DÖNEM : 20 CİLT : 8 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 78 inci Birleşim 17 . 7 . 1996 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. — GELEN KAĞITLAR III. — YOKLAMA IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. —Kırıkkale Milletvekili Recep Mızrak’ın, Kırıkkale İlinin güncel sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 2. —Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Başbakan Necmettin Erbakan’ın Konya İline yaptığı geziye ve Konya Valisinin tutumuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı T. Rıza Güneri’nin cevabı 3. —Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın, sigaranın zararlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’nın cevabı B)TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. —Köy Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının, yeniden değerlendirilmek üzere geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/383) 2. —Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, (6/174) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/61) 3. —İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/62) 4. —Anayasa Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/384) 5. —Adalet Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/385) 6. —İçişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/386) 7. —Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/387) 8. —Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/388) 9. —Dışişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/389) 10. —Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/390) 11. —Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/391) 12. —Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığının Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/392) 13. —Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/393) 14. —Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/394) 15. —İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/395) 16. —Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/396) 17. —Çevre Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/397) 18. —(10/93) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden bazı imzaların geri çekildiğine ilişkin önerge (4/63) 19. —Olağanüstü halin ve Çokuluslu Güç’ün görev süresinin uzatılması konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonun kurulması ve adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılmasına ve bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce birer genel görüşmede ele alınması taleplerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri ile Başkanlığın bu konulara ilişkin cevabî yazısı (3/398) C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 24 arkadaşının, Marmara Bank,, Impex Bank ve TYT Bank’ın iflas nedenlerinin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/96) 2.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, Kazakistan’da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin onarımında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/97) 3. —Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.’nin (KÜMAŞ) özelleştirilmesi sırasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılarak meydana gelen devlet kayıplarını belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98) D)ÇEŞİTLİ İŞLER 1. —Halen başkanlık divanını oluşturamamış bulunan komisyonların, toplanacakları gün, saat, yer ve bağımsız milletvekilliklerine düşen üyelikler için müracaatta bulunulmasına ilişkin Başkanlık duyurusu V. —ÖNERİLER A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1. —Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin öngörüşmelerinin; görüşme gün, gündemdeki yeri ve çalışma süresine ilişkin RP Grubu önerisi VI. —SEÇİMLER A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ 1. —(10/3, 4) esas numaralı Meclis araştırma komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim 2. —Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim 3. —Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim VII. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1.—Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3) 2. —Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Çokuluslu Güç konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/4) VIII. —SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. —Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, 1992’de Erzincan ve köylerinde meydana gelen depremde zarar gören bazı vatandaşların konutlarına ve sağlanan kredilere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/958) 2. —Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ İline bir karayolları bölge müdürlüğü kurulmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/973) 3. —Ankara Milletvekili YılmazAteş’in, doğalgaza yapılan zam nedeniyle Ankara Anakent Belediye Başkanı hakkında yapılan işleme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yazılı cevabı (7/984) 4. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce hizmet karşılığı alındığı iddia edilen bağışlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yazılı cevabı (7/987) 5. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Aksaray Belediye Başkanlığının iddia edilen bir uygulamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yazılı cevabı (7/988) I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı. İçel Milletvekili Mehmet Emin Aydınbaş, enerji problemimiz ve Akkuyu Nükleer Santralı projesine, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül de İzmit Körfezi Derince Limanındaki sorunlara, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. İçel Milletvekili Halil Cin’in, karayollarımızda son günlerde artan trafik kazalarına ilişkin gündemdışı konuşmasına da Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan cevap verdi. ANAP Grubunun, Iğdır Milletvekili Adil Aşırım, İçel Milletvekili Ali Er, Rize Milletvekili Ahmet Kabil ve Zonguldak Milletvekili Veysel Atasoy’u, İçtüzüğün 28 inci maddesine göre, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliklerinden geri çektiklerine ilişkin tezkeresi, Manisa Milletvekili Yahya Uslu’nun, Dilekçe Komisyonu Üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi, Doğru Yol Partisi Grubunca, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda boş bulunan yedek üyeliğe, Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız’ın aday gösterildiğine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, Çin Halk Cumhuriyeti Halk Kongresi Başkanının davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi, (10/63) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin 13.7.1996 tarihinden itibaren iki ay daha uzatılmasına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun 16.7.1996 Salı günkü birleşiminde yapılacak olan, ülkemizin özkaynaklarının geliştirilmesi konusundaki genel görüşmede, gruplar ve Hükümetin konuşma sürelerinin 45’er dakika olmasına, bu sürenin iki konuşmacı tarafından kullanılabilmesine ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, Kabul edildi. Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, ülkemizin özkaynaklarının geliştirilmesi konusundaki önergesi üzerine açılması kabul edilen genel görüşme (8/2) tamamlandı. Maliye Bakanı Abdüllatif Şener, İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit’in, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle, bir açıklamada bulundu. 17 Temmuz 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 21.15’te son verildi. Hasan Korkmazcan Başkanvekili Mustafa Baş Zeki Ergezen İstanbul Bitlis Kâtip Üye Kâtip Üye II. —GELEN KÂĞITLAR 17.7.1996 ÇARŞAMBA Sözlü Soru Önergeleri 1. —Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bayilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283) (Başkanlığa geliş tarihi :4.7.1996) 2. —Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve bedelini ödemeyen bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/284) (Başkanlığa geliş tarihi :6.7.1996) Yazılı Soru Önergeleri 1. —Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, ülkemizdeki vakıfların sayısı ve illere göre dağılımına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1023) (Başkanlığa geliş tarihi :2.7.1996) 2. —Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Çay Kurumundan kuru çay alan ve karşılıksız çek veren bir bayiye ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1024) (Başkanlığa geliş tarihi :4.7.1996) 3. —Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, Adana -Tufanbeyli Sulama Kooperatifine bağlı üreticilerin mağdur olduğu iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanınadan yazılı soru önergesi (7/1025) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996) 4. —Adana Milletvekili Erol Çevikçe’nin, ithal edilen Hindistan menşeli hastalıklı buğdayın akibetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1026) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996) 5. —Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, sendika üyesi bazı memur ve diğer kamu görevlilerinin işyerlerinden sürgün edildikleri iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1027) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996) 6. —Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, İstanbul Bankasından yapılan kaynak aktarımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1028) (Başkanlığa geliş tarihi :15.7.1996) Genel Görüşme Önergeleri 1. —Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Olağanüstü Hal konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3) (Başkanlığa geliş tarihi :16.7.1996) 2. —Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Çokuluslu Güç konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/4) (Başkanlığa geliş tarihi :16.7.1996) Meclis Araştırması Önergeleri 1.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 24 arkadaşının, Marmara Bank, Impexs Bank ve TYT Bank’ın iflas nedenlerinin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/96) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996) 2. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, Kazakistan’da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesi’nin onarımında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin araştırılarak, sorumlularının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/97) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996) 3. —Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş. (KÜMAŞ)’ın özelleştirilmesi sırasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak meydana gelen devlet kayıplarını belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98) (Başkanlığa geliş tarihi :12.7.1996) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 17 Temmuz 1996 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşimini açıyorum. III. —Y O K L A M A BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum. (Yoklama yapıldı) BAŞKAN – Yeterli çoğunluğumuz bulunmaktadır, görüşmelere geçiyoruz. Değerli arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. —Kırıkkale Milletvekili Recep Mızrak’ın, Kırıkkale İlinin güncel sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması BAŞKAN – İlk söz sırası, Kırıkkale Milletvekili Recep Mızrak'a ait. Sayın Mızrak, Kırıkkale İlinin güncel sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz talebinde bulunmuştur. Buyurun Sayın Mızrak. Konuşma süreniz 5 dakikadır. RECEP MIZRAK (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırıkkale'nin sorunlarını, -bir noktada Kırıkkale bazında Anadolu'nun diğer şehirlerinin sorunlarını, çözümleri farklı olmakla beraber, dile getirmek, Kırıkkale ile ilgili ve buna benzeyen diğer şehirlerle ilgili sorunların çözüm önerilerini de yine sunmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kırıkkale, bilindiği üzere, yedi yıl öncesi vilayet olan ve 1930'lara kadar bir köy iken, bilahara, Makine Kimyanın; yani, Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçlarını temin edecek olan silahların yapımı için kurulacak olan fabrikaların kurulmasıyla hızla büyüyen, Orta Anadolu'da, tabiri caizse, Orta Anadolu'nun ortasında olan bir şehrimizdir; ancak, Orta Anadolu'da ve Başkentimize çok yakın bir yerde olmasına rağmen, ülkemizdeki en geri kalmış yörelerden, en geri kalmış şehirlerden biri olarak mütalaa etmek yanlış olmayacaktır. BAŞKAN – Sayın Mızrak, bana bir saniye süre tanıyın, sürenizi işletmiyorum. RECEP MIZRAK (Devamla) – Tabiî efendim. BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sıralara yerleşme faaliyetini bir an önce bitirelim; görüşmeleri sükûnet içerisinde sürdürmek durumundayız. Özellikle, Bakanlar Kurulu sıraları önünde, henüz yerini almamış arkadaşlarımdan da rica ediyorum. ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, ricayla olmuyor, daha kesin söyleyin. BAŞKAN – Sayın Kahraman, Sayın Bakanım, görüşmelere başlayabilmemiz için arkadaşlarımdan yerlerini almalarını rica ettim; o işlem tamamlanınca, kürsüdeki hatip konuşmasına devam edecek. Buyurun Sayın Mızrak. RECEP MIZRAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ülkemiz nüfus artışı, yıllık yaklaşık yüzde 2,5 mertebesinde iken, 17 tane vilayetimiz var ki, sürekli olarak nüfusu azalmaktadır. Bu 17 vilayetten yedinci sırada olan da Kırıkkale'dir. Ülke nüfus artışı, senede yüzde 2,5 mertebesinde; Kırıkkale'nin nüfus azalışı yıllık yüzde 8 mertebesindedir. Bu 7 vilayet içerisinde Kırıkkale'yle beraber, Kastamonu, Sinop, Rize, Bayburt, Artvin gibi vilayetleri de saymak mümkündür. Yine bilindiği üzere, onun ötesinde, ülkemizde, gizli ve açık işsizlik oranı yaklaşık olarak yüzde 20 mertebesindedir. Yani, 12- 13 milyon civarında işsizimiz bulunmaktadır. Yapılan çalışmalara göre, Kırıkkale'de bulunan işsizlik oranı ise yüzde 32 civarında bulunmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatının yaptığı istatistiklere göre, ülkemizde sulanan arazilerin toplam sulanabilir arazilere oranı yüzde 15,05 mertebesinde iken, bu, Kırıkkale'de yüzde 7 civarında; yani, ülke ortalamasının bile çok gerisinde bulunmaktadır. Bu yönüyle bakılacak olursa, Kırıkkale için ve buna benzeyen vilayetler için birtakım tedbirlerin bir an önce alınmasında fayda vardır. Bu alınacak olan tedbirlerin başında, tarımda verimliliği en fazla artıran unsurlardan olan sulamanın, daha doğrusu, sulama yatırımlarının bir an önce gerçekleştirilmesi ve en azından komşu vilayetler seviyesine getirilmesi lazımdır. Bir diğer husus, kırsal alandan şehirlere göçü önleyen ve yine, şehirlerde gecekondulaşmayı önleyecek olan hayvancılığın, ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi, bu bölgemizde de gelişmesine katkıda bulunacak olan tedbirlerin alınması lazım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RECEP MIZRAK (Devamla) – Galiba, bir dakika süre verecektiniz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayır, Sayın Mızrak, benim burada ek süre verme imkânım yok; ancak, sizin konuşmanızı kesmiştim, o süre içerisinde konuşmanızı tamamlayın. Buyurun. RECEP MIZRAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Geçen hafta içerisinde, Sayın Başbakanımız, Bingöl ve Elazığ'a yaptığı ziyarette, beslenmiş olan hayvanların devlet tarafından, devletin bir kurumu tarafından alınacağı vaadinde bulundu. Besi hayvancılığı sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde değil, hatta oralardan çok daha ağırlıklı bir biçimde Orta Anadolu ve Batı Anadolu, hatta Batı Akdeniz Bölgelerinde yapılmaktadır. Beslenmiş hayvanların bu bölgelerde de; yani, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin dışındaki bölgelerde de alınmasının sağlanması gerekir. Organize sanayi bölgesi konusunda yeterli ödeneğin ayrılması ve Kırıkkale'ye, gerek yurtiçi sermayenin gerekse uluslararası sermayenin gelebilmesi için, kalkınmada öncelikli iller statüsünün mutlaka kazandırılması lazımdır. Millî Savunma Bakanlığımız tarafından tedariki yapılan, Makine Kimya tarafından üretilen ve üretilme kabiliyeti olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı, mutlaka ve mutlaka, Makine Kimya Kurumu tarafından karşılanmalı ve dolayısıyla, şu anda, 3 500 civarında olan istihdam, bunun üzerine, iki katına, üç katına çıkarılma imkânı yaratılmalıdır. Bir diğer husus, bu yokluklar içerisinde, 21 Haziran 1996 tarihi itibariyle Kırıkkale Belediyesine çıkarılan -diğer belediyelere de çıkarılan paralarla beraber- 25 milyar liranın ödenmesi durdurulmuştur. Bu geri kalmış, Orta Anadolu Bölgesi içerisinde en geri kalmış, işsizlik oranı en yüksek olan bu şehrimizin belediyesinden esirgenen bu paranın da yine kendilerine gönderilmesinin sağlanması gerekir kanaatindeyim. Zannediyorum, Kırıkkale'nin problemlerini dile getirme, Orta Anadolu'nun problemlerini dile getirme konusunda zamanımız yeterli olmayacaktır diyor ve bu vesileyle hepinize yeniden saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Kırıkkale Milletvekili Sayın Recep Mızrak'a teşekkür ediyorum. 2. —Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Başbakan Necmettin Erbakan’ın Konya İline yaptığı geziye ve Konya Valisinin tutumuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı T. Rıza Güneri’nin cevabı BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz sırası Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in. Sayın Büyükcengiz, Sayın Başbakanın, Konya İline seyahatiyle ve valinin tutumuyla ilgili gündem dışı söz talebinde bulunmuştur. Buyurun Sayın Büyükcengiz. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Büyükcengiz, konuşma süreniz 5 dakikadır. NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Başbakan Sayın Necmettin Erbakan, güvenoyu aldıktan sonra ilk gezisini Konya'ya yapmıştır. 12 Temmuz 1996 Cuma günü Konya'ya ilk gezisini yapan Sayın Başbakanın ilk gezisini Konya İline yapması doğaldır; Konya'nın ve Konyalıların, kendilerine 27 yıldır verdikleri destek ve gösterdikleri ilgiye karşın azdır bile. Ne var ki, doğal olmayan olaylar, gezi programının uygulanma aşamasında peşpeşe gerçekleşmiştir. Gezi programı elimde, bilgilerinize sunuyorum: Tarih: 12 Temmuz 1996 Cuma. Saat 12.00-12.45 vilayeti ziyaret. 13.00-13.45 Hazreti Mevlana'yı ziyaret ve Sultan Selim Camiinde cuma namazı. Daha sonra, çeşitli etkinlikler ve 18.30-19.30 Hükümet Meydanında halka hitap. Yani, Refah Partisi bayraklarıyla donatılmış bir alanda Refah Partisi mitingi. Program başlar; Anayol Hükümeti tarafından ile atanan Vali, belki yıllardır ilişki içerisinde olduğu liderine yaranmak, belki de kendisine sağlam bir siyasî gelecek yaratmak için harekete geçerek, Başbakana methiyeler düzer. Bundan esinlenen Başbakan da, çok duygulanmış olmalı ki, Valinin miting alanında da konuşmasını ister. Vali, saat 12.00-12.45 arasında yapılan Vilayeti ziyaret programı sırasında iletme olanağı bulamadığı ilin sorunlarını, saat 18.30'da yapılan Refah Partisi mitinginde, otobüsün üzerinde, bir bir sıralayarak, Başbakana arz eder. O Başbakan ki, 5 dönemdir Konya Milletvekilidir; Konyalıya hizmet için 5 seçimdir Konyalının oylarını almıştır. Konya'nın sorunlarını iki aylık Validen dinlemesi ne kadar düşündürücüdür! Valinin düzdüğü methiyelerle coşan Başbakan, Konya'nın, valisini bulduğu, birlikte güzel işler yapacakları gibi ifadelerle karşı övgü taarruzuna geçer, sanki diğer illerdeki valiler vali değilmiş gibi ve şimdi anlatmaya çalışacağım manzarayı birlikte Konya Halkına sunarlar. Otobüsün üzerinde Sayın Erbakan, bir yanında Refah Partili Büyükşehir Belediye Başkanı ile Refah Partisi İl Başkanı, diğer yanında Vali; eller havada, Refah Partisi bayraklarıyla donatılmış meydanda partililer zevkten dört köşe; görüntüyü coşkuyla alkışlıyorlar. Hayırlı olsun. Öyle anlaşılıyor ki, Sayın Erbakan, partisinin örgüt yöneticilerinden memnun değil ki, Sayın Valiyi bir il başkanı gibi görmek, kullanmak ister. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Vali de, bırakınız bir il başkanlığını, Refah Partisinin bir ocak başkanı gibi davranır. Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, valiler, görevli oldukları illerde devletin temsilcisidirler. İline gelen bakanlar bile, teamül gereği, valinin arabasına binerler; ama, bizim Vali bunları unutup Sayın Erbakan'ın sunuculuğuna soyunmuş; Sayın Erbakan'ın da ihtiyacı var ki, yeni bir Zenger yaratmak istercesine, Valinin sunuculuğunu teşvik eder ve çok keyiflenir. Bu ciddiyetsiz manzaraya, ancak Erbakan'ın kendi üslubuyla cevap verilebilir: Ey Konya Valisi, sen devletin temsilcisi misin sunucu Zenger misin; hadi oradan, hadi oradan!.. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, devlet yönetimi ciddiyet ister, ağırbaşlılık ister. Türk Halkı 73 yıllık cumhuriyet tarihinde böyle gülünç manzaralarla karşı karşıya getirilmemiştir. Hükümetler gelip geçicidir; dün Anayol Hükümeti vardı, bugün Refahyol Hükümeti var, yarın, belki bir başka hükümet olacak; ama, devlette devamlılık esastır. Devlet yönetiminde bulunan bürokratları, yöneticileri siyasal çıkarlarımıza alet etmek, onları kullanmak çok büyük yanlışlıktır. Ülkesini ve milletini düşünen sorumlu insanların saygı duydukları kurumları, makamları, kendi siyasal çıkarları veya siyasal ikballeri için kullanmaya kalkışıp yıpratmak, dejenere etmek, kullananlara da kullanılanlara da yarar sağlamaz. O yöneticiler dün görev yaptılar, bugün yine görev yapıyorlar, gelecekte yine görev yapacaklar; ülkeye ve bize lazımdırlar. On yıllardır politikada deneyim kazandığını sandığımız Sayın Erbakan'ın, devlet yönetiminde bu denli deneyimsiz olduğu kabul edilemez. 54 üncü Hükümetin Başbakanı olarak, Konya Valisinden başka, emrinde 78 vali daha vardır. Miting meydanlarında bir valiye övgüler düzmek, bir başbakanın işi olamaz, olmamalıdır. ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Sana mı sorulacak!.. NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, işin daha da vahim tarafı, gezi programının 13.00-13.45 saatleri arasında gerçekleşmesi planlanan cuma namazı bölümünde meydana gelmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NEZİR BÜYÜKCENGİZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. Siyasal yaşamında randevularına geç gelmeyi alışkanlık haline getiren Sayın Erbakan, cuma namazının kılınacağı Sultan Selim Camiine, bu alışkanlığını bozmayarak, 40 dakika geç gelmiştir. Sayın Erbakan, Başbakan olduktan sonra, kendisinde o kadar büyük bir güç olduğu vehmine kapılmış olmalı ki, namaz saatlerini bile değiştirebiliyor. Bu ne biçim İslamiyet anlayışıdır ki, birilerinin gelmesi için caminin cemaati bir saat bekletiliyor. Bugüne kadar Arabistan Kralı Fahd, İran Cumhurbaşkanı Rafsancani ve Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin bile, namaz için kendilerini bekletme cesaretini gösterememişlerdir. Değerli arkadaşlarım, bu görüntüler, Refah Partisinin hükümet olmasından kaygı, korku ve endişeye kapılanların ne denli haklı olduklarını on günde ortaya çıkarmıştır. Sayın Erbakan, Sultan Selim Camii cemaatini bir saat bekleterek, Allah'a olan namaz borcunu ödemiştir; ama, 1'er saatlik zamanlarına el koyduğu yüzlerce insana olan kul hakkını nasıl ödeyecektir, orasını bilemem!.. (RP sıralarından gürültüler) Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; 12 Temmuzda Konya'da yaşananların, bundan sonra, Türkiyemizin bir başka yerinde yaşanmamasını diliyorum. Siyaset, kendi iç dinamikleri içerisinde, kurallarına uyularak yapılması gereken bir unsurdur. Büyük Atatürk'ün bizlere bıraktığı laik, demokratik, hukuk devletinin bekçiliğini, Yüce Meclisin siz değerli üyelerinin sonuna kadar yapacağına yürekten inanıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'e teşekkür ediyorum. Sayın Büyükcengiz'in gündemdışı konuşmasına, Hükümet adına Devlet Bakanı Sayın T. Rıza Güneri cevap verecektir. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in biraz önce yaptığı gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Sayın Nezir Büyükcengiz'in ifade ettiği beyanların büyük kısmı yanlıştır. Öncelikle, programı eksik saymışlardır. Programın içerisinde, bir başbakanın, bir vilayete uğradığında, protokol gereği yapması gereken bütün çalışmalar yer almaktadır; Garnizon Komutanlığı ziyaretinden, TÜMOSAN ziyaretine kadar... Bunlar eksik sayılmıştır. Rektörlük de ayrıca ziyaret edilmiş, brifingler alınmıştır. (CHP sıralarından "cuma namazı zamanında mı" sesleri) Değerli milletvekilleri, miting, Refah Partisinin düzenlediği bir miting değildir. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Yalan söylüyorlar... DEVLET BAKANI T. RIZA GÜNERİ (Devamla) – Meydanda Refah Partisi bayrağı yoktur. Vilayet binası önünde toplanan halka, vilayet adına hitap etme toplantısıdır. Meydan, Türk Bayrağıyla süslü bir meydandır. Bizzat, biz de devletin bir bakanı olarak, orada bulunmuştuk. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Değerli milletvekilleri, güzel hizmet yapan bürokratların Başbakan tarafından övülmesi, acaba, ne kadar zamandır yadırganır olmuştur?!. Güzel hizmet yapan bürokratlara ne şekilde davranılması gerektiğiyle ilgili bazı yasaklamalar mı getirilmek istenmektedir? Değerli milletvekilleri, burada, tamamen taraflı, yanlı ve yanlış olarak zikredilen beyanlar, Konyalı olarak bizleri de ve inanıyorum ki, ayrıca, bizleri izleyen bütün Konyalıları da üzmüştür. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Güneri'ye teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından "bu, cevap olmadı" sesleri) Sayın Bakanın cevabının içeriğini ben tayin etmiyorum; milletvekili arkadaşlarımızın da belirleme imkânları yok. Cevap konusu, Sayın Bakanın takdirine kalmıştır. 3. —Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın, sigaranın zararlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna’nın cevabı BAŞKAN – Gündemdışı son konuşma, Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Salih Yıldırım tarafından yapılacak. Sayın Yıldırım, sigaranın zararları konusunda gündemdışı söz talebinde bulunmuşlardır. Sayın Yıldırım, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın hazırladığı, sigaranın zararları ve onların önlenmesine yönelik tedbirleri içeren yasa tasarısı, yakında Yüce Meclisin gündeminde olacaktır. Konunun önemine binaen, bunu, bir kez de ben vurgulamak için huzurunuzdayım, hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, yaşamanın güzel, ancak, ondan da önemli olanın sağlıklı yaşamak olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Sigaranın, sağlığımıza bu denli büyük zararlarına rağmen, sigara konusuna gösterdiğimiz bigânelik, sigara konusuna gösterdiğimiz acemilik, tarif edilmekten çok uzaktır. Sigara, sadece içicisine değil, içerisinde bulunduğu çevreye ve çevrede yaşayan tüm canlılara, maddî ve önemli sağlık yükü getirmektedir, çok büyük zararlar vermektedir. Ancak, bizi düşündüren ve korkutan çok önemli bir husus vardır: Bu denli büyük risklerine, bu denli büyük zararlarına ve sıkıntılarına rağmen, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, sigara içimi gittikçe yaygınlaşmaktadır. Ondan da önemlisi, sigara içme yaşı gittikçe küçülmektedir. Bu yaşın 11-14 olduğu tahmin edilmektedir. Bizim memleketimizde, bu yaş sınırının 9'a kadar indiğini, maalesef, gözlemliyoruz. Sigaranın tarihçesine baktığımızda, ilk olarak, sigaranın, 16 ncı Yüzyılda, Amerika'da içilmeye başlandığını görüyoruz ve daha sonra, 17 nci Yüzyılda, sigaranın mahzurlarına ilk işaret eden kişinin, Diyarbakır çevresinde yaşadığı zannedilen Türk-İslam bilgini İbn-ül Abidin'in Fatvai Hamidiye adlı kitabında "dohan" dediği sigaraya dikkat çektiğini müşahede ediyoruz. Sigaranın ciddî sorun oluşturması neticesinde, 1930'lu yıllarda, kalp-damar hastalıklarının çok büyük oranda artması, bizim tabirimizle pik yapması üzerine, Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa'da, çok sayıda, geniş ölçekli çalışmalar yapılıyor. Kalp- damar hastalıklarının artmasında, kalp-damar hastalıklarının oluşmasında ve sonucun kötüleşmesinde en önemli risk faktörünün, katkı faktörünün sigara olduğu, geniş deneyimlerle, sonuçlarla ortaya çıkıyor. Bakın, sigara dumanını, kimimiz zevk, kimimiz kederle izliyoruz; ancak, bu duman içerisinde, bugüne kadar elimine edilen, bileşen sayısı 3 800 ilâ 4 200 kadar. Bunlar arasında özelikle vurgulamak istediğim, karbon monoksit, karbon dioksit, nikotin, nitrojen oksit, poliaromatik hidrokarbonlar ve çok sayıda diğer toksik maddeler... Bunlardan sadece bir tanesini, toksikoloji açısından, siyanürle mukayese etmek istiyorum; çünkü, nikotinin toksikolojideki yeri, değeri, siyanürle eşdeğerdir. 1 mgr/kg nikotin, gelişkin bir insanı öldürmeye yeterlidir. Bir paket sigaradaki nikotin, bir tavşanı anında öldürmeye yeterlidir. Peki, dumandaki bu maddeler neler yapmaktadır: Sistemin tüm dengesini bozmaktadır. Bunlar, iritasyona, tahrişe ve immünolojik sistemde değişikliğe sebep olmaktadır; bunlar, solunum sisteminin dengesini bozmaktadır; bunlar, kanserojen etki yapmaktadır; bunlar kardiyovasküler sistem dediğimiz, kalp-damar hastalıklarına büyük ölçüde neden olmaktadır. Sistemlerin, tümü hastalanıyor. Ancak, bunlar arasında, özellikle vurgulamak istediklerim var: Solunum sistemi hastalıkları, iltihabi hastalıklar ve kanser, gastroentesyen sistem hastalıkları -özellikle mide, bağırsak kanseri ve iltahabi hastalıklar, ülser- hipertansiyon -bugün için dünyada, kalp-damar hastalıklarından sonra insan sağlığını ikinci büyük ölçüde tehdit eden hastalık olması açısından çok önemli, sigaranın hipertansiyonla çok yakın ilişkisi, korelasyonu var- şeker hastalığı, kan hastalıkları, hamile kadınlarda sakat ve ölü doğum, kemik erimesi, erkeklerde infertilite, erken yaşlanma ve beyin kanaması... Bütün bunlar, sigaranın marifeti gibi görünmektedir. Sigaranın, kalp-damar hastalıklarıyla bu denli yakın ilişkisini saptayan bir çalışmaya örnek vermek istiyorum: 40 yaşın altında, sigara içen, kalp-damar hastalıklı olan kişiler tarandığında, diğer bir tabirle, 40 yaşın altında kalp-damar hastası olan insanlar araştırıldığında, bunların yüzde 93,3'ünün sigara içicisi olduğu saptanıyor. Bunun, tesadüf olduğunu söylemek, mümkün değil... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın Hocam. MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) – Sigaranın sakıncaları, anlatmakla bitmez. Zamanımız yeterli olmadığından detaylarına girmek istemiyorum; ancak, şunu belirtmek istiyorum: Bugün, yılda, ülkemizdeki her 100 bin insandan 200'ü, kalp-damar hastalıklarından ölmektedir. Bunun sayısal rakamı da, takriben 130 bindir. Bugün, 3 bin, 5 bin insanın hayatını etkileyen konularda çok büyük hassasiyet göstermemize rağmen, 130 bin kişinin hayatını ilgilendiren bu konuya, yeterince önem gösterdiğimizi söylememiz mümkün değildir. Yapılması gerekli olan çok önemli hususlara işaret etmek istiyorum. Bunlar neler olmalıdır: Sigaranın mahzurları bir eğitim haline getirilmelidir; halka, etraflıca tekrar tekrar anlatılmalıdır, hiçbir şekilde sigara içimi özendirilmemelidir; kapalı yerlerde sigara kesinlikle içilmemelidir, kapalı yerlerin havalandırılması mutlaka artırılmalıdır; yüksek etkinlikte filtresi olan elektrostatik cihazlar kullanılmalıdır, negatif iyon jenaratörleri kullanılmalıdır. Değerli milletvekilleri, sigaranın, bazı kişiler için albenisi olabilir; ama, bir tek sigaranın, ömürden götürdüğü en az süre 15 dakikadır. Bu, 14 dakika değil; ama, bu, 25 dakika, 35 dakika olabilir. Bütün bunlara rağmen, sigara içmeye devam edileceğini düşünmek kimsenin aklından geçmemelidir ve şunu da herkes bilmelidir ki, beşeriyete yapılabilecek en büyük hayırlı katkılardan biri, bu konudaki uğraşa destek vermektir. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Şırnak Milletvekili Sayın Yıldırım'a teşekkür ediyorum. Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Yıldırım Aktuna, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) H. AVNİ KABAOĞLU (Rize) – Sayın Bakan sigara içiyor mu? Sigara içmeyen bakan cevaplasın. SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Şırnak Milletvekili Sayın Salih Yıldırım'a, sigaranın zararları konusunda yapmış olduğu gündemdışı konuşma için teşekkür ediyorum. Sigara ve sigaranın zararları konusunda ifade ettiklerinin hepsine katıldığımı da belirtmek istiyorum. Ülkemizde, sigara tüketiminin her geçen yıl arttığı bir gerçektir. Şöyle basit bir istatistik var önümüzde: Sigara tüketimi 1976 yılında, kişi başına 1837 adet iken, 1984 yılında bu 2 696 adete yükselmiş. 1988 yılında yapılan bir araştırmaya göre 15 yaş üstü nüfusta sigara içme oranı, erkeklerde yüzde 62,8, kadınlarda yüzde 24,3. Ortalama yüzde 43. 15-18 yaş arasında sigara içme oranının yüzde 30 olduğu saptanmıştır. Sigara içenlerin yüzde 30'unun, sigaraya, 15-18 yaş arasında başladıkları, yüzde 20'sinin ise 11-14 yaş arasında başladıkları tespit edilmiştir. Sağlık Bakanlığının, 1995 yılında liseler üzerinde yaptırdığı bir araştırma var, bu araştırmadan bazı önemli noktaları belirtmek istiyorum. Bu araştırma 12 781 öğrenci üzerinde yapılmış ve sigara içenlerin oranı, resmî liselerde yüzde 20, özel liselerde yüzde 22,2, düz liselerde yüzde 65, meslek liselerinde yüzde 35; erkeklerde yüzde 23,1, kızlarda yüzde 14,8. Lise öğrencileri arasında yaş gruplarına göre sigara içenlerin oranı, 14 yaşın altında sigara içenler yüzde 28,6; 14 yaşında sigara içenler yüzde 20,4; 15 yaşında sigara içenler yüzde 24; 16 yaşında sigara içenler yüzde 15,2; 17 yaşında sigara içenler yüzde 6,7; 18 yaş ve üstünde sigara içenler yüzde 1,5. Bunlar, özenti, merak, okul sorunu, aile sorunu, yalnızlık ve büyüdüğünü kanıtlama gibi çeşitli nedenlerle sigara içmeye başlıyorlar. Özellikle, gelişmiş ülkelerde, sağlık bakanlıklarınca yapılan eğitim, insanların bilgilendirilmesi ve sigaranın zararları konusunda bilinçlendirilmesiyle ve âdeta, sigara içenlere ikinci sınıf insan muamelesi yapılır duruma getirilmesiyle, sigara içenlerin sayısı gitgide azalma noktasına doğru gidiyor; ama, görüyoruz ki, tütün endüstrisi, sigara endüstrisi, her yıl kaybettiği 2 milyon dolayındaki müşterisini, gelişmekte olan ülkelere yönlendirip, yaptığı reklamlarla, etkinliklerle, sigara tüketimini orada sağlamaya çalışmaktadır. Bunları dikkate alarak hazırladığımız sağlık reformu projesi çerçevesi içerisinde, biliyorsunuz, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu var, eski bir kanun, bu kanun yenileştirildi ve Kamu Sağlığı Yasa Tasarısı taslağı haline getirildi; buraya yeni hükümler kondu. Buradan bir iki maddeyi size okumak istiyorum: "Madde 24.- Hasta ve sağlıklı kişileri, sigara, tütün ve tütün dumanının zararlarından koruyacak önlemleri almak, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve sorumluluğundadır. Hastanelerde, diğer sağlık kuruluş ve kurumlarında, eğitim kurumlarında; çocukların, yaşlıların ve hastaların toplu olarak bulunduğu kreş, çocuk yuvası, huzurevi gibi mekânlarda; şehiriçi ve şehirdışı toplu ulaşım araçlarında; hava taşıtlarının yurtiçi seferlerinde; sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklerin yürütüldüğü salonlarda ve spor salonlarında tütün içilmesi yasaktır. Sayılan yerlerin en üst düzey yöneticileri, kendi kuruluşlarında gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Kamu ve özel işyerleri, fabrikalar, toplu ulaşım araçlarının bekleme salonları, lokanta, kafeterya ve benzeri yerlerle, insanların toplu olarak buludukları diğer kapalı mekânlarda tütün içilemez. Ancak, bu gibi yerlerde, tütün alışkanlığı veya tutkunu olan kişiler için, tütün dumanının diğer kişileri rahatsız etmesini önleyecek biçimde özel bölümler ayrılabilir. Bakanlık, toplumun tütün kullanma alışkanlığından vazgeçmesi için programlar geliştirir ve sigara ya da tütün alışkanlık veya tutkunluğundan kurtulmak isteyenler için tedavi merkezlerinin açılmasını sağlar ve teşvik eder." Aynı kanun tasarısının, yani Kamu Sağlığı Yasa Tasarısının 34 üncü maddesi ise şudur : "Çocuk ve gençlere yönelik gazete, dergi ve basılı yayın, el ilanı, duvar afişi, reklâm panosu, radyo, televizyon, sinema, tiyatro, telefon, bilgisayar ve benzeri yöntem ve araçlar kullanılarak sigara, tütün, alkol ve alkollü ürünlerle sağlık yönünden sakıncalı olduğu kanıtlanmış maddelerin reklâmı yapılamaz. Bu ürün ve maddelerin ticarî marka, amblem veya logosunun herhangi bir amaçla kullanılması reklâm olarak kabul edilir. Her boyut sigara ambalajının üzerine, sigara markasının yazılmış olduğu büyüklükte harflerle, sigaranın sağlığa zararlı olduğunu belirten bir ibare konulur. Bu mesajların içeriği bakanlıkça belirlenir." Bizim bu konudaki politikamızın ana ilkeleri nedir: Bilimsel bir anlayış itibariyle diyoruz ki, sigara kullananlar, alkole; alkol kullananlar, uyuşturucu maddelere eğilimlidir. Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler bir bütündür; mücadele, tümüne karşı birlikte yapılmalıdır. Uyuşturucu, AIDS'le birlikte seyreden bir sorundur. Madde bağımlılığını önlemede en etkin yol eğitimdir. Eğitim programları aileye yönelik olmalıdır. Eğitim, uyuşturucu bağımlılığını özendirici olmamalıdır. Eğitimde sadece bilgilendirme yeterli değildir. Sorun çözme gibi, ruhsal ve kişisel beceriler geliştirilmelidir. Değerli milletvekili arkadaşlarım, ayrıca, siz, herhalde, Meclis gündemini de takip etmeniz nedeniyle bileceksiniz; bugün, Genel Kurul gündeminin ilgili bölümünün 3 üncü sırasında olan, sigaranın kapalı alanlarda içilmemesi ve reklamlarıyla ilgili olarak, Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz ve 22 arkadaşının verdiği bir kanun teklifi vardır. Bir an evvel, bu kanun teklifinin Meclis Genel Kurulunda görüşülmesinde yarar vardır. Topluma zararlarından, özellikle gençlere yapmış olduğu olumsuz etkiler bakımından, biz, bunu destekliyoruz. Ayrıca, sağlık reform projesi, önümüzdeki günlerde, Bakanlar Kurulu tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır. Bu reform projesi paketinin içinde bulunan üç reform yasa tasarısının dışında, bu Umumi Hıfzıssıhha Kanununun güncelleştirilmiş olanı; yani, Kamu Sağlığı Yasa Tasarısı da bulunacaktır. Bu kanun çıktığı takdirde, zaten, tüm zararlı alışkanlıklarla ilgili olarak; yani, yalnız sigara değil, alkol ve diğerleriyle birlikte bir bütün olarak, toplumu ve gençleri koruyucu önlemlerin en etkin bir şekilde alınması sağlanmış olacaktır. Ben, tekrar, Şırnak Milletvekili arkadaşıma, bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Salih Yıldırım'ın gündemdışı konuşmasını cevaplayan Sağlık Bakanı Sayın Yıldırım Aktuna'ya teşekkür ediyorum. Gündeme geçiyoruz. Sayın milletvekilleri, sunuşlar bölümünde okunacak metin sayısı fazla olduğundan, Divan Üyesi arkadaşımızın, bu metinleri oturarak okuması için Genel Kurulun tasvibini almam gerekiyor: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum: B)TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. —Köy Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının, yeniden değerlendirilmek üzere geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/383) 16.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi: a)17/6/1996 tarihli ve B.02.0.KKG/101-1043/2612 sayılı yazımız. b) 17/6/1996 tarihli ve B.02.0.KKG/101-1044/2613 sayılı yazımız. İlgi (a) ve (b) yazılarımızla Başkanlığınıza sunulan Köy Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının, yeniden değerlendirilmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesi uyarınca geri gönderilmesini arz ederim. Necmettin Erbakan Başbakan BAŞKAN – Komisyonlarda bulunan bu iki tasarı geri verilmiştir. Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum: 2. —Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, (6/174) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/61) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin 51 inci sırasında yer alan (6/174) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. 17.7.1996 Kâzım Arslan Yozgat BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum: 3. —İçel Milletvekili Turhan Güven’in, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/62) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gördüğüm lüzum üzerine, Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Turhan Güven İçel BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Komisyon başkanlıklarının, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkereleri vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım. 4. —Anayasa Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/384) 16.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış ve kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. Metin Emiroğlu Malatya Anayasa Komisyonu Başkanı Başkan: Ahmet İyimaya (Amasya) 21 oy Başkanvekili: Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş) 21 oy Sözcü: Mustafa Kemal Aykurt (Denizli) 21 oy Kâtip: Mehmet Ali Şahin (İstanbul) 21 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 5. —Adalet Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/385) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış, kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. M.Necati Çetinkaya Konya Adalet Komisyonu Başkanı Başkan: Ahmet Tekdal (Ankara) 12 oy Başkanvekili: Ergun Özkan (Niğde) 12 oy Sözcü: Bülent Arınç (Manisa) 12 oy Kâtip: Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu (Şanlıurfa) 21 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 6. —İçişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/386) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İçişleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış ve Başkanlık için kullanılan 21 adet; Başkanvekilliği için kullanılan 21 adet; Sözcülük için kullanılan 21 adet; Kâtiplik için kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Saygıyla arz olunur. Korkut Özal İstanbul Komisyon Başkanı Başkan: M.Necati Çetinkaya (Konya) 18 oy Başkanvekili: Hüsamettin Korkutata (Bingöl) 13 oy Sözcü: Necmettin Dede (Muş) 12 oy Kâtip: Ersönmez Yarbay (Ankara) 12 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 7. —Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/387) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak üzere, 16.07.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış, toplantıya 17 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonunda, aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi belirtilen üyeler, hizalarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Ali Coşkun İstanbul Milli Savunma Komisyonu Başkanı Başkan : Ahmet Sezal Özbek (Kırklareli) 17 oy Başkanvekili : Ahmet Bilge (Ankara) 17 oy Sözcü : Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman) 17 oy Kâtip : Hüseyin Arı (Konya) 16 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 8. —Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/388) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.07.1996 Salı günü saat 14.00'te 18 üye ile toplanmış ve yapılan seçim sonunda aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler, aşağıda belirtilen oylarla, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliğe seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Zeki Ertugay Erzurum Geçici Komisyon Başkanı Başkan : Zeki Ertugay (Erzurum)13 oy Başkanvekili : Latif Öztek (Samsun) 13 oy Sözcü : Evren Bulut (Edirne) 13 oy Kâtip : Nurettin Aktaş (Gaziantep) 13 oy BAŞKAN –Bilgilerinize sunulmuştur. 9. —Dışişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/389) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 16.07.1996 Salı günü saat 14.00'te toplanmış ve kullanılan 15 adet oy pusulalarının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. Cemal Külahlı Bursa Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanı Başkan : Sedat Aloğlu (İstanbul)13 oy Başkanvekili : Cemal Külahlı (Bursa) 10 oy Sözcü : Cefi Josef Kamhi (İstanbul)11 oy Kâtip : Cevdet Akçalı (Adana) 10 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 10. —Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/390) 16.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu, komisyon başkanı, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi seçimleri için, 16.7.1996 Salı günü saat 14.00' te toplanmış ve kullanılan 9 oy sonucu, aşağıda ad ve soyadları belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi seçilmişlerdir. Başkanlık yazısı gereği, denetçi seçimi yapılması belirtilmediği halde, herhangi bir itiraza sebebiyet vermemek için, denetçi seçimi tekrarlanmıştır; Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz, tekrar 9 oyla denetçi seçilmiştir. Bilgilerinize saygılarımla arz ederim. Süleyman Hatinoğlu Artvin Geçici Komisyon Başkanı Başkan: Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) 9 oy Başkanvekili : Haluk Yıldız (Kastamonu) 9 oy Sözcü : Şerif Bedirhanoğlu (Van) 9 oy Kâtip : Mustafa Köylü (Isparta) 9 oy Denetçi : Hacı Filiz (Kırıkkale) 9 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 11. —Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/391) 16.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 16.7.1996 Salı günü saat 14.00' te toplanmış, toplantıya 26 üye katılmış ve 26 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyeliklere seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Nabi Poyraz Ordu Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Başkanvekili Başkan : Ahmet Uyanık (Çankırı) 14 oy Başkanvekili : Ahmet Derin (Kütahya) 24 oy Sözcü : İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir) 21 oy Kâtip : Suat Pamukçu (Bayburt) 23 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 12. —Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığının Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/392) 16.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.00'da toplanmış ve kullanılan 18 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. Yusuf Ekinci Burdur Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanvekili Başkan : Tayyar Altıkulaç (İstanbul) 16 oy Başkanvekili : Ö. Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır) 16 oy Sözcü : Yusuf Bacanlı (Yozgat) 16 oy Kâtip : Mikail Korkmaz (Kırıkkale) 11 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 13. —Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/393) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.00'da toplanmış ve kullanılan 17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Mustafa Balcılar Eskişehir Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Başkan Nevzat Köse (Aksaray) 17 oy Başkanvekili Ahmet Feyzi İnceöz (Tokat) 16 oy Sözcü Haluk Yıldız (Kastamonu) 15 oy Kâtip Turhan Alçelik (Giresun) 16 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 14. —Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/394) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmak üzere, 16.7.1996 Salı günü saat 16.00'da toplanmış, toplantıya 19 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda, aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi belirtilen üyeler, hizalarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Yusuf Namoğlu İstanbul Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Başkan : İsmail İlhan Sungur (Trabzon) 11 oy Başkanvekili : Osman Berberoğlu (Antalya) 18 oy Sözcü : S. Metin Kalkan (Hatay) 16 oy Kâtip : Ahmet Bilgiç (Balıkesir) 16 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 15. —İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/395) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, başkan, başkanvekilleri (2), sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 günü saat 14.00'te toplanmış ve kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz olunur. Saygılarımla. Demir Berberoğlu Eskişehir Komisyon Başkanı Başkan: Demir Berberoğlu (Eskişehir) 12 oy Başkanvekili: Süha Tanık (İzmir) 21 oy Başkanvekili: Bahri Zengin (İstanbul) 11 oy Sözcü: Hakan Tartan (İzmir) 18 oy Kâtip: Sabri Ergül (İzmir) 18 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 16. —Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçzimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/396) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.30'da 15 üyeyle toplanmış ve yapılan seçim sonunda, aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi gösterilen üyeler aşağıda belirtilen oylarla, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliklere seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Halûk Müftüler Denizli Geçici Komisyon Başkanı Başkan: Halûk Müftüler (Denizli) 5 oy Başkanvekili: Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 10 oy Sözcü: Osman Çilsal (Kayseri) 10 oy Kâtip: Ekrem Erdem (İstanbul) 9 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. 17. —Çevre Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/397) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 16.7.1996 Salı günü saat 16.00'da toplanmış, kullanılan 22 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliklere seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. Feridun Pehlivan Bursa Çevre Komisyonu Başkanı Başkan: Feridun Pehlivan (Bursa) 12 oy Başkanvekili: Ayseli Göksoy (Manisa) 20 oy Sözcü: İsmail Yılmaz (İzmir) 20 oy Kâtip: Levent Mıstıkoğlu (Hatay) 20 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Değerli milletvekilleri, böylece, komisyon başkanlık divanlarında yapılan seçimlerle ilgili oy sonuçlarını bilgilerinize sunmuş oluyoruz. Komisyonların başkanlık divanlarında görev alan değerli arkadaşlarıma başarılı çalışmalar diliyorum. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 73 üncü sırasında yer alan (10/93) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden bazı imzaların geri çekilmesine dair bir tezkere vardır; okutuyorum: 18. —(10/93) esas numaralı Meclis araştırması önergesinden bazı imzaların geri çekildiğine ilişkin önerge (4/63) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlığınıza sunulmuş bulunan (10/93) esas numaralı Meclis araştırma önergemizdeki imzaları geri çekmek istiyoruz. Gereğini müsaadelerinize arz ederiz. Saygılarımızla. Korkut Özal (İstanbul) Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale) Hüseyin Yayla (Hatay) Necati Güllülü (Erzurum) Nejat Arseven (Ankara) H.Avni Kabaoğlu (Rize) Yusuf Ekinci (Burdur) Yaşar Eryılmaz (Ağrı) Levent Mıstıkoğlu (Hatay) Adil Aşırım (Iğdır) İbrahim Çebi (Trabzon) İbrahim Yılmaz (Kayseri) Şerif Bedirhanoğlu (Van) Abdulkadir Baş (Nevşehir) Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya) Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir) Naim Geylani (Hakkâri) Ataullah Hamidi (Batman) BAŞKAN – Yeterli imza kalmadığı için önerge işlemden kaldırılmıştır. 3 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 24 arkadaşının, Marmara Bank, Impex Bank ve TYT Bank’ın iflas nedenlerinin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılamasına ilişkin önergesi (10/96) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 1994 yılında DYP-CHP Koalisyon Hükümeti tarafından faaliyetleri durdurulan Marmarabank, Impexbank ve TYT Bank, birçok mudinin mağdur olmasına neden olmuş, yurtdışı finans ilişkilerimizi zedelemiş, devletimizin sırtına bir kambur olmuşlardır. Kapatılan bu üç bankanın iflas noktasına gelmelerinin sebeplerini ayrıntılı bir şekilde araştırılması ve varsa, sorumlularının tespit edilmesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığının ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının kayıtlarının da tetkikini kapsayacak şekilde, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir araştırmanın açılmasına zaruret vardır. Gereğini Yüce Heyetinize arz ederiz. 1. Halit Dumankaya (İstanbul) 2. H. Avni Kabaoğlu (Rize) 3. Yaşar Okuyan (Yalova) 4. Levent Mıstıkoğlu (Hatay) 5. Şerif Bedirhanoğlu (Van) 6. Naim Geylani (Hakkâri) 7. Adil Aşırım (Iğdır) 8. Cengiz Altınkaya (Aydın) 9. Metin Öney (İzmir) 10. Miraç Akdoğan (Malatya) 11. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale) 12. Necati Güllülü (Erzurum) 13. Hüseyin Yayla (Hatay) 14. Ataullah Hamidi (Batman) 15. İbrahim Yılmaz (Kayseri) 16. İrfan Köksalan (Ankara) 17. Nejat Arseven (Ankara) 18. Abdülkadir Baş (Nevşehir) 19. Yaşar Eryılmaz (Ağrı) 20. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir) 21. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya) 22. Enis Sülün (Tekirdağ) 23. İbrahim Çebi (Trabzon) 24. Yusuf Selahattin Beyribey (Kars) 25. Yusuf Ekinci (Burdur) Gerekçe: 1994 yılında faaliyetleri durdurulan Marmarabank, TYT Bank ve Impexbank, hazinemize büyük yükler yüklemiş, devlete güvenerek, zor şartlarda yurtiçinde ve yurtdışında çalışarak, emekli olarak, biriktirdikleri paralarını bu bankalara yatıranlar büyük zarara uğramışlardır. Bu mudiler içinde, Emlakbankta dövizzedelerde olduğu gibi, canına, maalesef, kıyan, intihar eden vatandaşlarımız bulunmaktadır. Bu bankalara para yatıranlar intihar edecek hale gelmişken, bu banka sahipleri, bankaların arkasındaki güç odakları ve bankalara borcu olanlar rahat bir hayat yaşamakta, özel uçaklarla seyahat ederek, günlerini gün etmektedirler. Bu bankalara borçlu olanlar, borçlarını ödememekte, üzerlerindeki mallarını üçüncü veya dördüncü şahıslara devretmektedirler. Uluslararası platformda, yabancı bankalara, bu bankaların borçlarını ya devlet ödeyecek ya da bu platformda, devlet, ayıplı olarak kalacak, bu bankaların mudileri çile çekmeye devam edecektir. Faaliyeti kapatılan bu bankaların alacakları, takipsizlik yüzünden tahsil edilememektedir. Bu bankaların bağlandıkları bankalarca bilgilere ulaşılma zorluğu vardır. Batan bankaların bağımsız denetim kurullarınca aktiflerinin güncel konularının saptanıp saptanmadığı, bu konunun önemine binaen araştırılması lazım. Bu üç bankanın kapatılması sırasındaki Başbakan Sayın Tansu Çiller'in televizyonda "kapatılacak hiçbir banka yoktur" sözüne güvenen ve Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'in deyimiyle "bu devlet ayıbı" olan bu bankaların kapatılmasıyla, devletimize bir kâr sağlanamamıştır, aksine, yük yüklenmiştir; yurtdışı finans ilişkilerimize darbe vurulmuştur. Banka mudilerini perişan etmiştir. Bu bir gerçekçi kapatma kararıyla bazıları da kendi çıkmıştır. Bu bankalardan kredi alma, yurtiçi ve yurtdışı bankalarla işbirliği sürecinde çeşitli fonlama oyunlarıyla vurgun vuranlar kârlı çıkmıştır. Kapatılan TYT Bank, Marmarabank ve Impexbankın iflas noktalarına gelmelerinin sebeplerinin ayrıntılı bir şekilde araştırılması ve varsa, sorumlularının tespit edilmesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığı kayıtlarının da tetkikini kapsayacak şekilde, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir araştırmanın açılmasına zaruret vardır. Gereğini Yüce Meclise arz ederiz. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Diğer bir Meclis araştırması önergesini okutuyorum: 2.—İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, Kazakistan’da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin onarımında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin araştırılarak sorumlularının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/97) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kazakistan'da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin onarım ihalesinde yapıldığı iddia edilen usulsüzlükleri, yolsuzlukları ve sorumsuzlukları araştırıp ortaya çıkarmak, sorumlularını tespit etmek üzere, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir Meclis araştırması açılmasına zaruret vardır. Gereğini Yüce Heyetinize arz ederiz. 1. Halit Dumankaya (İstanbul) 2. Naim Geylani (Hakkâri) 3. Levent Mıstıkoğlu (Hatay) 4. Mustafa Cumhur Ersümer (Çanakkale) 5. Korkut Özal (İstanbul) 6. Adil Aşırım (Iğdır) 7. Cengiz Altınkaya (Aydın) 8. Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya) 9. Nejat Arseven (Ankara) 10. Ataullah Hamidi (Batman) 11. Necati Güllülü (Erzurum) 12. Metin Öney (İzmir) 13. İbrahim Yılmaz (Kayseri) 14. Miraç Akdoğan (Malatya) 15. İrfan Köksalan (Ankara) 16. Hüseyin Yayla (Hatay) 17. Enis Sülün (Tekirdağ) 18. Yusuf Ekinci (Burdur) 19. İbrahim Çebi (Trabzon) 20. Hüsnü Sıvalıoğlu (Balıkesir) 21. Yusuf Selahattin Beyribey (Kars) 22. Yaşar Eryılmaz (Ağrı) 23. Yaşar Okuyan (Yalova) 24. H. Avni Kabaoğlu (Rize) Gerekçe: Yolsuzluklar, artık, rejimi sarsacak duruma varmıştır. Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Türbesinin onarım ihalesinde dahi aklın alamayacağı yolsuzluğun yapıldığı, Cumhurbaşkanını dahi rahatsız edecek boyutlara varmış, hazırlanan raporlarda da açık olarak ortaya konulmuştur. Türbenin onarımı ve restorasyonu için Vakıf İnşaat görevlendirilmiş, 1992 yılında 15 631 703 yüksek tutularak dayanaktan yoksun bulunduğu, Dışişleri Müteahhitlik Hizmetleri Başdanışmanlığı ile Vakıflar kuruluşu Vakıf İnşaatla yapılan sözleşmelerin eki bayındırlık şartnameleri hükümlerine riayet edilmediği; kesin keşif çıkarılmadan, metraj tespiti yapılmadan, fiyat analizleri yapılmadan işin ihaleye çıkarıldığı; maliyet artı yüzde 15 kârla iş yapılarak, her kalemde büyük suiistimaller bulunduğu; Vakıf İnşaata, işe başlamada 25 milyar avans ve 3 hakediş karşılığında 12 milyar da istihkak ödendiği halde, bu ödemeleri karşılayacak imalatların yapılmadığı; 1994 tarihinde bitmesi gereken işin 1995 tarihine ertelendiği tespit edilmiştir. Usulsüz harcamalar yapıldığı, sahte belgelerle, kalemlerle bazı firma ve kişilere kazanç sağlandığı tespit edilmiştir. Müktesebatı uymayan kişilerin Vakıf İnşaat İdare Meclis üyeliğine getirilerek, bu restorasyon işi için yetkili kılınması suiistimale çok açık maliyet artı yüzde 15 kâr sistemi ile yolsuzluk kapıları açılarak, muhterem zat Hoca Ahmet Yesevi'nin Türbesi onarımı olan ve restorasyon işinde dahi yolsuzluk yapmadan çekinmeyen bu kişilerin bu davranışları, dış ülkelerde, kardeş ülke olsa dahi, Kazakistan nezdinde ülkemizin itibarını zedelediği açıkça görünmektedir. Hoca Ahmet Yesevi Türbesi kanunsuz harcamaları ve keza açıkları milyarlarca lira olup, şantiye şefi tarafından müteaddit yazılarla sorumlulara iletilmiş, 22.4.1995 tarihinde, Türkiye'den gelen vakfın yönetim kurulu başkanı ve beraberindeki heyetin 1 385 dolar harcama yapılmasına rağmen, 5 000 dolar tahsilat makbuzu kesilip, 3 615 dolar şantiye kasasına teslim edilmemiştir. Yine, sorumsuzca, Hoca Ahmet Yesevi onarım ve restorasyonu inşaat şantiyesinden, inşaat genel müdür yardımcısı, toplam 10 000 dolar aldığı halde kapatılmadığı, şantiye şefinin resmî yazılarıyla belirtilmiştir. Bu yazılardan dolayı, şantiye şefi ve bazı kişiler görevden alınarak, olaylar örtbas edilmek istenmektedir. Şirketin yönetim kurulu başkanı ve Vakıf İnşaat Genel Müdürü, keyfî uçak kiralayarak, şirketin dolarlarını sorumsuzca harcayarak, şirket yönetim kurulu kararlarına uyulmadan sorumsuzca yönetmiştir. Vakıf İnşaata, lüzumlu olmadığı halde, nerede kullanıldığı belli olmayan çok miktarda malzeme alınmış; Beymen Mağazasından alınan yaklaşık 126 milyonluk elbise, Cafalı Mağazalarından alınan 50 milyonluk gömlek, kravat, ayakkabı, diğer bir mağazadan alınan 200 milyonluk kol saatleri, 72 milyonluk çanta bedelleri şirkete fatura edilip, şirketin hesaplarına işlenmiştir. Bu ve buna benzer usulsüzlük, sorumsuzluk, umursamazlık ve yolsuzluk iddialarını araştırmak üzere bir Meclis araştırması açılmasına zaruret vardır. Gereğini Yüce Meclise arz ederiz. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Üçüncü bir araştırma önergesi vardır. Bu üçüncü önerge, 500 kelimeden fazla olduğu için, İçtüzük gereğince özetini okutuyoruz. 3. —Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.’nin (KÜMAŞ) özelleştirilmesi sırasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılarak meydana gelen devlet kayıplarını belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98) (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş. 24.10.1972 tarihinde Etibankın öncülüğünde 54 girişimci tarafından, manyezitin hem cevher olarak ihraç edilmesinden doğan kayıpları önlemek ve refrakter malzemede ithal ikamesi sağlamak amacıyla kurulmuştur. 1983 yılında 2929 sayılı Kanunla Türkiye Çimento ve Toprak Sanayii T.A.Ş. nin bağlı ortaklığı haline getirilmiş, 233 sayılı KHK ile de bu statüsünü korumuştur. KÜMAŞ, 1994 yılında 835 497 084 lira kâr etmiş, yine, 1994 yılında, alıcı fiyatlarıyla gayri safî millî hasılaya katkısı 840 133 000 000 lira olmuştur. Bu haliyle KÜMAŞ, İstanbul Sanayi Odasının 1994 yılı Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasında 273 üncü sırada yer almıştır. Şirkette üretim ve malî yapı bakımından olumlu gelişmeler gözlenmesine, bilançonun kâr ile kapanmasına rağmen, özelleştirme kapsamına alındığı 1992 yılından 1994 yılına kadar hiçbir yatırım yapılmamış; ancak, her nedense, özelleştirilmesinden bir yıl önce hızlı bir yatırım faaliyetine girilmiş ve Yüksek Planlama Kurulunun 3.6.1994 tarih ve 94/18 sayılı kararı gereğince şirkete 50 milyon ABD doları tutarında (sermaye artırımı nedeniyle) kaynak aktarılmıştır. KÜMAŞ dahil, ülkemizdeki özelleştirme uygulamalarında dikkat çeken nokta; özelleştirmenin amacı olarak gösterilen, zarar eden KİT'lerin satılması hiçbir şekilde gerçekleştirilmemiştir. Uygulamada yapılan, zarar eden KİT'lerin önce devlet olanaklarıyla kâra geçirilip daha sonra satılmasıdır. Meclis araştırma önergemizin esası da, KÜMAŞ'ın özelleştirilmesi aşamasında yapılan bazı işlemlerle devletin zarara uğratıldığı, hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı yolunda ciddî bulgulara dayanan tespitlerimizdir. KÜMAŞ'ın özelleştirilmesinden önce yapılan değer tespitinde, tesislerin değeri, yine KÜMAŞ'a ait olan; fakat, çoğu müteahhitler tarafından işletilen 12 madenin işletme hakları hariç, 99 531 000 dolar olarak belirlenmiştir. Üstelik, değer tespiti yapan firma, tespit edilen değere dahil olmayan maden işletme haklarının ayrıca pazarlık konusu yapılması gerektiğini belirtmiştir. Oysa, ihale, bu madenlerin işletme haklarını da kapsayacak biçimde ve belirtilen hususlar dikkate alınmadan 108 milyon dolara yapılarak devlet zarara uğratılmıştır. Kural olarak, özelleştirme, rayiç bedel, bu bulunamazsa, gerçeğe en yakın bedel üzerinden yapılmalıdır. Aksi takdirde, satışın yapılmaması gerekirdi. 5.9.1995 tarihinde yapılan ihaleyi Esbankın sahip olduğu Zeytinoğlu Grubu aldı ve KÜMAŞ 108 milyon dolara bu gruba satıldı. İhale şartnamesine göre, ihale bedelinin (108 milyon dolar) yarısı peşin (54 milyon dolar) diğer yarısı ise bir yıl sonra ödenecekti. Özelleştirildiği günlerde, KÜMAŞ'ın kamu bankalarında yaklaşık 40 milyon dolara yakın nakit parası vardı. Bu para, ihale bedelinin peşinatı olan 54 milyon doların Özelleştirme İdaresine ödeneceği, 28.9.1995'ten bir gün önce; yani, 27.9.1995 tarihinde KÜMAŞ Genel Müdürü Burhanettin Özdemir'in emriyle kamu bankalarından çekilerek, KÜMAŞ'ın yeni sahibi Zeytinoğlu Grubuna ait Esbanka yatırılıyor. Ertesi gün, ihale bedelinin ilk taksiti (54 milyon) dolar Zeytinoğlu Grubu tarafından Özelleştirme İdaresine ödeniyor. Burada açıkça görülüyor ki, KÜMAŞ devlet parasıyla özelleştirilmiştir. Bu şekilde, hem devlet zarara uğratılmış hem de açıkça bir görev suiistimali gerçekleştirilmiştir. Kütahya Manyezit işletmeleri A.Ş'nin özelleştirilmesi aşamasında, yukarıda ortaya konulan bulguların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 3.7.1996 1. Emin Karaa (Kütahya) 2. Bekir Yurdagül (Kocaeli) 3. M. Cevdet Selvi (İstanbul) 4. Hasan Gülay (Manisa) 5. Hikmet Uluğbay (Ankara) 6. Mustafa Güven Karahan (Balıkesir) 7. Veli Aksoy (İzmir) 8. Yüksel Aksu (Bursa) 9. Nami Çağan (İstanbul) 10. Fevzi Aytekin (Tekirdağ) 11. M. Hadi Dilekçi (Kastamonu) 12. A. Ziya Aktaş (İstanbul) 13. Necati Albay (Eskişehir) 14. A. Turan Bilge (Konya) 15. Mehmet Büyükyılmaz (Adana) 16. Bayram Fırat Dayanıklı (Tekirdağ) 17. Mustafa İlimen (Edirne) 18. Ahmet Piriştina (İzmir) 19. Mehmet Tahir Köse (İstanbul) 20. Şükrü Sina Gürel (İzmir) 21. Mustafa Yılmaz (Gaziantep) 22. Halil Çalık (Kocaeli) 23. Müjdat Koç (Ordu) BAŞKAN – Meclis araştırması önergesinin özeti bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır. BAŞKAN – Başbakanlığın genel görüşme istemiyle verilmiş iki ayrı tezkeresi vardır; okutuyorum: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 19. —Olağanüstü halin ve Çokuluslu Güç’ün görev süresinin uzatılması konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonun kurulması ve adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılmasına ve bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce birer genel görüşmede ele alınması taleplerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri ile Başkanlığın bu konulara ilişkin cevabî yazısı (3/398) 15.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 436 sayılı kararı ile olağanüstü halin 31.7.1996 günü saat 17.00'ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir. Önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili yeniden bir karar alınması söz konusudur. Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi için; İçişleri Bakanlığı ve güvenlik kuvvetleri yetkililerinden etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca gidilmesinin uygun olacağı hakkında bir teklif oluşturulmasının yararlı olacağı kanısındayız. Partilerimiz ve Yüce Meclisin, çözümün oluşmasında yardımcı olmasının; gerek Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrasi açısından faydalar getireceğine inanıyoruz. Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve 25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine ışık tutacaktır. Bu inançla; 1. Adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak, çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılması, 2. Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir genel görüşmede ele alınması, için yardımlarınızı saygılarımla arz ederim. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan BAŞKAN – Diğer tezkereyi okutuyorum: 15.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 435 sayılı kararı ile Çokuluslu Güç'ün görev süresinin 31.7.1996 günü saat 17.00'ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir. Önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili yeniden bir karar alınması söz konusudur. Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi için, Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve diğer tarafı teşkil eden ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilcilerinden etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca gidilmesinin uygun olacağı hakkında bir teklif oluşturulmasının yararlı olacağı kanısındayız. Partilerimiz ve Yüce Meclisin, çözümün oluşmasında yardımcı olmasının, gerek Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrasi açısından faydalar getireceğine inanıyoruz. Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve 25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine ışık tutacaktır. Bu inançla; 1. Adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılması, 2. Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 23.7.1996 tarihinden önce, bir gizli oturumda ele alınması, için yardımlarınızı saygılarımla arz ederim. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu istemlerden biri, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme açılmasına; diğeri ise, Çokuluslu Güç konusunda bir kapalı oturum yapılmasına dairdir. Başkanlığımız, her iki istemi de birer genel görüşme önerisi olarak değerlendirmiş ve bu hususu yazılı olarak Başbakanlığa da bildirmiştir. Şimdi, Başkanlığımızca, Başbakanlığa gönderilen cevabî yazıyı bilgilerinize sunacağım: 17 Temmuz 1996 "Başbakanlığa İlgi: a) 15.7.1996 tarihli ve 01-51/01662 sayılı, b) 15.7. 1996 tarihli ve 01-51/01663 sayılı, yazılarınız. İlgi yazılarınızla, Başkanlığımızdan iki istemde bulunulmaktadır. Bunlardan birincisi; bazı illerimizde uygulanmakta olan olağanüstü halin süresinin ve ülkemizde konuşlandırılan Çokuluslu Güç'ün görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden (2) komisyon oluşturularak, bu konularda nasıl sonuca gidilmesinin uygun olacağına dair birer teklif veya görüş oluşturulmasıdır. İkincisi ise; olağanüstü hal konusunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir genel görüşmede ele alınması, ayrıca, Çokuluslu Güç'ün görev süresi konusunun da, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir gizli oturumda ele alınmasıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Başkanlığımızın görevleri ve hangi konularda hangi komisyonların ne şekilde kurulabileceği Anayasa, İçtüzük ve bazı kanunlarda açık ve kesin olarak hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu komisyonlar dışında bir komisyonun oluşturularak görev verilmesine dair isteminizin Başkanlığımızca karşılanması mümkün değildir. İkinci isteminiz konusu olan genel görüşmelerin yapılabilmesi ise, ilgi yazılarınız, İçtüzüğün 102 nci maddesine göre Hükümetçe verilmiş genel görüşme önergeleri olarak değerlendirilmek suretiyle mümkün hale getirilmiştir. Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılacak kapalı oturumlar İçtüzüğün 70 inci maddesinde düzenlenmiştir. Kapalı oturum istemlerinin işleme konulabilmesi için de, bu istemin; İçtüzüğün 49 uncu maddesine göre düzenlenen gündemde bulunan belli bir konu için veya İçtüzüğün 59/2 fıkrasına göre bir görüşme için yapılmış olması gerekmektedir. Bu istem, sırası geldiğinde, Genel Kurulda usulünce değerlendirilecektir. Bilgilerinizi rica ederim. Saygılarımla. Hasan Korkmazcan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili" Genel görüşme önergelerinin görüşülmesine dair, Refah Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisi vardır; önce, okutup işleme alacağım, sonra da oylarınıza sunacağım: V. —ÖNERİLER A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1. —Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin öngörüşmelerinin; görüşme gün, gündemdeki yeri ve çalışma süresine ilişkin RP Grubu önerisi 17.7.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 17.7.1996 Çarşamba günü yaptığı toplantıda, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim. Oğuzhan Asiltürk RP Grup Başkanvekili Öneri: Genel Kurulun bugünkü birleşiminde okunmuş bulunan, Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan'ın, Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin, öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 17.7.1996 Çarşamba; yani, bugünkü birleşiminde gündemin "Seçimler" bölümünden sonra ve diğer bütün işlerden önce yapılması ve çalışma süresinin, görüşmelerin bitimine kadar uzatılması önerilmiştir. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN – Öneri aleyhinde, Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu ile Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk söz istemiş bulunmaktadırlar. NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, ben de, daha önce, yazılı istemde bulunmuştum; gelmedi mi yoksa? BAŞKAN – Sayın Matkap, bu öneri gündemde yerini aldığı anda istemde bulunulması zorunluluğu var ve ancak iki arkadaşıma söz verebiliyorum. Genel görüşmeyle ilgili kısımda, tekrar, bu konudaki görüşlerinizi ifade edebilme imkânınız olacaktır. NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan kısa bir şey söylemek istiyorum: Sayın Başkan, geçen günkü oturumu Sayın Uluç Gürkan Bey yönetiyordu, ben, yine, grup önerisinin Genel Kurulun bilgisine sunulmasını takiben söz istemiştim. Sayın Gürkan da "daha önce bana yazılı başvurular geldi, bu nedenle size söz veremeyeceğim" dedi. Ben de, bugün, bu ihtimali göz önünde bulundurarak, daha önceden istemde bulundum. Şimdi de bu mazeret çıktı karşımıza. Takdirinize sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gruplar olarak aranızda anlaşabilirsiniz, ben, şu anda, kayıtları, buradan, kürsüden tespit ettiriyorum. Arkadaşların bana gönderdiği pusula budur. Sizin yazılı öneriniz gibi, diğer arkadaşlarımız da daha önce talepte bulundular; onları da işleme koymadım. NİHAT MATKAP (Hatay) – Peki, Sayın Başkan, ben yazılı talebimi gönderdim; ama, okunduktan sonra da, siz işleme alabilirsiniz kabul ediyorum. Nasıl yapacağız?.. Ben, yöntem olarak... BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğün söz sırasıyla ilgili hükmü açıktır. Bir konunun görüşüleceği belli olduğu tarihten itibaren, saatten itibaren söz sırası alma imkânı var... AYDIN GÜVEN GÜRKAN (İzmir) – Hiç iade edilmiş mi acaba? BAŞKAN – Hayır, başvuruyu iade etmedim; çünkü, diğer arkadaşların da başvuruları oldu; ama, bu hususu kendilerine de hatırlattım. AYDIN GÜVEN GÜRKAN (İzmir) – Olmaz ki... BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ben, bu konunun görüşülmesine bugünkü birleşimde sıra gelip gelmeyeceğini dahi biliyor durumda değilim. Bundan önce başladığımız bir görüşme safahatı var. Şu anda sıra gelmiştir; söz kaydı burada yapılıyor. Mesela, şu anda önerinin lehinde söz isteyen herhangi bir arkadaşımız yok. Şu anda bakacağım ve ona göre belirleyeceğim. Önerinin lehinde söz isteyen var mı efendim? Sayın Kapusuz ve Sayın Ali Rıza Gönül. Önerinin lehinde, Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Sayın Kapusuz, konuşma süreniz 10 dakikadır. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 54 üncü Hükümetimizin Türkiye Büyük Millet Meclisinden yapmış olduğu genel görüşme talebiyle ilgili, Refah Partisi Grubu olarak, bugün Danışma Kurulunu toplantıya istedik. Değerli parti grup temsilcileriyle yapmış olduğumuz Danışma Kurulunda bir karara varamadık. Onun için, Türkiye'nin, bu, en ciddî ve en önemli meselelerinden bir tanesi olan olağanüstü hal ve Çekiç Güç ile ilgili Başbakanlık tezkeresiyle ilgili görüşmelerle alakalı olarak, biz, grup önerisiyle huzurunuza geldik. Talebimiz, biraz önce de yukarıdan okunduğu gibi, açık ve nettir. Yüce Kurul, bu görüşmeler yapıldıktan sonra, Anayasa Mahkemesinin kararından çıkacak sonuca göre, olağanüstü hal ve Çekiç Güç'ün aybaşına kadar uzatılması kararını almıştı. Yeni kurulmuş bir Hükümet, yaklaşık onbeş gün içerisinde bütün çalışmalarını yapacak, Genel Kurulun huzuruna gelecek ve bu konuyla ilgili Genel Kurulun kanaatini - daha önceki uygulamalarda olduğu gibi değil- sadece alınmış olan tavsiye kararıyla gelip -kabul veyahut da ret oylaması şeklinde değil- Yüce Parlamentoda yeni bir dönem olarak kabul ettiğimiz, uygulamaların en önemlilerinden bir tanesi olarak kabul ettiğimiz bu genel görüşmeyle, Yüce Heyetin, Türkiye ve dünya kamuoyuna görüşlerini açık ve net bir şekilde takdim etmelerini, daha sonra, yetkililerin, Hükümete vereceği brifing; ki, biraz önce Başbakanlığın yazısı okundu, ayın 23'ünde bu konuyla ilgili bir brifing alacaklarmış, arkasından, 25' inde de Millî Güvenlik Kurulu toplantısı var; işte, bunlardan önce, Yüce Heyetinize, Hükümetimiz, genel görüşme talebinde bulunmuştur. Belki, bunu, bazı arkadaşlarımız, gelip "çok aceleye getirdiniz, birazcık mühlet verilseydi, bugün değil yarın görüşülseydi" gibi birtakım yaklaşımlarda bulunabilirler; ancak, huzurlarınızda şunu takdim etmek isterim: Malumunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir ay ilave çalışma süresi almıştır; yani, bu ayın sonu itibariyle Meclisin tatile girmesi kararı alınmıştır. Dolayısıyla, önümüzde, mesai olarak, çalışma günlerimiz olarak, bu hafta sadece perşembe günü, önümüzdeki hafta itibariyle de üç günlük bir çalışma var. Bu pazar günü de bir siyasî partimizin büyük kongresi yapılacak. Böyle sıkışık bir dönemde, Parlamentoya, tekrar, ilave çalışma süresi falan talep etmeksizin, İçtüzükte yer alan, genel görüşmeyle alakalı olarak, öngörüşmelerden sonra iki gün geçmesi gibi bir kaidenin de varlığı hepimiz tarafından bilindiğinden dolayıdır ki, biz, bugün, bu genel görüşmelerin öngörüşmelerinin yapılmasının uygun olacağını, pazartesi günü de -şayet, Genel Kurul bu görüşmeye karar verirse- bu ciddî meseleyi, tekrar, o gün, gizli oturum olarak -şayet, Genel Kurul ona da karar verecek olursa- müzakere etsin; belli olan görüşlerini -belki, arkadaşlarımız "herkesin görüşü bellidir" diyorlar- bir daha ortaya yere koysunlar; ancak, bir siyasî partimizin genel başkanına ve özellikle kendi arzularıyla da birtakım bilgiler alma ihtiyacı duyduğu vakıası, hepimiz tarafından biliniyor. Dolayısıyla, işbaşına yeni gelmiş olan bir Hükümet, bir Kabine, elbette, devletten bütün bilgileri aldıktan sonra, Genel Kurulun da, bu alandaki görüşünü alarak, bu doğrultudaki kanaatlerinden kendisi istifade etmek kaydıyla, ne yapacaktır; bu konuyla ilgili teklifini Genel Kurulun huzuruna getirecektir. O halde, bizim bu teklifimize, kanaatimiz odur ki, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekili arkadaşlarımızın, böyle ciddî bir konuyu açık ve net olarak orta yere koymasında ve Hükümetin üzerinde, sistem gereği var olan; ama, bugüne kadar, uygulamalarda, maalesef istenildiği gibi olmayan, Parlamentonun ağırlığını, hem iç hem de dış çevreler açısından orta yere koyabilip gösterme doğrultusunda ne yapmalıyız? Bu görüşmelere Parlamento olarak sıcak bakmalıyız, kabul etmeliyiz; ayrıca da memnun olmalıyız. Bizim kanaatimiz, bu konuyla ilgili bugün öngörüşmeler yapılsın, arkasından -kabul edildiği takdirde- pazartesi günü esas görüşme yapılsın ve bu konuda -son bir defa daha demeyeceğim- Parlamento, görüşünü bir daha orta yere koysun. Bundan dolayı hiç kimsenin rahatsız olacağı bir olay söz konusu değildir. O halde, Parlamentoda, böyle ciddî bir meselenin görüşülmesi doğrultusundaki taleplere sizlerin de müspet oy vereceğini ümit ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kapusuz. Şimdi, önerinin aleyhinde, Sayın Murat Başesgioğlu; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Başesgioğlu. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Refah Partisi Grubunun önerisi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, biraz evvel Başkanlıkça okunan iki Hükümet tezkeresini birlikte dinledik. Bu iki tezkerede Hükümet özetle şöyle diyor: 31 Temmuz 1996 tarihi itibariyle, gerek olağanüstü hal gerekse Çokuluslu Güç'ün görev süresi bitmektedir; dolayısıyla, yeni bir karar alınması gerekmektedir. Bu nedenle Yüce Meclise müracaat ediyor ve "öncelikle bir komisyon kurulsun; bu komisyon, siyasî parti temsilcilerinden oluşsun ve olağanüstü hal için, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik güçleri yetkilileriyle görüşsün; Çokuluslu Güç için ise, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilciliğiyle görüşsün, etraflıca bilgi alışverişinde bulunsun ve bir teklif oluşturulsun" diyor. Bunun akabinde, olağanüstü hal için bir genel görüşme talebi var; Çokuluslu Güç için de gizli oturum talebi var. Hükümetin, Meclisimizden istediği iki talebin özeti bu değerli arkadaşlar. Şimdi, bu iki talebe, hem Anayasa açısından hem İçtüzük açısından hem de siyasî teamüller açısından baktığımız zaman, bunu, hiçbir yerde tavsif etmemiz, kabul etmemiz mümkün değil. Ülke kaynaklarının geliştirilmesi konusunda da, Hükümet, yine böyle bir yola başvurdu. Şunu kesinlikle bilmemiz gerekir ki, Anayasanın benimsediği sistem, parlamenter sistemdir. İktidar-muhalefet ikilemi üzerine kurulmuş bir siyasal yapımız vardır. Bu siyasal yapıyı çeşitli fiilî dayatmalarla aşmak, hiç kimsenin hakkı değildir, hiç kimse de, bunda, başarılı olamaz. Parlamenter sistemi, bu anayasal sistemi hep birlikte devam ettireceğiz. Sayın Erbakan, çeşitli konuşmalarında, Birinci Meclisi örnek göstererek "Birinci Meclis Hükümeti gibi çalışalım" ifadesinde bulunmuştur. Birinci Meclis Hükümetinin şartları ile bugünün şartları arasında çok farklılık vardır. Dün, yine buradan ifade edildi; Birinci Meclis Hükümetinde, Meclis başkanı, başbakandır. Dolayısıyla, dün, burada, bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi, eğer bu ilkeyi benimsiyorsa Sayın Erbakan, derhal istifasını vermek zorundadır. Yine, bakanlar, Meclis içerisinden çıkmıştır. Yani, Birinci Meclis Hükümetinin kendine yarar taraflarını alıp diğer taraflarını görmezlikten gelmek, mümkün olmaz. Bu konuda da çifte standart içerisinde bulunmamamız lazım. Değerli arkadaşlarım, değineceğim diğer bir konu, genel görüşme müessesesiyle ilgilidir. Hükümetin, Meclis Başkanlığına yazılı müracaatta bulunarak istediği talepleri genel görüşme müessesesi içerisinde tavsif etmek mümkün değil. Ne istiyor Hükümet? Öncelikle bir komisyon kurulmasını istiyor. Genel görüşme müessesesi içerisinde, bu şekilde bir komisyon kurulması söz konusu değil. Nitekim, Meclis Başkanlığı, çok haklı ve yerinde olarak, Sayın Başbakanın bu talebini reddetmiştir. Bu talep reddedildikten sonra, bu yazılı istem içerisinde geriye kalan bölümleri de bir genel görüşme önergesi olarak kabul etmek mümkün değildir. Bizim kanaatimize göre, Meclis Başkanlığının bu iki talebi de reddedip, işleme koymaması gerekirdi; ama, Sayın Başkanlık bu şekilde bir takdirde bulunmuştur ve prosedür buna göre yürümektedir. Değerli arkadaşlarım, şimdi, Hükümet olarak belli bir sorumluluk alanınız var; yasama meclislerinin de belli bir sorumluluk alanı var; yani, "kuvvetler ayrılığı" dediğimiz bir ilkeyi benimsemişiz. Siz, Hükümetin, yani icranın yapacağı herhangi bir konuyu Meclise gördüremezsiniz. Bu önergelerle yapmak istediğiniz budur. Olağanüstü halde, Çekiç Güç'te, bugüne kadar gelmiş geçmiş cumhuriyet hükümetlerinin tavrı bellidir; hükümet, tavrını, iradesini oluşturur ve gelir Meclisin huzuruna "ben, hükümet olarak, Çekiç Güç'ü kaldırıyorum, olağanastü hali kaldırıyorum" veyahut "süresini şu kadar uzatıyorum" der ve burada siyasî partilerimiz görüşlerini ifade ederler; yapılan oylama neticesi, Meclisin iradesi belli olur. Şimdi, 54 üncü Hükümet bunu yapmıyor, yapması gereken bu lazimeyi Meclise yaptırıyor. Bunu yaptıramazsınız; buna hakkınız yok. Bunun altındaki gerekçe çok açık. Refah Partisi, bugüne kadar, olağanüstü hal ve Çokuluslu Güç'ün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili tavrını çeşitli oylamalarda ortaya koymuştur. Ha, bugün, Hükümet olmalarından dolayı bir çark zarureti doğduysa, bu çark etmeyi, bu (u) dönüşünü de çok açık ve net şekilde, hem Meclisin huzurunda hem de kamuoyunda yapmak zorundadırlar. (ANAP sıralarından "ondan kaçıyorlar" sesleri, alkışlar) Değerli milletvekilleri, sadece bunda değil, biz, Anamuhalefet Partisi olarak, kurulmuş olan 54 üncü Cumhuriyet Hükümetine yardımcı olmayı isteriz. Hükümetin kuruluşundaki ahlakî zafiyet konusundaki çekincelerimiz devam eder, bunu her platformda söyleriz. Bu çekincelere rağmen, 54 üncü Hükümete bilgimizi, birikimimizi, devlet tecrübemizi aktarmayı bir görev sayarız; ama, biz de, başta Sayın Erbakan olmak üzere, Hükümetten ve Refah Partisinden, Türk kamuoyunda ve Meclisimiz huzurunda netlik ve açıklık bekliyoruz. Mesela, kaynakların araştırılması konusunda, eğer, Anavatan Partisinin bilgisine, birikimine ihtiyaç duyduysanız; bunu, çok açık şekilde, bize, burada izah ediniz; yoksa, hem, efendim, biz, kaynakları biliyoruz hem de sizinle burada görüşmek istiyoruz deyip, birbiriyle çelişen iki konuyu, Meclisi burada hafife alır bir şekilde ifade edemezsiniz. Yine, bu konuda da, Refah Partisi olarak, biz, muhalefette söylediğimiz söylemlerden vazgeçtik; ama, bu konuyu tabanımıza anlatmakta zorluk çekiyoruz deyip, açıkyüreklilikle Meclisin huzuruna gelirseniz, yine burada muhalefet partileri size yardımcı olur; ama, komisyon kurarak -Mecliste bugüne kadar hiç olmamış, teamülü yok- gizli oturumların arkasına sığınarak bu şekilde bundan kurtulamazsınız. ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sen anlamıyorsun!.. MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Gizli oturumlar, komisyonlar sizi kurtaramaz değerli Refah Partililer! İktidar olmanın güçlüklerini ve riskini alacaksınız ve bu riski de çok açık şekilde, net şekilde, Meclisimizin huzurunda, kamuoyunun huzurunda ifade edeceksiniz. Komisyonların, çeşitli devlet kurumlarından bilgi alması konusunu da burada ifade etmekte güçlük çekiyorum. Yani, Hükümet olarak siz, devlet yetkililerinden, Dışişlerinden, Genelkurmay Başkanlığından bilgi alamıyor musunuz? Hele hele, Amerika Birleşik Devletleri Elçiliğinden ve temsilcilerinden bilgi almayı, onlarla Meclisin komisyonlarını muhatap etmeyi nasıl bağdaştırabiliyorsunuz?! Burada Çekiç Güç konusu görüşülürken, bağımsızlık iddialarıyla Meclisi inletiyordunuz!.. Ne oldu sizin bu bağımsızlık iddialarınız, ilkeleriniz, prensipleriniz?!. (ANAP sıralarından alkışlar) Bir iktidar uğruna, yıllardır savunulan inançların, yıllardır savunulan ilkelerin teker teker feda edildiğini, Yüce Meclis ve Yüce Türk Milleti, çok büyük bir ilgi ve alakayla takip etmektedir. Bu, sizin feda ettiğiniz ne ilk prensibiniz olacak, ne son prensibiniz olacak. Bu mantıkla kurduğunuz hükümetin devamını istediğiniz sürece, yıllardır savunduğunuz ilkelerden, inançlardan teker teker fedakârlık yapacaksınız, bunlardan vazgeçeceksiniz. Bunu, bütün millet, bütün Meclis görecek. Değerli arkadaşlarım, biz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, konuşmanızı tamamlayın efendim. (RP sıralarından "10 dakika daha" sesleri) MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, konuşmamızdan rahatsız olmayın; daha yeni başladık, yeni ısınıyoruz; inşallah, sağ olursak, burada daha çok 10 dakikalar konuşacağız. Sözlerimi toparlamak istiyorum. Bu, takip ettiğiniz ve devamında da ısrarlı olduğunuz, Parlamentoyu, parlamenter sistemi aşındırma gayretlerinden vazgeçiniz. Yol yakınken bu önergeyi geri çekiniz. Bu önergenin görüşülmesinde, devamında ısrar etmek, hem parlamenter sisteme fayda getirmez hem de iktidar partilerine fayda getirmez. Anamuhalefet Partisi olarak, bir milletvekili olarak, bu konuda sizleri ikaz etmeyi tekrar bir görev sayıyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Murat Başesgioğlu'na teşekkür ediyorum. Şimdi, önerge lehinde konuşmak üzere, söz sırası, Sayın Ali Rıza Gönül'ün. Buyurun Sayın Gönül. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şu ana kadar, öneri hakkında, bir lehte, bir aleyhte olmak üzere, iki değerli arkadaşımız görüşlerini ifade ettiler. Tabiî ki, ortaya konulan ve ifade edilen görüşlerin haklılık yönü olduğu kadar, katılmadığımız yönlerinin de olduğunu ifade etmek istiyorum. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri) 31 Temmuz 1996 tarihi itibariyle, olağanüstü hal uygulamasının ve Çokuluslu Güç'ün süresi, Meclisimizin vermiş olduğu karar doğrultusunda, bitmiş olacaktır. Burada, Sayın Başkanın ifade ettikleri gibi, Hükümet tezkeresinde, komisyon kurulması, komisyonun bilgilendirilmesi ve bilahara, bu komisyonun alacağı kararların, Hükümetin ittihaz edeceği karara ışık tutması yolundaki talebine katılmamız mümkün değildir. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri) YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Niye yazdı Başbakan!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Çünkü, İçtüzük hükümleri ve Anayasa hükümleri, böyle bir komisyonun oluşmasına imkân vermemektedir. A.MESUT YILMAZ (Rize) – Başbakan bilmiyor mu İçtüzüğü!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, tabiî, bu söylediğim sözlere "doğru, bravo" diyorsunuz da, biraz sonra önergeye katıldığımızı ifade ettiğim zaman da, bu "doğru" sözlerinizi unutmuş olacaksınız. Değerli arkadaşlarım, Hükümet, bu tezkeresiyle bir genel görüşme açılmasını ve diğer tezkeresiyle de bir gizli oturum talebinde bulunduğunu ifade etmektedir. Değerli arkadaşımızın biraz evvel bu kürsüden söylediği gibi, Hükümetin bu talebini, gelin, bu sorumluluğu birlikte paylaşalım, bu sorumluluğun bir payı bizim sırtımızda bir payı da muhalefet olarak sizin sırtınızda olsun şeklinde yorumlamak, bence, doğru değildir; çünkü, Hükümetin, yetki ve sorumluluk paylaşma yolunda bir talebinin bu cümleler içerisinde yer aldığı iddiasına ben katılmıyorum. HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Ya ne için?.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Ya ne diyor?.. Hükümetin ne dediğine bakmak için, onu izah etmek için, önce, genel görüşmenin mahiyeti nedir, hangi şartlar içerisinde genel görüşme istenir, ona bakmak lazım. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Hükümetin Başkanı bilmiyor mu bunu!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – İzin verirseniz, 101 inci maddeyi okumak istiyorum: "Genel görüşme, toplum ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir" diyor. Olağanüstü hal ve Çokuluslu Güç olayı, bu devletin, bu toplumun önemli meselelerinden değil midir?.. Eğer, "değil" derseniz, Anavatan Grubu olarak size sormak zorunda kalırım: Bu olağanüstü hal uygulaması ve Çokuluslu Güç olayı doğru mudur değil midir?.. Sizin iktidarınız döneminde de getirilmiş ve uygulanmıştır. Eğer siz "bu, çok önemli bir mesele değildir" diyorsanız, o zaman da ben buradan sorarım... AHMET ALKAN (Konya) – Yeni mi önemli oldu?! ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Derim ki: Siz niçin bunu ihdas ettiniz ve bunca geçen yıldan beri de neden olumlu oy kullandınız?.. BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Ortağınıza hitap edin! ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, Sayın Akarcalı, başkasına sormanız gereken bir soruyu bana sormamanız lazım. Biraz evvel zaten Refah Partisi Grubu sözcüsü arkadaşıma sordunuz... YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Amerika'ya sorun. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Ben, şimdi, buradan şunu söylemek istiyorum: Hükümet, "gelin, bu sorumluluğu birlikte paylaşalım, bu yetkiyi de beraber paylaşalım" demiyor... (ANAP sıralarından "ne diyor" sesleri) Ne mi diyor; evet, yazıyı okuduğunuz zaman, bu, kendiliğinden çıkıyor. YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Yazı burada. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – "Gelin, bu, bir devlet meselesidir, toplumu ilgilendiren bir konudur; bu mesele, Yüce Parlamentoda tartışılsın, bize ışık tutacak bilgileri, önerileri önümüze koyun; biz, Hükümet olarak bundan faydalanalım ve en doğru şekilde yetkimizi kullanalım ve sorumluluğumuzu taşıyalım" diyor. BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Amerika'ya sorun. HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Geldiği zaman tartışılacak. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, bu görüş ve talebin... AHMET ALKAN (Konya) – Niye Hükümet oldun o zaman?! BAŞKAN – Sayın Gönül, bir saniyenizi rica ediyorum. Şimdi, siz, bir gruba dönerek bazı sorular yönelttiniz; onun cevabı mahiyetinde gördüğüm yerinden söz atmalara ses çıkarmadım; ama, o sorunun cevabı zannediyorum verildi; arkadaşlarımızın, hatibi sükûnetle dinlemelerini rica ediyorum. Buyurun Sayın Gönül. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, genel görüşmenin mahiyeti budur, Hükümet tezkeresinin muhtevası budur; Hükümetin -biraz evvel ifade ettiğim gibi- ne sorumluluğu ne de yetkiyi paylaşma gibi bir talebi de yoktur. Ya ne diyor?.. "Millî iradenin tezahür ettiği bu çatının altında, devletimizi ve milletimizi ilgilendiren bu önemli konuda, grupların, milletvekillerinin görüşleri ortaya konulsun, onlardan faydalanacağımız yerler, yönler varsa, biz, faydalanmayı düşünüyoruz, istiyoruz; bu nedenle bu konu tartışılsın" diyor. MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Büyükelçilikten izin alınsın... ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, bunun, bu düşüncenin ve bu fikrin, parlamenter sistemi ne ölçüde menfi olarak etkilediği ve zedelediği yolundaki biraz evvel konuşan grup sözcüsü arkadaşımın iddiasını da anlamış değilim. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – (u) dönüşüyle bu çıkışı bulamazsınız... (ANAP sıralarından "Anlamak için zekâ gücünüz yetmiyor" sesi) ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Hamdolsun, o zekâ, herhalde, sizin kadar en az bende de var; ama, anlamakta güçlük çeken ben değilim; herhalde bazı arkadaşlarımız çekiyorlar. BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım efendim... ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, bu taleple, bu Parlamentoda, muhalefetin kale alınmaması veya muhalefet düşüncesi ve fikrinin yok edilmesi gibi bir iddianın ortaya konulmasını da anlamakta güçlük çekiyorum. Yani, parlamenter demokrasilerde, muhalefet ve iktidar şüphesiz tartışacak, doğruyu bulacak. Bunun sorumluluğu, şüphesiz, iktidar partisi ve partilerine düştüğü kadar muhalefet partilerine de düşüyor diye düşünüyorum, öyle kabul ediyorum ve devletin ve milletin iki önemli konusudur diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, uzatılır, uzatılmaz; o, tabiî, günü geldiğinde burada tartışılacaktır, gruplar ve milletvekili arkadaşlarımız kendi görüşlerini ortaya koyacaklardır. Eğer, bu ülke için, olağanüstü hal uygulamasının ve Çokuluslu Güç'ün görev süresinin uzatılmasına karar verilirse, bugüne kadar nasıl uzatıldı ve uygulandıysa, bundan sonra da öyle olacaktır. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, genel görüşme açılması ve gizli oturum... HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Milletten neyi gizliyorsunuz?.. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – ...yapılması yolundaki Refah Partisi Grup önerisini destekliyoruz. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Grup adına konuşma, şahsın adına konuş. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Kişisel olarak da destekliyorum; Yüce Heyetinize onu da arz edeyim. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Ali Rıza Gönül'e teşekkür ediyorum. Öneri aleyhinde son konuşmayı Hikmet Sami Türk arkadaşımız yapacaktır. Buyurun Sayın Türk. (DSP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır. HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, Hükümetin kendi yetki ve görev alanı içinde olan; ama, doğrudan doğruya sorumluluk üstlenmek istemediği her konu, bir genel görüşme istemiyle Meclisin önüne getiriliyor. Ülke kaynaklarıyla ilgili dünkü genel görüşmeden sonra, şimdi, sıra, kamuoyunda Çekiç Güç olarak bilinen Çokuluslu Güç'ün görev süresi ile olağanüstü halin uzatılmasındadır. Bilindiği gibi, işbaşındaki Koalisyon Hükümetinin bir kanadı -Refah Partisi- şimdiye değin, Çokuluslu Güç'ün varlığı ve olağanüstü hal rejimi konularında izlenen politikalara hep karşı çıkan bir tutum izlemiş, hatta, önceki hükümetlerde görev alan partileri, muhalefette ve iktidarda farklı politikalar izledikleri için eleştirmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, şimdi, aynı noktaya, Refah Partisi gelmiş bulunmaktadır. Genel görüşme isteminin amacı da, bu politika değişikliğine gerekçe bulmaktır. Genel görüşme, Anayasanın 98 inci maddesinde "toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir" biçiminde tanımlanmıştır. Aynı tanım, İçtüzüğün 101 inci maddesinde de yer almaktadır. Bu geniş tanıma göre, toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren her konunun, genel görüşme çerçevesinde ele alınabileceği düşünülebilir; ama, genel görüşme, Anayasanın 98 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hükümeti denetleme yollarından biridir; İçtüzükte de denetim yolları arasında düzenlenmiştir. 1924 Anayasasında yer almayan bu denetim yolu, Meclisin denetim yetkilerini genişletmek üzere, 1961 Anayasasıyla getirilmiş, 1982 Anayasasıyla da sürdürülmüştür. Genel görüşme, bir denetim yolu olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak anlamlandırılmalı ve öyle değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, genel görüşme, bir danışma yolu olarak kullanılmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu bir danışma organı değil, bir karar organıdır. Bir denetim yolunun, danışma yoluna çevrilmesi, tam bir işlev, hatta, yetki saptırması anlamına gelecektir. Başbakan Sayın Erbakan'ın imzasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen iki yazıda, sırasıyla, şu işlemlerin yapılması istenmektedir. 1. Söz konusu konularda partilerarası bir komisyon kurulması. 2. Çokuluslu Güç'le ilgili olanı gizli oturumda yapılmak üzere, her iki konuda genel görüşme açılması. Ancak, Hükümetin önerdiği takvime göre, her iki işlemin de 23.7.1996 tarihinden önce yapılması gerekmektedir; çünkü, 23.7.1996 günü, Genelkurmay Başkanlığının, her iki konuda Hükümete brifing vermesi, 25.7.1996 günü, Millî Güvenlik Kurulunun toplanması söz konusudur. Bu brifing ve toplantılarda sunulacak olan bilgiler Meclisin elinde olmadıkça, burada yapılacak olan genel görüşmeden ne fayda beklenmektedir?! Kurulması önerilen komisyonun görüş oluşturması da, bu tarihlerden önce tamamlanacaktır. Komisyon için düşünülen çalışma programının önümüzdeki birkaç gün içerisinde yürütülüp yürütülemeyeceği başlıbaşına bir sorundur; ama, daha önemlisi, Meclisin var olan uzmanlık komisyonları yanında, böyle bir ad hoc komisyona gerek olmadığıdır. Genel Kurmay Başkanlığının Hükümete vereceği brifing ve Millî Güvenlik Kurulunun her iki konuyu ele almasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda genel görüşme açılması ise, Anayasa ve İçtüzük hükümlerine tamamıyla aykırıdır. Anayasada bu işlemler için öngörülen süreç tersine çevrilmiş ve ağırlaştırılmıştır; çünkü, Anayasa uyarınca, daha önce Bakanlar Kuruluna görüş bildirmesi ve Yüce Meclise karar tasarısı önermesi gereken organlar, Hükümetin önerdiği takvimdeki sırada, sonraya bırakılmıştır. Konuyu Çokuluslu Güç'ün görev süresinin uzatılması ve olağanüstü hal bakımından ayrı ayrı incelemekte yarar vardır. Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. İçtüzüğün 130 uncu maddesine göre ise, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına belli bir süre için, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisince karar verilir. Yine, Anayasanın 121 inci maddesi uyarınca, Meclis, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine, her defasında dört ayı geçmemek üzere, olağanüstü hal süresini uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. İçtüzüğün 126 ncı maddesine göre de, olağanüstü hal ile ilgili karar, Başbakanlık tezkeresiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Olağanüstü halin süresinin uzatılmasına, değiştirilmesine veya olağanüstü halin kaldırılmasına dair Bakanlar Kurulu istemleri de, bu maddedeki usul ve esaslara göre görüşülür ve karara bağlanır. Bakanlar Kurulunun, bu konularda yararlanacağı ilgili devlet birimleri yanında, bir anayasal danışma organı da vardır; bu, Millî Güvenlik Kuruludur. Gerçekten, Anayasanın 118 inci maddesine göre, Millî Güvenlik Kurulu, devletin, millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanmasıyla ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir. Bakanlar Kurulu, bu tavsiyelerden bir bölümünü öncelikle dikkate alır. Görüldüğü gibi, Bakanlar Kurulu, konuyu, devletin ilgili birimleriyle değerlendirdikten, bu arada anayasal danışma organı konumundaki Millî Güvenlik Kurulunun görüşünü aldıktan sonra, Çokuluslu Güç'ün görev süresi ve olağanüstü halin uzatılması gerektiği sonucuna varırsa, bu yoldaki önerilerini, birer Başbakanlık tezkeresiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmak zorundadır. Anayasa ve İçtüzük uyarınca her iki konu, ancak bundan sonra Genel Kurulda ele alınabilir. Böylece, her iki konu, zaten, Genel Kurulda karar için görüşüleceğine göre, daha önce bir genel görüşme yapmanın anlamı nedir? Hükümet, önce kendisinin yapması gereken işlemleri, Meclise yüklemek istemektedir. Anayasa ve İçtüzük gereğince Hükümet, kendi yetki ve sorumluluğunda olan işlemleri kendisi yapmalı, Meclis de kendi yetkisinde olan konuları karara bağlamalıdır. Hükümetin önerisi, anayasal sistemin tersine çevrilmesine yöneliktir. Böyle bir genel görüşme açıldığı takdirde, aynı konu, Genel Kurulda, en az iki kez görüşülecektir. Genel görüşme açılıp açılmaması konusunda yapılacak görüşmeyle, şu andaki konuşmaları da hesaba katarsak, aynı konu, Genel Kurulda, en az üç birleşimde, dört kez ele alınmış olacaktır. Bu uygulama, Meclis çalışmalarındaki verimliliği azaltacak, Meclis gündeminin normal akışını aksatacak, Meclisin yasama ve denetleme işlevleri arasındaki dengeyi bozacaktır. Bu uygulama, bir denetim yolu olan genel görüşmenin niteliğini değiştirecektir; bu uygulama, Meclisin, yalnız yasama işlevini değil, aynı zamanda denetim işlevini de aksatacaktır. İşin ilginç yanı, Anayasa ve İçtüzük hükümlerine aykırı, parlamenter sisteme aykırı bütün bu işlemlerin, Refah Partisinin Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal konusunda, şimdiye değin izlediği politikayı, bir (u) dönüşü olarak nitelenebilecek biçimde, değiştirme hazırlıklarını örtmek ve gizlemek amacıyla yapılmasıdır. REFİK ARAS (İstanbul) – Doğru. HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – O kadar ki, şimdiye değin hiç yapılmadığı halde, Çokuluslu Gücün görev süresi konusunun, gizli oturumda ele alınması önerisi de, bu politika değişikliğinin açıklanamayacak devlet sırlarından kaynaklandığı mesajının kamuoyuna iletilmesi düşüncesine dayanmaktadır. Aslında, Refah Partisinin bu yola gitmesine gerek yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Türk, konuşmanızı, kısaca, tamamlayın efendim. Buyurun. HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Eğer Refah Partisi, şimdi, İktidar Partisi olarak bu noktaya gelmişse, bunu açıkça söylemeli ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmamalıdır. Bunu yapmak yerine, birtakım tartışmalı uygulamalara yönelmek, Anayasa ve İçtüzüğe, parlamenter sisteme aykırı ve hangi açıdan bakılırsa bakılsın, son derece sakıncalıdır. Bu tür uygulamalara izin vermeyeceği inancıyla Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, Sayın Altan Öymen'in bir tezkeresi Başkanlığımıza ulaştı . Sayın Öymen, hangi konuda, Başkanlığın takip etmekte olduğu usul aleyhinde görüş beyan edeceksiniz; önce, yerinizden, tespit edeyim efendim. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Tezkerede belirttim efendim. Bu konuda görüşmeye yer olup olmadığı hususunda, 63 üncü maddeye göre söz istiyorum ve sizi, Meclisimizin çalışma usullerine davet etmek istiyorum. Sebebi de belli: Bu konunun görüşülmesi de zaitti, şimdi oylanması daha da mümkün olmayacak bir şeydir. Oylamaya geçemezsiniz; onu arz etmek istiyorum. BAŞKAN – Sayın Öymen, teşekkür ederim. Görüşünüzü aldım, Başkanlığın tutumu hakkında ben de bir açıklama yapma ihtiyacındayım. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Benim söz hakkım baki, değil mi efendim? BAŞKAN – Zannediyorum bu konuda size söz veremeyeceğim. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Madde çok açık; maddeyi bir kere daha okursanız... BAŞKAN – Teşekkür ederim. Değerli arkadaşlarım, bu Birleşimin bu bölümüne geldiğimiz saatten itibaren, Başkanlığın tutumuyla ilgili, değişik gruplara mensup arkadaşlarımızın, satır aralarında da olsa, bana ulaşmış olan bazı itirazları var; onlara açıklık getirmek istiyorum. Önce, Refah Partisi Grubunun önerisiyle ilgili lehte ve aleyhte söz alacak sayın milletvekillerini tespit usulümüz hakkında bir itiraz ortaya çıktı, o konuya açıklık getirmem icap ediyor; bundan sonraki, en azından, benim uygulamalarım konusunda Yüce Genel Kurulu bilgilendirmek bakımından. Söz alma konusu, İçtüzüğümüzün 60 ıncı maddesinde düzenlenmiştir: "Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz. Gündemde bulunan veya belli bir günde görüşme konusu olacağı Anayasa, kanun veya İçtüzük gereğince bilinen konular dışında, Kâtip Üyeler, söz alma istemi kaydedemezler." Şimdi, 60 ıncı maddenin ikinci fıkrasına göre, bugün görüştüğümüz konu, hangi gün görüşüleceği belli olan bir konu değildi; gündeme alıp almayacağımızı -şimdi, Refah Partisinin, oturumun başlangıcında bize ulaşan önerisi üzerine biz de bilgi sahibi olduk- bu konunun saat 14.30'a kadar görüşülüp görüşülmeyeceği belli değildi; çünkü, saat 11.00'de toplanan Danışma Kurulunda konuyla ilgili uzlaşma olmadığı için İktidar gruplarının müştereken veya bu gruplardan birisi tarafından tek başına böyle bir öneri getirilip getirilmeyeceğini Başkanlık olarak biz bilmiyorduk. Biz bilmediğimiz gibi, sayın milletvekili arkadaşlarımız da bilmiyorlardı ve Divan Kâtibi üyesi arkadaşlarımız da bilmiyorlardı. Bu sebeple, belli bir saatten önce, yani, bu öneriyle ilgili işleme bizim başladığımız saatten önce söz talebinde bulunmak mümkün değildir. Ancak, hem Anavatan Partisi Grubundan hem Demokratik Sol Parti Grubundan hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bu konuda saat 12.00'den sonra söz talepleri oldu. Ben, kendilerine gerekli açıklamaları yaptım; sırası geldiğinde, Genel Kuruldaki isteminize göre söz talebiniz değerlendirilecektir dedim. Buradaki hatam, Sayın Matkap'a aynı açıklamayı yapmamış olmamdır; Sayın Matkap, yazılı olarak, talebini görüşmenin daha önceki safhasında bana ulaştırdığı halde, onu iade etmemiş olmamdır. Bundan dolayı kendisinden özür diliyorum. Söz almayla ilgili takip edeceğimiz usul, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre olacaktır değerli arkadaşlarım. Şimdi, 102 nci maddeye göre, bugün, Başbakanın tezkereleri üzerine, bu tezkereler, genel görüşme önerisi şeklinde değerlendirilebilir mi değerlendirilemez mi konusunda da tartışmalar var. Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Arkadaşımız, Refah Partisi Grubunun önerisi üzerinde konuşurken, Başbakanlık tezkerelerindeki istemlerin her ikisi de Meclis Başkanlığınca reddedilmeliydi, yani, bunun görüşülmemesi gerekirdi görüşünü ifade ettiler. Şimdi anladığım kadarıyla, Sayın Altan Öymen de aynı görüşü tekrarlamaktadır; "böyle bir öneriyle görüşme yapılması doğru değildir" demektedir. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, gerekçesini açıklayacağım müsaade ederseniz. BAŞKAN – Sayın Öymen, gerekçesini açıklayabilmeniz için benim usul hakkında bir tartışma açmam lazım. Usul hakkında tartışma açmanın zamanı şu anda geçti; çünkü, biz konuyu... İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Açın efendim... BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim. ...görüştük, oylama safhasına geldik; bu safhada usul tartışması açmam mümkün değildir; başlangıçta açabilirdim; ancak, görüşünüzü, biraz önce tutanaklara da geçirdim; şimdi, onları Başkanlık olarak cevaplama ihtiyacı duyuyorum. Bu görüş, aynı zamanda -farklı gerekçelerle olabilir- Sayın Murat Başesgioğlu tarafından da biraz önce dile getirilmişti. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Görüşümün, o zaman, lütfen iki cümlesini daha alırsanız... BAŞKAN – Buyurun efendim, alıyorum; farklı bir gerekçeniz varsa, onu da tutanağa geçirelim. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Burada, İçtüzüğün 102 nci maddesine göre, bir konuyu görüşüyoruz... (CHP sıralarından "mikrofona çıksın, konuşsun" sesleri) BAŞKAN – Buyurun efendim; devam edin. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Efendim, İçtüzüğün 102 nci maddesi, bu görüşmenin yapılabilmesi için şu basit şartı koyuyor: Ortada bir önergenin mevcut olması lazım; Başbakanın yahut Hükümetin bir önerge vermiş olması lazım size. Halbuki, size verilmiş, Başkanlığa verilmiş bir önerge ortada yok; sadece, Meclis Başkanlığına gönderilmiş bir yazı var; o yazıda, müteaddit talepler öne sürülüyor; siz, bu taleplerden bir tanesini alıyorsunuz Başkanlık olarak, bunu önerge olarak değerlendiriyorsunuz; yazınızdaki ifade bu. Önerge olarak değerlendirilen bir yazı bölümünün önerge addedilmesi, 102 nci maddeye göre mümkün değil. Ortada bir genel görüşme önergesi olmadığına göre, bunu oylamanız da mümkün değil Meclis İçtüzüğüne göre. Kaldı ki, iki konu var: Bir tanesi "olağanüstü hal" konusu; öbürü, "Çokuluslu Güç" konusu; Çokuluslu Güç konusunda, genel görüşme talebi de yok, Başbakanlığın Başkanlığa gönderdiği o yazısında; sadece, gizli görüşme talebi var. Hükümet, acaba, kendisi açıklama yapacak da öyle bir görüşme mi istiyor; yoksa, genel görüşme mi istiyor; o da belli değil. Siz, bunu, Başbakanlığa yazdığınız yazıda değerlendirirken, bunu da bir genel görüşme önergesi haline sokuyorsunuz; bunlar, usule açıkça aykırıdır. 63 üncü maddeye göre, bana söz vermenizin dışında, bunun, bütün siyasî parti grupları sözcüleri tarafından da tartışılması gerekir; çünkü, çok ciddî bir mesele karşısındayız. Yarın bir gün, Başbakanlık, bunun gibi yazıları arka arkaya size gönderirse, siz, onlardan önerge mi çıkaracaksınız, kanun teklifi mi çıkaracaksınız; böyle bir etkiyi almış gibi olursunuz, eğer bu konu tartışılmazsa. Bu açıdan, 63 üncü maddeye göre, lütfen, müzakere açılmasını rica ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen. Şu anda, usul müzakeresini hangi gerekçeyle açamayacağımı ifade ettim; çünkü, bu konudaki görüşmelerin oylama aşamasına geldik. Sayın Öymen'in gerekçelerinin, Sayın Başesgioğlu'nun ortaya koyduğu gerekçelerden farklı olmadığını da tespit etmiş bulunuyorum. Şimdi, değerli arkadaşlarım, Başbakan tarafından gönderilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına muhatap yazıda iki istek var: Bunlardan biri, adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak, çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılması. Meclis Başkanlığı, böyle bir çağrının yapılamayacağını, böyle bir komisyonun oluşturulmasının, Anayasaya, İçtüzüğe ve kanunlara uygun olmayacağını ifade etmiştir. İkinci istek nedir; ikinci istek, bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir genel görüşmede ele alınmasıdır. Bir genel görüşme talebi, mutlaka, bugüne kadar alıştığımız biçimde bir genel görüşme önergesiyle Meclis Başkanlığına intikal etmemiştir diye, bunu geri çevirme imkânımız yoktur; çünkü, bir genel görüşme talebi vardır ve 102 nci maddeyi sizlere tekrar okuyorum... ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Önerge yok ortada. BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim. "Genel görüşme açılması, Hükümet, siyasî parti grupları veya en az yirmi milletvekili tarafından Başkanlıktan bir önergeyle istenebilir." Bu istek yerine getirilmiştir. Önergenin şekli hakkında, bu talebin, sadece yazılı olması gereklidir, bir. İkincisi, eğer milletvekilleri tarafından veriliyorsa, yirmi imzayı taşıması gerekir; grup tarafından veriliyorsa, grupların yetkilileri tarafından imzalanmış olması gerekir; şekil şartları bundan ibaret. Onun dışında, 102 nci madde herhangi bir şekil şartı taşımamaktadır. İkinci öneriye gelince; ikinci öneride, gerçekten, ikinci istem olarak Sayın Başbakan, bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir gizli oturumda ele alınmasını talep etmektedir. Bu konu dedikleri husus da yukarıda yazılıdır, Çekiç Güç'le ilgili konudur. Meclisimizde bir konunun ele alınabilmesi, bir konu üzerinde görüşme yapılabilmesinin usulü, genel görüşme çerçevesi içerisinde olabilir; bu genel görüşmeyi gizli oturum şeklinde talep etmek de mümkündür. Biz de cevabî yazımızda, bu genel görüşmede gizli oturum talebinizi de dikkate almıyoruz dedik; reddettiğimiz hususlardan biri de budur. Biraz önce, Sayın Ali Rıza Gönül'ün peşinen, "Doğru Yol Grubu olarak gizli görüşme önerisini kabul ediyoruz" sözü de zaittir; şu anda onu konuşmuyoruz. Ne zaman konuşulacaktır? Genel görüşme hususu, bugünkü öngörüşmelerin sonunda gündeme alınır, özel gündemde genel görüşme günü belirlenir ve genel görüşmeye geçersek, o oturumda, Sayın Başbakan, yine lüzum görüyorlarsa, yeni bir öneriyle gizli oturum talebinde bulunabilir, gizli oturumla ilgili İçtüzük hükümlerini o zaman işletiriz; bu husus da, bizim yazımızda kısaca vardır. Şimdi, biz, Meclis Başkanlığı olarak, konuyu -iyi niyetle, bir Hükümet tezkeresini, hiçbir işleme koymadan, bazı formalite eksiklikleri veya anlam bozuklukları dolayısıyla- geri göndermemek için bir tavır belirledik... ALİ TOPUZ (İstanbul) – Öyle bir usul yok; usul yaratamazsınız!.. BAŞKAN – Müsaade buyurun. ...Bunu yazılı olarak Başbakanlığa bildirdik, Başbakanlık da bu konuda, bugünkü Danışma Kurulu toplanıncaya kadarki süre içerisinde herhangi bir itirazda bulunmadığı için, genel görüşme talebini aynen bizim gibi değerlendirmiş oldu; şimdi, onun işlemini yapıyoruz. İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, çok yanlış yapıyorsunuz, yanlış bir teamül oluşturdunuz. BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şimdi, genel görüşme önergelerinin görüşmelerine dair, Refah Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza sunacağım. Önce öneriyi tekrar okutacağım... BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Sayın Başkan, iki kâtip üye de aynı partiden. BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şu anda okutmakta olduğum öneri, Refah Partisi Grubunun, bugün Danışma Kurulunda mutabakat sağlanamadığı için tek başına getirmiş olduğu ve Başbakan tarafından istenilen genel görüşme önerilerinin bugün değerlendirilmesine dair usulî bir önergedir. Biraz önce reddettiğimiz komisyonla, vesaireyle bunun ilgisi yoktur. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir konuyu izah edeceğim. BAŞKAN – Buyurun. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, gerçi izah ettiniz de... Bugünkü istem yazısı, sanki, Yüksek Başkanlığın, bu komisyon kısmını reddetmemiş kapsamı içerisinde tekrar ifade edildi; onu bir tashih edelim. BAŞKAN – Öyle mi?.. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Evet efendim. BAŞKAN – İstem yazısını okutuyorum: Öneri: Genel Kurulun bugünkü birleşiminde okunmuş bulunan, Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan'ın, Çokuluslu Güç ve olağanüstü hal konusundaki genel görüşme önergelerinin, öngörüşmelerinin, Genel Kurulun 17.7.1996 Çarşamba, yani bugünkü birleşiminde, gündemin "Seçim" bölümünden sonra ve diğer bütün işlerden önce yapılması ve çalışma süresinin görüşmelerin bitimine kadar uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, öneride, bizim, komisyon kurulması ve gizli oturumla ilgili istemin reddine dair yazımıza aykırı bir ibare yer almamaktadır. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, şimdi, şöyle bir konu ileride karşımıza gelebilir: Yani, bu öneri sahipleri, Refah Partisi Grubu, Hükümetin talep ettiği istem yazısı budur deyip, bir komisyon kurulması konusunda bir taleple gelebilir; şimdiden bu hususları tavzih edelim; bunu arz ediyorum. İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – İade edelim; müzakeresini yeniden yapalım. Neyi kabul edeceğiz Sayın Başkan? BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şu anda işleme koymakta olduğumuz Başbakanlık önerisinin hangi bölümüyle ilgili işlem yaptığımız hususu, biraz önceki müzakereler sırasında ve tutanaklara okuduğumuz Başkanlık görüşüyle ifade edilmiştir; o konuda hiçbir tereddüt yoktur. Şimdi, Refah Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tereddütümüz var efendim; sayacağız. (ANAP sıralarından "ayağa kalksınlar" sesleri) AHMET KABİL (Rize) – İki kâtip üye de Refah Partili... BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şu anda, Refah Partisi Grubunun iki genel görüşme önergesinin bugün görüşülmesine dair teklifini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – 64 tane bakan oldu Sayın Başkan!.. BAŞKAN – Dikkate alacağız efendim... İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – 70 tane bakan oldu!.. BAŞKAN – Dikkate alacağız efendim... Dikkate alacağız Bakanlar Kurulu sayısını. MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Genel Kurulda oturan bakan arkadaşlar sıralarına geçsinler... İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, bütün bakanlar burada; niye, çift el kaldırıyorlar?!. BAŞKAN – Onlar sayılmıyor efendim; boşuna kollarını yoruyorlar; Bakanlar Kurulunun sayısı bellidir. BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – O zaman, yaptıkları hilei şer‘iye, yanlış; Meclise saygısızlık!.. MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, bizzat kendinizin sayması lazım. BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. VI. —SEÇİMLER A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ 1. —(10/3, 4) esas numaralı Meclis araştırma komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – Gazeteci Metin Göktepe cinayeti konusundaki (10/3, 4) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Aydın Milletvekili Muhammet Polat aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2. —Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN – Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Manisa Milletvekili Tevfik Diker aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3. —Plan ve Bütçe Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve Refah Partisi Grubuna düşen 6 üyelik için, Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Sakarya Milletvekili Nezir Aydın, Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş, İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) D)ÇEŞİTLİ İŞLER 1. —Halen başkanlık divanını oluşturamamış bulunan komisyonların, toplanacakları gün, saat, yer ve bağımsız milletvekillerine düşen üyelikler için müracaatta bulunulmasına ilişkin Başkanlık duyurusu BAŞKAN – Böylece, Plan ve Bütçe Komisyonunun üyelikleri, İktidar gruplarından meydana gelen değişikliğe paralel hale getirilmiştir. Bu defa, İktidar gruplarını oluşturan Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekillerinin, İçtüzüğün 24 üncü maddesine göre Başkanlığımıza yaptıkları 9 Temmuz 1996 tarihli yazılı istemleri nedeniyle, diğer ihtisas komisyonlarında olduğu gibi, Plan ve Bütçe Komisyonunun da başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimleri yenilecektir. Bu husustaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi de, Genel Kurulun 10.7.1996 tarihli 75 inci Birleşiminde okunarak bilgiye sunulmuştu. Bu nedenle, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinin, 18 Temmuz 1996 Perşembe günü saat 11.00'de kendi salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yenilemelerini rica ederim. Sayın milletvekilleri, Dilekçe Komisyonu, geçen toplantısında görev bölümü yapamamıştır. Dilekçe Komisyonu üyelerinin de, 18 Temmuz 1996 Perşembe günü saat 11.00'de kendi salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yenilemelerini rica ederim. Komisyonların toplantı yer ve saatleri, ayrıca, ilan tahtalarına da asılmıştır. Sayın milletvekilleri, bazı siyasî parti grupları ile bağımsızların oranlarında meydana gelen değişiklik nedeniyle, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonunda, bağımsız sayın milletvekillerine birer üyelik düşmektedir; aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin yazılı olarak Başkanlığa müracaat etmelerini rica ederim. VII. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1.—Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3) BAŞKAN – Alınan karar gereğince, Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan'ın, olağanüstü hal konusunda Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz. Hükümet?.. Hükümet yerini almadı mı efendim? CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Hükümet gitmiş Sayın Başkan; kapatalım Meclisi gidelim. İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Hükümet yoksa bırakalım Sayın Başkan. HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, bu kadar laubalilik olmaz. BAŞKAN – Sayın Bakanlar Kurulu üyeleri, genel görüşmenin yapılabilmesi için, Hükümetin yerini alması gerekmektedir. Hükümet yerini almıştır. Sayın milletvekilleri, önergeyi tekrar okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 436 sayılı kararıyla, olağanüstü halin 31.7.1996 günü saat 17.00'ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir. Önümüzdeki günlerde, bu konuyla ilgili yeniden bir karar alınması söz konusudur. Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi için, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik kuvvetleri yetkililerinden etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca gidilmesinin uygun olacağı hakkında bir teklif oluşturulmasının yararlı olacağı kanısındayız. Partilerimiz ve Yüce Meclisin çözümün oluşmasında yardımcı olmasının, gerek Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrasi açısından faydalar getireceğine inanıyoruz. Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve 25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine ışık tutacaktır. Bu inançla; 1. Adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak, çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılması, 2. Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce, bir genel görüşmede ele alınması, İçin yardımlarınızı saygılarımla arz ederim. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan BAŞKAN – İçtüzüğümüze göre, genel görüşme açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önerge sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır. Hükümet konuşmaya hazır mı efendim? Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI BEKİR AKSOY (Çorum) – Sayın milletvekilleri, olağanüstü hal hakkında genel görüşme açılmasıyla ilgili olarak, Hükümet adına huzurlarınızdayım. Kısa bir süre sonra, olağanüstü halin uzatılması veyahut kaldırılması hakkında bir karar verilmek üzere, Yüce Meclisin huzurlarına geleceğiz. Hükümet olarak istedik ki, bu konuda, Meclisin karar vermesinden önce, Yüce Meclisimizin ve siyasî partilerimizin gelişen yeni durumlar muvacehesinde bize ışık tutacak tespitlerini, görüşlerini ve değerlendirmelerini öğrenelim, dikkate değer görüşlerden istifade edelim; ayrıca, bizdeki bilgileri de, Yüce Meclisimize, en ince noktalarına kadar aktaralım. Yüce Meclisin malumları olduğu üzere, güneydoğuda, 1987 yılından beri OHAL yönetimi devam etmektedir. Hiçbir devlet ve hükümet, olağanüstü hal yönetimiyle ülkesinin bir bölümünü idare etmek ne hevesindedir ne gayretindedir; ancak, zaruretler olduğunda, böyle bir yönetime mecbur kalınır. İşte, dış kaynaklı bölücü PKK terörü, bu yönetimi ilana ve devama, cumhuriyet hükümetlerini mecbur etmiştir. Şimdi, bu terörün boyutları nedir, amacı nedir, ülke için yarattığı tehlikeler nedir, bunu tedip için çareler nedir; bunların tekrar tekrar konuşulması ve görüşülmesi gerekir. Bu hadise, bir hükümet meselesi değil, bir devlet meselesidir. Bu meselede, siyasî partilerimizin, mutlaka, çok değerli görüşleri vardır. Biz, genel görüşmeyi de bunun için istiyoruz. Hükümet Programına, olağanüstü hal için "gerekli tedbirler alındıktan sonra kaldırılacaktır" hükmünü koyduk ve bu konuda çok samimî olarak çalışmalarımız da vardır. Bu tedbirleri, idarî, hukukî ve iktisadî tedbirler çerçevesinde detaylandırdık. İdarî ve hukukî tedbirler için gerekli yasal düzenlemeler, çok kısa sürede, Yüce Meclisin önüne gelecektir. Cumhuriyet Hükümeti, bu hususta her türlü tedbiri alma azim ve kararındadır; her türlü tedbiri detaylandırmaktadır; ancak, bütün bunların yanı sıra, bu genel görüşmede, siyasî partilerimizin, muhterem milletvekillerimizin de çok değerli fikirleri olacağına ve bizi yönlendireceğine inanıyoruz. Bunun için de, genel görüşmenin açılmasını, Hükümet olarak talep ediyoruz. OHAL'le ilgili, OHAL'in ilanına sebebiyet veren dış kaynaklı PKK terörüyle ilgili, tabiî, söylenecek çok şey var. Şu anda, öngörüşme olduğu için, bunları, burada, teker teker anlatıp, sizlerin vaktini almayı zait addediyorum. Genel görüşme açıldığında, bunlar, Yüce Meclisin önüne, ilgililer tarafından, Hükümet tarafından, bütün detayıyla getirilecek, siyasî partilerimizin, sayın milletvekillerimizin bu konudaki görüşleri dikkatle dinlenecek, alınacak ve oradan bir sentez çıkacak. İnşallah, bu sentez de, olağanüstü hal hakkında en kıymetli, en değerli karar verilmesi neticesini doğuracaktır. Genel görüşmenin açılmasını Hükümet olarak talep ediyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Genel görüşme önerisi üzerinde, grupların söz sırası başlamıştır; şu ana kadar, Başkanlığımıza, herhangi bir gruptan talep intikal etmemiştir. DENİZ BAYKAL (Antalya) – Var... Var... BAŞKAN – Var mı efendim?... DENİZ BAYKAL (Antalya) – Yani, nedense, buradan gelenler oraya intikal etmiyor; bir güçlüğümüz var. BAŞKAN – Tahmin ediyorum ki, Hükümetin bu kadar kısa konuşacağını öngöremedi arkadaşlarımız. Evet, Sayın Önder Sav'ın söz talebi, Başkanlığımıza intikal etmiş. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili, Sayın Önder Sav; buyurun. Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim. CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Hükümetin, hukuka aykırı bir biçimde, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını işgal ettiği bir önerisi üzerinde konuşmak zorunda kaldığım için, bir hukukçu olarak, gerçekten üzgünüm. Anayasamız, genel görüşmeyi, yasamanın yürütmeyi denetlemesinin bir aracı olarak tanımlamıştır. Anayasamız, kuvvetler ayrılığını ve onun bir türü olan parlamenter rejimi benimsemiştir. Bu tür rejimlerde, yasama, hükümetin politikasını, programını belirlemez; hükümetin tespit ettiği politikanın, uyguladığı programın denetimini yapar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu denetim işlevini, Anayasada tanımlanan bilgi edinme ve denetim yollarını kullanarak yerine getirir. Hal böyle iken ve bir denetim aracı olarak kullanılması gereken genel görüşmenin, Hükümetçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bilgi ve görüş almak amacıyla kullanılması, Anayasaya, alenen aykırıdır. Hele hele, Anayasada yeri ve tanımı olmayan özel bir komisyon kurulmasını, bu komisyonun Hükümetin elinde olması gereken bilgileri araştırmasını istemek ise, tümden bir hukuk faciasıdır. Grup önerisi üzerinde konuşan değerli DYP Grup Başkanvekili arkadaşımız, özel komisyon kurulmasına karşı çıktı; ama, önergeye de sahip çıktı. Bu, bir tür çelişki oluşturuyor. Çünkü, önergenin omurgasını, özel komisyon kurulması teşkil ediyor; omurgası alınınca, önerge çürümüş, dayanaksız hale gelmiş oluyor. Olağanüstü halin uzatılıp uzatılmayacağına dair görüşmeler, 31 Temmuz 1996 tarihinde zaten yapılacak ve gerekli karar alınacaktır. Bir hafta önceye almaya çalışmanın altında yatan mantığı anlamak fevkalade güçtür. Hükümet, bu konudaki ihtiyacını Türkiye Büyük Millet Meclisine anlatabilmiş değildir. Hükümet varken, bir özel komisyonun İçişleri Bakanlığından, güvenlik güçlerinden etraflıca bilgi alması, hele hele biraz sonra görüşülecek olan Çekiç Güç'ün uzatılmasıyla ilgili önergede olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği ya da temsilciliklerinden bilgi alması, hem devlet geleneğine hem diploması kurallarına aykırıdır, yanlıştır, fevkalade yakışıksızdır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DSP sıralarından alkışlar) Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir ayıbı bölüşmeyeceğimizi, şimdiden, altını çizerek vurgulamak istiyorum. Son günlerde, Hükümetin, üst üste, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bilgi almak amacıyla genel görüşme yoluna başvurması, bu konuda Anayasaya aykırı bir geleneğin kurulmasının amaçlandığının işaretleridir. Bu işaret, bir ölçüde, Anayasaya aykırı biçimde bir "Meclis hükümeti" rejiminin kurulması özlemini de vurgulamaktadır. Bu tür düşünce ve kuşkuları ortadan kaldırmak için, genel görüşmenin, Anayasada tanımı yapılan özüne ve biçimine aykırı amaçlar doğrultusunda kullanılması heveslerine son verilmesi gerekir. Ayrıca, bu kerameti kendinden menkul heveslerin Hükümete fazlaca bir şey kazandırmadığı, aksine, itibar kaybettirdiği de, geride bıraktığımız günlerdeki görüşmelerde açıkça ortaya çıkmıştır. Dün, ülkenin özkaynaklarının tespitinin genel görüşmesi geldi, gerekli nasihat ve cevapları aldı, gitti; Hükümet, umduğuyla değil, bulduğuyla yetinmek zorunda kaldı. Bu görüşmelerde, Hükümetin, ülke sorunlarından ne kadar uzak olduğu, kaynak yaratmakta hayalcilikten öte becerisinin olmadığı, maalesef, acz içerisinde olduğu ortaya çıktı. (CHP sıralarından alkışlar) Aslında, Hükümet, göreve başladığı günden beri acz içerisindedir; neyi, nasıl yapacağını bilememekte, genel görüşmeye sarılmaktadır. Bugün bir başka gerçek daha yaşanıyor. Hükümet, tutarsız politikasını örtmek, gizlemek için dolambaçlı bir yola daha başvuruyor; hiçbir görüş üretmeden, bir konuyu, Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyor. Ülkemizde uzun süredir tartışılan olağanüstü hal konusunda "tavrı en net parti" diye övünen Refah Partisine, hatta, geride kalan Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmelerinde sözcüleri ağzından olağanüstü hale, Çekiç Güç'e karşı çıkarak "bunlar kaldırılsın, hem de yarın, gecikmeden kaldırılsın" diyen Refah Partisine, ne oldu diye sormak istiyorum. İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – İflas ettiler! ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) – İktidar oldular! ÖNDER SAV (Devamla) – Geride kalan dönemlerde, sorunlar, ülkenin gerçekleri, defalarca kendilerine anlatılmaya çalışıldı. O zaman, ya anladığınız halde anlamak işinize gelmedi ya da şimdi hidayete erdiniz; o zaman halka yakın olmakla övünüyordunuz, şimdi halktan uzaklaşmayı benimsediniz. Kaçmayın; kaçarak kurtulamazsınız. Gelin, mertçe, yiğitçe "biz yanılmışız, olağanüstü halde de yanılmışız, Çekiç Güçte de yanılmışız; aslında, o zaman oy vermemiz gerekiyormuş" deyiniz; gizliliğe sığınmayınız. Her gizlilik, genellikle, bir ayıp, bir hukuksuzluk taşır. Daha, ilk ayınızda ayıplı Hükümet olmayın. Düşmez kalkmaz bir Allah!.. Ne var bunda?.. Siz de "yanılmışız" deyip geçiverin. Merak etmeyin; Allah, Refah Partisini de affeder. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Hükümeti oluşturan partilerden birisinin çıkmazına, açmazına çözüm aranıyor. Refah Partisinin açmazını Türkiye'nin çıkmazı gibi göstermek, buna da Türkiye Büyük Millet Meclisini alet etmek, kimsenin haddi olmamak gerekir. Kurtuluş Savaşıyla yoğrulmuş ve egemenliğin tek sahibi ulusun temsilcilerinden oluşan bu Yüce Meclis, Refah Partisinin düzen ve oyun alanı haline getirilemez, getirilemeyecektir de. (CHP sıralarından alkışlar) Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisini, sıradan bir propaganda arenası haline getiremez. Hükümet, toplumda refah değil, sıkıntı yaratmıştır; heyecan değil, hüsran yaratmıştır. Hükümet etmek, akıl, bilgi ve birikim işidir; bunlardan yoksun olanlar, sonradan, bunları, kolay kolay, maalesef, edinemiyorlar. Hele hele, bir genel görüşmeyle bunları edinebilmek ise, fevkalade olanaksızdır. Yol yakınken, bu genel görüşme furyasından dönün ya da efendice "İdrakî malî bu küçük akla gerekmez; zira, bu terazi o kadar sıkleti çekmez" özdeyişinde olduğu gibi, size ağır gelen bu hükümet görevinden kısa yoldan affınızı isteyiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Artık, bir şeyi de gördünüz. Toplumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisini teslim almak, hükümeti teslim almak kadar kolay olmayacak; toplum da, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sizin hayalci program ve politikanıza sonuna kadar direnecektir. Hükümet etmeye kararlıysanız, gelin, şapkadan tavşan çıkarma huyunuzdan vazgeçin. (CHP sıralarından alkışlar) Üstelik, görüyorsunuz, her zaman şapkadan tavşan da çıkmıyor; bazen aslan çıkıyor, adamı paralayıveriyor. İlle genel görüşme istiyorsanız, belli konularda isteyin. Yapmanız gerekenleri, genel görüşmeye getirmeden yapınız. Gelin, görüşeceksek, aklın bilimin öncülüğünde, çağdaş, uygar, laik, özgür toplum olmanın sorunlarını görüşelim. (CHP sıralarından alkışlar) Gelin, cezaevlerini, işkenceyi görüşelim; gelin, Adalet Bakanlığındaki yargıç, hâkim kıyımını, memur kıyımlarını konuşalım. FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Siz yaptınız, siz!.. ÖNDER SAV (Devamla) – Gelin, sokaklardaki aç insanların sorunlarını, coplanan, horlanan, yerlerde sürüklenen insanların, gazetecilerin dövülmesini görüşelim; gelin, insan hak ve özgürlüklerini, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, demokratik laik hukuk devletini görüşelim; çirkinlikleri değil, güzellikleri görüşüp, bölüşelim. Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Önder Sav'a teşekkür ediyorum. İkinci söz talebi, Demokratik Sol Parti Grubundan geldi. Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mümtaz Soysal konuşacaklar. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Soysal, konuşma süreniz 20 dakika. DSP GRUBU ADINA MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, sayın üyeler; bu, benim, Parlamentodaki dördüncü yılım. Parlamentoya gelişimden beri, bana, sık sık "aman, sakın hoca gibi konuşma; burası bir politika arenasıdır; burada, ders verir gibi konuşma" dendi. Bugün, ne yazık ki -geçen gün de olduğu gibi- biraz, ders verir gibi konuşmak zorunda kalacağım. Ama, bütün hocalar gibi biraz üzgünüm; çünkü, sınıf biraz boş; ama, dolu olması gerekirdi; çünkü, ders, önemli bir derstir; ders, doğrudan doğruya, rejimle ilgili bir derstir. Eski köye yeni âdet getirilmiştir; parlamenter sistemde başka bir sistem uygulanmaya çalışılmaktadır ve bu, çok aldatıcı bir görtüntü gerisinde, Meclisi yüceltme, Meclisi bütün sistemin en yetkili organı durumuna getirme görüntüsü gerisinde, Meclisi, bir parlamento olmaktan çıkarıp, bir meşveret meclisine dönüştürme manevrasıdır ve bunun gerisinde -rejimi ilgilendiren yönü o- bir sistemi soysuzlaştırmak, kurallarını, kurumlarını, nerede oldukları konusunda tereddüte düşürmek, işlemez hale getirmek amacına yöneliktir. Bu yöntemle yapılmakta ve bu amacın sonunda da, maalesef -o tehlikeyi şimdiden görmek gerekir- bütün soysuzlaşan sistemlerde olduğu gibi, Türkiye'nin, sonu pek belli olmayan bir mecraya sokulma tehlikesi yatmaktadır. Niçin, böyle bir konu, aslında belli bir tarihte bu Meclisin önüne getirilecek olan, Hükümet kararı olarak getirilecek olan, hem de bir danışma organından, yani, Millî Güvenlik Kurulundan geçirildikten sonra Hükümet önüne getirilecek olan ve burada enine boyuna tartışılacak olan bir konu, tarihi de belli iken, o tarihten ancak birkaç gün önce niçin Meclise getirilir?.. İki gerekçe düşünmek mümkün: Birincisi, belki, hâlâ müzakereler bitmemiştir bu konuda; özellikle, bu, Huzur Harekâtı konusunda... Bir büyük devletle müzakere edilmektedir, bazı organlarla bir karar oluşturulmaya çalışılmaktadır. O kararın oluşturulması sırasında, Hükümet diyebilecektir ki, "Biz, bunu, geçen gün Meclise götürdük, Mecliste konuşuldu enine boyuna. Meclisin görüşü şu: Eğer, böyle gelirse, uzatmayacağız diyor Meclis; onun için, ben, sizden şunları da istiyorum." Bunu demek niyetine dönük olabilir; ama, bu niyetin gerçekleşebilmesi için, Meclisin tam olarak ne düşündüğünün ortaya çıkması gerekir. Genel görüşme, sonuçta oylanan bir yöntem midir; sonuçta oylama var mı? Genel görüşme "görüşme bitmiştir" denir, kapanır. Mecliste kaç kişinin orada söylenilen görüşlerden yana olduğu, kaç kişinin aleyhte olduğu belli olmaz; bir kere, o bakımdan tutarsız. İkincisi, daha da önemlisi ve Hükümetin başvurusunda en büyük çelişki: Siz, bunları söylerken, aynı zamanda da bir gizli görüşme istiyorsunuz yahut isteyeceksiniz; öyle bir niyetiniz olduğu belli oluyor. O gizli görüşmede ne konuşulduğunu, biz, kendi vatandaşımıza bile söyleyemeyeceğiz ve bunu kırk yıl elli yıl süreyle söyleyemeyeceğiz o karar kalkmadıkça; siz, çıkıp, başka bir devlete "biz bunu gizli görüşmede görüştük, milletvekillerimiz şöyle düşünüyor" diyeceksiniz; olacak şey değil. Onun için, kendi amacı bakımından dahi, gerisinde olduğu söylenen amaç bakımından dahi bir çelişme söz konusu; ama, daha önemlisi: Sayın Başkan, sayın üyeler; neyi görüşeceksiniz ve neyi özellikle gizli görüşeceksiniz? Artık, bu konuların görüşülecek, hele gizlenecek yönü kaldı mı? Getireceksiniz kararınızı, burada tartışılacak; eğer, kararınız belli bir yöndeyse, şimdiye kadar olduğu gibi oylamalar yapılacak ve o karar sizin istediğiniz gibi çıkacak. Şimdiye kadarki uygulama böyle oldu. Meclis, diyelim ki, önümüzdeki pazartesi günü yapılacak olan görüşmede, bir izlenim olarak, sizin izleniminiz olarak, buna karşı olduğunu söyledi; ama, siz geldiniz o gün oylamaya başvurdunuz; oylamada sayılar ortada; iktidar olarak uzatmak niyetindeyseniz, o zaman uzatacaksınız. Ne faydası var? Neyi, şimdiye kadar bu konularda görüşmedik? Daha doğrusu, bu konularda bilmediğimiz ne var? Türk kamuoyundan neyi saklayabiliriz? Saklama hakkına sahip miyiz? Huzur Harekâtı kime huzur vermiştir ki, biz "Aa, birilerine huzur veriyor, biz onu görüştük, anlaşıldı" diyebilelim? Bunun, herkese, Türk vatandaşlarına, bölgeye huzursuzluk verdiği açıkça belli oldu. Bunun, bizim ticaretimize büyük zarar verdiği belli oldu; Bağdat ile ilişkilerimize -ki, sorunun temel noktasıdır- zarar verdiği belli oldu. Bunun, ülkedeki teröre zarar vermek şöyle dursun, yarar sağladığı belli oldu. İkincisi, bunun saklanacak bir yönü yok; bunu vatandaşlarımızdan mı saklayacağız?.. Müttefikimiz olan devletlerin, hem de en yakın, en büyük müttefik saydığımız devletlerin, bu görüntü gerisinde, Irak'ın kuzeyinde, ileride bizden de, İran'dan da, Suriye'den de toprak isteyebilecek olan bir Kürt devleti kurmak üzere kullanıldığını sağır sultan bile duydu; Türkiye'de duymayan kalmadı, dünyada bilmeyen kalmadı; biz, bunu hâlâ görüşeceğiz ve ondan sonra da, bir de üstelik, vatandaşımızdan saklayacak mıyız?! Üçüncüsü, neyi saklıyoruz? Görüşmelerde hepimize ayrı ayrı zaten brifingler verildi ve görüşmelerin tıkanıp kaldığı noktanın ne olduğunu basın da yazıyor. Amerika, Irak'ın kuzeyindeki "askerî koordinasyon merkezi" denen, Zaho'daki merkezi, bizim sınırlarımız içine, Silopi'ye çekmek istemiyor. Bunu da sağır sultan duydu. Niçin istemediğini de herkes biliyor. Çünkü, o merkez, yine devletimizin bütün organlarının bildiği gibi ve hepimize de söylediği gibi -artık gizlenecek yanı yok- işte o Kürt devletinin kurulması için gizliden gizliye çalışmaktadır; ama, artık gizlenecek bir tarafı da kalmamıştır. Bunu da herkes biliyor. Bunu mu gizleyeceğiz; bunu mu görüşeceğiz? Çünkü, bu biliniyor. Daha neleri saklamaya muvaffak olacağız ya da nelerin görüşülmeye hâlâ ihtiyacı vardır? Bu merkezin dışında kalan ve güya, Birleşmiş Milletlerin insanî yardım dolayısıyla bulunduğu bölgelerde de, bu insanî yardımın, içine ajanlar sızmış olan Amerikan şirketleri tarafından -Birleşmiş Milletlere sözleşmeyle bağlanan, "Project Companies" denen belli bir yardım projesi için güya Birleşmiş Milletlerle sözleşme imzalamış olan şirketler tarafından- yürütüldüğü; orada insanî yardım görüntüsüyle bulunan insanların, aslında Kürt devleti kurmak üzere faaliyette bulundukları, yine sağır sultanca bilinecek bir gerçek. Bunun da artık görüşülecek, hele saklanacak hiçbir tarafı yok. Neyi saklayacağız? Amerika Birleşik Devletlerinin bu Güç'ten vazgeçmek istemediğini, onun merkezini Türkiye'nin sınırları içine sokmak istemediğini bilmeyen var mı; daha onu mu görüşeceğiz, onu mu halkımızdan saklayacağız? Bu konuda Amerika Birleşik Devletlerinin isteksiz olması yüzünden, belki, Meclis tarafından bu konu reddedilirse, bize, birtakım yaptırımlar uygulayabileceği, birtakım ambargolar koyabileceği, bunun, bizim askerimizi, yani, bu yurdu savunma durumunda olan insanları endişeye düşürdüğünü, onların bu konularda endişe içinde olduklarını mı saklayacağız? Bu da hepimize söyleniyor; artık, bunun gizli tarafı var mı? Ama, Hükümet "ben, bu endişeleri karşılamak durumunda değilim, bunları maalesef yapamam, ordumuz bazı silahlarından yoksun kalır" diyorsa, bunu da açıkça söylemek gerekir. "Bazı gerçekleri öğrendik ve onun için, bunları, biz, maalesef, önünüze, uzatma olarak getiriyoruz" demek yürekliliğini göstermek gerekir; ama, bir genel görüşme, hem de karardan önce yapılacak bir genel görüşme gerisine sığınarak, bütün bunların sorumluluğunu, parlamenter sistemin mantığına aykırı bir biçimde, Hükümetin sırtından Parlamentoya aktarmak yanlıştır. Onun için, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, böyle bir genel görüşme talebinin, isteminin görüşüleceği Danışma Kurulu toplantısından dahi son dakikada haberdar olduk -dün gece geç saatte haberdar olduk- bu konuyu görüşmek için partinin organlarını toplayabilmek fırsatını dahi bulamadan buraya geldik; ama, bugün, o önerge kabul edildikten sonra, hiç olmazsa, Grubumuzu değilse bile, Grubumuzun Yönetim Kurulunu topladık ve aldığımız kararı size bildiriyoruz: Biz, bu genel görüşme istemi kabul edilirse, pazartesi günü, bu konuda, yani, sisteme aykırı bir biçimde ve herkesin bildiği şeyleri, hele gizli görüşme istemiyle Meclise getirme konusunda böyle bir oyuna katılmayacağız. (DSP sıralarından alkışlar) Biz, Grup yönetim kararıyla, o gün, Mecliste bulunmayacağız. Hükümet, Hükümet Partileri, kendi aralarında, herkesin ayan beyan bildiği şeyleri görüşebilir. Şimdiye kadar, onları, zaten, kimlerle müzakere ediyorlarsa, onlara, Hükümet görüşü olarak bildirmek zorundaydılar; ama, Meclis görüşü olarak, biz, ancak, o konu, Hükümet tarafından karara bağlandıktan sonra buraya getirildiğinde, görüşülürken, o konudaki görüşümüzü - gerekirse, o görüşmeleri uzatabilirsiniz, ikişer saat, üçer saat görüşme fırsatı verirsiniz- o gün bildireceğiz; ama, daha önce değil; çünkü, daha önce bu çeşit oyunlara gelmek, gitgide, bu çeşit genel görüşmeler yoluyla parlamenter sistemi bozucu oyunlara gelmek, bizim meşrebimize uygun değildir; çünkü, biz, bu parlamenter sistemin yaşamasını istiyoruz; böyle soysuzlaştırılmasını değil. Çok teşekkür ederim. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Sayın Mümtaz Soysal'a teşekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası Refah Partisi Grubunun; Grup adına, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu konuşacak. Buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar) EROL ÇEVİKÇE (Adana) – Sayın Başkan, müsaade verin de Grupları gelsin, kendilerini dinlesinler bari!.. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Hükümet de yok galiba Sayın Başkan!.. BAŞKAN – Hükümet komisyon sıralarında oturuyor efendim. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar[!]) Sayın Hatipoğlu, konuşma süreniz 20 dakikadır. Buyurun Sayın Hatipoğlu. RP GRUBU ADINA ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetin olağanüstü hal uygulamasıyla ilgili genel görüşme talebi konusunda, Refah Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; Yüce Meclisi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; malumunuz olduğu gibi, olağanüstü hal uygulamaları, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 27 kez uzatılmıştır. Son birkaç yıldır, her uzatma kararı, tezkeresi, Meclisin huzuruna getirildiğinde, iktidar partilerinin temsilcileri, altını çizerek "son kez" ifadesini kullanmaya özen göstermektedirler ve bu ifadenin hemen ardından da, alınması gereken önlemleri ve yasal düzenlemeleri yapabilmek için bu süreyi kullanacaklarını açıklamaktadırlar; ancak, tezkere bir kez oylanıp da olağanüstü hal uygulamasının uzatılmasına karar verildikten sonra, bu ifadeler, vaatler unutulmakta ve bir sonraki oylamanın günü gelip çatmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işte, 54 üncü Hükümet, bu oylama günü gelip çatmadan, konuyu Yüce Meclisin önüne getirmekte, sorunun enine boyuna tartışılıp ülke menfaatlarına en uygun neticeyi istihsal etmeye çalışmaktadır. Her şeyden önce, 54 üncü Hükümeti, bu duyarlı davranışından dolayı kutlamak gerekmektedir. AYHAN GÜREL (Samsun) – Sen de inanmıyorsun!.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bu duyarlı davranış, Meclisi hükümetin önünde ve üstünde görme inancının bir somut göstergesi olan bu talep, Sayın Başbakanın da sık sık ifade buyurdukları gibi, bu Hükümetin bir değişim hükümeti olduğu gerçeğinin de en güzel belgesidir. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Evet, bu Hükümet, bir değişim hükümetidir. Bu Hükümet, çoğulcu demokrasinin tüm gereklerini yerine getirmek inancıyla hareket etmektedir. METİN ŞAHİN (Antalya) – Başta sizi değiştirdiler herhalde!.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bu Hükümet, kapalı oda rejimine son verip, her şeyi Yüce Meclisin önüne koyarak, sizlerden ortak katkılarda bulunmayı talep etmektedir. REFİK ARAS (İstanbul) – Gizli toplantıda mı?!. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Bu nedenle de, lütfedip geliniz; şu millet kürsüsünden, ülkemizin en önemli ve öncelikli konusu olan bu konuda, düşüncelerinizi açık seçik ifade buyurunuz. AYHAN GÜREL (Samsun) – Açıklayın!.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mecliste beni izleyen değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz önce bu kürsüden konuşan hatibin, yani, Sayın Mümtaz Soysal'ın düştüğü hatayı sürdürmeye devam etmektedirler. Şurada görüştüğümüz konu, gizli görüşmeyle konuşulması istenilen Çekiç Güç değil; olağanüstü hali konuşuyoruz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Şimdi neyi konuştuğumuzu öncelikle bilin de, ondan sonra laf atmaya çalışın. REFİK ARAS (İstanbul) – Bir dakika, bir dakika... Öyle değil... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Onun da bir usulü... BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, siz, Genel Kurula hitaben konuşacaksınız. Ben, Sayın Mümtaz Soysal'ın konuşmasını dikkatle izledim; eğer, sadet dışına çıksaydı, uyarıda bulunurdum. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Çekiç Güç'le ilgili konuştu... BAŞKAN – Sayın Mümtaz Soysal, Meclise getirilen genel görüşme usulünün tümüyle ilgili bir tartışma açtı; onda elbette, bundan önce yapılan genel görüşmeyi de bundan sonra yapılacak genel görüşmeyi de değerlendirmek hatibin hakkıydı. O konuda, Başkanlık dikkatlidir. Zatı âliniz, Genel Kurula hitaben konuşmanızı devam ettirin; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, eğer, Sayın Soysal'ın bu Mecliste yaptığı konuşmanın tutanaklarını daha sonra inceleme fırsatı bulursanız, benim ne kadar haklı olduğumu sizler de tespit etme imkânına sahip olursunuz. Teşekkür ediyorum. (RP sıralarından alkışlar) Burada, sayın milletvekilleri, bizden istenilen, olağanüstü hal uygulamasına devam edilsin mi, edilmesin mi sorusuna cevap vermek değildir. Hükümet, bu konuda, günü geldiğinde, siyasî iradesini gösterecek ve konuyu Meclisimizin huzuruna getirecektir. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Niye uğraşıyoruz o zaman?!. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Ama, asıl önemli olan konu, bu bölgemizde yaşanan insanlık dramına bir son vermek; kangren haline dönüşmüş bulunan işsizlik, açlık, sefalet ve göç olgusuna çözüm üretmek konusunda değerli fikirlerinizi almak; bu millî meselenin çözüme kavuşturulması onurunu sizlerle paylaşmak arzusudur. HASAN GÜLAY (Manisa) – Ciddî mi?.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Buna, niçin karşı çıkılıyor, anlamamız mümkün değildir. Gelin, bizimle bu sorunu paylaşın demiyoruz; gelin, sorumluluğu paylaşın da demiyoruz; ama, bu sorunu, biz, çözeceğiz inşallah, gelin, bizimle bunu çözme şerefini paylaşın diyoruz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) HASAN GÜLAY (Manisa) – Ciddî mi?.. Ciddî mi?.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Çünkü, bu ülke, hepimizindir, çünkü, siyasî partiler ülkeye hizmet için vardır ve bu sorun, yarınlarımızı etkileyecek çok önemli millî bir sorundur. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; olağanüstü hal konusu konuşulurken, sorun, bugüne kadar hep terörle mücadele çerçevesinde ele alınmıştır. Halbuki işi bu noktaya getirip bağlamak, meseleyi hafife almak anlamına gelir. Bakınız, olağanüstü hal uygulamalarının beraberinde getirdiği hukukî sorunlar vardır; kamu görevlilerinin aldıkları ücretler ve onların özlük haklarına ilişkin sorunlar vardır; olağanüstü hal uygulamasının, oluşmasına katkıda bulunduğu yasal olmayan sektörler vardır ve bu bölgede, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar vardır. Şimdi, biz diyoruz ki; gelin, bu sorunlara çözüm üretirken siz de katkıda bulunun. Bunda yadırganacak ne var Allah aşkına; anlamakta güçlük çekiyoruz. Biz, bu konuyu, Meclise olan saygımızın gereği olarak, bir genel görüşmede ele alalım diyoruz. Değerli milletvekilleri, o halde, geliniz lütfediniz, bu konuyla ilgili geniş bir müzakere imkânının açılmasına müsaade buyurunuz. Müsaade buyurunuz ki, konuyu, tüm boyutlarıyla, açık seçik önümüze koyalım; önce terörü konuşalım; terörle mücadelede kat edilen mesafeyi hep birlikte görelim; bu konuda eksikliklerimiz, hatalarımız varsa, onları tespit edelim; terörle daha etkin bir mücadele yürütebilmek için nelere gereksinimimiz var, bunları değerlendirelim; olağanüstü hal uygulamasının, terörün ilacı olup olmadığını hep birlikte tartışalım; olağanüstü hal uygulamasının, devlet-millet kaynaşmasına yaptığı menfi etkileri izale etmek için neler yapmalıyız, bunları müzakere edelim ve olağanüstü hal uygulamasının, ileride doğurabileceği problemleri de hep birlikte gözden geçirelim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; olağanüstü hal uygulamasına kaynaklık teşkil eden Olağanüstü Hal Yasası, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, evrensel hukuk normlarına ve uluslararası anlaşmalara aykırı bazı düzenlemeler de içermektedir. MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Kaldırın öyleyse efendim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – En basit bir ifadeyle, Olağanüstü Hal Yasasının 2 nci maddesi, temel hak ve özgürlüklerin hangi şartlarda ve nasıl kısıtlanacağını tarif etmektedir; demek ki, bu yasanın esası, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Peki, bu hal ne kadar uzayacak; olağanüstü hali bekleyen en ciddî sorun, onun olağanlaşması değil de nedir? Olağanüstü hal uygulamalarının, PKK'yı çökertmek bir yana, devlet ve millet kaynaşmasına zaman zaman yaptığı menfi etkilerin, daha derin yaraların açılmasına da neden oluşturduğu şeklinde görüşler vardır, bunları oturup tartışalım diyoruz. Terör örgütüne karşı geniş halk kitlelerinin desteğini almak, birinci derecede öncelikli önemi haizdir; hal böyleyken, ciddiyeti olmayan ihbarlar sonucu kitleler halinde insanların gözaltına alındığı, zaman zaman keyfî uygulamaların yapıldığı, gereksiz otorite gösterilerine başvurulduğu, istihbarat toplamak veya bir sanığı ele geçirmek uğruna zaman zaman köylerin boşaltıldığı, iskâna kapatıldığı bir gerçektir. Bütün bunlar, bölge halkında var olması gereken, devlet görevlilerine karşı güven duygusunu zedelemiş, umutsuzluğun yaygınlaşmasına ve yabancılaşmanın artmasına neden olmuştur. Bölgenin, uzun yıllar, terör gerekçe gösterilerek, yatırımlardan mahrum bırakılması, var olan işsizlik sorununu daha da ağırlaştırmış; boşaltılan köy ve mezralardan kopan yüzbinlerce insan, uzun yıllar eğitimden kopuk yaşamak zorunda bırakılmıştır; bu da, başta hayvancılık olmak üzere, tarımsal faaliyetlerin çökmesine neden olmuştur. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; olağanüstü hal kapsamındaki illerde 1978 yılından bu yana sıkıyönetim uygulaması olmuştur, ardından da olağanüstü hal uygulamasına geçilmiştir. Bu ne demek; bu, bölgede onsekiz yıldır olağandışı bir uygulama var demektir ve bunun beraberinde getirdiği yığınla sorun var demektir. Gerekçesi ne olursa olsun, ülkemizin bir parçası üzerinde böyle bir yönetimin sürgit devamından yana olabilecek veya bunu isteyebilecek bir tek arkadaşımın bile bu çatının altında bulunmadığına zaten inanıyorum. Her ne kadar, olağanüstü hal uygulaması, Anayasamızda yer almış bir uygulama ise de, onu kalıcı kılarak olağanlaştırmak, rejime, demokrasiye ve hukuk devleti anlayışına vurulabilecek en büyük darbelerden biridir. Peki, 27 nci defa uzatılan bu uygulamanın, terörün kökünün kazınmadığının işareti sayılıp sayılmayacağı bu Meclisin çatısı altında tartışılmasın mı? Eğer olağanüstü hal terörün ilacı ise, neden hâlâ terör var sorusunu kendi kendimize burada sorup, cevabını araştırmayalım mı; değilse, olağanüstü halden vazgeçmemiz gerekip gerekmediğini, yine şu Meclis çatısı altında tartışmamız gerekmiyor mu? Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hal bir çare değildir, birçok etkenle birlikte terörün azmasına da neden olmuştur; halbuki, terörle mücadelenin evrensel ilkeleri vardır. Bunları kısaca sıralamak istiyorum izninizle: Terörle mücadele bir silahlı mücadele gerektirir. Bu konuda önemli mesafeler katedildiği bir gerçektir; ama, silahlı mücadele kadar, belki ondan da daha önemli olan bir mücadele tarzı, istihbarattır, karşı istihbarat toplamadır. Bu konuda çok önemli eksikliklerimizin olduğu, zamanın İçişleri Bakanı tarafından burada defalarca ifade edildi. Sosyal ve ekonomik önlemlerin alınması gerekir. Terörün dış destekleriyle mücadele konusunun burada müzakere edilmesi gerekir. Biz, bugüne kadar, hep silahlı mücadele boyutuyla ilgilendik; halbuki, terörün hayatiyet bulduğu ortamı kurutmadan, bu alanda başarı beklemek hayalciliktir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetin bu konuyla ilgili bir genel görüşme talebinin, ülkemiz yararına olacağına kesinlikle inanıyoruz. Benden önce konuşan değerli arkadaşlarım, eğer, Refah Partisi Grup sözcülerinin ne konuşacağını, lütfedip, bekleme zahmetinde bulunsalardı, bize "İlkelerinizden mi vazgeçtiniz, ne çabuk vazgeçtiniz" gibi soruları tevcih etme gereğini duymazlardı. (RP sıralarından alkışlar) Biz, muhalefetteyken bu ülkenin yararına gördüğümüz ve peşini takip ettiğimiz hangi ilkelere sahipsek, iktidarda da sonuna kadar o ilkelerin müdafii ve takipçisi olacağız Allah'ın izniyle. (RP sıralarından "Bravo" sesleri ve alkışlar) REFİK ARAS (İstanbul)– Göreceğiz, göreceğiz... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Hep beraber inşallah göreceğiz. Biz, ilkelerimizden ödün vermiyoruz. Yalnız, insanlar, konuşurken; insanlar, başkalarıyla ilgili eliştirilerde bulunurken, genellikle aynaya bakarlar, kendi kendilerini görürler. Bunu da size hatırlatmakta yarar görüyorum. (RP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bakınız, Refah Partisi ne diyor. İlk günden bugüne kadar aynı şeyleri tekrar edip duruyor. Diyor ki Refah Partisi: "Türkiye'nin, vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesine, demokratik cumhuriyete, insan temel hak ve özgürlüklerine sadakatle bağlı; terörizmin ve şiddetin her türlüsüne karşı; barış, dostluk, sevgi ve kardeşlikten yanayız. Türkiye'nin ve Türkiye'de yaşayan 60 milyon vatan evladının birliğinin teminatıyız Refah Partisi olarak." Biz, hep bunu söyleyerek geldik ve bunun gereği neyse, muhalefette de, iktidarda da onu yaparız Allah'ın izniyle. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, daha önce konuşan arkadaşlarımdan DSP Sözcüsü Sayın Mümtaz Soysal Hocamıza, burada, iki konuda cevap vermek ihtiyacını hissediyorum. HASAN GÜLAY (Manisa) – Taktın kafayı!.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Devamla) – Tatlı kapatacağım tabiî, tatlı kapatacağım, hiç merak buyurmayın. Ben, Mümtaz Soysal Hocamın yazılarını çok büyük bir zevkle okuyorum ve Türkiye'nin yetiştirdiği çok büyük devlet adamlarındandır diye saygı duyuyorum Muhterem Hocama. Ancak, Hocam kürsüye gelirken dedi ki "ben, bir hoca gibi konuşacağım" ve bazı hocaların zaman zaman yaptığı bir hatayı yaptı; çok derse giren hocalar, genellikle, bazen sınıfları karıştırırlar, verecekleri dersleri de unutuverirler!.. (RP sıralarından alkışlar) Muhterem Hocam, şimdi, bugünkü dersimiz, bu saatteki dersimiz, Çekiç Güç değildi, olağanüstü haldi; önce, onu hatırlatmakta yarar görüyorum. Siz, zatı âliniz, burada gizli görüşmenin usulüyle ilgili eleştirilerde bulundunuz; artı, Çekiç Güç'ten, Zaho'daki kamptan bahsettiniz. Halbuki, biz, burada, Çekiç Güç'ü değil, şimdi, olağanüstü hali konuşuyoruz. O ders, gelecek saat; inşallah, burada onu görüşeceğiz!.. (RP sıralarından alkışlar) İkinci konu: "Bu konunun görüşülemeyen tarafı mı kaldı" buyurdular Hocam. Ee, herhalde, görüşülmeyen tarafı kaldı ki, hâlâ çekimserlik var. Biz, konuşalım da, belki çekimseri kabule çevirecek bir hizmeti bu ülkeye yapmış oluruz diye düşünüyoruz!.. (RP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; lütfediniz, bundan sonra bu konuyla ilgili olarak genel görüşmede, bu bölgede yaşanan insanlık dramına son verici ekonomik, sosyal, kültürel çözüm önerilerimiz nelerdir; terörün kökünü kazımak için ne tür önlemler alınmalıdır; bu bölge halkını bu ıstıraptan kurtarmak için neler yapmalıyız; bu konudaki çok değerli bilgilerinizi, çok değerli fikirlerinizi aktarma zahmetinde, lütfunda bulunun; Hükümet bundan istifade etsin; Hükümet, Meclisin havasını teneffüs etsin, grupların havasını teneffüs etsin. Geçmişte olduğu gibi, Millî Güvenlik Kurulunda alınan kararları, oradan alıp Meclise tebliğ eden bir Hükümet değil, Meclisteki havayı Millî Güvenlik Kuruluna taşıyan, demokrat, demokratik mücadeleden, çoğulcu demokrasiden yana bir hükümetin bu girişimine faydalı katkılarda bulunun diyor; hepinizi, saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ömer Vehbi Hatipoğlu'na teşekkür ediyorum. Sayın Hatipoğlu, benim, Sayın Mümtaz Soysal'ın konuşmasında, sadet içerisinde yer aldığını ifade ettiğim bir konuyu, konuşmasının bitiminde de tekrar gündeme getirdiği için, Başkanlığın burada bir ihmali var gibi anlaşılabilir. Şimdi, Sayın Mümtaz Soysal, Genel Kurulun takip ettiği gibi, ana konu olarak, Hükümetin, Meclise genel görüşme önerileri getirmek suretiyle başlatmış olduğu bir süreç hakkındaki genel ifadelerde bulundu. Elbette, bu süreçle ilgili ortaya çıkan belirtilerin hepsini ele almak, o hatibin hakkıdır; onu yerine getirdi. Şimdi, değerli Hatipoğlu da, bu sadet uyarısında bulunurken, kendisi "biz, şimdi, olağanüstü hali görüşüyoruz" dedi. Hayır; biz, şimdi olağanüstü hali görüşmüyoruz, şimdi görüştüğümüz konu; Sayın Başbakan Necmettin Erbakan'ın olağanüstü halle ilgili Meclis Başkanlığına gönderdiği tezkerenin bir bölümünde talep edilen genel görüşme açılsın mı açılmasın mı, o konuyu görüşüyoruz. Demek ki, sadet konusunda yanılmalar olabiliyor. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Sayın Başkan, neyle ilgili ama... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Sayın Başkan... ALİ OĞUZ (İstanbul) – Ayıp... Ayıp... BAŞKAN – Nedir ayıp olan değerli arkadaşlarım!.. ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Başkalarının avukatlığını niye yapıyorsun? BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, uyarıda bulundum Sayın Hatipoğlu'na, bundan sonraki toplantılarda kendisi de sadet konusunda dikkatli davransın diye; bunun neresi ayıp!.. ALİ OĞUZ (İstanbul) – Taraflısınız, taraflı Sayın Başkan. BAŞKAN – Yerinizden söz atmanız ayıp. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın İsmail Köse; buyurun. Sayın Köse, konuşma süreniz 20 dakika. DYP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetimiz tarafından Yüce Meclise gönderilen tezkereler üzerindeki Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, olayın usul yönüne bakmadan, olayın millî açıdan çok önemli olduğunu, milletimizi ve ülkemizi, her iki konunun da yakından alakadar etmesi hususundaki görüşlerimi arz edeceğim. Meselenin usul yönü tartışılmıştır; doğrular, eğriler ortaya çıkmıştır; ancak, ortaya çıkmayan bir olay vardır, o da, 27 defa uzatılan olağanüstü hal konusunda Doğru Yol Partisi Grubunun düşüncelerini 25 defa sunan bir arkadaşınız olarak, o konu görüşülürken, her konuşmamda yüreğim sızlayarak Yüce Mevlaya yalvarmışımdır: Acaba bu feci, bu millî olay ne zaman sona erecektir, milletimizin ne zaman yüzü gülecektir, doğuda, güneydoğuda ve büyük şehirlerde bigünah olan insanlarımızın ne zaman kanları akmayacaktır... İşte bugün, Yüce Mevla, inşallah son defa, Doğru Yol Partisi Grubunun olağanüstü hal ya da Çekiç Güç'le ilgili memleketimiz, milletimiz için hayırlara vesile olacak bir sonucun alınması konusunda böyle bir konuşmayı bana nasip etti. Değerli milletvekilleri, olağanüstü hal, sıkıyönetim de dahil, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde 16 yıldan bu yana devam etmektedir. Ateş düştüğü yeri yakar; evinde şehidi olmayan, sokağında terörden dolayı aç insanları olmayan ve ilinde terör olan yerlerde sokağa çıkamayan ya da mücavir illerde de, olağanüstü hal kapsamına girmemesine rağmen, olağanüstü halin bütün şartlarını yaşayan ilden milletvekili olanlarla olmayanlar arasında, müsaadenizle, fark var. İşte, o bölgenin bir milletvekili olarak diyorum ki, olay millî bir meseledir. Bu her iki olay, bu kürsüde ortaya konulduğu zaman, burada, siyasî parti farklılığını düşünmeden, her siyasî partimiz bu taşın altına elini koymak mecburiyetindedir. Yalnız milletvekillerinin, siyasî partilerin de değil, bütün vatandaşların, her dilimdeki, her seviyedeki insanımızın, bu millî meselede noksanlar nelerdir, hatalar nelerdir, yapılması gerekenler nelerdir; bu konudaki vatandaşlık görevini yapması lazımdır. Gün olmuştur ki, basın, Apo'yu bir kahraman yapmıştır, gün olmuştur, o bölgede 1980'li yıllardan önce Marksist ideolojinin esiri olmayan bu vatandaşlarımızı etnik yönden parçalamak için en hassas olan noktamıza el atan iç ve dış düşmanlarımıza, orada, binlerce yıldan bu yana et ve tırnak haline gelen, devletinden ve milletinden bölemedikleri, ayıramadıkları bu insanlarımızın büyük bir ders verdiklerini dünya âlem kabul etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri başta olmak suretiyle, Avrupa'daki devletler; yani, zaman zaman bize demokrasi dersi veren ve zaman zaman da antidemokratik kafaya sahip olmak suretiyle "canım nasıl olsa kendi vatandaşlarıdır, ölsün" deme noktasına gelen bu yabancı devletler, Türkiye'deki bu katliamları yapan bu vatan hainleri Ermeni uşaklarını, maalesef, meşru bir devletin kurulması için mücadele veren bir meşru güç olarak kabul etmişlerdir. Ancak, yıllar geçmiş -ben geçmişteki hükümetlerin, hangi hükümetin hangi görevlisinin nasıl bir başarılı hizmet yaptığını ya da ihmallerin olduğunu da söylemek istemiyorum- yüce milletimiz, kamuoyumuz, terörün ne olduğunu, PKK zulmünün ne olduğunu; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, 1915 yılında, Ermeni zulmünü yaşayan insanlarımız, onu yüzlere katlayacak kadar ağır sorunlar getiren bu meseleyi, zannediyorum ki, herkesten çok daha iyi bilmektedir. İşte, bugün, diyoruz ki, gelin, yılda 500 trilyonu aşan, ayda 7-8 milyar dolara, yılda 70-80 milyar dolara Türkiye'ye fatura edilen ve özellikle, bilinçli olarak, bir taraftan silah kaçakçılığı yaptıracaklardır; silahın birini meşru devletimiz Türkiye Cumhuriyetinin güvenlik kuvvetlerine satacaklardır, birisini PKK'ya satacaklardır. İşte, yabancı devletlerin bu olaydaki fonksiyonu ve görevi budur. Bir taraftan uyuşturucu kaçakçılığı yapacaktır ve nereden başlıyorsa, ta kendilerine zarar verme noktasına gelince, ha, bu PKK, uyuşturucuya bulaşmıştır, öyleyse zararlıdır; bunu, terör örgütü olarak ilan edelim demişlerdir. Almanya'da, ne zaman sokaklar PKK'lı militanlarla dolmuşsa, ne zaman kendi vatandaşlarından –Türk vatandaşlarından değil– PKK zorla para alma noktasına gelmişse, o devletler, PKK'yı bir terör örgütü olarak kabul etmişlerdir. Şimdi, diyoruz ki, ekonomik, sosyal ve siyasal yönden, her iki konu da, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ilgilendiren çok önemli konulardır. Doğru Yol Partisi, Demokrat Partiden bu yana –parti ayırımı yapmak istemiyorum; ama, hassasiyetimi de arz etmek istiyorum– devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü konusunda hiçbir yabancı unsura, yabancı devlete ve herhangi bir haine, ne baş eğmiştir ne de hain düşüncenin, devletin ve milletin aleyhine bir düşüncenin yanında olmuştur. Bugün diyoruz ki, ben, usul yönünün tartışılmasını dahi lüzumsuz görüyorum; değerli Başkanım beni mazur görsünler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, arkasında "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazan bu Yüce Meclisin ne görev yapması gerekiyor? Türkiye'de, bu gizli görüşmelerde ya da açık görüşmelerde, herhangi bir savaş şartı doğacaksa, bu savaşı yapmaya hangi heyet karar verecektir? Komşu ya da uzak ülkelerle, eğer gizli görüşmelerde, bu Yüce Meclisin önüne savaş yapacak şartlar doğmuşsa, bu savaş kararını alacak heyet, hangi heyettir? Sayın Hocamız, değerli Hocamız, Dışişleri Bakanlığı yapmış. Değerli milletvekilleri, Dışişleri Bakanı, devletin hem iç politikalarının hem dış politikalarının en hassas bilgilerine sahiptir; ama, Yüce Milletimiz ve Yüce Meclisimizin milletvekilleri, bu kadar derûnî bilgiye sahip değildir. O itibarla, mesele, burada, açıklıkla ortaya konulmalıdır, olayın hassasiyeti ortaya konulmalıdır ve ekonomik yönden kalkınmamızı istiyorsak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin yaylalarının hayvancılığa açılmasını istiyorsak, işsizliğe son vermek, sağlık, eğitim yönünden, o insanlarımızın zayi olan onbeş yıllık haklarının yeniden iade edilmesini istiyorsak, işte, burada, o taşın altına, başta, muhalefetin elini koyması lazımdır. Şimdi, muhalefet partisi, her zaman, her şeye karşı çıkan bir siyasî parti değildir. BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) – Başka türlü mü yaptınız? İSMAİL KÖSE (Devamla) – O sıralarda biz de oturduk ve o sıralarda, burada oturan iktidar partisi Anavatan Partisi Hükümetlerinin bu millî meseleleri gündeme getirdiği zamanlarda, şu andaki konuşmalarımızı aynı şekilde ifade ettik ve o bölgelerdeki güvenlik kuvvetlerimize moral yönünden, devletin politikalarının dışarıda bir zafiyete uğramaması bakımından, meseleyi, millî açılardan değerlendirdik ve Doğru Yol Partisi olarak, hep müspet oy kullandık; ancak, dün o sıralarda oturan bir siyasî parti, bugün Allah nasip etti Doğru Yol Partisiyle beraber iktidar oldu. Her iki konuya -olağanüstü hal gibi çok önemli bir meseleyi dahi reddetmek suretiyle- tüm oylarını menfi olarak kullanmıştır. Şimdi, kamuoyu, siyasî platform, Meclisteki oluşum ve demokratik usuller içerisinde bir koalisyon ortaya çıktı. Bu koalisyonun bir parçası, bu iki millî meseleye Doğru Yol Partisi gibi bakmıyor, hatta, Anavatan Partisi gibi de bakmıyor. Ne yapmamız gerekiyor; yani, bu iki millî mesele için bir karar alınacaksa ve Hükümet, ülkenin diğer meselelerini de halletmek için kurulduğuna göre "biz, bu meseleleri askıya alalım, nasıl olsa anlaşamıyoruz; gelin, biz başka işlerle uğraşalım" demek, sorumsuzluğun ifadesidir. Şimdi, Refah Partisi diyor ki: "Biz, bugüne kadar menfî oy verdik. Bugün, realiteyle karşı karşıya geldik. Devletin bütün belgesi ve bilgisi elimize geçti." Sayın Erbakan, Sayın Başbakan bunu itiraf ediyor ve "biz, Yüce Meclisten kendi bildiklerini, devletin diğer birimlerinden kendi bildiklerini belgeleriyle almak suretiyle, milletin ve ülkenin menfaatı, eğer, bunların uzatılmasını gerektiriyorsa, Hükümet olarak, bu sorumluluğun altına gireceğiz ve buna 'evet' diyeceğiz" diyor. Bunda yadırganacak ne var? ALİ TOPUZ (İstanbul) – Niye kendisi söylemiyor da sen söylüyorsun? BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) – "Nasıl U dönüşü yapacağız" diyor; "nasıl dönüş yapacağız" diyor. İSMAİL KÖSE (Devamla) – Bu dönüş, sert bir dönüş değil; bu, yumuşak... (ANAP sıralarından alkışlar [!]) BÜLENT ATASAYAN (Kocaeli) – Bravo!.. Yumuşak bir dönüş... İSMAİL KÖSE (Devamla) – ...demokratik kurallar içerisinde ve muhakkak surette, anlayarak, görerek ve işin özünü kavrayarak, realiteyi ortaya koyacağız. Şimdi, bakın, birkısım yazarımız, çizerimiz, o, Marksist ideolojinin artığı olan düşünce sahipleri "bu bölgede kimlik bunalımı vardır" diyor. Birkısım, yine o bölgenin inançlarıyla alakası olmayan, kültür yapısıyla alakası olmayan, o insanlarımızın gelenek ve görenekleriyle ilgisi olmayan; ancak, Ankara'da, İstanbul'da oturan siyasiler ya da onların düşüncesini pompalayan basın ne diyor: "Orada, TV'den eğitim vereceğiz." Hangi lisanla?.. Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmüne rağmen... O bölgedeki insanlarımız da "karnımı doyur, benim dilimden zorum yok" diyor; ancak, istismarcılar, işte, içimizdeki hainler, dışımızdaki hainler, orada, bir lisan sorunu, bir kimlik sorunu varmış gibi, olayı önümüze getiyorlar. Bölgede, ne kimlik bunalımı ne kimlik sorunu vardır; Müslüman Türk Milletinin bir parçasıdır; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aslî kurucusudur; topraklara şehit veren insanlarımızdır; hep beraber, 65 milyonla kardeşiz. Biz, yabancı unsurların, bizi, etnik yönden -mezhep yönüyle- parçalamak için, yüzlerce yıldan bu yana önümüze koyduğu tabloları, tarihî bilgileri bir tarafa bırakarak, siyasî partiler olarak, meseleyi istismar ettiğimiz takdirde, işte yılda 600 trilyon olan 1995 yılındaki masrafınız 1996'da 1 katrilyona çıkar. Sonra, peki, şehitlerin kanının yerini kim dolduracak? Allah rahmet etsin; bu toprak ve bu bayrak için yere düşen bütün şühedaya, Allah'tan rahmet diliyorum. Bir tek askerimizin düğmesinin kopmasıyla savaş ilan eden bir milletin mensupları olarak, bakın altı-yedi bin şehit verdik. Bu, ne acı bir olaydır. Bakın, Birinci Cihan Savaşından sonra en fazla şehit verdiğimiz, 16 yıldan bu yana devam eden bir musibetle karşı karşıyayız. Şimdi, bu mesele millî olmayacak, efendim, Çekiç Güç gelecek ve çok değerli yine Anavatan Partisi Hükümetlerinden bize miras olarak intikal edecek bu mesele, niçin kabul edilmiştir; işte o bilgiyi, o gün kabul eden rahmetli Özal'dan başlamak suretiyle, bütün devletin bilgilerini burada ortaya koymak suretiyle... Çünkü zaman zaman biz de tenkit ettik; neden kabul ettiniz dedik? Gayrî millî unsurlar olduğunu da ifade ettik oralarda otururken; doğrudur. Şimdi, diyoruz ki, eğer, başında yanlış varsa, kim yaptıysa onu bulalım. Bugün, karşımızda, devletin karşısına dikilmiş bir güç varsa ve bu, düşmanca düşüncelerle kurulmuş bir organizasyonsa, bunu bilelim. Tabiî, Amerika Birleşik Devletlerinin menfaatlarını koruma ve kollama görevi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin görevi değildir, sayın milletvekilleri. Doğru Yol Partisi, devletinin ve milletinin menfaatına hangi devlet politika üretiyorsa, o politikanın yanındadır. Eğer, bugün, önümüze, dayatmayla getirilen ve "bunu kabul edeceksiniz" diye bir zorlama varsa, işte o görüşmelerde, sizin bildiklerinizi de biz biliriz; biz deriz ki: "Yanlışımız var; o zaman, bu işi, burada bitiriyoruz." Ama, ben, başta Cumhurbaşkanımıza bakıyorum -Anayasaya göre, devletin ve milletin temsilcisi- devletin ve milletin aleyhine bir olayın altına imza atacağını ben kabul etmiyorum. Geçtiğimiz dönemlerdeki Cumhurbaşkanlarımızın da, bugünkü Cumhurbaşkanımızın da böyle bir gayri millî meseleye imza atacağını kabul etmiyorum. Millî Güvenlik Kurulu, yine anayasal bir kurumumuzdur. Onun kanaatleri, yine, bakanlıklarımızın, istihbarat teşkilatlarımızın ve en önemlisi değerli milletvekilleri, milletimizin... O bölgeyi dolaşan çok milletvekili arkadaşımız var, muhalefet sıralarında o bölgeden gelen milletvekillerimiz var. O insanlarımız "bir suyu, ayağımla yürüyerek gideyim, çeşmeden içeyim; bir köye gideyim, birisini ziyaret edeyim" demek suretiyle yıllarca hasret çektiler. Bitmedi; ama, şu anda, o vatandaşlarımız, güvenlik kuvvetlerimizin başarılı hizmetleri sonucunda, bugün, hiç olmazsa lokalize edilen, muayyen yerlere sıkışan PKK belasından kurtulma noktasına gelmiştir. Bunu gerçekleştiren devletimizin, hükümetlerimizin temsilcilerine de, buradan, ben şükranlarımı arz ediyorum. Değerli milletvekilleri, olayın detayını, Çekiç Güç'ün önümüze nasıl geldiğini ve PKK ile olan ilişkilerini, Sayın Hocamızın da belirttiği gibi, bir miktar Türkiye'den, bir miktar İran'dan, Suriye'den, Irak'tan toprak almak suretiyle, orada bir devlet kurma düşüncesiyle mi gelmiştir, yoksa, Saddam'ın zulmünden kaçmak suretiyle, Türkiye'ye 500 bin tane sığınmacının geriye gönderilmesi ve de onların tekrar Halepçe'deki zulme uğramamaları için Türkiye'nin talebiyle mi gelmiştir? İşte o tarihî vesikaların, bu Yüce Meclisin önüne çıkarılmasında fayda mülahaza ediyoruz... AHMET TAN (İstanbul) – Ama, örtülü değil(!) İSMAİL KÖSE (Devamla) – ...ve diyoruz ki, Meclis, en önemli tarihî ve millî görevini yapma noktasına gelmiştir. İki olay da millîdir, iki olaydan bir tanesi, belki şu anda dış politikalarımızdan içeriye girmiştir, PKK olayı; ancak, yine dışarı bağlantılıdır ve birisi de tamamen dış politikalarımızı ilgilendiren; ama, devletimizin ve milletimizin onurunu ve haysiyetini de alakadar eden Çokuluslu Güç meselesidir. Bu bakımdan, Yüce Meclisimiz, Türk Milletinin onurunu ve devletimizin menfaatlarını zedeleyen bir husus varsa, bunlarda aydınlatma görevini yapacaktır ve tabiî ki, burada, bütün milletvekillerimiz de... Bu olaylarda grup kararı alınamaz değerli milletvekilleri. Bakın, her olayda grup kararı alınır; ama, olağanüstü hal ve Çokuluslu Güç konusunda grup kararı alınamaz. Grup kararım, şahsen, bana, millî menfaatlarıma, devletimin menfaatlarına aykırı bir karar ortaya çıkarırsa ben buna uymam. Dolayısıyla, diğer siyasî parti gruplarının da bu millî meseleler konusunda grup kararı alacağına inanmıyorum; çünkü, milletvekilinin tarihî ve millî görevi bugün doğmuştur. Bugün, bu meselenin bize zararı nedir, kârı nedir; artıları, eksileri kefelere konulacaktır ve artıları fazla ise evet diyeceğiz; ama, eksileri fazla ise, zannediyorum, sizden çok daha önce biz hayır diyeceğiz; onu da bilesiniz. CELAL TOPKAN (Adıyaman) – Örtülüde ne yaptınız? İSMAİL KÖSE (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bundan sonraki ikinci bir görüşme dolayısıyla zamanınızı almamak için, Doğru Yol Partisi Hükümetimizin bu talebinin çok doğal olduğunu, gerçekten, vatandaşlarımızı, devletimizi her yönüyle ilgilendiren bir mesele olarak görmektedir ve bu millî meselelerin açık ya da kapalı olarak görüşülmesinden yana olduğumuzu ifade ediyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın İsmail Köse'ye teşekkür ediyorum; süre konusunda gösterdiği duyarlılık için de ayrıca teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulumuzun alışılmış çalışma saatini 20 dakika geçtik; bundan sonra ikinci bir önerge üzerinde de görüşmeler yapacağımız için, çalışmalarımıza saat 20.00'ye kadar ara vereceğim. Saat 20.00'de toplanmak üzere oturumu kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.23 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 20.00 BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN KÂTİP ÜYELER: Mustafa BAŞ (İstanbul), Zeki ERGEZEN (Bitlis) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız noktadan devam ediyoruz. VII. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam) A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam) 1. – Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, olağanüstü hal konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/3) (Devam) BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gruplar adına konuşmalardan bir kısmı Birinci Oturumda tamamlanmıştı. Gruplar adına son konuşmacı, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Ülkü Güney; buyurun Sayın Güney. Sayın Güney, konuşma süreniz 20 dakikadır. ANAP GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; bugün, burada, olağanüstü halle ilgili genel görüşme açılmasını talep eden Hükümet tezkeresinin üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini bildirmek için söz aldım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem arkadaşlarım, evvela bir tespit yapmak mecburiyetindeyiz: Bugün, takriben saat 16.00’dan itibaren bu görüşme burada sürüyor. Acaba biz bu görüşmeyi niçin yaptık; yani, bu görüşmeyi, bu öngörüşmeyi, genel görüşmeyi hangi amaçla yaptık, niçin yapılıyor? Hükümet acaba bizden ne istedi? Hükümet şunu istedi: “Efendim, bu son derece önemli bir olaydır. Çekiç Güç ve olağanüstü hal, millî bir meseledir, önemli bir meseledir. Bu meseleyi oturalım tartışalım, bütün partiler burada fikirlerini söylesinler ve buradan bir sonuç elde edelim; bu elde ettiğimiz sonuçla da, yarın Meclisin karşısına ve Millî Güvenlik Kuruluna öyle gideriz” değil mi arkadaşlar?.. Amaç buydu. Ben, son konuşmacı olarak, belki şansım icabı bütün arkadaşlarımı dinledim. Şimdi, burada konuşan bugünkü Koalisyon, İktidar partilerine mensup arkadaşlarımız, şimdiye kadar konuştuklarını tekrar ettiler. Sayın Köse, 25 inci defa aynı şeyleri söyledi. Değerli dostum Hatipoğlu da son konuşmasının bir benzerini yaptı. Burada, bana göre, en ciddî konuşma, konunun içeriği değil de, yöntemi ve şekli üzerindeki konuşmalardı; onu da başka gruptaki arkadaşlarımız yaptı. Buna katılırsınız veya katılmazsınız, buna bir diyeceğim yok; ama, işin özü bu. Bugünkü konuşmaların sonunda, bu salonu terk ettiğimizde elimizi vicdanımıza koyup, kendi kendimize, acaba, Sayın Hükümete, ne gibi bir hazırlık yaptık diye sorduğumuzda, içinizde, “yahu, işte, biz de bunları bunları getirdik, önlerine koyduk, Hükümet de düşünecek, bunların birine karar verecek” diyebilecek var mı; böyle bir şey oldu mu? Olmadı; niye olmadı? ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) – Onun için yapıyoruz. ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) –Onun için yapıyoruz; ama, niye olmadı Sayın Hatipoğlu? Bunun olmamasının bir nedeni var: Hiçbir şeyi yanlışın üzerine ikâme edemezsiniz; yanlışın üzerine neyi getirirseniz, sonuç da yanlış çıkar. Şimdi, bu yazı yanlıştır. Bunu kabul edeceğiz. Yani, Sayın Başbakanımız, bugün, Meclis Başkanlığına, bir yazı gönderiyor ve bu yazısında diyor ki, “biz, yeni bir politika oluşturacağız, bunun için bir genel görüşme açılsın -hatta burada da kalmıyor, bir adım daha ileriye gidiyor- bir komisyon kuralım. Çekiç Güç için de gizli bir görüşme yapalım” diyor ve bunu Meclis Başkanlığına gönderiyor. Şimdi, şekil yanlış, önerge değil. Ben, buna itiraz eden arkadaşlarıma katılıyorum. Yani, bunun gündeme alınmaması icap ederdi; ama, Sayın Başkan takdirini öyle kullanmıştır -saygı duyuyorum- bunu gündeme almıştır; ama, bunun, aslında gündeme alınmaması lazım. İki; şimdi, İçtüzüğümüzün 101 inci maddesinde deniliyor ki “Genel görüşme, toplum ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir” genel bir kavram var, genel bir yazım. Şimdi, buradan istifade edilerek bu yazı, bu istek veriliyor; ama, Anayasamızın 98 inci maddesi çok net, çok açık; burada deniliyor ki “Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır” açık ve net bir şekilde ifade ediliyor; bu, bir denetim yolu. Şimdi, siz, burada, denetim yolunu nasıl getirip de efendim, biz, bu denetim yoluyla bu konuları bir görüşelim -evet görüşelim- buradan da çok olumlu sonuçlar çıkaralım ve Hükümete de bazı hazırlıklar yapalım dersiniz? Bu yanlış. İşte, bu maddeye uydurarak bunu getirebilirsiniz; ama, bu yol yanlış bir yoldur; bu yolu açamazsınız, açmamalıyız; boşuna Meclise, milletvekillerine, herkese zaman kaybettirirsiniz; buradan hiçbir sonuç çıkmayacaktır, çıkmadı; çıkması da mümkün değildir; çünkü, temeli yanlış. Peki, acaba, bütün bunları ben düşündüm, ben biliyordum da, bu yazıyı yazanlar bilmiyorlar mıydı; onlar da biliyordu. Ha, şimdi, işin özün ne; özü şu: Muhterem arkadaşlarım, hepiniz biliyorsunuz, olağanüstü hal 27 defa uzatılmış; yöntem belli, 27’ sinde de yöntem belli; nasıl olmuş: Millî Güvenlik Kurulu toplanmış, devletin en ince, en önemli, en istihbarî bilgileri ortaya konulmuş, ilgili bakanlar orada bulunmuş ve oradan bir sonuç çıkmış, o sonuç Meclise gelmiş ve Mecliste tartışılmış. O, burada tartışılmış; yani, burada, gelip de kimse dikte etmemiş, burada tartışılmış, kimi evet demiş, kimi hayır demiş; hepiniz bunu biliyorsunuz, birlikte yaşadık. Peki, hal böyleyken, böyle bir Millî Güvenlik Kurulu toplantısı da yapılmadan, alelacele, bundan bir hafta evvel, burada bunları bir konuşalım... Bunları konuşalım, niye konuşalım; bakın, bunları şunun için konuşalım: Bugüne kadar, değerli Refah Partili arkadaşlarımız ve Refah Partisi, gerek Çekiç Güç’e gerekse olağanüstü hale son derece katı bir muhalefet yaptı ve hiç düşünülmedi ki “bir gün biz de gelirsek, bizim de başımızdan sıcak sular iner aşağıya” bu hiç düşünülmedi. Nasıl düşünülmedi; bu noktaya kadar gelindi. Hatta, çok değerli milletvekili arkadaşım, benim hemşerim Sayın Köse burada aynı şeyi ifade etti; o gün bilinmiyordu; ama, işin içine girildiği zaman anlaşıldı ki iş öyle değilmiş; yani, muhalefette söylemek kolay, “asarız, keseriz, yaparız, yıkarız” demek kolay; ama, işin başına geldiğin zaman, işte bu duruma düşersin. O zaman ne yapalım; o zaman yapmamız gereken bir şey var: Bir yol arayalım; nasıl bir yol arayalım? İşte, Meclisin denetim mekanizması olan genel görüşmeyi ortaya atalım, bu genel görüşmede biz bunu konuşalım, konuşabildiğimiz kadar konuşalım. Ben açıkça ifade ediyorum; bu konuşmalardan bir şey çıkmaz, çıkmayacak, şu ana kadar çıkmadı. Peki, ne oldu; yarın seçim bölgelerimize gittiğimizde -artık buna kimsenin inanacağını da zannetmiyorum; yani, buna, bu görüşmelerden sonra hangi seçmen inanacak; bunu da aklım almıyor- ne diyeceğiz “biz zaten görüştük, ettik. Bildiğiniz gibi değil; bu görüşmelerin sonunda da, eskiden söylediklerimizden biraz viraj almamız gerekiyordu, onu yaptık; ama, ileride, biz yine şunu şunu yapacağız...Bunlar yanlış arkadaşlar; bu olmaz, bunu yapamazsınız. Burada, bir yanlış daha var. Eğer, biz, bu yönteme, bana göre yanlış diye ifade ettiğim bu yönteme; yani, genel görüşme yöntemine her konuda başvurursak, o zaman bu iş şirazesinden çıkar ve Meclis, boşuna burada zaman harcar. Bırakın, Meclisin işini Meclis yapsın, Hükümetin işini Hükümet yapsın. Muhterem arkadaşlarım, bugün yaptığımız bir öngörüşme; tamam, kabul ediyorum, öngörüşme, işte 20’şer dakika konuşuyoruz. Sayın Bakan, burada, çok kısa bir beyanatta bulundu; acaba ne söyledi? Sayın Bakan, burada, ayın 17’si itibariyle, son durumla ilgili, bizim önümüze ışık tutacak bir bilgi verdi mi?..Hayır. E, biz niye konuşuyoruz?.. 27 defa konuştuklarımızın aynısını konuştuk. YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Kendisi de yok burada! ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Ne konuştuk?..Daha önce konuştuklarımızı tekrar ettik. HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Bu, havanda su dövmektir Sayın Başkan. ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Peki, bundan ne netice elde ettik? Hiçbir netice elde edemedik, elde etmemiz de mümkün değil. Niye?.. Deveye demişler ki “boynun niye eğri?” Deve de “nerem doğru ki” demiş. Bunun yazılışı yanlış, önerge değil. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Orada bir anormallik yok Sayın Güney. ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Gene “komisyon kurulsun” deniliyor. Meclis tarihinde böyle bir olay yok, bunun yeri yok; yani, İçtüzüğü okudum okudum, böyle bir şey bulamadım. Üç dönem milletvekiliyim, iyi kötü uygulamaları da biliyorum. E, efendim, bir komisyon kuralım, bu komisyon gitsin, muhtelif yerlerde araştırma yapsın... Şimdi, arkadaşlar, bazı şeyleri burada söylerken hakikaten rahatsız oluyorum. Hani, biz, yeri geldiği zaman milliyetçilikle yeri göğü inleten insanlar olarak, gruplar olarak, arkadaşlar olarak burada konuşuyoruz; ama, buradaki ifadeye dikkat ettiğiniz zaman “Amerikan Büyükelçiliği ve oradaki ilgililerden de bilgi alınarak ve ondan sonra buraya gelinerek...” Bunu kabul etmek mümkün mü, bunu kabul edecek hangi arkadaşımız var; hangimiz kabul edebiliriz bunu?..(ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Hani, şimdiye kadar Amerikan emperyalizmi... Amerika’nın karşısında... Olmaz arkadaşlar, bu, bir faciadır; bu, buraya bir yanlış getirilmedir; bunu, hiçbir şekilde, hiçbir yerde müdafaa edemezsiniz. MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Batı kulübü... ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Sonra, hani, bütün meseleler milletin gözü önünde, çok açık bir şekilde konuşulacaktı; bütün meseleleri biz burada enine boyuna tartışacaktık?!. Ha, gizli görüşme yapalım... HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Örtülü görüşme... ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Neyi gizleyeceğiz, kimden gizleyeceğiz? Sayın Soysal, burada çok güzel ifade etti, Sayın Hatipoğlu da güzel açıkladı; yani, herkes biliyor Çekiç Güç niye gelmiş, hangi maksatlarla gelmiş, niye oturuyor; onun neyini gizleyeceğiz. Ha, onu şunun için yapacağız, yani, biz, bu gizli görüşmede çok önemli şeyler konuştuk, şimdi müspet oy veriyoruz; ama, kusura bakmayın, o gizli görüşme var ya... Bunlar yanlış, ben, bunları kabul edemiyorum. Şimdi, muhterem arkadaşlarım, bu yanlış şeylerden vazgeçmemiz lazım ve bana göre, en doğrusu, bu önergeyi geriye çekin. Ayın 23’ünde Millî Güvenlik Kurulumuz toplansın, bilgileri versin; Sayın Başbakanımız buraya gelsin, orada almış olduğu, o önemli bilgileri okusun, söylesin ve bütün gruplar gelsin, burada, bununla ilgili görüşlerini belirtsinler ve oradan bir sonuca varalım; işin doğrusu bu. Şimdiye kadar yaptığımız şey bu; eski köye yeni bir metot getirmenin anlamı yok, böyle bir şey olmaz. Gelin, bu yanlışı düzeltin, pazartesi günü de bundan bir şey çıkmayacak ve ben, size açıkça bir şey söyleyeyim, eğer, siz, bunun, pazartesi günü nihaî görüşmesini de yapacaksanız -ki, bu görüşmeyi de gördükten sonra- bizim, Grup olarak buna katılmamız mümkün değil. Biz, buna katılmayız, biz buna katılamayız. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ne konuşacağız; neyi tartışacağız; buradan ne çıkaracağız? Onun için, lütfen bunu geri alın, zaten... HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Doğruları tartışacağız. ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Sayın Hüsamettin Bey, biz bunu konuştuğumuz zaman, Sayın Başbakan, bunu, buraya getirdiği zaman, doğrusunu da konuşacağız, eğrisini de konuşacağız. Mesela, ben, o gün, değerli dostum Sayın Hatipoğlu’na soracağım. Bakın, ne diyor Sayın Hatipoğlu: -aslında o kadar çok malzeme var ki, hangi birini buradan sayayım- “Siz, olağanüstü hali uzatıyorsunuz -bize diyor- Allah nasip edecek, biz geleceğiz -iyi- ve olağanüstü hali de kaldıracağız -tamam- kalkar mı kalkmaz mı; bir gün bile devam eder mi etmez mi, onu göreceğiz.” Şimdi, bu belgeler burada; yani, bunlar, Meclis zabıtlarına geçmiş arkadaşlar. Şimdi, size şunu söylemek istiyorum: Muhterem arkadaşlarım, adam demiş ki “büyük lokma ye de, büyük laf söyleme” Şimdi, büyük laf söylerseniz, eğer, muhalefette bu işi, bu şekilde yürütürseniz, gelirsiniz, bu virajı almak için, hukuku zorlarsınız; gelirsiniz, bu virajı alabilmek için, birtakım, genel görüşme vesaire gibi sunî şeyler yaratarak, onun arkasına sığınmaya çalışırsınız; niye?.. Biz de katkıda bulunalım. Biz de, olumlu olarak katkıda bulunalım. Bunu içtenlikle söylüyorum; ama, bunu, normal yollardan yapalım. Genel görüşme teklifinizi geriye çekin, gelsin o gün, hepimiz birlikte oturup konuşalım, bu işi yürütelim; burada, birbirimizin vaktini, boşuna harcamayalım. Tekrar şunu ifade ediyorum, ısrarla ifade ediyorum: Buradaki çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Allah için, bugün, buradan çıktığınız zaman, acaba, biz, bugün, bu görüşmeler sonucunda ne elde ettik; acaba, Hükümetimize ne hazırladık; yeni neler getirebildik diye bir soru sorun. Eğer, bundan, yeni bir şey geldiğine karar veriyorsanız -pazartesi günü mü, salı günü mü- gelin, bunun ikinci oturumunu da yapın. Eğer, aksini -benim düşündüğüm gibi- düşünüyorsanız ve o kanaate varıyorsanız, elinizi vicdanınıza koyun; kabadayı olun, gelin pazartesi günü, kaldırın bunu; günü geldiği zaman birlikte oturup tartışalım. Bu duygularla hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ülkü Güney’e teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğe göre, önerge sahibinin de söz hakkı bulunmaktadır. Önerge sahibi olarak, Başbakan Sayın Necmettin Erbakan’ın veya önerge Hükümet adına verildiği için, Hükümeti temsilen bir bakanımızın 10 dakika konuşma hakkı vardır. Hükümet söz hakkını kullanacak mı efendim? Kullanmıyor. İBRAHİM ÇEBİ (Trabzon) – Konuşacak ne var ki!.. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böylece, genel görüşme önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmıştır. Şimdi, genel görüşme açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Genel görüşme açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Genel görüşme açılması kabul edilmiştir. Genel görüşme günü, İçtüğüzün 103 üncü maddesi uyarınca, genel görüşme açılmasına karar verilmesinden itibaren, kırksekiz saatten önce ve yedi tam günden sonra olmamak üzere, bir özel gündem halinde, Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel Kurulun oyuna sunulacaktır. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Sayın Kazan, buyurun. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, biraz önce müzakeresi yapılan ve tamamlanan genel görüşme önergesiyle ilgili müzakereler sırasında, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın sözcüsü... BAŞKAN – Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, yerinden bir maruzatını sunuyorlar; onu dinlemekte zorluk çekiyorum. Arkadaşlarımızın, Genel Kurulu sessizce takip etmelerini rica ediyorum. Buyurun Sayın Kazan. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Biraz önce, genel görüşme önergesiyle ilgili müzakereler sırasında, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın sözcüsü, -zabıtlara geçen yönüyle aynen arz ediyorum- “Gelin, Adalet Bakanlığındaki yargıç, hâkim kıyımını, memur kıyımlarını konuşalım” buyurmuştur. Bu söz, kürsüden açıklama yapmamızı gerektiren bir husustur. Çok kısa olarak, açıklama yapmama müsaade buyurmanızı rica ediyorum. BAŞKAN – Sayın Bakan, bu konu, genel olarak ifade edilen bir gerekçe çerçevesinde; yani, Yüce Mecliste hangi konularda genel görüşme yapılabilir, bunların misalleri sayılırken ortaya konulmuştur; şahsınıza ilişkin bir sataşma da söz konusu değildir. Adalet Bakanlığı kurumu ve Adalet Bakanlığı kurumunun dışında, bütünüyle Türk bürokrasisi kastedilerek bir ifadede bulunulmuştur. Bunun, sizin Hükümetinizle, bugünkü Hükümetle de doğrudan ilişkisi, beyandan anlaşılmamaktadır; ama, siz, Hükümet olarak, bu konularda genel görüşme yapılması düşüncesinde iseniz, o konuda da, iki yol vardır; ya şimdi müzakeresini yapmakta olduğumuz önergeler gibi; ama, bu sefer daha dikkatli, usulüne uygun bir önerge yazar sunarsınız (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) yahut da bakan olarak, İçtüzüğe göre, her zaman gündemdışı söz alıp, genel görüşme yolunu başlatma hakkınız vardır. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan... Sayın Başkan... İstirham ediyorum... İstirham ediyorum... BAŞKAN – Bir gündemdışı konuşma yapmak suretiyle diğer grupların da bu görüşlerini alabilirsiniz. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, 64 üncü maddeye göre ısrar ediyorum... BAŞKAN – Teşekkür ederim, konu tamamlanmıştır. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – 64 üncü maddeye göre ısrar ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim, konu tamamlanmıştır. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Divan Üyeleri... BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, 64 üncü maddeye göre ısrar ediyorum. (RP ve ANAP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) BAŞKAN – Sayın Bakan... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, 64 üncü maddeye göre ısrar ediyorum; oylamaya sunmaya mecbursunuz... (ANAP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) BAŞKAN – Sayın Bakan... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Genel Kurulun oylarına sunmaya mecbursunuz; İçtüzüğü lütfen uygulayın. Bize tüzük dersi vermeyin... BAŞKAN – Sayın Bakan... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Bize tüzük dersi vermeyin, lütfen uygulayın ve oylamaya sunun. (RP sıralarından “tarafsız davranın” sesleri) Oylamaya sunun... BAŞKAN – Sayın Bakan... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Oylamaya sunun Sayın Başkan; 64 üncü madde açık. BAŞKAN – Sayın Bakan... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Ben ısrar edersem, oylamaya sunmaya mecbursun! BAŞKAN – Sayın Bakan, ben... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Burada, birbirimize Tüzük dersi verecek değiliz. Ben, gayet masumane bir şekilde, yanlış bir tarzda ifade edilen söze açıklık getirmek istiyorum. Siz, bu kadar iyi niyetli bir talebi, âdeta, bana tanımıyorsunuz; halbuki, tanımaya mecbursunuz; 64 üncü madde açıktır. Şimdi, bu tablo karşısında, sizinle benim karşı karşıya gelmem, fevkalade üzüntü vericidir; ama, bana hakkımı tanıyın. Eğer, siz, takdir yetkinizi bu yönde kullanıyorsanız, ben de ısrar yetkimi kullanıyorum; lütfen, İçtüzük maddesine göre oylayın. (Gürültüler) AYHAN FIRAT (Malatya) – Yakında gündemdışı konuşma olur, söylersiniz... BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben, sözümü, konuyla ilgili sözümü tamamladım, Meclis Başkanı olarak, konuyu kapattım, diğer önergelerin görüşmesine geçtim. (RP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Bu aşamada... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Nasıl geçtiniz efendim?! Ben burada bağırıyorum, çağırıyorum, duymuyorsun! (RP sıralarından sıra gürültüler) HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Kapat şu Meclisi... BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir dönüş olmamak üzere, sadece, Genel Kurulda sükûneti sağlamak için ve yerinden, sıra kapaklarını vurmak suretiyle disiplini ihlal eden arkadaşlarımı aydınlatmak için şu açıklamayı yapacağım: Sayın Bakan, lütfen oturun efendim. Sayın Bakan “ısrar yetkim var, ben ısrar edersem oylamaya mecbursunuz” dedi; doğrudur. İçtüzüğe göre, kendisine sataşılan bir üye, sataşıldığı hususunda ısrar ederse oylama yapılır; ama, bu, Başkanın biraz evvel yapmış olduğu açıklamada açıkça görülmektedir ki, Şevket Kazan’a yöneltilen bir sataşma söz konusu değildir. Bu kadar açık bir hususta, tereddüt olmayan hususta, ısrar da etseniz, onu, oylamaya sunmak zorunda değilim. Teşekkür ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler) ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – “Adalet Bakanı” diyor... BAŞKAN – Adalet Bakanlığındaki... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Adalet Bakanı var mı benden başka?! BAŞKAN – ... ve sizin döneminizle ilgili değil... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Lütfen efendim... Var mı benden başka?.. BAŞKAN – Teşekkür ederim. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sizin takdirinize bağlı değil. Böyle tarafgirlik olmaz; bugün, baştan beri tarafgirlik yapıyorsunuz. (RP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, benim, bugünkü yönetimde... ATİLÂ SAV (Hatay) – Sayın Yasin Hatiboğlu’nun yönetimine alıştıkları için böyle yapıyorlar; onun taraflı yönetimine alışmışlar... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, benim, söz hakkım var... Ben, ısrar ediyorum... Lütfen oylayın... Oylamaya mecbursunuz... BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Oylamaya mecbursun Sayın Başkan... BAŞKAN – Siz, benim... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Oylamaya mecbursun... Oylamaya mecbursun Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Kazan... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Bunu çekişme haline getirmenin manası yok. Davranışınızla bu duruma sokuyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Kazan, biraz önce ifade ettim; verdiğim açıklama... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Gazetelerin manşeti Sayın Başkan, gazetelerin manşeti... Hatibin ağzından bu söz çıkıyor, benim icraatımla ilgili çıkıyor, siz, daha, hâlâ, burada yorum getiriyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Bakan, ben, konuyu kapattığımı ifade ettim. (RP sıralarından gürültüler) Müsaade buyurun... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Dinlemiyorsunuz beni. BAŞKAN – Efendim, siz, beni bir dinleyin ama... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Dinliyorum. BAŞKAN – Konuyu kapattığımı ifade ettim; açıklamayı niçin yaptığımı da konuşmamın başında söyledim. Sadece, durumu yanlış değerlendiren arkadaşlarımı, İçtüzük ihlalinden ve Genel Kurulun sükûnetini bozma fiilinden alıkoymak için açıklama yaptım. Şimdi, dönüp de, geriye dönük bir işlem yapmam söz konusu değil. Ayrıca şunu ifade ediyorum; konuyu kapattığımı ifade ettim... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sizin “Kapattım” demenizle kapanmaz Sayın Başkan; kapatamazsınız... BAŞKAN – Kapanır efendim. KÂTİP ÜYE MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Aynı oturumda söz ister Sayın Başkan. BAŞKAN – Siz karışmayın lütfen. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Çünkü, ben ısrar ediyorum, benim ısrarım zapta geçiyor. BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlarım... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben ısrar ediyorum, lütfen oylayın; oylamaya mecbursunuz... BAŞKAN – Sayın Bakan, benim biraz önce tarafsız davranmadığımı ifade ettiniz. (RP sıralarından “Doğrudur” sesleri) Bazı arkadaşlarımıza göre, eğer ben, bugün tarafsız davranmamışsam, bu genel görüşme önergesini reddetmemekle tarafsızlığımı kaybetmiş oldum; onu niye demiyorsunuz? (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar) ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Reddedin Sayın Başkan. Yetkiniz var, reddedin. BAŞKAN – Neyi reddedeyim? ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Hayır “Reddetmedim” diyorsunuz, âdeta bir lütuf gibi gösteriyorsunuz. BAŞKAN –Hayır, ben, Bakanlar Kurulunun, Hükümet adına Meclise gönderdiği tezkerenin, şeklî bakımdan birçok kusuruna rağmen, burada genel görüşme yaptırdım; o ithamlara da muhattabım sabahtan beri... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Reddetseydin. BAŞKAN – Hangi tarafsızlığımızı ihlalden söz ediyorsunuz?!. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Ben, bir sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN – Konuyu kapattığımı söyledikten sonra... ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Şu ana kadar zaten açıklamamı yapmıştım. BAŞKAN – ...sonradan, bir ısrarla ortaya çıkmanızın da anlamı yoktur. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Ne münasebet! Bir kelime konuşturmuyorsun. BAŞKAN – Sayın Bakan, Genel Kurulun çalışmasına engel olmayın. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben ısrar ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben ısrar ediyorum. Lütfen... Efendim, 69 uncu madde açık. BAŞKAN – Efendim, ısrarınızın, ısrar talebinizin ortaya gelişinden önce; ben, konuyu kapattığımı ve öbür önergeye geçtiğimi beyan etmiştim, bitti. Teşekkür ederim. ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Kapatamazsınız... Ben buradayım, ayaktayım, direniyorum. BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun... MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, bu şekilde bir tartışma usulde yok; konuyu kapattığınızı söylediniz. BAŞKAN – ...çalışmalarımıza devam edelim. 2. – Hükümet adına Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Çokuluslu Güç konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/4) BAŞKAN – Alınan karar gereğince, Hükümet adına, Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Çokuluslu Güç konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca, bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi üzerindeki öngörüşmelerimize başlıyoruz. Hükümet?.. Burada. Değerli arkadaşlarım, önergeyi tekrar okutmadan önce, Başkanlığımıza intikal etmiş bir önerge bulunmaktadır; onu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başbakan Prof.Dr.Necmettin Erbakan’ın imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş bulunan, ülkemizde konuşlandırılan Çokuluslu Güç’ün görev süresinin Türkiye Büyük Millet Meclisince nihaî karara bağlanmasından önce, Mecliste temsil edilen siyasî partilerin katılımlarıyla oluşturulacak bir komisyonda ele alınması ve bilahara, bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 23.07.1996 tarihinden önce, gizli bir oturumda görüşülmesine dair önergede yer alan “...diğer tarafı teşkil eden ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilcilerinden etraflıca bilgi alınarak...” ifadesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Murat Başesgioğlu Aslan Ali Hatipoğlu Naim Geylani Kastamonu Amasya Hakkari Mehmet Salih Yıldırım Halil İbrahim Özsoy Mustafa Balcılar Şırnak Afyon Eskişehir Yusuf Ekinci H.Avni Kabaoğlu Zeki Çakan Burdur Rize Bartın Uğur Aksöz Veysel Atasoy Abdülkadir Baş Adana Zonguldak Nevşehir İbrahim Yılmaz Halil Cin Adil Aşırım Kayseri İçel Iğdır Süleyman Hatinoğlu Erkan Mumcu Uğur Aksöz Artvin Isparta Adana YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Önergeye katılıyorum Sayın Başkan. AVNİ AKYOL (Bolu) – Eksik varsa, ben de katılıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu önerge ile ilgili işlem yapmamız, İzçtüzüğe göre mümkün değildir. Konu, Yüce Meclisin bilgilerine sunulmuştur. Bu konuda, geçerli bir işlem yapılabilmesi için önerge sahibinin, bu beyanı geri aldığını bir yazıyla veya Meclis kürsüsünden ifade etmesi gerekir. Eğer, Hükümet, bu önergeye katılırsa, bundan sonraki tutanaklarda, konu çözümlenebilir; ancak, önerge sahiplerinin bilgisi ve rızası dışında bu önergeyi işleme koyma imkânımız yoktur. MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Bu da kâfi bizim için Sayın Başkan. BAŞKAN – Şimdi, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 18.6.1996 tarihli ve 435 sayılı kararı ile Çokuluslu Güç’ün görev süresinin 31.7.1996 günü saat 17.00’ye kadar uzatılmasına karar verilmiştir. Önümüzdeki günlerde, bu konuyla ilgili, yeniden, bir karar alınması söz konusudur. Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde nihaî karara bağlanmasından önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasî partilerin temsilcilerinden oluşturulacak bir komisyonda, bu konu hakkında etraflıca bilgi elde edilebilmesi için, Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve diğer tarafı teşkil eden ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilcilerinden etraflıca bilgi alınarak, nasıl bir sonuca gidilmesinin uygun olacağı hakkında bir teklif oluşturulmasının yararlı olacağı kanısındayız. Partilerimiz ve Yüce Meclisin, çözümün oluşmasında yardımcı olmasının, gerek Parlamentomuz gerekse çoğulcu demokrosi açısından faydalar getireceğine inanıyoruz. Konunun, 23.7.1996 tarihinde Genelkurmay Başkanlığının Hükümetimize vereceği brifingten ve 25.7.1996 günü toplanacak olan Millî Güvenlik Kurulundan önce, siyasî parti temsilcilerimizden oluşacak komisyonda ele alınması ve bir görüş oluşması, Hükümetimizin alacağı karara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunacağı karar teklifine ışık tutacaktır. Bu inançla; 1- Adı geçen komisyonun bir an evvel oluşturularak, çalışmaların yapılması için gerekli çağrının yapılması, 2- Bu konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir gizli oturumda ele alınması, İçin yardımlarınızı saygılarımla arz ederim. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, genel görüşme açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önerge sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri Hükümet ve gruplar için 20’şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, burada, genel görüşme sözü bile yok; nasıl genel görüşme olarak ifade ediyorsunuz? BAŞKAN – Sayın Öymen, bu konuyu birinci oturumda tartışmıştık. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Ama, şimdi, çok daha farklı... BAŞKAN – Mecliste, bir konunun gizli veya açık görüşülmesi, onun genel görüşme niteliğini ortadan kaldırmaz. Mecliste yapılacak görüşmeler bellidir. Hükümet tarafından bir görüşme talep ediliyorsa -bunun yollarını biraz önce Sayın Adalet Bakanına da ifade ediyordum, sonuna kadar dinlemediler- bunun iki yolu vardır. Hükümet, kendisi bir beyanda bulunmak suretiyle, diğer grupların da söz hakkını ortaya çıkarıp, o grupların görüşlerini elde edebilir, bu bir; bir de, İçtüzüğün 102’nci maddesine göre görüşme talep edebilir. Başkanlık olarak, bu görüşmenin, ille genel görüşme diye yazılması, Anayasanın ilgili maddesini zikretmesi, İçtüzüğün ilgili maddesini zikretmesi gerekmez düşüncesindeyiz; ama, bazı arkadaşlarımız, bu önergenin genel görüşme önergesi mahiyetinde olmadığı görüşünü de ifade ettiler, onlar da tutanaklara geçti. Biz de uygulamamızda, Hükümetten kendi talepleriyle ilgili, bizim yazmış olduğumuz cevabî yazıya rağmen, yirmidört saatten beri aksine bir görüş de gelmediği için, bunu genel görüşme olarak kabul ettik ve şimdi, genel görüşmenin öngörüşmesini yapıyoruz. ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, affedersiniz; bundan önceki konu görüşülürken bir usul tartışması açabileceğinizi belirtmiştiniz. Bir usul tartışması açılmasının şimdi sırası; 63 üncü maddeye göre bir usul tartışması açabilirsiniz. Ayrıca, siz de tereddüt ediyorsunuz; Sayın Şevket Kazan’a yaptığınız beyanlarda da belirttiğiniz gibi, sizin de, bu konuyu, bu şekilde, genel görüşme haline getirmek suretiyle yaptığınız işlemden emin olmadığınız ortaya çıkıyor ve “tarafsızlığım ihlal olmuşsa bu şekilde olmuştur” diye bir beyanda bulunuyorsunuz. Onun için, bence, 63 üncü maddeye göre bir usul görüşmesi açınız; her grup, kendi görüşünü bildirsin. Zaten, kendiniz de, bunu vaat etmiştiniz daha önce. BAŞKAN – Sayın Öymen, teşekkür ederim. Ben, Meclis Başkanı olarak, konuyla ilgili tereddüt içinde değilim. İfade ettiğim husus şudur: Başkanların tutumları, zaman zaman, değişik gruplarca tartışılır. Birinci oturumda, benim tarafsız davranmadığım yönündeki iddialar, büyük ölçüde sizin grubunuzdan geldi; haklı değildi; beni tereddüte düşürmemiştir o iddialarınız; biraz önce de, iktidar gruplarından geldi; o talepler de haklı değildi. Benim, bitirdiğim bir konuda, Sayın Bakanın “ısrarım var” diye beyan ettiği, o anda aklına gelen ve üstelik, İçtüzüğün ilgili maddesinin de dışındaki bir talebini, geriye dönüp yerine getirmem mümkün olmazdı. Bunları ifade ettim. Şimdi, burada, usul tartışması açmak gibi bir tereddüt içinde değilim; ondan emin olabilirsiniz. Teşekkür ederim. İlk söz Hükümetin. Buyurun Sayın Bakan. Sayın Bakan, konuşma süreniz 20 dakikadır. MİLLî SAVUNMA BAKANI TURHAN TAYAN (Bursa) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; Çokuluslu Güç konusunda vaki genel görüşme talebinin öngörüşmesinde, Hükümet adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz temmuz ayı sonunda, Yüce Meclisimizin, Huzur Harekâtı ya da kamuoyunda bilinen adıyla Çekiç Güç’e verdiği süre dolmaktadır. Bu harekâtın geleceğini, Yüce Meclisin vereceği karar tayin edecektir. Çekiç Güç Harekâtı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 688 sayılı kararı çerçevesinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 Ocak 1991 tarih ve 126 sayılı kararına dayanarak, Nisan 1991’den bu yana, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa’nın iştirakiyle sürdürülmektedir. Genel bir değerlendirme yapıldığında ve 1991’de karşılaşılan trajik sığınmacı sorununun çözümü açısından bakıldığında, Çekiç Güç Harekâtının, acil insanî yardım amaçlarına son derece yararlı olduğunu görüyoruz. Ancak, 1992 yılından itibaren, harekât hakkında, boyut ve nitelik değiştirdiği kuşkuları belirmiş ve konu, uluslararası ilişkilerimizin ve PKK sorununun çözümüne ilişkin politikalarımızın önemli bir unsuru olmuştur. Başlangıçta, bu harekât kapsamında, İncirlik’te muharip hava gücü, Silopi’de de bir kara unsuru ile Zaho’da askerî koordinasyon merkezi kurulmuştur. Sığınmacıların büyük bölümü Türkiye’den Kuzey Irak’a döndükten sonra, Silopi’de konuşlu kara unsuru, 30 Eylül 1991 günü görevini bitirmiştir. Çekiç Güç’ün karargâhı İncirlik’tedir. Bilindiği gibi, bu karargâha, Türk ve Amerika Birleşik Devletleri generallari tarafından, eşkomutanlık statüsüne göre komuta edilmektedir. 688 sayılı Birleşmiş Milletler kararı gereğince, bu kuvvet, 36 ncı paralelin kuzeyini kontrol etmekte ve bu bölgeye Irak askerî gücünün girişine mâni olmaktadır. Zaho’daki Askerî Koordinasyon Merkezi Komutanlığı da, eşkomutanlık statüsüne uygun olarak, Türk ve ABD’li subaylar tarafından yürütülmektedir. Bu merkez, bölge halkının sorunlarının çözümüne yardımcı olmak ve bölgeye insanî yardım sağlayan ve kısaca NGO olarak adlandırılan hükümetdışı kuruluşlarla bölge halkı arasındaki koordinasyonu sağlamak maksadıyla teşkil edilmiştir. Değerli milletvekilleri, Huzur Harekâtı, başlangıcından bugüne, dört buçuk yılı aşkın bir süredir, bu çerçeve içinde, bölgede görev yapmaktadır. Türkiye’nin bu harekâttan başlıca beklentisi, genel güvenliğimiz açısından, Irak’ın bölünmüşlüğüne bir an önce son verilmesi, Kuzey Irak’taki olumsuz gelişmelerin kontrol altına alınması ve 1991 yılındaki göç olayının tekrar yaşanmamasıdır. Harekâtın mevcut durumuyla devam etmesi halinde, göç olayının tekrarlanmasına fırsat verilmeyeceği açık olmakla beraber, Kuzey Irak’ta güvenliğimizi ciddî şeklide ilgilendiren bazı endişelerin varlığı da inkâr edilemez. Bu Güç’ün varlığı nedeniyle, bölge halkının liderleri merkezî hükümetle bir diyalog ihtiyacı duymadıkları gibi, zamanla, bölgede bir devlet oluşturma gayreti içerisine girmişlerdir. Özellikle, Zaho’da konuşlu askerî koordinasyon merkezinin varlığını kullanan bu gruplar, giderek Türkiye ile diyaloglarında da tutarsız görüntüler sergilemekte, zaman zaman İran ve Suriye’nin güdümünde hareket ettikleri görüntüsünü vermektedirler. Ayrıca, bu tutumlarından PKK’nın da yararlandığı ve sınırötesi harekâta rağmen, bölgeye kolayca sızıp kamplar teşkil ettiği de malumlarıdır. Diğer taraftan, bu karargâh, Hükümetimiz nezdinde bazı tedbirlerin alınması hususunda girişimlerde bulunmuş; 1991 yılından bu yana ülkemizde misafir ettiğimiz Çekiç Güç’ün, ülke menfaatlarına uyumlu faaliyetler içinde olması amacıyla, ihtiyaç duyuldukça, her seviyede tedbirler alınmış ve uygulanmıştır. Son olarak, Amerika Birleşik Devletleri tarafından Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını resmen deklare etmelerini, Irak’a uygulanan ambargonun kaldırılması yönünde çaba göstermelerini, Zaho’daki askerî koordinasyon merkezinin kaldırılmasını veya Türkiye sınırları içine çekilmesini, bölgedeki uçuşların azaltılmasını ihtiva eden, siyasî, ekonomik ve askerî tedbirlerle ilgili tekliflerimizi aktardık. Son günlerde, sizlerin de yakından takip ettiği gibi, yoğun bir müzakere dönemi yaşıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, geleceği hakkında bugünlerde karar vereceğimiz Huzur Harekâtının muhasebesini yaparken, elbette, bazı hususları dikkatle değerlendirmemiz gerekmektedir. Çekiç Güç’ün, Kuzey Iraklı mültecilerin evlerine dönmesinde ve halkı, Saddam Hüseyin’in yeni kıyımlarından korumada başarı sağladığı bir vakıadır. Yine, bu kapsamda, Kerkük-Yumurtalık boru hattının işletmeye açılması yönündeki çabalarımızın sonuçlarını almaktayız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 986 sayılı Kararı çerçevesinde, bu hattın bir an önce açılmasında koalisyon ülkelerinin gösterdiği desteği de dikkatlerinize sunmak istiyorum. Ne var ki, Kuzey Irak’ta meydana gelen otorite boşluğu ve bu bölgeden PKK’nın Türkiye’ye karşı sürdürdüğü terörist eylemler nedeniyle ciddî sıkıntılarımız mevcut. Siyasî düzeyde ayrı bir devletin kurulmasına karşı olunduğuna ilişkin yapılan açıklamalara rağmen, Zaho’daki askerî koordinasyon merkezi karargâhında görevli birkısım personelin, bölge halkına yönelik şüpheli faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin endişeler de mevcuttur. Biz, askerî koordinasyon merkezinin görevini büyük oranda tamamladığını, Kuzey Irak’ta koordineyi gerektirecek ölçüde kapsamlı bir askerî faaliyetin kalmadığını, bu karargâhın mevcudiyetine son verilmesi halinde, bunun, Kuzey Irak halkı üzerinde herhangi bir moral bozucu etkisi olmayacağını değerlendirdiğimizi müttefiklerimize izaha çalıştık; ancak, Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri, askerî koordinasyon merkezinin Zaho’dan ayrılması halinde, mülteci sorununun tekrar ortaya çıkacağı endişesini yaşamakta ve özellikle bunu, Saddam’ı caydırıcı temel bir unsur olarak nitelemektedirler. Çekiç Güç Harekâtının yeniden düzenlenmesine ilişkin olarak, Amerika Birleşik Devletleri tarafıyla yapılan müzakerelerde her ne kadar tam bir mutabakat sağlanamamış ise de, makul bir yol bulunabileceği ümidini muhafaza ediyoruz. Bu konudaki olumsuzlukları ortadan kaldırmak başlıca amacımız olacaktır; ancak, bütün bu gerçeklerin yanında, Çekiç Güç Harekâtının ülkemize sağladığı avantajları da göz önünde tutmamız gerekmektedir. Askerî koordinasyon merkezinin kaldırılması ve Kuzey Iraklı gruplar ile Merkezî Bağdat Yönetimi arasında diyaloğun sağlanması hususundaki çabaların sürdürülmesi kaydıyla, harekâtın, Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı icra ettiğimiz faaliyetlerde bize kolaylıklar sağladığını, yine, bu bölgedeki halkın can güvenliğini temin ettiğini, ayrıca, koalisyon ülkeleriyle icra edilen harekâtın sorumluluğunun müşterek paylaşılmasının, bize, dış politika alanında avantajlar sağladığını gözardı etmememiz gerektiğine de inanıyoruz. Koalisyon ülkelerinin, Kuzey Irak’taki insanları Saddam’ın insafına terk etmesi mümkün değildir. Koalisyon içinde olsak da olmasak da bu harekât devam edecektir. Bu Güç, Türkiye sınırları içinde ya da dışında çalışmalarını sürdürecektir. Üyesi olmadığımız bir koalisyonun, sınırlarımız dışında faaliyetlerini sürdürmesi halinde, bu olayı kontrol imkânımızın tamamen elden çıkacağı da gerçektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, son yıllarda Türk kamuoyunu çok yakından ilgilendiren Çekiç Güç Harekâtının geleceğiyle ilgili karara varmadan önce, Heyetinize arz ettiğim bu hususların, yapacağınız değerlendirmede sizlere yardımcı olacağını umuyorum. Vereceğiniz kararın, geniş çerçevede millî çıkarlarımızı koruyacak nitelikte olmasını ve ülkemize faydalar sağlamasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Hükümet adına konuşan Millî Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan’a teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi, gruplar adına yapılacak konuşmalara sıra geldi. İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili Sayın Nihat Matkap’ın. Buyurun Sayın Matkap. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Matkap, konuşma süreniz 20 dakika. CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümet tarafından verilen ve Meclis tarafından genel görüşme önergesi olup olmadığı konusunda önemli tereddütlerin halen yaşandığı istemi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, Sayın Başkanı ve sizleri saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Hükümet adına yapılan açıklamalarda olsun bu önerge metninde yazılı hususlar olsun, dikkat edilirse, bu istemin, çoğulcu demokrasi adına, uzlaşma adına yapıldığı belirtilmektedir. Hükümetin bu açıklamalarında samimî, içten olmasını ne kadar arzu ederdik. Halbuki, hakikatler çok farklı. Hükümetin bu istemlerden temel beklentisi, Hükümet ortaklarından Doğru Yol Partisi Grubunu kullanarak, hükümet olanaklarını da kullanarak, Hükümetin diğer kanadı Refah Grubunu ikna etmektir; Refah Partisi Grubunun önümüzdeki hafta yapacağı muhtemel olan “u” dönüşünün, bugüne kadar söylediklerinin tersi davranışının altyapısını, kılıfını hazırlamaktır. Eğer bu Hükümet, isteminde gerçekten samimî olsaydı, Meclisi bu dayatmalara, bu emrivakilere muhatap eder miydi?! Sayın Hükümetin izlediği prosedüre bir bakınız. Hükümetin bu yaklaşımından, cidden, üzüntü duymaktayız; dün Meclise iki tezkere gönderiyor; Meclis Başkanlığı bu tezkereleri henüz inceleme fırsatı bulmadan, bu tezkereler henüz Genel Kurulun bilgisine sunulmadan, bu tezkerelerin Refah Partisi Grubunca ivedilikle görüşülmesini sağlıyor. Şimdi, iki tezkere metniyle ilgili olarak dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Bakınız, iki tezkerede de, Meclis Başkanlığından, komisyon oluşturulması isteniyor. Olağanüstü halle ilgili tezkere metninin son bölümündeki ikinci şıkta aynen şöyle deniyor: “Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23 Temmuz 1996 tarihinden önce bir genel görüşme ile ele alınması için yardımlarınızı...” diye devam ediyor. Çokuluslu Çekiç Güç’le ilgili istem yazısında ise şöyle diyor: “Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23.7.1996 tarihinden önce bir gizli oturumda ele alınması için yardımlarınızı...” diye devam ediyor. İki istem arasında, gerçekten, çok fark var. Meclisimizde bugün duyulan tereddütün, Başkanlığımızda yaşanan tereddütün temel nedeni de bu. Tabiî ki, iş, Meclis Başkanlığının takdirine kalıyor. Sayın Başkan, biraz önce, zaten, bu konudaki kararını vermeden önce çektiği güçlükleri, tekrar, Genel Kurulun bilgisine sundu. Özel komisyon kurma talebi ise, Meclis Başkanlığınca, hiçbir dayanağı olmadığı için reddediliyor. Dün görüştüğümüz, ülkenin özkaynaklarının tespiti konulu genel görüşme önergesinin, öngörüşmelerini yaptığımız geçen perşembe günü, Sayın Başbakanın ve sayın bakanların bu ciddî istemlerini imzalamadan önce, dikkatle incelemelerini rica etmiştim. Anlaşılan, bu önerimin gereği, bu istem metinleri hazırlanırken, yine yapılmamış. Hükümet gibi, ülkenin onur kurulu sayılan bu kurulun, böyle basit konularda ciddî hatalar yapması sindirilebilir mi; Hükümet üyeleri, danışmanları, istemleri doğrultusunda, Meclis tarafından özel komisyon kurulamayacağını bilmeyecek kadar yetmezlik içinde olabilir mi?! Değerli milletvekilleri, bu Hükümetin kuruluş aşamasında, ülkede, alışılagelmişin dışında, hiçbir heyecan yoktu, umut yoktu; tam tersine, tedirginlik vardı, umutsuzluk vardı. AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Tam tersine!.. NİHAT MATKAP (Devamla) – Bu tedirginliğin, bu umutsuzluğun haklı olduğu, her geçen gün ortaya çıkıyor. Bakınız, Refah Partisinin önemli düzeyde yönlendirdiği 54 üncü Hükümetten en doğal beklentilerden biri, olağanüstü hal uygulamasına son vermek, Çokuluslu Güç’ün görev süresini uzatmamaktı; bu konuyu Meclise dahi getirmemekti. Refah Partisinin kurduğu 54 üncü Hükümetin, Çekiç Güç konusunda, siyasî parti gruplarının görüşüne başvurmasını çok gereksiz gördüğümüzü; hele hele, Refah Partisinin görüşlerini almak istemesini, Refah Partisi Grubuna, Refah Partisi seçmenlerine yapılmış büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyoruz. Refah Partisi Grubunun bu konudaki görüşü açıktır, nettir, berraktır. Bu düşüncemizde haklı olup olmadığımızı Yüce Heyetinizin takdirine sunuyorum. Refah Partisinin bu konudaki görüşlerini kısmen hatırlatmak istiyorum. Bakınız, üç ay önce, Çokuluslu Güç’ün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili yapılan görüşmelerde, Refah Partisi Grubu sözcüsü arkadaşımın Grup adına yaptığı konuşmadan bir iki hatırlatma yapmak istiyorum: Ne diyor arkadaşımız: “Bugün, ülkemizde yaşayan herkesin, medyanın ve dünya kamuoyunun gözleri Meclisimizin bugünkü oturumunun üzerindedir; bu Yüce Meclisten çıkacak kararı merakla beklemektedir. Bu nedenle, hepimiz önemli bir sorumluluk yüklenmiş durumdayız. Biz, bugün alacağımız kararla, aziz milletimizin önünde ve tarih karşısında ciddî bir sınav vermiş olacağız. Yüce Allah’tan niyazım odur ki, bu sınavı başarıyla veririz. Türkiyemizin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, aziz milletimizin barış ve kardeşlik içerisinde refaha kavuşması konusundaki duyarlılığımızı da dost düşman herkese gösterme fırsatı bulmuş oluruz.” Devam ediyor Refah Partisi Grubu sözcüsü: “Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; herkes çok iyi biliyor ki -tekrar okuyorum; herkes çok iyi biliyor ki- Refah Partisi, ilk günden bu yana, Çekiç Güç’le ilgili, değişmeyen, net tavrını koymuş tek siyasî partidir.” Şimdi, o gün, ya bu arkadaşımız, gerçekten, herkesin çok iyi bilmediğini bilmiyordu, o gün yanlış konuşmuştu ya da Sayın Erbakan, hâlâ, Refah Partisinin görüşünü bilmiyor. Yine, devam ediyor arkadaşımız: “Biz, bu konuda hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek açıklıkta tavır koyduk; rüzgâra göre yön değiştirmedik; kulaklarımızı dışarıya değil Anadolu’ya verdik” ve sizin Grup coşuyor, büyük alkışlarla karşılıyor bu ifadeyi. Devam ediyor: “Dost ve müttefik ülkelerin dayatmalarına karşı çıkma onurunu yaşayarak, onların istek ve çıkarlarından çok, kendi ülkemizin, kendi insanımızın istek ve çıkarlarının koruyucusu ve sözcüsü olmayı şerefle sürdürdük. Bundan böyle de, bu istikametimizde en ufak bir inhiraf olmayacaktır; ister muhalefette olalım, ister iktidarda.” Dikkatinizi çekiyorum “İster muhalefette olalım, ister iktidarda” deniliyor. “Muhalefetteyken Çekiç Güç’e en ağır eleştirilerde bulunan, iktidara gelince Çekiç Güç’ün müdafiî kesilen partilerin içerisine düştükleri acıklı çelişki bugün ibretle izlenmektedir.” CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Başınızdan geçtiği için çok iyi biliyorsunuz. NİHAT MATKAP (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi soruyorum: İstikametinizde bir inhiraf olacak mı? Bir diğer sorum: Siz, muhalefetteyken, Çekiç Güç’e en ağır eleştiride bulunan bir partiydiniz; şimdi de müdafiî kesilme yönünde adım atıyorsunuz. Biraz önce konuşan Sayın Bakanın açıklamalarından bu anlaşılıyor, şimdi, bu adımları atıyorsunuz gibi... Umarım, dilerim böyle yapmazsınız ve sizin ifadenizle, acıklı çelişkili hale düşüp, ibretle izlenmezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, en kritik zamanda bile, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu, Çekiç Güç’e, bütünüyle oy vermeye ikna edemedik. Meclis zabıtlarında hepsi belli. Arkadaşlarımızın yüzde 60’ı yüzde 70’i, hükümet ortağı olmamıza rağmen, Çekiç Güç’ün görev süresinin uzatılmasına çoğu zaman kabul oyu vermedi, araştırabilirsiniz. Değerli arkadaşımın yine açıklamalarına devam ediyorum: Refah Partisi Grubu sözcüsü “Peki, gerçek neden nedir? Değerli arkadaşlarım, gerçek neden, Amerika Birleşik Devletlerinin ve onun Batılı müttefiklerinin bölgedeki çıkarlarıdır.” diyor. Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinin çıkarlarına katkı vermek, Refah Partisi Grubuna yakışıyor mu? Bugüne kadarki ifadelerinizle bağdaşıyor mu? Devam ediyorum: Arkadaşımız soruyor Meclise: “Hani, Atatürk’ün istiklali tammesi?.. Nerede Atatürkçü olduğunu iddia edenler?.. Bu mudur Atatürkçülük?.. Bu mudur bağımsızlık?” Şimdi vicdanımıza kulak vererek, ben, bu güzelliği, bu olumlu tavrı sürdürmeniz için, muhalefet görevimi yapıyorum, size katkı vermeye çalışıyorum. “Lütfediniz; düşünün, bugün Atatürk hayatta olsaydı, vatan topraklarında böyle bir yabancı askeri güce müsaade eder miydi” diye soruyor ve sonra “Değerli arkadaşlarım, Çekiç Güç’ün, ülkemizde terörün azmasına ve siyasal nitelikli profesyonel cinayetlerin artmasına neden olduğu, artık, bugün, herkes tarafından kabul edilmektedir...” diyor. Acaba bu, Sayın Erbakan ve diğer arkadaşları tarafından o gün kabul edilmemiş miydi?.. “Bunu kim söylüyor; bunu yalnızca biz mi söylüyoruz; hayır, hemen hemen herkes söylüyor; eski Cumhurbaşkanı Sayın Evren bunu söylüyor, Amerika Birleşik Devletleri eski Dışişleri Bakanı Alexander Haig bunu söylüyor, Sayın Ecevit bunu söylüyor, defalarca bu kürsüde söyledi durdu. Daha kimler söylüyor: PKK örgütünün lideri Apo söylüyor ‘en çok bizim işimize yaradı’ diyor.” Dikkat edin; bunlar sizlerin açıklamalarınız, değerli arkadaşlarım. Size biraz daha hatırlatmada bulunmak istiyorum, tavırlarınıza katkı vermek için. 28 Ekim 1995’te, Çekiç Güç’ün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili görüşmeler yapıldığında, Refah Partisine mensup ve şu an bakan olan bir değerli milletvekili arkadaşımız “Şimdi, biz, 28 Ekim 1995’te, cumhuriyetin ilanının 73 üncü yılında, burada sınır güvenliğimizi, Amerikan, Fransız ve İngiliz Çekiç Güç’üne emanet etmişiz ve burada bu Hükümet tezkeresini müzakere ediyoruz...” MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Matkap, adı ne bakanın? NİHAT MATKAP (Devamla) – “...Her halde, bu müzakere, bu tarihî günde, bu Meclis için en talihsiz müzakerelerimizden biridir. Bölgede İsrail gücünü yaymak...” diyor ve asıl yapılmak istenen işi tarif ediyor, Çekiç Güç’ün görev süresinin uzatılmasına oy vermeyi bakın nasıl tanımlıyor: “Asıl yapılmak istenen, bölgede İsrail’in gücünü yaymak, yine, bölgede Ermenilerin genişlemesi için zemin hazırlamaktır.” Eğer, önümüzdeki hafta kabul oyu verirseniz bakınız, hem İsrail’in gücünü yaymaya destek olacaksınız hem de Ermenilerin genişlemesini sağlamış olacaksınız, dikkatinizi çekmek istiyorum... MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Matkap, o sayın bakan kim? ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) – Sayın Matkap, sayın bakan takiyye yapıyor. NİHAT MATKAP (Devamla) – Herhalde, hasbelkader, yapılmasını istediğiniz bu müzakerelerden, belki, Çekiç Güç’ün süresinin uzatılması önerisi çıkarsa, o zaman, değerli arkadaşlarım, çok zor durumda kalmaz mısınız? Yine, arkadaşımızın bir önemli tespitiyle bu konudaki açıklamalarımı bitirmek istiyorum. Bakınız, arkadaşımız “Refah Partisi Grubu olarak, Çekiç Güç’le ilgili olan bu uzatma kararına karşı olduğumuzu, Çekiç Güç’ün derhal memleketten çekip gitmesini, inşallah, zaten 24 Aralık seçimlerinde de iktidara gelecek olan Refah Partisinin ilk icraatlarından birinin de bu olacağını, herhalde, hükümetin de bunu düşünerek, üç aylık süreyi getirmiş olabileceğini söyleyecektim; ancak, biliyoruz ki, Çekiç Güç’ün süresi 30 Aralık 1995’te sona ermekte, hükümet, herhalde, Batılı dostlarına karşı bir son cemile olsun diye, Refah gelirse uzatmaz diye, Batılı dostlarına hediye etmek istemektedir. Biz, bunu burada engellemeye çalışacağız. İnşallah, oylarınızla beraber engelleriz” diyor, diğer iktidar grubu mensubu arkadaşlarımızın da benzer düşüncelerini öğrendiğini belirtiyor ve memnuniyetini ifade ediyor. Hükümette şimdi bakan olan bu değerli Refah Partisi sözcüsü arkadaşımızdan, ilk icraat olarak... MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın bakan kim, Sayın Matkap? Sayın Cevat Ayhan olmasın... NİHAT MATKAP (Devamla) – O kendisini bilir tabiî; onu gereksiz buluyorum. ...söylediklerinin gereğini ben bekliyorum ve inanıyorum ki, bu arkadaşım, uzatma tezkeresine imza atmayacaktır. Önüne böyle bir şey gelse, tutarlı davaranacağına da inanıyorum; değilse, hem kendisi, hem Partisi, tüm inanılırlığını, güvenilirliğini kaybedecektir. İşte, bu, Hükümeti, doğal olmayan yollara götüren Refah Partisi Grubunun, muhalefetteyken, sorumsuzca, dayanaklardan yoksun sergilediği iddiaların boşluğa düşüyor olmasıdır. Değerli arkadaşlarım, bu yollara hiç gerek yok. O zaman, çıkın, mertçe hata yaptık, şimdi sözlerimizi geriye alıyoruz, pişmanız deyin... Hatayı kabul etmek de bir fazilettir. MUSA OKÇU (Batman) – Köprüyü geçinceye kadar... NİHAT MATKAP (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetin bu yaklaşımları hakkında Meclisin dikkatine sunmak istediğim bir diğer husus şudur: Anayasamızın öngördüğü sistem, kuvvetler ayırımını öngörmektedir. Bugün diğer arkadaşlarım da bu konu üzerinde durdular. Sistemimiz, demokratik parlamenter rejimi öngörmektedir. İcra organı, yürütme, yasamanın emir ve talimatıyla çalışmaz, yönlendirilemez. Yasamanın görevi, yasa yapmanın yanında, yürütmeyi denetlemektir. Denetlemenin nasıl olacağını hepiniz biliyorsunuz. Soru sorarak, Meclis araştırma önergesi vererek, Meclis soruşturması önergesi vererek, gensoru önergesi vererek yapılır. Anayasanın bu kadar açık tarifine karşın, genel görüşme müessesesini, hükümetin politikalarını belirleme aracı olarak kullanmak, Anayasaya aykırıdır. Hükümetin, son günlerde, bu yola sık sık başvurması, bizde, Anayasaya aykırı bir geleneğin, Türk anayasa hukukuna yerleştirilme gayreti; ayrıca, parlamenter rejimi, Anayasaya aykırı bir biçimde, bir Meclis hükümeti rejimine dönüştürme gayreti izlenimi doğurmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Hükümete bir uyarıda bulunarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. Çiftçilerin borç faizlerinin affıyla ilgili kararınızda, asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusundaki kararınızda, Taksim’e cami yapma kararınızda, yatırımcılara faizsiz kredi dağıtma kararınızda, peşin vergiyi, hayat standardı uygulamasını kaldırma kararınızda olduğu gibi, Çekiç Güç konusunda da, danışma ihtiyacı hissetmeden, kararınızı bir an önce verin ve parlamenter rejimi zedelemeyin. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Nihat Matkap’a teşekkür ediyorum. Gruplar adına ikinci söz, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Safa Giray’ın; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim. ANAP GRUBU ADINA İSMAİL SAFA GİRAY (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aşağı yukarı dört saatten beri, Hükümetin, Meclisimize bugün gelmiş iki mektubuyla -Bunlara mektup diyorum; çünkü, tezkere midir, önerge midir, ne olduğu belirsiz ve Başkanın ifadesine göre, mecburen, Refah Partisi Grubunun önergeye çevirmesi sebebiyle, bugün karşımıza gelmiş iki mektuptan bahsediyorum- meşgul olmaktayız. ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Asker mektubu Sayın Bakan... İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Galiba... Hakikaten, o kadar bilgisizce, o kadar usullere aykırı; ama, samimîdir inşallah; yani, hiç olmazsa, o tarafı vardır diyorum. Muhterem arkadaşlarım, bu konular burada görüşülürken, hatırlıyorum, 1992 yılında, Başbakanlıktan gelen tezkerenin usule uygunluğu, uygunsuzluğu hakkında bir olay olmuştu. Hatta, tezkerenin başına, sonradan, başka daktiloyla ilave edilmiş bir yazıdan dolayı “burada sahtecilik mi yapılıyor” diye olay büyümüştü. Şimdi, biz, bu kadar mı usullerimize riayetsizliği hoşgörüyle yuhut da umursamazlıkla karşılıyoruz?! Bakınız, bu, Anayasaya aykırı şekilde istenmiş bir görüşme; böyle bir şey olmaması lazım. Bugün, bu usulü bozacaksınız, yarın öbür usulü bozacaksınız, öbür gün öbürünü bozacaksınız; giderek, Türkiye’nin usullerini yozlaştıracaksınız. Bizim devletimizin kuruluşunda yatan felsefe nedir, bugün geçerli olan Anayasamızın söylediği devlet kuruluşu felsefesi nedir, burada gösterilen, işaret edilen kuruluş felsefesi nedir; farklı... O zaman, biz, bunu, dalgınlıkla yaptılar mı diyeceğiz? Dalgınlıkla olmaz... Dalgınlıkla yapıldıysa, düzeltilmiş olması lazım. Sayın Başkanlık demiş ki: “Efendim, bu komisyon kurma talebiniz karşılanamaz; onun için bu geçersizdir.” Peki, acaba, Sayın Başkanlık şunu dedi mi: Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ve temsilcilerinden etraflıca bilgi alınarak... Yani, düşünebiliyor musunuz; Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin bir komisyonu, Amerikan Elçiliğinden, birtakım temsilcilerinden bilgi isteyecek. CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Temsilcileri siz getirdiniz. İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Ya vermezse!.. Ya vermezse!.. Meclis komisyonlarının, Türkiye’de, gittikleri her kuruluştan bilgi alma yetkisi vardır. O yetki, onları zorunlu kılarak, bilgi almayı sağlar. Vermeyene müeyyide vardır. Amerikan Elçiliğine var mı?!. AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Uluslararası antlaşmalar yok mu? İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Ha, bakınız, uluslararası antlaşmalar varsa, işte, onu Dışişleri Bakanlığı halleder. Türkiye Büyük Millet Meclisi, öyle bir muameleye maruz bırakılamaz; uluslararası anlaşmanız varsa bile. Böyle bir laf nasıl söylenir!.. Efendim, kanunlar engel değil... Belki öyle diyorsunuzdur; ama, her şeyi kanun engellemez ki... Ahlak kaideleri, kanunda yazılı mı; kısmen yazılı. Kısmen de, eğitimimiz var, vicdanımız var, inanışlarımız var; orada yazar, onlar daha kuvvetlidir. Buradaki de öyle... Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonuna girecek üç-beş arkadaşımız, Amerikan Elçiliğinin, temsilcilerinin karşısına gidip “bana şu bilgiyi ver” diyecek!.. Bizim Hükümetimiz var mı yok mu beyler?!. HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Yok... İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Hükümetimiz varsa, çalışsın. Çalışsın, çözümleri, kendi anlayışları çerçevesinde getirsin buraya, Meclisten onay istesin, Meclisten yetki istesin. Bizim sistemimiz bu. Meclis, Hükümetin istediği şeyleri yapmak üzere çalıştırılma yeri değildir; böyle bir şey yok, bizim sistemimizde bu yok. Ha, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti devleti değil. Evet, bir zaman onu yaşadık. 1921 Anayasasında ve o Anayasaya göre, o usullere göre çalışan Meclis, büyük işler de yaptı; Allah onlardan razı olsun; ama, beyler, 1921’de, 1922’de değiliz, 1996 yılındayız. 1921 Anayasası, ilk defa 1924’te değişti ve o zaman Kuvvetler birliği prensibi kalktı, kuvvetler ayrılığı prensibi geldi. Bundan sonra, yasama, yürütme, kaza yetkileri ayrılmıştır; bunlar birbirlerine karışamaz. 1961 Anayasamız aynı şeyi dedi, 1982 Anayasamız yine aynı şeyi diyor. Şimdi, siz “efendim, biz Meclise saygımızdan, onu üstün gördüğümüzden yapıyoruz” diye, bizi çocuk zannedip kandıracağınızı düşünüyorsunuz. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hiç öyle değil, merak etme... İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Ee, usulü değiştiriyorsunuz... Siz, Anayasaya aykırı bir şey yapıyorsunuz; sonra “gelin bunları görüşelim” diyorsunuz. Alışmışsınız insanları kandırmaya. CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) – Bravo!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sizi kaç defa aldattık?.. İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Bakınız, benim konuşmalarım zabıtlarda var, hepsini çıkarın. Ben, hep, “Biz, bu Çekiç Güç’ü davet eden hükümetin üyeleriyiz”... dedim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sahip çıkın o zaman... İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Biz o zaman bunları davet ettik; ama, anlaşmamız vardı. Anlaşma metni, Dışişleri Bakanlığında var, Millî Savunma Bakanlığında da var... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Bakan, 10 defa uzatılmış... İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – 1991 yılının eylül ayında bitmek üzere anlaşma yapılmıştır. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Niye bitirmediniz? İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – ...ve anlaşmanın gizli bir maddesi -o sırada gizli; çünkü, başkalarının duymasında mahzurlar olurdu- “bir defaya mahsus olmak üzere üç ay uzatılabilir” şeklinde idi. Onu, Saddam duymasın istiyorduk. Ha, 1991 yılı sonunda o anlaşma bitti. Ne oldu; o gün, sizler gibi, Doğru Yol Partisi gibi, CHP gibi, SHP gibi partiler, çok itiraz ettikleri bu Çekiç Güç anlaşmasına, geldiler, hemen altı aylık uzatma verdiler. Niye?.. Hep onu söyledim, hepsi yazılıdır; okuyun, görürsünüz... Niye uzattınız? Aklınıza yatmıyordu, zaten süresi bitmişti. Oturup yeniden şekil verin, eğer lazımsa; yeniden şekil verdiğiniz o anlaşmayı yapın, neyi uzattığınız belli olsun. Bugün uzatılan, o günkü Çekiç Güç anlaşmasına uygun bir şey midir; hayır. Biz, o günden beri, bunu, hep söyledik ve dedik ki, bakın, bu Çekiç Güç’ten biz memnun değiliz, halkımız memnun değil, partilerimiz memnun değil; oturun, bunu, yeni bir şekle sokun, kabul edilebilir bir hale sokun ve onu getirin, ona bakalım ve oturup anlaşalım. Bakın, ben, dışişleri konusunda, bu Mecliste daima dedim ki, bu konular Türkiye’nin problemleridir, Türkiye’nin konularıdır; bunları, anlaşarak, hatta, Meclisten çıkacak ret ve kabul oylarının sayılarını bile önceden anlaşarak yapabiliriz. Bunu, ben, muhalefetteyken söyledim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İktidardayken 18.6’da bir daha uzatıldı. Biraz önce tenkit ettiğiniz konunun aynısını kendiniz yaşamadınız mı? İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – 18.6’daki konuşmam da var... BAŞKAN – Sayın Kapusuz, size söz vermedim. İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Hiçbir zaman kıvırma yok... BAŞKAN – Sayın Giray, Genel Kurula hitaben konuşacaksınız efendim. MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Kıvıranlara karışma... İSMAİL SAFA GİRAY (Devamla) – Hay hay Sayın Başkan. Hatırlatmanıza teşekkür ederim. Anayasa aykırı böyle bir genel görüşmede bulunmayız. Biz, usullerimizin, böyle gözümüzün içine baka baka, kandırmaca kelimeler kullanıla kullanıla değiştirilmesine rıza göstermeyiz. Protesto ediyoruz ve sizi, buradaki sorumluluğunuzla tek başına, yalnız başına bırakıyoruz. Saygılar sunarım. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Sayın Safa Giray’a teşekkür ediyorum. Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın İsmail Köse’de. Buyurun Sayın Köse. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim. DYP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir önceki konuşmamda da Doğru Yol Partisi Grubu olarak, her iki meseleyi, millî yönden değerlendirmek suretiyle,Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekillerimizin, tarihî ve millî bir görev yapma şartlarının doğduğunu ifade ettim. Tabiî, değerli sözcülerimiz, iktidar partisinin bir kanadı oldukları zamanlarda, yine, Hükümet olarak bu tezkereler gelmiştir ve Hükümetin o gün bir kanadı olan SHP ya da CHP, bu iki meselemizin uzatılmasına da müsbet bakmışlardır ve uzatılmıştır; yani, SHP’nin, Hükümetin bir ortağı olduğu dönemde, Çekiç Güç ya da olağanüstü hal uzatılmıştır. Şimdi, sayın sözcünün burada ortaya koyduğu şartlarda ne değişmiştir? Yani, bir yıl önce, olaya müsbet bakacaksınız, bir yıl sonra, bu, tamamen millî menfaatlarımıza aykırı diyeceksiniz. İşte, bugün gelinen nokta odur değerli milletvekilleri. Irak Körfez Savaşı, Türkiye’ye 30 milyar dolara mal olmuştur; her yıl 500 milyon dolar da, Yumurtalık Petrol Boru Hattımızın kapanması dolayısıyla, yine ekonomik yönden sıkıntıya girmişizdir. Şimdi, karşı taraflar dediğimiz ABD ve onu destekleyen müttefik güçlerin talebi nedir; Çokuluslu Güç’ün getirilmesini kim arzu etmiştir ve hangi şartlarda gelmiştir; bugün, o gelinen şartlarda bir değişiklik var mıdır? 500 bin insan... Ki, bu insanların akrabalık bağlarının olduğu, topraklarımıza sığındığı günde, o insanlara, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kucak açmışız; onları, aylarca, yedirmişiz, içirmişiz ve bugün, 688 sayılı Kararı veren Birleşmiş Milletler “bu yapılan harcamaları karşılayacağız” demelerine rağmen, maalesef, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, tek kuruş da vermemişlerdir. Şimdi, bu insanların hayatını koruyacağız. Türkiye, o gün, o insanların hayatını korumak için ya Irak’la savaşa girecekti ya da kendi dışında, Birleşmiş Milletlerin ortaya koymuş olduğu, koruma ve kollama görevini üstlenen böyle bir gücün oraya yerleşmesine “evet” diyecekti; ama, bir karar şartıyla. Türkiye Büyük Millet Meclisimizden karar çıkmıştır ve o karar doğrultusunda, Hükümet, uygulamasını yapmıştır. Ben, rahmetli Özal’ın ya da hangi cumhurbaşkanımız, hangi başbakanımız, bakanlar kurulumuz olursa olsun, ülkenin ve milletin aleyhine bir karar alacağına inanmıyorum. Biz muhalefetteyken, gerçekten, bunun aleyhinde bazı şeyler söyledik; ama, o gün, bazı belirtiler vardı. Güvenlik güçlerimiz, dağlarda, Cudi’de, çeşitli dağ başlarında mücadele ederken, İncirlik’ten ya da Pirinçlik’ten kalkan Çokuluslu Güç’e ait uçakların, PKK örgütü mensuplarına, çeşitli şekillerde yardım malzemesi attığı, basına intikal etmiştir. Bu mahzurlar görülmüştür ve bu, kamuoyuna mal olmuştur. Bir tereddüt hâsıl olmuştur; acaba bu Güç, Türkiye’den, Irak’tan, Suriye’den, İran’dan topraklar almak suretiyle, orada bir devlet kurmak için mi gelmiştir; yani, onun kurulmasını tamamlamak için bir misyonu mu vardır; yoksa, Kuzey Irak’ta, Saddam’ın zulmüne uğrayan insanların, Türkmenlerin, oradaki diğer vatandaşların, canlarını, can emniyetini sağlamak için mi gelmiştir? Türkiye, bence, o gün, çok iyi bir politika yürütmüştür. Yani, binlerce yıldan bu yana aynı inanca sahip olan komşu devletlerimizle savaş şartlarında olmamıza rağmen, onu bertaraf etmiş ve onun yerine, o görevi yapacak, böyle bir Çokuluslu Güç’ün, Türkiye’de, Türk güvenlik kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin inisiyatifinde olan bugünkü bu gücü yerleştirmiştir. Şimdi, çeşitli şeyler söylenmiştir. Bakın, ekonomik yönden sıkıntımız olmuştur ve yine, zaman içerisinde, hatta, şu anda Zaho’da bulunan bu uluslararası Güç’ün, yine tereddüt yarattığını da ifade ediyoruz. Diyoruz ki, oradaki Güç’ü Silopi’ye çekelim; çünkü, Kuzey Irak’ta bir otorite boşluğu meydana gelmiştir ve bu otorite boşluğundan dolayı,PKK, Bekaa Vadisinden çok daha geniş bir araziye, mevzie kavuşmuştur. Acaba, Zaho’daki bu Çokuluslu Güç, burada, PKK’nın hareket etme imkânını sağlıyor mu; yahut, yine, aynen, insanî görevine devam mı ediyor? İşte, Hükümetimiz tarafından gönderilen ve Yüce Meclisin gizli görüşmesinde irdelenmesi isteğiyle gelen talep budur. Kim, ne istiyor? Bayrak ve topraktan fedakârlık yapılması mümkün değildir. Kendi sınırlarımızdan bir çakıl taşını vermeyeceğimizi, bu Yüce Millet adına bu Yüce Meclisimiz belki dört beş defa dünya kamuoyuna deklare etmiştir; bunda, hiç kimsenin tereddütü yoktur; ancak, bir oluşum vardır, Ortadoğu’da gelişmeler vardır; İsrail-Filistin anlaşması ve orada, yeniden bir oluşumda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin fonksiyonu nedir; karşı tarafın talebi nedir? İşte bunlar, gizlidir. Yani, gitsin Çokuluslu Güç... Güney Kıbrıs’a gitti, Ürdün’e gitti, Mısır’a gitti... Peki, zararlı ise, onu muhafaza etmek, inisiyatifimizde tutmak, bence, millî menfaatlarımız açısından daha faydalıdır. Zararlı ise, elimizin altında, sürekli kontrolümüzün altında olur ve dolayısıyla, inisiyatif Türkiye Cumhuriyeti Devletinin elinde olur; faydalıysa, zaten, kalması da faydalı olacaktır. Öyleyse, millî menfaatlarımıza aykırı, bugünlerde... Değerli milletvekilleri, dış politika, dinamik ve her gün değişen şartlara sahiptir. Yani, yetmiş yıllık cumhuriyet hükümetlerinin dış politikasını, bugün, uygulama imkânınız yoktur. Belki, millî hedefleriniz aynı şekilde devam edebilir; ama, hiçbir zaman aklımızdan geçmiyordu, 5 tane Türk Cumhuriyetinin ortaya çıkacağı. İdealimizdi; ama, ortaya çıktı... Şimdi, Kafkaslarda, Balkanlarda, Ortadoğu’da bakın neler oluyor: Bir taraftan dinî işbirliği meydana getiriliyor; yani, Ortodoks, Protestan düşüncesine dayalı bir dinî ittifak meydana getiriliyor; diğer taraftan, petrole dayalı ekonomik bir gücü ele geçirmek için, Almanyası, Amerikası, diğer devletleri bir politika oluşturuyor. Peki, Türkiye ne yapacaktır? Türkiye, 2,5-3 milyara yakın Müslüman milletlerin gözünün olduğu ve 300 milyona yakın Müslüman Türk varlığının gözbebeği bir ülke. Türkiye güçlü olacaktır; bulunduğu yerde güçlü olacaktır, lider olacaktır ve dünyada da saygın bir devlet olmak mecburiyetindedir. Şimdi, hiç kimsenin emrinde ve inisiyatifinde bir devlet ve millet olmamız mümkün değildir. Bunu söylemeyi de, ben, âcizlik kabul ediyorum. Bunu ne milletimizin ne devletimizin ne de siyasî partilerimizin kabul etmesi mümkün değildir. Şimdi, bir sıkıntı vardır, değişen şartlar vardır; Türkiye, bazı şeyleri söylemiştir, şu şekilde olacaktır denilmiştir. Hatta, burada önergeyle değiştirildi, Sayın Ecevit’in verdiği önergeye bizler de iştirak ettik ve değiştirme istikametinde oy kullandık. Demek ki, millî menfaatlarımız yönünden mahzurlu tarafların giderilmesi konusunda siyasî parti farklılığı yoktur; orada müttefikiz. Şimdi, bizim taleplerimize karşı, ABD ve onu destekleyen güç, onun stratejisi ve ortaya koyduğu hedefi nedir; onun, bu Yüce Mecliste, bu televizyon ekranlarında, kamuoyuna açıklanması mümkün değildir. İşte, o gizli bilgilerin ve belgelerin... Belki de, Hükümet, böyle bir stratejiyi uygulamak suretiyle, gizli bir görüşmede karşı tarafın talebini öğrenecektir ve belki de hayrımıza olacaktır. Yüce Meclisimiz, inşallah, bir ittifak halinde, menfaatlarımıza aykırı düşen böyle bir hareketin karşısında olacaktır. Onun için, bırakın incelensin. Gerçekten, millî mücadele şartlarını yaşıyoruz. Benim, bunları anlatmam ayıp olur; Türkiye’nin hangi şartlarda olduğunu... Bakın, bir kalemde 30 milyon dolar... 1 milyar doları bulmak için akla karayı seçiyoruz; 30 milyar dolar... Irak Savaşından sonraki sıkıntımız... Bir tarafta da 15-16 seneden bu yana kendi sınırlarımızdaki sıkıntılarımız... Gelin, bunların hepsini toparlayalım; bu, ekonomik ve dış politikadaki meselelerimizin görüşülmesinde, hiç olmazsa bir ışık tutacaktır; hatta, bu, böyle de kalmasın... Ben, bir milletvekili olarak, Kafkaslar ve Balkanlar; hatta, dış politika... Dünyanın değişen konjonktürü içerisinde nasıl bir dış politika izlenmelidir, o da, Hükümet tarafından bu Meclise getirilmeli ve onun da gizli görüşmesi yapılmalıdır. Hepinize saygılar sunuyorum; Doğru Yol Partisi olarak buna müspet oy kullanacağımızı arz ediyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın İsmail Köse’ye teşekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası Refah Partisi Grubunun; Refah Partisi Grubu adına Sayın Bülent Arınç konuşacaklar. (RP sıralarından alkışlar) Sayın Arınç, konuşma süreniz 20 dakikadır efendim. RP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinize hayırlı akşamlar diliyor, saygıyla selamlıyorum. Çekiç Güç konusunda, Hükümetin genel görüşme isteği, Refah Partisi Grubumuz adına bendeniz tarafından konuşulacaktır. Bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. Gecenin bu ilerleyen saatinde, önce olağanüstü hal, daha sonra da, halk arasında malum ve meşhur ifadesiyle Çekiç Güç konusunda görüşme yapıyoruz. Öncelikle gündeme alınması kararlaştırıldı, şimdi de, eğer, kabul buyurursanız, gününü tayin etmek üzere, bu konuda bir genel görüşme açılacaktır; daha sonra da, bu görüşmelerin gizli yapılması konusunda sanıyorum bir talep olacaktır. Değerli arkadaşlarım, bu konuda iki önemli meseleyi dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bugüne kadar, 1991’den bu yana, Çekiç Güç’le ilgili, hatta, olağanüstü halle ilgili Meclis tezkereleri, Başbakanlık tezkereleri, Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye kararlarına uygun olarak Meclise getirildi, üzerlerinde konuşmalar yapıldı, kabul edildi. Bugün, değişik bir uygulamayla karşı karşıyayız. Aslında bundan hepimizin memnun olması gerekir. Şimdi, Meclisimiz, hep birlikte, bu konuyu enine boyuna tartışmak, hatta, mümkün olabilirse, bir kapalı oturumda tartışmak, bu konu hakkında tam bilgi sahibi olmak ve sonucunda, kendi vicdanî kanaatlerine göre, en doğru, en isabetli kararı vermek durumundadır. Elbette, genel görüşme isteği, Anayasamızın 98 inci maddesine göre, -başlığına dikkat edilirse-Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarından biridir; sadece denetimle ilgili bir konu değildir. Elbette, bilgi edinmek de, Meclis için fevkalade önemli yollardan biridir. Kaldı ki, denetim kabul edilse dahi, bir Başbakanın, hükümetin bu konuda bir talepte bulunmasına, Anayasa açısından da bir yasaklama veya bu konuyu reddetme durumu mevzubahis değildir. O bakımdan, genel görüşme isteği, bu ikincisi oluyor. Daha önce, ülke kaynaklarımızın tespiti ve değerledirilmesi konusunda bir genel görüşme yapılmış ve fevkalade yararlı olmuştu. Bu taleplerin de, ülkemiz için, Meclisimiz için, halkımız için hayırlı olacağına inanıyorum. Hükümetimiz, daha Programını savunurken, bu Hükümetin icraata yönelik değişim hükümeti olacağını ifade etmişti. Bugün, bunu gösteren bir olayla karşı karşıyayız. Bu değişim de, Meclisin, Hükümetin üstünde olması konusuna önem verildiğini göstermektedir. Biz, Meclisimizin, her zaman hükümetlere yol gösterici, onları ikaz edici, yanlışları varsa düzeltici, bilgi eksikliği varsa bunları tamamlayıcı en önemli kaynaklardan biri olduğuna inanıyoruz. Bugüne kadar, maalesef, çok önemli bazı kararlar, Meclis dışında; hatta, -bir gizli oturumu bile çok yadırgayan bir arkadaşımızın ifadesiyle “gizli oturumun arkasına saklanmayın” buyurmuşlardı- bugüne kadar, çok hayatî konuların, belki, Meclisin gizli oturumlarında değil; ama, küçük odalarda, gizli bir şekilde kararlaştırıldığı biliniyor ve Meclise, bunu tasdik etmek kalıyordu. (RP sıralarından alkışlar) Elbette, çoğulcu demokrasi, 550 milletvekilinin, bu konuda bütün bildiklerini çok açık bir biçimde ortaya koymasının bir gereğidir. Biz, Hükümetin bu talebini fevkalade önemli buluyoruz, Meclisimizi yücelten bir unsur olarak görüyoruz ve desteklediğimizi ifade ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, böyle bir konuda, kapalı oturum yapılması da önemlidir. Hükümet, önemli bilgiler verecektir. Esasen, bu konuda, son yapılan Meclis konuşmalarında, o zamanki Grup Başkanvekilimiz -mart ayındaki Çekiç Güç’ le ilgili, olağanüstü halle ilgili konuşmayı kastediyorum- “ne hikmettir ki, Çekiç Güç konusunda muhalefette kalan partiler, bazı şeyleri, iktidardayken savunmuyorlar; bu Hükümet veya bu parti, niçin bu şekilde davranıyor? Yani, muhalefetteyken gitsin diyen, eğer, iktidardayken kalsın diye oy kullanıyorsa, bunda, bilemediğimiz bir hikmet mi gizli? Lütfen, bu konuda bir genel görüşme yapılsın; hatta, bu oturum gizli hale getirilsin de, bilinmeyenler ortaya konulsun, bu konuda, hep beraber bilgi sahibi olalım” buyurmuşlardı. NİHAT MATKAP (Hatay) – Tutanaklarda öyle bir şey yok... BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Şimdi, böyle bir imkâna herhalde kavuşacağız. Ancak, şunu başta ifade ediyorum: Genel görüşme bir anayasal haktır; bu hakkı kısıtlayan hiçbir noktayı da kabul etmiyoruz. İkincisi, gizli oturum, şartları varsa ve elbette, Meclis de kabul ederse, mutlaka yapılması gereken; bu da, yine, Anayasamızın ve İçtüzüğümüzün kabul ettiği önemli konulardan birisidir. Dolayısıyla, “hükümet, genel görüşme isteyemez” diye bir hüküm yoktur; aksine iddialar, şahsî bir görüşten, bir yorumdan ibarettir. Bu Meclis, süs için ihdas edilmemiştir; milletvekilleri de kurşundan asker değildir. Hepimiz, bildiklerimizi bu Mecliste birbirimize aktarmak, burada ortaya çıkacak genel kanaate göre hükümetlere yön verme göreviyle vazifeliyiz. Elbette, gizli görüşmenin de anayasal ve hukukî bir usul olduğunu, ayrıca tekrar söylememe gerek olmadığına inanıyorum. Biz, özellikle millî konularda ve İçtüzüğümüzün bahsettiği gibi, toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren konularda, hem genel görüşmelerin açılmasından hem de bu görüşmelerin, gerekiyorsa, gizli biçimde yapılmasından, elbette, hiçbir gocunma, hiçbir yadırgama hissetmeyiz. Değerli arkadaşlarım, sözlerime geçmeden önce, bir konuyu da tekrar, Sayın Başkanımın müsamahasıyla arz etmek istiyorum: Biraz evvel, sayın grup sözcüleri görüşlerini ifade ettiler. Hatta, bir kısmı dedikler ki “eğer bu genel görüşme talebi kabul edilir de, pazartesi günü tekrar bu konuyu görüşmek zorunda kalırsak, biz, Meclise grup olarak gelmeyiz.” Bu arkadaşlarımızın o konularda söyleyeceklerini merak ediyoruz; gelip de bizleri aydınlatmalarından elbette memnuniyet duyardık. Ancak, bu Hükümetin kurulmasından sonra, aslında, çok garip bir tutum ortaya çıktı; Meclis toplantısı saat 15.00’te açıldığında, muhalefet partilerinin hemen hemen büyük bir kısmı Genel Kurulun dışında bulunuyorlar, yoklama yapılıp da toplantı yetersayısı mevcut olduğu anlaşılınca içeriye girmeye başlıyorlar. HASAN HÜSEYİN CEYLAN (Ankara) – Büyük kısmı değil, tamamı... BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Bu Mecliste bunlar konuşulmayacaksa, arkadaşlarımız, gruplarının fikirlerini ortaya koymayacaklarsa, bizleri izleyen milyonlarca insan, bu partilerin bugünkü fikirlerinden istifade etmeyeceklerse, Meclisin fonksiyonları elbette ihmal ediliyor demektir. Biz, sayın muhalefet partisi mensubu arkadaşlarımızın da, bu Meclisin çalışmalarında çok önemli görevler üstlenmesini arzu ediyoruz; Meclisin alacağı kararlarda, herkesin üzerine düşeni yapmasının da bir vatanseverlik borcu olduğunu düşünüyorz. Değerli arkadaşlarım, DSP sözcüsü Sayın Soysal, burada, Çekiç Güçle ilgili olarak, olağanüstü hal konuşulurken -Sayın Başkanımız uygun gördüler- bu konuya da girerek bir cümle ifade etti: “Neyi görüşeceğiz tekrar tekrar; hangi konularda gizlilik kaldı ki, herkes her şeyi biliyor” dediler ve arkasından şunu eklediler “evet, bunlar, bağımsız Kürdistan’ı kurmak için bu eylemleri yapıyorlar; Türkiye’yi terör belasıyla başbaşa bırakmak için bu eylemleri yapıyorlar” Ne kadar güzel... Bizim yıllardır savunduğumuz fikirleri bir başka partinin sözcüsünden duymak, doğrusu insanı sevindiriyor; ama, o zaman insana sormazlar mı, bu fikirlere sahiptiniz de, son oylamalarda niye çekingen oylarınızla Çekiç Güç’ün Türkiye’de kalmasına kendiniz sebep oldunuz diye?!. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Bir daha uzatın bakalım!.. HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Üç gün sonra görürsünüz!.. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, yine Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü Sayın Sav’ın tutanaklara geçmiş bir ifadesini sizlere arz etmek istiyorum. Biraz evvel, Sayın Adalet Bakanı, bu konuda kendisine sataşma olduğunu, bu konuda söz istediğini ifade etti ve İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, eğer Başkan söz vermemekte ısrar ederse, oylama yapılmasında ısrar etti. Kanaatimize göre... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Arınç, o konuyu kapattık efendim. Siz, şu anda önerge üzerinde konuşuyorsunuz, oraya tekrar dönmüyoruz. Buyurun efendim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Hatibe müdahale ediyorsunuz Sayın Başkan. BAŞKAN – Ben müdahale ederim.. Hatibe ancak ben müdahale ederim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Her şeye müdahale edemezsiniz... BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Sayın Başkan, size teşekkür ediyorum. Siz, bu Mecliste yirmi yıldan fazla bulunmuş çok tecrübeli bir insansınız. Başkanlığınız sırasındaki tutumlarınızdan ve uygulamalarınızdan da bugüne kadar çok büyük boyutlarda şikâyetçi olmadık; ama, bütün arkadaşlarımın -Refah Partili olmayan arkadaşlar da dahil- özellikle Meclisi yönetiminizde, Refah Partisine karşı bir iğbirar içerisinde bulunduğunuzu zannediyorum. Dolayısıyla, bu hareketleriniz o kadar ihsası rey haline geliyor ki, biz bundan fevkalade üzüntü duyuyoruz. Ben, konuşmamı - nezaket kuralları içerisinde- yeni bir tartışma başlatmak amacıyla yapmıyorum; sadece, bir cümleyi ifade etmek için arz etmiştim. Bu konuda kararınız verilmiştir, tekrar geriye dönüş de yoktur; ancak, İçtüzüğün 69 uncu maddesini, bundan sonraki uygulamalarda belki dikkat edilir ümidiyle, dikkatlerinize arz etmek istemiştim. Asıl benim cevaplandırmak istediğim konu, Sayın Sav’ın, olayla hiç ilgisi olmayan konuları Meclise getirmiş olmasıdır. Bakınız, sadece birkaç cümlesini okuyarak, bu konuda ne kadar haksız ve yakışıksız bir tutum içerisinde olduklarını sizlere de takdim etmek istiyorum: “Toplum da, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, sizin hayalci program ve politikanıza sonuna kadar direnecektir. Hükümet etmeye kararlıysanız gelin, şapkadan tavşan çıkarma huyunuzdan vazgeçin.(CHP sıralarından alkışlar) Üstelik, görüyorsunuz her zaman şapkadan tavşan da çıkmıyor, bazen aslan çıkıyor, adamı paralayıveriyor!..” Şimdi, bu cümleyi okuyunca epey düşündüm; aslan kim, şapkadan çıkan tavşan kim?!.. Sayın Erdal İnönü’nün “aslan sosyaldemokratlar” demesinden sonra, kendinizi aslan olarak görüyorsunuz; ama, ben bu kanaatte değilim. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bana kalırsa, asıl, 24 Aralıkta sizin barajları nasıl geçtiğiniz konusundaki kuşkulara bakarsak, şapkadan çıkan tavşan sizsiniz!.. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlarım, işte, bu konuşmalarının sonunda -her zaman yaptıkları gibi- şunu söylüyorlar “Gelin, illa genel görüşme istiyorsanız, belli konularda isteyin, yapmanız gerekenleri, genel görüşmeye getirmeden yapın; gelin, görüşeceksek; aklın, bilimin öncülüğünde, çağdaş, uygar, laik, özgür toplum olmanın sorunlarını görüşelim; gelin, cezaevlerini, işkenceyi görüşelim; gelin, Adalet Bakanlığındaki yargıç, hâkim kıyımını, memur kıyımlarını konuşalım.” Sanıyorum, arkadaşımız, bu ifadesiyle, bugün birkaç gazetede yer alan, Adalet Bakanlığında 1 600 hâkimi içerisine alan bir kararname hazırlığından bahsedilen bir asparagas haberden yola çıkarak, bu konuşmayı yapıyor. Değerli arkadaşlarım, bakınız, Sayın Bakan, Hükümetin kurulmasından bu yana, 15 gündür, Adalet Bakanlığı makamındadır. Bu 15 gün içerisinde 1 600’e yakın hâkim ve savcının tayinlerinin kararnamelerinin hazırlanması mümkün müdür, önce bunu düşünelim; birincisi bu. İkincisi; hâkim ve savcıların atamaları, nakilleri ve terfileri, Anayasanın 159 uncu maddesi gereğince, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yapılmaktadır. Burada da, Bakan ve müsteşarın dışında, bağımsız yargı organlarından seçilen yüksek hâkimler bulunmaktadır. Bugüne kadar Sayın Bakanın söyleyemediklerini zapta geçmesi açısından ben söylüyorum; 15 günden bu yana –madem, memur kıyımından bahsediyorsunuz; ispat ediniz– bir tek memur tayini bile yapılmamıştır. Üçüncüsü; “şu anda, hâkimler ve savcılar kararnamesi olarak hazırlığı yapılıyor” dediğiniz konu, bundan önceki Hükümet döneminde, ANAP ve DYP döneminde periyodik olarak yazılmış bir hazırlıktan ibarettir; dolayısıyla, bunda da Sayın Bakanın bir şahsî tasarrufu söz konusu değildir; ancak, Adalet Bakanlığında Sayın Şevket Kazan Beyin işinin çok zor olduğunu da biliyorum. Doğru Yol Partisi ve CHP Hükümet ortaklığında tam dörtbuçuk sene elinizde bulundurduğunuz bu Adalet Bakanlığı, bugün tanınamaz hale gelmiştir. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) O bakımdan, eğer Adalet Bakanlığı, gerçekten adalet bakanlığı olacaksa, Sayın Bakana hepimizin yardımcı olması gerekir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, bu akşam saatinde çok önemli bir konuyu görüşüyoruz. Sayın Nihat Matkap Beyefendi buraya geldiler, Hükümet Programı görüşülürken yaptıkları gibi; yani, eski zabıtları açarak, siz, bunu söylemiştiniz, onlar da, size bunu söylemişlerdi; şimdi, nasıl oluyor da bir araya geliyorsunuz diye doldurdukları saatleri, bugün, bu akşam, burada da yaptılar. Yani, siz, eskiden tutanaklarda Çekiç Güç için şöyle demiştiniz, daha önce böyle demiştiniz; şimdi ise, bu Çekiç Güç’ün süresini uzatacaksınız da, bir genel görüşme bahanesiyle, bunu, milletin gözünden saklamak istiyorsunuz... (CHP sıralarından “Doğru” sesleri) Bir Refah Partili olarak söylüyorum; siz ne kadar “doğru” diyorsanız, benim sözüme de dikkat ediniz. Biz, Refah Partililer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarına geçmiş her sözün altına, ömrümüz oldukça imzamızı atıyoruz. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bu sebeple, tutanaklarda yer almış -asparagas haberlerde değil, tutanaklarda yer almış- her sözümüzün, yaptığımız her işin, attığımız her adımın her zaman şerefle hesabını verdik, yine vereceğiz. (RP sıralarından alkışlar) O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşme açılarak, bu çok önemli konuda, millet için bir karar verilmesi noktasında, devletimizin ulusal çıkarları konusunda, dış politikası konusunda, uluslararası ilişkiler konusunda; meselenin insanî boyutunu da düşünerek, ülkemizdeki, çevremizdeki gelişmeleri de dikkate alarak, yeni bir karar verme aşamasında, gelin, buna birlikte karar verelim, hele hele yeni bilgileri ortaya koyalım, bilmediğimiz konuları bir genel görüşme içerisinde ifade edelim, ifade ediliyorsa istifade edelim demek alkışlanacak bir durumken, bundan gocunmanın ve bu genel görüşmeyi istememenin mantığı olmasa gerektir. Bakınız, Refah Partisi olarak, Çekiç Güç konusu nedir...Sürem de bir hayli kısaldı hemen arz ediyorum... 1991’den bu yana, yani, Körfez Harbinden başlayarak, ülkemizde konuşlandırılan -bu tabir söylendiği için ben de aynen tekrar ediyorum- Amerika, İngiltere, Fransa -son kalan haliyle- askerlerinin bulunduğu çokuluslu bir güçtür. Uçağıyla, silahıyla, az sayıdaki askeriyle Türkiye’de bulunmakta; gözetleme, keşif, istihbarat yapmakta; özellikle, Kuzey Irak’ta, Saddam’ın Kuzey Iraklı Kürtlere karşı yeniden yapabileceği bir olaya karşı bir baskı unsuru olarak bulunmaktadır. Beş yıldan beri defalarca süresi uzatılan bu Çekiç Güç konusunda, biz, her defasında endişelerimizi dile getirdik, Türkiye’de ve çevremizde gelişen olaylara karşı dikkat çektik. Bu konuların açıklanmasını; terörüyle, dış politikadaki birtakım tehlikeleriyle, bu Çekiç Güç’ün, hem istihbarat hem de lojistik destek sağlamak suretiyle, Türkiye için tehlikeli olabileceğini her zaman söyledik ve bunu savunduk. Bunları desteksiz atmadık, sadece Amerika içinde var diye veya sadece kuru bir bağımsızlık kavgasıyla da konuşmadık; akıl, mantık ve bilgi içerisinde, bu olaylara bir çözüm bulmaya gayret ettik. Bakınız, bu endişelerimizi, bu şüphelerimizi kanıtlayan pek çok deliller var. Bunların çoğu da Mecliste yaptığımız konuşmalarda tutanaklara geçti. Bir tanesi, 17 Ocakta başlayan Körfez Harbinden sonra, 2 Şubat 1991 tarihli, yani, neredeyse 15 gün sonra, Riyad’ta Amerika kuvvetlerinin ordu sözcülüğü merkezinde yapılmış, bir yarbay tarafından dile getirilen bir konuşmadır. Sabah Gazetesinde, Güneri Civaoğlu imzasıyla yer, mekân, zaman bildirilerek yazılmıştır. “Bu Amerikalı yarbay -hepsini özetlemeye, okumaya imkânım yok- bir Ortadoğu haritasının önünde, sağ elinin avuç içini Musul-Kerkük vilayeti olan geniş bir alanda gezdiriyor ve kelimeleri tane tane seçerek anlatıyor: ‘İşte, Kürt devleti burada kurulur. Savaş bitecek, Saddam çökmüş olacak, bu yörede devlet kalmayacak, devlet otoritesinden yoksun bir boşluk doğacak, Kürtler bir devlet kurarak buradaki boşluğu dolduracaklar. Belki, Türkiye’den de toprak isterler...’ Ona hatırlatıyorum ‘Türkiye, bunu kabul etmeyeceğini açıklamış bulunuyor’ diye. Amerikalı yarbay ‘o zaman çarpışacaksınız’ diyor. Soruyorum, Türkiye’nin düzenli orduları, silahları, topları, zırhları, tankları, uçakları, füzeleri var; böyle bir büyük güce nasıl karşı koyarlar? Hem, gerek İran gerek Suriye, Irak’ın toprak bütünlüğü için açık tavır koymuş bulunuyorlar...” Yazı, bir hayli devam ediyor. Burada özetle söylenen şudur: Amerika’nın hem ekonomik hem de siyasal çıkarları için Körfez Harbinden edinebileceği menfaatların içerisinde, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve Türkiye dışarısında, Kuzey Irak’ta, Türkiye’nin güneydoğusunda yeni bir devletin ortaya çıkarılması endişesi vardır. Sürem ilerlediği için diğer belgelerden özetle arz etmek istiyorum. Başında, eski Amerikan Büyükelçisi Morton Abromowitz’in bulunduğu “Karneci Endoment” isimli kuruluşta, bununla ilgili bir senaryonun... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Arınç, konuşmanızı tamamlayın efendim. BÜLENT ARINÇ (Devamla) – Bu bölgede uygulanan bir senaryoyla ilgili yazıları ve raporları vardır. Biz, bütün bu endişelerle, bugüne kadar Çekiç Güç’e karşı çıktık ve Çekiç Güç’le ilgili olarak, bunun sayesinde Kürt devleti kuruluyor gibi; bununla ilgili olarak, terörü destekliyor, teröristlere birtakım istihbarat ve lojistik destek sağlıyor gibi; Kuzey Irak’taki otorite boşluğunun Türkiye’nin güvenlik sorunu açısından fevkalade önemli olması gibi pek çok konular zaman zaman Meclisimizde tartışıldı ve her zaman bir araya geldik. Çekiç Güç’ün görevi ne zaman bitecek; nasıl bitecek? Bölgede faaliyet gösteren pek çok sivil Batılı yardım kuruluşunun amaçları nedir? Çekiç Güç PKK ilişkisi hangi düzeydedir; amacı, bölgede bir Kürt devleti oluşturmak mıdır? Çekiç Güç’ün Kuzey Irak’taki faaliyetleri konusunda neden Türkiye bilgi sahibi edilmiyor? Türkiye’nin bağımsızlığı açısından Çekiç Güç’ün tahlili yapıldı mı gibi, toplayabildiğim kadarıyla 20 tane sorunun cevabını, maalesef, beş yıldan bu yana, Türkiye’de bulamamış noktadayız; en azından, bir vicdanî kanaat olarak müsterih olamamışız. Şu anda -sözüm bittiği için ifade ediyorum- Kuzey Irak’ta bulunan Zaho ve Etrüş Kamplarında, Türkiye’nin güvenliği açısından tehlike bulunduğu; özellikle Irak ambargosu sebebiyle, güneydoğumuzda ve Kuzey Irak’ta, halkın, işsizlik ve açlık sebebiyle teröre destek olduğu, bu ekonomik çöküntünün mutlaka halledilmesi gerektiği; Birleşmiş Milletler Yasasının 50 nci maddesi gereğince, Türkiye ile Irak arasındaki ambargo konusunun gözden geçirilerek kaldırılması konuları, elbette, Türkiye’nin fevkalade yararlanacağı özelliklerden birisidir diye düşünüyoruz. Çekiç Güç giderse, Saddam, Kuzey Irak’taki Kürtlere tekrar saldırır, Türkiye’ye yığılma olur; Çekiç Güç, Türkiye dışarısına çıkarsa, Güney Kıbrıs veya bir başka ülkeye gider de, onu kontrol etmek mümkün olmaz gibi karşı görüşler de var. Bizim, genel görüşmede, şu anda ifade edemediğim pek çok daha önemli konuyu, Refah Partisi Grubu adına sizlere takdim edeceğimizden emin olabilirsiniz. Bütün bu endişelerle, Hükümetin bir genel görüşme isteğinin, özellikle bir kapalı oturumda ortaya konulması ve 550 milletvekilimizin, siyasî görüşleri ne olursa olsun, Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren, millî güvenliğimizle, millî menfaatlarımızla çok yakından ilgili olan bu konuda en samimi düşünceleri ortaya koyacağından eminiz. Sayın Başkanın müsamahasını istismar etmiyorum; hepinize hayırlı akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan Sayın Bülent Arınç’a teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, kişisel olarak değil; ancak, bu Birleşimi yöneten Başkan olarak, Sayın Arınç’ın konuşmasındaki bir hususu cevaplama ihtiyacındayım. Ben, kapattım dedikten sonra, Sayın Arınç “sizin, Refah Partisi Grubuna iğbirarınız var” dedi; bir gerekçe de koydu. Onun için, bu sözleri ifade etme ihtiyacını, kendiliğinden doğurdu. Değerli arkadaşlarım, önce, benim de bir siyasetçi olarak şu veya bu partiye sempatim, antipatim, hatta iğbirarım olabilir; insan olarak, böyle, bazı duyguların sahibi olabiliriz; hatta, aynı partinin içindeki insanlar hakkında da değişik değerlendirmelerim olabilir; bunlar doğaldır; ama, bu kürsüde görev yaparken ve bu kürsünün dışında, İçtüzüğün ve Anayasanın bana verdiği görevleri yaparken, o duygularımı, düşüncelerimi, değerlendirmelerimi, görev anlayışıma karıştırmayacağımdan, Yüce Genel Kurulun emin olmasını isterim. Bu, benim, sadece kendimle ilgili değil, bu makamlarda görev yapan bütün arkadaşlarımla ilgili önyargısız görüşümdür; istisnalar olabilir yapılan çalışmalarda; ama, Genel Kurulun bu konudan emin olması lazımdır. Bakınız, Sayın Kazan ile yaptığımız tartışmadan sonra, hemen sıcağı sıcağına, tartışmayı uzatmamak için, bir yazılı metin hazırlamıştım; kendisine burada takdim etme fırsatı bulamadım. Acaba, Sayın Kazan -oradan tutanakları gösterdi bana- kendisiyle ilgili, Adalet Bakanı ile ilgili bir beyan mı geçti ki, bu kadar ısrar ediyor, bir tetkik edeyim dedim; tutanağı da getirttim. Tutanağı okuduktan sonra, Sayın Kazan’a hitaben dört maddelik bir yazı yazdım; ama, kendisi burada olmadığı için takdim edemedim. Bir kere, Sayın Kazan’ın, sataşma talebini, aynı oturumda yapması lazımdı; halbuki, Sayın Kazan -Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün yaptığı konuşmadan sonra ara verdik- ikinci oturumda talepte bulundu. OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) – Sayın Başkan, kapatmıştınız hani!.. Ne lüzum vardı buna... BAŞKAN – İkincisi, İçtüzüğün 69 uncu maddesi yerine, bir başka maddeyi zikrederek girdi. Üçüncüsü, Başkanın konuyu kapatmasından sonra, ben, “başka bir öneriye geçiyoruz, bu mesele bitmiştir” dedikten sonra ısrar etme yoluna gitti. Geriye dönme imkânı... Buradaki Başkanlara, hele sıra kapaklarına vurmak suretiyle ısrar edilmez; yönetim inisiyatifi tanınır. Dördüncüsü de, tutanakta, asla Bakanla ilgili hiçbir şey yoktur; Bakanlıkla ilgili vardır. Bakanlıkta yapılan işlemler, bakanın şahsına sataşma sayılmaz. LÜTFİ YALMAN (Konya) – Atamalar, Bakanla alakalı değil mi Sayın Başkan?.. BAŞKAN – Nitekim, bu beyanın gerçeği, şu anda, Sayın Arınç tarafından cevaplandırılmaya çalışıldı; yani, Meclis İçtüzüğüne uygun bir tarzda, bir parti sözcüsü, herhangi bir konuda, eğer bir başka partinin politikalarını eleştiriyorsa -ki eleştiri hakkı vardır; Sayın Sav da eleştiri hakkını kullanmıştır- onu, diğer partinin sözcüsü de usulü dairesinde cevaplandırmıştır. Eğer, Sayın Arınç, Kazan’la ilgili tartışmaya girmeden bu konuşmayı yapsaydı, kendi konuşmasına da asla müdahale etme ihtiyacı duymazdım. Sabrınız için teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubunda. Demokratik Sol Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Şükrü Sina Gürel; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurunuza, Demokratik Sol Parti Grubunun, Çokuluslu Güç’ün süresinin uzatılmasıyla ilgili açılmak istenen genel görüşme üzerindeki düşüncelerini, görüşlerini sunmak üzere geldim; hepinize, Demokratik Sol Parti Grubu adına saygılarımı sunarım. Huzur Operasyonu diye adlandırılan; ama, kamuoyunda genel olarak Çekiç Güç diye bilinen Çokuluslu Güç, Türkiye açısından, Körfez bunalımından bu yana ortaya çıkan güvenlik sorunlarını daha da ağırlaştırmış ve bir yandan da Irak’a uygulanan ambargoyla birleşerek, Türkiye’nin üzerinde ayrıca ekonomik ve toplumsal sorunların da ağırlaşmasına yol açmıştır. Âdeta, bu, Çokuluslu Güç, dışarıdan Türkiye’nin bir göç baskısı altına girmesini engellemek için kurulmuş, konuşlandırılmış gibi olsa da, bu, Çokuluslu Güç’ün çok önemli bir unsurunu oluşturduğu yeni koşullar -bölgede oluşan yeni koşullar- Türkiye’yi, hem bir iç göç sorunuyla karşı karşıya bırakmış hem de ekonomik ve toplumsal sorunlarımızın ağırlaşmasına yol açmıştır. Bu bakımdan, Demokratik Sol Parti, işin başından beri, Çokuluslu Güç’ün, burada konuşlandırılan Çokuluslu Güç’ün; yani, bütünüyle Huzur Operasyonunun statüsünde ve bizi kaygılandıran, çok derinden kaygılandıran fiilî koşullarında radikal değişiklikler yapılmasını istemiş ve bunlar yapılmadıkça da, Çokuluslu Güç’ün, bu biçimiyle, bu Huzur Operasyonunun bugünkü biçimiyle uzatılmasına karşı çıkmıştır. Yalnız, son olarak, 28 Martta, bu, Çokuluslu Güç’ün görev süresinin haziran sonuna kadar uzatılmasını isteyen Sayın Yılmaz Başbakanlığındaki Hükümet, Demokratik Sol Partinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu sürenin haziran ayının sonuna kadar uzatılması konusunda çekimser oyla destek vermesini sağlamıştır. Nasıl sağlamıştır; Sayın Yılmaz Başbakanlığındaki Hükümet, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, Çokulusu Güç’le ya da Huzur Operasyonuyla ya da Çekiç Güç’le -hangi adı verirseniz verin- burada, bölgede, bizi kaygılandıran koşullar yaratan bu Güç’le ilgili olarak duyduğumuz derin kaygıları paylaştıklarına bizi inandırmışlardır ve bu Güç’ün statüsüyle ve koşullarıyla ilgili değişiklikler yapmak için ellerinden gelen çabayı gösterecekleri konusunda bizi ikna etmişlerdir ve biz, o yüzden, 28 Martta, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, bu sürenin haziran sonuna kadar uzatılmasını, çekimser oylarımızla Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmesine olanak sağlayarak, Hükümete, böyle bir iyileştirme fırsatı vermeyi uygun bulmuştuk. Daha sonra da, zaten, bir uzatma daha gerçekleşti; o da, değerli milletvekillerinin bildikleri gibi, Anayasa Mahkemesinin, belirli Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarını iptal etmesi dolayısıyla ortaya çıkan hukuk boşluğunun giderilebilmesi için, bu süre, temmuz sonuna kadar uzatıldı. Bu arada, Demokratik Sol Parti Grubu olarak boş mu durduk; hayır. Demokratik Sol Parti Grubu olarak, biz, Çokuluslu Güç’ün ya da Huzur Operasyonunun ya da Çekiç Güç’ün -kamuoyunda genel olarak bilindiği gibi Çekiç Güç’ün, Huzur Operasyonunun- koşullarının nasıl değiştirilerek, bizim, ulusal kaygılarımızı ortadan kaldıracak, bölgeye, barış, güvenlik ve huzur getirebilecek yeni bir düzenlemeye nasıl kavuşturulabileceği konusunda bir çalışma yaptık ve bu çalışmamızı da, ilgililerle ve yetkililerle görüşerek yaptık; Genelkurmay Başkanlığının görüşlerini aldık, Dışişleri Bakanlığımızın görüşlerini aldık ve Huzur Operasyonunun yerine geçmek üzere, bir bölgesel güvenlik planı hazırladık. Bu bölgesel güvenlik planına göre, Demokratik Sol Parti, bir kere, başlangıçta, sınır güvenliğimizin sağlanması için neler yapılması gerektiğini ortaya koydu. İkincisi, Türkiye’nin, bir yandan tırmanan PKK teröründen, bir yandan da Irak’a uygulanan ambargodan çok yönlü zararlar gördüğünü saptayarak, bu çok yönlü zararların nasıl giderilebileceği konusunda bir dış politika stratejisi saptanmasını istedi ve bu stratejinin ana hatlarını oluşturdu. Üçüncüsü, Ortadoğu’da huzur, güvenlik ve barışı sağlayabilmek için ve demokratikleşme sürecine katkıda bulunabilmek için somut öneriler ortaya koydu. Dördüncüsü, Irak’ta ortaya çıkabilecek ve Türkiye için kaygı ve tehdit oluşturabilecek yeni oluşumların engellenebilmesi için neler yapılması gerektiğini ortaya koydu ve Demokratik Sol Parti Meclis Grubu, böyle bir çalışmayı ortaya koyan tek siyasal parti grubu oldu. (DSP sıralarından alkışlar) Demokratik Sol Parti Grubu olarak, biz, böyle bir somut çalışmayı herkesin bilgisine ve tabiî, değerli milletvekillerinin bilgisine de sunduk. Onun için, benim, şimdi, biraz önce Refah Partisi Grubu adına konuşan Sayın Arınç’a sormaya hakkım var. Ben şunu sorabilirim, diyebilirim ki, biz, böyle somut öneriler, böyle somut çalışmalar yaptık Sayın Arınç, acaba, siz, Refah Partisi Grubu olarak, şimdiye kadar, sadece söz üretmekten başka ve bu Huzur Operasyonunu, tartışmaksızın, kategorik olarak reddetmekten başka ne yaptınız?! (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Demokratik Sol Parti olarak, bizim, Huzur Operasyonundan duyduğumuz kaygıları ve bu kaygıları gidermek için yaptığımız somut önerileri kamuoyumuz biliyor, halkımız biliyor ve eğer okudularsa değerli milletvekillerimiz de biliyor. Dolayısıyla, bugün, acaba bu konuda bir genel görüşme yapmanın koşulları var mı; ben, bu kısa konuşma çerçevesinde, daha çok ona değinerek bu konuşmayı tamamlamak istiyorum. Demokratik Sol Parti Grubunun görüşü odur ki, bu konuda bir genel görüşmeye gerek yoktur; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir meşveret meclisi değildir; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetin bir danışma kurulu, bir danışma organı hiç değildir; çünkü, böyle konularda, Hükümet önce bir karar verir, bir politika saptar, Meclisin önüne getirir; biz, işte o zaman bu konuyu enine boyuna, belki, Sayın Soysal’ın daha önce de söylediği gibi, süreleri de uzatarak tartışırız ve ondan sonra, Meclis olarak bu konuda bir karar veririz; ama, bu konuda öncelikle karar vermesi gereken ve bir politika oluşturması gereken Hükümettir ve Hükümet bu sorumluluktan kaçamaz. Bu konuda genel görüşmenin koşulları yoktur da, gizli görüşmenin, gizli bir görüşme yapmanın koşulları var mıdır?.. Demokratik Sol Parti Grubu olarak bu konuda da düşüncemiz şu: Gizli görüşmenin de koşulları yoktur. Neden yoktur; bir kere, bu konunun gizlisi saklısı yoktur. Biz, Grup olarak, bu konuda, somut, kapsamlı bir çalışma yaparken, Genelkurmay Başkanlığıyla da konuşurken, Dışişleri Bakanlığıyla da konuşurken; hatta, bizim bu bölgesel barış planımızı, bölgesel güvenlik planımızı bizlerle görüşmeye gelen yabancı devlet temsilcileriyle de görüşürken, gördük ki, bu işin bir gizlisi saklısı yoktur; çünkü, bizim derin kaygılara kapılmamıza yol açan koşullar apaçık ortadadır, hepimizin bildiği koşullardır ve bu koşulları ya değiştirmeyi göze alarak bir adım atacağız ya da bazı sorumluluklardan kaçarak ve işi oluruna bırakarak, yine eskisi gibi bu işin devam etmesine karar vereceğiz. Biz, Demokratik Sol Parti olarak, böyle bir konunun, zaten kamuoyuna mal olmuş kaygıları içeren, kaygılarla çevrilmiş bulunan bu konunun böyle gizli görüşmelerle ele alınacak esrarengiz bir yönü olmadığı kanısındayız. İkincisi, biz, zaten, görüşlerimizi, şimdiye kadar, hep kamuoyunun önünde açıkladık, Türkiye Büyük Millet Meclisinde açıkladık; bundan sonra da açıklarız. Somut öneriler oluşturduk, somut bir güvenlik planı oluşturduk, bunu da kamuoyuna mal ettik; herkes de bundan yararlanabilir. Şimdi, bu konu, bir gizli görüşme konusu yapılırsa, aslında, oradaki gizlilik ve oradaki esrarengiz hava, belki kırk elli yıl sürmek üzere bu Meclisin üzerine bir sis gibi çökecektir; çünkü, eğer, bu konu gizli görüşme konusu yapılırsa, o zaman, bu konuda, o gizli görüşmede söylenenler dışarıda söylenemeyeceği için, pek çok şey uzun süre gizli, dolayısıyla kamuoyunun denetiminden uzak olarak kalacaktır ve bu da ciddî bir sakıncadır. Üçüncüsü, Demokratik Sol Parti olarak bizim, kamuoyundan gizleyecek hiçbir şeyimiz yok. Eğer, başkalarının gizleyecek bazı şeyleri varsa, o konuda da kendilerine yardımcı olmak niyetinde değiliz. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Arınç, Sayın Soysal’ın sözlerinden örnek göstererek “Demokratik Sol Partinin, bizim savunduğumuz fikirleri savunuyor olmasından çok memnunuz” dedi. Ben de şimdi şunu söylüyorum: Keşke, bu Pazartesi günü yapılacak olan oturum gizli bir oturum olmasa da, daha önce Refah Partisi sözcülerinin kamuoyu önünde açıkladıkları görüşler, acaba şimdi de paylaştıkları görüşler mi, yoksa bu görüşleri değişti mi; onu hep beraber görsek. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; siyasette (u) dönüşleri olabilir. Aslında, siyasetteki (u) dönüşleri, karayollarındaki (u) dönüşleri gibidir; yol tıkandığı zaman (u) dönüşü yapılır ve sanırım Refahyol, ekonomide olduğu gibi, dış politikada da tıkanmışa benziyor. (DSP sıralarından alkışlar) Hükümetin, neyi gizlemek, neyi gizli görüşmek istediğini anlayabilmiş değiliz; çünkü, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, biz, göründüğümüz gibi olan ve olduğumuz gibi görünen insanlarız ve herkese de bunu tavsiye ederiz. Saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Sayın Şükrü Sina Gürel’e teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, grupların konuşmaları tamamlanmıştır. Önerge sahibi olarak Hükümet konuşacak mı? Hükümet söz istemiyor. Genel görüşme önergesinin öngörüşmeleri bu suretle tamamlanmıştır. Şimdi, genel görüşme açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Genel görüşme açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Genel görüşme açılması kabul edilmiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Genel görüşme günü, İçtüzüğün 103 üncü maddesi uyarınca, genel görüşme açılmasına karar verilmesinden itibaren kırksekiz saatten önce ve yedi tam günden sonra olmamak üzere, bir özel gündem halinde, Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel Kurulun onayına sunulacaktır. (9/4) ve (9/6) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarına üye seçimi yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 18 Temmuz 1996 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 22.20 VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, 1992’de Erzincan ve köylerinde meydana gelen depremde zarar gören bazı vatandaşların konutlarına ve sağlanan kredilere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/958) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim. Mustafa Kul Erzincan 13 Mart 1992 tarihinde Erzincan’da meydana gelen depremden zarar gören vatandaşlarımızın depremden dolayı zararlarının tazmin edilmesi konusunda çok kısa sürede çok büyük çalışmalar yapılmış, depremde evleri yıkılan vatandaşlarımızın evlerinin tamamı 6 ay gibi kısa sürede yapılmış ve hak sahiplerine teslim edilmiş, iş yerleri onarılmış veya yeniden yapılmıştır. Ahır ve samanlıklar yapılmış, depremde zayi olan hayvanlar aynî olarak karşılanmıştır. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına ve depremde yaralanan ve sakat kalan vatandaşlarımıza maddî tazminat ödenmiştir. Tarımsal kredilerden, ticarî kredilerin ertelenmesine kadar ve yeni kredi olanakları sağlanmasına kadar birçok konuda vatandaşlarımızın yaralarının sarılmasına çalışılmıştır. Bütün bu çalışmalar için; Avrupa İskân Fonundantemin edilen 285 milyon dolarla, Dünya Bankasından temin edilen 190 milyon dolar dış kredi kullanılmıştır. Bunca çalışmanın yanında daha sonra hak sahibi olan 272 konut hak sahibinin konutları yapılmamış, yine daha sonra heyelan, deprem ve yeraltı su yükselmesi nedeniyle yerlerinin değiştirilmesine veya yeni konutlar yapılmasına karar verilen, başlatılan ve yarım kalan; Erzincan merkez Ağılözü Köyü, Erzincan Merkez Ahmetli Köyü, Üzümlü İlçesi Çardaklı Köyü, Üzümlü İlçesi Demirpınar Köyü ve Çayırlı İlçesi Bozağa Köyü konutları bugüne kadar bitirilememiş, hatta başlanmış olmasına ve belli bir seviyeye gelmesine karşın yarım bırakılmıştır. 1. Avrupa İskan Fonundan ve Dünya Bankasından temin edilen kredilerin ne kadarı kullanılmıştır? Bu paralardan kullanılmayan var mıdır? 2. Kullanılmayan para var ise, bu para hangi amaçla kullanılacaktır? 3. Erzincan Merkez İlçe ve çeşitli köylerde daha sonra mahkeme kararıyla hak sahibi olan 272 hak sahibine konut yapılacak mıdır? 4. Ağılözü, Ahmetli, Çardaklı, Demirpınar ve Bozağa köylerinin konutları devam ettirilecek midir? Bu konutlar ne zaman tamamlanacaktır? Bu konutların yapımı için 1996 Yatırım Programında ne kadar ödenek ayrılmıştır? 5. Bu köylerin konutları yapılamayacak ise; borçlanması yapılan hak sahiplerinin durumu ne olacaktır? Bakanlığın bugüne kadar bu köylerdeki konutların yapımı için yaptığı harcamalar ne olacaktır? 6. Bu köylerdeki konutların yapımına ne zaman başlanacak? Ne zaman bitirilecektir? 7. Dünya Bankasından sağlanan dış krediyle ilgili yapılan harcamalardan ne kadarı müşavir firmalara ödenmiş, ne kadarı hizmetlerin karşılanması için harcanmıştır? T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 17.7.1996 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Ankara Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/5218 Konu : Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : T.B.M.M.’nin 20.6.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7958-2254/6007 sayılı yazısı (7/958) 1992 yılında Erzincan İli ve köylerinde meydana gelen depremden zarar gören vatandaşlara yapılması planlanan konutlara ve sağlanan kredilere dair Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesinde yer alan hususlar ilgi yazı gereğince incelenmiş olup, sorular itibariyle cevaplarımız aşağıda sunulmuştur. Soru 1. Avrupa İskân Fonundan ve Dünya Bankasından temin edilen kredilerin ne kadarı kullanılmıştır? Bu paralardan kullanılmayan var mıdır? Cevap 1. 13.3.1992 tarihinde meydana gelen Erzincan-Tunceli ve Gümüşhane illerindeki deprem nedeniyle, Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Fonundan temin edilen ve Hazine Müsteşarlığınca Bakanlığımıza tahsisi yapılan yaklaşık 200 milyon $ karşılığı, 150 milyon ECU krediyle yani 1992 ve 1993 yıllarındaki döviz kur’u üzerinden, 1.517.2 milyar tutarındaki ödeneğin, – 1.370,5 milyar TL. si Afet İşleri Genel Müdürlüğümüzce, 1992-1993-1994 yıllarında yapılan yeni afet konutları ve onarımları için kullanılmıştır. – 146,7 milyar TL. si de Yapı İşleri Genel Müdürlüğümüzce Erzincan Merkezde, – 28 Kamu Binasındaki hasarın tespiti, onarımı ve güçlendirilmesi gerekenlerin projelerinin hazırlanması ve yapım işleri için de Ortadoğu Teknik Üniversitesi işbirliğiyle 21 kamu binasının onarım ve güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Dolayısıyle, söz konusu Avrupa İskân Para Fonundan kullanılmayan bakiye miktarı kalmadığı gibi, Dünya Bankasından Bakanlığımızca kredi kullanılmamıştır. Ayrıca, orta hasarlı durumda bulunan toplam 2 064 kooperatif konutunun onarım ve güçlendirilmeleri için düzenlenen bir protokol çerçevesinde İstanbul Teknik Üniversitesince 2 049 özel kooperatif konutunun takviye, onarım, proje kontrolluk ve müşavirlik hizmetleri tamamlanmıştır. Soru 2. Kullanılmayan para var ise, bu para hangi amaçla kullanılacaktır? Cevap 2. Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Fonundan temin edilen krediden harcanmayan para kalmamıştır. Halen programda devam eden işler ile etüt proje kapsamındaki işlere ilişkin çalışmalar ise öz kaynaklardan karşılanmaktadır. Soru 3. Erzincan Merkez İlçe ve çeşitli köylerinde daha sonra mahkeme kararıyla hak sahibi olan 272 hak sahibine konut yapılacak mıdır? Cevap 3. Sonradan hak sahibi olduğu belirtilen 272 vatandaşımızın hangi yerleşim yerine ait oldukları bilinmediğinden, bu konuda Erzincan Valiliği ile (Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü) yapılan görüşme sonucunda da böyle bir rakamdan bilgilerinin olmadığı öğrenilmiştir. Gerek 7269 Sayılı Kanuna göre Kanunî süresinde müracaat edemeyip, sonradan gerekli belgeleri ile birlikte müracaat edip hak sahibi kabul edilenlerin gerekseİdare Mahkemesi kararına göre çeşitli yerleşim yerlerinde sonradan hak sahibi kabul edilenlerden isteyenlere Erzincan Merkezde İçtaş Firmasınca yapılan 588 konuttan artan 32 konutla birlikte merkez Çukurkuyu beldesinde artan 129 konut verilmiştir. Ayrıca 1996 yılı programında 91 adet konutun inşaatı yer almakta olup, 31 konutta da 1996 yılı etüt proje programında bulunmaktadır. Bunların dışında hak sahibi olup kendilerine konut verilmeyen aile bulunmamaktadır. Soru 4. Ağılözü, Ahmetli, Çardaklı, Demirpınar ve Bozağa köylerinin konutları devam ettirilecek midir? Bu konutlar ne zaman tamamlanacaktır? Bu konutların yapımı için 1996 Yatırım Programında ne kadar ödenek ayrılmıştır? Cevap 4. Erzincan-Merkez-Ağılözü köyünde 115 konut 1996 yılı yatırım programında 131,838 milyar TL. proje tutarı, 30 milyar TL. 1996 yılı ödeneği ve ihale yöntemiyle yer almakta olup, program gereği konutlar 1997 yılında bitirilecektir. -Çayırlı- Bozağa Köyünde 63 konut 1996 yılı yatırım programında 61,114 milyar TL., proje tutarı, 47,5 milyar TL. yıl içi ödeneği ve ihale yöntemiyle, -Üzümlü-Çardaklı Köyünde 20 konut 1996 yılı yatırım programında 10,311 milyar TL. proje tutarı, 9,835 milyar TL. yıl içi ödeneği ve E.Y.Y. yöntemiyle, -Üzümlü-Demirpınar Köyünde 55 konut (47 konutu 1995 yılı öncesinde bitirilmiştir.) 1996 yılı yatırım programında 9,845 milyar TL., proje tutarı, 6,6 milyar TL. yıl içi ödeneği ve E.Y.Y. yöntemiyle yer almakta olup, söz konusu konutların programları gereği 1996 yılı sonuna kadar bitirilmesine çalışılacaktır. Diğer taraftan Merkez-Ahmetli Köyünde 1990 yılı muhtemel yer kaymasından etkilenen ve 1996 yılı etüt proje programında bulunan 13 konut da bütçe imkânlarına göre yatırım programına alınacaktır. Soru 5., 6. Bu köylerin konutları yapılmayacak ise; borçlanması yapılan hak sahiperinin durumu ne olacaktır?Bakanlığın bugüne kadar bu köylerdeki konutların yapımı için yaptığı harcamalar ne olacaktır? – Bu köylerdeki konutların yapımına ne zaman başlanacak? Ne zaman bitirilecektir? Cevap 5., 6. Anılan köylerin konutlarının yapılmaması ve hak sahiperinin durumunun ne olacağı gibi endişeler yersiz olmakla birlikte, 4 cevapta da açıklandığı üzere tüm çalışmalar planlandığı gibi aksatılmadan sürdürülecektir. Soru 7. Dünya Bankasından sağlanan dış krediyle ilgili yapılan harcamalardan ne kadarı müşavir firmalara ödenmiş, ne kadarı hizmetlerin karşılanması için harcanmıştır? Cevap 7. Dünya Bankası kredisinin kullanım yetkisi tamamen Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ait olup, bu kredi “Erzincan Depremi Rehabilitasyon ve Yeniden Yapılandırma Projesi” kapsamında anılan İdarece kullanıldığından, Müşavir Firmalara sağlanan finansman veya ödemeler konusunda bir bilgi verilmesi Bakanlığımızca mümkün olamamaktadır. Bilgi ve gereğini arz ederim. Cevat Ayhan Bayındırlık ve İskân Bakanı 2. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Tekirdağ İline bir karayolları bölge müdürlüğü kurulmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/973) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. Dr. B. Fırat Dayanıklı Tekirdağ Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İstanbul ve Çanakkale’nin Trakya kesiminde kalan karayollarının yapım, bakım ve onarımları İstanbul’da bulunan Karayolları 1 inci Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir. Karayolları 1 inci Bölge Müdürlüğünün yoğun trafik akışının bulunduğu Tekirdağ İlimize uzak oluşu, hizmet etkinliğinin yeteri kadar yerine getirilememesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle; Tekirdağ ilinde, Trakya’da bulunan illeri de sorumluluk sahası içine alacak bir Karayolları Bölge Müdürlüğünün kurulması düşünülmekte midir? T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 17.7.1996 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Ankara Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/5220 Konu : Tekirdağ Milletvekili Fırat Dayanıklı’nın yazılı soru önergesi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : T.B.M.M.’nin 26.6.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2466 sayılı yazısı (7/973) Tekirdağ Milletvekili Fırat Dayanıklı’nın Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi, ilgi yazı gereğince incelenmiştir. Soru 1. Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, İstanbul ve Çanakkale’nin Trakya kesiminde kalan karayollarının yapım, bakım ve onarımları İstanbul’da bulunan Karayolları 1 inci Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir. Karayolları 1 inci Bölge Müdürlüğünün yoğun trafik akışının bulunduğu Tekirdağ İlimize uzak oluşu, hizmet etkinliğinin yeteri kadar yerine getirilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle; Tekirdağ İlinde, Trakya’da bulunan illeri de sorumluluk sahası içine alacak bir Karayolları Bölge Müdürlüğünün kurulması düşünülmekte midir? Cevap 1. Karayolları Bölge Teşkilatları kurulması konusunda detaylı araştırmalar yapılmakta ve bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre konu hakkında görüş belirlenebilmektedir. Teşkilatın çeşitli birimlerinde, yol ağı tespiti, makine parkı, dengeleme planı, bakım ve onarım planlaması, erişebilirlik yönetim zorluğu tespiti gibi başlıklar altında yapılan çalışmalar daha sonra bütçe ve yatırım imkânları perspektifi içerisinde sentezlenerek değerlendirme yapılmaktadır. Türkiye genelinde yapılan bu çalışmalar sonucunda mevcut Bölge Müdürlükleri belirlenerek teşkilatlanmaları tamamlanmıştır. Değişen şartlara ve ihtiyaca göre Bölge Müdürlükleri sınırlarında düzeltmeler yapılabilmektedir. Gerekli altyapı, yatırım tahsisleri ve talep yoğunluğu gerçekleşmeden yeni Bölge Teşkilatlarının kurulması, ülkemizin şartları dikkate alındığında ekonomik bulunmamaktadır. Tekirdağ il sınırları içerisindeki Devlet ve İl Yollarımızdaki bakım hizmetleri 11 inci (Lüleburgaz), 12 nci (Topkapı), 13 üncü (Gelibolu), 15 inci (Kırklareli) şubeleri tarafından yürütülmektedir. 670 km. yol ağına sahip Tekirdağ ilinde hizmetlerin yürütülmesi sırasında da herhangi bir zorlukla karşılaşılmamaktadır. Bilgi ve gereğini arz ederim. Cevat Ayhan Bayındırlık ve İskân Bakanı 3. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, doğalgaza yapılan zam nedeniyle Ankara Anakent Belediye Başkanı hakkında yapılan işleme ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yazılı cevabı (7/984) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak aracılığınızla yanıtlanmasını arz ederim. Yılmaz Ateş Ankara Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, 397 sayılı Doğalgaz Kullanımı Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamedeki yetkisini kullanarak 1.1.1995 tarihinden itibaren; Belediye ve Büyükşehir Belediyelerinin, Doğalgazı Botaş’tan aldıkları fiyata en fazla % 30 fiyat farkı yansıtarak, tüketicilere satabileceklerini kararlaştırmıştı. Bu nedenle; 1. Mahkeme kararı ile de tespit edildiği gibi yasaya aykırı olarak Ankaralılara % 30’un üzerinde, % 300’e varan zamla doğalgazı satan Ankara Anakent Belediye Başkanı hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmışsa, yapılan işlem nedir? 2. Bir işlem yapılmamışsa nedenini açıklar mısınız? 3. Ankara halkından haksız ve yasaya aykırı olarak tahsil edilen paranın, mahkemeye başvurulmadan iade edilmesi sağlanabilir mi? T.C. İçişleri Bakanlığı 17.7.1996 Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü Sayı : B.0.50.MAH.0650002/(80-84)96-80612 Konu : Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş’in yazılı soru önergesi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMBaşkanlığının 2.7.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.2523-7/984-2415 sayılı yazısı. İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş’in, “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca yapılan doğalgaz satışına ilişkin” yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler aşağıya çıkarılmıştır. 31.1.1995 tarih ve 22188 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Doğalgaz Satış Fiyatının Tespitine İlişkin Tebliğ” hükümlerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca uyulmadığı yönündeki Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının bildirimi üzerine, konunun incelenmesi ve soruşturulması için mülkiye müfettişi görevlendirilmiştir. Soruşturma neticesinde EGO Genel Müdürlüğü İdare Encümeni Başkan ve üyeleri hakkında düzenlenen rapor, gereği ifa olunmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve anılan Başsavcılıkça ilgililerin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebine ilişkin olarak iddianame hazırlanmış ve kamu davası açılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Mehmet Ağar İçişleri Bakanı 4. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul Emniyet Müdürlüğünce hizmet karşılığı alındığı iddia edilen bağışlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yazılı cevabı (7/987) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Ülkü Güney tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını rica ederim. Bülent Akarcalı İstanbul 1. İstanbul Valisinin onayıyla, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün vatandaşlara vereceği hizmetler karşılığı, 100 bin TL’den 50 milyon TL’ye kadar varan bağışın bir derneğe yapılmasını zorlayan bir karar aldığı doğru mudur? 2. Kamu hizmetlerinin bağış karşılığı yapılması, Devlete olan güveni sarsmaz mı? T.C. İçişleri Bakanlığı 17.7.1996 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/157261 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 2.7.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/987-2462/2523 sayılı yazısı. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde 31.10.1990 tarihinde bir grup iş adamının önderliğinde, 2908 sayılı Dernekler Kanununa uygun olarak kurulan “İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Binalarını Karakollarını Yaptırma Yaşatma ve Yardım Derneği” kurulmuş ve kurulduğu tarihten bu yana teşkilata yeni binalar yapmak, mevcut binaların bakım-onarımını yapmak, Emniyet Teşkilatının hizmete yönelik ihtiyaçlarını karşılamak, şehit olan mensuplarımızın ailelerine maddî yardımlarda bulunmak gibi bir çok alanda teşkilatımıza yönelik hizmetlerde bulunmaya devam etmektedir. Derneğin yukarıda belirtilen hususları yerine getirebilmesi amacıyla İstanbul Valiliğinin onayı ile 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununa uygun olarak vatandaşlarımızın kendi rızaları ile yaptıkları bağışları kabul edilmektedir. Bu bağışlar esnasında, vatandaşın bağış yapmaya zorlanması veya devlete olan güveni sarsıcı herhangi bir davranışta bulunulması sözkonusu değildir. Bilgilerinize arz ederim. Mehmet Ağar İçişleri Bakanı 5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Aksaray Belediye Başkanlığının İddia edilen bir uygulamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yazılı cevabı (7/988) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Ülkü Güney tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını rica ederim. Bülent Akarcalı İstanbul Aksaray’ın RP’lı Belediye Başkanlığı her Cuma günü yapılan Türk Bayrağı’nın göndere çekilme merasimini iptal etmiştir. 1. Bu iptal doğru mudur? 2. Doğruysa, Belediye hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünmektesiniz? T.C. İçişleri Bakanı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü Sayı : B.0.50.MAH.0650002/(80-84)96- 80613 Konu : İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın yazılı soru önergesi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 2.7.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2523-7/988-2463 sayılı yazısı. İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalının “Aksaray Belediye Başkanlığınca Türk Bayrağının göndere çekilme merasiminin iptal edildiği iddiasına ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında Aksaray Valiliğinden alınan 9.7.1996 tarih ve B.054VLK4680400-01/101 sayılı yazıda; Aksaray Belediyesi hizmet binası önündeki göndere her hafta Cuma günü mesai bitiminde belediye bandosunun katıldığı törenle bayrak çekildiği halde, 19.5.1996 tarihinden sonra sadece belediye zabıta memurlarının katıldığı törenle bayrak çekilme uygulamasına geçildiğinin tespit edildiği, Bandonun bayrak törenine katılmaması konusunda yazılı ve sözlü bir emir bulunmamakla birlikte, belediye bandosu çalışanlarının Belediye Park ve Bahçeler Müdürlüğü emrine verilmesi ve bando görevlilerinin bu görevin ifası için sevkedilmemelerinin sonuçta etkili olduğunun düşünüldüğü, Olayın yerel bir gazetede haber konusu yapılması üzerine Belediye Başkanlığından 21.6.1996 günü bilgi istenildiği, bu yazı üzerine her cuma bayrak çekme töreninin bandonun katılımıyla yapılması uygulamasına yeniden başlanıldığı, Ayrıca, olaya sebebiyet veren Belediye Basın Yayın ve Kültür Müdürü Erdoğan Kaya hakkında yasal soruşturma açıldığı ve adı geçenin görevden uzaklaştırıldığı, soruşturmanın sonucuna göre gereğinin yapılacağı, ifade edilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Mehmet Ağar İçişleri Bakanı Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşının, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş. (KÜMAŞ)’ın özelleştirilmesi sırasında yapıldığı iddia edilen usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak meydana gelen devlet kayıplarını belirlemek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/98) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İlişikte sunulu, Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.’nin özelleştirilmesi aşamasında yapılan bazı uygulamaların hukuka aykırı olduğu, bu suretle devletin zarara uğratıldığı iddialarının araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMMİçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 3.7.1996 Emin Karaa Kütahya ve 22 arkadaşı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Refrakter (ateşe dayanıklı) malzemeler, ağır sanayiinin temel girdilerinden olup, stratejik önem taşımaktadır. Refrakter malzemelerin önemli bir bölümünü bazik karekterli türler oluşturur. Bazik karakterli refrakter malzemelerin hammaddesi ise manyezit ve krom cevherleridir. Kaliteli ham manyezit cevheri yeryüzünde çok sınırlı bulunmaktadır. Türkiye 1969 yılına kadar, demir çelik ve diğer sanayii kollarında kullanılan sinter manyezitten üretilen malzemelerin tümünü ithal etmekte, ürettiği ham manyezit cevherinin tümünü ise ihraç etmekteydi. Gerek yurt içindeki refrakter malzemelere olan talebin karşılanması, gerekse ülkede üretilen ham manyezit cevherinin yurt içinde değerlendirilmesi için 1969 yılında Konya Krom Magnezit Tuğla Sanayii kurularak tuğla ve monolitik harç üretimine başlanmıştır. Manyezitin ham cevher olarak ihraç edilmesinden doğan kayıpları önlemek ve reflakter malzemede ithal ikamesi sağlamak amacıyla 24.10.1972 tarihinde Etibank’ın öncülüğünde 54 girişimci ortak tarafından “Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.” adıyla bir şirket kurulmuştur. Şirketin yatırımları Temmuz 1976 tarihinde tamamlanarak, 31.7.1976’da sinter manyezit üretimine başlanmıştır. 1983 yılına kadar Etibank’ın iştiraki olarak faaliyetlerine devam eden şirket, 1983 yılında 2929sayılı kanunla Türkiye Çimento ve Toprak Sanayi T.A.Ş.’nin bağlı ortaklığı haline getirilmiş, 233 sayılı KHK ile de bu statüsünü korumuştur. 3291 sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddeleri uyarınca Yüksek Planlama Kurulunun 20.5.1992 tarih ve 92/3 sayılı kararı ile şirketin % 98,28 oranındaki kamu hissesi özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresine devredilmiştir. Daha sonra Yüksek Planlama Kurulunun 3.6.1994 tarih ve 94/18sayılı kararıyla özelleştirme kapsamından çıkarılarak yeniden ÇİTESON’ın bağlı ortaklığı haline getirilmiş ve sermayesi 945 milyar liraya çıkartılmıştır. Sermaye artırımı ile ilgili işlemlerin tamamlanmasını müteakip KÜMAŞ’taki ÇİTESON’a ait hisseler, artırılan sermaye miktarı ÇİTOSAN’ın şirketten olan alacağına mahsup edilerek, 23.1.1995 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredilmiştir. KÜMAŞ, 5.9.1995 tarihinde de araştırma önergemize konu olan bir takım şüpheli işlemlerle özelleştirilmiştir. KÜMAŞ, demir çelik, çimento, şeker, kireç vb. sanayiinin temel girdilerinden olan bazik karakterli (manyezit esaslı) refrakter malzeme (tuğla ve harç) üretmektedir. Bu malzemeler arasında; manyezit, krom-manyezit, kimyevi bağlı ve saç bağlı tuğlalar ile zift veya grafitli (karbon) tuğlalar ile çeşitli tipte harçlar bulunmaktadır. 1976 yılında 72 000 ton/yıl olarak işletmeye açılan tesis, artan talep karşısında tevsii edilmiş ve 1982 yılında 144 000 ton/yıl olarak faaliyetini sürdürmüştür. Ayrıca 1989 yılında 40 000 ton/yıl olan manyezit esaslı tuğla tesisleri de işletmeye açılmıştır. KÜMAŞ 1994 yılında 835 497 084 lira kâr etmiş, yine 1994 yılında alıcı fiyatlarıyla GSMH’ya katkısı 840 133 000 000 lira olmuştur. Bu haliye KÜMAŞ İstanbul Sanayi Odasının 1994 yılı Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasında 273 üncü sırada yer almıştır. Şirkette üretim ve malî yapı bakımından olumlu gelişmeler gözlenmesine, bilançonun kâr ile kapanmasına rağmen, özelleştirme kapsamına alındığı 1992 yılından 1994 yılına kadar hiç bir yatırım yapılmamış; ancak her nedense özelleştirilmesinden bir yıl önce hızlı bir yatırım faaliyetine girilmiş ve Yüksek Planlama Kurulunun 3.6.1994 tarih ve 94/18sayılı kararı gereğince şirkete 50 milyon ABD Doları tutarında (sermaye artırımı nedeniyle) kaynak aktarılmıştır. KÜMAŞ dahil, ülkemizdeki özelleştirme uygulamalarında dikkat çeken nokta; özelleştirmenin amacı olarak gösterilen, “zarar eden KİT’lerin satılması” hiçbir şekilde gerçekleştirilmemiştir. Uygulamada yapılan “zarar eden KİT’lerin önce devlet olanaklarıyla kâra geçirilip daha sonra satılmasıdır.” Meclis Araştırma önergemizin esası da, KÜMAŞ’ın özelleştirilmesi aşamasında yapılan bazı işlemlerle devletin zarara uğratıldığı, hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı yolunda ciddî bulgulara dayanan tespitlerimizdir. KÜMAŞ’ın özelleştirilmesinden önce yapılan değer tespitinde, tesislerin değeri, yine KÜMAŞ’a ait olan fakat çoğu, müteahhitler tarafından işletilen 12 maddenin işletme hakları hariç, 99 531 000 milyon dolar olarak belirlenmiştir. Üstelik değer tespiti yapan firma, tespit edilen değere dahil olmayan maden işletme haklarının ayrıca pazarlık konusu yapılması gerektiğini belirtmiştir. Oysa ihale, bu madenlerin işletme haklarını da kapsayacak biçimde ve belirtilen hususlar dikkate alınmadan 108 milyon dolara yapılarak devlet zarara uğratılmıştır. Kural olarak özelleştirme “rayiç bedel” bu bulunamazsa “gerçeğe en yakın bedel” üzerinden yapılmalıdır, aksi takdirde satışın yapılmaması gerekirdi. 5.9.1995 tarihinde yapılan ihaleyi ESBANK’ın sahibi olan Zeytinoğlu Grubu aldı ve KÜMAŞ 108 milyon dolara bu gruba satıldı. İhale şartnamesine göre ihale bedelinin (108 m.USD) yarısı peşin (54 m.USD) diğer yarısı ise bir yıl sonra ödenecekti. Özelleştirildiği günlerde KÜMAŞ’ın kamu bankalarında yaklaşık 40 milyon dolara yakın nakit parası vardı. Bu para, ihale bedelinin peşinatı olan 54 milyon doların Özelleştirme İdaresine ödeneceği 28.9.1995’ten bir gün önce, yani 27.9.1995 tarihinde KÜMAŞ Genel Müdürü Burhanettin Özdemir’in emriyle kamu bankalarından çekilerek, KÜMAŞ’ın yeni sahibi Zeytinoğlu grubuna ait ESBANK’a yatırılıyor. Ertesi gün ihale bedelinin ilk taksidi 54 m. USD Zeytinoğlu Grubu tarafından Özelleştirme İdaresine ödeniyor. Burada açıkça görülüyor ki KÜMAŞ; devlet parasıyla özelleştirilmiştir. Bu şekilde hem devlet zarara uğratılmış, hem de açıkça bir görev suiistimali gerçekleşmiştir. Kütahya Manyezit İşletmeleri A.Ş.’nin özelleştirilmesi aşamasında, yukarıda ortaya konan bulguların araştırılması amacıyla; Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 3.7.1996 Emin Karaa Bekir Yurdagül Kütahya Kocaeli Mehmet Cevdet Selvi Hasan Gülay İstanbul Manisa Hikmet Uluğbay Mustafa Güven Karahan Ankara Balıkesir Veli Aksoy Yüksel Aksu İzmir Bursa Nami Çağan Fevzi Aytekin İstanbul Tekirdağ Hadi Dilekçi Ziya Aktaş Kastamonu İstanbul Necati Albay Abdullah Turan Bilge Eskişehir Konya Mehmet Büyükyılmaz Bayram Fırat Dayanıklı Adana Tekirdağ Mustafa İlimen Ahmet Piriştina Edirne İzmir Mehmet Tahir Köse Şükrü Sina Gürel İstanbul İzmir Mustafa Yılmaz Halil Çalık Gaziantep Kocaeli Müjdat Koç Ordu TUTANAĞIN SONU |
|