DÖNEM : 20 CİLT : 9 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 87 nci Birleşim 2. 8 . 1996 Cuma İ Ç İ N D E K İ L E R I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. — BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ III. — GELEN KÂĞITLAR IV. — YOKLAMALAR V. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.—Bartın Milletvekili Köksal Toptan ve 22 arkadaşının, kumarhanelerin yarattığı maddî ve ahlakî tahribatların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/104) B)TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.—Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, (6/213) numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/70) 2. — Arnavutluk Parlamento Başkanının resmî davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/426) 3. —Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, TBMM Kâtip Üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/71) VI. —SEÇİMLER A)KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. —İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim 2. —Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim B)BAŞKANLIK DİVANINDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1.—Başkanlık Divanında açık bulunan üyeliğe seçim VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.—926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23) 2. —Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/494) (S. Sayısı :87) 3. —İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/364) (S.Sayısı :71) VIII.—SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.—Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan’ın, Bandırma -Tekirdağ Ro-Ro hattının açılması için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’ın yazılı cevabı (7/1061) I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı. Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay, 18 Temmuz 1996 tarihinde yağan dolunun, Ankara’nın Gölbaşı ve Haymana ilçelerindeki hububat tarımına verdiği zarara, Iğdır Milletvekili Adil Aşırım da, Iğdır Dilucu Sınır Kapısındaki mazot ticaretine, İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar. (10/67) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının; 5 -11 Ağustos 1996 tarihleri arasında İstanbul’da çalışmalarda bulunacağından, Komisyonun, Meclisin tatilde olduğu dönemde de 9 gün süreyle çalışma yapmasına; bu çalışmanın hitamında, çalışmalara tatilden sonra devam edilmesine ilişkin tezkeresi ile, 1.8.1996 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 87 Sıra Sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasına alınmasına; Genel Kurulun 1.8.1996 Perşembe ve 2.8.1996 Cuma günleri saat 24.00’e kadar çalışmasına; 5 inci sıraya kadar olan tasarıların görüşmelerinin Cuma günü saat 24.00’e kadar tamamlanamaması halinde, 2.8.1996 Cuma günü saat 24.00’ten sonra da çalışmalara devam olunmasına ve bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin RP Grubu önerisi, Kabul edildi. 31.7.1996 tarihli 85 inci Birleşimde görüşmeleri tamamlanan ve yapılan açık oylamasında toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşılan, Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanunlarında Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının (1/491) (S. Sayısı :86) yapılan açık oylama sonucunda kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma (1/215) (S. Sayısı :23), Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe (1/494) (S.Sayısı :87), Komisyonları raporlarının görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. Telgraf ve Telefon Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/469) (S. Sayısı :85) görüşmeleri müteakip istem üzerine yapılan açık oylama sonucunda kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. Tasarının müzakereleri sırasında : Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu, Sinop Milletvekili Yaşar Topçu’nun, Sinop Milletvekili Yaşar Topçu da Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun, Şahıslarına; Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu da, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, Grubuna, Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar. Alınan karar gereğince, 2 Ağustos 1996 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere Birleşime 00.02’de son verildi. Kamer Genç Başkanvekili Ünal Yaşar Zeki Ergezen Gaziantep Bitlis Kâtip Üye Kâtip Üye II. —BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı. Bartın Milletvekili Köksal Toptan ve 22 arkadaşının, kumarhanelerin yarattığı maddî ve ahlakî tahribatların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/104) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin sırasında yapılacağı açıklandı. Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın (6/213) numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi. Arnavutluk Parlamento Başkanının resmî davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, TBMM Kâtip Üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan ve DSP Grubuna düşen bir üyeliğe, Grubunca aday gösterilen İçel Milletvekili Abdulbaki Gökçel, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan ve DSP Grubuna düşen bir üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın, Başkanlık Divanında açık bulunan ve RP Grubuna düşen bir üyeliğe de, Grubunca aday gösterilen Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Dökülmez, Seçildiler. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun (1/215) (S.Sayısı :23) görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi. Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı (1/494) (S. Sayısı :87) ile, İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/364) (S. Sayısı :71) Görüşmelerinden sonra yapılan açık oylamaları sonucunda kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı. Anayasa ve İçtüzük gereği, 1 Ekim 1996 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, Birleşime 01.15’te son verildi. Kamer Genç Başkanvekili Ünal Yaşar Zeki Ergezen Gaziantep Bitlis Kâtip Üye Kâtip Üye III.—GELEN KÂĞITLAR 2.8.1996 CUMA Tasarı 1.—Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/495) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) Teklifler 1.—Hatay Milletvekili Atila Sav ve 2 Arkadaşının; 2876 Sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/416) (Anayasa ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 2. —Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Önder Sav’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddeleri ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/417) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 3. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın; Gelir Vergisi Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/418) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 4.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın; Belediyelerin ve Belediyelere Bağlı Müessese ve İşletmelerin Borçlarının Hazinece Terkin ve Tahkimi Hakkında Kanun Teklifi (2/419) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 5.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın; Organize ve Küçük Sanayi Sitelerine Vergi, Resim ve Harç İstisna ve Muafiyetler Tanınması Hakkında Kanun Teklifi (2/420) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 6. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 3826 Sayılı Kanunla Değiştirilen 13 üncü Maddesinin (A) Fıkrasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/421) (Millî Eğitim,Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 7.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 16 Arkadaşının; 29.8.1977 Tarihli ve 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/422) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 8. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay ve 13 Arkadaşının; Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanununun Birer Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/423) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 9.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunca VerilenÖğrenim Kredilerinin Aylık Miktarının Asgarî Ücretin Yarısı Olmasına Dair Kanun Teklifi (2/424) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 10.—İstanbul Milletvekili Tahir Köse’nin; 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/425) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 11.—Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın ve 6 Arkadaşının; Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/426) (Anayasa ve İçişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 12.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan ve 8 Arkadaşının; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/427) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :2.8.1996) Sözlü Soru Önergesi 1. —Tekirdağ Milletvekili EnisSülün’ün, Topkapı Sarayında bulunan tarihî eserlerin envanterine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/320) (Başkanlığa geliş tarihi :2.8.1996) Yazılı Soru Önergeleri 1.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Sıvas İl, İlçe ve Belde Belediye Başkanlıklarına yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1164) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 2. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Türk Cumhuriyetlerine yapılan matbaa yardımı ihalesinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1165) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 3. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Avrupa Birliğince Türkiye’ye yapılacak malî yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1166) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 4. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, akaryakıt zamlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1167) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 5. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, askerî birliklere gönderildiği iddia edilen bir genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1168) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 6. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, 560 Sayılı K.H.K.’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1169) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 7. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, yurt dışında ilahiyat dalında öğrenim görenlerin 4 yıllık lisans denkliklerinin sağlanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1170) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 8. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Dış borç miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1171) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 9.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, istimlak ve istihkak bedeli borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1172) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 10. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, genelevlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1173) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 11. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Irak’a uygulanan ambargoya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1174) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 12. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Harran Üniversitesinde istihdamın artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1175) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 13. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, kadro verilecek cami ve Kur’an Kursları kadrolarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1176) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 14. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, örtülü ödeneğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1177) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 15. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, Özelleştirilen kurumlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1178) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 16. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1179) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 17. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, Kamu Bankalarınca ödenen reklam ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1180) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 18. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, lojman tazminatı miktarının artırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1181) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 19. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, İsrail’e yapılan siyasî, eğitim, istihbarat ve ekonomik anlaşmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1182) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 20. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, İsrail uçaklarının Konya’da eğitim yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1183) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 21. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, satışa sunulan tahvil ve bonolara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1184) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 22. —Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, özelleştirme uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1185) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 23. — Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun, Malezya’daki 2 nci ULuslararası Müslüman Kadın Parlamenterler Toplantısına katılanlara ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1186) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 24. —Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, hastalıklı buğday ithal edildiği iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1187) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 25. —Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, ayçiçeği üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1188) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 26. —Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, emeklilere verilen yakacak kömür bedellerinden faiz alınmamasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1189) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 27.—Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, SSK’ya bağlı sigortalıların Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık ocaklarında tedavi ve muayene olmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1190) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 28.—Edirne Milletvekili Mustafa İlimen’in, Edirne’ye bağlı köy yollarının asfaltlanmasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1191) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 29. —İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, bakanlıkların eczanelere ödemesi gereken toplam ilaç tutarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1192) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 30. —Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun, kaynak yaratılması çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1193) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 31. —Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun, şehit ve gazi aileleri için yapılması düşünülen yardımlara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1194) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 32. —Aydın Milletvekili Yüksek Yalova’nın, orman yangınlarında kullanılan arazözlerin illere yapılan tahsislerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1195) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 33.—Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, mülkî idare amirlerine ücret zammı verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1196) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 34.—Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ Merkeze bağlı Naib Köyü etrafındaki çimento fabrikalarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/1197) (Başkanlığa geliş tarihi :30.7.1996) 35.—Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1198) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 36.—Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, yeni bazı Bakanlıkların kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1199) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 37.—Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, kredilerin teminata bağlı olmaktan çıkarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1200) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 38.—Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, müteşebbislere hazırlanmış proje albümünden proje tatbik imkânı sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1201) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 39.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, kimyevî gübrede sübvansiyonunun devam edip etmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1202) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 40.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, 1996 yılında et ithalatı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1203) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 41. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, 1991 -1996 yılları itibariyle tüketilen et miktarına ve yapılan ithalata ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1204) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 42.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine branş öğretmeni gönderilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1205) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 43.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, ortaöğretimdeki dışarıdan bitirme uygulamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1206) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 44.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, otoyollara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1207) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 45.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, E-23 Karayolunun otoyol haline getirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1208) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 46.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, emekli aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1209) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 47.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, vergi sisteminde yapılması düşünülen yeniliklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1210) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 48.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Çevre Kirliliği Fonundan belediyelere gönderilen şartlı yardımların geri çekilmesinin nedenine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/1211) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 49. —Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Vakıf yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1212) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 50.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Sağlık Meslek Liselerinden mezun olanların atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1213) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 51.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, şeker açığının kapatılması için alınacak tedbirlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1214) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 52. —İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İzmir -Güzelbahçe, Balçova, Narlıdere ve Urla ilçelerinde sel felaketine karşı alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1215) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 53.—Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, hayvancılık kredisi almaya hak kazananların Adana Tufanbeyli Tarım İlçe Müdürlüğü tarafınadan işlemlerinin sonuçlandırılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1216) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 54.—Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, LokmanHekim Sulama Birliğine bağlı çiftçilerin enerji borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1217) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 55.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İzmir -Selçuk İlçesine bir SSK Dispanseri açılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1218) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 56. —Muğla Milletvekili Lâle Aytaman’ın, Bakanlıkça AİDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili olarak alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1219) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 57. —Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, cezaevlerinde ölen veya öldürülenlerin yakınlarına tazminat ödeneceği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1220) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 58.—Adana Milletvekili Oran Kavuncu’nun, görev yaparken hayatını kaybeden askerlerimizin şehit sayılmasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1221) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 59.—Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, ödenmeyen istimlak bedellerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1222) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 60.—Tokat Milletvekili Hanifi Çelik’in, şehit ailelerine yapılacak yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1223) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) 61. —Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun, orman yangınlarını önleyebilmek için yapılması planlanan çalışmalara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1224) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 62.—İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, yangınlarda kullanılacak araç-gereçlerin durumuna ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1225) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 63. —İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Kitapta uygulanan KDV oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1226) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 64.—İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın, 53 üncü Hükümet döneminde bakanlık tarafınadan bazı vakıf, dernek ve kuruluşlara para dağıtıldığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1227) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 65. —İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın, 53 üncü Hükümet döneminde bakanlık bünyesinde yapılan atama, nakil ve görevden almalara ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1228) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 66.—İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar’ın, Galatasaray Lisesi önündeki rölyefin kaldırılmasına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1229) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 67.—Sıvas Milletvekili Mahmut Işık’ın, Başbakanlık ve bakanlıklardaki Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı ve Genel Müdür maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1230) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 68.—Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünce gerçekleştirilen bazı ihalelere ilişkin Millî Eğitim Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1231) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 69.—Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, Yassıada’daki Su Ürünleri Fakültesi binalarının harap olması nedeniyle ilgililer hakkında yapılan işlemlere ilişkin Maliye Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1232) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 70. —Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, Yassıada’daki Su ürünleri Fakültesi ile ilgili olarak yapılan işlemlere ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1233) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 71.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Tutak -Aşağı Karahalit ve Atabindi Barajlarının yapımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1234) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 72. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Tutak -Çalabaş Köyünün Sağlık Ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1235) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 73. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Tutak İlçesine bağlı köy ve mezra yollarının bakım ve onarımına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1236) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 74.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Tutak İlçesini Erzurum’a bağlayacak yolun bakım ve onarım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1237) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 75.—Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Tutak -Karayazı yolunun asfaltlanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1238) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) 76.—Antalya Milletvekili Bekir Kumbul’un, Eğirdir Gölüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1239) (Başkanlığa geliş tarihi :2.8.1996) 77.—Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Kültür ve Tabiat varlıkalarını koruma mevzuatının uygulamalarına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1240) (Başkanlığa geliş tarihi :2.8.1996) 78.—Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, talih oyunlarının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1241) (Başkanlığa geliş tarihi :31.7.1996) Meclis Araştırması Önergesi 1. — Bartın Milletvekili Köksal Toptan ve 22 arkadaşının, kumarhanelerin yarattığı maddî ve ahlakî tahribatların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyala Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/104) (Başkanlığa geliş tarihi :1.8.1996) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 14.00 2 Ağustos 1996 Cuma BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşimini açıyorum. IV. — YOKLAMA BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; yoklama sırasında ismi okunan üyenin, salonda bulunduğunu yüksek sesle belirtmesini rica ediyorum. (Yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Grup Başkanvekillerine soruyorum; ne kadar ara verelim? Çünkü, ikinci defa çoğunluk sağlayamazsak, birleşimi kapatmak zorundayız, biliyorsunuz; ona göre bir süre verin. En çok da 1 saat ara verebiliriz. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yarım saat ara verelim Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki efendim. Saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 14.30 İKİNCİ OTURUM Açılma Saat : 15.00 BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisini 87 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. IV. — YOKLAMA BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, daha önceki oturumda yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamadığından toplantıya yarım saat ara verilmişti. Şimdi, yeniden yoklama yapacağız; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmesini rica ediyorum. (Yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır, çalışmalarımıza başlıyoruz. Bugün gündemdışı söz veremiyoruz. Şimdi, gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" kısmına geçiyoruz. Bir Meclis araştırması önergesi vardır, okutuyorum: V. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.—Bartın Milletvekili Köksal Toptan ve 22 arkadaşının, kumarhanelerin yarattığı maddî ve ahlakî tahribatların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/104) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Yazılı ve sözlü basında, İstanbul'da işlenen bir cinayet vesilesiyle Türkiye'deki kumarhanelerle ilgili ve geniş ölçüde devletin itibarını kıran, toplumun ve fertlerin ahlakını olumsuz yönde etkileyen büyük bir illetin içyüzü sergilenmektedir. Bu konudaki yazılarda, masaya devlet ihalesi süren bakanların görüldüğü, kumarhane mafyasının arkasında bazı politikacıların ve milletvekillerinin bulunduğu, yüksek düzey bürokratların kumar masalarında borçlandırılarak iş bitirildiği ileri sürülmektedir. Yine, bu yazılar arasında, devletin kumarla başedemeyeceği, yılda 350 trilyon liranın kumar sektöründe döndüğü, yeni cinayetlerin süreceği ifade edilmektedir. Bu iddialar, herşeyden önce değerli bakanları, milletvekillerini ve topyekûn Parlamentomuzu itham altında bırakmakta ve vatandaş nezdinde devletin itibarı kırılmakta, bu büyük ahlakî felaketin önlenemeyeceği izlenimini yaratmaktadır. Bu nedenlerle, konunun araştırılması, gerekli ve kaçınılmaz önlemlerin bir an önce alınabilmesine yardımcı olması bakımından, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri gereğince, bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. 1.8.1996 1. Köksal Toptan (Bartın) 2. İsmet Sezgin (Aydın) 3. Cavit Çağlar (Bursa) 4. Mehmet Batallı (Gaziantep) 5. A. Hamdi Üçpınarlar (Çanakkale) 6. Rifat Serdaroğlu (İzmir) 7. Emre Gönensay (Antalya) 8. Mehmet Köstepen (İzmir) 9. Refaiddin Şahin (Ordu) 10. Necdet Menzir (İstanbul) 11. Cemal Alişan (Samsun) 12. Yusuf Bacanlı (Yozgat) 13. Esat Bütün (Kahramanmaraş) 14. Hasan Tekin Enerem (İstanbul) 15. Ahmet Neidim (Sakarya) 16. Adil Aşırım (Iğdır) 17. İrfan Köksalan (Ankara) 18. Bülent H. Tanla (İstanbul) 19. Halit Dumankaya (İstanbul) 20. Fikret Ünlü (Karaman) 21. Aydın Tümen (Ankara) 22. İbrahim Yaşar Dedelek (Eskişehir) 23. Uğur Aksöz (Adana) BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır. Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.—Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın, (6/213) numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/70) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin 160 ıncı sırasındaki 6/213 esas numaralı soru önergemi geri alıyorum. Gereğinin yapılmasını rica ederim. Mehmet Sıddık Altay Ağrı BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım: 2.—Arnavutluk Parlamento Başkanının resmî davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/426) 2 Ağustos 1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Arnavutluk Parlamento Başkanından alınan resmî bir davette, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, 20 Ekim 1996'da Arnavutluk'ta yapılacak olan yerel seçimleri izlemek üzere Arnavukluk'a davet edildiği belirtilmektedir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğinden bir istifa önergesi vardır; okutuyorum: 3.—Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, TBMM Kâtip Üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/71) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Refah Partisi Grup Başkanvekilliğine seçilmem nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Kâtip Üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Salih Kapusuz Kayseri BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. VI.— SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. —İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, İçel Milletvekili Abdulbaki Gökçel aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2. —Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. B)BAŞKANLIK DİVANINDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1.—Başkanlık Divanında açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – Başkanlık Divanında boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 1 Kâtip Üyelik için Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Dökülmez aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Seçilen tüm arkadaşlarımıza başarılar diliyorum. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriye Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümüne geçiyoruz. VII. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.—926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23) BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız. Komisyon var mı? BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Yok. BAŞKAN – Komisyon var mı, Millî Savunma Komisyonu?.. Sonra, arkadaşlarımız bize itiraz ediyorlar; bir daha sorayım: Komisyon var mı? Yok; olmadığına göre, ertelenmiştir. 2. —Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/494) (S. Sayısı :87) (1) BAŞKAN – Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz. Komisyon ve Hükümet?.. Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz isteyenler: CHP Grubu adına Sayın Yusuf Öztop ve ANAP Grubu adına Sayın Biltekin Özdemir. Gruplar adına söz isteyenler varsa, bildirsinler. Sayın Yusuf Öztop; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Öztop, süreniz 20 dakikadır efendim. CHP GRUBU ADINA YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, yetki yasalarına dayanılarak, hükümete, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi, hukukumuza, olağanüstü bir dönem sırasında, 12 Marttan sonra girmiştir. Demokratik esaslara dayalı 1961 Anayasasının ilk şeklinde, böyle bir hüküm yoktu. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi getirilirken, bunun, olağanüstü dönemin koşulları içerisinde, çağdaş devlet anlayışının doğal bir sonucu olduğu söylenebilmiştir. Aynı anlayış doğrultusunda, 1982 Anayasasında da demokratik hukuk devletinin sınırları zorlanarak, daha geniş çerçevelerde, hükümete, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanınmıştır. Hatta, o derece ileri boyutlara vardırılmıştır ki, olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde, Anayasanın 121 inci ve 122 nci maddelerine uygun olarak, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceği, hükme bağlanmıştır. Demokratik hukuk devletinde, asıl olan, Parlamentonun üstünlüğüdür; tüm yasal düzenlemelerin, Parlamento tarafından yapılması esastır. Yetki yasalarına dayanılarak bile olsa, hükümete, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilerek, yasal düzenlemelerde bulunabilmesine olanak sağlanması istisnai bir durumdur. 1982 Anayasası, yukarıda vurgulamaya çalıştığımız antidemokratik düzenlemelere karşın, kanun hükmünde kararname çıkarma esaslarını belirlerken, bu durumu vurgulamış, kanun hükmünde kararname çıkarılmasının istisnai bir durum olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Gerek 1982 Anayasası gerekse daha sonra Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar çerçevesinde; ancak, önemli, zorunlu ve ivedi durumlarda, hükümete, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilebilir. Bu yetki, yasama yetkisinin devri anlamına gelecek biçimde genelleştirilemez, güncelleştirilip sık sık kullanılamaz. Personel konusu, uzun süreli ve çok yönlü çalışmaları zorunlu kılan bir alandır; bu yüzden, genelde, ivedi düzenlemeleri gerektiren bir konu olarak değerlendirilemez. Personelin idarî, malî ve sosyal haklarında iyileştirmeye dönük düzenlemelerin kanun hükmünde kararnamelerle yapılması, yasama yetkisinin bu konularda işlerliğini yitirmesi ve yürütmeye devri sonucunu doğuracaktır. Değerli milletvekilleri, hukuk devleti ilkeleri ile Anayasa ve yasalarımız karşısında kanun hükmünde kararname çıkarılmasının dayanak noktaları, ana hatlarıyla böyle özetlenebilir. Şimdi soruyorum; şu anda Yüce Meclisin gündeminde, görüşülmekte olan yetki tasarısı, bu ilke ve esaslarla hangi ölçüde bağdaşmaktadır? Tasarı, alelacele, Meclis tatile sokulurken Parlamentoya getirilmiş, yangından mal kaçırırcasına, konu kamuoyu önünde enine boyuna tartışılmadan, âdeta, millet iradesi by- pass edilerek Hükümete yetki verilmesi, önceden planlanan bir senaryo sonucu vizyona sokulmuştur. Bu, açıkçası, Meclise saygısızlıktır, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine saygısızlıktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; takiyye, bugünkü iktidar ortaklarının siyaset tarzı ve yönetim anlayışı haline gelmiştir. Bu yetki yasa tasarısıyla başta Sayın Başbakan Necmettin Erbakan olmak üzere, bu Hükümet, suçüstü yakalanmıştır. Bakınız, işlerine geldiğinde, dün kara dediklerine bugün ak demek zorunda kaldıklarını görünce, Hükümetin yetkisindeki bir konuyu, Çekiç Güç ve olağanüstü halde olduğu gibi, sözde, Meclisin ağırlığını ve saygınlığını artıracaklarını beyan ederek, topu Parlamentoya atıp, sorumluluktan kaçmayı, seçmen tabanlarına şirin gözükme oyunu içinde planlayanlar; yani, siz kamuoyunda bilinen adınızla "Örtülü Koalisyon Ortakları", siz Refah Partililer, şimdi tutup Meclisi devre dışı bırakacak manevra içine giriyorsunuz. Allah'tan korkun. Sizin, bu tutarsız, iki yüzlü politikalarınız, her geçen gün tüm çıplaklığıyla, artık herkes tarafından görülmeye başlanmıştır. Sayın milletvekilleri, bu Hükümet güven vermiyor. Olağanüstü hale, Refah Partisi, muhalefette 26 kez "hayır" dedi, iktidar oldu "evet" dedi. Yine, Refah Partisi, Çekiç Güç'ü, Ermenistan'a hizmet etmekle suçladı "işgal gücü" dedi, iktidar oldu, 10 kez "hayır" dediği Çekiç Güç'e bu kez "evet" oyu verdi. Muhaliflerini uşaklık etmekle suçladığı Amerika karşısında ise, kendisi iktidara gelince, şeyhine biat eden mürit gibi saygıyla eğilen Refah Partisini, halkımız, hayretle, ibretle izliyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanın ve çalışanların gözardı edildiği, yıllardır uygulanan çarpık sağ politikalar sonucu, kamu çalışanları ve emekliler, bir lokma ekmeğe muhtaç duruma düşürülmüştür. Çocuklarımızı, geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin pazarcılık yapmak zorunda kaldığı, memurumuzun taksicilikle ek gelir kapısı aradığı, emeklilerimizin pazar yerlerinde çürük sebze ve meyve toplamak zorunda bırakıldığı bugünlere, inatla sürdürülen sağ politikalar sonucu gelinmiştir. İşte, bu politikalar sonucu, kamu personel rejimi tıkanmış, bu da devlet yönetiminde yeni yeni sorunlara yol açmıştır. O nedenle, devlet personel rejiminin yeni baştan ele alınıp, çalışanların ve emeklilerin yaşam düzeylerini yükseltecek bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Ancak, böyle bir düzenleme, hukuka aykırı olarak çıkarılacak yetki yasası aracılığıyla kanun hükmünde kararnameyle değil, Meclisten çıkarılacak yasayla yapılmalıdır. Oysa, siz, kanun hükmünde kararname çıkarmak istiyorsunuz; çıkaracağınız kanun hükmünde kararnamelerle, kamu personelinin geleceğiyle oynamak istiyorsunuz. Evvelki gece, burada, geç saatlere kadar, basını baskı altına alma çabalarınıza yenisini mi eklemek istiyorsunuz, doğrusu merak ediyoruz!.. Bu kanun tasarısını getirmekteki gayretiniz, sel önünden kütük kapma ya da yangından mal kaçırma gibi oluyor. Bu şekilde, bir tasarıyı getirme hususunda gayret gösterirsiniz; ama, inandırıcı olamazsınız; çünkü, bu, bir ihtiyacın ve bir zaruretin neticesi olarak huzurlarınıza gelmiş bir tasarı değildir. Ne kadar, esbabı mucibesini, inandırıcı sebeplerini kendi ölçülerinize göre ifade ederseniz edin, bizi inandıramazsınız; mümkün değil. "Hikâye malum; adamın birisi oruç yiyormuş da sormuşlar 'Yahu, orucu niye yiyorsun, utanmıyor musun?' Adam, 'Oruç yiyişimizin 60 tane sebebi var' demiş. Sual soran demiş ki, 'Bir oruç yemeye 60 sebep uydurduğuna göre, hiç bunları yukarıdan aşağıya sayma, biriyle belki bizi kandırırsın.' Sizin durumunuz buna benziyor sevgili arkadaşlarım; buna lüzum yok." Evet, bu sözlere biz de aynen katılıyoruz. Refah Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz'un 23 Haziran 1993 günkü Meclis birleşiminde görüşülmekte olan Yetki Yasa Tasarısı hakkında partisinin görüşlerini açıklarken söylediği bu sözlere bilmem eklenecek bir şey var mı... "Değerli milletvekilleri, biraz tarihi araştırın, yetkileri bu kadar toplayan yetkililer felah bulmamıştır. Zaman zaman söylüyorum, 'Bütün yetkiler bendedir; devlet, benim' diyenlerin akıbeti çok feci olmuştur. Bu yetkileri bir araya toplayarak 'hepsi bende toplansın, Meclisin yetkilerine de el koyayım, ambargo koyayım, hepsini ben halledeyim' derseniz, bir yerde tıkanırsınız, bunları yürütemezsiniz ve akıbetiniz de hayırlı olmaz. Onun için, ben diyorum ki, gelin, Mecliste uyumlu bir şekilde bunları müzakere ederek hayırlarda birleşelim; çünkü, hayırlarda yardımlaşma, bizim inancımızın gereğidir; ama, şerlerde yardımlaşma, bizim inancımızın gereği değildir." Tabiî ki, kolayca anlaşılmıştır ki, bu sözler de, Refah Partili Sayın Ali Oğuz'a aittir. Şimdi, Sayın Refah Partili milletvekillerine soruyorum: Hükümete aynı konuda yetki veren bir tasarıya ilişkin olarak bu söyledikleriniz mi, yoksa, şimdi, aynı yönde Meclis gündemine getirdiğiniz bu tasarıyla mı yapmak istedikleriniz doğru? Yoksa, Anadolu'daki bir türküde olduğu gibi karakolda doğru söyleyip, mahkemede yanıldınız mı? SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – O türkü öyle değil... YUSUF ÖZTOP (Devamla) – O türkü öyledir, o türkü öyledir; biliyorum ben... ZÜLFİKAR GAZİ (Çorum) – O türkü öyle değil; tam olarak söylemiyorsun... YUSUF ÖZTOP (Devamla) – Hayır, o türkü öyledir... Araştırırız, bir daha bakarız. Değerli milletvekilleri, işin özüne bakarsanız, getirilmiş olan yetki kanunu tasarısı, Anayasaya da aykırıdır. Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrası "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" der. O halde, kanunla düzenlenecek konularda, kanun hükmünde kararname çıkarılması Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına açıkça aykırıdır. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin bu konuda verilmiş olan bir kararı da vardır; 19.4.1988 tarih 1987/16 esas 1988/8 karar sayılı Kararı da, açıkça bunu göstermektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi sırasında, Sayın Maliye Bakanını dikkatle dinledim. Yetki yasa tasarısında çerçevenin geniş çizildiğini, kamu çalışanlarının ve emeklilerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılacağını ve Personel Yasasının sadeleştirileceğini söyleyen Sayın Maliye Bakanının yaklaşımını iyi niyetle karşılamak isterdim; ne var ki, Meclisi by-pass ederek, böylesine köklü düzenlemeleri gerçekleştirmek mümkün değildir. Nitekim, geçmişte benzer düzenlemeler yapılmış, personel yasaları kanun hükmünde kararnamelerle 57 kez değiştirilmiş; ancak, 657 sayılı Yasa yamalı bohçaya dönüştürülmüştür; hiçbir sonuç alınamamış, içinden çıkılmaz bir duruma düşülmüştür. Meclis, yine, aynı hataya düşmemelidir. Eğer, devlet yapılanmasının temel direğini oluşturan kamu çalışanlarının özlük haklarını çağdaş yönetim anlayışı doğrultusunda düzenlemek istiyorsak, Parlamentoda konuyu enine boyuna tartışarak yasal bir çerçeveye oturtmalıyız. Aksi halde, yetki yasalarıyla çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler, Personel Yasasına yama üstüne yeni bir yama eklemekten başka hiçbir sonuç doğurmayacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışanların sorunları çözümlenmeden, devletin, demokratik, laik, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yeniden yapılandırılması da mümkün değildir. Çalışanların sorunlarıysa, günübirlik, palyatif önlemlerle çözümlenemez. Sorun, ancak köklü bir reform anlayışıyla çözümlenebilir. Kamu çalışanlarına, öncelikle uygar dünyanın benimsediği ölçülerde özlük haklarıyla birlikte, demokratik haklarının, bu arada, grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarının tanınması gerekmektedir. Eğer Hükümet samimiyse, öncelikle kamu çalışanlarının bu haklarını verecek, Anayasa hükmüne işlerlik kazandıracak uyum yasalarını çıkaralım; kamu çalışanlarının halen faaliyet gösteren sendikalarına yasal geçerlilik kazandıralım. Eğer samimiyseniz, Anayasayı değiştirerek, kamu çalışanlarına grevli, toplusözleşmeli sendikal hak tanıyalım. Geliniz "zam yapacağız, iyileştirme yapacağız" diyeceğinize, Anayasayı birlikte değiştirelim. Öğretmenlere, sağlıkçılara, teknik personele ve tüm kamu çalışanlarına, grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı verelim. Kamuda, istihdamı da, verimliliği de, kamu çalışanlarıyla birlikte gerçekleştirelim. Kamu çalışanlarına ulufe dağıtma anlayışıyla verilecek ücret artışları yerine, onların insanca yaşamalarına olanak sağlayacak bir güvence sistemi yaratalım; var mısınız?.. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisi devre dışı bırakan, yasamanın devredilmezlik kuralını zedeleyen, Anayasaya aykırı olan bu yetki tasarısı, Parlamentonun saygınlığına gölge düşürecektir. Hükümetin bu yanlışına ortak olmamak için, tasarıya, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, ret oyu vereceğimizi bildiriyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztop. Süreye riayet ettiğiniz için de , ayrıca teşekkür ediyorum. ANAP Grubu adına Sayın Biltekin Özdemir; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Sayın Özdemir, süreniz 20 dakikadır. ANAP GRUBU ADINA BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri, sözlerime, sizleri ve televizyonlarının başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına en içten dileklerimle ve saygılarımla selamlıyarak başlıyorum. Sayın milletvekilleri, bugün, gerçekten, Hükümetin gelecek aylarda uygulamaya koymayı hedeflediği düzenlemelerin çok önemlilerinden birini tartışıyoruz ve bu konuda Hükümet, kamu çalışanlarıyla, bunların emekli, dul ve yetimlerini ilgilendiren, çok geniş bir kitlenin göreve başlayışından yükselişine ve her türlü özlük haklarına ilişkin konularda çok iddialı bir yaklaşımla düzenlemeler yapacağını söylüyor ve Büyük Millet Meclisinden yetki talep ediyor. Gerçi, Anayasamızın 128 inci maddesinde, bu konuda kanunla düzenlenmesi gereken hususların yetki verilmek suretiyle düzenlenmesini önleyen bir hüküm yoktur; ancak, şunu ifade edeyim ki, kamu personelinin özlük haklarına, kamu personelinin istihdamına ilişkin düzenlemelerin özelliği vardır. Geçmişte yapılan bütün düzenlemeleri değerlendirdiğimizde, kamu personeliyle ilgili sorunların çözümlendiğini değil, bilakis artırıldığını müşahede ediyoruz. Bugün, Hükümet getirmiş olduğu tasarıda neyi ileri sürüyor? İfade ettiği hususlar meydanda; tasarının genel gerekçesinde diyorlar ki "kamu personeline sağlanan malî haklar yeterli değildir." Birinci gerekçeleri bu, gerekçelerinin başında bu geliyor. Şimdi soruyorum, yeterli değil idiyse, dün yaptığınız zamları niçin daha fazla yapmadınız? Size engel bir husus mu vardı, hukukî bir engel mi vardı? Demek ki, bu gerekçeleri gerçeği yansıtmıyor. İkincisi; "sosyal ve diğer haklar yeterli değildir" deniyor. Kanunen, bu konularda Hükümetin her türlü yetkisi vardır; bu yetkisini kullanmayıp, burada sanki yeni bir düzenleme yapacakmış gibi yetki talep etmesi de gerçeği yansıtmamaktadır. Onun dışında, gerekçe olarak "reform çalışması yapacağız" deniyor. İşte şimdi bu noktaya değinelim Sayın milletvekilleri. Bugün, Türkiye'de, gerçekten Personel Kanunu, personel rejimi üzerinde reform niteliğinde bir düzenleme yapılması gereği vardır; bu gereğe itiraz etmek mümkün değildir; fakat bu gerek nereden çıkmıştır? Bu gerek, genel olarak, son yıllarda uygulanan ve bu ihtiyacı, her yıl birbirinden daha büyük oranda ağırlaştıran ve yanlışları artıran uygulamalardan çıkmıştır. Geçtiğimiz dört beş yıl içerisinde, koalisyon hükümetleri, bütçe üzerinden, kamuya, kamu personeline ayrılan kaynakları önemli ölçüde geriletmiştir. Hatırlayınız, daha 1994 yılında, kamu personelinin gelir düzeyi, enflasyon karşısında, reel olarak, yarı yarıya geriletilmiştir; yüzde 150'ler dolayında enflasyon cereyan etmiştir, ancak, bunun yarısı kadar bir artırım yapılabilmiştir. 1994 yılı sonunda, kamu çalışanlarının -emekliler dahil- beli kırılmıştır; doğrudur. Kamu çalışanlarının, bu şekildeki olumsuzluklar dışında, sayıları da, yapay olarak, gereksiz olarak şişirilmiş, toplam kaynak artırılmadığı halde, paylaşanlar çoğaltılmış, kamu çalışanlarına bir de bu suretle darbe indirilmiştir. Hükümetler, geçmiş koalisyonlar dönemlerinde çalışmışlar, çalışmışlar, beş senede, personel reformu ilkeleri çıkardık diye, herkesin, cümle âlemin bildiği ilkeleri, bir Bakanlar Kurulu kararı haline getirmişler, ondan başka, işe yarar hiçbir çalışmayı da maalesef yapamamışlardır. Sayın milletvekilleri, personel mevzuatı işi, anayasa düzenlemek kadar önemli bir iştir, anayasayı yazmak kadar zor bir iştir; çünkü, türlü kamu istihdam yöntemlerine göre çalışan, ehliyetiyle, uzmanlığıyla, çalışma yöresiyle, işgal ettiği mevkinin sorumluluğuyla, devlet için taşıdığı özellik ve önemle büyük değişiklikleri içeren hususları düzenlemek ihtiyacı vardır. Bu kadar zor bir işin, tümüyle hükümetlerin yetki alanına bırakılması, geçmişte görülmüştür ki, yanlış olmaktadır. Şimdi, Hükümet, bu düzenlemesinde de, kamu personel reformunu önümüze getireceğini ifade ediyor. Bu yanlıştır arkadaşlarım. Özellikle, istihdam usulleri, Meclisin kendi tasarrufu içinde olması gereken bir keyfiyettir. Bunu, hükümetlerin inisiyatifine bırakmak yanlış olur ve hükümetler de bundan yarar sağlamazlar, eğer, hükümetler iyi niyetliyse. Benim endişem, bu yasal düzenlemede, bu yetki tasarısında, Hükümet, bir de, uzun yıllardır ilk kez, istihdam usullerini de düzenleyeceğine dair yetki talep ediyor. Maliye Bakanı çıksın, burada ifade etsin, hangi istihdam usullerini, niçin düzenleyeceklermiş; yani, devlet memuriyetine giriş koşullarını, bugünkünden daha değişik bir şekilde, ne amaçla düzenleyecekler? Yoksa, devlet memuriyetine girebilme ehliyet ve liyakatinde olmayanların, tahsil ve eğitiminde olmayanların veya o sınav koşullarını yerine getiremeyecek olanların kamu görevlerine girmesini mi hedefliyorlar?!. Hedeflemiyorlarsa, gelip burada niye, neyi hedeflediklerini de açıklamak durumundadırlar. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bizim, 15 dolayında hizmet sınıfımız vardır. Bakın, bunların içinde öğretmenlerimiz vardır, sağlık personelimiz vardır, teknik personelimiz vardır, üniversite personelimiz, yargı personelimiz, din görevlilerimiz vardır, genel idare hizmetlerinde olan görevlilerimiz vardır ve bunların, ülkenin çeşitli yörelerinde ve kamunun çeşitli görevlerinde, gerek yatay olarak gerek dikey olarak, çok değişik özellikleri ve sorumlulukları vardır. Bu kadar değişik bir düzenlemeyi, tutup "ben istihdam rejimini sadeleştireceğim" diye ortaya çıkmak, belli ki, bu işi bilmemek demektir. Ben, samimiyetle söylüyorum, buraya, bunu yazan ve getiren Hükümet, bu konunun önemini ve derinliğini kavrayamamıştır. Değerli arkadaşlarım, olayın bir başka boyutuna daha değinmek istiyorum. Şimdi, açınız Anayasamızın 163 üncü maddesini. Anayasamızın 163 üncü maddesinin son cümlesi bakınız ne diyor: "Carî yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik tasarılarında ve carî ve ileriki yıl bütçelerine malî yük getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde, belirtilen giderleri karşılayabilecek malî kaynak gösterilmesi zorunludur." Anayasamız, burada, kanun hükmünde kararnameler bir tarafa, kanunlarda bile, eğer, gider artırıcı bir husus varsa, bunun kaynağını göster diyor. Şimdi, Hükümete soruyorum: Daha, şimdiye kadar, buraya, kaynak getirici hiçbir düzenlemeyle gelmemiştir. Nerededir bu düzenlemeler? Hükümet, sürekli surette, yok harcamaya ve bütçe açıklarını alabildiğince artırmaya yönelik tavır ve uygulamalara doğru yönelmiştir. Hükümetin bu konudaki tavrının, Türkiye ekonomisine, Türk toplumuna, Türkiye kalkınmasına ve Türkiye'deki işsizlere -özellikle işsizlere- büyük, olumsuz etkiler yapacağından, çok ciddî kaygılar duymaktayım. Sayın Başbakanımız, bazı kaynaklardan bahsettiler. Bu kaynaklarla ilgili bilgiler, Türk kamuoyuna yansıdı. Bunların bir kısmının, kaynakla zaten ilgisi yok. Örneğin, Hükümet, bu tavrında "ben, dövizle borçlanacağım" diyor. Arkadaşlar, dövizle borçlanmak ne demektir? Siz, gelirlerinizi Türk Lirası olarak toplayacaksınız, sonra, dövizle borçlanacaksınız; ondan sonra, devleti, yeni kaynaklar yaratmadığınız takdirde, dövizzedelerin durumuna düşüreceksiniz. Başka ne yapacaksınız? Türkiye'de, faizler, Türk Lirası üzerinden, bugün, yüzde 100'ler dolayındadır. Faizin kendisini, götürüp, dövizin anaparası olarak gizleyeceksiniz; belki de "faizleri kaldırdım" diye anlatacaksınız; faiz giderleri, görüntüde bütçenizde azalmış görünecek; muhtemelen "faizleri azalttım, öyleyse kaynakları artırdım" diye geleceksiniz; bu sefer de, tutup, harcamaları körükleyeceksiniz; yine kaynak yaratmamış olacaksınız. Hükümetin diğer kaynak unsurlarına bakıyorum: Önemli bir kaynak unsuru, dün, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edildi; Telekom'u özelleştireceğiz. Telekom'dan sağlanacak kaynak, Türkiye'de konsolide bütçenin harcamaları için kullanılamaz arkadaşlar. Türkiye'de, özelleştirme, gerekli bir uygulamadır. Bu, Anavatan Partisinin -dün de ifade ettim- Türk toplumuna kabul ettirmek için onbeş sene uğraş verdiği ve kabul ettirmiş olmakla da iftihar duyduğu bir uygulamadır. Bugün, bu konunun, hiçbiriniz tarafından tartışılmamasının sebebi, Anavatan Partisinin bu konuda gösterdiği cehdin sonucudur; halkımız, bunu, takdirle izlemektedir. Şimdi, buradan sağladığınız kaynakları, özelleştirmeden sağladığınız kaynakları, gelin, cari harcamalar için çarçur edin diye, kimse, size "devletin emvalini satın" demez. İşsizlerimiz için yeni istihdam alanlarına yatırım yapmak için bu kaynağı kullanmak zorundasınız. Özelleştirmenin gerektirdiği, çalışanlarımızın istihdam üzüntülerini, sorunlarını, sıkıntılarını çözmek için kullanmak zorundasınız. Yani, bu, munzam bir kaynak değildir değerli arkadaşlarım. Lütfen, buna, kaynak olarak bel bağlamayınız. Ha, geriye bir kaynağınız daha kalıyor: Baktım, yukarıdan aşağıya hepsini tek tek değerlendirdim; küçük ve sonucu etkileyen büyüklükte olmayanları bir kenara itersek, devletin nesi var nesi yok -arazisi, lojmanı, kampı, tesisi- satarsak, eh, 500 trilyon lira daha gelir elde edeceğiz diye bir değerlendirme yapılmış. Arkadaşlar, bir an için bunun mümkün olduğunu kabul ediniz -değil ya- bunun bir sıfırını atarsanız, geriye kalan kısmı hakikaten mümkün olabilir. Sayın Maliye Bakanlığının veznelerine, bir 50 trilyon belki konulabilir. Onun pratikteki uygulamasını, kendileri, altı ay sonra, üç ay sonra göreceklerdir. Eğer, inşallah, o kadar ömürleri sürerse tabiî ki. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Devam eder, devam eder... E. YALIM EREZ (Muğla) – Dört sene... BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) – Ama, şunu ifade edeyim: Buralara bel bağlamakla Maliye Bakanlığı yapılmaz. Bu kaynaklara bel bağlamakla devlet idare edilmez. Bu kaynaklara bel bağlanarak, Hükümetin, gelecekte, Türk toplumundaki kamu iç malî dengesini kurması imkânı yoktur. Sayın milletvekili arkadaşlarım, bu sebeple, şu ana kadarki uygulamalarıyla Hükümet, kaynak yaratmadan, mevcut mal varlıklarını satarak ve döviz olarak borçlanarak bir politika götürmeye ve buna mukabil, geniş toplum kesimlerine, bu kaynakları yaratmadan kaynak aktarmayı, sanki, gerçek bir kaynak aktarımıymış gibi sunmayı tercih etmektedir. Bunun, tabiatıyla sonuçları bellidir. Bu şekilde, Türkiye'de, toplumun kaynak harcama dengesini sağlıklı bir şekilde kurmanız bir yana, mevcut dengeleri daha da bozacak yaklaşımları benimsediğiniz takdirde, devletin, Hükümetin, borçlanma gereksinimi, hem miktar olarak hem içerik olarak - yapısal olarak- daha da olumsuz biçimde oluşacak ve üstelik, borçlanmanın vadesi de bozulacaktır, kısalacaktır; faiz yükü -ister anapara şekline döviz borçlanarak dönüştürün, ister Türk Lirası olarak borçlanın- yükselecektir ve ekonomi, daha olumsuz koşullara gelecektir. Şimdi, ben, Hükümete öneriyorum: Bu yetki yasa tasarısıyla bir düzenleme yapma gereği duyuyorsa eğer Hükümet, hakikaten, kamu çalışanlarının, emekli, dul ve yetimlerin özlük haklarını iyileştirmeyi arzu ediyorsa, bu işte, cidden içtenlikliyse, bu takdirde, -kendilerine öneriyorum ve çalışmalarımız sırasında yardımcı olmayı da vaat ediyorum- gelsinler, önce, şu işte ciddî bir çalışma göstersinler, çalışmalarını tamamlasınlar, tasarılarını tamamlasınlar. Bu iş, öyle, akşamdan sabaha bitecek bir iş değildir; bu, en az iki aylık bir çalışmayı gerektirir, belki de daha uzun bir süre çalışmayı gerektirir. Bu çalışmalarını tamamlasınlar ve kanun tasarısı olarak Büyük Millet Meclisine getirsinler. Plan ve Bütçe Komisyonunda, Genel Kurulda, yine buradaki tempoda olduğu gibi hızla çalışalım ve kanunla düzenlenmesi gereken bu hakların -bazı konularda, Hükümetin yetkisi olmayan alanlar da vardır, o alanlar da dahil- tümünü kapsayacak şekilde, ciddî bir çalışma yapalım ve Türk toplumunun hizmetine sunalım. Benim önerim budur. Bu yapılmadığı takdirde, Hükümetin belli bazı kesimlere yapacağı iyileştirmelerin, diğer kesimler üzerindeki olumsuz etkileri, en çok kendilerini rahatsız edecektir. Buna da, dikkatle değinmek istiyorum ve sözlerimi şöyle tamamlıyorum değerli arkadaşlarım: Hükümet, gelir gelmez, hazırlıkları da bulunmadığı için, hazırlıklı olduğu izlenimini vermek amacıyla, daha çok, harcamalar alanına yönelmiştir. Şu ana kadar çıkan, gerek yasal düzenlemeler gerek icraî düzenlemeler gerekse idarî düzenlemeler; yani, devlet idaresine ilişkin düzenlemelerin tamamı harcamaya yönelik olmuştur. Ne yazık ki, daha, devletin kasasına sağlıklı gelir getirici ve devletin varlıklarını artırıcı bir tek kuruşluk düzenleme ve işlem yapılmamıştır. Tabiî, bunun etkilerini, başta Hükümet olmak üzere, halkımız, çok kısa zamanda, olumsuz olarak görecektir. Ben, şimdi, buradan söylüyorum, Plan ve Bütçe Komisyonunda da, burada da, geçen tartışma ve görüşmelerimiz sırasında uzun uzun anlattık, Türkiye'ye, bu yıl, 1996 yılında, 850 trilyon lira açık verecek bir bütçe sunduk, bütçenin harcamaları, orada, çok şeffaf bir şekilde anlatıldı, gelirleri net bir şekilde anlatıldı. Şimdi, şu duruma göre, eğer, bu yıl bütçesi 850 trilyonun... BAŞKAN – Sayın Özdemir 1 dakikanız var efendim. BİLTEKİN ÖZDEMİR(Devamla) – ...üzerinde, muhtemelen birbuçuk katrilyonları aşan bir büyüklükle kapanır ve enflasyon oranları da yüzde 100'ü aşacak şekilde, halkı dolaylı ve en acımasız enflasyon vergisiyle cezalandırırsanız, buna şaşmamak gerekir diyor ve Hükümetin, bu yanlış yaklaşımlarını tekrar masaya getirmesi gerekir diye düşünüyorum. Grubum adına hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Biltekin Özdemir. DSP Grubu adına Sayın Mümtaz Soysal... MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Grup adına, Sayın Zekeriya Temizel konuşacaklar Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki efendim. DSP Grubu adına, Sayın Zekeriya Temizel; buyurun efendim. Sayın Temizel, süreniz 20 dakikadır. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Personeliyle Emeklilerinin Malî Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklenilen işlevlerle hiç bağdaşmayan bir çalışma düzenine girmiş bulunmaktadır. Bir ülkede, Parlamentonun yasa yapma işlevi, öncelikle, düzenlenecek konunun çok iyi araştırılması, toplumun gereksinmelerinin tüm ayrıntılarıyla belirlenmesi, daha sonra da, sorunu giderecek yasa önerisinin hazırlanmasıyla başlar. Toplumsal gereksinmelerin belirlenmesi ve bunlara uygun çözümlerin oluşturulması ise, toplumun ilgili tüm kesimleriyle çok yakın bir işbirliğini gerektirir. Toplumun tüm ilgili kesimleriyle gerekli işbirliğini gerçekleştirmeden, bu kesimlerin gereksinmelerini giderecek ve herkesin bu düzenmeleye uyumunu sağlayacak bir yasa yapmak olanaksızdır. İşte, bu nedenle, Demokratik Sol Parti, toplumsal uzlaşmanın sağlanmasında çok önemli bir işlev görecek, ekonomik ve sosyal konseyin kurulmasına ve bu konseyin göstermelik bir organ olmaktan öte, gerçekten çalışacak bir organ olmasına büyük önem vermektedir. Yasa yapma sürecinde, bundan sonra gelen aşama ise, konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarında ayrıntısıyla değerlendirilmesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonları, bu çalışmaları sırasında ilgili kurum ve kuruluşların bilgi birikimi ve deneyimlerinden yararlanmak zorundadır. Bir yasa tasarısı ancak böyle olgunlaşır; ancak bu sayede kişi ve kuruluşların sorunları, hakkaniyet esaslarına göre ve eşitlik ilkesi de gözetilerek çözülecek bir nitelik kazanır. Yasanın ilgilendirdiği tüm kesimlerin durumlarının, yasa yapımında göz önünde bulundurulmaması, yasa ile bazı kişi ve gruplara çok daha fazla avantajlar sağlanırken, bazı kişilerin de hak kaybına uğraması sonucunu doğurur. Bu durumda, yasa uygulayıcıları da "ne yapalım yasa böyle" diye bazı kişilerin haklarının kaybına göz yummak zorunda kalırlar. Değerli milletvekilleri, yasaların yapımında, parlamentolarda gerekli sürece uyulmamasının birinci sonucu budur; yani, yasa yaparsınız; ama, hakkaniyetli bir yasa yapamazsınız. Bunun bir diğer sonucu daha vardır, o da, yasa yaparsınız; ama, o yasanın uygulanma olanağı olmaz. Hepiniz çok iyi bilirsiniz ki, Türkiye, bu tür yasaların çokluğu nedeniyle, uygulanmayan yasalar çöplüğüne dönüşmüştür. Bir konuda yasa yokluğu, o konuda uygulanmayan bir yasanın bulunmasından çok daha iyi bir durumdur; çünkü, bazı yasalar uygulanma olanağı bulmazlar; ama, bir kişiyi cezalandırmak gerektiğinde, o düzenleme derhal akla gelir. Örneğin, Türkiye'de, 237 sayılı Taşıt Yasası vardır. Bu yasanın çiğnendiğini herkes bilir. Her gün dışarı çıktığınızda, bu yasanın çiğnendiğini sizler de gözlerinizle görürsünüz sayın milletvekilleri. Çünkü, o yasada, kimlerin taşıt kullanacağı, kimlere taşıt tahsis edileceği ayrıntısıyla yazılmıştır; bunun dışında taşıt kullanılması da suçtur; ama, Parlamentonun kapısından çıktığınız andan itibaren, bu yasanın çiğnendiğini, dolayısıyla, suç işlendiğini görürsünüz. İşte, bir memur hakkında da, başka herhangi bir neden bulunmazsa, en azından, bu yasanın ilgili hükmünü çiğnedi diye, çok rahatça soruşturma yaptırabilirsiniz. Değerli milletvekilleri, bugün, gelişmiş, çağdaş ülkelerde bir yasanın yasalaşma süreci ortalama birbuçuk yıldır. Bazı ülkelerde de, örneğin, Hollanda'da, bu sürenin altı yıla kadar uzadığı ileri sürülmektedir, söylenmektedir. Yasa bu şekilde yapılınca, o ülkede, o yasa uygulanır, herkes de yasaya uyar, saygı duyar. Kabul ediyoruz, biz, bir yasa için altıbuçuk yıl zaman harcamayalım; ama, bir yasanın yapılmasına altıbuçuk ayda mı harcayamayız; altıbuçuk aydan da vazgeçtik, altıbuçuk günde mi harcayamayız? Değerli milletvekilleri, şu anda önümüzde bulunan yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonunda üç saat, belki Genel Kurulda da üç saat olmak üzere altı saatte çıkarılacak olan bir yasa tasarısıdır. Bazı ülkelerde yasalar altı yılda, toplumun tüm kesimlerinde, bütün ayrıntısıyla tartışıla tartışıla çıkarılırken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin altı saatte yasa çıkarmasını, çağdaş ülke düzeyiyle, çağdaş demokratik sistemlerle bağdaştırmak mümkün müdür? Böyle bir yasa yaptıktan sonra, bu Parlamento "ben yasama görevini yerine getirdim" diyerek huzur içinde olabilir mi? Bizim, bugün, karşı karşıya bulunduğumuz yasa tasarısı, daha doğrusu, birkaç saat sonra çıkaracağımız yasa, kamu personeli ile emeklilerin, malî, sosyal ve diğer haklarında düzenlemeler yapılmasına ilişkindir. Demokratik Sol Parti, elbette ki, bu konularda yapılacak, hele, çalışanların çalışma yaşamını, sosyal haklarını, emekliliklerini düzenleyecek yasalara karşı çıkmaz Ancak, burada yapılan bir düzenleme değildir; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çıkarılacak olan bu yasayla, çalışanların -yani, kamu personelinin- ve emeklilerin, malî, sosyal ve diğer hakları konusunda bir düzenleme yapmamaktadır. Peki ne yapmaktadır? Sadece, yasa yapma yetkisini devretmektedir; yasal düzenleme yapmak yerine, Meclisin, bu konudaki devredilmez yetkisini devretme çabası içerisindedir. Bu yasa tasarısının içerisinde -özellikle, amaç maddesinin görüşülmesi sırasında arkadaşlarım tarafından dile getirilecek- çok önemli konular vardır. Kamu personelinin istihdam esaslarının düzenlenmesi, bırakın, bir kanun hükmünde kararname konusunu, neredeyse tek başına bir yasa konusunu aşar. Bugün, sosyal güvenlik sistemi konusunda; yani, çalışanların, emeklilerin konusunda, bırakın, kanun hükmünde tek kararnameyle olayı düzenlemeyi, birden fazla yasa yapma zorunluluğu vardır. Bu tasarının görüşülmesi sırasında, öncelikle değerlendirilmesi gereken bir diğer konu da, böyle bir düzenlemenin yetki kanunu içerisinde yapılıp yapılmayacağı konusudur. Biraz önce belirttim, bu kapsam içerisinde, böyle bir yetki kanunuyla düzenleme yapılma olasılığı yoktur. Tüm çalışanların hayatını etkileyecek temel yasalarda değişiklik yapılmasına yönelik ve çok uzun ve ayrıntılı çalışmaları gerektiren bir kanunun, Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yasa yapma işlevinden vazgeçtiği anlamına gelir; ki, bu durum, Anayasanın 2 nci maddesine de, 7 nci maddesine de çok açık bir aykırılık taşır. Çünkü, Parlamentonun bu konulardaki işlevlerini kaybetmesi ve yürütmeye devri sonucunu doğurur ki, bu, Anayasamızın 7 nci maddesi açısından kabul edilmez bir uygulamadır. Bunun yanında, bazı hakların, ilgililerin gereken katılım ve mücadelesi olmadan edinilmesi, o hakların yeterince anlaşılamaması ve korunamaması sonucunu da doğurmaktadır. Çalışanların sendikal hak ve toplugörüşme hakları elde etmeleri, özlük haklarını da bu ilkeler çerçevesinde oluşturmaları, demokratik sistemlerde, çalışanların doğal hakkıdır. Böyle bir hak, kanun hükmünde kararnameyle, çalışanlara verilebilir mi? Çalışanların çığ gibi büyümüş sorunları, yangından mal kaçırır gibi yapılan düzenlemelerle çözülebilir mi? Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki kamu personel rejiminin neredeyse işlerliğini yitirdiği, emeklilik sisteminin çöktüğü, çalışanların ne bugünlerini ne de geleceklerini güvencede görmedikleri bir gerçektir. Kamu personel rejiminde liyakat ve kariyer ilkesi terk edilmiş, kamu yönetimi, siyasî istikrarsızlıktan her boyutta etkilenir bir hale gelmiştir. Halbuki, gelişmiş demokratik rejimlerde, kamu yönetimi ve kamu örgütü tam bir güvenceye kavuşmuş, kamu yöneticilerinin de, siyasî iktidarlara karşı korunmasına ilişkin çok ayrıntılı yasal düzenlemeler yapılmıştır. Evet, değerli milletvekilleri, kamu yöneticilerinin siyasî iktidara karşı korunması için çok ayrıntılı yasal düzenlemeler yapılmıştır. İşte, bu nedenle, kamu yönetimi, siyasal istikrarsızlıklardan etkilenmez. Bu ülkelerde de hükümet bunalımları olur; ama, kamu yönetimi işler, bürokrasi görevini yerine getirir. Şimdi işlemez hale gelen kamu yönetimini etkin ve verimli bir hale getirmek için düzenlemeler yapmak üzere yetki istenilmektedir. Değerli milletvekilleri, kamu yönetimini etkin ve verimli bir hale getirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi bir işlev üstlenmeyecekse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hangi konuda işlev üstlenecektir? Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kadar önemli bir yetkisinden vazgeçebilir mi? Bu konularda toplumsal uzlaşma sağlama olanağı aramazsa, sorunları bulunan kesimlere ulaşmaz ve onlarla uzlaşma zeminleri aramazsa, hangi konu için, Türkiye Büyük Millet Meclisi, uzlaşma arama çabasına girecektir. Sosyal güvenlik sisteminin durumunu hepiniz biliyorsunuz. İşçisi de, işvereni de bu konuda çok tedirgindir. Sorun, ülkenin en önemli sorunudur. Soruna, çözümün, bu Parlamento çatısı altında aranılması gerekmektedir. Yoksa, Parlamentonun yetkilerini Hükümete devrederek sorunun çüzülmesine olanak tanımak gerçekten olanaksızdır. Ülkemizdeki personel ve emeklilik rejimi, 657 sayılı Yasanın çıkarılmasından bu yana, birçok kanun hükmünde kararname ve bunlara dayanılarak yapılan düzenlemelerle içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir. Kanun hükmünde kararnameyle, personel rejimi düzenlemesinin sonucu ortadayken, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir defa daha bu riski göze alabilmektedir. Değerli milletvekilleri, bu kadar geniş bir kitleyi ilgilendiren ve devlet yapısıyla bu kadar yakın ilgisi olan bir konu, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülür. Zaten, tüm çalışanların haklarıyla ilgili bu düzenlemenin de kanun hükmünde kararnameyle yapılması Anayasamıza aykırıdır. Hükümet, bu konuda, kanun hükmünde kararname yaparak zaman kazanamaz. Yıllardır kanun hükmünde kararname düzenlemeleriyle karmakarışık olmuş bir konunun, ivedilikle de herhangi bir ilgisi olamaz; yani, bu konunun ivediliğinden bahsedilemez. Aksine, bu şekildeki bir düzenleme için ısrar edilirse, kaybedilen zamanın üzerine bir zaman daha eklenir. Değerli milletvekilleri, personel düzenlemeleri, kişi haklarını, çalışanların haklarını ilgilendiren; dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yasa ile düzenlemesi gereken bir konudur. Üstelik de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde, Anayasaya uyum yasalarını çıkarma gibi çok acil bir görev durmaktadır. Bu görev, Demokratik Sol Parti dışında hiçbir parti yetkilisi veya parti tarafından hatırlatılmamakta, unutulmuş gibi gözükmektedir. Bu düzenlemeler yapılmadan, Anayasaya uyum yasaları çıkarılmadan, eğer, kanun hükmünde kararname çıkararak düzenleme yapma yetkisine ilişkin bu yasa çıkarılırsa, bunun, Anayasa aykırılığı nedeniyle, Demokratik Sol Parti, Anayasa Mahkemesinde iptalini mutlaka sağlayacaktır. Bunun sağlanacağı konusunu anlamak için, daha önceki yetki yasalarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararlara bakmak yeter. Demokratik Sol Parti, tüm çalışanları ilgilendiren bir konuda, çalışanların sorunlarının çözümü için gece gündüz çalışmaya hazırdır; yeter ki, konular Parlamentonun önüne getirilsin ve bu Parlamentoya çalışma konusunda zaman tanınsın; yani, kısacası, Parlamentonun çalışması istenilsin. Bu nedenlerle, İktidarın, bu yetki yasa tasarısı konusundaki yaklaşımını bir daha gözden geçirmesini, konunun, Parlamentoda yasal çözümü isteniyorsa, Demokratik Sol Parti olarak buna hazır olduğumuzu, aksi halde, yasa tasarısına, Demokratik Sol Parti Grubu olarak ret oyu vermek yanında, konuyu Anayasa Mahkemesine de götüreceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Temizel. Şahısları adına söz isteyen sayın üyelerin adlarını okuyorum: Sayın Hikmet Sami Türk, Sayın Fikret Karabekmez, Sayın Halit Dumankaya, Sayın Algan Hacaloğlu. Sayın Hikmet Sami Türk, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın Türk. HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 nci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, ilk yetki kanunu tasarısını görüşmektedir. 19 uncu Dönem, yetki kanunlarının çokça çıkarıldığı ve o ölçüde, Anayasa Mahkemesince iptal edildiği bir dönem olmuştur. 20 inci Dönemin de, aynı durumla karşılaşmaması beklenir. Bu bakımdan, parlamenter rejimlerde, yasama yetkisinin, kural olarak, yasama organına ait olduğunu ve yürütme organının görevinin, yine, kural olarak, bu yasaları uygulamak olduğunu hatırlamak yerinde olur. Çağın gereksinmelerini karşılamak üzere, bazı ülkelerde, yürütme organına da, yasaların uygulanmasını gösteren düzenlemeler yapmanın yanında, aslında yasa konusu olan hususlarda da düzenleme yapma yetkisinin verildiğini görmekteyiz. Bu, parlamenter rejimin biraz dışına çıkan ülkelerde, örneğin, Fransa'da, 1958 Anayasasından sonra daha geniş bir biçimde uygulanmaktadır. O kadar ki, Fransa'da, yasa konuları, anayasada tek tek gösterilmiş, bunun dışında kalan konularda, yürütme organının -bakanlar kurulunun- düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir; ancak, Fransa, yarıbaşkanlık sistemini uygulamaktadır. Türkiye'de ise parlamenter rejim geçerlidir, kuvvetler ayrılığı geçerlidir ve Türk hukukunda da, yasama yetkisi, kural olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir ve devredilemez. Anayasamızın 7 nci maddesi de bunu belirtmektedir. Türkiye'de, öteden beri, yürütme organına, aslında yasa konusu olan hususlarda düzenleme yapma yetkisinin verildiğini görüyoruz. Örneğin, 1876 Kanunî Esasisinde, 1908'de yapılan değişikliklerle, hükümete, kanun-u muvakkatlar; yani, geçici kanunlar çıkarma yetkisinin verildiğini biliyoruz. 1961 Anayasasında, 12 Mart döneminde, 1971 yılında yapılan değişikliklerle de kanun hükmünde kararname kurumu, Türk hukukunda benimsenmiştir. 1982 Anayasası da, bazı yeni kayıtlarla bu kurumu sürdürmektedir. Aslında, yasama yetkisi, kural olarak Yasama Organına -Türkiye Büyük Millet Meclisine- ait olunca ve bu yetki, kural olarak devredilemez nitelikte olunca, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi; yani, hükümet tarafından yasa konularında düzenleme yapma yetkisi de, istisnaî nitelikte bir yetki olarak değerlendirilmelidir. Nitekim, Anayasa Mahkememizin görüşü de bu merkezdedir. Anayasa Mahkemesinin son yıllarda verdiği iptal kararları, bir bakıma, yetki kanunları ve onlara dayanarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin iptali üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, çeşitli kararlarında, kanun hükmünde kararnamenin niteliğini ve hangi koşullarda çıkarılacağını somutlaştırmış bulunmaktadır. İzin verirseniz, Anayasa Mahkememizin bu konudaki görüşünü özetlemeyi yerinde görüyorum. Anayasa Mahkememize göre, Anayasamızın yasama yetkisiyle ilgili 7 nci, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileriyle ilgili 87 nci ve kanun hükmünde kararnamelerle ilgili 91 inci maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, kendine özgü ve ayrık bir yetki niteliğindedir; istisnaî bir yetki niteliğindedir. Bu yetki, ancak ivedilik gerektiren belli konularda, kısa süreli yetki yasalarına dayalı olarak kullanılmalıdır ve bu yetkinin amacı da, etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler yapmaktır. Anayasa Mahkemesi, Anayasamızın 87 nci maddesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini ifade eden hükmünü, bunun, ancak, sınırlı konular için kullanılabileceği biçiminde değerlendirmektedir. Bunun yanında, Anayasa Mahkemesi, kanun hükmünde kararnamelerin konuları gibi, amaç, kapsam ve ilkelerinin de geniş içerikli, her yöne çekilebilecek, yuvarlak ve genel anlatımlarla gösterilmemesi gerektiği düşüncesindedir. Yine, Anayasa Mahkemesine göre, Bakanlar Kuruluna verilen bu yetkinin kullanılma süresi kısa olmalıdır; çünkü, bu yetki, istisnaî bir yetki niteliğindedir. Durumun böyle olduğunu, Anayasamızın 91 inci maddesinin bazı hükümlerini dikkate aldığımızda da açıklıkla görebiliriz. Bildiğiniz gibi, Anayasanın 91 inci maddesine göre, Meclisin yapacağı yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını göstermelidir. Ancak, Anayasa koyucu, bu konuda öylesine titiz davranmıştır ki, hükümetin çıkaracağı kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak zorundadır. Bu yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülecektir. Yetki kanunları, çoğu zaman, öncelik ve ivedilikle görüşülüyor; ama, Türkiye'de, kanun hükmünde kararname kurumunun uygulandığı dönemde, maalesef, bu kanun hükmünde kararnamelerin de, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda, öncelikle ve ivedilikle görüşülmesi ilkesine uyulmadığını görmekteyiz ve böylece, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının gündeminde görüşülmeyi bekleyen pek çok kanun hükmünde kararname bulunmaktadır; işte, şimdi, bunlara bir yenisi eklenecektir. Geçmiş yıllardaki kanun hükmünde kararname uygulaması, Anayasa Mahkemesinin sürekli iptalleriyle, âdeta, o kurumdan beklenen yararı hemen hemen hiçe indirgeyen ve hukukî alanda bir keşmekeş yaratan; kazanılmış olan hakların, daha sonra, kanun hükmünde kararnamelerin iptaliyle ne olduğu, ne olacağı konusunda geniş tartışmaları birlikte getiren bir konu olmuştur. Ayrıca, kanun hükmünde kararname kurumunun Türkiye'de uygulandığı dönemde, aynen veya değiştirilerek kabul edilen kanun hükmünde kararnameler yanında, reddedilen kanun hükmünde kararname sayısının da oldukça fazla olduğunu görüyoruz. BAŞKAN - Sayın Türk, 1 dakikanız var efendim; süreyi uzatmıyoruz. HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Bu da, kanun hükmünde kararname kurumunun, her zaman, yasama organının iradesine uygun biçimde kullanılmadığını göstermektedir. Şimdi, hazırlanan yetki kanunu tasarısı bu ölçüler içerisinde değerlendirildiğinde, şu noktaların belirtilmesini yararlı görüyorum: Bu yetki tasarısı, amacı ve kapsamı itibariyle çok geniştir ve ilkeler, amaçta olduğu gibi çok genel ifadelerle belirtilmiştir. Öngörülen kullanma süresi, altı ay gibi oldukça uzun bir süredir. Bu durumda, hazırlanmış olan yetki kanunu tasarısının, Anayasa Mahkemesi içtihadıyla somutlaştırılmış olan kanun hükmünde kararname ve yetki kanunu kurumunun anlam ve niteliğine uygun düşmeyeceğini ve yeni bir iptalle karşılaşabileceğimizi anlamak için çok fazla düşünmeye gerek yoktur. Yüce Meclisin bu noktaları dikkate alacağını ve kamu personeli alanında gerekli olan reformu partilerarası bir uzlaşmayla sağlayabileceğini, bu arada, Anayasamızda yapılan değişikliklere paralel olarak kamu personeli sendikaları ve Anayasada öngörülen toplugörüşme süreciyle ilgili uyum yasalarını bir an önce çıkaracağını umut etmek istiyorum. Meclisin asıl yapması gereken budur. Bu düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP,CHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türk. Şahsı adına ikinci konuşma Sayın Fikret Karabekmez'in; buyurun efendim. Sayın Karabekmez, sizin de süreniz 10 dakika efendim. FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Yasa Tasarısının tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem arkadaşlar, muhalefet parti sözcülerini ve şahsı adına konuşan arkadaşımızı dinledik. Yapılan eleştirilerin birçoğu Anayasaya aykırı olduğu yönünde idi. Anayasamızın 91 inci maddesi, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini açıkça düzenlemiştir. Bundan dolayı, bu tasarının Anayasaya aykırı olduğunu iddia etmek, mücerret, dayanaksız iddiadan başka bir şey değildir. Birkısım sözcü kardeşlerimiz de, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin istisnaî olduğunu söylemişlerdi. Evet, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi istisnaîdir; Meclis tarafından Bakanlar Kuruluna istisnaî olarak verilen bir yetkidir. Gönül isterdi ki, Meclisimiz çok hızlı çalışsın, tüm yasalarımız hızla çıksın ve böyle, kanun hükmünde kararname çıkarmaya ihtiyaç duymayalım. Bir aydır Meclisi çalıştırıyoruz, muhalefet partili arkadaşları görüyoruz; kapıda bekliyorlar, yoklama istiyorlar, yoklama yapılsın da çoğunluk sağlanmasın, Meclis o gün çalışmasın... Arkasından yapılan işler; gecenin geç saatlerine kadar tekrar tekrar yoklama isteniyor ve İktidar tarafından getirilen bütün teklifler, incelenmeden reddedilmeye çalışılıyor. Bunun neticesi nedir? Meclisimiz yapması gereken görevi yapamıyor arkadaşlar. Eğer muhalefetteki arkadaşlarımız, bu, gelen kanun teklifleriyle ilgili konuyu inceleyip, sadece daha güzel yasalar çıkması yönünde teklifler getirselerdi, Meclisimiz çok daha başarılı olurdu, biz de muhalefetin tekliflerinden çok daha fazla istifade ederdik. Muhalefet, tüm doğruları da eleştirme psikolojisine girdiği için, muhalefetin yaptığı haklı eleştiriler de, maalesef, bu kalabalık eleştirilerin içinde kaybolup gidiyor, Meclis tarafından nazarı dikkate alınamıyor. Arkadaşlar, önümüzdeki kanun hükmündeki kararname neyi getiriyor? Hep beraber, çok yakın bir zamanda, seçim çevrelerimizden geldik. Hepimiz, kamu personeli arasında adaletsizliğin olduğunu bizzat ilgililerden dinledik, bu adaletsizliğin en kısa zamanda giderilmesi için çalışmaya söz verdik, fakat görülüyor ki, Meclisimizin bu çalışma temposu içinde bu adaletsizliği düzeltmemiz çok uzun zaman alacaktır. Bu nedenle, Hükümete, kanun hükmünde kararname ile yetki verilerek, ileride yapılması düşünülen kamu personel rejimindeki reform için ön hazırlıklar yapılacaktır. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname çıkarma yetki tasarısını uygun buluyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabekmez. Aslında, burada müzakere edilen; kanun hükmünde kararname değil, kanun hükmünde kararname çıkarma konusunda Hükümete yetki verilmesidir.(DSP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakeler bitmiştir. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: Kamu Personeli ile Emeklilerin Mali, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı Amaç MADDE l. – Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin çalışmalarında etkinliği artırmak, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli ve verimli bir şekilde yürütülmesini, maaş unsurlarının azaltılarak sadeleştirilmesini ve maaş hesabının basitleştirilmesini sağlamak üzere bunların ve emeklilerin malî, sosyal ve diğer hakları ile istihdam esas ve usullerinde daha adaletli düzenlemeler ve değişiklikler yapmak amacıyla Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermektir. BAŞKAN – Efendim, madde üzerinde ANAP Grubu adına, Sayın Mehmet Keçeciler. Şahısları adına, Sayın Fikret Karabekmez, Sayın Lütfi Yalman, Sayın Suat Pamukçu, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Hikmet Uluğbay söz istemişlerdir. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, Grubumuz adına Sayın Recep Mızrak konuşacaklar efendim. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, DSP Grubu adına Sayın Hikmet Uluğbay konuşacak efendim. NİHAT MATKAP (Hatay) – CHP Grubu adına Sayın Önder Sav konuşacaklar efendim. BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Recep Mızrak, buyurun efendim. Sayın Mızrak, süreniz 10 dakika efendim. ANAP GRUBU ADINA RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı hakkında Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve Grubum adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bilindiği üzere, mevcut memurlarımız, gerek genel bütçeli kuruluşlarda çalışan, gerekse kamu iktisadî teşebbüsleri, yani 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye tabi olarak çalışan, bunun dışında, belediyeler ve sair yerlerdeki kamu personeli niteliğindeki elemanlara ödenecek olan ücretler, yani malî haklar, bunların sair sosyal hakları, disiplin ve buna benzer, tüm bunları ilgilendiren hususlarda bir düzenleme yapma yetkisini, Hükümet, Meclisten talep etmektedir; bunu, kendisinin yapacağını ifade etmekte ve bu konuda yetki almak istemektedir. Elbette ki memurlarımızın malî durumlarının düzgün olduğunu ifade etmek mümkün değil. 1991 yılından bugüne gelindiği zaman -rakamlarla ifade edilmeye çalışılacak olursa- şunu görmekteyiz: 1991 yılındaki enflasyon yüzde 0 civarındayken, memurlara, sadece ve sadece, o sene yüzde 121 mertebesinde bir zam yapılmış; ondan sonraki yıllarda, sürekli olarak enflasyonun altında ve özellikle, 1994 yılında, yüzde 149,6 seviyesindeki bir enflasyona rağmen, yüzde 111,93'lük bir zam ile o tarihlere kadar enflasyona ezdirilen memurlarımız, daha da ezdirilmiş ve mağdur duruma düşürülmüştür. Bu bakımdan, yüzde 0 mertebesinde brüt olarak verilen bu zamlar- esasen, vergi dilimlerindeki yükselmeden dolayı net olarak yüzde 50 mertebesinde olmayan bu zamlar- elbette, tarafımızdan sevindirici bulunmakla beraber yetersiz ve bu yetersizlik karşısında, kamu personelinin durumlarının daha da iyileştirilmesi yönünde, hükümetler tarafından ve üzerine görev düşmesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından birtakım düzenlemeler yapılması, bir ihtiyaç olarak, tarafımızdan da düşünülmektedir. Değerli arkadaşlarım, memurların durumları elbette düzeltilmeye muhtaç olmakla beraber, son derece önemlidir. Yaklaşık 1 milyon mertebesinde çalışan ve 1,5 milyon mertebesinde de emekli olmak üzere 2,5 milyon insanımızı çok yakından ilgilendiren, onların çoluğunun çocuğunun iaşesini, geçimini yakından ilgilendiren böyle bir kanun, bize göre, neredeyse, kaynak bulma, olağanüstü hal, Çekiç Güç kadar önemlidir. Bu kanunun da çıkarılabilmesi için, bu kanunun da en olgun bir biçimde oluşturulabilmesi için, mutlaka ve mutlaka, Meclise getirilmesi gerekmektedir diye düşünmekteyiz. Onun ötesinde, birine veya birilerine veya Hükümete yetki verilebilmesi için, elbette, yetkiyi iyi kullanabileceği ve kendisinin yaptığı icraatlardan dolayı -yanlış anlaşılmasın- neredeyse en iyi biçimde düzenleme yapma ve sair hususlarda yetkiye layık olacağı konusunda da sarsılmaz bir kanaat oluşması gerekir diye düşünmekteyiz. Bu zamana kadar, mevcut Hükümetimizin, geçmişte, özelleştirme konusunda -Telekom bunun içerisinde- yine, geçen hafta görüştüğümüz Çekiç Güç konusunda, maalesef, daha önce söylediklerinden farklı bir biçimde davranış göstermiş ve bunu, gerek 65 milyon insanımız gerekse Yüce Meclis ibretle izlemiştir. Onun ötesinde, yine, kaynak tedariki, kaynak bulunması ve ihtiyaçlarımızın karşılanması maksadıyla daha çok yeni, iki gün önce,ineredeyse "On Emir" gibi, 10 tane husus gündeme getirilmiştir. Bunlardan bir tanesi, tahsilatların hızlandırılmasıdır; 1992 yılında tahsilatların hızlandırılmasıyla ilgili 3773 sayılı Kanun gündeme geldiği zaman, özellikle Refah Partisi kanadının neler söylediği hepimizin hafızasındadır. 673 kişi mertebesindeki insanlar için; unu kuru, tuzu kuru insanların, unun ve tuzunun biraz daha kurutulması maksadıyla bu Kanunun çıkarıldığını ifade edenlerin, bugün, yeniden, bir kaynak yaratmak maksadıyla, bir kurtarıcı gibi buna sarılmaları da, yine ibretle izlenecek ve kendilerine duyulacak olan güvenin, maalesef, sarsılmasına sebep olacak bir uygulamadır. Aynı şekilde, çalışanların tasarrufa teşvik kesintilerinde 400 trilyon lira mertebesinde bir paranın bulunduğu, bunun 120 trilyon mertebesindeki anaparasının taksitler halinde, nemasının ise verilip verilemeyeceği konusunda da yine herhangi bir açıklama olmayan böyle bir uygulamayla; çalışanların, emekli oldukları zaman, emekli maaşlarının yüzde 40'ı mertebesinde bir para alarak kendilerinin durumlarının birazcık daha düzeltilmesine sebep olabilecek bir ödemenin, yine bu Hükümet tarafından kesilmesinin düşünülmesi de, ayrıca ibret verici, hepimizin ibretle izlediğimiz başka bir uygulama olacaktır. Kaldı ki, Refah Partisi tarafından, çok değil, bundan bir ay, birbuçuk ay kadar önce, "Zorunlu Tasarruf" adı altında kesilen ve burada biriken paraların hükümetler tarafından isabetli bir biçimde kullanılmadığına dair bir araştırma önergesi verilmiş ve bu araştırma önergesi de Yüce Meclisimizde tartışıldıktan sonra, konunun araştırılmasına karar verilmiştir. Kaynak temini konusunda şunu demek istiyorum: Yetki verebilmek için, en azından, düzenlemeler konusunda itimat telkin edebilecek birtakım mahareti göstermek lazımdır. Bunlardan kaynak temini konusunda lojmanlar gündeme getirilmiştir. Ülkemizde, Maliye Bakanlığının 1993 kayıtlarına göre 298 bin adet civarında lojman vardır. Bu lojmanlardan, mesela, 57 bin adedi Millî Eğitim Bakanlığına aittir ki, bu 57 binden asgarî 50 bin tanesi, köy ilkokullarında 'öğretmen evi' dediğimiz okulların bahçesinde veya üst katındaki lojmanlardır. Diğer taraftan, Milli Savunma Bakanlığına ait lojmanlar; bir diğeri, kalkınmada öncelikli yörelerdeki lojmanlar; bir diğeri, KİT'ler de dahil olmak üzere, kampuslarda bulunan lojmanlardır. Bunları da dikkate aldığınız zaman, nakde dönüştürülebilecek, nakit kabiliyeti olabilecek lojman sayısını 20 bin civarında tahmin etmek mümkündür. Bunları, bugünün parasıyla -ki, yaklaşık olarak sekiz on senedir, kamu, lojman almamaktadır ve tabiî bunlar eskimiştir- takribi olarak her birinin değerini 1 ila 1,5 milyar lira arasında tahmin edecek olursanız, buradan sağlanacak olan kaynak 20-30 trilyon lirayı geçmemektedir. KİT havuzları, yine, bu Hükümetimizin harcamalarına, bütçe açıklarına çare olarak düşündüğü başka bir formül olarak gündeme getirilmiştir. 12 Temmuz itibariyle tüm KİT'lerin-ki, 40 civarında ana KİT vardır ve bunları müesseseleri ve iştirakleriyle beraber 130 civarındadır- tüm mevduatlarının toplamı 161 trilyon lira mertebesindedir. Ancak, tortu olarak kullanılan bu mevduatların karşılığında, üzerinde çek kesilen bu mevduatların karşılığında bunların borcu, 800 trilyon lira iç, 460 trilyon lira da dış olmak üzere 1 katrilyon 260 trilyon lira mertebesindedir. Kaldı ki, mevduatı artı verebilen, hesapları kırmızı bakiye vermeyen KİT sayısı bir elin parmakları kadar bile değildir. Bunlara, belki, Devlet Hava Meydanlarını, TÜPRAŞ'ı, zaman zaman da Toprak Mahsulleri Ofisini örnek olarak gösterebilirsiniz. 10 tane kaynak aracı bulduğunu ifade eden Hükümetimiz, bugün, buğday üreticisinin parasını ödeyememektedir. Değerli arkadaşlarım, bu ülkede en mağdur kesim buğday üretici olan kesimdir. Buğday üreticisinin alternatif başka bir üretimi, ikinci bir gelir kaynağı da yoktur. Dün akşam itibariyle, Hükümetin Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday üreticilerine yaklaşık olarak 7,2 trilyon lira mertebesinde borcu bulunmaktadır ve 20 gün rötarla gitmektedir; ne zaman ödeneceği de belli değildir. BAŞKAN – Sayın Mızrak, biraz da maddeyle ilgili konuşursanız memnun olurum. RECEP MIZRAK (Devamla) – Elbette maddeyle ilgili Sayın Başkan. Ben neyle ilgili konuştuğumu biliyorum. BAŞKAN – Maddeyle ne ilgisi var canım; buğday fiyatlarının bununla ne ilgisi var?!.. RECEP MIZRAK (Devamla) – Elbette maddeyle ilgili... BAŞKAN – Olur mu canım... RECEP MIZRAK (Devamla) – Sonunda anlarsınız Sayın Başkan. Bu bakımdan, 15 bin lira, 16 bin lira, bizim tarafımızdan 18 bin lira civarında fiyat verilen buğday, tüccar tarafından, bugün, 15 bin liraya, 16 bin liraya alınmaktadır. Buradan söylemek istediğim şudur: Yaptığı düzenlemelerle itimat ve isabetlilik kaydetmeyen bir hükümete, böyle son derece önemli ve araştırılması gereken, Mecliste görüşülmesi gereken bir konuda yetki vermenin, son derece isabetsiz sonuçlar, 2,5 milyon insanı son derece rahatsız edici sonuçlar verebileceğini ifade etmek istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – 1 dakikanız var efendim. RECEP MIZRAK (Devamla) – Böyle bir konunun Mecliste tartışılması son derece önemlidir. Tartışmaktan korkmamak lazımdır. Kaldı ki, daha, Hükümetin yeni kurulduğu sıralarda, değil midir ki bu Hükümet, "Meclisi Hükümetin üzerine çıkaracağız; Meclisi Hükümetin üzerinde, denetimin ötesinde icraatına karıştıracağız; en isabetli kararların alınmasını sağlayacağız; Meclisten azamî derecede istifade edeceğiz..." Bunu derken, daha onbeş yirmi gün geçmeden, yetki almak suretiyle, son on onbeş gün içinde sadece iki kanunun görüşülmesiyle bu Meclisi meşgul eden bu Hükümet, son bir gün içerisine birkaç tane kanun ile son derece önemli başka bir kanunu da sıkıştırmaya çalışmıştır. Değerli arkadaşlarım, bir diğer husus da, bu konunun burada tartışılmasının, Meclisin fikirlerinden istifade edilmesinin önünde, burada tartışılan hususlar 65 milyonun huzurunda cereyan ettiği için, milletimizin denetimi, milletimizin bu konuda bilgi sahibi olmasına da bir vesile teşkil etmektedir. Bu bakımdan... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Mızrak, süreniz bitti efendim. Kusura bakmayın, süreyi uzatmıyoruz. RECEP MIZRAK (Devamla) – ...gerek milletin denetiminden korkmamak lazım diyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve ret oyu vereceğimizi ifade ediyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Önder Sav; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) –Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; yetki kanunu tasarısının, amaca ilişkin maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Amaca ilişkin bu madde, aslında, ne tür bir düzenleme yapılacağını belirtir. Bu tasarının 1 inci maddesi, daha önce çıkarılan yetki kanunlarının amaç maddesinden farklı bir biçimde düzenlenmiş ve bir ölçüde sadeleştirilmiş gibi görülmekteyse de, amaç ile ilke birbirine karıştırılmış, madde karma karışık, belirsiz bir hale sokulmuştur. Görülüyor ki, Hükümet ve sevk edilen tasarının metnine rapor dışında bir tek sözcük bile eklemeyen Plan ve Bütçe Komisyonu, geçmişi hiç incelememiş, hiç de ders almamıştır. Yetki yasasının iptali, buna dayanılarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin iptali sonucunu da doğurmaktadır. 3911 sayılı Yetki Yasasının iptali üzerine, pek çok kanun hükmünde kararname, yasal dayanaktan, hukukî dayanaktan yoksun kalıp, arkası arkasına iptal edilmiştir. Saymak istemiyorum... 493, 501, 502, 503 vesaire... Bu kanun hükmünde kararnemeler, yetki yasası iptal edildiği için, hukuksal dayanaklarını kaybetmiş ve onlar da iptal edilmiştir. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkarılan ya da dayandığı yetki yasası, Anayasa aykırı olan bir kanun hükmünde kararnamenin kuralları, içerikleri yönünden Anayasaya aykırılık oluşturmasalar bile, Anayasaya uygunluğu söz konusu olamamaktadır. Buna göre, yetki yasası düzenlenirken, Anayasaya aykırı olmamasına özen gösterilmesi gerekir. Biz, bu tasarıda, bu özenin, maalesef, hiç gösterilmediğini görüyoruz, bunun da altını çizmek istiyoruz. Yetki yasasına dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler, yapısal bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel bakımdan da yasama işlemi niteliğindedir. Bu nitelikteki kanun hükmünde kararnamelerin ve bunlara vücut verecek yetki yasasının amacının da çok iyi belirlenmesi, çok iyi sınırlanması gerekir. Tasarının genel gerekçesinde "yetki kanununa dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerle yapılacak düzenlemeler ve değişiklikler, kamu personel rejimi reformunun daha rahat gerçekleştirilebilmesini, geçiş döneminin daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır" denilmekte ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda da, bugüne kadar kamu personelinin özlük haklarıyla ilgili 20 civarında yetki kanunu çıkarıldığı, Anayasanın 128 inci maddesine aykırılıktan hiç iptal bulunmadığı, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının incelendiği ve bunlara sebep olacak bir düzenlemeye gidilmediği, özenle vurgulanmaktadır. En sonundan başlayalım. Şimdiye kadar çıkarılıp iptal edilen yetki yasalarında o kadar çok ve önemli iptal maddesi ve nedeni ileri sürülmüş ve Anayasa Mahkemesi tarafından benimsenmiştir ki, Anayasanın 128 inci maddesinin incelenmesine, onun ayrıntılarına girilmesine gerek bile kalmamıştır. Bu tasarı hazırlanırken, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında yazılı pekçok iptal nedenlerinin de hiç göz önüne alınmadığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin 1991 yılında verdiği bir karardan bir alıntıyı taşımak istiyorum buraya. Anayasa Mahkemesi "Anayasaya aykırılığı Anayasa Mahkemesince saptanmış kuralların aynı amaç doğrultusunda yeniden yasalaştırılması, kararı etkisiz duruma düşürmek anlamına gelir. Bağlayıcılık, kararların sonucu kadar gerekçeleri yönünden de geçerlidir. Bu nedenle, yasa koyucunun, aynı konuda çıkaracağı yeni yasada, Anayasa Mahkemesi kararının sonucuyla birlikte gerekçesini de göz önünde bulundurması gerekmektedir. Teknik, içerik ve kapsam bakımından benzerlik, iptal edilen yasayla yeniden çıkarılan yasanın sözcüğü sözcüğüne aynı olması anlamına gelmez; çünkü, böyle bir anlayış, 153 üncü maddenin son fıkrasındaki kuralı anlamsız ve uygulamasız kılar. Konu ve kapsam bakımından sözcüklerde farklılık da olsa, ikinci yasanın, aynı amaç doğrultusunda, Anayasa Mahkemesi kararına karşı, onu, etkisiz kılmak amacıyla çıkarıldığının saptanması, aranan koşulun gerçekleşmesi amacını taşır" diyor. Önümüzde incelediğimiz, üzerinde konuştuğumuz bu tasarıyla bir husus kısmen yerine getirilmiş; amaç maddesinde sözcükler gerçekten farklı kullanılmış, yerleri de değiştirilmiş; fakat, bu madde, Anayasa Mahkemesinin kararına karşın, onu etkisiz kılmak amacına yönelmiştir. Yetki yasalarının amaç maddesi, geniş içerikli, her tarafa çekilebilecek elastikiyette olmamalı; yuvarlak, genel anlatımlar, esnek anlamlar taşımamalı; bu nedenle de, değişik yorumlara elverişli olmamalıdır. Bu tasarıdaki amaç maddesi de, daha önce talihsizliğe uğrayarak iptal edilen 3755 ve 3911 sayılı Yetki Kanunlarındaki amaç maddelerinden, mahiyet itibariyle, hiç farklı değildir. Madde, sözcüğü sözcüğüne aynı değildir; ama, bu madde yasalaşırsa, Bakanlar Kurulu, memurlar ve diğer kamu görevlileriyle emeklilerin haklarında, genel ve yaygın biçimde, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini elde edecektir. Oysa, Bakanlar Kuruluna verilecek yetki, yasada öngörülen, konu, amaç, kapsam, ilke ve süreyle sınırlıdır. Yetki yasası, Anayasanın belirlediği öğeleri belli bir içeriğe kavuşturmak, somutlaştırmak ve böylece, yetkiyi açıkça sınırlayarak, Bakanlar Kuruluna önemli bir çerçeve çizmek durumundır. Bu tasarıda, yürütmenin kullanacağı yetki, yasama yetkisinin devralınması anlamına gelmektedir. Nedense, yetki kanunlarının, bir gizemi, bir sihri, bir çekiciliği var. İktidarlar, bu yetki yasasının yörüngesinden, her nedense, bir türlü çıkamıyorlar, cazibesinden de kurtulamıyorlar. Galiba, yetki yasası çıkarılmazsa, iktidarlar, kendilerinde bir eksiklik olduğunu sanıyorlar. Şimdiki İktidar da, yolsuzluk soruşturmalarından kaçmak, Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmak için yeni yollara sapıyor, yeni yollar deniyor. Genel görüşmeyi yüzüne gözüne bulaştıran, Çekiç Güç, olağanüstü hal ve dün görüştüğümüz bütçeyle ilgili yasalar, PTT'nin T'sinin satışıyla ilgili kanunla iyice köşeye sıkışan İktidar, biraz ferahlamak istiyor galiba. Bunun içindir ki, kurtuluşu, Anayasanın "Başlangıç" bölümünde ve 2, 7, 87, 91 ve 153 üncü maddelerinde sayılan ilkelere aykırı bir yetki yasası çıkarmakta buluyor. BAŞKAN –1 dakikanız var efendim. ÖNDER SAV (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Yağma yok; size, Anayasanın özüne, ruhuna aykırı yetki vermek istemiyoruz. İçtüzük oyunlarıyla bugüne kadar getirdiğiniz bu tasarıyla, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda sonuna kadar mücadele edeceğiz; sizi, hukuka saygı ve bağlılık sınırları içine çekene kadar da mücadelemiz sürecektir. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav. DSP Grubu adına, Sayın Hikmet Uluğbay; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Uluğbay, süreniz 10 dakika efendim. DSP GRUBU ADINA HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan, bir de kişisel başvurum vardı, birleştirecek misiniz? Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşmekte olduğumuz tasarı ve 1 inci maddesi, aslında, devletimizin temel organlarından birisi konusunda siyasî tavır alma müzakeresidir. Devlet denilen organizmanın omurgasını kamu personeli oluşturur. Bu omurganın yapısındaki güç ve bilgi birikimi, devletin devamlılığının güvencesi olduğu gibi, iç ve dış itibarı sağlamada da önemli bir rol oynar. Bu nedenle de, kamu personelinin oluşturduğu bürokrasi, bu işlevini sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmek için istikrarlı bir yapıda olmak durumundadır. Bürokraside istikrarı sağlayacak temel mekanizma da personel rejimidir. Çağdaş devletler, personel rejimine yönelik düzenlemelerini uzun çalışmalar sonucunda tamamlar ve oluşan rejimi değiştirmek gerektiğinde de aynı titizlikle bir çalışma sonucu bu değişiklikleri yaparlar. Bu çalışmaların da meclislerin çatısı altında yapılmasına özel bir önem atfedilir ve bu amaçla, gerektiğinde özel ihtisas komisyonları dahi kurulur. Bu özel ihtisas komisyonlarında, gerek bürokrasinin gerekse devletin diğer kademeleri olduğu gibi, toplumun çeşitli kesimlerinin temsilcilerinin de görüşü alınır. Niçin toplumun çeşitli kesimlerinin görüşü alınır; çünkü, bürokrasi dediğimiz mekanizma, devletle yurttaş arasındaki ilişki köprüsünü oluşturur ve bürokrasinin uygulamalarından, eğer yanlışsa, devlet de zarar görür, yurttaş da zarar görür. O nedenle, toplumun reaksiyonlarının da bu düzenlemelerde göz önünde bulundurulması gerekir. Önümüzde bulunan yasa tasarısı, böyle bir yöntemle Mecliste yapılmak yerine, İktidar tarafından Meclisten yetki devri istenmektedir. Bu gibi yetki talepleri ülkemizde ilk defa olmuyor. 657 sayılı Kanunun çıkmasından bu yana, Türkiye Büyük Millet Meclisi 20 yetki yasası çıkararak, çeşitli hükümetlere, devlet personel hukukunun tanzimi, düzenlenmesi ve değiştirilmesi imkânını vermiştir ve bu imkân, 57 kanun hükmünde kararnameyle kullanılmış ve sonuçta, bugün, bürokrasinin de, Meclisin de, yurttaşların da şikâyetçi olduğu bürokratik yapı ortaya çıkmıştır. Bu da açıkça gösteriyor ki, yetki devri suretiyle devletin omurgasıyla oynayarak personel rejimlerine şekil vermek, sağlıklı sonuçlar vermemektedir. Bizim bugüne kadar izlediğimiz personel yaklaşımları, yıllarca önce, asırlarca önce Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanmış, siyasî iktidarlarla gelen ve siyasî iktidarların geniş ölçüde bürokraside atamalar yaptığı "spoil" sistem denilen bir uygulama olmuş, Amerika toplumu ve devleti bunun bedelini ödediği için, bundan vazgeçmiştir. Çağdaş devlet olmak için tarihten ders almak gerekirse, sadece kendi tarihimizden değil, diğer ülkelerin bedelini ödediği uygulamalardan da ders almak gerekir. Bu yetki kanununu kabul ettiğimiz takdirde, mevcut yapı, çok daha çarpık hale gelecektir. Neden; çünkü, bir siyasî iktidar daha kendi görüşlerini bu rejime yansıtmak isteyecektir. Şunu kabul etmemiz lazım: Doğrudur, mevcut personel rejimimiz ülkemizin gereksinimlerine cevap vermemektedir. Bu doğru üzerinde birleştiğimize göre, gelin, bir diğer doğru üzerinde daha birleşelim; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, devlet personel rejimini, emekli rejimini, tümüyle toplumumuzun ve çağdaş devletin gereksinimlerine cevap verecek bir yapıya kavuşturacak şekilde, elbirliğiyle, uzmanları da, toplumun çeşitli kesimlerini de davet ederek yapalım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İnşallah... HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – "İnşallah" diyorsunuz; bu, inşallahla, maşallahla olacak bir iş değildir; kararlılık ister ve Meclis çatısı altında yapılmak ister. (RP sıralarından"kararlıyız"seleri) Sizin neye kararlı olduğunuz, yetki isteyiş tarzınızdan bellidir. Neler yaptığınızı hep beraber göreceğiz, toplum da görecek ve sizin hakkınızda da çok iyi notlar verecektir. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Müdahale etmeyelim arkadaşlar. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Kanun hükmünde kararnameyle bu rejimin düzenlenmesi, diğer bir yanlışlığı içerir. Neden?.. Kanunun metni iyi incelendiğinde görülür ki, bu yetki, birden fazla kullanılacaktır. Bir yetkiyi birden fazla kullanıyorsanız, bunun, halk deyimiyle anlamı, yanılma ve düzeltme yöntemidir. Devletin omurgasıyla yanılma ve düzeltme yöntemiyle oynanması, devletlerin itibarı ve kamu düzeni bakımından sağlıklı bir yaklaşım değildir; bugüne değin yapageldiklerimiz de bunu kanıtlamıştır. Gözümüze bata bata ortaya çıkan bu sorunlara rağmen; biz, yeniden, devletin temel mekanizmasını mıncıklamaya devam ediyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda, yetki tasarısı üzerinde görüşmelerimizi yürütürken, Hükümete çeşitli sorular yönelttik. Hükümete sorduğumuz sorulara net bir cevap alamadık; çoğu kez, cevap verilen yerlerde de, geçiştirme cevaplar verildi. Bu yetki kanunuyla neler yapılmak istendiği sorulduğunda, niyetlerini açıkça dile getirmemişlerdir. Oysa, Anayasamıza göre, yetki istenirken, bu yetkinin hangi amaçla, hangi hedefe hizmet edeceğinin Yüce Parlamentoya açıklanması gerekir; yasa teklifinin gerekçesinde ve diğer yerlerinde açıklanması gerekir. Komisyonda, Hükümete, bu yetkiyle bir personel reformu girişiminde mi bulunacaksınız dediğimizde "Hayır" cevabını aldık. Net verilen tek cevap budur. Reform yapılmayacaksa, 1 inci maddede belirtilen, personelin çalışmalarında etkinlik nasıl artırılacaktır? Etkinliği geliştirecek bir reform yapılmayacağına göre, Hükümet, amaç maddesinde sayılan unsurları, mevcut yasalarda neyin engellediğini, gelip bu kürsüde açıklamak durumundadır. Amaç maddesinde belirtilen, istihdam esas ve usullerinde daha adaletli düzenlemeler için, Hükümet neler yapacağını, bu kürsüden, yine açıklamak zorundadır. Diğer taraftan, bu tür yasaları düzenlerken, kamu personel rejiminin etkin ve verimli çalışabilmesi ve adaletli olabilmesi için, en üst gelir düzeyi ile en alt gelir düzeyi arasındaki makasın belirli boyutun ötesinde olmaması gerekir. Çağdaş devletlerde bu makas beş kattır. Yasa tasarısına ilişkin kamuoyundaki söylentilerde, üst kademe bürokratlara ve bazı görevlilere daha yüksek maaş ödenmesine yönelik düzenlemeler yapılacağı ifade ediliyor. Eğer bu böyleyse, makasın çok daha açılması demektir ve mevcut rejimin daha da adaletsiz hale gelmesi anlamını taşır. Personel rejimlerinde sağlıklı bir yapıyı sağlayan üç temel unsur vardır. BAŞKAN – Sayın Uluğbay, 1 dakikanız var efendim. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – 5 dakikamı da verecek misiniz? BAŞKAN – Hayır; siz, beşinci sırada söz istemişsiniz, söz veremem; sizden önce dört arkadaşımız var. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Peki efendim. Meslek memuriyeti, masa görevi tanımı, bu uygulamaların bir parçası olacak mıdır? Meslek memuru, büro personeli ve destek personeli gibi, personel sisteminin temelini oluşturan unsurlar yer alacak mıdır? Bu konuda, Hükümetin bir tercihi ve bir düşüncesi olduğu, Komisyonda açıklanmamıştır. Ülkemizde kentsel işsizliğin yüzde 35'i lise ve üniversite mezunlarından oluşmaktadır. Bu alınacak yetkiyle, bir personel tasfiyesi yoluna mı gidilecektir; bu konuda da netlik yoktur. Halen, kamu personelinin yüzde 12'si 4 yıl ve üzeri üniversite öğrenimi görmüş kişilerdir. Kaliteyi geliştirmek üzere, bu konuda ne yapılacaktır; bu da açık değildir. Sürem dolduğu için, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uluğbay. DYP Grubu adına, Sayın İsmail Köse; buyurun efendim. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Sayın Köse, süreniz 10 dakikadır. DYP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Hükümetimiz, gerçekten çok hayırlı bir işe daha imzasını atmak üzere, Yüce Heyetimizin önüne, güzel bir tasarıyla gelmiş bulunmaktadır. Tabiî, değerli muhalefet sözcüleri, haklı olarak, personel rejiminde çok önemli reformların yapılması gerektiğini ifade ettiler. Yıllardan bu yana birikmiş olan, otuz yıldan bu yana da, her gelen iktidarın, personel rejiminde çok önemli reformlar yapacağına dair söylemleri vardır; programlarında da hükümleri vardır. 54 üncü Hükümet de, aynı görüş içerisinde hareket ederek, yine, programına, Türk personel rejiminde köklü değişiklikler yapılacağına dair hükümler koymuştur; ama, bu, zaman alacaktır; çünkü, bütün personeli alakadar eden, onların sosyal ve ekonomik haklarını ve yetki kuralları içerisinde tayin, terfi ve yükselme konularını içeren tasarıların hazırlanması, herkesçe malumdur ki, zaman alacaktır. İşte, Hükümetin, burada, bu zamanı değerlendirmek açısından, orta sınıfın bir parçası olan ve partimizce de çok önemli addedilen, çalışan kesimlerin, özellikle kamuda çalışan insanlarımızın, memurların, emeklilerin, dul ve yetimlerin haklarını, bu reform tasarıları gelinceye kadar, hiç olmazsa enflasyona ezdirmemek ve bundan on onbeş gün önce memurlara yapılmış olan zamlardan kaynaklanmak suretiyle, diğer yapılmayan kesimleri de bu haklardan istifade ettirmek amacı vardır. Tabiî, yalnız memurlarımızın sosyal ve ekonomik yönüyle iyileştirilmeleri meselesiyle olay halledilmiş olmayacaktır. Memurlarla ilgili, personel rejimiyle ilgili çok önemli çalışmalarımız vardır. İnşallah, bunlar, muhalefetin önüne, ekimde başlayacak olan yeni yasama döneminde getirilecektir ve o gün, burada, beraberce bu konulara şahit olunacaktır. Değerli milletvekilleri, Hükümet, Anayasanın 91 inci maddesinde kendisine verilen bir yetkiyi kullanmaktadır. Anayasada, belirli ilkeler çerçevesinde, yetki kanununun nasıl çıkarılacağına dair prensipler konulmuştur ve bu prensipler de ilke olarak benisenmiş ve tasarının 1 inci maddesine konulmuştur. Süre olarak da 6 aylık bir süre konulmuştur. Bu 6 aylık süreyi -Yüce Meclis tarafından yetki verildiği takdirde-Hükümetin en iyi bir şekilde kullanacağına da inanıyoruz. Anayasaya aykırılık konusundaki iddialara gelince: Tabiî, Hükümet, bu tasarıyı hazırlayıp önümüze getirirken, Anayasa Mahkemesinin bugüne kadarki iptal kararlarını içeren hükümlerini ve Anayasaya aykırılık konularını incelemiş, irdelemiş ve tasarıyı, Anayasaya aykırı olmayacak şekilde düzenleyerek huzura getirmiştir. Anayasaya aykırıdır şekliyle düşünülmesi de şu anda mümkün değildir. Muhalefet partilerinin, çalışanlara, tarım kesimindeki insanlara ve emeğini alınteriyle, göznuruyla kazanan insanlara Hükümetlerin yardımcı olmasından yana olmaları gerektiği halde; muhalefetin, burada, bir haftadan bu yana çıkarmış olduğumuz yasaların görüşülmesindeki tutum ve davranışını Yüce Milletimiz ibretle görmektedir. Muhalefet, bir taraftan, kaynakların artırılması konusunda -özelleştirmeye karşı çıkmak suretiyle- kaynağın yaratılmasına, kaynağın ortaya çıkarılmasına karşı çıkmakta; bir taraftan da, bu kaynağın çalışan insanlarımıza adaletli bir şekilde dağıtılması konusunda, Hükümetin, iktidar partilerinin -Doğru Yol ve Refah Grubunun- getirmiş olduğu bu adaletli sisteme karşı çıkmaktadır. Tabiî, sol partilerin böyle bir karşı çıkış düşüncesini anlamak mümkün değildir. Zaten, konuşmalara dikkat ettiğimizde, kamuda çalışan insanların sanki bir tek hakları vardır; o da sendika hakkıdır; yani, sol düşünceye mensup arkadaşlarımızın, sendika düşüncesi dışında, şu tasarının yasalaşmasıyla getirilecek olan ve çalışan insanları ekonomik ve sosyal yönden iyileştirecek olan, bu şekildeki bir desteğe yardımcı olmaları beklenirken, maalesef karşı çıkmaktadırlar. Anavatan Partisi de, komşuları solla yan yana gelince, maalesef, sağın serbest piyasa ekonomisi düşüncesinden uzaklaşmakta ve sol düşünceye yakın bir düşünceye yaklaşmaktadır. HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Beş sene ortaklık yaptın onlarla. Başkan, ikaz et onu; size hakaret ediyor. BAŞKAN – Sayın Köse, maddeyle ilgili olarak konuşur musunuz efendim... İSMAİL KÖSE (Devamla) – Konuşuyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Rica ediyorum... İSMAİL KÖSE (Devamla) – Şimdi, Anavatan Partisi Sözcüsü arkadaşımız, burada, yetki kanununa istinaden kanun hükmünde kararname çıkarmak suretiyle personele verilecek olan hakların yanlış olabileceğini ifade ettiler. Değerli milletvekilleri, Anavatan Partisi hükümetleri zamanında, Bakanlar Kurulu, yetki kanununa istinaden 11 adet kararname çıkarmıştır, memurlarla ilgili 11 adet yetki kullanmıştır. O itibarla, burada, Anayasadan desteğini alan bir hak kullanılmaktadır ve geçen hükümetler döneminde bu haklar nasıl kullanılmışsa, şu anda da, mevcut Hükümet bu hakkını kullanmaktadır. Bu yetki verildiği takdirde ne yapılacaktır?.. Memurların almış oldukları ücretlerde dengesizlikler vardır; sözleşmeli personel vardır, çeşitli ölçüler içerisinde çalışan personel vardır, bunlar arasındaki adaletsizlik önlenecektir. Bir şey daha yapılacaktır... Gene, çok üzülerek ifade ediyorum, bu kürsüden ifade edildi, "bu, bir tasfiye yetkisi olacak" şeklinde düşünüldü, "personel tasfiye edilecektir, başkaları tayin edilecektir, atamalar yapılacaktır" şeklinle söylendi. Kesinlikle böyle bir şeyin düşünülmesi mümkün değildir; burada, düşünceler, daima böyle düşünülerek ortaya konulmuştur; ama, böyle bir düşüncenin olması mümkün değildir. Tabiî, Hükümetin, kendi prosedürü içerisinde yapacağı atamaların dışında, personelin tümüyle alakalı herhangi bir tasfiye işleminin olması mümkün değildir. Burada yapılacak iş, tamamen ekonomik ve sosyal iyileştirmelerdir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, Türk güvenlik kuvvetlerimizin, canını, milletimizin huzur ve güvenliği için ortaya koyan bu insanlarımızın sosyal ve ekonomik yönden daha iyi desteklenmesi için, Hükümet, bu yetkisini kullanacaktır. Bu yetkiye karşı çıkmak, dağların başında terörle mücadele eden insanlara, ekonomik yönden biraz daha yardımcı olmaya karşı çıkmak demektir...(DYP sıralarından alkışlar) HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sömürüyorsun; yapma! İSMAİL KÖSE (Devamla) – Buna karşı çıkmak demek... HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Meclisi çalıştır, çıkaralım. İSMAİL KÖSE (Devamla) – Buna karşı çıkmak demek, şu anda... HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Çalıştır Meclisi, çıkaralım; boş ver bu işlere. BAŞKAN – Sayın Köse, maddeyle ilgili konuşun, rica ediyorum. İSMAİL KÖSE (Devamla) – Maddeyle ilgili konuşuyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Evet; ama, dağın başındakilerle ilgili maddede bir şey yok ki... İSMAİL KÖSE (Devamla) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümet kime yardımcı olacaktır?.. METİN ŞAHİN (Antalya) – Ulusal bütünlüğe karşı tavırlar koyma! İSMAİL KÖSE (Devamla) – Hükümet, bu yetkiyi aldığı anda, emekli olan,üç aydan bu yana emekli ikramiyelerini alıp sıkıntı içerisinde olan vatandaşlarımıza yardımcı olacaktır. Bakın, yapılan zamlarda, alt derece ile üst derece arasındaki makasın kapatılması konusunda, Hükümet fevkalade adaletli bir zam ölçüsü getirmiştir. Şimdi, bunda da aynı düşünceden hareket edilecektir. BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Tam tersi_ İSMAİL KÖSE (Devamla) – Burada, en önemli olan, insanın canıdır, hayatıdır. Hayat bir risktir. Bu risk birinci derecede öne alınacaktır. Eğer canıyla, meselenin önünde görev yapan insanlar varsa; bu risk muhakkak suretle göz önünde bulundurulacak, aradaki fark bu şekilde düşünülecektir. Bir başka konu da, yine, bugüne kadar -imkânsızlıktan olsun ya da enflasyon şartlarıyla olsun- yapılamayan, özellikle emeklilere, yetim ve dullarımıza yapılamayanlar yapıylacak -yine, dengesiz bir gelir ortamı doğmuştur- bunlar da giderilecektir. Mesele hangi yönüyle ele alınırsa alınsın, aslında bu konuyu en fazla müdafaa etmesi gereken sözcülerin, muhalefet sözcüleri olması gerekiyor; ama, bu, iktidar partisi grupları için bir şanstır. Demek ki, hakkın, hukukun, doğrunun yanında olan siyasî düşüncelerle, meseleyi tamamen ideolojik açıdan değerlendirmek suretiyle ya da popülist düşüncelerle, günübirlik düşünme konusunda olan siyasî düşüncelerin ortaya çıktığını, bu son haftalarda çıkan kanunlar dolayısıyla, milletimiz bir daha görmüş bulunmaktadır. Bu yetkinin Hükümete verilmesi konusunda, Doğru Yol Partisi Grubunun Hükümetin yanında olduğunu ve Hükümetin getirmiş olduğu bu yasa tasarısını destekleyeceğini, Grubum adına ifade ediyorum. Kaldı ki, modern devlet dediğimiz, çağın devleti dediğimiz devlette, bürokrasiyi, muhakkak surette, çağdaş, demokratik devletlerin bürokratik yapısına da oturtmak mecburiyetimiz vardır. Bugün, devletin küçültülmesi, ekonomiden çekilmesi, devletin aslî fonksiyonlarını yerine getirmesi konusundaki reform tasarıları da hazırlanmıştır ve inşallah, bunlar da önümüze getirilecektir. Asıl olan, devletin kendisine ait olan, güvenlik, hürriyet ve insanımızın rızkını temin edeceği koşulları ortaya çıkarmasıdır. Onun dışında özelleştirme, işte, devletin, ekonomiden uzaklaştırılması demektir; bu da, çok önemli bir meseledir, bunu da gerçekleştirmiş oluyoruz. Telekom, çok önemli bir olaydı ve oradaki kaynağın, hiçbir şekilde israf edilmeden_ (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Köse, süreniz bitti efendim. İSMAİL KÖSE (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. _çok iyi bir şekilde değerlendirmek suretiyle, kamuya veya kamuda çalışan insanlarımıza aktarılacağını ifade ediyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Hükümet söz istedi; buyurun Sayın Hükümet. Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır efendim. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üzerinde görüşmelerimizi sürdürmüş olduğumuz yetki kanunu tasarısının 1 inci maddesi, amacı belirlemektedir. Bu amaç, kamu görevlilerimizin ve emeklilerimizin malî, sosyal ve diğer haklarında iyileştirme ve düzenlemeler yapmaktır; ikinci bir nokta, yine, kamu görevlilerinin ve emeklilerimizin istihdam usulleriyle ilgili düzenlemeler yapmaktır. Dolayısıyla, kamu görevlilerimizin, bir yandan, malî, sosyal ve diğer haklarında düzenleme yapmak amaçlanırken, diğer taraftan da, istihdam usullerinde bir iyileştirme ve rasyonalite meydana getirebilmek için, Hükümetimiz, yetki istemektedir. Bildiğiniz gibi, özellikle yüksek bir enflasyon ortamının yaşandığı Türkiye'de, sabit gelirliler, enflasyon karşısında reel gelir kaybına uğramaktadırlar. Bu reel gelir kayıplarını telafi etmek de, Hükümetimizce bir görev olarak üstlenilmiştir. Nitekim, 1996 Temmuz ayında memur ve emeklilere yapılan ücret zammında yüzde 50'lik net bir artış sağlanmış ve böylece, enflasyon karşısında eriyen reel gelirlerini düzeltme amaçlanmıştır. Aslına bakarsanız, bu yüzde 50'lik zam, memurlarımız ve emeklilerimiz için yeterli değildir; hatta, 1994 ve 1995 yıllarında meydana gelen reel ücret azalmalarını telafi edecek düzeyde bile bir artış değildir. Bunu dikkate alan Hükümetimiz, bu amaca da yönelmek üzere, biraz daha geniş, kamu personel rejiminde ileride yapılacak reformlara altyapı oluşturabilecek değişiklikleri de öngörmek suretiyle bir yetki istemektedir. Değerli milletvekili arkadaşlarımız, burada yapılan müzakerelerde, bir yetkiyle, kanun hükmünde kararname çıkarmakla, personel rejimi hakkında, kamu personelinin ve emeklilerinin ücretleri hakkında düzenleme yapmanın Anayasaya uygun olmayacağı şeklinde görüşler beyan ettiler. Ancak, yapmış olduğumuz bir incelemeye göre, 1972 yılından bugüne kadar 465 adet kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır ve bunlardan 57 adedi, 657 sayılı Yasayla ilgilidir. Hatta, kamu personelinin malî ve sosyal haklarıyla ilgili olarak, bugüne kadar çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin sayısı 101'dir. Yani, böyle bir yetkiyi ilk kez isteyen hükümet, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti değildir. Şu ana kadar, kamu personelinin malî ve sosyal haklarıyla ilgili olarak, 101 adet kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Hatta, 1974 yılındaki Ecevit Hükümetinde, 11 ve 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılmıştır; bunlar, doğrudan doğruya 657 sayılı Kanunla ilgilidir; 1978 ve 1979 yıllarındaki Ecevit Hükümetinde de, aynı konuya ilişkin 5 adet kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Konuşmaları sırasında, Sayın Temizel, "istihdam esas ve usulleri hakkında kanun hükmünde kararname çıkarılamaz" dediler; ancak, 1589 ve 2999 sayılı Yetki Kanunlarıyla, istihdam esas ve usullerine ilişkin olarak değişiklik yapma yetkisi verilmiştir ve bu yetkiler, kanun hükmünde kararnamelerle kullanılmıştır. Sayın Ecevit'in Başbakan olduğu 1974 yılında çıkarılan 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de, aynı şekilde, istihdam esas ve usullerini düzenler nitelikte bir kanun hükmünde kararnamedir. Bu konuda, değişik hükümetler döneminde, çok sayıda kanun hükmünde kararname çıkarıldığını belirtmiştim. Anavatan Partisi döneminde de aynı şekilde, kamu personelinin özlük haklarıyla ilgili kanun hükmünde kararnameler çıkarılmıştır, yetki kanunları çıkarılmıştır. Sayın Özal'ın Başbakanlığı döneminde 5 adet yetki kanunu, 23 adet de kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Sayın Akbulut'un Başbakanlığı döneminde 3 adet kanun hükmünde kararname, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde de 1 adet yetki kanunu ve 5 adet kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Burada, özellikle, Anayasanın 128 inci maddesine atıfta bulunularak, kamu personelinin özlük hakları konusunda kanun hükmünde kararname çıkarılamayacağını bazı arkadaşlarımız ifade ediyorlar. Halbuki, Anayasa Mahkemesinin 1988/64 esas sayılı ve 1990/2 karar sayılı 1990 yılına ait bir kararında bu konuya açıklık getirilmektedir. Bu kararı aynen okuyorum: "Anayasanın, memurlar ve kamu görevlileriyle ilgili genel ilkeleri belirleyen 128 inci maddesinin ikinci fıkrasında 'memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir' denilmektedir. Burada, çözümlenmesi gereken husus, Anayasanın birçok maddesinde yer alan 'kanunla düzenlenir' veya 'kanunla sınırlanır' yahut 'kanunla gösterilir' ibaresinden ne anlaşılması gerektiğidir" diyor ve şöyle devam ediyor Anayasa Mahkemesi kararı: "Kanunla düzenlenir deyiminden, ilk bakışta, lafzî bir yorumla, Anayasanın kanunla düzenlenmesini istediği konularda mutlaka bir yasa yapılması anlamı çıkabilir; ancak, Anayasanın 91 inci maddesinin birinci fıkrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceği kuralı getirildikten sonra 'ancak, sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı olmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez' denilerek, kanun hükmünde kararname çıkarılamayacak alanın belirlenmesi ve anayasa koyucunun 91 inci maddede Anayasanın yasayla düzenleneceğini öngördüğü konuların da kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğini söylememesi karşısında, bu konularda da kanun hükmünde kararname çıkarılabileceği sonucuna varılmalıdır" denilmektedir. Dolayısıyla, kamu personelinin özlük hakları konusunda da kanun hükmünde kararname çıkarılacağını, Anayasa Mahkemesinin 1.2.1990 tarihli kararı belirlemektedir ve yorumlamaktadır. Nitekim, şu ana kadar iptal edilen kanun hükmünde kararnameler var, yetki kanunları var; kamu personelinin özlük hakkıyla ilgili olan bu yetki kanunlarının hiçbiri, bu maddeye istinaden, Anayasa Mahkemesince iptal edilmemiştir; yetki, süre, konu ve kapsam gibi hususlardan dolayı iptal edilmiştir. Bu tasarı hazırlanırken de, eski iptal kararlarının gerekçeleri dikkatlice incelenmiştir ve o gerekçelerde ifade edilen hususların yer almadığı bir metin ortaya çıkarılmıştır, huzurlarınıza getirilmiştir. Arz ediyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Şahsı adına, Sayın Fikret Karabekmez; buyurun efendim. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 87 sıra sayılı yasa tasarısının 1 inci maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yasa tasarısının 1 inci maddesi, Anayasamızın 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere, amacı düzenlemiştir. Bu maddemizde, kanunun amacı; "kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin çalışmalarında etkinliği artırmak, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli ve verimli bir şekilde yürütülmesini, sağlamak üzere, personelin ve emeklilerin malî, sosyal ve diğer hakları ile istihdam esas ve usullerinde daha adaletli düzenlemeler ve değişiklikler yapmak" olarak belirlenmiştir. Yasa tasarısında gayet net bir şekilde belirlenen bu hususun, amaç kısmının, yoruma müsait, yuvarlak bir şekilde belirtildiğini iddia etmek, bence, biraz insafsızlık oluyor, biraz aşırı gitmek oluyor. Bunu belirtiyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabekmez. İkinci olarak konuşma sırası Sayın Lütfi Yalman'da. Buyurun efendim. Sayın Yalman, sizin de süreniz 5 dakika efendim. LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 87 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 54 üncü Hükümetin güvenoyu almasından bu tarafa, gerçekten gece gündüz demeden yoğun bir çalışma var. Bu vesileyle de Yüce Meclisin değerli üyelerini tebrik ediyorum ve bu yasa tasarısının, kamu personeline rahatlık getirmesini, huzur getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalman. Sayın milletvekilleri, tasarının 1 inci maddesi üzerindeki konuşmalar sona ermiştir. Maddeyle ilgili olarak 6 önerge var, malumunuz olduğu üzere, her fıkrayla ilgili 4 önerge okutuyoruz; maddenin bir fıkra olması sebebiyle, geliş sırasına göre 4 önergeyi okutuyorum efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Hikmet Uluğbay Bekir Yurdagül Ankara Kocaeli M.Cevdet Selvi Bayram Fırat Dayanıklı İstanbul Tekirdağ Mustafa Yılmaz Gaziantep Teklif: Madde metnindeki "maaş unsurlarının azaltılarak sadeleştirilmesini" ifadesi çıkarılmış, yerine "maaşın tespitinde yer alan çeşitli yan ödeme unsurlarının, gelirleri azaltmadan, birleştirilerek sadeleştirilmesi" cümleciği konulmuştur. BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneririz. Madde 1: Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personel ile emeklilerinin özlük haklarında iyileştirme amacıyla kanun yoluyla düzenleme yapılıncaya kadar, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir. Metih Şahin M. Cevdet Selvi Antalya İstanbul Bekir Yurdagül Mustafa Yılmaz Kocaeli Gaziantep Hayati Korkmaz Bursa BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneririz. Ali Rahmi Beyreli M. Cevdet Selvi Bursa İstanbul Metin Şahin Bekir Yurdagül Antalya Kocaeli Mustafa Yılmaz Gaziantep Madde 1: Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin çalışmalarında hiyerarşik düzen içinde özgür ve verimli olabilmek üzere, halen çalışanların ve emeklilerin malî ve sosyal haklarında yeni düzenlemeler ve değişiklikler yapmak amacıyla Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir. BAŞKAN – Şimdiki önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddeleriyle, 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Tuncay Karaytuğ Fevzi Aytekin Adana Tekirdağ Mustafa Güven Karahan Mümtaz Soysal Balıkesir Zonguldak İbrahim Yavuz Bildik İhsan Çabuk Ordu Adana BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, bu önergeleri, aykırılık derecesine göre işleme koyacağım. Son okunan Anayasaya aykırılık önergesinin öncelikle işleme konulması gerektiğinden, bu önergeden başlıyoruz. Sayın Komisyon Anayasaya aykırılık önergesine katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Önerge sahiplerine soruyorum; gerekçeyi mi okutalım, yoksa söz mü alacaksınız efendim? MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Gerekçeyi okuyalım efendim. BAŞKAN – Peki. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeliyle Emeklilerin, Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "amaç" başlıklı 1 inci maddesi, daha önceki yetki yasalarının Anayasa Mahkemesinden dönmesine neden olan aykırılıkların birçoğunu taşımaktadır. Anayasamızın 91 inci maddesine ve bu konuda, Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre "amaç" maddesi, kanun hükmünde kararname çıkarmak için Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin amacını göstermek; ama, bu sırada, sınırlı ve belirli olmak zorundadır. Oysa, "amaç" başlıklı 1 inci madde, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli tüm personelin çalışmalarındaki etkinliği artırmak, kamu hizmetlerinin sürekli, düzenli ve süratli bir şekilde yürütülmesini sağlamaya yöneliktir. Bu konuda, 1993 yılında, şimdiki İktidarın ortağı olan partinin ve şimdi Başbakan Yardımcısı olan Sayın Liderin, Türkiye'yi kurtarma hülyaları içinde de çıkarılmış; ancak, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Şimdiki düzenlemenin iptal edilen bu metinden farkı yoktur ve bu nedenle Anayasanın 91 inci maddesine aykırıdır. MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz. BAŞKAN – Peki, ararım efendim. Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamıştı. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneririz. Ali Rahmi Beyreli (Bursa) ve arkadaşları MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personelin çalışmalarında hiyerarşik düzen içinde özgür ve verimli olabilmek üzere, halen çalışanların ve emeklilerin malî ve sosyal haklarında yeni düzenlemeler ve değişiklikler yapmak amacıyla Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. Efendim, önergenin gerekçesini mi okutalım; önerge sahibi konuşma mı yapacak? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçesini okutun Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki efendim, önergenin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Tasarı, konuyu geniş boyutlu ele almıştır. Önerimizde, yetki sınırlandırılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneririz. MADDE 1.- Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personel ile emeklilerin özlük haklarında iyileştirme amacıyla, kanun yoluyla düzenleme yapılıncaya kadar, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir. Metin Şahin (Antalya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Sayın Şahin, gerekçeyi mi okuyalım? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçeyi okuyalım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu denli geniş tasarı, ancak kanunla düzenlenirse sıhhatli olabilir. O nedenle, sınırlı bir yetkinin verilmesi uygun olacaktır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Mustafa Yılmaz (Gaziantep) ve arkadaşları Teklif: Madde metnindeki "maaş unsurlarının azaltılarak sadeleştirilmesini" ifadesi çıkarılmış, yerine "maaşın tespitinde yer alan çeşitli yan ödeme unsurlarının gelirleri azaltmadan birleştirilerek sadeleştirilmesi" cümleciği konulmuştur. BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Sayın Yılmaz, gerekçeyi mi okuyalım; yoksa, konuşacak mısınız? MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) – Gerekçeyi okuyalım. BAŞKAN – Gerekçeyi okuyalım. Peki efendim. Gerekçe: Madde metninde muğlak olan "sadeleştirme" ifadesine açıklık getirilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. İkinci maddeyi okutuyorum: Kapsam MADDE 2 – Bu Kanuna göre çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararnameler; Genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyeler ile il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlikler, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar, kefalet sandıkları ile bunlara bağlı kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen memurlar, diğer kamu görevlileri ve her türlü sözleşmeli personel, Kamu İktisadi Teşebbüsleri, bunların müesseseleri ve bağlı ortaklıkları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici ve ek geçici maddelerine göre aylık ödeyen kuruluşlarda çalışanlar ile emeklilerin malî, sosyal ve diğer hakları ile istihdam esas ve usullerine ilişkin hükümleriyle özel kanunlarında veya teşkilat kanunlarında mevcut malî, sosyal ve diğer haklara dair hükümlerde yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemeleri kapsar. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, matbaa hatası olmuş; üçüncü satırın son kısmındaki "ile" yerine "il özel idareleri" ifadesi olacak. BAŞKAN – Zaten düzeltilmiş efendim; arkadaşımız da " il özel idareleri" diye okudu. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Teşekkür ederim. BAŞKAN – Estağfurullah. Madde üzerinde, ANAP Grubu adına Sayın Yüksel Yalova, DSP Grubu adına Sayın Mümtaz Soysal; şahısıları adına ise, Sayın Ali Dinçer, Sayın Fikret Karabekmez, Sayın Lütfi Yalman, Sayın Suat Pamukçu, Sayın Mehmet Aykaç ve Sayın Önder Sav,.söz istemişlerdir. ANAP Grubu adına, Sayın Yalova; buyurun. Süreniz 10 dakika efendim. ANAP GRUBU ADINA YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 87 sıra sayılı yetki kanunu tasarısıyla ilgili olarak, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum. Yetki kanunu tasarısının, bugüne kadar kaç kez Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna getirildiğini, bu huzura getirilişler sırasında, iktidar ve muhalefet pozisyonlarına göre nelerin söylenildiğini hep dinledik; izledik. Ben, yetki kanunu tasarısının, bir bakıma mantığı, kendi mantık içi tutarlılığı; eğer, deyim yerindeyse, daha gerideki felsefesi üzerine değinmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, kanun hükmünde kararnameler, kanun adına hüküm doğurabilsin diye hukuk platformuna getirilmiş uygulamalar; ancak, bugüne kadarki yetki kanunu tasarısına ilişkin eleştirilerde dikkat ettiğimiz husus, bunun sadece kendi ülkemiz uygulamasındaki değerlendirmeleriyle kendimizi sınırlı tutmamız. Ben, geriye giderek, kanun hükmünde kararnamenin icadıyla ilgili, ortaya getirilmesiyle ilgili mehaza giderek başka bir boyuta işaret etmek istiyorum. Elimde, siyasî terimler lexique'i var, Lexique de Termes Politiques. Kaynak, Fransız hukuku olduğuna göre, orada "decret" ve "decret-loi" olarak ikiye ayrıldığına göre, sanıyorum, kanun hükmünde kararnameye müracaat eden bir siyasal iktidarın, her şeyden önce böylesi bir hukuk normunun ne için ortaya konduğunu, hangi amaçla, hangi kapsamı içine alabildiğini açıklıkla ortaya koyması gerekiyor. Bizim, kanun hükmünde kararname olarak çevirdiğimiz bu decret- loi'lara baktığımız vakit, bir kere, 1914-1918 yılları arasında, bunun ilk kez hukuk platformuna getirildiğini; ama, özellikle de 1934'ten itibaren uygulamaya konulduğunu tespit etmemiz lazım. Çok açıkça söylemiş: "Belirli bir süre için." O "belirli" sözcüğünü Türkçede kullandığımız vakit, altı ay da belirlidir, belirli bir süreyi ifade eder, sekiz ay da belirli bir süreyi ifade eder gibi bir savunma getirebiliriz; ama, oradaki "determine" sözü, son derece sınırlı, kısa bir süreyi kapsamaktadır sayın milletvekilleri. Parlamentonun mutlak yetkisi içerisine giren sıradan işler, normal işler konusunda yasamaya bir yetki devri; adı bu. Ben, hiç, öyle, 54 üncü Hükümet Programında, dördüncü ve onbirinci sayfalarda iki kez "memur" sözcüğünün geçmiş olmasını, otuzyedinci sayfasındaki, sadece, "kamu personeli rejimine ilişkin yeni bir düzenleme yürürlüğe girecektir" gibi yuvarlak geçiştirmeyi filan ele almayacağım; ama, bakın, getirilen yetki kanunu tasarısında, Hükümet tarafından öyle bir mazeret ileri sürülmüş ki; Anayasaya aykırı bir durumun bulunmadığı, bugüne kadar verildiği gibi, var olan uygulamaya ilişkin, ama, teorik olmayan, ama, kendine özgü yeni bir gerekçesi olmayan, yıllardan beri uygulanagelen bir yöntem oldu denmekte, Anayasanın 128 inci maddesine aykırılıktan hiçbir iptal bulunmadı denmekte, Plan ve Bütçe Komisyonu raporundaki görüşmeleri sırasında. Ben, şimdi, arz edeyim: 2 nci maddede, kapsam bölümünde "bu Kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler" demiş, saymış,saymış -basılı evrak önümüzde- "... özel kanunlarında veya teşkilat kanunlarında mevcut malî, sosyal ve diğer haklara dair hükümlerde yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemeleri kapsar" demiş. Yani, hem kanunlarda değişiklik yapacak hem de yeni düzenlemeleri kapsayacak. Oysa, kanun yerine, pratik bir araç olarak, anayasa hukuku bünyesine girmiş olan kanun hükmünde kararname, kanunun değiştirebileceği, kanunun getirebileceği düzenlemelerden daha dar bir kapsam ihtiva etmek mecburiyetinde; yani, o kanunun genel çerçevesini aşmama yükümlülüğü altında. Oysa, çok açıkça, samimî olarak yazılıp, huzura getirilen 2 nci maddeye bakıyoruz ki -belki de, cüretkâr bir ifade olduğunu söylemek mümkün- hem özel kanunlarında hem de malî, sosyal diğer haklara ilişkin değişiklik ve yeni düzenleme... Peki, bu yeni düzenleme sınırı ne olacak, neleri ihtiva edecek? Tamam, katma bütçeli idareler demişiz, genel bütçeli daireler demişiz, saymışız... Oradaki sayılan birimlerin çok fazla olmasını yadırgamıyorum; olabilir. Geçmişte de yapılmıştır; doğrudur. Onun, üç, beş, on, yirmi daireyi veya idareyi -ister katma bütçeli olsun, ister genel bütçeli olsun- kapsaması sorun değil; ama, siz, "var olan kanunlarda değişiklik" derseniz, alacağınız bu yetki kanunuyla -ki, özü, kanun hükmünde kararname- sonuçta, kanun hükmünde kararnameyle, var olan kanunlarda değişiklik yapma yetkisini, siyasal iktidara vermiş oluyorsunuz. Oysa, Anayasanın hemen en baştaki bölümlerinde, özellikle 6 ncı maddedeki egemenlik hakkını dikkatlice okursak, karşımıza bir Anayasa engeli çıkıyor. Anayasanın "egemenlik" başlıklı 6 ncı maddesinde, "egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" deniyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yani, Yasama Organının, kendi alanına giren bu yetkinin kullanımında siyasal iktidarlara, sıradan işler için, süresi belirli bir şekilde, belirli alanlarda yetki devrini yapabilmeye muktedir olduğu doğrudur. Bunun, Türk hukuk sisteminde kullanıldığı, fiiliyatta örneklerinin olduğu doğrudur; ama, bizi, burada, sınırlayan, Anayasa hükmü var. Bu Anayasa hükmü bu kadar açıkken, bizim, en azından, "kanunlarda değişiklik ve yeni düzenlemeleri kapsar" ifademiz, kanaatim odur ki, Anayasayla çelişmektedir. Ben, siyasal iktidarın, özellikle kamu personeli rejimine ilişkin -ister malî haklarda olsun ister sosyal haklarda olsun- iyileştirme yapması dileğine itiraz etmiyorum; hatta bunun bir mecburiyet olduğunu, hatta aciliyeti olduğunu da söylüyorum. Anayasanın 128 inci maddesindeki, "memurlara ilişkin haklar ancak kanunla düzenlenebilir" ifadesini kabul ediyorum; o, yasayla olabilir. O, yasayla çelişmeyecek şekilde, Anayasanın o maddesine ters düşmeyecek şekilde, yine kanun hükmünde kararnameyle de yapılabilir; ona da itirazım yok; ama, kanun hükmünde kararnameyle, var olan mevcut yasalarda değişiklik yetkisini, var olan yasaların dışında yeni düzenleme getirebilme yetkisini siyasal iktidara tanımanın adı, Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkilerinin, kapsam itibariyle nerelerde kullanılacağı belirli olmayan bir şekilde, Hükümete teslimidir. BAŞKAN – Sayın Yalova, 1 dakikanız var efendim... YÜKSEL YALOVA (Devamla) – Teşekkür ederim. Bunun, Anayasa Mahkemesinden geri döneceği inancını ciddî olarak taşıdığımı, özellikle belirtmek isterim. Yapılabilecek bu düzenleme, eğer, sayısal çoğunlukla geçer ise, o zaman bir uyarım olacak iktidar mensuplarına: Bir zamanlar "Aşağıdakiler ve Yukarıdakiler" isimli bir İngiliz dizisi vardı. Getirilmek istenilen düzenlemede, alttakilere, aşağıdakilere ilişkin tek bir şey yok; hep üst taraftakilere... Ama, emeklisine, 12 nci, 13 üncü derecelerden başlayan memurlara ilişkin... Eğer, bu Anayasaya aykırılığı içinize sindirebilecekseniz, göze alabilecekseniz, sayısal demokrasinin kuralını işletecekseniz, o düzenlemeler sırasında, hiç değilse, altta kalanları düşünmenizi, aşağıdakileri düşünmenizi tavsiye ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalova. DSP Grubu adına, Sayın Soysal; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Soysal, süreniz 10 dakikadır efendim. DSP GRUBU ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben, alttakiler, üsttekiler üzerine değil, bütün insanlar üzerine bir şeyler söylemeye çalışacağım; çünkü, ister altta, ister üstte olsunlar, ister zekâ dereceleri çok yüksek, ister çok düşük olsun -Sayın Başkan, siz de insanlarla çok teması olan bir kişi olarak biliyorsunuz ki insanları en çok yaralayan şey, aptal yerine konmaktır. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Estağfurullah... MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – Bazen, Sayın Başkan, siz, bazı usulsüzlükler yapıyorsunuz; fakat, biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz ki, bu, bizi aptal yerine koymak değil, durumun gereğidir. Bazen "yani" diyorsunuz; siz de onu çok hoş söylediğiniz için, biz, onu, aptal yerine konmak biçiminde almıyoruz ve hoşgörüyle karşılıyoruz; ama, bazı şeyler var ki, usulle ilgili değil. Mesele, bu gibi ayrıntıların ötesinde, devlet yaşamını ve özellikle de, 62-63 milyonluk bir toplumun yaşamını ve onun içinde de -çok kesin çizgilerle değil, çok geniş çizgilerle-aşağı yukarı, milyonlarca kamu görevlisini ilgilendiren bir mesele olunca, onda biraz daha ciddî davranmak zorundayız. Şimdi, bu tasarı -biz yorulduk Anayasaya aykırılık konusunu vurgulamaktan; onun için, uzun uzun konuşmuyoruz- açıkça, birçok bakımdan Anayasaya aykırılıklarla dolu; görünürde hiç değilmiş gibi; çünkü, Anayasa ne istemişse -görünürde- sırayla söylenmiş; amaç denmiş, kapsam denmiş, ilkeler denmiş, yetki süresi denmiş. Gerçekten de, Anayasanın bununla ilgili maddesi, bunların yetki yasasında belirtmesini istiyor. Ben, kapsam üzerinde konuştuğum için, örnek olarak onu alalım, Kapsam maddesine baktığınız zaman, kapsam dışında bırakılmış bir şey kalmamış oluyor. Yani, kapsam, dışında bir şey bırakmayan şey değil; kapsam, bilakis, içine alınabilecek olan şeylerden hangilerini aldığını belirten bir kavramdır. Nasıl, amaç "bu yetki yasasıyla hükümet ne yapmak istiyor" sorusunun yanıtı ise, kapsam da "bu yapacağını nerelerde yapmak istiyor" o sorusunun yanıtıdır; dolayısıyla, belirli olması gerekir; ama -ben, uzun boylu okuyacak değilim- bu kapsam maddesinde sayılmayan şey yok. Yani, devlet yaşamına, hatta devlet değil, il özel idareleri, belediyeler, KİT'ler vesaire... Yani, şöyle ya da böyle, kamudan para alan insanların -emeklisiyle, şusuyla, busuyla hepsinin- çalıştığı yerleri ve çalışmış oldukları yerleri, emekli oldukları yerleri kapsıyor. Bu, kapsam değil. Kapsamın, Anayasa Mahkemesinin çeşitli hükümlerinde açıkça yazıldığı gibi, çok belirgin olması gerekir. Hele böyle bir tasarıda, kapsam maddesi- ki, aşağı yukarı her biri de çok geniş olmak koşuluyla- yirmi küsur kategoriyi kapsıyor. Kategorilerden bir tanesi, diyelim ki, genel bütçeli ve katma bütçeli daireler; ama, onun dışında KİT'ler, onlara bağlı müesseseler vesaire gibi çok belirsiz, çok geniş kategoriler var; her biri çok geniş. Şimdi, böyle bir tasarıda, amaç maddesi, hiç olmazsa belirgin olsaydı, orada sadece belirli bir amaç belirtilmiş olsaydı, o zaman bir ölçüde hoşgörüyle karşılayabilirdik; ama, amaç maddesi de o kadar çok amacı kapsıyor ki ve birbirinden farklı amacı kapsıyor ki, orada da, en azından sekiz amaç kategorisi -ki, bunlardan bazısı, örneğin görevli personelin çalışmalarında etkinliği artırmak gibi rasyonellik arayan- sayabildim. Diyelim ki, Meclis stenograflarının daha iyi çalışabilmeleri için, yurtdışında da staj görmeleri. Bu etkinliği artırır. "O konuda da kararname çıksın, bununla Meclis uğraşmasın" diyebilirsiniz. Bu bir amaçtır. Ama, sonuna doğru geliyorsunuz "sosyal haklar" diyor; yani, bütün bu kategorideki insanların sosyal hakları... Bu da çok farklı. Yani, rasyonelliği sağlamakla, yine "Meclis stenografları çok çalışıyorlar, işte ek ödentileri şöyle artırılsın" dediğiniz zaman, o da bir amaçtır; ama, bunlar birbirinden nitelik bakımından çok değişik amaçlardır. Dolayısıyla, Sayın Başkan, eğer Anayasaya uygun yetki yasaları çıkarmak gerekirse, bu konularda, 8 ile 20'yi çarpsanız, en azından 160 yetki yasası çıkarmak gerekiyor Anayasaya uygun olarak; ama, siz bir yasayla bunu halletmeye çalışıyorsunuz. Bir kere bu yanlış ve Anayasa Mahkemesi aptal yerine konulacak bir kuruluş değil. Onlar, bakınca, bu şekil görüntüsü gerisinde "amaç belirtilmiş, kapsam sayılmış ama, pek Anayasanın istediği bir kanun hükmünde kararname tipi değildir" diye bunu iptal edecektir; açıkça, belli. Ama niye çıkıyor?...Niye çıktığı konusunda bu gibi teşebbüslere cevap olarak, şimdi Komisyon sıralarında oturmakta olan, çok sevgili, çok değerli üyemiz Abdüllatif Şener'in, geçen yıl, 25 Ocak 1995 tarihinde, buna benzer bir yetki yasası geldiğinde söylediklerini birlikte dinleyelim. Sayın Şener "Kapsamda açıkça belirtildiği gibi, Hükümet, memurların, çalışanların ve emeklilerin malî ve sosyal haklarını düzenleyen kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapma yetkisi istemektedir. Tabiî burada yetki isteniyor. Yetki verildiği takdirde, bu yetkiyi hükümetin nasıl kullanacağı konusunda artık Meclisin hiçbir inisiyatifi kalmayacaktır. Yani, hangi memura ne kadar ücret artışı sağlayacaktır, gelir düzeyi düşük olan aşağı derecedeki memurlara ne verecektir; ücret düzeyi göreli olarak daha yüksek olan memurlara ne verecektir, bunu, bu tasarıyla tespit edebilmemiz mümkün değildir. Bu tasarıyla ve kapsamda belirtildiği gibi, yetki istenmekte, bu yetkiyi kullanma inisiyatifi de tamamen hükümete devredilmiş olmaktadır. Bu noktada önemli kaygılarımız ve endişelerimiz vardır" diyor. Sayın Şener, bizim de önemli kaygılarımız ve endişelerimiz var. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Önemli kaygılarımız ve endişelerimiz var; çünkü, bunun içinde malî haklardan da söz etmişsiniz. Bakın, zorunlu tasarruf, malî haklarımızdandır; kamudan maaş alanlarımızın bu zorunlu tasarrufu belli bir süre sonra geri istemesi, malî haklarımızdandır. Şimdi, bu yasaya dayanarak, siz, bir kararnameyle, "zorunlu tasarrufların nemalarını ve hatta geri ödenmesini bir süre askıya alıyoruz" dediğinizde, bunu kararnameyle yaptığınızda, Hükümete, 400 trilyonluk bir kaynak sağlamış olabilirsiniz ve bugünlerin de ilginç ve güncel konusu kaynak arayışıdır. Durup dururken böyle yetki yasaları çıkarmıyormuşsunuz gibi geliyor bize. O bakımdan, ciddî kaygılarımız ve endişelerimiz var ve Sayın Maliye Bakanından soruyoruz: Burada, Meclisin kürsüsünden, en azından kamuda çalışanlara, "biz, bu yasalarla, kendi iktidarımız zamanında, sizin zorunlu tasarruflarınıza dokunmayacağız" diyebilirler mi? Teşekkür ederiz efendim. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soysal. Sayın Soysal, çok büyük saygı duyduğum, üstün nitelikli, yüce bir kişiliğe sahip bir arkadaşımızdır. Bana bir taş attı... MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Taş atmadım, bilakis... BAŞKAN – Yani, benim, kendilerini aptal yerine koymak gibi bir davranışım olduğu konusunda bir söz sarf ettiler. Bu, benim için çok ağır bir laf. Sayın Hocam, müsaade ederseniz, bu konuda iki cümle söyleyeyim. Yani, inanabilirsiniz, bütün bilgi hazinemi kullanarak, bütün kişiliğimi kullanarak, irademi ve kabiliyetimi kullanarak ve tarafsızlığımı kullanarak, şu Meclisi iyi yönetmeye çalışıyorum; ama, kişi olarak yetmezliklerim olabilir, onu kabul ediyorum; fakat, inanabilirsiniz ki, Grubunuzda, başta zatı âliniz olmak üzere, bütün arkadaşlarla, onun dışında da, bu yüce çatı altında görev yapan bütün milletvekili arkdaşlara karşı büyük bir saygı besliyorum ve ben, bu Meclisi yönetirken, mümkün olduğu kadar, İçtüzüğün ve Anayasanın verdiği hakların milletvekillerinden saklanmaması; ama, Meclisin zamanının da boş geçirilmemesi, Meclisin itibarını artıracak çalışmaların gösterilmesi konusunda bir gayret sarf ediyorum. Eğer, bu konuda bir yetmezliğim varsa, sizden özür diliyorum. Sizlere, kesinlikle büyük saygım vardır. Hiçbir zaman kimseyi aptal yerine koymak aklımdan geçmez. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Tamamen değişik anlamda söyledim. Siz, bunu, başka... Yani, bu niyetle yapmadığınız için, latife olarak yaptığınız için... Hatta, yaparken gülüyorsunuz; biz de gülüyoruz, öyle geçiştiriyoruz. BAŞKAN – Yani, gülmek, güzel bir gelenek, güzel bir itiyat. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Tabiî... Tabiî... Biz de gülüyoruz, niyetinizin öyle olmadığını bildiğimiz için. BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Soysal. (DSP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Önder Sav. Buyurun. Sayın Sav, süreniz 10 dakikadır. CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenleme Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının kapsam maddesini konuşuyoruz. Kapsam maddesi, yetkiye dayanılarak çıkarılacak kanun hükmündeki kararnamelerin neler olacağı, neleri içereceğine ilişkindir. Maddede, genel bütçeli daireler, katma bütçeli idarelerden KİT'lere, fonlardan kefalet sandıklarına kadar her kurum, her kuruluş ve buralarda istihdam edilen kamu görevlileri, her türlü sözleşmeli personel sayılmış; bunlar ve ayrıca, emeklilerin -demin Sayın Soysal'ın üzerinde durduğu gibi- malî, sosyal ve diğer haklarında değişiklik ve yeni düzenleme yetkisi istenilmiştir. Tasarının "Amaç" başlıklı 1 inci maddesinin niçin Anayasaya aykırı olduğunu, biraz önce, Grubumuz adına açıklamıştık. 1 inci maddenin aykırılığı, hiç kuşku duyulmasın ki, peşinden gelen kapsam maddesini de aynı akıbete taşıyacaktır. Yetki, önemli, ivedi, zorunlu durumlarla sınırlıdır. Bu sınırı kim çizecektir? İşin hassas noktası da buradadır. Bunun takdiri, Bakanlar Kuruluna bırakılmamıştır. Yetkinin, amaç, kapsam ve ilkelerinin içeriği yönünden kanun koyucu tarafından ivedi ve zorunlu olduğunun saptanması gerekir. Kapsam maddesinde sayılan pek çok husus, hangi nedenle önemli, ivedi, zorunludur? Bu tasarıdaki kapsam maddesinde, önemlilik, ivedilik, zorunluluk derecesini anlamak gerçekten güçtür. Önümüze getirilen kapsam maddesi, daha önce iptal edilen 3755 ve 3911 sayılı yetki kanunlarında belirtilenlerden mahiyet itibariyle farklı olmadığı gibi, madde, onlara göre kısa görülmekle birlikte, kapsam itibariyle -Sayın Soysal'ın da değindiği gibi- fevkalade geniştir. Anayasa Mahkemesinin, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini, kimi anayasal sınırlar içinde bulmadığı takdirde iptal ettiği de bilinen bir gerçektir. Bir yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, aynı biçimde ve içerikte yeniden yetki yasası çıkarmamalı, çıkarmaya yeltenmemelidir. Şimdi, biz, yeltenme aşamasındayız, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Bir yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu hassasiyeti gösterecek midir göstermeyecek midir; onu kısa bir süre sonra göreceğiz. İktidar partilerinin bu kürsüde dile getirilen bir yanlışlığına, bir saptırmasına da kısaca değinmek istiyorum. Kapsam maddesiyle kamu çalışanlarına -güya- yeni haklar getiriliyor, karşıdaki tüm partiler de bu haklara karşı çıkıyor. Böyle ucuz politika olmaz. Bir defa, bu ucuz politikalardan, muhalefetteki alışkanlıklarınızdan vazgeçiniz; iktidar olduğunuzun bilincinde ve ayırdında olarak davranınız. Biz, kapsam maddesiyle yeni haklar verilmesinden ziyade, bu kapsamla yeni mahrumiyetlerin, yeni haksızlıkların, yeni hukuksuzlukların kokusunu aldığımız için hassasiyet gösteriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Anayasanın 7, 87 ve 91 inci maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, yasama yetkisinin genel, aslî bir yetki olması, bunun da Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bulunması ve devredilemez özelliği taşıması anlamı ortaya çıkar. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, yasama yetkisinin devri anlamına gelmemeli; kapsam, bu devri sergileyecek genişlik ve genellikte olmamalıdır. Görüşmekte olduğumuz tasarının kapsam maddesi, daha önce Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3479, 3755 ve 3911 sayılı yetki yasalarında belirtilen kapsam maddelerindeki gibi, onlara benzer ve eşdeğer nitelikler taşımaktadır. Bu tasarıyla, Anayasa Mahkemesinin daha önce iptal ettiği yasalar unutularak, Bakanlar Kuruluna verilen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi genişletilmekte, kuruluşlar ve personel yönünden benzer kapsam getirilmektedir. Kapsam yetkisinin sınırsız ve Anayasaya aykırı biçimde geniş tutulup olur olmaz kanun hükmünde kararnameler çıkarılınca, hukuksuzluk bugünde kalmıyor, maalesef gelecek günlere, gelecek yıllara da bulaşıyor. Çok değil, daha üç yıl önce, 24 Haziran 1993 tarihinde çıkarılan 3911 sayılı Yetki Yasasının iptali üzerine pek çok kanun hükmünde kararname iptal edildi, kibrit kutularından kuleler gibi devrilip gitti. Kimine o zamanki başvuru sahipleri itiraz etmediği için, onlar, bitkisel yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler. Çok çarpıcı, çok somut bir örneği, bütün üyelerimizin gözü önünde olan gündeme çekerek belirtmek istiyorum. Bu örnek, önünüzdeki gündemde, günlerdir oylamasını yapamadığımız, çeşitli nedenlerle komisyonun niçin oturmadığını, Hükümetin niçin yerini almadığını kestiremediğimiz, 23 sıra sayılı, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamedir. Bu, bugün konuştuğumuz türden hastalıkların, uyarılara kulak tıkamanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde vurdumduymaz davranmanın, hukuku nereye getirdiğinin somut bir örneği olduğu için altını çizerek vurgulamak istiyorum ve maalesef, bu kanun hükmünde kararname hükmünü çoktan icra ettiği halde, kişi ordudaki görevini tamamlayıp bu yüce çatının altına üye olarak geldiği halde, hâlâ -kimi özlük hakları bakımından- bu kanun hükmündeki kararnamenin kanunlaşmasına çaba sarf ediyoruz. Bu kapsam maddesinin de 488 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ve diğer örneklerdeki gibi sıkıntı yaratmaması, ileride olası iptal akıbetiyle karşılaşmaması için, Hükümeti, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerini ve Yüce Meclisin değerli üyelerini bir kez daha uyarmakta, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yarar gördüğümüzü ifade ediyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav. Şahısları adına Sayın Ali Dinçer; buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adı kulağa hoş geliyor; Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve onun kapsamı. Kamu personelinin malî, sosyal ve diğer haklar konusunda çok mağdur olduğunu hepimiz biliyoruz; kamu personelinin bu haklarının elde edilmesinin, tümüyle, yönetime, iktidara bağlı olduğunu da biliyoruz. Burada, Mecliste, biz, bundan önce, defalarca tartıştık; işçiler gibi kamu personeli de, memurlar da, ekonomik, demokratik haklarına sahip olmalılar, buna benzer kanun hükmünde kararname çıkarma yetki tasarıları gerekmeden, hatta, yeni yasalar gerekmeden, onlar da kendi haklarını -malî olsun, idarî olsun, sosyal olsun- kendileri alabilmeliler. Hemen hemen bütün partiler, bu yönde, sendikal hakların kamu personeline de, memurlara da tanınması gerektiği konusunda, seçim öncesi söz verdiler; fakat, hiç kimse yetkiyi elinden bırakmak istemiyor. Burada, bu Hükümet de, Anayasaya aykırılığı açık seçik belli olan bir yetki kanunu tasarısıyla önümüze geliyor. Bu tasarının, Anayasanın 6 ncı, 91 inci, 128 inci maddelerine ve Anayasanın ruhuna aykırı olduğu, bu işin uzmanı arkadaşlar tarafından, daha önce tekrar edildi. Peki, neden bunu bile bile, Meclisin huzuruna getiriyor bu Hükümet?.. Yani, bu tasarı, buradan geçse dahi, sonunda, Anayasa Mahkemesinden dönecek; biz de, burada, saatlerce havanda su dövmüş olacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir günlük çalışmasının milyarlarca liraya mal olduğunu biliyoruz. Bu milyarlarca lira da, vergi veren vatandaşımızın sırtından çıkıyor ve biz, burada, gereksiz yere vakit kaybediyoruz. Yani, hukuk devleti anlayışını bir türlü benimsemeyecek bu iktidar, sürekli, hukuk devleti anlayışına aykırı buna benzer yasalarla mı önümüze gelecek? Türkiye Büyük Millet Meclisini by-pass ederek, hukuk devleti anlayışına aykırı davranarak ne kazanılacak? Biz, merkezî idare olarak, devlet olarak, kamu personelini kapıkulu gibi görmekten ne zaman kendimizi alıkoyacağız? Bu vakti, kamu personelinin de grevli, toplusözleşmeli sendikal haklara kavuşması için harcamamız gerekirken, Anayasa Mahkemesinden döneceğini bile bile, niye böylesine bir tasarıyla vakit kaybediyoruz? Şimdi, biz, geniş kapsamlı bir şekilde, tüm kamu personelini içerecek, kamu personelinin malî, sosyal durumlarını, haklarını genişletecek bir tasarıyı görüşüyoruz diye, bir ölçüde, bu ana kadar kapıkulu gibi gördüğümüz memurlarımızı, kamu personelimizi kandırma durumundayız. Yani, giderek, kamu personeline, belediyelerde, özellikle Refah Partili belediyelerde, yaygın olan aşevleriyle, tam anlamıyla kapıkulu muamelesi yapmak, çağdaş Türkiye Cumhuriyetine yakışır mı? İnsanlar kendi haklarını alabilmeliler; memurlar, kendi haklarını, grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarıyla, kendileri alabilmeliler. Hiç kimse, onlara kapıkulu gibi bakıp, ihsanda bulunmamalı... (RP sıralarından gürültüler) Doğru dürüst gelir elde edemeyecekler, kendi haklarını alma imkânını bulamayacaklar, sendikal haklarına kavuşamayacaklar; siz, onlara aşevi açıp, çorba dağıtacaksınız, onlara kapıkulu gibi bakacaksınız... Buna benzer kanun tasarılarıyla bu kapıyı açmayın. (RP sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Dinçer, süreniz bitti efendim, uzatmıyoruz. Teşekkür ederim. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Onları bu hale getirenler utansın. ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Biz, aşevinden kurtarmaya çalışıyoruz. ALİ DİNÇER (Devamla) – Saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Dinçer, bu çatı altında görev yapan hiçbir arkadaşımız, memurlara kapıkulu gözüyle bakmaz. ALİ OĞUZ (İstanbul) – Siz aç bıraktınız, biz doyuruyoruz; daha ne istiyorsunuz?! BAŞKAN – Şahsı adına, Sayın Fikret Karabekmez. Buyurun efendim; süreniz 5 dakikadır. FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 87 sıra sayılı yasa tasarısının 2 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Anayasamızın "Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme" başlığı altındaki 91 inci maddesinin birinci paragrafında "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir" denilmektedir; ikinci paragrafta ise "Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir" denilmektedir. Anayasanın bu hükmü doğrultusunda getirilen yetki tasarısının 2 nci maddesinde, verilen yetkinin kapsamı sıralanmaktadır. Muhalefet partisinin bazı yetkilileri, kapsamın geniş olduğundan bahsetmektedirler. Bizim, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personelin emeklilik, malî, sosyal ve diğer haklarında iyileştirme yaparken bazılarını bundan muaf tutmamız, sanıyorum ki, hiçbir adalet anlayışıyla bağdaşmaz. Bu nedenle, bu kapsamı geniş tutmak, bütün kamu personelinin -kamu kurum ve kuruluşlarındaki personelin- bu haklardan istifade etmesini istememek anlamına geliyor. Memurlarımızın sosyal, malî ve diğer haklarında iyileştirme yapmaya yönelik bir yetkiyi Hükümete vermekten sakınan kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, çıkıp kürsüden "memurlarımızın, bu Meclis tarafından kapıkulu olarak kabul edildiği" gibi çok ağır, Meclisimize yakışmayan, bu kürsüye yakışmayan sözler sarf ediyorlar. Bunu da, şahsen, kınıyorum ve bu vesileyle, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar) ALİ RIZA BODUR (İzmir) – Kulaklarınızı yıkatın!.. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, sataşma var. Benim ne söylediğimi anlamamış. Ben, Meclise demiyorum; bu tasarıyı getiren... Söz almak istiyorum. BAŞKAN – Hayır efendim, sataşma yok. ALİ DİNÇER (Ankara) – Nasıl olur Sayın Başkan! BAŞKAN – Efendim, konuşmanızı öyle anlamış arkadaş. Yani, siz, dediniz ki... ALİ DİNÇER (Ankara) – İstediği gibi anlama hakkı var mı?! Yanlış anlaşılıyor söylediklerim. İstediği gibi yorumlama hakkı var mı?! BAŞKAN – Hayır efendim... Siz "memurlara kapıkulu gözüyle bakılıyor" dediniz. ALİ DİNÇER (Ankara) – "Meclis" diyor, ben Meclis demedim. Yanlış anlaşılıyor söylediklerim. NİHAT MATKAP (Hatay) – Konuyu çarpıtıyor. BAŞKAN – Tamam, siz "Meclis" demedinizse, açıklama getirdiniz. Tamam efendim. ALİ DİNÇER (Ankara) – Bu tasarıyı getiren Hükümet öyle bakıyor, İktidar öyle bakıyor... BAŞKAN – Tamam efendim, açıklandı; teşekkür ederim. ALİ DİNÇER (Ankara) – O zaman kulaklarıyla dinlesin, doğru anlasın benim söylediklemi, ona göre konuşsun. BAŞKAN – Peki efendim... Anlaşıldı. Rica ediyorum... Herkes kulağıyla dinliyor. Herhalde başka bir dinleme cihazı yok insan vücudunda! Var mı?! (RP sıralarından gülüşmeler, alkışlar [!]) ALİ DİNÇER (Ankara) – Kulaklarıyla dinlese, doğru duyardı!.. BAŞKAN – Peki efendim, teşekkür ederim. ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, biliyorsunuz, Allah insan vücudunda kulaklarla birlikte çeşitli... BAŞKAN – Neyse... Teşekkür ederim efendim. Allah'ın yarattığı varlıklar üzerinde tartışmayalım. Madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir. Maddeyle ilgili önergeler var; önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre okutup işleme koyacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneririz. Madde 2.— Bu Kanunla çıkarılacak Kanun Hükmünde Kararnameler, genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler ile il özel idareleri, belediyeler ile il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlikler, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar, kefalet sandıkları ile bunlara bağlı kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen memurlar, diğer kamu görevlileri ve her türlü sözleşmeli personel, KİT'ler ve bunların müesseseleri ve bağlı ortaklıkları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici ve ek geçici maddelerine göre aylık ödeyen kuruluşlarda çalışanlar ile emeklilerin malî, sosyal haklarına dair düzenlemeleri kapsar. Metin Şahin Fırat Dayanıklı Antalya Tekirdağ Hayati Korkmaz Bekir Yurdagül Bursa Kocaeli Ali Günay Hatay BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Bülent Tanla Kocaeli İstanbul Fikret Ünlü Tuncay Karaytuğ Karaman Adana Zekeriya Temizel İstanbul Teklif: Madde metninden "diğer hakları" sözcükleri çıkarılmıştır. BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddeleriyle 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Çetin Bilgir Sema Pişkinsüt Kars Aydın Teoman Akgür Mustafa Güven Karahan Sakarya Balıkesir Turan Bilge Yalçın Gürtan Konya Samsun Mümtaz Soysal Zonguldak BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Yetki Yasasının "Kapsam" başlıklı madde 2'nin sonunda yer alan "kapsar" kelimesinden önce gelmek üzere aşağıdaki ibarelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz. "ve Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında öngörüldüğü şekilde üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla özel ve özerk bütçeli kamu araştırma ve geliştirme kuruluşlarında çalışan araştırmacı personelin mevzuatını yeniden düzenlemek ve üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek üzere kamu araştırma kurumlarının görev, yetki ve teşkilatlarında yapılacak yeni düzenlemeleri" Salih Kapusuz Ali Rıza Gönül RP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili Faruk Ekinci Hasan Hüseyin Ceylan Ankara Ankara Şinasi Yavuz Erzurum BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre.. ÖNDER SAV(Ankara) – Sayın Başkan, Anayasaya aykırılık önergemiz var. BAŞKAN – Efendim, Anayasaya aykırılıkla ilgili olarak verilen birçok önerge var; ancak, biliyorsunuz, biz, her konuda aynı fıkra hakkında 4 önergeyi işleme koyabiliriz. Şimdi, 10 tane Anayasaya aykırılık önergesini verirseniz hepsini işleme koyacak halimiz yok. ÖNDER SAV (Ankara) – O konu ayrı, bu konu ayrı; 84 üncü maddeye göre... BAŞKAN – 84 üncü maddeye göre, belli bir kanunun belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin önergeler öncelikle işleme konulur. Yani, Anayasaya aykırı ise, bir tek defa işlem görmesi lazım. Yoksa, 10 defa, bu madde Anayasaya aykırı mıdır değil midir konusunu tartışıp da ayrı ayrı oylama olanağına sahip olmadığımızı zatı aliniz de takdir ederler. ÖNDER SAV(Ankara) – Ama, bizim gerekçemiz farklı. BAŞKAN – Sayın Sav, bakın; aynı konuda verilmiş 20 tane önerge; hepsinin de gerekçeleri ayrı; ama, konusu ne? Konusu, Anayasaya aykırılık meselesi. Biz, o 20 gerekçeyi ayrı ayrı okutamayız. ÖNDER SAV (Ankara) – Anayasaya aykırılık konusunda kaç tane önerge var Sayın Başkan? BAŞKAN – 2 tane var efendim. ÖNDER SAV(Ankara) – Ee, o halde ?.. BAŞKAN – Efendim, olur mu? 2 tane olur, 20 tane olur. Yani, aynı şeyi iki defa müzakere etmekle yirmi defa müzakere etmek arasında bir fark yok ki... Önemli olan, bir şeyin bir defa müzakere edilmesidir. ÖNDER SAV (Ankara) – Efendim, biraz önceki düşüncelerinizle tezat teşkil ediyorsunuz. BAŞKAN – Tatbikat bu efendim. Anayasaya aykırılık önergesini okutuyorum : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddeleriyle 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Mümtaz Soysal (Zonguldak) ve arkadaşları BAŞKAN – Sayın Komisyon, Anayasaya aykırılık önergesine katılıyor musunuz ? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –Sayın Hükümet?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet Anayasaya aykırılık önergesine katılmıyor. Önerge sahipleri konuşacak mı; yoksa, gerekçeyi mi okuyacağız?.. YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Komisyon sıralarındaki konuşmaları biz duyamıyoruz. BAŞKAN – Efendim, Komisyon mikrofona konuştu, katılmadıklarını ben duydum; belki siz duymamış olabilirsiniz... YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Orada konuşuyorlar, anlaşılmıyor. BAŞKAN – Ama, ben burada ifade ettim katılmadıklarını. Sayın Soysal, konuşacak mısınız?.. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Hayır, konuşmayacağım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Kapsam" başlıklı 2 nci maddesi; özetle, bu yasaya göre çıkarılacak yasa gücünde kararnamelerin kapsamını belirlemek amacına yöneliktir; ama, kapsam maddesi, yetki yasası tasarısının en uzun maddesidir. Oysa, yetki yasalarında kapsamın belirlenmesinin amacı, herkesi kapsaması istenmemesidir. Bu yetki yasası, genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler, özel idareler, belediyeler, il özel idareleriyle, belediyelerin birlikte kurdukları birlikler, bunların döner sermayeli kuruluşları, yasayla kurulan fonlar, kefalet sandıklarıyla bunlara bağlı kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen memurları, hâlâ kalmışsa bunun dışında kalan diğer kamu görevlilerini ve her türlü sözleşmeli personeli; bunların dışında, KİT'ler, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıklarıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının geçici ve ek geçici maddelerine göre aylık ödeyen kuruluşlarda çalışanları, bunların emeklilerini kapsamaktadır ve tüm bunların malî, sosyal ve diğer haklarıyla, istihdam, ilke ve yöntemlerini düzenleyen teşkilat kanunu dahil, her türlü kanunda değişiklik yapma yetkisi vermektedir. Bu kapsamdaki yasaları bir gözünüzün önüne getirirseniz, tüm bunların ilgili maddelerinde değişiklik yapılabilecektir; üstelik, yeni düzenleme de yapılabilecektir. Örneğin: 657 sayılı Yasanın maddelerinin tamamı değiştirilebilecektir. Sözleşmeli personelin tümü işten çıkarılabilecek ya da 1,5 milyon yeni kadro ihdas edilebilecektir. Böyle bir kapsam Anayasaya uygun deniyorsa, kimsenin söyleyebileceği bir söz yoktur; ama, kapsam maddesi, yetki yasalarına her şeyi kapsamına alsın diye değil, kapsamına her şeyi almasın diye konur. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre, kapsam, çok geniş ve genel anlatımlarla belirtilmemelidir; çünkü, konu ve kapsam sınırsızlığa vardığında, yürütme organı, sınırsız yetkilerle, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan yasama yetkisini kullanarak, yasama organının işlevini üstlenmiş olur. Bu nedenle, kapsam sınırlı olmalıdır. Yukarıda kısaca özetlenmesi bile birkaç dakikayı bulan bu kapsam maddesinin sınırı nedir? Bütün kamu personel yönetimidir. Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugüne kadar onlarca yasayla düzenlediği bir alanda tüm yetkiyi Bakanlar Kuruluna vermesi, Anayasanın 7 nci maddesindeki yasama yetkisinin devredilemeyeceği hükmüne aykırıdır. NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Önerge okundu; işleme koyalım da... NİHAT MATKAP (Hatay) – Yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, dün de Anayasaya aykırılık konusunda iki önerge vardı; dünkü uygulamanızda ikisini de okuttunuz. 84 üncü maddeye bir daha bakın, lütfen. BAŞKAN – Efendim, ben çok dikkatli baktım. NİHAT MATKAP (Hatay) – Bakınız ne diyor: "... Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır." Dünkü uygulamanız da bu yöndeydi. Mümkünse, bizim önergemizin de gerekçesini okutun. BAŞKAN – Hayır... Benim dünkü uygulamam bir emsal teşkil etmemektedir. Sayın Matkap, insanlarda bir mantık var, bir izan var; anlatayım size: Herhangi bir kanun maddesinin Anayasaya aykırı olduğu konusunda 20 önerge verilmiş, 20 önerge verildi. Biz, şimdi, hepsini ayrı ayrı işleme koyup da, bu madde Anayasaya aykırı mıdır değil midir, Anayasaya aykırı mıdır değil midir, Anayasaya aykırı mıdır değil midir, şeklinde mükerreren müzakere ederek... YUSUF ÖZTOP (Antalya) – Gerekçeleri farklı olabilir. BAŞKAN – Gerekçeleri ne kadar farklı olursa olsun, konusu aynıdır. O bakımdan, rica ediyorum... NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, dünkü uygulamanız böyle. BAŞKAN – Sayın Matkap, bakın, uygulamamız da böyle; yani, onun için, rica ediyorum... (RP ve DYP sıralarından alkışlar) NİHAT MATKAP (Hatay) – Ama, çok önemli bir tasarı görüşülmektedir. BAŞKAN – Hayır, hayır... Çok önemli de; zaten bütün tasarılar önemlidir. NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, tekrar rica ediyorum, takdirinize bırakıyorum. BAŞKAN – Ben, takdirimi o şekilde kullandığımı zatı âlinize arz ettim efendim, Sayın Sav'a da arz ettim. Önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir; Hükümet ve Komisyon katılmamıştır. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli İle Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneririz. Madde 2. — Bu kanunla çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler, genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler ile il özel idareleri, belediyeler ile il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlikler, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar, kefalet sandıkları ile bunlara bağlı kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen memurlar, diğer kamu görevlileri ve her türlü sözleşmeli personel, KİT'ler ve bunların müesseseleri ve bağlı ortaklıkları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici ve ek geçici maddelerine göre aylık ödeyen kuruluşlarda çalışanlar ile emeklilerin malî, sosyal haklarına dair düzenlemeleri kapsar. Fırat Dayanıklı (Tekirdağ) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Anayasaya aykırı olduğundan katılmıyoruz. BAŞKAN – Hayır efendim... NİHAT MATKAP (Hatay) – Müdahale etmeyin Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayır, hayır... Arkadaşımız "Anayasaya aykırı" dedi canım; yani, öyle bir şey yok. Yani, siz "önerge, Anayasaya aykırı" diyorsunuz... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Evet; önerge Anayasaya aykırı olduğundan katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükümet?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor. Önergenin gerekçesini mi okuyalım; yoksa, önerge sahipleri açıklama mı yapacak? BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) – Gerekçeyi okuyalım. BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu tür hakların, kararnameyle değil, kanunla düzenlenmesi doğru olacaktır. Bu nedenle, kapsamlı değil, kısıtlı yetki verilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı yetki yasasının "Kapsam" başlıklı madde 2'nin sonunda yer alan "kapsar" kelimesinden önce gelmek üzere, aşağıdaki ibarelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz. "ve Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında öngörüldüğü şekilde, üniversite -sanayi işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla özel ve özerk bütçeli kamu araştırma ve geliştirme kuruluşlarında çalışan araştırmacı personelin mevzuatını yeniden düzenlemek ve üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek üzere kamu araştırma kurumlarının görev, yetki ve teşkilatlarında yapılacak yeni düzenlemeleri" Salih Kapusuz (RP Grubu Başkanvekili) ve arkadaşları BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılıyor. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz. BAŞKAN – Peki efendim, karar yetersayısını arayacağız. Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır. Diğer önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül (Kocaeli) ve arkadaşları Teklif: Madde metninden "diğer hakları" sözcükleri çıkarılmıştır. BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükümet?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir efendim. Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edilmiştir. AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan, bir şey sorabilir miyim? BAŞKAN – Buyurun Sayın Fırat. AYHAN FIRAT (Malatya) – Efendim, Bütçe Komisyonunun katılıp katılmadığını soruyorsunuz... BAŞKAN – Hayır, katılmadılar bu önergeye. AYHAN FIRAT (Malatya) – Tamam... Komisyonun ekseriyeti burada mı, saydınız mı? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Buradadır beyefendi, müsterih olunuz, buradadır. BAŞKAN – Belki acil bir konuda karar vermek gerekiyorsa, Komisyonun çoğunluğunu orada bulundurma zorunluluğunu hissediyorlar. AYHAN FIRAT (Malatya) – Vardır efendim. Saydınız mı? BAŞKAN – 14 kişi efendim, 14 kişi. AYHAN FIRAT (Malatya) – Şimdiye kadar 15 kişiydi. BAŞKAN – 14 kişi asgarîsi; asgarî 14 kişi olacak da, ondan sonrasını, üstünü "fazla mal göz çıkarmaz" hesabıyla bulunduruyorlar. AYHAN FIRAT (Malatya) – Kaç kişi oturuyor? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Öğreneceksiniz zaman içerisinde. BAŞKAN – Sayın Fırat "fazla mal göz çıkarmaz" diye bir atasözü var ya, fazlası zarar vermiyor. 3 üncü maddeyi okutuyorum: İlkeler MADDE 3.– Bakanlar Kurulu l inci madde ile verilen yetkiyi kullanırken, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak; ücret sistemini adil bir şekilde düzenlemeyi, kamu hizmetlerinin verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesini, memurlar ve diğer personel ile bunların emeklilerinin malî, sosyal ve diğer haklarında hizmetin özellik ve gereklerine uygun biçimde düzenlemeler ve iyileştirmeler yapmayı, maaş unsurlarının azaltılmasını, maaş hesabının basitleştirilmesini ve istihdam esas ve usullerinin eşitliği sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesini gözönünde bulundurur. BAŞKAN – Efendim, bize intikal eden duruma göre, ANAP Grubu adına Sayın Mehmet Keçeciler, CHP Grubu adına Sayın Algan Hacaloğlu; şahısları adına, Sayın Ali Dinçer, Sayın Fikret Karabekmez, Sayın Lütfi Yalman, Sayın Suat Pamukçu, Sayın Mehmet Aykaç söz isteminde bulunmuşlardır. ANAP Grubu adına, Sayın Mehmet Keçeciler, buyurun efendim. Sayın Keçeciler, süreniz 10 dakika. ANAP GRUBU ADINA MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte bulunan kanun tasarısının "ilkeler" maddesi hakkında Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz ve ifade etmek üzere söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, aslında, personel rejimiyle ilgili yetki kanunu meselesinde, yasama organıyla, daha doğrusu iktidarlarla Anayasa Mahkemesi arasında, âdeta, bir nevi kan davası oluşmuştur. Hemen hemen, son onüç yılda, yirmiye yakın, personelle ilgili yetki kanunu çıkarılmış, hele, şu son dört yılda, çıkarılan dört yetki kanununun, dördü birden iptal olmuştur. Anayasa Mahkemesi iptal etmekten, hükümetler de bu yetki kanunu tasarılarını buraya getirip Meclisten geçirmekten, bir ölçüde bıkıp usanmamışlardır. Bu getirilen yetki kanunu tasarısı da, maalesef, iptal edilen kanunlarla büyük benzerlik göstermektedir, hemen hemen ifadeleri aynıdır. İşte, konumuzla ilgili "ilkeler" maddesini, biraz evvel arkadaşlarımız okudu. Müsaade ederseniz, en son iptal edilen –Anayasa Mahkemesi kararının iptal ettiği- kanunun "ilkeler" bölümünü size okumak istiyorum. Okuyalım ki, dikkat edelim -Partiler "Anayasa Mahkemesine götüreceğiz" diyor; tabiî götüreceğiz- ve bu ilkelerle, bu amaçla, bu kapsamla, daha evvelki kanunlarla bir irtibat var mı, ikisi de aynı mı değil mi, bakalım. En son iptal ettiği kanunun "ilkeler" maddesi diyor ki: "Bakanlar Kurulu, ivedi ve zorunlu durumlara münhasır olmak kaydıyla - bakın, orada güzel de bir ifade var, Anayasanın istediği bir ifade de var- 1 inci maddeyle verdiği yetkileri kullanırken, a) kamu hizmetlerinin verimliliği ve etkin bir şekilde yürütülmesini, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak, yeterli ve adil bir ücret seviyesini sağlamayı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin malî, sosyal ve diğer haklarında hizmetin özellik ve gereklerine uygun iyileştirmeler yapmayı..." Bu, ilke olarak, daha evvelki kanuna yazılmış; Anayasa Mahkemesi demiş ki: "Bu maddenin yazılış tarzı, yeterli değil." Niye yeterli değil? Çünkü, yetki devriyle, kanun hükmünde kararname çıkarmak için Meclisin yetki vermesi arasında çok ince bir hususiyet var, çok ince bir ayırım var. Anayasa Mahkemesi, ısrarla, dört kararında da ifade ediyor, "Meclisin yetkisi devredilemez" diyor. Anayasanın 7 nci maddesinin hükmü gayet açık; diyor ki: Eğer siz, kanun hükmünde kararname çıkarmak istiyorsanız, bir kere, konu acil olacak, ivedi olacak. İki: Belli bir amaca yöneleceksiniz. (RP sıralarından "Bu da acil" sesleri) Burada, bir evvel iptal edilen kanundaki amacı, getirip buraya aynen yazmışsınız. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Aynı değil canım, değişik. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Aynı, aynı... Madde aynı; açın bakın. Efendim, dört kanun iptal edilmiş; dördünün de amacı aynı; isterseniz okuyayım. Anayasa Mahkemesinin, yetki kanunlarının iptaline ilişkin bütün kararları, Resmî Gazete halinde elimde mevcut. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Oku, oku... MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, vaktim yok... İlkeleri aynı, okudum biraz evvel. Yani, iptal ettiği son kanunun ilkeleriyle, bu tasarıya yazdığınız ilkeler, hemen hemen aynı; sadece, buraya, şunu ilave etmişsiniz: "Maaş unsurlarının azaltılmasını, maaş hesaplarının basitleştirilmesini ve istihdam esas ve usullerini" demişsiniz, bunları ilave etmişsiniz. Onun ötesinde, memurların durumunu iyileştirmek, ekonomik ve sosyal şartlarına göre memurlara bir miktar yardım yapmak vesaire gibi ilkeler, hemen hemen, bir evvelki iptal edilen kanunla aynı. Halbuki, Anayasanın 153 üncü maddesinde "Anayasa Mahkemesinin kararları, yürütmeyi, yargıyı ve yasama organını -yani Büyük Millet Meclisini- bağlar" deniliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanunları çıkarırken, daha önce verilmiş Anayasa Mahkemesi kararlarına dikkat etmek, uymak zorundadır. Anayasa Mahkemesi kararından aynen okuyorum; bakın ne diyor: "Anayasanın 153 üncü maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin kararlarının, yasama, yürütme ve yargı organları ile yönetim makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu kural gereğince, yasama organı, yapacağı yeni düzenlemelerde, daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını göz önünde bulundurmak, bu kararları etkisiz kılacak biçimde yeni yasa çıkarmamak, Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlülüğündedir." Demek ki, Meclise düşen görev, eğer bu konuda, Anayasa Mahkemesi daha evvel bir karar verdiyse, kanun hazırlayıcılar bakacak, okuyacak ve diyecek ki "Anayasa Mahkemesi, daha evvel şu ilkeleri benimsemiş; bu ilkelere uygun kanun çıkaracağım." Siz, ifadeleri bile aynı, cümleleri bile aynı, kelimeleri bile aynı kanunu tekrar getiriyorsunuz ve bu Meclisten, sayısal çoğunluğunuza dayanarak, çıkarmaya çalışıyorsunuz. Sonra da, sözcüleriniz buraya çıkıp diyor ki: "Efendim, ne istiyorsunuz ey muhalefet?! Biz, memurlara zam yapacağız, maaş vereceğiz, onların malî haklarında iyileştirmeler yapacağız, aynı hakları emeklilere de getireceğiz; siz buna karşı mısınız?" Ee, şimdi, bunun, insafla kabili telif tarafı var mı?! Siz, memura maaş zammı yapmak istediniz, emekliye maaş zammı yapmak istediniz de, elinizi tutan mı oldu?! Varsa kaynağınız, bundan bir hafta evvel yüzde 50 dediniz; yüzde 70 deseydiniz, yüzde 100 deseydiniz!.. İtiraz eden nâmerttir... Onu söyleseydiniz... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Demek ki, yani sizin, memura ve emekliye maaş artışı yapabilmeniz için, yetki kanununa ihtiyacınız yok. MEHMET SIDDIK ALTAY (Ağrı) – Var, var.. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Yetki kanunu çıkarmaya ihtiyacınız yok; ama, buraya tehlikeli bir madde yazmışsınız, bir ibare yazmışsınız; diyorsunuz ki "İstihdam usullerini de belirleyeceğiz." İşte, orası çok muğlak. Öyle bir kapsam genişliği içerisinde ki, ne yapacağınız belli değil. Biz, size güvenmiyoruz. Sizin İktidarınızı teşkil eden her iki parti de, personel rejimi konusunda sabıkalı. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biz, sizin gibi yapmayız. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bir kere, siz, Sayın Bedük, Genelkurmay Başkanını seçim otobüsünün üzerine çıkararak, bu memleketteki yerleşmiş gelenekleri yıkan partisiniz. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Siz nasıl konuşursunuz?!. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biz, sizin gibi yapmayız; merak etme. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Siz, devletin valilerini seçim otobüsünün üzerine çıkaran, belediyelerde hanım memurları, bayan memurları, tarlalarda, bahçelerde çalıştırmaya zorlayan partisiniz. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Size güvenip de, böyle, istihdam usullerini dilediğiniz gibi, keyfe mâyeşa değiştireceksiniz; sınırı belli değil. "Bütün istihdam usullerini değiştireceğim..." Bunu, diyemezsiniz beyler... BAŞKAN – Sayın Keçeciler, 1 dakikanız var. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Tamam, biliyorum Sayın Başkan, takip ediyorum. BAŞKAN – Yalnız, biraz da maddeye gelirseniz iyi olur. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bunu diyemezsiniz... Yani "bütün istihdam usullerini değiştireceğim ve netice itibariyle de adaletli düzenlemeler getireceğim" diyorsunuz.(ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, RP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Müdahale etmeyin efendim. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Sizin adil düzen anlayışınızın, sizin adalet anlayışınızın ne olduğunu biz iyi biliriz, millet çok iyi bilir. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Sırf atıyorsun ya!.. BAŞKAN – Sayın Ceylan, oturur musunuz... MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Millet çok iyi bilir, millet... Adil düzen deyip de... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Kendine gel!.. Kendine gel!.. BAŞKAN – Efendim, müdahale etmeyin, rica ediyorum. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Atıyorsun!.. BAŞKAN – Müdahale etmeyin, rica ediyorum. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen, bu arkadaşa... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Hangi tarlada çalıştırmışız, söyler misin bana? BAŞKAN – Rica ediyorum, oturur musunuz... MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Bütün Türkiye biliyor Sayın Ceylan, sen bilmiyorsan öğren! HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Uykudan uyandın galiba, uykudan!.. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Sen bilmiyorsan öğren!.. BAŞKAN – Sayın Ceylan, oturur musunuz... Burada... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Allahtan kork sen ya!.. BAŞKAN – Tarlada kim çalışmış, kim çalıştırmış, belli değil. MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Siz çalıştırdınız. BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Atıyor kardeşim... MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Hayır, bahçelerde çalıştırdınız, belediye memurlarını. Değerli arkadaşlarım, ben, size, son olarak şunu söylüyorum: Aldığınız bu yetki, Anayasa Mahkemesinden döner. Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Keçeciler. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – ANAP, Konya'da yüzde 6'ya düştü... BAŞKAN – Sayın Ceylan, siz hâlâ kendinizi muhalefet partisi milletvekili zannediyorsunuz. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Efendim, tarlada çalıştırmak filan yok... BAŞKAN – Arkadaşımızın sinirleri çok gerildi... Onu, lütfen... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – İftira atıyor!.. BAŞKAN – Olur mu canım!.. Burası Meclis... Burada, kürsüde konuşan her hatibe saldırılır mı!.. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Konya'ya zor gidersin sen!.. BAŞKAN – Rica ediyorum... Allah Allah... Burada, İktidar Partisinin milletvekili olduğunuzun sorumluluğunu taşıyarak bulunacaksınız. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – İftira atıyor!.. Atıyor yahu!.. BAŞKAN – Rica ediyorum efendim... Sayın Ceylan, susar mısınız... Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Algan Hacaloğlu; buyurun efendim. Süreniz 10 dakika. CHP GRUBU ADINA ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 87 sıra sayılı Kamu Personeliyle Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz evvel Sayın Keçeciler'i dinlerken, keşke birinci konuşmacı ben olsaydım diye düşündüm; çünkü, Sayın Keçeciler, benim biraz sonra arz etmeye, sunmaya çalışacağım mantığı, özü, burada gayet güzel ifade ettiler; çünkü, bu konuda zaten söylenebilecek çok fazla şey yok; çok net. Bu kadar açık, bu kadar bariz, herkesin rahatlıkla anlayabileceği, Anayasa Mahkemesinin kesinlikle iptal edebileceği bir çerçevede hazırlanmış olan bu yetki kanunu tasarısını, burada, bu boyutuyla, her birimiz, eğer bu kürsüye çıkıp vurguluyorsak, yasa tasarısının Anayasaya aykırılığını dile getiriyorsak, bunu yapmamızın amacı, bunu kayıtlara düşmek, zabıtlara geçirmek ve yarın, bu yasa geçerse, Anayasa Mahkemesinden döndükten sonra, sizlere "bakınız, biz size ihtar etmiştik; kalkıp (U) dönüşü yapıyorsunuz ve itibar kaybediyorsunuz ve bunu yapmamanız için sizi ikaz etmiştik" diyebilmek için, doğruyu size gösterebilmek için burada söz aldık ve devam ediyorum. Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, Anayasanın 91 inci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir, ne var ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yetkisini, ancak, anayasal sınırlar içerisinde kullanabilir ve Anayasanın 153 üncü maddesi de bu sınırlar kapsamında değerlendirilen konulardan birisidir. Diğer bir deyimiyle, Anayasa Mahkemesi, yetki yasasını anayasal sınırlar içerisinde bulmazsa, artık, yasama organının, aynı biçim ve özde, yeni bir yetki yasası çıkarmaması gerekir; aklıselim onu öngörür, sağduyu onu öngörür. Tersine bir tutum izlenirse - aynen, şu anda, İktidarın buradan geçirmeye çalıştığı bu tasarıda olduğu gibi- aksine, tersine bir tutum olursa, Anayasanın 153 üncü maddesindeki, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesine aykırı bir durum doğar. Değerli arkadaşlarım, bunları ben söylemiyorum; ben hukukçu değilim, ben, 3990 sayılı Yetki Yasasını iptal eden 1994/50 esas ve 1994/44-2 karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararını özetledim. Şimdi, 3990 sayılı Yasanın; yani, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan yasanın 3/a maddesi aynen şöyle diyor: "Kamu hizmetlerinin verimli, etkin bir şekilde yürütülmesini, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak, memurlar ve diğer kamu görevlileriyle emekli, dul emekli, dul ve yetimlerinin haklarında, hizmetin özelliği ve gereklerine uygun düzenlemeler yapmayı öngörüyor." Bu ifade, bu çerçeve, şu anda, halen tartışmakta olduğumuz tasarının 3 üncü maddesinde, aynen geçerlidir. Buna kısa bir ilave vardır; ancak, biraz evvel belirttiğim Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde iptal edilmiş olan 3990 sayılı Yasanın 3 üncü maddesindeki ifadeyle, halen, tartışmakta olduğumuz tasarının 3 üncü maddesinin ifadesinin özde, içerikte, çerçevede benzerliği, amaçta beraberliği, ilkelerin aynı olması, bu tasarının, Anayasa Mahkemesine götürüldüğü zaman iptal edilmesini kaçınılmaz kılacaktır. Peki, bu kadar açık olan hususu, içlerinde çok saygın hukukçuların, anayasa hukukçularının da bulunduğu DYP-Refah Koalisyon Hükümetinin Meclis Grupları bilmiyor mu; bunu bilmeden, bu tahlili yapmadan buraya getirebilmeleri mümkün mü?!. Bu eksikliği biz kabul etmiyoruz. Pekâlâ, Refah ve Doğru Yol Partileri, bu tasarının Anayasa Mahkemesince iptal edileceğini biliyorlar. Değerli arkaşlarım, onbeş yıldır, tekelci sermayeye tutsak sağ partilerin emeği faize ezdirten politikaları altında ezilen, yıpranan işçi, memur ve emeklilerin özlük haklarına yönelik, demokratik haklarına yönelik düzenlemeler yapmak kaçınılmazdır; bu, Meclisin en güncel, en öncelikli görevidir. Bu eksiklik, yıllardır devam etmektedir. İşçilerimizin, memurlarımızın örgütlenme, sendikalaşma ve grevli toplu sözleşme haklarına yönelik olarak, geçen yıl, Anayasa değişikliği sürecinde yaptığımız, ortaya koyduğumuz uğraşlarda, o uğraşa destek vermeyen Refah Partisinin, şimdi, bu alanda, Türkiye Büyük Millet Meclisine, düzenlemeler yapmaya yönelik öneriler getirmek yerine; yani, memurlarımıza grevli toplusözleşme yapma hakkı, işçilerimize iş güvencesi hakkı, çalışma yaşamındaki yasakları kaldırmaya yönelik düzenlemeler ve tabiatıyla, yılların yüksek enflasyonu altında ezilen, yıpranan özlük haklarının eksikliğini gidermeye yönelik anlamlı, gerçekten reel anlamda artışlar öngören düzenlemeleri buraya getirmek yerine, Anayasa Mahkemesince iptal edileceği açık olan bu tasarıyla halkı oyalamasının, memurlarımızın gözünü boyamasının anlamı nedir? Bunu izah edebilmeleri mümkün mü? Acaba, memurlarımız bunun farkında değil mi? Bu popülizmle bu kolaycılıkla hiçbir yere gidemeyeceğinizi bilmeniz lazım. Değerli Refah Partili arkadaşlarım, eğer bu yolda devam ederseniz, biliniz ki, yapmaya başladığınız, alıştığınız (U) dönüşlerini çok sık yapacaksınız... ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sizin yaptığınız gibi. ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – ...ve biliniz ki, bizi, bu görüşmeleri izlemekte olan değerli milletimiz, yurttaşlarımız, sizin bu tavrınızı, zamanı gelince çok iyi değerlendirecektir. BAŞKAN – 1 dakikanız var Sayın Algan Hacaloğlu. ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, eğer gerçekten samimiyseniz, eğer gerçekten memurlara yardımcı olmak istiyorsanız, önümüzde, Meclisin açılışına kadar iki aylık bir dönem var -benden evvel, çok değerli ANAP Grup Sözcüsü de söylediler- biz de size destek verelim... ALİ OĞUZ (İstanbul) – Destek böyle olmaz. ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Geliniz, personel rejimindeki bütün aksaklıkları giderecek düzenlemeleri; memurlarımızın özlük haklarına yönelik ihtiyaç ve taleplerini kapatacak düzenlemeleri ve özellikle, memurlarımıza, grevli toplusözleşme haklarını vermeye yönelik düzenlemeleri getiriniz, bu Meclis çatısı altında bir arayla gelelim ve demokrasimizin, iç barışımızın yoluna yeni yollar döşeyelim. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu. Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Nami Çağan; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Çağan, süreniz 10 dakikadır. DSP GRUBU ADINA NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yetki Yasa Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak, Demokratik Sol Partinin görüşlerini sunacağım; sizleri, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Türkiye'nin temel sorunlarının başında, kamu personeli rejiminde reform yapılması zorunluluğu vardır. 1960'larda ve 1970'lerde Fransa, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde, pek çok reform, yasama organı tarafından yürütme organına devredilen yetkilerle gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde de, hükümete, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, 1961 Anayasasının 1971 değişikliğiyle verilmiştir. Bu yetki, günümüze kadar, çok yoğun olarak kullanılmıştır ve çok sayıda kanun hükmünde kararname de, yetki yasası da, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir; ama, edilmeyenler de vardır. Ülkemizde, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının çıkarılmasından bu yana, 20 yetki yasası çerçevesinde çıkarılan çok sayıdaki kanun hükmünde kararnameyle, reform yapılmak bir yana, kamu personeli ve emeklilik rejimi, içerinden çıkılamaz bir noktaya getirilmiştir; kamu personeli rejimi çok karmaşık bir duruma gelmiştir. Tasarının incelemekte olduğumuz 3 üncü maddesi, amaç ve kapsam maddeleri olan 1 inci ve 2 nci maddelerde olduğu gibi, çok geniş ve genel ifadeler içeren düzenleme getirmektedir. Bakanlar Kurulu, yetkisini kullanırken, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alacaktır. Ücret sistemini adil bir şekilde düzenlemeyi, kamu hizmetlerinde verimliliği ve etkinliği sağlamayı, maaş unsurlarını azaltmayı ve maaş hesabını basitleştirmeyi, istihdam esas ve usullerini, eşitlik sağlayacak şekilde yeniden düzenlemeyi ilkeler olarak öngörmektedir. 3 üncü maddede ilkelerle ilgili olarak getirilen bu düzenleme, aynı kapsam düzenlemesinde olduğu gibi, Anayasanın 91 inci ve 128 inci maddesi açısından tartışmalı bir durumdadır. Anayasa Mahkemesi, bunu, eğer başvuru olursa değerlendirecektir; çünkü, 3 üncü madde teknik açıdan çok geniş ve genel ifadeler içeren bir düzenlemedir. Anayasal itirazımızın yanı sıra, siyasal itirazlarımız da var Demokratik Sol Parti olarak bu düzenlemeye ve özel olarak da 3 üncü madde düzenlemesine. Demokratik Sol Parti olarak, Hükümetin ne yapmak için, hangi amaçla ve ilkelerle bu denli geniş kapsamlı yetki istediğini anlayabilmiş değiliz. Böyle bir yetki devri işlemini haklı bulmuyoruz; anayasal yetki devri koşullarına da uygun bulmuyoruz. Bilemediğimiz konular, biraz da ürktüğümüz konular, istihdam esas ve usullerinde eşitliği sağlayacak yeni düzenlemeler ne olacaktır? Benden önce konuşan bazı sözcüler, bir tasfiye kuşkusunu dile getirdiler. Hangi kamu görevlilerinin maaşları artırılacaktır, en yüksek ücretli kamu görevlisiyle en düşük ücretli kamu görevlisi arasındaki makas açılacak mıdır, yoksa daraltılacak mıdır? Bu konularda da çok işaret almış durumda değiliz. Yoksa, ücretler arasındaki denge büsbütün bozulacak mıdır? Bütün bu soruları kuşkuyla, biz, kendi kendimize soruyoruz. Demokratik Sol Parti olarak, kamu personeli ve emeklilik rejimindeki iyileştirmenin, reformun, bırakınız yetki devrini, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki uzlaşmayı da aşan geniş bir toplumsal uzlaşmayla gerçekleştirilebileceği görüşündeyiz. Demokratik Sol Partinin diğer sözcülerinin de ifade ettiği gibi, konu, bir an önce, henüz kurulmamış olan ekonomik ve sosyal konseyce ele alınmalıdır. Önce, ekonomik ve sosyal konsey kurulmalıdır, konu burada ele alınmalıdır ve yasal düzenlemeye bağlanmalıdır. İlke maddesinde belirtilen ücret adaleti, maaş unsurlarında değişiklik, istihdam esas ve usulleri gibi konular, önce, ekonomik ve sosyal konseyde ele alınmalıdır, ardından yasal düzenlemeye bağlanmalıdır; yoksa, anayasal yetki devri koşullarına aykırı olduğu kuşkusunu içeren düzenlemelerle bu yoldan kamu personeli reformunun belli yönlerini gerçekleştirme olanağı bulunduğu kanısında değiliz. Hepinizi Demokratik Sol Parti Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çağan. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şahsı adına, Sayın Ali Dinçer; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır Sayın Dinçer. ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; kamu personeliyle ilgili, emekli yurttaşlarımızla ilgili bu Yetki Kanunu Tasarısı, Mecliste bütün vecheleriyle tartışılıyor. Değinilmeyen bir konu var, o konuya değinmek istiyorum. Şimdi, 3 üncü maddede "bu madde ile kanun hükmünde kararnamelerin hazırlanması esnasında göz önünde bulundurulacak ilkeler sayılmaktadır" deniliyor. Bizim ülkemizin yönetimi açısından, bizim demokrasimizin gelişmesi açısından, bu tasarıda son derece önemli bir ilke tamamıyla gözardı ediliyor. İktidar partilerinden, özellikle Refah Partisi, şimdi bile, yerel yönetimlerin özerkleşmesinden, güçlendirilmesinden, katılımcı, demokratik yapılarının sağlamlaştırılmasından bahsediyor. Belediye başkanları "belediyeleri, yerel yönetimleri kapıkulu gibi görmeyin, onları, bağımsız, özerk, yerinden yönetimler olarak görün" diye sürekli açıklama yapıyor; ama, şimdi, Refah Partisinin birinci ortak olduğu bu Hükümet, önümüze nasıl bir tasarı getiriyor. HÜSAMATTİN KORKUTATA (Bingöl) – İyi ve güzel tasarı... ALİ DİNÇER (Devamla) – Bu tasarıyla, il özel idareleri ve belediyeler ve geniş anlamda pek çok kuruluş bağlanıyor; yani, belediyelerin de yerel yönetimlerin de personeliyle ilgili kararlar, bu tasarıyla birlikte alınacak. Hani, özerk belediyeler hedefi nerede kaldı? Hani, katılımcı, özerk, yerinden yönetim anlayışı uygulanacak, hayata geçirilecekti? Bu anlayışla, belediyeler, merkezî yönetimin şubeleri gibi görülüyorlar; sanki, bir dağıtım şirketinin Anadolu'daki acenteleri, bayileri gibi görülüyorlar. Sözde, biz, yerel yönetimleri özerk hale getirecektik, hatta, yerel yönetimleri, eğitimde, sağlıkta, pek çok alanda yetkili hale getirip, kendi vergisini kendisi koyan, kendi gelirini kendisi toplayan, kendi bütçesini kendisi yapan hale getirecektik; böyle bir iddiası vardı Refah Partisinin. Nerede kaldı bu iddia? HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Olacak... Olacak... Tahammül edin. ALİ DİNÇER (Devamla) – Bu tasarıyla, tümüyle bu iddia, havada kalıyor. Yerel ihtiyaçları, aslında, yerinden yönetimler, en geniş ölçüde kendileri saptamak durumundadırlar. Eğitimde olsun, sağlıkta olsun, en geniş anlamda, hemşerilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, en iyi elemanları, ücretleri kendileri belirleyip, kendileri istihdam etmelidirler. Bunu yapabilmeleri için, buna benzer tasarılarla ellerinin, kollarının bağlanmaması gerekir. Burada, ayrıca, şu konu var: Şimdi, bu tasarı belediyeleri de bağlayacak. Hükümet, belediyelerdeki personelle ilgili malî, sosyal konularda karar verecek; ama, belediyelerin, özellikle muhalefet partilerine bağlı olan belediyelerin, bu tasarıdan gelen yükü karşılamaları nasıl mümkün olacak? Böylesine partizanca, devletin kaynaklarını sadece kendilerine bağlı belediyelere aktaran bir İktidar, muhalefet belediyelerini, memurları karşısında zor duruma sokma hakkına sahip mi; ama, bu yasayla, maalesef, o olacak. Kendi belediyelerine verdikleri parayla ne oluyor; nasıl, belediyeleri acente, şube gibi görüyorlar, kamu personelini de, daha önce söylediğim gibi, kapıkulu gibi gördüklerinden, kendi belediyelerine verdikleri paralarla, aşevleriyle, insanları, muhtaç insanlar olarak görüyorlar. İnsanlar, parasını kazansın, iş güç sahibi olsun, memur da olsa grevli toplusözleşmeli, ekonomik, demokratik haklarına kavuşsun. Alınteriyle, kendi bileğinin gücüyle hayatını kazansın, onunla ekmeğini, aşını alsın, yesin, çocuklarını beslesin, geçimini sürdürsün. Bu anlayışla olacak iş değil bu. Kendi işlerini, kendi programlarını yapma durumunda olan belediyelere, siz, yukarıdan bir düzenlemeyle onları merkezî idarenin acentesi gibi, şubesi gibi görme anlayışıyla bağlıyorsunuz. Onlar, kendi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer. Süreniz bitti efendim. Nasıl olsa başka maddeler var, orada konuşursunuz. (CHP sıralarından gürültüler) ALİ DİNÇER (Devamla) – Peki, Sayın Başkan. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Efendim, bakın, eğer ben bu süreye riayet etmeseydim, bu Meclisin en azından 85 dakika fazla çalışması gerekirdi. Onun için, kusura bakmasın arkadaşlarımız... METİN ŞAHİN (Antalya) – Ama, Sayın Başkan, Refahlılar "siz niye çalışmıyorsunuz" diyorlar; biz de çalışalım... BAŞKAN – Ama, 85 dakika israf olurdu. METİN ŞAHİN (Antalya) – Başkan, bizim katkılarımızı israf sayamazsınız!.. BAŞKAN – Hayır... Hayır... İsraf saymıyorum. Fazla katkılar israf olur. Sayın Fikret Karabekmez, buyurun. (RP sıralarından alkışlar) FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 87 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Anayasanın 91 inci maddesinin ikinci paragrafında, yetki kanunuyla çıkarılacak olan kanun hükmünde kararnamenin ilkelerinin de belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. 3 üncü madde bunu düzenlemiştir. Bu nedenle, bu maddeyi, Anayasaya ve hukuka uygun buluyorum. Muhalefet tarafından sık sık Anayasaya aykırılık iddiları o kadar gündeme getirildi ki, Meclise gelen tüm yasa tasarılarının tamamına, ilgili muhalefet sözcüleri "Anayasaya aykırıdır" diye ithamda bulundular; hatta, o kadar ileri gittiler ki bazı muhalefet sözcüleri, "bu yasa tasarısı yasalaşırsa, Anayasa Mahkemesi mutlaka iptal edecek" gibi, Anayasa Mahkemesini de itham altında bırakacak, Anayasa Mahkemesine saygısızlık taşıyan ifadeler kullandılar. Bunu, şahsen, kuvvetler ayrılığına ve bizim hukuk sistemimize aykırı buluyorum. Şurada, hiçbir sözcümüzün, hiçbir parti adına "biz, bunu, Anayasaya aykırı buluyoruz; Anayasa Mahkemesi de iptal edecektir" diye bir ibareyi kullanma hakkı yoktur. METİN ŞAHİN (Antalya) – Geçtiğimiz yıllarda siz de söylüyordunuz; unutma!.. FİKRET KARABEKMEZ (Devamla) – Sayın Keçeciler "acil konularda yetki tasarısı getirilir" demişti; yani, şu anda, kamu kurum ve kuruluşlarındaki personelle ilgili konu acil değil de, hangi konu acil?! Ayrıca, Sayın Keçeciler "siz, memurların maaşını yüzde 50 değil, daha fazla arttırsaydınız; karşı çıkan namertti" diyor. Evet, o hususta gereken zam yapıldı; fakat, şu görülüyor ki, Sayın Keçeciler, bizim bu Yetki Tasarısıyla yapmak istediğimiz şeyi, henüz kavramış değil. Bununla, kamu kurumu personeli arasındaki dengesizlikler giderilmeye çalışılıyor. Kamu kurumunda çalışan bir pilotumuz, özel sektörde çalışan bir pilotun beşte biri maaş alıyor; onu, buna mahkûm etmeye hangimizin hakkı var; bunun durumunu niçin düzeltmeyelim? (RP sıralarından alkışlar) Ayrıca, Sayın Keçeciler, belediyelerimizin, park ve bahçeler memurlarını tarlada çalıştırdığını söyledi. Hodri meydan diyoruz; bir tane örnek göstersin; şu park ve bahçeler memurluğundaki kişiyi, tarlada çalıştırıyor diye bir örnek istiyoruz. HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Ankara Belediyesi!.. HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Ankara Belediyesi, Ankara Belediyesi!.. FİKRET KARABEKMEZ (Devamla) – Örnek istiyoruz, örnek!.. Hangi tarlada, kim çalıştı; çalışan memur muydu, işçi miydi; ona örnek istiyoruz. Arkadaşlar, bir de, aşevlerini memurlar için açtığımız gibi bir ithamla karşı karşıyayız. TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Refah Partisi belediyelerinde çok gördük... FİKRET KARABEKMEZ (Devamla) – Doğu Anadolu'da, çöplüklerde ekmek toplayan babaları hep beraber izledik. Bunlar için aşevi kurmayacağız da, ne yapacağız? Bu aşevlerinin eleştirilmesini de bir türlü anlayamıyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Karabekmez. Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir. Madde üzerinde verilmiş beş önerge var; ama, madde, bir fıkra olduğu için, ancak dört önergeyi işleme koyuyoruz. Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Hikmet Uluğbay Bekir Yurdagül Ankara Kocaeli Tuncay Karaytuğ Mustafa Güven Adana Balıkesir KarahanAli Ilıksoy Gaziantep Teklif: Madde metninden "1 inci madde ile" ibaresi çıkarılmış ve yerine "bu Kanunla" cümleciği konulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül M. İstemihan Talay Kocaeli İçel Zekeriya Temizel Hayati Korkmaz İstanbul Bursa Aydın Tümen Ankara Teklif: Madde metninden "eşitliği sağlayacak şekilde" ifadesi çıkarılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "İlkeler" başlıklı 3 üncü maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddelerine, 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Mehmet Yaşar Ünal Çetin Bilgir Uşak Kars Fevzi Aytekin Fikret Uzunhasan Tekirdağ Muğla Mümtaz Soysal Hasan Gülay Zonguldak Manisa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 87 sıra sayılı Tasarının 3 üncü maddesinde yer alan "Bakanlar Kurulu 1 inci madde ile verilen yetkiyi kullanırken" ibaresinin "Bakanlar Kurulu 1 inci madde ile tevdi edilen yetkiyi kullanırken" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Lütfi Yalman İlyas Arslan Konya Yozgat Tevhit Karakaya Fikret Karabekmez Erzincan Malatya Yakup Budak Adana BAŞKAN – Şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme koyacağım. Biliyorsunuz Anayasaya aykırılık önergesi önceliğe sahiptir; onu tekrar okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli İle Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "İlkeler" başlıklı 3 üncü maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddelerine, 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Mehmet Yaşar Ünal (Uşak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. AYHAN FIRAT (Malatya) –Komisyonun çoğunluğu yok Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim katılmıyor zaten, katılmıyor... AYHAN FIRAT (Malatya) – Katılmıyor... BAŞKAN – Allah Allah!.. Sayın Fırat, siz İçtüzüğü daha incelememişsiniz. AYHAN FIRAT (Malatya) – Lütfen, çoğunluk tamamlansın, ondan sonra. BAŞKAN – Efendim, orada komisyon, komisyon temsilcisi sıfatıyla bulunur... AYHAN FIRAT (Malatya) – O zaman çoğunluğu arayın efendim; niye sormuyorsunuz; gereğini yerine getirin. BAŞKAN – Bakın Sayın Fırat, rica ediyorum... Yakın arkadaşımsınız, evvela İçtüzüğün bu konudaki hükmünü okuyun. Komisyonlar Genel Kurulda, başkan, başkanvekili ve sözcüleri kanalıyla temsil edilir, bütün üyeleriyle temsil edilmez; yani onun için. AYHAN FIRAT (Malatya) – Peki, peki! BAŞKAN – Yani "peki, peki" değil, doğrusunu öğrenelim. Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım, yoksa konuşacak mısınız efendim? TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Gerekçeyi okutun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli İle Emeklilerin Malî Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "İlkeler" başlıklı 3 üncü maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddeleriyle, 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Bilindiği gibi, ilke, yapılacak bir işte amaca ulaşabilmek için uyulması gereken temel yöntemleri ifade eder. Bir yetki yasasında bulunması zorunlu unsurlardan biri olarak, Anayasaya aykırı bu yasa tasarısında ilkelerin neler olduğu araştırıldığında, yöntemler değil, amaçlar karşımıza çıkmaktadır. Tasarının bu maddesine göre, Bakanlar Kurulu kendisine verilen yetkiyi kullanırken, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alacak, ücret sistemini adil bir şekilde düzenlemeyi, kamu hizmetlerinin verimli ve etkin yürütülmesini, memurlar ve diğer personel ile bunların emeklilerinin malî, sosyal ve diğer haklarında, hizmetin özellik ve gereklerine uygun biçimde düzenlemeler ve iyileştirmeler yapmayı, maaş unsurlarının azaltılmasını, maaş hesabının basitleştirilmesini ve istihdam esas ve usullerini, eşitliği sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesini göz önünde bulunduracaktır ve eğer, tüm bunları göz önünde bulundurursa, hiçbir şey yapamayacaktır. Sırf, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate almaya kalksa, bu yüzden memurlara, işçilere sıfır zam öneren Başbakan, bu Hükümetin Başbakan Yardımcısı değil midir? Daha önce kendi isteğiyle kime ne vermiştir ki, bundan sonra verecektir? Kaldı ki, yukarıdaki sözde ilkelerin hepsi amaç, hatta temennidir. Ancak, bu maddenin en ilginç özelliklerinden biri, Refah Partisinin, artık, ülkemizdeki her alana imzasını atmaya başlamış olduğunu göstermesidir. Çünkü, yasa tasarısının bu maddesinde hiç olmazsa ücret sisteminin adil bir biçimde düzenleneceği belirtilmektedir. Tabiî, yıllardır "adil düzen, adil düzen" diyenlerin ücretliler için nasıl bir adil düzen kuracağını, eğer, bu yasa tasarısı kabul edilir ve o kanun hükmünde kararnameler çıkarılabilirse, göreceğiz. Ancak, kuşkusuz herkes, çalışanların adil bir ücretli sisteme kavuşturulmasını ister. Bunun yolu da Anayasaya aykırı düzenlemelerin yapılmamasıdır. Bu nedenle Anayasaya aykırı "ilkeler" bölümünün yeniden düzenlenmesi ve amaç ve hedef içeren unsurlar yerine kullanılacak yöntemlerin konulmasıyla olur. Yoksa, bu yetki yasası da, 1993 yılında şu anda Başbakan Yardımcılığı görevini sürdürmekte olan Sayın Liderin, büyük umutlarla yapıştığı, yetki yasasının, akibetinden kurtulamayacak ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecektir. Çünkü, Anayasa Mahkemesinin, bugüne kadar iptal etmediği yetki yasası neredeyse yoktur. Türkiye'de hükümetler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatile girmesinden önce, sabahlara kadar çalışarak, yetki yasası çıkarmayı âdet haline getirmeye başlamışlardır. Bu, aynı hükümetlerin, yasama organını, nasıl bir ayakbağı olarak gördüklerini ve olabildiğince yürütme erkini kanun hükmünde kararnameler ile yürütmeye çalıştıklarını göstermektedir ve Anayasadaki hukuk devleti ilkesini ve üçlü erk yapısını inkâr eden Anayasaya karşı kabul edilemeyecek bir tavırdır. BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, gerekçeyi dinlediniz... AHMET UYANIK (Çankırı) – Yani, bu gerekçe mi şimdi?! BAŞKAN – Efendim, tabiî, bazen, adil düzenle Anayasaya aykırılık karıştırılıyor ama, yine de gerekçedir. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül (Kocaeli) ve arkadaşları. Teklif: madde metninden "eşitliği sağlayacak şekilde" ifadesi çıkarılmıştır. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDULLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmıyor. Gerekçeyi okutalım değil mi efendim? TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Evet. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Personel Kanunu düzenlemeleri, eğitim, görev, sorumluluk, makam boyutları itibariyle ücretlerde farklılık getirmek zorundadır. Anlam, ifade metinde kalırsa, bu farklılıklar yaratılamaz. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Hikmet Uluğbay (Ankara) ve arkadaşları. Teklif: Madde metninden, "1 inci madde ile" ibaresi çıkarılmış ve yerine "bu kanunla" cümleciği konulmuştur. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDULLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Sayın önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım, yoksa konuşacak mısınız? TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki efendim, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler tasarının tüm maddelerinde yer almaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 87 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinde yer alan "Bakanlar Kurulu, 1 inci maddeyle verilen yetkiyi kullanırken" ibaresinin "Bakanlar Kurulu 1 inci maddeyle tevdi edilen yetkiyi kullanırken" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Lütfi Yalman (Konya) ve arkadaşları. BAŞKAN – Önergeyi geri çekiyorsunuz değil mi efendim? LÜTFİ YALMAN (Konya) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki efendim, önerge geri çekilmiştir. Maddeyi okunan şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, birleşime 1 saat ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.36 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.40 BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER: Ünal YAŞAR (Gaziantep), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. VII. – KANUN TASARI VE TEKİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyon Raporu (1/494) (S. Sayısı : 87) (Devam) BAŞKAN – Görüşmekte olduğumuz, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesini kabul etmiş, 4 üncü maddeye gelmiştik. Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. NİHAT MATKAP (Hatay) – İsterseniz diğer tasarıya geçelim Sayın Başkan. BAŞKAN – Birbirimize karşı biraz toleranslı davranacağız... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Buradalar efendim. NİHAT MATKAP (Hatay) – Burada değiller... MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – 30 saniye bekleyebiliyorsunuz, değil mi Başkan?.. BAŞKAN – Hayır... Şimdi, Meclisin tatile girmesine rağmen uzatma kararını almasının temel amacı, 2 tane yasayı çıkarmaktı; birisi buydu, birisi de müteakip bir anlaşma... ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Sayın Başkan, Hükümet, gönderdiği kanuna saygılı olsun, zamanında gelsin... AYHAN FIRAT (Malatya) – Yoksa, ne yapacaksınız Sayın Başkan?!. (RP sıralarından "sabaha kadar bekleriz" sesleri) BAŞKAN – Efendim, bekleme olmaz da... ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Kimseyi bekletmeye hakkınız yok... BAŞKAN – Efendim, durumu müzakere etmek üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 20.43 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.50 BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. VII. – KANUN TASARI VE TEKİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/494) (S. Sayısı : 87) (Devam) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir önceki oturumda Hükümet temsilcisi bulunmadığı için birleşime ara verdim. Biliyorsunuz, İçtüzüğümüze göre, müzakerenin başından sonuna kadar Hükümet temsilcisinin bulunma zorunluluğu vardır. Tabiî, aslında, bugün, bu çalışmalarımızı bu kadar uzatmamızın temel nedeni, bu yasa tasarısının çıkarılmasıdır. Olabilir ki, Hükümet çıkarılmasını istemiyor veya istiyor gibi bir müzakereye girmeden önce, biz, geldiğimizde, Hükümet temsilcisi yoktu; bunun bir mücbir sebepten mi kaynaklandığı veya bir istekten mi kaynaklandığı konusunda bir karara varmak için, 10 dakika ara verdim. HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Siz çıktınız, hemen geldi. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Siz Hükümetle görüştünüz mü? BAŞKAN – Efendim, Hükümet geldiğine göre, iradesini izhar etmiştir. O bakımdan, artık görüşmeye gerek görmedim. Şimdi, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. 4 üncü maddeyi okutuyorum: Yetki Süresi MADDE 4.– Bu Kanunla Bakanlar Kuruluna verilen yetki, Kanunun yayımından itibaren altı ay süre ile geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla Kanun Hükmünde Kararname çıkartabilir. BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Nihat Matkap; şahısları adına, Sayın Fikret Karabekmez, Sayın Lütfi Yalman, Sayın Suat Pamukçu, Sayın Mehmet Aykaç. Diğer gruplar isterlerse, söz veririz. METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan... BAŞKAN – DSP Grubu adına Sayın Metin Şahin'i yazıyoruz. Sayın Matkap, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 87 sıra sayılı, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Yetki Süresi" başlığını taşıyan 4 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Sayın Hükümete yeniden değerlendirme şansı vermek için, yanlıştan dönme konusunda katkı vermek için bu açıklamayı yapmakta yarar görmekteyiz. Sayın Bakan biraz önce yaptığı açıklamada, her ne kadar "bu tasarıyı hazırlarken, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş yetki kanunlarıyla ilgili iptal gerekçelerini yeterince inceledik" dediyse de, ben, Sayın Bakanın bu görüşüne katılmadığımı ifade etmek isterim. Değerli milletvekilleri, geçmiş dönemlerde Parlamento tarafından kabul edilip dava konusu yapılan yetki kanunlarında sürenin uzun tutulmuş olması, aşağıdaki gerekçelerle iptale konu olmuştur: Anayasanın 91 inci maddesiyle kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine ilişkin sürenin yetki yasasında belirtilmesinin öngörülmesi, bu yetkinin, ivedi çözüm gerektiren konularda, durumun gerektirdiği ölçüde kısa olması amacına yöneliktir. Yasama yetkisinin devri ile kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi arasında duyarlı bir denge vardır. Bu konuda, sık sık kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin verilmesi ve böylece, uygulamanın yaygınlaştırılarak sürekli duruma getirilmesi, bu kurumun Anayasaya getiriliş amacını aşarak, yasama yetkisinin yürütme organına devri sonucunu doğurur. Personel ve örgütlenme konularında sık sık kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilerek, bu konudaki uygulamaya süreklilik ve yaygınlık kazandırılmıştır. Bu durum ise, istisnanın olağana dönüşmesi, dolayısıyla, yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir. Bu açıklamalarımın ışığı altında, sürenin altı ay gibi uzun tutulması, Anayasamızın "Yasama Yetkisi" başlığını taşıyan ve "yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez" hükmünü ihtiva eden 7 nci maddesine aykırıdır. Değerli milletvekilleri, ülkenin yaşamsal derecede önemli konularıyla ilgili olarak, ivedi durumlarda, hükümetlerin, parlamentodan yetki istemesi doğaldır. Genelde, yetki süresi kısa tutulur. Kısa tutulması, hükümetin, bu yetki talebindeki içtenliğini de tarif eder, kanıtlar; ama, bu söylediklerim, bugüne kadar gelmiş geçmiş 53 değişim değil normal hükümet için geçerlidir. "54 üncü Değişim Hükümeti" diye takdim edilen Hükümetin Parlamentodan yetki istemesi çok gariptir, anlaşılmazdır; çünkü, mevcut Değişim Hükümeti, gelmiş geçmiş diğer hükümetlerden farklı olduğunu, henüz kuruluş aşamasında açıklamış, halen de açıklamaya devam etmektedir. Değerli milletvekilleri, 54 üncü Hükümet, Parlamentoya saygı konusunda iddialıdır, Parlamentoyu emrivakilerle muhatap etmeme konusunda iddialıdır, Parlamentonun içine sinmeyen, Parlamentonun asgarî ölçüde mutabakatı olmayan bir düzenlemeye taraf olmayacağı konusunda iddialıdır; şu ana kadar böyle biliyoruz. Bu iddialarla, 2 milyon kamu çalışanıyla, 1,5 milyon emeklisinin kaderini ilgilendiren konularda, Meclisi devre dışı bırakmak ne kadar bağdaşmaktadır, takdiri, siz Meclisin değerli üyelerine ve kamuoyuna bırakıyorum. Sözlerimi bitirmeden önce, Sayın Hükümete bir telkinim olacak: Meclis Başkanvekilimiz Sayın Kamer Genç, bu Hükümet için bir nimettir. Bunun değerinin çok iyi anlaşılmasını özellikle rica ediyorum. (RP sıralarından alkışlar) Çünkü, bugüne kadarki uygulamalarda, tasarıları görüşürken, eğer, hükümet yoksa, sayın başkanvekilleri, ya oturumu tatil ettiler ya da bir başka tasarıya geçtiler. Bu nedenle, özellikle, Sayın Maliye Bakanından ve diğer bakanlardan, değerli Başkanvekilimizin herhangi bir talebi olursa, çok duyarlı davranmalarını rica ediyorum. Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Efendim, sayın arkadaşımızın dediğini hakikaten çok üzülerek dinledim. NİHAT MATKAP (Hatay) – Ben, birşey demedim ki! BAŞKAN – Önemli olan, yönetici insanın, birtakım şeyleri sezmesi ve yönetim kabiliyetini göstermesidir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Bu Yüce Meclisin bu saatlere kadar çalışmasının tek nedeni, iki tane kanun çıkarılmasıdır. Daha önceden, Sayın Bakan arkadaşımız, daha doğrusu, Hükümet mensupları, bize rica ettiler "bugün çok acil bir toplantımız var, belli bir saatte bulunmak için bize bir tolerans tanıyın" dediler. Sayın Nihat Matkap, siz de bizim arkadaşımızsınız, siz, bir Grup Başkanvekilisiniz; acaba, Meclisin toplanması konusunda, bize, biraz larj bir ricada bulunsanız; yani, "davranışınızda biraz larj davranın, çok sert davranmayın" deseniz, ben sizi kırarsam, o zaman arkadaşlığımızın bir değeri olur mu? Rica ediyorum... İnsanları bu kadar acımasız tenkit etmeyin. (DYP sıralarından alkışlar) HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisi, arkadaşlık ilişkileriyle mi yönetiyorsunuz? NİHAT MATKAP (Hatay) – Peki Sayın Başkan. BAŞKAN – Hepimiz, bu çatı altında bir görev yapıyoruz. Burada, birbirimize daha anlayışlı davranırsak daha iyi olur. Çok önemli bir kanun tasarısını... ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – İçtüzüğün hangi maddesinde yazıyor bu? BAŞKAN – Efendim, bakın, her şey kanunlarda yazmaz. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) – Bravo Başkan. BAŞKAN – Önemli olan, insanların düşüncesinde, vicdanında ve içinde yazılan şeylerdir. Tamam, kanunları uygulayan insanlardır. Sevgili arkadaşım da bir zamanlar bakan olmuştu. Ben, dört sene, Cumhuriyet Halk Partisinde, onların bakanlık yaptığı dönemlerde, kendilerine güvenoyu verdim. Bana herhangi bir şey yaptılar mı? Ben, onun için, bu Hükümetten de bir şey beklemiyorum; ama, ben, bu Meclisin sağlıklı çalışması için gerekli olan yöneticilik kabiliyetimi göstererek, gerekli davranış biçimlerini gösteriyorum; ama, siz, beni iyice takip edin, benden iyi şeyler öğrenirsiniz. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, şu anda Meclisi 10 dakika işgal ettin. BAŞKAN – DSP Grubu adına, Sayın Metin Şahin, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. DSP GRUBU ADINA METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tasarının 4 üncü maddesinde istenen süre altı ay. Tasarının "Kapsam" maddesine bakıyoruz, gerçekten, oldukça geniş boyutlu birtakım işler öneriliyor, yapılması hedeflenen işler var ve bir anlamda personel reformu olabilecek iddialar da taşıyor. Tabiî, böyle bakınca, daha önce söz alan arkadaşlarımızın çok halisane duygular içinde söyledikleriyle bağdaşmıyor. Nedir bu? Bu kadar geniş bir yaklaşım içinde, bu kadar geniş bir tasarı halinde bu sorunu çözmeye yönelmekle, Anayasanın ilgili maddeleriyle oldukça bir çelişki var. Bunun yanında, gerek Refah Partisi ve gerekse Doğru Yol Partisi sözcüleri "muhalefet partileri, bu tasarıya, sadece Anayasayı engel göstererek niçin bu kadar karşı çıkıyorlar? Böyle yapmalarını yadırgıyoruz; çünkü, bunun burasında ne var? Zaten geçim zorluğu çeken kamu görevlilerinin ücretlerinde düzenleme yapacağız" gibi farklı bir yaklaşım da getiriyorlar. Yani, bu iki partinin sözcülerinin tutumuyla, tasarının içeriği arasında gerçekten dikkat çekici bir çelişki var. İkisinden birini tercih etmek durumundayız; ya Hükümetin getirdiği tasarı gerçekten bu kadar büyük boyutluysa -ki, kapsam, bunu açıkça gösteriyor- o zaman bu, altı ay içerisinde zaten yapılamaz. Yani, gerçekçi olmak lazım. Anayasanın 128 inci maddesi, bu kadar önemli bir konuyu, kanun hükmünde kararname çıkarma yoluyla, 91 inci maddede bazı yetkileri vermiş olmakla beraber, bunu açık bir biçimde, 128 inci maddede, bu tip düzenlemenin kanunla yapılması gerektiğini ortaya koyması, bunu emredici hüküm haline getirmesi, zaten bu işin önemini gösteriyor. Değerli arkadaşlar, kamuda çalışan personel, siyasî partilerin, iktidarların personeli değil, devletin personeli; dolayısıyla, sürekli görev yapan kesimler. Ancak, daha önce sözcülerin açıkladığı gibi, çok değişik zamanlarda çıkarılmış bulunan yetki kararnameleri, 57 kadar da yapılmış tasarruf, ne yazık ki, Türk bürokrasisine yeterli bir huzur getirememiş, yeterli bir çalışma ortamı sağlayamamış, bir güven de kazandıramamıştır. Öyle ise, iktidarlar, hep kendi günlük çıkarları, kısa vadeli çıkarlarını çözebilmek, bürokraside birtakım kendi duygularına, düşüncelerine, hatta yandaşlarına olanak sağlamak için bu yetkileri alıp, haksız ve yanlış bir biçimde kullanmasının sonucu hep buraya kadar gelmiştir. Bu söz, şu parti veya bu parti için değil, Türkiye'de görev almış bütün partiler için geçerli bir sözdür. Neden? Eğer, bugüne kadar yapılmış olanlar başarılı olsaydı, isabetli olsaydı, şimdi yeniden bu tip kararname isteklerine, bu tip düzenleme isteklerine gerek kalmazdı. Öyle ise, arkadaşlar, bu kadar önemli sayılabilecek, gerçekten milyonlarca çalışanımıza huzur, güven verecek bir çözüm arıyorsak, bunu bir millî mutabakatla yapmak durumundayız. Yani, Parlamentonun genel kabulüyle, burada uzun uzun tartışarak, çalışarak bunu sonuçlandırmak durumundayız. Aksi takdirde, bu yetki yasa tasarısı yasalaştığında yapılması istenenler, ne personele huzur getirecektir ne de iktidarlar arzuladığına kavuşacaktır; çünkü, arkadaşlarımız, çok somut olarak, açıkça söylüyorlar; hukukçularımız dile getiriyor; bu yasa tasarısı Anayasaya aykırı olarak hazırlanmış ve yeniden bir iptalle karşı karşıya. Şimdi, söylediğim gibi, kapsamıyla, yapılması istenen süre arasında büyük çelişki var. Tabiî, bunu, bir başka yaklaşımla değerlendirmeye çalışabiliriz; örneğin, Doğru Yol Partisi sözcüsü Sayın Köse, diyorlar ki, "aslında, bunda birşey yok, hemencecik sonuçlanacak. Biz, aslında, bu tip yasayla ilgili çok geniş bir çalışma yaptık; bunu ekim ayında Parlamentoya getireceğiz." Madem bu kadar geniş çalışma yaptınız, ekim ayında bunu Parlamentoya getirecekseniz, altı aylık süreyi niye istiyorsunuz? İki aylık süre buna yeter. Yani, siz, gerçek anlamda, çalışanların, mağdur insanların maaşlarını düzenleme gibi bir olanağı kullanmak istiyorsanız, bu olanak, onbeş gün önce de elinizde vardı, temmuz ayının başında da vardı; şimdi de, bunu, yine kullanabilirsiniz. O bakımdan, süreler konusunda gerek tasarı gerekse sözcüler, gerçekten büyük bir çelişki içerisindeler. Bunun, iki ay içinde sonuçlanmasına hiçbir mani hal yoktur. Diğer bir yandan, şunu da gözden kaçırıyoruz; biz, bunu, Komisyonda da arkadaşlarımıza söyledik: Değerli arkadaşlar, 1997 bütçesi, ekim ayında görüşülecek; o zaman, personelle ilgili gelir-gider dengesi açısından birtakım değerlendirmeleri bu bütçe içinde yapmayacak mıyız?.. Tabiî ki, yapacağız. O zaman, aldığınız altı aylık yetkiyle, düzenlemeleri, 1997'nin Aralık ayının ötesine taşırdığınız zaman ne olacak peki bizim 1997 bütçemiz? Nasıl çözeceğiz, nasıl kalkacağız bu işin altından?.. Gerçekçi ve samimî olmak lazım. Biz, 1997 bütçesini, ekim ayında, kasım ayında komisyonlarda görüşeceğiz, burada görüşeceğiz; yapacağınız düzenlemelerin gelir-gider dengesi itibariyle bu bütçede yer alması gerekir. Siz, bunun yer almadığı, bu dengeyi kuramadığınız bir şeyi, bu ülkeye başka sorunlar yaratmadan nasıl çözeceksiniz?.. Gerçekçi olmak lazım. Bu konuda, Komisyon ve Hükümet tutarlı bir yaklaşım içinde değildir; hatalı bir yaklaşımdır, altı ay uzatırsa da hatalıdır. Kendi iddialarına göre üç aylık bir süreyi kullanırlarsa, o da hatalıdır. Onun için, bunu düzeltmelerinde yarar var. Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızın halisane sözler içinde "bunda ne var; işte, askerlerimizin, emniyet güçlerimizin de bazı sorunları var, bunları çözeceğiz" gibi yaklaşımları doğru değil; bu tip yaklaşımları kabul etmiyorum, kişisel olarak da söylüyorum. Toplumda çalışan kamu görevlileri, devlet karşısında eşittir. Elbette, yetki ve sorumlulukları farklı olabilir; ama, devletin yaklaşımı ayırımcı olamaz, çalışan hiçbir grubu ayıramaz, hepsinin önceliği olur, hizmet alanlarındaki yaklaşımları farklı olur; ama, gerekçeleri doğru değildir. Bakın, siz samimiyseniz, eğer istiyorsanız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınız, Demokratik Sol Partinin söylediği işçi emeklilerinin yıllardır çözümlenemeyen gösterge tablolarındaki düzeltmeyi yapın. ALİ OĞUZ (İstanbul) – Onu da yapacağız. METİN ŞAHİN (Devamla) – On küsur yıldır, iki milyon işçi emeklisi, dul ve yetimi, haksız bir biçimde farklı ücret alıyorlar. Gelin, dosdoğru tavır koyun, Parlamentoya getirin, yardımcı olalım, komisyonlara verdiklerimizi komisyonlardan geçirin. Dolayısıyla, işte, onlar şöyle bunlar böyle gibi yaklaşımlar doğru değil. Hele, bir arkadaşımız, pilotu örnek gösterdi. Bu tip yaklaşımlar, bu Parlamento için uygun yaklaşımlar değil tabiî; yani, arkadaşlarımızın, örnekleri doğru seçmesi gerekiyor. Değerli arkadaşlar, sözlerimi şöyle toparlamaya çalışıyorum: Bürokrasimiz, sanmayın ki, bu yaklaşımdan, bu söylediklerinizden, maaş artıracağım gibi sözlerinizden mutlu. Bürokrasi, şu anda büyük bir endişe içinde; çünkü, her gelen iktidar, bu tip kararnamelerle, ya aileleri parçalamış ya gözyaşına sebep olmuştur. Kendi özel çıkarları için yetki kararnemesiyle, özel düzenlemelerle kimilerine makam verme, kimilerini de makamlarından almanın peşine düşmüştür. Umarız, bu yasa bu tip şeylere fırsat vermez, böyle bir yaklaşım göstermez. Yine, sözümü toparlamaya çalışırsam; Hükümet altı aylık bir süre isteminde hatalı davranmaktadır. En azından, kendisi çok zor bir duruma düşecektir. Bütçeyle uyumunun sağlanması gerekir. Bu bakımdan, kullanılacak sürenin, azamî iki-üç ayı geçmemesi gerekir. Partim adına görüşlerimizi açıklamaya çalıştım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin. Refah Partisi Grubu adına, Sayın Temel Karamollaoğlu; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. RP GRUBU ADINA TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Kıymetli arkadaşlarım, biz, dikkat ederseniz, birkaç gündür, Meclisimiz çok yoğun bir çalışma içerisindeyken, mümkün olduğu kadar söz almamaya çalıştık; muhalefet sözcüsü arkadaşlarımıza imkân tanıdık... METİN ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, o imkân zaten var. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – ... daha yapıcı, daha güzel tekliflerle gelirler diye; ancak, üzülerek ifade ediyorum ki, genelde, arkadaşlarımız, sadece, süreyi uzatmaya matuf bir çalışmanın içerisine girdiler; biz de sabrettik; her şeye rağmen, son birkaç gündür, beraberce birtakım verimli çalışmalar yaptık. Şunu hemen ifade etmek istiyorum: Kanun kuvvetinde kararname çıkarma yetkisi, Anayasa ile, Meclisimize verilen ve Meclisimizin de, geçici bir süre için hükümete tanıdığı bir haktır. Anayasanın 91 inci maddesi çok açık "Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını gösterir." Bu kanun tasarısına baktığınız zaman, bu kanun tasarısında bunların hepsi bihakkın yerine getiriliyor; tarifler yapılmış vaziyette. Bazılarında tarifleri biraz geniş bulabilirsiniz; ancak, bu Hükümetle ilgili olarak bir iki hususu, bununla ilgili olduğu için belirtmekte fayda görüyorum. Bu Hükümet kurulalı, güvenoyu alalı, takriben üç hafta oldu. Bu üç hafta zarfında Hükümetimiz, çok ciddî adımlar attı. Bunlardan bir tanesi, memurumuzun, emeklimizin, dul ve yetimlerimizin, Bağ- Kur emeklilerinin hakikaten mağdur olan durumlarını düzeltmekle alakalıydı. İkincisi dün açıklandı; asgarî ücret, perişan durumda bulunan insanlarımızın yüreğine su serpti. Bunun yanında, Meclisimiz ciddî olarak devreye sokuldu. Burada, hem iktidardaki hem de muhalefetteki arkadaşlarımızla birlikte, daha sonra Meclise getirilecek olan, gerek olağanüstü hal konusunda gerek Çekiç Güç konusunda gerekse herkesin diline doladığı "siz bu paraları veriyorsunuz; ama, kaynak nerede" dediği konularda, bilgilerinize müracaat edildi; ama, üzülerek söylüyorum; bilgi istendiği zaman muhalefetteki arkadaşlarımız ortalıkta hiç gözükmedi, bir kelimeyle bile katkıda bulunma ihtiyacını duymadılar; "biz muhalefetiz, sadece tenkit etmekle mükellefiz" dediler. NİHAT MATKAP (Hatay) – Özkaynaklarda bulunduk. Doğruları anlatın; birçok insan bizi dinliyor. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Tabiî... Tabiî... Biz, diğer konularda da, hatta, kapalı oturum yaptığımız zaman... Enteresandır, şu televizyonlar kapatılsa, bizi geç vakitlere kadar meşgul edeceğinizi hiç tahmin etmiyorum; ama, televizyonlar açık olunca, ne olursa olsun, bir selam verme ihtiyacı duyuluyor. NİHAT MATKAP (Hatay) – Televizyonları kapatın, bir de öyle deneyin. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Ona da saygı duyuyoruz, o da güzel bir şey, ona da teşekkür ediyoruz; ancak "bu Hükümet, hiçbir şey yapmadı" derken nasıl bir mantık yürütülüyor, hakikaten bunu anlamak... BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu, madde üzerinde görüşür müsünüz efendim. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Geliyorum Sayın Başkan, ilgili olduğu için belirtiyorum. Bu Hükümetin güvenoyu alması bile, normal şartlarda Meclisin tatilde olduğu bir zamana rastladı. Biz, bir aydır normal tatil süresini kullanıyoruz, Meclisimiz yarından itibaren tatile girecek. Eğer, bir Hükümet, tatil aylarını kullanmak ve değerlendirmek istiyorsa, Meclisin... A. TURAN BİLGE (Konya) – Haydi gelin, çalışalım. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Elbette, bizim hiç tereddüdümüz yok. Biz, siz tatile girdiğiniz zaman... ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Sayın Başkan, mevzuya gelsin. BAŞKAN – İkaz ettim efendim. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) –Tabiî, süreyle ilgili, süreyle ilgili konuşuyorum. Siz, tatile girdiğiniz zaman, Meclisten yetki alan Hükümet, bu çalışmalarına devam edecek ve arkasından da, sizin arzu ettiğiniz o kanunlar, muhakkak, tekrar Meclise gelecek ve elbette, sizlerin fikirleri alınacak; ama, şu iki aylık zaman zarfında, hiç olmazsa şu meseleler değerlendirilsin. Efendim, neden 6 ay denildi: Elbette, bu çalışmalar yapılırken, süre, bir miktar rahat tutulur. Eğer, bu istenen süre, Anayasaya aykırı değilse "neden bunu 6 ay istedin" demenin, bana göre, pek geçerli bir tarafı yoktur. Ben, bu kanun tasarısıyla getirilmek istenen mantığı sizlerin ve bütün üyelerimizin çok iyi anladığı kanaatindeyim. Hükümet, hızlı çalışıyor, verimli çalışıyor, güzel çalışıyor ve inşallah bunlara, bu yaz döneminde yapacağı çalışmalarla da büyük katkılar sağlayacak. Biz, hiçbir zaman, burada, hemen bir iki kelimeyle...Sayın Başkan, müsamahanıza sığınarak, sadece süreyle ilgili birkısım konuları, elbette dile getiriyoruz; ama, dikkat ederseniz, son üç gündür, görüşmeler üzerinde, Grup adına, ciddî olarak söz almadık; Meclisin zamanını da israf etmedik, değerlendirmeye çalıştık. A.ZİYA AKTAŞ (İstanbul) –Hızdan başımız döndü!.. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Muhalefet sözcüsü arkadaşlarımıza, kendi fikirlerini rahatlıkla ifade edebilmeleri için, kendi imkânlarımızı kullanmayarak, imkân tanıdık. NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz? TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) –Onun için, bir iki kelimeyi burada söylemekte fayda görüyorum. NİHAT MATKAP (Hatay) – Hayır efendim; Sayın Başkan, müdahale edin lütfen. BAŞKAN – Sayın Karamollaoğlu, siz yanlış konuşuyorsunuz. Bir defa, her grubun burada konuşma hakkı var. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Elbette. BAŞKAN – Ama, iktidar grubunun konuşmama hakkı var; çünkü, o iktidar grubu, iş yapacak, zamandan tasarruf sağlayacak ve Mecliste konuşmayacak.(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Siz, bunları konuşacağınıza, getirin bu işleri Meclise, Genel Kurulun huzuruna...Rica ediyorum, hep muhalefeti tenkit etmeyin. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Elbette, muhalefet bizi tenkit ediyor, biz de muhalefeti tenkit etme hakkına sahibiz Sayın Başkan. A.TURAN BİLGE (Konya) – Tahrik ediyor... Tahrik ediyor... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) –Şimdi, burada, arkadaşlarımız cümleleri, fıkraları, maddeleri, eğer çok iyi okur, onların ne kadar değiştiğini görürlerse memnuniyet duyarız. Burada, her maddenin üzerinde hassasiyetle durulmuştur; her madde hassasiyetle kaleme alınmıştır ve hakkikaten de büyük bir değişiklik getirilmiştir. AHMET TAN (İstanbul) – Anayasayı delmek için. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Hiç tereddüt etmeyin, Meclisimiz devreye sokulmuştur. Onun için, bizim yaptığımız değişikliklerde arkadaşlarımız laf atıyorlar, efendim (U) dönüşü yapıldı falan, bunların hiçbir tanesinde dönüş yapıldığı yok. Sadece maddeler, hakikaten, ülkemize ve milletimize yararlı hale getirilmiştir; ancak, elbette, icraatlarını rahat yapabilmeleri için Hükümetimize zaman verilmiştir; Hükümetimize birtakım konularda da yetki verilmiştir. Ben, bundan dolayı, aslında büyük memnuniyet duyuyorum. Muhalefetteki arkadaşlarımız elbette konuları dile getirecekler, tenkit yapacaklar; biz, bundan dolayı da hiçbir zaman gücenmeyiz. Sizin tenkitleriniz, yerine göre, bize ışık tutar; yerine göre, fikirlerimize katkı yapar; biz, hata gördüğümüz yerde mutlaka değiştirir, doğruyu da sizinle beraber kabul ederiz; ama, ille de, muhalefetteki arkadaşlarımızın fikirlerine uyma diye bir mecburiyetimiz yok. Şunu belirtmek istiyorum: Milletimiz, mutlaka, bu çalışmaları, bu fikirleri_ BAŞKAN – Sayın sözcü, madde ile ilgili konuşun; çok genel konuşuyorsunuz. İktidar Partisi sözcüsüsünüz, rica ediyorum, maddeye bağlı konuşun. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, maddeye bağlı olarak_ Ben, bundan sonra, arkadaşlarımız konuştuğu zaman, maddeye bağlı kalmalarını, her defasında istirham edeceğim o zaman. BAŞKAN – E, tabiî, ben, burada niye bulunuyorum?.. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Burada, ilk defa söz aldım, ilk defa konuşuyorum; onun için de bir dakikalık bir zamanım var; sizlerin de biraz tahammül göstermenizi bekliyorum. Biz, burada üç gündür tahammül gösteriyoruz. ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Şimdiye kadar konuşabilirdiniz. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) – Hiç tereddüt göstermeyin. Milletimiz yapılan çalışmaları çok yakından takip ediyor; katkıları da, tenkitleri de yakından takip ediyor ve bu yetki kanun tasarısıyla kendilerine gelecek olan faydayı da şimdiden idrak ediyor. Ben, bu sözlerle, elbette, bu maddenin kabulü yönünde oy kullanacağımızı, çıkacak olan kanun kuvvetindeki kararnamelerin de, milletimize ve memleketimize hayırlar getireceğini ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Aslında, Sayın Karamollaoğlu, yeni parlamenter olduğu için, bu Meclisin çalışma usullerini pek fazla bilmiyor. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, ben, yeni parlamenter değilim. BAŞKAN – Efendim, bakın, o zaman, size söyleyeyim... Rica ediyorum... Burada, iktidar partisi, bundan önceki çalışmalarda konuşmuyordu. Refah Partisi, şurada otururken, müddetlerini, hep son saniyesine kadar kullanıyordu -bakın, ben Meclis Başkanvekiliyim ve tarafsız olmak zorundayım- ve muhalefette, iktidara her türlü sözü söylüyordu. Siz, buna tahammül edeceksiniz ve alışacaksınız. Eğer, konuşursanız, o zaman, buradan, bir kanun çıkmaz. Siz, çıkıyorsunuz, konuyla ilgisi olmayan konularda konuşuyorsunuz. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri) Siz, böyle konuşursanız, biz de size müdahale etmezsek, o zaman, muhalefet çıkar, burada, konuyla ilgili olmayan her şeyi dile getirir ve bu Meclis çalışamaz duruma düşer. Bakın, Meclisin bu ilk çalışma yıllarında, size, ciddî olarak tavsiyede bulunuyorum: Bir daha, sakın, çıkıp böyle konuşmalar yapmayın... (DSP sıralarından alkışlar) Biz, burada, iktidar partisinin... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Nasıl konuşacağımızı biz biliriz. Siz, nasıl konuşacağımız konusunda böyle talimat verir gibi konuşamazsınız. BAŞKAN – Efendim rica ediyorum... Bir fikir söyleyeyim. Bakın, iktidarın görevi, halka hizmet etmektir. İktidar büyük bir güçtür. İktidarı elinde bulunduran güce, sataşma da olacaktır, hakkında birtakım ithamlar da olacaktır; ama, siz, tahammül edeceksiniz ve ondan sonra da "böyle iktidar yapılır memlekette" dedirteceksiniz. Yoksa, her muhalefet sözcüsünün çıkıp konuştuğu her şeye cevap verirseniz, bu Meclis çalışmaz. Teşekkür ediyorum. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, rica ediyorum, bir noktada... Biz, üç gündür hiç ses çıkarmadan çalıştık... BAŞKAN – Çıkarmayacaksınız tabiî canım... Buna tahammül edeceksiniz... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, yani el insaf... BAŞKAN – Rica ederim efendim... Buyurun oturun... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Eğer, benim hakkım yoktur diyorsanız, böyle bir çalışma olmaz... BAŞKAN – ANAP Grubu adına, Sayın Halit Dumankaya; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) Sayın Dumankaya, süreniz 10 dakikadır. ANAP GRUBU ADINA HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Akşam üzeri aldığımız üzücü bir habere göre, Hakkâri'nin Şemdinli İlçesinde, 6'sı asker olmak üzere, 11 güvenlik görevlisi şehit olmuştur. Ölenlere, Allah'tan rahmet diliyorum. Cuma annelerine, 11 yeni anne daha katılmıştır; bu annelere, başsağlığı, metanet ve sabır diliyorum. Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının maddesine geçmeden önce, burada, İktidar partilerinin sözcülerine birer kelimeyle cevap vermek istiyorum: Sayın Karamollaoğlu "biz, Meclisi çalıştırıyoruz, muhalefeti konuşturuyoruz" dedi; ama, bu kanun tasarısı, komisyona geldi, aynı gün Genel Kurula indi; yani, gümrükten mal kaçırır gibi davranıp, muhalefetin, kanun tasarısını incelemesine imkân vermediniz. Bunu belirtmek istiyorum. Diğer konulara, Başkan değindi. İkinci bir konuya değinmek istiyorum: Sayın Köse, burada "işte, Anavatan Partisi var ya, o, solcularla işbirliği yapıyor" dedi. Ey! Sayın Köse, siz, dört sene solcularla beraber çalışmadınız mı?.. Sayın Birleşim Başkanı size kızdı... Hafızai beşer nisyan ile maluldür. Değerli arkadaşlarım, yine "niye karşı çıkıyorsunuz? Biz, bu kanun tasarısını getirdik; bundan, polisler, askerler istifade edecektir" dedi... İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Bütün kamu personeli... HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Tabiî, biz, bundan mutluluk duyarız. Gece gündüz demeden, canla başla çalışan bu insanlara hak verilmesinden yanayız; ama, o silahlı güçlerin dışında da, üniversite hocalarımız, öğretmenlerimiz, sağlık memurlarımız niye düşünülmedi? TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, maddeyle ilgili niye konuşmuyor? BAŞKAN – O yolu siz açtınız. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – El insaf Başkan, el insaf... HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Yine, Sayın Köse dedi ki, "biz, bu personele para vereceğiz, bundan niye gocunuyorsunuz?" Ey! Sayın Köse kardeşim, siz değil miydiniz "işçilere sıfır zam vereceğiz" diyen, işçileri sokağa döken? Siz değil miydiniz, memurları enflasyona ezdirip, memur göstericilerinin üzerine köpekleri saldırtan?.. BAŞKAN – Sayın Dumankaya, biraz da maddeye gelirseniz memnun olurum efendim. HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Bunu belirttikten sonra, tasarıya geçiyorum değerli arkadaşlarım. BAŞKAN – Maddeye gelin,tasarıya değil. HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Kanun tasarısının 4 üncü maddesi, süreyle ilgili. Şimdi, aşağıda belirteceğim nedenlerle, bu süre, bu kanun tasarısı, Anayasaya aykırıdır. Değerli arkadaşlarım, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, Anayasamızın 87, 91 ve 163 üncü maddelerinde yer almaktadır. Bu maddeler, her istendiği zaman, keyfi olarak, kanun hükmünde kararname çıkarmaya cevaz vermez. Anayasamızın yukarıda bahsettiğim maddeleri, kanun hükmünde kararnamenin çıkarılmasına ait kuralları koymuştur. Çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler bir çerçevede ele alınmalıdır. Olmasa ne olur, alınmasa ne olur? Muhalefet olarak, olayı, Anayasa Mahkemesine götürürüz ve orada, Anayasa Mahkemesine başınız çarpar. Anayasamızın 87 nci maddesi, belli konularda ve belli koşullarda kanun hükmünde kararname çıkarılabileceğini emretmiştir. Anayasamızda, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yetkisini devredemeyeceği de Anayasamızın 7 nci maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, olağanüstü durumlarda başvurulan istisnaî bir yetkidir. Kanun hükmünde kararnamenin çıkarılması konusunda, yetki verilen konunun belirgin olması gereği vardır. Belirgin olmayan, çerçevesi çizilmeden verilen yetki, yetki devri anlamına gelir ki, bu durum, Anayasamıza aykırı olur. Bunu, parmak çoğunluğuyla yapamazsınız. Parmak çoğunluğuna güvenip "biz yaptık, oldu" derseniz, yine, başınızı Anayasa duvarına çarparsınız. Anayasamızın 91 inci maddesine göre, yetki yasasında, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacı, kapsamı, ilkeleri, yetki süresi, bu süre içerisinde birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılıp çıkarılmayacağı gösterilmelidir. Görüştüğümüz bu yasa tasarısına baktığımızda, Anayasamızın 91 inci maddesinde belirtilen hususlara dikkat edilmemiştir. Bu açıdan, Anayasamıza aykırıdır. Anayasamıza göre, çıkarılacak bu gibi yasalarda göz önünde bulundurulacak ilkeler şunlardır: Birincisi, yetki yasasında, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin amacının, kapsamının, ilkelerinin gösterilmesi lazımdır. İkincisi, yetki verilen her konunun amacı, kapsamı ve ilkeleri somut olarak yetki yasasında belirtilmelidir. Bu yetki yasasında, bu konuya riayet edilmediğinden, Anayasaya aykırıdır. Amaç ve kapsam maddeleri, kanunun amaç ve kapsamının birbirinden ayrılabilmesine elverir nitelikte bulunmalıdır. Bu tasarıda, bu konuya da dikkat edilmemiştir. İlkeler, genel kavramlarla geçiştirilmemelidir. Yine, Anayasamızın 91 inci maddesinde, hangileri için kanun hükmünde kararname çıkarılmayacağı konuları, açıkça, orada derpiş edilmiştir. Bu yetki yasa tasarısıyla da bu madde ihlal edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin devredemeyeceği yetkisini parmak çoğunluğuyla devralmaya çalışırsanız, buradan geçirseniz dahi, başınızı, yine, Anayasa duvarına çarparsınız. Bu konuda, Hükümetin küçük ortağı DYP için bir şey söylemiyorum. Onlar, birçok kez, başlarını bu duvara çarpmaya alışıklardır. Ancak, Refah Partisinin muhalefetteyken karşı olduğu konularda, İktidara geleli 25 gün gibi kısa bir zamanda bu kadar değişmesine bir mana vermekte güçlük çektiğimi ifade etmek istiyorum. Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, kanun hükmünde kararname çıkarmasını, ancak, önemli, zorunlu ve ivedi durumlarda isteyebilir. BAŞKAN – Sayın Dumankaya 1 dakikanız var efendim. HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Bu durumun dışında verilen yetki, yasama yetkisinin devri anlamına gelir ki, bu durum, düpedüz Anayasaya aykırıdır. Geliniz, Meclisi tatil etmeyin, oturalım, birlikte çalışalım. Bu Mecliste, emeklilere, dula, yetime, çalışana, hep beraber çalışarak, birlikte kanun çıkaralım. Eğer, kanun çıkaramazsanız, bu şekilde yapacağınız yanlışlarla daima Anayasa duvarına çarpacaksınız. Bakınız değerli arkadaşlarım, siz, muhalefetteyken... Yenilere bir şey demiyorum; ama, eskiler burayı çok iyi kullanırlardı... Şimdi, sabırlı olacaksınız, burada konuştuklarınızı her zaman Refah Partisinin önüne koyacağız; yani... BAŞKAN – Sayın Dumankaya, efendim, süreniz bitti Sayın Dumankaya. HALİT DUMANKAYA (Devamla) – ...kiracıyken başka, muhalefetken başka, iktidarken başka durumda kalmayacaksınız. BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Dumankaya; buyurun, teşekkür edin ve inin. HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Diğer maddede konuşmama devam edeceğim. BAŞKAN – Tabiî, devam edin, zaten sabaha kadar zamanımız var. Yalnız, Sayın Dumankaya, eğer Meclisin çalışmasını istiyorsanız, Danışma Kurulunu toplantıya çağırırsınız, kabul edilmezse, grup önerisi olarak getirirsiniz, Genel Kurula sunarsınız. Sayın Hükümet, söz istediniz; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 87 sıra sayılı Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi süreyle ilgilidir; bu bakımdan, süreyi fazla uzatmamaya gayret sarf edeceğim. Bu maddede iki nokta var. Bu iki noktadan biri, Hükümetin yetkiyi altı ay süreyle kullanacağıyla ilgilidir. İkincisi ise, birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılmasına ilişkindir. Muhalefet partilerine mensup sözcüler, bu açılardan Anayasaya aykırılık iddiasında bulundular. Aslında, her iki husus da Anayasaya aykırı değildir; çünkü, Anayasada süreyle ilgili bir sınırlama söz konusu değildir. Üstelik, birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılacaksa, bunun, yetki kanununda belirtilmesini de ifade etmektedir ki, bu, birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılabileceğini göstermektedir. Anayasanın yorumu budur. Fiilî duruma baktığımız zaman, Cumhuriyet Halk Partisinin, SHP'nin hükümet ortağı olduğu dönemler ve bütün partilerin iktidar dönemlerinde, bu söylediğimiz çerçeve içerisinde yetki kanunları alınmıştır. Ben, somut birer örnek vermek istiyorum: Örneğin; SHP'nin (bugünkü CHP'nin) Hükümet ortağı olduğu tarihte 25.1.1995 tarihli ve 4066 No'lu Yetki Kanununun 4 üncü maddesinde süre altı aydır ve buna istinaden de 5 adet kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Sayın Ecevit'in Başbakan olduğu 1978 yılında, 2171 No'lu Yetki Kanununun 4 üncü maddesinde yetki süresi bir yıldır ve buna istinaden de 5 adet kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Bir de ANAP döneminden örnek vermek istiyorum: 1986 yılında 3268 No'lu Yetki Kanununun 4 üncü maddesinde yetki süresi iki yıldır ve buna istinaden de 53 kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. Saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Şahısları adına Sayın Fikret Karabekmez, buyurun efendim. FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Vazgeçiyorum efendim. BAŞKAN – Peki. Sayın Lütfi Yalman, buyurun. Süreniz 5 dakikadır. LÜTFİ YALMAN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 87 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında, Hakkâri Şemdinli'deki 11 şehidimize de Cenab-ı Hak'tan rahmet temenni ediyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısı tüm kamu personelini ve tüm kamu personelinin haklarını kapsıyor. Yüce Meclisin çatısı altında bulunan hiçbir milletvekili arkadaşımızın, kamu personelinin sosyal haklarının düzeltilmesini yahut da durumlarının iyileştirilmesine karşı çıkmalarını düşünmek mümkün değildir. Elbette ki, herkes, kamu personelinin her kesiminde çalışan insanlarımızın durumunun iyileştirilmesini ister. Ancak, şunu ifade etmek istiyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi yarından itibaren, tabiî ki tatile girecektir. Dolayısıyla, Hükümet, aşk ve şevkle kamu personelinin, kamu çalışanlarının durumlarının iyileştirilmesini istemekte ve son günlerdeki kararlarıyla, ataklarıyla ve çalışmalarıyla da bunu ispat etmektedir. Muhalefete düşen de, zannedersem, böyle bir çalışmaya ve gayrete destek olmaktır. Göreceksiniz ki, bu kanun tasarısı çerçevesinde alınan kararlardan, neticede, muhalefet de çok mutlu olacak ve hatta, hayranlık duyacaktır. Böyle olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalman. Sayın Suat Pamukçu, buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının süreye ilişkin maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hükümet, bir yetki istiyor ve bu yetkiyi de altı ay süreyle kullanmak niyetiyle önümüze bir tasarı getirmiştir. Bu süreyi niçin kullanacaktır? Cümle âlem bilmektedir ki, bugün, devlet dairelerinde işler, hantal bir şekilde yürümektedir, verimsizdir. Önümüze getirilen tasarıyla, Hükümet, kamu hizmetlerinin, verimli, süratli ve herkesin memnun kalacağı bir şekilde yürütülmesini amaçlamaktadır. Hükümet, karşımıza, ne güzel bir amaçla gelmiştir. Bu bakımdan, bu süreyi, bu amaç doğrultusunda kullanacağı ümidiyle, hepinize saygılar sunuyor, Hükümetimize başarılar diliyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pamukçu. Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir. Madde üzerinde 10 adet önerge verilmiştir; madde, bir fıkra olduğu için, yalnız 4 tanesini okutup, işleme koyacağım. Önergeleri, geliş sırasına göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerinin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: "Madde 4.- Bu Kanunla, Bakanlar Kuruluna verilen yetki, Kanunun yayımından itibaren üç ay süreyle geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun hükmünde kararname çıkartabilir." Metin Şahin Fırat Dayanıklı Hayati Korkmaz Antalya Tekirdağ Bursa Aydın Tümen Bekir Yurdagül Ankara Kocaeli BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerinin Malî Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Nami Çağan Hayati Korkmaz Kocaeli İstanbul Bursa Tuncay Karaytuğ Metin Şahin Adana Antalya Teklif: Madde metnindeki "birden fazla" ifadesi çıkarılmış ve yerine "bir tanesi 657 sayılı Kanun çerçevesi ve diğeri de kamu iktisadî teşebbüsleri hakkında olmak üzere 2 adet" cümleciği konulmuştur. BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Metin Şahin Aydın Tümen Kocaeli Antalya Ankara Cafer Tufan Yazıcıoğlu Hayati Korkmaz Nami Çağan Bartın Bursa İstanbul Teklif: Madde metnindeki "altı ay süre" ifadesi "yetmişbeş gün" olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Yetki Süresi" başlıklı 4 üncü maddesi, Anayasanın 87 ve 91 inci maddeleri ile 2 nci maddesine, ayrıca 153 üncü maddesine aykırıdır. Mümtaz Soysal Tuncay Karaytuğ İbrahim Yavuz Bildik Zonguldak Adana Adana Teoman Akgür Hasan Gülay Sema Pişkinsüt Sakarya Manisa Aydın Fevzi Aytekin Ali Ilıksoy Tekirdağ Gaziantep BAŞKAN – Son okuduğumuz önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir. Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım? MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Gerekçeyi okutalım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Yetki Süresi" başlıklı maddesiyle Bakanlar Kuruluna 6 ay süreyle bir yetki verilmiş ve bu süre içinde Bakanlar Kurulunun birden çok kanun hükmünde kararname ya da yasa gücünde kararname çıkarılması olanaklı hale getirilmiştir. Bilindiği gibi, yetki yasalarının belirli sürelerle verilmesi zorunludur. Anayasamızın ve Anayasa Mahkemememizin süre sınırı aramasının nedenleri bellidir. Sürenin sınırlanmaması yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir ve bu, Anayasamızın 7 nci maddesindeki yasama yetkisinin millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kullanılacağı ve devredilemeyeceğine ilişkin hükme aykırı olur. Bu nedenle, yetki yasaları belirli sürelerle çıkarılır. Nitekim, Anayasamızın 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında "yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir" denilmiştir. Ancak, yetki yasaları çerçevesinde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler yönünden sorun, bunların Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmasında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından görüşülüp onaylanmasında yaşanmakta ve her seferinde Anayasaya aykırı durumlar yaşanmaktadır. Örneğin, daha önce bir yetki yasasına dayanılarak, şimdi aramızda görev yapan eski bir Genelkurmay Başkanının görev süresinin uzatılmasına dair kanun hükmünde kararname, ne acıdır ki, kendisi emekli olduktan ve milletvekili seçildikten sonra Yüce Meclisin gündemine gelmiş; böylece, Sayın Güreş, kendisi hakkında bir kanun hükmünde kararnamenin görüşmelerine katılan bir parlamenter olarak belki de dünya tarihine geçmiştir. Bu nedenle, bir yetki yasasının süresinin sınırlı olması doğaldır ve doğrudur; ancak, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin sayısı konusunda hiçbir sınırlama getirilmemiştir. Birden çok olduğu belirtilmiştir ama, bu Hükümet, hergün bir kararname imzalayıp, 6 ay boyunca 180 kanun hükmünde kararname çıkarırsa, bu, Anayasaya uygun mu olur? Bu nedenle, Bakanlar Kurulunun çıkarabileceği kanun hükmünde kararname sayısının bir üst sayıyla sınırlanarak belirtilmesi daha uygundur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Kocaeli ve arkadaşları Teklif: Madde metnindeki "altı ay süre" ifadesi "yetmişbeş gün" olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Gerekçeyi okuyalım mı sayın önerge sahipleri, yoksa konuşacak mısınız? NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 1997 yılı konsolide bütçesi 15 Ekim 1996 günü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanacaktır. Değişikliklerin ortaya çıkaracağı malî yükün gerçekçi bir şekilde bütçeye yansıtılabilmesi için düzenlemelerin 15 Ekime değin tamamlanması gerekir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. MADDE 4.- Bu Kanunla Bakanlar Kurulana verilen yetki, Kanunun yayımından itibaren üç ay süre ile geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarabilir. Metin Şahin Antalya ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Şahin, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Personele verilmesi düşünülen haklar, 1997 bütçesiyle birlikte değerlendirilmesi gerçekçi olacaktır. Üç aylık süre bu nedenle yeterlidir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeliyle Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinde aşağıdaki değişikliğin yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Kocaeli ve arkadaşları Teklif: Madde metnindeki "birden fazla" ifadesi çıkarılmış ve yerine "bir tanesi 657 sayılı Kanun çerçevesi ve diğeri de kamu iktisadî teşebbüsleri hakkında olmak üzere 2 adet" cümleciği konulmuştur. BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmadığı için önerge sahiplerinin konuşma hakları vardır. Gerekçenin okunmasını mı istiyorsunuz, konuşmak mı istiyorsunuz? NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi şimdiye değin yarar sağlamamıştır; çünkü, hükümetler, hatamız olursa düzeltilir düşüncesiyle hazırlıkların yetersiz tutulmasını özendirmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, televizyonlar çekiyor. BAŞKAN – Televizyon nereyi çekiyor? ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanımızı çekiyor. BAŞKAN – Efendim, Bakan orada fuzulî işlerle uğraşıyor. Siz niye Bakanla kafanızı yoruyorsunuz... Siz kendi işinize bakın. ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Bizim işimiz onlara bakmak. Oy pusulalarını toparlıyor. BAŞKAN – Efendim, herkes önündeki kâğıtlarla uğraşırsa, ben, Başkan olarak, Genel Kurulda herkesin uğraştığı kâğıtlarla mı uğraşayım... Rica ediyorum... ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Kâğıt mı o; oy pusulası... Görmüyor musunuz... Meclisin itibarı var... Orada, Başkan olarak, Meclisin itibarını göstermeniz lazım. Televizyonlar çekiyor. BAŞKAN – Televizyon yok orada. Herhalde, siz, başka bir şey görüyorsunuz. Orada bir kuru makine var; başında adam yok. O makinenin başında adam olmayınca işlemiyor!.. Müteakip maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 5. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. CHP Grubu adına, Sayın Önder Sav; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; aslında, kürsüye gelirken, herhalde, gecenin bu saatinde, bir süre kullanmak istediğimi sanan değerli üyeler, konuşmamı bitirdikten sonra yanıldıklarını anlayacaklardır. Tasarının yürürlük maddesi üzerinde konuşmamın yadırganacağını bilerek, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Daha önce görüşülerek kabul edilen 1, 2, 3 ve 4'üncü maddeler, Anayasaya aykırıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, geride bıraktığımız dönemlerde, benzer maddeler, Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti. Anayasanın 153 üncü maddesinin bağlayıcılığı unutularak, yetki yasasının geçmiştekiler gibi benimsenmesi, hukuken yanlıştır. Anayasa Mahkemesi, yürürlük maddesi konusunda iptal isteği olmamasına karşın, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 29 uncu maddesine göre, kendisi, resen iptal kararı vermektedir. Görüşmekte olduğumuz madde için de, Anayasaya aykırılık önergesi vermiş bulunmaktayız. Daha önceki 1, 2, 3 ve 4 üncü maddelerle ilgili önergelerimiz okutulup işleme konulmadığı için, bu maddeye ilişkin önergemizin de işleme konulup konulmayacağını bilmemekteyiz. Bugün oturumu yöneten Sayın Başkan, birbiriyle çelişen tutum ve uygulamalarıyla bizi şaşırtmıştır. Konuyla ilgili olarak, yeri ve sırası gelmişken, Sayın Başkanın, çalışma usullerine uymayan tutumuna değinmek zorunda kalacağım için üzgünüm. Sayın Başkan, dün, Anayasaya aykırılık önergelerinin tümünü, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 84 üncü maddesinin ruhuna ve özüne uygun olarak yorumlayıp uygulamış; bugün ise, tam tersi bir uygulama sergilemiş, Anayasaya aykırılık önergelerimizin hiçbirini işleme koymamıştır. Bu, yasanın, usulen de sakat doğmasına, Anayasa Mahkemesinde, usul yönünden de tartışılmasına neden olacaktır. Bu Yüce Meclisin Başkanlık kürsüsünde, yönetici yerinde oturan Başkanların, eşit, adil, tarafsız ve hepsinden de önemlisi, istikrarlı yönetim göstermeleri gerekir. Sayın Başkanın daha önceki oturumlardaki benzer tutumları nedeniyle, bugün, kendilerine, İçtüzüğün 63 üncü maddesini anımsatmakta yarar görmedik. Nasıl olsa, Sayın Başkan, kendince hukuk dışı bir bahane bulup, böyle bir isteği de reddedecekti. Sayın Başkanın, özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna karşı tutumunu ve -dilim varmıyor; ama- kimi zaman, husumete varan davranışını, anlamakta güçlük çekmekteyiz. Umarım, Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmediği sakin bir anında, şikâyetimizi değerlendirme olanağını bulur!.. Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından "Madde nerede kaldı?!" sesleri) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sav. Sayın Sav, tabiî, değerli arkadaşlarımın mensubu olduğu Cumhuriyet Halk Partisine hayatiyet veren SHP'nin uzun zaman hizmetini yaptım. Sayın Önder Sav, bizim oraya yaptığımız katkılarla bugün milletvekilidir. Ben, oraya fazla cevap vermek istemiyorum. ÖNDER SAV (Ankara) – Sizden çok önce geldim ben bu Parlamentoya beyefendi!.. BAŞKAN – Eğer, biz, o SHP'yi CHP ile birleştirme gayretini göstermeseydik, o sıralar şimdi bomboştu. Yalnız, bir şey daha söylemek istiyorum... Sayın Sav... ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Bir dakika... Ama, beni itham ettiniz... Beni itham ettiniz... ÖNDER SAV (Ankara) – Siyaseten şefaat dilediğiniz günleri unutmayın! BAŞKAN – Efendim, bakın, beni itham ettiniz. Cumhuriyet Halk Partisinde, bana siyaset yasağını getirdiniz. Beni, siyasî hayatımda, bir, 12 Eylül İhtilalini yapan generaller, 1983 yılında yapılan seçimde veto ettiler; bir de SHP ile CHP birleştikten sonra, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri veto ettiler. Tamam mı?!. (CHP sıralarından alkışlar) ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – İsabet etmişler!.. BAŞKAN – Alkışlamakta da haklısınız!... Ayrıca, ben, Başkan olarak, burada çok eşit davranıyorum, hukuku uyguluyorum. Danıştayda 18 sene şerefli bir görev yapan ve 1966'larda Danıştayda yazdığı kararlar, hâlâ, bugün, Danıştayda içtihat olarak herkesin nazara aldığı bir hâkim sıfatıyla burada İçtüzüğü uyguluyorum ve maalesef, sizin benimle ilgili olarak söylediğiniz sözler, sizde husumet duygusuyla teşekkül etmiş bir düşüncenin ürünü olarak dışarıya aksediyor. Yoksa, ben, kimseye karşı bir husumet beslemiyorum. Dün yaptığımız uygulamada, iki tane Anayasaya aykırılık önergesi vardı. Biz, bu iki Anayasaya aykırılık önergesini birleştirdik - çok ahenk içinde süren bir Meclis çalışmasında- bir ihtilaf doğmasın dedik ve her iki önergenin de gerekçesini okuduk; ama, bugün, beş tane Anayasaya aykırılık önergesi var. Şimdi, beş tane Anayasaya aykırılık önergesinin gerekçesini ayrı ayrı okutursak Meclisin ciddiyeti kaybolur. Dolayısıyla, Divan olarak şöyle bir karar aldık: Anayasaya aykırılık konusunda verilen bütün önergeler aynı amaca yöneliktir, bunlardan hangisi daha önce verilmişse -Kanunlar Müdürlüğündeki arkadaşlarımız üzerine saat tespit ediyorlar- onu uygulayalım dedik. Yani, bunda bir terslik yok, size karşı bir husumetim yok. Gelip, eski bir partimin koltuklarına oturmuşsunuz, size hayırlı olsun... Daha benden ne istiyorsunuz?!. (RP ve DYP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Rica ediyorum efendim!.. Rica ediyorum!.. Beni seçime sokmadınız, ben de, son gün, partiden istifa ettim. Sayın Genel Başkanınıza dedim ki "Sayın Baykal, önseçim yaptırın bu partide ve insanları parti değiştirmeye zorlamayın. Parti değiştirmek, din değiştirmek kadar zordur; ama, insanların parti değiştirmemesi için de, Tanrı'nın da Tanrı olması lazım." Bunları anlayanlar bilir, bunları anlayanlar bilir. Burada çıkıp da bizi tenkit ederken... Benim kimseye karşı bir husumetim yok. Ben, bu kürsüye çıktığım zaman -daha önce de ifade ettiğim gibi- Tanrı karşısında ibadet eden bir insanın sorumluluk duygusu içinde bu Meclisi yönetmeye çalışıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Eksiklerim olabilir, bir insanım; ama, burada mümkün olduğu kadar tarafsız, bütün bilgimi, bütün kabiliyetimi, bütün tarafsızlığımı kullanarak Meclisi yönetmeye çalışıyorum. Eksiklerim olabilir; eğer eksiklerim varsa, hepinizden özür dilerim, ama siz de, bu Meclisi çalıştırdığım için bana kin duymayın efendim. Peki efendim... Madde üzerinde başka söz isteyen ?.. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Grup adına söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun efendim. Süreniz 10 dakikadır.(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yetki kanunu tasarısının 5 inci maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ancak, sözlerime başlamadan önce, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü için mücadele veren ve biraz evvel haberini almış olduğumuz, güvenlik kuvvetlerimizden 11'inin şehit olmasından dolayı büyük üzüntü duyduğumuzu ve bu vesileyle, büyük milletimize başsağlığı dileklerimizi, ailelerine başsağlığı dileklerimizi, Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı dileklerimizi sunuyor; hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. Türk Milleti olarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi bir kez daha vurguluyor ve tüm millet olarak -bu konudaki hassasiyetimizle birlikte- her zaman şehit olmaya hazır olduğumuzu bilhassa açıklıyoruz ve hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz. Değerli arkadaşlarım, kamu personeli konusunda fazla bir şey söylemeyeceğim. Aslında, benim, dört yıl gibi bir süreyle Personel Genel Müdürlüğüm vardır. Kanunun, özellikle yetki bakımından, kamu personelinin daha iyi çalışmasını, daha etkin, daha süratli ve verimli çalışmasını; hem özlük haklarının düzenlenmesi, hem ekonomik şartlarının en iyi seviyeye çıkarılması, hem de sosyal haklar vermek suretiyle, onların, ülkenin meselelerine daha iyi yaklaşım içerisinde olmalarını, daha süratli ve verimli bir şekilde çalışmalarını sağlayacağı ümidini taşıyorum. Hükümetimizin bu konuda yapacağı çalışmalara inanıyor ve güveniyoruz. Bu sebeple, bu tasarının kabulü vesilesiyle yapmış olduğu güzel çalışmadan dolayı bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyor; Hükümetimize başarılar diliyor; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bedük. Ben, sayın arkadaşlarımdan ayrıca da rica ediyorum; Meclis kürsüsünden kendilerine cevap vermek istemiyorum; eğer uygun görürlerse, bir televizyon kanalına çıkalım, bizim oradaki çalışmalarımızı, birbirimize karşı olan şeylerimizi anlatalım. MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Yeter be kardeşim! BAŞKAN – Tamam, ben şimdi kapattım sözümü efendim... Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler bitmiştir. Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum... MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Bunlar, sen ve senin gibi kişiler yüzünden böyle oluyor. Bunların yeri ve zamanı mı?! BAŞKAN – Sayın Yıldız, siz konuşmayın; biz, sizinle aynı ilin insanlarıyız; birbirimize karşı hiç konuşma hakkımız yok. Neyse... MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Olmamalı; ama, yapıyorsun kardeşim! Yeter be kardeşim! Niye uzatıyorsunuz o kadar? BAŞKAN – Sen, Grup Başkanvekili çıkıp da bizi itham ettiği zaman niye ona müdahale etmedin? MUSTAFA YILDIZ (Erzincan) – Bakın, sesimizi çıkarıyor muyuz?.. ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, DYP'de sana önseçim hakkı mı verdiler?.. BAŞKAN – Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli İle Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Metin Şahin Aydın Tümen Kocaeli Antalya Ankara Hayati Korkmaz Çetin Bilgir Bursa Kars Yürürlük Madde 5.– Bu Kanun 1.8.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Metin Şahin Bekir Yurdagül Hayati Korkmaz Antalya Kocaeli Bursa Aydın Tümen Çetin Bilgir Ankara Kars Yürürlük Madde 5. - Bu Kanun 1.7.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Metin Şahin Aydın Tümen Kocaeli Antalya Ankara Hayati Korkmaz Çetin Bilgir Bursa Kars Yürürlük MADDE 5. - Bu Kanun 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Öteki önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Metin Şahin Bekir Yurdagül Hayati Korkmaz Antalya Kocaeli Bursa Aydın Tümen Çetin Bilgin Ankara Kars Yürürlük Madde 5. - Bu Kanun 1.10.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Anayasaya aykırılık önergesini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Yürürlük" başlıklı 5 inci maddesi, Anayasanın "Başlangıç" bölümünün 3 ve 4 üncü paragraflarına, 2, 7, 87, 91, 128 ve 153 üncü maddelerine aykırıdır. Aykırılığa ilişkin gerekçe ilişiktedir. Önergemizin, İçtüzüğün 84 üncü maddesine göre işleme konulmasını saygılarımızla dileriz. Önder Sav Nihat Matkap Metin Arifağaoğlu Ankara Hatay Artvin Yusuf Öztop Mahmut Işık Birgen Keleş Antalya Sıvas İzmir Ali Rıza Bodur Bekir Kumbul Algan Hacaloğlu İzmir Antalya İstanbul Yılmaz Ateş Ankara BAŞKAN – Bu önerge en aykırı önerge olduğu için, önce bunu işleme koyuyorum. Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmıyor. Önerge sahipleri açıklama yapmak istiyor mu efendim? ÖNDER SAV (Ankara) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Peki efendim; gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1, 2 ve 3 üncü maddeleri Anayasaya aykırıdır. Bu maddelerin yürürlüğüne ilişkin 5 inci maddesi de dolayısıyla Anayasaya aykırıdır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Metin Şahin Antalya ve arkadaşları Yürürlük MADDE 5.- Bu Kanun 1.10.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge sahipleri açıklama mı yapmak istiyor, gerekçeyi mi okutalım? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Peki; gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yeni yıl bütçe kanunu 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe gireceğinden, kamu personeli ile emeklilerin malî, sosyal ve diğer haklarında yapılacak düzenlemeler malî yılbaşına kadar yetiştirilemez ise, ekim ayının başında yeni yasama yılının başlamasıyla, bu konuyla ilgili çalışmalar tamamlanarak, gerekli düzenlemelerin yapılması mümkün olabilecektir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Bekir Yurdagül Kocaeli ve arkadaşları Yürürlük MADDE 5. - Bu Kanun 1.8.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Önerge sahibi konuşmak mı istiyor, gerekçeyi mi okutalım? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçeyi okutalım. BAŞKAN – Peki efendim; gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yeni yıl bütçe kanunu 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe gireceğinden, kamu personeli ile emeklilerin malî, sosyal ve diğer haklarında yapılacak düzenlemeler malî yılbaşına kadar yetiştirilemez ise, ağustos ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi olağanüstü toplantıya çağrılarak, bu konuyla ilgili çalışmalar tamamlanarak gerekli düzenlemelerin yapılması mümkün olabilecektir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Öteki önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Metin Şahin Antalya ve arkadaşları Yürürlük MADDE 5. - Bu Kanun 1.7.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Şahin, gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum efendim: Gerekçe: Yeni yıl bütçe kanunu 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe gireceğinden, kamu personeli ile emeklilerin malî, sosyal ve diğer haklarında yapılacak düzenlemeler malî yılbaşına kadar yetiştirilemez ise, tüm çalışanların maaşlarında yapılan ve temmuz ayından geçerli olan ikinci yarıyıl ücret artışlarına yetiştirilmesi mümkün olacaktır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim. Son önergeyi işleme koyuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Metin Şahin Antalya ve arkadaşları Yürürlük MADDE 5.- Bu Kanun 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor. Önergenin gerekçesini mi okutalım efendim? METİN ŞAHİN (Antalya) – Gerekçesi okunsun efendim. BAŞKAN – Peki; gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yeni yıl bütçe kanunu 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe gireceğinden, kamu personeli ile emeklilerin malî, sosyal ve diğer haklarında yapılacak düzenlemeler ile tanınacak haklarla ilgili çalışmaların, ancak yeni yıl bütçe kanununda tamamlanması mümkün olacaktır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum efendim: Yürütme MADDE 6. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Anayasaya aykırılık önergesi vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 87 sıra sayılı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının "Yürütme" başlıklı 6 ncı maddesi, Anayasanın "Başlangıç" bölümünün 3 ve 4 üncü paragraflarına, 2, 7, 87, 91, 128 ve 153 üncü maddelerine aykırıdır. Aykırılığa ilişkin gerekçe ilişiktedir. Önergemizin, İçtüzüğün 84 üncü maddesine göre işleme konulmasını saygılarımızla dileriz. Önder Sav Nihat Matkap Birgen Keleş Ankara Hatay İzmir Yusuf Öztop Mahmut Işık Metin Arifağaoğlu Antalya Sıvas Artvin Ali Rıza Bodur Bekir Kumbul Yılmaz Ateş İzmir Antalya Ankara Algan Hacaloğlu İstanbul BAŞKAN – Efendim, tek önerge olduğu için bir daha okumadan işleme koyuyorum. Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Sav, konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutalım? ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, gerekçeyi okutun. BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının 1, 2 ve 3 üncü maddeleri Anayasa aykırıdır. Bu maddelerdeki hükümlerin Bakanlar Kurulunca yürütülmesine ilişkin 6 ncı madde de Anayasaya aykırıdır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde yapılan müzakereler tamamlanmıştır. Tasarı açık oylama tabidir. Açık oylamanın şeklini, Genel Kurulun oyuyla belirleyeceğiz: Açık oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylama, kupalar sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır. Yanında basılı oy pusulası olmayan sayın milletvekilleri, Başkanlıkça hazırlanan basılı beyaz kağıtlarla da oylarını kullanabilirler. Kupalar dolaştırılsın. (Oyların toplanmasına başlandı) MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, zatı âliniz, gönderdiğiniz bir pusulada, "Şu anda Genel Kurulda sadece 7 adet Bakanlar Kurulu üyesi mevcuttur. Yanlış uygulamalara yol açmaması açısından, Sayın Bakanların açık oylamalarda vekâletle oy kullanma durumlarının, Başkanlıkça açıklanmasını arz ederim" demişsiniz. Efendim, bana soracağınıza Sayın Sungurlu'ya sorun. Geçmişte, Sayın Sungurlu, Hükümetin açık oylamalarda oy kullanma yönteminin nasıl olduğunu kendileri bilirler. ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Siz açıklayın... BAŞKAN – Genellikle, Bakanlar Kurulu, oy pusulalarını toplu olarak kullanabilirler. Hepsinin de vekâleti var. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Bir bakan kaç bakana vekâlet edebilir Sayın Başkan? BAŞKAN – Efendim, bir bakan bir bakana vekâlet eder. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Ha, siz onu söyleyin... BAŞKAN – Hayır, hayır; şu şekilde vekâlet eder: İşaretle oylamalarda. Açık oylamalarda ise... ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) –Bir bakan hepsini verebiliyor mu? BAŞKAN – Sayın arkadaşım, bakın, açık oylama ayrı bir şey; Bakanlar Kurulu açık oylamalarda toplu olarak oy kullanılabiliyor; bugüne kadar uygulama böyle... Sayın Sungurlu, saygı duyduğum büyük bir üstadımızdır; ona da sorabilirsiniz efendim. Hepsinin de vekâleti var. ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Zabıtlara geçti; onu göstereceğiz. BAŞKAN – Zabıtlara zaten her şey geçiyor. (Oyların toplanmasına devam edildi) BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oylama işlemi bitmiştir. Kupalar kaldırılsın. (Oyların ayırımına başlandı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bugün, programımız gereği, "İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını da görüşeceğiz; yalnız, buna geçmeden önce, bu oylamanın sonucunu aldıktan sonra; bu anlaşmadaki bir hüküm nedeniyle görüşme yapmamız lazım; ara vereceğim ve bütün grup başkanvekillerini Başkanlık Divanına bir 10 dakika davet edeceğim. Bütün arkadaşlarımızın haberi olması bakımından arz edeyim; Anlaşmanın 38 inci sayfasındaki 57 nci maddede şöyle bir hüküm var: "Kurumun Şer'i hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz." Hükümet buna muhalefet şerhini koymamış; bu da, bizim anayasal düzenimize ve cumhuriyetimizin temel ilkelerine aykırı olduğu için, bütün grup başkanvekillerini, bu konuyu görüşmeye davet edeceğim. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, sözleşmede o yolda çekince yok mu? BAŞKAN – Çekince yok efendim. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, o zaman, Hükümet ve Komisyon oturmasın. BAŞKAN – Bir konuşalım efendim. MEHMET EMİN AYDINBAŞ (İçel) – 1 inci madde içinde var o çekince. BAŞKAN – Efendim, Meclisin çekince koyması başka, Hükümetin çekince koyması başka. Bakalım; bir 10 dakikalık zamanımızı alacak. (Oyların ayırımına devam edildi) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlenmeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının yapılan açık oylamasına 269 sayın milletvekili katılmış; 224 kabul, 41 ret oyu verilmiş olup, 4 oy da mükerrer çıkmıştır. Böylece, tasarı yasalaşmıştır. Hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah, Hükümetimiz, kamu personelini ve sıkıntı içinde olan emeklileri rahatlatacak bir düzenleme yapacaktır. Müteakip gündem maddesindeki anlaşmayla ilgili bir görüşme yapmak üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum ve grup başkanvekillerini, bir istişare yapmak üzere çağırıyorum. Kapanma Saati :22.30 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 23.08 BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER: Ünal YAŞAR (Gaziantep), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3. – İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/364) (S. Sayısı : 71) (1) BAŞKAN – İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz. Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar. Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, DSP Grubu adına, Sayın Mümtaz Soysal; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, sayın üyeler; biraz önce, grup başkanvekilleriyle, Sayın Başkanın da katkısıyla düzenlenmiş olan bir –gayri resmî toplantı diyelim– toplantıda konuyu da tartıştık. Yalnız, o tartışma sırasında da dikkatimi çeken bir olay, böylesine hassas bir konuyu tartışırken, ne yaptığımızı; yani, önümüzdeki sorunun ne olduğunu iyi saptama gereğidir. Başlıktan da gördüğünüz gibi, İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Eğer, müsaade ederseniz, birçoğunuz için tekrar niteliğinde olduğunu bilmekle birlikte, süreci bir defa daha gözden geçirelim. Bir uluslararası anlaşma, hangi süreçten geçiyor?.. Önce, diplomatlar arası ya da teknisyenler arası pazarlık oluyor, müzakere oluyor; sonra, parafe ediliyor. Parafe edildikten sonra da, teknisyenlerin bu üzerinde anlaştıkları metin, resmî olarak imzalanıyor; bir devlet başkanı, dışişleri bakanı, falanca toplantıda, törenle imzalıyor; ama, imzalama safhası, daha henüz, o anlaşmayı, söz konusu devletler bakımından ve uluslararası camia bakımından geçerli kılmıyor. Ondan sonra, bu imzalanmış olan metnin -ki önümüze ek olarak gelen antlaşma, imzalanmış olan bir metindir- birçok ülke bakımından, o ülkenin yasama organınca uygun bulunması gerekiyor; ama, bu uygun bulunma, yine, o antlaşmayı kesinleştirmiş olmuyor; çünkü, uygun bulduğumuz şey, bunun onaylanmasıdır; yani, biz onaylamıyoruz, onaylanmasını uygun buluyoruz. O zaman, onaylama ne demektir? Bunu da, kısaca -tekrar olduğunu bile bile, sırf tartışmamız açıklık kazansın diye- söyleyeyim. Onaylama, yabancı dillerde "ratification" denilen olaydır. Yani, bir devlet başkanı "bu antlaşma Meclis tarafından da uygun bulunmuştur, ben bunu imzalıyorum" diyor. Bizim sistemimizde, Devlet Başkanı, Meclis uygun bulduğu halde, bu imzayı Bakanlar Kurulu kararnamesi olmadan atamaz; çünkü, Meclis uygun bulmuş olabilir; fakat, hükümet, Meclisin uygun bulmuş olduğu bu antlaşmanın devletimizi bağlamasını, bağlar hale gelmesini uygun bulmayabilir. Ne bakımdan? Diplomatik bakımdan. Belki hâlâ öbür devletle ya da devletlerle bir başka konuyu müzakere etmek istiyordur, oradan bir ödün almak istiyordur ve onun için bunun onaylanmasını geciktirebilir ve öbür devletler de "niçin onaylamıyorsunuz" filan derler. Halbuki, Meclisten geçmiştir. Bizim devletimiz de "siz de öbür antlaşmayı onaylayın ya da onun müzakeresinde bir ödün verin; ben ondan sonra onaylayayım" der. Şimdi, yaptığımız işlem, şu sırada yapacağımız işlem, bunun bizim sistemimizi bağlar hale gelmesi işlemi değildir ya da uluslararası sistemde, öbür devletleri, bizim devletimizi bağlar hale gelmesi işlemi değildir; biz şimdi, bunun uygun bulunmasını yapıyoruz. Ondan sonra, arkasından onaylama işlemi gelecektir. Burada tartışma konusu olan bir antlaşma, İslam ülkeleri arasında bir antlaşma. İslam ülkeleri arasında yapıldığı için ve İslam ülkelerinin büyükçe bir kısmı da şeriat hükümlerini -hukuk sistemleri olarak- temel aldıkları için, bizim sistemimiz bunu almadığı için, bu çeşit antlaşmalarda bizim devletimizin bir güçlüğü oluyor. Tabiî, kendi Anayasa sistemimize göre, biz, hem kendi iç hukukumuzu hem dışarıda da devletimizi şeriat hükümlerine göre bağlamak istemediğimiz için ya da istememiz mümkün olmadığı için, bunlara ihtirazî kayıt koyuyoruz. O ihtirazî kayıt, burada, tırnak içinde ifade edilmiş oluyor ya da burada tırnak içinde ifade edilen kayıttır. Nedir o, okuyayım: "Anayasal hükümlerimiz ve bağlı olduğumuz anlaşma hükümleri saklıdır." Bu, bağlı olduğumuz anlaşmalar, bu anlaşma değil, başka çok taraflı, diyelim, Birleşmiş Milletler, Bretton Woods vesaire, neyse, malî bir anlaşma ise, ona da bağlı olduğumuzu söylüyoruz. Bununla ne demek istiyoruz?.. Bunun içinde, dikkat ederseniz, buna ilişkin şeriat hükümlerinin, şeriata dayalı hükümlerin değiştirilemeyeceğine ilişkin hükümler var. Diyoruz ki, onlar bizi bağlamaz. Şimdiye kadar olan, geçmiş olan anlaşmalar, çok genel nitelikte olduğu için, bu, anlaşmanın metnine dercedildiğinde, çok büyük sorun çıkmıyordu; çünkü, bunu yapan başka ülkeler de var. Yalnız, bizim tereddütümüz, bu, oldukça ayrıntılı bir anlaşmadır ve teknik bir anlaşmadır; dolayısıyla, bundan sorunlar çıkabilir, uluslararası sorunlar çıkabilir. Yani, biz, burada, kendimiz bunun uygun bulunmasını kararlaştırırken, kendimiz, bu kayıtla bunu burada kabul etmiş olabiliriz; ama, tereddütümüz, acaba, 1 inci maddedeki ifade, bunu, öbür devletlere de duyurmaya yeterli mi? Burada, 1 inci maddenin sondan ikinci satırına bakarsanız "saklı olduğu şeklinde ihtirazî kayıt derpiş olunmak üzere" sözü geçiyor. Yani, biz, burada mı bunu derpiş ediyoruz, ileri sürüyoruz ya da o onaylama aşamasında Hükümetimiz ve dolayısıyla Devlet Başkanımız, bu ihtirazî kaydı da ileri sürsün mü demek istiyoruz? İfadede tereddüt uyandırıcı bir yön var. Onun için, biz, onaylama aşamasında böyle bir ihtirazî kayıt konsun diyoruz; çünkü, bizim burada "bu koşulla, biz bunu uygun buluyoruz" dememiz başka "böyle bir ihtirazî kayıt konsun" diyerek uygun bulmamız başka. Onun için, buradaki metni, Komisyondan ricamız, biraz daha açık hale getirmek_ "Anlaşma hükümleri saklıdır" ibaresinden sonra "şeklinde ihtirazî kayıt konmak kaydıyla -dermeyan edilmek değil; konmak kaydıyla- onaylanması uygun bulunmuştur" diyoruz; çünkü, biz burada, sanki, bunu uygun bulurken, dermeyan etmişiz ya da son Komisyonun ifadesine göre derpiş etmişiz gibi değil, anlaşma metnine, onaylanan metne, böyle bir ihtirazî kayıt konması koşuluyla uygun bulmuş oluyoruz; ricamız odur. Bu konuda da bir önerge hazırlayıp sunacağız. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soysal. Cumhuriye Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ali Dinçer; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının onaylanmasına olanak verecek bu yasa tasarısına ekli olan anlaşma metnindeki şu cümleleri bilgilerinize sunmak istiyorum: “İslamî ilkeler ve idealler temeline dayalı”, “şer’î hükümlere uygun olarak”, “şer’î hükümlere uygun bir mekanizma”, “şer’î hükümlere uygun olarak ihracat kredi sigortası”, “şer’î hükümlere uygun yatırım sigortası” sözleriyle, bu anlaşmanın 57 nci maddesinin 4 üncü bölümünde yazılı olan şu cümle ilginçtir: “Kurumun, şer’î hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz.” Şimdi, biz, bu sözleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değişmez hükmü olan, 2 nci maddesinde yazılı, demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerine, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüne aykırı gördüğümüz ve bu kürsüde ettiğimiz yemine uygun görmediğimiz için, CHP Grubu olarak, görüşmelere katılmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler) Burada, arkamızda “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye yazıyor ve biz, ona göre yemin ettik. Bu Anayasaya göre yemin ettik. Biz, Büyük Atatürk’ün ve laik, demokratik Türkiye Cumhuriyetinin kurucularının kemiklerini sızlatmayız. Bu görüşlere katılmayacağız, bu tartışmalara katılmayacağız. (RP sıralarından gürültüler) Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer. (CHP Grubu milletvekilleri, Genel Kurul salonunu terk ettiler) BAŞKAN – ANAP Grubu adına, Sayın Başesgioğlu; buyurun efendim. ANAP GRUBU ADINA MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu ilerlemiş saatinde, bu uluslararası sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı hakkında hiçbir polemiğe girmeye niyetimiz yok. Şimdi, biraz evvel, Sayın Ali Dinçer, bu kürsüden görüşlerini ifade ettiler. Bu sözleşmenin, hangi hükümet zamanında onaylandığı, imzalandığı açıkça bellidir... (RP sıralarından alkışlar) Ama, şu saatte, bu konuda, siyasî parti gruplarımızın, birbiriyle polemiğe girmesinin yeri olduğu kanaatinde değilim. Ancak, Sayın Mümtaz Soysal’ın görüşlerine, ben de katılıyorum. Biz, Meclis olarak, bu uluslararası sözleşmenin uygun bulunduğuna dair kanun tasarısını onaylamak veya onaylamamak durumundayız. Bu uluslararası sözleşmeye ihtirazî kayıt koyacak, çekince koyacak konumda olan, Bakanlar Kuruludur. Ülkemizi, devletimizi, uluslararası sözleşmelerde temsil eden Bakanlar Kuruludur. Dolayısıyla, bu kanun tasarısını, burada uygun bulurken, ihtirazî kayıt koyma konusunu, onaylama aşamasında, Bakanlar Kuruluna vermek kaydıyla, bu kanun tasarısının onaylanması gerektiği kanaatindeyim. Yüce Meclise saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. DYP Grubu adına, Sayın Gözlükaya; buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Şimdi, biraz önce konuşan Sayın Ali Dinçer, olayı saptırdı. Tamamen politik amaçla, sanki, bu anlaşmaya onay verecek veya uygun bulacak partilerin laikliğe aykırı düşünce içinde olduklarını ve Türkiye’nin mevcut anayasal sistemi ve hukuk sisteminin bertaraf edileceği gibi bir polemiğe girdi. Bunu, şiddetle reddediyoruz. Bakınız, bu, ticarî bir anlaşma. NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Kendi imzaları var. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Kendi imzaları var. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) – Bir dakika, onu söyleyeceğiz. Başkanlığını Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptıkları İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticarî İşbirliği Daimî Komitesi tarafından alınan karar uyarınca, İslam ülkeleri arasındaki ihracat işlemlerini ve birbirlerinin ülkelerinde yapacakları yatırımları sigorta etmek üzere, İslam Kalkınma Bankası bünyesinde oluşturulan, İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasıdır bu. Bizim, onayını uygun göreceğimiz anlaşma bu. Bunun, başka türlü bir anlamı yok; tamamen ticarî. Şimdi, tereddüt şurada: Biraz önce de konuştuk, Hükümetten gelen tasarı ile Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen ve Meclise indirilen tasarı arasında bir kelime farklılığı var; o da şu: Deniyor ki... Onaylanma, Sayın Hocamızın da belirttiği gibi, iki türlü: Bir, Bakanlar Kurulunda; iki, Cumhurbaşkanında; Meclis uygun bulduğu takdirde. Onaylanma... Hükümetin getirdiği tasarı şöyle denmiş: “Anayasal hükümlerimiz ve bağlı olduğumuz anlaşma hükümleri saklıdır şeklinde ihtirazî kayıt dermeyan olunmak kaydıyla onaylanması uygun bulunmuştur.” Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen tasarı ise, onaylanması; yani, bu anlaşmanın onaylanması “Anayasamız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerinin saklı olduğu şeklinde ihtirazî kayıt derpiş olunmak üzere, uygun bulunmuştur” şeklinde. Bize göre, arada, pek büyük fark yoktur; ama, bazı tereddütleri izale bakımından, Hükümetin getirdiği tasarı şeklinde onaylanmaya uygun bulunması gerektiği kanaatimi ifade ediyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, grup adına söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Kapusuz, buyurun efendim. RP GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu Meclis, kurulduğu günden bugüne kadar, birçok, uluslararası anlaşmaların uygun bulunduğuna dair, buradan, ilgili mercilere yetki vermiş, onaylanmış ve bu ölçüler içerisinde, şu anda, Yüce Meclisin huzuruna da, yine, İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Yasa Tasarısı gelmiştir. İlginçtir, ilk defa, bu özelliklere sahip bir onay için de gelmemiştir. Buna benzer, geçmişte, bu Meclisten -kaç tane olduğunu tam net söyleyemeyeceğim- aynı mahiyette, uygun bulunduğuna dair onaylar çıkmış; ama, her nedense, anlayamadığım bir mantaliteyle, arkadaşlarımız, burada, çok kuru kuruya bir muhalefet anlayışına girdiler; bunu hakikaten anlayamıyorum. Değerli sözcüler de biraz önce söylediler; bu tasarı, 26.6.1995’te, o günün Hükümeti tarafından hazırlanmış, Meclise sevk edilmiş, Meclisin gündemine girmiş... İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın İnönü’nün de imzası var. SALİH KAPUSUZ (Devamla) – Efendim, arz edeceğim. Bakınız, arz edeceğim isimlere de dikkat ediniz lütfen: Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin... Ali Bey, Hikmet Çetin’in imzasıyla getirilmiş olan bir meseleyi hangi mantıkla protesto edip çıkma cesaretini gösteriyor, anlamış değilim. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Daha başka isimler de takdim edeceğim: Dışişleri Bakanı Erdal İnönü... Biliyorsunuz ki, uluslararası bir anlaşmada, en etkin bakanlıkların, ilgili bakanlıkların başında -ne gelir- Dışişleri Bakanlığı gelir, İçişleri Bakanlığı gelir, ekonomiyle ilgili bakanlıklar... Çünkü, bu anlaşma, hedef itibariyle neyi ihtiva etmektedir? İsmi de üzerinde; yatırım, ihracat kredisi... Bunu hedeflemiştir. Bakınız, şimdi, Onur Kumbaracıbaşı var, sayın bakan; Ziya Halis var, sayın bakan; Sayın Hacaloğlu var, bakan; İrfan Gürpınar Bey, bakan; Sayın Moğultay Adalet Bakanı... Sözü uzatmak istemiyorum arkadaşlar. Sonra, bakınız, başka tarihî rakamları da vermek istiyorum. Yine bu Meclisten onay alarak geçmiş; zabıtlara da geçsin diye söylüyorum: Kanun numarası 2668, yayım tarihi 30.4.1992, kabul tarihi 28.4.1992, Resmî Gazete sayısı 17 680. Sonra, biz, Türkiye olarak, İslam Bankasına 20 yıl öncesi ortak olmuşuz, oranın en büyük üç ortağından biriyiz. Sonra, bu banka, 57 tane İslam ülkesini kendisinin bünyesine taşımış; bu ülkelerin de kendi içlerinde hukukî farklılıkları var, uygulama farklılıkları var. Bütün bunlara rağmen, ortaya çıkarılmak istenen sonuç anlaşılır gibi değil. Sözleşme metni ortada, ana sözleşme metni burada var. Arkadaşlarımızın tereddüt ettiği konuda, bu ülkelerin beraber kabul etmiş olduğu ana sözleşmede, yedinci bölümün 55 inci maddesinde, bakınız, ne deniliyor: “Her üye ülke, kendi hukukî sistemi uyarınca, bu bölümde belirtilen hükümlerin kendi topraklarında yürürlüğe girmesi için gerekli girişimlerde bulunacaktır ve konu üzerinde yaptığı girişimden kurumu haberdar edecektir.” Bunu da bünyesine koymuş; yetmemiş; uygun bulunduğuna dair ihtirazî kaydın konulacağına dair teklif de, zaten, onayınıza getirilmiş; Hükümetin tasarısı böyle gelmiş. Buna rağmen, bir husus var ki, özellikle, Sayın Dinçer dışarı çıkmamış olsaydı -gıyabında konuşmak istemiyorum ama- bazı şeyler söylemek isterdim. Arkadaşlar, gecenin bu saatinde zamanı daha fazla uzatmanın da faydası yok. Onun için, biz Refah Partisi Grubu olarak, Hükümetten gelen tasarının uygun bulunduğuna dair oyumuzu kullanacağız. Saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz. Sayın Hükümet, söz istemiştiniz, buyurun. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, 54 üncü Hükümetimizin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş olduğu bir kanun tasarısı değildir. Bu kanun tasarısı, 24 Aralık seçimlerinden önce, Başbakan Sayın Tansu Çiller tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, 26.6.1995 tarihinde sunulmuştur ve Bakanlar Kurulunda bu tasarıya imza atan isimler arasında -biraz önce konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi- Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Hikmet Çetin vardır, Dışişleri Bakanı Sayın Erdal İnönü -başka bir vesileyle- vardır, Çalışma Bakanı Sayın Mehmet Moğultay vardır. Daha sonra, yasama dönemi değiştiği zaman, bildiğiniz gibi, önceki yasama dönemindeki kanunları müzakere mümkün olmadığından, Sayın Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde, bu tasarı, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine 26.4.1996 tarihinde sunulmuştur. Yani, bu tasarının altında CHP’yi temsil eden isimlerin imzası vardır, Anavatan Partisi Genel Başkanının, yine aynı şekilde imzası vardır. Bu bakımdan, olayın sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi lazım, Türkiye’nin hukuk düzeni açısından değerlendirilmesi lazım; ama, aynı zamanda Türkiye’nin menfaatları ve çıkarları açısından değerlendirilmesi lazım. Bilindiği gibi, İslam Ülkeleri Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu, Başkanlığını Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmakta olduğu İSEDAK’ın 1984 yılında yapılan ilk toplantısında Türkiye tarafından önerilen İslam ülkeleri arasında ticareti artırıcı finansal önlemler kapsamında kabul edilmiş olan üç projeden biridir; yani, Türkiye tarafından önerilmiş üç projeden biridir. Bu kurum -yani, Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu- zaten kurulmuş, şu an işleyen bir kurumdur. Bu anlaşma onaylandığı takdirde, bu işleyen kuruma Türkiye girmiş olacaktır. Böylece iki şey elde edeceğiz. Birincisi ihracat kredi sigortası hizmetlerinden yararlanacağız. İslam ülkelerine yapılan ihracatlarda Türk ihracatçılarının alacaklarının tehlikeye girmesi halinde, bu kurum, Türk ihracatçılarının sermayelerini sigorta edecektir; alacaklarının tahsilini mümkün kılacaktır; risk faktörünü ortadan kaldıracaktır. İkincisi ise, İslâm ülkeleri arasındaki yatırımların çeşitli risklere karşı sigorta edilmesidir. Türk yatırımcılarının, yurt dışında, İslam ülkelerinde yapmış oldukları birtakım yatırımlar sebebiyle ortaya çıkan risk, bu kurum tarafından, bu sandık tarafından sigorta ettirilmiş olacaktır. Dikkat edilirse, bu mekanizma, doğrudan doğruya, Türkiye’nin ihracat kapasitesinin artırılmasına yöneliktir; dışticarette, özellikle, son yıllarda, sürekli eksi veren Türkiye’nin ihracat imkânlarının artırılmasına yönelik bir mekanizmadır. Dolayısıyla, bu anlaşmanın onaylanmasından dolayı, Türkiye’nin, büyük yararları olacaktır, menfaatları olacaktır. Bu yararlar, menfaatlar dikkate alındığı içindir ki, zaten, Anavatan Partisi Sayın Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde, tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine ikinci kez sunulmuştur ve altında, değişik siyasî partilerin sayın genel başkanlarının ve bakanlarının imzası bulunmaktadır. Konuşan arkadaşlarımızın ifade ettikleri gibi, bu kurumun ana sözleşmesinin değişik maddelerinde şerî hükümlerle ilgili ifadeler vardır; ancak, bu ifadelerin bulunması, burada dile getirilen kaygıların haklı olduğunu göstermez; çünkü, bu anlaşma, bu safhaya gelinceye kadar, gerek Dışişleri gerek Hazine Müsteşarlığı ve diğer birimlerimizin uzmanları tarafından değişik safhalarda tetkik edilmiş, incelenmiş ve Meclisimize bu aşamalardan geçtikten sonra gelmiştir. Nitekim, Başbakanlık Dışticaret Müsteşarlığı, bu şerî ifadelerden dolayı, anlaşmanın niteliğiyle ilgili olarak, Dışişleri Bakanlığından, 17 Şubat 1993 tarihinde açıklama yapmasını istemiştir. Dışişleri Bakanlığımızın yapmış olduğu açıklama gayet net ve açıktır. Deniliyor ki: “Anlaşmanın çeşitli hükümlerinde söz konusu edilen şeriata atıflar, doğrudan hukuk sistemimizi etkilememektedir.” Dışişleri Bakanlığının bu konudaki görüşü ve mütalaası da açıktır. Ancak, ihtiyaten, anlaşmanın onaylanmasıyla ilgili tasarı metnini okuyan arkadaşlarımızın tespit edeceği gibi, Anayasamız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerinin saklı olduğu şeklinde bir ihtirazî kayıt, zaten, şimdi müzakere etmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesine eklenmiştir; 1 inci maddesi bu ihtirazî kayıtla düzenlenmiştir, tanzim edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin büyük çıkarlarının bulunduğu, menfaatlarının bulunduğu ve bu konuda büyük hassasiyeti olan, olması gereken, başta Dışişlerimiz olmak üzere, değişik kurumların görüşlerinin ve düşüncelerinin de müspet bulunduğu bir ortamda, bu anlaşmanın Meclisimizde kabul görmesi, onaylanması, Türkiye menfaatları açısından önemlidir. Bunu belirtir, saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan. Şahısları adına, Sayın Fikret Karabekmez... FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Vazgeçtim Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Suat Pamukçu, buyurun efendim. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Karşınızda, İslam ülkelerine ihracat yapmak isteyip de, sırf, böyle bir anlaşma olmadığı için yapamayan bir firmanın eski bir yöneticisi olarak konuşuyorum ve sanıyorum, şu anda, benim gibi, benim durumumda olan yüzlerce ihracatçı, böyle bir tasarının kanunlaşmasını dört gözle beklemektedir. Bir misal olarak söyleyeyim. Milyonlarca dolarlık anlaşma yapmış olmamıza rağmen, böyle bir sigorta sistemi olmadığı için Sudan’a ihracat yapamamıştık. Hatta, Suriye’ye ihracat yapmak için anlaşma yapmıştık, Eximbank böyle bir anlaşma olmadığı için sigorta etmemiş ve biz de riski göze alamadığımız için, ihracattan vazgeçmek zorunda kalmıştık. İnşallah, bu kanun tasarısından sonra, ihracatımız artacaktır. Zira, bizim bıraktığımız ihracatı diğer ülkeler yapmaktadır. Böylece, ülkemiz büyük kayıplara uğramaktaydı. Bundan sonra, inşallah, bu kayıplar telafi edilecek ve ihracatımız gelişecektir. Bu vesileyle söz aldım; heyetinizi saygıyla selamlıyorum; hayırlı olmasını diliyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu. Şahsı adına, Sayın Lütfi Yalman; buyurun. Süreniz 10 dakikadır. LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. 71 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınıza geldim. Bu anlaşmanın yaklaşık 57 civarındaki İslam ülkesine hayırlı olmasını temenni ediyorum. Böyle bir anlaşmadan dolayı, herhangi bir kaygının bulunmasını, belli vesilelere dayalı olarak bir kaygının bulunmasını da yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Zira, biraz önce konuşan Suat Pamukçu arkadaşımızın ifade ettiği gibi, çok sayıda müteahhidimizin ve ihracatçımızın, böyle bir kanun olmadığından dolayı, İslam ülkeleriyle ticarî işbirliğine gidemediğini ve yatırım yapamadığını görüyoruz. Bu vesileyle, bu kanun böyle bir kolaylığı ortaya çıkaracak ve bu yolu açacaktır. Hayırlı olsun diyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Başkanım, bir sorum var. BAŞKAN – Peki efendim. Tasarının tümü üzerinde yapılan konuşmalar bitmiştir. Bu itibarla soru sorabilirsiniz. Hükümete mi soruyorsunuz, komisyona mı? ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Hükümete soruyoruz. BAŞKAN – Hükümete... Peki... ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Bu anlaşmada şerî hükümlerden söz ediliyor ve şerî hükümlere uygun olması ve bu anlaşmanın, bu hükümlerin değiştirilemeyeceği öngörülüyor. Acaba, bu anlaşmanın hukuksal içeriği, Anayasa hukukumuz açısından, Anayasal düzenimiz açısından incelenmiş midir ve bir hukukî mütalaalar alınmış mıdır; bunun sonuçları nedir? BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Hükümet. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Evet, incelenmiştir ve bu konuda gerekli mütalalar alınmıştır. O ifadelerin hukuk düzenimizi etkiler niteliği yoktur. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Efendim?.. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Bir sorum var. BAŞKAN – Buyurun Sayın Çapoğlu. MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Bizim de var. BAŞKAN – Efendim, soru soranları bir tespit edelim: Sayın Soysal, Sayın Sungurlu, Sayın Karaytuğ, Sayın Türk. Evet, soru soranları tespit işlemi bitmiştir. Buyurun Sayın Çapoğlu. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, birinci sorum: İhtirazî kayıt neden anlaşmanın imzalanması safhasında konulmamıştır? İkinci sorum: Bu aşamada koyacağımız ihtirazî kaydın herhangi bir hukuksal geçerliliği var mıdır? Bu kanun tasarısının 1 inci maddesiyle getirdiğimiz ihtirazî kayıt anlaşmanın 57’ye 4 üncü maddesini bizim açımızdan geçersiz kılar mı? BAŞKAN – Peki, Sayın Hükümet, şimdi mi cevap vereceksiniz. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Hepsine birlikte yazılı cevap vereceğim Sayın Başkan. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Hepsini birlikte ele alacaksınız. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yazılı cevap vereceğim Sayın Başkan. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Peki... GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Yazılı cevap olur mu, ben ona göre oyumu kullanacağım. NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Olur... Olur... GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Öyle şey mi olur canım! BAŞKAN – Arkadaşlar bir dakika... Efendim, bir dakika rica ediyorum, gürültü etmeyelim. Hakikaten çok kritik bir konu da o bakımdan, yani, anlaşılsın. Sayın Bakan, siz, bütün soruları alıp, hepsine birden mi cevap vermeyi düşünüyorsunuz? MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Bütün soruları alabiliriz; ama, hepsine yazılı cevap vermeyi düşünüyoruz. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Yazılı cevap olur mu... Cevapları aldıktan sonra oy vereceğiz. BAŞKAN – Efendim, Hükümetin takdiri var; bir şey diyemem. Sayın Soysal, buyurun efendim. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Daha önce sorulmuş olan soruyu daha açık olarak soruyorum: Anlaşmanın 57 nci maddesinin dört sayılı bendinde şöyle bir ifade var: “Kurumun şerî hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz.” Tekrar ediyorum: “Kurumun şerî hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz.” Bizim, şimdi, kanunun 1 inci maddesine bizim kendi hukukumuz bakımından koyduğumuz ya da koyulması istenen ihtirazî kayıt, bu hükmü işler halde tutmaya engel olabilir mi? BAŞKAN – Türkiye bakımından işlerliğine ne derece etkili olacaktır, değil mi efendim? MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Türkiye bakımından ve Türkiye’nin öbür devletlerle olan ilişkileri bakımından, kendi iç hukuku bakımından engel olur mu olmaz mı? BAŞKAN – Hükümet soruyu tespit etmiş. Sayın Sungurlu, buyurun. MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana şu suali soruyorum: Bu sözleşme, bütün ihtirazî kayıtların dışında, değiştirilmesi icap ederse, Türkiye Cumhuriyetinin imzasına ihtiyaç var mıdır yok mudur; yani, bu sözleşmeyi, bu metni değiştirmek için Türkiye Cumhuriyetinin imzasına ihtiyaç var mıdır yok mudur? BAŞKAN – Sayın Bakan?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sorulara yazılı cevap vereceğim. BAŞKAN – Peki. Sayın Karaytuğ, buyurun. TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Türkiye ile kurum arasında gelişecek olan ilişkilerde, muhtemelen bir ihracat ilişkisinde, ihracatçı ile banka -yani, kurum- arasındaki herhangi bir çekişme, herhangi bir niza sonucunda, ihtilaf sonucunda şeriat hükümleri mi Türk vatandaşlarına uygulanacaktır; yoksa, hukuk sistemi mi, medenî hukuk sistemi mi, ticaret hukuku mu uygulanacaktır? BAŞKAN – Sayın Hükümet, buna da mı yazılı cevap vereceksiniz? MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, yazılı cevap vereceğiz. BAŞKAN – Peki. Sayın Türk, buyurun efendim. HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – İzin verirseniz iki soru sormak istiyorum. Kurulacak olan yatırım ve ihracat kredi sigortası kurumunun şerî hükümlere göre çalışacağı ve bu kurumun, şerî hükümlere göre sigorta ve reasürans sözleşmesi yapılması öngörülmüş. Birinci sorum şu: 1 inci maddede koymayı öngördüğümüz çekince, yani, Anayasa hükümlerimizin ve anlaşma hükümlerimizin, Türkiye’nin taraf olduğu anlaşma hükümlerinin saklı olduğu yolundaki çekince, ileride, kurumla Türkiye arasındaki ilişkilerde ve kurumla sigorta sözleşmesi ve reasürans sözleşmesi yapmış olan vatandaşlar arasındaki ilişkilerde şerî hükümlerin uygulanmasını önlemeye yeterli midir; yoksa, bu ilişkilerde, yine şerî hükümler mi uygulanacaktır? İkinci sorum: Sayın Kapusuz, bu anlaşmada, her üyenin kendi hukukî sisteminin 55 inci maddede saklı tutulduğunu ifade ettiler. Acaba, Hükümet, bu yoruma katılıyor mu; yoksa, bu maddede saklı tutulan yahut bu maddede her ülkenin kendi hukukî sistemi uyarınca gereğini yapması istenen husus, anlaşmanın bu bölümünde -yani, yedinci bölümünde- kuruma tanınan muafiyet, istisnalar ve imtiyazların gereğini, her ülkenin kendi hukukuna göre iç hukukunda yapması zorunlu mudur? BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Yazılı cevap vereceğim Sayın Başkanım. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Usul hakkında söz istiyorum efendim. BAŞKAN – Buyurun. VELİ ANDAÇ DURAK (Adana) – Sayın Başkan, çok konuştular... BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Rica ediyorum... Çok önemli bir... (RP ve DYP sıralarından gürültüler) Efendim, rica ediyorum... Sayın arkadaşlar, bakın, biz, hepimiz, bu Meclisin çatısı altında, laik Türkiye Cumhuriyeti üzerine yemin ettik. Yani, çok önemli bir şey... (RP ve DYP sıralarından “ne ilgisi var” sesleri) DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Laiklikle ne ilgisi var Sayın Başkan?.. BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Rica ediyorum efendim... Buyurun efendim. MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sizin de biraz önce ifade buyurduğunuz gibi, hassas bir konuyu tartışıyoruz; çünkü, bu konuda, gerçek, hatta, izlenim çok önemlidir. Bu izlenim, bir gece yarısı, yasama yılının son gününde, böyle getirilmiş bir yasayla, bir uygun bulma yasasıyla, Türkiye’deki laik devlet-şeriat devlet tartışmasını alevlendirecekse, bundan uzak durmamız gerekir. Onun için, alacağımız karar önemlidir; en azından, izlenim bakımından önemlidir. Onun için, usul noktası şu: Sayın Bakana sorduğumuz sorular, bizim, bu konuda “evet” ya da “hayır” dememizi, cevaplarıyla etkileyecek olan sorulardır. Bunları, yazılı olarak, gelecek hafta ya da bir ay sonra cevaplandırması, buradaki oylamaya bir açıklık getirmeyecektir. İçtüzükte öyle diyor olabilir; fakat, sizin, genellikle takdir ettiğimiz geniş bir yorum yaklaşımınız var; o geniş yorumun ışığında, bu çeşit soruların, söz konusu olan tartışmadan önce cevaplandırılması gerekir. Eğer, cevaplandırılmıyorsa, önerimiz, bu konu, daha ciddî olarak komisyonlarda görüşülsün, Hükümetin görüşü daha açık olarak Meclisin önüne gelsin, ondan sonra oylarımızı kullanalım biçimindedir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Efendim, teşekkür ederim. Sayın Bakan, görüşlerinizde herhangi bir değişiklik yok herhalde... MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, ben, süreyi fazla uzatmama düşüncesiyle yazılı cevap vereceğimizi belirttim; ama, arkadaşlarımızın endişeleri, tereddütleri bir noktada düğümleniyor. Dolayısıyla, bu, şerî kurallarla ilgili bölümü, cevap sadedinde biraz açmak istiyorum. Türkiye’nin katılması konusundaki kanun tasarısı üzerinde dikkatlice inceleme yapılırsa, şerî hükümlere altı yerde atıfta bulunulmaktadır. Bu ana sözleşmenin giriş paragrafındaki atıflar dahil 5 inci maddenin 2 ve 3 üncü fıkralarıyla 57 nci maddenin 4 üncü fıkrasında şerî kurallara yapılan atıfların tümü kurum tarafından uygulanmakta olan sigorta ve finansman işlemlerine yöneliktir. Ana sözleşmede şeriata yapılan atıflar, sigorta edilen risklerin gerçekleşmesinden doğacak zararların ve kurumun faaliyetleri sırasında oluşacak kârların poliçe sahipleri arasında sermaye katılım payları oranında İslamî kurallara uygun olarak dağıtılması esasına yöneliktir. Bu atıflarla ayrıca finansman işlemleri sırasında faiz uygulanmaması, poliçelerin kırdırılmaması ve alkol, uyuşturucu, domuz eti gibi İslam dinince yasaklanmış ürünlerin ticarete konu olmaması hususları kapsam dahilinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu hususlar iç hukuk düzenimize de bir aykırılık teşkil etmemektedir ve Türkiye’de de, anayasal düzen içerisinde, faizsiz çalışan finans kurumları vardır. Dolayısıyla, bu yapısı içerisinde bu anlaşmaya esas olan kurumun ana sözleşmesinde geçen “şerî hükümler” ifadelerinin iç hukuk düzenimizi etkilemediği, biraz önce kürsüden yapmış olduğum konuşmada, Dışişleri Bakanlığının Dışticaret Müsteşarlığına yazmış olduğu 20 Şubat 1995 tarih ve 96.1871 sayılı yazısında da açıkça ifade edilmiştir. Dışişleri Bakanlığının yazısında “şeriata atıflar doğrudan hukuk sistemimizi etkilememektedir” denilmektedir. Dolayısıyla, bu konuda Genel Kurulun bir tereddüde düşmesine mahal olmadığı görüşündeyiz. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Efendim, uygun görürseniz şunu bağlayalım. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde şeriat kurallarının uygulanması kesinlikle söz konusu değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde uygulanacak hukuk sistemi Anayasamızda belirtilmiştir; uluslararası anlaşmaların, Anayasanın üzerine çıkarak bir hüküm ifade etmesi söz konusu değildir; buna aykırı anlaşma da yapılsa, Türkiye kanunları bakımından bu geçersizdir. Bu durumu da nazara alıyoruz ve şeriatla ilgili hükümlerin Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde uygulanmasının mümkün olmadığını belirtmek istiyoruz. Bu şekliyle bu işi bağlıyoruz. Tasarının tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir. IV. – YOKLAMA (DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Oylamaya geçmeden önce yoklama istiyoruz. (DYP ve RP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Peki efendim. Maddelere geçilmesini oylayacağım; ama, arkadaşlarımız yoklama istediler. (RP ve DYP sıralarından gürültüler) Rica ediyorum ... Sayalım, tespit edelim efendim... Evet, ayağa kalkan milletvekillerinin sayısı yeterlidir. İsimleri tespit edelim. Efendim, Sayın Soysal, Sayın Tan, Sayın Gürel, Sayın Temizel, Sayın Çapoğlu, Sayın Karaytuğ, Sayın Koç, Sayın Aydın, Sayın Bilge, Sayın Türk, Sayın Kılıçoğlu, Sayın Karaa, Sayın Erdir, Sayın Uzunhasan, Sayın Çağan, Sayın Bilgir, Sayın Aktaş, Sayın Büyükyılmaz, Sayın Aytekin, Sayın Karahan, Sayın Yazıcıoğlu. Efendim, yirmi kişi yoklama istedi. NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – 300 kişi var efendim. BAŞKAN – Efendim, isterse 400 kişi olsun; arkadaşlarımız yoklama istediler. Biz de yapalım, bu saatten sonra çok fazla ihtilaf çıkarmayalım. Neyse, yoklama yapalım efendim, bir yarım saatimizi alır; ama... LÜTFİ YALMAN (Konya) – Tamam efendim. BAŞKAN – Arkadaşlar, benim şimdi yapacağım bir şey yok. Rica ediyorum... Yoklamaya başlıyoruz. (Yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza devam ediyoruz. VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3. – İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/364) (Devam) BAŞKAN – Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı MADDE 1. – İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticarî İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) tarafından alınan karar uyarınca İslam Kalkınma Bankası (İKB) bünyesinde oluşturulan ve Türkiye tarafından 4/7/1992 tarihinde Cidde’de imzalanan “İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşması”nın onaylanması; Anlaşma’nın giriş bölümünün iki, dört ve beşinci paragrafları ile 5 inci maddesinin 2 ve 3 numaralı fıkralarına ve 57 nci maddesinin 4 numaralı fıkrasına “Anayasamız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerinin saklı olduğu” şeklinde ihtirazi kayıt derpiş olunmak üzere, uygun bulunmuştur. BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen var mı?.. ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Ben söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – DSP Grubu adına, Zekeriya Temizel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisini, bu oturumunda bazı polemiklerin içerisine çekme amacında olmadığımızı, sizlere büyük bir açıkyüreklilikle ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, sizlere, Anayasamızın hem “Başlangıç” hükümlerinden hem de 2 nci maddesinden iki paragraf okumak istiyorum: Anayasamızın başlangıcında “...bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkılmayacağı...” belirtilmiş, 2 nci maddesinde de “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” denilmektedir. Anayasamızın bu hükümlerine aykırı bir düzenleme yapmaya, bu Parlamento çatısı altında ne kimse kalkışır ne de böyle bir düzenleme önermeye cesaret eder; ancak, değerli arkadaşlar, hiç kimsenin böyle bir niyeti olmasa da, yapılan düzenlemelerin iyi incelenmemesi, düzenlemeler sırasında konunun ayrıntısıyla tartışılmaması nedeniyle, böyle bir sonuç doğurması; yani, anlaşmanın istenmeyen bir sonuç doğurması söz konusu olabilir. İşte, önümüzdeki yasa tasarısı, böyle sonuçlar doğurabilecek nitelikteki bir yasa tasarısıdır; nedenini açıklamaya çalışalım. Değerli milletvekilleri, anlaşmanın onaylanmasıyla ilgili yasa tasarısında da açıkça belirtildiği üzere, bu anlaşmanın bazı hükümleri şerî hükümlere uygun olarak kurulup çalışacak bir kurumu tanımlamaktadır. Anlaşmanın giriş bölümünün iki, dört ve beşinci fıkralarında açıkça, İslamî ilkeler ve idealler temeline dayalı, yine, dördüncü fıkrasında, bu anlaşmayı imzalayan ülkelerin topraklarındaki sigorta ve yatırımlara ilişkin hükümleri de ele almak üzere şer‘î hükümlere uygun olarak yatırım garantisi; beşinci fıkrasında da, ihracat kredisi sigortası için şer‘î hükümlere uygun bir mekanizma oluşturulması... MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Kaç kere izah edildi!.. ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Değerli milletvekili, bir defa daha dinleyin lütfen. Ben, polemik yapmamak için buraya çıktığımı söyledim. Lütfen, oradan, sürekli olarak da böyle laf atmayın; ne dediğimi dinleyin ondan sonra... Eğer inanmazsanız, zaten, oy vereceksiniz... BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum siz, Genel Kurula hitap edin Sayın Temizel. Arkadaşlar, müdahale etmeyelim rica ediyorum. ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Yine, beşinci maddede, hedeflerine ulaşmak için kurum, şer‘i ilkelere uygun olarak ihracat kredi sigortası ve reasürans sağlayacak ve özellikle de 57 inci maddesinin dördüncü fıkrasında –hepiniz duydunuz; ama, bir defa daha tekrar ediyorum– “Kurumun Şer‘î hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz” denilmektedir. Değerli milletvekilleri, getirilen yasa tasarısı bu hükümleri belirtiyor; ancak, bu hükümlerin, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde uygulanmasını önlemek için de, buna bir şerh koyuyor. Şerhinde “anayasal hükümlerimiz ve bağlı olduğumuz anlaşma hükümleri saklıdır” diye bir ibare koymuş; Anayasamız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerinin saklı olduğu şeklinde ihtirazî bir kayıt derpiş olunacak. Kim, derpiş edecek bu hükümleri? Bu hükümlerin, anlaşmanın imzalanması sırasında, çok net olarak ilgili maddelerde belirtilmesi gerekir; şu madde, şu madde, şu madde, Türkiye sınırları içerisinde, Anayasasına aykırı olduğundan dolayı uygulanamaz denilmesi gerekir. Yoksa, bu onaylandıktan sonra, Devlet Planlama Teşkilatı mı derpiş edecek bu hükümlerin uygulanmasını? Dolayısıyla, böyle bir çekince, bu, Anayasaya aykırılık hükümlerini ortadan kaldırmamaktadır; kaldıramamaktadır daha doğrusu. Doğal olarak, anlaşmanın imzalanması sırasında ilgili hükümlere, Hükümet tarafından çekince konulabilirdi. Bizim anayasal sistemimiz ve bağlı olduğumuz anlaşmalar gereği, bu maddelerin uygulanma olasılığı yoktur denilirdi; bu konulmamış. Bu konulmadığı için, bu eksikliğin, bu anlaşmanın onaylanması sırasında bu Parlamentoda giderilmesi gerekir. Değerli milletvekilleri, bu tür bir anlaşma, bu ayrıntıda bir anlaşma, yaptığımız araştırmalara göre Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk defa tartışılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk defa gelen ve ilk defa tartışılan bu anlaşmanın, bu kadar kısa süre içerisinde, gerçekten Meclisin tatile gireceği son günde apar topar çıkarılmasına gerek var mıydı? Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok net olarak uyardık. Dedik ki “bu anlaşma hükümlerinin, bu şekildeki bir çekinceyle onaylanması halinde, bu anlaşmanın uygulanma olasılığı var mıdır yok mudur? Bunlar ortadan kaldırıldığı takdirde bu anlaşmanın onaylanması bir anlam ifade eder mi etmez mi?” Bunların bilinmesi gerekir. Bunun için, konu üzerinde ayrıntısıyla duralım. Eğer, bütün bunların hepsi, bu şekildeki bir çekinceyle anlaşmanın imzalanması içhukukumuz açısından da herhangi bir sorun yaratmıyorsa, elbette ki bizim de Demokratik Sol Parti olarak, dünyanın bütün ülkeleriyle olduğu gibi İslam ülkeleriyle de her türlü ticarî ve ekonomik ilişkimizin geliştirilmesi konusundaki bu tür bir anlaşmaya katkımızın aleyhte olması düşünülemez. Biz de bundan yanayız; ama, oturalım, bunu içhukumuz açısından iyice bir tartışalım. Yarın önümüze geldiği zaman bu antlaşmayı kim yorumlayacak; anlaşmanın son kısımlarında, konuyla ilgili olarak, bizim içhukukumuzda, bunun yorumlanması konusunda herhangi bir hüküm yok, hâkeme gidilecek. Bir hâkem oturup da, Türk hukukuyla ilgili, özellikle Anayasasıyla ilgili bir olayı yorumlayabilir mi? Dolayısıyla, böyle bir uygulamaya kalktığınız zaman ve Anayasanın yorumunu hâkeme götürdüğünüz takdirde, olayın garabeti kendiliğinden ortaya çıkar. Bütün bu sorunların hepsinin bu Parlamentoda çözülmesi, anlaşmanın ondan sonra onaylanması konusunda ısrarcı olduk ve hâlâ da bu ısrarımızı sürdürüyoruz. Bu anlaşmanın ilgili çekince hükümlerinin çok net bir şekilde ortaya konularak onaylanmaması halinde, ortaya çıkacak olan sorunların gerçekten büyük olacağına inanıyoruz. Bizim bütün telaşımızın ve Parlamentoyu uyarma konusundaki çabamızın kaynağı da budur. Değerli milletvekilleri, bir defa daha tekrar ediyorum. Anayasal sistemimizi gerçekten çok yakından ilgilendirecek bir anlaşmayla, bundan sonra da ilişkilerimizin geliştirilmesini istiyorsak, o ilişkilerimizde örnek olacak bir anlaşmanın onaylanması söz konusu. Bu anlaşmanın onaylanması noktasında, bu konunun ayrıntısıyla tartışılması gerekir. O nedenle, bizim Hükümete önerimiz; bu anlaşmayı yeniden komisyona çekerek, bu konuların çözümlenmesine kadar -ki, en fazla iki günümüzü daha alır, bilemediniz bir haftamızı alır- bir hafta daha, bütün ayrıntısıyla, bu konuların, Plan ve Bütçe Komisyonunda, gerekirse Anayasa Komisyonunda tartışılmasını sağlamak ve arkasından da, bu tür anlaşmalardan laik Türkiye Cumhuriyetine herhangi bir zararın gelmesi söz konusu değildir diye, gönül rahatlığıyla, bu anlaşmaların onaylanmasını sağlamaktır. Kaldı ki, böyle bir anlaşmayı imzaladıktan sonra, iç hukukumuzdaki uygulama imkânsızlıkları nedeniyle uygulayamazsanız, burada, zor duruma düşecek olan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin kendisidir. Hem anlaşmayı yapıp hem de arkasından anlaşmayı uygulayamama sorunuyla karşı karşıya kalacak olan da bu devlettir. O nedenle, devletin bu duruma düşmemesi için, bu uyarımızın gözardı edilmeyeceğine inanarak ve bu gerekliliğin gerçekten dikkate alınacağını umuyor, hepinize saygılar sunuyoruz.( DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekür ederim Sayın Temizel. ANAP Grubu adına, Sayın Esat Bütün; buyurun. Sayın Bütün, konuşma süreniz 10 dakika efendim. ANAP GRUBU ADINA ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, gecenin bu geç saatinde, tamamen yersiz bir tartışmayla karşı karşıyayız. Bu anlaşma, iki yıl önce imzalanmış. İki yıl önceki hükümet de zaten DYP-SHP hükümeti veya bugünkü CHP hükümeti. İki yıl boyunca da bu, uygulanmış, hiç de böyle problem çıkmamış; ama, sadece, sırf siyasî amaçlarla veya birtakım şov amaçlarıyla, zaman zaman ülkenin birlik ve beraberliğinin temel taşları olan değerlerimizi istismar meselesi yaparak, âdeta, ülkede çeşitli kamplar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, bugün yürürlüktedir. Bu Anayasa yürürlükte olduğu müddetçe, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olan laiklik meselesi de tartışılamaz, yüce İslam dini de tartışılmamalıdır; çünkü, bu değerler, ülkemizin birlik ve beraberliğini sağlayan değerlerdir. Bu değerlerin istismar meselesi yapılması, ülkenin birlik ve beraberliğine zarar vermektedir. Atatürk’ün bir sözü vardır “millî birlik ve beraberlik, takdirî ilahiden başka, herşeyi yener” diyor. Ülkemizin, birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu günlerde, hiçbir sakıncası olmayan, bu zamana kadar da hiçbir problem yaratmayan bir anlaşmada, bir bardak suda fırtına koparmanın bir anlamı yoktur. Bu anlaşmanın ilk benzeri, 1974 yılında, o zamanın Hükümeti ve Başbakanı olan Sayın Ecevit’in döneminde imzalanmış ve imzalayan Bakan Sayın Deniz Baykal; daha sonraki bütün genel başkanların, bu anlaşmanın altında imzası var. Şimdi, kalkıp da, Dışişlerimizin, bu anlaşmaları, Türkiye’deki anayasal hukuk düzenini bilmeden imzaladığını iddia edebilir miyiz? İki yıl olmuş, orada, işte çekinceleri, her türlü şeyleri almış. Ha bir ibare “derpiş edilmiş” kaydı ve şartıyla veyahut da buradaki “dermeyan” kelimesiyle, böyle bir tartışma meydana getirmenin anlamı olmadığı kanaatindeyim. Bu hususların tartışma konusu olmaması gerektiği kanaatindeyim; çünkü, zaman zaman, ülkemizin gerçekleri olan, değerleri olan birtakım moral değerlerimizi tartışarak veya ifrat noktasında sahiplenerek, ülkenin birlik ve beraberliğine zarar verdiğimiz kanaatindeyim. Bu anlaşmaların benzerleri Kenan Evren döneminde de imzalanmıştır. Onun için, bu tartışmaların, bu karşılıklı çekişmelerin yersiz olduğu kanaatindeyim. Burada, hiçbir şey olamaz, Türkiye bir hukuk devletidir, ortada Anayasa vardır. Birçok ülkelerle anlaşmalar yapılmıştır; anlaşmalar, gerekli görüldüğünde bozulabilir de; yani, illa anlaşma, kayıtsız şartsız bağlandık anlamına gelmez, yarın Meclis kaldırabilir, böyle bir sakınca olduğu zaman, onu da kaldırabilir; kaldı ki, Anayasamız yürürlüktedir. Bu duygu ve düşüncelerle, daha fazla zamanınızı almamak için, saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (ANAP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bütün. Gruplar adına konuşmalar bitmiştir. Şahsı adına Sayın İbrahim Halil Çelik, buyurun. (RP sıralarından alkışlar) Sayın Çelik, süreniz 5 dakikadır. İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan, hepinizi hürmetle selamlarım. Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı, İslam ülkeleri arasındaki yatırım ve ihracat işlemlerini geliştirmek amacıyla, ihracat kredi sigortası ve reasürans işlemlerini yürütmek üzere, İslam Kalkınma Bankası ile üye ülkelerin, birlikte, şer’î hükümlere göre çalışacak bir kurum kurmalarını hedefleyen anlaşmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasını hedeflemektedir. Ülkemizin dışticaret ve yatırım ilişkilerinin, tüm dünya ülkeleriyle olduğu gibi, İslam ülkeleriyle de geliştirilmesi, arzu edilen ve özendirilmesi gereken bir husustur. Anlaşmanın imzası aşamasında, ihtirazî kayıt konulmamıştır; ama, şimdi, biz, DYP-SHP döneminde imzalanan anlaşmanın ihtirazî kaydını koyuyoruz. Bu ihtirazî kaydın çıkarılmasını ve anlaşmanın olduğu gibi onaylanmasını, şahsım olarak istiyor ve arzu ediyorum; çünkü, uluslararası anlaşmalar, cihanşümul düşüncelerle ve asgarî müştereklerle hazırlanır. Bu anlaşmanın hazırlanmasında da, bu prensipler göz önüne alınmıştır. Üstelik, halkımız, örfî manada, İslamı hayatında yaşamaktadır. Şimdi, bunu inkâr mı edeceksiniz? Şeriatın İslam olduğunu, kanunun Kur’an’ın hükümleri olduğunu bilmeyen kardeşimiz var mı? Şeriat, İslamdır ve Kur’an hükümleridir. Her dinin hükümlerini kabul ediyor ama, güzellik, İslamda ve Kur’an’da olunca, karşı çıkıyor; üstelik de altında imzası bulunanlar... 1974 yılında, Sayın Ecevit’in Başbakan, şimdiki Sayın Başbakanımız Necmettin Erbakan’ın da Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde, İSEDAK’a girmişiz. 1992’de de kabul etmişiz. Batı’ya çok özen gösterdiğimiz, özenti içerisinde olduğumuz Tanzimattan bu yana, Batı’yı kendimize rehber edindiğimiz Demir Leydi’nin “Anılar” kitabının 343 üncü sayfasında yazdığını aynen okuyorum: “Yahudi, Hıristiyan değerlerine inanırım.” MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Bize ne?!. İBRAHİM HALİL ÇELİK (Devamla) – Kim diyor bunu? (RP sıralarından “Demir Leydi” sesleri) Demir Leydi söylüyor. Politik felsefenin temelini, bu değerler oluşturmaktadır. Ben de söylüyorum, İbrahim Halil Çelik olarak söylüyorum, benim de politik felsefemin temelini, İslam oluşturmaktadır. (RP sıralarından alkışlar) Avrupa’da kesimi yapılmış olan etler üzerinde “İslamî usullere göre kesimi yapılmıştır” diye yazıyor. Yani, şimdi, bu ticaret anlaşmasında “İslamî hükümlere uyulur” ihtirazî kaydını koymanızı, ben, şahsen yadırgıyor ve bu konuda, hür irademin bana vermiş olduğu, inandığım düşünceyi savunabilmek için, beni Meclise gönderen Şanlıurfa’nın o yiğit insanlarına şunu söylüyorum... (RP sıralarından “Uyumuşlardır” sesleri) Uyusalar bile, onların kalp gözleri açık; rüyada bile beni görürler. Ben, 1 inci maddeye, İbrahim Halil Çelik olarak, ret oyu veriyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik. Şahsı adına ikinci konuşmayı, Fikret Karabekmez yapacaklar. Buyurun. FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 71 sıra sayılı Yasa Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem arkadaşlar, Meclisimizde, 85 hukukçu var; tüm arkadaşlar bu işi çok iyi biliyor; bilhassa, hukukçu kardeşlerimiz çok iyi biliyorlar. Meclisimiz, şov yapma yeri değil. “Hâkimiyet, kayıtsız şartız milletindir” levhasını gösterip de, Amerika ile yapılan anlaşmaları veto mu ediyoruz? Amerika ile yapılan anlaşmalar görüşüldüğünde Meclisi mi terk ediyoruz? Kimi kandırıyoruz? GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Çekiç Güç’e evet dediğiniz gibi!.. BAŞKAN – Rica ederim, müdahale etmeyin arkadaşlar. FİKRET KARABEKMEZ (Devamla) – Bu egemenlik kayıtsız şartsız milletin de, İsrail’le yaptığın zaman milletin değil mi?.. Bütün hukukçular biliyor ki, anlaşmalarda, hiçbir ulusun hukuku tek başına uygulanmaz. Kendi kendimizi kandırmayalım. Evet, Orta Asya’daki devletler, Ortadoğu’daki devletler bizim hukukumuzu kabul etmezse, biz de onlarla ticaret yapmayız(!) Bu mantıkla, dünyanın en geri kalmış ülkesi olmaya mahkûm olursun ve bir türlü kalkınamazsın. (RP sıralarından alkışlar) Bu nedenle, bu sözleşmenin bu maddesini uygun buluyorum ve onaylanmasını talep ediyorum. Saygıyla hepinizi selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabekmez. Madde üzerindeki konuşmalar sona ermiştir. Maddeyle ilgili bir önerge var; okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 71 sıra sayılı İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykırıdır. Hikmet Uluğbay Şükrü Sina Gürel Cafer Tufan Yazıcıoğlu Ankara İzmir Bartın Hayati Korkmaz Hilmi Develi Mehmet Aydın Bursa Denizli İstanbul Metin Şahin Antalya BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Katılmıyorsunuz. HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Önerge sahibi; Sayın Uluğbay, buyurun . (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli üyeler; maddenin tedvin ediliş şekli, anlaşmanın belirli maddelerine referans vermek suretiyle, o maddelerin Anayasamıza aykırı olduğuna dair çekince koyuyor bir anlamda. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasa aykırı olduğunu açık seçik ifade eden -dolaylı da olsa referans vermek suretiyle- bir maddeyi onaylayabilme yetkisi yoktur. O nedenle Anayasaya aykırıdır. Meclisin onu onaylamış olması, Anayasaya aykırılığını ortadan kaldırmaz ve ayrıca, işin acı tarafı, Anayasamızın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz” deniliyor. Dolayısıyla, bugün vereceğiniz kararı, Anayasaya aykırı olduğunu bile bile verdiğiniz takdirde, millî hukukumuza büyük bir zarar vermiş olursunuz. CELAL ESİN (Ağrı) – İhtirazî kayıt?.. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – İhtirazî kaydı açıklayayım efendim: İmzalanan anlaşmaya... Biz, burada bekledik ki, bu anlaşmayı imzalayan Doğru Yol Partisi ve SHP yetkilileri gelsin, anlaşmaya niçin çekince koymadıklarını açıklasınlar; ancak, hiç kimse gelip buraya açıklamadı; bir tanesi terk etti, diğeri burada, gelip açıklama getirmiyor. Bakınız ne deniliyor 57 nci maddenin dördüncü fıkrasında: “Kurumun şer’î hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir değişiklik yapılamaz.” Dolayısıyla, iki hukuk birbirine çakışır durumda. Çakışmayı, bu noktada, sizin koyacağınız husus ortadan kaldırıyor mu?.. O nedenle, biz, Komisyonda, bütün bunlar, aceleye getirilmeden, Anayasa Komisyonunda tetkik edilsin, Meclis bu konuda kararı alırken, Anayasa Komisyonun da değerlendirmeleriyle birlikte karar alınsın dedik; ancak, Komisyonda, yine, aceleyle, bu istekler reddedilmiştir ve önünüze bu sorunlu şekliyle gelmiştir. Biraz evvel arkadaşlarımız ifade ettiler, evet, ülkeler ve ülkelerin vatandaşları, tabi olacakları hukuku anayasalarıyla belirlerler, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından, tabi olacakları hukuku belirlemiştir. O hukuk, laik devlet düzenine ait hukuktur. Dolayısıyla, biz, ülke olarak, millet olarak laik hukuk rejimini tercih etmiş durumdayız. İnançları siyasete karıştırmayalım, Allah’la kul arasına kimseyi sokmayalım... (RP sıralarından “Ne alakası var” sesleri) HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Şu anda sen bunu yapıyorsun. BAŞKAN – Arkadaşlar, niye itiraz ediyorsunuz... Rica ederim. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – ...sizin yaptığınız budur. O nedenle, yapılacak şudur... (RP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşımız düşüncesini söylüyor arkadaşlar. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bakınız, siz getirmediniz bu kanun tasarısını buraya, siz getirmediniz. Getirmediğinize göre, geceyarısı bu kanun tasarısını kaçırıyor pozisyonuna bu Hükümet düşmemeli. O nedenle, Hükümete geldiğiniz 15 gün içerisinde, bunu, geceyarısı kaçırır noktada, şaibe altına girmeyiniz, Komisyona iade ediniz. Arkadaşım burada önerdi, tartışalım, Anayasa hukukçularının görüşünü alalım ve bu Meclisten her boyutu incelenmiş olarak bu yasa tasarısı değerlendirilsin. Kendinize gölge düşürmeyin. Biz, sizi aklın ve mantığın yoluna davet ediyoruz. KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Aklını kendine sakla!.. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – Bu akıllara ihtiyacınız var... KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Aklı yok ki!.. HİKMET ULUĞBAY (Devamla) – O nedenle, Yüce Meclisin üyelerini ve özellikle, Koalisyonun bir tarafını sağlıklı düşünceye davet ediyorum; çünkü, diğer taraf sağlıklı düşünmek eğiliminde değil. O nedenle, aldığınız kararla Türk hukukuna çok önemli bir adım atıyorsunuz. Bunun vebali sizlerin üzerine olacaktır. Biz, eğer bu kafada giderseniz, bu kanun tasarısına ret oyu kullanacağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı. Önerge sahibi önergesini açıkladı. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. – İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu’na Türkiye Cumhuriyeti’nin 2 500 000 İslam Dinarı ile katılması kararlaştırılmıştır. Katılma paylarının karşılanmasına ait ödenekler, Hazine Müsteşarlığı’nın ilgili yıl bütçesine konulur. Bakanlar Kurulu, bu miktarı gerektiğinde beş katına kadar artırmaya yetkilidir. BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?... Yok. Önerge yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Grup adına söz istiyorum efendim. BAŞKAN – Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. DSP GRUBU ADINA GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, zaman zaman, burada neyi tartıştığımızı şaşırıyoruz ve belirli noktalarda odaklanıyoruz. Bakın, buraya bir konu getireceğim. Bu, dinimizin tartışması değildir. Dinimizi, kimse tartışamayacağı gibi... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Bravo!.. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – ... Türkiye Cumhuriyetinin laik devlet olduğunu da kimse tartışamaz. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) BAŞKAN – Efendim, alkışlarınızı sonraya saklayın da arkadaşımız konuşsun. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Bakın, benim, burada tartışmak istediğim çok önemli bir nokta var. Uluslararası anlaşmalar, ülkenin... HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Yürürlük maddesi üzerinde... GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla)- “Bakanlar Kurulu yürütür” hükmü üzerinde, ona geleceğim çünkü. ...çıkarlarını korumak için yapılır. Bu antlaşma, Amerika Birleşik Devletleriyle de yapılsa, Avrupa Birliğiyle Gümrük Birliği Antlaşması da olsa, İslam ülkeleriyle sigorta antlaşması da olsa, Mısır’la da olsa, ülke çıkarlarını korumak için yapılması gerekir. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Ondan şüphen mi var?!. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Bakın, buradaki konu, Türkiye’nin bürokratik devlet mi olduğu, demokratik devlet mi olduğu konusudur. Hepinizin gözlerinden kaçtı. Bakın, bu antlaşma 1992 yılında imzalanmış. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Maalesef... GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Bunu imzalayan Bakanlar Kurulu okumamış bile. Bürokratlar imzalamış. Çünkü, ne zaman okudular; arkadaşlar şimdi okudular, okuyunca anladılar ve çıktılar. (DSP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler) HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Sosyal demokratlar hep öyle yapıyor. GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Bakın, burada, önemli olan, eğer ülkemizin çıkarlarını bürokratlar gerçek anlamda korusalardı, bizim burada koyduğumuz ihtirazî kayıt, antlaşma imzalanırken konulurdu. Tabiî, uluslararası hukuk açısından fazla bir şey farketmiyor; antlaşma imzalanırken de konulabilir, burada, onaylanması aşamasında da konulabilir; ama, burada, dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. Değerli milletvekilleri, bu, sadece bu antlaşmada yapılmıyor; bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bütçe tasarısı Meclise geldiğinde de yapılıyor, bürokratlar bütçeyi yapıyor, biz onaylıyoruz ve Gümrük Birliği Antlaşmasında da oldu. Gümrük Birliği Antlaşması bu Meclise geldi mi? Gelmedi. Bürokratlar, o antlaşmayı 6 Marta kadar kimseye göstermediler bile. Hangi antlaşmaydı Gümrük Birliği; Gümrük Birliği, Türkiye’nin çıkarlarını çok yakından ilgilendiren bir antlaşmaydı. Demokratik bir devlette, halkın seçtiği insanlar bir antlaşmayı tartışır, bürokratlar tartışmaz. Bürokratlar, siyasîlerin verdiği direktifler doğrultusunda, antlaşmanın teknik yönünü hazırlarlar; ama, Türkiye’de yapılan şu: Bürokratlar bütçeyi hazırlıyorlar; Meclisi, bir onay kurumu haline getiriyorlar. Türkiye’de, anlaşmayı bürokratlar imzalıyorlar; Meclisi, burada olduğu gibi, gereksiz tartışmalara sokuyorlar. Bizim, hepimizin, burada, düşünmemiz, birleşmemiz gereken nokta, Türkiye Cumhuriyetini, bürokratik bir devlet olarak mı koruyacağız; yoksa, gerçek anlamda bir demokratik devlet yapacak mıyız noktasıdır. Ne zaman ki, biz, Türkiye Cumhuriyetini, demokratik bir devlet haline getireceğiz, işte o zaman, gerçek anlamda bu ülkenin çıkarlarını koruyan anlaşmalar ortaya çıkacaktır. Bakın, buradaki anlaşmanın birçok boyutu vardır. Burada, dediğimiz, bizim hukuk devleti anlayışımız ve sistemimiz, anlaşma imza ettiğimiz örgütün anlayışından farklı. Amacımız, biz, kendi çıkarlarımızı nasıl koruruz; eğer, bir anlaşmazlık çıkarsa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını nasıl koruruz olmalı; bizim tartıştığımız nokta budur. Eğer, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşıyla, Suudî Arabistan Cumhuriyetinin bir vatandaşı arasında bir anlaşmazlık çıkarsa, biz, kendi vatandaşımızın çıkarlarını, hangi kurallar içerisinde, nasıl koruyacağız? Bunları, açık bir şekilde belirtmemiz gerekir; bunların açık olması gerekir. Ama, burada, çok önemli bir kural: Türkiye Cumhuriyetinde, ne zaman ki, milletin seçtiği insanlar, Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak şekilde anlaşma yaparlarsa, işte o zaman, Türkiye’nin sesi çok daha güçlü çıkacak. Bizim buradaki önerimiz, Bakanlar Kurulunun, anlaşmayı yürürlüğe koyarken, bu ihtirazî kaydı, açık bir şekilde, İslâm Örgütüne bildirmesidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çapoğlu. Madde üzerindeki müzakereler bitmiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şeklini belirleyeceğiz. Açık oylamanın, kupalaların sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylama, kupalar sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır. Kupalar dolaştırılsın. (Oyların toplanmasına başlandı) BAŞKAN – Bu oylama sonucu alınıncaya kadar, tatile girerken, arkadaşlarımıza bir temenni konuşması yapmak isterim. 20 nci Dönem Birinci Yasama Yılının son gününün son saatine gelmiş bulunuyoruz. Sayın milletvekilleri, gerçekten bu son hafta, tüketiciyi koruma kanunu, PTT’in T’sinin satılmasına ilişkin kanun, bütçe kanununda yer alan bazı maddelerin müstakil bir kanunda yer alması, yetki kanunu ve bir de bu anlaşma olmak üzere, çok önemli ve geçmişte yalnız bir tanesinin çıkmasının haftalar hatta aylar aldığı kanunları, bir haftada, çok yoğun bir çalışma göstermek suretiyle kabul ettik. İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayenizde. BAŞKAN – Bu büyük çalışmayı, bu özverili çalışmayı, bu kaliteli çalışmayı gösteren sayın milletvekillerine, bütün gruplara teşekkür ediyorum. İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Biz de Başkana teşekkür ediyoruz. BAŞKAN – Benim izlenimim şu: 20 nci Dönem milletvekili arkadaşlarımız, gerçekten, gerek nitelik gerek kişilik bakımından çok olgun, çok seviyeli bir Meclis. Bu Meclisin bu kişiliğiyle, bu olanaklarıyla ülkemizin, özellikle temel unsurları olan, bir laik Türkiye Cumhuriyeti mensubu olmakla büyük bir onur duyduğumuz, laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laikliğini korumak, devletimizin bütünlüğünü korumak ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunları en iyi şekilde çözmek için bu enerjimizi bu güzelliğimizi seferber etmemiz lazımdır. Bunun için de, tatile giderken, bütün milletvekilleri -gerçekten, ülkemizde büyük sıkıntılar var; özellikle güneydoğuda, birçok yerlerde büyük sıkıntılar var- arkadaşlarımız, seçim bölgelerine giderken, yine, 1 Ekimde bu salona geldiğimiz zaman, ülkemizin bu temel sorunları konusunda çok yoğun bir çalışma yaparak, inşallah, bu hızla, aynı şevkle, aynı istekle, aynı sağlıklı çalışmayla, ülkemizin önünde duran bu sorunları çözeceğimizi temenni ediyorum. Ben inanıyorum ki, 20 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstiklal Savaşında, istiklal mücadelesi yapan Meclisin, Türkiye Cumhuriyetine yaptığı katkı seviyesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çağdaş bir ülke, bir bilgi çağı olma yolundaki 21 inci Asrı yakalayacak çalışmaları gösterecektir. Bu vesileyle de, bütün arkadaşlarıma iyi tatiller diliyorum. Hepsine, tatillerini çok sağlıklı, çok mutlu geçirmelerini ve tekrar tatilden sonra da yine 550 kişinin eksiksiz olarak, kazasız belasız olarak tekrar bu salona gelmelerini, Yüce Tanrı’dan en derin duygularla niyaz ediyorum. (Alkışlar) Ayrıca, inşallah, burada önemli olan -çeşitli partilere sahip olabiliriz, ama- hepimizin gayreti, ülkemizin refahı, vatandaşımızın refahı ve ülkemizin bütünlüğü içindir. Bu enerjimizi, bu düşüncemizi, birbirimize barış, kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde gücümüzü birleştirirsek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ulaşamayacağı bir başarı yoktur. Benim sizlerden istediğim, birbirimize karşı hoşgörülü olalım -düşüncelerimiz farklı olabilir- hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız ve aynı geminin içindeyiz. Bu gemi içinde yürürken, daima birbirimize dost olalım, birbirimize kardeşlik duygularıyla hareket edelim. Biz, bu vasfımızı koruduğumuz sürece Türkiye Cumhuriyet Devleti de, ben inanıyorum ki, dünyanın en büyük devleti haline gelecektir. Temennimiz, dünyanın en büyük devletinin vatandaşları olarak dünyada gezmek sıfatını Tanrı bize nasip etsin. Teşekkür ederim. (Alkışlar) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, biz de size teşekkür ediyoruz. BAŞKAN – Bütün arkadaşlara iyi tatiller diliyorum. Biz, ayrıca, oylama sonucunu açıklar, tatil kararını da ilan ederiz. AZMİ ATEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu, tarihî bir konuşma oldu. BAŞKAN – Bu kadar yorgunlukla tarihî konuşma yapamam. Hakikaten, biliyorsunuz, salı, çarşamba, perşembe, cuma günü olmak üzere dört gündür çok yoğun ve yorucu bir çalışma gösterdik. İnsanların bedenleri yorgun olunca hafızaları da biraz yorgun oluyor. AZMİ ATEŞ (istanbul) – Sayın Başkan, bu temennilerinizle, 21 nci yüzyılın önünden koşacak Türkiye’yi, inşallah, 54 üncü Hükümetle yakalayacağız. BAŞKAN – İnşallah. Salonda olup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oylama işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın. (Oyların ayırımı yapıldı) 3. – İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/364) (Devam) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasına 270 sayın milletvekili katılmış; 226 kabul, 26 ret kullanılmış; 18 oy da mükerrer çıkmıştır. Bu suretle, yasa tasarısı kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Bu arada, dört gündür çok büyük özveriyle bizlere yardımcı olan Divandaki bürokrat arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; Divan Üyesi Sayın Ünal Yaşar’a, Sayın Zeki Ergezen’e, gerçekten, içten teşekkürlerimi ve şükranlarımı belirtiyorum. Çalışmalarımız, çok ahenkli ve başarılı geçmiştir. Bu saate kadar kalan stenograf ve bürokrat arkadaşlarımızın hepsine teşekkür ediyorum ve Yüce Meclisimize, çok güzel, sağlıklı bir tatil diliyorum. Bu itibarla, gündemde bulunan konuları sırasıyla görüşmek için, Anayasa ve İçtüzük gereği, 1 Ekim 1996 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 01.15 VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan’ın, Bandırma-Tekirdağ Ro-Ro hattının açılması için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş’ın yazılı cevabı (7/1061) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Gürcan Dağdaş tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim. Dr.Mustafa Güven Karahan Balıkesir 1. Bilindiği üzere Bandırma Limanı Ülkemizin büyük limanlarından olup, Bandırma İlçesi Ülkemiz açısından önemli kamu ve özel sektör sanayi kuruluşlarının bulunduğu bir sanayi merkezi konumundadır. Önceki yıllarda yapılan ve rantbl olan Bandırma-Tekirdağ Ro-Ro hattının tekrar açılması Bandırma Limanı’nın fonksiyonlarını artırmasının yanı sıra İstanbul Limanı ve İstanbul trafiğinide rahatlatacaktır. 2. Bandırma-Tekirdağ Ro-Ro hattının tekrar açılması hususunda çalışmalar yapılmakta mıdır? Varsa bu çalışmalar hangi aşamadadır? T.C. Devlet Bakanlığı Sayı : B.9.02.5/ Konu : Yazılı Soru Önergesi Hk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı İlgi : 26 Temmuz 1996 tarih ve 7/1061-2773/7545 sayılı yazınız. (Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa Güven Karahan’ın yazılı soru önergesine verilen cevaptır.) Bilindiği gibi, ülkemizde denizcilik hizmetleri özel ve kamu kuruluşlarınca gerçekleştirilmektedir. Kamu kesminde bu konuda hizmet veren kuruluşlar TDİ (Türkiye Denizcilik İşletmeleri) ve Deniz Nakliyat Genel Müdürlüğü’dür. Özelleştirme kapsamında birer Kamu İktisadi Teşekkülü olan bu kuruluşlarla Müsteşarlığımızın herhangi bir organik bağı bulunmamaktadır. Bu nedenle Müsteşarlığımızın tavsiye etmenin ötesinde, bu kuruluşlar üzerinde herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Bandırma-Tekirdağ arasında 1982 yılında 1 yıl süreyle Deniz Nakliyata ait gemilerle Ro-Ro seferleri yapılmış ancak ekonomik olmadığı gerekçesiyle daha sonra iptal edilmiştir. Konuya ilişkin talep tekrar kamu ve özel sertör yetkililerine iletilecek olup, yukarıda arz edildiği gibi, karar verme yetkisi söz konusu kuruluşlara ait bulunnmaktadır. Bilgilerinize rica ederim. Saygılarımla. Gürcan Dağdaş Devlet Bakanı Kamu Personeli ile Emeklilerin Malî, Sosyal ve Diğer Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısına verilen oyların sonucu : Üye Sayısı : 550 Kanunlaşmıştır. Kullanılan Oy : 269 Kabul Edenler : 224 Reddedenler : 41 Çekinserler : — Geçersiz Oylar : — Oya Katılmayanlar : 285 Açık Üyelikler : — Mükerrer Oylar : 4 (Kabul Edenler) ADANA Cevdet Akçalı Yakup Budak Sıtkı Cengil İ. Cevher Cevheri M. Halit Dağlı Veli Andaç Durak İbrahim Ertan Yülek ADIYAMAN Mahmut Nedim Bilgiç Ahmet Çelik Ahmet Doğan AFYON Sait Açba İsmet Attila Osman Hazer Nuri Yabuz AĞRI M. Sıddık Altay Cemil Erhan Celal Esin M. Ziyattin Tokar AKSARAY Mehmet Altınsoy Murtaza Özkanlı AMASYA Ahmet İyimaya ANKARA İlhan Aküzüm Saffet Arıkan Bedük Ahmet Bilge Hasan Hüseyin Ceylan Ömer Ekinci Mehmet Gölhan Ahmet Tekdal Rıza Ulucak ANTALYA Osman Berberoğlu Hayri Doğan ARDAHAN Saffet Kaya ARTVİN Hasan Ekinci AYDIN Ali Rıza Gönül Nahit Menteşe Muhammet Polat BALIKESİR Abdülbaki Ataç Ahmet Bilgiç İsmail Özgün İlyas Yılmazyıldız BATMAN Musa Okçu Faris Özdemir BAYBURT Suat Pamukçu BİLECİK Bahattin Şeker BİNGÖL Hüsamettin Korkutata BİTLİS Zeki Ergezen BOLU Feti Görür Mustafa Yünlüoğlu BURSA Mehmet Altan Karapaşaoğlu Cemal Külahlı Turhan Tayan ÇANAKKALE Nevfel Şahin ÇANKIRI Ahmet Uyanık ÇORUM Bekir Aksoy Mehmet Aykaç Zülfikâr Gazi Yasin Hatiboğlu DENİZLİ M. Kemal Aykurt Mehmet Gözlükaya Ramazan Yenidede DİYARBAKIR M. Salim Ensarioğlu Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi Ömer Vehbi Hatipoğlu EDİRNE Evren Bulut ELAZIĞ Mehmet Ağar Ömer Naimi Barım Hasan Belhan Cihan Paçacı Ahmet Cemil Tunç ERZİNCAN Tevhit Karakaya Naci Terzi ERZURUM Zeki Ertugay Lütfü Esengün Abdulilah Fırat İsmail Köse Ömer Özyılmaz Aslan Polat Şinasi Yavuz ESKİŞEHİR Hanifi Demirkol GAZİANTEP Nurettin Aktaş Kahraman Emmioğlu Mehmet Bedri İncetahtacı GİRESUN Turhan Alçelik GÜMÜŞHANE Lütfi Doğan HAKKÂRİ Mustafa Zeydan HATAY Ali Uyar IĞDIR Şamil Ayrım ISPARTA Ömer Bilgin A. Aykon Doğan Mustafa Köylü İÇEL Fevzi Arıcı Mehmet Emin Aydınbaş Saffet Benli Turhan Güven Ayfer Yılmaz İSTANBUL Meral Akşener Yıldırım Aktuna Tayyar Altıkulaç Azmi Ateş Mukadder Başeğmez Tansu Çiller Süleyman Arif Emre Ekrem Erdem Mehmet Fuat Fırat Metin Işık İsmail Kahraman Cefi Jozef Kamhi Hayri Kozakçıoğlu Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Bahattin Yücel Namık Kemal Zeybek İZMİR Turhan Arınç Hasan Denizkurdu Işılay Saygın Ufuk Söylemez Sabri Tekir İsmail Yılmaz KAHRAMANMARAŞ Avni Doğan Ahmet Dökülmez Mustafa Kamalak Mehmet Sağlam KARABÜK Hayrettin Dilekcan KARAMAN Zeki Ünal KARS Sabri Güner Zeki Karabayır KASTAMONU Fethi Acar Nurhan Tekinel Haluk Yıldız KAYSERİ Memduh Büyükkılıç Osman Çilsal Abdullah Gül Nurettin Kaldırımcı Salih Kapusuz KIRIKKALE Kemal Albayrak Hacı Filiz Mikail Korkmaz KIRKLARELİ A. Sezal Özbek KIRŞEHİR Ömer Demir Cafer Güneş KİLİS Mustafa Kemal Ateş Doğan Güreş KOCAELİ Necati Çelik Şevket Kazan KONYA Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin Necati Çetinkaya Abdullah Gencer Ali Günaydın Teoman Rıza Güneri Hasan Hüseyin Öz Mustafa Ünaldı Lütfi Yalman Mehmet Ali Yavuz KÜTAHYA Ahmet Derin İsmail Karakuyu Mehmet Korkmaz Metin Perli MALATYA Yaşar Canbay Fikret Karabekmez M. Recai Kutan MANİSA Rıza Akçalı Bülent Arınç Yahya Uslu MARDİN Fehim Adak Muzaffer Arıkan Mahmut Duyan Hüseyin Yıldız MUĞLA İrfettin Akar Enis Yalım Erez MUŞ Necmettin Dede Nedim İlci Erkan Kemaloğlu Sabahattin Yıldız NEVŞEHİR Mehmet Elkatmış NİĞDE Doğan Baran Mehmet Salih Katırcıoğlu Ergun Özkan ORDU Hüseyin Olgun Akın Mustafa Hasan Öz RİZE Şevki Yılmaz SAKARYA Nezir Aydın Nevzat Ercan Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN Ahmet Demircan Nafiz Kurt Latif Öztek Musa Uzunkaya SİİRT Ahmet Nurettin Aydın SİNOP Kadir Bozkurt SIVAS Musa Demirci Temel Karamollaoğlu Abdullatif Şener ŞANLIURFA Sedat Edip Bucak Necmettin Cevheri İbrahim Halil Çelik Zülfükar İzol Abdülkadir Öncel M. Fevzi Şıhanlıoğlu ŞIRNAK Mehmet Tatar TEKİRDAĞ Nihan İlgün Hasan Peker TOKAT Abdullah Arslan Ali Şevki Erek Ahmet Fevzi İnceöz Bekir Sobacı TRABZON Yusuf Bahadır Şeref Malkoç İsmail İlhan Sungur UŞAK Hasan Karakaya VAN Maliki Ejder Arvas Mustafa Bayram Fethullah Erbaş Şaban Şevli YALOVA Cevdet Aydın YOZGAT İlyas Arslan Kazım Arslan Yusuf Bacanlı Abdullah Örnek ZONGULDAK Necmettin Aydın Ömer Barutçu (Reddedenler) ADANA Mehmet Büyükyılmaz Tuncay Karaytuğ ANKARA Yılmaz Ateş Gökhan Çapoğlu Ali Dinçer Halis Uluç Gürkan Önder Sav Hikmet Uluğbay ANTALYA Yusuf Öztop Metin Şahin ARTVİN Metin Arifağaoğlu BALIKESİR Mustafa Güven Karahan BARTIN Cafer Tufan Yazıcıoğlu BOLU Mustafa Karslıoğlu BURSA Hayati Korkmaz ERZİNCAN Mustafa Yıldız ESKİŞEHİR Mahmut Erdir GAZİANTEP Ünal Yaşar HATAY Nihat Matkap İÇEL Abdülbaki Gökçel İSTANBUL Ziya Aktaş Mehmet Aydın Nami Çağan Halit Dumankaya Algan Hacaloğlu H. Hüsamettin Özkan Ahmet Tan Zekeriya Temizel İZMİR Şükrü Sina Gürel Birgen Keleş KARS Çetin Bilgin KONYA Abdullah Turan Bilge MALATYA Ayhan Fırat MANİSA Hasan Günbay MUĞLA Zeki Çakıroğlu Fikret Uzunhasan ORDU Mustafa Koç SAKARYA Teoman Akgür TEKİRDAĞ Fevzi Aytekin TRABZON Hikmet Sami Türk ZONGULDAK Mümtaz Soysal (Oya Katılmayanlar) ADANA Uğur Aksöz İmren Aykut İbrahim Yavuz Bildik M. Ali Bilici Erol Çevikçe Orhan Kavuncu Mustafa Küpeli Arif Sezer ADIYAMAN Mahmut Bozkurt Celal Topkan AFYON H. İbrahim Özsoy Yaman Törüner Kubilay Uygun AĞRI Yaşar Eryılmaz AKSARAY Nevzat Köse Sadi Somuncuoğlu AMASYA Aslan Ali Hatipoğlu Cemalettin Lafcı Haydar Oymak ANKARA Nejat Arseven Cemil Çiçek Mehmet Ekici Eşref Erdem Ünal Erkan Agah Oktay Güner Şaban Karataş İrfan Köksalan M. Seyfi Oktay Mehmet Sağdıç Yücel Seçkiner (İ. A.) İlker Tuncay Aydın Tümen Ersönmez Yarbay ANTALYA Deniz Baykal Arif Ahmet Denizolgun Emre Gönensay İbrahim Gürdal Bekir Kumbul Sami Küçükbaşkan ARDAHAN İsmet Atalay ARTVİN Süleyman Hatinoğlu AYDIN Cengiz Altınkaya M. Fatih Atay Sema Pişkinsüt İsmet Sezgin Yüksel Yalova BALIKESİR Safa Giray Tamer Kanber İ. Önder Kırlı (İ. A.) Hüsnü Sıvalıoğlu BARTIN Zeki Çakan Köksal Toptan BATMAN Alaattin Sever Aydın Ataullah Hamidi BAYBURT Ülkü Güney BİLECİK Şerif Çim BİNGÖL Kazım Ataoğlu Mahmut Sönmez BİTLİS Edip Safder Gaydalı Kâmran İnan Abdulhaluk Mutlu BOLU Avni Akyol Necmi Hoşver Abbas İnceayan BURDUR Mustafa Çiloğlu Yusuf Ekinci Kâzım Üstüner BURSA Yüksel Aksu Ali Rahmi Beyreli Abdülkadir Cenkçiler Cavit Çağlar İlhan Kesici Feridun Pehlivan Ali Osman Sönmez Yahya Şimşek Ertuğrul Yalçınbayır İbrahim Yazıcı ÇANAKKALE Hikmet Aydın Mustafa Cumhur Ersümer Ahmet Küçük A. Hamdi Üçpınarlar ÇANKIRI Mete Bülgün İsmail Coşar ÇORUM Hasan Çağlayan Ali Haydar Şahin DENİZLİ Hilmi Develi Adnan Keskin Hasan Korkmazcan (Bşk. V.) Haluk Müftüler DİYARBAKIR Abdülkadir Aksu Muzaffer Arslan Ferit Bora Yakup Hatipoğlu Sebgetullah Seydaoğlu Salih Sümer EDİRNE Ümran Akkan Mustafa İlimen Erdal Kesebir ERZİNCAN Mustafa Kul ERZURUM Necati Güllülü ESKİŞEHİR Necati Albay Mustafa Balcılar Demir Berberoğlu İbrahim Yaşar Dedelek GAZİANTEP Mehmet Batallı Hikmet Çetin Ali Ilıksoy Mustafa R. Taşar Mustafa Yılmaz GİRESUN Burhan Kara Yavuz Köymen Ergun Özdemir Rasim Zaimoğlu GÜMAŞHANE Mahmut Oltan Sungurlu HAKKÂRİ Naim Geylani HATAY Abdulkadir Akgöl Fuat Çay Ali Günay Süleyman Metin Kalkan Levent Mıstıkoğlu Atila Sav Mehmet Sılay Hüseyin Yayla IĞDIR Adil Aşırım ISPARTA Erkan Mumcu Halil Yıldız İÇEL Oya Araslı Halil Cin Ali Er D. Fikri Sağlar Mustafa İstemihan Talay Rüştü Kâzım Yücelen İSTANBUL Bülent Akarcalı Sedat Aloğlu Ahat Andican Refik Aras Mustafa Baş Ali Coşkun Gürcan Dağdaş (B.) Hüsnü Doğan Bülent Ecevit Hasan Tekin Enerem Hüseyin Kansu Ercan Karakaş Yılmaz Karakoyunlu M. Cavit Kavak Ahmet Güryüz Ketenci Osman Kılıç Mehmet Tahir Köse Emin Kul Göksal Küçükali Aydın Menderes Necdet Menzir Mehmet Moğultay Yusuf Namoğlu Altan Öymen Korkut Özal Ali Talip Özdemir Yusuf Pamuk Mehmet Cevdet Selvi Mehmet Sevigen Güneş Taner Bülent Tanla Erdoğan Toprak Ali Topuz Şadan Tuzcu Bahri Zengin İZMİR Veli Aksoy Ali Rıza Bodur Işın Çelebi İ. Kaya Erdem Sabri Ergül Aydın Güven Gürkan Gencay Gürün Mehmet Köstepen Atilla Mutman Metin Öney Ahmet Piriştina Rüşdü Saracoglu Rıfat Serdaroğlu Süha Tanık Hakan Tartan Zerrin Yeniceli KAHRAMANMARAŞ Esat Bütün Hasan Dikici Ali Doğan Ali Şahin KARABÜK Şinasi Altıner Erol Karan KARAMAN Abdullah Özbey Fikret Ünlü KARS Y. Selahattin Beyribey KASTAMONU Murat Başesgioğlu Hadi Dilekçi KAYSERİ İsmail Cem Ayvaz Gökdemir Recep Kırış İbrahim Yılmaz KIRIKKALE Recep Mızrak KIRKLARELİ İrfan Gürpınar Cemal Özbilen Necdet Tekin KIRŞEHİR Mehmet Ali Altın KOCAELİ Bülent Atasayan Halil Çalık İsmail Kalkandelen Onur Kumbaracıbaşı Osman Pepe Hayrettin Uzun Bekir Yurdagül KONYA Ahmet Alkan Nezir Büyükcengiz Necmettin Erbakan (Başbakan) Mehmet Keçeciler KÜTAHYA Mustafa Kalemli (Başkan) Emin Karaa MALATYA Miraç Akdoğan Oğuzhan Asiltürk Metin Emiroğlu MANİSA Abdullah Akarsu Tevfik Diker Ayseli Göksoy Sümer Oral Ekrem Pakdemirli Cihan Yazar Erdoğan Yetenç MARDİN Süleyman Çelebi Ömer Erbaş MUĞLA Lale Aytaman Mustafa Dedeoğlu NEVŞEHİR Abdülkadir Baş Esat Kıratlıoğlu NİĞDE Akın Gönen ORDU İhsan Çabuk Mustafa Bahri Kibar Nabi Poyraz Refaiddin Şahin Şükrü Yürür RİZE Avni Kabaoğlu Ahmet Kabil Ahmet Mesut Yılmaz SAKARYA Cevat Ayhan (B.) Ahmet Neidim Ersin Taranoğlu SAMSUN Cemal Alişan İrfan Demiralp Ayhan Gürel Yalçın Gürtan Murat Karayalçın Biltekin Özdemir Adem Yıldız SİİRT Mehmet Emin Aydın Nizamettin Sevgili SİNOP Metin Bostancıoğlu Yaşar Topçu SIVAS Tahsin Irmak Mahmut Işık Nevzat Yanmaz Muhsin Yazıcıoğlu ŞANLIURFA Seyit Eyyüpoğlu Eyüp Cenap Gülpınar Ahmet Karavar ŞIRNAK Bayar Ökten Mehmet Salih Yıldırım TEKİRDAĞ Bayram Fırat Dayanıklı Enis Sülün TOKAT Hanefi Çelik Metin Gürdere Şahin Ulusoy TRABZON Eyüp Aşık Ali Kemal Başaran İbrahim Çebi Kemalettin Göktaş TUNCELİ Kamer Genç (Bşk. V.) Orhan Veli Yıldırım UŞAK Yıldırım Aktürk Mehmet Yaşar Ünal VAN Şerif Bedirhanoğlu Mahmut Yılbaş YALOVA Yaşar Okuyan YOZGAT Lütfullah Kayalar İsmail Durak Ünlü ZONGULDAK Veysel Atasoy Tahsin Boray Baycık Hasan Gemici (Mükerrer Oylar) AĞRI İSTANBUL Celal Esin Metin Işık ISPARTA İZMİR A. Aykon Doğan Hasan Denizkurdu İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına verilen oyların sonucu : Üye Sayısı : 550 Kanunlaşmıştır. Kullanılan Oy : 270 Kabul Edenler : 226 Reddedenler : 26 Çekinserler : — Geçersiz Oylar : — Oya Katılmayanlar : 298 Açık Üyelikler : — Mükerrer Oylar : 18 (Kabul Edenler) ADANA Cevdet Akçalı Yakup Budak Sıtkı Cengil İ. Cevher Cevheri M. Halit Dağlı Veli Andaç Durak İbrahim Ertan Yülek ADIYAMAN Mahmut Nedim Bilgiç Ahmet Çelik Ahmet Doğan AFYON Sait Açba İsmet Attila Osman Hazer Nuri Yabuz AĞRI M. Sıddık Altay Cemil Erhan Celal Esin M. Ziyattin Tokar AKSARAY Mehmet Altınsoy Murtaza Özkanlı AMASYA Ahmet İyimaya Cemalettin Lafcı ANKARA İlhan Aküzüm Saffet Arıkan Bedük Ahmet Bilge Hasan Hüseyin Ceylan Ömer Ekinci Mehmet Gölhan Şaban Karataş Ahmet Tekdal Rıza Ulucak Ersönmez Yarbay ANTALYA Osman Berberoğlu Arif Ahmet Denizolgun Hayri Doğan ARDAHAN Saffet Kaya ARTVİN Hasan Ekinci AYDIN Ali Rıza Gönül Nahit Menteşe Muhammet Polat BALIKESİR Abdülbaki Ataç Ahmet Bilgiç İsmail Özgün İlyas Yılmazyıldız BATMAN Alaattin Sever Aydın Musa Okçu Faris Özdemir BAYBURT Suat Pamukçu BİLECİK Bahattin Şeker BİNGÖL Hüsamettin Korkutata BİTLİS Zeki Ergezen Abdulhaluk Mutlu BOLU Feti Görür Mustafa Yünlüoğlu BURSA Mehmet Altan Karapaşaoğlu Cemal Külahlı Turhan Tayan ÇANKIRI İsmail Coşar Ahmet Uyanık ÇORUM Bekir Aksoy Mehmet Aykaç Zülfikâr Gazi Yasin Hatiboğlu DENİZLİ Mehmet Gözlükaya Ramazan Yenidede DİYARBAKIR M. Salim Ensarioğlu Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi Ömer Vehbi Hatipoğlu Yakup Hatipoğlu EDİRNE Evren Bulut ELAZIĞ Mehmet Ağar Ömer Naimi Barım Hasan Belhan Ahmet Cemil Tunç ERZİNCAN Tevhit Karakaya Naci Terzi ERZURUM Zeki Ertugay Lütfü Esengün Abdulilah Fırat İsmail Köse Ömer Özyılmaz Şinasi Yavuz GAZİANTEP Nurettin Aktaş Kahraman Emmioğlu Mehmet Bedri İncetahtacı GİRESUN Turhan Alçelik GÜMÜŞHANE Mahmut Oltan Sungurlu HAKKÂRİ Mustafa Zeydan IĞDIR Şamil Ayrım ISPARTA Ömer Bilgin A. Aykon Doğan Mustafa Köylü İÇEL Mehmet Emin Aydınbaş Saffet Benli Turhan Güven Ayfer Yılmaz İSTANBUL Meral Akşener Yıldırım Aktuna Sedat Aloğlu Tayyar Altıkulaç Azmi Ateş Mukadder Başeğmez Gürcan Dağdaş Süleyman Arif Emre Ekrem Erdem Mehmet Fuat Fırat Metin Işık İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Hayri Kozakçıoğlu Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Bahri Zengin Namık Kemal Zeybek İZMİR Turhan Arınç Hasan Denizkurdu Işılay Saygın Ufuk Söylemez Sabri Tekir İsmail Yılmaz KAHRAMANMARAŞ Esat Bütün Hasan Dikici Ahmet Dökülmez Mustafa Kamalak Mehmet Sağlam KARABÜK Hayrettin Dilekcan KARAMAN Zeki Ünal KARS Sabri Güner Zeki Karabayır KASTAMONU Fethi Acar Nurhan Tekinel Haluk Yıldız KAYSERİ Memduh Büyükkılıç Osman Çilsal Abdullah Gül Nurettin Kaldırımcı Salih Kapusuz İbrahim Yılmaz KIRIKKALE Kemal Albayrak Hacı Filiz Mikail Korkmaz KIRŞEHİR Ömer Demir Cafer Güneş KİLİS Mustafa Kemal Ateş Doğan Güreş KOCAELİ Necati Çelik İsmail Kalkandelen Şevket Kazan KONYA Hüseyin Arı Veysel Candan Remzi Çetin Necati Çetinkaya Abdullah Gencer Ali Günaydın Teoman Rıza Güneri Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman Mehmet Ali Yavuz KÜTAHYA Ahmet Derin İsmail Karakuyu Mehmet Korkmaz Metin Perli MALATYA Miraç Akdoğan Yaşar Canbay Fikret Karabekmez M. Recai Kutan MANİSA Rıza Akçalı Bülent Arınç Yahya Uslu MARDİN Fehim Adak Muzaffer Arıkan Mahmut Duyan Hüseyin Yıldız MUĞLA İrfettin Akar Mustafa Dedeoğlu Enis Yalım Erez MUŞ Nedim İlci Erkan Kemaloğlu Sabahattin Yıldız NEVŞEHİR Mehmet Elkatmış NİĞDE Mehmet Salih Katırcıoğlu ORDU Hüseyin Olgun Akın Mustafa Hasan Öz Şükrü Yürür SAKARYA Nezir Aydın Cevat Ayhan Nevzat Ercan Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN Ahmet Demircan Nafiz Kurt Latif Öztek Musa Uzunkaya SİNOP Kadir Bozkurt SIVAS Musa Demirci Temel Karamollaoğlu Abdullatif Şener ŞANLIURFA Sedat Edip Bucak Necmettin Cevheri Zülfükar İzol Abdülkadir Öncel M. Fevzi Şıhanlıoğlu ŞIRNAK Mehmet Tatar TEKİRDAĞ Nihan İlgün Hasan Peker TOKAT Abdullah Arslan Ali Şevki Erek Ahmet Feyzi İnceöz Bekir Sobacı TRABZON Yusuf Bahadır Kemalettin Göktaş Şeref Malkoç İsmail İlhan Sungur UŞAK Hasan Karakaya VAN Maliki Ejder Arvas Mustafa Bayram Fethullah Erbaş Şaban Şevli YALOVA Cevdet Aydın YOZGAT İlyas Arslan Kazım Arslan Yusuf Bacanlı Abdullah Örnek ZONGULDAK Necmettin Aydın Ömer Barutçu (Reddedenler) ADANA Mehmet Büyükyılmaz Tuncay Karaytuğ Arif Sezer ANKARA Gökhan Çapoğlu Halis Uluç Gürkan Hikmet Uluğbay ANTALYA Metin Şahin BALIKESİR Mustafa Güven Karahan BARTIN Cafer Tufan Yazıcıoğlu BURSA Hayati Korkmaz ÇANAKKALE Hikmet Aydın ESKİŞEHİR Mahmut Erdir İSTANBUL Mehmet Aydın Ahmet Tan Zekeriya Temizel İZMİR Şükrü Sina Gürel KARS Çetin Bilgir KIRKLARELİ Necdet Tekin KONYA Abdullah Turan Bilge KÜTAHYA Emin Karaa MANİSA Hasan Gülay MUĞLA Fikret Uzunhasan ORDU Müjdat Koç SAKARYA Teoman Akgür TEKİRDAĞ ZONGULDAK Fevzi Aytekin Mümtaz Soysal (Oya Katılmayanlar) ADANA Uğur Aksöz İmren Aykut İbrahim Yavuz Bildik M. Ali Bilici Erol Çevikçe Orhan Kavuncu Mustafa Küpeli ADIYAMAN Mahmut Bozkurt Celal Topkan AFYON H. İbrahim Özsoy Yaman Törüner Kubilay Uygun AĞRI Yaşar Eryılmaz AKSARAY Nevzat Köse Sadi Somuncuoğlu AMASYA Aslan Ali Hatipoğlu Haydar Oymak ANKARA Nejat Arseven Yılmaz Ateş Cemil Çiçek Ali Dinçer Mehmet Ekici Eşref Erdem Ünal Erkan Agah Oktay Güner İrfan Köksalan M. Seyfi Oktay Mehmet Sağdıç Önder Sav Yücel Seçkiner (İ. A.) İlker Tuncay Aydın Tümen ANTALYA Deniz Baykal Emre Gönensay İbrahim Gürdal Bekir Kumbul Sami Küçükbaşkan Yusuf Öztop ARDAHAN İsmet Atalay ARTVİN Metin Arifağaoğlu Süleyman Hatinoğlu AYDIN Cengiz Altınkaya M. Fatih Atay Sema Pişkinsüt İsmet Sezgin Yüksel Yalova BALIKESİR Safa Giray Tamer Kanber İ. Önder Kırlı Hüsnü Sıvalıoğlu BARTIN Zeki Çakan Köksal Toptan BATMAN Ataullah Hamidi BAYBURT Ülkü Güney BİLECİK Şerif Çim BİNGÖL Kazım Ataoğlu Mahmut Sönmez BİTLİS Edip Safder Gaydalı Kâmran İnan BOLU Avni Akyol Necmi Hoşver Abbas İnceayan Mustafa Karslıoğlu BURDUR Mustafa Çiloğlu Yusuf Ekinci Kâzım Üstüner BURSA Yüksel Aksu Ali Rahmi Beyreli Abdülkadir Cenkçiler Cavit Çağlar İlhan Kesici Feridun Pehlivan Ali Osman Sönmez Yahya Şimşek Ertuğrul Yalçınbayır İbrahim Yazıcı ÇANAKKALE Mustafa Cumhur Ersümer Ahmet Küçük Nevfel Şahin A. Hamdi Üçpınarlar ÇANKIRI Mete Bülgün ÇORUM Hasan Çağlayan Ali Haydar Şahin DENİZLİ M. Kemal Aykurt Hilmi Develi Adnan Keskin Hasan Korkmazcan (Bşk. V.) Haluk Müftüler DİYARBAKIR Abdülkadir Aksu Muzaffer Arslan Ferit Bora Sebgetullah Seydaoğlu Salih Sümer EDİRNE Ümran Akkan Mustafa İlimen Erdal Kesebir ELAZIĞ Cihan Paçacı ERZİNCAN Mustafa Kul Mustafa Yıldız ERZURUM Necati Güllülü Aslan Polat ESKİŞEHİR Necati Albay Mustafa Balcılar Demir Berberoğlu İbrahim Yaşar Dedelek Hanifi Demirkol GAZİANTEP Mehmet Batallı Hikmet Çetin Ali Ilıksoy Mustafa R. Taşar Ünal Yaşar Mustafa Yılmaz GİRESUN Burhan Kara Yavuz Köymen Ergun Özdemir Rasim Zaimoğlu GÜMAŞHANE Lütfi Doğan HAKKÂRİ Naim Geylani HATAY Abdulkadir Akgöl Fuat Çay Ali Günay Süleyman Metin Kalkan Nihat Matkap Levent Mıstıkoğlu Atila Sav Mehmet Sılay Ali Uyar Hüseyin Yayla IĞDIR Adil Aşırım ISPARTA Erkan Mumcu Halil Yıldız İÇEL Oya Araslı Fevzi Arıcı Halil Cin Ali Er Abdülbaki Gökçel D. Fikri Sağlar Mustafa İstemihan Talay Rüştü Kâzım Yücelen İSTANBUL Bülent Akarcalı Ziya Aktaş Ahat Andican Refik Aras Mustafa Baş Ali Coşkun Nami Çağan Tansu Çiller (B.) Hüsnü Doğan Halit Dumankaya Bülent Ecevit Hasan Tekin Enerem Algan Hacaloğlu Cefi Jozef Kamhi Ercan Karakaş Yılmaz Karakoyunlu M. Cavit Kavak Ahmet Güryüz Ketenci Osman Kılıç Mehmet Tahir Köse Emin Kul Göksal Küçükali Aydın Menderes Necdet Menzir Mehmet Moğultay Yusuf Namoğlu Altan Öymen Korkut Özal Ali Talip Özdemir H. Hüsamettin Özkan Yusuf Pamuk Mehmet Cevdet Selvi Mehmet Sevigen Güneş Taner Bülent Tanla Erdoğan Toprak Ali Topuz Şadan Tuzcu Bahattin Yücel (B.) İZMİR Veli Aksoy Ali Rıza Bodur Işın Çelebi İ. Kaya Erdem Sabri Ergül Aydın Güven Gürkan Gencay Gürün Birgen Keleş Mehmet Köstepen Atilla Mutman Metin Öney Ahmet Piriştina Rüşdü Saracoglu Rıfat Serdaroğlu Süha Tanık Hakan Tartan Zerrin Yeniceli KAHRAMANMARAŞ Ali Doğan Avni Doğan Ali Şahin KARABÜK Şinasi Altıner Erol Karan KARAMAN Abdullah Özbey Fikret Ünlü KARS Y. Selahattin Beyribey KASTAMONU Murat Başesgioğlu Hadi Dilekçi KAYSERİ İsmail Cem Ayvaz Gökdemir Recep Kırış KIRIKKALE Recep Mızrak KIRKLARELİ İrfan Gürpınar A. Sezal Özbek Cemal Özbilen KIRŞEHİR Mehmet Ali Altın KOCAELİ Bülent Atasayan Halil Çalık Onur Kumbaracıbaşı Osman Pepe Hayrettin Uzun Bekir Yurdagül KONYA Ahmet Alkan Nezir Büyükcengiz Necmettin Erbakan (Başbakan) Mehmet Keçeciler Mustafa Ünaldı KÜTAHYA Mustafa Kalemli (Başkan) MALATYA Oğuzhan Asiltürk Metin Emiroğlu Ayhan Fırat MANİSA Abdullah Akarsu Tevfik Diker Ayseli Göksoy Sümer Oral Ekrem Pakdemirli Cihan Yazar Erdoğan Yetenç MARDİN Süleyman Çelebi Ömer Ertaş MUĞLA Lale Aytaman Zeki Çakıroğlu MUŞ Necmettin Dede NEVŞEHİR Abdülkadir Baş Esat Kıratlıoğlu NİĞDE Doğan Baran Akın Gönen Ergun Özkan ORDU İhsan Çabuk Mustafa Bahri Kibar Nabi Poyraz Refaiddin Şahin RİZE Avni Kabaoğlu Ahmet Kabil Ahmet Mesut Yılmaz Şevki Yılmaz SAKARYA Ahmet Neidim Ersin Taranoğlu SAMSUN Cemal Alişan İrfan Demiralp Ayhan Gürel Yalçın Gürtan Murat Karayalçın Biltekin Özdemir Adem Yıldız SİİRT Ahmet Nurettin Aydın Mehmet Emin Aydın Nizamettin Sevgili SİNOP Metin Bostancıoğlu Yaşar Topçu SIVAS Tahsin Irmak Mahmut Işık Nevzat Yanmaz Muhsin Yazıcıoğlu ŞANLIURFA İbrahim Halil Çelik (İ.A.) Seyit Eyyüpoğlu Eyüp Cenap Gülpınar Ahmet Karavar ŞIRNAK Bayar Ökten Mehmet Salih Yıldırım TEKİRDAĞ Bayram Fırat Dayanıklı Enis Sülün TOKAT Hanefi Çelik Metin Gürdere Şahin Ulusoy TRABZON Eyüp Aşık Ali Kemal Başaran İbrahim Çebi Hikmet Sami Türk TUNCELİ Kamer Genç (Bşk. V.) Orhan Veli Yıldırım UŞAK Yıldırım Aktürk Mehmet Yaşar Ünal VAN Şerif Bedirhanoğlu Mahmut Yılbaş YALOVA Yaşar Okuyan YOZGAT Lütfullah Kayalar İsmail Durak Ünlü ZONGULDAK Veysel Atasoy Tahsin Boray Baycık Hasan Gemici (Mükerrer Oylar) AFYON İsmet Attila AĞRI M. Sıddık Altay M. Ziyattin Tokar AKSARAY Mehmet Altınsoy ANKARA Ahmet Bilge BALIKESİR Ahmet Bilgiç EDİRNE Evren Bulut ISPARTA A. Aykon Doğan İSTANBUL Metin Işık Namık Kemal Zeybek İZMİR Hasan Denizkurdu Sabri Tekir MUĞLA Mustafa Dedeoğlu SAKARYA Nevzat Ercan Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN Ahmet Demircan (2) YOZGAT Yusuf Bacanlı TUTANAĞIN SONU |
|