyle ve gerekse daha geniş çapta ülkemizde, mafyanın devlete etkinliği konusunda, meselenin derinliğine incelenmesi için verilmiş bulunan dört tane Meclis araştırma önergesi, Danışma Kurulunda birleştirilerek ve biraz önce burada oylanarak, hep birlikte görüşülmesine karar verilmiştir...

ÖNDER SAV (Ankara) - Daha önce oylandı, biraz önce değil.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - ...Bu, Yüce Meclisin takdiridir. Elbette, Meclis araştırmalarının müzakeresinde nasıl bir usul takip edileceği, hem İçtüzüğümüzde yazılı hem de değerli milletvekillerimizin malumudur. Hükümet adına, herhangi bir bakan arkadaşımız, Meclis araştırması önergeleri üzerinde, genel görüşme önergeleri üzerinde, hatta kanun teklifleri üzerinde, Hükümeti temsilen söz alabilir. Şu anda, bizim Adalet Bakanı olarak, bu araştırmalarla ilgili, Hükümet adına söz alışımızın iki temel sebebi vardır; bir tanesi, Sayın İçişleri Bakanımızın, şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçesi görüşülmektedir.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Bakan burada oturmuyor!

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Kendisi benim buraya gelip konuşma imkânına sahip olamayacağımı düşünerek, her ihtimale karşı, buraya gelmiştir; size karşı görevini yapmıştır; protesto etmek yerine alkışlamanız gerekir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Ama, elbette, Plan ve Bütçe Komisyonunda her bakanın bütçesini takip etmesi aslî vazifesidir. Eğer, Değerli Bakan arkadaşımız orada değil, burada bulunsa, kendisini bir başka bakan arkadaşımızın Bütçe Komisyonunda temsili mümkün değildir...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Nasıl değildir?!

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - ...ama, burada, kendisi adına, Hükümetten bir başka arkadaşımızın konuşması mümkündür; işte o imkânı kullanıyoruz. (CHP sıralarından "Bakan orada oturuyor" sesleri, gürültüler)

AYHAN FIRAT (Malatya) - Bakan orada oturuyor.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarımın bu tepkilerini anlamak mümkün değildir. Kaldı ki, bu, görüşülmesine karar verilen...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Komisyonda bir Bakan var.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ilkokula benzettiniz artık... Türkiye Büyük Millet Meclisinde değerli üyelere bilgi veriyoruz. (RP ve DYP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, eğer 3 Kasım günü Susurluk'ta bu olay meydana gelmemiş olsaydı -her ne kadar, daha önce, bu konuda verilmiş Meclis araştırması önergeleri mevcut olsa bile gündemde- belki, konu, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda görüşülmeyecekti; ama, Susurluk'taki olay, bu Meclis araştırması önergelerinin Yüce Mecliste bir an önce görüşülmesini ve bir karara bağlanmasını zorunlu kılmıştır.

Şimdi, Susurluk'ta meydana gelen olayla ilgili ve bu olayın tahkikat safahatıyla ilgili kısa bilgi arz etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, 3 Kasım günü, Hüseyin Kocadağ yönetimindeki 06 AC 600 plakalı ve Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak'a ait Mercedes marka araba...

HAYDAR OYMAK (Amasya) - 500 SEL mi?!.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - ...İzmir'den İstanbul'a müteveccihen hareket etmiş, Susurluk'ta, Susurluk'u geçtikten sonra...

BAŞKAN - Sayın Bakan, ben, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın milletvekilleri, bir meselesinin...

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Son aldığı mazot şeylidi...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Menzir, rica ediyorum...

NECDET MENZİR (İstanbul) - Ben bir şey söylemedim...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir meselenin vuzuha kavuşmasını istiyor değil miyiz.

NECDET MENZİR (İstanbul) - Sayın Başkan, düzeltin, ben söylemedim, benim ağzımdan laf çıkmadı; beni niye muhatap alıyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın Menzir, efendim, peki, siz söylemedinizse söylememişsinizdir. (CHP sıralarından gülüşmeler)

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Beş önerge müzakere edilecektir; her sayın grubun 30'ar dakikalık ve Sayın Hükümetin 45 dakikalık süresi vardır; 270 dakika burada oturup müzakere yapacağız. Rica ediyorum... Önerge sahiplerinin 15'er dakikalık görüşme süreleri vardır. Ben, rica ediyorum, sükûnetle dinleyelim; her grubumuz ne düşünüyorsa, ne tavsiye ediyorsa, onu, rahatça gelir, söyler. Men dakka dukka yöntemi var biliyorsunuz. Bakın, rahat dinlemezseniz, rahat dinlenme imkânınız olmaz.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Evet, biraz önce, aracın plakasını ve arabayı kullanan kişi olarakHüseyin Kocadağ ismini verdim. İşte, Hüseyin Kocadağ yönetimindeki araba, Susurluk'u geçtikten sonra, Bursa istikametine seyrederken, benzinlikten çıkan bir kamyonun, birden bire, arkasına vurması suretiyle, arabada bulunan dört kişiden İstanbul Emniyet Müdürlerinden Hüseyin Kocadağ ve bilhassa bu olayla ilgili olarak ismi büyük yankılar uyandıran, hüviyeti itibariyle Mehmet Özbay, ama, gerçek kimliği itibariyle Abdullah Çatlı ve yine, arabada bulunan Gonca Us isminde bir hanım hayatını kaybetmiştir. Arabada bulunan dördüncü kişi Şanlıurfa Milletvekilimiz Sedat Bucak'tır, yaralı olarak kurtulmuştur, tedavi edilmek üzere önce Balıkesir Devlet Hastanesine, oradan da -bildiğiniz gibi- İstanbul'a nakledilmiştir.

Şimdi, olay bir trafik kazasıdır basit yönü itibariyle; önce birinci yönü...

CELAL TOPKAN (Adıyaman) - Yaptıkları iş itibariyle?..

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Dolayısıyla, Susurluk Savcısı, bu olayı bu yönüyle araştırmış, tahkikatını yapmış, bilirkişi raporlarını alarak kusur derecelerini tespit etmiş ve onu takiben de, bugünkü tarihle, kamyonu kullanan ve bu kazaya sebebiyet veren Hasan Gökçe'yi bir ölçüde kusurlu görerek, sanık sıfatıyla, asliye ceza mahkemesinde, bu kişi hakkında, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu birden fazla kişinin ölümüne ve bir kişinin de yaralanmasına sebebiyet suçundan davasını açmıştır; bu, açılması gereken birinci davadır, yapılması gereken aslî görevdir.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Hasar tespit raporu ne oldu?

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Ancak, bu kazanın arkasından, kazada hayatını kaybeden kişilerden Hüseyin Kocadağ'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görev yapması, Abdullah Çatlı'nın 1980 öncesi birtakım olaylardan dolayı aranan kişilerden olması...

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) - 1980 sonrası da... Onu da söyleyin.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - ... üzerinde Mehmet Özbay adıyla sahte bir kimlik çıkması ve yine, olayın içinde Gonca Us adında bir hanımın bulunması, bilindiği gibi, basında büyük yankılar uyandırmış ve bu perdenin arkasının mutlaka açılması gerektiği hususunda yoğun yayınlar yapılmıştır. Tabiatıyla, Adalet Bakanlığı, basını dikkatle takip etmek mecburiyetinde olan bir bakanlıktır. Adalet Bakanlığının Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde ayrıca bir basın bürosu vardır ve ayrıca, Adalet Bakanlığının Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde bütün televizyon kanallarını, özellikle haber saatinde, takip eden ve önemli olan safahatı video kasetlere çeken bir servisi vardır. Bütün bu yayınlar, Adalet Bakanı olarak, elbette, bizim, konu üzerine eğilmemizi zorunlu kılmıştır.

Aslında cumhuriyet savcılarımızın görevlerinin bilinci içerisinde olduğunu söylemeye gerek yoktur. Türkiye Cumhuriyeti savcılarını birtakım olayları örtbas etme gayretinde olan kişiler olarak telakki etmek her şeyden önce adalete bühtandır. O nedenledir ki, basında bazı köşe yazarları ve bazı ifadeler, bu olayın örtbas edileceği istikametinde maksatlı yayınlar yapmışlardır; ama, gerek İçişleri Bakanlığı ve gerek Adalet Bakanlığı olarak konu üzerinde büyük bir hassasiyetle durduk; şu ana kadar durduk, bundan sonra da duracağız, taa ki perdenin arkasında varsa birtakım kirli ilişkiler ortaya çıksın. Biz, Adalet Bakanlığında olduğumuz sürece, kimse, perdenin arkasına kirli iş gizleyemeyecektir; Hükümetimiz de bu kararlılıktadır. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) O nedenle, bu Hükümet, her şeyden önce, Türkiye'de cereyan eden olayların, hem kamuoyu tarafından bilinmesi hem de o olayların perde arkasında birtakım insanlar varsa, kanun önünde hesap vermesi bakımından gereken her zaman yapılacaktır.

Bütün ilçe savcıları, aynı zamanda, bulundukları ağır ceza merkezinin başsavcısına bağlıdırlar; dolayısıyla, Susurluk Cumhuriyet Savcısı da, bir yönüyle, Balıkesir ağır ceza merkezi hudutları içinde olduğundan, Balıkesir Başsavcılığına bağlıdır. Dolayısıyla, olayın hemen akabinde, Balıkesir Başsavcılığına telefon edilerek, bu olayla ilgili tahkikatın, özellikle trafik kazası yönünün değil, bu trafik kazasının arkasında, arabanın içinde bulunan kişiler arasında ne gibi bilinmeyen ilişkiler olduğu hususunun tahkikatında Susurluk Cumhuriyet Savcısına müzahir olması talimatı verilmiştir. Bununla da yetinilmemiş, bu yönde yapılması gereken çalışmalar, aynı zamanda Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yetki alanına girebilecek bir suçu oluşturabileceği ihtimaline binaen, Balıkesir'in İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinin yetki alanında olması dolayısıyla, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavclığına da talimat verilmiştir. Bu talimat üzerine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı, Ceza İşleri Genel Müdürlüğümüze 8.11.1996 tarihinde göndermiş olduğu yazısında, aynen "Kamuoyunda, bu olayın siyaset-polis-mafya ilişkisi olarak nitelendirildiği, Türk Ceza Kanununun 313 üncü maddesi kapsamı içinde değerlendirilebilecek organize suç örgütünün varlığının ortaya atılması üzerine, devletin doğrudan doğruya iç güvenliğini ilgilendiren bu iddia nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığımızla, hazırlık soruşturması başlatılmıştır" denilmektedir. Demek oluyor ki, olayla ilgili olarak hem Susurluk Cumhuriyet Savcılığımız hem Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığımız hem de İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığımız gerekli tahkikatlarını yürütmekte, çalışmalarını yapmaktadırlar.

Trafik kazası yönünden dava açılmıştır; bundan sonra, kararı, mahkeme verecektir; ama, diğer yönü itibariyle, bugün, burada müzakere edeceğimiz Meclis araştırmasına konu olabilecek yönü itibariyle, elbette, araştırmayı ve tahkikatı İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı yapacaktır.

Şimdi, olaya baktığımız zaman, aynı arabanın içinde 4 kişinin bulunduğunu görüyoruz. Bu 4 kişiden 3'ü hayatını kaybetmiştir; dolayısıyla, bunlar hakkında bir tahkikat yapmak, bir amme davası açmak imkânı yoktur. Geriye 1 kişi kalmıştır; Şanlıurfa Milletvekilimiz Sedat Edip Bucak Bey. Kendisi şu anda hastanededir ve tedavi görmektedir; ama, takdir edersiniz ki, dokunulmazlığı dolayısıyla, herhangi bir başsavcının veya savcının kendisinin ifadesine başvurması veya başvurduğu takdirde kendisinin ifade vermemiş olması, vermemek istemesi, elbette, teşriî masuniyet açısından doğal karşılanabilir. O nedenledir ki, bu konu ve bu konu etrafında diğer konuların araştırılması hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisine önerge verilmiş olmasını, konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ele alınmış olmasını ve kurulacak olan araştırma komisyonu vasıtasıyla Milletvekilinin de ifadesine veya diğer bazı kişilerin de ifadesine başvurulması imkânının mevcut olması dolayısıyla bunu olumlu mütalaa ediyoruz ve Hükümet olarak bu Meclis araştırması önergelerinin verilmesini doğal buluyoruz. Yapılmakta olan tahkikata netice itibariyle ışık tutabilecek birtakım verilerin ortaya çıkma ihtimalini düşünüyoruz. Bu ihtimal az da olabilir çok da olabilir; ama, bu çalışmalar neticesinde mutlaka bir şeyler ortaya çıkacaktır.

O nedenle, bu olayla ve bu olay dışında birtakım olaylarla ilgili verilmiş olan Meclis araştırması önergelerine, Hükümet olarak olumlu baktığımızı ifade ediyorum ve Yüce Heyete saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, şu ana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Baykal, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Aksöz, önerge sahiplerinden de Sayın Suha Tanık söz talebinde bulunmuşlardır.

M. CEVDET SELVİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bizim de talebimiz var.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Deniz Baykal; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Susurluk'ta yaşanan trafik kazasının ortaya koyduğu durum karşısında, çeşitli partilerimize mensup milletvekillerimizin, bir Meclis araştırması komisyonu kurularak bu konunun incelenmesini sağlamaya dönük önergeleri doğrultusunda açılan görüşme içinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir trafik kazasının nasıl olup da Türkiye'nin siyasal yaşamını, devlet yaşamını bu kadar derinden etkileyebildiğini öncelikle düşünmemiz gerekir diye aklımdan geçiriyorum. Bir trafik kazası yaşanmıştır -trafik kazalarının çok yaşandığı bir ülkedeyiz- ve bu kaza sonucunda bütün Türkiye ayağa kalkmıştır. Türkiye'nin her yerinde, insanlarımız, bu konuyu konuşuyor; televizyonlarımız, basınımız bu konuyla meşguldür. Birdenbire, 4 tane Meclis araştırması önergesi Parlamentonun gündemine girmiştir, 1 gensoru verilmiştir. Bir İçişleri Bakanı, bu trafik kazası sonrasında, üç günlük bir vicdan muhasebesi yaptıktan sonra, görevinden ayrılma kararını almıştır. Sayın Cumhurbaşkanı, bu trafik kazasından sonra bir açıklama yaparak "nereye kadar giderse oraya kadar gidin; ama, devleti koruyun" demiştir. Nedir bunların anlamı?! Niçin, Türkiye'de hergün pek çoğu yaşanan türden bir trafik kazası, bütün ülkeyi, siyasal yaşamımızı, devletimizi, Parlamentomuzu, Hükümetimizi bu kadar derinden etkileyebiliyor, istifalar ortaya çıkabiliyor; bütün Türkiye, geride bıraktığımız dokuz gün boyunca, gece gündüz, bu konuyu konuşuyor?! Niçin?.. Bu sorunun cevabını, öncelikle vermek durumundayız.

Ondört ay önce, 20 Eylül 1995 günü, o zamanki Sayın Başbakan Tansu

Çiller'le yaptığım bir konuşmadan sonra "Türkiye'de devlet çok yönlü bir kuşatma altındadır" dediğimi hatırlıyorum. ondört ay geçti. Bu ondört ay içinde, hemen hemen her on günde bir, en azından her ayda bir, birtakım çetelerin, toplumsal yaşamımızın çeşitli alanlarında etkinlik sergilediğine dair haberler ve gelişmeler ortaya çıktı. Kuzeyde, güneyde, doğuda, batıda, yurdun dört bir köşesinde -pıtrak gibi- çetelerin var olduğu kendisini gösterdi. Bu çetelerin, yer yer, çok önemli sorumluluklar üstlenmiş kamu görevlileriyle işbirliği içinde olduğu; bu çetelerin işbirliği içinde olduğu kamu görevlilerinin bir kısmının, devletin güvenlik sorumluluğunu üzerinde taşıyan üniformalı, silahlı kamu görevlileri olduğu kimsenin inkar edemeyeceği bir biçimde ortaya çıktı. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'de devlet otoritesi çok büyük ölçüde zaafa uğramıştır. Türkiye'de, hukukun üstünlüğünü, yasaların etkinliğini gerçekleştirme konusunda ciddî sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Yer yer, toplumumuzun çeşitli alanları, hukukdışı, yasadışı fiilî güç merkezlerinin etkisi altına girmeye başlamıştır ve işin ilginç tarafı, bu yasadışı fiilî güç merkezlerinin arasında, devleti temsil eden, devlet yetkililerinin ve sorumlularının da bulunduğu anlaşılmıştır.

Eğer, 3 Kasım günü Susurluk'taki sıradan bir trafik kazası birdenbire bütün devleti ayağa kaldırdıysa, bütün toplumu ayağa kaldırdıysa, herkes "yeter artık" dediyse "nedir bu manzara" dediyse, işte bunun altında, en azından son dönemde bu kadar yoğunlukla ortaya çıkan bu çeteleşme gerçeği yatıyor. Ama, olay sadece bundan ibaret değildir; bu Susurluk trafik kazasını birdenbire siyasal yaşamımızın merkezine yerleştiren, halkımızın uzun bir süreden beri yaşadığı bu çeteleşme gerçeği değildir.

Trafik kazası 3 Kasımda ortaya çıkmıştır. Eylül ayı içerisinde, basınımıza, Millî İstihbarat Teşkilatı kaynaklı olduğu ifade edilen bir rapor intikal etmiştir. Eylül ayı içerisinde, bu rapor, kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Bu rapor, esas itibariyle şu iddiaları dile getirmektedir:

"1. Devletin güvenlik güçleri içerisinde oluşturulmuş bir özel büro vardır.

Teşkilat şemasında gözükmeyen, yasal çerçeve içerisinde mesnedi bulunmayan; ama, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü çerçevesi içerisinde işlemekte olan bir özel büro söz konusudur. Bu özel büro, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürünün yönetiminde çalışmaktadır; ona bağlı olarak çalışmaktadır. Emniyet Genel Müdür Müşaviri Korkut Eken tarafından da sevk ve idare edilmektedir."

İddia budur. İddia, eylül ayı içinde basında yayınlanmıştır ve bu özel büroyla ilgili ayrıntılı bilgi verilmiştir.

"Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanlığındaki görevli polis memurları Ayhan Akça, Ziya ve Semih bu grupla birlikte çalışmakta" denilmekte ve grubun başlıca isimleri olarak şunlar sıralanmaktadır:

Birinci sırada, Abdullah Çatlı: Ahmet Remzi oğlu, 1956 Nevşehir doğumlu.

1977'de Ülkü Ocakları Derneği Ankara Şubesi Başkanı,

1978'de Ülkü Ocakları İkinci Başkanı,

1978'de Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'linin öldürülmesi olayı sanığı,

Mehmet Ali Ağca'nın kaçışına yardım,

1982'de cinayetten aranma,

1984' de eroin ve silah ticaretinden aranma,

Papa suikastının planlayıcısı,

Uyuşturucu kaçakçısı.

İş telefonu, ev telefonu, yeni ev numarası, cep telefonu.

İş adresi: Sultan Tekstil Küçükçekmece Kanaryayolu.

Mehmet Özbay adına kimlik taşımaktadır.

Polis kimliği ve yeşil pasaportu vardır.

Bordo Audı bir otomobil kullandığı bilinmektedir.

İkinci sırada, Haluk Kırcı vardır, Abdurahman Buğday vardır, Sami Hoşnav vardır, Sedat Peker vardır, Mehmet Gözen vardır. Bu grubun "Drej Ali" diye bilinen Ali Yasak'la ve Urfa Siverekli Bucak Aşireti mensuplarıyla, yeraltı dünyasının tanınmış kişileri ve muhtelif kademedeki polislerle yakın ilişki içerisinde olduğu, eylül ayı içerisinde yayımlanan, MİT kaynaklı olduğu tartışma götürmez raporda ifade edilmiştir.

Şimdi, Türkiye, eylülde, bu raporu gördü. 3 Kasımda bir trafik kazası oldu. Bu trafik kazasında, bir araya gelmesi doğal karşılanamayacak dört kişi bir arada görüldü ve bu trafik kazası, birdenbire, halkımızın zaten bilincine, bilinçaltına gelmekte olan bu mafyalaşma, çeteleşme konusunun bir somut gösterisi olarak, çok çarpıcı bir biçimde ortaya çıktı ve bütün Türkiye ayağa kalktı.

Şimdi, bu olay bir trafik kazasıdır; elbette... Trafik kazası boyutuyla, devletimizin yetkili mercileri, makamları yakından ilgilenmektedir; elbette... Sayın Bakan, burada, bize, bütün ayrıntılarıyla, bu doğrultuda bilgi verdi; ama, Türkiye'yi asıl ilgilendiren, bu trafik kazasının ötesinde, bu kişiler arasındaki ilişki, bu kişilerin niteliği ve Sayın Bakanın burada söylemeyi uygun görmediği o arabada bulunan başka bazı eşyalar, malzemeler; silahlar... Sayın Bakanın, bu trafik kazasında, fevkalade şaşırtıcı olacak, Türkiye gibi silah seven bir toplumun ölçüleriyle bakıldığı zaman dahi anlaşılması kesinlikle mümkün olmayacak, güçlü bir silah, cephanelik durumunun ortaya çıktığını ifade etmeyi uygun görmemiş olmasının altını dikkatle çizmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu silahların yanı sıra, yine, Türkiye'de, silah taşıyan halkımızın hiçbir zaman taşıma alışkanlığı anlayışı içerisinde olmadığı susturucuların, aynı şekilde bulunmuş olmasının anlamını, önemini vurgulama gereğini duyuyorum.

Yine bu kazada -bence, belki bunlardan daha önemli olan ve toplumumuzun, Parlamentomuzun dikkatini özellikle üzerine çekmek istediğim- yeşil pasaport, kimlik kartı, silah ruhsatı, bunlar çıkmıştır. Kimin üzerine çıkmıştır; Abdullah Çatlı üzerine çıkmıştır, Mehmet Özbay adına çıkmıştır. Mehmet Özbay kimliğini resmen edindiği anlaşılan Abdullah Çatlı'nın, bu kimliğe, yeşil hizmet pasaportuna ve silah ruhsatına sahip olduğu görülmüştür.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de mafyanın olduğu, tartışma götürmez bir gerçek. Mafyanın hızla gelişmekte, güçlenmekte olduğu, yine, tartışma götürmez bir gerçek. Bunlardan üzüntü duyuyoruz; ama, bugün karşı karşıya bulunduğumuz tablo, bir mafya görüntüsünün çok ötesinde. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz tabloyu bir mafyalaşma olarak izah etmek, bu durumu kavramamak demektir. Mafya, dünyanın her yerinde var; İtalya'da da var, Amerika'da da var, Avrupa'da da var, Türkiye'de de var; eskiden de vardı. Mafya daima olur, olabilir. Mafya, iktidarın aczini kanıtlar; iktidarın yetersizliğini, gücünün zaafa uğramaya başladığını kanıtlar. Ama, bugün, bizim karşı karşıya bulunduğumuz tablo, mafyalaşma tablosunun ötesinde, iktidarın iğfal edildiğini, meşruiyet konusunda tehlikeli bir istikamete doğru girmekte olduğunu gösteren bir tablo. Mafya, devlete karşıdır, devlete karşı olmak gerekir; bazı devlet ajanlarını satın alabilir, bazı devlet ajanlarını kullanabilir, bazı devlet ajanlarıyla işbirliği yapabilir. Bütün bunlar, mafyanın devlete karşı olma gerçeğini ortadan kaldırmaz; ama, Türkiye'de, öyle görülüyor ki, mafya, devlete karşı olmanın ötesinde, devlet, mafyayı bir araç gibi benimsemiş, hazmetmiş, sindirmiş, sisteminin içine entegre etmiş. Ortaya çıkan tablo bu ve vahim olan, asıl araştırılması gereken, üzerinde durulması gereken konu bu.

Bu trafik kazasında bulunan insanlara "niye onlar bir arada bulundular" deyip kişisel sorumluluk yüklemek, konuyu kavramamak demektir. Konu, orada, falan kişinin, filan kişinin özelliği ya da bir arada bulunuşundan kaynaklanan durumla ilgili değildir; önemli olan, orada yer alan insanların neyi temsil ettiğidir, arkasında neyin olduğudur. Her ülkede, üzerinde en yukarı düzeyde devlet sorumluluğu dahi bulunsa birtakım insanlar yoldan çıkabilir, kendi bireysel hesapları ve çıkarları için çeşitli ilişkilere, oluşumlara yönelebilir; ama, öyle anlaşılıyor ki, bugün, Türkiye'de karşı karşıya bulunduğumuz tablo, kişilerin kendi yararları ve çıkarları doğrultusunda bir oluşuma yönelmeleri manzarasının ötesindedir, resmî niteliği vardır; işte araştırılması gereken de odur.

Bu kazanın trafik kazası boyutu araştırılacak. Sayın Bakan diyor ki "3 kişi vefat etti, onlar hakkında soruşturma yapılamayacak, o kapandı; öbürünün de dokunulmazlığı var, bilmiyoruz ki ne yapılacak."

Sayın Bakan, o hizmet pasaportunu çıkaracaksınız, kamuoyuna göstereceksiniz; altında kimin imzası var, kimin talimatıyla o hizmet pasaportu o şahsa verilmiştir, Türkiye'ye söyleyeceksiniz. (CHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Bu hizmet pasaportu, bu konularda uzman, gayrimeşru işler yapan, sahtekârlık yapan, sahtecilik yapan birtakım profesyonel kişilerin hazırladıkları sahte bir hizmet pasaportu mudur, patates mühürüyle mühürlenmiş, taklit edilmiş uydurma bir hizmet pasaportu mudur; yoksa, Türkiye'de böyle bir pasaportu vermeye yetkili resmî merciler tarafından imzalanmış, verilmiş, geçerli, muteber bir hizmet pasaportu mudur?

YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Aynen öyle.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Evet, öyledir ve soru da budur işte.

Eğer öyle ise bu nasıl olmuştur, kimin talimatıyla olmuştur? Bunu "efendim, pasaport bürosundaki polis memuru falan verdi" deyip örtbas etmek mümkün değildir. Bu, hızla aydınlatılması gereken temel noktadır; 9 gün oldu, hâlâ bu boyutuyla ilgili hiçbir ciddî açıklama yok. O silahlar nerede, hâlâ belli değil. Bu silahların balistik incelemesi adlî tıpta mı yapılacak, yoksa polis enstitüsünde mi yapılacak? Bu silahlar nerede incelenecek, araştırılacak, soruşturulacak?

Değerli arkadaşlarım, o kimlik kartı -yani bir Maliye uzmanı olduğuna, bir malî yetkili olduğuna ilişkin resmî kimlik kartı- nasıl oluşturulmuştur? Yine sahte imza ile mi? Yine, birisinin, devleti aldatmak için hazırladığı bir belge midir o, yoksa devletin bir belgesi midir; yetkililerin verdiği, meşru mercilerin verdiği bir belge midir? Eğer öyle ise, kim vermiştir, ne hakla vermiştir, nasıl vermiştir?

Eğer, biz, devletin aradığı, katil zanlısı, yurt dışında uyuşturucu kaçakçılığından mahkûm olmuş, cezaevinden kaçmış, kırmızı bültenle İnterpol tarafından aranan, Türkiye'de aranan birtakım insanları resmî yetkili haline getirerek devletin ulaşamayacağı bir noktaya,özel büronun içine sokuyorsak, bunu kim yapıyor, anlamamız lazım.

Değerli arkadaşlarım, bu özel bürodur işte. Özel büronun içinde, eğer, yeraltında aranan insanlarla devletin görevlileri bir arada bulunuyorlarsa, polis yöneticileri, politikacılar bunlarla bir arada bulunuyorlarsa ve bunlar birtakım karanlık işlerin içine giriyorlarsa, bu büronun aydınlatılması bu büroyu kim kurdurmuştur, kim yetki vermiştir, kim desteklemiştir, kim yönlendirmiştir, bunun ortaya çıkarılması, Türkiye'de rejimin varlık-yokluk kavgasıdır. Bu, bir demokrasi sorunu da değildir; bir cumhuriyet sorunudur, devlet olup olmama sorunudur. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki konu budur. Konu, mafya konusu değildir. Mafya konusunun artık cılkı çıktı; bunun, Türkiye için hiçbir önem taşımadığı açık. Şimdi, devlet, mafyayla el ele verdi mi vermedi mi bunu anlamaya çalışıyoruz; devlet mafyayla işbirliği yapıyor mu yapmıyor mu, bunu görmeye, bunu ortaya koymaya çalışıyoruz.

Bir süre önce Türkiye'de bir örtülü ödenek krizi yaşandı. Başbakanlığın tasarrufundaki örtülü ödeneğin çok şaşırtıcı bir hızla, birdenbire kullanıldığı, kamuoyumuzun bilgisini çeken bir gelişme olarak ortaya çıktı; çok değerlendirme yapıldı, konu aydınlatılmadı. Şimdi ciddî bir iddia, bu örtülü ödeneğin özel büro faaliyetleriyle ilişkili olarak harcandığıdır. Eğer örtülü ödenek özel büro faaliyetleri için harcanmışsa, örtülü ödeneğe tasarruf eden kişilerin özel büroya yönelik bilgisizlik beyan etme şansları yoktur. Bu konuların aydınlatılması lazım.

Değerli arkadaşlarım özel büronun, devlet içinde, hukuk sistemimizin dışında bir etkinlik mihrakı olduğu anlaşılıyor.

MİT raporunda ciddî iddialar var. Bu iddialar, doğru mudur değil midir bilemeyiz; ama, MİT raporunda ortaya atılan bazı iddiaların en ayrıntı noktalarında dahi doğru olduğunun bu trafik kazasıyla ortaya çıkması, ortaya atılan diğer iddiaların da önemsenmesi, ciddiye alınması, takip edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

MİT raporunda nasıl iddialar var. MİT raporunda bu özel büro aracılığıyla cinayet işlendiği ifade ediliyor; Tarık Ümit'in öldürülmesiyle bu büro doğrudan irtibatlandırılıyor iki İranlı eroin kaçakçısıyla ilgili olarak bu büro irtibatlandırılıyor; Gaziantep'te şantaj yoluyla para alınmasına yönelik bir uygulamayla bu büro irtibatlandırılıyor ve bu MİT raporu, özel büronun bundan sonraki faaliyetlerinin siyasal cinayet işlemeye yönelik olarak gelişebileceği konusunda bir uyarıyı da ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlarım, bu, bir MİT raporu mudur, değil midir, böyle bir rapor var mıdır, yok mudur; eylül ayında kamuoyumuz, böyle bir raporun var olduğunu görmüştür; iddialar ortaya atılmıştır ve yaşanan olaylar da bu iddiayı çok büyük ölçüde kanıtlamıştır.

Şimdi, kanıtlanmamış olanlarla ilgili "acaba" sorusu ortadadır. Doğru mudur o iddialar? Bunun ciddiyetle araştırılması lazımdır. İddialar, öyle kolay hazmedilir iddialar değil; cinayet işlenmiştir, gasp yapılmıştır, şantaj yapılmıştır ve bu özel büro aracılığıyla yapılmıştır; öyle, devletin âli menfaatları için falan da değil, eroin zenginleşmesini paylaşma kavgasına bu özel büro doğrudan katılmıştır.

Şimdi, böyle bir büro, yasaların dışında, hukukun ötesinde, sistemin dışında nasıl var olabilir, nasıl işleyebilir? Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî iradenin tecelli ettiği anayasa kuruluşu; egemenlik, kayıtsız şartsız milletin. Anayasamızda Türkiye Büyük Millet Meclisi var, Anayasamızda yürütme var, Anayasamızda yargı var; bu Anayasada özel büro nerede?! Bu Anayasada özel büro var mı?!. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar) Bir özel büro var mı bu Anayasada?. Yani, yasaların işletilmesini engelleme yetkisine sahip, yargının üzerinde, Parlamentonun üzerinde, adam öldürme lisansına sahip bir otorite var mı burada?!.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) - Yok.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Yok!.. Gerçekte var mı; var. Araştıracağız, araştıralım, ne olur araştıralım... Araştıralım....Yani, bu araştırmalarla böyle, bu konu çözülecek olsa, çok kolay tabiî; bu, büyük işi Türkiye'nin, çok büyük işi. Bunu çözmeden de, ne demokrasi iddiasını ciddiye aldırmak mümkün olur ne hukuk devleti iddiasını ciddiye aldırmak mümkün olur. Bu, Türkiye'nin bir devlet olup olmadığını böyle aklına esenin, hukuk bilmeyen, otorite bilmeyen, devlet geleneğinden anlamayan birilerinin eline iktidar olanaklarını geçirince, kafasına göre düzen kurmaya Türkiye'yi alet edip edemeyeceklerinin kanıtlanacağı bir soruşturma olmalıdır. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Bazıları zannediyorlar ki, iktidara geldiklerinde istediklerini yapabilirler, her şey onların iki dudağının arasındadır; bu anlayışla bakıyorlar. Anayasa Mahkemesi karar alıyor "Anayasa Mahkemesi bizi niye engelliyor" diyorlar; hukukun gereğini yapıyor, herkes yetkisini kullanıyor, sorumluluğunun gereğini yapıyor. Başbakan olmak, her şeyi yapmak anlamına gelmez, iktidar olmak, her şeyi yapmak anlamına gelmez; yapmaya kalkarsanız, işte, böyle sıkıntılar ortaya çıkar.

Şimdi, Türkiye, bununla hesaplaşmalıdır. Bu, büyük konudur, büyük sorundur; bunun altından mutlaka Türkiye kalkmalıdır.

Bundan önce, Meclis araştırma komisyonu girişimlerimiz, ne yazık ki, bu konunun aydınlatılacağı konusunda bize yüksek bir ümit vermiyor; bunu üzüntüyle ifade etmeliyim. Daha önce, faili meçhul cinayetler konusunda kurulmuş olan ve Doğru Yol Partili Sayın Sadık Avundukluoğlu'nun başında bulunduğu Komisyon, ne yazık ki, önemli, çarpıcı değerlendirmelerini bir zihnî egzersiz düzeyinin ötesine geçirmeyi başaramamıştır. Bu raporu hazırlayan komisyonun başındaki Sayın Avundukluoğlu, bu çalışmayı yaparken gerekli bilgi ve belgeleri kamu otoritelerinden alamadığını resmen ifade etmiştir.

Şimdi, bu konuyu bu komisyonumuz araştıracak. İnşallah araştırırız!.. İnşallah sonucunu alırız!.. Ama, bunun sonucunun alınması için, Türkiye'de, öncelikle, hukuk düzeninde, engelleri ortadan kaldıracak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Önce, milletvekili dokunulmazlığının kalkması lazım. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Milletvekili dokunulmazlığının, yolsuzluk, rüşvet iddiaları karşısında ya da böyle, açıkça devlete karşı suç işleme durumlarında işlemeyeceğini açıkça düzenlememiz lazım. Dünyanın, en geniş, en mutlak, en kapsamlı dokunulmazlığı Türkiye'de var. Türkiye'de de, siyaset, yasadışı olaylarla diğer parlamentolardan çok daha fazla içiçe; ama, dokunulmazlık da en geniş, en kapsamlı biçimde; bunu ortadan kaldırmak lazım.

Yargıyı, gerçekten bağımsız bir kuruluş haline getirecek değişiklikleri ciddiye almak ve onları bir an önce gerçekleştirmek lazım.

Değerli arkadaşlarım, bu konu -görevimizi yapacağız tabiî, hepimiz yapıyoruz, milletimiz de izliyor- iktidarda, muhalefette tavır değiştirerek ele alınacak konulardan değildir; yani, hatırlıyorum, 1989 yılındaki birinci MİT raporuyla ilgili olarak Parlamentoda yapılan tartışmalar, o zamanki Doğru Yol Partisinin desteğine sahipti, bunu takip edelim, araştıralım diyorlardı; ama, o zaman araştıramamıştık, o araştırma engellenmişti.

Şimdi, yeni bir araştırmayı bütün Parlomentonun katkısıyla gerçekleştireceğimizi umut ediyorum; ama, burada, komisyonun kurulmuş olması, bu konunun, amacına ulaşacak bir biçimde araştırılması anlamına getirilmelidir; kolayca gelmeyeceği de bilinmelidir. Biz, oyalanarak, kamuoyunu meşgul ederek "işte, bu konuda, üzerimize düşeni yaptık" diyerek, bu konuyu örtbas etmeye katkı yapamayız, yapmamalıyız. Konu, ciddiyetle ele alınmalıdır ve açık ifade edeyim, bunun ele alınıp alınmayacağı da iktidar işidir; çünkü, iktidarın katkısı, kararlılığı, sahiplenmesi olmadan, böyle konuların çözümlenmesi mümkün değildir -Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidar çoğunluğunu yansıtır- iktidardan bağımsız değerlendirilmesi gerçekçi değildir ve iktidarın bir yeni siyasî irade içine girmesi sağlanmadan, bu konunun çözülmesi, aydınlatılması da kolayca mümkün değildir.

Elbette, bu konunun aydınlığa kavuşturulması için hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız; özellikle, elinde belge olanlar, bu konuda ağır bir sorumluluk altındadırlar. Elinde belge olanlar, o belgeleri, Topkapı Saray arşivine intikal ettirecek değillerdir. (CHP sıralarından alkışlar) Komisyonun kuruluşundan hemen sonra, derhal, o yeni belgeler ve iddialar ortaya atılmalıdır, takip edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakikanızı rica edeyim efendim...

Buyurun Sayın Baykal.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Bir ayrı nokta da şu: Bu konunun çözülebilmesi için, yeni ifşaatlara, yeni bilgilere, yeni bulgulara, yeni açılımlara ihtiyaç olduğu kanısında değilim; eldeki veriler, sorumlulukla ve dikkatle izlenirse, bu konuyu aydınlatmaya yeter. Yapılması gereken şey, yasa tarafından aranan bir kişiyi, yeraltı dünyasının bir etkili ismini kimlerin, ne zaman, nasıl, ne biçimde meşrulaştırmaya teşebbüs ettikleridir. Bunun aydınlığa kavuşturulması, bu konunun gerçek boyutunun ortaya çıkmasını sağlamaya yetecektir diye düşünüyorum.

O nedenle, tekrar, aynı noktaya getiriyorum; o hizmet pasaportunun verilmesini sağlayanlar kimlerdir; o kimlik kartının verilmesini sağlayanlar kimlerdir; o silah ruhsatının verilmesini sağlayanlar kimlerdir; bunun aydınlığa kavuşturulması lazım. Bunların ortaya çıkması, öyle sanıyorum ki, bu özel büro gerçeğinin aydınlanmasını sağlamaya büyük ölçüde yetecektir ve Türkiye'yi, Anayasanın öngördüğü, hukukun işlediği bir çağdaş devlet, bir demokratik hukuk devleti, bir çağdaş cumhuriyet haline getirmenin yolu mutlaka bulunmalıdır.

Bu konudaki tartışmaları değerlendirirken kimse, Anadolunun dört bir köşesinde, çok güç koşullarda, ayda 40 milyon, 50 milyon maaş karşılığı hizmet veren, canını tehlikeye atan polislerin arkasına saklanmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Kimse, bu konudaki iddiaları, polislerimizin arkasına saklanarak örtbas etmeye kalkışmamalıdır. Hepimiz biliyoruz, bu olaylar, polisimizi ilzam etmez. Polis teşkilatımızda görev yapan, namusuyla, cesaretiyle, ahlakıyla görev yapan onbinlerce insan vardır, onlar da Türkiye'nin, büyük sorumluluk üstlenmiş, şerefle devlet görevi yapan insanlarıdır. Onların arkasına bu tezgâhları kuranlar, mafya ile işbirliği yapanlar, uyuşturucu parasını paylaşma peşine düşenler ya da rakiplerini tasfiye etmek için binbir türlü desiseye tevessül edenler, onların arkasına saklanmamalıdırlar. Olay, polis olayı değildir, olay, Emniyetin yetkilerini, hukukdışı, yasadışı yöntemlerle kullanmaya teşebbüs etme olayıdır. Bu olayın mutlaka aydınlatılması gerektiğine inanıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu konudaki önergeyi desdekleyeceğimizi bilgilerinize sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Baykal, teşekkür ediyorum.

VI. -SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. -Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın, Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın, konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Sayın Bakan, efendim, ifade buyurmadığınız bir hususu, zatı âlinize izafesi yoluyla yanlış beyanda bulunulduğu şeklinde bir talebiniz var; öyle mi efendim?

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Evet efendim.

BAŞKAN - Çok kısa olmak üzere rica ediyorum; buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)

İSMET ATALAY (Ardahan) - Sayın Başkan, böyle bir uygulama var mı?

BAŞKAN - Sayın Bakan, sadece, bir açıklama fırsatı veriyorum; rica ediyorum, akşamın bu saatinde çok kısa lütfen.

Buyurun.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, kürsüden Yüce Meclise hitap eden Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal deneyimli bir devlet adamımızdır; ama, ne yazık ki, burada, konuşmalarını yaparken kullandığı ifadeler ve seçtiği kelimeler itibariyle, sanki, böyle bir deneyim sahibi değilmiş gibi konuşmuşlardır. (CHP sıralarından gürültüler)

Bir defa, devlet-mafya ilişkisi denildiği zaman, devlet kavramının içerisinde hem yasamanın hem yürütmenin hem yargının girdiğini, girebileceğini düşünmesi lazımdı. Devletin içinde bazı kişilerle mafya ilişkisi iddia edilebilir; ama, devletin mafyayla ilişkisi iddia edilemez. (RP sıralarından alkışlar)

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - Hepsini ayırdı...

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Bakınız, burada İstanbul Başsavcısı "siyaset-mafya ilişkisi" demiştir "devlet" kelimesini kullanmamıştır. "Devlet" kelimesi bu kadar ucuz bir kavram değildir. (RP sıralarından alkışlar, (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Söz verdiğiniz konuda mı konuşuyor?

BAŞKAN - Sayın Bakan...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Sayın Başkan, tarafsızlığınızı bozuyorsunuz.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - İkincisi; bizim, bugüne kadar bir açıklama yapmadığımız ifade ediliyor. Yapmadık; çünkü, biz, devlet sorumluluğu taşıyan bir insanız da onun için yapmadık. (RP sıralarından alkışlar)

İSMET ATALAY (Ardahan) - Sayın Başkan, cevap mı veriyor, açıklamada mı bulunuyor?

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Bakınız, biraz önce "birtakım belgelerin gizleneceğini" ifade buyurdular. Buyurun, hangi silahlar bulunmuşsa; bu silahların listesi burada ve bu silahlar, Jandarma Genel Komutanlığına teslim edilmiş. Bunları, burada, bir bir saymanın manası yoktur.

AYHAN FIRAT (Malatya) - Var, var...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Tahkikatın gizliliği ve selamati açısından yoktur; isteyene verilir. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Ayrıca, birtakım belgelerden bahsettiler; sürücü belgesi, banka kartı, ticaret odası üye kartı, silah taşıma ruhsatı... Bunların hepsi, yetkisizlik kararı verilerek Ankara Başsavcılığına gönderilmiştir; ama, isteniyor ki ben burada konuşayım. (CHP sıralarından gürültüler) Ben burada devlet sorumluluğu taşıdığım için konuşmuyorum. Devlet bu kadar ucuz değildir ve bir tahkikatta gazete sayfaları esas olacak değildir. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan, Sayın Bakan...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Başkan, Başkan!..

BAŞKAN - Lütfen yerinize oturur musunuz efendim.

SABRİ ERGÜL (İzmir) -Neyi cevaplandırıyor; böyle bir usul var mı?

BAŞKAN - Sayın Bakan, rica ediyorum efendim.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Saçmalıyor...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Onun içindir ki, kanunlar tahkikatın gizli yapılacağını amirdir. Bir tahkikat gizlilik içinde yapılırken, onu, sizler gibi birtakım şovlar yapacağız diye, orada bulunan birtakım bilgileri kamuoyuna açıklamak, her şeyden önce yapılan tahkikatın selametine aykırıdır, birtakım tedbirlerin alınmasına imkân verir. (RP sıralarından alkışlar) O nedenledir ki, biz devlet adamı ciddiyeti içerisinde konuşuyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Kınıyorum sizi... Yazıklar olsun... Tuu, Tuu...

BAŞKAN - Sayın Bakan... Sayın Bakan...

AYHAN FIRAT (Malatya) - Devlet adamı değilsin.

ERCAN KARAKAŞ (İstanbul) - Haksızlık yapıyorsun.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - Ama, ne yazık ki, siz devleti mafya ile ilişki kuracak kadar küçülttünüz...

BAŞKAN - Sayın Bakan, Sayın Bakan...

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Devamla) - İşte, üzülünecek olan nokta budur.

Arz ederim. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar.)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Sayın Başkan, usulsüzlük yapıyorsunuz. Olayları gizleyemezsiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeyim... Saat 16.55'te toplanmak üzere birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.45

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.58

BAŞKAN - Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER - Kâzım ÜSTÜNER (Burdur), Ali GÜNAYDIN (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A)ÖNGÖRÜŞMELER(Devam)

1. -Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89) (Devam)

2. -İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi (10/126) (Devam)

3. -Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110) (Devam)

4. -İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)(Devam)

5. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125) (Devam)

BAŞKAN - Müzakeresine başladığımız araştırma önergeleriyle ilgili görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Sayın Hükümet?..

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, Hükümet gelecek mi?

BAŞKAN - Gelir efendim, gelir; başladığımız bir iş, bekleyelim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Bekleyelim diye bir usul var mı?

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..Ara vereceğim yoksa efendim.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Ara verelim Başkan, böyle Hükümet olmaz ki!

BAŞKAN - Efendim, ben, birleşime ara vermeyi dününüyorum; siz, Hükümete ara vermeyi düşünüyorsunuz, ayrı şeyler bunlar.

Hükümet hazır.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Uğur Aksöz; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, bir başvurumuz vardı.

BAŞKAN - Şimdi aldım efendim.

Sayın Aksöz, bir dakikanızı rica edebilir miyim efendim; siz istirahat buyurun.

Sayın Baykal, zatı âliniz, 69 uncu maddenin lafzını, ruhunu ve yorumunu çok iyi bilirsiniz.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Siz de bilirsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - İkinci Oturum içerisinde bu talebinizi yerine getirmem, maalesef, mümkün değil efendim.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Arayı kim verdi?!.

BAŞKAN - Arayı ben verdim tabiî, kim verecek canım; tabiî Başkan verir arayı.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Niye ara verdiniz?!.

BAŞKAN - Arayı tabiî Başkan verecek; yani, Meclisin kararını almam ki ara verirken.

Sayın Aksöz, buyurun efendim. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Bu konuyu halletmeden söz veremezsiniz.

BAŞKAN - Efendim_ (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Sayın milletvekilleri_ (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Sayın Aksöz, buyurun efendim.

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, İçtüzüğün -ilgili maddesi- 63 üncü maddesine göre, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Bir talep var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Dikkate alacağım efendim.

Tutumum hakkında söz talebinde bulundunuz; çalışma süresini dikkate alarak; buyurun Sayın Aksöz. (CHP sıralarından gürültüler)

Grubunuz adına süreniz 30 dakika; buyurun.

ÖNDER SAV (Ankara) - Usul konuları, her şeyin önüne geçer.

BAŞKAN - Konuşmamcıyı kürsüye davet ettim Sayın Sav. (CHP sıralarından gürültüler)

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bu, yeni bir usul mü oluyor, Sayın Başkan?!.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Bunu yapamazsınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aksöz, buyurun siz. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

FUAT ÇAY (Hatay) - Çiftlik gibi yönetemezsiniz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, ben, hatibi kürsüye davet ettim... Sonra dikkate alacağım... (CHP sıralarından "Olur mu öyle şey?" sesleri) Kürsüye davet ettim...(CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Buyurun Sayın Aksöz. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Efendim, kürsüye davet ettim...

Efendim, birleşime ara veririm... Eğer, sükûnet avdet etmezse, birleşime ara veririm... (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Kürsüye davet ettim... Sayın hatibi kürsüden indirmem... (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Sayın hatibi davet ettim...

Efendim, siz buyurun. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

UĞUR AKSÖZ (Adana) - Ben inerim efendim...

BAŞKAN - Efendim, sizin inmeniz mesele değil...

Eğer, sükûnetin avdet etmediğini ben tespit edersem, usulü çalıştırırım, İçtüzüğü çalıştırırım; arayı ben veririm efendim... (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Sayın milletvekilleri, sükûnet avdet etmezse, Sayın Aksöz konuşmasını yapamayacak demektir ve ben, birleşime ara vermek zorunda kalacağım... (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Dinlemiyoruz...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben, bir de, ayağa kalkarak, İçtüzük gereği uyarayım; sükûnet avdet etmezse, birleşime ara vereceğim. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Pekala, saat 17.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.04

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.20

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin Hatiboğlu

KÂTİP ÜYELER : Kazım Üstüner (Burdur), Ali Günaydın (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Meclis araştırmalarıyla ilgili görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.-USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.-Başkanın, Genel Kurulu yönetme üslubu hakkında

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İkinci Oturum esnasında Sayın Sav'ın ve şimdi muttali olduğum şekilde Sayın Baykal'ın, tutumum hakkında söz talepleri var.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Duyulmuyor, duyulmuyor!..

BAŞKAN - Efendim, fazla gür sesin de yanlış yorumlanabileceği endişesini taşıdığım için, mümkün mertebe yavaş konuşmaya çalışıyorum.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - İşinizi yapın yeter; başka bir şey istemiyoruz!..

BAŞKAN - İzharı güç, ızmarı güç; ne diyeyim.

Sayın miletvekilleri, bir şey söylüyorum: Sayın Sav'ın, Sayın Baykal'ın tutumum hakkında söz talepleri var, usul tartışması açacağım; yalnız, tutumumu Sayın Genel Kurula arz edeyim; sonra, usul tartışması açacağım Sayın Baykal.

Efendim, Birinci Oturumdan sonra, ikinci oturumu açtığımda ve hatta Hükümeti arayıp müzakereye başlayacağımız sırada, Sayın Baykal imzalı bir tezkerenin geldiğini, bana, Divan üyesi arkadaşım haber verdi. Sayın Baykal'ın, Sayın Adalet Bakanının, konuşmaları esnasında, kendi ifade etmediği hususları, kendilerine izafe ettiğinden bilbahis, söz talep eder olduğunu gördüm. Ancak, bu talebin dayanağı olan 69 uncu madde gayet açıktır; sataşma veya yanlış izafelerde açıklama hakkını kullanmak isteyen sayın üyenin, aynı oturumda bu hakkını kullanma imkânı var.

NİHAT MATKAP (Hatay) - O şansı vermediniz Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Halbuki... (CHP sıralarından gürültüler)

Efendim, müsaade buyurun... Efendim, ben, İçtüzüğü ve tutumumu arz ediyorum Yüce Kurula...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Özrü kabahatinden büyük!..

BAŞKAN - Dolayısıyla, benim tutumumda, Tüzüğe ve teamüllere aykırı bir husus yoktur...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Nasıl yoktur?!

BAŞKAN - ... ama, Sayın Baykal, aykırı olduğu iddiasındadırlar.

Şimdi, usul müzakeresi açıyorum.

Başkanlığın tutumu lehinde iki sayın üyeye ve aleyhinde de iki sayın üyeye söz vereceğim.

Efendim, Sayın Baykal, zatı âliniz mi, Sayın Sav mı, bir başka sayın üye mi söz almak isterler?

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Ben konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Baykal konuşacaklar.

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Öymen de, aleyhte söz istediler.

Sayın Baykal, sormak zait; ama, zabıtlara geçsin diye soruyorum, tutumum aleyhinde konuşacaksınız değil mi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DENİZ BAYKAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Meclis Başkanvekilinin, Meclisi yönetim tutumuyla ilgili olarak söz aldım.

Bundan önceki oturumda yaşadığımız görüntüler, Sayın Meclis Başkanvekilinin, şu andaki oturumun Başkanının, Meclisi yönetme üslubunun, belki böyle bir tartışmanın gerginliğinden de biraz çıkarak, soğukkanlı bir şekilde görüşülmesini gerekli kılıyor.

Sayın Başkan -önce ifade edeyim- nedense, bulunduğu makamın gerektirdiği özen, sorumluluk ve dikkat içinde olmayı bir kenara bırakarak, özel ilişkilerinde belki anlayışla karşılanabilecek olan bir üslubu, bir şakalaşma üslubunu, bir sohbet üslubunu, istediği anda, istediği kişiyle Başkanlık makamından, doğrudan, espriye dayalı temas kurarak bir iletişim sağlama anlayışını, çok tartışmaya açık bir biçimde yürütüyor. Bu üslubun, Meclis Başkanlığına uygun düşmediğini, bu Meclisin bir üyesi olarak ifade etmek istiyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Meclis Başkanları, her lafa laf yetiştirmek ve laubali değerlendirmeleri sık sık Meclis Başkanlığı otoritesinden yararlanarak ortaya atmak durumunda olmamalıdırlar. Bulunulan merciin bir önemi vardır, bir ağırlığı vardır, bir sorumluluğu vardır; herkese, saygıyla değer vermeyi gerektiren bir yönü vardır. Bunların, Meclis Başkanı tarafından, öncelikle takdir edilmesi gerektiğine inanıyorum. Orayı, bir laubali laf atma makamı gibi kullanmayı, Meclis Başkanlığı makamının nezahetine, seviyesine uygun görmüyorum. Bunu, bu vesileyle, burada, öncelikle ifade etmek istiyorum; bir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, daha önceki oturumda, Sayın Adalet Bakanının, benim konuşmama cevap verme ihtiyacına yol açabilmek için, Meclis Başkanlığının gerektirdiği tarafsızlık anlayışını bir kenara bırakarak, emrivakilerle, özel bir gayret sergilemiştir. Sayın Adalet Bakanının, benim burada yaptığım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yaptığım konuşmaya cevap vermesini usulî açıdan mümkün kılacak, hiçbir dayanak bulunmadığı halde; yani, 69 uncu maddede söz konusu edilen "sataşma" söz konusu olmadığı halde ya da Sayın Bakanın ifade etmediği bir düşünceyi onun adına, ona izafe ederek benim dile getirmem gibi bir durum söz konusu olmadığı halde, sanki bunlardan birisi varmışcasına, bu konuyu incelemeden, irdelemeden, bir olupbittiyle kürsüye davet ederek, usulü ciddî şekilde ihlal etmiştir. Bunu tespit ediyorum; iki. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Üç; Sayın Başkan, bu manzara karşısında, biz, sükûnetle Sayın Adalet Bakanını dinledikten, usulen konuşma hakkı olmadığı halde, Sayın Başkanın maharetle, bir olupbittiyle sağladığı fırsatı, Sayın Adalet Bakanının rahat rahat ve gereksiz bir biçimde, bize cevap sadedinde kullanmasına göz yummasından sonra, biz de, çok doğal olarak, buradan ifade edilen görüşleri yanıtlama ihtiyacı içine girdik ve böyle bir arayışa teşebbüs etme hazırlığı içindeyken, Sayın Başkanın, usul konusunda bir emrivaki yaparak, derhal, böyle bir müracaatın değerlendirilmesi fırsatını tanımadan, sadece böyle bir müracaat imkânını ortadan kaldırmak için, aynı oturumda konuşma hakkımızı elimizden almak için, hüsnüniyete dayanmayan, iyi niyete dayanmayan bir emrivakiyle, bir tüzük tertibi içine girdiğini gördüğümüz için yanlış yaptığına inanıyoruz.

Üç tane temel noktada, Sayın Başkan yanlış davranmıştır; üslubu yanlıştır, laubalidir, o makama yakışmayan bir laubalilik içindedir. Oradan, biz, vakar bekliyoruz, tutarlılık bekliyoruz, saygı bekliyoruz, sevecenlik bekliyoruz, sıcaklık bekliyoruz; ama, olgunluk bekliyoruz; bir.

İki; usulün ciddî şekilde ve adaletle, eşitlikle uygulanmasını bekliyoruz.

Bunların dışında, baskıcı, tertipçi, kapıp kaçırıcı, korumak istediği, himaye etmek istediği gruba fırsat veren, söz hakkını kesmek istediği çevreyi konuşamaz hale getirmek için, yine haksız tertipler yapan bir Başkanlık hüviyetinde gördüğümüz için tutumunun yanlış olduğuna inanıyoruz ve Sayın Şevket Kazan'ı cevaplandırmak istiyoruz.

Sayın Şevket Kazan, cevaplandırılması gereken şeyler söylemiştir; haksız olarak söylemiştir. Sayın Şevket Kazan, o konuşmasında... (RP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) - Siz de başka şeyi konuşamazsınız.

BAŞKAN - Efendim, müsaade eder misiniz... Lütfen...

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Haklısınız, haklısınız; ben, Başkanın tutumunu görmeye çalışıyorum.

BAŞKAN - Efendim, lütfen... Müsaade eder misiniz...

Sayın Baykal, siz buyurun efendim. Bir usulî tartışmadır; siz buyurun efendim.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Evet.

Haklısınız, tamamen katılıyorum. (CHP ve RP sıralarından gürültüler)

ADNAN KESKİN (Denizli) - Otur yerine!.. Otur yerine!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...

Sayın Baykal, siz buyurun efendim. (RP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri...

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Yok, ben değerli arkadaşlarıma hak veriyorum; haklıdırlar ve ifade edeyim...

Şimdi, Sayın Şevket Kazan'ın, deminki konuşmasında söylediklerine cevap verme ihtiyacı içinde, böyle bir açılım yaparken vicdanen rahatsız olduğumu ifade etmeliyim; çünkü, usule uygun değildir. Bir uygunsuzluğu ortadan kaldırma arayışı içindeyim ve bu niyetimi ifade ettim, hemen cevap vermeye kalkmadım mesela. Bunu, sizin bilginize intikal ettirmek; sizin reaksiyonunuzu görmek, Sayın Başkanın reaksiyonunu görmek istedim. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Başkan, demin sorumlusu olduğu durumun bir ölçüde ezikliğinin etkisi içinde "hadi sen de konuş da, dengeyi sağlayalım" anlayışıyla ve usulü yine ihlal ederek, sizin de işaret ettiğiniz gibi, bir tutum sergiliyor.

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) - Şimdi, siz de aynı şeyi yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Baykal, bir usul tartışmasıdır, zatıaliniz söz talep ettiniz, söz verdik; buyurun efendim. Ben eziklik hissetmiyorum size söz vermiş olmaktan dolayı.

DENİZ BAYKAL ( Devamla) - Anlıyorum. Sayın Şevket Kazan'ın söylediklerine cevap vermeme izin veriyor musunuz?

BAŞKAN - Gayet tabiî, onun için söz aldınız efendim; buyurun.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Tamam, teşekkür ederim, teşekkür ederim.

Şimdi, Sayın Şevket Kazan, öyle anlaşılıyor ki...

BAŞKAN - 3 dakika süreniz var Sayın Baykal, buyurun efendim.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

METİN EMİROĞLU (Malatya) - Efendim, usul tartışmasında bu olmaz ki, bu hususta ayrıca karar vereceksiniz.

BAŞKAN - Efendim, şimdi...

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Sayın Başkan, süremi dikkate alıyorsunuz değil mi?

BAŞKAN - Efendim, siz buyurun; siz buyurun efendim.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Şevket Kazan'ın, demin, benim yaptığım konuşmadan çok ciddî şekilde rahatsız olduğunu anlıyorum.

Niye rahatsız olmuştur: Ben, Sayın Şevket Kazan'ın, olayın, bir trafik kazası çerçevesi içinde değerlendirilmesine ağırlık veren yaklaşımını eleştirdim ve olayın öbür boyutuyla ilgili, burada vermediği bilgilerin önemine dikkati çekmeye çalıştım ve saydım: Yeşil pasaporttan bahsetmediniz, kimlik kartından bahsetmediniz, silahlardan bahsetmediniz, susturuculardan bahsetmediniz dedim. Bunları söylerken, bunlar hakkında gereğini yapmadınız demedim; bunları ortadan kaldırdınız demedim; bunlardan burada bahsetmediniz, kamuoyunda konuyu örtbas etme, trafik olayı çerçevesi içerisinde tutma arayışlarına yardımcı olacak bir takdim yaptınız, bu da uygun düşmedi, bu boyutu var olayın dedim. Bundan çok rahatsız olduğunu anlıyorum; ama, bu rahatsızlık, tabiî, sorunun çözümünü engellemeye yetmeyecektir.

Şunu ifade etmeliyim: Konuşmamda, ben, polislerin arkasına saklanmayın demiştim, unutmuşum, şimdi, unuttuğum bir şeyi daha söylemeliyim, lütfen, devletin arkasına da saklanmayınız. (CHP sıralarından alkışlar) Polislerin arkasına da saklanmayın, devletin arkasına da saklanmayın...Devlete saygı anlayışını, Cumhuriyet Halk Partisi, Refah Partisinden öğrenecek değildir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Refah Partisine devlet anlayışını, devlet saygısını, gerekirse, öğretecek olan parti Cumhuriyet Halk Partisidir. (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Baykal, lütfen toparlar mısınız; usul hakkında söz söyleyecektiniz.

DENİZ BAYKAL (Devamla) - Devlete saygı konusu, mafyanın etkisi altına girmiş olan bürokratlarla ilgili soruşturmadan tedirginlik duyarak, devlet kavramını o soruşturmanın önüne engel gibi çıkararak sağlanmaz; devlete saygının gereği, mafyanın üzerine yürümektir; devlete saygının gereği o yeşil pasaportu kimin verdiğini cesaretle çıkıp söylemektir. Onu söylemekten kaçanların "devlete saygı..." demeye hakları yoktur.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Baykal teşekkür ediyorum.

Sayın Öymen, usul hakkında talebiniz var mı efendim?

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Maksat hasıl olmuştur, vazgeçtim efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, lehinde konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Lehinde konuşmak istiyorsunuz, peki, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Refah Partisi Grubu açısından çok önem arz ettiğine inandığımız böyle ciddî bir araştırma önergesi karşısında, İktidar Partisi Grubu olarak, Gruplarından büyüğü olarak...

İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) - O ne demek o?!.

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) - Doğru Yol küçük mü?..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - ... biz, başından beri bu önergeye açık ve net bir şekilde destek vereceğimizi ilan ettik. (RP sıralarından alkışlar)

Maalesef, bu ortam içinde, değerli arkadaşlarımız, âdeta, bir şov uslubu içinde, gereksiz yere ortamı elektriklendirmek istediler; sebebini anlamak mümkün değil. (CHP sıralarından gürültüler) Siz ne yapmak istiyorsunuz?

FATİH ATAY (Aydın) - Bizi bırak da Başkanın tutumunu anlat.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yani, burada...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, Başkanlığın tutumunun usule uygun olduğunu ifade etmek üzere kürsüye çıkmıştınız; yanlız o konuda, lütfen...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Başka zamanlar başka şeyler söylersiniz... Lütfen... Usul tartışmasıdır bu.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım..

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Baykal da riayet etmemişti.

BAŞKAN - Sayın Korkutata, Sayın Baykal'ın usulü ihlal etmiş olması size de ihlal hakkı vermez ki!.. Rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kapusuz, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım, ben daha sözlerime giriş yapıyorum; yani, ben...

BAŞKAN - Lütfen... Sayın Kapusuz, lütfen...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Lütfen, müsaade edin Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, biz, Refah Partisi Grubu olarak, bu konuda ciddî bir çalışma yapılmasının, her zaman için, tarafı olduk, bu konuda açık destek vereceğimizi ifade ettik. (RP sıralarından alkışlar)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sen Başkanı anlat.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Ancak, yine anlamakta güçlük çektiğim sebeplerle, arkadaşlarımız, her nedense, ille, ortamın elektriklenmesi gibi, âdeta bu işi sen-ben havasına çekmek gibi, iyi niyet amacı olmayan bir tavır içerisinde görüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Bu yaklaşım içinde, karşılıklı açıklamalara fırsat veren Değerli Başkanın, görüşmelerin iyi bir ortam içinde devam etmesini arzu ettiğini, açıklamalara fırsat verdiğini, değerli arkadaşlarımız yine doğru anlamadılar.

Bize göre Sayın Başkanın tutumu yerindedir, açıklama fırsatı vermiştir, bu konuda bir suiniyet söz konusu değildir.

Elbette, Sayın Baykal'a yakışmayan dediğimiz bazı hususları burada tekrar etmiş olmasına, yine üzüldük. Kesinlikle, Refah Partisi devleti de bilir, devleti korumayı da bilir, suçluyu da bilir, suçlunun cezalandırılmasını da en ciddî şekilde isteyen tek siyasî partidir. (RP sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Dolayısıyla...

FATİH ATAY (Aydın) - Kayseri'den bahset.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, size usulle ilgili söz verdim. Araştırma önergesiyle ilgili Grubunuzun söz hakkı var efendim. Usulle ilgili konuşun, rica ediyorum...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Baykal'ın usul konusunda söz alıp da, buraya çıkıp yaptığı biraz önceki ithamları karşısında, müsaade edin bir cümlelik açıklama yapayım.

Biz, devletin arkasına gizlenmeyiz, polisin de arkasına gizlenmeyiz; ama, ne polisi ne devleti töhmet altında bırakmanıza da fırsat vermeyiz. (RP sıralarından alkışlar)

FATİH ATAY (Aydın) - Bu konuşma usul konusunda mı?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu konularda yüzü ak olan, bütün meselelerin üzerine en cesur bir şekilde giden, bugüne kadar gitmiş olan, bundan sonra da gidecek olan tek siyasî parti Refah Partisidir. (RP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Reklamlara mı geçtik?!.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sadece ve sadece bu konuları dile dolamak için, usul hakkında söz alıp da, başka şeyleri burada ifade ettiğinizden dolayıdır ki, bu konulara girmişimdir.

Bunun dışında, Sayın Başkanın tutumunu destekliyor, uygun olmuştur diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, usulle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Başkanlığın tutumunu izlemiştiniz. Başkanlık olarak tutumumuzun ne olduğunu ifade etmiştim, arz etmiştim. Sayın Baykal'ın, aleyhte yaptığı konuşmayı dinledik; Sayın Kapusuz, lehte beyanda bulundular. Başkanlığın tutumunun 69 uncu maddeye uygun olduğu yolundaki kanaatimizde değişiklik olmamıştır.

Yüce Heyetin bilgilerine arz ederim. (CHP sıralarından "oylayın" sesleri)

Efendim, müsaade buyurun; yetki devri yapmadım.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A)ÖNGÖRÜŞMELER(Devam)

1. -Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89) (Devam)

2. -İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi (10/126) (Devam)

3. -Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110) (Devam)

4. -İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)(Devam)

5. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125) (Devam)

BAŞKAN - Sayın Hükümet hazır olduğuna göre, araştırma önergelerinin öngörüşmeleriyle ilgili olarak yaptığımız görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Aksöz'ü kürsüye davet ediyorum.

Buyurun efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aksöz, süreniz 30 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA UĞUR AKSÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Meclis araştırması önergeleri üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sizleri saygıyla selamlarken, şu anda, bizden, umutla çözüm bekleyen aziz halkımızı, maalesef, kaygıyla selamlıyorum. Neden kaygılıyım: biliyorsunuz, etin kokmaması için eti tuzlarsınız; peki, ya tuz kokmuşsa ne yapacaksınız? İşte bugün, tuz kokmuş, devlet kokmuştur arkadaşlar. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

Refah Partisi anlatıyor: "Devleti ezdirmem, mağdur ettirmem..." Yahu, daha dün, senin Kayseri Belediye Reisi "bu devlet diktatör Musolini devleti" demedi mi?.. (ANAP, DSP, CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Onu niye konuşturuyorsunuz? O adamı, partinizden attınız mı? (RP sıralarından gürültüler)

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Ne alakası var...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Hani devleti ezdirmeyecektiniz?.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar; RP sıralarından gürültüler.)

BAŞKAN - Sayın Aksöz, rica ediyorum... Akşamın bu saatinde... Rica ediyorum... Biz, bir komisyon kurmaya çalışıyoruz. Rica ediyorum...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Sayın Başkanım, Sayın Kapusuz "devleti polise ezdirmem" dedi; ama, dün, kendi belediye başkanları, bu devlete ağza alınmayacak sözler söylerken neden onu disipline vermediler; neden?.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

Başka bir şeye gelelim: Türkiye Cumhuriyetinin bu en önemli araştırma önergesi görüşülürken, siz ciddiyseniz, nerede Genel Başkanınız, nerede Başbakan, nerede Başbakan Yardımcısı?! (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) - Sana ne!..

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, esasa gelelim: Bugün, burada, çok şeyler yaşanmış bu kutsal çatı altında, aslında üzüntü verici bir şey yapacağız; kendi canımızla, kendi kanımızla kurduğumuz büyük Türk Devletini yargılıyoruz. Devletin neden koktuğunu, neden kurumların birer birer çürüdüğünü konuşacağız. (RP sıralarından "Sayenizde" sesleri) Bu, belki, devlet adına üzüntü vericidir; ama, millet adına ve demokrasi adına, hukukun üstünlüğü adına kıvanç vericidir.

Şimdi laf atıyorlar Sayın Başkan; hemen cevap veriyorum: "Sayenizde devlet koktu" diyorlar. Peki, ben size soruyorum: Bu, MİT raporu eylülde yayımlandı; iki aydır, hakkında ne yaptı sizin Hükümetiniz; araştırma mı açtınız, soruşturma mı açtınız?!. kimin sayesinde kokmuş bu devlet?! (RP sıralarından gürültüler)

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sizin sayenizde!..

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Efendim, sakin olun. Sizin bu bağırmanızın, telaşınızın sebebini ben biliyorum.

Bakınız...

BAŞKAN - Sayın Aksöz, diyalogla meseleyi götüremeyiz; rica ediyorum... Siz konuşmanıza bakın efendim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sataşanları sustur, sataşanları!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yani, bu komisyonların... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Sayın Başkan, benim vaktimden çalıyorsunuz. Lütfen... Bırakın, konuşayım. Türkiye'nin en önemli konusunu konuşuyoruz, devleti konuşuyoruz; bundan önemli ne var Allahaşkına! (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bakınız, bundan iki gün önce, Türk insanı Anıtkabire koştu; yüzbinler, milyonlar koştu; kimi isyan duygusuyla, kimi ağlayarak koştu; ama, bizim, artık, parlamenterler olarak, hepimizin, anlaması gereken bir şey var; İnsanlar Anıtkabir'e sırf ağlamak için gitmiyorlar, bizi şikâyete gidiyorlar... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Kötü gidişe dur diyemeyen, Atatürk ilkelerine ve hukukun üstünlüğüne yapılan saldırılarda âciz kalan bu Parlamentoyu şikâyete gidiyorlar. (RP sıralarından "Sözünü geri al" sesleri) Bugün bunları konuşacağız.

Eskiden, Kurtuluş Harbi sırasında, hepiniz hatırlarsınız "annem beni yetiştirdi, bu vatana yolladı" derlerdi. Bu cümle, hepimizin aslî görevinin bu vatanı korumak ve kollamak olduğunu ifade ediyor. Şimdi, biz, bu halkın tertemiz oylarıyla buraya gelen parlamenterler, burada niçin bulunduğumuzu artık anlamak zorundayız. Bu Yüce Meclis, bundan yıllarca önce, kendi benliğini kaybetmiş dev gibi güçlü padişahlara kafa tutmadı mı?!. Şimdi, bunca yıl sonra bu Yüce Meclis, birkaç padişahlık heveslisine, birkaç sultan bozuntusuna, birkaç mafya çapulcusuna engel olamayacak mı arkadaşlar?!. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Yavaş konuşsana...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın buradan söylüyorum, her şeyi bir tarafa bırakıp, ülkeyi bugün içinde bulunduğu bataktan çıkarmaya yemin eden Anavatan Partisi Grubu adına söylüyorum: Ne pahasına olursa olsun, bu karanlığı yırtacak, bu zincirleri kıracağız; bizimle gelen gelir, gelmeyenler için hükmü tarih verin, verecektir.

Biz, Anavatan Partisi Grubu olarak, bakın, sizin gibi tek tek insanlarla uğraşmıyoruz; sivrisineklerle uğraşmıyoruz; şu tetikçi ne yapmış, bu çapulcu ne yapmış uğraşmıyoruz; çünkü, bunlar, buzdağının görünen kısmıdır. Biz, asıl büyük tehlikeyle, onları azdırıp azdırıp sokağa dökenlerle, onları kullanıp kullanıp yola atanlarla uğraşacağız. Biz, demokrasiyi ve hukuku kahreden, öğüten dişlilere enerji veren anasantrallarla uğraşacağız. Biliyoruz ki, biz, ana sigortayı yerinden aldığımız anda ona bağlı bütün cüce ampuller sönecektir.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Sekiz sene ne yaptınız?.. Bu pislikler kimin zamanında ortaya çıktı!..

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz, burada, kimseyi suçlamıyoruz; ama, devleti yöneten kişiler var, yetkili ve sorumlu makamlarda olanlar var; onlar, ya bizim sorularımıza tatmin edici cevap verirler ya da "ben, bu işi beceremiyorum" deyip, çekip giderler.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Diyecektiniz niye çekip gittiniz?

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - İkisinden birini yapmak devlet adamlığının gereğidir; aslında, Anayasanın ve hukukun da gereğidir; ama, yetkili ve sorumlu makamdakiler bunların hiçbirini yapmazsa, o zaman, bizim, onları suçlama ve "siz, bunların ya yaratıcısısınız ya da bunlarla ortak hareket ediyorsunuz" deme hakkımız doğar. İşte, bu Meclis araştırması, bugün, bunun için gündeme alınmıştır ve bu araştırmadan, inanıyorum ki, çok hayırlı sonuçlar çıkacaktır.

Şimdi, madde madde soruyoruz devletin yetkililerine...

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Belgeler nerede?

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Ben sormuyorum; bir haftadır televizyon, basın, Türkiye soruyor; ben de bu Meclis kürsüsünden soruyorum ve bu araştırmayla, inşallah, bunların sonucu ortaya çıkacaktır.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Belgeler nerede? Belgeleri görelim belgeleri.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Efendim, et kokmuş dedim; kokmuş etten siz kebap yapar mısınız?..

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Yaparız.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Kokmuş Hükümete biz belge verir miyiz Allah aşkına?!. Our mu öyle şey?!. ( (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından gürültüler)

Şimdi, soruyorum; devlet adamları not alsınlar:

Interpol'ün kırmızı bültenle aradığı bir kişiye polis kimliğini ya da maliyeci kimliğini veya yeşil pasaportu kim verdi?

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Siz verdiniz.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Kim bunun için emir verdi? O kişinin görevi neydi?

Bir polis müdürü, aranan bir suçlu ve bir siyasetçi aynı otelde, aynı arabada günlerce ne yaptı? Onları bir araya getiren ortak payda neydi?

Bu arabada bunca silahl, susturucu ne arıyordu? Kimse savunma için susturucu kullanmayacağına göre, bu susturucudan amaç neydi?

Günlerdir medyada söylendiği ve yazıldığı gibi, Aydınlık Dergisinde yayımlandığı gibi -bakın, orada yayımlandığı gibi diyorum- 700 kişilik bir özel suç örgütü var mı? Bunun başında Mehmet Ağar ve Tansu Çiller var mı? Bu yayımlananlar için bir araştırma yapıldı mı?

Bu arkadaşlarımızı kurtarmak için de soruyorum; böyle bir şey yoksa da soruyorum; çünkü, bunu, Türkiye soruyor.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Yavaş konuş, yavaş...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Peki, Özer Çiller, MİT'e Mehmet Eymür ile Tolga Atik'i özel olarak soktu mu? (RP sıralarından gürültüler)

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Dinle kardeşim yahu!.. (RP sıralarından gürültüler)

AHMET DERİN (Kütahya) - Ne bağırıyorsun.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Susun, dinleyin... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Aksöz, siz devam edin efendim.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, biraz evvel, Sayın Salih Kapusuz dedi ki -sevgili Refah Partililer, Grup Başkanvekiliniz demin dedi ki- "biz, bu araştırmaya peşinen destek vereceğiz."

Demedin mi kardeşim?..

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Veriyoruz...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Böyle mi destek veriyorsunuz? Bağırarak mı?..

BAŞKAN - Sayın Aksöz...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) - Veriyoruz...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Eee, lütfen dinleyin.

BAŞKAN - Sayın Aksöz... Sayın Aksöz... Siz...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Özer Çiller, MİT'e, Mehmet Eymür ile Tolga Atik'i özel olarak aldırdı mı? Müsteşar Sönmez Köksal, bunlar için "gözümüz üstlerinde, yanlış yapamazlar" dediğine göre, MİT bunlardan rahatsız mı; rahatsızsa, neden işlerine son veremiyor?

İddia edildiği gibi, Özer Çiller'in, adı mafya babasına çıkmış kişilerle çok yakın ilişkisi var mı; onlarla resimleri, fotoğrafları, oturmuşluğu kalkmışlığı var mı?

Sayın Çiller'in korumalarının Ağansoy'un yanında ne işi vardı, ilişkileri ne idi, üzerlerinde nasıl oldu bu kadar büyük paralar çıktı?

Sekiz sene önce yayımlanan MİT raporunda, Mehmet Eymür, tüm suçların babası olarak Mehmet Ağar'ı göstermişti. Bugün, yeni MİT raporunda ise, hem Mehmet Ağar hem Mehmet Eymür birlikte suç ortağı gibi gösteriliyor. Bunun bir izahı var mı? Neler oluyor bu ülkede?..

Özer Çiller, iddia edildiği gibi -bakın, hep iddia edildiği gibi diyorum ve hep soru şeklinde soruyorum- bir nükleer madde kaçakçılığı işine bulaştı mı? Bu ne iştir?.. Böyle bir kaçakçılık var mı, hangi ülkelerle ilgilidir?

Sayın Çiller Başbakan iken, Cumhurbaşkanına, Meclise ve Bakanlar Kuruluna hiç sormadan İran'a sınırötesi harekât emrini neden verdi? Bunları kimlere danışıp verdi?

Kumarhaneler kralı olarak bilinen Ömer Lütfü Topal'ı kimin öldürdüğü belli mi? Sanık olarak yakalanan polisler "bizi suçlamayın, eğer biz suçluysak, yukarıdakiler de suçlu" dediler mi? Böyle bir ifade var mı? Bunlar ne anlama geliyor? Aynı polisler, bundan sonra apar topar Ankara'ya getirildi mi? Olay örtbas edildikten sonra, bu polisler, Sedat Edip Bucak'a koruma olarak verildi mi?

Faili meçhul cinayetlere kurban giden 3 binden fazla insanın öldürülmesiyle, bu özel suç örgütünün ilgisi var mı; araştırıldı mı, soruldu mu? Kayıplarla bu örgütün bir ilgisi var mı?

Yurtdışında kullanılan eroinin büyük bir çoğunluğunun Türkiye'den gittiği söyleniyor. Güneydoğuda müthiş bir uyuşturucu trafiği var deniliyor. Orada yüzbinlerce polis, asker, özel tim varken, bu uyuşturucular nasıl oluyor ele geçirilemiyor? Bu tacirler neden yakalanamıyor; yoksa, iddia edildiği gibi, bizzat, bu özel suç örgütü uyuşturucu işi mi yapıyor, oradan gelir mi temin ediyor? Özel örgüt, çek-senet tahsilatı mı yapıyor?

Yine, çok vahim bir iddia var: MİT ile diğer güvenlik birimleri, birbirlerini zor durumda bırakmak için, tuzaklar kurup, birbiri hakkında raporlar yayımlıyor ve bunları basına sızdırıyorlar mı? Bunlar gerçek iddialar mı?

Daha önce, görülen lüzum üzerine, bütün polislerden mal beyanı istendiği halde bunlar takip edildi mi; malı fazla görülenlere "sen nereden buldun" diye soruldu mu?

Ve işin püf noktası olan, örtülü ödenekten, geceyarısı bankalar açtırılarak alınan 500 milyar nereye gitti; bu örgüte mi gitti? Eski ve usta MİT'çi Mahir Kaynak, neden "bu 500 milyarı çözün Türkiye'yi çözersiniz" diyor; neden?

Uğur Mumcu olayı ne oldu; nereye vardı?

Güneydoğuda etkin ve köklü değişiklikler yapmaya hazırlanan Eşref Bitlis Paşa olayı nedir; kaza mıdır, başka bir şey midir?

Özer Çiller hakkında çok şey bildiği iddia edilen ve onun kuryesi olduğu söylenen Mehmet Urhan, Manukyan'ın yanında, tesadüfen mi ölüverdi?

Tarık Ümit kimdir? Onu kim öldürttü; neden öldürttü?

Söylemez çetesinde 2, Kocaeli çetesinde 1, Ankara çetesinde 8, Adana çetesinde 5, Yüksekova çetesinde 2 emniyet mensubu ve bazı üniformalılar var. İşin ilginç yanı, bu çeteler ya çatışmayla ya da trafik kazasıyla ortaya çıkmış. Peki, devletin istihbaratı nerede; hiç mi bir şeyden haberi yok? Trafik kazası olmasa, silahlı çatışma olmasa bir tek çete ortaya çıkmayacak mı bu ülkede? Ve bulunmayan pekçok çete olması ihtimal dahilinde değil mi?

Devlet nerede? Soruyorum, devlet nerede? (ANAP sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) - Hükümet nerede; onu da sor.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Yine, bizi çok düşündüren bir şey var: Sayın Çiller ve muhterem eşleri, kendilerine şu kadarcık laf atıldığı zaman hemen tazminat davası açıyorlardı. Peki, şimdi, ben size soruyorum: Şurada, hanginize "kaçakçı, örgüt kurdu" deseler dava açmazsınız? Neden, Sayın Tansu Çiller ve eşi, Aydınlık Dergisine bir tek dava açamadılar; neden, neden? Çünkü, şöyle iddia ediliyor -ben iddia etmiyorum- "Parlamentoda, ortağıyla birlikte sayısı onu aklamaya yetebilir; ama, mahkemede parmak yok, hukuk var, orada belgeler uçuşabilir; asla, bu konuda hiçbiri dava açamaz" deniliyor. Doğru mu acaba bu? Doğru mu acaba bu?!.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu olayların kilit noktası İçişleri Bakanlığıdır. Sayın Çiller, Mehmet Ağar'ı, önce Emniyet Genel Müdürü, sonra milletvekili, daha sonra da Adalet ve İçişleri Bakanı yapmış, ona "sen partinin aslanısın" demiştir. Sayın Ağar "Libya kararnamesini imzalamam" deyince kıyamet kopmuş; Sayın Çiller, Ağar'a "istifa et" demiştir, Sayın Ağar cevap vermiştir: "Biz delikanlıyız, istifa etmeyiz, bizi azlet!.." Sonuçta ne olmuştur; Sayın Çiller'in istediği olmuş, Ağar istifa etmiştir. Peki, bu kadar büyük bir olaydan, bu kadar ağır suçlamadan sonra istifa etmek ne manaya gelir? Tamam, ben suçluyum, çekiliyorum manasına gelmez mi?!..Sayın Çiller, istifayı kamuoyuna nasıl sundu; "evladı hastaydı, Libya işi de vardı, onun için istifasını ben istedim" dedi ve Ağar'ı bir kalemde sildi. Halbuki Çiller, Ağar'ı gerçekten partinin aslanı gibi görseydi, onu istifa ettirmezdi; araştırma komisyonunu, bu komisyonu tam bir açıklıkla çalıştırır, sonuca ulaştırırdı; eğer Ağar suçlu çıkarsa gereğini yapardı, suçsuz çıkarsa da onu korumuş, kollamış, bir bürokratı çok şeyden korumuş olurdu. Bunu yapmadı. Niye yapmadı; bir iddiaya göre, Ağar, biraz haddini aşarak genel başkanlığa oynuyormuş, onun için harcamış... Bu da bir iddia.

Şimdi, Ağar'a düşen, eğer hiçbir suçu yoksa, artık konuşmasıdır. İçişleri Bakanı çok şey bilmektedir, tarihe karşı sorumluluğunu yerine getirmelidir; ama, konuşmazsa, bilmelidir ki, bu kadar suç onun üstünde kalacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığına değinmişken şu bakan değişikliğinden de bahsetmek istiyorum. Eğer Sayın Çiller, gerçekten her şeyin meydana çıkmasını isteseydi, o bakanlığa tam bir uzman getirir, "tüm olayları açığa çıkarın" derdi; halbuki ne yaptı; tam tersini yaptı, kendi partisinin, kendi bakanlarının bile "yahu bu kadarı da olmaz" dedikleri bir kişiyi "ailenin ikinci Suna ablası" denilen, basını tükürükle boğmaya çalışan Çiller fanatiği Sayın Meral Akşener'i getirdi. "Sayın Akşener, Özer Çiller'den talimat almadan bir satır yazı yazmaz" denildiğine göre, bu atama acaba, olayların aydınlatılması için mi yapıldı örtbası için mi yapıldı; bunu Yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Yanlış.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuka bağlılığını her vesileyle göstermiş olan Sayın Cumhurbaşkanımız, bu olayla ilgili iki şey söyledi; dedi ki : 1- Meclis, olaya bütün ağırlığını koysun, her memurun, her görevlinin bağlı olduğu bir makam, bir yer mutlaka vardır; oraya kadar, sonuna kadar götürün.

Bu işin sonu nereye kadar gider; ya Sayın Çiller'e gider ya da onun da üstünde Başbakan olduğuna göre Sayın Başbakana gider. Biz en son noktaya kadar götürelim, peki; ama, o en son nokta işinde umudumuz yok; çünkü, Mal Varlığı Komisyonunda, Mercümek olayında ve Yüce Divanlık pekçok olayda, Erbakan ile Çiller ikilisinin, nasıl cansiparane birbirlerini koruduğunu ve ellerindeki oy çokluğu ile önergeleri nasıl reddettirdiklerini biliyoruz.

Esasen, Refah Partisiyle Doğru Yol Partisi, bazı yolsuzlukları örtmek için kurulmadı mı? Temeli böyle olan bir Hükümetin, bundan sonraki yolsuzluklara daha farklı yaklaşımlarını beklemek saflık olmayacak mı? Onun için, artık, Sayın Çiller ve Sayın Erbakan'a işi bırakamayız; bu işi daha üst makama, Cumhurbaşkanına götürmeliyiz ya da hukuka ve adalete götürmeliyiz.

İşte tam bu noktada, Cumhurbaşkanımızın çok haklı bulmadığımız ikinci beyanı var; Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Ne yapayım, elime sopa alıp çete mi kovalayayım?" Hayır Sayın Cumhurbaşkanım, sopa almanıza gerek yok; cebinizden hiç ayırmadığınız o minik Anayasayı alın, oradaki yetkilerinizi kullanın; nasıl, "Hükümet bunalımı istemiyorum" deyip, bütün liderleri toplayıp gerekeni yaptıysanız, "Devlet bunalımı istemiyorum" deyip, liderleri toplayınız ve gerekeni yapınız; Devlet Denetleme Kurulunu çalıştırınız ve liderleri toplayınız. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi gelelim Sayın Başbakana: Sayın Erbakan, Hükümeti kurarken "Mafya düzenine son vereceğim" demedi mi; haydi, buyursun son versin. İşte, fırsat önünde...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Verecek, verecek...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Bakın "verecek" diyorsunuz; ama, eylülde yayımlanmış bu rapor için bir satır yazı yazmamış Sayın Başbakan; ne zaman verecek; gelecek seneye mi?

Şimdi, bakın, fırsat önünde; bu araştırma sonunda, Sayın Erbakan ya tarihe geçer ya da döner Tansu Çiller'e der ki: "Sen bana rehine kal, ben seni kurtarırım." Sayın Çiller'le ortaklığa devam ederek, Sayın Erbakan otuz yılda elde ettiği Başbakanlığı, böyle giderse otuz günde kaybedebilir; bizden uyarması. Aslında, Sayın Başbakanın sorumluluğu bununla da bitmiyor...

Bakın, şimdi, size hitap ediyorum; İslamiyette bir söz var: "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır." Şimdi, bunca haksızlık, çirkinlik, hukuka aykırılık... Medya her gün bangır bangır bağırıyor; Sayın Erbakan susuyor... Şimdi, Sayın Erbakan -takdir kendisinin- şeytanlığı kabul mü ediyor; neden konuşmuyor; neden açıklama yapmıyor? Devletin Başbakanı konuşmaz mı arkadaşlar? (RP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Susmak da konuşmaktır.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Sayın Erbakan'ın bunun dışında düzeltmesi gereken başka şeyleri de var. Bakın, söylüyorum; Sayın Erbakan'ın...

Arkadaşlar, masaya vurmakla bir şey yapamazsınız. 1 milyon insan Anıtkabir'e niye gitti, gece bunu düşünün; bu medya bir haftadır neyi bağırıyor, bunu düşünün! Buraya vurmakla ne olacak?.. Ben inerim; ama, o 1 milyon yarın bu Meclise yürür, o zaman ne yapacaksınız? (RP sıralarından gürültüler)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Ayırımcılık yapma!

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Evet, arkadaşlar dinleyin... Sözcünüz cevap verir.

Şimdi, bakın, Kayseri Belediye Başkanını görevden almadığınız sürece, bu, sırtınızda kamburdur; bir. (RP sıralarından gürültüler)

AHMET DERİN (Kütahya) - Niye alacakmışız... Sana ne!

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - İstanbul'da ordumuzun yaptırdığı Atatürk heykeline, Sultanbeyli Belediye Reisiniz dağbaşını yer olarak gösterdiği için, bu, sırtınızda kamburdur; iki. (RP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Allah'tan kork, kuldan utanmıyorsan Allah'tan kork!

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Efendim... Arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...

Sayın Aksöz, efendim, diyaloğa girmeyin lütfen.

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - İşte, bütün bunlar ortadayken, Türkiye Cumhuriyetinin; yani, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk sayesinde orada oturan bir Sayın Başbakanın susmak hakkı yoktur. Böyle bir hakkı yok; çıkacak, konuşacak, açıklayacaktır...

Bakınız, üniversite öğrencilerinin, bizim çocuklarımızın, polis dayağıyla kafası gözü yarılırken; "Aczmendilere aman iyi davranın" diyen bir Adalet Bakanı orada otururken; herkes pis kokulardan burnunu tutarken; medya yolsuzluklardan, ülkede cirit atan suç örgütlerinden bahsederken, Sayın Başbakanın susma hakkı yoktur arkadaşlar. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Efendim, bakınız, Türkiye'deki olayların bir türlü önünün alınmamasının sebepleri bellidir; ama, vaktimiz az, o bakımdan, çok hızlı ve özetleyerek anlatacağım: Türkiye'de, olayların bir türlü önünün alınmamasının birinci nedeni, işte, bu yukarıdaki yöneticilerin, kendi kişisel yararlarını, devletin yararından önde tutmasıdır, birinci neden budur.

İkinci neden; güneydoğuda uygulanan sakat sistemdir; çünkü, güneydoğuda onbinlerce korucu maaş almaktadır.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Siz başlattınız.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Oradaki aşiret reisleri, devletin maaşı olmazsa bu koruculara kendisi bakacaktır. Şimdi, oradaki savaş biterse, bu korucular, bu aşiret reisleri parasız kalacaktır.

İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) - Siz başlattınız beyefendi.

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Efendim, bizim başlattığımız çok güzel şeyler var, onları da devam ettirin. Biz, on tane Atatürk kültür sitesi açtık, siz de açın bakalım, onlara devam edin...

BAŞKAN - Sayın Çelik...

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Üçüncü sebep, güneydoğudaki adı konulmamış savaştır...

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Osmaniye ne oldu?.. Osmaniye'ye gel!..

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Türkiye'de, dördüncü sebep sistemdir. Sistem... Bunu iyi dinleyin.

Bakınız, Türkiye'de sistem nedir: Bir olay olduğu zaman olaya ilk el koyan kimdir; polis, polis kime bağlı; İçişleri Bakanına, İçişleri Bakanı kim; ya Mehmet Ağar, ya Meral Akşener. Yani, MİT'le suçlanan Mehmet Ağar, "Suna Abla" diye suçlanan Meral Akşener.

Peki, polisin tuttuğu raporlar... Polisin tuttuğu raporlar nereye geliyor; savcıya, savcı kime bağlı; Adalet Bakanına, Adalet Bakanı kim; Sıvas'ta yananları değil; yakanları savunan bir Avukat. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) (RP sıralarından "Yuh" sesleri, sıra kapaklarına vurmalar)

Peki, hâkime geldik, hâkim nereye bağlı; Yüksek Hâkimler Kuruluna, Yüksek Hâkimler Kurulunun Başkanı kim; yine Adalet Bakanı. Şimdi, siz gelin, böyle bir sistemden sonuç çıkarın... (RP sıralarından gürültüler)

Bakın arkadaşlar, bu iş nereye gider söyleyelim: Kimi der "Bacımız devlet" , kimi der "Hocamız devlet", kimi der, kimi der... Devlet yok olur, devlet gider.

ÖMER EKİNCİ (Ankara) - Çare Osmaniye'de!

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Görüyorsunuz ki, demokrasilerde asla birbirinin sahasına girmemesi gereken kuvvetlerden yürütme, sistem gereği, bir dev olmuş, yasamayı yutmuş, yargıyı da yutmuş. Onun için, yürütmenin başı padişahlaşmış. Yürütmenin başı padişahlaşınca, yürütme, yargı ve yasamaya bu kadar acımasızca girince ne olur bilir misiniz; önce ekmekler bozulur, sonra düzen bozulur. Açın okuyun, tarihte hep böyle olmuştur.

Peki, çare yok mu arkadaşlar; çare var, hemen çareyi söylüyorum: Önce Türk Milletine güveneceksiniz. Sonra, Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulunu tam bağımsız yapacaksınız; dolayısıyla savcı ve hâkimleri tam bağımsız kılacaksınız...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Bravo!

UĞUR AKSÖZ (Devamla) - Hâkim ve savcılar, polise hiç bağımlı olmadan, yeni kurulacak, kendine bağlı adlî zabıtayla tahkikatı yürütecek. Tüm ifadeleri, yalnız savcılar alacak, polis ifade almayacak; sadece engelleyen, yakalayan bir kolluk gücü olacak. Milletvekilliği dokunulmazlığı -Meclisteki konuşmaları hariç- derhal kaldırılacak. Devlet memurlarının yargılanması önündeki tüm engeller kalkacak; savcılar, her memur için anında soruşturma açacak. Cumhurbaşkanına bağlı Devlet Denetleme Kurulu, çok işlevli, çok etkili ve çok yetkili olacak ve iktidarın elinde, kendine taraftar bulmaktan başka bir işe yaramayan devlet bankaları derhal özelleştirilecek.

İşte, hepsi bu kadar... Buyurun, bu hafta bunları yapalım; o zaman bu memlekette hiçbir huzursuzluk kalmayacaktır arkadaşlar.

Şimdi, diyeceksiniz ki: "Bu kokuşmuşluk içerisinde, bu düzen tıkanıklığı içerisinde bunları nasıl yapalım" Yaparız arkadaşlar. Bakın, yeter ki, bize o ruh gelsin. Hangi ruh; "önce vatan sonra Anavatan" denilen ruh. Hangi ruh; "halka hizmet, hakka hizmettir" denilen ruh. (ANAP sıralarından alkışlar; RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) O ruh gelirse yaparsınız.

Bakın, sizin dünyadan haberiniz yok, tarihinizi de unutmuşsunuz. Öyleyse ben size hatırlatayım. Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinden üç satır okuyayım, belki o ruh size gelir, bu Meclise gelir, belki bu ülkeyi birlikte kurtarırız.

Bakın ne diyor Atatürk, İyi dinleyin:

"Ey Türk Milletinin vekili! Siyaseten veya hileyle, aziz vatanın devlet kuruluşlarına sızılmış, bütün devlet kurumları çürümeye yüz tutmuş, memleketin her tarafından yolsuzluk kokuları çıkmaya başlamış olabilir. (RP sıralarından "Sayenizde" sesleri) Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, iktidardakiler, çetelerle işbirliği gafleti ve dalâleti içinde bulunabilirler. Hatta, bu iktidar sahipleri, sahip bulundukları oyçokluğuyla, birbirlerinin yolsuzluklarını örtbas edebilirler. (RP sıralarından "Sayenizde" sesleri) Millet, umutsuzluk ve çaresizlik içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. (RP sıralarından "Sayenizde" sesleri)

Ey Türk Milletinin vekili! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türkiye Cumhuriyetini, bu pislikten, bu kokuşmuşluktan kurtarmaktır.

Muhtaç olduğun kudret, arkandaki millet desteğinde mevcuttur."

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP ve DYP sıralarından alkışlar!)

BAŞKAN - Sayın Aksöz, teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Ergun Özkan; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA ERGUN ÖZKAN (Niğde) - Muhterem Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bugün görüşmekte olduğumuz, Meclis araştırma komisyonu kurulması için verilen önergelerin müzakeresi zımnında, Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimizi arza çalışacağım. Bu vesileyle, Yüce Meclise engin saygılarımı sunuyorum.

Muhterem arkadaşlar, Yüce Meclise sunulan araştırma önergelerini iki grupta incelemek mümkündür. Birisi, 3 Kasımda meydana gelen bir trafik olayının üzerine bina ettirilen önergeler, diğeri de, genel olarak, yasadışı kirli işlerle vatandaşın infialine sebep olan olayların derinlemesine incelenmesi ve bu olayların, kamu görevlileriyle muhtemel ilgilerinin olup olmadığının tespiti mevzuundaki önergelerdir.

Araştırma komisyonu kurulmasına ilişken önergelerin ana hedefi, suçluları, bir an önce, hiçbir gizliliğe mazhar kılmadan, fiiller örtbas edilmeden, açık bir suretle tespit edilip, adliyeye tevdi ve teslimini mümkün kılmaktır. Bu önergeler bunun için verilmiştir.

Devletimiz, birinci grupta anılabilen kirli işlerle ilgili mafya usulü birtakım olayları tespit edip, ortaya çıkarıp, hepsini adliyeye teslim etmiştir. Bunların en önemlilerinden birisi, 11.6.1996 tarihinde, İstanbul, Adana, Ankara gibi illerimizde, adam öldürmek, yaralamak, adam kaçırmak, zorla tahsilat yapma gibi suçlardan ortaya çıkarılan ve adına "Söylemez çetesi" denilen bir şebekenin yakalanmasıdır. Yakalanan 23 şebeke elemanı adliyeye sevk edilmiş, bunlardan 11'i tutuklanmıştır. Ayrıca, 2 emniyet müdürü ve 1 de emniyet amiri, gıyabî tutuklama kararıyla aranmaktadır. Yani, devlet, üzerine düşen görevi hassasiyetle yapmış bulunmaktadır. Suçlular, bir taraftan adliyeye tevdi ve teslim edilirken diğer taraftan da disiplin yönünden soruşturmaları tamamlanmış, hazırlanan dosyalar, ya meslekten veyahut memuriyetten uzaklaştırma talebiyle, yetkili disiplin kurullarına tevdi edilmiştir.

Bunun gibi, Hakkâri Yüksekova'da, fidye almak için adam kaçıran ve bir ihbar neticesinde jandarma tarafından ortaya çıkarılan bir çete -maalesef, güvenlik güçlerimize mensup insanların da, elemanların da bulunması suretiyle teşekkül ettirilmiş- yakalanarak, adliyeye teslim edilmiştir. Bu çetede yer alan 1 polis memuru, 1 komiser, 3 geçici köy korucusu ve 1 itirafçı, adliye tarafından tutuklanmıştır.

Bunun gibi, Diyarbakır, İçel ve Hakkâri'de yapılan operasyonlarda yakalanan çetede, 3'ü polis olmak üzere 7 kişi, yine, adliyece takibata uğrayarak tevkif edilmiştir.

Tabiî, bunların adedini artırmak gayet basit; ancak, kıymetli zamanlarınızı almamak için, göze batan, basında yer etmiş olan birkaç olayı, devletin hassasiyetini göstermesi bakımından arza çalıştım.

İkinci önerge mevzuu, 3 Kasım günü, Balıkesir-Bursa karayolu üzerinde, Susurluk civarında meydana gelen kazadan kaynaklanmaktadır. Kaza, elbette ki, daha önce konuşan gerek Bakan gerekse milletvekili arkadaşlarımızın temas ettikleri gibi, iki veçhelidir: Birincisi, adi hukuk kurallarına tabi bir cezaî olaydır. Bu olay, Susurluk Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takip edilmiş, trafik kazası olarak adliyeye intikal etmiştir. Bu olayda, arabada bulunan üç kişi, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ, Gonca Us isminde bir hanımefendi ve Abdullah Çatlı adında, daha önce birtakım olaylara karışmış, daha sonra, Interpol tarafından da aranan kişinin aynı arabada bulunmasının, zihinlerde meydana getirdiği teşevvüş, istifham üzerine araştırma önergesine mevzu edilmiştir.

Bir kaza olmuştur, üç vatandaşımız ölmüştür. Bu vesileyle, ölenlere, Cenabı Hak'tan rahmet dilerken, yaralı arkadaşımız Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a da Cenabı Hak'tan acil şifalar dilemekteyim. Bu, kazada elde edilen silahların hepsi, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kriminal laboratuvara sevk edilmek suretiyle, tetkikat ve tahkikatları yapılmıştır. Halen de adlî emanette muhafaza altındadır.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Bakan yaptırmadı.

EMİN KARAA (Kütahya) - Bakan "Jandarma Genel Komutanlığında yapıldı" dedi.

ERGUN ÖZKAN (Devamla) - Sayın milletvekilinin, inşallah, sağlığına kavuşması neticesinde vereceği bilgilerle olayın çok daha net bir şekilde aydınlanacağını ümit ediyorum. Ancak, arabada bulunan şahısların yan yana gelme sebepleri, birtakım zihinlerde teşevvüşler meydana getirip sorular yarattığı için, araştırma önergesine mevzu edilmesini destekliyoruz. Zaten, bugün, Yüce Meclise geldiğimde, çok mutlu bir gün yaşayacağımızı ümit ederek oturuma iştirak etmiştim. Demokratik rejimin de, hukuk üstünlüğü ve hukuk devleti prensibinin de, bir hakkın, bir ülkede tatbik edilebilmesi için, mutlak suretle, her yapılan fiilin, sonuna kadar, örtbas edilmeksizin, tarafsız bir şekilde araştırılması, incelenmesi ve bunun sonucunda da suçlu bulunanların, tecziye edilmek üzere adliyeye teslim edilmeleri gerekir.

İşte, bugün, kirli, pis işlerin, amme vicdanını kanatan, milleti üzüntüye sevk eden birtakım olayların araştırılması hususunda önerge veren arkadaşlarımı kalben tebrik etmek için ve bütün partilerin elbirliğiyle bu mutlu neticeye varma gayesine matuf, Meclisimizde, çok daha olgun, seviyeli bir oturum akdedeceğimizi ümit etmekteydim; ama, bazı arkadaşlarımızın, maalesef, bir Çiller fobisiyle hareket etmeleri, konuşmalarını o istikamette tanzim etmeleri yahut devletin MİT Genel Sekreterinin, böyle bir rapor verilmediğini, bu raporun MİT tarafından tanzim edilmediğini bildirmiş olmasına rağmen, Genel Sekreterin sözüne güven duymayarak, Aydınlık Gazetesini kendisine rehber gibi seçip, oradaki sözlerle birtakım düşünceler bina etmeleri, maalesef, kalben hüsrana uğramama sebebiyet verdiği için onu da burada beyan etmeden geçemiyorum aziz arkadaşlarım. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Muhterem arkadaşlar, bu önergelerle, gaye bakımından, Doğru Yol Partisi olarak tamamen müttefikiz ve destekleyeceğiz; ancak, kullanılan bazı tabirleri de yadırgadığımızı ifade etmeden geçme imkânını bulamıyorum.

Devleti, mafyayla el ele, kol kola gören; devleti, mafyanın müdafiymiş gibi gösteren düşünceleri yadırgamaktayım. Hele hele, devleti kokuşmuşlukla itham etmenin hiç doğru olmadığına inanmaktayım. Bu ithamların, ne yapana ne yüce millete ne de güçlü olmasını, adil olmasını, daim olmasını istediğimiz ve buna inandığımız devletimize fayda vereceğine inanmıyorum.

Biz, devletin zan altında kalmaması, devlete mensup olup, doğru yolu şaşırmış kişiler, personel varsa, devleti, bunların tasallutundan kurtarmak, arındırmak, temizlemek için bu öneriye "evet" demek düşüncesindeyiz. Meclis araştırmasını isteyen bu önergelere, bu şekilde düşündüğümüz için, Doğru Yol Partisi olarak "evet" diyeceğiz.

Yine, tereddütle karşıladığımız beyanlardan bir tanesi de genellemedir. Şu anda, yakalanan, adliyeye sevk edilip tutuklanan bu çetelerin, bu teşkilatların içerisinde, maalesef, emniyet teşkilatımıza mensup 357 kamu görevlisi bulunmaktadır. Bunların 294'ü polis, 6'sı emniyet müdürü ve diğerleri de emniyet teşkilatımızın içerisinde yer alan kişilerdir. Elbette ki, her camiada olduğu gibi, emniyet teşkilatımızın içerisinde de, güvenliğimizi sağlayan kolluk kuvvetleri içerisinde de yanlış hareket eden, eksik hareket eden, avamî tabirle, şeytana uyan kişiler bulunacaktır. Yalnız, 170 bin civarında emniyet görevlisinin vazife başında olduğunu düşünürsek, 357 personel, rakam olarak, yüzde yarımın da yarısını ancak teşkil etmektedir...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Onlar da meslekten ihraç edildiler.

ERGUN ÖZKAN (Devamla) - 350'si meslekten ihraç edilen...

Bu bakımdan, milletimizin huzuru için, gece gündüz demeden, canı pahasına vazifesini bihakkın yapan bu büyük camiayı bu vesileyle takdirle, tebrikle anmak istiyorum. Verdikleri şehitlere Cenabı Hakk'ın rahmet etmesini diliyor ve bu camiayı böyle bir genellemeden de uzak tutmanın faydasına inanıyorum aziz arkadaşlarım.

Muhterem milletvekilleri, yapmakta olduğumuz müzakerede peşinen ve müteaddit defalar, araştırma önergelerine, Doğru Yol Partisi olarak "evet" diyeceğimizi; memleketimizin huzuruna, güvenine, birliğine, bütünlüğüne kasteden şebekelerin ortaya çıkarılması için, bir taraftan adliye, bir taraftan devletin disiplin kurulları, kendi bünyesindeki teşkilatları gayret gösterirken, diğer taraftan da, milletimizin gözbebeği Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, üzerine düşen hassasiyetle, bu araştırma komisyonlarını kurup, neticede, memleketimize daha temiz, daha arzu edilen günlerin gelmesini sağlamaya matuf alacağı kararın hayırlı olmasını diliyor, hepinize şahsım ve Grubum adına saygılarımı sunuyorum. (DYP, RP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özkan, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Talay; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, kusura bakmayın; tebessümle davet ediyorum, başkası elimden gelmiyor; yani, mahkeme duvarı olmaya gönlüm razı değil; buyurun.

DSP GRUBU ADINA M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Sol Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tartışmanın vatandaşlarımız ve kamuoyumuz açısından yararlı sonuçlar verebilmesi için, sadece, Susurluk'ta meydana gelen bir kazanın irdelenmesi değil; ama, şu anda, maalesef, ortaya çıkmış, doğmuş olan bir mafya düzenine karşı, bizlerin neler yapabileceğinin, neler yaptığının, siyasal partilerin bu konularda ne gibi öneriler getirdiğinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekir inancını taşıyorum.

Bu çerçeve içerisinde, Türkiye'nin genel düzenine baktığımız zaman, ülkemizin, son yıllarda, yoksullukla yolsuzluğun, sefaletle sefahatin yarıştığı bir ülke haline geldiğini görüyoruz. Karapara babalarının itibarlı, dürüst, ahlaklı ve namuslu vatandaşların ise enayi olarak görüldüğü bir düzen oluştu. Yıllardır devam eden enflasyon, önce toplumda genel bir ahlak erozyonuna, ardından da, devlet mekanizmasında yozlaşmalara yol açtı.

Terörle ve enflasyonla beslenen karapara, bir taraftan mafya babalarının ve şiddet çetelerinin oluşmasını sağlarken, diğer taraftan da, siyaset ve bürokrasi içine nüfuz ederek, devleti kemirmeye başladı. Ne yazık ki, bu çürümeyi, devletin güvenlik güçleri veya yasal organları değil, sadece, tesadüfler ortaya çıkarabilmektedir. Basın ve medya da olayların üzerine gitmese, iktidarların, bu kirli ve karanlık ilişkileri aydınlatmak için fazla bir gayret içinde olmayacağı anlaşılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, biz, Parlamento olarak, herhangi bir vatandaş veya kurum gibi şikâyet etme hakkına sahip değiliz. Demokrasinin temel organı olan Meclis, bunlara çözüm üretmek zorundadır.

Toplumumuzu ve tek tek bütün vatandaşlarımızı zehirleyen bu hastalığa karşı, Meclis olarak ortak bir tavır almak ve temiz bir toplum, temiz bir siyaset yaratmak için çaba göstermek, hepimizin üzerine düşen bir sorumluluk haline gelmiştir. Dolayısıyla, bu onurlu görevi başarabilmek için, Türkiye Büyük Millet Meclisi, önce kendi içindeki yolsuzluk dosyalarını karara bağlayarak görevini yerine getirmelidir. Başka kurumlarda ve genel olarak toplumda temizlik ve dürüstlük kavramlarını yerleştirmek için, önce Meclisin arındırılması şarttır.

Demokratik Sol Parti, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da, sadece, sorunları teşhis eden ve tanımlayan bir çalışma içinde değil; fakat, aynı zamanda, bu sorunlara çözüm üreten bir parti olarak da görevini sürdürecektir.

Bu çerçevede değerlendirdiğimiz zaman, milletvekilliği dokunulmazlığı, karşımıza gelen ve hemen çözümlenmesi gereken bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır ve Demokratik Sol Parti, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği Anayasa değişikliği önergesiyle, milletvekili dokunulmazlığının, fikir özgürlüğü ve kürsü özgürlüğüyle sınırlı olmak kaydıyla, tamamen kaldırılması noktasındadır.

İkinci olarak; bu özgürlüklerin, fikir özgürlüğünün sağlanması ve korunması dışında, milletvekillerinin, bütün suçlardan yargılanabilmesi ve kovuşturulabilmesi, bu anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilmelidir.

Şu anda, karşımızdaki durum buna çok somut bir örnek oluşturmaktadır. Susurluk'ta meydana gelen kazada, bir arabanın içinde dört kişi bulunmaktaydı ve bunlardan üçü kaza sonucunda vefat etmiştir. Geriye kalan tek görgü tanığı ve adalete bilgi vermesi gereken kişi ise şu anda bir milletvekilidir ve toplumun gözü bu kazanın üzerinde odaklaşmıştır; bu karanlık ilişkilerin kaynağı öğrenilmek istenmektedir.

Bu dört kişinin birlikteliği hangi amaçlardan, hangi nedenlerden kaynaklanmaktadır? Bunun çözümlenmesi gerekmektedir; ancak, tek görgü ve bilgi tanığı olan kişi milletvekili olduğu için ve yasama dokunulmazlığı nedeniyle kendisinin soruşturulamamasından dolayı bu bilgilerin elde edilmesi de şu anda mümkün olmamaktadır veya olamayacaktır. Bu, sadece, Sayın Bucak'ın şahsıyla ilgili bir durum değildir; bu, milletvekili dokunulmazlığının bu kadar abartılı bir şekilde, şu anda uygulanmasının yarattığı ve adalet sistemimizi felç eden bir durumu anlatmak için burada ifade edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 1980 yılından sonra, hepinizin bildiği gibi, yargı erkinin bağımsızlığı kısıtlanmıştır ve yargı, iktidarların ağır baskıları altında görevini sürdürmeye çalışmaktadır. Siyaseti ve iktidarları sorgulayan savcı ve yargıçlar, Adalet Bakanlarının hışmına uğramaktadır. Bu, dün de böyle olmuştur, bugün de böyle olmaktadır. Yine, Demokratik Sol Parti, bir Anayasa değişikliği önergesiyle, yargının bağımsızlığını teminat altına alacak şekilde, yargıçların ve savcıların, Adalet Bakanlığının etkisi ve baskısından kurtulması için Anayasa değişikliği önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuştur.

Tabiî, yargıda, bunun dışında, daha farklı, daha yeni yaklaşımlara da ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin; yargı usulünün hızlı çalıştırılması veya çalışır hale getirilmesi veya Yargıtayın şu anda üzerinde bulunan iş yükünün azaltılması konusunda bölgesel istinaf mahkemelerinin kurulması gibi. Bütün bunlar, bir an evvel, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınması gereken düzenlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle, yargı reformunun belki de en önemli unsuru olan adlî zabıtanın kurulması ve savcıların, olayları doğrudan kendilerine bağlı bir kolluk gücüyle soruşturmalarının sağlanması da bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Aynı, milletvekili dokunulmazlığının, yargının çalışmasını engellemesi gibi, Memurin Muhakemat Kanununun da bu kadar geniş bir kapsam içinde düzenlenmiş olması, yargının işlemesini, etkin bir şekilde çalışmasını engelleyen bir yasa olarak karşımızda durmaktadır ve yargıdaki bu sorunlar nedeniyle, bugün, vatandaşın, yargıya güveni azalmış ve maalesef, mafya örgütlenmeleri ve çeteler -bunu, Sayın Adalet Bakanı da itiraf etmiştir-adaletin yapması gereken görevi yapar hale gelmiştir.

Tabiî, bir suçun, bir yolsuzluğun objektif ve tarafsız bir şekilde incelenip araştırılabilmesi için, bağımsız denetim organlarına da ihtiyaç vardır. Şu andaki teftiş kurulları, maalesef, siyasetin etkisi altında, bu bağımsız çalışma imkânlarına sahip değildir ve Demokratik Sol Parti, bundan birbuçuk yıl kadar evvel, Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği bir önergeyle, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özerk bir yapıya kavuşturulmasını ve bu şekilde, her türlü yolsuzluğun, bağımsız bir şekilde bu kurum tarafından denetlenmesinin sağlanmasını önermiştir. Ancak, şu ana kadar, bu noktada da bir değişikliğin, yeni bir düzenlemenin olmadığını, maalesef, üzülerek belirtmek istiyorum.

Türkiye'deki karaparayı hatta mafya örgütlenmelerini destekleyen önemli bir unsur olarak da, Türkiye'de, özellikle, güneydoğuda yaşanmakta olan terör ve bu terör mücadelesinde yapılan yanlışlar gelmektedir. Daha önce, feodal yapıdan kaynaklanan sıkıntılar; bölge, ekonomik anlamda Türkiye ile bütünleştiği zaman, bu feodal yapının giderek çözüleceği şeklinde umutlar vaat ederken, terörle mücadele kavramı içerisinde koruculuk sisteminin getirilmiş olması, bölgedeki feodalitenin, ağalık ve şeyhlik rejiminin daha da kökleşmesine, daha da güçlenmesine yol açmıştır.

Susurluk'ta meydana gelen kazanın ortaya çıkardığı olayın içeriğinde, mafya, siyaset ilişkisi; ama, onun yanında, feodal ilişkiler de vardır. Bugün sayıları 60 bine ulaşan köy korucuları, feodalitenin bölgede daha da güçlenmesinin teminatı olurken, devlet, trilyonları, bu bölgeye, köy korucularına ücret olarak vererek akıtmakta; ancak, ekonomik ve sosyal tedbirler sürekli olarak ihmal edilmektedir. Örneğin, iki yıldan beri, bölgede yarım kalmış işlerin bitirilmesi açısından 4,5 trilyon liralık bir ödenek verilmesine ilişkin kararnamenin imzalanması hâlâ gerçekleştirilememiş ve mevcut tesisler yarım halde, çalışmaz halde -bu 4,5 trilyon lira buraya ulaştırılamadığı için- istihdam imkânları yaratamadan atıl vaziyette beklemektedir.

Yine, trilyonları rahatlıkla harcayan devlet, bölge yatılı okullarının açılmasını ve buralarda çocuklarımızın eğitim yapmasını şu ana kadar gerçekleştirememiştir.

Terörün ve bölgedeki bu ilişkilerin bir diğer sonucu da, aynı, Başbakanlıkta, örtülü ödeneklerin, bütçe dışı harcamalarda kullanılması gibi, bölgede, terör mücadelesi için kullanılan kayıt dışı, bütçe dışı paraların -aslında, bir anlamda denetimsiz paraların sonuç itibariyle bazı güvenlik güçlerinin -kayıtdışı ilişkiler nedeniyle- yozlaşmalarına da yol açmaktadır.

Bütün bunları dikkate alan Demokratik Sol Parti Grubu, özellikle Diyarbakır'daki polis, özel harekât timi ve korucuların içinde yer aldığı uyuşturucu ve silah kaçakçılığı şebekesini, Tevfik Ağansoy ile Sayın Tansu Çiller'in korumalarının ilişkisini, Adana'da silah ticareti yaparken yakalanan bazı güvenlik mensuplarını, Hakkâri'deki organize suç şebekesinin varlığını ve toplumda, her kesimde görülen yozlaşmaları dikkate alarak 2 Ekim 1996 tarihinde -yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışından bir gün sonra- bir genel görüşme önergesini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiştir.

Aslında bu önergeyle, biz, güvenlik güçlerimizin yıpratılmasını veya hırpalanmasını değil, tam tersine, büyük bir fedakârlıkla görev yapan, terör mücadelesi yapan bu vatan evlatlarının içindeki çok az ve çok sınırlı sayıdaki bu gizli ve kirli ilişkilere kapılmış kişilerin ortaya çıkarılarak ayıklanıp, esas kurumların, ana kurumların ve teşkilatların yıpratılmadan temize çıkarılması amacına yöneliktir.

Aslında, bu konuda, güvenlik kuvvetlerimiz, bu örtülü ilişkilerin ortaya çıkmasını nasıl istemekteyse, vatandaşlarımız da -devletine olan güven duygularının sarsılmaması için- devletinin bu ilişkileri açığa çıkarmasını beklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tansu Çiller, yaklaşık beş yıldan beri, bu ülkede, bakan olarak, Başbakan olarak ve Başbakan Yardımcısı olarak, en sorumlu mevkilerde bulunmuş bir siyasetçidir ve Sayın Çiller, kısa bir süre önce "devlet çökmüştür" demiştir. Beş yıldan beri iktidarda olan bir siyasetçinin "devlet çökmüştür" demesi, boş ve kolayca geçiştirilecek bir kavram, bir sözcük olarak düşünülmemelidir.

Bu bir itiraf mıdır? Eğer devlet çökmüşse, bunun sorumlusu, herhalde, en fazla, Sayın Tansu Çiller'in de içinde bulunduğu iktidarlardır. (DSP sıralarından alkışlar) Ama, hem devlet çökmüştür diyeceksiniz_

NECMETTİN CEVHERİ (Şanlıurfa) - Beraber bulunduk; birlikteydik...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Beraber bulunduk...

M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) - Ben, hiç sizinle birlikte bulunmadım. Bulunanlara söyleyin... (DSP sıralarından alkışlar)

Beş yıllık bir görevden sonra, eğer bu bir itirafsa, bunun gereği istifadır. Eğer, hem yönetip hem itiraf edip hem de hâlâ yerinizde kalıyorsanız, bu bir duyarsızlıktır, bu bir aymazlıktır. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Çiller, acaba "devlet çöktü" derken, şu anda karşımıza gelen mafya ilişkilerine, suç örgütlerinin faaliyetlerine, bu karanlık ilişkilere bir gerekçe mi üretmek istemektedir?!. Bu olaylar, bu karanlık ilişkiler, artık, normal vakalar mı demek istemektedir?!.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz biliyoruz ki, bu Hükümet, bir yolsuzluklar dengesi üzerinde ve yolsuzlukların soruşturulmaması kavramı üzerinde kurulmuştur. Sırtında soruşturma baskısı ve gözünde Yüce Divan korkusu olanların, bu devletin çökmesinde en büyük sorumluluğa sahip olduklarını bilmek zorundayız. (DSP sıralarından alkışlar)

Siyaset, güvenle ayakta kalır; siyasetçiye güven yoksa, siyasete saygınlık da kalmaz. Şimdi, bir eski Başbakan düşününüz ki, devletin imkânlarını, Turban'ın imkânlarını kullanıyor, sonra, her şeyi inkâr ediyor ve ardından, iki faturayla 100 bin markın üzerinde bir para Turban'a ödeniyor.

Yine, siz, bir Başbakan düşünün ki, yabancı sermayeyi Türkiye'ye davet ediyor; ama, kendi, milyonlarca dolarını götürüyor, Amerika'da çeşitli yatırımlarda değerlendiriyor.

Değerli arkadaşlarım, Büyük Atatürk, ilk defa Yerli Malı Haftasını başlatıp yerli sanayimizi desteklemeye başladığı zaman, bir karar alıyor; gardırobundaki İngiliz kumaşlarından yapılmış, yabancı ülkelerden getirilmiş bütün elbiselerini dağıtıyor, boşaltıyor ve Sümerbank'ın yaptığı kumaştan elbiselerini diktiriyor. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Eğer, siyasetçi, vatandaşına güven verecekse, söylediği gibi olmalıdır veya olduğu gibi görünmelidir.

Değerli arkadaşlarım, bazı yeni konular gündeme geliyor; Sayın Özer Çiller'in MİT'e kendi danışmanını atadığı veya yerleştirdiği konusunda. Bu, gerçekten soruşturulması gereken bir konudur. Acaba, bunun arkasında ne gibi ilişkiler vardır, ne gibi amaçlar vardır? Sayın Özer Çiller'in sivil bürokrasi üzerindeki etkinliği bilinmektedir; ama, MİT'e yönelik bu ilişkileri de, bu vesileyle burada dikkatinize sunmak istiyorum.

Bütün bunları, mevcut yönetimlerin, mevcut iktidarların, halka iyi örnek olması veya halkın arzu ettiği nitelikte iktidar olabilmesi için uygulamaları gereken örnekler şeklinde sizlere sunmak istiyorum: Bakın, Sayın Çiler'in bir koruma filosu var. Ben, Ümitköy'de oturuyorum, zaman zaman bu filo benim önümden de geçiyor ve polislerin, korumaların haşin ve sert sesleriyle "sağa çek, sola çek" şeklinde bağırmalarını duyuyorum, rahatsız oluyorum.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Bunun bedeli olacak; çünkü, orada oturuyorsun!

M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) - Benim rahatsız olduğum gibi bütün vatandaşlar da rahatsız oluyor ve bir devlet adamı, görevini yaparken, halkı inciterek, halkı rahatsız ederek, etrafında 20-30 araçlık polis konvoylarıyla seyir halinde oluyorsa, böyle yöneticilerin topluma iyi örnek olmasını beklemek mümkün değil, böyle yöneticilerin haksızlıklarla mücadele etmesini beklemek de mümkün değil. (DSP sıralarından alkışlar ve "saltanat, saltanat" sesleri)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çiller, bu olaylar nedeniyle Sayın Ağar'ın istifasını istedi ve Sayın Ağar, istifa etti; ama, ben inanıyorum ki, hükümetteki ortak sorumluluk nedeniyle, eğer ortada bir suç varsa ve bu suça dayalı olarak Sayın Ağar istifa etmişse, bu Hükümetteki her bakan -Başbakan Yardımcısı ve Başbakan da dahil olmak üzere- aynı sorumluluğu paylaştığı için, aynı kararı almak mecburiyeti içerisindedir. Sayın Ağar'ın ayrılmasından sonra, İçişleri Bakanlığına, Sayın Akşener getirildi.

Bugün, hepimiz biliyoruz ki, İçişleri Bakanlığı, artık, en sorunlu; ama, en teknik bakanlıklardan biri haline gelmiştir. Bu bakanlıkta, özellikle emniyet kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması, eğitimi, organize edilmesi, yeni teknolojilerle desteklenmesi, terörle mücadele gibi sorunların yanı sıra, Trafik Kanunun getirdiği yeni yetkilerle yeni bir yapılanma düzeninin gerçekleştirilmesi gibi hedefler var ve gerçekten çok teknik bir bakanlık konumunda.

Sayın Akşener'in buraya niye getirildiğini henüz bilmiyoruz; ama, kendisine, bu görevinde başarılar diliyoruz. Zaten, kısa bir süre içerisinde, kendi icraatları, hangi amaçlar için bu görevde bulunduğunu da ortaya koyacaktır. Yalnız, Sayın Akşener'in önünde, şu anda, bizim gördüğümüz kadarıyla, mevcut görevlerinin yanı sıra, bugün üzerinde konuştuğumuz mafya ilişkilerinin açığa çıkarılmasıyla birlikte, Kayseri'de bir 10 Kasım gününde, Büyük Atatürk'e dil uzatarak, bütün vatandaşlarımızı rahatsız eden bir Belediye Başkanıyla ilgili ne gibi işlem yapacağı konusunda da beklentiler vardır. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Talay, 1 dakikanız var efendim; toparlar mısınız lütfen.

M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk, hepimiz için bir ortak değerdir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur ve milletimizin çok büyük çoğunluğunun saygı ve sevgi duyduğu ve "Atamız" diye saydığı bir büyük insandır. Milletin saygı ve sevgi gösterdiği Büyük Atatürk'e, en azından "Gazi" sıfatını dikkate alarak saygı göstermek, herkesin; ama, herkesin bir insanî görevidir. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Biz, bu görevi herkesten bekliyoruz ve özellikle, Sayın İçişleri Bakanının ve değerli Refah Partisi yönetiminin Kayseri Belediye Başkanıyla ilgili alacağı kararı da, bu vesileyle, burada, bir kez daha beklediğimizi belirtmek istiyoruz.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Atatürk'ü ağzına almadı.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Gazeteleri okumadın mı?.. Allah'tan kork.

M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) - Ben, Allah'tan korkuyorum. Atatürk'e bu kötü lafları söyleyen kişi Allah'tan korksun. (DSP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Sayın Talay süreniz bitti. Saygılarınızı sunun ve lütfen inin efendim.

M. İSTEMİHAN TALAY (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu araştırma önergelerini destekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, CHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Talay, teşekkür ediyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Parti sözcüleri, gerek Anavatan Partisi sözcüsü Sayın Aksöz ve gerekse Sayın Talay, Doğru Yol Partisi Sayın Genel Başkanıyla ilgili haksız ve mesnetsiz iddialarda bulunmuşlardır; ancak, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı, aynı zamanda partimizi temsil etmektedir. Bu sebeple, konuyla ilgili olarak açıklama yapmak zarureti duyuyorum. Dolayısıyla, söz istiyorum.

BAŞKAN - Grubunuza yönelik bir sataşmanın var olduğu iddiasındaysanız zabıtları getirteyim; ama, Sayın Çiller ile ilgili bir sataşmadan söz ediyorsanız, o konuda, zatı âlinizin talep ve konuşma hakkı İçtüzüğe göre yok; ama, Grubunuza yönelikse onu incelettireyim. (DSP sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Efendim, tutanakları inceletirseniz...

BAŞKAN - Sayın Bedük, siz, Tüzüğü gayet iyi biliyorsunuz, Tüzük buna imkân vermez efendim. Haa, Grubunuza yönelik sataşmadan söz ediyorsanız, ben, tutanakları getirteyim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Gruba yönelik...

BAŞKAN - Hay hay efendim.

Sayın Aksöz ile Sayın Baykal'ın sözleri mi efendim, iddianız ne?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Özellikle Sayın Aksöz, en sonunda da Sayın Talay'ın...

BAŞKAN - Getirteyim efendim.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) - Ben de istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Aksöz ve Sayın Talay'ın, Doğru Yol Partisi Grubuna yönelik sataşmalarını okuyun, altını çizin, getirin.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Ben incelettireceğim Sayın Bedük; Gruba yönelik bir şey varsa, gayet tabiî...

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (istanbul) - Muhterem Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi, şahsım ve Refah Partisi Grubu adına sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum efendim.

20 nci Dönem Parlamento çalışmalarına başlayalı 11 ayı geride bıraktık. Bu 11 aylık süre içerisinde, Genel Kurulda, birçok araştırma önergesini, birçok soruşturma önergesini görüştük; ama, hiçbir araştırma önergesi, gündeme gelmeden önce, siyasî partilerin tümü tarafından "evet, biz bu araştırma önergesini destekliyoruz" şeklinde bir olurla karşılaşmamıştı.

Ben, bugün, bir arkadaşınız olarak, bunu bildiğim için, buraya gelirken, fevkalade seviyeli, Millet Meclisimizin onuruna, seviyesine yaraşır bir toplantı olacağı düşüncesiyle geldim; ama itiraf edeyim ki, birazcık hayal kırıklığına uğradım.

Gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisinden Refah Partisine kadar tüm partilerimiz, bu araştırma önergesinin kabulü istikametinde oy kullanacaklarını Danışma Kurulunda ifade etmişlerdi. O bakımdan, bugün, neden tansiyon bu kadar yükseldi, neden partilerin sözcüleri birbirlerine bu denli sataştılar doğrusu anlayamadım; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi ne diyorsa biz de onu söylüyoruz, diğer partiler de onu söylüyor. Hatta, dolaylı veya dolaysız şekilde bu araştırma önergesiyle ilgili bulunan Doğru Yol Partisi sözcüsü arkadaşımız dahi, hem Danışma Kurulunda hem burada...

AYVAZ GÖKDEMİR (Kayseri) - Sizin için neden "tabiî" de, bizim için "dahi"?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Dolaylı veya dolaysız şekilde ilgisi bulunduğu iddia edilen -özür diliyorum ve altını çizerek ifade ediyorum- Doğru Yol Partimizin sözcüsü dahi buraya çıkarak açıkça "evet, biz bu araştırma önergesinin kabulü istikametinde oy kullanacağız" demiştir. Ben, bunu fevkalade önemsiyorum, Meclisimizin seviyesi açısından önemsiyorum. O bakımdan, keşke -halkımız bizi seyrediyor- bugünkü görüşmeler bu konsensüse uygun şekilde cereyan etseydi diye konuşmama başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, gerçekten, Meclisimizde 3 Kasım akşamından beri ülke gündeminin başına oturmuş olan çok önemli bir konuyu görüşüyoruz.

İlk konuşan CHP Genel Başkanı Sayın Baykal'ın da ifade ettiği gibi, ülkemizde, maalesef, çok sık trafik kazası oluyor. Her gün yirmi, otuz vatandaşımızı bu trafik kazalarında kaybediyoruz. Hatta Meclis olarak bu konuya o kadar duyarlı olduk ki, bundan birkaç gün önce, Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapmak zorunda bile kaldık.

Değerli arkadaşlarım, Susurluk yakınlarında meydana gelen trafik kazasını diğerlerinden ayıran özellik neydi? Bu kazanın önemi nereden geliyor? Objektif olarak baktığımızda, bir kamyon, bir Mercedes otomobilin önüne çıkmış, bir trafik kazası olmuş, üç kişi ölmüş, bir kişi yaralanmış.

Değerli arkadaşlarım, bir gece, bir benzinciden çıkan kamyonun aydınlattığı, sonra ebediyen kararttığı Mercedes otomobildeki dört kişinin kimliği, tüm dikkatleri bu olayın üzerine toplamıştır. Niçin; bir sayın milletvekili, bir eski emniyet müdürüyle yolculuk yapamaz mı; hiç şüphesiz ki, yapar; ama, tabiî, şu konular, kamuoyunun kafasında ve vicdanında hâlâ büyük bir soru işareti olarak duruyor ve durmaya devam ediyor: Peki, bu arabada, yıllardır içeride ve dışarıda aranan bir kanun kaçağının işi ne? Bu araçta bulunan çeşitli türdeki silahların işi ne; susturucunun işi ne?

AYHAN GÜREL (Samsun) - Bize niye soruyorsun, İçişleri Bakanına sorsana!..

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Sayın Baykal'ın konuşmasında ifade ettiği, üzerinde hassasiyetle durduğu konulara ben de aynen katılıyorum. Gerçekten, bu konuyla ilgili, demin ifade ettiğim şekilde, bu silahlarla ilgili, balistik raporlarıyla ilgili, susturucuyla ilgili mutlaka çok ciddî araştırmalar yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu sorular ve bunun gibi sorular kamu vicdanını rahatsız etmiştir, etmeye de devam etmektedir; çünkü, uzun süredir kamuoyunda birtakım çetelerden bahsediliyor, eylemlerden bahsediliyor, adam öldürülüyor, tehditler, şantajlar... Hiç şüphesiz, birtakım çetelerin kendi aralarındaki hesaplaşmaları Türkiye için olumsuz bir tablodur. Ancak, bu ilişkilerin içerisinde, birtakım siyasîlerin, emniyet mensuplarının da isimlerinin geçmesi, işte, asıl bu, vatandaşı ve bizi rencide ediyor ve rahatsız ediyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, bir kanun devletidir; Anayasası, hukuk devleti olduğu ilkesini vazetmektedir. Türkiye, kuvvetler ayrılığı sistemiyle yönetilen, kuvvetler ayrılığı sisteminin cari olduğu bir cumhuriyettir. Bir suçun araştırılması, suçluların tespiti, cezalandırılması, yargının görevidir. Bu ve bunun gibi olaylarla ilgili olarak yargı organlarımız görev başındadır. Nitekim, bugün, burada konuşan Adalet Bakanımız -memnuniyetle ifade etmeliyim ki- İstanbul Cumhuriyet Savcılığının bu konuda araştırma başlattığını, Ankara Cumhuriyet Savcılığının bu konuyla ilgili çalışmalar yaptığını ifade etmiştir. Yine, bugün gazetelerden okuduğuma göre de, İçişleri Bakanlığı, bu olayı araştırmak üzere üç müfettiş görevlendirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, ilk tahkikat gizlidir. Bu tahkikatları cumhuriyet savcıları yürütür; kamu davası açılmaya gerek görürse, kamu davası açıldıktan sonra, bu konuyla ilgili kamuoyuna açıklama yapılabilir. Bazı parti sözcüsü arkadaşlarımız buraya çıktılar, "neden Başbakan susuyor, neden Başbakan Yardımcısı susuyor, neden Hükümetten bir ses çıkmıyor" diye sorular sordular; ama, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu kaidesini, herhalde, bu arkadaşlarımızın, asgariden, biliyor olmaları gerekir.

Türkiye bir Teksas değil, Türkiye'nin Başbakanı da bir şerif değil. Demin de ifade ettiğim gibi, Türkiye, bir hukuk devleti, Türkiye'de nizamlar var, kanunlar var; bu kanunlara göre bir olayın üzerine gidilir ve netice ortaya çıktıktan sonra, hiç şüphesiz ki, ilgilisi, yetkilisi kimse, bu konuda açıklama yapar; kural budur.

Değerli arkadaşlarım, bu tahkikatlar bir taraftan devam ederken, kamu vicdanını fevkalade rahatsız eden bu konunun Meclisimizce ele alınması ve bir araştırma komisyonunun, inşallah, kurulacak olması, çok isabetli olacaktır. Hiçbir şey karanlıkta kalmamalıdır değerli arkadaşlarım. Eğer, kanundışı birtakım ilişkiler varsa ve bu ilişkiler birtakım devlet kuruluşlarına kadar uzanıyorsa, sonuna kadar takip etmek; eğer sorumlular varsa bunları ortaya çıkarmak; devleti, siyaseti ve emniyeti bu tahribattan kurtarmak, hepimizin görevidir, yargının görevidir, idarenin görevidir, milletimizin iradesinin tecelligâhı olan bu Meclisin görevidir.

Değerli arkadaşlarım, bu olaylar sebebiyle devlet töhmet altındadır, emniyet teşkilatımız töhmet altındadır, Hükümet töhmet altındadır, Meclisimiz -maalesef- töhmet altındadır. Töhmetten kurtulmanın yolu, bu, yasadışı olduğu iddia edilen ilişkileri ve arka planlarını aydınlatmaktır.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu olumsuzluklara rağmen bizi sevindiren bir husus var. Çok şükür devlet çarkı çalışıyor, Anayasal düzen çalışıyor, Hükümet çalışıyor, Meclis çalışıyor ve demokratik rejim işliyor. Dolayısıyla, bunlar olduktan sonra, inanıyorum ki bu ülkede karanlık hiçbir şey kalmaz.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce de belirttiğim gibi, Meclisimizin tüm siyasî partilerinin, bu konuda elbirliği ederek bu araştırma açılsın demesi de, ayrıca sevinilecek bir husustur. Tekrar ediyorum ki, bütün bu kanundışı ilişkiler mutlaka aydınlatılmalıdır ve inanıyorum ki aydınlatılacaktır.

Kurulacak olan komisyon, şu ana kadar kurulmuş olan komisyonların en önemlisi olacaktır, omuzlarında çok büyük bir yük olacaktır, İçtüzüğe göre, siyasî partilerden güçleri oranında oluşacak olan bu komisyon çok ciddî bir çalışma yapacaktır.

Refah Partisi olarak beklentimiz şudur: Bu araştırmanın, sonu nereye varırsa varsın, kime dayanırsa dayansın, hangi noktaya giderse gitsin, sonuna kadar araştırılmasını Refah Partisi Grubu olarak bekliyoruz. (RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu gibi hassas konuları, üzerinde, ciddî, planlı, akıllı çalışma yapılması gereken konular olarak görüyoruz.

Yalnız, tartışırken, bir hususa dikkat etmek zorundayız. Henüz iddia safhasında olan bir olayda, bir veya birkaç milletvekili arkadaşımızın ilgisi vardır diye tüm Parlamentoyu sorumlu tutmak, suçluymuş gibi göstermek yanlıştır, bindiğimiz dalı kesmektir. Bir veya birkaç emniyet mensubunun ilgisi vardır diye, tüm emniyet teşkilatımızı karalayamayız. Hepimiz, can ve mal güvenliğinden sorumlu emniyet teşkilatımızı, gözümüzün bebeği gibi görmek mecburiyetindeyiz ve hele hele, devletimizi asla yıpratamayız, yıpranmasına yol açacak söz ve davranışlarda bulunamayız.

Biraz önce buradan hitap eden; konuşurken, doğrusu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşuyor zannetmiştim; ama, Anavatan Partisi sözcüsü olarak konuşmuş...(RP sıralarından alkışlar, ANAP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Yakıştı mı şimdi bu laf?!

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın Uğur Aksöz dediler ki: "Deri çürümesin diye tuzlanır; peki, tuz çürüyünce ne olur?" Devam ettiler ve "devlet çürümüştür ve batmıştır" dediler.

Değerli arkadaşlarım, devletimizi bu şekilde yıpratmayalım, yazıktır; başka devletimiz yok; bir tek devletimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. (ANAP sıralarından gürültüler)

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Çiller'in lafı o, bizim lafımız değil!

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - İnşallah, bu tespitleri yanlış yapmışımdır.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Lafları çarpıtıyorsun!

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) Bakın, Hükümeti tenkit edebilirsiniz, 54 üncü Cumhuriyet Hükümetini tenkit edebilirsiniz, eleştirebilirsiniz; ama, lütfen, devlet ve hükümeti birbirinden ayıralım; devlet başkadır, hükümet başkadır. Hükümet, iki siyasî partinin bir koalisyonudur -ama, güvenoyu aldıktan sonra, hiç şüphesiz ki, herkesin hükümeti gibi hareket edecektir- ama, devletle hükümeti birbirine lütfen karıştırmayalım; Hükümeti tenkit ediyoruz diye devleti yıpratmayalım. Bunu ifade etmek istiyorum.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - O sizin kanaatiniz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kanundışı olayların, birtakım suç örgütlerinin ortaya çıkarılması, Türkiye'de kanun hakimiyetinin, sulh ve sükûnun sağlanması, takdir edelim ki, sadece polisiye tedbirlerle, cezayla, Meclis araştırmasıyla ve Meclis soruşturmasıyla mümkün olmaz. Başka tedbirlere de ihtiyacımız vardır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin uzun süredir içinde bulunduğu sosyoekonomik durumu hepimiz biliyoruz. Maalesef, ekonomik sıkıntılarımız var, sosyal problemlerimiz var. Eğer, birtakım karanlık düşünceli insanlar ortaya çıkmış, suç ve suçlu oranında birtakım artışlar olmuşsa; Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durumu da düzeltmenin gayreti ve çabası içerisinde olmalıyız. 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinin bu doğrultuda yapılan çalışmalarını takdirle karşıladığımı belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, kamuoyunun mafya diye bildiği birtakım çeteler türemiştir. Biraz önce de belirttiğim gibi, bu, kamu vicdanında fevkalade rahatsızlık yaratmaktadır. Bunların türemesinde kanun hâkimiyetinin tam olarak sağlanamaması etken olduğu gibi, kötü ekonomik ve sosyal şartlar da âdeta bunun tuzu ve biberi olmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yarın Meclisimizde önemli bir kanun tasarısını görüşeceğiz. Karaparanın aklanmasının önlenmesi amacını taşıyan bu kanun tasarısı, bundan takriben iki yılı aşkın bir süre önce Meclisimize gelmiş; ancak, 19 uncu Dönemde imkân bulunamamış, bu tasarıyı ele almak mümkün olmamış ve kanunlaşamamış. Şimdi, çok şükür gündeme alındı, yarın bu konuyu burada inşallah görüşeceğiz. Memnuniyetle ifade edeyim ki, bu konuda da partilerimizin bir konsensüsü var; yani, bu kanunun çıkması konusunda, tasarının kanunlaşması konusunda siyasî partilerimiz birlikte hareket edecekler.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) - Hangi sırada bu kanun tasarısı acaba?

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Yarın görüşülecek. Zannediyorum, biraz önce, Meclis Başkanımız, bu konuyu Genel Kurula da arz ettiler.

Değerli arkadaşlar, birtakım yasadışı örgütlerin, kaçakçılıkla, uyuşturucuyla, tehditle, şantajla elde ettikleri menfaatın, paranın, emtianın, meşru yoldan kazanılmış bir para gibi piyasaya girmesinin önlenmesini amaçlayan bu kanun tasarısı, inanıyorum ki, yarın buradan kanunlaşarak çıkacaktır.

Değerli arkadaşlarım, hafta sonu İstanbul'daydım. Böyle bir kanun tasarısından haberdar olan bir vatandaş, "Yahu, siz, karaparanın aklanmasının önlenmesiyle ilgili bir kanun tasarısının görüşecekmişsiniz. Tabiî, güzel de...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ne alakası var?!.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - ...siz, karaparanın kazanılmasını, elde edilmesini önleyen çalışmalara önem verseniz de, bunlar kazanılmasa da, bunların aklanmasını önlemek için de çareler düşünmek zorunda kalmasanız" diye, aklıyla bana bir beyanda bulundu. Şöyle düşündüm; haklıdır dedim. Gerçekten, ülkemizde, son yıllarda "karapara" diye ifade edilen, alınteri mahsulü olmayan, göznuru mahsulü olmayan, birtakım yollarla kazanılmış haksız paralar var; bunlara karapara diyoruz; ancak, bu konuda kurulmuş olan birtakım teşekküller olmakla birlikte, bunun önlenmesi için, bunlarla mücadele için birtakım yasalar çıkmış olmasına rağmen -uyuşturucuyla mücadele gibi, kaçakçılıkla mücadele gibi- şu ana kadar bu konuda başarılı bir netice alınamadığı görülmektedir. Mademki buna mâni olamıyoruz, hiç olmazsa, bunların kazandıkları paraların aklanmasını önleyelim diye bir kanun tasarısı önümüze gelmiş. Ben, bunu niye söylüyorum; arkadaşlarımızdan biri oradan diyor ki "ne ilgisi var?"

BAŞKAN - Sayın Şahin, ben de merak ediyordum essahtan; yani, niye söylüyorsunuz diye...

MEHMET ALİ ŞAHİN ( Devamla) - Efendim, bakın, mafyadan bahsediyoruz, birtakım çetelerden bahsediyoruz. Bu çeteler ne yapıyorlar; bu çeteler, kanundışı yollarla birtakım para ve mal elde ediyorlar. Yarınki kanun tasarısı ne; bunların kanundışı yollarla kazanmış oldukları bu paranın aklanmasının önlenmesi. Bu önerge ile yarın çıkacak kanun arasında bir bağlantı yok mu? Bunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, karapara kazananlara engel olmak, devletin, hükümetin öncelikli görevidir hiç şüphesiz. Bu konuda, arzu edildiği gibi başarılı olunamadığı anlaşılmıştır ki, 1990 yılında bu tasarı Meclisimize gelmiştir. Yasadışı örgütler, çeteler, mafya, sadece bizim sorunumuz değildir değerli arkadaşlarım, dünyanın bir sorunudur. Nitekim, uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesi için, 1988 yılında, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi imzalanmıştır. Görülmektedir ki, bu karapara sorunu dünyanın bir sorundur, Birleşmiş Milletlerin gündemine aldığı bir konudur. Dolayısıyla, mafya türü bir örgütlenme bize özgü bir şey değil, bizden önce Batı'nın tanıdığı, Batı'nın içerisinden çıkmış olan bir olgudur. Bu işin en çok acısını da Batılılar çekmiştir, şimdi biz de çekmeye başladık.

Değerli arkadaşlarım, bunu, şunun için söylüyorum: Bakın, Batılı düşünürler ve devlet adamları, şimdi, dejenere olmuş olan toplum yapısını nasıl düzeltiriz diye derin derin düşünmektedirler, çareler aramaktadırlar.

Bakınız, Fransız düşünürü Profesör Tony Anatrella, 1992 yılında "Bunalımlı Topluma Hayır" diye bir kitap yazdı. Bu kitapta "Batı, bugün, amansız bir hastalığa yakalanmıştır. Yalan, sahtekârlık, ahlaksızlık ve hırsızlığın hâkimiyet kurduğu bir toplumda yaşıyoruz. Günümüz insanı da ölüm korkusuna kapılmıştır. İntihar ve uyuşturucu müptelalarının artması bunun örneğidir. Bu hastalığın adı imansızlıktır. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunalımın kaynağı da budur. Hayatı yaşanır hale getiren, ahlak ve ideolojidir. İdealsiz toplumların sunî bir hayat yaşamakta olduklarını görüyoruz. Bugün, parçalanma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Gelecek nesillere bırakacak hiçbir şeyimiz kalmamıştır" diyor Fransız Profesör Tony Anatrella.

Şu andaki bunalım bir ahlak bunalımıdır. Batı âlemini sarsan ahlak bozukluğunun temelinde, 60'lı yıllarda başlayan dinsizlik ve inkârcılık cereyanı yatmaktadır. Toplumları Allah'a yaklaştıracak yolun bulunmasına devletlerin de yardımcı olmaması halinde, durum daha da kötüleşecektir. Bunu niye söylüyorum, bununla ne ilgisi var?..

Değerli arkadaşlarım, her şeyi polisiye tedbirlerle önleyemeyiz. Olayın manevî boyutunu, kültürel boyutunu inkâr edemeyiz. Bugün, hem dünyada hem ülkemizde büyük bir sosyal buhran yaşıyoruz. İnsanî değerlerin pervasızca çiğnendiği, sadece kendini düşünen, kendi çıkarını düşünen, para ve menfaat gelsin de nereden gelirse gelsin felsefesinin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bunun için, kanunsuzlukla, çetelerle, menfaat odaklarıyla, meşru güvenlik güçlerimizle mücadeleye devam ederken bir şeyi asla ihmal etmeyeceğiz; o da, iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmektir; helali haramı bilen insan yetiştirmek mecburiyetindeyiz ve bir gün, yaptığı her şeyden dolayı hesap vereceğine inanan insan tipini yetiştirmek zorundayız. (RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, biz, Refah Partisi Grubu olarak, bu araştırma önergesinin kabulü istikametinde oy kullanacağız. Biraz önce de belirttiğim gibi, bu araştırma komisyonunun çalışmasını tam anlamıyla neticelendirebilmesi için, Refah Partisi olarak elimizden gelen tüm desteği ve gayreti ortaya koyacağız.

Hepinizi, sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Şahin, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, önerge sahiplerinden birinci imza sahibi olan sayın üyeyi davet edeceğim; ama, birinci imza sahibi, bir başka imza sahibine bu hakkını devredebilir.

Bu şartlarla, şimdi, birinci sırada bulunan, İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık; (10/110) esas numaralı önergeyle ilgili olarak; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Tanık, süreniz 15 dakikadır.

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; (10/110) esas numaralı, Batman Milletvekili arkadaşımız, ben ve 21 arkadaşımızın verdiği, yasadışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin karşılaştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge üzerinde fazla detaylı konuşup, bir şeyler anlatmaya ihtiyaç duymuyorum. Açıkçası, saat 15.00'ten beri, Meclisimiz, bu konuyu, genel şekilde, gayet güzel konuştu. Gruplar adına konuşma yapan arkadaşlarımız, bu konunun hassasiyeti üzerinde gayet güzel durdular, söylenecek her şeyi söylediler.

Zaten, Hükümet, konuşmasını yaptığı sırada, bu konuda hemfikir olduklarını ve bu araştırma önergesini destekleyeceklerini de beyan ettiler. Biraz önce Hükümet kanadından söz alan arkadaşlarımız da -hem Refah Partisi sözcüsü milletvekili arkadaşımız, hem Doğru Yol Partisi sözcüsü milletvekili arkadaşımız- Hükümetin görüşüne aynı şekilde katıldılar. Önümüzdeki günlerde yahut bugün kurulacak olan bu Meclis araştırma komisyonunda arkadaşlarımız faaliyet gösterecekler.

Ama, ben, müsaade ederseniz, gecenin bu geç saatinde fazla vaktinizi almadan, 15 dakikalık süremi de kullanmadan, bir iki noktaya değinerek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.

Birçok vatandaşımız, televizyonlarının başında, şimdi bizleri izliyorlar, bugün saat 15.00'ten beri izliyorlar, bu konu çok önemli olduğu için izliyorlar. Bu konunun açıklığa çıkması, şu Parlamentonun, 20 nci Dönem Parlamentosunun yüzakı olacak arkadaşlar. İnanınız, 70 milyon Türk insanının gözü -ister Refahlı olsun, ister ANAP'lı, ister başka partili olsun, hiç önemli değil- 550 milletvekilinin üzerinde, yani şu anda Parlamentonun üzerinde...

Ben, her hafta seçim bölgesine giden bir arkadaşınızım, siyasetin ta içinden gelen bir arkadaşınızım; çarşıda, pazarda dolaşıyorum. Geçen hafta pazar günü çarşıda, pazarda dolaşırken insanlar kolumdan çekip "ne olacak bu işler; nedir siyaset-polis-mafya üçgeni" diye soruyorlardı. Siyasetçinin mafyanın yanında ne işi var diye kendi kendime sorar oldum... Çocuklarım, bana, "siyasetçinin mafyanın yanında ne işi olduğunu" sorar oldu. Devletin tepesinde, Sayın Cumhurbaşkanı "nereye giderse gideceği yere kadar araştırın" diyor. Şimdi, bizlere düşen vazife var -biraz sonra, bizler burada, bu konuda, hepimiz beyaz oy kullanarak bu konuda komisyon kurulmasına karar vereceğiz- altını çizmek istediğim bir husus var: Bu Meclis, bugün burada bu kararı verecek; ama, önümüzdeki günlerde bu görevi üstlenecek olan arkadaşlar, şöyle veya böyle bunun üstünü örtme konusunda herhangi bir çalışmaya mahal vermesinler, imkân vermesinler. Kim kuradan çıkarsa, bu arkadaşlar, çok önemli görevler yapacaklar. Yapacakları bu çok önemli görevde, bu 550 mebus arkadaşımızın üzerinde fevkalade önemle durduğu konuyu neticelendirecekler. Bu konuda hassasiyetimi dile getirerek, akşamın bu vaktinde fazla vaktinizi almadan, hayırlı, uğurlu olsun diyerek, bu kurulacak olan bu komisyonun çalışmalarında şimdiden başarılar diliyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanık.

Sayın Önder Sav, (10/124) sıra sayılı önergeyle ilgili olarak ve imza sahibi sıfatıyla; buyurun.

ÖNDER SAV (Ankara)- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, 3 Kasımda Susurluk'ta meydana gelen kaza nedeniyle verilen araştırma önergelerini ve daha önce verilmiş olan benzer araştırma önergelerini birleştirip, bugün öncelikle görüşme kararını almakla, çok isabetli davranmıştır diye düşünüyorum.

Son zamanlarda, söylentileri de aşarak, somut görüntüleriyle ortaya çıkan, kimi güvenlik güçleri görevlilerinin de içinde yer aldığı silahlı soygun çeteleri gerçeğine, kararlı biçimde el konulması zamanı gelmiş de geçmekteydi.

Acı gerçeklerin, Susurluk'ta tesadüfen meydana geldiği sanılan trafik kazası nedeniyle ortaya dökülmesi, üzüntü ve kaygı vericidir. Devletin kimi organları, özellikle kimi güvenlik güçleri mensuplarının cinayet, uyuşturucu ve kaçakçılık mafyalarıyla iç içe, bilerek, yan yana çalıştığı, çalıştırıldığı iddiaları, ne yazık ki hep tesadüflerle ortaya çıkmaktadır.

Devlet, bir hukuk devleti sorumluluğuyla, hukukun üstünlüğüne sahip çıkarak olayların üzerine gitmiyor. Susurluk'taki kazadan önce ortaya çıkarılan Adana, Ankara, Kocaeli, Yüksekova çeteleri, devletin organlarının en seri biçimde harekete geçmeleri için yeter, olumlu uyarılardı.

Söylemez çetesiyle ilgili araştırma önergemize gereken önem verilmedi; Yüksekova'daki bazı güvenlik güçleri mensuplarının, mafya, cinayet ve uyuşturucu çeteleriyle ilişkisini belirleyen Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin düzenledikleri rapor tepkiyle karşılandı; ama, orada, gerçek, bir zaman sonra ortaya çıktı ve yalanlayanlar, yalanladıklarıyla kalarak mahcup olmak durumunda kaldılar. Bir alay komutanı ve seyyar jandarma tabur komutanının çabalarıyla çete mensupları yakalandı. Nedense, kimse -devlet organları ve sorumlular- ortaya atılan iddiaların üzerine gitmiyor; aksine, gerçekleri saptırmaya çalışıyorlar; maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi de üzerine düşeni yapmıyor.

19 uncu Dönemde, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu çok somut değerlendirmeler yapmıştı. Komisyon raporundaki şu cümleler gerçekten ibret vericidir: "Bir merkezden yönetiliyormuşcasına gizli örgüt şeklinde örgütlenen oluşumlar, devletin seçimle işbaşına gelmiş organlarınca denetlenememektedir. Bu örgütler hakkında zaman zaman kamuoyunda haberler çıkmaktaysa da, nedeni bilinmez bir şekilde, bunlar hakkındaki iddialar hiçbir zaman soruşturmaya konu olamamaktadır. Devletin seçimle işbaşına gelmiş organlarınca denetlenmeyen ve yargı organlarınca da soru sorulmayan bu örgütler, istedikleri gibi devlet idaresindeki organlara hâkim olmakta ve devleti her türlü emellerine alet etmektedirler." Rapor şöyle devam ediyor: "Devlet, içerisinde bulunduğu izlenimi Komisyonumuzca tespit edilen birtakım odakların devlet içerisinden temizlenmesi ve hukuk kurallarının hâkim kılınması için, otoriteyi eline almak zorundadır."

Yasama organının iradesiyle oluşturulan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu raporu, nedense, hiç iltifat görmedi, rapordaki gerçekler araştırılmadı, üzerine de, bu zamana kadar, maalesef, gidilmedi.

Başbakan Yardımcısı Sayın Çiller'in "devlet-mafya ilişkisi yoktur" sözleri, yasama organının, biraz önce tümcelerini aktardığım raporuyla çelişki oluşturmaktadır. Devlet organları, Sayın Çiller'in hayalî fetvalarıyla korunamaz. Gerçekleri görmeyen Sayın Çiller gibi siyaset adamları yüzünden, devlet örselenir, yaralanır ve maalesef çürümeye başlar.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde bulunan Susurluk olayında da, aynı umursamazlık, gerçekleri örtbas etme gayretleri su yüzüne çıkmıştır. Daha önce kamuoyunca duyulan, kuşkuyla, devlet organları adına da üzüntüyle izlenen kimi hususlar, Sususluk'taki trafik kazasıyla somut ve acı bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.

Kimi zaman söylenen ve basında da sık sık yazılanlara, nedense, hiç iltifat edilmemiştir. Ne deniyordu o zaman; Emniyet Genel Müdürlüğünce, PKK ve Dev-Sol'a karşı faaliyetler içinde kullanılıyor görüntüsüyle, özel bir suç ekibi teşkil edilmiştir. Tehdit, gasp, haraç, uyuşturucu kaçakçılığı, cinayet gibi suçların içerisinde olan bu grup, eski ülkücülerden teşekkül etmiştir. Grup üyelerine, Emniyet Genel Müdürlüğünce polis hüviyeti ve yeşil pasaport verilmiştir. Bahsi geçen grup, teröristlere karşı faaliyetlerde bulunma görünümünde, Almanya, Hollanda, Belçika, Macaristan ve Azerbaycan'da uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Daire Başkanlığında görevli polis memurları Ayhan Akça, Ziya ve Semih bu grupla birlikte çalışmakta ve aynı zamanda grubun himayesini sağlamaktadır. Grubun başlıca isimleri arasında Abdullah Çatlı da vardır. Abdullah Çatlı'nın, Mehmet Özbay adına kimlik taşıdığı, polis kimliği ve yeşil pasaportu olduğu da bilinmekte, iş ve ev telefonlarına varıncaya kadar her şey saptanmış bulunmaktadır. Abdullah Çatlı'nın içinde bulunduğu çetenin, Urfa-Siverekli Bucak Aşireti mensupları, yeraltı dünyasının tanınmış isimleri ve muhtelif kademelerdeki polislerle de ilişki içerisinde olduğu, ayrıca kamuoyuna duyurulmuştu.

Susurluk'taki kazada ortaya çıkan tablo, şaşırtıcıdır, ilginçtir, bir o kadar da üzüntü vericidir, kaygı vericidir.

Ülkücü mafya şefi Abdullah Çatlı, Milletvekili Sedat Edip Bucak, Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ... Hangi neden, bu ilişkiyi bir gezide, bir arabada bir araya getirebiliyor?! Bu insanların ortak paydaları nedir?! İpliği pazara çıkmış, 1978 yılından beri cinayet işlediği, uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı, Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'nın hapishaneden kaçmasına yardımcı olduğu iddia edilen, üzerinde sahte polis kimliği ve yeşil pasaport taşıyan ve İnterpol tarafından kırmızı bültenle arandığı söylenen Abdullah Çatlı, nasıl oluyor da, Hükümet ortağı bir partinin bir milletvekili ve bir üst düzey görevliyle bir araya geliyor?! Nedir ortaklıkları?.. İtalya'nın ünlü bir savcısının dediği şey çok ilginç: "Doğrusu, böylesi bizde bile görülmedi" diyor; mafyanın yatağı İtalyanları bile şaşırtmış oluyoruz.

Bazı özel birimlerin bilgileri dahilinde, bazı özel görevlerde kullanıldığı iddia edilen Abdullah Çatlı, acaba arabada hangi bilinmeyen özel görevi ifa etmekte idi?! Acaba, gerçekten İçişleri eski Bakanı Sayın Mehmet Ağar'ın söylediği gibi, olayın bir özelliği yok mudur?! Ya da, Emniyet Genel Müdürünün belirttiği gibi, kaza, normal olduğu söylenecek kadar, hafife alınacak türden bir olay mıdır?! Ya da Sayın Ağar'ın "Sedat Edip Bucak ile Hüseyin Kocadağ eskiden beri tanışırlar. Bize gelen duyumlara göre, Kocadağ ile Bucak, Abdullah Çatlı'yı İstanbul'a teslim etmeye götürüyorlardı" şeklindeki beyanı gibi, olayı örtbas etme çabaları mı söz konusudur?!

İşin ilginç yanı, bu vahim olay karşısında devletin Başbakanı susuyor, devletin Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanları susuyor. Kim konuşuyor; maalesef Drej Ali konuşuyor. Yetkililerin suskunluğu ve kimilerinin olaya koydukları bu teşhisler, bir yandan, suçun ve suçluların en seri şekilde ortaya çıkarılmasını önlemiş, hemen kaza anında karartılan deliller olayı daha da karanlığa itmiştir. Öte yandan da, çeşitli cinayetler, gasp, uyuşturucu kaçakçılığına bulaşmış, devletin kimi birimleri tarafından özel biçimde himaye edildiği iddia edilen, önlenemediği takdirde bu ekip siyasal cinayetlere tevessül edebilir denilen bir mafya çetesinin şefini, topluma, itibarlı bir insanmış gibi sunma çarpıklığı sergilenegelmektedir. Gazetelere verilen ilanlarla, Abdullah Çatlı, ülkesi ve ülküsü uğruna mücadele vermiş, milliyetçiliğiyle her zaman övünmüş değerli insan mertebesine yükseltilmiştir. Anlı şanlı cenaze töreniyle gömülmüş, tabutu omuzlarda, Türk bayrağına sarılı olarak mezara götürülmüştür. Allah gecinden versin, bir gün öldüğümüzde, bu yüce çatının altında bulunan hepimizin sarılarak gömülme onuruna ereceğimiz ay yıldızlı bayrağın, bir ülkücü mafya çetesi reisinin tabutuna örtülmesini, önce kendimize saygısızlık sanıyorum, bu çirkin görüntüyü engelleyemeyen yetkili ve sorumluları da, bu kürsüden kınıyorum, ayıplıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir yıl önce, devletin kuşatılmışlığını söylediğimiz zaman herkes şaşırdı, öfkelendi. Susurluk'taki kaza, devletin nasıl kuşatılmaya çalışıldığının somut örneğidir. Bu kazadan, burnumuza -kimi sözcülerin burada değindiği gibi- pis kokular geliyor. Kazanın ortaya serdiği gerçekler, devlet-mafya-siyasetçi ilişkisi diye tanımlanınca kimileri gocunuyor, devlet hamiliğine soyunuyorlar. Bu devletin oluşumunda, Yüce Atatürk'ün öncülüğünde, emeği, alınteri, kanı olan insanların kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, elbette, dürüst devletin üstüne titremiştir, titreyecektir de; ama, biz, hukukun üstünlüğüne dayanan, demokratik, laik, hukuk devletinin üstünlüğüne inanan, bu anlayışta olan devletin üstüne titriyoruz. Atatürk devrim ve ilkelerine, cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı devletin üstüne titriyoruz. Bu devletin, polis devletine; bu devletin, mafya ile iç içe bürünüp çürütülmesine; devletin, halkın görevlilerinin ve onun adına görev yapanların devleti olmasına; güvenlik güçlerinin, kimi yerde kimi zaman mafyanın emrine verilmemesine özenle gayret gösterilmesi için bu devletin üstüne titriyoruz.

Doğuda ve güneydoğuda olduğu gibi, koruculardan medet umarak, aşiretlere devlet otoritesini tanıyarak, devlet kendisini koruyamaz. Hele hele, Susurluk'taki kazanın ortaya çıkardığı gibi, güvenlik güçlerinin işlerini ülkücü mafya çetelerine ihale ederek, hiç ama hiç itibarlı devlet olunamaz. Bu kafayla, bu anlayışla gidilirse, korkarım ki, daha uzun süre, yargısız infazların, gözaltında kayıpların, faili meçhul cinayetlerin, hapishanelerinden ve emniyet saraylarından işkence çığlıkları duyulan ülke olmanın ayıbından daha uzun süre kurtulamayacağız.

Artık, devletin, yasama, yürütme ve yargı organları, üzerlerine düşen görevleri duraksamasız yapmalıdır. Yargının geç işlediği, yürütme organının olayların üstesinden gelemediği, etkisizleşmeye başladığı bir ortamda, egemenliğin kayıtsız şartsız tek sahibi Yüce Ulusun temsilcilerinden oluşan Meclisimiz, Susurluk'taki kazanın öncesinde, altında, sonrasında yatan olaylara el koymalıdır. Hastalık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin içerisindeyse, bir milletvekili arkadaşımız mafyayla ilişki içerisindeyse, süratle olayı açığa çıkarmalı, değilse, şaibeden kurtulmasına yardımcı olmalıdır.

Güvenlik güçlerinin en üst düzeyinde görev yapan kişi ya da kişilerin, ülkücü mafyayla ilişkilerinin olup olmadığı süratle aydınlığa kavuşturulmalıdır. Devletin gücünden üstün gücün olmadığı,devletin güvenlik güçleri yerine, taşeron ajanlar, kiralık çeteler kullanıp kullanmadığı açıklık kazanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sav, toparlar mısınız.

ÖNDER SAV (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Ucu zaman zaman siyaset adamlarımıza, bakanlara kadar uzanan yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük, mafya ilişkileri masaya yatırılıp, didik didik edilmelidir. Kimlerin ülkücü mafya şebekelerine polis kimliği ve hatta yeşil pasaport verdiği, kimlerin devletin güvenliğini hayâsızca ayak altına attığı, şaibelere karıştırdığı artık ortaya çıkmalıdır. Olay, Susurluk'taki savcının omuzlarında bırakılmayacak kadar vahim ve endişe vericidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugünden itibaren, olaya, araştırma önergeleri nedeniyle el koymalı, gerekiyorsa, kuracağı komisyona özel bir işlem uygulayıp, üye sayısını artırarak, komisyonun daha sağlıklı çalışması yolunu da aramalıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi saygınlığına, yasama görevine, demokratik hukuk devleti anlayışına asla gölge düşürmeyeceğine, her çeşit mafya şebekelerinin üzerine kararlılıkla gidileceğinin vurgulanacağına inanarak, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Sayın Bedük, efendim, Grubunuza yönelik sataşma olduğundan bilbahis bir talepte bulunmuştunuz. Bendeniz, tutanakları getirttim, inceledim, sataşmadan dolayı söz verme imkânını bulamadım. Bu hususu, Genel Kurula duyurmuş olayım. Maalesef, söz verme imkânım yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Öymen, efendim, zatı âlinizin "acaba, komisyon kurulacağı zaman, üye sayısı 9 değil de, 15, 18, 24 olabilir mi" diye bir talebi var. Biliyorsunuz, bu gibi komisyonlarda, sürat çok önemlidir. Tabiî, nitelik önemlidir; ama, sürat de önemlidir. Sayı ne kadar aşağıda tutulursa, o komisyonun daha kıvrak çalışması, daha hızlı çalışması sağlanmış olur. Nitekim, daha çok sayılı komisyonlarda, işi süratlendirebilmek için, siz de takdir buyurursunuz, zaman zaman, alt komisyonlara müracaat edilir. Bundan dolayı, bu komisyonun sırası geldiği zaman, ben bir teklifte bulunacağım; onu birlikte izleyeceğiz. Ancak, ben, bilgilenesiniz diye bu...

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Tabiî efendim, yalnız, tersine mütalaalar da var; ben, zatı âlinize arz etmiştim. Eğer bu konuya gelindiği zaman; yani, sayı tespit edileceği zaman, konuyu müzakereye açarsanız bu gerekçeler izah edilebilir.

BAŞKAN - Efendim, o konuda, maalesef, müzakere açma imkânım yok. Ben, zatı âlinize, bilgi olsun diye arz ettim. Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, üçüncü sırada, Sayın Dumankaya, (10/125) sıra sayılı önergeyle ilgili olarak konuşacaklar.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Dumankaya, süreniz 15 dakikadır.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, bizi, televizyonunun başında izleyen değerli vatandaşlarım; bugün, burada, çok önemli bir konuyu tartışıyoruz. Demin, bu önergeler görüşüleceği zaman, burada, çok garip bir manzara yaşadık. Nedir bu garip manzara: Şu anda, önümüzde olanlar, İçişleri Bakanlığının üst düzey bürokratlarıdır -zannediyorum, Adalet Bakanlığının bürokratı yok burada- demek ki, konuşacak bakanın da İçişleri Bakanı olmaklığı lazım.

HACI FİLİZ ( Kırıkkale) - Yukarıda bütçe görüşülüyor, bütçe...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) -Bütçeye gireceğim diye, burada konuşmayı, Refah Partili Adalet Bakanına devretti; ama, ben, buradan takip ettirdim, Sayın Bakan buradan inince, ancak, ondan sonra oraya çıktı; demek, burada konuşabilirdi. Bunu niçin söylüyorum -buna itiraz etmeyin değerli arkadaşlarım- 170 bin personeli var buranın ve bu seçilen Bakan... Türkiye'nin büyük problemleri var -öğrenci olaylarıydı, mafyaydı, kara paraydı, terör olaylarıydı- bunları İçişleri Bakanı organize edecek değerli arkadaşlarım. Şimdi, İçişleri Bakanına...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Bakan organize etmeyecek.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Beyefendi, Bakan organize etmez.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Burada umur görmüş insanlar vardır; valilik yapmış insanlar vardır; bürokraside çalışmış olanlar vardır; DYP'de vardır bunlar -görüyorum burada- emniyet müdürlüğü yapmış insanlar vardır. Ömründe hiçbir gün devlet memurluğu yapmayan bir kişiye, burada, geliyorsun, 170 bin kişilik bir orduyu teslim ediyorsun.

Değerli arkadaşlarım, bunun manası şudur; basın bunu yazdı, televizyonlar bunu söyledi: Bu, sadece, tetik çekmek için, Sayın Özer Çiller'in bu aileye yakınlığından dolayı bu Bakanlığa atanmıştır. Bir başka bakanlık olabilirdi, bir Turizm Bakanlığı olabilirdi; ama, önümüzdeki bazı olayları, acaba, kapatmak için mi bu aile efradından bu kişi buraya atanmıştır?!

Değerli arkadaşlarım, adamın biri idama giderken "Allah beterinden saklasın, Allah beterinden saklasın" diyor. "Bunun beteri nedir, idama gidiyorsun" diye soruyorlar. "Ya kazığa vursalardı beni" diyor. Şimdi ben de diyorum ki, bunu değil de Suna Pelister'i bakan yapsalardı, işte bunun da beteri oydu.

Değerli arkadaşlarım, bir ikinci konuya geçiyorum. Bir değerli arkadaşım, sevdiğim bir kardeşim "Türkiye Teksas değil, Türkiye'nin Başbakanı da şerif değil" dedi, doğrudur; ama, beş altı gündür televizyonları izlediniz mi bilmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hastanesinin kapısında seyyar bir karakol kurulmuştur, bir gecekondu yapılmıştır. Devletin emniyet güçleri dururken, oradaki kontrolü, değerli milletvekilinin korucuları, değerli milletvekilinin adamları yapıyor.

Değerli arkadaşlarım, o milletvekilinin eşine o hastanede verilecek bir oda yok mudur?! Ayrıca, oraya seyyar bir lokanta da kurulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bu olay Teksas'ta olur. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Olay vahimdir; olay, bu olay kadar vahimdir; olay, bu olay kadar ürkütücüdür. Nedir bu olay; orada çıkıyor bir görevli, sayın milletvekilinin bir adamı, milletvekillerine "Siverek'in gücünü gördünüz ya şimdi de Siverek'i il yapacaksınız" diyor.

Değerli arkadaşlarım, ben, o arkadaşlara bir şey söylemiyorum. İşte, devlet böyle çürür; devleti biz çürütürüz!..

Anavatan Partisi olarak, devletin dürüst memurlarına, gece gündüz çalışan emniyet güçlerine, gözbebeğimiz orduya bizim hiçbir şey demeye hakkımız yoktur. Şuna baktığınız zaman -şunu bir kalıp peynir olarak düşünün- bunun tümünün tadı neyse -içinden bir parça kes milletvekilleri, bir parça kes polis, bir parça kes askeriye, bir parça kes öğretmen- bunun içindeki bozukluk neyse, onların oranı neyse, bunun da, o parçanın da oranı odur. Elbette, 170 bin kişilik bir teşkilatta bunlar olacaktır; ama, bizim görevimiz, bu Meclisin görevi, Hükümetin görevi bunlara müsaade etmeden, bunlara müsamaha etmeden üzerlerine gitmektir değerli arkadaşlarım. Şimdi, eğer düşünürseniz, bu kadar öğrenci olayının olduğu, milletin yine kamplara bölündüğü bir dönemde, bacımız, kardeşimiz gelecek bu teşkilata... Dalga geçerler onunla -size samimî söylüyorum- bu teşkilat, onunla dalga geçer, şey edemez. Çünkü bilmiyor ki, bunun bildiklerini. Bu yanlıştır; bundan bir an evvel geri dönmek lazımdır. Çürüme, çok daha kötü boyutlara varır. Sayın Başbakanın engel olması lazımdı bu olaya, Sayın Cumhurbaşkanın engel olması lazımdı bu olaya; maalesef, bu yapılmamıştır, daha kötüye doğru gidiyoruz. Bazı şeyleri kapatacağımız şu anda görünüyor.

Değerli arkadaşlarım, bu olaylar...

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) - Görünüyor gibi...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Görünüyor gibi tabiî. Bizim, kimseye suç izafe etmemiz diye bir şey yoktur.

Bakınız, bir bina nasıl çöker; öyle, birden, hemen çökmez; önce çatlar, ondan sonra, bel verir ve çöker... Şimdi, nedir bu değerli arkadaşlarım... Şimdi, gidiyorsun PKK'nın karşısına bir güç koyuyorsun, ondan sonra, PKK ne yapıyor; terör yapıyor, ne yapıyor uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor. Siz, onun karşısına bir güç koyuyorsunuz "yahu, sen de karşı terör yap" diyorsunuz; o da uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor. Bu uyuşturucu kaçakçılığı yapanı, devletin gücüyle koruyorsun. Şimdi, orada büyük bir para dönüyor, iştahlarını açıyor; o koyduğun korucu, devletin gücü de, ondan sonra onlarla ortak olmaya başlıyor. Ne oluyor o zaman; devlette bir boşluk meydana geliyor ve bu boşluktan da bu olaylar ortaya çıkıyor.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Koruculuğu kim başlattı?

HALİT DUMANKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, koruculuk doğru başlamıştır; ama, günün şartlarına göre değiştirilmesi lazım. Artık, şu anda koruculuk, gerekli işlevini yapmıyor. Onun için, günün koşullarına göre bunlar yeniden revize edilmelidir. Olağanüstü hal valiliğini biz koyduk; ama, gerekli şeyi olmadığı için... Öyeyse, bunun kaldırılması lazım.

Değerli arkadaşlarım, bunları yaparken olay nedir: Yolsuzluklar başlıyor, yolsuzlukları korumaya başlıyorsunuz. Yolsuzluğu yapan kim olursa olsun, hangi kurumda olursa olsun, hangi partide olursa olsun bunların üzerine şiddetle, kararlılıkla gitmedikçe bir yere varmamız mümkün değildir.

Bakın, ben, Meclis kürsüsünden size "eğer, TURBAN'da yolsuzluk yoksa istifa edeceğim" dedim. Bu, Anayasada, İçtüzükte yoktu ; ama, kararlılıkla 150 bin evrakı inceledik, 109 tane dosya gönderdik, 308 sayfa rapor hazırladık. Haydi bakayım -size soruyorum- bir taneniz buraya çıksın "o raporda bir tane kelime noksan var" desin... Bugün gazeteleri okuyorsunuz; öyle 80 bin mark değil, 130 bin markı Özer Çiller yatırdı.

Değerli arkadaşlarım, evet, komisyonu kuracağız. Biz, üç ayda TURBAN'la ilgili Komisyonda evrakı çok rahat aldık; ama, nasıl ki yönetim değişti, bu iş öyle bıçakla kesilir gibi kesildi. Evrak akışı olmadıktan sonra hiçbir yere varamayız. Ne olacaktır: Bu işler, çileli, zor işlerdir; bunların üzerine giderken çok zorluk çekileceğini biliyorum. TURBAN Komisyonu kurulduğu zaman, burada, üst düzey bir bürokrat "buradan, bu araştırma komisyonlarından hiçbir şey çıkmaz" dedi. Nereden biliyorsun dedim, "yirmi senedir buradayım" dedi. Demek ki, yirmi senedir bu komisyonlar iyi çalışmamış. Ondan sonra, raporu gönderdim ona; "çıktı mı, çıkmadı mı bir bak bakayım" dedim.

Demek ki, bu olayda da parti ceketlerini bir tarafa bırakıp, parti rozetlerini bir tarafa bırakıp, demokrasiyi kurtarmak için, Türkiye'yi kurtarmak için, dürüst emniyet güçlerini kurtarmak için, dürüst askerî güçleri kurtarmak için, bu Meclisi kurtarmak için, bu komisyon, kelleyi koltuğa alarak çalışacaktır. Eğer, öyle çalışırsa, buradaki devletin dürüst memurları, haysiyetli memurları, kendi haysiyetlerini kurtarmak, çocuklarının geleceğini kurtarmak için de, o evrakları birer birer o komisyona vermelidirler; vermelidirler ki, orası, kendilerinin yemedikleri haramı -fakirin fukaranın, yetimin hakkını- ortaya çıkaracak hem de kendisini temizleyecektir, o camiayı temizleyecektir, Türkiye'yi temizleyecektir; biz bunları yaptığımız zaman...

Şunları hemen yapmalıyız: Öncelikle bize düşen bir görev vardır; bakınız, Anavatan Partisinin 125 imzası hazır, DSP biz hazırız diyor, CHP biz hazırız diyor; milletvekillerinin dokunulmazlığını sınırlamalıyız. Eğer, bunu sınırlamazsak, o zaman, bu çatıda, her zaman için şaibe altında kalacağız.

Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu değiştirmeliyiz, kaldırmalıyız, o da kalkmalıdır. Bunun dışında, yüz kızartıcı suçlarda derhal müruruzamanı kaldırmalıyız. Ne demek, hırsızlık yapacaksın, yolsuzluk yapacaksın; ondan sonra da, müruruzamana uğrayacak!.. Hadi bakalım, ben şimdi geziyorum...

Değerli arkadaşlarım, en kısa zamanda, bir adalet reformu da yapmalıyız. Bu adalet reformunu yaptığımızda, hâkimler, savcılar üzerindeki baskıyı kaldırırsak, o zaman göreceksiniz ki, bu millet rahatlayacak; o zaman göreceksiniz ki, millet bu Meclise bir daha bir şey diyemeyecek; çünkü, bu Meclise seçilen insanlar, öyle dedikleri gibi alelusul değil, başarılı olmuş, bazı nosyonları olan insanlardır. Bunları da bu kadar suçlamanın... Ancak, işe, öncelikle kendi kapımızın önünü süpürmekle başlayacağız.

Değerli arkadaşlarım, şunu belirtmek istiyorum: İster kendi lideriniz olsun ister milletvekiliniz olsun ister benim liderim olsun, kim olursa olsun, yolsuzluk yaptıysa bunun hesabını sormalı, bunu temizlemeliyiz. Dışarıdan gazel okunarak, yapılan o yolsuzluklar, hırsızlıklar örtülmüyor; ondan sonra da vebalini tertemiz insanlar çekiyor.

Tabiî, bu önergenin bütün partiler tarafından kabul edilmesinden biz de mutluluk duyuyoruz. Biz, bunu kabul ediyoruz; ama, o komisyona gelince -ben komisyonda çok sıkıntı çektim- komisyonun üye sayısı fazla olmamalı, ne kadar az olursa o kadar çabuk çalışır. Oraya gelinip, öküzün altında buzağı aranırsa, işte o zaman sıkıntı olur, işte o zaman bu komisyon çalışamaz ve ortaya da hiçbir şey çıkaramaz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dumankaya, teşekkür ediyorum.

Sayın Dumankaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunan her sayın üyenin, Türk Milletinin çok büyük önem verdiği bu konuda aynı hassasiyeti göstereceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bunu ifade etme zorunluluğu duyduğum için de üzgünüm.

Sayın Eşref Erdem, (10/89) sıra sayılı önergeyle ilgili olarak ve önerge sahibi sıfatıyla; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

EŞREF ERDEM (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum

Değerli arkadaşlarım, isimlendirmeyle ilgili olarak çok somut şeyler söylendi. Ben, bir başka pencereden bakmaya çalışacağım, olayı daha makro düzeyde bir açıdan irdelemeye çalışacağım.

Son aylarda, kamuoyu, her seferinde, biri diğerinden daha vahim, daha korkunç olaylar zinciriyle derinden sarsılmaktadır. Yazılı ve görsel yayın organlarında yer alan haber ve görüntüler, teşhir edilen silahlar, işlenen cinayetler, planlandığı iddia edilen eylemler, olaylara adı karışan kamu görevlileri ve siyasetçilerin adları bir bir ortaya döküldükçe, olayların boyutu ve korkunçluğu biraz daha netleşmekte, netleştikçe de kamuoyunun şaşkınlık ve hayreti daha da büyümektedir. Mafya, çek-senet tahsilatı, uyuşturucu bağlantıları, adam öldürmeler, faili meçhul cinayetler, ülkücü -üniformalı kamu görevlisi- siyasetçi ilişkilerine bakıldığında, sözü edilen suç odağının boyutlarının çok daha büyük ve örgütlü olduğu açıkça görülmektedir; ortaya çıkan tablo, tüyler ürperticidir.

Kocaeli'de, Yüksekova'da, Ankara'da ve daha birçok yerde ortaya çıkarılan veya bir trafik kazasıyla tesadüfen ortaya çıkan olaylar, birbirinden bağımsız gibi gözükse de, makro ölçekte bakıldığında, her birinin, mozaiğin birer parçası olduğu izlenimi kamuoyunda ağırlık kazanmaktadır. Bir aysbergle karşı karşıyayız, ortaya çıkan ve görülebilen, sadece, aysbergin suyun üstünde kalan kısmıdır; asıl ortaya çıkarılması gereken ise, suyun altında kalan kısmıdır.

Son olay, yani Susurluk kazası olduğunda neler oluyor diye bir kez daha geriye dönüp olayları gözden geçirdiğimizde, ilk ipuçlarının haziran ayı içerisinde ortaya çıkmış olduğunu görürüz. Söylemez çetesi olarak adlandırılan bu olaydan hemen sonra, 24 Haziranda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, önemli bir organize suç odağıyla karşı karşıya olduğumuzu ve bunun hemen araştırılması gerektiği konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Meclis araştırma önergesi verdik. O tarihteki önergemizin bir bölümünde de şöyle demişiz: "Bugün ortaya çıkan olay, devletin benzer odaklarca kuşatıldığı, daha da ileri gidilerek, devletin kadrolarında yuvalanıldığı iddialarını pekiştirecek ipuçlarıyla doludur.

Demokrasi, kaba tanımıyla, halkın kendisini yönetmesidir. Temsilî demokrasilerde bunu, seçilen, Parlamento yoluyla yapar. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, son yıllarda, demokrasinin temel kurumlarına, siyasete ve siyaset adamlarına güven zedelenmiştir. Bu nedenle, neredeyse bütün siyasî partiler ve siyaset adamları elbirliği etmişçesine ülkemizde, bir "temiz eller" operasyonu gerekliliğini ifade etmişlerdir. Bu, bir anlamda, kamuoyu önünde hepimizin ortak taahhüdüdür.

Öyle anlaşılıyor ki, karşı karşıya olduğumuz olay, İtalya'da ortaya çıkarılan Gladio örneğinde olduğu gibi, karmaşık ve karanlık ilişkiler yumağını akla getirmektedir.

Bu önergemiz, yaklaşık beş aydır sırasında bekliyordu, daha da bekleyecekti; Susurluk'ta meydana gelen trafik kazası, olayın ciddiyet ve vahamet boyutlarını görmemize yardımcı olmuş olacak ki, bugün, bu olayı burada görüşüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, durup dururken bu noktaya gelmedi. Sorunun ekonomik, siyasal ve idelojik temeli vardır. 1980 öncesinde, demokrasiyi kurumlaştırma, erginleştirme, sanayileşme, üretme ve üretileni adil paylaşma çabaları, sivil toplum olma girişimleri, ne yazık ki, ulusal ve uluslararası bazı çevreleri rahatsız etmiştir. 24 Ocak kararları, bu çevrelerin ilk kazanımı olmuştur. Ancak, bu kararların, sandıktan çıkan bir iktidar eliyle hayata geçirilemeyeceği anlaşıldı ve 12 Eylül askerî müdahalesi gerçekleştirildi.

Bugün yaşadığımız sıkıntıların temeli, 12 Eylüldür. Bu müdahale, çeşitli alanlarda çok büyük tahribatlar yapmıştır. Bunları tek tek sıralamak istemiyorum; bunları herkes biliyor. Bütün siyasî partiler kapatıldı; deneyimli siyaset adamlarına siyasî yasaklar getirildi; demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler rafa kaldırıldı; yoksullar daha yoksul oldu, varsıllar daha da zenginleşti; köşeyi dönme marifet sayıldı; güdümlü bir demokrasi anlayışı devreye sokuldu; siyaset ticarîleştirildi, siyaset kirletildi. Sonuç olarak, örgütsüz, gevşek, kaderci, nemelazımcı ve bireyci bir topluluk oluşturulmaya çalışıldı; bir toplumu ayakta tutacak, diri tutacak, dinamik tutacak bütün değer yargıları tahrip edildi, ahlakî sistem dejenere edildi.

12 Eylülden sonra, dünyada bir başka gelişme oldu, Sovyetler blokunda sosyalizmin çöküşüyle birlikte küreselleşme, yeni dünya düzeni, Friedmancılık gibi sesler yükselmeye başladı; "sağ ile sol arasında fark yoktur, ideolojiler arasında fark kalmadı" şeklinde bir rüzgâr estirildi ve biz de, ne yazık ki, ülke olarak, kendimizi bu rüzgâra kaptırdık.

12 Eylülde, bütün demokrasi güçlerine karşı olduğu gibi, solun da üzerinden silindir geçirildi. Oysa, insanlık tarihi boyunca sol, ezileni, emeğiyle geçineni, sağ ise, sermayeyi temsil ediyordu. Bu çelişki varlığını sürdürdüğüne göre, bu, bügün için de doğrudur.

Küreselleşme, gerçek anlamıyla küresel değildir. Uluslar ötesi işler, sanayileşmiş dünyada ve kalkınmakta olan ülkelerin belirli bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Çoğu insan bu sistemin dışındadır ve vitrini seyredenler ile işsizlerden oluşan ordu, iş sahibi olanlardan çok daha hızlı büyümektedir. Bu sisteminin en rahatsız edici yönü, dünya çapındaki şirketlerin, hükümetlerin kendi halklarının yararına olan politikaları yürütmelerine engel olma gücü ve olanağıdır. İnsanların sık sık dediği gibi, dünya küçülmekte; ama, bütünleşmemektedir. Ekonomiler birbirine yaklaştıkça, uluslar, kentler, bölgeler birbirinden ayrılmaktadır. Küresel ekonomik bütünleşme süreci, politik ve sosyal dağılmayı da beraberinde getirmiştir; aile bağları kopmakta, yerleşik otoriteler sarsılmakta, yerel toplum bağları zorlanmaktadır.

Yeni doğan küresel düzenin öncülüğünü, çoğu bazı bağımsız uluslardan da büyük olan birkaç yüz dev şirket yapıyor. Örnek vermek gerekirse; Ford'un ekonomisi, Suudi Arabistan ve Norveç'inkinden büyüktür; Philp Morris'in yıllık satışları, Yeni Zelanda'nın gayri safî millî gelirinden fazladır; Türkiye'de bir holding, 12 Eylülü izleyen on yılda 148 kat büyümüş, kârını ise 236 kat artırmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işte sıkıntı buradadır. Yoksulluğun, işsizliğin arttığı böyle bir tabloda huzur bulmak zordur; çünkü, burada düzenin yerini düzensizlik, kuralın yerini kuralsızlık alır, sistemin yerine anarşi egemen olur. İşte, bugün, sineklerin rüşvet, yolsuzluk, işsizlik, Ortaçağ özlemleri, köşe dönme, mafya ve terör adı atında ürediği bataklık, 12 Eylül ve onu izleyen sağ politikaların eseridir. Bir yıl önce, Genel Başkanımız, televizyonlardan, Türkiye kamuoyuna "devlet kuşatılmıştır" derken, buna dikkati çekmek istemişti.

Bugün, sağ partilerin hiçbirinin diğerinden farkı kalmamıştır. "Faizi kaldıracağım" iddialarını unutan ve IMF'nin önünde diz çöken Refah Partisinin de diğer sağ politikalardan, uygulamalarından hiçbir farkı kalmamıştır.

Karşı karşıya olduğumuz olaylar, işte böyle bir çürümüşlüğün sonucudur. Bu bataklığın kurutulması için çözüm sosyaldemokrasi, seçenek Cumhuriyet Halk Partisidir.

Değerli arkadaşlarım, sağ partilerin değil, sağ politikaların iktidar olduğunu söylüyorum

Dilerim Susurluk bu işin sonuncusu olur. Önce biz üstümüze düşeni yapmalıyız; siyaseti saydamlaştırmalıyız, sivil toplumu özendirmeliyiz, siyaset ve demokrasinin temel kurumlarına saygınlık kazandırmalıyız.

Cumhuriyet Halk Partisi, bu amaçla, geçen Parlamento döneminde, milletvekili dokunulmazlığının kürsü ile sınırlandırılması, milletvekillerinin yapamayacağı işler ve siyasî ahlak yasası konularında Türkiye Büyük Millet Meclisine önergeler vermişti. Ne yazık ki, geçen dönem bunun gereği yapılamadı. Bu dönemde de, bu önerilerimizi, yargı bağımsızlığı ve Memurin Muhakematı Yasasında değişiklik yapılması da dahil, yeniledik. Bugün sevinçle görüyorum ki, diğer partiler de bunu telaffuz etmeye başladılar. Umarım ki, sadece telaffuz etmekle yetinmezler, gereğini yaparlar.

Bugün karşı karşıya bulunduğumuz olayın üzerine çok kararlı bir şekilde gidilmeli ve kamuoyu en kısa sürede bilgilendirilmelidir. Devletin başı "bunun üzerine gidilmeli; nereye ve kime kadar gidiyorsa, gidilmeli" diyor. Buna karşılık, ne hazindir ki, Hükümetin başı, Sayın Başbakan, suskunluğunu sürdürmektedir. Niye sürdürüyor merak ediyorum; çünkü, bir tarafta altınlar, diğer tarafta Teksas'tan Antalya'ya uzanan mal varlığı karşılıklı ipotek altındadır. Asıl neden ve sebep de bence budur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; beş ay önce verdiğimiz önergemiz, bu konuda verilen benzer önergelerle birleştirilerek Yüce Meclisin huzuruna getirilmiştir. Susurluk kazasından sonra hemen girişimde bulunarak sorunun Yüce Meclise taşınmasına öncülük eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Kalemli'ye ve bütün grupların temsilcilerine teşekkür ediyorum.

Konunun üzerine kararlılıkla gidilmesi, ülkemizin bu kirli ilişkilerden ve suç odaklarından arındırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüzakı olacaktır.

Bu duygularla, önergemizin kabulünü diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.

Son önerge sahibi sıfatıyla, söz, Sayın Selvi'nin; ancak, Sayın Ağar'ın, tutanaklarla ilgili olarak yazılı bir talebi var. Ben, tutanakları getirttim; muhtelif yerlerinde rencide edici nitelikte gördüğüm sözler var. Dolayısıyla, Sayın Selvi'nin de görüşlerini aldıktan sonra Sayın Ağar'a söz vereceğim.

Sayın Selvi, (10/126) sıra sayılı önergenin ilk imza sahibi sıfatıyla, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

M.CEVDET SELVİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilkönce, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Bugün, mafya, organize suç örgütleri ve devletle olan ilişkileri konusundaki Meclis araştırması önergesinin ilk imza sahibi olarak görüşlerimizi sunmak üzere huzurunuzda bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, sabahtan beri, dikkatle, bu çok önemli konunun tartışıldığı Meclisi, herkes gibi izleme imkânı buldum ve bundan, beklediğimin karşılığını aldığım söylenemez; çünkü, tek tek milletvekilleri ve gruplar olarak, âdeta, devletin, devlet kavramının ucuzlatıldığı ifade edildiği halde, yapılması gerekenler tek tek söylendiği halde, gereken ilgi ve hassasiyetin gösterilmediği kanaatindeyim.

Sayın Başbakanın, değerli bakanların, özellikle Başbakan Yardımcısının, bu toplantıda mutlak burada olabileceği kanaatindeydim; çünkü, hergün, medyada izlediğimiz, tüm insanlarımızın vicdanını sızlatan olaylar karşısında söyleyemediklerini belki bekletiyorlar, Yüce Mecliste tek tek açıklayacaklar diye düşündüm; ama, ne yazık ki, olmadı.

Değerli milletvekilleri, hergün, hepimizi, tüm vatandaşları rahatsız eden, ülkenin, devletin geleceğinden kaygı duyuran olaylar devam ederken, diğer taraftan da, yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük, mafya, çete ve bunların devletle veya devlet kurumlarıyla olan ilişkileri ortalığa dökülürken, biz, daha Susurluk kazası meydana gelmeden, 20 nci Dönemin İkinci Yasama Yılının ilk günü, bir genel görüşme önergesi verdik. Amacımız, tek tek olaylarla, araştırma ve soruşturma suretiyle vakit geçirmemekti, yüzeysel kalmasını önlemekti ve o ağaçları görürken ormanın yanmasına göz yummamaktı. Genel görüşme önergesi verdik; mesajımız ve söylemek istediğimiz şuydu: Biz, tek tek olaylarla uğraşmanın -ki, onlar, Meclisin aslî görevleridir- ötesinde, 550 milletvekili, hep beraber, hepimizi üzen ve ülkeyi karanlığa götüren olayda birlikte çözüm arayalım; nasıl bu Türkiye'nin kaynak arayışı için genel görüşme açılıyorsa -bu yarayı sarmak- ayrık kökü gibi devleti, milleti, ülkeyi saran olayı gelin beraber değerlendirelim, kaynağına inelim, hepsini birden bir çözüme ulaştıralım. Bu düşünceyle genel görüşme açılmasını istedik; ama, ne yazık ki, bu noktada da -diliyorum, ben yanılmış olayım- arzu ettiğimizi bulamadığımızın samimî ifadesini vermek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurunu beraber kurtaralım dedik, onun için genel görüşme önergesi verdik; yoksa, kişilerle, olaylarla uğraşmak için değil.

Demokratik Sol Parti, yargı bağımsızlığının gerçekleştirilebilmesi için, Anayasada değişiklik önergesi verdi -159 uncu maddeyi- 7 Nisan 1995 tarihinde, devletin denetim sistemini daha sağlıklı hale getirebilmek, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özerkliğini sağlamak amacıyla yasa teklifi verdi. Hepimizin ve tüm milletvekillerinin her kahvede ve meydanda söylediği milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için, diğer partiler gibi Demokratik Sol Parti de anayasa değişikliği önergesi verdi. Hepimiz, medyada, halkın önünde, bu değişikliklerin vazgeçilmeyeceğini ilave ederek Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatın da değiştiştirilmesi gibi ilaveler de yaptığımız halde, burada bunu gerçekleştiremedik. Genel görüşme önergesi verdik; Başkanlık Divanı, danışma kurulları bir araya gelsin, bunları bırakalım, kaynağından çözebilelim diye.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti çok önemli iç ve dış sorunların yaşandığı, maalesef, hepimizin gördüğü bir kriz ortamında bulunmaktadır. Ülkemizin bugünü ve geleceği ile ilgili gelişmeler, ortaya çıkan tehlikeli olaylar karşısında Hükümetin duyarsız ve ilgisiz kalması, önemsemez bir tavır takınması tüm yurttaşlarımızın umutlarını kırmakta, bu belirsizlik, toplumdaki karamsarlığı artırmaktadır. İşte bu nedenle, ülkeyi kanser gibi saran, yaşamın her alanına yayılan ve kalıcı olmaya başlayan mafya, organize suç örgütleri, terör ve devlet kurumlarıyla olan ilişkileri hakkında bu genel görüşme önergesini vermiştik.

Yıllardan beri, her gün diyebileceğimiz sıklıkta yolsuzluk, rüşvet, devlet soygunu ve benzeri olaylar meydana gelmiş; mafya organize suç örgütleri ortaya çıkar, içinden de kamu görevlileri belirir hale gelmiştir. İşte, Söylemez çetesi, 7 asker, 2 polis; Ankara çetesi, 4 asker, 8 polis; Kocaeli çetesi, 1 emekli asker, 1 polis; Adana çetesi, 1 asker, 5 polis; Hakkari Yüksekova çetesi, 4 polis, 6 korucu, 1 de itirafçı; Batman çetesi, 1 asker; İstanbul'da porno kasetli şantajcılar, 1 polis, 1 itirafçı; Boğazdaki mafya hesaplaşmasında 2 polis; diğeri de -Allah rahmet eylesin, bütün şehitlere Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin- başka yerde görev başında ölmüştü, diğeri de başka mafyanın yanında bulundu. Bunlar, sadece ortaya çıkan birkaç tanesi ve ilk anda tespit edilenler. Bilonço: 45 devlet görevlisi, 14 asker, 23 polis, 6 korucu, 2 itirafçı. Bu, İzmir çetesi ve diğerleri dahil olmayan şeklidir, görünen küçük bir bölümüdür.

Bütün bunlar yaşanırken, bilinirken, yeni bir cinayet, yeni bir çatışma, yeni bir kaza beklemeye gerek olmadığını söylemek için bu kadar olayı saydım.

Bütün bu gerçekler biliniyordu; uluslararası raporlarda da geniş yer almıştı. Bunlar, Amerika Dışişleri Bakanlığının 1996 yılı uluslararası narkotik -veya uyuşturucu- ve strateji raporunda vardı, bütün dünyada biliniyordu, Uluslararası Af Örgütünün raporlarında yer almıştı ve ayrıca, 24 ülkenin üye olduğu Malî Eylem Grubunun uyuşturcu, silah kaçakçılığı ve benzeri rüşvet konusundaki raporları ortalıkta dolaşıyordu. Bunların hepsi çok iyi biliniyordu.

Çok önemli olmakla beraber, Susurluk kazası, bardağı taşıran son damla olarak görülemez, bilinmeyenlerin ortaya çıktığı şeklinde değerlendirilemez; sadece, inkâr edilemeyecek noktaya ulaştığını göstermesi bakımından önemlidir, inkâr edilemeyecek şekle geldiği için önem taşımaktadır; yoksa, hepsini bilmek mümkündür, her şeyin bilindiği, görüldüğü bellidir.

Geçmişte ortaya çıkan olaylar da, bu gerçekleri açıkça göstermekteydi. Sadece birkaç tanesini hatırlamak yeterli olacak kanaatindeyim. Engin Civan olayı, bir iç hesaplaşma sonucu çıkmıştır; mafya-bürokrat ilişkisi ortaya çıkmış, yüksek siyasetçilerin aileleri de orada bulunmuştur. Sonuç ne olmuştur: Engin Civan kaçmıştır ve hâlâ daha tartışmalar, hesaplaşmalar mafyada görülmektedir; ama, Hükümet, bundan hiç de etkilenmemiştir. Bezmen, Edes gibi pek çok kişiler suçlu bulunmuş; ama, yurtdışına çıkarak... Hiç de halkı tatmin edecek bir sonuç alınamamıştır ve onlar yurtdışına çıktıktan sonra da gıyabî kararlar alınmıştır. Zanlı olarak aranan polis şefleri, müdürleri bulunamaz hale gelmiştir. Mafya, medyadan kamuoyuna ahkâm kesmekte, fetva vermekte, birtakım tehditler yöneltmektedir ve polis şeflerini bile tehdit eder hale gelmiştir; ama, ülkeyi yönettiğini iddia eden iktidarlar, hiç de bundan ders almamışlardır. Her gün, medyada, halkı üzen, huzursuz eden, görevlileri, yetkilileri utandıracak olaylar sergilenmiş; ancak, Hükümet, olayı ciddiye almamış, pişkinlikle geçiştirmeye, gündem değiştirmeye çalışmıştır. Susurluk kazasından önce, sadece son aylarda medyada ayrıntılı olarak sergilenen olaylar, devlet-mafya ilişkisi hakkında bilgi vermeye yetecek, acil çözüm alınmasını gerektirecek boyuttadır.

Sayın milletvekilleri, işin diğer yönü de, bazı siyasî parti üst düzey yöneticileri ve milletvekillerinin kamuoyuna yaptığı açıklamalardır. Örneğin, Doğru Yol Partili Sayın İsmail Köse'nin bir gazetede çıkan açıklamasında "mafya, hem ticaret hem bürokrasi hem siyaset hem de güvenliğin içine girmiştir; Türkiye, hırsızlık şebekesinin içine düşmüştür" deyip mafyanın gümrük teşkilatında ihaleyle üst düzey atama yaptığı yönünde bilgiler aldığını belirtirken mafyanın PKK kadar önemli olduğunu söylemiş, devletin ayakta kalabilmesi için derhal "temiz eller" operasyonunun gerektiğini savunmuştur. DYP'li Sayın Köse, adliyede dahi bazı mafya unsurlarının oluştuğuna dikkati çekerek, Hürriyet Gazetesine şunları söylemiştir: "İstanbul'un göbeğinde kurşunlara hedef olup, yaşamımızı yitirmemiz an meselesidir. Mafyanın bütün bakanlıklara yerleştiği iddiaları ayyuka çıktı. Devletin müesseseleri tahrip edilmiş durumdadır. Doğru Yol Partisi-Refah Partisi Hükümetinin bunları ortaya çıkarmak mecburiyeti vardır."

Refah Partisi milletvekili Sayın Hatipoğlu, 2 Ekim 1996 tarihli Milliyet Gazetesinde, doğu ve güneydoğuda terör sektörü oluştuğunu, bazı devlet ve askerî yetkililerin de içinde bulunarak sürekli rantlar elde ettiğini öne sürmüş; "nasıl ki, enflasyon lobisinden söz ediliyor, bana göre de bir terör lobisi var; açıkça söylemeseler de, Türkiye'de terörün bitmesini istemeyenler bulunuyor" açıklamasını yayımlamıştır.

Koalisyonun ortağı olan partilerin -büyüğü, küçüğü- milletvekilleri bunları söylerken, Başbakan Yardımcısı Sayın Tansu Çiller de, veciz bir şekilde "devlet çökmüştür" diye Türkiye'ye, dünyaya ilan ederek bu gerçekleri söylemiştir.

İşte, biz de buna inandığımız için, bu arkadaşlarımızın söylediklerine katıldığımız için, Meclise taşıyalım, beraberce bu sorunu çözelim diye bu önergeyi verdik.

Bütün samimiyetimle söyleyeyim. Ben, bu olayı -bu Mecliste, iktidar partisi milletvekili, muhalefet partisi milletvekili, başka parti gruplarının milletvekilleri birbiriyle tartışacak, kavga edecek değil- görülen bu çirkinlikleri, karanlıkları Meclis olarak beraberce çözmek amacında olduğumuzu belirtirken, böyle de olacağını ummaktaydım. Yine aynı kanaatteyim; çünkü, giden devlettir, giden ülkedir; altında, hiçbirimizin kalmaya niyeti yoktur; birlikte çözeceğimiz inancındayım.

Yaşamımızın her alanına nüfuz etmiş, herkesin bildiği, ibretle, kaygıyla izlediği ve huzursuz olduğu olumsuzlukların üstüne gidilmesi, aydınlatılması, çözümlenmesi istendiğinde, devletin kurum ve kuruluşlarını yıpratmamak gerekçesi karşımıza çıkmaktadır; ancak, bu gerekçe anlamını yitirmiştir. Tam tersine, bu olayları tartışmak, açığa çıkarmak, kaynağına inmek gerekmektedir. Kısmen görünen, her gün yaşanan olayları kamufle etmek, saptırmak, gereksiz savunma ve inandırıcı olmayan gerekçelerle örtbas etmek, devletin kurum ve kuruluşlarını daha fazla yıpratmakta, güvensizlik ortamını geliştirmektedir. "Kol kırılır yen içinde kalır" sözü burada geçerli değildir, kangren olmaya başlamıştır. Her yerde tartışılan olay, mutlaka, Büyük Millet Meclisinde, sorumluluk içinde ve çözüm üretmek amacıyla tartışılmalıdır, araştırılmalıdır ve bundan rahatsız olunmamalıdır. Ayrıca, bütün bunlar, devletine bağlı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Selvi, ayrıca, tabiî bir süre ihtiyacınız var; vereyim mi efendim?

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Sağ olun.

BAŞKAN - Peki, 2 dakika daha söz hakkı veriyorum.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Hemen özetleyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, devleti yıpratmayalım diye yapılan davranışlar, çok ciddî haksızlıkları da beraberinde getirmektedir; çünkü, dürüstçe, yaptığı işin bilincinde olan, sorumluluk duygusu gelişmiş asker, polis, sivil, tüm insanlarımızın diğerleriyle aynı şekilde tutulması büyük haksızlıktır. Bu konuda, o haksızlığı yapmamak için de araştırılmalıdır, ayıklanmalıdır, farklı hale getirilmelidir. Vatanı için ölen, görevi için göğüs gerenler ile para kazanmak için mücadele verenler bir tutulduğu takdirde haksızlığın en büyüğünü biz yapmış oluruz.

Değerli milletvekilleri, bu mafya, bu yolsuzluklar nasıl gelişiyor, nasıl besleniyor; tabiî, Meclis, bunu, bu derinlikte incelemelidir. Eğer, bu ülkeyi yöneten kişiler "bal tutan parmağını yalar", "benim memurum işini bilir" düşüncesiyle... (RP sıralarından "o tarafa söyle" sesleri)

Aman efendim, kimseyle uğraşmayacağım; beraberce.

BAŞKAN - Efendim, siz sürenizi kullanın lütfen.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - ...hareket etmeye başlarsa, namuslu insanlar ezilir; ama, yasadışı kazanç sahibi olanlar üst düzeyde bulunan siyasetçilerle aynı masada oturursa, onlara haksız itibar verilmiş olur ve diğer insanları, hem ekonomik yönden hem psikolojik yönden kenara sokmuş oluruz. İşte bunlar yaşandı. Artık, bu politika değiştirilmelidir, namusuyla, sorumlu davranan tüm insanların itibarı iade edilmelidir ki, Türkiye'yi birlikte ayağa kaldıralım. Diğer yönüne de, Meclis, tabiî ki sokaktaki vatandaştan daha derinlemesine inmek zorundadır.

Demokratik ülkelerde, hukuka aykırı uygulamalar, dün, bugün değil, geçmişte yapılmıştır. Devlet, terörün her türüne eşit muamele etmemiş, taraf olmuştur. Şimdi, bedelini verememektedir, ödeyememektedir. O nedenle, ben...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Selvi, süreniz ikinci kez bitti efendim.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) - Bu anlayışlarla, mutlak buna birlikte çözüm bulacağımız inancıyla, bu araştırmaya "evet" oyu vereceğimize inanır, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Selvi, efendim, bir dakikanızı rica edeyim. Refah Partisi Grubunda, soy ismi Hatipoğlu olan üç üye var. Siz, bir söz izafe ettiniz. Şu bakımdan açıklamakta yarar var: Olabilir ki, izafe olunan bu söze karşı cevap hakkını kullanmak isteyebilir. O bakımdan, tavzihinde zaruret vardır.

Buyurun efendim.

M.CEVDET SELVİ (Devamla) - Sayın Başkan, konuşmamı kısaltabilmek için her şeyi yarım yarım bıraktım, sayın milletvekilimizin ismini de yarım söyledim; Ömer Vehbi Hatipoğlu'dur.

Sayın Köse'yle de aynı kanaati paylaşıyorum.

Teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

VI. -SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.-Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar'ın, Adana Milletvekili Uğur Aksöz'ün, konuşmasında kendisine sataşması nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Evet, Sayın Ağar'a bir sözümüz vardı.

Sayın Ağar, biraz önce de ifade ettiğim gibi, tutanakların 108,110,111 ve 115 inci sayfalarında, her muhatabını, kim olursa olsun, rencide edebilecek beyanların bulunduğunu tespit ettim. Beyanlar Sayın Uğur Aksöz'e ait ve muhatap siz görünüyorsunuz. Zaten, sizi, bu soruları cevaplamaya da davet ediyor bu konuşmasında.

Bu sebeplerle, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre ve o maddenin bir daha kullanılmasına fırsat vermemek şartıyla size söz veriyorum.

Buyurun Sayın Ağar. (DYP sıralarından alkışlar)

MEHMET AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkanım, muhterem milletvekilleri; görüşmeleri tamamıyla izledim. Konu Meclis gündemine gelmeden evvel, Sayın Grup Başkanvekillerimizle, Sayın Parti Genel Başkanımızla ve parti yöneticilerimizle daha önceden görüştüğümüzde bu genel görüşmeye, şahsen talebim oldu ve olumlu oy kullanacağımız konusunda bir karar mekanizması oluşturmuştuk; zaten, istifamın altında yatan temel neden de budur.

Olayın vukuundan sonra, gerçekten, iki günlük bir muhasebenin sonucunda, olayla ilgili herhangi bir talimatım, hiçbir makam ve mercie olmadı. Bu tür adlî vakalarda, hukuk düzeni içerisinde temel yapı, mahallî savcılığın el koyması ve varılan sonuca göre olayın şekillenmesidir. Olayda süratle bir spekülatif ortam yaratılınca, gerek Bakanlığımdan gerekse Emniyet Genel Müdürlüğünden müfettiş gönderme konusunda tereddütte kaldım. Savcılık el koyduğu için, orada, zaten, deliller zapt ve tespit edilmişti.

Daha sonra, parti yönetimi içerisinde yaptığımız görüşmeler sonucu, gerek mevcut Meclis araştırması önergelerinde oy kullanmak gerekse bakan sıfatına haiz olmaksızın, böyle bir zırha ihtiyaç olmaksızın, her türlü araştırmanın selametle yapılabilmesi bakımından bu karar alındı ve tarafımdan istifa takdim edilmiştir.

Sayın Uğur Aksöz'ün, her zaman bildiğimiz medenî üslubunun dışındaki konuşmalarını biraz yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bütün Meclisin saygıdeğer üyeleri, gerçekten, olayı gayet sakin, soğukkanlı ve serinkanlılıkla ortaya koydular. Gerek bu olay gerek öncesinde veya daha sonrasında olabilecek muhtemel ihtimalleri göz önüne almak suretiyle, Türk Milletinin en büyük güvencesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu meseleye el koyması, bütün grupların da son derece halisane niyetlerle ve mutlaka ki, konuya vukufiyeti en fazla olacak üyelerini de araştırma komisyonuna seçmek suretiyle, meseleyi enine boyuna araştıracakları tabiîdir.

Kendilerinin bahsettiği gazete konusunda -çıkar çıkmaz- Sayın MİT Müsteşarını telefonla aradım "bu konudaki görüşünüzü almak istiyorum, ona göre kanunî gereğini yapacağım" dedim "bizim açımızdan böyle bir rapor söz konusu değildir, biz muhatap alıp cevap vermiyoruz" dediler. Devletin bu makamına gelmiş bir kişinin şifahî beyanı benim için yeterlidir. Daha sonra, olayın temadi etmesi üzerine, kendisiyle tekrar görüştüğümde "ben, bu konuda bir açıklama yapacağım, sizin herhangi bir açıklamada bulunmanız gerekmez" beyanı üzerine, kendileri teşkilat olarak resmen bir açıklama yaptılar.

Bizim, devletin çeşitli güvenlik kurumları arasında, geçmiş tarihlerde büyük sıkıntılar yaratan büyük olayları, kavgaları yaratmak gibi bir gayretin içerisinde veya bir polemiğin içerisinde olabilmemiz de hiçbir zaman mümkün değildir.

Onaltı senedir veya daha uzun senelerdir, devlette, bir terör mücadelesi yürütülüyor. Yine bütün parti sözcülerimizin veya değerli milletvekillerimizin de ifade ettikleri gibi, bu konuda görevde bulunan, gerek asker gerek polis, hiçbir kesimi rencide etmeksizin, varsa bunların içerisinde yanlış yapan adamlar, ayıklanmalıdır.

Bu teşkilatlar gözümüzün bebeği gibi korunmalıdır, devlet gelenekleri korunmalıdır; devlet, kendisine vuku bulmuş tecavüzü defetmek konusunda, elbette ki demokratik hukuk devleti içerisinde her türlü tedbiri almalıdır gibi ortak görüşlerinden de şahsen büyük memnuniyet duyuyorum.

Elbette ki, bütün bu saydığımız büyük teşkilatların tamamındaki insanlar namuslu, haysiyetli, şerefli insanlardır; elbette ki, burada yanlış yapan insanlardan en fazla rahatsızlık duyanlar kendileridir.

Şimdi, burada, birtakım somut örnekler gösterildi. Söylemezler olayı, Sayın Ülkü Güney'in İçişleri Bakanlığı zamanında ortaya çıkarılmış bir olay. Ben göreve geldikten sonra, bu konudaki müfettişlerin hiçbirisini değiştirmedim, en ufak bir müdahalem olmadı; verilen o rapor üzerine, olay, disiplin kuruluna geldi, müfettiş raporlarının isteği doğrultusunda karar alındı ve ben de, bunun altına imzamı attım.

Sayın Ülkü Güney'in Teftiş Kurulu Başkanlığına vekil olarak getirdiği zatı, ben, asaleten atadım. Devlette bir devamlılık vardır; dürüstlüğü, temizliği, yeteneği tespit edilmiş hiçbir şahıs değiştirilmez.

Kendileri, yine, görevden ayrılmadan kısa bir müddet evvel, emniyet teşkilatının önemli birimlerinde bazı değişiklikler yaptılar; hepsini aynen muhafaza ettiğim gibi, hiçbir karar mekanizmasında da hiçbir değişiklik yapmadım.

Kocaeli çetesi bizim zamanımızda yakalandı; ne Kocaeli Valisine ne emniyet müdürüne ne cumhuriyet savcısına en ufak bir telefonum yok. Adana diyorsunuz; bizim zamanımızda yakalandı; aynı şey. Ankara diyorsunuz; bizim zamanımızda yakalandı; aynı şey. Yüksekova diyorsunuz; bizim zamanımızda yakalandı; aynı şey. Peki -buraların valileri sağ, emniyet müdürleri sağ, cumhuriyet savcıları sağ, ilgili komutanları sağ- kime ne telefon etmişiz de baskı yapmışız? Ne yapmışız yani?! Hangi tahkikatın ters yönde oluşumunu ortaya koymuşuz? Yok böyle bir şey.

Ben, kimsenin lütfuyla veya kimsenin ulufesiyle bir makama gelmedim. Genç yaşta girdik bu mesleğe biz; ter döke döke, emek sarf ede ede, gayret sarf ede ede -askerî yönetimler dahil, birçok siyasî partinin iktidarlarının değiştiği dönemlerde- çeşitli makamlara geldik.

Ben, Emniyet Genel Müdürü olduğumda, Sayın Tansu Çiller'i hiç tanımıyordum; yüz yüze bile gelmişliğimiz yoktu. Burada, bu Parlamento içerisinde şu an görev yapan, benim bakanlığımı yapmış çok değerli insanlar var; bunların hepsi, bizi bilirler, tanırlar; hepsi, bizi, görevlerde muhafaza etmişlerdir. Sonra, biz, yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanlar beraber olduk. Geçen gün de sordular "servetiniz var mı" diye; var tabiî, çok büyük servetim var; eşsiz bir dost servetim var benim; Anadolu'nun her tarafında, Türkiye'nin her tarafında... Bu Parlamentonun içerisindeki birçok insan bilir; hangi birisi, bir telefon açmış, kapımıza gelmiş de -şu mudur, bu mudur, gayrimeşru bir işin sahibi olmuşuz- kime yardım etmemişiz; bizden mağdur olan, hangi erbabı namus adam var? Varsa, bir örneğini, bana, hemen göstersinler.

O bakımdan, böyle bir soruşturmanın açılmasını, elbette, herkes gibi ben de yararlı görüyorum. Meclis her şeyin üzerindedir; Türkiye'de her şeyin üzerinde, halkın yüce iradesiyle seçilmiş Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Hiç kimsenin karamsar olmasına gerek yok; bu kürsülerde, rejimi rahatsız edici ihbarlarda bulunmaya falan da gerek yok. Rejimin sahibi burada oturan insanlar; rejimde bir sıkıntı varsa, bu gölgeyi kaldırmak onların görevidir.

Ben, boğazımdan geçmeyen her şeyin hesabını veririm; erkekçe söylüyorum, her şeyin hesabını veririm ve boğazımdan da geçen hiçbir şey yoktur. Biz, burada mücadele yaptık, başka bir şey yapmadık. Beraber çalıştığımız bütün arkadaşlarımız da bilir; kimsenin de iddia ettiği gibi...

Devlet yüce bir kavramdır, kutsal bir kavramdır; elbette ki, devlete kimse hücum edemez. Devlette yanlışlık yapan ayıklanır. Kim olursa olsun -Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi- gittiği yere kadar da gider; kim olursa olsun, ayıklanır. Boğazından bir şey geçen varsa o korksun, benim hiç korkacağım bir şey yok; açıkça söylüyorum, bunu net olarak da söylüyorum.

Herkes, dilediğini söylemekte de serbest değildir. Bir açar, muhatabıyla bir konuşur "yahu, ne diyorsun bu işlere; biz dostuz, arkadaşız; gel bakalım, bir konuşalım..."

Şimdi, belli mihraklar var yıllardan beri. Adalet Bakanı olduk, maketlerimiz yakıldı; akşama kadar küfürler; İçişleri Bakanıyken öyle, Emniyet Müdürüyken öyle... Olacak bunlar; yani, bunları biz göğüsleyeceğiz; bunlarla bizim bir problemimiz her zaman olacak, sonuna kadar da bu problemleri biz yaşamak durumundayız. Ancak, Türkiye'de hiç kimse, bu Meclis çatısı altında, bu demokrasiden, bu rejimden, bu ülkenin geleceğinden karamsar olma hakkına sahip değildir; halka da bu karamsarlığı aşılamaya gerek yok. Bu Meclis, kapasitesiyle, varlığıyla, işte, bugün oluşan büyük konsensüsüyle, her türlü meselenin altından çıkacak büyüklüğe sahiptir; bundan hiç şüphe yoktur.

Burada gayet faydalı öneriler olmuştur, zaman zaman bizim de önerdiğimiz... Yargı bağımsızlığında daha başka türlü adımlar atılabilir; milletvekilliği dokunulmazlığı belli ölçüler içerisinde sınırlandırılabilir. İşte, ben görevdeyken, yazımla gönderdiğim, organize suçlarla mücadele yasa tasarısı var; buyurun, hep beraber çıkaralım. Avrupa örnekleri ayarında, son derece güçlü mekanizmaların olduğu, organize suç şebekelerinin çok rahatlıkla ortaya çıkarılmasına imkân sağlayacak hukukî mekanizmalar var. Eksik varsa tartışılır, daha iyisi bulunur, daha güzeli bulunur. İşte Karapara Yasa Tasarısı, yarın gelecek gündeme. Bunun hazırlığını da karınca kararınca bütün arkadaşlarımızla biz yaptık geçen yıl, diğer bürokrat arkadaşlarımızla. Kumarhaneler trilyonluk rantları bir anda yok edecek kararın altına imza attık biz, öyle kolay bir iş değil, bunlar, attık onun altına imza.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ağar, toparlar mısınız lütfen.

MEHMET AĞAR (Devamla) - Tam tersine, bütün dünyadaki resmî raporlarda PKK'nın uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı ve karapara akladığı konusunda, bütün çalışma dönemimizde, bütün değerli arkadaşlarımın büyük yardımlarıyla dokümante ettik ve en son Avrupa Parlamentosu alt komisyon raporunda bu netleşti. Şimdi, PKK böyle bir çerçevenin içine sarılmışken, efendim, devlet uyuşturucu madde kaçakçılığı... El insaf, iki üç tane adamın yaptığı yanlışı devlet gibi yüce bir organizasyonun sırtına sarmanın kime ne faydası vardır; kime ne faydası var bunların? Tam tersi yapılmış, son üç dört seneden bu yana, Türkiye'de bu Parlamentoda da bulunan arkadaşlarımızın da büyük katkılarıyla, en büyük uyuşturucu operasyonları yapılmış. Herkesin bunda çok büyük katkıları var. En önemli uyuşturucu aileleri bu faaliyetin dışına çıkarılmış ve bunların hepsi de uluslararası planda bu işlerle mücadele eden bütün teşkilatlar tarafından gayet büyük bir şekilde takdirle karşılanmıştır. Bizin hiçbir art niyetimiz yok, hesabımız yok; kitabımız yok, hiçbir şeyden de korkumuz yok Allahın izniyle. Bütün meselelerde bugüne kadar cesaretle ve yürekle mücadele ettik.

Dediğim gibi, şahsî bir menfaat ve çıkar gözetmedim; bilerek hiçbir hata yapmış değilim. Devleti kutsal bildim, mukaddes bildim, o ekmekle büyüdüm ben. Devleti küçük düşürecek hiçbir hareketin içinde olmam. Varsa hatam onun da ceremesini de çekerim ben. İstifa etmemim sebebi de, bütün bu araştırmaların istenilen ölçülerde rahat yapılmasını temin içindir.

Yüce Meclise en içten saygılarımı sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ağar, teşekkür ediyorum.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A)ÖNGÖRÜŞMELER(Devam)

1. -Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/89) (Devam)

2. -İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasa dışı suç örgütleri ile bunların Devletle olan bağlantıları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişin önergesi (10/126) (Devam)

3. -Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının, yasa dışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/110) (Devam)

4. -İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)(Devam)

5. -İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasa dışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılması hususunu kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan bu kararla Meclisimiz hukuk devletinin prensiplerinin hayata geçirilmesini öngörmüştür. Demokrasimizin gelişmesinde, siyasî partilerimizin gösterdikleri bu uzlaşmacı tutum, ayrıca takdire şayandır. Bu itibarla, yapılacak araştırma neticesinde, milletimizin arzu ettiği şekilde konuların aydınlığa kavuşacağına; bu neticenin adaletin tecellisine ışık tutacağına inanıyor; Yüce Meclisinize saygılar sunuyor ve grupları tebrik ediyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması yapacak komisyonun 9 üyeden oluşması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, 3 ay olması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 13 Kasım 1996 Çarşamba günü, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.45

VIII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Sıvas il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarına yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1164)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

Gaziantep

Hükümetinizin göreve başladığı günden bu yana Sıvas İli sınırları içindeki il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarından hangilerine hükümetinizdeki hangi bakanlıklarca ne kadar yardım yapılmıştır?

Bu yardımları yaparken hangi kriterleri esas aldınız?

T.C.

DevletBakanlığı 11.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/01015

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 13.8.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1164-2996/8031 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan ve Kar. Gen. Müd.'nün 16.8.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-371/3547 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili SayınMustafa R. Taşar'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve SayınBaşbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

T.C.

Maliye Bakanlığı 5.11.1996

Bütçe ve Malî Kontrol

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0BMK.0.11013-600/23105

Konu : Yazılı Soru Önergesi

DevletBakanlığına

(Sayın Lütfü Esengün)

İlgi : 22.8.1996 tarih ve B.02.0.0010/00311 sayılı yazıları.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar'ın 7/1164 Esas No.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Hükümetimizin göreve başladığı tarihten itibaren, mahallî idarelere sağlanan kaynaklarda önemli artışlar olmuştur. 2380 ve 3030 sayılı Kanun hükümleri gereğince vergi gelirlerinden, mahallî idarelere aktarılan miktar haziran ayında toplam 20 552 milyar lira iken, temmuz ayında 28 798 milyar lira, ağustos ayında ise 27 403 milyar liraya yükselmiştir.

Öte yandan Bakanlığımız bütçesinin "Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler" tertibinden 1996 yılı içerisinde Sıvas İlindeki belediyelere 97 milyar lira yardım yapılmıştır.

Bilgilerine arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 13.9.1996

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A-7114

Konu : Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın

Yazılı Soru Önergesi.

Sayın Lütfü Esengün

DevletBakanı

İlgi : a) T.B.M.M.'nin 13.8.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1164-2996/8031 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 16.8.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-371/3547 sayılı yazısı.

c) 22.8.1996 gün ve B.02.0.0010/00311 sayılı yazınız.

İlgi (a) ve (b) yazılar gereğince; ilgi (c) yazınız ilişiğinde alınan, GaziantepMilletvekili Mustafa Taşar'ın Başbakana yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Hükümetin işbaşına geldiği süre içerisinde (28.6.1996 -2.9.1996 tarihleri arasında) Bakanlığımız Teknik Araştırma ve Uygulama GenelMüdürlüğünce imar uygulamaları nedeni ile yapacakları düzenleme ve kamulaştırma işlerinde kullanılmak üzere Sıvas İli belediyelerinden 2 belediyeye 450 000 000 TL. tahsis edilerek gönderilmiştir.

Ayrıca; İllerBankası GenelMüdürlüğü kaynaklarının tamamı belediyelerin yatırım programında yer alan alt ve üst yapı tesislerinin finansmanında kullanılmakta olup, belediyelere yardım adı altında bir fon da bulunmamaktadır.

Bilgi ve gereğini arz eder, saygılar sunarım.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

T.C.

İçişleri Bakanlığı 16.9.1996

Mahallî İdareler GenelMüdürlüğü

Sayı : B.0.50.MAH.0.65.00.02/(80-84) 96/80727

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Sayın Lütfü Esengün

DevletBakanı

İlgi : 22.8.1996 tarih ve B.02.0.0010/00311 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde bir örneği gönderilen Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığınız koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını tensip buyurdukları "Sıvas İli sınırları içindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin" yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

Hükümetin göreve başladığı tarihten bu güne kadar Bakanlığımız bünyesinde bulunan fonlardan, Sıvas İli sınırları içindeki belediyelere yardım yapılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mehmet Ağar

İçişleri Bakanı

T.C.

Çevre Bakanlığı 29.8.1996

Sayı : B.19.0.FDB.0.15.00.04-8821/1788-5741

Konu : Soru Önergesi.

Sayın Lütfü Esengün

DevletBakanı

İlgi : 22.8.1996 tarih ve B.0.20.00.10/00311 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde Bakanlığımıza intikal ettirilen, Gaziantep Milletvekili SayınMustafa R. Taşar'ın cevaplandırılmak üzere SayınBaşbakanımıza tevcih etmiş olduğu soru önergesine ilişkin olarak;

Soru : Hükümetimizin göreve başladığı günden bu yana Sıvas İli sınırları içinde il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarından hangilerine hükümetinizdeki hangi bakanlıklarca ne kadar yardım yapılmıştır?

Bu yardımları yaparken hangi kriterleri esas aldınız?

Cevap : Bakanlığımız faaliyetleri dahilinde Hükümetinizin göreve başladığı günden bugüne kadar sadece Sıvas İli Şarkışla İlçesi Gürçayır Belediye Başkanlığına bir adet traktör tahsisi yapılmıştır. Bunun dışında Sıvas İl, ilçe ve belde belediye başkanlıklarından herhangi birine Bakanlığımızca yardım sağlanmamıştır.

Bilgilerinizi arz ederim.

M. Ziyaattin Tokar

Çevre Bakanı

2. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, genelevlere ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1173)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun BaşbakanSayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

Gaziantep

Türkiye'de kaç tane genelev vardır? Çalışanların sayısı nedir? Genelevlerin kapatılması düşünülmekte midir? Düşünülmüyorsa niçin?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00303

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 13.8.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1173-3005/8040 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 16.8.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-371-9/3539 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili SayınMustafa R. Taşar'ın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

GaziantepMilletvekili SayınMustafa R. Taşar'ın SayınBaşbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1173-3005 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

TBMM İçtüzüğünün 97 nci maddesinin a bendine göre "başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konular"da soru sorulamaz.

Sayınsoru sahibinin soru önergesine konu ettiği hususlardan yeterli bilgi sahibi olması gerektiğinden ayrıca cevap verilmesine gerek bulunmamaktadır.

Bilgilerinizi rica ederim.

3. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, talih oyunlarının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1241)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumunBaşbakanSayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mustafa Taşar

Gaziantep

Kumar diye nitelendirdiğiniz Spor Toto ve Loto, Millî Piyango, at yarışları gibi oyunları ve çekilişleri kaldırmayı ve yasaklamayı düşünüyor musunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 7.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00312

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : A) TBMM Başkanlığının 13.8.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1241-3109/8202 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 16.8.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-370-43/3548 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar'ın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar'ın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1241-3109 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.(İçtüzüğün 98 inci maddesi başka bir kaynaktan kolayca öğrenilebilecek hususların sözlü veya yazılı soruya konu edilemeyeceğini amirdir.)

Hükümetimizin Spor Toto - Loto - Millî Piyango - at yarışlarının kaldırılması veya yasaklanması yolunda bir düşüncesinin olup olmadığı koalisyon protokolü ve hükümet programının tetkikinden anlaşılabilecektir.

Bilgilerinizi rica ederim.

4. - İstanbulMilletvekili Nami Çağan'ın, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının İstanbul Yeniköy'de bulunan yalısının TURBAN Genel Müdürlüğü tarafından boyatıldığı iddiasına ilişkinBaşbakandan sorusu ve DevletBakanı H. Ufuk Söylemez'in yazılı cevabı (7/1270)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Anayasanın 98 inci, Millet Meclisi İçtüzüğünün 94 üncü maddeleri uyarınca aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

27.8.1996

Prof. Dr.Nami Çağan

İstanbul

26 ve 27 Ağustos 1996 tarihli Cumhuriyet Gazetesinin 1 inci sayfasında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı SayınTansu Çiller'in İstanbul Yeniköy'de bulunan yalısının TURBAN Genel Müdürlüğüne bağlı Sait Halim Paşa Yalısı için tutulan boyacılara boyattığı ve izolosyonunun bu kişilere yaptırdığı haberi yer almaktadır.Bu habere bağlı olarak;

1. Bu haberin doğruluğu konusunda idarî - malî soruşturma başlatılmış mıdır?

2. Müfettiş raporuna bağlı olarak yalının boyanması ve izolasyonu için ödemelere muhatap bulunan TURBAN İstanbul Bölge Müdürü Metin Karaaltın hakkında soruşturma açılmış mıdır?

T.C.

Başbakanlık 11.11.1996

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

Sayı : B.02.1.ÖİB.0.65.00.00/6804

Konu : Önerge.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İstanbulMilletvekili SayınProf. Dr.Nami Çağan tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen 7/1270-3283 esas sayılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıdadır.

Soru 1. Söz konusu önergede yer alan bu haberin doğruluğu konusunda idarî - malî soruşturma başlatılmış mıdır?

Cevap 1. TURBAN Müfettişleri tarafından 1996 yılı mayıs ayında TURBAN İstanbul Bölge Müdürlüğü muhasebe kayıtları üzerinde yapılan denetim çalışmaları sırasında Sait Halim Paşa Yalısının boya işini yapan şahısların müracaatı üzerine ifadeleri alınmış ancak gerek adı geçenler tarafından beyanlarını kanıtlayan veya doğrulayan herhangi bir belge ibraz edilmemesi gerekse bu ifadeye istinaden T.B.M.M. Araştırma Komisyonu tarafından soruşturma başlatılması nedenleriyle, TURBAN TeftişKurulu Başkanlığınca konu hakkında bir rapor düzenlenmemiştir.

Soru 2. Müfettiş raporuna bağlı olarak yalının boyanması ve izolasyonu için ödemelere muhatap bulunan TURBAN İstanbul Bölge Müdürü Metin Karaaltın hakkında soruşturma açılmış mıdır?

Cevap 2. Dönemin TURBAN İstanbul Bölge Müdürü Metin Riyaz Karaaltın'ın İstanbul Bölge Müdürlüğü ve Antalya Bölge Müdürlüğü görevleri sırasında yaptığı işlemler hakkında isnat edilen hususlarla ilgili olarak adı geçenin iş akdi feshedilerek ilgili Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

H. Ufuk Söylemez

DevletBakanı

5. - Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un, Afyon İlinin bazı ilçe ve belde yollarının asfaltlanma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1276)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. H. İbrahim Özsoy

Afyon

1996 yılı içerisinde Karayolları ile sözleşmesi yapılan ve devlet yolu üzerinde bulunan;

a) Çay İlçesi giriş ve çıkış yollarının asfaltlanması,

b) Bayat İlçesi giriş yolu düzenlemesi ve asfaltlanması,

c) İscehisar İlçesi giriş düzenlemesi ve asfaltlanması,

d) Bolvadin - Özburun beldesi giriş düzenlemesi ve asfaltlaması,

e) Sincanlı Akören beldesi E 24 karayolunda alt geçit yapılması konularının açıklığa kavuşması için;

1. Bu yöre belediyeleri ile yapılan sözleşmeler ne zaman hayata geçirilecektir?

2. Bu yörelerdeki asfaltlama için ne kadar ödenek aktarılmıştır?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 11.11.1996

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/7730

Konu : Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un

Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M.'nin 2.10.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3552 sayılı yazısı. (7/1276)

İlgi yazı ekinde alınan, Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy'un Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru : 1996 yılı içerisinde Karayolları ile sözleşmesi yapılan ve devlet yolu üzerinde bulunan;

a) Çay İlçesi giriş ve çıkış yollarının asfaltlanması,

b) Bayat İlçesi giriş yolu düzenlemesi ve asfaltlanması,

c) İscehisar İlçesi giriş düzenlemesi ve asfaltlanması,

d) Bolvadin - Özburun beldesi giriş düzenlemesi ve asfaltlaması,

e) Sincanlı Akören beldesi E 24 karayolunda alt geçit yapılması konularının açıklığa kavuşması için;

1. Bu yöre belediyeleri ile yapılan sözleşmeler ne zaman hayata geçirilecektir?

2. Bu yörelerdeki asfaltlama için ne kadar ödenek aktarılmıştır?

Cevap : Afyon İlinin bazı ilçe ve belde yollarının asfaltlama çalışmaları :

a) Çay İlçesi giriş ve çıkış yolu asfalt yapım-onarım için 21 623 000 000 TL. keşif bedeli protokol yapılmış, bedeli yatırılmadığından asfalt çalışmalarına başlanamamıştır.

b) Bayat İlçesi giriş yolunun asfalt yapımı için 3 936 500 000 TL. keşif bedeli protokol yapılmış ve 9.10.1996 tarihinde yapım çalışmaları tamamlanmıştır.

c) İscehisar İlçesi giriş ve çıkış yolları için 9 385 500 000 TL. keşif bedeli protokol tanzim edilmiş, bedeli yatırılmadığından asfalt çalışmalarına başlanmamıştır. Ancak, karayolları ağımızdaki yolların onarımı yapılmış, belediye yollarının asfaltı ise protokol ile başka kurumlarca yapılmıştır.

d) Bolvadin (Özburun) Beldesi giriş düzenlemesi ile asfalt yapımı için 22 162 500 000 TL. keşif bedelli protokol yapılmış, bedeli yatırılmadığından ise başlanamamıştır.

e) Sincanlı (Akören) Beldesi karayolunda alt geçit yapılması işi, Afyon - Sandıklı Devlet Yolu programında olup, proje çalışmaları devam etmektedir.

Bu yörelerde 1996 yılında 82 Km. sathi kaplama yapılmış ve karşılığında 27 805 milyar TL. harcanmıştır. İki adet BSK (Bitümlü Sıcak Karışım) projesinde 854 milyar TL. harcanarak 27 Km. binder (Bitümlü temel karışımdan sonraki işlem) seviyesinde iş tamamlanmıştır.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

6. - HatayMilletvekili Fuat Çay'ın, yurt dışı gezisi sırasında yaptığı bazı açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1294)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınProf. Dr.Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 21.8.1996

Fuat Çay

Hatay

İlk yurt dışı geziniz sırasında yaptığınız açıklamalar nedeniyle aşağıdaki soruları şahsınıza yöneltme zorunluluğu duyuyorum.

1. Neden Türkiye'nin koşulları, kurumları, insanları hakkında olumsuz açıklamalarda bulundunuz?

2. Ülkemiz hakkındaki bu tür değerlendirmeler, yabancı sermayenin ülkemize gelmesini engellemez mi?

3. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının, uluslararası kuruluşlar, ülkemiz ve yabancı ülke güvenlik birimlerince, uluslararası hukuka aykırı eylemler içinde bulunduğu belirtilen ülkeleri aklamak gibi bir görevi, yetkisi veya sorumluluğu var mıdır?

4. Daha önce Çekiç Güç konusundaki bilgiler için itibar ettiğiniz kuruluşlarımıza, İran'ı uluslararası hukuka aykırı ve teröre destek veren eylemleri konusunda itibar etmediniz mi? İtibar etmeme nedeniniz, ilgili kuruluşlarımızdan bu konuda size bilgi sunulmaması mıdır?

5. Ülkemizde beyin olmadığı yönündeki açıklamanız nedeniyle, ülkemizdeki yetişmiş insan gücünden, teknik elemanlarımızdan, üniversitelerimizden ve ilgili kuruluşlarda görev yapan yurttaşlarımızdan özür dilemeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00736

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığınının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1294-3350/9117 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-377-12/4105 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

HatayMilletvekili Sayın Fuat Çay'ın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği 7/1294-3350

EsasNo.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

SayınBaşbakanımız tarafından yapılan ilk yurtdışı gezisi başarı ile sonuçlanmış ve hedefine ulaşmıştır.

Gezi boyunca Türkiye'nin koşulları, kurumları, insanları hakkında hiçbir şekilde olumsuz ifadeler kullanılmamış, aksine Türkiye'nin önemi vurgulanmıştır. Soru önergesinde ileri sürülen hususlar bir kısım medyanın yapmaya gayret ettiği saptırmaların ve karalamaların etkisinin sonucudur. Ancak bu konularda gereken açıklamalar yapılmış, kamuoyu doğrudan öğrenmiş ve önergedeki iddiaların gerçek dışı olduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

7. - İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, kamu personeliyle ilgili tayinlere ve görevden almalara ilişkinBaşbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1306)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

MehmetSevigen

İstanbul

1. Son günlerde Hükümetinizin kamu personeliyle ilgili tayinler ve kıyım haberleri çıkmıştır. Bunlar doğru mudur?

2. Başta İstanbul olmak üzere üst düzeyde görev yapan 100'ü aşkın kamu görevlilerinin sürgün edildiği doğru mudur?

3. Süresi dolmadığı halde başta bayanlar olmak üzere İstanbul'da 40, Ankara'da 20 ve diğer şehirlerde çeşitli tayinler yapılmıştır, bunlar doğru mudur?

4. Süresi dolan ve aynı yönetmeliğe tabi olan 200'ü aşkın görevli aynı durumdadır, bunlara ne gibi işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

5. Yukarıdaki personeli hangi ölçüye dayanarak tayinlerini gerçekleştirdiniz?

6. Süresi dolup tayinlerini yapmadığınız personeli hangi ölçüye dayanarak tutuyorsunuz?

7. Tayinlerin yapıldığı eylül ayı kamu görevlilerimizin kömürlerini aldıklarını ve çocuklarını okula yazdırdıkları dönemdir.Bu tayinlerin bu ayda yapılması sizce doğru mudur?

8. Bu tayinlerin yapılması bir daha ki dönem okullar açılmadan yapılması daha uygun olmaz mı?

9. İşin enterasan tarafı kamu personeli tayinlerinin Refah Partisi genel merkezinde oluşturulan bir komisyon tarafından yapıldığı iddia edilmektedir. Bu doğru mudur?

10. Bugüne kadar bakanlıklarınızda kaç tane üst düzey yönetici görevden alınmıştır. Görevden alınan yöneticiler hakkında yürütmeyi durdurma kararları niçin uygulanmıyor?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00742

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1306-3382/9228 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-377-24/4111 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili SayınMehmetSevigen'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

İstanbulMilletvekili Sayın Mehmet Sevigen'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1306-3382 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

1. Bu haberler doğru değildir.

2. Doğru değildir.

3. Doğru değildir.

4. Bahsedilen 200'ü aşkın görevliden kimlerin kastedildiğini anlamak mümkün olmamıştır.

5. "Yukarıdaki persenilen kim olduğu anlaşılamamaktadır. Ancak tayin ve nakillerde tek ölçü hizmetin daha süratli ve verimli yapılmasıdır.

6. Bunların kim olduğu da anlaşılamamaktadır.

7., 8. Tayinler mevzuata uygun olarak zamanında yapılmaktadır.

9. Tayinlerin RP Genel Merkezinde oluşturulan bir komisyon tarafından yapıldığı iddiası gerçek dışıdır.

10. Bugüne kadar bakanlıklarda kaç tane üst düzey yöneticinin görevden alındığını Resmî Gazeteyi takiple öğrenmek mümkündür. Mahkeme kararları yasa gereği uygulanmaktadır.

Bilgilerinizi rica ederim.

8. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Türkiye-İran münasebetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1326)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınProf. Dr. Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 6.9.1996

Fuat Çay

Hatay

İran'lı yetkililerle törer örgütü PKK mensupları arasında yapılan görüşmelerin tespit edildiği basına yansımıştır. Bu bağlamda;

1. Böyle bir konuşma bandı size dinletilmiş midir?

2. Şayet dinletilmiş ise, bu bant kayıtları ile size daha önce sunulan İran - PKK ilişkilerine dair bilgiler arasında bir çelişki var mıdır?

3. Şayet böyle bir çelişki yoksa, daha önceki istihbarat birimlerinin raporlarından kuşku duyduğunuzu ima eden açıklamalarınızın nedeni ve maksadı nedir?

4. Basına yansıyan haberler doğru ise, İran'a dönük ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

5. Bu gelişmeler karşısında İran'ın terör örgütüyle ilişkileri konusunda ikna oldunuz mu? İranlı yetkililerin sizi yanlış bilgilendirdiklerini düşünüyor musunuz?

6. İran'ın samimiyeti ve teröre destek olmadığı, olmayacağı yönünde yaptığınız açıklamalar gibi, teröre destek olduğuyla ilgili de kamuoyuna açıklama yapacak mısınız?

T.C.

Devlet Bakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00717

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1326/9342 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-1/4086 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

HatayMilletvekili Sayın Fuat Çay'ın SayınBaşbakanımıza Tevcih Ettiği 7/1326-3395

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

İçtüzüğün 105 inci maddesine göre devlet sırları araştırma konusu yapılamaz, dolayısıyla araştırma gibi bir bilgi alma yolu olan soru önergelerine de konu edilemez.

Soru önergesindeki konuların bir kısmı devletin güvenliğini yakından alakadar eden ve açıklamada bulunulmasında sakınca bulunan hususlar olup, diğer konularda hükümet adına ve Sayın Başbakanımız tarafından yeterli açıklamalar yapılmış ve kamuoyuna gereken bilgiler verilmiştir.

Ayrıca yapılacak bir açıklamaya ihtiyaç duyulmamaktadır.

Bilgilerinizi rica ederim.

9. - Denizli Milletvekili Adnan Keskin'in, örtülü ödenekten yapıldığı iddia edilen ödemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1356)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gerekli işlemin yapılmasını dilerim.

Adnan Keskin

Denizli

1. Partiniz milletvekilleri eski Başbakan Tansu Çiller'in görev döneminde örtülü ödenekten yasa dışı ödemeler yaptığını ileri sürmüşlerdir.Söz konusu iddialarla ilgili Başbakanlığınız döneminde bu araştırma ya da soruşturma yaptırılmış mıdır?

2. Yapılmış ise iddiaların konumu nedir?

3. İddialar doğrultusunda ödemeler yapılmış ise yasalara uygun mudur?

4. Yasaya aykırı ödeme saptanmış ise herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

5. Başbakanlığınız döneminde Tunuslu Reşit El Gannuşi isimli rejim muhalifi kişiye örtülü ödenekten para verilmiş midir?

6. Yapılmış ise miktarı nedir?

7. Kuzey Iraklı Şeyh Osman'ın kardeşi Sıddık Aziz Muhammed ile görüşmeler yaptığınız ulusal basının haberleri içerisinde yer aldı. Şeyh Osman isimli kişiye de örtülü ödenekten para aktarılmış mıdır?

8. Her iki şahsa örtülü ödenekten ödeme yapılmış ise hangi amaçla yapılmıştır?

Bu ödemeler Türkiye'nin ulusal çıkarları ile ilişkisi nedir?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00726

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1356-3466/9623 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-31/4095 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Sayın AdnanKeskin'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

Denizli Milletvekili Sayın Adnan Keskin'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1356-3466 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Örtülü ödenek konusunda açıklama yapmak yasal olarak mümkün değildir, Hükümetimiz döneminde devletin her kuruşu büyük bir ihtimam ile yerinde sarfedilmektedir. İsrafla mücadele temel prensibimizdir.

Önergede adı geçen şahıslara herhangi bir ödeme yapılması söz konusu değildir.

Bilgilerinizi rica ederim.

10. - Giresun Milletvekili Burhan Kara'nın, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borç faizlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1411)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. Burhan Kara

Giresun

Hükümet programını açıklarken milletimize garsonluk yapacağınızı, zam yerine her hafta bir müjde vereceğinizi ve çiftçilerimizin Ziraat Bankasına olan borç faizlerini affedeceğinizi ifade etmiştiniz. Oysa 3 aylık hükümetimizin icraatlarına bakıldığında vatandaşlarımıza müjde yerine her hafta bir kaç temel ürünün zam haberini verdiniz.

PTT ve elektrik zamlarını otomatiğe bağladınız, akaryakıta 3 kez demir çelik ve tekel ürünlerinede defalarca zam yaptınız.

Soru 1. Vatandaşlarımıza vaad ettiğiniz müjdelere ne zaman başlayacaksınız?

Soru 2. Faizlerin silineceği vaadiniz üzerine çiftçilerimiz Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemediler. Ödemedikleri borçlarının faizleri katlanarak devam etmektedir. Çok müşkül duruma düşen çiftçilerimizin faizlerini ne zaman sileceksiniz?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.00.10/00791

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1411-3585/10119 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-6/4157 sayılı yazısı.

Giresun Milletvekili SayınBurhan Kara'nın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve SayınBaşbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Giresun Milletvekili SayınBurhanKara'nın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1411-3585 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Hükümetimiz göreve başladığından beri ülke sorunlarını halletmek için büyük bir gayretle çalışmaktadır.

Vaad ettiğimiz müjdeler işbaşına geldiğimiz günden beri başlamış ve devam etmektedir.

Bilgilerinizi rica ederim.

11. - Giresun Milletvekili BurhanKara'nın, partisine mensup bir milletvekilinin verdiği bir beyana ve Selçuk Üniversitesinin açılış töreninde meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1412)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Dr.BurhanKara

Giresun

Selçuk Üniversitesinin yeni öğretim yılı açılış töreninde İstiklal Marşı söylenirken ayağa kalkmayan Ebu Gudde ile tören sonrası aynı protokol masasında yemek yediğiniz basında yer almış bulunmaktadır.

Sorular

1. Ebu Gudde'nin İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmamasını nasıl izah ediyorsunuz?

2. Yerli ve yabancı kim olursa olsun bir ülkenin Millî Marşı söylenirken gerekli saygıyı göstermesi gerekmez mi?

3. Rize Milletvekilimiz Şevki Yılmaz'ın Batman'daki bir konferansta yaptığı konuşmada "Ben Hizbullahım" demesini nasıl karşılıyorsunuz? Her fırsatta Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine aykırı düşünceler sergileyen bu milletvekiliniz hakkında herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00792

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0GNS.0.10.00.02-7/1412-3586/10120 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-7/4158 sayılı yazısı.

Giresun Milletvekili Sayın Burhan Kara'nın; SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Giresun Milletvekili Sayın BurhanKara'nın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1421 - 3586 EsasNo.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

1. Selçuk Üniversitesinin açılış töreninde İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmadığı ifade edilen şahsın bu davranışının izahının ancak kendisi tarafından yapılması mümkündür.

2. Yerli ve yabancı herkesin Millî Marşa saygı göstermesi gerekir.

3. Rize Milletvekili Şevki Yılmaz'ın konferansta söylediği sözlerin kül olarak değerlendirilmesi gerekir, her fırsatta Cumhuriyet ve Atatürk İlkelerine aykırı hareket ettiğine dair iddia ise yanlış bir değerlendirmedir ve gerçek dışıdır.

Bilgilerinizi rica ederim.

12. - İstanbulMilletvekili Bülent Akarcalı'nın, iş sınavına gireceklerden daha düşük ve sabit bir sınav masrafı alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1413)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Kamu kurum ve kuruluşlarının özellikle meslek memuru yetiştirmeye yönelik açtığı sınavlarda son dönemde yüksek sınav ücretleri alınmaktadır.

1. İşsiz durumda olan gençlerimizin girdiği bu sınavlarda, onları ekonomik olarak zorlayacak, hatta caydıracak derecede yüksek bir sınav giriş ücreti alınması doğru mudur?

2. Arka arkaya 3 -4 iş sınavına girmek durumunda olan gençlerimize, bir kolaylık olmak üzere; bütün sınavlarda geçerli olacak daha düşük ve sabit bir sınav masrafı alınması düşünülemez mi?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00793

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1413-3587/10121 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-8/4159 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve SayınBaşbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1413 -3587 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının açtığı imtihanlar için alınan ücretler, yapılan imtihan giderlerini karşılayacak seviyede tutulmakta, ilave bir ücret alınmamaktadır. Her imtihanın giderleri ayrı ayrı yapıldığından bütün imtihanlar için müşterek bir ücret alınması mümkün olmamaktadır.

Bilgilerinizi rica ederim.

13. - Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli'nin, Bursa Doğalgaz Proje ve İşletme Müdürlüğündeki yolsuzluk dosyalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1421)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Başbakan SayınNecmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını, İçtüzüğün 94 üncü maddesi gereğince arz ederim.

Ali Rahmi Beyreli

Bursa

Son günlerde, basında yer alan bazı haberlerde, 1994 yılı içinde, Bursa Doğalgaz proje ve işletme müdürlüğünün işlem ve faaliyetleri ile ilgili, Botaş'taki, 10 milyon dolara yaklaşan, usulsüz uygulamaları içeren dosyanın, TBMM KİT Komisyonunun RP'li üyelerine aktarıldığı ve bu kapsamlı dosyanın RP milletvekillerinin elinde olduğu iddia edilmektedir.

1. Bu iddia ne denli doğrudur?

2. Bu milletvekillerinin isimleri nelerdir?

3. Bu yolsuzluk dosyaları, partinize mensup milletvekilleri tarafından neden hasıraltı edilip, gündeme getirilmemiştir?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00798

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1421-3598/10157 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-16/4162 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli'nin; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli'nin Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1421-3598 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Soru önergesindeki iddiaların gerçekle alakası yoktur.

Bilgilerinizi rica ederim.

14. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, dış gezisinden sonra basına yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1445)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımınBaşbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesine göre yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 9.10.1996

Tevfik Diker

Manisa

Sorular :

1. Mısır, Libya ve Nijerya'ya yaptığınız dış geziden dönüşünüzde 9.10.1996 günü saat 00.40 sıralarında Ankara Esenboğa Havaalanında basına yaptığınız açıklamada kendi sesinizden "Muzaffer Roma Komutanları" gibi benzetmenizle Türk tarihinin Fatih Sultan Mehmet, Yıldırım Beyazıt, M. Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Gazi Osman Paşa, Kâzım Karabekir gibi bir çok bilinen ve bilinmeyen rahmetli büyük komutan ve padişahlarımızın kemiklerini sızlattığını düşündünüz mü? Benzetmenizde Türk komutanlarınızı niçin örnek almadınız?

2. Dünya tarihinde başka ülkelere (ki bunların içinde gezi yaptığınız Afrika ülkeleri de dahil) işgal maksadıyla gidip kendi ülkesine muzaffer komutan edasıyla dönen sözünü ettiğiniz Roma komutanlarına Türk Başbakanı olarak kendinizi neden benzettiğinizin nedenlerini yüce Türk kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/00884

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1445-3670/10307 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-384/4221 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

Manisa Milletvekili Sayın Tevfik Diker'in Sayın Başbakanımıza Tevcih Ettiği

7/1445 - 3670 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Cevabıdır.

Sayın Başbakanın Mısır, Libya ve Nijerya'ya yaptığı geziler ve bu gezilerdeki açıklamaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde amacına ulaşmış, başarılı bir ziyaret olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kamuoyunu yanıltmak ve yanlış yönlendirmek isteyen bir kısım medya, gezi ile ilgili bir karalama kampanyasına tevessül etmiş, ancak Cumhurbaşkanımızın açıklamaları ile bu plan geri tepmiştir.

Sayın soru sahibi de önergedeki soruları medyanın taraflı ve gerçek dışı yayınlarının etkisi altında sormuş veya Sayın Başbakanımızın maksadını kavrayamamıştır. Bu konularda yeterli açıklamalar yapılmış ve saptırmalar önlenmiştir. Ayrıca açıklama yapmaya gerek bulunmamaktadır.

Bilgilerinizi rica ederim.

15. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Seyranbağları Kreşi ücretlerine yapılan zamma ilişkinBaşbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1455)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan SayınTansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Konu : Kreş ücretine aşırı zam (1 620 000'den 6 400 000 TL.'ye çıkarılması)

Seyranbağları Kreşinde aylık ödeme 1 620 000 TL.'den 6 400 000 TL.'ye çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir seferde bu kadar çok zamma rastlanmamıştır. Yapılan % 400'lük bu zammı velilerin ödemesi imkânsızdır.Bu kreşe çocuklarını gönderenlerin tümü dar gelirli insanlardır. Çalışmak zorunda kaldıkları ve çocuklarına bakacak kimseleri olmadığı için kreşe çocuklarını göndermektedirler.

Böylesine yüksek, insaf sınırlarını aşan, sosyal adalet ilkelerine tamamen ters düşen, sosyal devlet anlayışını zedeleyen bu zammın makul bir düzey olan 3 milyon TL.'ye indirilmesi için ne gibi girişimlerde bulunmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/001023

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar GenelMüdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'e tevcih ettiği, Seyranbağları Kreşi ücretlerine yapılan zamma ilişkin 6/60-49/163 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1455 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

T.C.

Başbakanlık 27.3.1996

Sosyal Hizmetler ve Çocuk

Esirgeme Kurumu

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.SÇE.0.10.00.02/Ç.3.1.96.345

Konu : Kreş ve Gündüz Bakımevi Ücretleri.

Başbakanlık

Kanunlar ve Kararlar GenelMüdürlüğüne

İlgi : 18.3.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106.88/884 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili SayınBülent Akarcalı'nın SayınBaşbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı ekinde bulunan soru önergesine cevap yazımız ekindedir.

Bilgilerinizi rica ederim.

Dr. İmren Aykut

DevletBakanı

Soru : Seyranbağları Kreşinde aylık ödeme 1 620 000 TL.'den 6 400 000 TL.'ye çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir seferde bu kadar çok zamma rastlanmamıştır. Yapılan % 400'lük bu zammı velilerin ödemesi imkânsızdır.Bu kreşe çocuklarını gönderenlerin tümü dar gelirli insanlardır. Çalışmak zorunda kaldıkları ve çocuklarına bakacak kimseleri olmadığı için kreşe çocuklarını göndermektedirler.

Böylesine yüksek, insaf sınırlarını aşan, sosyal adalet ilkelerine tamamen ters düşen, sosyal devlet anlayışını zedeleyen bu zammın makul bir düzey olan 3 milyon TL.'ye indirilmesi için ne gibi girişimlerde bulunmayı düşünüyorsunuz?

Cevap : Kreş ve Gündüz Bakımevlerinde, Bakanlık Makamının 29.12.1995 tarih ve B.02.1.SÇE.0.10.00.02/Ç.3.1.195.86 sayılı Oluru ile kabul edilen ve 15.1.1996 tarihinden itibaren uygulanması düşünülen söz konusu ücretler yine Bakanlık Makamının 24.1.1996 tarih ve B.02.1.SÇE.0.10.00.02 Ç.3.1.03 sayılı Oluru ile iptal edilerek I. Grup Kreş ve Gündüz Bakımevlerinde 3 500 000 TL. + KDV II. Grup Kreş ve Gündüz Bakımevlerinde 2 000 000 TL. + KDV olarak belirlenmiş ve 15.1.1996 tarihinden itibaren uygulanmaya başlamıştır.

16. - SıvasMilletvekili Mahmut Işık'ın, 5 Nisan kararlarından sonra kamu kuruluşlarına alınan personele ve S.S.K.'ya bağlı bazı hastane ve sağlık birimlerinin kadro ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade edilmediği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1456)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla dilerim.

Mahmut Işık

Sıvas

Sayın Başbakan tarafından uzun bir süreden beri (5 Nisan 1995 kararları ile birlikte) devletin ihtiyacı da olsa tüm kurumlarına memur alınması durdurulmuştur. Ancak buna rağmen kollanan bazı bakanlık ve kurumlara, bankalara bu yasak delinerek memur ve görevli alındığı Sayın Başbakanın bunlara müsaade verdiği bilinmektedir ve söylenmektedir.

Oysa ihtiyacı olan bazı bakanlıkların bu konuda sınavlarının dahi durdurulduğu görülmüştür.

Yine bazı bakanlık ve kurumların ihtiyaçlarına binaen gerekçeli istemlerine karşın Sayın Başbakan bu istekleri ya yanıtlamamış ya da geri çevirmiştir. Bu nedenlerle;

1. 5 Nisan 1995 kararlarından bu yana kamu kurumlarına, bakanlıklara, taşra örgütlerine, başta Ziraat Bankası olmak üzere kaç adet kadrolu ve sözleşmeli memur alınmıştır? (Ayrı ayrı ifade edilmek üzere)

2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal SigortalarKurumuna bağlı çeşitli hastane ve sağlık birimlerine acil ihtiyaçları olduğu halde sağlık personeli, yardımcı sağlık personeli (ebe, hemşire, laborant, teknisyen v.s.) bir kısım açıkların kapanması ve bir kısım yeni gereksinmelerin ortaya çıkması açısından, iki yıldan beri istek ve duyumda bulunulmasına rağmen personel alınması için Başbakanlıkça müsaade verilmemiştir. Bunun sebebi nedir?

3. Dışkapı SSK Hastanesinin bazı sağlık birimleri Etlik'teki yeni yerlerine kaldırılmıştır. Şu var ki, burada bugün büyük ölçüde sağlık personeli sıkıntısı görülmektedir. Bu nakledilen birimlerin rasyonel, verimli ve hastaların ihtiyaçlarını karşılayacak bir şekilde çalışabilmesi için personel ve diğer ihtiyaçları ne zaman ve nasıl karşılanacaktır?

4. Başbakanlık, ihtiyaçları olan bakanlık ve kurumların personel alımına ne zaman gerçeğe, adalete ve hakkaniyete uygun bir şekilde müsaade edecektir?

T.C.

DevletBakanlığı 6.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/001028

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar GenelMüdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın; dönemin Başbakanına tevcih ettiği, 5 Nisan kararlarından sonra kamu kuruluşlarına alınan personele ve SSK'ya bağlı bazı hastane ve sağlık birimlerinin kadro ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade edilmediği iddiasına ilişkin 6/64-266/488 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1456 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

T.C.

Başbakanlık 28.3.1996

Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.0.PPG.0.12.305-1/4941

Kanunlar ve Kararlar GenelMüdürlüğüne

İlgi : 19.3.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-270/1014 sayılı yazınız.

Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesinde yer alan hususlara hazırlanan cevaplar ekte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

M. Bahattin Şahin

Personel ve Prensipler

Genel Müdürü

Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın Soru Önergesinde Yer Alan Hususlara

Hazırlanan Cevaplar Aşağıda Sıralanmıştır.

1. 1.1.1995 ile 31.12.1995 tarihleri arasında; kamu kurum ve kuruluşlarınca Başbakanlığa gönderilen açıktan atama taleplerinden gerekçeleri uygun görülenler (1995/4) sayılı genelgede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde değerlendirilerek belli oranda karşılanmıştır. Verilen açıktan atama izinlerinin % 70 oranındaki kısmı Eğitim Öğretim Hizmetleri, Sağlık Hizmetleri Sınıfı personeli içindir.

2. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bağlı kuruluşu SosyalSigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne Başbakanlıkça verilen açıktan ve naklen atama izinlerinin 5 Nisan 1995 tarihinden 15 Mart 1996 tarihine kadar sınıflar itibariyle sayısal icmali aşağıda gösterilmiş olup, anılan kurumun personel ihtiyacı ile ilgili taleplerinin hemen hemen tamamı karşılanmıştır.

Açıktan Naklen

S.H.S. : 1 790 S.H.S. : 89

G.İ.H. : 33 G.İ.H. : 14

A.H.S. : 7 A.H.S. : 2

T.H.S. : 6 T.H.S. : 4

E.Ö.S. : 1

Y.H.S. : 1

TOPLAM : 1836 TOPLAM : 233

3. Dışkapı SSK Hastanesinin bazı birimlerinin Etlik'teki yeni yerine taşınması sonucu meydana geldiği ileri sürülen personel sıkıntısının yukarıda ifade edilen rakamlar çerçevesinde anılan Genel Müdürlükçe karşılanmış olması gerekir.

4. Başbakanlık personel ihtiyacı olan kamu kurum ve kuruluşlarının taleplerine, gerekçeleri çerçevesinde ve 1995/4 sayılı genelge doğrultusunda izin verme cihetine gitmiştir.

17. - İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın;

- Turban Ilıca Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile personelin aldığı avanslara,

- Turban Kilyos Tesislerinde ücretsiz olarak kalan kişiler ile personelin aldığı avanslara,

İlişkin soruları ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1478, 1479)

(Aynı cevap içinde ek olarak cevaplanan 7/1457, 1458, 1459, 1460, 1461, 1462, 1465, 1469, 1470, 1471, 1472, 1473, 1474, 1475, 1476, 1477, 1480, 1481 ve 1482 No.lu yazılı soruların aslı 5.11.1996 tarihli 13 üncü Birleşimde yayımlanmıştır)(1)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınTansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 18.1.1996

Halit Dumankaya

İstanbul

Turban Ilıca tesislerinde;

1992 ocak ayından, 1995 aralık ayı sonuna kadar;

Soru 1. Bu tesiste, free yani ücretsiz olarak hangi tarihlerde, kimler kalmıştır?

Soru 2. Personelin aldığı avanslar ne kadardır? Bu avansları alan kişilerin isimleri ve görevleri nedir? Aldıkları avans miktarları ne kadardır? Ne zaman kapatmışlardır?

Soru 3. Avansın kapatıldığı işlerin faturalarının miktarları, ne için alındığı ve faturaların fotokopileri ile tarihleri nedir?

(1) Eki hacimli olduğundan bastırılmamıştır.Kan. Kar. Md.'de dosyasındadır.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan SayınTansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 18.1.1996

Halit Dumankaya

İstanbul

Turban Kilyos tesislerinde;

1992 ocak ayından, 1995 aralık ayı sonuna kadar;

Soru 1. Bu tesiste, free yani ücretsiz olarak hangi tarihlerde, kimler kalmıştır?

Soru 2. Personelin aldığı avanslar ne kadardır? Bu avansları alan kişilerin isimleri ve görevleri nedir? Aldıkları avans miktarları ne kadardır? Ne zaman kapatmışlardır?

Soru 3. Avansın kapatıldığı işlerin faturalarının miktarları, ne için alındığı ve faturaların fotokopileri ile tarihleri nedir?

T.C.

DevletBakanlığı 7.11.1996

Sayı : B.02.0.0010/01040

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın; dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'e tevcih ettiği, 6/65-284/512, 6/66-285/513, 6/67-286/514, 6/68-287/515, 6/69-288/516, 6/70-289/517, 6/73-293/521, 6/77-297/525, 6/78-298/526,6/79-299/527, 6/80-300/528, 6/81-301/529, 6/82-302/530, 6/83-303/531, 6/84-304/532, 6/85-305/533, 6/86-306/534, 6/87-307/535, 6/88-308/536, 6/89-309/537, 6/90-310/538 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1457, 7/1458, 7/1459, 7/1460, 7/1461, 7/1462, 7/1465, 7/1469, 7/1470, 7/1471, 7/1472, 7/1473, 7/1474, 7/1475, 7/1476, 7/1477, 7/1478, 7/1479, 7/1480, 7/1481, 7/1482 Esas No.lu yazılı soru önergeleri cevapları ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

DevletBakanı

İlgi : 18.1.1996 tarih ve 7/202-284, 203-285, 204-286, 205-287, 206-288, 207-289, 211-293, 215-297, 216-298, 217-299, 218-300, 219-301, 220-302, 221-303, 222-304, 223-305, 224-306, 225-307, 228-310, 226-308, 227-309 sayılı yazılarınız.

Şirketimiz faaliyetlerinin incelenmesi hususunda T.B.M.M. Başkanlığınca 10/2 sayılı Araştırma Komisyonu kurulduğu ve önerge sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya'nın bu komisyonun başkanlığını yürüttüğü malumlarıdır.

Söz konusu soru önergelerinde istenilen bilgi ve belgeler gerek işletmelerimiz gerekse genel müdürlük yetkilileri tarafından komisyon görevlilerine teslim edilmiş bulunmaktadır.

Ancak, önerge ile istenilen iş avanslarına ilişkin belgeler ekte sunulmuştur.

Free (Bedelsiz) konaklamaların her bir işletme bazında ayrı ayrı ve tüm belgeler üzerinde yapılacak çalışma sonucunda tespite yönelik incelemeler uzun ve teknik bir çalışmayı gerektirdiğinden, bu çalışmalar sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederiz.

T. Aydın Ünal Ayhan Özer

Genel Müd. Yard. V. Genel Müdür V.

18. - İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya'nın, TRT Genel Müdürüne ve bazı yöneticilere ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1488)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Tansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Halit Dumankaya

İstanbul

TRT ile ilgili birçok yolsuzluk oldu olalı basında yer almıştır. TRT birçok soruşturma geçirdiği Radyo Üst Kurulunda yayın ilkelerini müteaddit defalar ihlal eden sayın genel müdürü görevden almış ilgili genel müdür de mahkemeye başvurarak yürütmeyi durdurmuştur.

Soru 1. TRT Genel Müdürü Sayın Tayfun Akgüner hakkında Devlet Denetleme Kurulu, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu ve Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlanan üç rapor vardır. Bu raporlarda sayın genel müdür hangi işleri yüzünden suçlanmaktadır. Tek tek açıklar mısınız?

Soru 2. Diğer yöneticiler hangi işlemlerinden dolayı suçlanmaktadır?

Soru 3. Bu üç raporla ilgili ne gibi bir işlem yaptınız?

Soru 4. Sayın genelmüdüre yürütmeyi durdurma kararı ile geri dönünce hiçbir işlem yapmadan makamına oturmuş, sizin adınıza müsteşarınız 29 Ocak 1996 tarihinde ilgiliye bir yazı yazarak uygulamasının yanlış olduğunu ve kendisine eski genel müdür diye hitap etmiş, hal böyle iken sorumsuz bir genel müdür durumuna düşen bu kişinin bu zaman zarfında yaptığı işler imzaladığı evraklar geçersiz olmuyor mu?

Soru 5. İlgili genel müdürle ilgili bu ve bundan önceki işlemleri için ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 6.11.1996 Sayı : B.02.0.0010/001024

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b)Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya'nın dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'e tevcih ettiği, TRT Genel Müdürüne ve bazı yöneticilere ilişkin 6/103-454/889 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1488 Esas No.luyazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün Devlet Bakanı

T.C. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu 26.3.1996 Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.2.TRT.0.61.00.00/501

Devlet Bakanlığına

(Sayın Ali Talip Özdemir)

İlgi : 20.3.1996 tarih ve 012/2.02.0183 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen 7/295-454 sayılı yazılı soru önergesine verilecek cevaba esas olmak üzere Kurumumuz düşünceleri aşağıda arz edilmektedir.

1. Devlet Denetleme Kurulunun (Maliye Teftiş Kurulunca görevlendirilen üyelerin de katılımı ile) yaptığı araştırma üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulunca, TRTGenel Müdürü ve yöneticileri hakkında yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının 24.10.1995 tarihli ve Sor. Rap 16/95-9 sayılı raporu ile, TRT Genel Müdürü açısından "...adlî yönden yapılacak bir işlem bulunmadığı..."nakarar verilmiştir.

2. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan Raporda yasa gereği özel elektrik üretim ve dağıtım işi yapan Çukurova, Kepez, Aktaş şirketlerinden alınması gereken TRT paylarını almayarak Kurum gelirlerinin düşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen TRTeski Genel Müdür Mali Yardımcısı Nevzat Avcı, eski Hasılat Dairesi Başkanları Ahmet Sağ, Ali Kalıpçı ile Hasılat Dairesi Başkanlığı görevlilerinden Abdil Nizam Bilen, Süleyman Bozdağ, Fevzi Bayraktaroğlu ve İzzet Kurban haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 12.2.1996 tarih ve 96/3775 sayı ile hazırlanan iddianame üzerine Ankara 14 üncü Asliye Ceza Mahkemesinde bir dava açılmış bulunmaktadır.

3. Sözedilen raporlarla ilgili olarak yapılan işlem yukarıda ifade edilmiştir.

4. 2954 sayılı Yasanın 11 ve 13 üncü maddelerinde TRTGenel Müdürü ile Yönetim Kurulu üyelerinin atanma ve görevlerinden alınmalarına ilişkin yasal esaslar düzenlenmiştir. Bu esaslara göre, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyeleri Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile görevlerine atanmakta ve yasada öngörülen koşulların oluşması halinde de yine bir Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile görevden alınabilmektedirler. Oysa, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 3984 sayılı Yasanın 35 inci maddesinin son fıkrası hükmünü yanlış yorumlayarak TRT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu görevlerinin düşürülmüş olduğuna karar vermiş ve bu karar üzerine Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyeleri Ankara İdare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma istemli bir iptal davası ikame etmişlerdir.

Ankara 2 nci İdare Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararı ile Üst Kurul tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin Ankara Bölge İdare Mahkemesinin iki yargı kararı üzerine Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyeleri, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ve Kurum Hukuk Müşavirliğinin 2.2.1996 tarihli Müşavirler Kurulunca "Dava konusu işlem yargı kararlarında öngörüldüğü üzere, yetki gaspı derecesinde yoklukla malul bulunduğuna göre, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin göreve başlamalarının zorunlu olduğu" hususunda verilen karar göz önünde bulundurularak ilgililer TRTKurumundaki görevlerine başlamışlardır.

Bu durum üzerine Başbakanlık, Mahkeme kararına dayanılarak fiili durum yaratılmasının hukuka uygun bulunmadığı ve göreve başlamak için idarece bir işlem tesis edilmesinin zarurî bulunduğunu, aksi takdirde ilgililer hakkında kanun yollarına başvurulması zorunluluğunun doğacağını Kurumumuza bildirmiştir.

Başbakanlık düşüncesi, Kurumumuz Hukuk Müşavirliğince tetkik edilmiş ve 12.2.1996 günlü Müşavirler Kurulu Kararı ile "Üst Kurul tarafından tesis edilen görevden düşürme işleminin yürütülmesi durdurulmuş olduğuna göre, bu işlemin fiilen icra olunabilme imkânı ve kuvveti bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, yürütülmesi durdurulan idarî işleme riayet zorunluğu da ortadan kalkmış ve idarî işleme riayet edilmemesi halinde kanunların öngördüğü müeyyidelerin uygulanabilmesi imkânının kalmadığı (Danıştay 5. D., 10.10.1990 T. ve 211/256 sayılı K.; Ragıp Sarıca, Danıştay Kararları ve Yürütmenin Durdurulması, sh.33)" şeklinde bir görüş ve yargı kararında da aynı görüş ifade edilmiş olmakla birlikte, Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 5.2.1996 tarihli Kararında Kurum Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyelerinin göreve iade işlemlerinin, işlemi tesis eden RTÜK Başkanlığınca görevden düşürme işleminin kaldırılması suretiyle gerekeceği yolunda bir karar vermesi sonucunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 13.2.1996 tarihinde Kuruma gönderdiği bir yazı ile Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerine iade işlemlerinin ikmal edilmesi üzerine ilgililer görevlerini sürdürmüşlerdir.

Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile görevlerine atanmış oldukları ve dolayısıyla görevden alınma işleminin de sadece 2954 sayılı Kanunda belirtilen nedenlere dayanılarak behemahal Bakanlar Kurulu Kararnamesi gerektirdiği aşikâr bulunmasına ve RTÜK tarafından tesis edilen görevden alma işleminin yargı kararları üzerine keenlemyekun (yoklukla malul) addedilmesi zorunlu olmasına rağmen, ilgililerin yürüttükleri görev icaplarının gereksiz tartışmalara yol açmasına mani olmak üzere Genel Müdür ve Yönetim Kurulu üyelerinin göreve başlamalarından sonra alınan bilcümle karar ve uygulanan işlemlerin onaylanması Yönetim Kurulunun 29.2.1996 tarih ve 96/52 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Bu durum karşısında, yapılan iş ve işlemlerin geçersizliğini düşünebilmek mümkün değildir.

5. Son soru ile ilgili olarak herhangi bir düşünce serdedilememektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Tayfun Akgüner Genel Müdür

19. - Diyarbakır Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun, hayvan ithalatı ile ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1492)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Abdülkadir Aksu Diyarbakır

Bakanlar Kurulunun Eylül ayında aldığı bir kararla 2 trilyonluk kredi dağıtılmasına ve bu kredinin ithal edilecek canlı hayvan alımı ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinde kullandırılmasına, üreticilere dağıtılmasına karar vermiş, ancak bu işi ilgili Bakanlıkların yapması gerekirken hayvancılıktan hiç anlamayan vali, vali yardımcıları ve kaymakamlarca yapıldığı basına haber teşkil etmiş ve ithal edilen hayvanların da vebalı oldukları ayrıca basında yer almıştır. Yine son yıllarda uygulanan hayvancılık politikasının yanlışlığı ortaya çok önemli sorunlar çıkarmıştır.

Sorular :

1. Neden ilgili Bakanlık görevlileri değil de hayvan alımlarına vali ve diğer yöneticiler gönderilmişlerdir?

2. İl ve ilçe yöneticilerinin alımlar için yurt dışına çıkışları Devlete fazladan ne kadar maddî yük getirmiştir?

3. Özellikle Güneydoğu bölgemizdeki hayvancılığın gelişmesi için bir umut olarak sunulan ve umutları suya düşüren ve vebalı hayvanların sağlam raporlarıyla ülkeye girişlerini sağlayan görevliler hakkında yasal bir işlem yapılmış mıdır?

4. Bu yolla devletin parasını, har vurup harman savuran, ülke ekonomisine trilyonlarca zarar veren, menfaat düşkünü kişi veya kuruluşların isimlerini açıklar mısınız?

5. Yetkililerce bu durumların rapor halinde ilgili yerlere iletildiği halde halen bir çalışma yapılmamasının izahı var mıdır? Alımları yapanların yabancı hayvan satıcılarından bazı menfaatler elde ettikleri ihbarları gerek İçişleri gerekse Tarım Bakanlığına intikal ettirilmektedir. Bu hususta ihmal ve kusurlu olanlar hakkında araştırma başlatılmış mıdır?

6. Özellikle son yıllarda gebe hayvanlara zamansız ve süresi geçmiş aşı yapılması sebebiyle erken ve sakat doğumlar olduğu, ölü doğumlara sebebiyet verilmesi neticesinde üreticilerin mağdur edildikleri aşikârdır. Meydana gelen zararlar Devletçe karşılanacak mıdır?

7. Bazı çevrelerce ileri sürülen hayalî inek ithalatı iddiaları doğru mudur?

8. Seçimlerden önce yapılan bu alımlar seçime yatırım maksadıyla mı yapılmıştır? Bu yolla kaç trilyon seçim yatırımı olarak heba edilmiştir?Bu bir vurgun değil midir? Bunlardan bir rahatsızlık duyuyor musunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 6.11.1996 Sayı : B.02.0.0010/001026

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMM Başkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun dönemin Başbakanına tevcih ettiği, Hayvan İthalatı ile ilgili olarak ileri sürülen iddialara ilişkin 6/108-510/1045 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1492 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün Devlet Bakanı

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 9.4.1996 Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Şube : HÜGD/BBH-4393/2322/19510

Konu : Soru Önergesi.

Başbakanlığa

İlgi : 19.3.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-275-6/1050 sayılı yazınız.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdülkadir Aksu'nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazınız ekinde Bakanlığımıza ulaşan soru önergesi incelenmiştir. Buna göre;

Hayvan seçimi için yurt dışına Bakanlık görevlileri dışında Vali ve diğer yöneticiler resmî olarak görevlendirilmemiş olup, seçim; kasaplık ve besi hayvanları için gümrüklerde Veteriner hekimlerden oluşan heyetler tarafından, damızlık hayvanlar için ise Bakanlığımız tarafından görevlendirilen 1 Ziraat Yüksek Mühendisi (Zooteknist) ile 1 Veteriner Hekim tarafından yapılmaktadır. Bunlar dışında herhangi bir görevlendirme yapılmamıştır.

Yurt dışından yapılan hayvan ithalatına Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE) bültenlerindeki durum incelendikten sonra Kontrol Belgeleri verilmektedir. Ayrıca, kasaplık ve besi hayvanları 3285 sayılı Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu gereğince yurt içine girişi yapılmadan Gümrüklerde, Damızlık hayvanlar ise Bakanlığımızca hazırlanmış olan Sağlık Şartları çerçevesinde ihracatçı ülkede Bakanlığımızca görevlendirilen Veteriner Hekim ve Ziraat Yüksek Mühendisinin kontrolünde o ülke Veteriner Teşkilatının onaylamış olduğu Sağlık Sertifikası alınarak ithalatı yapılmaktadır. Hayvanların yurda girişlerinden sonra karantina uygulaması sırasında Sığır Vebası ve Şap Hastalığı yönünden aşılanmaktadır.

Bu itibarla, yapılan canlı hayvan ithalatları sırasında ülkemize yukarıda açıklanan kontroller nedeni ile hastalıklı hayvanların girmesi mümkün değildir. Diğer yandan hayvanlara süresi geçmiş aşı yapılmamış ve bu sebepten dolayı da herhangi bir ölüm vakası görülmemiştir. Ayrıca, konu ile ilgili olarak hiçbir görevli hakkında soruşturma veya inceleme yapılmamış olup, önergede sözü edilen konular hakkında Bakanlığımıza herhangi bir bilgi veya belge ulaştırıldığında gerekli inceleme yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

İsmet Attila Tarım ve Köyişleri Bakanı

20. - Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın, hayvancılığı teşvik kredilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1493)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Tansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için tavassutunuzu arz ederim.

Saygılarımla.

Yaşar Okuyan Yalova

1. Bakanlar Kurulunun Eylül ayında hayvancılığı teşvik etmek için almış olduğu 2 trilyonluk kredi dağıtımı konusundaki kararından sonra ortaya çıkan uygulamalarda ciddî problemler meydana gelmiştir. Bu kredilerin büyük bir çoğunluğu seçim yatırımı olarak özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde DYP'lilere dağıtıldığı ileri sürülmektedir. Sözkonusu krediyi alanlar kimlerdir? Bunların içinde DYP'ye kayıtlı olanlar hangileridir?

2. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bu krediye göre, yurtdışından hayvan ithal edilip üreticiye dağıtılması da amaçlanmıştı. Bu sebeple yurtdışına hayvan alımına vali vekili, vali yardımcısı ve bazı kaymakamların gittiği ve hayvandan anlamadığı için, bu kişilerin anlaşma yaptığı ve yurda getirttiği hayvanların çoğunun hastalıklı ve özellikle vebalı çıktığı ifade edilmektedir. Bu doğru mudur? Bu doğru ise hangi vali vekilleri, vali yardımcıları ve kaymakamlar bu amaçla gitmişlerdir. Kaç gün kalmışlardır? Bunlara ne kadar seyahat ve harcırah olarak devlet para ödemiştir.

3. Bu bölgeden yurt dışına hayvan almaya giden Türk ekiplerin yabancı hayvan satıcılardan bazı maddî menfaatler elde ettikleri ve bunun karşılığında da kontrol etmeden, çelimsiz ve hastalıklı hayvanlar aldıkları iddia edilmektedir. Bunlar doğru mudur? Bunlar doğru ise, bir soruşturma başlatılmış mıdır? Ve hangi safhadadır.

4. Yaklaşık 2 trilyonluk kredinin DYP yandaşlarına peşkeş çekildiği, Türk hayvancılığına katkı sağlamak yerine, DYP'ye seçimlerde bu bölgeden oy alarak katkı sağladığı iddialarına cevabınız nedir? Özellikle vebalı çıkan ithal ineklerden dolayı, Türkiye'nin bir çok bölgesinde çok ciddî, hayvanlarda veba salgınına sebep olduğu söylenmektedir. Bu husus doğru mudur?

T.C. Devlet Bakanlığı 6.11.1996 Sayı : B.02.0.0010/001025

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMMBaşkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b)Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan'ın dönemin Başbakanı Sayın Tansu Çiller'e tevcih ettiği, Hayvancılığı teşvik kredilerine ilişkin 6/109-511/1046 Esas ve Evrak Kayıt No.lu 7/1493 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün Devlet Bakanı

T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 9.4.1996 Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Şube : HÜGD/BBH-4391/19508/2320

Başbakanlığa

İlgi : 19.3.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-275-7/1051 sayılı yazınız.

Yalova Milletvekili Sayın Yaşar Okuyan'ın, hayvancılıkla ilgili olarak Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazınız ekinde Bakanlığımıza ulaşan soru önergesi incelenmiştir. Buna göre;

Bakanlar Kurulunun 95/7225 ve 95/7418 sayılı Kararları ile uygulamaya konulan % 20 faizli hayvancılık kredisi kapsamında krediden yararlanan yetiştirciler, Vali yardımcısı, Tarım İl Müdürü, T.C. Ziraat Bankası Müdürü ve Ziraat Odası Başkanından oluşan bir Komisyon tarafından müracaat sırasına ve krediye ehil (tesis ve arazi durumuna bakılarak) olup olamadığına bakılarak seçilmektedir. Bu itibarla hiçbir üreticiye kredilendirmede herhangi bir öncelik tanınması söz konusu değildir.

Hayvan seçimi çin yurt dışına Bakanlık görevlileri dışında vali ve diğer yöneticiler resmî olarak görevlendirilmemiş olup, seçim; kasaplık ve besi hayvanları için gümrüklerde veteriner hekimlerden oluşan heyetler tarafından, damızlık hayvanlar için ise Bakanlığımız tarafından görevlendirilen 1 Ziraat Yüksek Mühendisi (Zooteknist) ile 1 Veteriner Hekim tarafından yapılmaktadır. Bunlar dışında herhangi bir görevlendirme yapılmamıştır.

Yurt dışından yapılan hayvan ithalatına Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi (OIE) bültenlerindeki durum incelendikten sonra Kontrol Belgeleri verilmektedir. Ayrıca, kasaplık ve besi hayvanları 3285 sayılı Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu gereğince yurt içine girişi yapılmadan Gümrüklerde, damızlık hayvanlar ise Bakanlığımızca hazırlanmış olan sağlık şartları çerçevesinde ihracatçı ülkede Bakanlığımızca görevlendirilen veteriner hekim ve ziraat yüksek mühendisinin kontrolünde o ülke veteriner teşkilatının onaylamış olduğu sağlık sertifikası alınarak ithalatı yapılmaktadır. Hayvanların yurda girişlerinden sonra karantina uygulaması sırasında sığır vebası ve şap hastalığı yönünden aşılanmaktadır.

Bu itibarla, yapılan canlı hayvan ithalatları sırasında ülkemize yukarıda açıklanan kontroller nedeni ile hastalıklı hayvanların girmesi mümkün değildir. Diğer yandan hayvanlara süresi geçmiş aşı yapılmamış ve bu sebepten dolayı da herhangi bir ölüm vakası görülmemiştir. Ayrıca, konu ile ilgili olarak hiçbir görevli hakkında soruşturma veya inceleme yapılmamış olup, önergede sözü edilen konular hakkında Bakanlığımıza herhangi bir bilgi veya belge ulaştırıldığında gerekli inceleme yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

İsmet Attila Tarım ve Köyişleri Bakanı

21. - Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, TÜGSAŞ ve bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1496)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim.

Ahmet Cemil Tunç Elazığ

Sorular :

1. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?

2. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır?

3. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır?

4. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır?

5. Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır?

T.C. Devlet Bakanlığı 6.11.1996 Sayı :B.02.0.0010/001027

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMMBaşkanlığının 16.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3789 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-2-1/4227 sayılı yazısı.

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un; dönemin Başbakanına tevcih ettiği, TÜGSAŞ ve bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına ilişkin 6/156-625/1389 Esas ve Evrak Kayıt No.lu ve 7/1496 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün Devlet Bakanı

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 17.6.1996 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.140.BHİ.01-164

Konu : Yazılı soru önergesi.

Başbakanlığa

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/364-625/1389 sayılı yazısı.

Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 29.3.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-279-13/1147 sayılı yazınız.

Devlet Bakanlığının 10.5.1996 tarih ve B.02.0.12/2.02.525 sayılı yazısı.

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un, Başbakana tevcih ettiği ancak tarafımdan cevaplandırılması istenen yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

TÜRKİYE GÜBRE SANAYİ A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1994 YILI

Teşekkül

Merkezi Kütahya Samsun Elazığ Gemlik Toplam

1. Reklam ve Tanıtma Giderleri 453 866 000 72 267 302 3 309 782 14 507 089 127 077 288 671 027 461

2. Temsil ve Ağırlama Giderleri 561 384 860 37 533 750 102 276 717 25 588 000 289 386 435 1 016 169 762

3. İdame Yatırım Harcamaları 187 625 000 130 292 000 179 265 000 34 650 000 2 331 930 146 2 863 762 146

4. BİMYatırım Harcamaları 827 237 515 - - - - 827 237 515

5. Taşıt Yatırım Harc. (Ambulans) - - - - - -

6. Yönetim ve Denetim Kurulu

Üyelerine ödenen ücret ve

harcırah 699 322 448 615 120 885 1 020 486 679 631 887 890 921 747 131 3 888 565 033

TOPLAM 2 729 435 823 855 213 937 1 305 338 178 706 632 979 3 670 141 000 9 266 761 917

1995 YILI

Teşekkül

Merkezi Kütahya Samsun Elazığ Gemlik Toplam

1. Reklam ve Tanıtma Giderleri 169 010 000 218 405 581 21 219 565 33 692 392 16 921 739 459 249 277

2. Temsil ve Ağırlama Giderleri 1 028 827 728 82 205 500 249 361 000 56 856 567 612 415 594 2 029 666 389

3. İdame Yatırım Harcamaları 109 102 134 758 737 320 64 874 000 - 2 788 262 095 3 720 975 549

4. BİM Yatırım Harcamaları 1 999 169 510 - - - - 1 999 169 510

5. Taşıt Yatırım Harc. (Ambulans) - - 1 787 425 550 1 713 014 800 - 3 500 440 350

6. Yönetim ve Denetim Kurulu

Üyelerine ödenen ücret ve

harcırah 860 980 013 1 062 523 327 1 245 288 100 771 673 615 1 101 566 158 5 042 031 213

TOPLAM 4 167 089 385 2 121 871 728 3 368 168 215 2 575 237 374 4 519 165 586 16 751 532 288

NOT : 1994 yılı Temsil ve Ağırlama giderlerinin 996 032 197 TL. si Kurum içinde kalan giderlerdir.

1995 Yılı Temsil ve Ağırlama giderlerinin 1 332 657 419 TL. si Kurum içinde kalan giderlerdir.

TUTANAĞIN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.