DÖNEM : 20 CİLT : 7 YASAMA YILI : 1 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 64 üncü Birleşim 19 . 6 . 1996 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. — Ordu Milletvekili Bahri Kibar’ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 2. —Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışın neden olduğu hasar ile alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması 3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip Özdemir’in cevabı B) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. —Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Parlamento Başkanı Blagovest Sendov Başkanlığındaki Parlamento Heyetine, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi 2. —(10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak için toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6) 2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7) 3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) 4. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev yaptığı yıllarda Kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/9) IV. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. —Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın kendisine sataşması nedeniyle konuşması V. —SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in yazılı cevabı (7/652) 2. —Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T. C. Ziraat Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/861) 3. —Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Sıvas’a bağlı bazı köylerin yol, köprü, su kanalı ve kanalizasyon sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/899) 4. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından yapılan mucur ihaleleri hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/910) I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı. İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhindeki çalışmalarına, İzmir Milletvekili Birgen Keleş, personel reformuna, Kars Milletvekili Çetin Bilgir de, Doğu Anadolu’nun ekonomik kalkınması ve devlet desteğine; İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar. Bosna -Hersek’e gidecek olan : Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dönüşüne kadar, Cumhurbaşkanlığına, TBMMBaşkanı Mustafa Kalemli’nin vekâlet edeceğine, Dışişleri Bakanı Emre Gönensay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nahit Menteşe’nin vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna; İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile, İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 5 arkadaşının, Genel Nüfus Tespiti Yapılması ve Seçmen Kütüklerinin Güncelleştirilmesi Hakkında Yasa Önerisinin, TBMM İçtüzüğünün değişik 78 inci maddesi uyarınca komisyonlarda ve Genel Kurulda öncelikli olarak görüşülmesine devam olunmasının Bakanlar Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi ve Denizli Milletvekili M. Halûk Müftüler’in, (10/63) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi; Genel Kurulun bilgisine sunuldu. (10/8, 16, 20) ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Başkanlıklarının, komisyonların görev süresinin 19.6.1996 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına ilişkin tezkereleri ile, Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alan ve 18.6.1996 tarihli birleşimde görüşülmesi kararlaştırılan eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6), (9/7), (9/9), eski Başbakan Tansu Çiller hakkındaki (9/8) esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin görüşmelerinin 19.6.1996 Çarşamba günkü birleşimde yapılmasına ve dört Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi; Kabul edildi. Ülkemizde konuşlandırılan ve TBMM’nin 28.3.1996 tarihli ve 409 sayılı kararıyla görev süresi 31 Mart 1996 tarihinden itibaren üç ay uzatılan Çokuluslu Güç’ün görev süresinin uzatılması hakkındaki kararın, Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucunda iptal edilmesi halinde hukukî boşluğa neden olmamak, müttefiklerimizle yapılmakta olan görüşmeleri sonuçlandırabilmek için gerekli olan zaman ihtiyacının karşılanabilmesi amacına yönelik olarak, Çokuluslu Güç’ün görev süresinin, TBMM karar tarihinden başlamak üzere, 31.7.1996 tarihine kadar uzatılmasına; Çokuluslu Güç’ün yapısı, Güç’e bağlı yabancı ülke silahlı kuvvetleri personelinin ülkemizde tabi olacakları statünün tayini, Türkiye’nin Güç’e katkısı ve bu Güç’ün, amaçlarına uygun biçimde kullanılmasıyla ilgili bütün kararları almaya ve gerektiğinde harekâtı sona erdirmeye Bakanlar Kurulunun yetkili kılınmasına izin verilmesine, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde devam etmekte olan olağanüstü halin 19.3.1996 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere, dört ay süreyle uzatılması hakkındaki 14.3.1996 tarihli ve 399 sayılı TBMM kararının, Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucunda iptal edilmesi halinde hukukî boşluğa neden olunmaması, olağanüstü halin kaldırılması halinde ihtiyaç duyulacak idarî ve yasal düzenlemelerin henüz tamamlanmamış bulunması nedeniyle, olağanüstü halin on ilde 18.6.1996 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere, 31.7.1996 günü saat 17.00’ye kadar uzatılmasına; İlişkin Başbakanlık tezkereleri, üzerindeki görüşmeleri takiben istem üzerine yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi. 19 Haziran 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, Birleşime 20.45’de son verildi. Hasan Korkmazcan Başkanvekili Salih Kapusuz Fatih Atay Kayseri Aydın Kâtip Üye Kâtip Üye BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN KÂTİP ÜYELER : Fatih ATAY (Aydın), Salih KAPUSUZ (Kayseri) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum. Çoğunluğumuz vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. II. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. — Ordu Milletvekili Bahri Kibar’ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması BAŞKAN – Gündemdışı söz taleplerinde birinci sırada, Ordu Milletvekili Bahri Kibar'ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz talebi vardır; kendisini kürsüye davet ediyorum. Buyurun Sayın Kibar. Konuşma süreniz 5 dakikadır. MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınızda, Kuzey Anadolu Projesi diye adlandırılan projenin içeriğinden bahsetmek ve buna kısaca değindikten sonra, Ordu ile ilgili bilgileri arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hepinizin bildiği gibi, genelde Karadeniz insanı, Karadeniz Bölgesindeki gelişmişlik düzeyinin ilerisindedir; ama, çoğunlukla bölge dışında yaşadığı için Karadenize katkısı fazla değildir. Bu nedenle, şair "bu memleket baştan başa gurbettir" demiş. Gerçekten de, birçok Karadeniz insanı, iş ve aş bulabilmek için devamlı göç halinde, yaşamını gurbette sürdürmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz bölgesi, yeraltı ve yerüstü kaynakları ve tabiî güzellikler bakımından, yurdumuzun en zengin bölgelerinden biridir; fakat, özellikle ulaşım ve devlet yatırımlarının yetersizliği yüzünden, Karadeniz illeri, geri kalmış bir bölgeyi oluşturmaktadır. Değerli milletvekilleri, yıllar itibariyle gerek iktisadî ve toplumsal durumu gerileyen ve gerekse yaşam koşulları gün geçtikçe kötüleşen Karadeniz Bölgesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Döneminde, yeni bir atılımın ya da atılımların başlatılmasında yarar olduğunu düşünüyorum. Geçmiş dönemde görev yapan tüm Karadeniz Bölgesi milletvekilleri ya da başka çevrelerden seçilen Karadeniz kökenli milletvekilleri, Karadenizin sorunlarının çözümünü, bir yasa çıkarma anlayışı içerisinde ele almışlardır. Kuşkusuz Karadeniz Bölgesi için önem taşıyan projeler de başlatılmıştır; ancak, asıl katkının, kısaca KAP diye anılan yasanın çıkarılmasıyla elde edileceği kanaatini taşımaktayım. O halde, Kuzey Anadolu Projesi ya da kısa adıyla KAP nedir: Kuzey Anadolu Projesi, Bölgenin süratle kalkındırılmasını, nüfusun dengeli dağılımını, bölgeden yoğun göçün önlenmesini, ekonomik hayatın, sanayinin, madencilik, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve tarımın canlandırılması ile altyapı eksikliklerinin giderilmesini, diğer bölgelerle olan gelişmişlik farkının ortadan kaldırılmasını, Türk ekonomisine entegrasyonun sağlanmasını ve bölge halkının hayat standartlarının yükseltilmesini, Karadeniz Ekonomik İşbirliği kapsamında Türkiye'nin Balkanlar ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle ilişkilerinin geliştirilmesini sağlayacak planları, önlemleri hazırlamak, uygulamak ve koordine etmek şeklinde tanımlanmıştır. Güneydoğu Anadolu Projesinden sonra Türkiye'nin en büyük projesi olacak KAP, özetle şu gerekçelerle öneriliyor: Yatırımların bölgelere göre dengesiz dağılımı sonucu, ülke ekonomisi içerisinde bölgelerin gelişmişlik düzeyi farklılıklar göstermektedir. Bu farklılaşma, bölgelere göre gelir ve refah dağılımında eşitsizliklere yol açmaktadır. Devletlerin amaçlarından birisi de vatandaşlar arasında büyük uçurumları önlemektir. Son on yılda sağlanan ekonomik ve teknik gelişmelerden, Kuzey Anadolu Bölgesi, payını alamamıştır. Devlet Planlama Teşkilatının illerin gelişmişlik düzeyiyle ilgili sıralamasında, son yıllarda, Trabzon İli 24 üncü sıradan 38'e, Rize İli 7 nci sıradan 26'ya, Giresun İli 23 üncü sıradan 46'ya, Samsun İli 17 nci sıradan 28'e ve nihayet Ordu İli, 38 inci sıradan 51 inci sıraya düşmüştür. Yine 2000'li yıllara yaklaştığımız bu dönemde ise, yeni kurulan illerden önce, Ordu İli sıralamasında fazla bir değişiklik görülmemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce değindiğim gibi, Kuzey Anadolu Projesinin oluşması için, 1993 yılında Doğu Anadolu Bölge Planlaması Projesi (DAP), Konya Ovası ve Orta Anadolu Bölge Planlama Projesi (KOP) ile birlikte, Kuzey Anadolu Bölge Planlaması Projesi (KAP) adı altında Yüce Meclise getirilen yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilerek, bu konuda ön adım atılmıştır; ancak, ne var ki, bu konuda gözle görülür bir gelişme olmadığını söylemek, sanırım, doğru bir tespit olsa gerektir. Biz, Anavatan Partisi olarak, 2000'li yıllara doğru yol alan Türkiyemizde, bölgelerarası dengesizliğin giderilerek, doğu, batı, kuzey, güney bölgesel farklılıklarının ortadan kaldırılmasına ve geri kalmış yörelerin sosyoekonomik ve kültürel açıdan süratle kalkındırılmasına herkesten daha fazla taraftarız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, sizlere, KAP planlaması... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen konuşmanızın son cümlelerini ifade edin. BAHRİ KİBAR (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ordu İlinin toplam nüfusunun yüzde 60'ı köylerde, yüzde 40'ı ise şehirde yaşamaktadır. Resmî olarak kırsal nüfus yüzde 60 görünmesine rağmen, bu oran, şehirde oturup köyle bağlantısı olanlarla birlikte gerçekte yüzde 75-80'e çıkmaktadır. Kırsal alanla bağlantılı nüfusun bu kadar yüksek oranda olmasına rağmen, tarımsal ürün çeşitliliği yönünden ağırlıklı olarak sadece fındığa bağımlı kalınmış, ürün çeşitlemesine gidilmemiştir. Ancak, 1984'ten sonra bu eksiklikleri gidermek amacıyla, İlimizde yoğun bir çalışma temposu içine girilmiş ve bunun için bitkisel üretim, hayvansal üretim, su ürünleri, arıcılık, kooperatifçilik, elsanatları, mantarcılık gibi konularda, ilgili uzmanlarla beraber çeşitli deneme, demonstrasyon çalışmaları yapılmış ve yöremize uygun bulunan ürünlerin çiftçilerimize yaygınlaştırılmasına hız verilmiştir. Değerli milletvekilleri, Ordu ve Giresun yöremize yeni bir hayat verecek olan kırsal kalkınma projesine de burada değinmeden geçemeyeceğim. Tüm bölge halkımızı ve Türkiyemizi yakından ilgilendirecek olan kalkınma projesi, kısa vadede 60 milyon dolara mal olacak ve bu miktar, uzun vadeli bir çalışma olarak düşünüldüğünde 80-90 milyon dolara mal olacak ve 2003 yılında tamamlanabilecektir. Bu proje, tamamlandığında, Bölge insanımızın yapısını temelden değiştirebilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce sıraladığım sorunların yanında, daha birçok sorunumuz da vardır. Yüce Meclisin değerli zamanını fazla işgal etmemek için, bunları başlıklar halinde sunmaya çalışacağım. Ordu'yu Sıvas ve Tokat'a bağlayacak yol projesi, Ordu Topçam Barajı ve diğer hidroelektrik santral projeleri, Ordu İli ve ilçeleri Organize Sanayi Bölgesi, Ordu İli ve bazı ilçelerinde yatılı ilköğretim bölge okulları, arıcılık enstitüsü, Ordu İlinin kalkınmada öncelikli yöre haline getirilmesi, Ordu havaalanı inşaatının bir an önce tamamlanarak hayata geçirilmesi Bölge ve Türkiye ekonomisine de oldukça yararlar sağlayacaktır. Son olarak, kırsal kalkınma projesi ve Merkez Bankası Ordu şubesi konusundaki çalışmalar bir an önce hayata geçirilerek, Bölge insanının sosyoekonomik düzeyi geliştirilmelidir. Bu arada, parantez açarak şunu söylemek istiyorum. Yüksek malumlarınız olduğu üzere, Samsun-Sarp Sınır Kapısı Otoyol Projesinin başlatılmasında büyük desteği olan Sayın Başbakanımız Mesut Yılmaz'a, bu değerli çalışmalarından dolayı, Karadeniz insanı adına teşekkürü bir borç biliyorum. Değerli arkadaşlarım, vaktimiz çok dar olduğu için fazla konuya değinemedim. Artık, Karadeniz Bölgesi ve Ordu için bir şeyler yapmanın zaruretinin apaçık ortada olduğunu takdirlerinize sunuyorum. Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Gelişmemişlik ya da bölgesel geri kalmışlık, Bölge insanımızın ve insanlarımızın bir kaderi değildir. Bu bağlamda, Yüce Meclisin üyelerini, bu konu üzerinde bir kez daha düşünmeye ve Türk Bayrağının temsil ettiği tüm değerlere bağlı olan bu insanlara sahip çıkmaya davet ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Ordu Milletvekili Sayın Bahri Kibar'a teşekkür ediyorum. 2. —Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışın neden olduğu hasar ile alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz sırası Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na ait. Sayın Karapaşaoğlu, 29 Mayıs 1996 tarihinde Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışla ilgili beyanda bulunmak üzere söz talebinde bulunmuştur. Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (RP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin siyasî gündeminin yoğun olduğu bugünlerde, milletimizin problemlerini, böyle gündemdışı 5 dakikalık konuşmalarla huzurunuza getirmeye çalışıyoruz. 29 Mayıs 1996 Çarşamba günü, Çanakkale İlimizin merkeze bağlı İntepe, Kumkale Beldeleriyle, Halileli, Gökçali ve Tevfikiye köyleri ile civarına yağan ceviz büyüklüğündeki şiddetli dolu ve yağmur sebebiyle yaklaşık 20 bin dekar civarında pamuk, ayçiçeği, buğday, arpa ve domates ekili alan ile üzüm bağları büyük ölçüde hasar görmüştür. Mahallinde yaptığımız incelemelerde, 500 milyar liranın üzerinde maddî zarar olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu belde ve köylerde görüştüğümüz belediye başkanları, muhtar ve çiftçilerimizin talepleri özetle şöyledir: Çiftçimizin, Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları faizsiz olarak en az bir yıl ertelenmelidir. Çiftçimizin, ertelenecek olan bu borçlarının, müteakip senede, en az dört taksit halinde tahsil edilmesi temin edilmelidir. Hasar gören bölge çiftçisine, yeniden ekim ve dikim yapabilmesi için, Ziraat Bankası veya devletin uygun göreceği kaynaklardan acilen para yardımı yapılması temin edilmelidir. Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 45 inci maddesi, tarım ve hayvancılık gibi üretim dalları ile bu üretim dallarında çalışanların korunmasını teminat altına almıştır ve yine, Anayasamızın 119 uncu maddesinde, ülkemizin bir bölgesinde tabiî afet veya ağır ekonomik bunalım hallerinde tedbir almak ve yardımda bulunmak üzere, Cumhurbaşkanımızın başkanlığında, Bakanlar Kurulumuzun toplanması emredilmiştir. Bugün, Çanakkale'de hem bir tabiî afet olmuştur hem de ağır ekonomik bunalım vardır. Öyle ağır bir ekonomik bunalım vardır ki, devlet-millet ilişkileri bütün ülke sathında sertleşmeye başlamıştır. Bugün, bölge halkımız ve çiftçimiz, devletin şefkat elini üzerinde görmek istiyor. Öyle ümit ediyorum ki, devletine ve milletine askerlik yaparak, vergi vererek, üretim sağlayarak hizmet eden bu insanlara devletin yardım eli uzanacak ve onların sıkıntı ve ıstırapları giderilecektir. Değerli milletvekilleri, devlet, millet için vardır; milletin hiçbir kesimine farklı işlem yapmamalıdır; hatta, öyle adaletli olmalıdır ki, cezaevinde bulunan mahkûmlarına bile farklı işlem yapmamalıdır. Bugün, Ankara'da, cezaevinde mahkûm olarak bulunan insanların yakınları ve aileleri, mahkûm evlatlarının insanca yaşayabilmeleri için devletin yardımını talep ediyorlar. Devletin eli şefkatli olmalıdır; devlet zulüm yapamaz, asla zulüm de yapmamalıdır; onların insanca yaşamalarına, insanca beslenmelerine imkân vermelidir. İnsanlar, cezaları çektirilirken dahi zulme uğratılmamalıdır. Değerli milletvekilleri, yıllık enflasyonun yüzde 100'lerin üzerinde olduğu bir ülkede, devlet, şayet, alacağından faiz alıyorsa, köylüden, esnaftan, çiftçiden, sanatkârdan, memurdan, alacağına karşılık faiz alıyorsa, mutlaka ödemesi gereken ödemelerine de - faiz olmasa bile- ödemeleri esnasında, zamanaşımından dolayı meydana gelen farkları maddî olarak tazmin etmek mecburiyetindedir. Kasım ayında, Marmara Bölgesinde, çiftçiden satın alınmış olunan zeytinlerin bedeli, altı ay içerisinde ödenmek durumunda kalınmış, en son taksitleri bugün ödenmiştir. Bu müstahsillerimizin zararlarının telafi edilmesi de, bugün, gündeme getirilmelidir. Değerli milletvekilleri, insanımız, devletimizden, Hükümetimizden yardım bekliyor, dertlerine çare bekliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, gündemdışı söz talebiniz, Çanakkale'deki doğal afetle ilgiliydi; zannediyorum, başka konulara girdiğiniz için süreniz yetmedi; son cümlelerinizi, lütfen, ifade edin. Buyurun. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, Meclisimizin gündemini, artık, milletimizin problemleri, sorunları işgal etmek mecburiyetindedir. Bu duygu ve düşüncelerle, bize söz hakkı veren Sayın Başkanımıza ve bizi dinlemek nezaketinde bulunan siz değerli arkadaşlarımıza saygılarımı sunuyo, inşallah, milletimizin, devletimizin problemlerinin bir bir çözüleceği bir Mecliste buluşmak üzere, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyorum. 3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip Özdemir’in cevabı BAŞKAN – Gündemdışı son söz talebi, Sayın Yahya Şimşek'e ait. Bursa Milletvekili Sayın Yahya Şimşek, basın dağıtım tekeliyle ilgili olarak görüşlerini ifade edecekler. Buyurun Sayın Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde, basında sıkça gündem konusu olan, basın dağıtımında tekelleşmeyle ilgili konudaki görüş ve düşüncelerimi aktarmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ülkemiz, basında tekelleşme sürecinin sıkıntılarını yaşamaktayken, şimdi de, dağıtımda kartelleşme olayı gündeme gelmiştir, ki, asıl tehlikeli olan da budur. Yazılı basında giderek büyüyen tehlikeyi, kısaca şöyle özetlemek olanaklıdır: Türkiye'de, yazılı basın iki büyük grubun denetimine girmiş bulunmaktadır. Bu iki grup, bugün, ülkenin yazılı medyasının yaklaşık olarak yüzde 85' ini denetlemektedir; kalan yüzde 15'lik bölümün içerisinde, Cumhuriyet, Siyah Beyaz ve Evrensel Gazeteleriyle, İslamcı basın yer almaktadır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde, yazılı medya, böylesine iki tekele teslim edilmemiştir. Her ülkede, yazılı veya görsel medya gruplarının tiraj sınırlaması vardır. Bir de, aynı grupların, sözlü ve görüntülü medya üzerindeki denetimlerini düşünecek olursak, Türkiye'deki haber alma özgürlüğünün ne derece kısıtlanmakta olduğunu tahmin etmek çok güç olmasa gerekir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde bir başka ciddî tehlike daha gündeme gelmiştir. Bu tehlike, basında tekelleşmenin de ötesinde, dağıtımda kartelleşme tehlikesidir. Şöyle ki: Son zamana değin yazılı basının dağıtımını, büyük dağıtım şirketleri, iki büyük dağıtım şirketi yapmaktaydı. Bunlardan biri bildiğiniz gibi, Yay-Sat, diğeri de Birleşik Dağıtım. Tabiî, dağıtımla ilgili, şöyle kısa bir geriye gidecek olursak, 1960'lı yıllarda, bu gazete dağıtımlarının, her gazetenin kendisi tarafından ve kamyonlarla yapıldığını görmekteydik. Daha sonra, İstanbul gazeteleri GAMEDA'yı kurdular; büyük gazeteleri alıyorlar, küçükleri almıyorlardı; GAMEDA'da da böyle bir sorun yaşanıyordu. 1978'den sonra, Anadolu Ajansına, dağıtım şirketi kurma yetkisi verildi; ama, ne yazık ki, bu şirketin kurulması o dönem içinde gerçekleştirilemedi; tabiî, daha sonrası için de... Daha sonra, GAMEDA'da ihtilaflar çıkınca, Hür-Dağıtım ve Yay-Sat adında biraz evvel de bahsettiğim gibi iki dağıtım şirketi ortaya çıkmış oldu. Bunların her ikisi rekabet halinde bu dağıtım işlerini yürütürlerken, kısa zaman önce, konuşmaya konu olan birleşme, yani tekelleşme meydana geldi. Bu iki şirket, iki basın tekeline aitti. Bir ay kadar önce, bu iki büyük dağıtım şirketi, kendi yayınlarının dışında kalan gazete ve dergileri, ortaklaşa kurdukları bir şirket aracılığıyla yapma kararı aldılar ve yine bildiğiniz gibi, bu yeni şirkete de Yay-Bir adı verildi. Ne var ki, bu yeni şirket kâğıt üzerinde var; gerçekte, birçok bölgeden gelen bilgilerden de ortaya çıktığı gibi, yine, dağıtımları, bayilere, eski dağıtım şirketleri yapıyor; ancak, fatura Yay-Bir adına, yani, yeni şirket adına kesiliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın Sayın Şimşek. YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) – Anlaşılacağı gibi, resmen var olan üç dağıtım şirketi, aslında, iki büyük medya grubunun ortaklaşa denetiminde; yani, tam bir kartel durumunda. Bu da yetmezmiş gibi, satıştan alınacak paylar artırılıyor; önceleri, gazetelerden yüzde 15, dergilerden de yüzde 30 pay alınırken, ansızın bir telefon mesajıyla -edinilen bilgilere ve gazetelerde yazdıkları kadarıyla- Yay-Bir'in dağıtacağı gazetelerden alınacak pay yüzde 30'a, dergilerden alınacak pay da yüzde 45'e çıkarılıyor. İlginç olan, bu telefon tebliğinde "bu akşama kadar yeni sözleşmeyi imzalamazsanız dağıtım dışı bırakılacaksınız" tehdidinde de bulunuyor. Yapılan ısrarlı itirazlar ve özellikle, geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi Sıvas Milletvekili Sayın Mahmut Işık'ın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki girişimleri sonucu, satış payı, gazeteler için yüzde 20'ye, dergiler için de yüzde 35'e çekildi; ancak, elbette ki, bu yeterli değil; çünkü, onların elinde olduğu sürece, bugün için bu durumda karar alırlar, yarın bu kararı yine gazeteler aleyhine değiştirebilirler. Hiçbir Avrupa ülkesinde veya gelişmiş başka ülkelerde gazete patronluğu ile dağıtım şirketi patronluğu birleşemez; çünkü, haksız rekabet doğar. Patron, kendi medyasını gerektiği gibi dağıtır; ama, ötekini tezgâh altına atabilir. Türkiye'de de, özellikle küçük gazeteler ve dergiler bu sistemle çok ciddî bir tehdit altına girmiş bulunmaktadır. Bugün, satış payları bir ölçüde düşürülmüş olsa da, biraz evvel de dediğim gibi, küçük gazeteler ve dergiler, oluşacak kartelin insafına terk edilmiş olacaktır. Nitekim, bazı dergiler yükü kaldıramayacakları için kapatma kararı almışlardır. Bu ise, çokseslilikten vazgeçmektir. Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Zamanım elverdiğince, dağıtımda bu olaylara engel olabilmek için, bir türlü oluşturulamayan serbest rekabet kurulu zaman yitirilmeden oluşturulmalı ve işlevsel kılınmalıdır. Gümrük Birliğinin de öngördüğü antitröst yasalar bir an önce çıkarılmalıdır. Bir yasal düzenlemeyle, gazete, dergi satıcılığı, tıpkı eczaneler gibi, ruhsata bağlanmalı ve bu yerlere teslim edilen her yayının satışa konulması koşulu getirilmelidir. Aksi takdirde, küçük gazete ve dergilerin dağıtımı ve satışı, dolayısıyla, bizlerin çeşitli kaynaklardan alacağı haberler de böylece engellenmiş olacaktır. Teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Yahya Şimşek'e teşekkür ediyorum. Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Bakanım. Konuşma süreniz 5 dakikadır. DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekilimiz Sayın Yahya Şimşek Beyefendinin, özellikle basındaki kartelleşmeyle ilgili gündemdışı konuşmasına Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, basınımızın bu problemini göz önüne getirirken, problemlerini burada irdelerken, öncelikle, Anadolu basınını çok iyi tanımış ve Anadolu basınını irdelemiş olmamız gerektiğine inanıyorum. Çok yakın bir zamanda, İstanbul'da, Anadolu basınının temsilcileriyle yaptığımız toplantıda, gerçekten, bugün, Türkiye'de, 800 tane gazetenin çıktığı Anadolu basınında, fevkalade ciddî problemler olduğu gözlemlendi. Bu yüzden, öncelikle, eğer, genel basın dediğimiz, bugün, tirajında kartelleşme ve tekelleşmesinden şikâyetçi olunan yapılanmanın, eğer, Türkiye aleyhine tezahür etmemesi gerektiğine inanıyorsak, bunun, mutlaka, Anadolu basınının güçlenmesiyle mümkün olacağını özellikle ifade etmek istiyorum. Sayın milletvekilimin "buna müdahale edilmesi" sözüne pek fazla iştirak etmediğimi ifade etmek istiyorum. Burada, basının bütün problemlerini, özellikle dağıtım ve tiraj meselesini kendi bünyesi içerisinde çözmesi gerektiğine inanıyorum. Onun dışında, eğer, bu yapılanmayı çözmek gerekirse, yani, Yüce Meclisin buna müdahalesi gerekecek olursa, Anadolu basınını güçlendirecek bir yapılanmayı, bir yasayı burada teemmül ederek, sizin de katılımınızla gerçekleştirebilirsek, çıkarabilirsek, fevkalade ciddî bir hizmeti beraber yapmış olacağız. Aksi takdirde, bugün bütün dünyada -tiraj artımını da sağlayacak şekilde- gazete satışlarına baktığımız zaman, mutlaka, mahallî basınla birlikte, o yörenin güçlendirildiğini görüyoruz. Ancak, o şekliyle bu sistemi ayakta tutmak ve bu sistemi geliştirmek mümkün olacaktır. Bununla beraber, biz, bu kısa dönemde; yani bir aylık bütçe görüşmelerinden arta kalan zaman aralığında, Basın Yayın Genel Müdürlüğümüz marifetiyle yaptığımız çalışmalarla, özellikle Anadolu basınına fevkalade ciddî katkılarda bulunmaya çalıştık. Maalesef, bütçe bizden önce oluşturulduğu için, ancak birtakım rölasyonlarla değişiklik yapabildiğimiz Basın Yayın Genel Müdürlüğü bütçesinde, Anadolu basınına, çok sınırlı kaynaklarla katkıda bulunma imkânımız vardı. Biz, yine devletin bütçesinden hiçbir şey harcamadan, Anadolu basını için hazırladığımız günlük gazeteyi, 76 ilin valiliklerinde oluşturulan basın merkezleri vasıtasıyla, onlara anında haber ulaştırabilmek amacıyla sunarak, bir gelişme süreci içerisine girdik. 23 ilimizde, TURPAK hattı dediğimiz, bugün internete bağlanabilecek çok ciddî bir yapılanma oluştu. TURPAK hattıyla, Anadolu Ajansının ve Basın Yayın Genel Müdürlüğümüzün hazırlamış olduğu günlük haberler, anında, bu yörede 800 gazetesi olan Anadolu basınına ulaştırılma imkânına sahip olmuştur. Yeterli değildir, bazı noktalarda eksiklikler vardır; ama, bu çok ciddî hizmeti, Basın Yayın Genel Müdürlüğümüzde oluşturduğumuz Anadolu Basını Bürosunda, arkadaşlarımız marifetiyle gerçekleştirmeye ve geliştirmeye devam ediyoruz. BAŞKAN – Sayın Bakan, kendi beyanımla ilgili bir düzeltmede bulunacağım. Sizin konuşma süreniz 20 dakika. Ben 5 dakika olduğunu ifade etmiştim. İçtüzüğümüzün 98 inci maddesinde yapılan yeni değişiklik, sorulara cevapta, hükümetin söz süresini 5 dakikayla sınırlamıştır; ama, gündemdışı konuşmalara cevap süresi, eskiden olduğu gibi, 20 dakika olacak. Ben, yanlış bir beyanda bulundum; 15 dakikalık söz süreniz daha var. O rahatlık içinde konuşmanız için beyanda bulunuyorum. B) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. —Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Parlamento Başkanı Blagovest Sendov Başkanlığındaki Parlamento Heyetine, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi BAŞKAN – Efendim, şu anda Genel Kurulumuzu şereflendiren konuklarımızı selamlamak istiyorum. Sayın milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının davetlisi olarak ülkemizde bulunan Bulgaristan Parlamento Başkanı Sayın Blagovest Sendov ve beraberindeki Parlamento Heyeti, şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır. Kendilerine, Yüce Heyetiniz adına hoş geldiniz diyorum.(Alkışlar) A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam) 3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip Özdemir’in cevabı (Devam) BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin efendim. DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum; fakat, ben, Yüce Meclisin, milletvekili arkadaşlarımın sabrını taşırmadan, hızlı başladığım konuşmamı kısa sürede bitirmek istiyorum. Bulgaristan Karma Ekonomik Kurulu Başkanı olarak ben de, bugün, Parlamentomuzu ziyaret eden milletvekili arkadaşlarımıza, komşu milletvekillerimize hoş geldiniz diyor, kendilerine saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, biraz önce arz ettiğim gibi, ınternet aracılığıyla 23 ilde oluşturduğumuz TURPAK hattı marifetiyle, gerçekten, Anadolu basınını daha geniş bilgilendirmek açısından fevkalade ciddî bir çalışma içerisindeyiz. Aslında bugün 5 milyona yaklaşan ınternet bağlayıcıları, internet konuşmacıları, fevkalade önemli bir hizmeti beraberlerinde götürüyorlar. Hangi kütüphaneden, hangi bilgi bankasından, internet aracılığıyla bir konu hakkında bilgi istiyorsanız, bilgisayarın tuşuna bastığınız zaman, istediğiniz ölçüde, bu bilgileri, kendi kompütürünüze, kendi laptopunuza aktarma imkânına sahipsiniz. Aslında, Sayın Başbakanımızın da girişimleriyle, şu anda mevcut bulunan 2 800 belediyemizin, internet aracılığıyla bir merkeze bağlanarak, onların problemlerini anında çözebilecek bir merkezin yapılanma çalışmaları da, bünyemizde devam etmektedir. Bu 2 800 belediyemizin, hangi oranda araçlarının bulunduğu, problemlerinin ne olduğu, bir bilgi bankası marifetiyle, İnternet aracılığıyla, 24 saat açık olan bir merkeze, anında ulaştırılma imkânına sahip olunacaktır. Onun dışında, bu 23 ili geliştirerek, TURPAK hattını, 76 il marifetiyle bütün vilayetlerimizde yaygın hale getirerek, 800 tane gazete çıkaran, 250 tane televizyonu ve 1 000 kadar radyosu olan Anadolu basınına da, gerekli bilgileri, gerek Anadolu Ajansı vasıtasıyla gerekse Basın Yayın Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla ulaştırma imkânına sahip olacağız. Değerli basın mensupları, bu vesileyle arz etmek istediğim diğer bir konu da şudur: Yine devletin bütçesinden hiçbir harcama yapmadan, 2 tane il müdürlüğümüzü faaliyete geçirdik. Bunlardan bir tanesi, iki gün önce açılışını yaptığımız Trabzon Basın Yayın İl Müdürlüğü, ikincisiyse Adana'da faaliyetine devam eden Adana Basın Yayın İl Müdürlüğümüzdür. Burada, yöre halkına, bölgeye, hizmet verebilmek amacıyla bu çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca, güneydoğumuzda meydana gelen hadiselerde, dünya basınına fevkalade yanlış haberler ulaştıran bir yapılanmayı ortadan kaldırabilmek için, Diyarbakır'da Uluslararası Basın Merkezini organize ettik. TURPAK hattıyla beraber, uydu aracılığıyla anında fotoğraf ve film geçebilecek ve bütün basına doğru bilgi anlatacak, aksettirecek, Avrupa'nın 6 il merkeziyle bağlantısı olan, fevkalade ciddî bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışma neticesinde, oradaki örgüt faaliyetlerinde, örgütün, katliam neticesinde öldürmüş olduğu vatandaşların resimlerini çekerek "bunları, Türk askeri öldürmüştür" gibi yanlış bir beyanla gündeme getirdiği için, Diyarbakır'daki UluslararasıBasın Merkezi, fevkalade önemli bir hale gelmiştir ve hizmetine devam etmektedir. Bunun dışında, İstanbul'da yapılan bir hizmet vardır; rahmetli Özal zamanında, Sepetçiler Kasrı adı altında, İstanbul'da, yine bir Uluslararası Basın Merkezi oluşturulmuştu; ama, maalesef, bu basın merkezinin faaliyeti yaklaşık üç yıldır durdurulmuştu ve sadece bir iki gazeteci arkadaşımızın gidip geldiği çok atıl bir görünüm arz etmekteydi. Çok kısa bir süre içerisinde, arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalarla, burası, Uluslararası Basın Merkezi görünümüne kavuşturulmuştur. Yine, burada, özellikle emekli gazeteci arkadaşlarımızın devamını sağlamak üzere, internet aracılığıyla her türlü servisin verildiği bir merkez kurulmuştur. Değerli basın mensupları, biraz önce, değerli milletvekilimizin gündeme getirdiği, basınımızın sorunları ve mahallî basının dışındaki oluşumlarda meydana gelen sıkıntıları, ancak bir basın şurası marifetiyle, çok açık bir şekilde gündeme getirerek, beraber etüt etme imkânını sağlamak üzere, yine Basın Yayın Genel Müdürlüğü marifetiyle, bir basın şûrası organize edilmiştir. Bu şûranın hazırlık çalışmaları tamamlanmıştır. En kısa sürede, yine milletvekillerimizin de katılımıyla, bütün basın-yayın organlarının iştirakiyle, basınımızın içerisinde bulunduğu problemleri gündeme getirmek ve bunlara çözüm aramak, çözüm üretmek açısından yapılacak bu basın şûrasına herkesin duyarlı olmasını ve katkıda bulunmasını diliyorum. İlk defa, bir Devlet Bakanlığı olarak, İnternette bir web sayfası açtık. Bütün dünyaya açık olan bu web sayfası, dünya basınıyla haberleşme ve Türk basınındaki problemlerin gündeme getirilmesi açısından fevkalade ciddî bir işlev görmektedir. Bu vesileyle, bu web sayfasına gelen bilgileri de derleyerek, basın şûrasında, yine, önemli bir gelişmeyi birlikte takip etmiş olacağız. Değerli milletvekilleri, ülkemizin çok büyük sıkıntıları var. Bu sıkıntıları hep beraber yaşıyoruz. Bana kalırsa, burada, çok ciddî konuları birlikte tartışıyoruz. Bu Meclisin bir saatinin maliyet rakamını belki biliyorsunuz; ama, altını çizerek bir kez de ben arz etmek istiyorum: Bu Yüce Meclisin çalışmasının bir saatinin Türk Milletine maliyeti 1 milyar 340 milyon liradır, günde 32 milyar lira etmektedir ve bütçeden ayda 1 trilyon lira para harcanmaktadır. Onun için, burada, en azından, sorulan bu soruyu sakin bir şekilde dinlemek açısından, bu Meclisin işlevi açısından da fevkalade yararlı olacağına inandığım için, bu rakamları size arz ediyorum. (DSP sıralarından "Ne ilgisi var" sesleri) BÜLENT H. TANLA (İstanbul) – Devam et... Devam et... DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın milletvekili, oturduğunuz yerden bana laf atıyorsunuz. Kayıtlara bakarsanız, ben, iki dönem milletvekilliği yapmış birisi olarak, hiç kimseye, oturduğum yerden müdahalede bulunmadım. Saygıyla, sorulan soruya cevap vermeye çalışıyorum. Eğer, konuşmalarda aksak bir yanım varsa, buyurup, bu kürsüden tekrar beni tenkit edebilirsiniz. Beni, sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir'e teşekkür ediyorum. Sayın Atay, bir talebiniz mi var? FATİH ATAY (Aydın) – İzninizle Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın Başkan, İçtüzükteki yetkime dayanarak, ben, dün yapmış olduğum konuşmada "yıllarca süren kan ve ateştir ve ortada kazanılmış tek bir hak yoktur" cümlesinden sonraki cümleyi "süregelen olaylar halkı bıktırmıştır" anlamında kullandım. Bu nedenle, tutanakların, o şekilde düzeltilmesini rica ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atay. Beyanınız tutanağa geçmiştir, tutanak, bu beyan doğrultusunda düzeltilecektir. B) ÇEŞİTLİ İŞLER (Devam) 2. —(10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak için toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İstanbul-Kadıköy'de, 1 Mayıs günü meydana gelen olaylarda gerekli tedbirlerin alınmadığı iddialarını araştırmak amacıyla kurulan (10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu, geçen toplantısında görev bölümü yapamamıştır. Bu nedenle, bu Komisyon üyelerinin, 20 Haziran 1996 Perşembe günü, saat 11.00'de, ana bina, birinci bodrum, Genel Evrak karşısındaki 475 numaralı Meclis araştırması komisyonları salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ilan tahtalarına da asılmıştır. Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz. III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6) BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz. Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Mesut Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır. Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4.6.1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır; bu nedenle, Meclis soruşturması önergesini tekrar okutmuyorum. İlk söz, önerge sahibi olarak, Muğla Milletvekili Sayın Mustafa Dedeoğlu'nundur. Bu önerge üzerinde söz isteyen diğer milletvekillerini okuyorum: İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz Karakoyunlu, Afyon Milletvekili Sayın Nuri Yabuz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün, Kastamonu Milletvekili Sayın Murat Başesgioğlu, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya. İçtüzük gereğince, ilk söz, önerge sahibine ait; buyurun Sayın Dedeoğlu. Konuşma süreniz, biraz önce de beyan ettiğim gibi, 10 dakikadır. MUSTAFA DEDEOĞLU (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan hakkındaki yolsuzluklarla ilgili işlem yapmadığı için, Sayın Mesut Yılmaz hakkında verilmiş olan soruşturma önergesiyle ilgili olerek, önerge sahibi sıfatıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluk, politik yozlaşma olgusunun bir türevidir. "İşini bilme" zihniyeti üzerine bina edilmiş olan bu politikalar, ilk defa, Anavatan iktidarları zamanında başlamış ve bu iktidarlar döneminde önü bir türlü alınamamıştır. Devlet, millet kaynaşmasını yıpratmış, toplumdaki hüsnüniyeti kirletmiştir. Halkımızın nefretini kazanan sokaktaki mafya ile bürokrasideki bozulma, ANAP iktidarlarının büyüttüğü kavramlar olmuştur. Siyasî literatürümüzde "Civangate" olarak bilinen bir örneği, bunların somut bir göstergesi kimliğiyle, zihinlerimizi hâlâ meşgul etmektedir. Konuyu başından ele alıp, şu sorulara cevap arayarak başlayalım: Engin Civan kimdir; nereden gelmiştir; nasıl gelmiştir; ne yapmıştır? Engin Cİvan 1987 yılından önce, Dünya Bankasında "junıor memur" yani, stajyer memur olarak çalışıyordu. Hatırlarsınız, ANAP İktidarında, tersine beyin göçü edebiyatı oldukça yaygındı. İşte, bu akım sırasında, Civan'ı Türkiye'ye getiren Ahmet Özal ve Bülent Şemiler, bütün tecrübeli bürokratların itirazlarına rağmen, öncelikle, Emlak Bankasında müşavir olarak görevlendirdiler. İsmi birçok olaya karışan ve yurtdışına çıktığında "Bülent Chemy" ismiyle kart bastıran Şemiler, 13.5.1992 tarihinde yaptığı basın toplantısında, Civan'ı, bakın nasıl suçluyor: " Engin Civan, benim, bankaya sokmadığım siyasîler ve şirketlerle kulise başladı. 'Beni Genel Müdür yaparsanız, bütün işlerinizi hallederim' diyordu" Engin Civan'ın çok ilginç bir yükselişi olmuştur. Önce, Emlak Bankası Genel Müdür Yardımcılığına, daha sonra, 40 milyarlık bir yolsuzluğa adı karışmasına rağmen, Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğüne, altı ay geçmeden, Emlak Bankası Genel Müdürlüğüne getirilmiştir. Civan'ın ilk icraatı, banka bünyesinde, banka müfettişlerinden ve bankacılardan oluşan Horzum Araştırma Komisyonunu dağıtmasıydı. Civan'ın adı geçen yolsuzlukları şöyle devam ediyor: Anatepe Uydukent Projesiyle ilgili olarak birim fiyatlarının çok yüksek tespit ettirilmesi. Anatepe kapsamındaki işlerin Mang firmasına devredilmesi ve bankanın 264 milyar lira tazminat yükümlülüğüne sokulması. ESKA şirketine ait Uluslararası Turizm ve Ticaret Projesinde yapılan usulsüzlükler. Ortadoğu Şehircilik Yatırım Anonim Şirketine fazla ödemede bulunulması. EKSAN firmasına, 35 milyon Alman Markı kredinin, bankanın zarara uğratılarak, kullandırılması. KUTLUTAŞ firmasına, İzmir-Bostanlı'da yaptırılacak konutlar için, o günün fiyatlarıyla 101 milyar lira usulsüz avans verilmesi. CAMEL Anonim Şirketine açılan krediler sonucu, bankanın zarara uğratılması. LOYTAŞ firmasına, bankanın zarara uğratılması uğruna, kredi kullandırılması. En son, bir kurşunlanma olayı sonucunda ortaya çıkan, işadamı Selim Edes ve birçok kişinin de adının karıştığı, hepimizce malum, bir sürü suç. Bu son olayla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun 212, 214 gibi maddeleri uyarınca cezalandırılması amacıyla kamu davası açıldı. İstanbul İkinci Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanık İbrahim Engin Civan hakkında, 6.4.1995 gününde, Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre yedi yıl altı ay ağır hapis cezası ve 62 milyar 500 milyon lira ağır para cezası verilmiş ve karar, Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 20.9.1995 gün ve 1995/2389-2481 sayılı ilamıyla onaylanarak kesinleşmiştir. Aslında, Engin Civan, ANAP dönemi yolsuzlukları kahramanlarından sadece birisi; sadece bir günah keçisidir... Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet yönetiminin ciddiyeti ve kuralları vardır. Yasalar çerçevesinde, liyakat gözetilerek ve mesuliyet şuuru ihtimamla aranarak yönetim esastır. Genel müdür yardımcısı ve genel müdür olabilmek için, belirli bir hizmet süresi ya da fevkalade başarı aranır; çünkü, amaç, devlet yapılanmasında hizmetlerin yerindeliğinin ve verimliliğinin azamî şartlarda sağlanmasıdır. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre, iktisadî hayata yön vererek, ticarî esaslara göre faaliyet gösterecek olan devlet kurumları, ekonomik gereklere uygun olarak, verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda, kendi aralarında ve millî ekonomiyle uyum içerisinde çalışarak, sermaye birikimine yardım etmek ve daha fazla yatırım kaynağı yaratmak amacını güderler. Yine, siyasal olarak, yasal olarak, genel müdürler üçlü kararnameyle atanırlar "yetki ve paralellik" ilkesi gereğince, aynı şekilde görevden alınırlar, ilgili bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanınca. Anayasaya göre Başbakan, bakanların görevlerini, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmelerini gözetmek ve düzeltici önlemler almakla görevlidir, tabiî olarak bürokratlarını da. Genel müdür yardımcılığında, 40 milyar liralık usulsüzlüğe adı karışan birinin, önce Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğüne, çok kısa bir süre sonra da Emlak Bankası Genel Müdürlüğüne atanması, birbiri ardına yolsuzlukların devam etmesine rağmen görevde tutulması; buradan çıkar sağlayanlar, bu çıkarları görmezlikten gelip, ortak olanların bulunduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Yine Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanı -görevlerinden dolayı- sorumlu değildir. Cumhurbaşkanının imzasını taşıyan işlemlerden dolayı, Başbakana ve ilgili bakana sorumluluk düşer. Engin Civan'ın genel müdürlüğü döneminde, Başbakanlık görevi, Sayın Mesut Yılmaz'dadır; ancak, Sayın Mesut Yılmaz, kendisinden beklenen ve yerine getirmekle yükümlü olduğu, dikkat, ihtimam ve gözetme görevini layıkıyla yerine getirmemiş, olaylara duyarsız kalmıştır. Sayın Mesut Yılmaz, Engin Civan'ı yakından tanımaktadır. Nitekim, 23.9.1995 tarihli beyanında, Engin Civan'ı, kardeşi Turgut Yılmaz vasıtasıyla tanıdığını itiraf etmiştir. Bir iddiaya göre de, 1991 seçimlerinde, Engin Civan'ı, Anavatan Partisi milletvekili odayı olarak düşünmüştür. Görülen odur ki, Sayın Yılmaz, Engin Civan'ı, rüşvet, yolsuzluk, beceriksizlik, deneyimsizlik ve hırsızlığına rağmen korumuş, kollamış, hukukî işlemleri başlatmamıştır; açıkça, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinde ifadesini bulan "görevi kötüye kullanma" suçunu işlemiştir. Hukukta iki kavram vardır; suça iştirak ve müteselsil sorumluluk. Suçun işlenmesine, eylem veya ihmalleriyle katkıda bulunanlar müşterek suçludur... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın sözcü, son cümlelerinizle konuşmanızı tamamlayın efendim. MUSTAFA DEDEOĞLU (Devamla) – ... zararın oluşmasına sebebiyet verenler de, müteselsil sorumludur. Kanımızca, Engin Civan olayında, Sayın Mesut Yılmaz, müşterek suçlu ve müteselsil sorumludur. Sonuçlanmakla kararı çıkmış dosyalar ve derdest dosyalardaki beyanlar, bu iddiamızı teyit eder niteliktedir. Tabiî, birçok şirkete, yine, usulsüz kredi vermek ve usulsüz işlemler yapmakla suçu subut bulmuştur Engin Civan'ın ve diğer ceza dosyalarındaki belgeler, beyanlar ve iddialar tüm ayrıntılarıyla incelendiğinde, Engin Civan'ın, rüşvet alma, görevi suiistimal, görevi ihmal, hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçlarına, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı süresince de devam ettiği ve buna rağmen, hakkında, dönemin Başbakanı tarafından hiçbir işlem yapılmadığı anlaşıldığından, bu eylemin, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla, Sayın Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca Meclis soruşturması açılması gereği açıkça ortaya çıkmaktadır. Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu'na teşekkür ediyorum. Şimdi, şahısları adına söz isteyen milletvekillerinden birinci sırada bulunan Sayın Yılmaz Karakoyunlu'ya söz vereceğim. Buyurun Sayın Karakoyunlu. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında vermiş olduğu soruşturma önergesi üzerine görüşlerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Sayın Başkanı ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu kadar önemli bir konunun görüşülmesi sırasında Genel Kurula hitap ederken, etkileyici olabilecek ve konuyu omurgasından yakalayabilecek bir meseleyi nasıl takdim ederim diye epey düşündüm. Hatta, yeteri kadar bu konuda başarılı olabileceğim endişesini dahi hissettim;fakat, neyse ki, çok kıymetli bir hukukçu arkadaşımız ve fevkalade mahir bir soruşturma yöneticisi bir siyasetçimizin, daha evvelce bir başka vesileyle yapmış olduğu konuşmalardan istifade ettim ve bu konuda sizlere sunulabilecek en değerli, en güzel örnekleri de, o kıymetli arkadaşımızın görüşlerinden ve tecrübelerinden istifade ederek size takdim etme noktasına geldim. Şimdi aramızda bulunan bu değerli arkadaşımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Hiçbir polemik yapma endişesi ve ihtiyacı içerisinde olmadan, sadece, meseleyi doğru karakteristiklerde tartışmak arzusuyla bu noktaya temas ediyorum ve Sayın Ali Rıza Gönül'ün o harikulade güzel cümlesini ödünç alarak konuşmama başlıyorum. Sayın Ali Rıza Gönül, kabaca iki ay kadar evvel, benzer nitelikteki bir soruşturma önergesi üzerine şahsî görüşlerini beyan ederken şöyle diyor: "Türkiye, günlerdir bir siyasî şovu izlemektedir..."Doğru... Türkiye, bugün de, Ali Rıza Gönül'ün ifadesinde bulunduğu bir şovu ibretle izliyor ve Ali Rıza Gönül arkadaşımız, o tarihte devam ediyor, diyor ki: "Açıkça söylüyorum, günlerdir tartışılan ve ileri sürülen iddia ve isnatların böylesine gayri ciddî delillerle ifade edilmiş olmasına -orada bir teneffüs ediyor ve Yüce Meclisinize bir sıfat izafe ediyor- bu gazi Meclis ilk defa şahit olmaktadır." Doğru... Tutanaklara göre, Ali Rıza Gönül'ün bu sözleri DYP sıralarından büyük alkış alıyor ve "Bravo" ile ödüllendiriliyor. O sözler o gün doğruydu. Değerli milletvekilleri, o tarihte, Ali Rıza Gönül'ün bu çok isabetli teşhisini alkışladığınız ellerinizi bir an için vicdanınızdan ayırın ve yeniden aynı anlayış içerisinde alkışlamak üzere hazırlanın; çünkü, açıkça söylüyorum ki, günlerdir tartışılan ve ileri sürülen iddia ve isnatların böylesine gayri ciddî delillerle ifade edilmiş olmasına, bu gazi Meclis, Ali Rıza Gönül'ün de imza koyduğu bir önergeyle ikinci defa şahit olmaktadır. (ANAP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, yine, Ali Rıza Gönül'ün konuşmasından son derece önemli olduğunu gördüğüm bir başka cümleyi ödünç alarak kullanmak zorundayım. "... mişlerle, mışlarla, iddialarla, boş iddia ve isnatlara dayanmasının, ciddî delillerle tevsik edilememiş olmasının sıkıntısıyla; şovlara ve siyasette benimsemeyecek yollara izin vermeyeceğini" ifade etmiş; bu cümlesiyle de aldığı büyük alkışa güvenerek diyor ki "bu siyasî terkibin suçüstünü Yüce Meclisin önüne seren -Ali Rıza Gönül'ün ifadesine göre- bu önerge, tamamen siyasî amaçlarla hazırlanmış, afakî görüşlerle donatılmış, gayri ciddî iddialarla yuvarlanmış ve karakuşi isnatlarla süslenerek -yine Ali Rıza Gönül'ün deyimiyle- bu gazi Meclisin Başkanlığına..." Yine kendi imzasıyla takdim edilmiştir. HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sizinkiler neydi?.. YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Şimdi, bu önerge, çeribaşı torbasından farklı değil. Akla gelebilecek her şeyin yerli yersiz doldurulduğu kırkambar önergedir. MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Kabul ettiniz ama. YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Hukuk mantığı itibariyle ve yine Ali Rıza Gönül'ün deyimiyle, illiyetsiz rabıtayla maluldür; yani, rivayet hukukuna sarılmıştır. Siyasette rivayet kadar tehlikeli silah yoktur. İslam hukukunda, rivayet, ravinin ahlakı kadar sahihtir. (ANAP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla da, suçlamanın zemini siyasal olunca, tartışmada ahlakın kapısından geçmek de masal olur; çünkü, ravi müşteki olursa, rivayet gıybete döner ve şu anda, bir gıybet içerisinde olduğumuzu ifade ediyorum. Buna da, ceza hukukumuzda suç tasnii deniyor. Tasni, Arapça isimdir; tasni kelimesi "sun" kökünden gelir; sun, insanoğlunun hayal dünyasında kendi zihnini döllemek demektir; yani, boş işle uğraşmaktır. Yani, ceza hukukumuzda bunun anlamı, suç uydurmak ve yakıştırmaktır. Suç tasnii de, adalet aleyhine işlenen bir suçtur. Tasni, temelsiz iddialarla adil aklı elden kaçırmak demektir. Adil akıl, Allah'ın adaletindeki tartışmasız isabettir. Değerli milletvekilleri, gerek önergenin metninde gerekse biraz evvel şahsî görüşlerini açıklayan Muğla Milletvekilimiz Değerli Dedeoğlu'nun yaptığı konuşmada bir başka temasa yer verildi. Mevcut önergeye ve Dedeoğlu'nun ifadesine göre, güya, Anavatan Partisi, 1991 seçimlerinde Engin Civan'ı milletvekili adayı göstermek istemiş!.. Önergede böyle bir iddia var. Şimdi, suçlamanın telaşı bumerang gibidir diyorum; çünkü, bu iddia gülünç geliyor. Çünkü, böyle gülünç iddialar, artık rivayetten, iddiadan çıkıp, gıybetin ahlakı içerisinde tartışılabilir zaaflarla malul noktaya geliyor ve gıybet de, eğer, kıyasa alet edilecek noktaya getirilirse, son derecede tehlikeli bir silah oluyor; acemilerin elindeyse bu silah, sahibini yaralar. Şimdi, Mustafa Dedeoğlu'nun konuşmasından hareketle ve bu önergede yapılmak istenilen imaya işaretle şunu söylüyorum: Bu önergeyle, DYP, Engin Civan'ı Turgut Yılmaz aracılığıyla tanıyıp önemsemesi, suç tasniinde kapsam genişletmesi noktasını gündeme getiriyor. Eğer, bir an için, önergede belirtildiği gibi, Anavatan Partisi 1991 seçimlerinde Engin Civan'ı milletvekili adayı göstermiş ise, bu gıybetle ne amaçlanmıştır ona bakıyoruz. İma etmek istediği mana, aşağı yukarı, aşağılık, adi, hırsız, dolandırıcı, devlet malına el atmış, örtülü örtüsüz devlet varlığını zimmetine geçirmiş bir kimse tarifi vererek, o tarihteki Anavatan Partisi milletvekili adaylarını küçük düşürmek. Yani, ANAP'lılar böyle adamları milletvekili yapar" demeye getiriyorlar. Eğer, bu mantık doğruysa ve eğer, her iddia varit sayılabilecekse, ben de bir rivayete dayanarak diyebilirim ki, ANAP, 1991 seçimlerinde Tansu Hanımefendiyi de milletvekili göstermiş olabilir. O takdirde, biraz evvel Engin Civan için izafe edilen veya imasında bulunulan "adi, devletin malına el atmış, örtülü örtüsüz her şeyi zimmetine geçirmiş" iddiası geçerli olur mu?.. Böyle bir iddiaya dayalı olarak bir milletvekilliğini aşağılama mekanizmasını, siyasî amaçlı bir önergenin desteği yapmak mümkün olabilir mi?.. Eğer, bu geçerliyse, herkes için geçerli olur, oradaki imza sahiplerinin tamamı içindir. Peki, bu musibete, buna niçin işaret edilmek istenmiştir; siyasî amaç... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, konuşmanızı tamamlayın efendim. YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Peki efendim. Bu kadar fevkalade önemli bir konu üzerinde 10 dakikada hiçbir şey söylenmesi mümkün değil. İRFETTİN AKAR (Muğla) – Daha konuya girilmedi! YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Şimdi konuya giriyorum. Neden, bu kadar, Pandora'nın kutusunu veya doğu mitolojisinin lafıyla "rivayet torbasını açmak" ihtiyacını hissetmiştir. Bir diyalektik merakı vardır; yani, sık sık görülen zaafla maluldür.Bir düşünceyi doğru aktarmanın yolunu seçemeyince, eğriden izafe edilebilecek değerlerin zaafına sığınarak zihinlerde tereddüt yaratmaktır. İmza koyanların aşağı yukarı hemen hepsi, bu önergeye niçin imza koyduklarını bilmeden imza koymuşlardır. İRFETTİN AKAR (Muğla) – Hayır... Hayır... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Olmadı şimdi... YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Bakın, izah edeyim, müsaade edin; çok rahatlıkla edeyim. Doğru Yol Partisinin milletvekilleri Türkçeyi mükemmel kullanan insanlardır. Mesela, bu önergede birinci imza sahibi olan Saffet Arıkan Bedük Beyefendi arkadaşımız, Türk dilini mükemmel konuşur, hitabet sanatında ustadır, dilde selâseti vardır. Selâset, çöl ortasında serin ve berrak bir ırmağın akışı demektir. (DYP sıralarından alkışlar [!]) Öyle güzellikte konuşan bir arkadaştır. Keza, Ali Rıza Gönül arkadaşımız bir belagat ustasıdır. Keza, aynı şekilde, Mehmet Gözlükaya arkadaşımız hitabet ustasıdır ve âdeta, bu işe büyük üstünlükler kazandırmış örnekler vermiştir. Bu kadar mükemmel Türkçe diline vâkıf olanların, eğer bu önergeyi okumuş olsalardı, şu cümleyi imza etmeleri mümkün müydü?! Cümleyi okuyorum: "Son yıllarda halkımız büyük ilgisini çeken yolsuzluk iddiaları, Türk Halkının nefretini kazanmıştır." Ne öznesi ne nesnesi ne tümleci ne fiili oturmamış olan bir cümleyi Türk dilini bu kadar mükemmel kullanan üç grup başkanvekilimizin imza etmesi mümkün değildir. (ANAP sıralarından alkışlar) Okumadan imza etmişlerdir. Hatta, o kadar okumadan imza eden arkadaşımız var ki bu önergede, şikâyet edildiği tarihte Mesut Yılmaz kabinesinde bakan... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bildiği için imza etmiş. YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) –Değerli arkadaşlar, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili olarak, yine, Mustafa Dedeoğlu arkadaşımızın getirdiği görüşler var. 10 dakika içerisinde, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin detaylarına ilişkin olarak hukukî tefsirler getirmek mümkün değil. Bu konuda da, yine, Ali Rıza Gönül arkadaşımızın bana fevkalade büyük yardımı oldu. Yapmış olduğu konuşmadaki kısmı aynen okursam "233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya ona bağlı olarak getirilmiş 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya 3071 sayılı Kanunda tamamen özerk, özel hukuk hükümlerine tabi, kendi denetimlerini kendi içinde yürüten, buna mukabil, almış oldukları karar itibariyle Yüksek Denetleme Kurulunun malî, teknik ve idarî denetlemesine tabi olan ve yine, yasal düzenlemeyle, KİT Komisyonunda herhangi bir noktaya varılmadığında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüp ibra edilen hukuk sistematiği içerisinde herhangi birisine..." MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – TEDAŞ gibi... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – TOFAŞ gibi... YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Bravo... TEDAŞ gibi... Çok teşekkür ediyorum. Arkadaşınıza da söyleyin; TEDAŞ'ı savunurken bunları söylemedi. TEDAŞ gibi bir noktada, şimdi getirilip bir savunma yapması mümkün değildir. Bakınız -tutanaklardan okuyorum- Ali Rıza Gönül ne diyor: "Değerli arkadaşlarım, TEDAŞ olayını izlemek için, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi çok iyi bilmek lazım -ve arkasından ilave ediyor- KİT yönetimiyle ilgili bakan ve bağlı bakan 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 39 uncu maddesi -doğru, 39 uncu maddesi- veya yanılmıyorsam, 40 ıncı maddesindeki ilgili bakanlık..." Hayır, Ali Rıza Gönül, o konuşmasında yanılmıyor; doğru, 40 ıncı maddesi, herhangi bir şekilde ilgili bakanlığına bir mesuliyet tertip edilemeyeceğini açık seçik söylüyor. NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) – Niye oy verdiniz o zaman?.. YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Ben, Yılmaz Karakoyunlu; İstanbul Milletvekili. TEDAŞ olayına geldim. TEDAŞ olayı, son derece, gerçeklerden uzak, sadece siyasî amaçla, sadece bir siyasî parti liderini... (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar ) ...istihfaf etmek, istiskal etmek, Meclis nazarında küçük düşürmeye yönelik siyasî tertip olduğu için, reddettim. (DYP sıralarından alkışlar ) Şimdi, aynı şekilde, sizin imzanızla gelen bu önerge de, yine, bir siyasî parti liderini küçük düşürmeye, istihfafa, istiskale yönelik olduğundan ve tamamen siyasî amaçla tertip edilmiş olduğu için ret oyu vereceğim. Burada, aklı başında, sağlıklı insanların doğru karar verirken tercih edecekleri kriterlerin başında, hayal ile hakikati ayırabilme kabiliyetinin iki temel unsurundan, akıl ve ahlakın intisaç ettiği mükemmeli elde etmeleridir. Sizden beklenen budur. O tarihte, nasıl, Ali Rıza Gönül'ün mükemmel hukuk tefsiri ve siyasî tertip içerisindeki ahlakî savunmasına itibar ederek ret verdinizse, bunda da aynı reddi vermeniz lazım. BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, son cümlenizi lütfen... YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Son bir cümle; daha fazla vaktinizi almayacağım. Değerli arkadaşlar, siyasetin lisanında üslup çok önemlidir. Bu üslup, iki türlü tezahür edebilir: Birinin adına "ifade" ötekine "safsata" deriz. Safsatacı siyaset mantığı ve yaklaşımı kadar tehlikeli unsur yoktur; çünkü, bu cüret, hareket halindeki cehaletin ifadesidir. Safsatadan kurtulmanın, elbette ki, yolu ve zahmeti vardır. Bunu, Rönesans düşünürleri gündeme getirmişler ve tartışmışlar. Mevlana'nın bir sözüyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Mevlana diyor ki: "Pislik kokan bir nesneyi atmak için maalesef, ona dokunmak gerekir." Ben de, siyasî tertipçiliğin gizlemeye çalıştığı gerçeği açıklamak için, pislik kokan bir şeye el sürdüm -Yüce Meclisten özür dilerim- gidip ellerimi yıkayacağım. Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Yılmaz Karakoyunlu'ya teşekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası Afyon Milletvekili Sayın Nuri Yabuz'da. Buyurun Sayın Yabuz. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır efendim. NURİ YABUZ (Afyon) – Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; halk arasında kısaca "Civangate" diye bilinen, zamanın Emlak Bankası Genel Müdürünün yolsuzlukları ve bu yolsuzluklardan zamanın Başbakanının sorumluluğu hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Benden önce konuşan değerli arkadaşım, Anavatan Partisinden Yılmaz Bey, burada, geç de olsa bir şeyi itiraf ettive "siz haklıydınız" dedi; bir idraki gösterdi; ama, bir aydan da fazla bir gecikmeyle, bu kürsüde gösterdi. Eğer, bu idrak, bu şuur, bir ay evvel, şurada oturan Anavatan Partili arkadaşlarımın arasında olsaydı, Türkiye'de bugün bazı sıkıntılar bile olmayabilirdi. (DYP sıralarından alkışlar) Ben, bu şuurlu davranışın zamanında yerine getirilmesini isterdim. Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, iki dosyanın da birbirinden farklı yanları çoktur. Birisinde, suç, tam unsurlarıyla tekevvün etmiştir ve Türkiye'nin hür mahkemeleri, bundan dolayı da, sorumluları cezalandırmıştır; ama, öbüründe böyle bir durum yoktur. Bunu da belirtmeyi, sözlerimin başında uygun görüyorum. Şimdi, böyle bir meseleyi anlayabilmek için ülkenin biraz dününe, zamanı biraz geriye almaya çalışacağım. Anavatan Partisi, 1980'den sonra, 1983 yılının 6 Kasımında, Türkiye'de yapılan seçimleri büyük farkla kazanmıştır; çünkü yeni bir vizyonu, yeni bir sözü, ülkenin önüne koyduğu büyük bir programı vardır. Bu program, liberal ekonomik sistemdir, serbest piyasa ekonomisidir, devletin yeniden yapılanmasıdır. Ülkemizdeki geniş halk kitleleri, bu programın peşine takılmış ve Anavatan Partisini de büyük bir ekseriyetle iktidar etmiştir. Ama, gelin görün ki, Anavatan Partisi, bu söylevinden sonra, icraya geçerken neler yapmıştır: Önce, devlet memurlarının yükselişindeki hiyerarşiyi bozmuştur. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Prensler!.. NURİ YABUZ (Devamla) – Engin Civan gibi, daha stajyer memur olanları "Amerika'da tahsil yaptı" diye, bir matahmış gibi göstererek, devlette, hiç hak etmediği makamlara getirmiştir, birden genel müdür yapmıştır ve bunun adını da "prenslik" koymuştur. (DYP sıralarından alkışlar) Prens, sadece Engin Civan mıdır; hayır. İsmini burada saymaya lüzum görmüyorum, bu prensleri hepiniz biliyorsunuz. Bu prensler, devlette hiyerarşik düzeni bozmuştur, gelenekleri bozmuştur. Üstelik durum, sadece böyle de olmamıştır; bu görevleri hak eden liyakatlı devlet memurları, saçlarını, bu devlete, bu millete hizmet etmekle ağartanlar, hakları yendiği için de, devlete hizmet etmekte daha sonra güçlük çekmiştir ve onları tatmin etmek mümkün olmaktan çıkmıştır. Yine, bu dönemdeki uygulamalar sırasında, köşe dönmek, birden zengin olmak, katma değer üretmeden kağıt alıp kâğıt satmak suretiyle, bilgisayarın karşısında paraları bir yerden bir yere nakletmek, çantalarla repo yapıp banka banka dolaştırmak suretiyle, bazı vatandaşlar -tabiri caizse- gömgök zengin edilmiştir. Yine, aynı dönemde, dönemin Başbakanı merhum Turgut Özal "Anayasayı bir defa delmekle ne olur" diye hepinizin hatıralarındaki bir lafı söylemiş ve bu devlete ve hepimize çok lazım olan bir şeyi zedelemiştir. Yine "Benim memurum işini bilir" demekle birtakım değerleri kökünden değiştirmiştir. MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Hâlâ oradasınız... MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Senin liderin 114 milyarlık yat yapıyor, onu sor. NURİ YABUZ (Devamla) – Benim liderim hakkında bildiklerinizi, bu hür kürsüden konuşabilirsiniz. MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Hangi vergiyle, hangi ticaretle yapmış onu, onu sor; Özal'dan filan bahsetme... BAŞKAN – Sayın sözcü, şu anda üzerinde konuşmakta olduğunuz konu, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili soruşturma önergesidir; siz ise on yıllık bir dönemi eleştirmeye başladınız, ona karşılık böyle sataşmalar olabilir. Konu içinde kalırsanız, bu türlü sataşmalar bahis konusu olmaz. NURİ YABUZ (Devamla) – Eğer müsaade ederseniz, değerli arkadaşlarım müsaade ederlerse, bugünkü olanlarla ilintisini kuracağız. MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Fazla geriye gitme. BAŞKAN – Yerinizden müdahale etmeyin efendim. Buyurun sayın sözcü. NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sonra yat bir yerine batabilir, arkadaş dikkat etsin Sayın Başkan. NURİ YABUZ (Devamla) – Evet, kleptokrat bir zihniyet getirilmiştir devlete ve hısım akrabayı kollamak suretiyle, devlete, bilhassa kadrolarına nepotizm getirilmiştir; yakınlar, haksız yere devletin üst kademelerinde görev almıştır. İşte, burada başlayan bozukluk, bugün, Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın da söylediği "devleti şeffaflaştıralım, elleri temizleyelim, temiz eller operasyonu yapalım" şeklindeki bir duruma kadar gelmiştir. Ben bir geçmişi, buraya neden geldiğimizi anlatmaya çalıştım. Evet, herkes, ellerini temizlemelidir; herkes, icraatını da, bu milletin, bu devletin gözü önünde yapmalıdır, kapalı kapıların arkasında hiçbir şey yapılmamalıdır. Peki, elleri temizleyecek olanların, önce, kendi ellerinin temiz olması gerekmez mi?! Ben diyorum ki, Sayın Mesut Yılmaz, kendi Başbakanlığı döneminde genel müdür olarak çalıştırdığı, her türlü yolsuzluğu, her türlü haksızlığı, usulsüzlüğü yaptığını bildiği bir adamı görevden almamak suretiyle görevini ihmal etmiştir. 1961 Anayasasında, Başbakan, sadece, Bakanlar Kuruluna önderlik, yöneticilik eder, hiyerarşik olarak önünde dururdu; ama, 1982 Anayasasında, Başbakanın yetkileri ve görevleri artırıldığı gibi, sorumlulukları da artırılmıştır. Başbakan, kendisine bağlı olan, Emlak Bankası Genel Müdürünün işlediği tüm cürümlerden Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre sorumludur; anlatmaya çalıştığım budur. Değerli arkadaşlarım, biz, bunu hangi şartlarda, nasıl yapıyoruz; ülkenin bugün içinde bulunduğu zor şartlarda yapıyoruz. Ülkemizde, yaklaşık olarak bundan üç üçbuçuk ay evvel bir Hükümet kurulmuştur. Bu Hükümetin öncelikle çözmesi lazım gereken bir sürü sorun varken, bu tip şeylerle de Türkiye'nin çok değerli vaktini almıştır. Benden önceki konuşan değerli arkadaşıma da yürekten katılıyorum. Bugün, Suriye ile sıcak çatışmanın eşiğindeyiz, Rusya, kuzeyimize 50 tane üs kurdu, Yunanistan ve Bulgaristan, yaklaşık bir ay evvel, birbirleriyle bir anlaşma yaptılar; ülkede iç huzursuzluk had safhaya geldi; memurun ve işçinin sorunları hepimizin gözünün önünde, ülkede, işsizlik, yokluk her dönemden fazla bir duruma gelmiştir. Bütün bunları çözmenin gereği varken; biz, bu Yüce Meclisi bir mahkeme gibi çalıştırma itiyadı edindik ve bundan dolayıdır ki, herkese ellerini temizlemesi telkin edilirken, biz de, bu telkinlerde bulunan Sayın Mesut Yılmaz'ı, bu davayla ilgili ellerini temizlemeye davet ediyoruz. Bu Meclisin adaletinden kimse kaçmamalı ve korkmamalı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yabuz, konuşmanızı tamamlayın. NURİ YABUZ (Devamla) – Bundan sonra da bu ülkenin sorunlarına herkes temiz ellerle sarılmalıdır. Ben, şu anda içinde bulunduğumuz siyasî durumun nezaketine de uyarak, bu milletin önündeki sorunları bertaraf edecek bir hükümetin tekrar bu çatı altında kurulacağı inancımı hepinizin huzurunda ifade ederek, kurulacak hükümetin de hayırlara vesile olacak hizmetleri, bir an evvel, memleketimin yararına yapmasını diliyorum. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Nuri Yabuz'a teşekkür ediyorum. Önerge üzerinde üçüncü söz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün'ün. Buyurun Sayın Sülün. (ANAP sıralarından alkışlar) Sayın Sülün, konuşma süreniz 10 dakikadır. ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Seçenlerin hür iradelerinin sisteme egemen olduğu yönetimlerde, hem toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek hem de kendini, kendi içerisinde kontrol etmek amacıyla siyasal kurumların güçleri dengelendirilmiş, görevler paylaştırılmıştır. Kamunun ihtiyaç duyduğu hizmetler, genelde, yasama, yargı ve yürütme şeklindeki faaliyetlerle yerine getirilmektedir. Bunların aralarındaki uyum, kuvvetlerin, diğeri üzerindeki tahakkümünün engellenmesi toplumsal barışı, diğer yönden de, toplumsal morali oluşturmaktadır. Geleceğe güven, sisteme saygı, kurumlara itibar, bu faaliyetlerin inandırıcılığı oranında ve süresince fert ve toplum için bir anlam taşıyacaktır. Siyasî tarihimiz içerisinde, özellikle son zamanlarda, ülkemizde artan yolsuzluk ve suiistimal olaylarında, bu kurumlar ile diğer yargı organları; dolayısıyla, sistem tartışılır olmuştur. Olaylarda, bazen atanmışlar, bazen de seçilmişler suçlanmıştır; sonuçta, tartışılan, toplum olmuştur. Ancak, yolsuzluk olaylarının siyasî malzeme ve çirkin pazarlıklara konu edilmesi bu kadar sık kullanılmadı; fakat, görüyoruz ki, özellikle son beş yılda, kamuoyuna yansıyan büyük yolsuzluk ve suiistimaller karşısında, kurumlar, kuruluşlar, şahıslar suskun, iddiaların üzerini örtme telaşı var. Belki de, cumhuriyet tarihi boyunca, böylesine çirkin pazarlıklar neticesinde, hükümetlerin yıkılması ve yeni koalisyon formüllerinin ortaya atılmasında, yolsuzlukların üzerinin örtülmesi kaygısının yattığı bir dönem görülmemiştir. Koskotas dosyalarından bahisle, 1991 yılından sonra ülke yönetiminde bulunanlar, büyük yolsuzluk olayları ve ciddiyetsiz devlet yönetimleriyle siyasî tarihimizde yer alacaklar ve inanıyoruz ki, gelecek nesiller, bu konuda yapılan suiistimalleri anlatacaklardır. ANAP ve Sayın Mesut Yılmaz aleyhinde -köşeye sıkıştıkları her dönemde- asılsız olaylar ortaya atanlar; atıldıktan sonra düşen çamurun kalan izinden medet ummaktadırlar. Görüyoruz ki, milletin vicdanında, kamuoyunun nezdinde mahkûm olanların bütün gayretlerinin gerçek amacı, yargı yolundan kaçmak; böylece, sonu yaklaşan siyasî ömürlerini biraz daha uzatabilmektir. ANAP'ın ülkeyi yönettiği dönemle ilgili birçok yolsuzluk iddiası ortaya atılmıştır. Bu iddiaları ortaya atan iddia sahipleri, bu iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkınca, iddialar yargıdan dönünce, bocalama dönemine girmiş, iftiracı durumuna düşmüşlerdir. Kendi dönemlerinde yaşanan büyük vurgun ve yolsuzluklar karşısında, kör kuruşun hesabını, yetim hakkını aramaktan, inandırıcılıklarını yitirmelerinden dolayı, vazgeçmek zorunda kalmışlardır. Âcizlik, ezilmişlik, beraberinde şaşkınlık getirir. Nitekim, bu dönemde, Civan olayının patlak vermesini, siyasî rakiplerine çamur atma ve kendi yolsuzluklarını unutturma fırsatı kabul edenler, o dönemde kısa bir Başbakanlık yapan ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ı suçlayacak kadar şaşırmışlardır. Civan olayı bir yaralama neticesinde ortaya çıkmasına rağmen, Başbakanlığının son günlerinde, bazı iddialar üzerine, Sayın Yılmaz, Civan'ı görevden alma girişimlerini başlatmış; 1991 seçimleri sonucu muhalefete düşünce bunu gerçekleştirememiştir. Yaşadığımız, duyduğumuz rüşvet ve suiistimal olaylarında siyasî isimler telaffuz edilirken, Civan olayında siyasî unvana sahip bir isim yargıya intikal etmemiştir. Oysa, hiçbir ilgisi olmamasına karşın, Engin Civan'ı Sayın Mesut Yılmaz'a karşı kullananlar, adları birçok yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına karışan isimleri Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyarak, onları dokunulmazlık zırhına büründürmekten çekinmemişlerdir. Kendi atadıkları, sonra da Meclise taşıdıkları birçok isim şaibesini korurken, Sayın Yılmaz, Engin Civan konusunda, kendi döneminde atanmamasına ve tarafından görevden alınmak istenmesine rağmen, suçlu gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Üstelik, aynı çevreler Civan'ı göreve atayanlara Yılmaz'ı muhalif göstermelerine rağmen, kendi yolsuzluklarını unutturmak gayesiyle, Civan olayını Yılmaz'ın siyasî sorumluluğu içerisinde değerlendirmeye çalıştılar; ama, bunda da başarılı olamadılar. Bugün, aynı çevreler, yüzlerce, binlerce Civan edebilecek şaibeleri siyasî pazarlık ve şantaj konusu haline getirerek örtme telaşındadırlar. Kamuoyuna açıklanan iddialar muhataplarınca cevapsız kalırken, koalisyon ortağı tarafından gerçek manada yetim hakkı aramak, arkadan hançerlemek olarak nitelendirilmiştir. Oysa, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının üzerine cesur bir şekilde gittiği için Hükümeti yıkmakla suçlanmış, yolsuzluk iddialarını siyasî pazarlık ve başbakanlığını sağlama alma konusu yapmayarak, dürüst bir politikacı olduğunu kamuoyuna ispatlamıştır. Hayretimizi gizleyemediğimiz bir husus ise, daha düne kadar, Yılmaz'ı, hayalî yolsuzluk senaryoları içerisinde gösterme konusunda başarılı olamayan bazı çevreler, bugün, Sayın Yılmaz'ı, yolsuzluk olaylarının üzerine yürüdüğü gerekçesiyle eleştiren bir noktaya gelmişlerdir. Milletine verdiği söze sadık kalma, hak arama, dürüstlükte örnek olma uğruna Hükümetin dahi yıkılmasını göze alan Yılmaz, üzeri örtülmeye çalışılan birçok yolsuzluk iddiaları karşısında, milleti adına hak aramaktadır. Üstelik, Koalisyon Protokolünde, yolsuzlukların araştırılmasını içeren bir madde de mevcuttur. Değerli milletvekilleri, elbirliğiyle, toplumsal huzurumuz için, geleceğe umutla bakabilmemiz için, demokrasimizi yaşatabilmemiz için yargıya güveneceğiz; yasama görevini en iyi şekilde yerine getireceğiz; ancak, bunların gerçekleşebilmesi için de siyasette dürüst olmalı; toplum için, dürüstlüğü mükâfatlandırmalı, suçluyu cezalandırmalıyız. Siyasî cezalandırma yeri de sandıktır. Yolsuzluk olaylarının, suiistimallerin kamuoyuna açıklanmasından rahatsız olanların, tartışılmasından ürkenlerin, yarın, milletin huzurunda gereken dersi alacakları kaçınılmazdır. Yukarıda temas ettiğim gibi, sizler, suiistimallerin adresini başka adreslerde, adları da başka adlarda arayınız. Mesut Yılmaz'da suiistimal olmaz; suiistimal de Mesut Yılmaz ile olmaz. Hepinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Enis Sülün'e teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, Sayın Ali Rıza Gönül'ün, Başkanlığımıza bir yazılı müracaatı ulaştı. "Sayın Yılmaz Karakoyunlu, konuşmasında, şahsıma sataşmada bulunduğundan, İçtüzük gereğince, cevaplandırmak için söz talebinde bulunuyorum" diyor Sayın Ali Rıza Gönül. Ben, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun konuşmasında, Sayın Ali Rıza Gönül'e yönelik herhangi bir sataşma tespit etmedim; tam aksine, Sayın Karakoyunlu, Sayın Ali Rıza Gönül'e, Mecliste pek alışık olmadığımız ölçüde övgülerde bulundu. Eğer, söz talebi 'ben bu övgülere layık değilim' şeklindeyse sataşma olabilir. (ANAP sıralarından alkışlar) Bu aşamada sataşmanın gerçekleşmesi, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun, Sayın Ali Rıza Gönül'ün tarihi belirtilen konuşmasında sarf ettiği cümleleri değiştirmesiyle mümkün olurdu. Halbuki, benim izlediğim kadarıyla, Sayın Karakoyunlu, sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünden cümleler okumuştur; onun için, Sayın Ali Rıza Gönül'ün söz talebini yerine getiremiyorum; teşekkür ederim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, sizin de ifade ettiğiniz gibi, eğer ortada bir sataşma yoksa, hiç olmazsa, Yüce Heyete ve Sayın Karakoyunlu'ya, mikrofondan, bir teşekkür edeyim; ona fırsat verin. BAŞKAN – Tamam, teşekkürünüz de tutanaklara geçti. Şahısları adına konuşmalar tamamlanmıştır. Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma açılması istenen eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'a aittir. Sayın Yılmaz, konuşma yapacak mısınız efendim? BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Rize) – Yapmayacağım Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Mesut Yılmaz söz hakkını kullanmıyorlar. Meclis soruşturması üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım; ancak, oylamadan önce, konuyla ilgili olarak, Başkanlığımıza iki açık oylama talebi intikal etmiştir; onları okutup, bilgilerinize sunacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Sayın Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6) No'lu Civangate konulu Meclis soruşturması önergesi oylamasının açık oyla yapılmasını arz ederiz. BAŞKAN – Şimdi, imza sahiplerinin Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim: Şevket Kazan?.. Burada. Süleyman Arif Emre?.. Burada. Zeki Ünal?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Ömer Özyılmaz?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. İ. Ertan Yülek?.. Burada. Sıtkı Cengil?.. Burada. Ahmet Çelik?.. Burada. Musa Okçu?.. Yok. Ömer Naimi Barım?.. Burada. Ahmet Cemil Tunç?.. Burada. Alaattin Sever Aydın?.. Burada. Cafer Güneş?.. Burada. Mehmet Sıddık Altay?.. Burada. Murtaza Özkanlı?.. Burada. Yeterli imza bulunmaktadır. İkinci önergeyi okutup, bilgilerinize sunuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmeleri tamamlanan (9/6) esas numaralı soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü maddesi gereğince, açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz. Mustafa Cumhur Ersümer Mehmet Salih Yıldırım Çanakkale Şırnak Nizamettin Sevgili Enis Sülün Siirt Tekirdağ Yusuf Pamuk Refik Aras İstanbul İstanbul Nejat Arseven Muzaffer Arslan Ankara Diyarbakır Abbas İnceayan Ahmet Alkan Bolu Konya A. Ahat Andican İbrahim Çebi İstanbul Trabzon Metin Öney Erkan Kemaloğlu İzmir Muş Yusuf Ekinci Yusuf Selahattin Beyribey Burdur Kars Yaşar Topçu Mehmet Ali Altın Sinop Kırşehir Sadi Somuncuoğlu Suha Tanık Aksaray İzmir BAŞKAN – Şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım: Öncelikle, açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekillerinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Açık oylama, oy kupaları sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır. Değerli arkadaşlarım, yanında basılı oy pusulası bulunmayan sayın milletvekillerimiz, adını, soyadını, seçim çevresini ve oyunun rengini beyaz bir kâğıda yazıp, imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler; yapılan yanlışlıklarda oylar geçersiz sayılmaktadır. Kupalar dolaştırılsın. (Oyların toplanmasına başlandı) 2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, ikinci sırada yer alan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde Çay-Kur'u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz. Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Mesut Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır. Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4.6.1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır; onun için, önergeyi tekrar okutmuyorum. İlk söz, önerge sahibi olarak Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'e ait. Buyurun Sayın Bilgiç. Konuşma süreniz 10 dakikadır. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Çay-Kur'la ilgili işlemlerden dolayı verdiğimiz soruşturma önergesi üzerindeki görüşlerimi arz edeceğim. Çay tarımı ve sanayii, Doğu Karadeniz Bölgesi ve özellikle Rize için çok önem arz etmektedir. Şöyle ki, Doğu Karadenizli ve Rizeli çayla özdeşleşmiştir, bütünleşmiştir. Orada, çay tarımı ve sanayiiyle ilgili olarak bir teamül yerleşmiş ve bu sistem, bozulmadan, 1991 yılına kadar gelmiştir. Rizemizde, Çay-Kur tarafından 45 fabrika, 3 paketleme tesisi yapılmış, 3092 sayılı Kanundan sonra irili ufaklı 300'e yakın tesis kurulmuş ve bu tesisler, normal üretim sezonuyla beraber, dört ay, tam kapasite çalışmışlardır. Sektörün kuruluşundan bugüne kadar, yaprak alımı mayıs ayında başlamıştır. Mayıs ayından itibaren -sürgünler çıktıktan sonra- alım başlamış; birinci sürgün döneminde -mayıs ve haziran aylarında- mahsulün yüzde 38-40'ı, ikinci sürgün döneminde - temmuz ve ağustos aylarında- yüzde 40-42'si, üçüncü sürgün ve son dönemde ise geriye kalan yüzde 15-20'si alınarak fabrikalarda işletilmiştir. Burada önemle üzerinde durulan husus, normal olarak, çay alımıyla beraber, fabrikalar da tam kapasite, mayıs ayından itibaren çalışmaya başlar ve 120 günlük iş günü süresi içerisinde, tam kapasite çalışan fabrikalarda işçilerimiz de çalışırlar. Bu uygulama, 1991 yılı hariç, öncesi ve sonrası yıllarda hep böyle olmuştur. Bu uygulamalardan hiçbir çalışanımız şikâyetçi olmamıştır; çünkü, çalışmadan, emek vermeden, hiçbir işçi ve yöre halkı ücret almak istemez. 1991 yılıyla beraber, 14 Eylül tarihi itibariyle, ülke, erken genel seçim havasına girince, uzun yıllar uygulaması devam eden çay alımı ve işlenmesi olayı aniden siyasî istismara vesile olmuş; bu 45 fabrikanın rantabl çalışmayan dönemlerinde normal olarak işçilerin çıkarılması gerekirken, eylül ve ekim aylarında, işçiler çıkarılmayarak; fabrikalar tam kapasite çalışmadan, hiçbir üretim yapmadan, bu işçilerimize ücretleri ödenmiştir. Bunlar, demin, sayın arkadaşımızın buyurduğu gibi, soyut kavramlar, deliller değildir, Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarıyla tespit edilmiştir. Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarında çok açık ve seçik şekilde görülmektedir ki, 1991 ve 1992 yıllarının ortalamasına baktığımızda, eylül ve ekim aylarında, 13 bin işçimize, çalışmadan, oturtularak ücret verilmiştir. Buna karşılık da, Anavatan Partisi, Rize'den 3 milletvekilliği istemiştir. Bu, bir siyasî istismardır; aynı zamanda, dolaylı şekilde, yörenin milletvekili olan o günkü Başbakanın, Çay-Kur'u ve o günkü yöneticilerini, çok kötü şekilde, siyasî baskıyla taciz yapmak suretiyle görevlerini kötüye kullanmaya zorlama vardır. BAŞKAN – Sayın Bilgiç, bir saniyenizi rica edeceğim; sürenizin henüz 4 dakikalık bölümünü kullandınız, kalan süreyi de kullanacaksınız... (9/6) esas numaralı Meclis soruşturması önergesiyle ilgili oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oylama işlemi bitmiştir. Oy kupalarını kaldırın. (Oyların ayırımına başlandı) BAŞKAN – Devam edin Sayın Bilgiç. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ikinci garip uygulamayı da çay alımıyla ilgili kısımda görüyoruz. Normal olarak, 1991 Mayıs ayında, rahmetli Kahveci tarafından, çay alım fiyatları, kilogram başına 1 235, 1 310, 1 385 Türk Lirası olmak üzere açıklanmış ve normal alım devam etmiştir; yalnız, 14 Haziranda erken seçim sinyali verilince, Sayın Başbakan, Rize merkezinde yaptıkları mitingte, Rizeli hemşerilerine "şayet, üç milletvekilini bize verirseniz, çay alım fiyatlarını 125 lira artıracağım" demiştir. Dikkat buyurun arkadaşlar, "artıracağım" demiştir, "artırdım" dememiştir. Bir gün sonra, Çayeli İlçesine gitmiştir; Çayeli İlçesinde yine, halkın tepkisine göre "çay alım fiyatlarınızı 125 Türk Lirası artırdım" demiştir. Değerli milletvekilleri, burada çok açık seçik bir şekilde, çay alım fiyatlarını artırmanın, Başbakanın, keyfî olarak "ettim, yaptım" demesiyle mümkün olmayacağını hepimiz bilmekteyiz. Çay-Kur Yönetim Kurulu vardır; Çay-Kur Yönetim Kurulunun, bunu, ekonomik değerlere, verilere göre artırması gerekirken, Sayın Başbakan, bir gün önceki tepkiye kulak vererek, artırılmadığı halde, bir gün sonra "artırdım" diye Rizeliye beyanda bulunmuştur. Bunu, Yüksek Denetleme Kurulu, raporunda, açık ve seçik bir şekilde ortaya koymuştur. Şöyle ki, geriye doğru gittiğimizde, Ağustos 18-19 oturumunda, sonradan karar alınmış gibi, yani istim arkadan gelmek suretiyle, bir karar alınarak, çay alım fiyatlarının 125 Türk Lirası artırıldığı görülmüştür. Demek oluyor ki, arkadaşlar, burada, iki türlü, vazifeyi suiistimal ortaya çıkıyor; birisi evrak üzerinde tahrifat, bir diğeri ise, açık bir şekilde, hiçbir ekonomik veriye dayanmadan, tamamıyla rey almak için, tamamıyla seçim bölgesinden üç milletvekili çıkarmak için, çay üreticisine -keşke daha önce fazla verilseydi- seçim arifesinde, seçim sathı mailinde 125 Türk Lirası fazladan verilerek, ekonomik planlaması yapılmadığı için, kurumun -aşağı yukarı- 64 milyar lira, bugünkü parayla, 1 trilyon 200 milyar lira zarara uğratılması. Değerli milletvekilleri, burada, açıkça görülüyor ki, oy almak için, devletin kurumlarını dilediği gibi kullanarak, bürokratlara, sonradan, tacizle karar aldırılmıştır. Üzerinde durulması gereken nokta, hiçbir ekonomik planlama olmadan, kuru çaya da zam yapma imkânı bulunmadığı için, Çay- Kur'u büyük ölçüde zarara sokulmuştur ve Çay-Kur, yine, kısa vadeli borçlarla hayatını idame ettirmek zorunda kalmıştır. Değerli milletvekilleri, hafızalarınızı yokladığınız zaman, 1986'lı yıllarda, muhterem basının yayınından "AKFA" denilen bir şirketin ismini çokça duyduğunuzu algılayabilirsiniz. 3092 sayılı Özel Teşebbüse Çay İşleme Kanunu çıktıktan sonra, görüyoruz ki arkadaşlar, AKFA Şirketinin teşvik alım işi, daha bu kanun çıkmadan önceye rastlıyor. Teşvikinden fabrikanın kuruluşuna ve kredilendirilmesine kadar, o günün ilgili bakanı Mesut Yılmaz, bizzat ilgileniyor. Sayın Mesut Yılmaz'ın bu fabrikayla ilgilenmesini bir noktada doğal karşılayabiliriz; şöyle ki, bölgesine özel teşebbüs geliyor, işsizlik azalacaktır, çay daha iyi işlenecektir; fakat, KİT alt komisyon raporlarına baktığımızda görülen ikinci şey, AKFA ile o kadar ilgilenilmiş ki, AKFA'nın, Çay-Kur'un pazar payından biraz alabilmesi için, ÇAY-KUR üzerinde birtakım oyunlara gidilmiş. Şöyle ki, Çay-Kur'un alım programı değiştirilmiş, münavebeli alım sistemi getirilmiş. Çay-Kur, bundan önce, her gün çay alırken, bir gün alınmış, bir gün alınmamış. Sebebi de şu: Çay sürgünü, 12 saatten fazla bekleme imkânına sahip değil; beklediğiniz takdirde, işleme imkânı yok; onun için, binbir çileyle çay sürgününü yetiştirip toplayan Rizeli hemşerilerimiz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın efendim; kestiğim süreyi de kullanacaksınız. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Rizeli çiftçilerimiz, tabiî ki, ellerindeki çay sürgününü, Çay-Kur'u beklemeden, özel teşebbüse, AKFA'ya getirmek zorunda kalmışlardır. AKFA'nın, o günkü çay üreticisini -geçen bir iki yıla kadar- ne kadar üzdüğünü, ödemede ne kadar üzdüğünü, ödemede ne kadar yorduğunu hepimiz bilmekteyiz değerli milletvekilleri. Çay-Kur, ödemeleri geciktirmiştir ve mecburen, alım sahası, alım programı değiştirilmek suretiyle, günde 6 500 ton alım yaparken, geriye doğru beş seneye baktığımız zaman, bu, 1 000 ve 1 100 tonu kesilmek suretiyle AKFA'ya aktarılmıştır. Bu da, Çay-Kur'un 10 fabrikasının çalışmaması demektir. Burada da tamamen bir suiistimal görülüyor arkadaşlar. Çernobil hadisesini çok iyi hatırlarız. Radyasyon hadisesinden etkilenen bölgede, o günkü hükümet, Çay-Kur'un 60 bin ton çayını yakmış; fakat, yine, AKFA'nın ambarlarındaki çaya dokunmayarak, "bu çay alımı bir yıl önce yapılmıştır; bir yıl önce depolanmıştır" gibi bir savla, AKFA'yı koruma yoluna gitmiştir. Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar gösteriyor ki, Anayasanın 100 üncü maddesine göre burada bir vazifeyi suiistimal vardır; 240 ıncı maddeye göre bu soruşturma isteminde bulunduğumuz dosyanın Meclis tarafından kabul edileceğini, inceleneceğini ve karara bağlanacağını umut ediyoruz. Değerli milletvekilleri, yakın demokrasi tarihimize baktığımızda, devri sabık yaratmayan eski siyasî büyüklerimizi görüyoruz. Bu siyasî büyüklerimiz, ülkenin birçok meselesini, geriye bakmadan, ileriye doğru çözmüşlerdir. Bu Yüce Meclisin de, geriye bakmadan, önüne bakarak, bu meselelerin altından kalkmasının zamanı gelmiştir; büyük Türkiye'yi yaratmanın zamanı gelmiştir; Yüce Türk Milleti, bu Yüce Meclisten bunu beklemektedir. Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; 24 Aralık seçiminden sonra çıkan tablodan milletimiz çok memnun olmuştur; çünkü, Yüce Meclisin standardından ve kalitesinden emin olmuştur; bu kalitede, bu seviyede bir Meclisin bu milletin meselelerini göğüsleyeceğini ve halledeceğini zannetmiştir; vatandaş, Türk Milleti bu umutla beklemiştir; ama, aradan geçen dört ay içerisinde, milletin umudu tükenme noktasına gelmiştir. Sokakta gezen vatandaş, Meclisin çalışmasından ve Hükümetten memnun değildir. Bu Meclis, devri sabıkı bir tarafa bırakarak, bu dosyaları, bir kanunî düzenleme yapmak suretiyle, soyut kavramlarla buraya gelen TEDAŞ, TOFAŞ dahil, bizim verdiğimiz, birtakım somut kavramlarla buraya gelen bu dosyalarla beraber, hepsini bağımsız yargı organına vermelidir; bu Meclisin ve milletin önünü açmalıdır. Bu Meclis, bu ülkeyi 2000'li yıllara götürecek önemli meselelerle uğraşmalıdır; milletin beklentisi budur. Milletin umudunu tam tüketmeden bir tedbir alma zamanı gelmiştir. Bütün sorunların ve sıkıntıların çözüleceği yer, bu yüce çatının altıdır. Bu Meclisin içerisinde, ülkenin birikmiş meselelerini çözerek, 2000'li yıllara doğru, geniş ufuklara bakarak, ülkemizi aydınlığa çıkarmanın zamanı gelmiştir, geçmektedir. Bunu yapmadığımız takdirde, bu yüce millet, bunu bizden hesap olarak soracaktır; hiçbir şey söyleme durumunda değiliz, hiçbir parlamenter, şu anda, dört aylık icraatından dolayı kendi seçmenine hesap verecek noktada değildir; zannetmiyorum verebilsin. Gelin arkadaşlar, hep beraber, yücelen değerler, yükselen değerler etrafında, vatan, millet tutkusu etrafında birleşerek, ileri ufuklara doğru; içeride, barışık, birbirini seven, sayan; dışarıda -ateş çemberinden kurtulmak için- bütün meselelerini hallederek; 2000'li yıllara, gelecek nesillere bu ülkeyi taşıyalım. Bu Meclis, süresi içerisinde, siyasî istikrarı kendi içinde sağlasın; mutlaka, istikrarlı icraat yapacak bir hükümet bulmak suretiyle, bu ülkenin meselelerini, önümüzdeki yıllara, azaltarak götürsün, büyüterek değil. BAŞKAN – Sayın Bilgiç... MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. Arkadaşlar, hal yeri bura olmalı, Yüce Meclisin çatısı olmalı; hükümetler, burada, sizin takdirinizle kurulmalı. Ülkenin reyiyle gelen her parti bizim başımızın tacıdır. Bu milletin çift standart reyi olmaz; bu millet, reyini sandıkta A'ya da, B'ye de, C'ye de vermiştir; her rey de bizim için değerlidir. Gelin arkadaşlar, şu meseleyi, şu çatı altında; 2000'li yıllara, kendi içinde barışık; güneydoğuyu kaynak tüketen bir yer olmaktan çıkarıp çözen; ekonomiyi darboğazdan kurtaran; sosyal, kültürel meseleleri çözerek, gelecek nesillere hakikaten aydınlık bir Türkiye bırakan Meclis olma şerefini hep beraber taşıyalım. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'e teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi, önergeyle ilgili olarak söz sırası, şahsı adına birinci sırada söz alan Kütahya Milletvekili Sayın Mehmet Korkmaz'da. Buyurun Sayın Korkmaz. Sayın Korkmaz, konuşma süreniz 10 dakikadır. MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine yaptığı baskı ve verdiği talimatlar neticesinde Çay-Kur'u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşı tarafından verilen Meclis soruşturması açılmasıyla ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Meclis soruşturması açılması istenilen önergedeki hususlar 1991 yılını kapsamaktadır ve bu dönemde Çay-Kur'un ilgili Bakanı, dönemin Maliye ve Gümrük Bakanı Sayın Adnan Kahveci'dir; 1991 yılının Başbakanı da Sayın Mesut Yılmaz'dır. Yüce Meclisten 20 Ekim 1991 tarihinde erken genel seçim yapılması kararının alınmasından sonra, 1991 yılı yaş çay alım kampanyasında, seçimler nedeniyle, eski uygulamalardan vazgeçilmiş; Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünde fazla işçi çalıştırılmasıyla ilgili Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun inceleme raporunda da görüleceği gibi, mevsimlik işçilerin hepsinin, 120 günlük çalışma sürelerini, Eylül 1991 ayında tamamlamaları gerekirken, bazı fabrikalarda, eylül ve ekim aylarında hiçbir üretim yapılmadığı halde, kampanya, seçimler nedeniyle, 25 Ekim tarihine kadar devam etmiş ve bütün işçiler de, işlerine devam ettirilmiştir. Söz konusu bu kuruluşun, Tek Gıda İş Sendikasıyla imzalanan, 1.1.1991 ilâ 31.12.1991 tarihleri arasında geçerli olan toplu iş sözleşmesinin 19 uncu maddesinin (G) fıkrasıyla, geçici olarak işe alınan işçilerin, bir kampanya süresince, 120 gün çalışacakları, karşılıklı imza altına alınmıştır. Kampanyanın sonlarında, Kuruma ait olan 45 çay fabrikasında, kampanya başlangıcında, 3 vardiya olarak üretim yapılmasına göre alınan işçi sayısı, geçmiş yıllarda, kampanyanın sonuna doğru her gün azaltılırken, 1991 yılının, özellikle, erken genel seçimlerin yapıldığı ekim ayında, işçi azaltılması yoluna gidilmemiş ve bu nedenle Kurum zarara uğratılmıştır. Çay fabrikaları, bölgesine ve iklim şartlarına göre, genellikle, mayıs ayının değişik günlerinde üretime başlamakta ve Genel Müdürlükçe kendilerine verilen kontenjan dahilinde mevsimlik işçi alınmaktadır. 1991 yılında da, kampanya, 12 Mayısta başlamıştır. Eylül ayında kampanyanın sona ermesi gerekirken, 20 Ekim seçimleri nedeniyle, işçi sayılarında bir azaltmaya gidilmemiş ve ekim ayında hiç çalıştırılmayarak, Arhavî, Büyükköy, Cumhuriyet, Çiftlik, Kalkandere, Sürmene, Taşçılar, Veliköy, Zihni Derin ve Taşlıdere Fabrikalarının büyük bölümünde çay işlenmediği ve bir iki fabrikada da işlenen iki veya üç günlük yaprağın, önceki yıllarda olduğu gibi, diğer fabrikalara nakledilmesi gerekirken, bu yapılmamış ve işçi sayısının, sözü geçen 10 fabrikada, normalde 738'e indirilmesi gerekirken, bu fabrikalarda çalışan 4 500 civarındaki mevsimlik işçiler de 25 Ekim 1991 tarihine kadar çalıştırılmaya devam edilmiştir. Yine, Araklı, Azaklı, Çamlı, Derepazarı, Eskipazar, Kemalpaşa ve Tirebolu gibi, çok düşük kapasiteyle çalışan fabrikaların aldıkları yaprakların diğer fabrikalara nakledilerek, kapatılıp, işçilerin tasfiyesi veya en azından işçi sayısının 1 vardiyaya göre azaltılması gerekirken ve bu husustaki 1990 yılı denetim raporunun 5 numaralı temennisinde yer alan "işçi giderlerinin kuruluşa getirdiği malî yük dikkate alınarak, ilk 4 aydan sonra işçi azaltılması yolundaki uygulamaya titizlikle devam olunması" istemine rağmen, 25 Ekime kadar, 3 vardiya işçi, usulsüz olarak muhafaza edilmiştir. Bu uygulama sonucu, kampanyanın en yoğun olduğu haziran ayıyla üretimin en düşük ve hatta bazı yörelerde hiç olmadığı ekim ayında ve kampanya kapandıktan sonra, 45 kuru çay fabrikasında çalışan işçi sayıları, son olarak 1990 yılına göre karşılaştırıldığında; 1 Ekim 1990'da 12 393 kişi, 1 Ekim 1991'de ise 24 444 kişidir; 15 Ekim 1990'da 7 525 kişi çalışırken, 15 Ekim 1991'de 21 374 kişi çalışmaktadır. Bu tabloya göre, 1 Ekim tarihi itibariyle 10 051 işçi ve 15 Ekim tarihi itibariyle de 13 849 işçi fazladan çalıştırılmış ve maalesef hiç üretim yapmadan maaş almışlardır. Haziran ayında satın alınan yaş çay yaprağı miktarı 109 036 ton ve çalışan işçi sayısı ise 24 675 kişi; ekim ayına baktığımızda, satın alınan yaş çay yaprağı miktarı 29 988 ton ve çalışan işçi sayısı ise 21 374 kişidir. Bu uygulamalar sonucu, 10 bin işçi, 1 ilâ 15 Ekim tarihleri arasında 15 gün ve 16 ilâ 24 Ekim tarihleri arasında 9 gün fazla çalıştırılmış olmakta ve bazı fabrikaların eylül ayında hiç çalışmadığı nazara alındığında ise, fazla çalıştırılan işgünü 300 bini aşmaktadır. Bir işçinin ortalama günlük maliyeti 170 bin lira civarında olduğuna göre, Kurum, 1991 yılında, yaklaşık olarak 50 milyar lira zarara uğratılmıştır. Sayın milletvekilleri, bu zarar niçin meydana getirilmiştir?.. Bu sorunun cevabı şudur: 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan erken genel seçimde, dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz Rize'den aday olmuş ve çay bölgelerinden, partisine daha çok oy kazandırabilmek için, Kurumun genel müdürüne ve yönetimine baskı yapmış olmasındandır. Kâr ve zararı kendisine ait olan bu kuruluşun, 1991 yılı itibariyle, sadece işçilik maliyetlerinden dolayı 50 milyar liralık zararının, bugünkü rakamlarla 1 trilyon lira civarındaki bu zararının -maalesef Sayın Yılmaz'ın baskısı sonucu çayın da siyasete alet edilmesiyle- faturası da ülke ekonomisine ödettirilmek zorunda bırakılmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Mayıs 1991'de başlayan kampanyada yaş çay alım fiyatları, 1 235, 1 310 ve 1 385 lira olarak açıklanmış ve uygulamaya konulmuştur. Ne var ki, erken genel seçimin yapılmasına karar verildikten sonra bölgeye giden, 14 Eylül tarihinde Rize'de halka hitap eden Sayın Yılmaz, seçimlerde 3 milletvekilini ANAP'a isteyerek, yaş çay yaprağına verilen fiyatların üzerine kilo başına 125 lira fark vermeyi vaat eder. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Korkmaz, son cümlelerinizle konuşmayı tamamlayın efendim. MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Rize'den Çayeli'ne geçen Sayın Yılmaz, burada, bu farkı da vermiş ve seçim öncesi rüşveti olarak verdiği bu farktan dolayı, yine baskısı sonucu, yönetim kurulunun ağustos ayında aldığı bir karara, sonradan tahrifat yapılarak eklenmiştir ve böylece yapılan bu usulsüzlük sonucunda da Kurum, 1991 yılı değerleriyle 62,5 milyar ek borç altına sokulmuştur; bu ek borcun bugünkü güncel değeri de 1,2 trilyondur. Muhterem milletvekilleri, izahına çalıştığım her iki uygulama sonucu, kurum büyük miktarlarda zarara uğratılmıştır. Dönemin Başbakanı Sayın Yılmaz'ın baskıcı tutumları bunlarla da kalmamış, erken genel seçim döneminde, Başbakan ve beraberindeki heyetler Rize'de karagâh kurup, bölgede seçim çalışmalarını yürüten Sayın Yaşar Okuyan ve arkadaşları günlerce Çay-Kur tesislerinde kalmışlardır. 11 Eylül 1991 tarihinde Sayın Yaşar Okuyan ve beraberindeki 30 kişilik heyet, 13 Eylülde 100 kişilik bayanlar grubu, 14 ve 15 Eylülde Sayın Yılmaz ve beraberindeki 200 kişilik heyetlerle Çay-Kur tesislerinde yenilmiş içilmiş ve 1991 yılı rakamlarıyla 24 649 700 lira olan masraflar da, 18.9.1991 tarih ve 2185 sayılı faturayla, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ödettirilmiştir; fatura elimizde... SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Gelin size de yedirelim! MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bunlarla da yetinilmemiş, Sayın Mesut Yılmaz'ın Rize'ye gelişinde karşılamada kullanılan bez afişler için 300 metrelik patiska bezin alımı, metresi 16 bin liradan afişlerin yazdırılması -ilçe belediyeleri adına yazdırılmış olsa da- ile ilgili tüm masraflar Çay-Kur tarafından karşılanmıştır. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Raptiyeleri de var; onları unutmuşsun!.. SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Boya parası da var!.. MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bu güzide kuruluş, kendi emelleri uğruna siyasete alet edilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz'ın baskı ve talimatları sonucu, Kurum, 1991 yılında milyarlarca, bugünkü değer itibariyle de trilyonlarca zarara uğratılmıştır. Çay-Kur'un zarara uğratılmasının tek sebebi, dönemin Başbakanı Sayın Yılmaz'ın, partisine oy kazandırmak amacıyla, Kurum yöneticilerine baskıda bulunması ve talimat vermesidir. Böylece, Sayın Yılmaz, görevini kötüye kullanmıştır. Bu nedenle, hakkında verilmiş olan Meclis soruşturması açılması istenen önergeye kabul oyu vereceğiz. Yüce Mecliste herkes aklanmalıdır diyen sizlersiniz. Bu kapıyı siz açtınız; Sayın Yılmaz da aklansın ve açtığınız bu kapıdan Sayın Yılmaz da geçecek. Buradan, bu soruşturma önergesi öncesinde görüşülen önerge üzerinde konuşan ANAP Sözcüsü Sayın Yılmaz Karakoyunlu, bu soruşturma önergesi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşma sürenizi tamamladınız. MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Şu anda görüştüğümüz önerge, farklı bir önergedir; onunla ilgili görüşmeleri tamamladık. MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Onunla irtibatı sağlamak için... BAŞKAN – Son cümlenizi söylemek üzere, mikrofonu açıyorum. Bu konuda, arkadaşlarınız, cevap vereceklerse, sataşma dolayısıyla grubunuz adına söz alabilirler. MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Sataşma yaratmak niyetinde değilim Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim, başka bir önerge üzerinde burada konuşamazsınız. O önergeyle ilgili müzakereler tamamlandı, oylama bitti; sizin konuşmanızı bekliyorum, oylama sonuçlarını açıklayacağım. Konuşmanızı tamamlamak üzere, mikrofonu açıyorum. MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bu kürsüden indikten sonra gidip ellerini yıkayacağını söyleyen Sayın Karakoyunlu, çok merak ediyorum, ellerini yıkadıktan sonra Sayın Yılmaz'ın elini sıkmış mıdır? Yüce Meclisin bütün üyelerini kabul oyu vermeye davet ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Mehmet Korkmaz'a teşekkür ediyorum. 1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6) (Devam) BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/6) esas numaralı önergenin açık oylama sonuçlarını açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı: 460 Kabul : 337 Ret : 116 Çekinser : 1 Mükerrer : 6 Böylece, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına karar verilmiştir. Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 109 uncu maddeleri gereğince, soruşturma, siyasî partilerin güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir. Soruşturma komisyonunun görev süresi iki aydır. Bu sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7) (Devam) BAŞKAN – İkinci sıradaki soruşturma önergesiyle ilgili kişisel söz taleplerinden ikinci sırada, Ankara Milletvekili Sayın Nejat Arseven bulunmaktadır. Buyurun Sayın Arseven. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır. NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Doğru Yol Partisi tarafından, ne için ve ne maksatla verildiği siz değerli milletvekillerince çok iyi bilinen ve tabiî, mutlaka, veriliş sebebi, aziz milletimiz tarafından da çok iyi değerlendirilecek olan, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında, geçmiş dönemdeki başbakanlığı dönemiyle ilgili olarak, çaya, kiloda, sizin iddianıza göre, 100 lira -halbuki, aslında 125 lira- zam verdiği ve Çay-Kur'da fazla işçi çalıştırdığı gerekçesiyle açılması istenilen Meclis soruşturmasıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Aziz milletvekilleri, bu Mecliste, bundan önce, Refah Partisi ve Demokratik Sol Parti de Meclis soruşturması önergeleri verdiler. Buradan, Doğru Yol Partisi Grubundaki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Siz, hiç, bu iki siyasî partinin vermiş olduğu soruşturma önergelerini takipte, sıralarında, böyle beş on kişi oturduğunu gördünüz mü?.. Bu dahi, bu soruşturma önergelerinin ne derece maksatlı, ne kadar içerikten yoksun, ne derece siyasî maksatla verildiğini göstermesi açısından fevkalade önemlidir. Bunu da, tabiî, burada, Yüce Meclisin değerli milletvekillerinin hemen hepsinin, tamamının vicdanlarına ve bizi seyreden değerli vatandaşlarıma da sunuyorum. Sayın milletvekilleri, konuşmamın başında, kısaca, bu, bir misilleme amacıyla verildiği çok açık ve ne hikmetse, akıllarına aradan beş sene geçtikten sonra gelen önerge hakkında, isnat edilenlerle ilgili, önce teknik açıklamalarda bulunacağım, daha sonra da işin siyasî yönünü size ifade etmeye çalışacağım. Sayın milletvekilleri, önergede, 1991 yılı çay kampanyasında 120 günü doldurduğu ve üretim yapılmadığı halde işçilerin çalıştırıldığı iddia edilmektedir. Halbuki, yaş çay kampayasının açılmasıyla birlikte, geçici işçiler, üretim miktarına paralel olarak kademeli bir şekilde işe başlatılır ve yaş çay kampanyası sonlarına doğru, yine, üretim miktarında meydana gelen azalış dikkate alınarak iş akitleri askıya alınır. Geçici işçilerin bir kampanya döneminde en az 120 gün çalıştırılmaları, toplu iş sözleşmesinin 19 uncu maddesi gereğidir. Yoksa, bu 120 günlük süre, bu işçiler fazla çalıştırılamaz manasındaki bir süre de değildir. Öyle zannediyorum ki, bu önergeyi veren birçok arkadaşım, kendi iktidarları döneminde, geçici işçilerin işlerine son verilmemesi ve çalışma sürelerinin uzatılması için değerli bakanlarının kapısını da sık sık aşındırmışlardır. Sayın milletvekilleri, çay kampanyası başlangıcında işe alınan ve 120 gününü dolduran her işçinin iş aktinin askıya alınması da mümkün değildir. Olayımızda, 12 Mayıs 1991 tarihinde açılan yaş çay kampanyasının başında işe alınan işçiler, 12 Eylül 1991 tarihinde 120 gününü doldurmuşlardır; halbuki, yaş çay kampanyası 25 Ekim 1991 tarihinde sona ermiştir. 12 Eylül 1991 tarihinden 25 Ekim 1991 tarihine kadar, işyerlerinin işgücü ihtiyacı bulunduğu da açıktır; yaş yaprak alımı ve üretimi devam etmektedir; işçilerin büyük bölümü, devam eden bu üretim işinde çalıştırılmışlardır. Kaldı ki, üretimi sona eren fabrikalarda da, belirli bir süre, tasnif işlemlerinin tamamlanması, el paketi üretimi, ambarların yerleştirilmesi, makine ve teçhizatın bakım, onarım revizyon işleri, fabrikaların genel temizliği ve fabrikaların gelecek yaş çay kampanyasına hazırlanması gibi sebeplerle işçi istihdamı da zorunlu bulunmaktadır. Dolayısıyla, işçilerin istihdamı tamamen işgücü ihtiyacına dönük olup, Çay-Kur yönetimine baskı yapılması ve politik istihdam gibi durumlar asla vaki olmamıştır. Yine, önergede, çay fiyatına, kilogram başına 100 TL/kilogram ilave edildiği ve yönetim kurulu karar defterinde tahrifat yapıldığı iddia edilmektedir. 1991 yılı çay fiyatları, Çay-Kur Yönetim Kurulunun 20 Mayıs 1991 tarih ve 1991/84 sayılı kararıyla, nisan-mayıs mahsulü için 1 235 TL, mayıs-temmuz-ağustos mahsulü için 1 310 TL, eylül-ekim mahsulü için de 1 385 TL olarak tespit edilmiştir. Ancak, Çay-Kur Yönetim Kurulu, 23.8 1991 tarih ve 1991/149 sayılı kararıyla, bu fiyatlara 125 TL daha ilave yapmıştır. Ayrıca, bu 125 TL ilave, o günün şartlarında yalnız çay üreticisi için değil, Türkiye genelinde bütün tarım ürünleri için ve o yılki enflasyon da dikkate alınarak yapılmış bir ilavedir. Çay-Kur Yönetim Kurulu kararları, ana statüsü ve Türk Ticaret Kanununun defter tutmayla ilgili hükümlerine göre, Çay-Kur'un bulunduğu yer noterliğince onaylı karar defterine tarih ve sıra numarasına göre yapıştırılıp mühürlenir ve bir nüshası da Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Karar defterleri, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun da denetimine tabidir. Bu nedenle, uygulanan prosedür gereği, yönetim kurulu karar defterinde tahrifat yapılması hiçbir şekilde mümkün değildir. Yine, önergede, Sayın Başbakan ve beraberindeki heyetlerin, bölgede bulunan Sayın Yaşar Okuyan ve arkadaşlarının, 1991 yılı erken seçim döneminde, Çay-Kur tesislerinde kaldıkları ve Kuruma gerekli ödemeleri yapmaktan kaçındıkları iddia edilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak yapılan incelemelerde, Çay-Kur sosyal tesis ve konukevlerinden istifade edilmesine ilişkin tutulan konukevi kayıt defterinde yapılan incelemede, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz, Sayın Yaşar Okuyan ve beraberindeki heyetin, sözü edilen tarihlerde, Çay-Kur tesislerinde kalmadıkları da tespit edilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, bu önerge, Refah Partisi tarafından, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'le ilgili olarak verilmiş bulunan ve değerli parti gruplarına mensup hiçbir milletvekilinin parti taassubuyla değil, hür vicdanlarıyla, Yüce Mecliste soruşturma önergesinin kabulünden sonra, bu konuyu bir parti meselesi olarak gören Doğru Yol Partisi Grubunun, bir müddet önce Refah Partisinin Genel Başkanı Sayın Necmettin Erbakan'ın mal varlığıyla ilgili, her türlü hukukî dayanaktan yoksun olarak vermiş oldukları ve Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit'in kendi grup toplantısında basına ve kamuoyuna yapmış olduğu çok haklı ifade ve gerekçelerle, başta Demokratik Sol Parti olmak üzere, hemen her parti grubunun -tabiî, Doğru Yol Partisi hariç- oylarıyla, bu Mecliste reddedilmiş olan önergeden hiç de farklı olmayan gerekçelerle verilmiş bir önergedir. AHMET SEZAL ÖZBEK (Kırklareli) – Sizin oylarınız ne olacak?.. NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Siz, Doğru Yol Partisi olarak, seçim meydanlarına çıkıp "Demirel diyor ki: 1991 çay fiyatı 2 bin liradır. Müjdeler olsun; hayırlı olsun" ifadesini 1991 seçiminden hemen önce, beyannamenize koyup, bunu bastırıp -ki, örneği, burada elimde- tüm Karadenizde dağıtacaksınız ve bizim, 125 lira olarak vermiş olduğumuz zammı az görüp, bunu 2 bin liraya çıkaracağınızı tüm Karadenizde, işte bu elimdeki beyannameyle duyuracaksınız; ondan sonra da gelip, o gün haklı gerekçelerle yapılmış olan 125 liralık zammı çok göreceksiniz. İnşallah, bu yayını, o bölgedeki, bizim, o gün 125 lira verdiğimiz değerli Karadenizli vatandaşlarımız da seyretmektedir. Değerli milletvekilleri, burada, hem Doğru Yol Partisi ve onun o günkü yönetimi olarak iki türlü suç işleyip, hem milleti, demin hepinize göstermiş olduğum beyanla kandıracaksınız ve hem de seçim sonrası iktidar olduktan sonra, bu taahhüdünüzü yerine getirmeyeceksiniz; yani, milleti kandıracaksınız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Arseven, son cümlelerinizle konuşmanızı toparlayın. NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Toparlıyorum efendim. O gün, millete, Karadeniz Bölgesinin cefakâr çay üreticisine, haklı nedenlerle -tabiî, Sayın Başbakanla hiç alakası olmayan, Çay-Kur Yönetim Kurulunun onayıyla- verilen bu zamdan ve geçici işçilerin kurumda ne kadar süre çalıştırılacağından, Sayın Mesut Yılmaz'ı sorumlu tutacaksınız. Bunu, hangi vicdan kabul eder? Ayrıca, asılsız isnat ve iftiralarla Anavatan Partisini ve hükümetlerini suçladıktan sonra, "yolsuzluk iddialarını araştıracağız" iddiasıyla hükümet olduktan sonra; hatta, bu konu ve isimle bir bakanlık dahi kurduktan sonra, bugün, aradan beş sene geçtikten sonra, hakkınızdaki soruşturma önergelerinin kabülünden sonra; çıkacaksınız, burada, o günün şartlarında çay üreticisine 125 lira zam yapıldı diye, Sayın Mesut Yılmaz hakkında soruşturma önergesi getireceksiniz. Çok değerli milletvekilleri, böyle davranan bir gruba, böyle davranan bir partiye sormazlar mı; siz, dörtbuçuk sene iktidardaydınız, devlet elinizdeydi, Çay-Kur'a yeni bir genel müdür getirmiştiniz, tüm yönetim kurulu üyelerini de değiştirmiştiniz. Belki o gün, Çay-Kur'da, bu 125 lira fazla verilmişti; onun hesabını, hükümette olduğunuz o günlerde sormanız gerekmez miydi? Peki, acaba bu millet, o gün, sizin 700 lira daha fazla vereceğim diye ilan etmenizden sonra, bu 125 lirayı geri almanız konusunda ne düşünürdü? Zannediyorum ki, tam size yakışan bir davranış olurdu. Nasıl iktidara geldikten sonra, o iddia ettiğiniz, vereceğinizi ifade ettiğiniz 700 lirayı vermediyseniz; keşke, o, bizim verdiğimiz 125 lirayı da, geri alma yolunu seçseydiniz. Çok değerli arkadaşlarım, bu önergede, en acı ve üzücü taraflardan birisi de, muhalif-muvafık, hemen tüm partiler tarafından ve siyasetle uğraşan hemen herkes tarafından takdir edilen, aziz milletimize ve ülkeye yapmış olduğu katkılar, dürüst ve namuslu hizmetleriyle halka mal olmuş dönemin Sayın Maliye Bakanı Rahmetli Adnan Kahveci'nin de, hakkı olmadığı bir şekilde, burada rencide edilmesidir. Bu aziz millet ve bugün burada bulunan, Rahmetli Kahveci'yle bu çatı altında görev yapmış olan veya daha sonra seçilip, benim gibi bu kutsal çatı altına gelen siz değerli milletvekilleri, Rahmetli Adnan Kahveci'nin, hiç kimsenin emriyle değil, sadece ve sadece doğrularla ve bu millete hizmet için, dürüst ve namuslu bir şekilde siyaset yaptığını bilmektedir. O dönemde, Maliye Bakanlığına bağlı olan Çay-Kur uygulamalarıyla ilgili olarak, Rahmetli Adnan Kahveci'ye atılan bu çamurdan dolayı, bu önergede imzası bulunan ve özellikle o günkü Sayın Mesut Yılmaz Hükümetinde bakanlık görevi yapmış olan ve belki bu kararların alınması konusunda fevkalade ısrarlı davranan, bugün de sizlerin arasında siyaset yapan değerli milletvekili arkadaşım başta olmak üzere hepinizi kınıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Yüce Meclisin, hiçbir baskı ve yaptırım gücü olmaksızın, sadece ve sadece değerli milletvekillerinin vicdanlarında oluşan bir konsensüsle, bundan önceki haksız ve hukukî tüm gerekçelerden yoksun önergede olduğu gibi, ne için ve ne maksatla verildiği açıkça belli ve her türlü hukukî dayanaktan yoksun bu önergeyi de reddedeceğine ve asıl önemlisi, bu gibi yanlı ve tamamen siyasî maksatlarla verilecek soruşturma önergeleri verme yolunu da kapatacağına inanıyor, bu önergeye Nejat Arseven olarak ret oyu vereceğimi ifade ediyor, tekrar, Yüce Heyetinizi, en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Nejat Arseven'e teşekkür ediyorum. Önerge üzerinde son söz, Sayın Ali Kemal Başaran'a ait. Buyurun Sayın Başaran. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır. ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1991'den 1995'e kadar Hükümetin büyük ortağı DYP'nin sayın milletvekillerinin, 1991 seçimlerinde çaya kiloda 125 lira fazla zam verdiği ve fazla işçi çalıştırdığı gerekçesiyle, zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılması talebiyle verdikleri önerge hakkında görüşlerimi Yüce Meclise arz edeceğim; bütün milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu önergede iki esas var: Bunlardan birincisi -bu önergenin içerdiği gibi değil; zaten, bu önergenin yazılışından maksadı da belli- 100 lira zam yapılmış olması; esasında, bu, 100 lira değil, 125 liradır; biraz evvel de ifade edildi. İkincisi de, geçici işçilerin 120 günden çok çalıştırıldığıdır. Ancak, tabiî, şu tarafı var: Biraz evvel arkadaşım da izah etti; bu önerge neden şimdi verildi? Yani, bu önerge neden dört yıl evvel verilmedi de şimdi verildi; 1991-1996... Esasında, bu önergenin, bizim, daha önce, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında verilen önergelere verdiğimiz desteğe misilleme olarak verildiği ve içeriği yönünden de çok fazla bir şey ifade etmediği, biraz evvel söylediklerimden dolayı ortadadır. Değerli arkadaşlar, bakınız, 1994 yılında, Meclisin tatile girdiği günlerde, biz, burada, o zamanın Başbakanı Sayın Tansu Hanımla ilgili bir soruşturma önergesi verdik. O soruşturma önergesi, basında çok tartışılan, mal varlığıyla ilgili bir konudan dolayı verilmiş bir önergeydi. Esasında, o önergede, biz, şunu ileri sürüyorduk: Sayın Tansu Hanım, batan İstanbul Bankasından kendine ait şirketlerin aldığı kredilerin geri dönmediği; yani, İstanbul Bankasından Tansu Hanımın dört şirketi kredi alıyor, İstanbul Bankası batıyor, bu krediler geri dönmüyor ve İstanbul Bankasını Ziraat Bankası devralıyor; Ziraat Bankası müfettişleri bunu tespit ediyor. Ziraat Bankası müfettişleri, Tansu Hanımın şirketlerini dava ediyor. Biz, o önergeyi verdimiz zaman da iki davası hâlâ devam ediyordu. Değerli arkadaşlar, kamuoyunda bu kadar açık şekilde tartışılan ve birçok defa da tekzip görmeyen olayla ilgili -basından izlediğimiz kadarıyla- bir kişi için verilmiş soruşturma önergesine veya önergelerine destek vermek vicdanî görevimizdi. Bakınız, o zaman, o önergeye, CHP'li değerli milletvekili arkadaşlarımız da ret oyu vererek bu Mecliste o önerge reddedilmiştir. Biz, o günden bu yana, bu Mecliste, kim yanlış yapıyorsa, o yapılan yanlışlığa gerekli cevabı verelim diye vicdanımızla hareket etmişizdir ve getirilen önergelere de vicdanî görevimizle kabul oyu vermişizdir. Değerli arkadaşlarım, bu ülke yalnız bizim değil, bu ülke hepimizindir; Refah Partisinindir, Doğru Yol Partisinindir Anavatan Partisinindir, DSP ve CHP'nindir ve bütün partilerindir; hepimizindir. Ben, dört beş yıldır Meclisi seyrediyorum; şunu görüyorum: Kim yanlış yapıyorsa, o yanlış yapan bizdense, bizim adamımızdır, bizim yanlışımızdır diye o yanlışı yapana sarılıyoruz. Buna hiç hakkımız yok değerli arkadaşlar. Ben, bütün içtenliğimle şunu söylüyorum: Bakınız, şahsen, Türkiye'de demokrasinin geleceği açısından, Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisinin birleşmesini savunan bir milletvekiliyim. Bizim hedefimiz, asla Doğru Yol Partisi değildir; Doğru Yol Partisinin Genel Başkanı da değildir; ama, bizim hedefimiz, bu ülkede yanlış kim yapıyorsa odur. Değerli arkadaşlar, geliniz, hep beraber olalım, yanlışı yapana gerekli dersi verelim; ama, böyle duygusal da olmayalım. Siz, bizim genel başkanımız için böyle yaparsanız -ki, kamuoyunda dürüstlüğü tartışılmayan genel başkanlardan biridir bizim Genel Başkanımız- biz de sizin genel başkanınız için bunu yaparız gibi yaklaşım güzel bir yaklaşım değildir. Bakınız, bu önergeye göre, 100 lira zam verilmiş; halbuki, o zam 125 liradır. Biraz evvel arkadaşlarım ifade ettiler. Değerli arkadaşlarım, biz, işçiyi zamanından çok çalıştırmışız. Size, şurada, bazı şeyler arz etmek istiyorum. Bizim zamanımızda, yani 1991 yılında Çay-Kur'da çalışan işçi sayısı 22 842 idi. 21.4.1992'de, KİT Komisyonunda, o zamanın genel müdürünün -aynen zabıtlardan çıkarılmıştır- söylediği sözler şöyledir: "Çay Kurumunun norm kadrosu 22 518'dir." Yani, o zaman, Çay Kurumunda fazla çalışan işçi sayısı takriben 300 civarındaydı. Genel Müdür Bey konuşmasında devamla "bu kampanya döneminde işe gelmeyenler ve emekli olanlarla, bu fazlalığı gidermek mümkündür" diye söylemiştir; ama, yirmiiki gün sonra çay kampanyası 12 Mayıs 1992'de açılıyor ve hemen bu kampanyanın ardından, Çay Kurumunun çalışan işçi sayısı 25 081 çıkarılıyor; takriben, 2 bin küsur işçi alınıyor. O sıralarda, orada ara seçimler vardı ve İyidere'de belediye başkanlığı seçimi yapılıyordu. O seçimler sırasında alınan işçi sayısı 3 753 -ilave işçi sayısı- dolayısıyla, 28 834 oluyor. Oysa, KİT Komisyonunda, Genel Müdürün "Çay Kurumunun norm kadrosu 22 518" diye söylediği sözler var. Değerli arkadaşlarım, 6 201 işçinin nasıl alındığının hesabını sormak da var bu işin içinde; ama, şunu söylüyorum: Geliniz, şunların hesabını da soralım, şunu gözden kaçırmayalım; bakınız, 1992'de fabrikaların 22 tanesi bantlı sisteme geçmiştir. Bantlı sistemde, çalıştırılan işçi sayısı düşmektedir. Oysa, buna rağmen, 6 200 işçi alındı -biraz evvel söylediğim şekilde- daha az işçi çalıştırmak gerekirken, daha çok işçi çalıştırılmıştır. Değerli arkadaşlar, 1991 yılında 96 bin ton yurtiçi çay satışına rağmen, ödenen reklam ve tanıtma giderleri 452 milyon liraydı. 1992'de çay satışı 75 bin tona düştüğü halde, reklam ve tanıtma giderleri 17 kat artmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Son cümlelerle konuşmanızı tamamlayın Sayın Başaran. ALİ KEMAL BAŞARAN (Devamla) – Bu giderler, 7 milyar 911 milyon lira olmuştur; geliniz, bunu araştıralım. 1991 yılında 86 bin ton iç satış yapılmasına rağmen, 836 bayie 14 milyar 676 milyon liralık satış primi ödenmesine rağmen, 1992 yılında 75 bin ton satışa kotalı satış yapacağım diye dokuz bayie 72 milyar 583 milyon lira ödenmiştir; geliniz, bunları araştıralım; neden ödenmiştir; bunu araştıralım. Çay Kurumu, 1992 yılında, Samsun'da, bayii Alaman Gıda Sanayi Anonim Şirketine, teminat olmadan, o günün fiyatlarıyla 68 milyar liralık çay verip, zamanı gelince de parayı ödemeyen bu firma, devleti ne kadar zarara sokmuştur; geliniz, bunu araştıralım. Bunun gibi birçok konu daha var; fazla uzatmak istemiyorum; ama, diyorum ki, bu soruşturma önergesi tamamen duygusal olarak verilmiş bir soruşturma önergesidir. Bu soruşturma önergesini, dolaylı yoldan bizim Başbakanımızı ilgilendiren bir soruşturma önergesi gibi görüyorum. Ben, o zaman, yani, çay mubayaası açıldığı zaman orada bulunuyordum; Sayın Adnan Kahveci'nin, orada, vatandaşın direnişiyle, fiyatı biraz daha yükselterek kampanyayı açtığını bizzat yaşamış insanım. Bu duygular içinde, bu önergeye ret oyu vereceğimi açıklıyorum. Yüce Meclisi, kalbî duygularla, saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Ali Kemal Başaran'a teşekkür ediyorum. Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeyle ilgili, Sayın Başbakanın veya onun adına bir bakanın söz talebi var mı? Yok. Önerge üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, soruşturmayla ilgili önergenin oylamasına geçeceğiz. Açık oylama önergeleri bulunmaktadır; önce, onları okutup bilgilerinize sunacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmeleri tamamlanan (9/7) esas numaralı soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü maddesi gereğince, açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz. BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Nizamettin Sevgili?.. Burada. Cumhur Ersümer?.. Burada. Enis Sülün?.. Burada. Mehmet Salih Yıldırım?.. Burada. İbrahim Çebi?.. Yok. Refik Aras?.. Burada. Nejat Arseven?.. Burada. Muzaffer Arslan?.. Yok. YÜCEL SEÇKİNER (Ankara) – Tekabbül ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Tekabbül ediliyor. İhtiyaç kalmayacak, ikinci önerge var. Abbas İnceayan?.. Burada. Ahat Andican?.. Burada. Metin Öney?.. Burada. Yusuf Pamuk?.. Burada. Suha Tanık?.. Yok. Yusuf Ekinci?.. Burada. Selahattin Beyribey?.. Yok. Yaşar Topçu?.. Burada. Sadi Somuncuoğlu?.. Yok. Mehmet Ali Altın?.. Burada. İkinci önergeyi okutuyorum: Sayın Başkan Görüşülen Çay-Kur önergesinin açık oyla oylanmasını saygıyla arz ederiz. BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Şevket Kazan?.. Burada. Süleyman Arif Emre?.. Burada. Yeterli imza sayısı tespit edilmiştir; diğerlerini tutanağa geçirmek üzere okutuyorum: Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır) Suat Pamukçu (Bayburt) Nezir Aydın (Sakarya) Ahmet Tekdal (Ankara) Necati Çelik (Kocaeli) Mustafa Köylü (Isparta) Rıza Ulucak (Ankara) Hüseyin Kansu (İstanbul) Fikret Karabekmez (Malatya) Nedim İlci (Muş) Ali Oğuz (İstanbul) Şevki Yılmaz (Rize) Ömer Özyılmaz (Erzurum) Lütfü Esengün (Erzurum) Sıtkı Cengil (Adana) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Açık oylama, oy kupaları sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır. Oylamaya katılan arkadaşlarımızın, oy pusulası bulunmadığı takdirde, beyaz bir kâğıda, adlarını, soyadlarını, seçim bölgelerini ve oylarının rengini yazarak, imzalamalarını rica ediyorum; imzasız oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Kupalar sıralar arasında dolaştırılsın. (Oyların toplanmasına başlandı) 3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK'nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine başlıyoruz. Bu görüşmelerde sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da, haklarında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Tansu Çiller ile, Maliye eski Bakanı İsmet Attila'ya söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır. Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4 Haziran 1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır; bu sebeple önergeyi tekrar okutmuyorum. İlk söz, önerge sahibi olarak, Sayın Zekeriya Temizel'in. Buyurun Sayın Temizel. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Temizel, konuşma süreniz 10 dakikadır. ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi 20 nci dönem çalışmalarının büyük bir bölümü denetim çalışmalarına ayrıldı, bugüne kadar da hiç birisi sonuçlandırılmadı. Bu durum, temiz toplum özleminde olanlarda bile bir bıkkınlık uyandırmaya başladı; acaba hukuk, siyasete alet mi ediliyor kuşkuları duyulur oldu. Bu kuşkuları ortadan kaldırmanın yolu, Meclisin denetim işlevinden vazgeçmesi değil, yasama işlevleriyle birlikte, denetim işlevini de hızlandırmak ve denetimleri, bir an önce sonuçlandırarak, kişileri, zan altında kalmaktan kurtarmaktır. Değerli milletvekilleri, bir ülkede, yasalar ya vardır, ya da yoktur. Eğer, yasaların varlığına ve üstünlüğüne inanılıyorsa, onlara uyumu ve saygıyı sağlamak da şarttır. Hem yasalar vardır demek, hem de onlara uymamak, asıl çelişkiyi yaratır. Siyasal iktidarın kendisini hiçbir sınıra bağlı saymayarak, istediği gibi hareket etmesinden doğacak sakıncalar, herhalde, denetim aleyhinde ileri sürülecek olanlardan çok daha fazladır. İşte, bu nedenle, yasalara aykırı olarak yapıldığı konusunda çok açık deliller bulunan ve sorumluları da eski bir Başbakan ve bir Bakan olan bir olayı, Anayasamızın 100 üncü maddesi gereği, Meclis denetimine getirdik. Olay nedir: Olay, Başbakanlık örtülü ödeneğinden yapılmaması gereken bir harcamanın, yasaya aykırı olarak, örtülü ödenekten yapıldığı iddiasıdır. Değerli milletvekilleri, soruşturma önergemizle ilgili olarak bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizim soruşturma istemimiz, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinden yapılmış harcamaların tümü dolayısıyla ilgililerin sorumluluklarının soruşturulması değildir. Örtülü ödenekten yapıldığı ileri sürülen ve kamuoyuna da yansıması nedeniyle, herhangi bir gizliliği kalmayan bir harcama nedeniyle, ilgililerin sorumluluğunun soruşturulması istemidir. Dolayısıyla, bazı gruplarca ileri sürülen "örtülü ödenek soruşturulamaz" savlarının, bizim önergemizle bir ilgisi olamaz. Kaldı ki, örtülü ödeneğin soruşturulmayacağı konusunda da kanunlarımızda bir hüküm bulunmamaktadır. Yasalara aykırı her uygulama, bu Meclis tarafından soruşturulabilir ve soruşturulmalıdır. Bu, olsa olsa "örtülü ödeneğin harcanacağı faaliyetler gizlidir, o nedenle bunların açıklanması sakıncalıdır" varsayımına dayanır. Ancak, bizim burada soruşturulmasını önerdiğimiz konu, gizliliği olan harcamalar değil, açığa çıkmış, hiçbir gizliliği kalmamış ve yasaya aykırı olan bir harcamanın, örtülü ödenekten yapılıp yapılmadığının saptanmasıdır. BAŞKAN – Sayın Temizel, bir dakikanızı rica edeceğim, sürenizi işletmiyorum; sonunda ilave konuşma yapabilirsiniz. Değerli arkadaşlarım, salonda bulunup da oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz var mı? Yok. Oy kullanma işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın. (Oyların ayırımına başlandı) BAŞKAN – Konuşmanıza devam edin Sayın Temizel. ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim. Değerli milletvekilleri, soruşturma önergemizde ileri sürülen iddialara geçmeden önce, sizlere, örtülü ödeneğin kapsamı, kaynakları ve örtülü ödeneğin harcama usullerine ilişkin özet bilgiler sunmak istiyorum: Örtülü ödenek, devletin harcamları konusunda temel yasal olan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde düzenlenmiştir. Yasa metni, soruşturma önergemizde yer aldığı için, burada ayrıntısına girmiyorum; ancak, yasanın, örtülü ödeneğin, hem kullanılacağı alanları hem de kullanılmayacağı alanları ayrı ayrı belirttiğini sizlere hatırlatmak istiyorum. Genel muhasebe yasasına göre, örtülü ödenek, Başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve bir siyasî partinin idare ve propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. Peki nerede kullanılır; gizli istihbarat, gizli savunma hizmetleri ile devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının gerekleri için, yasada belirtilen hükümet icapları sayılan maksat ve gayelerde kullanılır. Değerli milletvekilleri, bu amaçlar için örtülü ödenekten harcama yapılması, sadece devletin genel siyaseti ve çıkarları için zorunlu; ancak, açıkça yapılmasının uluslararası teamüllere aykırı bulunması ya da bilindiğinde, yararlanıcısını zor durumda bırakarak, hizmetin yapılmasını engelleyecek olması durumlarında söz konusu olacaktır. O halde, devlet bütçesinin başka bir bölümünden açıkça yapılmasına olanak bulunan, gerek devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının gerekleri için gerekse hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler için Başbakanlık örtülü ödeneğinden harcama yapılması, maddenin amacına aykırı olacaktır. Kısacası, örtülü ödenekten harcama yapılabilmesi için, olayı gizlemeyi gerektirecek bir neden olması gerekir. Örneğin, Atatürkçü Düşünce Derneğine bina yaptırmak için yapılacak devlet yardımını gizlemeyi gerektirecek bir neden olamaz. Bu yardım, devlet bütçesinin ilgili bölümünden açıkça yapılabilir. Örtülü ödenek konusunda Başbakana verilen takdir yetkisi, devlet bütçesinden açıkça yapılabilecek harcamalar konusunda da kullanılamaz. Devlet bütçesinden yapılabilecek ve gizlilik gerektirmeyen harcamaların, sırf kolaylık olsun diye örtülü ödenekten yapılması takdir yetkisinin kullanılmasını değil, bu yetkinin suiistimali sonucunu doğurur. Değerli milletvekilleri, örtülü ödenek, Başbakanlık bütçesinin (A) işaretli cetvelinde gösterilir ve bu ödenekler, Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından imzalanacak özel bir kararnameye dananılarak tahakkuk ettirilir ve saymanlık tarafından da ödenir. Bu şekliyle örtülü ödenekten yapılacak ödemelerin tahakkuku, normal kamu giderlerinin tahakkukundan farklıdır. Paranın alınabilmesi için Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından imzalanmış bir kararnamenin olması gerekmektedir. Burada, örtülü ödeneğin kullanılmasında Maliye Bakanının sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. Örtülü ödenek kararnamesinin Maliye Bakanı tarafından imzalanması, yapılan harcamanın 77 nci madde kapsamına giren bir harcama olduğunun, Maliye Bakanı tarafından onaylandığının anlamına gelmektedir. Bu kararnameye dayanılarak hazırlanmış olan tahakkuk müzekkeresi ve verile emri üzerine sayman parayı ilgilisine öder. Bu belge, yani, tahakkuk müzekkeresi ve verile emri, sadece, devlet kasasından çıkan bir paranın miktarını gösterir; harcamanın içeriği konusunda hiçbir açıklama taşımaz. Nasıl ki, örtülü ödeneğin bütçe yasasında gösterilmesinin gizlilikle bir ilgisi yoksa, örtülü ödenekten harcama yapıldığını gösteren tahakkuk müzekkeresi ve verile emrinin de bir gizliliği yoktur; sadece, örtülü ödenek için para çekildiğinin belgesidir; gerektiğinde, devlet kasasındaki azalmanın belgesi olarak tüm ilgililere gösterilebilir. Saymanın bu tahakkuk evrakı üzerindeki incelemesi de istisnaî bir incelemedir. Sayman, ödemeyi yaparken, sadece tahakkuk kararnamesinin üzerinde imzası bulunan başbakan ve bakanların görevde bulunup bulunmadıklarını incelemekle yükümlüdür; ilgililer görevde ise, sayman ödemesini yapar. Örtülü ödeneğin sarf yerlerinin ve hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceği ve hangi vesikaların halef olan zata devrolunacağının tayin ve takdiri de Başbakana aittir. Değerli milletvekilleri, dikkat edilirse, yasada, hesapların nasıl tutulup tasfiye edileceğinden bahsedilmekte ve bunun şekli Başbakana bırakılmaktadır. Hesaplarla ilgili hiçbir kaydın tutulmaması ise, bir takdir hakkı kullanımı olarak değerlendirilemez. Devlet sırrı oluşturanlar, bu sırları, tıpkı onlar gibi saklamak yükümlülüğünde olanlara aktarırlarsa, sır açıklamış da sayılmazlar; bu, devletin devamlılığının bir gereğidir. Yasa, bu düzenlemeyi yapmakla, örtülü ödenekle ilgili işlemlerin de, istisnaî de olsa, bir disiplin içerisinde yürütülmesine olanak tanımıştır. Bu nedenle, başbakanların da takdir edecekleri bir yöntemle, örtülü ödeneklerinin kayıtlarını tutup ve tasfiye etmek, gerekenleri de, kendileri gibi sır saklamak zorunda olanlara anlatmak zorunlulukları vardır. Nitekim, eski başbakanlar, bu konuda takdir ettikleri usulleri kamuoyuna açıklamışlar ve bu alanda yerleşmiş bir uygulamanın varlığına dikkat çekmişlerdir. Değerli milletvekilleri, örtülü ödeneğin kullanımındaki usul açıklamalarını bitirmeden önce, bir konuyu daha bilgilerinize sunmak istiyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Temizel, konuşmanızı toparlayın; eksürenizi de kullanacaksınız. ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Başbakanlar, yasanın kendilerine sağladığı takdir yetkisine dayanarak, örtülü ödeneğin tamamını, bir kararnameyle çekme hakkına da sahip değildirler. Bu konu, hem Başbakanın sorumluluğu hem de kararnameyi imzalayan Maliye Bakanının sorumluluğu açısından önemlidir; çünkü, yasada, "örtülü ödenekten yapılacak harcamalar, Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından imza edilmiş bir kararnameye dayanılarak tahakkuk ettirilir" denilmektedir; yani, Başbakan, Maliye Bakanına da imzalattırarak, tek kararnameyle ödeneğin tamamını bir kalemde çekip, parça parça harcama hakkına sahip değildir. Aksi takdirde yasa, örtülü ödenekten yapılacak harcamalar için tahakkuk kararnamesi hazırlanmasından bahsetmez, bütçeye konulan ödeneğin tek tahakkuk müzekkeresiyle çekilmesi talimatını verdirirdi. Değerli milletvekilleri, örtülü ödenekle ilgili açıklamalarımı, ödeneğin kaynaklarını da belirterek bitirmek istiyorum. Başbakanlık örtülü ödeneğinin temel kaynağı bütçedir, bütçe yasasında bu amaç için konulan paradır. 1995 yılında, Bütçe yasasına bu amaç için '77 nci madde' ibaresi konulmak suretiyle, 15 milyar lira; 1996 bütçesinde de 30 milyar lira olarak konulmuştur. Bu hususa özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri. 1995 yılı bütçesinde, örtülü ödenek için konulan ödenek miktarı sadece 15 milyar liradır; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, örtülü ödenekte kullanılmasını tasvip ettiği miktar 15 milyar liradır. Başbakanlık örtülü ödeneğinin ikinci kaynağı ise Tanıtma Fonudur. Tanıtma Fonu gelirlerinin yüzde 20'si, yasa gereği kesilerek, otomatik olarak örtülü ödeneğe aktarılır. Üçüncü kaynak da, Maliye Bakanlığı yedek ödeneğidir. Her yıl bütçe yasasına konulan para yetmediği zaman, Maliye Bakanlığı yedek ödeneğinden örtülü ödeneğe para aktarılabilmektedir. 15 milyar lira olarak 1995 yılı bütçesine konulan ödenek, 1995 yıl sonu ödeneği konusunda, şu anda sizlere kesin bir rakam veremiyorum. Maliye Bakanından, özellikle -ki, bunun bir gizliliği yoktur- yıl sonu ödeneğini bizzat istememe karşın, bu konuda da bilgi alamadım, nedenini de hâlâ anlamış değilim. Yalnız, Tanıtma Fonu gelirlerinden hareketle, yılbaşı ödeneğinden hareketle bu konuda bir tahminde bulunduk -tahminin de sağlıklı olduğunu zannediyorum- bu tahmine göre, 1995 yılında -1994 yılındaki ilave dönemi kastetmiyorum- Başbakanlık örtülü ödeneğinde kullanılan paranın miktarı 1,4 trilyon liradır. Değerli milletvekilleri, yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, çok özel ve gizli hizmetler için kullanılmak üzere ayrılan ve Başbakanın ve ailesinin özel masrafları ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçları için hiç bir şekilde kullanılmayacak olan Başbakanlık örtülü ödeneğinden 5,5 milyar liranın, Başbakan tarafından bazı şaibeli kişilere ödettirildiği, 14.5.1996 günlü gazetelerde kamuoyuna yansıtılmıştır. Demokratik bir ülkede böyle bir yayın üzerine yapılması gereken, denetimle görevli demokratik kurumların harekete geçmesidir; eğer, bu yayın, dokunulmazlığı olan kişiler hakkındaysa ve ciddî bulunuyorsa, bu halde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin, anayasal denetim mekanizmalarını harekete geçirme zorunluluğu vardır. Söz konusu olay, yasal olarak örtülü ödenekten yapılması olanaklı olmayan bir harcamanın, bu ödenekten yapıldığının iddia edilmesidir. Haberlere göre, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller, kendisini emekli Orgeneral Necdet Öztorun olarak tanıtan ve seçimlerde, Anavatan Partili 30 bin seçmeni Doğru Yol Partisine transfer etme garantisini veren bir dolandırıcıya, yapacakları masrafları karşılamak için 5,5 milyar lira ödenmesi talimatını vermiş ve bu talimat yerine getirilmiştir. Eğer, olay gerçekse, Başbakan Sayın Tansu Çiller ile örtülü ödenek tahakkuk kararnamesini imzalaması gereken Maliye Bakanı Sayın İsmet Attila'nın, 1050 sayılı Yasanın 77 nci maddesinin 3 üncü fıkrasına aykırı işlem gerçekleştirdikleri sonucu ortaya çıkar. Değerli milletvekilleri, eğer dikkat ettiyseniz "olay gerçekse" diye cümleye başladım; Meclis soruşturmasının amacı da zaten budur; olayın gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmak. Biz, araştırmalarımız sonucunda, olayı, inandırıcı ve ciddî bulduk, bu nedenlerle soruşturulmasını öneriyoruz. Olayı inandırıcı bulmamızın en önemli nedeni de, olayın, ilk defa, sansasyon yaratmak isteyen bir kişi ya da bir gazete tarafından gündeme getirilmediğidir. Değerli milletvekilleri, eski Başbakan tarafından bir dolandırıcıya örtülü ödenekten 5,5 milyar lira ödenmesi olayı, ilk defa, 5.4.1996 günü, İstanbul Asayiş Şubesi Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık Birim Amirliğinde, sinema sanatçısı Perihan Savaş adını kullanarak dolandırıcılık yapması nedeniyle ifadesi alınan Nafiye Öney adlı bir kişi tarafından dile getirilmiştir. BAŞKAN – Sayın Temizel, süreniz tamamlanmıştır; konuşmanızı toparlamanızı rica ediyorum. ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Peki efendim. Olay, bu ifadenin alınmasından tam 36 gün sonra, Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Sayın Emin Çölaşan tarafından duyurulmaktadır. Değerli arkadaşlar, şu konuya, özellikle, dikkatinizi çekmek istiyorum: Olayı ilk defa ifade eden kişi, kamuoyunda sansasyon peşinde olan bir kişi değildir; adi bir dolandırıcılık olayı nedeniyle tutuklanmış ve verdiği ifadede bildiği her şeyi anlatmıştır. O konumda olan bir kişi, sansasyon peşinde koşamaz; o konumda olan bir kişi, başkaları tarafından da yönlendirilmiş olamaz... Nitekim, olay, bundan kırk gün sonra, 14.5.1996 tarihli Milliyet ve Hürriyet Gazetelerinin manşetlerinden verilmekte ve bellibaşlı gazetelerde de yer almaktadır. Olay, daha sonra, yazılı basından, görsel medyaya yansımakta ve olayın faillerinden olan ve dolandırıcılıktan sabıkalı Selçuk Parsadan ile Mukadder Balkan, 16.5.1996 tarihinde Show Televizyonunda yayınlanan "Arena" programında olayı ayrıntısıyla açıklayarak, kamuoyunda, suçlarını kabul etmektedirler. Olayın olduğunu kamuoyu önünde ikrar eden iki fail, bu beyanlara ilişkin program bant kayıtları, olayın delillendirilmesi için verilmiş banka isimleri, basının ses bantlarıyla belirlediği ve olayı kabullenen Akın İstanbullu'nun itirafıyla somutlaşan iddia, ciddî bir iddiadır. Konuyla ilgili olarak; İstanbul Asayiş Şubesi Dolandırıcılık masası tarafından alınmış Nafiye Öney'in ifadesi; Selçuk Parsadan'ın televizyon aracılığıyla ve değişik gazetecilere yaptığı bantlarda kayıtlı itirafları; Mukadder Balkan'ın, paranın alınması ve kullanılmasıyla ilgili olarak, banka ve yer belirterek yaptığı ve televizyondaki itirafları, daha sonra da savcılıkta verdiği ifadesi ve itirafları; eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'in, kendisini emekli Orgeneral Necdet Öztorun olarak tanıtan kişiyle konuştuğunu kabul eden ve basında çıkan demeçleri... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, hatibin konuşma süresi 20 dakika mı, 25 dakika mı?! BAŞKAN – Sayın Temizel... ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan... BAŞKAN – Hiçbir arkadaşım konuşmasını zamanında tamamlamadı; hiçbir arkadaşımın da sözünü orta yerde kesmedim... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – 20 dakika mı konuşma süresi? Bizim sözcülerimizin sözlerini kestiniz... Olmaz ki efendim!.. BAŞKAN – Arkadaşımızdan konuşmasını tamamlaması için iki defa ricada bulundum; sadece farklı olan, arkadaşımızın konuşması esnasında oylama işlemini tamamladık; o ek süreyi tanıdım; ama, diğer milletvekili arkadaşlarımızdan farklı bir süre tanıdığım yok. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Tam 1 dakika sürdü Sayın Başkan. BAŞKAN – Şimdi, soruşturma önergeleri gibi hassasiyet taşıyan bir konuda, hem iddia sahiplerinin hem de iddia sahiplerini savunanların, söyleyebileceklerini, mümkün olan bütün açıklık içerisinde söylemeleri önemlidir. Şimdiye kadar teamülümüz de böyledir; hatip arkadaşlarımın takdirine bırakıyorum. Süre gerçekten geçmiştir; Sayın Temizel, son cümlelerinizle konuşmayı tamamlayınız efendim. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim. Şahsı adına konuşan Sayın Nuri Yabuz'a söylediğiniz aynen şudur: "Son cümlenizi söyler misiniz, süreniz geçmiş bulunuyor." Biz alınmıyoruz; ama, siz de usule biraz dikkat edin. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, ben, Sayın Nuri Yabuz'a "son cümlenizi söyleyin" derken, şu gerekçeden hareket ettim: Sayın Nuri Yabuz, konuşulmakta olan önerge ile ilgili düşüncelerini tamamladılar; ondan sonra, daha evvel görüşülmüş, oylaması dahi tamamlanmış olan bir önerge ile ilgili olarak, Grubu, sadet dışı savunmaya kalkıştılar. O sebeple, kendilerine o ihtarda bulundum; süreyle ilgili değildir. (DSP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sayın Temizel, Genel Kuruldaki arkadaşlarımızın duyarlılıklarını da dikkate alarak son cümlelerinizle konuşmayı tamamlayın. ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aslında kimsenin sabrını suiistimal etmek istemiyorum; ama, konunun, en azından Meclis tarafından bilinmesi gerekliliğinden hareketle bunları açıklıyorum. Herhangi bir suçlama değil, konuşmamın büyük bir kısmını zaten yasal açıklamalara ayırdım. O nedenle, bitirmeye çalışıyorum Sayın Başkanım. Değerli milletvekilleri, bugün Hürriyet Gazetesinde çıkan "5 milyar lira belgelendi" haberleriyle, olayın şüphe götürür yanı kalmamıştır; yani, örtülü ödenek, gizlenmesine gerek olmayan bir amaç için kullanılmıştır. Bütün bunların hepsi değerlendirildiğinde, konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ciddî bulunup, soruşturulması gereği ortaya çıkar. Önerdiğimiz soruşturma, çok inandırıcı delillere dayanan bir soruşturma istemidir. Soruşturma sonucunda, ciddiyetinden kuşku duymadığımız tüm bu verilere karşın, böyle bir paranın ödenmediği ortaya çıkarsa, ilgililer aklanacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de, kamuoyunu çok rahatsız eden bir konuda görevini yerine getirmenin kıvancını yaşayacaktır. Soruşturma sonucunda örtülü ödenekten 5,5 milyar liranın ödendiği kanıtlanırsa, örtülü ödeneğin kullanımında yasaya aykırı bir durumun olduğu saptanmış olacaktır. Yüce Meclisin olayı bu şekilde değerlendireceği inancıyla, soruşturma önergemiz için olumlu oy kullanılacağını umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Zekeriya Temizel'e teşekkür ediyorum. 2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7) (Devam) BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/7) esas numaralı önergenin açık oylaması sonuçlarını sunuyorum: Oylamaya katılanlar 475; kabul 155, ret 316, çekimser 2, mükerrer 2. Böylece, Sayın Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir. 3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam) BAŞKAN – Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3 üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının sunduğu önergeyle ilgili, şahısları adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam, Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan, Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım Aktürk, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül söz talebinde bulunmuşlardır. İlk söz Sayın Mehmet Sağlam'ın. Buyurun Sayın Sağlam. Konuşma süreniz 10 dakikadır. MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve Sayın Başkanı saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, Zekeriya Temizel arkadaşımızın, önergesinde, ilk önce gösterdiği -dikkatle dinledim- en önemli iki delil şu; dediler ki: "Biz sansasyon yaratan gazete veya gazetecilerin söylenti haberlerine ya da haberlerine göre değil doğrudan doğruya Nafiye Yöney'in, İstanbul polisinde verdiği ifadeye dayanarak bunu başlattık." Şimdi, müsaadenizle, Nafiye Yöney'in, İstanbul polisinde verdiği ifadeden şu satırları sunmak istiyorum; bakınız, Nafiye Yöney diyor ki: "Davanın bu duruşmaya gelmeyen tutuklu sanığı Celalettin Selçuk Parsadan'ın, örtülü ödenek dolandırıcılığıyla ilgili olarak konuşmak üzere, bir televizyon kanalından 1 milyon dolar aldığını, ek savunma olarak konuşması karşılığı, Mesut Yılmaz'dan da 400 bin dolar aldığı..." YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Az almış. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, bunlara inanacak mıyız?! İşte, sansasyon olmayan, davada, en büyük delil olarak gösterilen, Parsadan'ın ya da Nafiye Yöney'in ifadesini ihtiva eden zabıt. İkincisi; ifade buyurdular "Bugün, Hürriyet Gazetesinde 5,5 milyar belgelendi" dediler. Değerli milletvekilleri nasıl bir oyunun içerisinde olduğumuzu bilmeniz için söylüyorum; Hürriyet Gazetesinin "5,5 milyar belgelendi" başlıklı bugünkü haberine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının gönderdiği tekzip şu; aynen okuyorum: "Gazetenizin, 19 Haziran 1996 Çarşamba günkü -bugün- nüshasının 1 ve 27 nci sayfasında 5,5 milyar belgelendi başlığı altındaki dolandırıcı Selçuk Parsadan ile ilgili soruşturma konusunda bir haber yayınlandığı görülmektedir. Hazırlık soruşturmasının gizliliği dolayısıyla, Başsavcılığımızla ya da herhangi bir cumhuriyet savcımız tarafından konuya ilişkin yapılmış resmî bir açıklama olmamasına karşın, haberin, böyle bir açıklama varmış gibi kaleme alınması, tarafımızca tasvip edilmemiştir." İşte bir ifade ve savcılığın gönderdiği... (ANAP sıralarından gürültüler) YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Gazete yazısı... MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Lütfen, Sayın Topçu... Tekrar edeyim... Diyor ki: "Haberi yazan Hürriyet Gazetesi muhabiri Sayın Muharrem Sarıkaya'nın, söz konusu soruşturmada tanık olarak dinlenilmesi dolayısıyla edindiği bilgileri resmî açıklamamız gibi yansıttığı kanaatına varılmakla birlikte, durumun, yukarıda belirtildiği gibi olduğu ve gereği saygıyla rica olunur." Nazmi Şarvan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı (ANAP sıralarından gürültüler, DYP sıralarından alkışlar) YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hocam, orada tekzip yok. BAŞKAN – Yerinizden müdahale etmeyin değerli arkadaşlarım. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, burada, haberde "bizden bir yetkili tarafından böyle bir açıklama yok" deniliyor. YAŞAR OKUYAN (Yalova) – "Açıklama yok" deniliyor... MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Müsaade buyurun. Şimdi, gelelim hukukî yönüne; Sayın Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının başvurusunda, sadece, 1050 sayılı Kanunun 77 nci maddesinden söz ediliyor. Halbuki, örtülü ödeneğin kullanılması bir devlet sırrı ve Türk Ceza Kanununun devlet sırrını açıklayan 132 nci maddesi var, Türk Ceza Kanununun 136 ncı maddesinde de bu devlet sırrını ifşa edenlere de ceza öngörülüyor; verilen önergede doğrudan doğruya bu maddelerden söz edilmiyor. Bakınız "Devletin menfaatları namına gizli kalması lazım gelen malumat arasında, dahilî veya beynelmilel siyasî sebeplerle neşrolunamayan hükümet muamelelerinin ihtiva ettiği malumat, devlet sırrıdır" deniliyor. Şimdi, öyleyse, devlet sırrını nasıl açıklıyorsunuz? AYHAN GÜREL (Samsun) – Başbakan açıklıyor. HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Başbakan söyledi. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Başbakanın açıklamasına ilişkin sözü de söyleyeyim. 1050 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde "Örtülü ödeneğin sarf yerinin ve hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceğinin ve hangi vesikalarının halef olan zata devrolunacağının tayini ve takdiri Başbakana aittir; bu, mutlak bir takdir yetkisidir" deniliyor. Bakınız, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı, başvuru üzerine ne diyor; Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/99 sayılı kararını aynen okuyorum: HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Selçuk Parsadan açıkladı onu. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – "Yasa, Başbakanı, kendisinden sonra gelecek Başbakana ve başka bir devlet görevlisine, örtülü ödeneğin hangi işlere sarf edildiğini açıklamaya ve hesap vermeye mecbur tutmamıştır. Örtülü ödeneğin sarf yeri, hesapların nasıl tutulup tasfiye edileceği, hangi vesikaların kendisine halef olan zata devrolacağının tayin ve takdiri tamamen Başbakana aittir." Bu, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığının konuyla ilgili 1996/99 sayılı kararı. Değerli arkadaşlarım, Türk ceza hukukunun en yetkili adamı Ord.Prof.Sulhi Dönmezer, bakınız ne diyor: "Bir insanı Başbakan olarak seçip yönetiminin başına getirmiş ve devletin güvenliğini, yüksek menfaatlarını, itibarını korumak maksadıyla, kendisine, kanun, bir para vermiş ve bunun harcamasında mahremiyet zorunlu kabul edilmiş ise sarfiyatın artık hesabı sorulmaz; sorulacak olursa, mahremiyet diye bir şey kalmaz, devlet diye bir şey kalmaz." (DSP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım, lütfen dinleyiniz, biz, sizi sükûnetle dinledik; lütfen dinleyiniz. Şimdi, Sayın Başbakanımız -bugünkü Başbakanımızdan söz ediyorum- bu gizliliğin idraki içerisinde, kendisine sorulan bir soru üzerine, soru önergesi üzerine 16 Mayıs 1996'da verdiği cevapta aynen şöyle diyorlar: "Diğer taraftan, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine göre Başbakanlık bütçesine konulan örtülü ödenek, kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının isterleri için, siyasî, sosyal konularda, kültür ve devlet itibarı alanlarında ve olağanüstü hizmetlerin sağlanmasında hükümet icapları sayılan amaçlar için sarf edilir." Dikkat buyurunuz buraya, bugünkü Başbakanımızın yazılı verdiği cevap. "Bu nedenle, örtülü ödenek konusunda detaylı bilgi vermek, devlet çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır." YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Doğru. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Sayın Okuyan, doğru ise, bir başka doğru daha var; devlet sırrını doğrudan doğruya açıklamak üzere bir önerge veriliyor ve sadece, dedikodu ve şayia olmuş habere dayanıyor; bugünkü Hürriyet Gazetesinin sabahki haberi gibi. Şimdi, bakınız, bütün bunlar için kanunun öngördüğü şeyleri sıralıyorum: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda deniliyor ki, kuvvetli belirti veya muteber delil olursa... Değerli arkadaşımız, iki muteber delil sundu -biraz önce okuduğum- Nafiye Yöney'in ifadesi ve Hürriyet Gazetesinin "5,5 milyar belgelendi" başlıklı haberi... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bir de, dolandırıcının ifadesi... MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bu Parsadan'ın ifadesine dayanarak, onların -biraz önce okuduğum- bir televizyon kanalı ve Başbakandan aldığını iddia ettiklerine de inanacak mıyız; bunun için de mi Meclis soruşturması isteyeceğiz?!. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun hukuken hiçbir tutar tarafı yok; çünkü, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda, kuvvetli belirti ya da yeterli delil olmadan ceza kovuşturması açılamaz deniliyor. Anayasamızın değiştirilmesi teklif bile edilemeyen 2 nci maddesinde de "Türkiye, bir hukuk devletidir" deniliyor. Şimdi, hukukun, yargılamanın konularını siyasî mesele haline getirmeyelim. Değerli arkadaşlarım, eğer, biz yargılama konularını siyasî mesele haline getirirsek, ne olur; bakınız, hukuk devletinden çıkarsanız, bu Yüce Meclisin çoğunluğu, yargıyla ilgili meseleleri -sadece, yargı organının yapması gereken meseleleri- çoğunluk olarak, Yüce Divana gönderirse, bunun sonu gelmez. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Sağlam, lütfen konuşmanızı tamamlayın. MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bakınız değerli arkadaşlarım, bütün dünyada en ilkel devletten bugüne kadar, kamu hizmetinin üç temel özelliği vardır, evrenseldir: 1. Kamu hizmeti semboliktir; bayrağı vardır; cüppeleri vardır giyilen. 2. Kamu hizmeti seremoniktir; İstiklal Marşı vardır. 3. Kamu hizmeti zorlayıcıdır ve gizlidir. Değerli arkadaşlarım, şimdi, kamu hizmetinin, bu en ilkel devletten beri var olan niteliklerine helal getirmeyelim; bundan, kimseye bir fayda gelmez. (DSP sıralarından "halel, halel" sesleri) Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak, siz, istediğiniz zaman, organizasyon kurabilirsiniz; ama, istediğiniz zaman kurum kuramazsınız; çünkü, kurumlar, gelenek ve görenekle yaşarlar. Bin yıllık Türk Devletinin geleneğinde, göreneğinde, devlet kurumlarını yıpratmamak vardır; devlet kurumlarını yıpratarak, bir yere varamayız. Değerli arkadaşlarım, şu son sözlerimle konuşmamı bağlamak istiyorum ve bu önergenin, devlet adına, Başbakanlık müessesesini koruma adına, reddedilmesini rica ediyorum. Şimdi, Türklerin bir Manas Destanı var; orada, bir ihtiyar Türkmen, Türk Devletlerinin ayakta kalmasının 4 sırrını söylüyor: "1. Bilginin ve bilginlerin saygınlığı korunmalıdır. 2. Adaletin hassas terazisini bozmayınız. Adaletin hassas terazisini, ancak adalet düzeltir, yargı düzeltir. 3. Zenginlerin cömertliği. 4. Sofilerin duası. Türk Devletleri bununla ayakta kaldı" diyor. (DSP sıralarından "Doğru" sesleri) Yüce Meclis, bu devletin geleneklerini bozmasın, bu milletin dirlik ve düzenini bozmasın. Lütfen, Yasama Organı olarak görevimizi yapıp, bu milletin beklediği kanunları, hizmetleri yapalım. Birbirimizi yemenin, bu yolu açmanın bir faydası yok; biraz önceki önergede de anladınız ki, hiçbir faydası yok. Değerli arkadaşlarım, bütün gruplardan, bütün milletvekillerinden şunu rica ediyorum: Geliniz, bu devletin kurumlarına saygılı olalım, yıpratmayalım ve devletimizi yüceltmeye gidelim. Kurumları yıkarak bir yere varamayız. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Mehmet Sağlam'a teşekkür ediyorum. Sayın Sağlam'ın "devlete helal getirmeyelim" ifadesini değerli arkadaşlarım itirazla karşıladılar; zannediyorum ki "halel getirmeyelim" demek istediler; çünkü, devletin bütün işleri helal işlerdir. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Şimdi, söz sırası, Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan'da. Buyurun Sayın Akdoğan. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10 dakikadır. MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilk defa Refah Partisi Grup Başkanvekili Sayın Şevket Kazan tarafından gündeme getirilen ve İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık örtülü ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 240 ve diğer maddelerine uyduğu iddiasıyla, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasıyla ilgili önergesi üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmeden önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, örtülü ödenek, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu madde, biri 1944 yılında 4469 sayılı Kanunla, diğeri 1963 yılında 204 sayılı Kanunla olmak üzere iki defa değişikliğe uğramış ve bugünkü şekle gelmiştir: 77 nci maddede "Başbakanlık bütçesine konulan örtülü ödenek; a) Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri için, b) Devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının isterleri için, c) Siyasî, sosyal konularla, kültür ve devlet itibarı alanlarında ve olağanüstü hizmetlerin sağlanmasında, hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler için, Sarf edilir. Örtülü ödeneğin sarf yerinin ve hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceğinin ve hangi vesikaların halef olan zata devrolunacağının tayin ve takdiri başbakana aittir. Örtülü ödenek, başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarına sarf olunamaz. Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bütçelerinin haberalma ödenekleri, hizmetin gerektirdiği ve ilgili bakanın takdir edeceği gizli istihbarat işlerine sarf edilir. Başbakanlık bütçesindeki örtülü ödenek ile diğer bakanlık ve dairelerin bütçelerindeki haberalma ödeneklerinden yapılacak harcamalar, Başbakan, Maliye Bakanı ve sorumlu bakan tarafından müştereken imza edilmiş kararnameye dayanarak tahakkuk ettirilir. Merkez saymanlığınca bu ödemelerin yapılması, kararnameyi imza eden bakanların yerlerini muhafaza etmelerine bağlıdır" deniliyor. Başbakanlığa ve ilgili bakanlıklara yeni atamalar yapıldığında, evvelce görülmüş hizmetlerin karşılığının ödenmesi, yeni atananların takdirine bağlıdır" deniliyor. Sayın Temizel, Yüce Meclise verdiği önergede, örtülü ödeneğin kaynakları, kullanım yerleri, kullanılış şekli konusunda ayrıntılı bilgiler vermiş bulunmaktadır; bu konuları tekrarlayarak değerli vakitlerinizi almak istemiyorum. Muhasebei Umumiye Kanunun 77 nci maddesinde, nerelere harcama yapılacağı açıkça ifade edilmiştir. Yine, aynı maddede bu ödeneğin nerelere kullanılamayacağı hususunda da açıklamalara yer verilmiştir; ancak, kanun koyucu, harcama yapılamayacak yerleri tek tek saymamıştır. Bu cümleden olarak, bir dolandırıcıya söz konusu ödenekten para kaptırılmasının yasak olduğu belirtilmemiştir. Hukukun genel prensiplerinden hareketle, bunun, kanun karşısında suç olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hele, devletin kaynak yetersizliği sebebiyle yatırımlarını asgari seviyeye düşürdüğü, işçisine, memuruna ve savunma ihtiyaçlarına yeterli kaynağı ayıramadığı bir dönemde devletin 5 kuruşunun dahi çarçur edilmesi düşünülemez. Ne acıdır ki, devletin 5,5 milyar lirasının açıkça bir dolandırıcıya kaptırılması, bir ekonomi profesörünün Başbakanlığı döneminde vuku bulmuştur. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, Yüce Mecliste bulunan tüm arkadaşlarımızın devletin güvenliğini ve yüce menfaatlarını her şeyin üzerinde tuttuğu inancındayız. Bu önergeyi veren arkadaşlarımızın, devletin sırlarını ifşa etmek gibi bir düşünce içinde olduklarını sanmıyoruz. Yani, amaçları, gizli kalmış şeyleri açıklamak değil, gizli kalmaması gereken suiistimalleri ortaya koymaktır. Bu önergeyi, şahsıların karalanması için bir araç değil, tam aksine, aklanması için bir fırsat olarak görüyoruz. Medyada yer alan iddiaların ortadan kaldırılması kamuoyunu rahatlatacaktır. Sayın Çiller, Refah Partisi konuyu gündeme getirince, cevap olarak -aynen alıyorum- "Refah Partisi, Başbakanlığımın son gününde 500 milyar lirayı örtülü ödenekten çektiğimi iddia ediyor. İftiranın böylesinden Allah korusun insanı. Bu, yalandır, iftiradır ve ihanettir. Başbakanlar, kendi haysiyet ve onurları için, ülkenin savunması, güvenliği ve istihbaratı için bunu harcarlar. Bu iddiaları ortaya atanlar, kendilerini darülharp sayanlardır. Bunlar için her iftira mübahtır. Bu, asıl şerefsizliğin ve ihanetin ta kendisidir" diyerek, milletin, gizliliğinden şüphe duyduğu harcamaların yapılmadığını belirtmeye çalışmıştır. Burada, bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Sayın Çiller, açıklamasının bir bölümünde, başbakanların, kendi haysiyet ve onurları için de bu paraları harcayabileceği gibi, devlet geleneklerine ve yöneticiliğin gereklerine uymayan, garip, bir o kadar da hüzün verici açıklamalarda bulunmuştur. Böyle bir harcama yetkisinin olmadığını gördüm. Bırakın benim yorumlarımı, böyle bir harcama yetkisi, ancak, krallıklarda, kabilelerde veya denetimden uzak yönetimlerde olur. İlgili kanunun (a), (b) ve (c) fıkralarında belirtilen tanım ve kapsamın geniş ve belirsizliklere açık oluşu, kamuoyunca, ancak, basında yayınlanan haberlerden sonra anlaşılmıştır. Sayın Çiller, kanunun açıklarını kullanarak, basında iddia edildiği ve belirtildiği gibi "örtülü ödenek, başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarına sarf olunamaz" fıkrasına aykırı olarak, Partisine İstanbul'da oy kazandırmak amacıyla, Selçuk Parsadan'a 5 milyar Türk Lirasını rahatlıkla verebilmiştir. Ayrıca, bu paranın, Sayın Çiller'den, belirtilen amaçlar için istendiği ve alındığı, alan şahsın beyanlarıyla, açıkça ortadadır. Basındaki iddialara bakacak olursak, "akıbeti belirsiz, dolandırıcıya ödenmiş, bir gazeteye ödenmiş, havayolu şirketine ödenmiş, İtalya gezisi için ödenmiş vesaire olabilir" şeklinde ifadeler vardır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devletin her şeyi kanunlarla düzenlemesi mümkün değildir; teamüller, devletin düzenlemediği boşlukları doldurur. Başbakanların görev devir-teslim etmeleri sırasında, yedek ödenek konusunda birbirlerini bilgilendirmeleri gerekir. Sayın Çiller Başbakanlığı devralırken, Sayın Demirel'in örtülü ödenek harcama kayıt sistemini sürdürmeliydi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akdoğan, konuşmanızı toparlayın efendim. MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim efendim. ...bu kayıt sistemini benimsememiş, bunu yapmamıştır; dolayısıyla, yanlış bir yol izlemeye başlamıştır. Bütün bunların yanında, basın-yayın organlarında yayımlanan ve tekzip edilmeyen listelerden anlaşıldığı kadarıyla, bu paraların, devlet adına örtülü ödeneğin harcanması muhtemel kuruluşlardan, Genelkurmay, MİT, Dışişleri, İçişleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği gibi kurumlar vasıtasıyla veya bu kuruluşların herhangi bir faaliyetinde kullanıldığı da beyan edilmemiştir. Eski Başbakanın, yetersiz, devlet ciddiyetini zaafa uğratan, çelişkili açıklamaları kamuoyunda yer almış ve doğal sonucu olarak da Yüce Meclisimiz, kamuoyunun duyarlılığını Meclise taşıyarak, Meclis soruşturması açılması hususunu gündeme getirmiştir. Eğer, ortada bir yanlışlık, yanlış beyan varsa, Sayın Çiller'in bunları tekzip etmesi gerekirdi. Devlet gelenekleri açısından ve görevde süreklilik bakımından bu bir zorunluluktur. Bu uygulama, en alt seviyedeki memuriyet devir-teslimlerinde dahi geçerliyken, bu, maalesef, devlet üst kademelerinde, gizlilik gerektiren konularda yapılamamaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devlet adamları birbirlerine güvenmelidirler, birbirlerini sevseler de sevmeseler de, devletin devamlılığı açısından bu bir zorunluluktur. Ancak, üzüntüyle müşahede ediyoruz ki, Sayın Çiller, örtülü ödenek konusunda, Sayın Başbakana örtülü bilgi verme geleneğini bozarak, Koalisyon Ortağı olan bir Başbakana, ülkenin çok sıkıntılı günler geçirdiği bir dönemde, bilgi vermekten kaçınmıştır. Meselenin acı olan bir başka yönü; eski Başbakanın, bu bilgileri Koalisyon Ortağına vermezken, bu husustaki tüm sırları Özel Kalem Müdürüyle paylaşmayı içine sindirebilmesidir. Bu nasıl devlet görevinde devamlılıktır, bu nasıl koalisyon ortaklığıdır, bu nasıl devlet adamlığıdır?!. Örtülü ödenek hususunda, kamuoyuna çok ilginç açıklamalar yapıldı ve denildi ki: "Açıklama yapılırsa savaş çıkar." Bu nasıl iştir?!. Devletin bir bakanı nasıl böyle bir beyanda bulunabilir?!. Asıl, böyle bir beyanda bulunmak, böyle bir açıklama yapmak savaş çıkarabilir. Bu tür beyanların, karanlık güçler tarafından, ülke aleyhine, bir propaganda malzemesi olarak kullanılması mümkündür. Gene, bu güçlerin, bazı ülkeleri, Türkiye aleyhine kışkırtması da olasıdır. Gene, bir başka bakan, dolandırıcılık iddialarını örtbas etmek için "bir mermi kaç para biliyor musunuz; leblebi, nohut değil " diyerek, paranın, birtakım çatışmalarda kullanıldığını ima etmiştir. HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Hangi bakan; ismini söyle. MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Kim olduğunu sen biliyorsun. MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Burada var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akdoğan, konuşmamızın konusu, verilmiş olan önergedir; bunun dışındaki beyanlara gerek yok. Zaten sürenizi de doldurdunuz, kısa bir toparlamayla konuşmanızı lütfen tamamlayın ve konu dışına çıkmadan tamamlayın. MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Bu iki devlet adamının, sadece Başbakanın bilmesi gereken sırlara nasıl ulaştığını anlamakta sıkıntı çekiyorum. Yoksa, eski Başbakan, bakanlarıyla sohbetlerinde, örtülü ödenekten güvenlik için kullandığı paraları mı konuşuyor... Bu nasıl gizliliktir, anlamak mümkün değildir. Halefi Başbakana tevdi etmediği sırrı kendi grubundaki arkadaşlarıyla paylaşan Çiller'in gizlilik iddiasını kabul etmek imkânsızdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Çiller, konuyla ilgili bir başka konuşmasında "açıklarsam beş yıl hapis yatarım" demiştir. Sayın Çiller'den istenen açıklama, örtülü ödeneğin yasalara ve teamüllere uygun harcamalara ilişkin kısmıyla ilgilidir. Yasaya göre, bir sırrı ifşa etmek başka şeydir, bir sırrı tevdi etmek başka şey. Sayın Çiller "yaptığım harcamayı yeni Başbakana tevdi etmem" diyerek, yaptığı harcamalar üzerindeki şaibe iddialarını zımnen kabul etmiştir. Önerge konusu 5,5 milyar liranın bir dolandırıcıya kaptırıldığı iddiası, paranın tümü bakımından büyük önem arz etmektedir. Eğer, bu hususta tatmin edici bir açıklama getirilmezse, paranın, yirmi gün gibi kısa bir sürede harcanan 450 milyar liralık bölümü hakkındaki kuşkuları daha da güçlendirecektir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yetmişaltı yıllık Meclis ve yetmişüç yıllık Cumhuriyet tarihimizde, ilk defa bir başbakan, örtülü ödenek kullanımıyla ilgili şaibeli harcamalardan ötürü soruşturmaya muhatap olmaktadır. Biz diyoruz ki, yok yere hiç kimseye çamur atılmasın. Suçlamalara muhatap olan kişi, kamuoyunu tatmin etmek amacıyla, Sayın Başbakana, teamüllere uygun olarak gerekli açıklamaları yapsın. Hiç kimsenin, kamuoyunu bu denli işgal etmeye hakkı yoktur. Ülkenin çözülmesi gereken pek çok meselesi varken, Yüce Meclisi bu şaibeli olaydan ötürü bu kadar meşgul etmek, ülkemiz için bir kayıptır. Ülkenin kayıplara, çirkinliklere ve kirliliklere tahammülünün kalmadığını; görüşülmekte olan önergeye kabul oyu vereceğimi belirtir; hepinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Miraç Akdoğan'a teşekkür ediyorum. Şimdi, Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım Aktürk'e söz veriyorum. Buyurun Sayın Aktürk. Konuşma süreniz 10 dakikadır. YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, örtülü ödeneği ilgili kanuna aykırı kullandıkları iddiasıyla, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Sayın Zekeriya Temizel, son derece titiz bir çalışma örneği sergiledi ve buradaki konuşmasının altına da imza atarım. Diğer konulara değinerek konuşmamı zenginleştirmek için, önce bu açıklamayı yapıyorum. Sayın Temizel, umur görmüş bir yüksek bürokrat arkadaşımızdır; bu konuda, sözünü, teraziyle tartarak ifade etmiştir. Ben de, bir Planlama eski Müsteşarı olarak, burada, sizlerle paylaşmak istediğim bazı konularda, eski birikimlerime rücu edersem, mazur görün. 1050 sayılı Genel Muhasebe Kanununun 77 nci maddesi, 1963 yılında 204 sayılı Kanunla değiştirildi. Bu değişiklik şu açıdan mühim; değişiklik madde gerekçesini okuyorum; bir bölümünde şöyle deniliyor: "Geçmişte, örtülü ödenek harcamalarının gaye dışına çıktığı olmuştur." Yani, 1963'ten evvelki dönemde, cımbız vakası falan diye işaretlenen dönemde, başka bir Örtülü Ödenek Kanunu tatbikatı söz konusuydu; bunu vurgulamak istiyorum. "Geçmişte, örtülü ödenek harcamalarının gaye dışına çıktığı olmuş, hizmetin icabını takdire yetkili zatın, kendi şahsı, ailesi ve partisi yararına ödemeler yaptığı görülmüştür. Hazırlanan değişiklik tasarısının -yani şu anda yürürlükte olan kanunun- amacı, örtülü ödenekten yapılacak ödemelerin tabi olacağı esasları belirtmek ve sarf yerlerini, ödeneğin konulmasındaki gayeye göre sınıflandırmaktır." Yani, daha evvel, belli bir keyfîlik riski söz konusu olsa bile, kanun vazıı, 1963 senesinde getirdiği değişiklikle, bunu, sıkı bir sisteme bağlamıştır. Sayın Temizel arkadaşımın da işaret ettiği gibi, bu paranın nerelere sarf edileceği tadat edildiği gibi, nerelere harcanılmayacağı da açıklıkla ifade olunmuştur. Sayın arkadaşlarım, şimdi, devir-teslim konusuna geliyorum. Bir hükümet, yeni bir hükümete devir teslim yaparken, bir eski başbakan yeni sayın başbakana devir teslim törenini sadece medyatik olarak yapmaz. Orada, gizliliği söz konusu olan belgelerin devri ve teslimi, aciliyeti söz konusu olan, devlet güvenliği açısından, özellikle dış politika açısından önceliği olan meselelerin izahı yer aldığı gibi, son yirmi yıllık teamülümüze göre, başbakanlık örtülü ödeneğinin de devir ve teslim işleminin gerçekleştirilmesi ve bunun için, gerekirse, bazı yardımcıların tariflenmesi hususudur. Aslında, örtülü ödenek, son yıllarda, miktar olarak daha evvel alışılagelmişin çok ötesinde rakamlara çıktı. 1990-1991 yıllarına kadar 2,3 milyar lira seviyesinde olan bu ödenek, Sayın Demirel döneminde, 1992-1993 yıllarında, 3,5 ve 5,2 milyar lira olarak sürdürülürken, Sayın Tansu Çiller döneminde, 1994'te 5,2 milyardan 234 milyara ve 1995'te de tahminen 1,4 trilyona çıkmıştır, 1996 yılı bütçesinde de Sayın Mesut Yılmaz'a 6 trilyon liralık bir ödeme yetkisi tevdi edilmiştir. Bu anlamda da bakıldığında, 1963'te kanun vazıının öngörmediği titizliğin, bu ölçek artışı dolayısıyla, sayın başbakanlarımızın, vicdanî mesuliyetleri dolayısıyla, kendi karakterlerinin bir parçası olarak, böyle bir yaklaşımı tatbikatı da zenginleştirmeleri gerekirdi. Geriye dönük tatbikatta, yeterince belgeleme, bilgileme vardır; ama, ben, buna işareten, miktar arttığı için de, daha hassas olunması, daha fazla bilgilendirmenin sağlanması yönünde bir teamül oluşması gerektiğine işaret ediyorum. Eğer, bu soruşturma önergesi gündeme alınırsa ve bunun etrafında geniş tartışmalar yapılırsa, bu konuda da, daha köklü düzenlemelere ihtiyaç olabilir, bunu arz etmek istiyorum. CEVDET AYDIN (Yalova) – O zaman, şimdiye kadar ne kadar harcanmış; açıklayın... YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben, gazete kupürlerine yansımış olan bilgilerle kifayet edeceğim; çünkü, resmi tamamlıyor bir anlamda, 11 Mayısta, Hürriyet Gazetesinde... Çiller'in, Başbakanlıktan ayrılmadan 22 gün önce, örtülü ödenekten 500 milyar lira çektiğini gösteren belgeyi Hürriyet Gazetesi ele geçirdi. Bu iddiaları "iftira ve şerefsizlik" diye yalanlayan Çiller'in, parayı, 13 Şubatta çektiği ortaya çıktı. Ödeme, Çiller adına, Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu'ya yapılmış. Bunu, yalanlaması söz konusu olmuyor başta. Sayın Akın İstanbullu, bunu "Sayın Başbakanın, Çiller'in emriyle verdim" diye, 14 Mayısta, gazetelere intikal eden beyanıyla açıklıyor ve bu, teyp kayıtlarına da geçmiş durumda. "ANAP'ı yıkma parası" diye bir başlıkla, bunun siyasî amaçla kullanıldığı da açık seçik ortada. Çiller, Öztorun sandığı bir dolandırıcıya, parayı, ANAP'ı İstanbul'da yok etmek için vermiştir. NECMİ HOŞVER (Bolu) – ANAP o kadar basit bir parti mi? Yani, 5,5 milyar lirayla yok edilebilecek bir parti mi? YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Sayın Emin Çölaşan'ın -maruf köşe yazarımız- bu konuda da becerikli çalışmasıyla ortaya sürdüğü hususların, maalesef, zaman içerisinde, hakikat olduğu açık açık tescil ediliyor ve tekrar tekrar, Sayın Tansu Çiller'e ve ilgililere, bunları tekzip etmelerini ve kendisi hakkında dava açmalarını söylemesine rağmen, hiçbir şekilde üzerine gidilmiyor. Gelelim, Sayın Çiller'in üç-dört gün suskunluktan sonra "konuştum; ama, para vermedim" diye 16 Mayıstaki gazetelere intikal eden açıklamasına. Burada, hukukçu yardımcıları ve müşavir arkadaşları kendisine şöyle yardımcı olmuşlar. Beyanat, hukuk diliyle gayet esaslı bir şekilde düzenlenmiş. Sayın Çiller "eski Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Necdet Öztorun'un aradığının iletilmesi üzerine, kendisiyle telefonla konuştum, bunu inkâr etmiyorum..." diyor, buna rağmen, herhangi bir ödemenin yapılmadığını öne sürüyor ve şunu diyor: "Bana, Atatürk'le ilgili olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi ve yardım istedi. Kendisine, ilgileneceğimi söyledim. Bu konuşmadan sonra, konuyu incelemelerini, yetkili arkadaşlarımdan istedim" En entresanı bundan sonrası sevgili arkadaşlarım "daha sonra, bu konuda benim talimatıma getirilen hiçbir husus olmamıştır. Olay bundan ibarettir" diyor. Yani, günün birinde "5,5 milyar ödenmiş" diye takır takır belgeler ortaya konmuştur, konduğu zaman da "ben talimat vermedim, benim talimatıma bir şey gelmemiştir" denebilmesi için kılıf hazırlanmıştır; hazırlanma günü de ayın 16'sıdır. Burada, Doğru Yol Partisine mensup değerli kurmaylar var, bunların içinde, kendi gruplarında da bunu üzüntüyle karşıladıklarını ve bunun yeterli olmayacağını açıklamış olanlar da var. Sayın Çiller "bir sırrı açıklayan kimse, sıfatı ne olursa olsun; ister cumhurbaşkanı ister başbakan isterse bakan veya genelkurmay başkanı olsun, beş yıl hapisle cezalandırılır" diyor. Zannediyorum, dün akşam, belki iki akşam evvel, Sayın Saffet Arıkan Bedük de, aynı şekilde, televizyonda "bu açıklamayı yapmak cezaî suçtur. Neredeyse, bizim Sayın Başbakanımızı tongaya düşüreceklerdi, işte 'şuraya harcadım' diye açıklamayı yaptıracaklardı, ondan sonra da, Türk Ceza Kanununa göre 'sırları açıklamıştır' diye dava konusu yapacaklardı. Biz bu oyuna gelmedik" diyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Aktürk, konuşmanızı tamamlayın, toparlayın efendim. YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Peki efendim. NECMİ HOŞVER (Bolu) – Dedikoduları bırakınız!.. YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; buna kargalar güler. Niçin biliyor musunuz; Sayın Temizel'in ifade ettiği gibi, biz, sırrın açıklanmasının peşinde değiliz. Halef-selef müessesesinde, Sayın Mesut Yılmaz'ın, her türlü kanunî hakkı vardır, Sayın Tansu Çiller'den bu hesabı devralmak konusunda. Niçin; çünkü, bu hesapların içerisinde, bazı devamlılık arz eden ödemeler vardır. Bunları, ben, burada açıklamayacağım; ama, inanın, tahkikat yapıldığında ortaya çıkacaktır. Tansu Çiller yaptıysa, Sayın Mesut Yılmaz'ın da yapmaya devam edeceği bazı işlemler vardır. Yapmadıysa, yapacağı; yaptıysa, yapmaktan kendisini alıkoyacağı işlemler vardır; bu kadarını söyleyeyim. Onun için, Sayın Cumhurbaşkanından da öte, Sayın Mesut Yılmaz'ın hakkıdır, Sayın Tansu Çiller'den bu bilgiyi almak; ama, bir koalisyon ortaklığı çerçevesinde, burada olgun bir davranış sergilenmiştir ANAP kanadından Sayın Mesut Yılmaz'ın şahsında; fakat, Sayın Tansu Çiller, bu olgunluğa karşılık verip de bu bilgilendirmeyi yapmamıştır, esirgemiştir. Son olarak, paranın geceyarısı gittiği, paranın 250 milyarının dolara çevrildiği ve bavullarla taşındığı, banka dekontlarıyla açıklanıyor ve Sayın Mesut Yılmaz diyor ki "bu paranın yasadışı kullanıldığını ispatlayabilirim." ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – İspatlasın canım!.. YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bunun için bu soruşturmaya ihtiyaç var; bunun için devletin belgelerine ve arşivlerine girmeye ihtiyacımız var ve böylece, mümkünse bir aklama söz konusu olur. Eğer, değilse, bin yılda bir başımıza gelen bir felaketten de kurtulmuş oluruz. Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Yıldırım Aktürk'e teşekkür ediyorum. IV. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. —Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın kendisine sataşması nedeniyle konuşması ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Buyurun Sayın Kazan. ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Son konuşmacıdan önce söz alarak konuşma yapan ANAP Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan. BAŞKAN – Bir saniye... Değerli arkadaşlarım, Sayın Şevket Kazan'ın bir beyanı var. Onu almakta güçlük çekiyorum. Arkadaşlarımdan sükûnet rica ediyorum. Buyurun Sayın Kazan. ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – ...benim, örtülü ödenekle ilgili beyanlarımı saptırmıştır. Bu konuyu, ilk önce gündeme benim getirdiğimi ifade etmiştir. Halbuki, konunun gündeme getirilmesi, sadece benim tarafımdan olmamıştır. Bu konuda açıklama yapmak üzere, 69 uncu maddeye göre söz istiyorum. Kısa bir açıklama yapacağım. BAŞKAN – Sayın Kazan, sizinle ilgil, Sayın Akdoğan'ın ifadeleri, Sayın Tansu Çiller'in basında yer alan sözlerinden ibarettir... ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Hayır, Sayın Başkan. BAŞKAN – Ancak, bu sözlerin, Genel Kurul salonuna haksız olarak getirildiği iddiasındaysanız, sataşmadan, size söz vereceğim; çünkü, sahibi kim olursa olsun, matufiyeti belli bir suçlama karşısında söz talep eden milletvekiline söz veririm. Buyurun Sayın Kazan. (RP sıralarından alkışlar) ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ANAP Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan, konuşması sırasında, daha doğrusu, sözünün başlangıç kısmında, örtülü ödenekle ilgili konuyu, gündeme, ilk defa bendenizin getirdiğini ifade ettiler. Örtülü ödenekle ilgili konu, ilk defa, Sayın Mesut Yılmaz tarafından, 1995'in kasım ayında gündeme getirilmiştir; belgesi de burada. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Kasım 1995. Ne var ki, Anavatan Partisi, sadece konuşur; ama, anamuhalefet görevini yapmaz, soruşturma önergesi vermesi gereken konularda da soruşturma önergesi vermez. (RP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) O gün de vermemiştir, bugün de vermemiştir. TEDAŞ'ı onlar gündeme getirmiştir, TOFAŞ'ı onlar gündeme getirmiştir; ama, soruşturma önergesini veren Refah Partisi olmuştur; bu bir... BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Yani, uyumuşsunuz siz!.. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – İkincisi; benim, bu konuyu gündeme getirme nedenim, Sayın Mesut Yılmaz'ın kulislerde yaptığı konuşma olmuştur. MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Hangi bakanlığı verdiler size Sayın Kazan?!. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Basın kulislerinde yaptığı konuşmada, Sayın Mesut Yılmaz, Sayın Tansu Çiller'in görevi devretmesinden takriben yirmi gün kadar önce, örtülü ödenekten 500 milyar para çektiğini söylemiştir. Bendeniz de, Kocaeli'de yaptığım bir konuşmada, Sayın Mesut Yılmaz'ı açıklamaya davet ettim; kulislerde değil, açıkta konuşmaya davet ettim ve Sayın Mesut Yılmaz da, artık, nasıl olduysa oldu, bu 500 milyarlık belgeyi ortaya çıkardı, koydu. Yani, bu paranın çekildiği konusunda, ilk sözü söyleyen Sayın Yılmaz'dır; Sayın Yılmaz'ı açıklamaya davet eden benim ve Sayın Yılmaz, bunu, basında konuşarak değil de, fotokopisini dağıtarak ortaya koydu. Demek oluyor ki, benim konuşmam, sadece 500 milyar liralık paranın hesaptan çekildiğiyle ilgilidir. Ne bendeniz ne de herhangi bir Refah Partili arkadaşım, örtülü ödeneğin sarf edildiği yerler konusunda, o günden bugüne, herhangi bir tartışmaya girmiş değiliz. Sadece, bir konuşma ortaya kondu, tartışanlar sizlersiniz... (ANAP sıralarından alkışlar [!] ) MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Millet bunun hesabını sorar sizden. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Üçüncüsü; Sayın Tansu Çiller, Grup konuşmasında, örtülü ödeneği, biz dile getirmişiz gibi değil, 500 milyar lira konusundaki açıklamamızı veya açıklamaya davet etmemizi, âdeta haksız bir davranışmış gibi kabul ederek, bize hakarete varan konuşmalar yapmıştır. Biz, bize hakarete varan çok konuşmalara muhatap olduk; ama, bu konuşmaları, bu kürsüde polemik konusu yapmadık; mahkemeye verdik, dava açtık; Türkiye Cumhuriyetinin adlî makamlarında, bu davalar sonuçlanacaktır. Bendenizin veya Genel Başkanımızın, Sayın Tansu Çiller hakkında açmış olduğu, en az beş tane tazminat davası vardır. Biz, bunları, burada polemik yaparak konuşmuyoruz; mahkemelerde, hâkimlerin adaletine havale ediyoruz. (RP sıralarından alkışlar) Zamanım doluyor... Bakınız, bu konu, konuştuğumuz konu, 500 milyar lira. Bu önergede, 500 milyar liradan bahis yok. Bu 5,5 milyar lira, nasılsa, sonradan ortaya çıkan bir konu. Biz de, Anamuhalefet Partisi olarak, bunun hesabı sorulur mu, sorulmaz mı diye araştırma yaptık. Sizler de yaptınız; çünkü, konuşuluyordu ortada ve bu araştırmalar neticesinde, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesindeki hususiyeti gördük. BAŞKAN – Sayın Kazan... ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Kazan, müsaade eder misiniz efendim. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu... BAŞKAN – Sayın Kazan... ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim... BAŞKAN – Sayın Kazan, Başkan bir ricada bulunuyor. Siz ricada bulununca ben onu yerine getiriyorum; Başkanın sözüne kulak vermek durumundasınız. Şimdi, mikrofonu kapattım. Zatı âlinize, Miraç Akdoğan'ın konuşmasındaki sataşmayla ilgili olarak söz verdim. Hangi sözün sataşma olduğunu da kendiniz belirlediniz. O, şundan ibaretti: "İlk açıklama Şevket Kazan tarafından yapılmıştır" ibaresine itirazınız vardı. Bu itiraz anlaşılmıştır. Onun dışındaki hususlar, başka bir usule girer. (ANAP sıralarından alkışlar) Onun için, size, devam imkânı tanıyamıyorum; ama, teşekkürünüzü ifade için mikrofonu açayım. Burada, söz aldığınız hususun dışına çıkmayın lütfen. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın Başkan, bakınız, konuşan arkadaşımız "Sayın Çiller, RP, konuyu gündeme getirince, Refah Partili milletvekiline hakaret etti" dedi. Dedi mi, demedi mi? (ANAP sıralarından "dedi, dedi" sesleri) Dedi... Onun cevabını veriyorum Sayın Başkan; siz, bana müdahale ediyorsunuz. (ANAP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Anlaşıldı, Sayın Kazan. Hakaret vakıası da yanlış değil ki, Sayın Kazan; kendiniz mahkemeye başvurmuşsunuz... ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Refah Partisi olarak, denetleme hakkımızı kullanmak üzere yolları araştırdık. En sonunda - yazılı soru da bir denetim yoludur- bu konuda, Sayın Mesut Yılmaz'a, milletvekili arkadaşlarımız yazılı soru önergesi yağdırdılar. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar [!] ) Verilen cevaplar nedir; "Bu konuda size cevap veremeyiz" Madem cevap veremiyorsunuz da, niye Türkiye'de polemik konusu haline getiriyorsunuz?.. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Saygılar sunuyorum. BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Kendin bile inanmıyorsun bunlara, kendin!.. BAŞKAN – Sayın Şevket Kazan'a teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım... MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Bir saniye efendim... Sayın Kazan, bazı alanlarda, söz aldığı sataşma konusunun dışına çıktı, onu, Yüce Meclis de izlemiştir; ama, bir husus var ki, burada, Başkanlık olarak açıklama yapmak zorundayım. Bilindiği gibi, Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma önergeleri, siyasî partiler ve grupları tarafından verilemez. Hatta, Anayasamızın 100 üncü maddesinde açıkça şunlar yazmaktadır: "Meclisteki siyasî parti gruplarında, Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz." Olay bu kadar açıkken, herhangi bir konuda, herhangi bir siyasî parti grubuna "siz niye soruşturma önergesi vermediniz; biz niye çok verdik" gibi bir tartışma yapılamaz. (ANAP sıralarından alkışlar) Anayasaya açıkça aykırı olan bu hususu, hukukçu arkadaşlarımızın dikkatle incelemeleri lazım. Bu konuda daha önce de bir tartışma oldu, arkadaşlarımızın reaksiyonu oldu; ama, Anayasa maddesini yazan biz değiliz. Hatta, bu Anayasayı kabul edenler, bunu, Meclisi Mebusan zamanından beri istizah takrirlerinde aynen böyle anlıyorlar. Uygulama aynen bu çerçeve içerisinde kalacaktır. Sayın Başesgioğlu, bir açıklamanız mı olacak? MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, arzımız şudur: Sayın Kazan, konuşmasında, sizin de işaret buyurduğunuz gibi "Anavatan Partisi soruşturma önergesi vermiyor, verilenlere sahip çıkıyor" gibi, Anayasa ve İçtüzüğümüze uygun olmayan bir isnatta bulundu. Bu konuda Grubumuza bir sataşma olduğu inancındayım; bu nedenle söz istiyorum. İkincisi, Sayın Genel Başkanımızla ilgili olarak "500 milyarlık belgeyi dağıttı" şeklinde haksız bir isnatta bulundu. Bunu da bir sataşma olarak kabul etmenizi ve söz hakkı tanımanızı istirham ediyorum. BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, şimdi, birinci hususla ilgili konu, burada bulunan gruplarımıza ait değildir, her ne kadar Anavatan Partisi Grubunun adı zikredilerek söylenmiş de olsa, bunun hukuka aykırı bir talep olduğunu ben Başkanlık olarak belirttim. Onun cevabı verilmiştir. İkinci konuya gelince; Sayın Başbakanın bizzat kendisi bu konuyu cevaplayabilir, gruba yöneltilmiş bir şey yoktur. Sayın Mesut Yılmaz'ın bir davranışıyla ilgili bir beyanda bulunulmuştur; Sayın Yılmaz'ın böyle bir talebi olursa, oturum içinde onu değerlendiririm. MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Genel Başkan sıfatıyla Sayın Başkan... BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başesgioğlu. III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam) A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam) 3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, son söz, haklarında soruşturma istenilen eski Başbakan Tansu Çiller ile Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila'ya aittir. Söz talepleri var mı efendim? Sayın Attila?.. İSMET ATTİLA (Afyon) – Her şey yasaldır Sayın Başkanım. BAŞKAN –Teşekkür ederim; İsmet Attila söz hakkını kullanmıyorlar. Meclis soruşturması üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım. Oylamayla ilgili üç açık oylama talebi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmeleri tamamlanan (9/8) esas numaralı soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü maddesi gereğince, açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz. BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Cumhur Ersümer (Çanakkale)?..Burada. Ali Kemal Başaran (Trabzon)?.. Burada. Nizamettin Sevgili (Siirt)?.. Burada. Mehmet Ali Altın (Kırşehir)?.. Burada. İbrahim Çebi (Trabzon)?.. Burada. Ahmet Alkan (Konya)?.. Burada. Enis Sülün (Tekirdağ)?.. Burada. Salih Yıldırım (Şırnak)?.. Burada. Yusuf Pamuk (İstanbul)?.. Burada. Refik Aras (İstanbul)?.. Burada. Muzaffer Arslan (Diyarbakır)?.. Burada. Nejat Arseven (Ankara)?.. Burada. Suha Tanık (İzmir)?.. Burada. Ahat Andican (İstanbul)?.. Burada. Ahmet Neidim (Sakarya)?.. Burada. Yusuf Ekinci (Burdur)?.. Burada. Yaşar Topçu (Sinop)?.. Yeterli sayıda imza sahibi Genel Kurul salonunda bulunmaktadır. Diğerlerini okuyunuz: Abbas İnceayan Metin Öney Bolu İzmir Selahattin Beyribey Erkan Kemaloğlu Kars Muş BAŞKAN – İkinci önergeyi okutup bilgilerinize sunuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına Görüşülmekte olan (9/8) nolu önergenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz. Mehmet Gözlükaya Safder Gaydalı Denizli Bitlis Saffet Kaya Ahmet Bilgiç Ardahan Balıkesir Saffet Arıkan Bedük Haluk Yıldız Ankara Kastamonu Kemal Aykurt Mehmet Sağlam Denizli Kahramanmaraş Abdülkadir Akgöl Cihan Paçacı Hatay Elazığ Doğan Baran Ergun Özkan Niğde Niğde Baki Ataç İlyas Yılmazyıldız Balıkesir Balıkesir BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutup bilgilerinize sunacağım: Sayın Başkanlığa Örtülü ödenek önergesi oylamasının açık oylamayla yapılmasını saygılarımızla arz ederiz. Şevket Kazan Mehmet Ali Şahin Kocaeli İstanbul İlyas Arslan Mustafa Yünlüoğlu Yozgat Bolu Recai Kutan Yakup Budak Malatya Adana İsmail Özgün Ömer Özyılmaz Balıkesir Erzurum Sıtkı Cengil Ahmet Çelik Adana Adıyaman Yakup Hatipoğlu Muhammet Polat Diyarbakır Aydın Osman Hazer Sait Açba Afyon Afyon Alaattin Sever Aydın Batman BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Şimdi, açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, red veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Sayın milletvekilleri, önce sıralara oturun, ondan sonra oylarınızı alacağım. Oylamanın sağlıklı yapılabilmesi için, sıralar arasındaki arkadaşlarımızın sıralara oturmalarını rica ediyorum. ...Kabul etmeyenler... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılması hususu kabul edilmemiştir. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Açık oylama, oy kutusunun sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, oy pusulası bulunmayan arkadaşlarımız, beyaz bir kâğıda isimlerini, seçim çevrelerini yazıp, imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler. Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra bir soruşturma önergesinin daha görüşmesini ve oylamasını yapacağız; bilgilerinize sunuyorum. Şu anda üçüncü soruşturma önergesini tamamlamış oluyoruz. Oylama bittikten sonra, dördüncü soruşturma önergesinin görüşmelerine geçeceğiz. Kupalar sıralar arasında dolaştırılsın. (Oylar toplandı) BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok. Oy verme işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın. (Oyların ayrımına başlandı) 4. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev yaptığı yıllarda Kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/9) BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev yaptığı yıllarda Kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine başlıyoruz. Bu görüşmede, sırasıyla, önerge verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine; şahısları adına üç üyeye ve son olarak da, hakkında soruşturma istenilmiş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır. Ancak, bu aşamada, Başkanlığımıza, önerge sahiplerinden bazılarının, önergedeki imzalarını geri çektiklerine dair önergeler ulaşmıştır. Önce, bu önergeleri okutup, bilgilerinize sunacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Kadir Bozkurt Sinop BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Nuri Yabuz Afyon BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Faris Özdemir Batman BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Mustafa Kemal Aykurt Denizli BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Abdulkadir Cenkçiler Bursa BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Hasan Karakaya Uşak BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Mahmut Duyan Mardin BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. usuf Bacanlı Yozgat BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Nurhan Tekinel Kastamonu BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, geri alınan imzalar karşısında, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında verilen soruşturma önergesi, Anayasanın öngördüğü yüzde 10'luk imzayı kaybetmiş bulunmaktadır. Bu sebeple önergeyi işleme koymuyoruz, daha doğrusu önergeyi işlemden kaldırıyoruz. 3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/8) esas numaralı önergenin açık oylamasının sonuçlarını sunuyorum: Oylamaya katılan milletvekili sayısı : 511 Kabul : 246 Ret : 259 Geçersiz : 1 Mükerrer :5 Böylece, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir. (DYP sıralarından alkışlar) Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 20 Haziran 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.46 V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in yazılı cevabı (7/652) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın Agâh Oktay Güner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul Son Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülaziz’in özel tren vagonu Bulgaristan Rusçuk kentindeki Millî Ulaştırma Müzesi’nin bahçesinde çürümeye terk edilmiş durumdadır. 1. Bu vagonun Bulgaristan’da koruma altına alınması ya da Türkiye’ye getirilmesi için Bakanlığınızca ne gibi bir girişim vardır? T.C. Kültür Bakanlığı 18.6.1996 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-316 Konu : Yazılı Soru Önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya alınmasına ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir. Sözkonusu tren vagonunun korumaya alınması konusunda Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçilmiş olup, çalışmalara başlanmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Dr. Agâh Oktay Güner Kültür Bakanı 2. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T.C. Ziraat Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/861) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılması arz ederim. 17.5.1996 Kemalettin Göktaş Trabzon 1. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yıllarında kârı ne kadardır? 2. 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri ne kadardır? 3. 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri ne kadardır? 4. 1994-1995 ve 1996 yılı 5. aya kadar hangi gazeteye, hangi televizyona ve hangi radyoya veya diğer hangi basın yayın kuruluşuna verilen reklam gideri ne kadardır? T.C. Devlet Bakanlığı 19.6.1996 Sayı : B.02.0.002/15-1036 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığı’nın 15.2.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2045-7/861-1881 sayılı yazısı. Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevabı yazı ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Dr. Rüştü Saracoglu Devlet Bakanı T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Sermaye : 20 000 000 000 000.- Türk Lirası Telgraf Adresi : Zerbank Sayı : B.02.2.TZB.0.63-16-107131/288 Konu : Soru Önergesi Hakkında T.C. Devlet Bakanlığı’na (Sayın Dr. Rüşdü Saracoglu’na) İlgi : 31.5.1996 tarih ve 07-827 sayılı yazınız. İlgi sayılı yazınız ekinde yeralan, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın 7/861 sayılı soru önergesine ait cevaplarımız ilişikte sunulmuştur. Bilgi ve gereğini müsaadelerinize arz ederiz. Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Metin Akpınar Salih Şevki Doruk Genel Müdür Yardımcısı Yönetim Kurulu Başkanı Genel Müdür Vekili Soru 1. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yıllarında kârı ne kadardır? Cevap 1. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yılları net kârı toplam 18 428 451 055 488.- (Onsekiztrilyondörtyüzyirmisekizmilyardörtyüzellibirmilyonellibeşbindörtyüzseksensekiz) liradır. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1995 Yılları Arası Net Kârı; Yıllar Net Kâr 1992 5 136 317 671 672 1993 8 316 006 194 422 1994 1 349 731 827 225 1995 3 626 395 362 169 Toplam 18 428 451 055 488 Soru 2. T.C. Ziraat Bankasının 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri ne kadardır? Cevap 2. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri toplam 500 035 622 000.- (Beşyüzmilyarotuzbeşmilyonaltıyüzyirmiikibin) liradır. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1995 Yılları Arası Reklam Giderleri Yıllar Reklam Giderleri 1992 35 390 093 000 1993 79 110 139 000 1994 45 277 306 000 1995 340 258 084 000 Toplam 500 035 622 000 Soru 3. T.C. Ziraat Bankasının 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri ne kadardır? Cevap 3. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri toplam 351 027 277 000.- (Üçyüzellibirmilyaryirmiyedimilyonikiyüzyetmişyedibin) liradır. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1995 Yılları Arası Temsil ve Ağırlama Giderleri Temsil ve Ağırlama Yıllar Giderleri 1992 25 959 834 000 1993 46 796 466 000 1994 79 015 214 000 1995 199 255 763 000 Toplam 351 027 277 000 Soru 4. T.C. Ziraat Bankasının 1994-1995 ve 1996 yılı 5. aya kadar hangi gazeteye, hangi televizyona ve hangi radyoya veya diğer hangi basın yayın kuruluşuna verilen reklam gideri ne kadardır? Cevap 4. T.C. Ziraat Bankası’nın; 1994 Yılı Televizyon Reklam Gideri : 8 265 379 647 1995 Yılı Televizyon Reklam Gideri : 72 391 303 435 30.4.1996 tarihine kadar ki Televizyon Reklam Gideri : 19 671 873 044 Televizyon Reklam Gideri Toplamı : 100 328 556 126 1994 Yılı Radyo Reklam Gideri : – 1995 Yılı Radyo Reklam Gideri : 3 096 068 900 30.4.1996 tarihine kadar ki Radyo Reklam Gideri : 21 739 000 Radyo Reklam Gideri Toplamı : 3 117 807 900 1994 Yılı Gazete Reklam Gideri : 14 417 832 883 1995 Yılı Gazete Reklam Gideri : 119 022 598 024 30.4.1996 tarihine kadar ki Gazeteler Reklam Gideri : 10 007 083 865 Gazeteler Reklam Gideri Toplamı : 143 447 514 772 1994 Yılı Dergiler Reklam Gideri : 1 462 796 480 1995 Yılı Dergiler Reklam Gideri : 14 768 785 548 30.4.1996 tarihine kadar ki Dergiler Reklam Gideri : 4 453 660 517 Dergiler Reklam Gideri Toplamı : 20 685 242 545 1994 Yılında Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri “Şeffaf Banka” kampanyası için yaptırılan 2 adet reklam filmi bedeli 297 230 000.- TL.’dir. “Şeffaf Banka” ile “Şeffaf Bant” isimli reklam kampanyası TRT, STAR, SHOW, KANAL 6, ATV, TGRT ve HBB’de yayınlattırılmış, bedeli 7 968 149 647.-TL. olmak üzere toplam 8 265 379 647.-TL. harcama yapılmıştır. 1995 Yılında Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri HBB 12 414 123 563 ATV 11 336 864 906 KANAL D 8 871 823 511 SHOW TV 8 104 404 964 KANAL 6 6 490 910 888 TGRT 4 663 333 028 SKY TV (İZMİR) 3 070 704 000 YENİ TV (İZMİR) 2 664 100 000 İNTER STAR 1 600 498 575 FLASH TV 1 515 888 000 TRT 1 173 000 000 EGE TV (İZMİR) 1 000 000 000 KANAL 1 (İZMİR) 985 717 000 KANAL 23 (ELAZIĞ) 69 500 000 KORDON TV (İZMİR) 60 000 000 AJANS 23 (ELAZIĞ) 55 000 000 NİĞDE TV 35 000 000 KANAL E (ELAZIĞ) 25 000 000 TOPLAM 64 135 868 435 Hayvancılık, Seracılık ve Bitkisel Üretim konularını içeren reklam kampanyası için yaptırılan 3 adet film yapım bedeli 8 170 435 000 Bankamız tanıtım filminin jenerik bölümünün TV reklam versiyonu ola- rak yeniden düzenlenmesi, MASTER TV FİLM YAPIM BEDELİ 85 000 000 GENEL TOPLAM 72 391 303 435 1.1.1996 - 30.4.1996 Tarihleri Arasında Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri HBB 16 862 960 000 İZMİR YENİ TV 351 956 522 İZMİR KANAL 1 TV 336 956 522 İZMİR EGE TV 100 000 000 NİĞDE TV 20 000 000 TOPLAM 19 671 873 044 1995 Yılında Radyolarda Yapılan Reklam Giderleri POWER 520 000 000 TRT FM 502 193 750 NUMBER ONE 375 360 000 BEST FM 282 150 000 İSTANBUL FM 236 250 000 CAPİTAL 232 478 400 SHOW RADYO 209 000 000 CLASS FM 181 581 750 BANT YAPIM/COP 150 000 000 HBB 125 505 000 TESK FM 100 000 000 ANADOLU RADYO 69 000 000 RADYO SES 67 750 000 SES RADYO 25 000 000 EGE FM 19 800 000 TOPLAM 3 096 068 900 1.1.1996 - 30.4.1996 Tarihleri Arasında Radyolarda Yapılan Reklam Giderleri MAVİ RADYO 21 739 000 TOPLAM 21 739 00 1 TABL 2 TABL 3 TABL 4 TABL 5 TABL 6 TABL 7 TABL 8 TABL 9 TABL 10 TABL 3. – Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Sıvas’a bağlı bazı köylerin yol, köprü, su kanalı ve kanalizasyon sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/899) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirttiğim sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yaşar Dedelek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 22.5.1996 Musa Demirci Sıvas Sorularım : 1. Sıvas İli Altınyayla İlçesi, Altınyayla-Kaleköy arasındaki 4 km ve Şarkışla-Radar Mevzi Komutanlığı arasındaki 10 km’lik yolun ne zaman asfaltlanacağı? 2. Sıvas İli, Altınyayla İlçesi Küçükyurt, Mutubey, Harmandalı, Tahyurt, Güzeloğlan ve Bayındır mezrası köylerine ait grup yollarının ne zaman kumlanması düşünülüyor? 3. Sıvas İli Akıncılar İlçesi, Ortaköy ve Şenbağlar Köyü arasındaki mülkiyeti Hazineye ait 3 500 Dekâr genişliğindeki dere yatağında ıslah çalışmaları yapılacak mı, daha sonra yöre çiftçisine dağıtılması düşünülüyor mu? 4. Sıvas İli Divriği İlçesine, Köy Hizmetleri Şantiye Şefliği kurulacak mı? 5. Sıvas İli Gemerek İlçesi, İlçe Merkezi ve Yeniçubuk Kasabasını sulayan toprak kanalların, beton kanala dönüştürülmesi düşünülüyor mu? 6. Sıvas İli Gölova İlçesi Akçataş, Bozat, Karayakup, Demirkonak, Aydoğdu ve Günalan köylerinin sulama kanallarının ne zaman yapılacağı? 7. Sıvas İli Gölova İlçesi Aslanca, A. Tepecik, Aydoğdu, Çataklı, Çevrecik, Çobanlı, Gözlüce, İlyasköy, Karayakup, Sarıyusuf, Subaşı ve Yuvacık köy yollarının bakım ve kumlanmasının ne zaman yapılacağı? 8. Sıvas İli Gölova İlçesi; a)Boğazköy, Çataklı, Çobanlı ve Günalan köylerinin kanalizasyonları yapılacak mı? b) Çakırşeyh ve Gözlüce köylerinin sulama kanalı ve havuzunun ne zaman yapılacağı, soğuksu köyü toprak sulama kanalının beton kanal olarak ne zaman yapılması düşünülüyor? c) Günalan, Soğuksu ve Yaylaçayı köylerinin köprülerinin ne zaman yapılacağı? 9. Sıvas İli Gürün İlçesi; a) Gökpınar göleti sulama projesinin ne zaman uygulanacağı? b) Gökpınar Vadisi, Sazcağız suyu mevkii, Suğul Vadisi, Akdere köyü ve civarında tatlısu ve tarla balıkçılığı konusunda bir araştırma çalışması var mıdır? 10) Sıvas İli Hafik İlçesi, Düzyayla köyündeki içme suyunun ilçeye getirilmesi düşünülüyor mu, bu konuda yapılan bir planlama var mıdır? 11. Sıvas İli Koyulhisar İlçesi; Akseki Köyü ile Sarıharman Köyü arasındaki, dere üzerine ne zaman köprü yapılacağı, 1995 yılında yoğun yağışlarla yıkılan Ballıca, Aksu ve Kurşunlu köylerine ait köprülerin acilen yapılması düşünülüyor mu? 12. Sıvas İli Suşehri İlçesine Köy Hizmetleri Şubesi açılması düşünülüyor mu? 13. Sıvas İli Ulaş İlçesi; a) Çavdar ve Ovacık grup yollarında alt yapı, genişleme ve kumlama çalışmaları bu yıl yapılacak mı? b) Kazanpınar, Küpeli, Acıyurt, Kurtoğlu köyyolları ile Tecer-Eskikarahisar köyyolu asfaltlanacak mı? 14. Sıvas İli Zara İlçesi Zoğallı, Evrencik, A. Mescit, A. Çamurcu, Beypınarı-İğdeli ve Korkutçaylı ana rup yollarının alt yapı ve stabilizasyonu yapılacak mı? T.C. Devlet Bakanlığı 19.6.1996 Sayı : B.02.0.0011-29/0762 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin 22.5.1996 tarih ve 7/899-2007 sayılı yazılı soru önergesi incelenmiş olup, soru önergesi ile ilgili bilgiler aşağıda sunulmuştur. 1. Sıvas İli Altınyayla İlçesi Altınyayla-Karaköy arasındaki 4 km’lik kısım ile Şarkışla-Radar Mevzii Komutanlığı arasındaki yol Köy Hizmetleri Yol ağında bulunmayıp Karayolları 16 ncı Bölge Müdürlüğü yol ağında bulunmaktadır. Bu nedenle yapımı da Karayolları 16 ncı Bölge Müdürlüğüne aittir. 2. Sıvas İli Altınyayla İlçesi Kürkçüyurdu, Mutubey, Harmandalı, Tahtyurt, Güzeloğlan ve Bayındır yollarının stabilize kaplaması 1996 yılı programında yer almamaktadır. İleriki yıllarda programa girdiği takdirde yapımı cihetine gidilecektir. 3. Sıvas İli Akıncılar İlçesi Ortaköy ve Şenbağlar Köyü arasındaki dere yatağında ıslah yapılması konusunda bugüne kadar müracaat yapılmamıştır. Konunun mahallinde tetkiki için Sıvas Köy Hizmetleri 5 inci Bölge Müdürlüğüne gerekli talimat verilmiş olup, konu hakkında DSİ Teşkilatınca 200 mt. yatak ıslahı yapılmış olup, henüz çalışmalar tamamlanmamıştır. 4. Sıvas İli Divriği İlçesinde Köy Hizmetleri Müdürlüğünün bakımevi mevcut olup, her türlü ihtiyaca cevap vermektedir. 5. Sıvas-Gemerek İlçesi merkezi tarım arazilerine sulama suyu temini amacıyla 1968-1974 yılları arasında Teşkilatımızca sulama tesisi gerçekleştirilmiştir. Bu kez toprak kanalların kaplanması konusundaki talebin mahallinde incelenmesi için Sıvas Köy Hizmetleri 5 inci Bölge Müdürlüğüne gerekli talimat verilmiştir. Konu hakkında etüd neticesine göre işlem yapılacaktır. Yeniçubuk Kasabası tarım arazilerine Çubuksu deresinden alınacak 150 lt/sn. su ile sağ sahilde 2 560 dekâr tarım arazisine hizmet götürecek proje bütçe imkânları dahilinde ileriki yıllarda kullanılacaktır. 6. Sıvas İli Gölova İlçesi Akçataş, Bozat, Karayakup, Demirkonak, Aydoğdu ve Günalan Köyleri için sulama kanalları yapılması talebi DSİGenel müdürlüğü Gölova Barajı sulama planlaması kapsamında (suşehri projesi P1-P2 pompajları 2 nci merhale) ele alınacağından Teşkilatımızca yapılacak herhangi bir işlem bulunmamaktadır. 7. Sıvas İli Gölova İlçesi Aslanca, Aş. Tepecik, Aydoğdu, Çataklı, Çobanlı, Gözlüce, İlyasköy, Karayakup, Sarıyusuf, Subaşı ve Yuvacık Köyyollarının grayderle bakımı yapılarak sürekli trafiğe açık tutulmaktadır. 8. Kanalizasyon yapımı için 1996 yılında 50 milyar TL. ödenek verilmiş, bu ödenekle de Türkiye genelinde 323’ü devam eden, 191’i yeni iş olmak üzere toplam 514 köy püremanet olarak 1996 yılı yatırım programına alınmıştır. Ancak, program çalışmaları tamamlanmış ve mevcut ödeneğin tamamı 514 köye (ortalama 100 milyar TL.) tahsis edilmiştir. Bu nedenle 1996 yılı yatırım programında yer almayan adıgeçen köylerin kanalizasyonlarının bu aşamada ödenek yetersizliğinden dolayı değerlendirilmeleri mümkün olamamaktadır. Sıvas Gölova-Gözlüce Köyü sulama tesisi projesi 1996 yılı yatırım programında yer almaktadır. Proje ile Eliyeboğazı deresinden alınacak 6 lt/sn. için havuz-kanal projesi uygulanacaktır. Sıvas-Gölova-Çakırşeyh Köyü sulama suyu temini konusu önceki yıllarda yapılan etüdler sonucunda olumlu bulunmuş olup, konu ile ilgili planlama ve projeleme çalışmalarının tamamlanmasına müteakiben ileriki yıllar yatırım programlarında uygulanacaktır. Soğuksu ve Yaylaçayı köyyolları köprüleri 1996 yılı programında yer almamaktadır. İleriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılmaya çalışılacaktır. 9. Sıvas-Suşehri-Gökpınar göleti olarak adıgeçen konunun mevcut tabiî gölden pompaj yapmak suretiyle sulama amaçlı olarak DSİGenel Müdürlüğünce ele alınan proje ile ilgili olduğu anlaşıldığından bu konuda herhangi bir işlem yapılamamaktadır. Gürün-Gökpınar Vadisi Sazcağız Köyü mevkii Şuğul Vadisi Akdere Köyü ve civarında tatlısu ve tarla balıkçılığı konusu ise Tarım İl Müdürlüğü görev alanı içerisinde kalmaktadır. 10. Hafik İlçesi, Düzyayla Köyündeki içmesuyunun ilçeye getirilmesi konusu Genel Müdürlüğümüz çalışma alanı dışında olduğundan herhangi bir planlama yapılamamaktadır. 11. Sıvas İli Koyulhisar İlçesi Akseki ile Sarıharman Köylerinin ilçe ile bağlantı yollarında köprü ihtiyacı olmayıp iki köy arasındaki bağlantı yolunda köprü ihtiyacı bulunmaktadır. İleriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır. Ayrıca Koyulhisar, Ballıca, Aksu ve Kurşunlu köyyolları köprüleri 1995 yılında devlet vatandaş işbirliği içerisinde yapılması planlanarak püremanet işler programına alınmış ve yer teslimi yapılmıştır. Ancak köy muhtarlıklarınca işçilik taahhütleri yerine getirilmediğinden köprülerin yapımı gerçekleştirilememiştir. 12. Sıvas İli Suşehri İlçesinde Köy Hizmetleri Müdürlüğünün bakımevi mevcut olup, her türlü ihtiyaca cevap vermektedir. 13. Sıvas, Ulaş, Çavdar grup yolu altyapı ve kumlama çalışmaları 1996 yılı içerisinde yapılacaktır. Ovacık grup yolu ise ileriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır. 14. Sıvas Zara İlçesi Aş. Mescit, Çaylıca grup köyyolları 1996 yılı stabilize kaplama programında yer almaktadır. Program çalışmaları doğrultusunda yılı içerisinde yapılacaktır. Beypınarı, İğdeli, Korkutçayı grup köyyolları stabilize kaplama çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu grup yollarının alt yapıları ise ileriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır. Bilgilerinize arz ederim. İbrahim Yaşar Dedelek Devlet Bakanı 4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından yapılan mucur ihaleleri hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/910) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın İ. Yaşar Dedelek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 24.5.1996 Zeki Ünal Karaman Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü köy yollarında kullanmak üzere 1995 yılı sonlarında ve 1996 yılında muhtelif tarihlerde temel malzemesi ve mucur ihalesinin yapıldığı tüm ihaleleri DYPeski İl Başkanı Lütfü Arslan’ın aldığı, ihaleye kimlerin katıldığının belli olmadığı, hazırlanan mucurların evsafının şartnamedeki şartlara uymadığı, mucurlara beton kumu ve diğer kötü malzemelerin karıştırıldığı, 22 milyar TL. tutarındaki mucurun Köy Hizmetlerince nasıl alındığının veya nasıl kabul edildiğinin bilinmediği, Lütfü Arslan’ın konkasör tesislerinde By-pass sisteminin olmadığı, mucurların iyi görünmesi için Karaman Belediyesinin İtfaiye ekiplerince yıkandığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? T.C. Devlet Bakanlığı 18.6.1996 Sayı :B.02.0.0011-20/0761 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 10.6.1996 tarih ve 7/910-2035/5485 sayılı yazınız. Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi incelenmiştir. Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü yollarında kullanmak üzere alınan temel malzemeler 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 81 inci maddesinin (c) fıkrasına göre kapalı teklif usulü ihale yapılarak alınmıştır. Yazınız ekinde gönderilen doküman listesinden de anlaşılacağı üzere DYP Eski İl Başkanı Lütfi Arslan’ın ihalelerin tümünü aldığı iddiası doğru değildir. İhaleye katılanlar, Sait Günkon, Dikiciler A.Ş., Hüseyin Çal ve Necmi Demir’dir. Yunus İnş. A.Ş.’den İl Daimî Encümen Başkanlığı teklif almak kaydıyla pazarlık usulü ile malzeme almıştır. Alınan bütün malzemeler Emanet ve Kabul Komisyonları tarafından şartname ve evsafa uygun olduğu tespit edilerek alınmıştır. Malzemelerin içinde kum ve kötü malzeme karışımı yoktur. Ancak; 15.2.1996 tarihinde İl Daimî Encümeni Başkanlığı tarafından pazarlık usulü ile alınan 1 048 m3 filler, 948 m3 (A) tipi mıcır ve 948 m3 (B) tipi mıcır malzemelerinden 1 048 m3 filler teslim alınmış olup diğer 948 m3 (A) tipi ve 948 m3 (B) tipi mıcırlar Karaman Köy Hizmetleri İdare binası sahasına yağışlı havada nakledilirken yükleme esnasında malzemelere hafif çamur karıştığından bu malzemeler Emanet Komisyonu tarafından kabul edilmemiştir. Ancak malzemelerin temiz olduğunu iddia eden taşaron temizliğini ispat etmek için iki tank su getirerek yıkatmak istemiş fakat Emanet Komisyonu bu talebi kabul etmemiştir. Bu nedenlerle 948 m3 (A) tipi ve 948 m3 (B) tipi mıcır halen taşaronun ocağındaki stokta yediemin olarak kendisinde durmakta olup henüz kullanılmamıştır. Bilgilerinize arz ederim. İbrahim Yaşar Dedelek Devlet Bakanı Harcama Mıcır Mıcır İhale Tarihi Tertibi (A) m3 (B) m3 Filler Keşif Bedeli Taşaron Adı 19.9.1995 Genel İdare 810 – 2 430 884 747 610 Hüseyin Çal 19.9.1995 Genel İdare 810 – 2 430 884 747 610 Hüseyin Çal 19.9.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Hüseyin Çal 19.9.1995 Genel İdare 810 – 2 430 884 747 610 Hüseyin Çal 20.9.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Hüseyin Çal 20.9.1995 Genel İdare 450 – 1 350 491 526 450 Hüseyin Çal 20.9.1995 Genel İdare 750 – 2 250 819 210 750 Hüseyin Çal 15.11.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Sait Günken 15.11.1995 Genel İdare 890 – 2 670 972 130 090 Sait Günken 15.11.1995 Genel İdare 905 – 2 715 988 514 305 Sait Günken 15.11.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Dikiciler A.Ş. 15.11.1995 Genel İdare 900 – 2 700 983 052 900 Dikiciler A.Ş. 15.11.1995 Genel İdare 910 – 2 730 993 975 710 Dikiciler A.Ş. TOPLAM 10 895 – 32 685 11 900 401 495 İl Daimi Encümeni Başkanlığınca Alınan Malzemeler : Harcama Mıcır Mıcır İhale Tarihi Tertibi (A) m3 (B) m3 Filler Keşif Bedeli Taşaron Adı 2.8.1995 Özel İdare – 985 3 070 1 106 451 135 Dikiciler A.Ş. 2.8.1995 Özel İdare – 1 230 3 700 1 346 162 530 Dikiciler A.Ş. 25.8.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş. 25.8.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş. 25.8.1995 Özel İdare – – 620 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş. 6.9.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş. 6.9.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş. 6.9.1995 Özel İdare – – 620 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş. 25.10.1995 Özel İdare – 825 3 900 1 279 731 000 Hüseyin Çal 15.2.1996 Özel İdare 948 948 1 048 838 163 176 Yunus İnş. A.Ş. TOPLAM 948 6 308 12 958 5 469 776 000 Yukarıda dökümü yapılan malzemelerin temini için 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 81. maddesinin (c) fıkrasına göre kapalı teklif usulü ile ihale yapılarak alınmıştır. Ankara Milletvekili SaffetArıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski GenelMüdürü Engin Civan’ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesine verilen oyların sonucu (Kabul edilmiştir.) Üye Sayısı : 550 Kullanılan Oy : 460 Kabul Edenler : 337 Reddedenler : 116 Çekimser : 1 Geçersiz Oylar : — Oya Katılmayanlar : 96 Açık Üyelikler : — Mükerrer Oylar : 6 (Kabul Edenler) ADANA Cevdet Akçalı Yakup Budak Mehmet Büyükyılmaz Sıtkı Cengil İ. CevherCevheri M. Halit Dağlı Veli Andaç Durak Orhan Kavuncu İbrahim Ertan Yülek ADIYAMAN Mahmut Nedim Bilgiç Ahmet Çelik Celal Topkan AFYON Sait Açba İsmet Attila Osman Hazer Yaman Törüner Nuri Yabuz AĞRI M. Sıddık Altay Cemil Erhan Celal Esin M. Ziyattin Tokar AKSARAY Mehmet Altınsoy Nevzat Köse Murtaza Özkanlı AMASYA Ahmet İyimaya Cemalettin Lafcı Haydar Oymak ANKARA İlhan Aküzüm YılmazAteş Saffet Arıkan Bedük Ahmet Bilge Hasan Hüseyin Ceylan Ali Dinçer Ömer Ekinci Eşref Erdem Ünal Erkan Mehmet Gölhan Şaban Karataş M. Seyfi Oktay Önder Sav Ahmet Tekdal Rıza Ulucak Ersönmez Yarbay ANTALYA Osman Berberoğlu Arif Ahmet Denizolgun Hayri Doğan Emre Gönensay BekirKumbul Yusuf Öztop Metin Şahin ARDAHAN İsmet Atalay ARTVİN Metin Arifağaoğlu Hasan Ekinci AYDIN M. Fatih Atay Ali Rıza Gönül Nahit Menteşe Muhammet Polat BALIKESİR Abdülbaki Ataç Ahmet Bilgiç İ. Önder Kırlı İsmail Özgün İlyas Yılmazyıldız BARTIN Köksal Toptan BATMAN Alaattin SeverAydın Musa Okçu Faris Özdemir BAYBURT Suat Pamukçu BİLECİK Bahattin Şeker BİNGÖL Kazım Ataoğlu Hüsamettin Korkutata Mahmut Sönmez BİTLİS Zeki Ergezen Edip Safder Gaydalı Abdulhaluk Mutlu BOLU Feti Görür Necmi Hoşver Mustafa Yünlüoğlu BURDUR Mustafa Çiloğlu BURSA Abdülkadir Cenkçiler Mehmet Altan Karapaşaoğlu Cemal Külahlı Ali Osman Sönmez Yahya Şimşek Turhan Tayan ÇANAKKALE Ahmet Küçük Nevfel Şahin ÇANKIRI İsmail Coşar Ahmet Uyanık ÇORUM Bekir Aksoy Mehmet Aykaç Hasan Çağlayan Zülfikâr Gazi Yasin Hatiboğlu Ali Haydar Şahin DENİZLİ M. Kemal Aykurt Hilmi Develi Mehmet Gözlükaya Adnan Keskin Haluk Müftüler Ramazan Yenidede DİYARBAKIR Ferit Bora M. Salim Ensarioğlu Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi Ömer Vehbi Hatipoğlu Yakup Hatipoğlu Salih Sümer EDİRNE Ümran Akkan Evren Bulut ELAZIĞ Mehmet Ağar Ömer Naimi Barım Hasan Belhan Cihan Paçacı Ahmet Cemil Tunç ERZİNCAN Tevhit Karakaya Mustafa Kul Naci Terzi Mustafa Yıldız ERZURUM Zeki Ertugay Lütfü Esengün Abdulilah Fırat Ömer Özyılmaz AslanPolat Şinasi Yavuz ESKİŞEHİR Necati Albay Hanifi Demirkol Mahmut Erdir GAZİANTEP Nurettin Aktaş Kahraman Emmioğlu Mehmet Bedri İncetahtacı Mustafa Yılmaz GİRESUN Turhan Arçelik Ergun Özdemir GÜMÜŞHANE Lütfi Doğan HATAY Abdulkadir Akgöl Fuat Çay AliGünay Süleyman Metin Kalkan Nihat Matkap MehmetSılay IĞDIR Şamil Ayrım ISPARTA Ömer Bilgin A. Aykon Doğan Mustafa Köylü Halil Yıldız İÇEL Oya Araslı Fevzi Arıcı Mehmet Emin Aydınbaş Saffet Benli Turhan Güven D. Fikri Sağlar Ayfer Yılmaz İSTANBUL Meral Akşener Ziya Aktaş Yıldırım Aktuna SedatAloğlu Tayyar Altıkulaç Azmi Ateş Mehmet Aydın Mustafa Baş Mukadder Başeğmez Gürcan Dağdaş Süleyman Arif Emre Hasan Tekin Enerem Ekrem Erdem Mehmet FuatFırat Algan Hacaloğlu Metin Işık Cefi Jozef Kamhi Hüseyin Kansu AhmetGüryüz Ketenci Osman Kılıç Hayri Kozakçıoğlu Mehmet Tahir Köse Göksal Küçükali Mehmet Moğultay Ali Oğuz Altan Öymen Mehmet Cevdet Selvi Mehmet Sevigen MehmetAli Şahin Ali Topuz Osman Yumakoğulları Bahattin Yücel Bahri Zengin İZMİR Veli Aksoy Turhan Arınç Ali Rıza Bodur Hasan Denizkurdu Sabri Ergül Aydın Güven Gürkan Gencay Gürün Birgen Keleş Mehmet Köstepen IşılaySaygın Ufuk Söylemez Sabri Tekir İsmail Yılmaz KAHRAMANMARAŞ Hasan Dikici Avni Doğan Ahmet Dökülmez Mustafa Kamalak Mehmet Sağlam Ali Şahin KARABÜK Hayrettin Dilekcan Erol Karan KARAMAN Abdullah Özbey Zeki Ünal Fikret Ünlü KARS Sabri Güner Zeki Karabayır KASTAMONU Fethi Acar Nurhan Tekinel Haluk Yıldız KAYSERİ Memduh Büyükkılıç İsmail Cem Osman Çilsal Ayvaz Gökdemir Abdullah Gül Nurettin Kaldırımcı Salih Kapusuz Recep Kırış KIRIKKALE Kemal Albayrak Hacı Filiz Mikail Korkmaz KIRKLARELİ İrfan Gürpınar A. Sezal Özbek KIRŞEHİR Ömer Demir Cafer Güneş KİLİS Mustafa Kemal Ateş Doğan Güreş KOCAELİ Necati Çelik Şevket Kazan Onur Kumbaracıbaşı Osman Pepe Bekir Yurdagül KONYA Hüseyin Arı Nezir Büyükcengiz Veysel Candan Remzi Çetin Necati Çetinkaya Abdullah Gencer Ali Günaydın Teoman Rıza Güneri Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman MehmetAli Yavuz KÜTAHYA Ahmet Derin Emin Karaa İsmail Karakuyu Mehmet Korkmaz Metin Perli MALATYA Yaşar Canbay Ayhan Fırat Fikret Karabekmez M. Recai Kutan MANİSA Rıza Akçalı Bülent Arınç Ayseli Göksoy Yahya Uslu Erdoğan Yetenç MARDİN Fehim Adak Muzaffer Arıkan Mahmut Duyan Hüseyin Yıldız MUĞLA İrfettin Akar Zeki Çakıroğlu Mustafa Dedeoğlu Enis Yalım Erez MUŞ Necmettin Dede Nedim İlci Sabahattin Yıldız NEVŞEHİR Mehmet Elkatmış Esat Kıratlıoğlu NİĞDE Doğan Baran Mehmet Salih Katırcıoğlu Ergun Özkan ORDU Hüseyin Olgun Akın İhsan Çabuk Mustafa Hasan Öz RİZE Ahmet Mesut Yılmaz Şevki Yılmaz SAKARYA Teoman Akgür Nezir Aydın Cevat Ayhan Nevzat Ercan SAMSUN Ahmet Demircan Nafiz Kurt Latif Öztek Musa Uzunkaya SİİRT Ahmet Nurettin Aydın Mehmet Emin Aydın SİNOP Metin Bostancıoğlu Kadir Bozkurt SIVAS Musa Demirci Tahsin Irmak MahmutIşık Temel Karamollaoğlu Abdullatif Şener Nevzat Yanmaz Muhsin Yazıcıoğlu ŞANLIURFA SedatEdip Bucak Necmettin Cevheri Zülfükar İzol Ahmet Karavar AbdülkadirÖncel M.Fevzi Şıhanlıoğlu ŞIRNAK Bayar Ökten Mehmet Tatar TEKİRDAĞ Bayram Fırat Dayanıklı Nihan İlgün Hasan Peker TOKAT Abdullah Arslan Hanefi Çelik Ali Şevki Erek Ahmet Fevzi İnceöz Bekir Sobacı Şahin Ulusoy TRABZON Yusuf Bahadır Kemalettin Göktaş Şeref Malkoç Kamer Genç İsmail İlhan Sungur TUNCELİ OrhanVeli Yıldırım UŞAK Hasan Karakaya VAN Maliki Ejder Arvas Fethullah Erbaş Şaban Şevli Mahmut Yılbaş YALOVA Cevdet Aydın YOZGAT İlyas Arslan Kazım Arslan Yusuf Bacanlı Abdullah Örnek ZONGULDAK Necmettin Aydın ÖmerBarutçu Hasan Gemici ADANA İmren Aykut Mustafa Küpeli ADIYAMAN MahmutBozkurt AFYON H.İbrahim Özso (Reddedenler) AĞRI Yaşar Eryılmaz AKSARAY Sadi Somuncuoğlu AMASYA Aslan Ali Hatipoğlu ANKARA Nejat Arseven Cemil Çiçek Mehmet Ekici Agah Oktay Güner İrfan Köksalan Mehmet Sağdıç Yücel Seçkiner İlker Tuncay ANTALYA İbrahim Gürdal Sami Küçükbaşkan ARTVİN Süleyman Hatinoğlu AYDIN Cengiz Altınkaya Yüksel Yalova BALIKESİR Hüsnü Sıvalıoğlu BARTIN Zeki Çakan BATMAN Ataullah Hamidi BAYBURT Ülkü Güney BİTLİS Kâmran İnan BOLU Avni Akyol Abbas İnceayan BURDUR Yusuf Ekinci BURSA İlhan Kesici Feridun Pehlivan İbrahim Yazıcı ÇANAKKALE Mustafa Cumhur Ersümer ÇANKIRI Mete Bülgün DİYARBAKIR Abdülkadir Aksu Muzaffer Arslan Sebgetullah Seydaoğlu ERZURUM Necati Güllülü ESKİŞEHİR Mustafa Balcılar GAZİANTEP Mustafa R.Taşar Ünal Yaşar GİRESUN BurhanKara Yavuz Köymen Rasim Zaimoğlu HATAY Levent Mıstıkoğlu IĞDIR Adil Aşırım ISPARTA Erkan Mumcu İÇEL HalilCin Ali Er Rüştü Kâzım Yücelen İSTANBUL Bülent Akarcalı Ahat Andican Refik Aras Ali Coşkun Hüsnü Doğan HalitDumankaya Yılmaz Karakoyunlu M. Cavit Kavak EminKul Yusuf Namoğlu Korkut Özal Ali TalipÖzdemir Yusuf Pamuk Güneş Taner Şadan Tuzcu İZMİR Işın Çelebi Metin Öney Rüşdü Saracoglu Süha Tanık KAHRAMANMARAŞ Esat Bütün Ali Doğan KARS Y. Selahattin Beyribey KAYSERİ İbrahim Yılmaz KIRIKKALE Recep Mızrak KIRKLARELİ Cemal Özbilen KIRŞEHİR Mehmet Ali Altın KOCAELİ Hayrettin Uzun KONYA Ahmet Alkan Mehmet Keçeciler MALATYA Miraç Akdoğan Metin Emiroğlu MANİSA Abdullah Akarsu SümerOral EkremPakdemirli MARDİN Süleyman Çelebi Ömer Ertaş MUĞLA Lale Aytaman MUŞ Erkan Kemaloğlu NEVŞEHİR Abdülkadir Baş NİĞDE Akın Gönen ORDU Mustafa Bahri Kibar Nabi Poyraz Şükrü Yürür RİZE Avni Kabaoğlu Ahmet Kabil SAKARYA Ahmet Neidim Ersin Taranoğlu SAMSUN Cemal Alişan Murat Karayalçın Biltekin Özdemir Adem Yıldız SİİRT Nizamettin Sevgili SİNOP YaşarTopçu ŞANLIURFA Seyit Eyyüpoğlu Eyüp Cenap Gülpınar ŞIRNAK Mehmet Salih Yıldırım TEKİRDAĞ EnisSülün TOKAT Metin Gürdere TRABZON Eyüp Aşık Ali Kemal Başaran İbrahim Çebi UŞAK Yıldırım Aktürk VAN Mustafa Bayram Şerif Bedirhanoğlu YALOVA Yaşar Okuyan YOZGAT Lütfullah Kayalar İsmail Durak Ünlü (Çekimser) HATAY Atila Sa (Oya Katılmayanlar ADANA Uğur Aksöz İbrahim Yavuz Bildik M. Ali Bilici Erol Çevikçe Tuncay Karaytuğ Arif Sezer ADIYAMAN Ahmet Doğan AFYON Kubilay Uygun ANKARA Gökhan Çapoğlu Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.) Aydın Tümen Hikmet Uluğbay ANTALYA Deniz Baykal ARDAHAN Saffet Kaya AYDIN Sema Pişkinsüt İsmet Sezgin BALIKESİR Safa Giray Tamer Kanber Mustafa Güven Karahan BARTIN Cafer Tufan Yazıcıoğlu BİLECİK Şerif Çim BOLU Mustafa Karslıoğlu BURDUR Kâzım Üstüner BURSA Yüksel Aksu Ali Rahmi Beyreli Cavit Çağlar Hayati Korkmaz Ertuğrul Yalçınbayır ÇANAKKALE Hikmet Aydın A. Hamdi Üçpınarlar DENİZLİ Hasan Korkmazcan (Bşk. V.) EDİRNE Mustafa İlimen Erdal Kesebir ERZURUM İsmail Köse ESKİŞEHİR Demir Berberoğlu İbrahim Yaşar Dedelek (B.) GAZİANTEP Mehmet Batallı Hikmet Çetin Ali Ilıksoy GÜMÜŞHANE Mahmut Oltan Sungurlu (B.) HAKKÂRİ Naim Geylani Mustafa Zeydan HATAY Ali Uyar Hüseyin Yayla İÇEL Abdülbaki Gökçel Mustafa İstemihan Talay İSTANBUL Nami Çağan Tansu Çiller Bülent Ecevit İsmail Kahraman Ercan Karakaş Aydın Menderes Necdet Menzir H. Hüsamettin Özkan Ahmet Tan Bülent Tanla Zekeriya Temizel Erdoğan Toprak Namık Kemal Zeybek İZMİR İ. Kaya Erdem Şükrü Sina Gürel Atilla Mutman Ahmet Piriştina Rıfat Serdaroğlu Hakan Tartan Zerrin Yeniceli KARABÜK Şinasi Altıner KARS Çetin Bilgir KASTAMONU Murat Başesgioğlu Hadi Dilekçi KIRKLARELİ Necdet Tekin KOCAELİ Bülent Atasayan Halil Çalık İsmail Kalkandelen KONYA Abdullah Turan Bilge Necmettin Erbakan Mustafa Ünaldı KÜTAHYA Mustafa Kalemli (Başkan) MALATYA Oğuzhan Asiltürk MANİSA Tevfik Diker Hasan Gülay Cihan Yazar MUĞLA Fikret Uzunhasan ORDU Müjdat Koç Refaiddin Şahin SAKARYA Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN İrfan Demiralp Ayhan Gürel Yalçın Gürtan ŞANLIURFA İbrahim Halil Çelik (İ.A.) TEKİRDAĞ Fevzi Aytekin TRABZON Hikmet Sami Türk UŞAK Mehmet Yaşar Ünal ZONGULDAK Veysel Atasoy Tahsin Boray Baycık Mümtaz Soysal ANKARA Yücel Seçkiner ANTALYA Emre Gönensay (Mükerrer Oylar) İZMİR Rüştü Saracoglu KOCAELİ Hayrettin Uzu SAKARYA Ersin Taranoğlu YALOVA Cevdet Aydın Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, Partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesine Verilen Oyların Sonucu : Kabul edilmemiştir. Üye Sayısı : 550 Kullanılan Oy : 475 Kabul Edenler : 155 Reddedenler : 316 Çekimserler : 2 Geçersiz Oylar : – Oya Katılmayanlar : 77 Açık Üyelikler : – Mükerrer Oylar : 2 (Kabul Edenler) ADANA İ. Cevher Cevheri M. Halit Dağlı Veli Andaç Durak ADIYAMAN Mahmut Nedim Bilgiç Celal Topkan AFYON Sait Açba İsmet Attila Yaman Törüner Nuri Yabuz AĞRI Cemil Erhan AKSARAY Mehmet Altınsoy Nevzat Köse AMASYA Ahmet İyimaya Haydar Oymak ANKARA İlhan Aküzüm Yılmaz Ateş Saffet Arıkan Bedük Ali Dinçer Eşref Erdem Ünal Erkan Mehmet Gölhan Önder Sav ANTALYA Osman Berberoğlu Hayri Doğan Emre Gönensay Bekir Kumbul Yusuf Öztop ARDAHAN İsmet Atalay Saffet Kaya ARTVİN Metin Arifağaoğlu Hasan Ekinci AYDIN M. Fatih Atay Ali Rıza Gönül Nahit Menteşe BALIKESİR Abdülbaki Ataç Ahmet Bilgiç İ. Önder Kırlı İlyas Yılmazyıldız BATMAN Faris Özdemir Bahattin Şeker BİTLİS Edip Safder Gaydalı BOLU Necmi Hoşver BURDUR Mustafa Çiloğlu BURSA Abdülkadir Cenkçiler Ali Osman Sönmez Yahya Şimşek Turhan Tayan ÇANAKKALE Ahmet Küçük Nevfel Şahin ÇANKIRI Ahmet Uyanık ÇORUM Bekir Aksoy DENİZLİ M. Kemal Aykurt Mehmet Gözlükaya Adnan Keskin Haluk Müftüler DİYARBAKIR M. Salim Ensarioğlu Salih Sümer EDİRNE Ümran Akkan Evren Bulut ELAZIĞ Mehmet Ağar Cihan Paçacı ERZİNCAN Mustafa Yıldız ERZURUM Zeki Ertugay ESKİŞEHİR Demir Berberoğlu GİRESUN Ergun Özdemir HATAY Abdulkadir Akgöl Fuat Çay Nihat Matkap IĞDIR Şamil Ayrım ISPARTA Ömer Bilgin A. Aykon Doğan Halil Yıldız İÇEL Oya Araslı Turhan Güven Ayfer Yılmaz İSTANBUL Meral Akşener Yıldırım Aktuna Sedat Aloğlu Tayyar Altıkulaç Hasan Tekin Enerem Algan Hacaloğlu Cefi Jozef Kamhi Ercan Karakaş Ahmet Güryüz Ketenci Hayri Kozakçıoğlu Mehmet Moğultay Altan Öymen Mehmet Sevigen Ali Topuz Bahattin Yücel İZMİR Turhan Arınç Ali Rıza Bodur Hasan Denizkurdu Sabri Ergül Gencay Gürün Birgen Keleş Mehmet Köstepen Işılay Saygın Ufuk Söylemez KAHRAMANMARAŞ Ahmet Dökülmez Mehmet Sağlam KARS Sabri Güner KASTAMONU Nurhan Tekinel Haluk Yıldız KAYSERİ Osman Çilsal Ayvaz Gökdemir KIRIKKALE Haci Filiz KIRKLARELİ İrfan Gürpınar A. Sezal Özbek KIRŞEHİR Ömer Demir KİLİS Doğan Güreş KOCAELİ Osman Pepe KONYA Nezir Büyükcengiz Veysel Candan Necati Çetinkaya Ali Günaydın Mehmet Ali Yavuz KÜTAHYA İsmail Karakuyu Mehmet Korkmaz MALATYA Ayhan Fırat MANİSA Rıza Akçalı Yahya Uslu Erdoğan Yetenç MARDİN Muzaffer Arıkan Mahmut Duyan MUĞLA İrfettin Akar Zeki Çakıroğlu Mustafa Dedeoğlu Enis Yalım Erez MUŞ Necmettin Dede NEVŞEHİR Esat Kıratlıoğlu NİĞDE Doğan Baran Ergun Özkan RİZE Ahmet Mesut Yılmaz SAKARYA Nevzat Ercan Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN Nafiz Kurt SİNOP Kadir Bozkurt SIVAS Tahsin Irmak Mahmut Işık ŞANLIURFA Sedat Edip Bucak Necmettin Cevheri ŞIRNAK Bayar Ökten Mehmet Tatar TEKİRDAĞ Nihan İlgün Hasan Peker TOKAT Ali Şevki Erek TRABZON Yusuf Bahadır TUNCELİ Kamer Genç UŞAK Hasan Karakaya VAN Mahmut Yılbaş YALOVA Cevdet Aydın Yaşar Okuyan YOZGAT Yusuf Bacanlı ZONGULDAK Ömer Barutçu ADANA Uğur Aksöz İmren Aykut İbrahim Yavuz Bildik M. Ali Bilici Yakup Budak Mehmet Büyükyılmaz Sıtkı Cengil Tuncay Karaytuğ Orhan Kavuncu Mustafa Küpeli Arif Sezer İbrahim Ertan Yülek ADIYAMAN Ahmet Çelik Ahmet Doğan AFYON Osman Hazer H. İbrahim Özsoy AĞRI M. Sıddık Altay Yaşar Eryılmaz Celal Esin M. Ziyattin Tokar AKSARAY Murtaza Özkanlı Sadi Somuncuoğlu AMASYA Aslan Ali Hatipoğlu Cemalettin Lafcı ANKARA Nejat Arseven Ahmet Bilge Hasan Hüseyin Ceylan Gökhan Çapoğlu Cemil Çiçek Mehmet Ekici Ömer Ekinci Agah Oktay Güner Halis Uluç Gürkan Şaban Karataş İrfan Köksalan M. Seyfi Oktay Mehmet Sağdıç Yücel Seçkiner (Reddedenler) Ahmet Tekdal İlker Tuncay Rıza Ulucak Hikmet Uluğbay Ersönmez Yarbay ANTALYA Arif Ahmet Denizolgun İbrahim Gürdal Sami Küçükbaşkan Metin Şahin ARTVİN Süleyman Hatinoğlu AYDIN Cengiz Altınkaya Muhammet Polat Yüksel Yalova BALIKESİR Mustafa Güven Karahan İsmail Özgün Hüsnü Sıvalıoğlu BARTIN Zeki Çakan Cafer Tufan Yazıcıoğlu BATMAN Alaattin Sever Aydın Ataullah Hamidi Musa Okçu BAYBURT Ülkü Güney Suat Pamukçu BİNGÖL Kazım Ataoğlu Hüsamettin Korkutata Mahmut Sönmez BİTLİS Kâmran İnan Abdulhaluk Mutlu BOLU Avni Akyol Feti Görür Abbas İnceayan Mustafa Karslıoğlu Mustafa Yünlüoğlu BURDUR Yusuf Ekinci Kâzım Üstüner BURSA Mehmet Altan Karapaşaoğlu İlhan Kesici Hayati Korkmaz Cemal Külahlı Feridun Pehlivan Ertuğrul Yalçınbayır İbrahim Yazıcı ÇANAKKALE Hikmet Aydın Mustafa Cumhur Ersümer A. Hamdi Üçpınarlar ÇANKIRI Mete Bülgün İsmail Coşar ÇORUM Mehmet Aykaç Zülfikâr Gazi Yasin Hatiboğlu DENİZLİ Hilmi Develi DİYARBAKIR Abdülkadir Aksu Muzaffer Arslan Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi Ömer Vehbi Hatipoğlu Yakup Hatipoğlu Sebgetullah Seydaoğlu EDİRNE Mustafa İlimen Erdal Kesebir ELAZIĞ Ömer Naimi Barım Hasan Belhan Ahmet Cemil Tunç ERZİNCAN Tevhit Karakaya Naci Terzi ERZURUM Lütfü Esengün Abdulilah Fırat Necati Güllülü Ömer Özyılmaz Aslan Polat Şinasi Yavuz ESKİŞEHİR Necati Albay Mustafa Balcılar Hanifi Demirkol GAZİANTEP Nurettin Aktaş Kahraman Emmioğlu Ali Ilıksoy Mehmet Bedri İncetahtacı Mustafa R. Taşar Ünal Yaşar Mustafa Yılmaz GİRESUN Turhan Alçelik Burhan Kara Yavuz Köymen Rasim Zaimoğlu GÜMÜŞHANE Lütfi Doğan HATAY Ali Günay Süleyman Metin Kalkan Levent Mıstıkoğlu Mehmet Sılay Hüseyin Yayla ISPARTA Mustafa Köylü Erkan Mumcu İÇEL Mehmet Emin Aydınbaş Saffet Benli Halil Cin Ali Er Mustafa İstemihan Talay Rüştü Kâzım Yücelen İSTANBUL Bülent Akarcalı Ziya Aktaş Ahat Andican Refik Aras Azmi Ateş Mehmet Aydın Mustafa Baş Mukadder Başeğmez Ali Coşkun Nami Çağan Gürcan Dağdaş Hüsnü Doğan Halit Dumankaya Süleyman Arif Emre Ekrem Erdem Mehmet Fuat Fırat Metin Işık İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Yılmaz Karakoyunlu M. Cavit Kavak Osman Kılıç Emin Kul Göksal Küçükali Yusuf Namoğlu Ali Oğuz Korkut Özal Ali Talip Özdemir H. Hüsamettin Özkan Yusuf Pamuk Mehmet Ali Şahin Ahmet Tan Güneş Taner Bülent Tanla Zekeriya Temizel Erdoğan Toprak Şadan Tuzcu Osman Yumakoğulları Bahri Zengin İZMİR Veli Aksoy Işın Çelebi Aydın Güven Gürkan Metin Öney Rüşdü Saracoğlu Süha Tanık Sabri Tekir Zerrin Yeniceli İsmail Yılmaz KAHRAMANMARAŞ Esat Bütün Hasan Dikici Ali Doğan Avni Doğan Mustafa Kamalak Ali Şahin KARABÜK Hayrettin Dilekcan Erol Karan KARAMAN Abdullah Özbey Zeki Ünal Fikret Ünlü KARS Y. Selahattin Beyribey Çetin Bilgir Zeki Karabayır KASTAMONU Fethi Acar Murat Başesgioğlu Hadi Dilekçi KAYSERİ Memduh Büyükkılıç İsmail Cem Nurettin Kaldırımcı Salih Kapusuz Recep Kırış İbrahim Yılmaz KIRIKKALE Kemal Albayrak Mikail Korkmaz Recep Mızrak KIRKLARELİ Cemal Özbilen KIRŞEHİR Mehmet Ali Altın Cafer Güneş KİLİS Mustafa Kemal Ateş KOCAELİ Bülent Atasayan Necati Çelik Şevket Kazan Hayrettin Uzun Bekir Yurdagül KONYA Ahmet Alkan Hüseyin Arı Abdullah Turan Bilgi Remzi Çetin Abdullah Gencer Teoman Rıza Güneri Mehmet Keçeciler Hasan Hüseyin Öz Lütfi Yalman KÜTAHYA Ahmet Derin Metin Perli MALATYA Miraç Akdoğan Yaşar Canbay Fikret Karabekmez M. Recai Kutan MANİSA Abdullah Akarsu Bülent Arınç Hasan Gülay Sümer Oral Ekrem Pakdemirli MARDİN Fehim Adak Süleyman Çelebi Ömer Ertaş MUĞLA Lale Aytaman MUŞ Nedim İlci Erkan Kemaloğlu NEVŞEHİR Abdulkadir Baş Mehmet Elkatmış NİĞDE Akın Gönen Mehmet Salih Katırcıoğlu ORDU Hüseyin Olgun Akın İhsan Çabuk Mustafa Bahri Kibar Mustafa Hasan Öz Nabi Poyraz Şükrü Yürür RİZE Avni Kabaoğlu Ahmet Kabil Şevki Yılmaz SAKARYA Teoman Akgür Nezir Aydın Cevat Ayhan Ahmet Neidim Ersin Taranoğlu SAMSUN Cemal Alişan Ahmet Demircan Ayhan Gürel Biltekin Özdemir Latif Öztek Musa Uzunkaya Adem Yıldız SİİRT Ahmet Nurettin Aydın Mehmet Emin Aydın Nizamettin Sevgili SİNOP Metin Bostancıoğlu Yaşar Topçu SIVAS Musa Demirci Temel Karamollaoğlu Abdullatif Şener Nevzat Yanmaz ŞANLIURFA Seyit Eyyüpoğlu Eyüp Cenap Gülpınar Zülfikar İzol Ahmet Karavar Abdülkadir Öncel ŞIRNAK Mehmet Salih Yıldırım TEKİRDAĞ Fevzi Aytekin Bayram Fırat Dayanıklı Enis Sülün TOKAT Abdullah Arslan Hanefi Çelik Metin Gürdere Ahmet Feyzi İnceöz Bekir Sobacı TRABZON Eyüp Aşık Ali Kemal Başaran İbrahim Çebi Kemalettin Göktaş Şeref Malkoç İsmail İlhan Sungur Hikmet Sami Türk UŞAK Yıldırım Aktürk Mehmet Yaşar Ünal VAN Maliki Ejder Arvas Mustafa Bayram Şerif Bedirhanoğlu Fethullah Erbaş Şaban Şevli YOZGAT İlyas Arslan Kazım Arslan Lütfullah Kayalar Abdullah Örnek İsmail Durak Ünlü ZONGULDAK Necmettin Aydın Tahsin Boray Baycık Hasan Gemici ANKARA Aydın Tümen ANTALYA Deniz Baykal AYDIN Sema Pişkinsüt İsmet Sezgin BALIKESİR Safa Giray Tamer Kanber BARTIN Köksal Toptan BİLECİK Şerif Çim BİTLİS Zeki Ergezen BURSA Yüksel Aksu Ali Rahmi Beyreli Cavit Çağlar ÇORUM Hasan Çağlayan Ali Haydar Şahin DENİZLİ Hasan Korkmazcan (Bşk. V.) Ramazan Yenidede DİYARBAKIR Ferit Bora ERZİNCAN Mustafa Kul ERZURUM İsmail Köse ESKİŞEHİR İbrahim Yaşar Dedelek Mahmut Erdir GAZİANTEP Mehmet Batallı Hikmet Çetin GÜMÜŞHANE Mahmut Oltan Sungurlu HAKKÂRİ Naim Geylani Mustafa Zeydan HATAY Ali Uyar IĞDIR Adil Aşırım İÇEL Fevzi Arıcı Abdülbaki Gökçel D. Fikri Sağlar İSTANBUL Tansu Çiller Bülent Ecevit Mehmet Tahir Köse Aydın Menderes Necdet Menzir Mehmet Cevdet Selvi Namık Kemal Zeybek İZMİR İ. Kaya Erdem Atilla Mutman Ahmet Piriştina Rıfat Serdaroğlu Hakan Tartan KARABÜK Şinasi Altıner KAYSERİ Abdullah Gül KIRKLARELİ Necdet Tekin KOCAELİ Halil Çalık İsmail Kalkandelen Onur Kumbaracıbaşı KONYA Necmettin Erbakan Mustafa Ünaldı KÜTAHYA Mustafa Kalemli (Başkan) Emin Karaa MALATYA Oğuzhan Asiltürk Metin Emiroğlu MANİSA Tevfik Diker Ayseli Göksoy Cihan Yazar MARDİN Hüseyin Yıldız MUĞLA Fikret Uzunhasan MUŞ Sabahattin Yıldız ORDU Müjdat Koç Refaiddin Şahin SAMSUN İrfan Demiralp Yalçın Gürtan Murat Karayalçın SIVAS Muhsin Yazıcıoğlu ŞANLIURFA İbrahim Halil Çelik (İ.A.) M. Fevzi Şıhanlıoğlu TOKAT Şahin Ulusoy TUNCELİ Orhan Veli Yıldırım ZONGULDAK Veysel Atasoy Mümtaz Soysal İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebeî Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarın- ca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesine verilen oyların sonucu Kabul edilmemiştir. Üye Sayısı : 550 Kullanılan Oy : 511 Kabul edenler : 246 Reddedenler : 259 Çekinserler : — Geçersiz Oy : 1 Oya Katılmayanlar : 45 Açık Üyelikler : — Mükerrer Oylar : 5 (Kabul Edenler) ADANA Uğur Aksöz İmren Aykut İbrahim Yavuz Bildik M. Ali Bilici Mehmet Büyükyılmaz Tuncay Karaytuğ Orhan Kavuncu Mustafa Küpeli Arif Sezer ADIYAMAN Mahmut Bozkurt Celal Topkan AFYON H. İbrahim Özsoy Kubilay Uygun AĞRI Yaşar Eryılmaz AKSARAY Sadi Somuncuoğlu AMASYA Aslan Ali Hatipoğlu Haydar Oymak ANKARA Nejat Arseven Gökhan Çapoğlu Cemil Çiçek Ali Dinçer Mehmet Ekici Eşref Erdem Agah Oktay Güner Halis Uluç Gürkan İrfan Köksalan M. Seyfi Oktay Mehmet Sağdıç Önder Sav Yücel Seçkiner İlker Tuncay Hikmet Uluğbay ANTALYA İbrahim Gürdal Bekir Kumbul Sami Küçükbaşkan Yusuf Öztop Metin Şahin ARDAHAN İsmet Atalay ARTVİN Metin Arifağaoğlu Süleyman Hatinoğlu AYDIN Cengiz Altınkaya M. Fatih Atay Sema Pişkinsüt Yüksel Yalova BALIKESİR Tamer Kanber Mustafa Güven Karahan İ. Önder Kırlı Hüsnü Sıvalıoğlu BARTIN Zeki Çakan Cafer Tufan Yazıcıoğlu BATMAN Ataullah Hamidi BAYBURT Ülkü Güney BİLECİK Şerif Çim BİTLİS Kâmran İnan BOLU Avni Akyol Abbas İnceayan Mustafa Karslıoğlu BURDUR Yusuf Ekinci Kâzım Üstüner BURSA Yüksel Aksu Ali Rahmi Beyreli İlhan Kesici Hayati Korkmaz Feridun Pehlivan Yahya Şimşek Ertuğrul Yalçınbayır İbrahim Yazıcı ÇANAKKALE Hikmet Aydın Mustafa Cumhur Ersümer Ahmet Küçük ÇORUM Hasan Çağlayan Ali Haydar Şahin DENİZLİ Hilmi Develi Adnan Keskin DİYARBAKIR Abdülkadir Aksu Muzaffer Arslan Sebgetullah Seydaoğlu EDİRNE Mustafa İlimen Erdal Kesebir ERZİNCAN Mustafa Kul Mustafa Yıldız ERZURUM Necati Güllülü ESKİŞEHİR Necati Albay Mustafa Balcılar Mahmut Erdir GAZİANTEP Hikmet Çetin Ali Ilıksoy Mustafa R. Taşar Ünal Yaşar Mustafa Yılmaz GİRESUN Burhan Kara Yavuz Köymen Rasim Zaimoğlu GÜMÜŞHANE Mahmut Oltan Sungurlu HAKKÂRİ Naim Geylani HATAY Fuat Çay Ali Günay Nihat Matkap Levent Mıstıkoğlu Atila Sav Hüseyin Yayla IĞDIR AdilAşırım ISPARTA Erkan Mumcu İÇEL Oya Araslı Halil Cin Ali Er Abdülbaki Gökçel D. Fikri Sağlar Mustafa İstemihan Talay Rüştü Kâzım Yücelen İSTANBUL Bülent Akarcalı Ziya Aktaş Ahat Andican Refik Aras Mehmet Aydın Ali Coşkun Nami Çağan Hüsnü Doğan Halit Dumankaya Bülent Ecevit Algan Hacaloğlu Ercan Karakaş Yılmaz Karakoyunlu M. Cavit Kavak Ahmet Güryüz Ketenci Osman Kılıç Mehmet Tahir Köse Emin Kul Mehmet Moğultay Yusuf Namoğlu Altan Öymen Korkut Özal A. Talip Özdemir H. Hüsamettin Özkan Yusuf Pamuk Mehmet Cevdet Selvi Mehmet Sevigen Ahmet Tan Güneş Taner Bülent Tanla Zekeriya Temizel Erdoğan Toprak Ali Topuz Şadan Tuzcu İZMİR Veli Aksoy Ali Rıza Bodur Işın Çelebi Sabri Ergül Şükrü Sina Gürel Aydın Güven Gürkan Birgen Keleş Atilla Mutman Metin Öney Rüşdü Saracoglu Süha Tanık Zerrin Yeniceli KAHRAMANMARAŞ Esat Bütün Ali Doğan Ali Şahin KARABÜK Erol Karan KARAMAN Fikret Ünlü KARS Y. Selahattin Beyribey Çetin Bilgir KASTAMONU Murat Başesgioğlu Hadi Dilekçi KAYSERİ İsmail Cem Recep Kırış İbrahim Yılmaz KIRIKKALE Recep Mızrak KIRKLARELİ İrfan Gürpınar Cemal Özbilen Necdet Tekin KIRŞEHİR Mehmet Ali Altın KOCAELİ Bülent Atasayan Halil Çalık Onur Kumbaracıbaşı Hayrettin Uzun Bekir Yurdagül KONYA Ahmet Alkan Abdullah Turan Bilge Nezir Büyükcengiz Veysel Candan Mehmet Keçeciler KÜTAHYA Emin Karaa MALATYA Miraç Akdoğan Metin Emiroğlu Ayhan Fırat MANİSA Abdullah Akarsu Hasan Gülay Sümer Oral Ekrem Pakdemirli Cihan Yazar Erdoğan Yetenç MARDİN Süleyman Çelebi Ömer Ertaş MUĞLA Lale Aytaman Zeki Çakıroğlu Fikret Uzunhasan MUŞ Erkan Kemaloğlu NEVŞEHİR Abdülkadir Baş NİĞDE Akın Gönen ORDU İhsan Çabuk Mustafa Bahri Kibar Müjdat Koç Nabi Poyraz Şükrü Yürür RİZE Avni Kabaoğlu Ahmet Kabil Ahmet Mesut Yılmaz SAKARYA Teoman Akgür Ahmet Neidim Ersin Taranoğlu SAMSUN Cemal Alişan Ayhan Gürel Yalçın Gürtan Biltekin Özdemir Adem Yıldız SİİRT Nizamettin Sevgili SİNOP Metin Bostancıoğlu Yaşar Topçu SIVAS Mahmut Işık Nevzat Yanmaz Muhsin Yazıcıoğlu ŞANLIURFA Seyit Eyyüpoğlu Eyüp Cenap Gülpınar ŞIRNAK Mehmet Salih Yıldırım TEKİRDAĞ Fevzi Aytekin Bayram Fırat Dayanıklı Enis Sülün TOKAT Hanefi Çelik Metin Gürdere Şahin Ulusoy TRABZON Eyüp Aşık Ali Kemal Başaran İbrahim Çebi Hikmet Sami Türk TUNCELİ Orhan Veli Yıldırım UŞAK Yıldırım Aktürk Mehmet Yaşar Ünal VAN Mustafa Bayram Şerif Bedirhanoğlu YALOVA Yaşar Okuyan YOZGAT Lutfullah Kayalar İsmail Durak Ünlü ZONGULDAK Tahsin Boray Baycık Hasan Gemici (Reddedenler) ADANA Cevdet Akçalı Yakup Budak Sıtkı Cengil İ. Cevher Cevheri M. Halit Dağlı Veli Andaç Durak İbrahim Ertan Yülek ADIYAMAN Mahmut Nedim Bilgiç Ahmet Çelik Ahmet Doğan AFYON İsmet Attila Osman Hazer Yaman Törüner Nuri Yabuz AĞRI M. Sıddık Altay Cemil Erhan Celal Esin M. Ziyaettin Tokar AKSARAY Mehmet Altınsoy Nevzat Köse Murtaza Özkanlı AMASYA Ahmet İyimaya Cemalettin Lafcı ANKARA İlhan Aküzüm Saffet Arıkan Bedük Ahmet Bilge Hasan Hüseyin Ceylan Ömer Ekinci Ünal Erkan Mehmet Gölhan Şaban Karataş Ahmet Tekdal Rıza Ulucak Ersönmez Yarbay ANTALYA Osman Berberoğlu Hayri Doğan Emre Gönensay ARDAHAN Saffet Kaya ARTVİN Hasan Ekinci AYDIN Ali Rıza Gönül Nahit Menteşe Muhammet Polat İsmet Sezgin BALIKESİR Abdülbaki Ataç Ahmet Bilgiç İsmail Özgün İlyas Yılmazyıldız BARTIN Köksal Toptan BATMAN Alaattin Sever Aydın Musa Okçu Faris Özdemir BAYBURT Suat Pamukçu BİLECİK Bahattin Şeker BİNGÖL Hüsamettin Korkutata Mahmut Sönmez BİTLİS Edip Safder Gaydalı Abdulhaluk Mutlu BOLU Feti Görür Necmi Hoşver Mustafa Yünlüoğlu BURDUR Mustafa Çiloğlu BURSA Abdülkadir Cenkçiler Mehmet Altan Karapaşaoğlu Cemal Külahlı Ali Osman Sönmez Turhan Tayan ÇANAKKALE Nevfel Şahin A. Hamdi Üçpınarlar ÇANKIRI İsmail Coşar Ahmet Uyanık ÇORUM Bekir Aksoy Mehmet Aykaç Zülfikâr Gazi Yasin Hatiboğlu DENİZLİ M. Kemal Aykurt Mehmet Gözlükaya Haluk Müftüler Ramazan Yenidede DİYARBAKIR Ferit Bora M. Salim Ensarioğlu Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi Ömer Vehbi Hatipoğlu Yakup Hatipoğlu Salih Sümer EDİRNE Ümran Akkan Evren Bulut ELAZIĞ Mehmet Ağar Ömer Naimi Barım Hasan Belhan Cihan Paçacı Ahmet Cemil Tunç ERZİNCAN Tevhit Karakaya Naci Terzi ERZURUM Zeki Ertugay Lütfü Esengün Abdulilah Fırat İsmail Köse Ömer Özyılmaz Aslan Polat Şinasi Yavuz ESKİŞEHİR Demir Berberoğlu İbrahim Yaşar Dedelek GAZİANTEP Nurettin Aktaş Mehmet Batallı Kahraman Emmioğlu Mehmet Bedri İncetahtacı GİRESUN Turhan Alçelik Ergun Özdemir GÜMÜŞHANE Lütfi Doğan HATAY Abdulkadir Akgöl Süleyman Metin Kalkan Mehmet Sılay IĞDIR Şamil Ayrım ISPARTA Ömer Bilgin A. Aykon Doğan Mustafa Köylü Halil Yıldız İÇEL Fevzi Arıcı Mehmet Emin Aydınbaş Saffet Benli Turhan Güven Ayfer Yılmaz İSTANBUL Meral Akşener Yıldırım Aktuna Sedat Aloğlu Tayyar Altıkulaç Mukadder Başeğmez Gürcan Dağdaş Süleyman Arif Emre Hasan Tekin Enerem Ekrem Erdem Mehmet Fuat Fırat Metin Işık İsmail Kahraman Cefi Jozef Kamhi Hüseyin Kansu Hayri Kozakçıoğlu Ali Oğuz Mehmet Ali Şahin Osman Yumakoğulları Bahattin Yücel Bahri Zengin Namık Kemal Zeybek İZMİR Turhan Arınç Hasan Denizkurdu Gencay Gürün Mehmet Köstepen Işılay Saygın Ufuk Söylemez Sabri Tekir İsmail Yılmaz KAHRAMANMARAŞ Hasan Dikici Avni Doğan Ahmet Dökülmez Mustafa Kamalak Mehmet Sağlam KARABÜK Şinasi Altıner Hayrettin Dilekcan KARAMAN Abdullah Özbey KARS Sabri Güner Zeki Karabayır KASTAMONU Fethi Acar Nurhan Tekinel Haluk Yıldız KAYSERİ Memduh Büyükkılıç Osman Çilsal Ayvaz Gökdemir Abdullah Gül Nurettin Kaldırımcı Salih Kapusuz KIRIKKALE Hacı Filiz Mikail Korkmaz KIRKLARELİ A. Sezal Özbek KIRŞEHİR Ömer Demir Cafer Güneş KİLİS Mustafa Kemal Ateş Doğan Güreş KOCAELİ Necati Çelik İsmail Kalkandelen Şevket Kazan KONYA Hüseyin Arı Remzi Çetin Necati Çetinkaya Abdullah Gencer Ali Günaydın Teoman Rıza Güneri Hasan Hüseyin Öz Mehmet Ali Yavuz KÜTAHYA Ahmet Derin İsmail Karakuyu Mehmet Korkmaz Metin Perli MALATYA Yaşar Canbay Fikret Karabekmez M. Recati Kutan MANİSA Rıza Akçalı Ayseli Göksoy Yahya Uslu MARDİN Fehim Adak Muzaffer Arıkan Mahmut Duyan Hüseyin Yıldız MUĞLA İrfettin Akar Mustafa Dedeoğlu Enis Yalım Erez MUŞ Necmettin Dede Nedim İlci Sabahattin Yıldız NEVŞEHİR Mehmet Elkatmış Esat Kıratlıoğlu NİĞDE Doğan Baran Mehmet Salih Katırcıoğlu Ergun Özkan ORDU Hüseyin Olgun Akın Mustafa Hasan Öz SAKARYA Nezir Aydın Cevat Ayhan Nevzat Ercan Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN Ahmet Demircan Nafiz Kurt Latif Öztek Musa Uzunkaya SİİRT Ahmet Nurettin Aydın Mehmet Emin Aydın SİNOP Kadir Bozkurt SIVAS Musa Demirci Tahsin Irmak Temel Karamollaoğlu Abdullatif Şener ŞANLIURFA Sedat Edip Bucak Necmettin Cevheri Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdülkadir Öncel ŞIRNAK Bayar Ökten Mehmet Tatar TEKİRDAĞ Nihan İlgün Hasan Peker TOKAT Abdullah Arslan Ali Şevki Erek Bekir Sobacı TRABZON Yusuf Bahadır Kemalettin Göktaş Şeref Malkoç İsmail İlhan Sungur TUNCELİ Kamer Genç UŞAK Hasan Karakaya VAN Maliki Ejder Arvas Şaban Şevli Mahmut Yılbaş YALOVA Cevdet Aydın YOZGAT İlyas Arslan Kazım Arslan Yusuf Bacanlı Abdullah Örnek ZONGULDAK Necmettin Aydın Ömer Barutçu (Oya Katılmayanlar) ADANA Erol Çevikçe AFYON Sait Açba ANKARA Yılmaz Ateş Aydın Tümen ANTALYA Deniz Baykal Arif Ahmet Denizolgun BALIKESİR Safa Giray BİNGÖL Kazım Ataoğlu BİTLİS Zeki Ergezen BURSA Cavit Çağlar ÇANKIRI Mete Bülgün DENİZLİ Hasan Korkmazcan ESKİŞEHİR Hanifi Demirkol HAKKÂRİ Mustafa Zeydan HATAY Ali Uyar İSTANBUL Azmi Ateş Mustafa Baş Tansu Çiller Göksal Küçükali AydınMenderes Necdet Menzir İZMİR İ. Kaya Erdem Ahmet Piriştina Rıfat Serdaroğlu Hakan Tartan KARAMAN Zeki Ünal KIRIKKALE Kemal Albayrak KOCAELİ Osman Pepe KONYA Necmettin Erbakan Mustafa Ünaldı Lütfi Yalman KÜTAHYA Mustafa Kalemli (Başkan) MALATYA Oğuzhan Asiltürk MANİSA Bülent Arınç Tevfik Diker ORDU Refaiddin Şahin RİZE Şevki Yılmaz SAMSUN İrfan Demiralp Murat Karayalçın ŞANLIURFA İbrahim Halil Çelik (İ.A.) M. Fevzi Şihanlıoğlu TOKAT Ahmet Feyzi İnceöz VAN Fethullah Erbaş ZONGULDAK Veysel Atasoy Mümtaz Soysal ANTALYA Emre Gönensay (Mükerrer Oylar) ŞANLIURFA Sedat Edip Bucak Ahmet Karavar İZMİR Işılay Saygın TUTANAĞIN SONU |
|