Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 7 YASAMA YILI : 1


T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ

64 üncü Birleşim
19 . 6 . 1996 Çarşamba



İ Ç İ N D E K İ L E R
I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Ordu Milletvekili Bahri Kibar’ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
2. —Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışın neden olduğu hasar
ile alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip
Özdemir’in cevabı
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. —Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Parlamento Başkanı Blagovest Sendov Başkanlığındaki Parlamento Heyetine,
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
2. —(10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak
için toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu
III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet
karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6)
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7)
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve
Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
4. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev yaptığı yıllarda Kanuna veya
genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ve 3628
Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla
Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/9)
IV. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. —Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın kendisine sataşması nedeniyle konuşması
V. —SORULAR VE CEVAPLAR
A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya
alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in yazılı cevabı (7/652)
2. —Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T. C. Ziraat Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/861)
3. —Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Sıvas’a bağlı bazı köylerin yol, köprü, su kanalı ve kanalizasyon sorununa ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/899)
4. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından yapılan mucur ihaleleri hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/910)

I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhindeki çalışmalarına,
İzmir Milletvekili Birgen Keleş, personel reformuna,
Kars Milletvekili Çetin Bilgir de, Doğu Anadolu’nun ekonomik kalkınması ve devlet desteğine;
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Bosna -Hersek’e gidecek olan :
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dönüşüne kadar, Cumhurbaşkanlığına, TBMMBaşkanı Mustafa Kalemli’nin vekâlet
edeceğine,
Dışişleri Bakanı Emre Gönensay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nahit Menteşe’nin vekâlet
etmesinin uygun görülmüş olduğuna;
İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,
İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit ve 5 arkadaşının, Genel Nüfus Tespiti Yapılması ve Seçmen Kütüklerinin
Güncelleştirilmesi Hakkında Yasa Önerisinin, TBMM İçtüzüğünün değişik 78 inci maddesi uyarınca komisyonlarda ve Genel
Kurulda öncelikli olarak görüşülmesine devam olunmasının Bakanlar Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi
ve
Denizli Milletvekili M. Halûk Müftüler’in, (10/63) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi;
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
(10/8, 16, 20) ve (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Başkanlıklarının, komisyonların görev süresinin
19.6.1996 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına ilişkin tezkereleri ile,
Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alan ve 18.6.1996 tarihli birleşimde görüşülmesi kararlaştırılan
eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6), (9/7), (9/9), eski Başbakan Tansu Çiller hakkındaki (9/8) esas numaralı Meclis
soruşturması önergelerinin görüşmelerinin 19.6.1996 Çarşamba günkü birleşimde yapılmasına ve dört Meclis soruşturması
önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
Ülkemizde konuşlandırılan ve TBMM’nin 28.3.1996 tarihli ve 409 sayılı kararıyla görev süresi 31 Mart 1996 tarihinden
itibaren üç ay uzatılan Çokuluslu Güç’ün görev süresinin uzatılması hakkındaki kararın, Anayasa Mahkemesinde açılan dava
sonucunda iptal edilmesi halinde hukukî boşluğa neden olmamak, müttefiklerimizle yapılmakta olan görüşmeleri sonuçlandırabilmek
için gerekli olan zaman ihtiyacının karşılanabilmesi amacına yönelik olarak, Çokuluslu Güç’ün görev süresinin, TBMM karar
tarihinden başlamak üzere, 31.7.1996 tarihine kadar uzatılmasına; Çokuluslu Güç’ün yapısı, Güç’e bağlı yabancı ülke silahlı
kuvvetleri personelinin ülkemizde tabi olacakları statünün tayini, Türkiye’nin Güç’e katkısı ve bu Güç’ün, amaçlarına uygun
biçimde kullanılmasıyla ilgili bütün kararları almaya ve gerektiğinde harekâtı sona erdirmeye Bakanlar Kurulunun yetkili
kılınmasına izin verilmesine,
Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde devam etmekte olan olağanüstü
halin 19.3.1996 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere, dört ay süreyle uzatılması hakkındaki 14.3.1996 tarihli ve 399 sayılı
TBMM kararının, Anayasa Mahkemesinde açılan dava sonucunda iptal edilmesi halinde hukukî boşluğa neden olunmaması,
olağanüstü halin kaldırılması halinde ihtiyaç duyulacak idarî ve yasal düzenlemelerin henüz tamamlanmamış bulunması nedeniyle,
olağanüstü halin on ilde 18.6.1996 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere, 31.7.1996 günü saat 17.00’ye kadar uzatılmasına;
İlişkin Başbakanlık tezkereleri, üzerindeki görüşmeleri takiben istem üzerine yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.
19 Haziran 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, Birleşime 20.45’de son verildi.
Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Salih Kapusuz Fatih Atay
Kayseri Aydın
Kâtip Üye Kâtip Üye


BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER : Fatih ATAY (Aydın), Salih KAPUSUZ (Kayseri)



BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum.
Çoğunluğumuz vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
II. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. — Ordu Milletvekili Bahri Kibar’ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı söz taleplerinde birinci sırada, Ordu Milletvekili Bahri Kibar'ın, Ordu İli ve Karadeniz Bölgesinin
sosyal ve ekonomik sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz talebi vardır; kendisini kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Kibar.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınızda, Kuzey Anadolu Projesi diye
adlandırılan projenin içeriğinden bahsetmek ve buna kısaca değindikten sonra, Ordu ile ilgili bilgileri arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Hepinizin bildiği gibi, genelde Karadeniz insanı, Karadeniz Bölgesindeki gelişmişlik düzeyinin ilerisindedir; ama, çoğunlukla
bölge dışında yaşadığı için Karadenize katkısı fazla değildir. Bu nedenle, şair "bu memleket baştan başa gurbettir" demiş.
Gerçekten de, birçok Karadeniz insanı, iş ve aş bulabilmek için devamlı göç halinde, yaşamını gurbette sürdürmektedir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz bölgesi, yeraltı ve yerüstü kaynakları ve tabiî güzellikler bakımından,
yurdumuzun en zengin bölgelerinden biridir; fakat, özellikle ulaşım ve devlet yatırımlarının yetersizliği yüzünden, Karadeniz illeri,
geri kalmış bir bölgeyi oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yıllar itibariyle gerek iktisadî ve toplumsal durumu gerileyen ve gerekse yaşam koşulları gün geçtikçe
kötüleşen Karadeniz Bölgesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Döneminde, yeni bir atılımın ya da atılımların
başlatılmasında yarar olduğunu düşünüyorum. Geçmiş dönemde görev yapan tüm Karadeniz Bölgesi milletvekilleri ya da başka
çevrelerden seçilen Karadeniz kökenli milletvekilleri, Karadenizin sorunlarının çözümünü, bir yasa çıkarma anlayışı içerisinde ele
almışlardır. Kuşkusuz Karadeniz Bölgesi için önem taşıyan projeler de başlatılmıştır; ancak, asıl katkının, kısaca KAP diye
anılan yasanın çıkarılmasıyla elde edileceği kanaatini taşımaktayım.
O halde, Kuzey Anadolu Projesi ya da kısa adıyla KAP nedir: Kuzey Anadolu Projesi, Bölgenin süratle kalkındırılmasını,
nüfusun dengeli dağılımını, bölgeden yoğun göçün önlenmesini, ekonomik hayatın, sanayinin, madencilik, hayvancılık,
ormancılık, balıkçılık ve tarımın canlandırılması ile altyapı eksikliklerinin giderilmesini, diğer bölgelerle olan gelişmişlik
farkının ortadan kaldırılmasını, Türk ekonomisine entegrasyonun sağlanmasını ve bölge halkının hayat standartlarının
yükseltilmesini, Karadeniz Ekonomik İşbirliği kapsamında Türkiye'nin Balkanlar ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle
ilişkilerinin geliştirilmesini sağlayacak planları, önlemleri hazırlamak, uygulamak ve koordine etmek şeklinde tanımlanmıştır.
Güneydoğu Anadolu Projesinden sonra Türkiye'nin en büyük projesi olacak KAP, özetle şu gerekçelerle öneriliyor:
Yatırımların bölgelere göre dengesiz dağılımı sonucu, ülke ekonomisi içerisinde bölgelerin gelişmişlik düzeyi farklılıklar
göstermektedir. Bu farklılaşma, bölgelere göre gelir ve refah dağılımında eşitsizliklere yol açmaktadır. Devletlerin amaçlarından
birisi de vatandaşlar arasında büyük uçurumları önlemektir. Son on yılda sağlanan ekonomik ve teknik gelişmelerden, Kuzey
Anadolu Bölgesi, payını alamamıştır.
Devlet Planlama Teşkilatının illerin gelişmişlik düzeyiyle ilgili sıralamasında, son yıllarda, Trabzon İli 24 üncü sıradan 38'e,
Rize İli 7 nci sıradan 26'ya, Giresun İli 23 üncü sıradan 46'ya, Samsun İli 17 nci sıradan 28'e ve nihayet Ordu İli, 38 inci sıradan
51 inci sıraya düşmüştür. Yine 2000'li yıllara yaklaştığımız bu dönemde ise, yeni kurulan illerden önce, Ordu İli sıralamasında
fazla bir değişiklik görülmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce değindiğim gibi, Kuzey Anadolu Projesinin oluşması için, 1993 yılında Doğu
Anadolu Bölge Planlaması Projesi (DAP), Konya Ovası ve Orta Anadolu Bölge Planlama Projesi (KOP) ile birlikte, Kuzey Anadolu
Bölge Planlaması Projesi (KAP) adı altında Yüce Meclise getirilen yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe
Komisyonunda kabul edilerek, bu konuda ön adım atılmıştır; ancak, ne var ki, bu konuda gözle görülür bir gelişme olmadığını
söylemek, sanırım, doğru bir tespit olsa gerektir.
Biz, Anavatan Partisi olarak, 2000'li yıllara doğru yol alan Türkiyemizde, bölgelerarası dengesizliğin giderilerek, doğu, batı,
kuzey, güney bölgesel farklılıklarının ortadan kaldırılmasına ve geri kalmış yörelerin sosyoekonomik ve kültürel açıdan süratle
kalkındırılmasına herkesten daha fazla taraftarız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, sizlere, KAP planlaması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen konuşmanızın son cümlelerini ifade edin.
BAHRİ KİBAR (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ordu İlinin toplam nüfusunun yüzde 60'ı köylerde, yüzde
40'ı ise şehirde yaşamaktadır. Resmî olarak kırsal nüfus yüzde 60 görünmesine rağmen, bu oran, şehirde oturup köyle bağlantısı
olanlarla birlikte gerçekte yüzde 75-80'e çıkmaktadır. Kırsal alanla bağlantılı nüfusun bu kadar yüksek oranda olmasına rağmen,
tarımsal ürün çeşitliliği yönünden ağırlıklı olarak sadece fındığa bağımlı kalınmış, ürün çeşitlemesine gidilmemiştir. Ancak,
1984'ten sonra bu eksiklikleri gidermek amacıyla, İlimizde yoğun bir çalışma temposu içine girilmiş ve bunun için bitkisel üretim,
hayvansal üretim, su ürünleri, arıcılık, kooperatifçilik, elsanatları, mantarcılık gibi konularda, ilgili uzmanlarla beraber çeşitli
deneme, demonstrasyon çalışmaları yapılmış ve yöremize uygun bulunan ürünlerin çiftçilerimize yaygınlaştırılmasına hız
verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Ordu ve Giresun yöremize yeni bir hayat verecek olan kırsal kalkınma projesine de burada değinmeden
geçemeyeceğim. Tüm bölge halkımızı ve Türkiyemizi yakından ilgilendirecek olan kalkınma projesi, kısa vadede 60 milyon dolara
mal olacak ve bu miktar, uzun vadeli bir çalışma olarak düşünüldüğünde 80-90 milyon dolara mal olacak ve 2003 yılında
tamamlanabilecektir. Bu proje, tamamlandığında, Bölge insanımızın yapısını temelden değiştirebilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce sıraladığım sorunların yanında, daha birçok sorunumuz da vardır. Yüce
Meclisin değerli zamanını fazla işgal etmemek için, bunları başlıklar halinde sunmaya çalışacağım.
Ordu'yu Sıvas ve Tokat'a bağlayacak yol projesi, Ordu Topçam Barajı ve diğer hidroelektrik santral projeleri, Ordu İli ve
ilçeleri Organize Sanayi Bölgesi, Ordu İli ve bazı ilçelerinde yatılı ilköğretim bölge okulları, arıcılık enstitüsü, Ordu İlinin
kalkınmada öncelikli yöre haline getirilmesi, Ordu havaalanı inşaatının bir an önce tamamlanarak hayata geçirilmesi Bölge ve
Türkiye ekonomisine de oldukça yararlar sağlayacaktır. Son olarak, kırsal kalkınma projesi ve Merkez Bankası Ordu şubesi
konusundaki çalışmalar bir an önce hayata geçirilerek, Bölge insanının sosyoekonomik düzeyi geliştirilmelidir.
Bu arada, parantez açarak şunu söylemek istiyorum. Yüksek malumlarınız olduğu üzere, Samsun-Sarp Sınır Kapısı Otoyol
Projesinin başlatılmasında büyük desteği olan Sayın Başbakanımız Mesut Yılmaz'a, bu değerli çalışmalarından dolayı, Karadeniz
insanı adına teşekkürü bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, vaktimiz çok dar olduğu için fazla konuya değinemedim. Artık, Karadeniz Bölgesi ve Ordu için bir şeyler
yapmanın zaruretinin apaçık ortada olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Gelişmemişlik ya da bölgesel geri kalmışlık, Bölge insanımızın ve insanlarımızın
bir kaderi değildir. Bu bağlamda, Yüce Meclisin üyelerini, bu konu üzerinde bir kez daha düşünmeye ve Türk Bayrağının temsil
ettiği tüm değerlere bağlı olan bu insanlara sahip çıkmaya davet ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ordu Milletvekili Sayın Bahri Kibar'a teşekkür ediyorum.
2. —Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışın neden olduğu hasar
ile alınması gerekli önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz sırası Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na ait. Sayın Karapaşaoğlu, 29 Mayıs 1996
tarihinde Çanakkale İlinde meydana gelen şiddetli yağışla ilgili beyanda bulunmak üzere söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin siyasî gündeminin yoğun
olduğu bugünlerde, milletimizin problemlerini, böyle gündemdışı 5 dakikalık konuşmalarla huzurunuza getirmeye çalışıyoruz.
29 Mayıs 1996 Çarşamba günü, Çanakkale İlimizin merkeze bağlı İntepe, Kumkale Beldeleriyle, Halileli, Gökçali ve
Tevfikiye köyleri ile civarına yağan ceviz büyüklüğündeki şiddetli dolu ve yağmur sebebiyle yaklaşık 20 bin dekar civarında pamuk,
ayçiçeği, buğday, arpa ve domates ekili alan ile üzüm bağları büyük ölçüde hasar görmüştür. Mahallinde yaptığımız incelemelerde,
500 milyar liranın üzerinde maddî zarar olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu belde ve köylerde görüştüğümüz belediye başkanları,
muhtar ve çiftçilerimizin talepleri özetle şöyledir: Çiftçimizin, Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları faizsiz
olarak en az bir yıl ertelenmelidir. Çiftçimizin, ertelenecek olan bu borçlarının, müteakip senede, en az dört taksit halinde tahsil
edilmesi temin edilmelidir. Hasar gören bölge çiftçisine, yeniden ekim ve dikim yapabilmesi için, Ziraat Bankası veya devletin uygun
göreceği kaynaklardan acilen para yardımı yapılması temin edilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 45 inci maddesi, tarım ve hayvancılık gibi üretim dalları ile bu üretim dallarında
çalışanların korunmasını teminat altına almıştır ve yine, Anayasamızın 119 uncu maddesinde, ülkemizin bir bölgesinde tabiî afet
veya ağır ekonomik bunalım hallerinde tedbir almak ve yardımda bulunmak üzere, Cumhurbaşkanımızın başkanlığında, Bakanlar
Kurulumuzun toplanması emredilmiştir. Bugün, Çanakkale'de hem bir tabiî afet olmuştur hem de ağır ekonomik bunalım vardır.
Öyle ağır bir ekonomik bunalım vardır ki, devlet-millet ilişkileri bütün ülke sathında sertleşmeye başlamıştır. Bugün, bölge
halkımız ve çiftçimiz, devletin şefkat elini üzerinde görmek istiyor. Öyle ümit ediyorum ki, devletine ve milletine askerlik yaparak,
vergi vererek, üretim sağlayarak hizmet eden bu insanlara devletin yardım eli uzanacak ve onların sıkıntı ve ıstırapları
giderilecektir.
Değerli milletvekilleri, devlet, millet için vardır; milletin hiçbir kesimine farklı işlem yapmamalıdır; hatta, öyle adaletli
olmalıdır ki, cezaevinde bulunan mahkûmlarına bile farklı işlem yapmamalıdır. Bugün, Ankara'da, cezaevinde mahkûm olarak
bulunan insanların yakınları ve aileleri, mahkûm evlatlarının insanca yaşayabilmeleri için devletin yardımını talep ediyorlar.
Devletin eli şefkatli olmalıdır; devlet zulüm yapamaz, asla zulüm de yapmamalıdır; onların insanca yaşamalarına, insanca
beslenmelerine imkân vermelidir. İnsanlar, cezaları çektirilirken dahi zulme uğratılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, yıllık enflasyonun yüzde 100'lerin üzerinde olduğu bir ülkede, devlet, şayet, alacağından faiz alıyorsa,
köylüden, esnaftan, çiftçiden, sanatkârdan, memurdan, alacağına karşılık faiz alıyorsa, mutlaka ödemesi gereken ödemelerine de -
faiz olmasa bile- ödemeleri esnasında, zamanaşımından dolayı meydana gelen farkları maddî olarak tazmin etmek
mecburiyetindedir.
Kasım ayında, Marmara Bölgesinde, çiftçiden satın alınmış olunan zeytinlerin bedeli, altı ay içerisinde ödenmek durumunda
kalınmış, en son taksitleri bugün ödenmiştir. Bu müstahsillerimizin zararlarının telafi edilmesi de, bugün, gündeme getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, insanımız, devletimizden, Hükümetimizden yardım bekliyor, dertlerine çare bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, gündemdışı söz talebiniz, Çanakkale'deki doğal afetle ilgiliydi; zannediyorum, başka
konulara girdiğiniz için süreniz yetmedi; son cümlelerinizi, lütfen, ifade edin.
Buyurun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Meclisimizin gündemini, artık, milletimizin problemleri, sorunları işgal etmek mecburiyetindedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, bize söz hakkı veren Sayın Başkanımıza ve bizi dinlemek nezaketinde bulunan siz değerli
arkadaşlarımıza saygılarımı sunuyo, inşallah, milletimizin, devletimizin problemlerinin bir bir çözüleceği bir Mecliste buluşmak
üzere, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na teşekkür ediyorum.
3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip
Özdemir’in cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı son söz talebi, Sayın Yahya Şimşek'e ait. Bursa Milletvekili Sayın Yahya Şimşek, basın dağıtım
tekeliyle ilgili olarak görüşlerini ifade edecekler.
Buyurun Sayın Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde, basında sıkça gündem konusu olan, basın
dağıtımında tekelleşmeyle ilgili konudaki görüş ve düşüncelerimi aktarmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, basında tekelleşme sürecinin sıkıntılarını yaşamaktayken, şimdi de, dağıtımda kartelleşme olayı gündeme
gelmiştir, ki, asıl tehlikeli olan da budur. Yazılı basında giderek büyüyen tehlikeyi, kısaca şöyle özetlemek olanaklıdır: Türkiye'de,
yazılı basın iki büyük grubun denetimine girmiş bulunmaktadır. Bu iki grup, bugün, ülkenin yazılı medyasının yaklaşık olarak
yüzde 85' ini denetlemektedir; kalan yüzde 15'lik bölümün içerisinde, Cumhuriyet, Siyah Beyaz ve Evrensel Gazeteleriyle, İslamcı
basın yer almaktadır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde, yazılı medya, böylesine iki tekele teslim edilmemiştir. Her ülkede, yazılı
veya görsel medya gruplarının tiraj sınırlaması vardır. Bir de, aynı grupların, sözlü ve görüntülü medya üzerindeki denetimlerini
düşünecek olursak, Türkiye'deki haber alma özgürlüğünün ne derece kısıtlanmakta olduğunu tahmin etmek çok güç olmasa gerekir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde bir başka ciddî tehlike daha gündeme gelmiştir. Bu tehlike, basında
tekelleşmenin de ötesinde, dağıtımda kartelleşme tehlikesidir. Şöyle ki: Son zamana değin yazılı basının dağıtımını, büyük
dağıtım şirketleri, iki büyük dağıtım şirketi yapmaktaydı. Bunlardan biri bildiğiniz gibi, Yay-Sat, diğeri de Birleşik Dağıtım.
Tabiî, dağıtımla ilgili, şöyle kısa bir geriye gidecek olursak, 1960'lı yıllarda, bu gazete dağıtımlarının, her gazetenin kendisi
tarafından ve kamyonlarla yapıldığını görmekteydik. Daha sonra, İstanbul gazeteleri GAMEDA'yı kurdular; büyük gazeteleri
alıyorlar, küçükleri almıyorlardı; GAMEDA'da da böyle bir sorun yaşanıyordu.
1978'den sonra, Anadolu Ajansına, dağıtım şirketi kurma yetkisi verildi; ama, ne yazık ki, bu şirketin kurulması o dönem
içinde gerçekleştirilemedi; tabiî, daha sonrası için de...
Daha sonra, GAMEDA'da ihtilaflar çıkınca, Hür-Dağıtım ve Yay-Sat adında biraz evvel de bahsettiğim gibi iki dağıtım şirketi
ortaya çıkmış oldu. Bunların her ikisi rekabet halinde bu dağıtım işlerini yürütürlerken, kısa zaman önce, konuşmaya konu olan
birleşme, yani tekelleşme meydana geldi. Bu iki şirket, iki basın tekeline aitti. Bir ay kadar önce, bu iki büyük dağıtım şirketi, kendi
yayınlarının dışında kalan gazete ve dergileri, ortaklaşa kurdukları bir şirket aracılığıyla yapma kararı aldılar ve yine bildiğiniz
gibi, bu yeni şirkete de Yay-Bir adı verildi.
Ne var ki, bu yeni şirket kâğıt üzerinde var; gerçekte, birçok bölgeden gelen bilgilerden de ortaya çıktığı gibi, yine,
dağıtımları, bayilere, eski dağıtım şirketleri yapıyor; ancak, fatura Yay-Bir adına, yani, yeni şirket adına kesiliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın Sayın Şimşek.
YAHYA ŞİMŞEK (Devamla) – Anlaşılacağı gibi, resmen var olan üç dağıtım şirketi, aslında, iki büyük medya grubunun
ortaklaşa denetiminde; yani, tam bir kartel durumunda. Bu da yetmezmiş gibi, satıştan alınacak paylar artırılıyor; önceleri,
gazetelerden yüzde 15, dergilerden de yüzde 30 pay alınırken, ansızın bir telefon mesajıyla -edinilen bilgilere ve gazetelerde
yazdıkları kadarıyla- Yay-Bir'in dağıtacağı gazetelerden alınacak pay yüzde 30'a, dergilerden alınacak pay da yüzde 45'e
çıkarılıyor. İlginç olan, bu telefon tebliğinde "bu akşama kadar yeni sözleşmeyi imzalamazsanız dağıtım dışı bırakılacaksınız"
tehdidinde de bulunuyor.
Yapılan ısrarlı itirazlar ve özellikle, geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi Sıvas Milletvekili Sayın Mahmut Işık'ın Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki girişimleri sonucu, satış payı, gazeteler için yüzde 20'ye, dergiler için de yüzde 35'e çekildi; ancak,
elbette ki, bu yeterli değil; çünkü, onların elinde olduğu sürece, bugün için bu durumda karar alırlar, yarın bu kararı yine gazeteler
aleyhine değiştirebilirler.
Hiçbir Avrupa ülkesinde veya gelişmiş başka ülkelerde gazete patronluğu ile dağıtım şirketi patronluğu birleşemez; çünkü,
haksız rekabet doğar. Patron, kendi medyasını gerektiği gibi dağıtır; ama, ötekini tezgâh altına atabilir. Türkiye'de de, özellikle
küçük gazeteler ve dergiler bu sistemle çok ciddî bir tehdit altına girmiş bulunmaktadır. Bugün, satış payları bir ölçüde düşürülmüş
olsa da, biraz evvel de dediğim gibi, küçük gazeteler ve dergiler, oluşacak kartelin insafına terk edilmiş olacaktır. Nitekim, bazı
dergiler yükü kaldıramayacakları için kapatma kararı almışlardır. Bu ise, çokseslilikten vazgeçmektir.
Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Zamanım elverdiğince, dağıtımda bu olaylara engel olabilmek için, bir türlü
oluşturulamayan serbest rekabet kurulu zaman yitirilmeden oluşturulmalı ve işlevsel kılınmalıdır. Gümrük Birliğinin de öngördüğü
antitröst yasalar bir an önce çıkarılmalıdır. Bir yasal düzenlemeyle, gazete, dergi satıcılığı, tıpkı eczaneler gibi, ruhsata
bağlanmalı ve bu yerlere teslim edilen her yayının satışa konulması koşulu getirilmelidir. Aksi takdirde, küçük gazete ve dergilerin
dağıtımı ve satışı, dolayısıyla, bizlerin çeşitli kaynaklardan alacağı haberler de böylece engellenmiş olacaktır.
Teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Yahya Şimşek'e teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Bursa Milletvekilimiz Sayın Yahya Şimşek Beyefendinin, özellikle basındaki kartelleşmeyle ilgili gündemdışı konuşmasına
Hükümet adına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, basınımızın bu problemini göz önüne getirirken, problemlerini burada irdelerken, öncelikle, Anadolu
basınını çok iyi tanımış ve Anadolu basınını irdelemiş olmamız gerektiğine inanıyorum.
Çok yakın bir zamanda, İstanbul'da, Anadolu basınının temsilcileriyle yaptığımız toplantıda, gerçekten, bugün, Türkiye'de,
800 tane gazetenin çıktığı Anadolu basınında, fevkalade ciddî problemler olduğu gözlemlendi. Bu yüzden, öncelikle, eğer, genel
basın dediğimiz, bugün, tirajında kartelleşme ve tekelleşmesinden şikâyetçi olunan yapılanmanın, eğer, Türkiye aleyhine tezahür
etmemesi gerektiğine inanıyorsak, bunun, mutlaka, Anadolu basınının güçlenmesiyle mümkün olacağını özellikle ifade etmek
istiyorum.
Sayın milletvekilimin "buna müdahale edilmesi" sözüne pek fazla iştirak etmediğimi ifade etmek istiyorum. Burada, basının
bütün problemlerini, özellikle dağıtım ve tiraj meselesini kendi bünyesi içerisinde çözmesi gerektiğine inanıyorum. Onun dışında,
eğer, bu yapılanmayı çözmek gerekirse, yani, Yüce Meclisin buna müdahalesi gerekecek olursa, Anadolu basınını güçlendirecek bir
yapılanmayı, bir yasayı burada teemmül ederek, sizin de katılımınızla gerçekleştirebilirsek, çıkarabilirsek, fevkalade ciddî bir
hizmeti beraber yapmış olacağız. Aksi takdirde, bugün bütün dünyada -tiraj artımını da sağlayacak şekilde- gazete satışlarına
baktığımız zaman, mutlaka, mahallî basınla birlikte, o yörenin güçlendirildiğini görüyoruz. Ancak, o şekliyle bu sistemi ayakta
tutmak ve bu sistemi geliştirmek mümkün olacaktır.
Bununla beraber, biz, bu kısa dönemde; yani bir aylık bütçe görüşmelerinden arta kalan zaman aralığında, Basın Yayın Genel
Müdürlüğümüz marifetiyle yaptığımız çalışmalarla, özellikle Anadolu basınına fevkalade ciddî katkılarda bulunmaya çalıştık.
Maalesef, bütçe bizden önce oluşturulduğu için, ancak birtakım rölasyonlarla değişiklik yapabildiğimiz Basın Yayın Genel
Müdürlüğü bütçesinde, Anadolu basınına, çok sınırlı kaynaklarla katkıda bulunma imkânımız vardı.
Biz, yine devletin bütçesinden hiçbir şey harcamadan, Anadolu basını için hazırladığımız günlük gazeteyi, 76 ilin
valiliklerinde oluşturulan basın merkezleri vasıtasıyla, onlara anında haber ulaştırabilmek amacıyla sunarak, bir gelişme süreci
içerisine girdik. 23 ilimizde, TURPAK hattı dediğimiz, bugün internete bağlanabilecek çok ciddî bir yapılanma oluştu. TURPAK
hattıyla, Anadolu Ajansının ve Basın Yayın Genel Müdürlüğümüzün hazırlamış olduğu günlük haberler, anında, bu yörede 800
gazetesi olan Anadolu basınına ulaştırılma imkânına sahip olmuştur. Yeterli değildir, bazı noktalarda eksiklikler vardır; ama, bu
çok ciddî hizmeti, Basın Yayın Genel Müdürlüğümüzde oluşturduğumuz Anadolu Basını Bürosunda, arkadaşlarımız marifetiyle
gerçekleştirmeye ve geliştirmeye devam ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bakan, kendi beyanımla ilgili bir düzeltmede bulunacağım.
Sizin konuşma süreniz 20 dakika. Ben 5 dakika olduğunu ifade etmiştim. İçtüzüğümüzün 98 inci maddesinde yapılan yeni
değişiklik, sorulara cevapta, hükümetin söz süresini 5 dakikayla sınırlamıştır; ama, gündemdışı konuşmalara cevap süresi, eskiden
olduğu gibi, 20 dakika olacak.
Ben, yanlış bir beyanda bulundum; 15 dakikalık söz süreniz daha var. O rahatlık içinde konuşmanız için beyanda
bulunuyorum.
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. —Genel Kurulu ziyaret eden Bulgaristan Parlamento Başkanı Blagovest Sendov Başkanlığındaki Parlamento Heyetine,
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
BAŞKAN – Efendim, şu anda Genel Kurulumuzu şereflendiren konuklarımızı selamlamak istiyorum.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının davetlisi olarak ülkemizde bulunan Bulgaristan
Parlamento Başkanı Sayın Blagovest Sendov ve beraberindeki Parlamento Heyeti, şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır.
Kendilerine, Yüce Heyetiniz adına hoş geldiniz diyorum.(Alkışlar)
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
3. —Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, basın dağıtım tekeline ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip
Özdemir’in cevabı (Devam)
BAŞKAN – Sayın Bakan, devam edin efendim.
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum; fakat, ben, Yüce Meclisin,
milletvekili arkadaşlarımın sabrını taşırmadan, hızlı başladığım konuşmamı kısa sürede bitirmek istiyorum.
Bulgaristan Karma Ekonomik Kurulu Başkanı olarak ben de, bugün, Parlamentomuzu ziyaret eden milletvekili arkadaşlarımıza,
komşu milletvekillerimize hoş geldiniz diyor, kendilerine saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce arz ettiğim gibi, ınternet aracılığıyla 23 ilde oluşturduğumuz TURPAK hattı marifetiyle,
gerçekten, Anadolu basınını daha geniş bilgilendirmek açısından fevkalade ciddî bir çalışma içerisindeyiz.
Aslında bugün 5 milyona yaklaşan ınternet bağlayıcıları, internet konuşmacıları, fevkalade önemli bir hizmeti beraberlerinde
götürüyorlar. Hangi kütüphaneden, hangi bilgi bankasından, internet aracılığıyla bir konu hakkında bilgi istiyorsanız, bilgisayarın
tuşuna bastığınız zaman, istediğiniz ölçüde, bu bilgileri, kendi kompütürünüze, kendi laptopunuza aktarma imkânına sahipsiniz.
Aslında, Sayın Başbakanımızın da girişimleriyle, şu anda mevcut bulunan 2 800 belediyemizin, internet aracılığıyla bir
merkeze bağlanarak, onların problemlerini anında çözebilecek bir merkezin yapılanma çalışmaları da, bünyemizde devam
etmektedir. Bu 2 800 belediyemizin, hangi oranda araçlarının bulunduğu, problemlerinin ne olduğu, bir bilgi bankası marifetiyle,
İnternet aracılığıyla, 24 saat açık olan bir merkeze, anında ulaştırılma imkânına sahip olunacaktır.
Onun dışında, bu 23 ili geliştirerek, TURPAK hattını, 76 il marifetiyle bütün vilayetlerimizde yaygın hale getirerek, 800 tane
gazete çıkaran, 250 tane televizyonu ve 1 000 kadar radyosu olan Anadolu basınına da, gerekli bilgileri, gerek Anadolu Ajansı
vasıtasıyla gerekse Basın Yayın Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla ulaştırma imkânına sahip olacağız.
Değerli basın mensupları, bu vesileyle arz etmek istediğim diğer bir konu da şudur: Yine devletin bütçesinden hiçbir harcama
yapmadan, 2 tane il müdürlüğümüzü faaliyete geçirdik. Bunlardan bir tanesi, iki gün önce açılışını yaptığımız Trabzon Basın
Yayın İl Müdürlüğü, ikincisiyse Adana'da faaliyetine devam eden Adana Basın Yayın İl Müdürlüğümüzdür. Burada, yöre halkına,
bölgeye, hizmet verebilmek amacıyla bu çalışmalar devam etmektedir.
Ayrıca, güneydoğumuzda meydana gelen hadiselerde, dünya basınına fevkalade yanlış haberler ulaştıran bir yapılanmayı
ortadan kaldırabilmek için, Diyarbakır'da Uluslararası Basın Merkezini organize ettik. TURPAK hattıyla beraber, uydu aracılığıyla
anında fotoğraf ve film geçebilecek ve bütün basına doğru bilgi anlatacak, aksettirecek, Avrupa'nın 6 il merkeziyle bağlantısı olan,
fevkalade ciddî bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışma neticesinde, oradaki örgüt faaliyetlerinde, örgütün, katliam neticesinde
öldürmüş olduğu vatandaşların resimlerini çekerek "bunları, Türk askeri öldürmüştür" gibi yanlış bir beyanla gündeme getirdiği
için, Diyarbakır'daki UluslararasıBasın Merkezi, fevkalade önemli bir hale gelmiştir ve hizmetine devam etmektedir.
Bunun dışında, İstanbul'da yapılan bir hizmet vardır; rahmetli Özal zamanında, Sepetçiler Kasrı adı altında, İstanbul'da,
yine bir Uluslararası Basın Merkezi oluşturulmuştu; ama, maalesef, bu basın merkezinin faaliyeti yaklaşık üç yıldır durdurulmuştu
ve sadece bir iki gazeteci arkadaşımızın gidip geldiği çok atıl bir görünüm arz etmekteydi. Çok kısa bir süre içerisinde,
arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalarla, burası, Uluslararası Basın Merkezi görünümüne kavuşturulmuştur. Yine, burada, özellikle
emekli gazeteci arkadaşlarımızın devamını sağlamak üzere, internet aracılığıyla her türlü servisin verildiği bir merkez
kurulmuştur.
Değerli basın mensupları, biraz önce, değerli milletvekilimizin gündeme getirdiği, basınımızın sorunları ve mahallî basının
dışındaki oluşumlarda meydana gelen sıkıntıları, ancak bir basın şurası marifetiyle, çok açık bir şekilde gündeme getirerek,
beraber etüt etme imkânını sağlamak üzere, yine Basın Yayın Genel Müdürlüğü marifetiyle, bir basın şûrası organize edilmiştir. Bu
şûranın hazırlık çalışmaları tamamlanmıştır. En kısa sürede, yine milletvekillerimizin de katılımıyla, bütün basın-yayın
organlarının iştirakiyle, basınımızın içerisinde bulunduğu problemleri gündeme getirmek ve bunlara çözüm aramak, çözüm
üretmek açısından yapılacak bu basın şûrasına herkesin duyarlı olmasını ve katkıda bulunmasını diliyorum.
İlk defa, bir Devlet Bakanlığı olarak, İnternette bir web sayfası açtık. Bütün dünyaya açık olan bu web sayfası, dünya
basınıyla haberleşme ve Türk basınındaki problemlerin gündeme getirilmesi açısından fevkalade ciddî bir işlev görmektedir. Bu
vesileyle, bu web sayfasına gelen bilgileri de derleyerek, basın şûrasında, yine, önemli bir gelişmeyi birlikte takip etmiş olacağız.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin çok büyük sıkıntıları var. Bu sıkıntıları hep beraber yaşıyoruz. Bana kalırsa, burada, çok
ciddî konuları birlikte tartışıyoruz. Bu Meclisin bir saatinin maliyet rakamını belki biliyorsunuz; ama, altını çizerek bir kez de ben
arz etmek istiyorum: Bu Yüce Meclisin çalışmasının bir saatinin Türk Milletine maliyeti 1 milyar 340 milyon liradır, günde 32
milyar lira etmektedir ve bütçeden ayda 1 trilyon lira para harcanmaktadır. Onun için, burada, en azından, sorulan bu soruyu sakin bir
şekilde dinlemek açısından, bu Meclisin işlevi açısından da fevkalade yararlı olacağına inandığım için, bu rakamları size arz
ediyorum. (DSP sıralarından "Ne ilgisi var" sesleri)
BÜLENT H. TANLA (İstanbul) – Devam et... Devam et...
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın milletvekili, oturduğunuz yerden bana laf atıyorsunuz.
Kayıtlara bakarsanız, ben, iki dönem milletvekilliği yapmış birisi olarak, hiç kimseye, oturduğum yerden müdahalede bulunmadım.
Saygıyla, sorulan soruya cevap vermeye çalışıyorum. Eğer, konuşmalarda aksak bir yanım varsa, buyurup, bu kürsüden tekrar beni
tenkit edebilirsiniz.
Beni, sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplandıran Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir'e teşekkür ediyorum.
Sayın Atay, bir talebiniz mi var?
FATİH ATAY (Aydın) – İzninizle Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
FATİH ATAY (Aydın) – Sayın Başkan, İçtüzükteki yetkime dayanarak, ben, dün yapmış olduğum konuşmada "yıllarca süren
kan ve ateştir ve ortada kazanılmış tek bir hak yoktur" cümlesinden sonraki cümleyi "süregelen olaylar halkı bıktırmıştır"
anlamında kullandım. Bu nedenle, tutanakların, o şekilde düzeltilmesini rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atay.
Beyanınız tutanağa geçmiştir, tutanak, bu beyan doğrultusunda düzeltilecektir.
B) ÇEŞİTLİ İŞLER (Devam)
2. —(10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak için
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İstanbul-Kadıköy'de, 1 Mayıs günü meydana gelen olaylarda gerekli tedbirlerin alınmadığı
iddialarını araştırmak amacıyla kurulan (10/67) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu, geçen toplantısında görev bölümü
yapamamıştır. Bu nedenle, bu Komisyon üyelerinin, 20 Haziran 1996 Perşembe günü, saat 11.00'de, ana bina, birinci bodrum, Genel
Evrak karşısındaki 475 numaralı Meclis araştırması komisyonları salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ilan tahtalarına da asılmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet
karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6)
BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası eski Genel
Müdürü Engin Civan'ın rüşvet karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak
suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan
Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına
üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Mesut Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri
10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4.6.1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır; bu nedenle, Meclis soruşturması önergesini tekrar okutmuyorum.
İlk söz, önerge sahibi olarak, Muğla Milletvekili Sayın Mustafa Dedeoğlu'nundur.
Bu önerge üzerinde söz isteyen diğer milletvekillerini okuyorum: İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz Karakoyunlu, Afyon
Milletvekili Sayın Nuri Yabuz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün, Kastamonu Milletvekili Sayın Murat Başesgioğlu, Denizli
Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya.
İçtüzük gereğince, ilk söz, önerge sahibine ait; buyurun Sayın Dedeoğlu.
Konuşma süreniz, biraz önce de beyan ettiğim gibi, 10 dakikadır.
MUSTAFA DEDEOĞLU (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan
hakkındaki yolsuzluklarla ilgili işlem yapmadığı için, Sayın Mesut Yılmaz hakkında verilmiş olan soruşturma önergesiyle ilgili
olerek, önerge sahibi sıfatıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluk, politik yozlaşma olgusunun bir türevidir. "İşini bilme" zihniyeti üzerine bina
edilmiş olan bu politikalar, ilk defa, Anavatan iktidarları zamanında başlamış ve bu iktidarlar döneminde önü bir türlü
alınamamıştır. Devlet, millet kaynaşmasını yıpratmış, toplumdaki hüsnüniyeti kirletmiştir.
Halkımızın nefretini kazanan sokaktaki mafya ile bürokrasideki bozulma, ANAP iktidarlarının büyüttüğü kavramlar olmuştur.
Siyasî literatürümüzde "Civangate" olarak bilinen bir örneği, bunların somut bir göstergesi kimliğiyle, zihinlerimizi hâlâ meşgul
etmektedir.
Konuyu başından ele alıp, şu sorulara cevap arayarak başlayalım: Engin Civan kimdir; nereden gelmiştir; nasıl gelmiştir; ne
yapmıştır?
Engin Cİvan 1987 yılından önce, Dünya Bankasında "junıor memur" yani, stajyer memur olarak çalışıyordu. Hatırlarsınız,
ANAP İktidarında, tersine beyin göçü edebiyatı oldukça yaygındı. İşte, bu akım sırasında, Civan'ı Türkiye'ye getiren Ahmet
Özal ve Bülent Şemiler, bütün tecrübeli bürokratların itirazlarına rağmen, öncelikle, Emlak Bankasında müşavir olarak
görevlendirdiler.
İsmi birçok olaya karışan ve yurtdışına çıktığında "Bülent Chemy" ismiyle kart bastıran Şemiler, 13.5.1992 tarihinde yaptığı
basın toplantısında, Civan'ı, bakın nasıl suçluyor: " Engin Civan, benim, bankaya sokmadığım siyasîler ve şirketlerle kulise
başladı. 'Beni Genel Müdür yaparsanız, bütün işlerinizi hallederim' diyordu"
Engin Civan'ın çok ilginç bir yükselişi olmuştur. Önce, Emlak Bankası Genel Müdür Yardımcılığına, daha sonra, 40 milyarlık
bir yolsuzluğa adı karışmasına rağmen, Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğüne, altı ay geçmeden, Emlak Bankası Genel
Müdürlüğüne getirilmiştir.
Civan'ın ilk icraatı, banka bünyesinde, banka müfettişlerinden ve bankacılardan oluşan Horzum Araştırma Komisyonunu
dağıtmasıydı.
Civan'ın adı geçen yolsuzlukları şöyle devam ediyor:
Anatepe Uydukent Projesiyle ilgili olarak birim fiyatlarının çok yüksek tespit ettirilmesi.
Anatepe kapsamındaki işlerin Mang firmasına devredilmesi ve bankanın 264 milyar lira tazminat yükümlülüğüne sokulması.
ESKA şirketine ait Uluslararası Turizm ve Ticaret Projesinde yapılan usulsüzlükler.
Ortadoğu Şehircilik Yatırım Anonim Şirketine fazla ödemede bulunulması.
EKSAN firmasına, 35 milyon Alman Markı kredinin, bankanın zarara uğratılarak, kullandırılması.
KUTLUTAŞ firmasına, İzmir-Bostanlı'da yaptırılacak konutlar için, o günün fiyatlarıyla 101 milyar lira usulsüz avans
verilmesi.
CAMEL Anonim Şirketine açılan krediler sonucu, bankanın zarara uğratılması.
LOYTAŞ firmasına, bankanın zarara uğratılması uğruna, kredi kullandırılması.
En son, bir kurşunlanma olayı sonucunda ortaya çıkan, işadamı Selim Edes ve birçok kişinin de adının karıştığı, hepimizce
malum, bir sürü suç.
Bu son olayla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun 212, 214 gibi maddeleri uyarınca cezalandırılması amacıyla kamu davası
açıldı. İstanbul İkinci Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanık İbrahim Engin Civan hakkında, 6.4.1995
gününde, Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre yedi yıl altı ay ağır hapis cezası ve 62 milyar 500 milyon lira ağır para
cezası verilmiş ve karar, Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 20.9.1995 gün ve 1995/2389-2481 sayılı ilamıyla onaylanarak
kesinleşmiştir.
Aslında, Engin Civan, ANAP dönemi yolsuzlukları kahramanlarından sadece birisi; sadece bir günah keçisidir...
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet yönetiminin ciddiyeti ve kuralları vardır. Yasalar çerçevesinde, liyakat gözetilerek
ve mesuliyet şuuru ihtimamla aranarak yönetim esastır. Genel müdür yardımcısı ve genel müdür olabilmek için, belirli bir hizmet
süresi ya da fevkalade başarı aranır; çünkü, amaç, devlet yapılanmasında hizmetlerin yerindeliğinin ve verimliliğinin azamî şartlarda
sağlanmasıdır.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre, iktisadî hayata yön vererek, ticarî esaslara göre faaliyet gösterecek olan devlet
kurumları, ekonomik gereklere uygun olarak, verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda, kendi aralarında ve millî ekonomiyle
uyum içerisinde çalışarak, sermaye birikimine yardım etmek ve daha fazla yatırım kaynağı yaratmak amacını güderler.
Yine, siyasal olarak, yasal olarak, genel müdürler üçlü kararnameyle atanırlar "yetki ve paralellik" ilkesi gereğince, aynı şekilde
görevden alınırlar, ilgili bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanınca.
Anayasaya göre Başbakan, bakanların görevlerini, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmelerini gözetmek ve düzeltici
önlemler almakla görevlidir, tabiî olarak bürokratlarını da.
Genel müdür yardımcılığında, 40 milyar liralık usulsüzlüğe adı karışan birinin, önce Denizcilik Bankası Genel Müdürlüğüne,
çok kısa bir süre sonra da Emlak Bankası Genel Müdürlüğüne atanması, birbiri ardına yolsuzlukların devam etmesine rağmen
görevde tutulması; buradan çıkar sağlayanlar, bu çıkarları görmezlikten gelip, ortak olanların bulunduğu sonucunu ortaya
koymaktadır.
Yine Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanı -görevlerinden dolayı- sorumlu değildir. Cumhurbaşkanının imzasını taşıyan
işlemlerden dolayı, Başbakana ve ilgili bakana sorumluluk düşer.
Engin Civan'ın genel müdürlüğü döneminde, Başbakanlık görevi, Sayın Mesut Yılmaz'dadır; ancak, Sayın Mesut Yılmaz,
kendisinden beklenen ve yerine getirmekle yükümlü olduğu, dikkat, ihtimam ve gözetme görevini layıkıyla yerine getirmemiş,
olaylara duyarsız kalmıştır.
Sayın Mesut Yılmaz, Engin Civan'ı yakından tanımaktadır. Nitekim, 23.9.1995 tarihli beyanında, Engin Civan'ı, kardeşi
Turgut Yılmaz vasıtasıyla tanıdığını itiraf etmiştir. Bir iddiaya göre de, 1991 seçimlerinde, Engin Civan'ı, Anavatan Partisi
milletvekili odayı olarak düşünmüştür.
Görülen odur ki, Sayın Yılmaz, Engin Civan'ı, rüşvet, yolsuzluk, beceriksizlik, deneyimsizlik ve hırsızlığına rağmen korumuş,
kollamış, hukukî işlemleri başlatmamıştır; açıkça, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesinde ifadesini bulan "görevi kötüye
kullanma" suçunu işlemiştir.
Hukukta iki kavram vardır; suça iştirak ve müteselsil sorumluluk. Suçun işlenmesine, eylem veya ihmalleriyle katkıda
bulunanlar müşterek suçludur...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın sözcü, son cümlelerinizle konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUSTAFA DEDEOĞLU (Devamla) – ... zararın oluşmasına sebebiyet verenler de, müteselsil sorumludur.
Kanımızca, Engin Civan olayında, Sayın Mesut Yılmaz, müşterek suçlu ve müteselsil sorumludur. Sonuçlanmakla kararı
çıkmış dosyalar ve derdest dosyalardaki beyanlar, bu iddiamızı teyit eder niteliktedir.
Tabiî, birçok şirkete, yine, usulsüz kredi vermek ve usulsüz işlemler yapmakla suçu subut bulmuştur Engin Civan'ın ve diğer
ceza dosyalarındaki belgeler, beyanlar ve iddialar tüm ayrıntılarıyla incelendiğinde, Engin Civan'ın, rüşvet alma, görevi suiistimal,
görevi ihmal, hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçlarına, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı süresince de devam ettiği ve
buna rağmen, hakkında, dönemin Başbakanı tarafından hiçbir işlem yapılmadığı anlaşıldığından, bu eylemin, Türk Ceza
Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla, Sayın Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca Meclis
soruşturması açılması gereği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu'na teşekkür ediyorum.
Şimdi, şahısları adına söz isteyen milletvekillerinden birinci sırada bulunan Sayın Yılmaz Karakoyunlu'ya söz vereceğim.
Buyurun Sayın Karakoyunlu. (ANAP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında vermiş olduğu soruşturma önergesi üzerine görüşlerimi
açıklamak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Sayın Başkanı ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kadar önemli bir konunun görüşülmesi sırasında Genel Kurula hitap ederken, etkileyici olabilecek ve
konuyu omurgasından yakalayabilecek bir meseleyi nasıl takdim ederim diye epey düşündüm. Hatta, yeteri kadar bu konuda başarılı
olabileceğim endişesini dahi hissettim;fakat, neyse ki, çok kıymetli bir hukukçu arkadaşımız ve fevkalade mahir bir soruşturma
yöneticisi bir siyasetçimizin, daha evvelce bir başka vesileyle yapmış olduğu konuşmalardan istifade ettim ve bu konuda sizlere
sunulabilecek en değerli, en güzel örnekleri de, o kıymetli arkadaşımızın görüşlerinden ve tecrübelerinden istifade ederek size
takdim etme noktasına geldim.
Şimdi aramızda bulunan bu değerli arkadaşımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Hiçbir polemik yapma endişesi ve ihtiyacı
içerisinde olmadan, sadece, meseleyi doğru karakteristiklerde tartışmak arzusuyla bu noktaya temas ediyorum ve Sayın Ali Rıza
Gönül'ün o harikulade güzel cümlesini ödünç alarak konuşmama başlıyorum.
Sayın Ali Rıza Gönül, kabaca iki ay kadar evvel, benzer nitelikteki bir soruşturma önergesi üzerine şahsî görüşlerini beyan
ederken şöyle diyor: "Türkiye, günlerdir bir siyasî şovu izlemektedir..."Doğru... Türkiye, bugün de, Ali Rıza Gönül'ün ifadesinde
bulunduğu bir şovu ibretle izliyor ve Ali Rıza Gönül arkadaşımız, o tarihte devam ediyor, diyor ki: "Açıkça söylüyorum, günlerdir
tartışılan ve ileri sürülen iddia ve isnatların böylesine gayri ciddî delillerle ifade edilmiş olmasına -orada bir teneffüs ediyor ve Yüce
Meclisinize bir sıfat izafe ediyor- bu gazi Meclis ilk defa şahit olmaktadır." Doğru... Tutanaklara göre, Ali Rıza Gönül'ün bu sözleri
DYP sıralarından büyük alkış alıyor ve "Bravo" ile ödüllendiriliyor. O sözler o gün doğruydu.
Değerli milletvekilleri, o tarihte, Ali Rıza Gönül'ün bu çok isabetli teşhisini alkışladığınız ellerinizi bir an için vicdanınızdan
ayırın ve yeniden aynı anlayış içerisinde alkışlamak üzere hazırlanın; çünkü, açıkça söylüyorum ki, günlerdir tartışılan ve ileri
sürülen iddia ve isnatların böylesine gayri ciddî delillerle ifade edilmiş olmasına, bu gazi Meclis, Ali Rıza Gönül'ün de imza
koyduğu bir önergeyle ikinci defa şahit olmaktadır. (ANAP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, yine, Ali Rıza Gönül'ün konuşmasından son derece önemli olduğunu gördüğüm bir başka cümleyi ödünç
alarak kullanmak zorundayım. "... mişlerle, mışlarla, iddialarla, boş iddia ve isnatlara dayanmasının, ciddî delillerle tevsik
edilememiş olmasının sıkıntısıyla; şovlara ve siyasette benimsemeyecek yollara izin vermeyeceğini" ifade etmiş; bu cümlesiyle de
aldığı büyük alkışa güvenerek diyor ki "bu siyasî terkibin suçüstünü Yüce Meclisin önüne seren -Ali Rıza Gönül'ün ifadesine göre-
bu önerge, tamamen siyasî amaçlarla hazırlanmış, afakî görüşlerle donatılmış, gayri ciddî iddialarla yuvarlanmış ve karakuşi
isnatlarla süslenerek -yine Ali Rıza Gönül'ün deyimiyle- bu gazi Meclisin Başkanlığına..." Yine kendi imzasıyla takdim edilmiştir.
HASAN DENİZKURDU (İzmir) – Sizinkiler neydi?..
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Şimdi, bu önerge, çeribaşı torbasından farklı değil. Akla gelebilecek her şeyin yerli
yersiz doldurulduğu kırkambar önergedir.
MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Kabul ettiniz ama.
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Hukuk mantığı itibariyle ve yine Ali Rıza Gönül'ün deyimiyle, illiyetsiz rabıtayla
maluldür; yani, rivayet hukukuna sarılmıştır. Siyasette rivayet kadar tehlikeli silah yoktur. İslam hukukunda, rivayet, ravinin ahlakı
kadar sahihtir. (ANAP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla da, suçlamanın zemini siyasal olunca, tartışmada ahlakın kapısından
geçmek de masal olur; çünkü, ravi müşteki olursa, rivayet gıybete döner ve şu anda, bir gıybet içerisinde olduğumuzu ifade
ediyorum. Buna da, ceza hukukumuzda suç tasnii deniyor. Tasni, Arapça isimdir; tasni kelimesi "sun" kökünden gelir; sun,
insanoğlunun hayal dünyasında kendi zihnini döllemek demektir; yani, boş işle uğraşmaktır. Yani, ceza hukukumuzda bunun
anlamı, suç uydurmak ve yakıştırmaktır. Suç tasnii de, adalet aleyhine işlenen bir suçtur. Tasni, temelsiz iddialarla adil aklı elden
kaçırmak demektir. Adil akıl, Allah'ın adaletindeki tartışmasız isabettir.
Değerli milletvekilleri, gerek önergenin metninde gerekse biraz evvel şahsî görüşlerini açıklayan Muğla Milletvekilimiz Değerli
Dedeoğlu'nun yaptığı konuşmada bir başka temasa yer verildi. Mevcut önergeye ve Dedeoğlu'nun ifadesine göre, güya, Anavatan
Partisi, 1991 seçimlerinde Engin Civan'ı milletvekili adayı göstermek istemiş!.. Önergede böyle bir iddia var.
Şimdi, suçlamanın telaşı bumerang gibidir diyorum; çünkü, bu iddia gülünç geliyor. Çünkü, böyle gülünç iddialar, artık
rivayetten, iddiadan çıkıp, gıybetin ahlakı içerisinde tartışılabilir zaaflarla malul noktaya geliyor ve gıybet de, eğer, kıyasa alet
edilecek noktaya getirilirse, son derecede tehlikeli bir silah oluyor; acemilerin elindeyse bu silah, sahibini yaralar.
Şimdi, Mustafa Dedeoğlu'nun konuşmasından hareketle ve bu önergede yapılmak istenilen imaya işaretle şunu söylüyorum: Bu
önergeyle, DYP, Engin Civan'ı Turgut Yılmaz aracılığıyla tanıyıp önemsemesi, suç tasniinde kapsam genişletmesi noktasını
gündeme getiriyor. Eğer, bir an için, önergede belirtildiği gibi, Anavatan Partisi 1991 seçimlerinde Engin Civan'ı milletvekili adayı
göstermiş ise, bu gıybetle ne amaçlanmıştır ona bakıyoruz. İma etmek istediği mana, aşağı yukarı, aşağılık, adi, hırsız,
dolandırıcı, devlet malına el atmış, örtülü örtüsüz devlet varlığını zimmetine geçirmiş bir kimse tarifi vererek, o tarihteki Anavatan
Partisi milletvekili adaylarını küçük düşürmek. Yani, ANAP'lılar böyle adamları milletvekili yapar" demeye getiriyorlar. Eğer, bu
mantık doğruysa ve eğer, her iddia varit sayılabilecekse, ben de bir rivayete dayanarak diyebilirim ki, ANAP, 1991 seçimlerinde
Tansu Hanımefendiyi de milletvekili göstermiş olabilir. O takdirde, biraz evvel Engin Civan için izafe edilen veya imasında
bulunulan "adi, devletin malına el atmış, örtülü örtüsüz her şeyi zimmetine geçirmiş" iddiası geçerli olur mu?.. Böyle bir iddiaya
dayalı olarak bir milletvekilliğini aşağılama mekanizmasını, siyasî amaçlı bir önergenin desteği yapmak mümkün olabilir mi?..
Eğer, bu geçerliyse, herkes için geçerli olur, oradaki imza sahiplerinin tamamı içindir.
Peki, bu musibete, buna niçin işaret edilmek istenmiştir; siyasî amaç...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, konuşmanızı tamamlayın efendim.
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Peki efendim. Bu kadar fevkalade önemli bir konu üzerinde 10 dakikada hiçbir şey
söylenmesi mümkün değil.
İRFETTİN AKAR (Muğla) – Daha konuya girilmedi!
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Şimdi konuya giriyorum.
Neden, bu kadar, Pandora'nın kutusunu veya doğu mitolojisinin lafıyla "rivayet torbasını açmak" ihtiyacını hissetmiştir. Bir
diyalektik merakı vardır; yani, sık sık görülen zaafla maluldür.Bir düşünceyi doğru aktarmanın yolunu seçemeyince, eğriden izafe
edilebilecek değerlerin zaafına sığınarak zihinlerde tereddüt yaratmaktır. İmza koyanların aşağı yukarı hemen hepsi, bu önergeye
niçin imza koyduklarını bilmeden imza koymuşlardır.
İRFETTİN AKAR (Muğla) – Hayır... Hayır...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Olmadı şimdi...
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Bakın, izah edeyim, müsaade edin; çok rahatlıkla edeyim.
Doğru Yol Partisinin milletvekilleri Türkçeyi mükemmel kullanan insanlardır. Mesela, bu önergede birinci imza sahibi olan
Saffet Arıkan Bedük Beyefendi arkadaşımız, Türk dilini mükemmel konuşur, hitabet sanatında ustadır, dilde selâseti vardır.
Selâset, çöl ortasında serin ve berrak bir ırmağın akışı demektir. (DYP sıralarından alkışlar [!]) Öyle güzellikte konuşan bir
arkadaştır. Keza, Ali Rıza Gönül arkadaşımız bir belagat ustasıdır. Keza, aynı şekilde, Mehmet Gözlükaya arkadaşımız hitabet
ustasıdır ve âdeta, bu işe büyük üstünlükler kazandırmış örnekler vermiştir. Bu kadar mükemmel Türkçe diline vâkıf olanların,
eğer bu önergeyi okumuş olsalardı, şu cümleyi imza etmeleri mümkün müydü?! Cümleyi okuyorum: "Son yıllarda halkımız büyük
ilgisini çeken yolsuzluk iddiaları, Türk Halkının nefretini kazanmıştır." Ne öznesi ne nesnesi ne tümleci ne fiili oturmamış olan bir
cümleyi Türk dilini bu kadar mükemmel kullanan üç grup başkanvekilimizin imza etmesi mümkün değildir. (ANAP sıralarından
alkışlar) Okumadan imza etmişlerdir. Hatta, o kadar okumadan imza eden arkadaşımız var ki bu önergede, şikâyet edildiği tarihte
Mesut Yılmaz kabinesinde bakan...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bildiği için imza etmiş.
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) –Değerli arkadaşlar, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili olarak, yine,
Mustafa Dedeoğlu arkadaşımızın getirdiği görüşler var. 10 dakika içerisinde, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
detaylarına ilişkin olarak hukukî tefsirler getirmek mümkün değil. Bu konuda da, yine, Ali Rıza Gönül arkadaşımızın bana
fevkalade büyük yardımı oldu. Yapmış olduğu konuşmadaki kısmı aynen okursam "233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya
ona bağlı olarak getirilmiş 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname veya 3071 sayılı Kanunda tamamen özerk, özel hukuk
hükümlerine tabi, kendi denetimlerini kendi içinde yürüten, buna mukabil, almış oldukları karar itibariyle Yüksek Denetleme
Kurulunun malî, teknik ve idarî denetlemesine tabi olan ve yine, yasal düzenlemeyle, KİT Komisyonunda herhangi bir noktaya
varılmadığında da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüp ibra edilen hukuk sistematiği içerisinde herhangi
birisine..."
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – TEDAŞ gibi...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – TOFAŞ gibi...
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Bravo... TEDAŞ gibi... Çok teşekkür ediyorum. Arkadaşınıza da söyleyin; TEDAŞ'ı
savunurken bunları söylemedi. TEDAŞ gibi bir noktada, şimdi getirilip bir savunma yapması mümkün değildir.
Bakınız -tutanaklardan okuyorum- Ali Rıza Gönül ne diyor: "Değerli arkadaşlarım, TEDAŞ olayını izlemek için, 233 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyi çok iyi bilmek lazım -ve arkasından ilave ediyor- KİT yönetimiyle ilgili bakan ve bağlı bakan 233
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 39 uncu maddesi -doğru, 39 uncu maddesi- veya yanılmıyorsam, 40 ıncı maddesindeki ilgili
bakanlık..." Hayır, Ali Rıza Gönül, o konuşmasında yanılmıyor; doğru, 40 ıncı maddesi, herhangi bir şekilde ilgili bakanlığına
bir mesuliyet tertip edilemeyeceğini açık seçik söylüyor.
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) – Niye oy verdiniz o zaman?..
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Ben, Yılmaz Karakoyunlu; İstanbul Milletvekili. TEDAŞ olayına geldim. TEDAŞ
olayı, son derece, gerçeklerden uzak, sadece siyasî amaçla, sadece bir siyasî parti liderini... (DYP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar ) ...istihfaf etmek, istiskal etmek, Meclis nazarında küçük düşürmeye yönelik siyasî tertip olduğu için, reddettim. (DYP
sıralarından alkışlar )
Şimdi, aynı şekilde, sizin imzanızla gelen bu önerge de, yine, bir siyasî parti liderini küçük düşürmeye, istihfafa, istiskale
yönelik olduğundan ve tamamen siyasî amaçla tertip edilmiş olduğu için ret oyu vereceğim.
Burada, aklı başında, sağlıklı insanların doğru karar verirken tercih edecekleri kriterlerin başında, hayal ile hakikati
ayırabilme kabiliyetinin iki temel unsurundan, akıl ve ahlakın intisaç ettiği mükemmeli elde etmeleridir. Sizden beklenen budur. O
tarihte, nasıl, Ali Rıza Gönül'ün mükemmel hukuk tefsiri ve siyasî tertip içerisindeki ahlakî savunmasına itibar ederek ret verdinizse,
bunda da aynı reddi vermeniz lazım.
BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, son cümlenizi lütfen...
YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Son bir cümle; daha fazla vaktinizi almayacağım.
Değerli arkadaşlar, siyasetin lisanında üslup çok önemlidir. Bu üslup, iki türlü tezahür edebilir: Birinin adına "ifade" ötekine
"safsata" deriz. Safsatacı siyaset mantığı ve yaklaşımı kadar tehlikeli unsur yoktur; çünkü, bu cüret, hareket halindeki cehaletin
ifadesidir. Safsatadan kurtulmanın, elbette ki, yolu ve zahmeti vardır. Bunu, Rönesans düşünürleri gündeme getirmişler ve
tartışmışlar.
Mevlana'nın bir sözüyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Mevlana diyor ki: "Pislik kokan bir nesneyi atmak için maalesef, ona
dokunmak gerekir."
Ben de, siyasî tertipçiliğin gizlemeye çalıştığı gerçeği açıklamak için, pislik kokan bir şeye el sürdüm -Yüce Meclisten özür
dilerim- gidip ellerimi yıkayacağım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz Karakoyunlu'ya teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası Afyon Milletvekili Sayın Nuri Yabuz'da.
Buyurun Sayın Yabuz. (DYP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır efendim.
NURİ YABUZ (Afyon) – Sayın Başkan, Meclisin değerli üyeleri; halk arasında kısaca "Civangate" diye bilinen, zamanın
Emlak Bankası Genel Müdürünün yolsuzlukları ve bu yolsuzluklardan zamanın Başbakanının sorumluluğu hakkında konuşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Benden önce konuşan değerli arkadaşım, Anavatan Partisinden Yılmaz Bey, burada, geç de olsa bir şeyi itiraf ettive "siz
haklıydınız" dedi; bir idraki gösterdi; ama, bir aydan da fazla bir gecikmeyle, bu kürsüde gösterdi. Eğer, bu idrak, bu şuur, bir ay
evvel, şurada oturan Anavatan Partili arkadaşlarımın arasında olsaydı, Türkiye'de bugün bazı sıkıntılar bile olmayabilirdi. (DYP
sıralarından alkışlar) Ben, bu şuurlu davranışın zamanında yerine getirilmesini isterdim.
Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, iki dosyanın da birbirinden farklı yanları çoktur. Birisinde, suç, tam unsurlarıyla tekevvün
etmiştir ve Türkiye'nin hür mahkemeleri, bundan dolayı da, sorumluları cezalandırmıştır; ama, öbüründe böyle bir durum yoktur.
Bunu da belirtmeyi, sözlerimin başında uygun görüyorum.
Şimdi, böyle bir meseleyi anlayabilmek için ülkenin biraz dününe, zamanı biraz geriye almaya çalışacağım.
Anavatan Partisi, 1980'den sonra, 1983 yılının 6 Kasımında, Türkiye'de yapılan seçimleri büyük farkla kazanmıştır; çünkü
yeni bir vizyonu, yeni bir sözü, ülkenin önüne koyduğu büyük bir programı vardır. Bu program, liberal ekonomik sistemdir, serbest
piyasa ekonomisidir, devletin yeniden yapılanmasıdır. Ülkemizdeki geniş halk kitleleri, bu programın peşine takılmış ve Anavatan
Partisini de büyük bir ekseriyetle iktidar etmiştir. Ama, gelin görün ki, Anavatan Partisi, bu söylevinden sonra, icraya geçerken neler
yapmıştır:
Önce, devlet memurlarının yükselişindeki hiyerarşiyi bozmuştur.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Prensler!..
NURİ YABUZ (Devamla) – Engin Civan gibi, daha stajyer memur olanları "Amerika'da tahsil yaptı" diye, bir matahmış gibi
göstererek, devlette, hiç hak etmediği makamlara getirmiştir, birden genel müdür yapmıştır ve bunun adını da "prenslik" koymuştur.
(DYP sıralarından alkışlar) Prens, sadece Engin Civan mıdır; hayır. İsmini burada saymaya lüzum görmüyorum, bu prensleri
hepiniz biliyorsunuz. Bu prensler, devlette hiyerarşik düzeni bozmuştur, gelenekleri bozmuştur. Üstelik durum, sadece böyle de
olmamıştır; bu görevleri hak eden liyakatlı devlet memurları, saçlarını, bu devlete, bu millete hizmet etmekle ağartanlar, hakları
yendiği için de, devlete hizmet etmekte daha sonra güçlük çekmiştir ve onları tatmin etmek mümkün olmaktan çıkmıştır.
Yine, bu dönemdeki uygulamalar sırasında, köşe dönmek, birden zengin olmak, katma değer üretmeden kağıt alıp kâğıt satmak
suretiyle, bilgisayarın karşısında paraları bir yerden bir yere nakletmek, çantalarla repo yapıp banka banka dolaştırmak suretiyle,
bazı vatandaşlar -tabiri caizse- gömgök zengin edilmiştir.
Yine, aynı dönemde, dönemin Başbakanı merhum Turgut Özal "Anayasayı bir defa delmekle ne olur" diye hepinizin
hatıralarındaki bir lafı söylemiş ve bu devlete ve hepimize çok lazım olan bir şeyi zedelemiştir. Yine "Benim memurum işini bilir"
demekle birtakım değerleri kökünden değiştirmiştir.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Hâlâ oradasınız...
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Senin liderin 114 milyarlık yat yapıyor, onu sor.
NURİ YABUZ (Devamla) – Benim liderim hakkında bildiklerinizi, bu hür kürsüden konuşabilirsiniz.
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Hangi vergiyle, hangi ticaretle yapmış onu, onu sor; Özal'dan filan bahsetme...
BAŞKAN – Sayın sözcü, şu anda üzerinde konuşmakta olduğunuz konu, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'la ilgili
soruşturma önergesidir; siz ise on yıllık bir dönemi eleştirmeye başladınız, ona karşılık böyle sataşmalar olabilir.
Konu içinde kalırsanız, bu türlü sataşmalar bahis konusu olmaz.
NURİ YABUZ (Devamla) – Eğer müsaade ederseniz, değerli arkadaşlarım müsaade ederlerse, bugünkü olanlarla ilintisini
kuracağız.
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Fazla geriye gitme.
BAŞKAN – Yerinizden müdahale etmeyin efendim.
Buyurun sayın sözcü.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Sonra yat bir yerine batabilir, arkadaş dikkat etsin Sayın Başkan.
NURİ YABUZ (Devamla) – Evet, kleptokrat bir zihniyet getirilmiştir devlete ve hısım akrabayı kollamak suretiyle, devlete,
bilhassa kadrolarına nepotizm getirilmiştir; yakınlar, haksız yere devletin üst kademelerinde görev almıştır.
İşte, burada başlayan bozukluk, bugün, Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın da söylediği "devleti
şeffaflaştıralım, elleri temizleyelim, temiz eller operasyonu yapalım" şeklindeki bir duruma kadar gelmiştir.
Ben bir geçmişi, buraya neden geldiğimizi anlatmaya çalıştım.
Evet, herkes, ellerini temizlemelidir; herkes, icraatını da, bu milletin, bu devletin gözü önünde yapmalıdır, kapalı kapıların
arkasında hiçbir şey yapılmamalıdır. Peki, elleri temizleyecek olanların, önce, kendi ellerinin temiz olması gerekmez mi?! Ben
diyorum ki, Sayın Mesut Yılmaz, kendi Başbakanlığı döneminde genel müdür olarak çalıştırdığı, her türlü yolsuzluğu, her türlü
haksızlığı, usulsüzlüğü yaptığını bildiği bir adamı görevden almamak suretiyle görevini ihmal etmiştir.
1961 Anayasasında, Başbakan, sadece, Bakanlar Kuruluna önderlik, yöneticilik eder, hiyerarşik olarak önünde dururdu; ama,
1982 Anayasasında, Başbakanın yetkileri ve görevleri artırıldığı gibi, sorumlulukları da artırılmıştır. Başbakan, kendisine bağlı
olan, Emlak Bankası Genel Müdürünün işlediği tüm cürümlerden Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre sorumludur;
anlatmaya çalıştığım budur.
Değerli arkadaşlarım, biz, bunu hangi şartlarda, nasıl yapıyoruz; ülkenin bugün içinde bulunduğu zor şartlarda yapıyoruz.
Ülkemizde, yaklaşık olarak bundan üç üçbuçuk ay evvel bir Hükümet kurulmuştur. Bu Hükümetin öncelikle çözmesi lazım gereken
bir sürü sorun varken, bu tip şeylerle de Türkiye'nin çok değerli vaktini almıştır. Benden önceki konuşan değerli arkadaşıma da
yürekten katılıyorum.
Bugün, Suriye ile sıcak çatışmanın eşiğindeyiz, Rusya, kuzeyimize 50 tane üs kurdu, Yunanistan ve Bulgaristan, yaklaşık bir
ay evvel, birbirleriyle bir anlaşma yaptılar; ülkede iç huzursuzluk had safhaya geldi; memurun ve işçinin sorunları hepimizin
gözünün önünde, ülkede, işsizlik, yokluk her dönemden fazla bir duruma gelmiştir. Bütün bunları çözmenin gereği varken; biz, bu
Yüce Meclisi bir mahkeme gibi çalıştırma itiyadı edindik ve bundan dolayıdır ki, herkese ellerini temizlemesi telkin edilirken, biz
de, bu telkinlerde bulunan Sayın Mesut Yılmaz'ı, bu davayla ilgili ellerini temizlemeye davet ediyoruz. Bu Meclisin adaletinden
kimse kaçmamalı ve korkmamalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yabuz, konuşmanızı tamamlayın.
NURİ YABUZ (Devamla) – Bundan sonra da bu ülkenin sorunlarına herkes temiz ellerle sarılmalıdır.
Ben, şu anda içinde bulunduğumuz siyasî durumun nezaketine de uyarak, bu milletin önündeki sorunları bertaraf edecek bir
hükümetin tekrar bu çatı altında kurulacağı inancımı hepinizin huzurunda ifade ederek, kurulacak hükümetin de hayırlara vesile
olacak hizmetleri, bir an evvel, memleketimin yararına yapmasını diliyorum.
Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Nuri Yabuz'a teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde üçüncü söz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Sülün'ün.
Buyurun Sayın Sülün. (ANAP sıralarından alkışlar)
Sayın Sülün, konuşma süreniz 10 dakikadır.
ENİS SÜLÜN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seçenlerin hür iradelerinin sisteme egemen olduğu yönetimlerde, hem toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek hem de kendini, kendi
içerisinde kontrol etmek amacıyla siyasal kurumların güçleri dengelendirilmiş, görevler paylaştırılmıştır.
Kamunun ihtiyaç duyduğu hizmetler, genelde, yasama, yargı ve yürütme şeklindeki faaliyetlerle yerine getirilmektedir. Bunların
aralarındaki uyum, kuvvetlerin, diğeri üzerindeki tahakkümünün engellenmesi toplumsal barışı, diğer yönden de, toplumsal morali
oluşturmaktadır. Geleceğe güven, sisteme saygı, kurumlara itibar, bu faaliyetlerin inandırıcılığı oranında ve süresince fert ve
toplum için bir anlam taşıyacaktır.
Siyasî tarihimiz içerisinde, özellikle son zamanlarda, ülkemizde artan yolsuzluk ve suiistimal olaylarında, bu kurumlar ile diğer
yargı organları; dolayısıyla, sistem tartışılır olmuştur. Olaylarda, bazen atanmışlar, bazen de seçilmişler suçlanmıştır; sonuçta,
tartışılan, toplum olmuştur.
Ancak, yolsuzluk olaylarının siyasî malzeme ve çirkin pazarlıklara konu edilmesi bu kadar sık kullanılmadı; fakat, görüyoruz
ki, özellikle son beş yılda, kamuoyuna yansıyan büyük yolsuzluk ve suiistimaller karşısında, kurumlar, kuruluşlar, şahıslar suskun,
iddiaların üzerini örtme telaşı var. Belki de, cumhuriyet tarihi boyunca, böylesine çirkin pazarlıklar neticesinde, hükümetlerin
yıkılması ve yeni koalisyon formüllerinin ortaya atılmasında, yolsuzlukların üzerinin örtülmesi kaygısının yattığı bir dönem
görülmemiştir.
Koskotas dosyalarından bahisle, 1991 yılından sonra ülke yönetiminde bulunanlar, büyük yolsuzluk olayları ve ciddiyetsiz
devlet yönetimleriyle siyasî tarihimizde yer alacaklar ve inanıyoruz ki, gelecek nesiller, bu konuda yapılan suiistimalleri
anlatacaklardır.
ANAP ve Sayın Mesut Yılmaz aleyhinde -köşeye sıkıştıkları her dönemde- asılsız olaylar ortaya atanlar; atıldıktan sonra
düşen çamurun kalan izinden medet ummaktadırlar.
Görüyoruz ki, milletin vicdanında, kamuoyunun nezdinde mahkûm olanların bütün gayretlerinin gerçek amacı, yargı yolundan
kaçmak; böylece, sonu yaklaşan siyasî ömürlerini biraz daha uzatabilmektir.
ANAP'ın ülkeyi yönettiği dönemle ilgili birçok yolsuzluk iddiası ortaya atılmıştır. Bu iddiaları ortaya atan iddia sahipleri, bu
iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkınca, iddialar yargıdan dönünce, bocalama dönemine girmiş, iftiracı durumuna düşmüşlerdir.
Kendi dönemlerinde yaşanan büyük vurgun ve yolsuzluklar karşısında, kör kuruşun hesabını, yetim hakkını aramaktan,
inandırıcılıklarını yitirmelerinden dolayı, vazgeçmek zorunda kalmışlardır.
Âcizlik, ezilmişlik, beraberinde şaşkınlık getirir. Nitekim, bu dönemde, Civan olayının patlak vermesini, siyasî rakiplerine
çamur atma ve kendi yolsuzluklarını unutturma fırsatı kabul edenler, o dönemde kısa bir Başbakanlık yapan ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz'ı suçlayacak kadar şaşırmışlardır.
Civan olayı bir yaralama neticesinde ortaya çıkmasına rağmen, Başbakanlığının son günlerinde, bazı iddialar üzerine, Sayın
Yılmaz, Civan'ı görevden alma girişimlerini başlatmış; 1991 seçimleri sonucu muhalefete düşünce bunu gerçekleştirememiştir.
Yaşadığımız, duyduğumuz rüşvet ve suiistimal olaylarında siyasî isimler telaffuz edilirken, Civan olayında siyasî unvana sahip bir
isim yargıya intikal etmemiştir.
Oysa, hiçbir ilgisi olmamasına karşın, Engin Civan'ı Sayın Mesut Yılmaz'a karşı kullananlar, adları birçok yolsuzluk ve
usulsüzlük iddialarına karışan isimleri Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyarak, onları dokunulmazlık zırhına büründürmekten
çekinmemişlerdir.
Kendi atadıkları, sonra da Meclise taşıdıkları birçok isim şaibesini korurken, Sayın Yılmaz, Engin Civan konusunda, kendi
döneminde atanmamasına ve tarafından görevden alınmak istenmesine rağmen, suçlu gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Üstelik,
aynı çevreler Civan'ı göreve atayanlara Yılmaz'ı muhalif göstermelerine rağmen, kendi yolsuzluklarını unutturmak gayesiyle, Civan
olayını Yılmaz'ın siyasî sorumluluğu içerisinde değerlendirmeye çalıştılar; ama, bunda da başarılı olamadılar.
Bugün, aynı çevreler, yüzlerce, binlerce Civan edebilecek şaibeleri siyasî pazarlık ve şantaj konusu haline getirerek örtme
telaşındadırlar. Kamuoyuna açıklanan iddialar muhataplarınca cevapsız kalırken, koalisyon ortağı tarafından gerçek manada yetim
hakkı aramak, arkadan hançerlemek olarak nitelendirilmiştir. Oysa, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, yolsuzluk ve usulsüzlük
iddialarının üzerine cesur bir şekilde gittiği için Hükümeti yıkmakla suçlanmış, yolsuzluk iddialarını siyasî pazarlık ve
başbakanlığını sağlama alma konusu yapmayarak, dürüst bir politikacı olduğunu kamuoyuna ispatlamıştır.
Hayretimizi gizleyemediğimiz bir husus ise, daha düne kadar, Yılmaz'ı, hayalî yolsuzluk senaryoları içerisinde gösterme
konusunda başarılı olamayan bazı çevreler, bugün, Sayın Yılmaz'ı, yolsuzluk olaylarının üzerine yürüdüğü gerekçesiyle eleştiren
bir noktaya gelmişlerdir.
Milletine verdiği söze sadık kalma, hak arama, dürüstlükte örnek olma uğruna Hükümetin dahi yıkılmasını göze alan Yılmaz,
üzeri örtülmeye çalışılan birçok yolsuzluk iddiaları karşısında, milleti adına hak aramaktadır. Üstelik, Koalisyon Protokolünde,
yolsuzlukların araştırılmasını içeren bir madde de mevcuttur.
Değerli milletvekilleri, elbirliğiyle, toplumsal huzurumuz için, geleceğe umutla bakabilmemiz için, demokrasimizi
yaşatabilmemiz için yargıya güveneceğiz; yasama görevini en iyi şekilde yerine getireceğiz; ancak, bunların gerçekleşebilmesi için
de siyasette dürüst olmalı; toplum için, dürüstlüğü mükâfatlandırmalı, suçluyu cezalandırmalıyız. Siyasî cezalandırma yeri de
sandıktır. Yolsuzluk olaylarının, suiistimallerin kamuoyuna açıklanmasından rahatsız olanların, tartışılmasından ürkenlerin,
yarın, milletin huzurunda gereken dersi alacakları kaçınılmazdır.
Yukarıda temas ettiğim gibi, sizler, suiistimallerin adresini başka adreslerde, adları da başka adlarda arayınız. Mesut Yılmaz'da
suiistimal olmaz; suiistimal de Mesut Yılmaz ile olmaz.
Hepinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Enis Sülün'e teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Sayın Ali Rıza Gönül'ün, Başkanlığımıza bir yazılı müracaatı ulaştı. "Sayın Yılmaz Karakoyunlu,
konuşmasında, şahsıma sataşmada bulunduğundan, İçtüzük gereğince, cevaplandırmak için söz talebinde bulunuyorum" diyor
Sayın Ali Rıza Gönül.
Ben, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun konuşmasında, Sayın Ali Rıza Gönül'e yönelik herhangi bir sataşma tespit etmedim; tam
aksine, Sayın Karakoyunlu, Sayın Ali Rıza Gönül'e, Mecliste pek alışık olmadığımız ölçüde övgülerde bulundu. Eğer, söz talebi
'ben bu övgülere layık değilim' şeklindeyse sataşma olabilir. (ANAP sıralarından alkışlar) Bu aşamada sataşmanın gerçekleşmesi,
Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun, Sayın Ali Rıza Gönül'ün tarihi belirtilen konuşmasında sarf ettiği cümleleri değiştirmesiyle
mümkün olurdu. Halbuki, benim izlediğim kadarıyla, Sayın Karakoyunlu, sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünden
cümleler okumuştur; onun için, Sayın Ali Rıza Gönül'ün söz talebini yerine getiremiyorum; teşekkür ederim.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, sizin de ifade ettiğiniz gibi, eğer ortada bir sataşma yoksa, hiç olmazsa, Yüce
Heyete ve Sayın Karakoyunlu'ya, mikrofondan, bir teşekkür edeyim; ona fırsat verin.
BAŞKAN – Tamam, teşekkürünüz de tutanaklara geçti.
Şahısları adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma açılması istenen eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'a aittir.
Sayın Yılmaz, konuşma yapacak mısınız efendim?
BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Rize) – Yapmayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Mesut Yılmaz söz hakkını kullanmıyorlar.
Meclis soruşturması üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım; ancak,
oylamadan önce, konuyla ilgili olarak, Başkanlığımıza iki açık oylama talebi intikal etmiştir; onları okutup, bilgilerinize
sunacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Sayın Mesut Yılmaz hakkındaki (9/6) No'lu Civangate konulu Meclis soruşturması önergesi oylamasının
açık oyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Şimdi, imza sahiplerinin Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:
Şevket Kazan?.. Burada.
Süleyman Arif Emre?.. Burada.
Zeki Ünal?.. Burada.
Musa Demirci?.. Burada.
Ömer Özyılmaz?.. Burada.
Yakup Budak?.. Burada.
İ. Ertan Yülek?.. Burada.
Sıtkı Cengil?.. Burada.
Ahmet Çelik?.. Burada.
Musa Okçu?.. Yok.
Ömer Naimi Barım?.. Burada.
Ahmet Cemil Tunç?.. Burada.
Alaattin Sever Aydın?.. Burada.
Cafer Güneş?.. Burada.
Mehmet Sıddık Altay?.. Burada.
Murtaza Özkanlı?.. Burada.
Yeterli imza bulunmaktadır.
İkinci önergeyi okutup, bilgilerinize sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmeleri tamamlanan (9/6) esas numaralı soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü maddesi gereğince,
açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Cumhur Ersümer Mehmet Salih Yıldırım
Çanakkale Şırnak
Nizamettin Sevgili Enis Sülün
Siirt Tekirdağ
Yusuf Pamuk Refik Aras
İstanbul İstanbul
Nejat Arseven Muzaffer Arslan
Ankara Diyarbakır
Abbas İnceayan Ahmet Alkan
Bolu Konya
A. Ahat Andican İbrahim Çebi
İstanbul Trabzon
Metin Öney Erkan Kemaloğlu
İzmir Muş
Yusuf Ekinci Yusuf Selahattin Beyribey
Burdur Kars
Yaşar Topçu Mehmet Ali Altın
Sinop Kırşehir
Sadi Somuncuoğlu Suha Tanık
Aksaray İzmir
BAŞKAN – Şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım:
Öncelikle, açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekillerinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylama, oy kupaları sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yanında basılı oy pusulası bulunmayan sayın milletvekillerimiz, adını, soyadını, seçim çevresini ve
oyunun rengini beyaz bir kâğıda yazıp, imzalamak suretiyle oylarını kullanabilirler; yapılan yanlışlıklarda oylar geçersiz
sayılmaktadır.
Kupalar dolaştırılsın.
(Oyların toplanmasına başlandı)
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, ikinci sırada yer alan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine
oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde Çay-Kur'u zarara uğratmak
suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla, eski
Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına
üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Mesut Yılmaz'a söz verilecektir. Konuşma süreleri
10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4.6.1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır; onun için, önergeyi tekrar okutmuyorum.
İlk söz, önerge sahibi olarak Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'e ait.
Buyurun Sayın Bilgiç.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, Çay-Kur'la ilgili işlemlerden dolayı verdiğimiz soruşturma önergesi
üzerindeki görüşlerimi arz edeceğim.
Çay tarımı ve sanayii, Doğu Karadeniz Bölgesi ve özellikle Rize için çok önem arz etmektedir. Şöyle ki, Doğu Karadenizli ve
Rizeli çayla özdeşleşmiştir, bütünleşmiştir. Orada, çay tarımı ve sanayiiyle ilgili olarak bir teamül yerleşmiş ve bu sistem,
bozulmadan, 1991 yılına kadar gelmiştir.
Rizemizde, Çay-Kur tarafından 45 fabrika, 3 paketleme tesisi yapılmış, 3092 sayılı Kanundan sonra irili ufaklı 300'e yakın
tesis kurulmuş ve bu tesisler, normal üretim sezonuyla beraber, dört ay, tam kapasite çalışmışlardır.
Sektörün kuruluşundan bugüne kadar, yaprak alımı mayıs ayında başlamıştır. Mayıs ayından itibaren -sürgünler çıktıktan
sonra- alım başlamış; birinci sürgün döneminde -mayıs ve haziran aylarında- mahsulün yüzde 38-40'ı, ikinci sürgün döneminde -
temmuz ve ağustos aylarında- yüzde 40-42'si, üçüncü sürgün ve son dönemde ise geriye kalan yüzde 15-20'si alınarak fabrikalarda
işletilmiştir.
Burada önemle üzerinde durulan husus, normal olarak, çay alımıyla beraber, fabrikalar da tam kapasite, mayıs ayından itibaren
çalışmaya başlar ve 120 günlük iş günü süresi içerisinde, tam kapasite çalışan fabrikalarda işçilerimiz de çalışırlar.
Bu uygulama, 1991 yılı hariç, öncesi ve sonrası yıllarda hep böyle olmuştur. Bu uygulamalardan hiçbir çalışanımız şikâyetçi
olmamıştır; çünkü, çalışmadan, emek vermeden, hiçbir işçi ve yöre halkı ücret almak istemez.
1991 yılıyla beraber, 14 Eylül tarihi itibariyle, ülke, erken genel seçim havasına girince, uzun yıllar uygulaması devam eden çay
alımı ve işlenmesi olayı aniden siyasî istismara vesile olmuş; bu 45 fabrikanın rantabl çalışmayan dönemlerinde normal olarak
işçilerin çıkarılması gerekirken, eylül ve ekim aylarında, işçiler çıkarılmayarak; fabrikalar tam kapasite çalışmadan, hiçbir üretim
yapmadan, bu işçilerimize ücretleri ödenmiştir.
Bunlar, demin, sayın arkadaşımızın buyurduğu gibi, soyut kavramlar, deliller değildir, Yüksek Denetleme Kurulunun
raporlarıyla tespit edilmiştir. Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarında çok açık ve seçik şekilde görülmektedir ki, 1991 ve 1992
yıllarının ortalamasına baktığımızda, eylül ve ekim aylarında, 13 bin işçimize, çalışmadan, oturtularak ücret verilmiştir. Buna
karşılık da, Anavatan Partisi, Rize'den 3 milletvekilliği istemiştir. Bu, bir siyasî istismardır; aynı zamanda, dolaylı şekilde, yörenin
milletvekili olan o günkü Başbakanın, Çay-Kur'u ve o günkü yöneticilerini, çok kötü şekilde, siyasî baskıyla taciz yapmak suretiyle
görevlerini kötüye kullanmaya zorlama vardır.
BAŞKAN – Sayın Bilgiç, bir saniyenizi rica edeceğim; sürenizin henüz 4 dakikalık bölümünü kullandınız, kalan süreyi de
kullanacaksınız...
(9/6) esas numaralı Meclis soruşturması önergesiyle ilgili oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Oy kupalarını kaldırın.
(Oyların ayırımına başlandı)
BAŞKAN – Devam edin Sayın Bilgiç.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ikinci garip uygulamayı da çay alımıyla ilgili kısımda
görüyoruz. Normal olarak, 1991 Mayıs ayında, rahmetli Kahveci tarafından, çay alım fiyatları, kilogram başına 1 235, 1 310, 1 385
Türk Lirası olmak üzere açıklanmış ve normal alım devam etmiştir; yalnız, 14 Haziranda erken seçim sinyali verilince, Sayın
Başbakan, Rize merkezinde yaptıkları mitingte, Rizeli hemşerilerine "şayet, üç milletvekilini bize verirseniz, çay alım fiyatlarını
125 lira artıracağım" demiştir. Dikkat buyurun arkadaşlar, "artıracağım" demiştir, "artırdım" dememiştir. Bir gün sonra, Çayeli
İlçesine gitmiştir; Çayeli İlçesinde yine, halkın tepkisine göre "çay alım fiyatlarınızı 125 Türk Lirası artırdım" demiştir.
Değerli milletvekilleri, burada çok açık seçik bir şekilde, çay alım fiyatlarını artırmanın, Başbakanın, keyfî olarak "ettim,
yaptım" demesiyle mümkün olmayacağını hepimiz bilmekteyiz. Çay-Kur Yönetim Kurulu vardır; Çay-Kur Yönetim Kurulunun,
bunu, ekonomik değerlere, verilere göre artırması gerekirken, Sayın Başbakan, bir gün önceki tepkiye kulak vererek, artırılmadığı
halde, bir gün sonra "artırdım" diye Rizeliye beyanda bulunmuştur. Bunu, Yüksek Denetleme Kurulu, raporunda, açık ve seçik bir
şekilde ortaya koymuştur. Şöyle ki, geriye doğru gittiğimizde, Ağustos 18-19 oturumunda, sonradan karar alınmış gibi, yani istim
arkadan gelmek suretiyle, bir karar alınarak, çay alım fiyatlarının 125 Türk Lirası artırıldığı görülmüştür.
Demek oluyor ki, arkadaşlar, burada, iki türlü, vazifeyi suiistimal ortaya çıkıyor; birisi evrak üzerinde tahrifat, bir diğeri ise,
açık bir şekilde, hiçbir ekonomik veriye dayanmadan, tamamıyla rey almak için, tamamıyla seçim bölgesinden üç milletvekili
çıkarmak için, çay üreticisine -keşke daha önce fazla verilseydi- seçim arifesinde, seçim sathı mailinde 125 Türk Lirası fazladan
verilerek, ekonomik planlaması yapılmadığı için, kurumun -aşağı yukarı- 64 milyar lira, bugünkü parayla, 1 trilyon 200 milyar lira
zarara uğratılması.
Değerli milletvekilleri, burada, açıkça görülüyor ki, oy almak için, devletin kurumlarını dilediği gibi kullanarak, bürokratlara,
sonradan, tacizle karar aldırılmıştır.
Üzerinde durulması gereken nokta, hiçbir ekonomik planlama olmadan, kuru çaya da zam yapma imkânı bulunmadığı için, Çay-
Kur'u büyük ölçüde zarara sokulmuştur ve Çay-Kur, yine, kısa vadeli borçlarla hayatını idame ettirmek zorunda kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, hafızalarınızı yokladığınız zaman, 1986'lı yıllarda, muhterem basının yayınından "AKFA" denilen
bir şirketin ismini çokça duyduğunuzu algılayabilirsiniz. 3092 sayılı Özel Teşebbüse Çay İşleme Kanunu çıktıktan sonra,
görüyoruz ki arkadaşlar, AKFA Şirketinin teşvik alım işi, daha bu kanun çıkmadan önceye rastlıyor. Teşvikinden fabrikanın
kuruluşuna ve kredilendirilmesine kadar, o günün ilgili bakanı Mesut Yılmaz, bizzat ilgileniyor. Sayın Mesut Yılmaz'ın bu
fabrikayla ilgilenmesini bir noktada doğal karşılayabiliriz; şöyle ki, bölgesine özel teşebbüs geliyor, işsizlik azalacaktır, çay daha iyi
işlenecektir; fakat, KİT alt komisyon raporlarına baktığımızda görülen ikinci şey, AKFA ile o kadar ilgilenilmiş ki, AKFA'nın,
Çay-Kur'un pazar payından biraz alabilmesi için, ÇAY-KUR üzerinde birtakım oyunlara gidilmiş. Şöyle ki, Çay-Kur'un alım
programı değiştirilmiş, münavebeli alım sistemi getirilmiş. Çay-Kur, bundan önce, her gün çay alırken, bir gün alınmış, bir gün
alınmamış. Sebebi de şu: Çay sürgünü, 12 saatten fazla bekleme imkânına sahip değil; beklediğiniz takdirde, işleme imkânı yok;
onun için, binbir çileyle çay sürgününü yetiştirip toplayan Rizeli hemşerilerimiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın efendim; kestiğim süreyi de kullanacaksınız.
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Rizeli çiftçilerimiz, tabiî ki, ellerindeki çay sürgününü, Çay-Kur'u beklemeden, özel
teşebbüse, AKFA'ya getirmek zorunda kalmışlardır.
AKFA'nın, o günkü çay üreticisini -geçen bir iki yıla kadar- ne kadar üzdüğünü, ödemede ne kadar üzdüğünü, ödemede ne kadar
yorduğunu hepimiz bilmekteyiz değerli milletvekilleri. Çay-Kur, ödemeleri geciktirmiştir ve mecburen, alım sahası, alım programı
değiştirilmek suretiyle, günde 6 500 ton alım yaparken, geriye doğru beş seneye baktığımız zaman, bu, 1 000 ve 1 100 tonu
kesilmek suretiyle AKFA'ya aktarılmıştır. Bu da, Çay-Kur'un 10 fabrikasının çalışmaması demektir. Burada da tamamen bir
suiistimal görülüyor arkadaşlar.
Çernobil hadisesini çok iyi hatırlarız. Radyasyon hadisesinden etkilenen bölgede, o günkü hükümet, Çay-Kur'un 60 bin ton
çayını yakmış; fakat, yine, AKFA'nın ambarlarındaki çaya dokunmayarak, "bu çay alımı bir yıl önce yapılmıştır; bir yıl önce
depolanmıştır" gibi bir savla, AKFA'yı koruma yoluna gitmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar gösteriyor ki, Anayasanın 100 üncü maddesine göre burada bir vazifeyi suiistimal vardır;
240 ıncı maddeye göre bu soruşturma isteminde bulunduğumuz dosyanın Meclis tarafından kabul edileceğini, inceleneceğini ve
karara bağlanacağını umut ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, yakın demokrasi tarihimize baktığımızda, devri sabık yaratmayan eski siyasî büyüklerimizi görüyoruz.
Bu siyasî büyüklerimiz, ülkenin birçok meselesini, geriye bakmadan, ileriye doğru çözmüşlerdir. Bu Yüce Meclisin de, geriye
bakmadan, önüne bakarak, bu meselelerin altından kalkmasının zamanı gelmiştir; büyük Türkiye'yi yaratmanın zamanı gelmiştir;
Yüce Türk Milleti, bu Yüce Meclisten bunu beklemektedir.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; 24 Aralık seçiminden sonra çıkan tablodan milletimiz çok memnun olmuştur;
çünkü, Yüce Meclisin standardından ve kalitesinden emin olmuştur; bu kalitede, bu seviyede bir Meclisin bu milletin meselelerini
göğüsleyeceğini ve halledeceğini zannetmiştir; vatandaş, Türk Milleti bu umutla beklemiştir; ama, aradan geçen dört ay içerisinde,
milletin umudu tükenme noktasına gelmiştir. Sokakta gezen vatandaş, Meclisin çalışmasından ve Hükümetten memnun değildir. Bu
Meclis, devri sabıkı bir tarafa bırakarak, bu dosyaları, bir kanunî düzenleme yapmak suretiyle, soyut kavramlarla buraya gelen
TEDAŞ, TOFAŞ dahil, bizim verdiğimiz, birtakım somut kavramlarla buraya gelen bu dosyalarla beraber, hepsini bağımsız yargı
organına vermelidir; bu Meclisin ve milletin önünü açmalıdır.
Bu Meclis, bu ülkeyi 2000'li yıllara götürecek önemli meselelerle uğraşmalıdır; milletin beklentisi budur. Milletin umudunu tam
tüketmeden bir tedbir alma zamanı gelmiştir. Bütün sorunların ve sıkıntıların çözüleceği yer, bu yüce çatının altıdır. Bu Meclisin
içerisinde, ülkenin birikmiş meselelerini çözerek, 2000'li yıllara doğru, geniş ufuklara bakarak, ülkemizi aydınlığa çıkarmanın
zamanı gelmiştir, geçmektedir. Bunu yapmadığımız takdirde, bu yüce millet, bunu bizden hesap olarak soracaktır; hiçbir şey
söyleme durumunda değiliz, hiçbir parlamenter, şu anda, dört aylık icraatından dolayı kendi seçmenine hesap verecek noktada
değildir; zannetmiyorum verebilsin.
Gelin arkadaşlar, hep beraber, yücelen değerler, yükselen değerler etrafında, vatan, millet tutkusu etrafında birleşerek, ileri
ufuklara doğru; içeride, barışık, birbirini seven, sayan; dışarıda -ateş çemberinden kurtulmak için- bütün meselelerini hallederek;
2000'li yıllara, gelecek nesillere bu ülkeyi taşıyalım.
Bu Meclis, süresi içerisinde, siyasî istikrarı kendi içinde sağlasın; mutlaka, istikrarlı icraat yapacak bir hükümet bulmak
suretiyle, bu ülkenin meselelerini, önümüzdeki yıllara, azaltarak götürsün, büyüterek değil.
BAŞKAN – Sayın Bilgiç...
MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Arkadaşlar, hal yeri bura olmalı, Yüce Meclisin çatısı olmalı; hükümetler, burada, sizin takdirinizle kurulmalı. Ülkenin reyiyle
gelen her parti bizim başımızın tacıdır. Bu milletin çift standart reyi olmaz; bu millet, reyini sandıkta A'ya da, B'ye de, C'ye de
vermiştir; her rey de bizim için değerlidir.
Gelin arkadaşlar, şu meseleyi, şu çatı altında; 2000'li yıllara, kendi içinde barışık; güneydoğuyu kaynak tüketen bir yer
olmaktan çıkarıp çözen; ekonomiyi darboğazdan kurtaran; sosyal, kültürel meseleleri çözerek, gelecek nesillere hakikaten aydınlık
bir Türkiye bırakan Meclis olma şerefini hep beraber taşıyalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'e teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, önergeyle ilgili olarak söz sırası, şahsı adına birinci sırada söz alan Kütahya Milletvekili Sayın
Mehmet Korkmaz'da.
Buyurun Sayın Korkmaz.
Sayın Korkmaz, konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine
yaptığı baskı ve verdiği talimatlar neticesinde Çay-Kur'u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı iddiasıyla eski
Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşı tarafından verilen Meclis
soruşturması açılmasıyla ilgili önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Meclis soruşturması açılması istenilen önergedeki hususlar 1991 yılını kapsamaktadır ve bu dönemde
Çay-Kur'un ilgili Bakanı, dönemin Maliye ve Gümrük Bakanı Sayın Adnan Kahveci'dir; 1991 yılının Başbakanı da Sayın Mesut
Yılmaz'dır.
Yüce Meclisten 20 Ekim 1991 tarihinde erken genel seçim yapılması kararının alınmasından sonra, 1991 yılı yaş çay alım
kampanyasında, seçimler nedeniyle, eski uygulamalardan vazgeçilmiş; Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünde fazla işçi
çalıştırılmasıyla ilgili Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun inceleme raporunda da görüleceği gibi, mevsimlik işçilerin
hepsinin, 120 günlük çalışma sürelerini, Eylül 1991 ayında tamamlamaları gerekirken, bazı fabrikalarda, eylül ve ekim aylarında
hiçbir üretim yapılmadığı halde, kampanya, seçimler nedeniyle, 25 Ekim tarihine kadar devam etmiş ve bütün işçiler de, işlerine
devam ettirilmiştir.
Söz konusu bu kuruluşun, Tek Gıda İş Sendikasıyla imzalanan, 1.1.1991 ilâ 31.12.1991 tarihleri arasında geçerli olan toplu iş
sözleşmesinin 19 uncu maddesinin (G) fıkrasıyla, geçici olarak işe alınan işçilerin, bir kampanya süresince, 120 gün çalışacakları,
karşılıklı imza altına alınmıştır. Kampanyanın sonlarında, Kuruma ait olan 45 çay fabrikasında, kampanya başlangıcında, 3
vardiya olarak üretim yapılmasına göre alınan işçi sayısı, geçmiş yıllarda, kampanyanın sonuna doğru her gün azaltılırken, 1991
yılının, özellikle, erken genel seçimlerin yapıldığı ekim ayında, işçi azaltılması yoluna gidilmemiş ve bu nedenle Kurum zarara
uğratılmıştır.
Çay fabrikaları, bölgesine ve iklim şartlarına göre, genellikle, mayıs ayının değişik günlerinde üretime başlamakta ve Genel
Müdürlükçe kendilerine verilen kontenjan dahilinde mevsimlik işçi alınmaktadır. 1991 yılında da, kampanya, 12 Mayısta
başlamıştır. Eylül ayında kampanyanın sona ermesi gerekirken, 20 Ekim seçimleri nedeniyle, işçi sayılarında bir azaltmaya
gidilmemiş ve ekim ayında hiç çalıştırılmayarak, Arhavî, Büyükköy, Cumhuriyet, Çiftlik, Kalkandere, Sürmene, Taşçılar, Veliköy,
Zihni Derin ve Taşlıdere Fabrikalarının büyük bölümünde çay işlenmediği ve bir iki fabrikada da işlenen iki veya üç günlük
yaprağın, önceki yıllarda olduğu gibi, diğer fabrikalara nakledilmesi gerekirken, bu yapılmamış ve işçi sayısının, sözü geçen 10
fabrikada, normalde 738'e indirilmesi gerekirken, bu fabrikalarda çalışan 4 500 civarındaki mevsimlik işçiler de 25 Ekim 1991
tarihine kadar çalıştırılmaya devam edilmiştir.
Yine, Araklı, Azaklı, Çamlı, Derepazarı, Eskipazar, Kemalpaşa ve Tirebolu gibi, çok düşük kapasiteyle çalışan fabrikaların
aldıkları yaprakların diğer fabrikalara nakledilerek, kapatılıp, işçilerin tasfiyesi veya en azından işçi sayısının 1 vardiyaya göre
azaltılması gerekirken ve bu husustaki 1990 yılı denetim raporunun 5 numaralı temennisinde yer alan "işçi giderlerinin kuruluşa
getirdiği malî yük dikkate alınarak, ilk 4 aydan sonra işçi azaltılması yolundaki uygulamaya titizlikle devam olunması" istemine
rağmen, 25 Ekime kadar, 3 vardiya işçi, usulsüz olarak muhafaza edilmiştir.
Bu uygulama sonucu, kampanyanın en yoğun olduğu haziran ayıyla üretimin en düşük ve hatta bazı yörelerde hiç olmadığı
ekim ayında ve kampanya kapandıktan sonra, 45 kuru çay fabrikasında çalışan işçi sayıları, son olarak 1990 yılına göre
karşılaştırıldığında; 1 Ekim 1990'da 12 393 kişi, 1 Ekim 1991'de ise 24 444 kişidir; 15 Ekim 1990'da 7 525 kişi çalışırken, 15
Ekim 1991'de 21 374 kişi çalışmaktadır. Bu tabloya göre, 1 Ekim tarihi itibariyle 10 051 işçi ve 15 Ekim tarihi itibariyle de 13 849
işçi fazladan çalıştırılmış ve maalesef hiç üretim yapmadan maaş almışlardır.
Haziran ayında satın alınan yaş çay yaprağı miktarı 109 036 ton ve çalışan işçi sayısı ise 24 675 kişi; ekim ayına
baktığımızda, satın alınan yaş çay yaprağı miktarı 29 988 ton ve çalışan işçi sayısı ise 21 374 kişidir.
Bu uygulamalar sonucu, 10 bin işçi, 1 ilâ 15 Ekim tarihleri arasında 15 gün ve 16 ilâ 24 Ekim tarihleri arasında 9 gün fazla
çalıştırılmış olmakta ve bazı fabrikaların eylül ayında hiç çalışmadığı nazara alındığında ise, fazla çalıştırılan işgünü 300 bini
aşmaktadır.
Bir işçinin ortalama günlük maliyeti 170 bin lira civarında olduğuna göre, Kurum, 1991 yılında, yaklaşık olarak 50 milyar lira
zarara uğratılmıştır.
Sayın milletvekilleri, bu zarar niçin meydana getirilmiştir?.. Bu sorunun cevabı şudur: 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan erken
genel seçimde, dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz Rize'den aday olmuş ve çay bölgelerinden, partisine daha çok oy
kazandırabilmek için, Kurumun genel müdürüne ve yönetimine baskı yapmış olmasındandır.
Kâr ve zararı kendisine ait olan bu kuruluşun, 1991 yılı itibariyle, sadece işçilik maliyetlerinden dolayı 50 milyar liralık
zararının, bugünkü rakamlarla 1 trilyon lira civarındaki bu zararının -maalesef Sayın Yılmaz'ın baskısı sonucu çayın da siyasete
alet edilmesiyle- faturası da ülke ekonomisine ödettirilmek zorunda bırakılmıştır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Mayıs 1991'de başlayan kampanyada yaş çay alım fiyatları, 1 235, 1 310 ve 1 385 lira
olarak açıklanmış ve uygulamaya konulmuştur. Ne var ki, erken genel seçimin yapılmasına karar verildikten sonra bölgeye giden, 14
Eylül tarihinde Rize'de halka hitap eden Sayın Yılmaz, seçimlerde 3 milletvekilini ANAP'a isteyerek, yaş çay yaprağına verilen
fiyatların üzerine kilo başına 125 lira fark vermeyi vaat eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, son cümlelerinizle konuşmayı tamamlayın efendim.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Rize'den Çayeli'ne geçen Sayın Yılmaz, burada, bu farkı da vermiş ve seçim öncesi rüşveti
olarak verdiği bu farktan dolayı, yine baskısı sonucu, yönetim kurulunun ağustos ayında aldığı bir karara, sonradan tahrifat
yapılarak eklenmiştir ve böylece yapılan bu usulsüzlük sonucunda da Kurum, 1991 yılı değerleriyle 62,5 milyar ek borç altına
sokulmuştur; bu ek borcun bugünkü güncel değeri de 1,2 trilyondur.
Muhterem milletvekilleri, izahına çalıştığım her iki uygulama sonucu, kurum büyük miktarlarda zarara uğratılmıştır. Dönemin
Başbakanı Sayın Yılmaz'ın baskıcı tutumları bunlarla da kalmamış, erken genel seçim döneminde, Başbakan ve beraberindeki
heyetler Rize'de karagâh kurup, bölgede seçim çalışmalarını yürüten Sayın Yaşar Okuyan ve arkadaşları günlerce Çay-Kur
tesislerinde kalmışlardır. 11 Eylül 1991 tarihinde Sayın Yaşar Okuyan ve beraberindeki 30 kişilik heyet, 13 Eylülde 100 kişilik
bayanlar grubu, 14 ve 15 Eylülde Sayın Yılmaz ve beraberindeki 200 kişilik heyetlerle Çay-Kur tesislerinde yenilmiş içilmiş ve 1991
yılı rakamlarıyla 24 649 700 lira olan masraflar da, 18.9.1991 tarih ve 2185 sayılı faturayla, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğüne
ödettirilmiştir; fatura elimizde...
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Gelin size de yedirelim!
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bunlarla da yetinilmemiş, Sayın Mesut Yılmaz'ın Rize'ye gelişinde
karşılamada kullanılan bez afişler için 300 metrelik patiska bezin alımı, metresi 16 bin liradan afişlerin yazdırılması -ilçe
belediyeleri adına yazdırılmış olsa da- ile ilgili tüm masraflar Çay-Kur tarafından karşılanmıştır.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Raptiyeleri de var; onları unutmuşsun!..
SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Boya parası da var!..
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bu güzide kuruluş, kendi emelleri uğruna siyasete alet edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz'ın baskı ve talimatları sonucu, Kurum, 1991
yılında milyarlarca, bugünkü değer itibariyle de trilyonlarca zarara uğratılmıştır. Çay-Kur'un zarara uğratılmasının tek sebebi,
dönemin Başbakanı Sayın Yılmaz'ın, partisine oy kazandırmak amacıyla, Kurum yöneticilerine baskıda bulunması ve talimat
vermesidir. Böylece, Sayın Yılmaz, görevini kötüye kullanmıştır.
Bu nedenle, hakkında verilmiş olan Meclis soruşturması açılması istenen önergeye kabul oyu vereceğiz. Yüce Mecliste herkes
aklanmalıdır diyen sizlersiniz. Bu kapıyı siz açtınız; Sayın Yılmaz da aklansın ve açtığınız bu kapıdan Sayın Yılmaz da
geçecek.
Buradan, bu soruşturma önergesi öncesinde görüşülen önerge üzerinde konuşan ANAP Sözcüsü Sayın Yılmaz Karakoyunlu, bu
soruşturma önergesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşma sürenizi tamamladınız.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şu anda görüştüğümüz önerge, farklı bir önergedir; onunla ilgili görüşmeleri tamamladık.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Onunla irtibatı sağlamak için...
BAŞKAN – Son cümlenizi söylemek üzere, mikrofonu açıyorum.
Bu konuda, arkadaşlarınız, cevap vereceklerse, sataşma dolayısıyla grubunuz adına söz alabilirler.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Sataşma yaratmak niyetinde değilim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, başka bir önerge üzerinde burada konuşamazsınız. O önergeyle ilgili müzakereler tamamlandı, oylama
bitti; sizin konuşmanızı bekliyorum, oylama sonuçlarını açıklayacağım.
Konuşmanızı tamamlamak üzere, mikrofonu açıyorum.
MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bu kürsüden indikten sonra gidip ellerini yıkayacağını söyleyen Sayın Karakoyunlu, çok
merak ediyorum, ellerini yıkadıktan sonra Sayın Yılmaz'ın elini sıkmış mıdır?
Yüce Meclisin bütün üyelerini kabul oyu vermeye davet ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mehmet Korkmaz'a teşekkür ediyorum.
1.—Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski Genel Müdürü Engin Civan’ın rüşvet
karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini kötüye
kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/6) (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/6) esas
numaralı önergenin açık oylama sonuçlarını açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 460
Kabul : 337
Ret : 116
Çekinser : 1
Mükerrer : 6
Böylece, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına karar verilmiştir.
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 109 uncu maddeleri gereğince, soruşturma, siyasî partilerin güçleri oranında komisyona
verebilecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15
kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir.
Soruşturma komisyonunun görev süresi iki aydır. Bu sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi
tarihinden başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7) (Devam)
BAŞKAN – İkinci sıradaki soruşturma önergesiyle ilgili kişisel söz taleplerinden ikinci sırada, Ankara Milletvekili Sayın Nejat
Arseven bulunmaktadır.
Buyurun Sayın Arseven. (ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Doğru Yol Partisi tarafından, ne için ve ne maksatla
verildiği siz değerli milletvekillerince çok iyi bilinen ve tabiî, mutlaka, veriliş sebebi, aziz milletimiz tarafından da çok iyi
değerlendirilecek olan, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında, geçmiş dönemdeki başbakanlığı dönemiyle ilgili olarak, çaya,
kiloda, sizin iddianıza göre, 100 lira -halbuki, aslında 125 lira- zam verdiği ve Çay-Kur'da fazla işçi çalıştırdığı gerekçesiyle
açılması istenilen Meclis soruşturmasıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletvekilleri, bu Mecliste, bundan önce, Refah Partisi ve Demokratik Sol Parti de Meclis soruşturması önergeleri verdiler.
Buradan, Doğru Yol Partisi Grubundaki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Siz, hiç, bu iki siyasî partinin vermiş olduğu soruşturma
önergelerini takipte, sıralarında, böyle beş on kişi oturduğunu gördünüz mü?.. Bu dahi, bu soruşturma önergelerinin ne derece
maksatlı, ne kadar içerikten yoksun, ne derece siyasî maksatla verildiğini göstermesi açısından fevkalade önemlidir. Bunu da, tabiî,
burada, Yüce Meclisin değerli milletvekillerinin hemen hepsinin, tamamının vicdanlarına ve bizi seyreden değerli vatandaşlarıma da
sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, konuşmamın başında, kısaca, bu, bir misilleme amacıyla verildiği çok açık ve ne hikmetse, akıllarına
aradan beş sene geçtikten sonra gelen önerge hakkında, isnat edilenlerle ilgili, önce teknik açıklamalarda bulunacağım, daha sonra da
işin siyasî yönünü size ifade etmeye çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, önergede, 1991 yılı çay kampanyasında 120 günü doldurduğu ve üretim yapılmadığı halde işçilerin
çalıştırıldığı iddia edilmektedir. Halbuki, yaş çay kampayasının açılmasıyla birlikte, geçici işçiler, üretim miktarına paralel olarak
kademeli bir şekilde işe başlatılır ve yaş çay kampanyası sonlarına doğru, yine, üretim miktarında meydana gelen azalış dikkate
alınarak iş akitleri askıya alınır.
Geçici işçilerin bir kampanya döneminde en az 120 gün çalıştırılmaları, toplu iş sözleşmesinin 19 uncu maddesi gereğidir.
Yoksa, bu 120 günlük süre, bu işçiler fazla çalıştırılamaz manasındaki bir süre de değildir. Öyle zannediyorum ki, bu önergeyi
veren birçok arkadaşım, kendi iktidarları döneminde, geçici işçilerin işlerine son verilmemesi ve çalışma sürelerinin uzatılması için
değerli bakanlarının kapısını da sık sık aşındırmışlardır.
Sayın milletvekilleri, çay kampanyası başlangıcında işe alınan ve 120 gününü dolduran her işçinin iş aktinin askıya alınması
da mümkün değildir. Olayımızda, 12 Mayıs 1991 tarihinde açılan yaş çay kampanyasının başında işe alınan işçiler, 12 Eylül 1991
tarihinde 120 gününü doldurmuşlardır; halbuki, yaş çay kampanyası 25 Ekim 1991 tarihinde sona ermiştir. 12 Eylül 1991 tarihinden
25 Ekim 1991 tarihine kadar, işyerlerinin işgücü ihtiyacı bulunduğu da açıktır; yaş yaprak alımı ve üretimi devam etmektedir;
işçilerin büyük bölümü, devam eden bu üretim işinde çalıştırılmışlardır. Kaldı ki, üretimi sona eren fabrikalarda da, belirli bir süre,
tasnif işlemlerinin tamamlanması, el paketi üretimi, ambarların yerleştirilmesi, makine ve teçhizatın bakım, onarım revizyon işleri,
fabrikaların genel temizliği ve fabrikaların gelecek yaş çay kampanyasına hazırlanması gibi sebeplerle işçi istihdamı da zorunlu
bulunmaktadır. Dolayısıyla, işçilerin istihdamı tamamen işgücü ihtiyacına dönük olup, Çay-Kur yönetimine baskı yapılması ve
politik istihdam gibi durumlar asla vaki olmamıştır.
Yine, önergede, çay fiyatına, kilogram başına 100 TL/kilogram ilave edildiği ve yönetim kurulu karar defterinde tahrifat
yapıldığı iddia edilmektedir. 1991 yılı çay fiyatları, Çay-Kur Yönetim Kurulunun 20 Mayıs 1991 tarih ve 1991/84 sayılı
kararıyla, nisan-mayıs mahsulü için 1 235 TL, mayıs-temmuz-ağustos mahsulü için 1 310 TL, eylül-ekim mahsulü için de 1 385 TL
olarak tespit edilmiştir. Ancak, Çay-Kur Yönetim Kurulu, 23.8 1991 tarih ve 1991/149 sayılı kararıyla, bu fiyatlara 125 TL daha
ilave yapmıştır. Ayrıca, bu 125 TL ilave, o günün şartlarında yalnız çay üreticisi için değil, Türkiye genelinde bütün tarım ürünleri
için ve o yılki enflasyon da dikkate alınarak yapılmış bir ilavedir. Çay-Kur Yönetim Kurulu kararları, ana statüsü ve Türk Ticaret
Kanununun defter tutmayla ilgili hükümlerine göre, Çay-Kur'un bulunduğu yer noterliğince onaylı karar defterine tarih ve sıra
numarasına göre yapıştırılıp mühürlenir ve bir nüshası da Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Karar defterleri,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun da denetimine tabidir. Bu nedenle, uygulanan prosedür gereği, yönetim kurulu karar
defterinde tahrifat yapılması hiçbir şekilde mümkün değildir.
Yine, önergede, Sayın Başbakan ve beraberindeki heyetlerin, bölgede bulunan Sayın Yaşar Okuyan ve arkadaşlarının, 1991
yılı erken seçim döneminde, Çay-Kur tesislerinde kaldıkları ve Kuruma gerekli ödemeleri yapmaktan kaçındıkları iddia
edilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak yapılan incelemelerde, Çay-Kur sosyal tesis ve konukevlerinden istifade edilmesine ilişkin
tutulan konukevi kayıt defterinde yapılan incelemede, Sayın Başbakan Mesut Yılmaz, Sayın Yaşar Okuyan ve beraberindeki
heyetin, sözü edilen tarihlerde, Çay-Kur tesislerinde kalmadıkları da tespit edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, bu önerge, Refah Partisi tarafından, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'le ilgili
olarak verilmiş bulunan ve değerli parti gruplarına mensup hiçbir milletvekilinin parti taassubuyla değil, hür vicdanlarıyla, Yüce
Mecliste soruşturma önergesinin kabulünden sonra, bu konuyu bir parti meselesi olarak gören Doğru Yol Partisi Grubunun, bir
müddet önce Refah Partisinin Genel Başkanı Sayın Necmettin Erbakan'ın mal varlığıyla ilgili, her türlü hukukî dayanaktan yoksun
olarak vermiş oldukları ve Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit'in kendi grup toplantısında basına ve
kamuoyuna yapmış olduğu çok haklı ifade ve gerekçelerle, başta Demokratik Sol Parti olmak üzere, hemen her parti grubunun -tabiî,
Doğru Yol Partisi hariç- oylarıyla, bu Mecliste reddedilmiş olan önergeden hiç de farklı olmayan gerekçelerle verilmiş bir önergedir.
AHMET SEZAL ÖZBEK (Kırklareli) – Sizin oylarınız ne olacak?..
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Siz, Doğru Yol Partisi olarak, seçim meydanlarına çıkıp "Demirel diyor ki: 1991 çay fiyatı 2
bin liradır. Müjdeler olsun; hayırlı olsun" ifadesini 1991 seçiminden hemen önce, beyannamenize koyup, bunu bastırıp -ki, örneği,
burada elimde- tüm Karadenizde dağıtacaksınız ve bizim, 125 lira olarak vermiş olduğumuz zammı az görüp, bunu 2 bin liraya
çıkaracağınızı tüm Karadenizde, işte bu elimdeki beyannameyle duyuracaksınız; ondan sonra da gelip, o gün haklı gerekçelerle
yapılmış olan 125 liralık zammı çok göreceksiniz. İnşallah, bu yayını, o bölgedeki, bizim, o gün 125 lira verdiğimiz değerli
Karadenizli vatandaşlarımız da seyretmektedir.
Değerli milletvekilleri, burada, hem Doğru Yol Partisi ve onun o günkü yönetimi olarak iki türlü suç işleyip, hem milleti, demin
hepinize göstermiş olduğum beyanla kandıracaksınız ve hem de seçim sonrası iktidar olduktan sonra, bu taahhüdünüzü yerine
getirmeyeceksiniz; yani, milleti kandıracaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arseven, son cümlelerinizle konuşmanızı toparlayın.
NEJAT ARSEVEN (Devamla) – Toparlıyorum efendim.
O gün, millete, Karadeniz Bölgesinin cefakâr çay üreticisine, haklı nedenlerle -tabiî, Sayın Başbakanla hiç alakası olmayan,
Çay-Kur Yönetim Kurulunun onayıyla- verilen bu zamdan ve geçici işçilerin kurumda ne kadar süre çalıştırılacağından, Sayın
Mesut Yılmaz'ı sorumlu tutacaksınız. Bunu, hangi vicdan kabul eder?
Ayrıca, asılsız isnat ve iftiralarla Anavatan Partisini ve hükümetlerini suçladıktan sonra, "yolsuzluk iddialarını araştıracağız"
iddiasıyla hükümet olduktan sonra; hatta, bu konu ve isimle bir bakanlık dahi kurduktan sonra, bugün, aradan beş sene geçtikten
sonra, hakkınızdaki soruşturma önergelerinin kabülünden sonra; çıkacaksınız, burada, o günün şartlarında çay üreticisine 125 lira
zam yapıldı diye, Sayın Mesut Yılmaz hakkında soruşturma önergesi getireceksiniz.
Çok değerli milletvekilleri, böyle davranan bir gruba, böyle davranan bir partiye sormazlar mı; siz, dörtbuçuk sene
iktidardaydınız, devlet elinizdeydi, Çay-Kur'a yeni bir genel müdür getirmiştiniz, tüm yönetim kurulu üyelerini de değiştirmiştiniz.
Belki o gün, Çay-Kur'da, bu 125 lira fazla verilmişti; onun hesabını, hükümette olduğunuz o günlerde sormanız gerekmez miydi?
Peki, acaba bu millet, o gün, sizin 700 lira daha fazla vereceğim diye ilan etmenizden sonra, bu 125 lirayı geri almanız
konusunda ne düşünürdü? Zannediyorum ki, tam size yakışan bir davranış olurdu. Nasıl iktidara geldikten sonra, o iddia ettiğiniz,
vereceğinizi ifade ettiğiniz 700 lirayı vermediyseniz; keşke, o, bizim verdiğimiz 125 lirayı da, geri alma yolunu seçseydiniz.
Çok değerli arkadaşlarım, bu önergede, en acı ve üzücü taraflardan birisi de, muhalif-muvafık, hemen tüm partiler tarafından ve
siyasetle uğraşan hemen herkes tarafından takdir edilen, aziz milletimize ve ülkeye yapmış olduğu katkılar, dürüst ve namuslu
hizmetleriyle halka mal olmuş dönemin Sayın Maliye Bakanı Rahmetli Adnan Kahveci'nin de, hakkı olmadığı bir şekilde, burada
rencide edilmesidir. Bu aziz millet ve bugün burada bulunan, Rahmetli Kahveci'yle bu çatı altında görev yapmış olan veya daha
sonra seçilip, benim gibi bu kutsal çatı altına gelen siz değerli milletvekilleri, Rahmetli Adnan Kahveci'nin, hiç kimsenin emriyle
değil, sadece ve sadece doğrularla ve bu millete hizmet için, dürüst ve namuslu bir şekilde siyaset yaptığını bilmektedir. O dönemde,
Maliye Bakanlığına bağlı olan Çay-Kur uygulamalarıyla ilgili olarak, Rahmetli Adnan Kahveci'ye atılan bu çamurdan dolayı, bu
önergede imzası bulunan ve özellikle o günkü Sayın Mesut Yılmaz Hükümetinde bakanlık görevi yapmış olan ve belki bu
kararların alınması konusunda fevkalade ısrarlı davranan, bugün de sizlerin arasında siyaset yapan değerli milletvekili arkadaşım
başta olmak üzere hepinizi kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Yüce Meclisin, hiçbir baskı ve yaptırım gücü olmaksızın, sadece ve sadece değerli
milletvekillerinin vicdanlarında oluşan bir konsensüsle, bundan önceki haksız ve hukukî tüm gerekçelerden yoksun önergede olduğu
gibi, ne için ve ne maksatla verildiği açıkça belli ve her türlü hukukî dayanaktan yoksun bu önergeyi de reddedeceğine ve asıl
önemlisi, bu gibi yanlı ve tamamen siyasî maksatlarla verilecek soruşturma önergeleri verme yolunu da kapatacağına inanıyor, bu
önergeye Nejat Arseven olarak ret oyu vereceğimi ifade ediyor, tekrar, Yüce Heyetinizi, en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
(ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Nejat Arseven'e teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde son söz, Sayın Ali Kemal Başaran'a ait.
Buyurun Sayın Başaran. (ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
ALİ KEMAL BAŞARAN (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1991'den 1995'e kadar Hükümetin büyük ortağı
DYP'nin sayın milletvekillerinin, 1991 seçimlerinde çaya kiloda 125 lira fazla zam verdiği ve fazla işçi çalıştırdığı gerekçesiyle,
zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılması talebiyle verdikleri önerge hakkında görüşlerimi
Yüce Meclise arz edeceğim; bütün milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergede iki esas var: Bunlardan birincisi -bu önergenin içerdiği gibi değil; zaten, bu önergenin
yazılışından maksadı da belli- 100 lira zam yapılmış olması; esasında, bu, 100 lira değil, 125 liradır; biraz evvel de ifade edildi.
İkincisi de, geçici işçilerin 120 günden çok çalıştırıldığıdır.
Ancak, tabiî, şu tarafı var: Biraz evvel arkadaşım da izah etti; bu önerge neden şimdi verildi? Yani, bu önerge neden dört yıl
evvel verilmedi de şimdi verildi; 1991-1996... Esasında, bu önergenin, bizim, daha önce, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında
verilen önergelere verdiğimiz desteğe misilleme olarak verildiği ve içeriği yönünden de çok fazla bir şey ifade etmediği, biraz evvel
söylediklerimden dolayı ortadadır.
Değerli arkadaşlar, bakınız, 1994 yılında, Meclisin tatile girdiği günlerde, biz, burada, o zamanın Başbakanı Sayın Tansu
Hanımla ilgili bir soruşturma önergesi verdik. O soruşturma önergesi, basında çok tartışılan, mal varlığıyla ilgili bir konudan
dolayı verilmiş bir önergeydi. Esasında, o önergede, biz, şunu ileri sürüyorduk: Sayın Tansu Hanım, batan İstanbul Bankasından
kendine ait şirketlerin aldığı kredilerin geri dönmediği; yani, İstanbul Bankasından Tansu Hanımın dört şirketi kredi alıyor,
İstanbul Bankası batıyor, bu krediler geri dönmüyor ve İstanbul Bankasını Ziraat Bankası devralıyor; Ziraat Bankası müfettişleri
bunu tespit ediyor. Ziraat Bankası müfettişleri, Tansu Hanımın şirketlerini dava ediyor. Biz, o önergeyi verdimiz zaman da iki
davası hâlâ devam ediyordu.
Değerli arkadaşlar, kamuoyunda bu kadar açık şekilde tartışılan ve birçok defa da tekzip görmeyen olayla ilgili -basından
izlediğimiz kadarıyla- bir kişi için verilmiş soruşturma önergesine veya önergelerine destek vermek vicdanî görevimizdi. Bakınız, o
zaman, o önergeye, CHP'li değerli milletvekili arkadaşlarımız da ret oyu vererek bu Mecliste o önerge reddedilmiştir. Biz, o günden
bu yana, bu Mecliste, kim yanlış yapıyorsa, o yapılan yanlışlığa gerekli cevabı verelim diye vicdanımızla hareket etmişizdir ve
getirilen önergelere de vicdanî görevimizle kabul oyu vermişizdir.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke yalnız bizim değil, bu ülke hepimizindir; Refah Partisinindir, Doğru Yol Partisinindir Anavatan
Partisinindir, DSP ve CHP'nindir ve bütün partilerindir; hepimizindir.
Ben, dört beş yıldır Meclisi seyrediyorum; şunu görüyorum: Kim yanlış yapıyorsa, o yanlış yapan bizdense, bizim
adamımızdır, bizim yanlışımızdır diye o yanlışı yapana sarılıyoruz. Buna hiç hakkımız yok değerli arkadaşlar.
Ben, bütün içtenliğimle şunu söylüyorum: Bakınız, şahsen, Türkiye'de demokrasinin geleceği açısından, Anavatan Partisi ile
Doğru Yol Partisinin birleşmesini savunan bir milletvekiliyim. Bizim hedefimiz, asla Doğru Yol Partisi değildir; Doğru Yol Partisinin
Genel Başkanı da değildir; ama, bizim hedefimiz, bu ülkede yanlış kim yapıyorsa odur.
Değerli arkadaşlar, geliniz, hep beraber olalım, yanlışı yapana gerekli dersi verelim; ama, böyle duygusal da olmayalım. Siz,
bizim genel başkanımız için böyle yaparsanız -ki, kamuoyunda dürüstlüğü tartışılmayan genel başkanlardan biridir bizim Genel
Başkanımız- biz de sizin genel başkanınız için bunu yaparız gibi yaklaşım güzel bir yaklaşım değildir.
Bakınız, bu önergeye göre, 100 lira zam verilmiş; halbuki, o zam 125 liradır. Biraz evvel arkadaşlarım ifade ettiler.
Değerli arkadaşlarım, biz, işçiyi zamanından çok çalıştırmışız. Size, şurada, bazı şeyler arz etmek istiyorum. Bizim
zamanımızda, yani 1991 yılında Çay-Kur'da çalışan işçi sayısı 22 842 idi. 21.4.1992'de, KİT Komisyonunda, o zamanın genel
müdürünün -aynen zabıtlardan çıkarılmıştır- söylediği sözler şöyledir: "Çay Kurumunun norm kadrosu 22 518'dir." Yani, o zaman,
Çay Kurumunda fazla çalışan işçi sayısı takriben 300 civarındaydı. Genel Müdür Bey konuşmasında devamla "bu kampanya
döneminde işe gelmeyenler ve emekli olanlarla, bu fazlalığı gidermek mümkündür" diye söylemiştir; ama, yirmiiki gün sonra çay
kampanyası 12 Mayıs 1992'de açılıyor ve hemen bu kampanyanın ardından, Çay Kurumunun çalışan işçi sayısı 25 081
çıkarılıyor; takriben, 2 bin küsur işçi alınıyor. O sıralarda, orada ara seçimler vardı ve İyidere'de belediye başkanlığı seçimi
yapılıyordu. O seçimler sırasında alınan işçi sayısı 3 753 -ilave işçi sayısı- dolayısıyla, 28 834 oluyor. Oysa, KİT
Komisyonunda, Genel Müdürün "Çay Kurumunun norm kadrosu 22 518" diye söylediği sözler var.
Değerli arkadaşlarım, 6 201 işçinin nasıl alındığının hesabını sormak da var bu işin içinde; ama, şunu söylüyorum: Geliniz,
şunların hesabını da soralım, şunu gözden kaçırmayalım; bakınız, 1992'de fabrikaların 22 tanesi bantlı sisteme geçmiştir. Bantlı
sistemde, çalıştırılan işçi sayısı düşmektedir. Oysa, buna rağmen, 6 200 işçi alındı -biraz evvel söylediğim şekilde- daha az işçi
çalıştırmak gerekirken, daha çok işçi çalıştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, 1991 yılında 96 bin ton yurtiçi çay satışına rağmen, ödenen reklam ve tanıtma giderleri 452 milyon liraydı.
1992'de çay satışı 75 bin tona düştüğü halde, reklam ve tanıtma giderleri 17 kat artmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümlelerle konuşmanızı tamamlayın Sayın Başaran.
ALİ KEMAL BAŞARAN (Devamla) – Bu giderler, 7 milyar 911 milyon lira olmuştur; geliniz, bunu araştıralım.
1991 yılında 86 bin ton iç satış yapılmasına rağmen, 836 bayie 14 milyar 676 milyon liralık satış primi ödenmesine rağmen,
1992 yılında 75 bin ton satışa kotalı satış yapacağım diye dokuz bayie 72 milyar 583 milyon lira ödenmiştir; geliniz, bunları
araştıralım; neden ödenmiştir; bunu araştıralım.
Çay Kurumu, 1992 yılında, Samsun'da, bayii Alaman Gıda Sanayi Anonim Şirketine, teminat olmadan, o günün fiyatlarıyla 68
milyar liralık çay verip, zamanı gelince de parayı ödemeyen bu firma, devleti ne kadar zarara sokmuştur; geliniz, bunu araştıralım.
Bunun gibi birçok konu daha var; fazla uzatmak istemiyorum; ama, diyorum ki, bu soruşturma önergesi tamamen duygusal olarak
verilmiş bir soruşturma önergesidir. Bu soruşturma önergesini, dolaylı yoldan bizim Başbakanımızı ilgilendiren bir soruşturma
önergesi gibi görüyorum. Ben, o zaman, yani, çay mubayaası açıldığı zaman orada bulunuyordum; Sayın Adnan Kahveci'nin, orada,
vatandaşın direnişiyle, fiyatı biraz daha yükselterek kampanyayı açtığını bizzat yaşamış insanım.
Bu duygular içinde, bu önergeye ret oyu vereceğimi açıklıyorum.
Yüce Meclisi, kalbî duygularla, saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Ali Kemal Başaran'a teşekkür ediyorum.
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeyle ilgili, Sayın Başbakanın veya onun adına bir bakanın söz talebi var mı?
Yok.
Önerge üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, soruşturmayla ilgili önergenin oylamasına geçeceğiz. Açık oylama önergeleri bulunmaktadır; önce, onları okutup
bilgilerinize sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmeleri tamamlanan (9/7) esas numaralı soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü maddesi gereğince,
açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Nizamettin Sevgili?.. Burada.
Cumhur Ersümer?.. Burada.
Enis Sülün?.. Burada.
Mehmet Salih Yıldırım?.. Burada.
İbrahim Çebi?.. Yok.
Refik Aras?.. Burada.
Nejat Arseven?.. Burada.
Muzaffer Arslan?.. Yok.
YÜCEL SEÇKİNER (Ankara) – Tekabbül ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tekabbül ediliyor.
İhtiyaç kalmayacak, ikinci önerge var.
Abbas İnceayan?.. Burada.
Ahat Andican?.. Burada.
Metin Öney?.. Burada.
Yusuf Pamuk?.. Burada.
Suha Tanık?.. Yok.
Yusuf Ekinci?.. Burada.
Selahattin Beyribey?.. Yok.
Yaşar Topçu?.. Burada.
Sadi Somuncuoğlu?.. Yok.
Mehmet Ali Altın?.. Burada.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Sayın Başkan
Görüşülen Çay-Kur önergesinin açık oyla oylanmasını saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Şevket Kazan?.. Burada.
Süleyman Arif Emre?.. Burada.
Yeterli imza sayısı tespit edilmiştir; diğerlerini tutanağa geçirmek üzere okutuyorum:
Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır)
Suat Pamukçu (Bayburt)
Nezir Aydın (Sakarya)
Ahmet Tekdal (Ankara)
Necati Çelik (Kocaeli)
Mustafa Köylü (Isparta)
Rıza Ulucak (Ankara)
Hüseyin Kansu (İstanbul)
Fikret Karabekmez (Malatya)
Nedim İlci (Muş)
Ali Oğuz (İstanbul)
Şevki Yılmaz (Rize)
Ömer Özyılmaz (Erzurum)
Lütfü Esengün (Erzurum)
Sıtkı Cengil (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Açık oylama, oy kupaları sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.
Oylamaya katılan arkadaşlarımızın, oy pusulası bulunmadığı takdirde, beyaz bir kâğıda, adlarını, soyadlarını, seçim
bölgelerini ve oylarının rengini yazarak, imzalamalarını rica ediyorum; imzasız oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Kupalar sıralar arasında dolaştırılsın.
(Oyların toplanmasına başlandı)
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve
Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin
kamuoyuna yansıyan miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara
uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK'nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski
Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine başlıyoruz.
Bu görüşmelerde sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları
adına üç üyeye ve son olarak da, haklarında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Tansu Çiller ile, Maliye eski Bakanı İsmet
Attila'ya söz verilecektir.
Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 4 Haziran 1996 tarihli 57 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere
dağıtılmıştır; bu sebeple önergeyi tekrar okutmuyorum.
İlk söz, önerge sahibi olarak, Sayın Zekeriya Temizel'in.
Buyurun Sayın Temizel. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Temizel, konuşma süreniz 10 dakikadır.
ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi 20 nci dönem çalışmalarının büyük bir bölümü denetim
çalışmalarına ayrıldı, bugüne kadar da hiç birisi sonuçlandırılmadı. Bu durum, temiz toplum özleminde olanlarda bile bir
bıkkınlık uyandırmaya başladı; acaba hukuk, siyasete alet mi ediliyor kuşkuları duyulur oldu. Bu kuşkuları ortadan kaldırmanın
yolu, Meclisin denetim işlevinden vazgeçmesi değil, yasama işlevleriyle birlikte, denetim işlevini de hızlandırmak ve denetimleri, bir
an önce sonuçlandırarak, kişileri, zan altında kalmaktan kurtarmaktır.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede, yasalar ya vardır, ya da yoktur. Eğer, yasaların varlığına ve üstünlüğüne inanılıyorsa, onlara
uyumu ve saygıyı sağlamak da şarttır. Hem yasalar vardır demek, hem de onlara uymamak, asıl çelişkiyi yaratır. Siyasal iktidarın
kendisini hiçbir sınıra bağlı saymayarak, istediği gibi hareket etmesinden doğacak sakıncalar, herhalde, denetim aleyhinde ileri
sürülecek olanlardan çok daha fazladır. İşte, bu nedenle, yasalara aykırı olarak yapıldığı konusunda çok açık deliller bulunan ve
sorumluları da eski bir Başbakan ve bir Bakan olan bir olayı, Anayasamızın 100 üncü maddesi gereği, Meclis denetimine getirdik.
Olay nedir: Olay, Başbakanlık örtülü ödeneğinden yapılmaması gereken bir harcamanın, yasaya aykırı olarak, örtülü ödenekten
yapıldığı iddiasıdır.
Değerli milletvekilleri, soruşturma önergemizle ilgili olarak bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizim soruşturma
istemimiz, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinden yapılmış harcamaların tümü dolayısıyla ilgililerin sorumluluklarının soruşturulması
değildir. Örtülü ödenekten yapıldığı ileri sürülen ve kamuoyuna da yansıması nedeniyle, herhangi bir gizliliği kalmayan bir harcama
nedeniyle, ilgililerin sorumluluğunun soruşturulması istemidir. Dolayısıyla, bazı gruplarca ileri sürülen "örtülü ödenek
soruşturulamaz" savlarının, bizim önergemizle bir ilgisi olamaz. Kaldı ki, örtülü ödeneğin soruşturulmayacağı konusunda da
kanunlarımızda bir hüküm bulunmamaktadır. Yasalara aykırı her uygulama, bu Meclis tarafından soruşturulabilir ve
soruşturulmalıdır. Bu, olsa olsa "örtülü ödeneğin harcanacağı faaliyetler gizlidir, o nedenle bunların açıklanması sakıncalıdır"
varsayımına dayanır. Ancak, bizim burada soruşturulmasını önerdiğimiz konu, gizliliği olan harcamalar değil, açığa çıkmış, hiçbir
gizliliği kalmamış ve yasaya aykırı olan bir harcamanın, örtülü ödenekten yapılıp yapılmadığının saptanmasıdır.
BAŞKAN – Sayın Temizel, bir dakikanızı rica edeceğim, sürenizi işletmiyorum; sonunda ilave konuşma yapabilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, salonda bulunup da oyunu kullanmayan sayın milletvekilimiz var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımına başlandı)
BAŞKAN – Konuşmanıza devam edin Sayın Temizel.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, soruşturma önergemizde ileri sürülen iddialara geçmeden önce, sizlere, örtülü ödeneğin kapsamı,
kaynakları ve örtülü ödeneğin harcama usullerine ilişkin özet bilgiler sunmak istiyorum:
Örtülü ödenek, devletin harcamları konusunda temel yasal olan 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde
düzenlenmiştir. Yasa metni, soruşturma önergemizde yer aldığı için, burada ayrıntısına girmiyorum; ancak, yasanın, örtülü
ödeneğin, hem kullanılacağı alanları hem de kullanılmayacağı alanları ayrı ayrı belirttiğini sizlere hatırlatmak istiyorum.
Genel muhasebe yasasına göre, örtülü ödenek, Başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve bir siyasî partinin idare ve
propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. Peki nerede kullanılır; gizli istihbarat, gizli savunma hizmetleri ile devletin yüksek
güvenliği ve yüksek menfaatlarının gerekleri için, yasada belirtilen hükümet icapları sayılan maksat ve gayelerde kullanılır.
Değerli milletvekilleri, bu amaçlar için örtülü ödenekten harcama yapılması, sadece devletin genel siyaseti ve çıkarları için
zorunlu; ancak, açıkça yapılmasının uluslararası teamüllere aykırı bulunması ya da bilindiğinde, yararlanıcısını zor durumda
bırakarak, hizmetin yapılmasını engelleyecek olması durumlarında söz konusu olacaktır.
O halde, devlet bütçesinin başka bir bölümünden açıkça yapılmasına olanak bulunan, gerek devletin yüksek güvenliği ve yüksek
menfaatlarının gerekleri için gerekse hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler için Başbakanlık örtülü ödeneğinden harcama
yapılması, maddenin amacına aykırı olacaktır.
Kısacası, örtülü ödenekten harcama yapılabilmesi için, olayı gizlemeyi gerektirecek bir neden olması gerekir. Örneğin,
Atatürkçü Düşünce Derneğine bina yaptırmak için yapılacak devlet yardımını gizlemeyi gerektirecek bir neden olamaz. Bu yardım,
devlet bütçesinin ilgili bölümünden açıkça yapılabilir.
Örtülü ödenek konusunda Başbakana verilen takdir yetkisi, devlet bütçesinden açıkça yapılabilecek harcamalar konusunda da
kullanılamaz. Devlet bütçesinden yapılabilecek ve gizlilik gerektirmeyen harcamaların, sırf kolaylık olsun diye örtülü ödenekten
yapılması takdir yetkisinin kullanılmasını değil, bu yetkinin suiistimali sonucunu doğurur.
Değerli milletvekilleri, örtülü ödenek, Başbakanlık bütçesinin (A) işaretli cetvelinde gösterilir ve bu ödenekler, Başbakan ve
Maliye Bakanı tarafından imzalanacak özel bir kararnameye dananılarak tahakkuk ettirilir ve saymanlık tarafından da ödenir. Bu
şekliyle örtülü ödenekten yapılacak ödemelerin tahakkuku, normal kamu giderlerinin tahakkukundan farklıdır. Paranın alınabilmesi
için Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından imzalanmış bir kararnamenin olması gerekmektedir. Burada, örtülü ödeneğin
kullanılmasında Maliye Bakanının sorumluluğu ortaya çıkmaktadır.
Örtülü ödenek kararnamesinin Maliye Bakanı tarafından imzalanması, yapılan harcamanın 77 nci madde kapsamına giren bir
harcama olduğunun, Maliye Bakanı tarafından onaylandığının anlamına gelmektedir. Bu kararnameye dayanılarak hazırlanmış
olan tahakkuk müzekkeresi ve verile emri üzerine sayman parayı ilgilisine öder.
Bu belge, yani, tahakkuk müzekkeresi ve verile emri, sadece, devlet kasasından çıkan bir paranın miktarını gösterir;
harcamanın içeriği konusunda hiçbir açıklama taşımaz. Nasıl ki, örtülü ödeneğin bütçe yasasında gösterilmesinin gizlilikle bir ilgisi
yoksa, örtülü ödenekten harcama yapıldığını gösteren tahakkuk müzekkeresi ve verile emrinin de bir gizliliği yoktur; sadece, örtülü
ödenek için para çekildiğinin belgesidir; gerektiğinde, devlet kasasındaki azalmanın belgesi olarak tüm ilgililere gösterilebilir.
Saymanın bu tahakkuk evrakı üzerindeki incelemesi de istisnaî bir incelemedir. Sayman, ödemeyi yaparken, sadece tahakkuk
kararnamesinin üzerinde imzası bulunan başbakan ve bakanların görevde bulunup bulunmadıklarını incelemekle yükümlüdür;
ilgililer görevde ise, sayman ödemesini yapar.
Örtülü ödeneğin sarf yerlerinin ve hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceği ve hangi vesikaların halef olan zata
devrolunacağının tayin ve takdiri de Başbakana aittir.
Değerli milletvekilleri, dikkat edilirse, yasada, hesapların nasıl tutulup tasfiye edileceğinden bahsedilmekte ve bunun şekli
Başbakana bırakılmaktadır. Hesaplarla ilgili hiçbir kaydın tutulmaması ise, bir takdir hakkı kullanımı olarak değerlendirilemez.
Devlet sırrı oluşturanlar, bu sırları, tıpkı onlar gibi saklamak yükümlülüğünde olanlara aktarırlarsa, sır açıklamış da sayılmazlar;
bu, devletin devamlılığının bir gereğidir. Yasa, bu düzenlemeyi yapmakla, örtülü ödenekle ilgili işlemlerin de, istisnaî de olsa, bir
disiplin içerisinde yürütülmesine olanak tanımıştır. Bu nedenle, başbakanların da takdir edecekleri bir yöntemle, örtülü
ödeneklerinin kayıtlarını tutup ve tasfiye etmek, gerekenleri de, kendileri gibi sır saklamak zorunda olanlara anlatmak zorunlulukları
vardır. Nitekim, eski başbakanlar, bu konuda takdir ettikleri usulleri kamuoyuna açıklamışlar ve bu alanda yerleşmiş bir
uygulamanın varlığına dikkat çekmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, örtülü ödeneğin kullanımındaki usul açıklamalarını bitirmeden önce, bir konuyu daha bilgilerinize
sunmak istiyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temizel, konuşmanızı toparlayın; eksürenizi de kullanacaksınız.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakanlar, yasanın kendilerine sağladığı takdir yetkisine dayanarak, örtülü ödeneğin tamamını, bir kararnameyle çekme
hakkına da sahip değildirler. Bu konu, hem Başbakanın sorumluluğu hem de kararnameyi imzalayan Maliye Bakanının sorumluluğu
açısından önemlidir; çünkü, yasada, "örtülü ödenekten yapılacak harcamalar, Başbakan ve Maliye Bakanı tarafından imza edilmiş
bir kararnameye dayanılarak tahakkuk ettirilir" denilmektedir; yani, Başbakan, Maliye Bakanına da imzalattırarak, tek kararnameyle
ödeneğin tamamını bir kalemde çekip, parça parça harcama hakkına sahip değildir. Aksi takdirde yasa, örtülü ödenekten yapılacak
harcamalar için tahakkuk kararnamesi hazırlanmasından bahsetmez, bütçeye konulan ödeneğin tek tahakkuk müzekkeresiyle
çekilmesi talimatını verdirirdi.
Değerli milletvekilleri, örtülü ödenekle ilgili açıklamalarımı, ödeneğin kaynaklarını da belirterek bitirmek istiyorum.
Başbakanlık örtülü ödeneğinin temel kaynağı bütçedir, bütçe yasasında bu amaç için konulan paradır. 1995 yılında, Bütçe yasasına
bu amaç için '77 nci madde' ibaresi konulmak suretiyle, 15 milyar lira; 1996 bütçesinde de 30 milyar lira olarak konulmuştur. Bu
hususa özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri. 1995 yılı bütçesinde, örtülü ödenek için konulan ödenek
miktarı sadece 15 milyar liradır; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, örtülü ödenekte kullanılmasını tasvip ettiği miktar 15
milyar liradır.
Başbakanlık örtülü ödeneğinin ikinci kaynağı ise Tanıtma Fonudur. Tanıtma Fonu gelirlerinin yüzde 20'si, yasa gereği
kesilerek, otomatik olarak örtülü ödeneğe aktarılır.
Üçüncü kaynak da, Maliye Bakanlığı yedek ödeneğidir. Her yıl bütçe yasasına konulan para yetmediği zaman, Maliye
Bakanlığı yedek ödeneğinden örtülü ödeneğe para aktarılabilmektedir.
15 milyar lira olarak 1995 yılı bütçesine konulan ödenek, 1995 yıl sonu ödeneği konusunda, şu anda sizlere kesin bir rakam
veremiyorum. Maliye Bakanından, özellikle -ki, bunun bir gizliliği yoktur- yıl sonu ödeneğini bizzat istememe karşın, bu konuda da
bilgi alamadım, nedenini de hâlâ anlamış değilim. Yalnız, Tanıtma Fonu gelirlerinden hareketle, yılbaşı ödeneğinden hareketle bu
konuda bir tahminde bulunduk -tahminin de sağlıklı olduğunu zannediyorum- bu tahmine göre, 1995 yılında -1994 yılındaki ilave
dönemi kastetmiyorum- Başbakanlık örtülü ödeneğinde kullanılan paranın miktarı 1,4 trilyon liradır.
Değerli milletvekilleri, yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, çok özel ve gizli hizmetler için kullanılmak üzere ayrılan ve
Başbakanın ve ailesinin özel masrafları ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçları için hiç bir şekilde
kullanılmayacak olan Başbakanlık örtülü ödeneğinden 5,5 milyar liranın, Başbakan tarafından bazı şaibeli kişilere ödettirildiği,
14.5.1996 günlü gazetelerde kamuoyuna yansıtılmıştır. Demokratik bir ülkede böyle bir yayın üzerine yapılması gereken,
denetimle görevli demokratik kurumların harekete geçmesidir; eğer, bu yayın, dokunulmazlığı olan kişiler hakkındaysa ve ciddî
bulunuyorsa, bu halde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin, anayasal denetim mekanizmalarını harekete geçirme zorunluluğu vardır.
Söz konusu olay, yasal olarak örtülü ödenekten yapılması olanaklı olmayan bir harcamanın, bu ödenekten yapıldığının iddia
edilmesidir. Haberlere göre, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller, kendisini emekli Orgeneral Necdet Öztorun olarak tanıtan ve
seçimlerde, Anavatan Partili 30 bin seçmeni Doğru Yol Partisine transfer etme garantisini veren bir dolandırıcıya, yapacakları
masrafları karşılamak için 5,5 milyar lira ödenmesi talimatını vermiş ve bu talimat yerine getirilmiştir. Eğer, olay gerçekse,
Başbakan Sayın Tansu Çiller ile örtülü ödenek tahakkuk kararnamesini imzalaması gereken Maliye Bakanı Sayın İsmet Attila'nın,
1050 sayılı Yasanın 77 nci maddesinin 3 üncü fıkrasına aykırı işlem gerçekleştirdikleri sonucu ortaya çıkar.
Değerli milletvekilleri, eğer dikkat ettiyseniz "olay gerçekse" diye cümleye başladım; Meclis soruşturmasının amacı da zaten
budur; olayın gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmak. Biz, araştırmalarımız sonucunda, olayı, inandırıcı ve ciddî bulduk, bu
nedenlerle soruşturulmasını öneriyoruz. Olayı inandırıcı bulmamızın en önemli nedeni de, olayın, ilk defa, sansasyon yaratmak
isteyen bir kişi ya da bir gazete tarafından gündeme getirilmediğidir.
Değerli milletvekilleri, eski Başbakan tarafından bir dolandırıcıya örtülü ödenekten 5,5 milyar lira ödenmesi olayı, ilk defa,
5.4.1996 günü, İstanbul Asayiş Şubesi Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık Birim Amirliğinde, sinema sanatçısı Perihan
Savaş adını kullanarak dolandırıcılık yapması nedeniyle ifadesi alınan Nafiye Öney adlı bir kişi tarafından dile getirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Temizel, süreniz tamamlanmıştır; konuşmanızı toparlamanızı rica ediyorum.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Peki efendim.
Olay, bu ifadenin alınmasından tam 36 gün sonra, Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Sayın Emin Çölaşan tarafından
duyurulmaktadır.
Değerli arkadaşlar, şu konuya, özellikle, dikkatinizi çekmek istiyorum: Olayı ilk defa ifade eden kişi, kamuoyunda sansasyon
peşinde olan bir kişi değildir; adi bir dolandırıcılık olayı nedeniyle tutuklanmış ve verdiği ifadede bildiği her şeyi anlatmıştır. O
konumda olan bir kişi, sansasyon peşinde koşamaz; o konumda olan bir kişi, başkaları tarafından da yönlendirilmiş olamaz...
Nitekim, olay, bundan kırk gün sonra, 14.5.1996 tarihli Milliyet ve Hürriyet Gazetelerinin manşetlerinden verilmekte ve bellibaşlı
gazetelerde de yer almaktadır. Olay, daha sonra, yazılı basından, görsel medyaya yansımakta ve olayın faillerinden olan ve
dolandırıcılıktan sabıkalı Selçuk Parsadan ile Mukadder Balkan, 16.5.1996 tarihinde Show Televizyonunda yayınlanan "Arena"
programında olayı ayrıntısıyla açıklayarak, kamuoyunda, suçlarını kabul etmektedirler. Olayın olduğunu kamuoyu önünde ikrar
eden iki fail, bu beyanlara ilişkin program bant kayıtları, olayın delillendirilmesi için verilmiş banka isimleri, basının ses
bantlarıyla belirlediği ve olayı kabullenen Akın İstanbullu'nun itirafıyla somutlaşan iddia, ciddî bir iddiadır.
Konuyla ilgili olarak; İstanbul Asayiş Şubesi Dolandırıcılık masası tarafından alınmış Nafiye Öney'in ifadesi; Selçuk
Parsadan'ın televizyon aracılığıyla ve değişik gazetecilere yaptığı bantlarda kayıtlı itirafları; Mukadder Balkan'ın, paranın
alınması ve kullanılmasıyla ilgili olarak, banka ve yer belirterek yaptığı ve televizyondaki itirafları, daha sonra da savcılıkta
verdiği ifadesi ve itirafları; eski Başbakan Sayın Tansu Çiller'in, kendisini emekli Orgeneral Necdet Öztorun olarak tanıtan kişiyle
konuştuğunu kabul eden ve basında çıkan demeçleri...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, hatibin konuşma süresi 20 dakika mı, 25 dakika mı?!
BAŞKAN – Sayın Temizel...
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan...
BAŞKAN – Hiçbir arkadaşım konuşmasını zamanında tamamlamadı; hiçbir arkadaşımın da sözünü orta yerde kesmedim...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – 20 dakika mı konuşma süresi? Bizim sözcülerimizin sözlerini kestiniz... Olmaz ki
efendim!..
BAŞKAN – Arkadaşımızdan konuşmasını tamamlaması için iki defa ricada bulundum; sadece farklı olan, arkadaşımızın
konuşması esnasında oylama işlemini tamamladık; o ek süreyi tanıdım; ama, diğer milletvekili arkadaşlarımızdan farklı bir süre
tanıdığım yok.
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Tam 1 dakika sürdü Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, soruşturma önergeleri gibi hassasiyet taşıyan bir konuda, hem iddia sahiplerinin hem de iddia sahiplerini
savunanların, söyleyebileceklerini, mümkün olan bütün açıklık içerisinde söylemeleri önemlidir. Şimdiye kadar teamülümüz de
böyledir; hatip arkadaşlarımın takdirine bırakıyorum.
Süre gerçekten geçmiştir; Sayın Temizel, son cümlelerinizle konuşmayı tamamlayınız efendim. (DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim. Şahsı adına konuşan Sayın Nuri Yabuz'a
söylediğiniz aynen şudur: "Son cümlenizi söyler misiniz, süreniz geçmiş bulunuyor." Biz alınmıyoruz; ama, siz de usule biraz dikkat
edin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Gözlükaya, ben, Sayın Nuri Yabuz'a "son cümlenizi söyleyin" derken, şu gerekçeden hareket ettim: Sayın
Nuri Yabuz, konuşulmakta olan önerge ile ilgili düşüncelerini tamamladılar; ondan sonra, daha evvel görüşülmüş, oylaması dahi
tamamlanmış olan bir önerge ile ilgili olarak, Grubu, sadet dışı savunmaya kalkıştılar. O sebeple, kendilerine o ihtarda bulundum;
süreyle ilgili değildir. (DSP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sayın Temizel, Genel Kuruldaki arkadaşlarımızın duyarlılıklarını da dikkate alarak son cümlelerinizle konuşmayı
tamamlayın.
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aslında kimsenin sabrını suiistimal etmek istemiyorum;
ama, konunun, en azından Meclis tarafından bilinmesi gerekliliğinden hareketle bunları açıklıyorum. Herhangi bir suçlama değil,
konuşmamın büyük bir kısmını zaten yasal açıklamalara ayırdım. O nedenle, bitirmeye çalışıyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, bugün Hürriyet Gazetesinde çıkan "5 milyar lira belgelendi" haberleriyle, olayın şüphe götürür yanı
kalmamıştır; yani, örtülü ödenek, gizlenmesine gerek olmayan bir amaç için kullanılmıştır. Bütün bunların hepsi
değerlendirildiğinde, konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ciddî bulunup, soruşturulması gereği ortaya çıkar.
Önerdiğimiz soruşturma, çok inandırıcı delillere dayanan bir soruşturma istemidir. Soruşturma sonucunda, ciddiyetinden kuşku
duymadığımız tüm bu verilere karşın, böyle bir paranın ödenmediği ortaya çıkarsa, ilgililer aklanacak ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi de, kamuoyunu çok rahatsız eden bir konuda görevini yerine getirmenin kıvancını yaşayacaktır.
Soruşturma sonucunda örtülü ödenekten 5,5 milyar liranın ödendiği kanıtlanırsa, örtülü ödeneğin kullanımında yasaya aykırı
bir durumun olduğu saptanmış olacaktır.
Yüce Meclisin olayı bu şekilde değerlendireceği inancıyla, soruşturma önergemiz için olumlu oy kullanılacağını umuyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Zekeriya Temizel'e teşekkür ediyorum.
2. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu
eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/7) (Devam)
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/7) esas
numaralı önergenin açık oylaması sonuçlarını sunuyorum: Oylamaya katılanlar 475; kabul 155, ret 316, çekimser 2, mükerrer 2.
Böylece, Sayın Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir.
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve
Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam)
BAŞKAN – Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3 üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının sunduğu önergeyle ilgili, şahısları adına,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam, Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan, Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım
Aktürk, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül söz talebinde bulunmuşlardır.
İlk söz Sayın Mehmet Sağlam'ın.
Buyurun Sayın Sağlam.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi ve Sayın Başkanı saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Zekeriya Temizel arkadaşımızın, önergesinde, ilk önce gösterdiği -dikkatle dinledim- en önemli iki delil
şu; dediler ki: "Biz sansasyon yaratan gazete veya gazetecilerin söylenti haberlerine ya da haberlerine göre değil doğrudan doğruya
Nafiye Yöney'in, İstanbul polisinde verdiği ifadeye dayanarak bunu başlattık."
Şimdi, müsaadenizle, Nafiye Yöney'in, İstanbul polisinde verdiği ifadeden şu satırları sunmak istiyorum; bakınız, Nafiye
Yöney diyor ki: "Davanın bu duruşmaya gelmeyen tutuklu sanığı Celalettin Selçuk Parsadan'ın, örtülü ödenek dolandırıcılığıyla
ilgili olarak konuşmak üzere, bir televizyon kanalından 1 milyon dolar aldığını, ek savunma olarak konuşması karşılığı, Mesut
Yılmaz'dan da 400 bin dolar aldığı..."
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Az almış.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, bunlara inanacak mıyız?!
İşte, sansasyon olmayan, davada, en büyük delil olarak gösterilen, Parsadan'ın ya da Nafiye Yöney'in ifadesini ihtiva eden zabıt.
İkincisi; ifade buyurdular "Bugün, Hürriyet Gazetesinde 5,5 milyar belgelendi" dediler. Değerli milletvekilleri nasıl bir oyunun
içerisinde olduğumuzu bilmeniz için söylüyorum; Hürriyet Gazetesinin "5,5 milyar belgelendi" başlıklı bugünkü haberine Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının gönderdiği tekzip şu; aynen okuyorum: "Gazetenizin, 19 Haziran 1996 Çarşamba günkü -bugün-
nüshasının 1 ve 27 nci sayfasında 5,5 milyar belgelendi başlığı altındaki dolandırıcı Selçuk Parsadan ile ilgili soruşturma
konusunda bir haber yayınlandığı görülmektedir. Hazırlık soruşturmasının gizliliği dolayısıyla, Başsavcılığımızla ya da
herhangi bir cumhuriyet savcımız tarafından konuya ilişkin yapılmış resmî bir açıklama olmamasına karşın, haberin, böyle bir
açıklama varmış gibi kaleme alınması, tarafımızca tasvip edilmemiştir." İşte bir ifade ve savcılığın gönderdiği... (ANAP
sıralarından gürültüler)
YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Gazete yazısı...
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Lütfen, Sayın Topçu...
Tekrar edeyim... Diyor ki: "Haberi yazan Hürriyet Gazetesi muhabiri Sayın Muharrem Sarıkaya'nın, söz konusu soruşturmada
tanık olarak dinlenilmesi dolayısıyla edindiği bilgileri resmî açıklamamız gibi yansıttığı kanaatına varılmakla birlikte, durumun,
yukarıda belirtildiği gibi olduğu ve gereği saygıyla rica olunur."
Nazmi Şarvan
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı
(ANAP sıralarından gürültüler, DYP sıralarından alkışlar)
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Hocam, orada tekzip yok.
BAŞKAN – Yerinizden müdahale etmeyin değerli arkadaşlarım.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, burada, haberde "bizden bir yetkili tarafından böyle bir açıklama yok"
deniliyor.
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – "Açıklama yok" deniliyor...
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Müsaade buyurun.
Şimdi, gelelim hukukî yönüne; Sayın Zekeriya Temizel ve arkadaşlarının başvurusunda, sadece, 1050 sayılı Kanunun 77 nci
maddesinden söz ediliyor. Halbuki, örtülü ödeneğin kullanılması bir devlet sırrı ve Türk Ceza Kanununun devlet sırrını açıklayan
132 nci maddesi var, Türk Ceza Kanununun 136 ncı maddesinde de bu devlet sırrını ifşa edenlere de ceza öngörülüyor; verilen
önergede doğrudan doğruya bu maddelerden söz edilmiyor.
Bakınız "Devletin menfaatları namına gizli kalması lazım gelen malumat arasında, dahilî veya beynelmilel siyasî sebeplerle
neşrolunamayan hükümet muamelelerinin ihtiva ettiği malumat, devlet sırrıdır" deniliyor. Şimdi, öyleyse, devlet sırrını nasıl
açıklıyorsunuz?
AYHAN GÜREL (Samsun) – Başbakan açıklıyor.
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Başbakan söyledi.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Başbakanın açıklamasına ilişkin sözü de söyleyeyim.
1050 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde "Örtülü ödeneğin sarf yerinin ve hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceğinin ve
hangi vesikalarının halef olan zata devrolunacağının tayini ve takdiri Başbakana aittir; bu, mutlak bir takdir yetkisidir" deniliyor.
Bakınız, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı, başvuru üzerine ne diyor; Cumhuriyet Başsavcılığının 1996/99
sayılı kararını aynen okuyorum:
HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Selçuk Parsadan açıkladı onu.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – "Yasa, Başbakanı, kendisinden sonra gelecek Başbakana ve başka bir devlet görevlisine,
örtülü ödeneğin hangi işlere sarf edildiğini açıklamaya ve hesap vermeye mecbur tutmamıştır. Örtülü ödeneğin sarf yeri, hesapların
nasıl tutulup tasfiye edileceği, hangi vesikaların kendisine halef olan zata devrolacağının tayin ve takdiri tamamen Başbakana aittir."
Bu, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığının konuyla ilgili 1996/99 sayılı kararı.
Değerli arkadaşlarım, Türk ceza hukukunun en yetkili adamı Ord.Prof.Sulhi Dönmezer, bakınız ne diyor: "Bir insanı Başbakan
olarak seçip yönetiminin başına getirmiş ve devletin güvenliğini, yüksek menfaatlarını, itibarını korumak maksadıyla, kendisine,
kanun, bir para vermiş ve bunun harcamasında mahremiyet zorunlu kabul edilmiş ise sarfiyatın artık hesabı sorulmaz; sorulacak
olursa, mahremiyet diye bir şey kalmaz, devlet diye bir şey kalmaz." (DSP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, lütfen dinleyiniz, biz, sizi sükûnetle dinledik; lütfen dinleyiniz.
Şimdi, Sayın Başbakanımız -bugünkü Başbakanımızdan söz ediyorum- bu gizliliğin idraki içerisinde, kendisine sorulan bir
soru üzerine, soru önergesi üzerine 16 Mayıs 1996'da verdiği cevapta aynen şöyle diyorlar: "Diğer taraftan, 1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanununun 77 nci maddesine göre Başbakanlık bütçesine konulan örtülü ödenek, kapalı istihbarat ve kapalı savunma
hizmetleri, devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının isterleri için, siyasî, sosyal konularda, kültür ve devlet itibarı
alanlarında ve olağanüstü hizmetlerin sağlanmasında hükümet icapları sayılan amaçlar için sarf edilir." Dikkat buyurunuz buraya,
bugünkü Başbakanımızın yazılı verdiği cevap. "Bu nedenle, örtülü ödenek konusunda detaylı bilgi vermek, devlet çıkarlarıyla
bağdaşmamaktadır."
YAŞAR OKUYAN (Yalova) – Doğru.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Sayın Okuyan, doğru ise, bir başka doğru daha var; devlet sırrını doğrudan doğruya
açıklamak üzere bir önerge veriliyor ve sadece, dedikodu ve şayia olmuş habere dayanıyor; bugünkü Hürriyet Gazetesinin sabahki
haberi gibi.
Şimdi, bakınız, bütün bunlar için kanunun öngördüğü şeyleri sıralıyorum: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda deniliyor ki,
kuvvetli belirti veya muteber delil olursa... Değerli arkadaşımız, iki muteber delil sundu -biraz önce okuduğum- Nafiye Yöney'in
ifadesi ve Hürriyet Gazetesinin "5,5 milyar belgelendi" başlıklı haberi...
MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bir de, dolandırıcının ifadesi...
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bu Parsadan'ın ifadesine dayanarak, onların -biraz önce okuduğum- bir televizyon kanalı ve
Başbakandan aldığını iddia ettiklerine de inanacak mıyız; bunun için de mi Meclis soruşturması isteyeceğiz?!.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun hukuken hiçbir tutar tarafı yok; çünkü, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda, kuvvetli
belirti ya da yeterli delil olmadan ceza kovuşturması açılamaz deniliyor. Anayasamızın değiştirilmesi teklif bile edilemeyen 2 nci
maddesinde de "Türkiye, bir hukuk devletidir" deniliyor. Şimdi, hukukun, yargılamanın konularını siyasî mesele haline
getirmeyelim. Değerli arkadaşlarım, eğer, biz yargılama konularını siyasî mesele haline getirirsek, ne olur; bakınız, hukuk
devletinden çıkarsanız, bu Yüce Meclisin çoğunluğu, yargıyla ilgili meseleleri -sadece, yargı organının yapması gereken
meseleleri- çoğunluk olarak, Yüce Divana gönderirse, bunun sonu gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sağlam, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bakınız değerli arkadaşlarım, bütün dünyada en ilkel devletten bugüne kadar, kamu
hizmetinin üç temel özelliği vardır, evrenseldir:
1. Kamu hizmeti semboliktir; bayrağı vardır; cüppeleri vardır giyilen.
2. Kamu hizmeti seremoniktir; İstiklal Marşı vardır.
3. Kamu hizmeti zorlayıcıdır ve gizlidir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, kamu hizmetinin, bu en ilkel devletten beri var olan niteliklerine helal getirmeyelim; bundan,
kimseye bir fayda gelmez. (DSP sıralarından "halel, halel" sesleri)
Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak, siz, istediğiniz zaman, organizasyon kurabilirsiniz; ama, istediğiniz zaman kurum
kuramazsınız; çünkü, kurumlar, gelenek ve görenekle yaşarlar. Bin yıllık Türk Devletinin geleneğinde, göreneğinde, devlet
kurumlarını yıpratmamak vardır; devlet kurumlarını yıpratarak, bir yere varamayız.
Değerli arkadaşlarım, şu son sözlerimle konuşmamı bağlamak istiyorum ve bu önergenin, devlet adına, Başbakanlık
müessesesini koruma adına, reddedilmesini rica ediyorum.
Şimdi, Türklerin bir Manas Destanı var; orada, bir ihtiyar Türkmen, Türk Devletlerinin ayakta kalmasının 4 sırrını söylüyor:
"1. Bilginin ve bilginlerin saygınlığı korunmalıdır.
2. Adaletin hassas terazisini bozmayınız. Adaletin hassas terazisini, ancak adalet düzeltir, yargı düzeltir.
3. Zenginlerin cömertliği.
4. Sofilerin duası.
Türk Devletleri bununla ayakta kaldı" diyor. (DSP sıralarından "Doğru" sesleri)
Yüce Meclis, bu devletin geleneklerini bozmasın, bu milletin dirlik ve düzenini bozmasın. Lütfen, Yasama Organı olarak
görevimizi yapıp, bu milletin beklediği kanunları, hizmetleri yapalım. Birbirimizi yemenin, bu yolu açmanın bir faydası yok; biraz
önceki önergede de anladınız ki, hiçbir faydası yok.
Değerli arkadaşlarım, bütün gruplardan, bütün milletvekillerinden şunu rica ediyorum: Geliniz, bu devletin kurumlarına saygılı
olalım, yıpratmayalım ve devletimizi yüceltmeye gidelim. Kurumları yıkarak bir yere varamayız.
Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Mehmet Sağlam'a teşekkür ediyorum.
Sayın Sağlam'ın "devlete helal getirmeyelim" ifadesini değerli arkadaşlarım itirazla karşıladılar; zannediyorum ki "halel
getirmeyelim" demek istediler; çünkü, devletin bütün işleri helal işlerdir. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
Şimdi, söz sırası, Malatya Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan'da.
Buyurun Sayın Akdoğan. (ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
MİRAÇ AKDOĞAN (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilk defa Refah Partisi Grup Başkanvekili Sayın Şevket
Kazan tarafından gündeme getirilen ve İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık örtülü
ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle
devleti zarara uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerin Türk Ceza Kanununun 240 ve diğer maddelerine uyduğu
iddiasıyla, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında, Anayasanın 100 üncü maddesi
uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasıyla ilgili önergesi üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmeden önce, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, örtülü ödenek, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu
madde, biri 1944 yılında 4469 sayılı Kanunla, diğeri 1963 yılında 204 sayılı Kanunla olmak üzere iki defa değişikliğe uğramış ve
bugünkü şekle gelmiştir:
77 nci maddede "Başbakanlık bütçesine konulan örtülü ödenek;
a) Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri için,
b) Devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlarının isterleri için,
c) Siyasî, sosyal konularla, kültür ve devlet itibarı alanlarında ve olağanüstü hizmetlerin sağlanmasında, hükümet icapları
sayılan maksat ve gayeler için,
Sarf edilir.
Örtülü ödeneğin sarf yerinin ve hesaplarının nasıl tutulup tasfiye edileceğinin ve hangi vesikaların halef olan zata
devrolunacağının tayin ve takdiri başbakana aittir.
Örtülü ödenek, başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarına sarf
olunamaz.
Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bütçelerinin haberalma ödenekleri,
hizmetin gerektirdiği ve ilgili bakanın takdir edeceği gizli istihbarat işlerine sarf edilir.
Başbakanlık bütçesindeki örtülü ödenek ile diğer bakanlık ve dairelerin bütçelerindeki haberalma ödeneklerinden yapılacak
harcamalar, Başbakan, Maliye Bakanı ve sorumlu bakan tarafından müştereken imza edilmiş kararnameye dayanarak tahakkuk
ettirilir. Merkez saymanlığınca bu ödemelerin yapılması, kararnameyi imza eden bakanların yerlerini muhafaza etmelerine bağlıdır"
deniliyor.
Başbakanlığa ve ilgili bakanlıklara yeni atamalar yapıldığında, evvelce görülmüş hizmetlerin karşılığının ödenmesi, yeni
atananların takdirine bağlıdır" deniliyor.
Sayın Temizel, Yüce Meclise verdiği önergede, örtülü ödeneğin kaynakları, kullanım yerleri, kullanılış şekli konusunda
ayrıntılı bilgiler vermiş bulunmaktadır; bu konuları tekrarlayarak değerli vakitlerinizi almak istemiyorum.
Muhasebei Umumiye Kanunun 77 nci maddesinde, nerelere harcama yapılacağı açıkça ifade edilmiştir. Yine, aynı maddede bu
ödeneğin nerelere kullanılamayacağı hususunda da açıklamalara yer verilmiştir; ancak, kanun koyucu, harcama yapılamayacak
yerleri tek tek saymamıştır. Bu cümleden olarak, bir dolandırıcıya söz konusu ödenekten para kaptırılmasının yasak olduğu
belirtilmemiştir. Hukukun genel prensiplerinden hareketle, bunun, kanun karşısında suç olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hele,
devletin kaynak yetersizliği sebebiyle yatırımlarını asgari seviyeye düşürdüğü, işçisine, memuruna ve savunma ihtiyaçlarına yeterli
kaynağı ayıramadığı bir dönemde devletin 5 kuruşunun dahi çarçur edilmesi düşünülemez. Ne acıdır ki, devletin 5,5 milyar
lirasının açıkça bir dolandırıcıya kaptırılması, bir ekonomi profesörünün Başbakanlığı döneminde vuku bulmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, Yüce Mecliste bulunan tüm arkadaşlarımızın devletin güvenliğini ve yüce
menfaatlarını her şeyin üzerinde tuttuğu inancındayız. Bu önergeyi veren arkadaşlarımızın, devletin sırlarını ifşa etmek gibi bir
düşünce içinde olduklarını sanmıyoruz. Yani, amaçları, gizli kalmış şeyleri açıklamak değil, gizli kalmaması gereken suiistimalleri
ortaya koymaktır. Bu önergeyi, şahsıların karalanması için bir araç değil, tam aksine, aklanması için bir fırsat olarak görüyoruz.
Medyada yer alan iddiaların ortadan kaldırılması kamuoyunu rahatlatacaktır.
Sayın Çiller, Refah Partisi konuyu gündeme getirince, cevap olarak -aynen alıyorum- "Refah Partisi, Başbakanlığımın son
gününde 500 milyar lirayı örtülü ödenekten çektiğimi iddia ediyor. İftiranın böylesinden Allah korusun insanı. Bu, yalandır,
iftiradır ve ihanettir. Başbakanlar, kendi haysiyet ve onurları için, ülkenin savunması, güvenliği ve istihbaratı için bunu harcarlar. Bu
iddiaları ortaya atanlar, kendilerini darülharp sayanlardır. Bunlar için her iftira mübahtır. Bu, asıl şerefsizliğin ve ihanetin ta
kendisidir" diyerek, milletin, gizliliğinden şüphe duyduğu harcamaların yapılmadığını belirtmeye çalışmıştır.
Burada, bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Sayın Çiller, açıklamasının bir bölümünde, başbakanların, kendi haysiyet
ve onurları için de bu paraları harcayabileceği gibi, devlet geleneklerine ve yöneticiliğin gereklerine uymayan, garip, bir o kadar da
hüzün verici açıklamalarda bulunmuştur. Böyle bir harcama yetkisinin olmadığını gördüm. Bırakın benim yorumlarımı, böyle bir
harcama yetkisi, ancak, krallıklarda, kabilelerde veya denetimden uzak yönetimlerde olur.
İlgili kanunun (a), (b) ve (c) fıkralarında belirtilen tanım ve kapsamın geniş ve belirsizliklere açık oluşu, kamuoyunca, ancak,
basında yayınlanan haberlerden sonra anlaşılmıştır. Sayın Çiller, kanunun açıklarını kullanarak, basında iddia edildiği ve
belirtildiği gibi "örtülü ödenek, başbakanın ve ailesinin şahsî masraflarına ve siyasî partilerin idare, propaganda ve seçim
ihtiyaçlarına sarf olunamaz" fıkrasına aykırı olarak, Partisine İstanbul'da oy kazandırmak amacıyla, Selçuk Parsadan'a 5 milyar
Türk Lirasını rahatlıkla verebilmiştir. Ayrıca, bu paranın, Sayın Çiller'den, belirtilen amaçlar için istendiği ve alındığı, alan
şahsın beyanlarıyla, açıkça ortadadır.
Basındaki iddialara bakacak olursak, "akıbeti belirsiz, dolandırıcıya ödenmiş, bir gazeteye ödenmiş, havayolu şirketine
ödenmiş, İtalya gezisi için ödenmiş vesaire olabilir" şeklinde ifadeler vardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devletin her şeyi kanunlarla düzenlemesi mümkün değildir; teamüller, devletin
düzenlemediği boşlukları doldurur. Başbakanların görev devir-teslim etmeleri sırasında, yedek ödenek konusunda birbirlerini
bilgilendirmeleri gerekir. Sayın Çiller Başbakanlığı devralırken, Sayın Demirel'in örtülü ödenek harcama kayıt sistemini
sürdürmeliydi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan, konuşmanızı toparlayın efendim.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.
...bu kayıt sistemini benimsememiş, bunu yapmamıştır; dolayısıyla, yanlış bir yol izlemeye başlamıştır.
Bütün bunların yanında, basın-yayın organlarında yayımlanan ve tekzip edilmeyen listelerden anlaşıldığı kadarıyla, bu
paraların, devlet adına örtülü ödeneğin harcanması muhtemel kuruluşlardan, Genelkurmay, MİT, Dışişleri, İçişleri, Jandarma
Genel Komutanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği gibi kurumlar vasıtasıyla veya bu kuruluşların herhangi bir
faaliyetinde kullanıldığı da beyan edilmemiştir.
Eski Başbakanın, yetersiz, devlet ciddiyetini zaafa uğratan, çelişkili açıklamaları kamuoyunda yer almış ve doğal sonucu olarak
da Yüce Meclisimiz, kamuoyunun duyarlılığını Meclise taşıyarak, Meclis soruşturması açılması hususunu gündeme getirmiştir.
Eğer, ortada bir yanlışlık, yanlış beyan varsa, Sayın Çiller'in bunları tekzip etmesi gerekirdi. Devlet gelenekleri açısından ve
görevde süreklilik bakımından bu bir zorunluluktur. Bu uygulama, en alt seviyedeki memuriyet devir-teslimlerinde dahi geçerliyken,
bu, maalesef, devlet üst kademelerinde, gizlilik gerektiren konularda yapılamamaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devlet adamları birbirlerine güvenmelidirler, birbirlerini sevseler de sevmeseler de, devletin
devamlılığı açısından bu bir zorunluluktur. Ancak, üzüntüyle müşahede ediyoruz ki, Sayın Çiller, örtülü ödenek konusunda, Sayın
Başbakana örtülü bilgi verme geleneğini bozarak, Koalisyon Ortağı olan bir Başbakana, ülkenin çok sıkıntılı günler geçirdiği bir
dönemde, bilgi vermekten kaçınmıştır.
Meselenin acı olan bir başka yönü; eski Başbakanın, bu bilgileri Koalisyon Ortağına vermezken, bu husustaki tüm sırları Özel
Kalem Müdürüyle paylaşmayı içine sindirebilmesidir. Bu nasıl devlet görevinde devamlılıktır, bu nasıl koalisyon ortaklığıdır, bu
nasıl devlet adamlığıdır?!.
Örtülü ödenek hususunda, kamuoyuna çok ilginç açıklamalar yapıldı ve denildi ki: "Açıklama yapılırsa savaş çıkar." Bu nasıl
iştir?!. Devletin bir bakanı nasıl böyle bir beyanda bulunabilir?!. Asıl, böyle bir beyanda bulunmak, böyle bir açıklama yapmak
savaş çıkarabilir.
Bu tür beyanların, karanlık güçler tarafından, ülke aleyhine, bir propaganda malzemesi olarak kullanılması mümkündür. Gene,
bu güçlerin, bazı ülkeleri, Türkiye aleyhine kışkırtması da olasıdır.
Gene, bir başka bakan, dolandırıcılık iddialarını örtbas etmek için "bir mermi kaç para biliyor musunuz; leblebi, nohut değil "
diyerek, paranın, birtakım çatışmalarda kullanıldığını ima etmiştir.
HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Hangi bakan; ismini söyle.
MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Kim olduğunu sen biliyorsun.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Burada var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akdoğan, konuşmamızın konusu, verilmiş olan önergedir; bunun dışındaki beyanlara gerek yok. Zaten
sürenizi de doldurdunuz, kısa bir toparlamayla konuşmanızı lütfen tamamlayın ve konu dışına çıkmadan tamamlayın.
MİRAÇ AKDOĞAN (Devamla) – Bu iki devlet adamının, sadece Başbakanın bilmesi gereken sırlara nasıl ulaştığını
anlamakta sıkıntı çekiyorum. Yoksa, eski Başbakan, bakanlarıyla sohbetlerinde, örtülü ödenekten güvenlik için kullandığı paraları
mı konuşuyor... Bu nasıl gizliliktir, anlamak mümkün değildir. Halefi Başbakana tevdi etmediği sırrı kendi grubundaki
arkadaşlarıyla paylaşan Çiller'in gizlilik iddiasını kabul etmek imkânsızdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Çiller, konuyla ilgili bir başka konuşmasında "açıklarsam beş yıl hapis yatarım"
demiştir. Sayın Çiller'den istenen açıklama, örtülü ödeneğin yasalara ve teamüllere uygun harcamalara ilişkin kısmıyla ilgilidir.
Yasaya göre, bir sırrı ifşa etmek başka şeydir, bir sırrı tevdi etmek başka şey. Sayın Çiller "yaptığım harcamayı yeni Başbakana
tevdi etmem" diyerek, yaptığı harcamalar üzerindeki şaibe iddialarını zımnen kabul etmiştir.
Önerge konusu 5,5 milyar liranın bir dolandırıcıya kaptırıldığı iddiası, paranın tümü bakımından büyük önem arz
etmektedir. Eğer, bu hususta tatmin edici bir açıklama getirilmezse, paranın, yirmi gün gibi kısa bir sürede harcanan 450 milyar
liralık bölümü hakkındaki kuşkuları daha da güçlendirecektir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yetmişaltı yıllık Meclis ve yetmişüç yıllık Cumhuriyet tarihimizde, ilk defa bir başbakan,
örtülü ödenek kullanımıyla ilgili şaibeli harcamalardan ötürü soruşturmaya muhatap olmaktadır. Biz diyoruz ki, yok yere hiç
kimseye çamur atılmasın. Suçlamalara muhatap olan kişi, kamuoyunu tatmin etmek amacıyla, Sayın Başbakana, teamüllere uygun
olarak gerekli açıklamaları yapsın. Hiç kimsenin, kamuoyunu bu denli işgal etmeye hakkı yoktur.
Ülkenin çözülmesi gereken pek çok meselesi varken, Yüce Meclisi bu şaibeli olaydan ötürü bu kadar meşgul etmek, ülkemiz için
bir kayıptır. Ülkenin kayıplara, çirkinliklere ve kirliliklere tahammülünün kalmadığını; görüşülmekte olan önergeye kabul oyu
vereceğimi belirtir; hepinize saygılar sunarım. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Miraç Akdoğan'a teşekkür ediyorum.
Şimdi, Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım Aktürk'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Aktürk.
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, örtülü ödeneği ilgili
kanuna aykırı kullandıkları iddiasıyla, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Zekeriya Temizel, son derece titiz bir çalışma örneği sergiledi ve buradaki konuşmasının altına
da imza atarım. Diğer konulara değinerek konuşmamı zenginleştirmek için, önce bu açıklamayı yapıyorum. Sayın Temizel, umur
görmüş bir yüksek bürokrat arkadaşımızdır; bu konuda, sözünü, teraziyle tartarak ifade etmiştir. Ben de, bir Planlama eski
Müsteşarı olarak, burada, sizlerle paylaşmak istediğim bazı konularda, eski birikimlerime rücu edersem, mazur görün.
1050 sayılı Genel Muhasebe Kanununun 77 nci maddesi, 1963 yılında 204 sayılı Kanunla değiştirildi. Bu değişiklik şu
açıdan mühim; değişiklik madde gerekçesini okuyorum; bir bölümünde şöyle deniliyor: "Geçmişte, örtülü ödenek harcamalarının
gaye dışına çıktığı olmuştur." Yani, 1963'ten evvelki dönemde, cımbız vakası falan diye işaretlenen dönemde, başka bir Örtülü
Ödenek Kanunu tatbikatı söz konusuydu; bunu vurgulamak istiyorum. "Geçmişte, örtülü ödenek harcamalarının gaye dışına
çıktığı olmuş, hizmetin icabını takdire yetkili zatın, kendi şahsı, ailesi ve partisi yararına ödemeler yaptığı görülmüştür.
Hazırlanan değişiklik tasarısının -yani şu anda yürürlükte olan kanunun- amacı, örtülü ödenekten yapılacak ödemelerin tabi
olacağı esasları belirtmek ve sarf yerlerini, ödeneğin konulmasındaki gayeye göre sınıflandırmaktır." Yani, daha evvel, belli bir
keyfîlik riski söz konusu olsa bile, kanun vazıı, 1963 senesinde getirdiği değişiklikle, bunu, sıkı bir sisteme bağlamıştır. Sayın
Temizel arkadaşımın da işaret ettiği gibi, bu paranın nerelere sarf edileceği tadat edildiği gibi, nerelere harcanılmayacağı da
açıklıkla ifade olunmuştur.
Sayın arkadaşlarım, şimdi, devir-teslim konusuna geliyorum. Bir hükümet, yeni bir hükümete devir teslim yaparken, bir eski
başbakan yeni sayın başbakana devir teslim törenini sadece medyatik olarak yapmaz. Orada, gizliliği söz konusu olan belgelerin devri
ve teslimi, aciliyeti söz konusu olan, devlet güvenliği açısından, özellikle dış politika açısından önceliği olan meselelerin izahı yer
aldığı gibi, son yirmi yıllık teamülümüze göre, başbakanlık örtülü ödeneğinin de devir ve teslim işleminin gerçekleştirilmesi ve
bunun için, gerekirse, bazı yardımcıların tariflenmesi hususudur.
Aslında, örtülü ödenek, son yıllarda, miktar olarak daha evvel alışılagelmişin çok ötesinde rakamlara çıktı. 1990-1991
yıllarına kadar 2,3 milyar lira seviyesinde olan bu ödenek, Sayın Demirel döneminde, 1992-1993 yıllarında, 3,5 ve 5,2 milyar lira
olarak sürdürülürken, Sayın Tansu Çiller döneminde, 1994'te 5,2 milyardan 234 milyara ve 1995'te de tahminen 1,4 trilyona
çıkmıştır, 1996 yılı bütçesinde de Sayın Mesut Yılmaz'a 6 trilyon liralık bir ödeme yetkisi tevdi edilmiştir. Bu anlamda da
bakıldığında, 1963'te kanun vazıının öngörmediği titizliğin, bu ölçek artışı dolayısıyla, sayın başbakanlarımızın, vicdanî
mesuliyetleri dolayısıyla, kendi karakterlerinin bir parçası olarak, böyle bir yaklaşımı tatbikatı da zenginleştirmeleri gerekirdi.
Geriye dönük tatbikatta, yeterince belgeleme, bilgileme vardır; ama, ben, buna işareten, miktar arttığı için de, daha hassas olunması,
daha fazla bilgilendirmenin sağlanması yönünde bir teamül oluşması gerektiğine işaret ediyorum. Eğer, bu soruşturma önergesi
gündeme alınırsa ve bunun etrafında geniş tartışmalar yapılırsa, bu konuda da, daha köklü düzenlemelere ihtiyaç olabilir, bunu arz
etmek istiyorum.
CEVDET AYDIN (Yalova) – O zaman, şimdiye kadar ne kadar harcanmış; açıklayın...
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben, gazete kupürlerine yansımış olan bilgilerle kifayet edeceğim;
çünkü, resmi tamamlıyor bir anlamda, 11 Mayısta, Hürriyet Gazetesinde... Çiller'in, Başbakanlıktan ayrılmadan 22 gün önce, örtülü
ödenekten 500 milyar lira çektiğini gösteren belgeyi Hürriyet Gazetesi ele geçirdi. Bu iddiaları "iftira ve şerefsizlik" diye yalanlayan
Çiller'in, parayı, 13 Şubatta çektiği ortaya çıktı. Ödeme, Çiller adına, Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu'ya yapılmış. Bunu,
yalanlaması söz konusu olmuyor başta. Sayın Akın İstanbullu, bunu "Sayın Başbakanın, Çiller'in emriyle verdim" diye, 14
Mayısta, gazetelere intikal eden beyanıyla açıklıyor ve bu, teyp kayıtlarına da geçmiş durumda. "ANAP'ı yıkma parası" diye bir
başlıkla, bunun siyasî amaçla kullanıldığı da açık seçik ortada. Çiller, Öztorun sandığı bir dolandırıcıya, parayı, ANAP'ı
İstanbul'da yok etmek için vermiştir.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – ANAP o kadar basit bir parti mi? Yani, 5,5 milyar lirayla yok edilebilecek bir parti mi?
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Sayın Emin Çölaşan'ın -maruf köşe yazarımız- bu konuda da becerikli çalışmasıyla ortaya
sürdüğü hususların, maalesef, zaman içerisinde, hakikat olduğu açık açık tescil ediliyor ve tekrar tekrar, Sayın Tansu Çiller'e ve
ilgililere, bunları tekzip etmelerini ve kendisi hakkında dava açmalarını söylemesine rağmen, hiçbir şekilde üzerine gidilmiyor.
Gelelim, Sayın Çiller'in üç-dört gün suskunluktan sonra "konuştum; ama, para vermedim" diye 16 Mayıstaki gazetelere intikal
eden açıklamasına. Burada, hukukçu yardımcıları ve müşavir arkadaşları kendisine şöyle yardımcı olmuşlar. Beyanat, hukuk
diliyle gayet esaslı bir şekilde düzenlenmiş. Sayın Çiller "eski Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Necdet Öztorun'un aradığının
iletilmesi üzerine, kendisiyle telefonla konuştum, bunu inkâr etmiyorum..." diyor, buna rağmen, herhangi bir ödemenin
yapılmadığını öne sürüyor ve şunu diyor: "Bana, Atatürk'le ilgili olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi ve yardım
istedi. Kendisine, ilgileneceğimi söyledim. Bu konuşmadan sonra, konuyu incelemelerini, yetkili arkadaşlarımdan istedim" En
entresanı bundan sonrası sevgili arkadaşlarım "daha sonra, bu konuda benim talimatıma getirilen hiçbir husus olmamıştır. Olay
bundan ibarettir" diyor. Yani, günün birinde "5,5 milyar ödenmiş" diye takır takır belgeler ortaya konmuştur, konduğu zaman da
"ben talimat vermedim, benim talimatıma bir şey gelmemiştir" denebilmesi için kılıf hazırlanmıştır; hazırlanma günü de ayın
16'sıdır. Burada, Doğru Yol Partisine mensup değerli kurmaylar var, bunların içinde, kendi gruplarında da bunu üzüntüyle
karşıladıklarını ve bunun yeterli olmayacağını açıklamış olanlar da var.
Sayın Çiller "bir sırrı açıklayan kimse, sıfatı ne olursa olsun; ister cumhurbaşkanı ister başbakan isterse bakan veya
genelkurmay başkanı olsun, beş yıl hapisle cezalandırılır" diyor. Zannediyorum, dün akşam, belki iki akşam evvel, Sayın Saffet
Arıkan Bedük de, aynı şekilde, televizyonda "bu açıklamayı yapmak cezaî suçtur. Neredeyse, bizim Sayın Başbakanımızı tongaya
düşüreceklerdi, işte 'şuraya harcadım' diye açıklamayı yaptıracaklardı, ondan sonra da, Türk Ceza Kanununa göre 'sırları
açıklamıştır' diye dava konusu yapacaklardı. Biz bu oyuna gelmedik" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aktürk, konuşmanızı tamamlayın, toparlayın efendim.
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Peki efendim.
NECMİ HOŞVER (Bolu) – Dedikoduları bırakınız!..
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; buna kargalar güler. Niçin biliyor musunuz;
Sayın Temizel'in ifade ettiği gibi, biz, sırrın açıklanmasının peşinde değiliz. Halef-selef müessesesinde, Sayın Mesut Yılmaz'ın,
her türlü kanunî hakkı vardır, Sayın Tansu Çiller'den bu hesabı devralmak konusunda. Niçin; çünkü, bu hesapların içerisinde, bazı
devamlılık arz eden ödemeler vardır. Bunları, ben, burada açıklamayacağım; ama, inanın, tahkikat yapıldığında ortaya çıkacaktır.
Tansu Çiller yaptıysa, Sayın Mesut Yılmaz'ın da yapmaya devam edeceği bazı işlemler vardır. Yapmadıysa, yapacağı; yaptıysa,
yapmaktan kendisini alıkoyacağı işlemler vardır; bu kadarını söyleyeyim. Onun için, Sayın Cumhurbaşkanından da öte, Sayın
Mesut Yılmaz'ın hakkıdır, Sayın Tansu Çiller'den bu bilgiyi almak; ama, bir koalisyon ortaklığı çerçevesinde, burada olgun bir
davranış sergilenmiştir ANAP kanadından Sayın Mesut Yılmaz'ın şahsında; fakat, Sayın Tansu Çiller, bu olgunluğa karşılık
verip de bu bilgilendirmeyi yapmamıştır, esirgemiştir.
Son olarak, paranın geceyarısı gittiği, paranın 250 milyarının dolara çevrildiği ve bavullarla taşındığı, banka dekontlarıyla
açıklanıyor ve Sayın Mesut Yılmaz diyor ki "bu paranın yasadışı kullanıldığını ispatlayabilirim."
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – İspatlasın canım!..
YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Bunun için bu soruşturmaya ihtiyaç var; bunun için devletin belgelerine ve arşivlerine
girmeye ihtiyacımız var ve böylece, mümkünse bir aklama söz konusu olur. Eğer, değilse, bin yılda bir başımıza gelen bir felaketten
de kurtulmuş oluruz.
Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım Aktürk'e teşekkür ediyorum.
IV. —SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. —Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın kendisine sataşması nedeniyle konuşması
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kazan.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Son konuşmacıdan önce söz alarak konuşma yapan ANAP Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan.
BAŞKAN – Bir saniye...
Değerli arkadaşlarım, Sayın Şevket Kazan'ın bir beyanı var. Onu almakta güçlük çekiyorum. Arkadaşlarımdan sükûnet rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Kazan.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – ...benim, örtülü ödenekle ilgili beyanlarımı saptırmıştır. Bu konuyu, ilk önce gündeme benim
getirdiğimi ifade etmiştir. Halbuki, konunun gündeme getirilmesi, sadece benim tarafımdan olmamıştır. Bu konuda açıklama
yapmak üzere, 69 uncu maddeye göre söz istiyorum. Kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN – Sayın Kazan, sizinle ilgil, Sayın Akdoğan'ın ifadeleri, Sayın Tansu Çiller'in basında yer alan sözlerinden ibarettir...
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Hayır, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ancak, bu sözlerin, Genel Kurul salonuna haksız olarak getirildiği iddiasındaysanız, sataşmadan, size söz
vereceğim; çünkü, sahibi kim olursa olsun, matufiyeti belli bir suçlama karşısında söz talep eden milletvekiline söz veririm.
Buyurun Sayın Kazan. (RP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ANAP Milletvekili Sayın Miraç Akdoğan, konuşması
sırasında, daha doğrusu, sözünün başlangıç kısmında, örtülü ödenekle ilgili konuyu, gündeme, ilk defa bendenizin getirdiğini ifade
ettiler.
Örtülü ödenekle ilgili konu, ilk defa, Sayın Mesut Yılmaz tarafından, 1995'in kasım ayında gündeme getirilmiştir; belgesi de
burada. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Kasım 1995. Ne var ki, Anavatan Partisi, sadece konuşur; ama, anamuhalefet görevini
yapmaz, soruşturma önergesi vermesi gereken konularda da soruşturma önergesi vermez. (RP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) O gün de vermemiştir, bugün de vermemiştir. TEDAŞ'ı onlar gündeme getirmiştir, TOFAŞ'ı onlar gündeme getirmiştir;
ama, soruşturma önergesini veren Refah Partisi olmuştur; bu bir...
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Yani, uyumuşsunuz siz!..
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – İkincisi; benim, bu konuyu gündeme getirme nedenim, Sayın Mesut Yılmaz'ın kulislerde
yaptığı konuşma olmuştur.
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Hangi bakanlığı verdiler size Sayın Kazan?!.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Basın kulislerinde yaptığı konuşmada, Sayın Mesut Yılmaz, Sayın Tansu Çiller'in görevi
devretmesinden takriben yirmi gün kadar önce, örtülü ödenekten 500 milyar para çektiğini söylemiştir. Bendeniz de, Kocaeli'de
yaptığım bir konuşmada, Sayın Mesut Yılmaz'ı açıklamaya davet ettim; kulislerde değil, açıkta konuşmaya davet ettim ve Sayın
Mesut Yılmaz da, artık, nasıl olduysa oldu, bu 500 milyarlık belgeyi ortaya çıkardı, koydu. Yani, bu paranın çekildiği konusunda,
ilk sözü söyleyen Sayın Yılmaz'dır; Sayın Yılmaz'ı açıklamaya davet eden benim ve Sayın Yılmaz, bunu, basında konuşarak değil
de, fotokopisini dağıtarak ortaya koydu.
Demek oluyor ki, benim konuşmam, sadece 500 milyar liralık paranın hesaptan çekildiğiyle ilgilidir. Ne bendeniz ne de
herhangi bir Refah Partili arkadaşım, örtülü ödeneğin sarf edildiği yerler konusunda, o günden bugüne, herhangi bir tartışmaya
girmiş değiliz. Sadece, bir konuşma ortaya kondu, tartışanlar sizlersiniz... (ANAP sıralarından alkışlar [!] )
MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) – Millet bunun hesabını sorar sizden.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Üçüncüsü; Sayın Tansu Çiller, Grup konuşmasında, örtülü ödeneği, biz dile getirmişiz gibi
değil, 500 milyar lira konusundaki açıklamamızı veya açıklamaya davet etmemizi, âdeta haksız bir davranışmış gibi kabul ederek,
bize hakarete varan konuşmalar yapmıştır.
Biz, bize hakarete varan çok konuşmalara muhatap olduk; ama, bu konuşmaları, bu kürsüde polemik konusu yapmadık;
mahkemeye verdik, dava açtık; Türkiye Cumhuriyetinin adlî makamlarında, bu davalar sonuçlanacaktır.
Bendenizin veya Genel Başkanımızın, Sayın Tansu Çiller hakkında açmış olduğu, en az beş tane tazminat davası vardır. Biz,
bunları, burada polemik yaparak konuşmuyoruz; mahkemelerde, hâkimlerin adaletine havale ediyoruz. (RP sıralarından alkışlar)
Zamanım doluyor... Bakınız, bu konu, konuştuğumuz konu, 500 milyar lira. Bu önergede, 500 milyar liradan bahis yok. Bu 5,5
milyar lira, nasılsa, sonradan ortaya çıkan bir konu. Biz de, Anamuhalefet Partisi olarak, bunun hesabı sorulur mu, sorulmaz mı diye
araştırma yaptık. Sizler de yaptınız; çünkü, konuşuluyordu ortada ve bu araştırmalar neticesinde, Muhasebei Umumiye Kanununun
77 nci maddesindeki hususiyeti gördük.
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kazan, müsaade eder misiniz efendim.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu...
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim...
BAŞKAN – Sayın Kazan, Başkan bir ricada bulunuyor. Siz ricada bulununca ben onu yerine getiriyorum; Başkanın sözüne
kulak vermek durumundasınız.
Şimdi, mikrofonu kapattım. Zatı âlinize, Miraç Akdoğan'ın konuşmasındaki sataşmayla ilgili olarak söz verdim. Hangi sözün
sataşma olduğunu da kendiniz belirlediniz. O, şundan ibaretti: "İlk açıklama Şevket Kazan tarafından yapılmıştır" ibaresine
itirazınız vardı. Bu itiraz anlaşılmıştır. Onun dışındaki hususlar, başka bir usule girer. (ANAP sıralarından alkışlar)
Onun için, size, devam imkânı tanıyamıyorum; ama, teşekkürünüzü ifade için mikrofonu açayım. Burada, söz aldığınız
hususun dışına çıkmayın lütfen.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın Başkan, bakınız, konuşan arkadaşımız "Sayın Çiller, RP, konuyu gündeme getirince,
Refah Partili milletvekiline hakaret etti" dedi. Dedi mi, demedi mi? (ANAP sıralarından "dedi, dedi" sesleri) Dedi... Onun cevabını
veriyorum Sayın Başkan; siz, bana müdahale ediyorsunuz. (ANAP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Anlaşıldı, Sayın Kazan. Hakaret vakıası da yanlış değil ki, Sayın Kazan; kendiniz mahkemeye
başvurmuşsunuz...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Refah Partisi olarak, denetleme hakkımızı kullanmak üzere yolları araştırdık. En sonunda -
yazılı soru da bir denetim yoludur- bu konuda, Sayın Mesut Yılmaz'a, milletvekili arkadaşlarımız yazılı soru önergesi yağdırdılar.
(ANAP ve DSP sıralarından alkışlar [!] ) Verilen cevaplar nedir; "Bu konuda size cevap veremeyiz" Madem cevap veremiyorsunuz
da, niye Türkiye'de polemik konusu haline getiriyorsunuz?.. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Saygılar sunuyorum.
BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Kendin bile inanmıyorsun bunlara, kendin!..
BAŞKAN – Sayın Şevket Kazan'a teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım...
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bir saniye efendim...
Sayın Kazan, bazı alanlarda, söz aldığı sataşma konusunun dışına çıktı, onu, Yüce Meclis de izlemiştir; ama, bir husus var ki,
burada, Başkanlık olarak açıklama yapmak zorundayım.
Bilindiği gibi, Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma önergeleri, siyasî partiler ve grupları tarafından verilemez.
Hatta, Anayasamızın 100 üncü maddesinde açıkça şunlar yazmaktadır: "Meclisteki siyasî parti gruplarında, Meclis soruşturması ile
ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz."
Olay bu kadar açıkken, herhangi bir konuda, herhangi bir siyasî parti grubuna "siz niye soruşturma önergesi vermediniz; biz niye
çok verdik" gibi bir tartışma yapılamaz. (ANAP sıralarından alkışlar) Anayasaya açıkça aykırı olan bu hususu, hukukçu
arkadaşlarımızın dikkatle incelemeleri lazım.
Bu konuda daha önce de bir tartışma oldu, arkadaşlarımızın reaksiyonu oldu; ama, Anayasa maddesini yazan biz değiliz. Hatta,
bu Anayasayı kabul edenler, bunu, Meclisi Mebusan zamanından beri istizah takrirlerinde aynen böyle anlıyorlar. Uygulama aynen
bu çerçeve içerisinde kalacaktır.
Sayın Başesgioğlu, bir açıklamanız mı olacak?
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, arzımız şudur: Sayın Kazan, konuşmasında, sizin de işaret
buyurduğunuz gibi "Anavatan Partisi soruşturma önergesi vermiyor, verilenlere sahip çıkıyor" gibi, Anayasa ve İçtüzüğümüze
uygun olmayan bir isnatta bulundu. Bu konuda Grubumuza bir sataşma olduğu inancındayım; bu nedenle söz istiyorum.
İkincisi, Sayın Genel Başkanımızla ilgili olarak "500 milyarlık belgeyi dağıttı" şeklinde haksız bir isnatta bulundu. Bunu da
bir sataşma olarak kabul etmenizi ve söz hakkı tanımanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Başesgioğlu, şimdi, birinci hususla ilgili konu, burada bulunan gruplarımıza ait değildir, her ne kadar
Anavatan Partisi Grubunun adı zikredilerek söylenmiş de olsa, bunun hukuka aykırı bir talep olduğunu ben Başkanlık olarak
belirttim. Onun cevabı verilmiştir.
İkinci konuya gelince; Sayın Başbakanın bizzat kendisi bu konuyu cevaplayabilir, gruba yöneltilmiş bir şey yoktur. Sayın
Mesut Yılmaz'ın bir davranışıyla ilgili bir beyanda bulunulmuştur; Sayın Yılmaz'ın böyle bir talebi olursa, oturum içinde onu
değerlendiririm.
MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Genel Başkan sıfatıyla Sayın Başkan...
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başesgioğlu.
III. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve
Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, son söz, haklarında soruşturma istenilen eski Başbakan Tansu Çiller ile Maliye eski
Bakanı Sayın İsmet Attila'ya aittir.
Söz talepleri var mı efendim?
Sayın Attila?..
İSMET ATTİLA (Afyon) – Her şey yasaldır Sayın Başkanım.
BAŞKAN –Teşekkür ederim; İsmet Attila söz hakkını kullanmıyorlar.
Meclis soruşturması üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım.
Oylamayla ilgili üç açık oylama talebi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmeleri tamamlanan (9/8) esas numaralı soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 143 üncü maddesi gereğince,
açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – İmza sahiplerinin Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim.
Cumhur Ersümer (Çanakkale)?..Burada.
Ali Kemal Başaran (Trabzon)?.. Burada.
Nizamettin Sevgili (Siirt)?.. Burada.
Mehmet Ali Altın (Kırşehir)?.. Burada.
İbrahim Çebi (Trabzon)?.. Burada.
Ahmet Alkan (Konya)?.. Burada.
Enis Sülün (Tekirdağ)?.. Burada.
Salih Yıldırım (Şırnak)?.. Burada.
Yusuf Pamuk (İstanbul)?.. Burada.
Refik Aras (İstanbul)?.. Burada.
Muzaffer Arslan (Diyarbakır)?.. Burada.
Nejat Arseven (Ankara)?.. Burada.
Suha Tanık (İzmir)?.. Burada.
Ahat Andican (İstanbul)?.. Burada.
Ahmet Neidim (Sakarya)?.. Burada.
Yusuf Ekinci (Burdur)?.. Burada.
Yaşar Topçu (Sinop)?..
Yeterli sayıda imza sahibi Genel Kurul salonunda bulunmaktadır. Diğerlerini okuyunuz:
Abbas İnceayan Metin Öney
Bolu İzmir
Selahattin Beyribey Erkan Kemaloğlu
Kars Muş
BAŞKAN – İkinci önergeyi okutup bilgilerinize sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte olan (9/8) nolu önergenin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını saygıyla arz ve teklif ederiz.
Mehmet Gözlükaya Safder Gaydalı
Denizli Bitlis
Saffet Kaya Ahmet Bilgiç
Ardahan Balıkesir
Saffet Arıkan Bedük Haluk Yıldız
Ankara Kastamonu
Kemal Aykurt Mehmet Sağlam
Denizli Kahramanmaraş
Abdülkadir Akgöl Cihan Paçacı
Hatay Elazığ
Doğan Baran Ergun Özkan
Niğde Niğde
Baki Ataç İlyas Yılmazyıldız
Balıkesir Balıkesir
BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutup bilgilerinize sunacağım:
Sayın Başkanlığa
Örtülü ödenek önergesi oylamasının açık oylamayla yapılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Şevket Kazan Mehmet Ali Şahin
Kocaeli İstanbul
İlyas Arslan Mustafa Yünlüoğlu
Yozgat Bolu
Recai Kutan Yakup Budak
Malatya Adana
İsmail Özgün Ömer Özyılmaz
Balıkesir Erzurum
Sıtkı Cengil Ahmet Çelik
Adana Adıyaman
Yakup Hatipoğlu Muhammet Polat
Diyarbakır Aydın
Osman Hazer Sait Açba
Afyon Afyon
Alaattin Sever Aydın
Batman
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, red veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi
suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Sayın milletvekilleri, önce sıralara oturun, ondan sonra oylarınızı alacağım. Oylamanın sağlıklı yapılabilmesi için, sıralar
arasındaki arkadaşlarımızın sıralara oturmalarını rica ediyorum.
...Kabul etmeyenler... (ANAP, DSP ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Açık oylamanın, adı okunan sayın
milletvekilinin, ayağa kalkarak, kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunu belirtmesi suretiyle yapılması hususu kabul edilmemiştir.
(RP ve DYP sıralarından alkışlar)
Açık oylama, oy kutusunun sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, oy pusulası bulunmayan arkadaşlarımız, beyaz bir kâğıda isimlerini, seçim çevrelerini yazıp, imzalamak
suretiyle oylarını kullanabilirler.
Sayın milletvekilleri, bu oylamadan sonra bir soruşturma önergesinin daha görüşmesini ve oylamasını yapacağız; bilgilerinize
sunuyorum.
Şu anda üçüncü soruşturma önergesini tamamlamış oluyoruz. Oylama bittikten sonra, dördüncü soruşturma önergesinin
görüşmelerine geçeceğiz.
Kupalar sıralar arasında dolaştırılsın.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Oy verme işlemi bitmiştir; kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayrımına başlandı)
4. —Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev yaptığı yıllarda Kanuna veya genel
ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin TürkCeza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı
Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan
Mesut Yılmaz hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/9)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının Bakan ve Başbakan olarak görev
yaptığı yıllarda Kanuna veya genel ahlaka aykırı şekilde mal edinmek suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk
Ceza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun ilgili
maddelerine uyduğu iddiasıyla Başbakan Mesut Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesine başlıyoruz.
Bu görüşmede, sırasıyla, önerge verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine; şahısları adına
üç üyeye ve son olarak da, hakkında soruşturma istenilmiş bulunan Başbakan Mesut Yılmaz'a söz verilecektir.
Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Ancak, bu aşamada, Başkanlığımıza, önerge sahiplerinden bazılarının, önergedeki imzalarını geri çektiklerine dair önergeler
ulaşmıştır.
Önce, bu önergeleri okutup, bilgilerinize sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Kadir Bozkurt
Sinop
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Nuri Yabuz
Afyon
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Faris Özdemir
Batman
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa Kemal Aykurt
Denizli
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Abdulkadir Cenkçiler
Bursa
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan Karakaya
Uşak
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Mahmut Duyan
Mardin
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
usuf Bacanlı
Yozgat
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/9) esas numaralı Meclis soruşturma önergesindeki imzamı geri çekiyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Nurhan Tekinel
Kastamonu
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, geri alınan imzalar karşısında, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz hakkında verilen soruşturma önergesi,
Anayasanın öngördüğü yüzde 10'luk imzayı kaybetmiş bulunmaktadır. Bu sebeple önergeyi işleme koymuyoruz, daha doğrusu
önergeyi işlemden kaldırıyoruz.
3. —İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan
miktarını, Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve
Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/8)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin (9/8) esas numaralı önergenin açık oylamasının sonuçlarını sunuyorum:
Oylamaya katılan milletvekili sayısı : 511
Kabul : 246
Ret : 259
Geçersiz : 1
Mükerrer :5
Böylece, eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila haklarında Meclis soruşturması açılması kabul
edilmemiştir. (DYP sıralarından alkışlar)
Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 20 Haziran 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.46




V. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya
alınmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in yazılı cevabı (7/652)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın Agâh Oktay Güner tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim.
Bülent Akarcalı
İstanbul
Son Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülaziz’in özel tren vagonu Bulgaristan Rusçuk kentindeki Millî Ulaştırma Müzesi’nin
bahçesinde çürümeye terk edilmiş durumdadır.
1. Bu vagonun Bulgaristan’da koruma altına alınması ya da Türkiye’ye getirilmesi için Bakanlığınızca ne gibi bir girişim
vardır?
T.C.
Kültür Bakanlığı 18.6.1996
Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-316
Konu : Yazılı Soru Önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın Sultan Abdülaziz’in Bulgaristan Rusçuk’taki özel tren vagonunun korumaya
alınmasına ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Sözkonusu tren vagonunun korumaya alınması konusunda Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçilmiş olup, çalışmalara
başlanmıştır.
Bilgilerinize arz ederim.
Dr. Agâh Oktay Güner
Kültür Bakanı
2. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, T.C. Ziraat Bankasının bazı giderleri ile kârına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/861)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılması
arz ederim.
17.5.1996
Kemalettin Göktaş
Trabzon
1. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yıllarında kârı ne kadardır?
2. 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri ne kadardır?
3. 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri ne kadardır?
4. 1994-1995 ve 1996 yılı 5. aya kadar hangi gazeteye, hangi televizyona ve hangi radyoya veya diğer hangi basın yayın
kuruluşuna verilen reklam gideri ne kadardır?
T.C.
Devlet Bakanlığı 19.6.1996
Sayı : B.02.0.002/15-1036
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM Başkanlığı’nın 15.2.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2045-7/861-1881 sayılı yazısı.
Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak
hazırlanan cevabı yazı ekte sunulmuştur.
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Dr. Rüştü Saracoglu
Devlet Bakanı
T.C.
Ziraat Bankası
Genel Müdürlüğü
Sermaye : 20 000 000 000 000.- Türk Lirası
Telgraf Adresi : Zerbank
Sayı : B.02.2.TZB.0.63-16-107131/288
Konu : Soru Önergesi Hakkında
T.C.
Devlet Bakanlığı’na
(Sayın Dr. Rüşdü Saracoglu’na)
İlgi : 31.5.1996 tarih ve 07-827 sayılı yazınız.
İlgi sayılı yazınız ekinde yeralan, Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın 7/861 sayılı soru önergesine ait
cevaplarımız ilişikte sunulmuştur.
Bilgi ve gereğini müsaadelerinize arz ederiz.
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Metin Akpınar Salih Şevki Doruk
Genel Müdür Yardımcısı Yönetim Kurulu Başkanı
Genel Müdür Vekili
Soru 1. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yıllarında kârı ne kadardır?
Cevap 1. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yılları net kârı toplam 18 428 451 055 488.-
(Onsekiztrilyondörtyüzyirmisekizmilyardörtyüzellibirmilyonellibeşbindörtyüzseksensekiz) liradır.
T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1995 Yılları Arası Net Kârı;
Yıllar Net Kâr
1992 5 136 317 671 672
1993 8 316 006 194 422
1994 1 349 731 827 225
1995 3 626 395 362 169
Toplam 18 428 451 055 488
Soru 2. T.C. Ziraat Bankasının 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri ne kadardır?
Cevap 2. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yılları reklam giderleri toplam 500 035 622 000.-
(Beşyüzmilyarotuzbeşmilyonaltıyüzyirmiikibin) liradır.
T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1995 Yılları Arası Reklam Giderleri
Yıllar Reklam Giderleri
1992 35 390 093 000
1993 79 110 139 000
1994 45 277 306 000
1995 340 258 084 000
Toplam 500 035 622 000
Soru 3. T.C. Ziraat Bankasının 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri ne kadardır?
Cevap 3. T.C. Ziraat Bankası’nın 1992-1993-1994-1995 Yılları temsil ve ağırlama giderleri toplam 351 027 277 000.-
(Üçyüzellibirmilyaryirmiyedimilyonikiyüzyetmişyedibin) liradır.
T.C. Ziraat Bankası’nın
1992-1995 Yılları Arası Temsil ve Ağırlama Giderleri
Temsil ve Ağırlama
Yıllar Giderleri
1992 25 959 834 000
1993 46 796 466 000
1994 79 015 214 000
1995 199 255 763 000
Toplam 351 027 277 000
Soru 4. T.C. Ziraat Bankasının 1994-1995 ve 1996 yılı 5. aya kadar hangi gazeteye, hangi televizyona ve hangi radyoya veya
diğer hangi basın yayın kuruluşuna verilen reklam gideri ne kadardır?
Cevap 4. T.C. Ziraat Bankası’nın;
1994 Yılı Televizyon Reklam Gideri : 8 265 379 647
1995 Yılı Televizyon Reklam Gideri : 72 391 303 435
30.4.1996 tarihine kadar ki
Televizyon Reklam Gideri : 19 671 873 044
Televizyon Reklam Gideri Toplamı : 100 328 556 126
1994 Yılı Radyo Reklam Gideri : –
1995 Yılı Radyo Reklam Gideri : 3 096 068 900
30.4.1996 tarihine kadar ki
Radyo Reklam Gideri : 21 739 000
Radyo Reklam Gideri Toplamı : 3 117 807 900
1994 Yılı Gazete Reklam Gideri : 14 417 832 883
1995 Yılı Gazete Reklam Gideri : 119 022 598 024
30.4.1996 tarihine kadar ki
Gazeteler Reklam Gideri : 10 007 083 865
Gazeteler Reklam Gideri Toplamı : 143 447 514 772
1994 Yılı Dergiler Reklam Gideri : 1 462 796 480
1995 Yılı Dergiler Reklam Gideri : 14 768 785 548
30.4.1996 tarihine kadar ki
Dergiler Reklam Gideri : 4 453 660 517
Dergiler Reklam Gideri Toplamı : 20 685 242 545
1994 Yılında Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri
“Şeffaf Banka” kampanyası için yaptırılan 2 adet reklam filmi bedeli 297 230 000.- TL.’dir. “Şeffaf Banka” ile “Şeffaf Bant”
isimli reklam kampanyası TRT, STAR, SHOW, KANAL 6, ATV, TGRT ve HBB’de yayınlattırılmış, bedeli 7 968 149 647.-TL.
olmak üzere toplam 8 265 379 647.-TL. harcama yapılmıştır.
1995 Yılında Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri
HBB 12 414 123 563
ATV 11 336 864 906
KANAL D 8 871 823 511
SHOW TV 8 104 404 964
KANAL 6 6 490 910 888
TGRT 4 663 333 028
SKY TV (İZMİR) 3 070 704 000
YENİ TV (İZMİR) 2 664 100 000
İNTER STAR 1 600 498 575
FLASH TV 1 515 888 000
TRT 1 173 000 000
EGE TV (İZMİR) 1 000 000 000
KANAL 1 (İZMİR) 985 717 000
KANAL 23 (ELAZIĞ) 69 500 000
KORDON TV (İZMİR) 60 000 000
AJANS 23 (ELAZIĞ) 55 000 000
NİĞDE TV 35 000 000
KANAL E (ELAZIĞ) 25 000 000
TOPLAM 64 135 868 435
Hayvancılık, Seracılık ve Bitkisel
Üretim konularını içeren reklam
kampanyası için yaptırılan 3 adet
film yapım bedeli 8 170 435 000
Bankamız tanıtım filminin jenerik
bölümünün TV reklam versiyonu ola-
rak yeniden düzenlenmesi,
MASTER TV FİLM YAPIM BEDELİ 85 000 000
GENEL TOPLAM 72 391 303 435

1.1.1996 - 30.4.1996 Tarihleri Arasında Televizyonlarda Yapılan Reklam Giderleri

HBB 16 862 960 000
İZMİR YENİ TV 351 956 522
İZMİR KANAL 1 TV 336 956 522
İZMİR EGE TV 100 000 000
NİĞDE TV 20 000 000
TOPLAM 19 671 873 044

1995 Yılında Radyolarda Yapılan Reklam Giderleri

POWER 520 000 000
TRT FM 502 193 750
NUMBER ONE 375 360 000
BEST FM 282 150 000
İSTANBUL FM 236 250 000
CAPİTAL 232 478 400
SHOW RADYO 209 000 000
CLASS FM 181 581 750
BANT YAPIM/COP 150 000 000
HBB 125 505 000
TESK FM 100 000 000
ANADOLU RADYO 69 000 000
RADYO SES 67 750 000
SES RADYO 25 000 000
EGE FM 19 800 000
TOPLAM 3 096 068 900

1.1.1996 - 30.4.1996 Tarihleri Arasında Radyolarda Yapılan Reklam Giderleri
MAVİ RADYO 21 739 000
TOPLAM 21 739 00

1
TABL

2
TABL

3
TABL

4
TABL

5
TABL

6
TABL

7
TABL

8
TABL

9
TABL

10
TABL

3. – Sıvas Milletvekili Musa Demirci’nin, Sıvas’a bağlı bazı köylerin yol, köprü, su kanalı ve kanalizasyon sorununa ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/899)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirttiğim sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yaşar Dedelek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 22.5.1996
Musa Demirci
Sıvas
Sorularım :
1. Sıvas İli Altınyayla İlçesi, Altınyayla-Kaleköy arasındaki 4 km ve Şarkışla-Radar Mevzi Komutanlığı arasındaki 10
km’lik yolun ne zaman asfaltlanacağı?
2. Sıvas İli, Altınyayla İlçesi Küçükyurt, Mutubey, Harmandalı, Tahyurt, Güzeloğlan ve Bayındır mezrası köylerine ait grup
yollarının ne zaman kumlanması düşünülüyor?
3. Sıvas İli Akıncılar İlçesi, Ortaköy ve Şenbağlar Köyü arasındaki mülkiyeti Hazineye ait 3 500 Dekâr genişliğindeki dere
yatağında ıslah çalışmaları yapılacak mı, daha sonra yöre çiftçisine dağıtılması düşünülüyor mu?
4. Sıvas İli Divriği İlçesine, Köy Hizmetleri Şantiye Şefliği kurulacak mı?
5. Sıvas İli Gemerek İlçesi, İlçe Merkezi ve Yeniçubuk Kasabasını sulayan toprak kanalların, beton kanala dönüştürülmesi
düşünülüyor mu?
6. Sıvas İli Gölova İlçesi Akçataş, Bozat, Karayakup, Demirkonak, Aydoğdu ve Günalan köylerinin sulama kanallarının ne
zaman yapılacağı?
7. Sıvas İli Gölova İlçesi Aslanca, A. Tepecik, Aydoğdu, Çataklı, Çevrecik, Çobanlı, Gözlüce, İlyasköy, Karayakup,
Sarıyusuf, Subaşı ve Yuvacık köy yollarının bakım ve kumlanmasının ne zaman yapılacağı?
8. Sıvas İli Gölova İlçesi;
a)Boğazköy, Çataklı, Çobanlı ve Günalan köylerinin kanalizasyonları yapılacak mı?
b) Çakırşeyh ve Gözlüce köylerinin sulama kanalı ve havuzunun ne zaman yapılacağı, soğuksu köyü toprak sulama kanalının
beton kanal olarak ne zaman yapılması düşünülüyor?
c) Günalan, Soğuksu ve Yaylaçayı köylerinin köprülerinin ne zaman yapılacağı?
9. Sıvas İli Gürün İlçesi;
a) Gökpınar göleti sulama projesinin ne zaman uygulanacağı?
b) Gökpınar Vadisi, Sazcağız suyu mevkii, Suğul Vadisi, Akdere köyü ve civarında tatlısu ve tarla balıkçılığı konusunda bir
araştırma çalışması var mıdır?
10) Sıvas İli Hafik İlçesi, Düzyayla köyündeki içme suyunun ilçeye getirilmesi düşünülüyor mu, bu konuda yapılan bir
planlama var mıdır?
11. Sıvas İli Koyulhisar İlçesi; Akseki Köyü ile Sarıharman Köyü arasındaki, dere üzerine ne zaman köprü yapılacağı, 1995
yılında yoğun yağışlarla yıkılan Ballıca, Aksu ve Kurşunlu köylerine ait köprülerin acilen yapılması düşünülüyor mu?
12. Sıvas İli Suşehri İlçesine Köy Hizmetleri Şubesi açılması düşünülüyor mu?
13. Sıvas İli Ulaş İlçesi;
a) Çavdar ve Ovacık grup yollarında alt yapı, genişleme ve kumlama çalışmaları bu yıl yapılacak mı?
b) Kazanpınar, Küpeli, Acıyurt, Kurtoğlu köyyolları ile Tecer-Eskikarahisar köyyolu asfaltlanacak mı?
14. Sıvas İli Zara İlçesi Zoğallı, Evrencik, A. Mescit, A. Çamurcu, Beypınarı-İğdeli ve Korkutçaylı ana rup yollarının alt
yapı ve stabilizasyonu yapılacak mı?
T.C.
Devlet Bakanlığı 19.6.1996
Sayı : B.02.0.0011-29/0762
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin 22.5.1996 tarih ve 7/899-2007 sayılı yazılı soru önergesi incelenmiş olup, soru
önergesi ile ilgili bilgiler aşağıda sunulmuştur.
1. Sıvas İli Altınyayla İlçesi Altınyayla-Karaköy arasındaki 4 km’lik kısım ile Şarkışla-Radar Mevzii Komutanlığı
arasındaki yol Köy Hizmetleri Yol ağında bulunmayıp Karayolları 16 ncı Bölge Müdürlüğü yol ağında bulunmaktadır. Bu nedenle
yapımı da Karayolları 16 ncı Bölge Müdürlüğüne aittir.
2. Sıvas İli Altınyayla İlçesi Kürkçüyurdu, Mutubey, Harmandalı, Tahtyurt, Güzeloğlan ve Bayındır yollarının stabilize
kaplaması 1996 yılı programında yer almamaktadır. İleriki yıllarda programa girdiği takdirde yapımı cihetine gidilecektir.
3. Sıvas İli Akıncılar İlçesi Ortaköy ve Şenbağlar Köyü arasındaki dere yatağında ıslah yapılması konusunda bugüne kadar
müracaat yapılmamıştır. Konunun mahallinde tetkiki için Sıvas Köy Hizmetleri 5 inci Bölge Müdürlüğüne gerekli talimat verilmiş
olup, konu hakkında DSİ Teşkilatınca 200 mt. yatak ıslahı yapılmış olup, henüz çalışmalar tamamlanmamıştır.
4. Sıvas İli Divriği İlçesinde Köy Hizmetleri Müdürlüğünün bakımevi mevcut olup, her türlü ihtiyaca cevap vermektedir.
5. Sıvas-Gemerek İlçesi merkezi tarım arazilerine sulama suyu temini amacıyla 1968-1974 yılları arasında Teşkilatımızca
sulama tesisi gerçekleştirilmiştir. Bu kez toprak kanalların kaplanması konusundaki talebin mahallinde incelenmesi için Sıvas Köy
Hizmetleri 5 inci Bölge Müdürlüğüne gerekli talimat verilmiştir. Konu hakkında etüd neticesine göre işlem yapılacaktır.
Yeniçubuk Kasabası tarım arazilerine Çubuksu deresinden alınacak 150 lt/sn. su ile sağ sahilde 2 560 dekâr tarım arazisine
hizmet götürecek proje bütçe imkânları dahilinde ileriki yıllarda kullanılacaktır.
6. Sıvas İli Gölova İlçesi Akçataş, Bozat, Karayakup, Demirkonak, Aydoğdu ve Günalan Köyleri için sulama kanalları
yapılması talebi DSİGenel müdürlüğü Gölova Barajı sulama planlaması kapsamında (suşehri projesi P1-P2 pompajları 2 nci
merhale) ele alınacağından Teşkilatımızca yapılacak herhangi bir işlem bulunmamaktadır.
7. Sıvas İli Gölova İlçesi Aslanca, Aş. Tepecik, Aydoğdu, Çataklı, Çobanlı, Gözlüce, İlyasköy, Karayakup, Sarıyusuf,
Subaşı ve Yuvacık Köyyollarının grayderle bakımı yapılarak sürekli trafiğe açık tutulmaktadır.
8. Kanalizasyon yapımı için 1996 yılında 50 milyar TL. ödenek verilmiş, bu ödenekle de Türkiye genelinde 323’ü devam eden,
191’i yeni iş olmak üzere toplam 514 köy püremanet olarak 1996 yılı yatırım programına alınmıştır. Ancak, program çalışmaları
tamamlanmış ve mevcut ödeneğin tamamı 514 köye (ortalama 100 milyar TL.) tahsis edilmiştir. Bu nedenle 1996 yılı yatırım
programında yer almayan adıgeçen köylerin kanalizasyonlarının bu aşamada ödenek yetersizliğinden dolayı değerlendirilmeleri
mümkün olamamaktadır.
Sıvas Gölova-Gözlüce Köyü sulama tesisi projesi 1996 yılı yatırım programında yer almaktadır. Proje ile Eliyeboğazı
deresinden alınacak 6 lt/sn. için havuz-kanal projesi uygulanacaktır.
Sıvas-Gölova-Çakırşeyh Köyü sulama suyu temini konusu önceki yıllarda yapılan etüdler sonucunda olumlu bulunmuş olup,
konu ile ilgili planlama ve projeleme çalışmalarının tamamlanmasına müteakiben ileriki yıllar yatırım programlarında
uygulanacaktır.
Soğuksu ve Yaylaçayı köyyolları köprüleri 1996 yılı programında yer almamaktadır. İleriki yıllarda programa girdiği takdirde
yapılmaya çalışılacaktır.
9. Sıvas-Suşehri-Gökpınar göleti olarak adıgeçen konunun mevcut tabiî gölden pompaj yapmak suretiyle sulama amaçlı olarak
DSİGenel Müdürlüğünce ele alınan proje ile ilgili olduğu anlaşıldığından bu konuda herhangi bir işlem yapılamamaktadır.
Gürün-Gökpınar Vadisi Sazcağız Köyü mevkii Şuğul Vadisi Akdere Köyü ve civarında tatlısu ve tarla balıkçılığı konusu ise
Tarım İl Müdürlüğü görev alanı içerisinde kalmaktadır.
10. Hafik İlçesi, Düzyayla Köyündeki içmesuyunun ilçeye getirilmesi konusu Genel Müdürlüğümüz çalışma alanı dışında
olduğundan herhangi bir planlama yapılamamaktadır.
11. Sıvas İli Koyulhisar İlçesi Akseki ile Sarıharman Köylerinin ilçe ile bağlantı yollarında köprü ihtiyacı olmayıp iki köy
arasındaki bağlantı yolunda köprü ihtiyacı bulunmaktadır. İleriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır. Ayrıca
Koyulhisar, Ballıca, Aksu ve Kurşunlu köyyolları köprüleri 1995 yılında devlet vatandaş işbirliği içerisinde yapılması planlanarak
püremanet işler programına alınmış ve yer teslimi yapılmıştır. Ancak köy muhtarlıklarınca işçilik taahhütleri yerine
getirilmediğinden köprülerin yapımı gerçekleştirilememiştir.
12. Sıvas İli Suşehri İlçesinde Köy Hizmetleri Müdürlüğünün bakımevi mevcut olup, her türlü ihtiyaca cevap vermektedir.
13. Sıvas, Ulaş, Çavdar grup yolu altyapı ve kumlama çalışmaları 1996 yılı içerisinde yapılacaktır. Ovacık grup yolu ise
ileriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır.
14. Sıvas Zara İlçesi Aş. Mescit, Çaylıca grup köyyolları 1996 yılı stabilize kaplama programında yer almaktadır. Program
çalışmaları doğrultusunda yılı içerisinde yapılacaktır.
Beypınarı, İğdeli, Korkutçayı grup köyyolları stabilize kaplama çalışmaları devam etmektedir. Söz konusu grup yollarının alt
yapıları ise ileriki yıllarda programa girdiği takdirde yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
İbrahim Yaşar Dedelek
Devlet Bakanı
4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından yapılan mucur ihaleleri hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/910)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın İ. Yaşar Dedelek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 24.5.1996
Zeki Ünal
Karaman
Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü köy yollarında kullanmak üzere 1995 yılı sonlarında ve 1996 yılında muhtelif
tarihlerde temel malzemesi ve mucur ihalesinin yapıldığı tüm ihaleleri DYPeski İl Başkanı Lütfü Arslan’ın aldığı, ihaleye
kimlerin katıldığının belli olmadığı, hazırlanan mucurların evsafının şartnamedeki şartlara uymadığı, mucurlara beton kumu ve
diğer kötü malzemelerin karıştırıldığı, 22 milyar TL. tutarındaki mucurun Köy Hizmetlerince nasıl alındığının veya nasıl kabul
edildiğinin bilinmediği, Lütfü Arslan’ın konkasör tesislerinde By-pass sisteminin olmadığı, mucurların iyi görünmesi için Karaman
Belediyesinin İtfaiye ekiplerince yıkandığı iddia edilmektedir.
Bu iddialar doğru mudur?
T.C.
Devlet Bakanlığı 18.6.1996
Sayı :B.02.0.0011-20/0761

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10.6.1996 tarih ve 7/910-2035/5485 sayılı yazınız.
Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi incelenmiştir.
Karaman Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü yollarında kullanmak üzere alınan temel malzemeler 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun 81 inci maddesinin (c) fıkrasına göre kapalı teklif usulü ihale yapılarak alınmıştır.
Yazınız ekinde gönderilen doküman listesinden de anlaşılacağı üzere DYP Eski İl Başkanı Lütfi Arslan’ın ihalelerin tümünü
aldığı iddiası doğru değildir.
İhaleye katılanlar, Sait Günkon, Dikiciler A.Ş., Hüseyin Çal ve Necmi Demir’dir. Yunus İnş. A.Ş.’den İl Daimî Encümen
Başkanlığı teklif almak kaydıyla pazarlık usulü ile malzeme almıştır.
Alınan bütün malzemeler Emanet ve Kabul Komisyonları tarafından şartname ve evsafa uygun olduğu tespit edilerek
alınmıştır.
Malzemelerin içinde kum ve kötü malzeme karışımı yoktur. Ancak; 15.2.1996 tarihinde İl Daimî Encümeni Başkanlığı
tarafından pazarlık usulü ile alınan 1 048 m3 filler, 948 m3 (A) tipi mıcır ve 948 m3 (B) tipi mıcır malzemelerinden 1 048 m3 filler
teslim alınmış olup diğer 948 m3 (A) tipi ve 948 m3 (B) tipi mıcırlar Karaman Köy Hizmetleri İdare binası sahasına yağışlı
havada nakledilirken yükleme esnasında malzemelere hafif çamur karıştığından bu malzemeler Emanet Komisyonu tarafından kabul
edilmemiştir. Ancak malzemelerin temiz olduğunu iddia eden taşaron temizliğini ispat etmek için iki tank su getirerek yıkatmak
istemiş fakat Emanet Komisyonu bu talebi kabul etmemiştir.
Bu nedenlerle 948 m3 (A) tipi ve 948 m3 (B) tipi mıcır halen taşaronun ocağındaki stokta yediemin olarak kendisinde durmakta
olup henüz kullanılmamıştır.
Bilgilerinize arz ederim.

İbrahim Yaşar Dedelek
Devlet Bakanı

Harcama Mıcır Mıcır
İhale Tarihi Tertibi (A) m3 (B) m3 Filler Keşif Bedeli Taşaron Adı
19.9.1995 Genel İdare 810 – 2 430 884 747 610 Hüseyin Çal
19.9.1995 Genel İdare 810 – 2 430 884 747 610 Hüseyin Çal
19.9.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Hüseyin Çal
19.9.1995 Genel İdare 810 – 2 430 884 747 610 Hüseyin Çal
20.9.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Hüseyin Çal
20.9.1995 Genel İdare 450 – 1 350 491 526 450 Hüseyin Çal
20.9.1995 Genel İdare 750 – 2 250 819 210 750 Hüseyin Çal
15.11.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Sait Günken
15.11.1995 Genel İdare 890 – 2 670 972 130 090 Sait Günken
15.11.1995 Genel İdare 905 – 2 715 988 514 305 Sait Günken
15.11.1995 Genel İdare 915 – 2 745 999 437 115 Dikiciler A.Ş.
15.11.1995 Genel İdare 900 – 2 700 983 052 900 Dikiciler A.Ş.
15.11.1995 Genel İdare 910 – 2 730 993 975 710 Dikiciler A.Ş.
TOPLAM 10 895 – 32 685 11 900 401 495

İl Daimi Encümeni Başkanlığınca Alınan Malzemeler :
Harcama Mıcır Mıcır
İhale Tarihi Tertibi (A) m3 (B) m3 Filler Keşif Bedeli Taşaron Adı
2.8.1995 Özel İdare – 985 3 070 1 106 451 135 Dikiciler A.Ş.
2.8.1995 Özel İdare – 1 230 3 700 1 346 162 530 Dikiciler A.Ş.
25.8.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
25.8.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
25.8.1995 Özel İdare – – 620 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
6.9.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
6.9.1995 Özel İdare – 580 – 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
6.9.1995 Özel İdare – – 620 150 000 000 Yunus İnş. A.Ş.
25.10.1995 Özel İdare – 825 3 900 1 279 731 000 Hüseyin Çal
15.2.1996 Özel İdare 948 948 1 048 838 163 176 Yunus İnş. A.Ş.
TOPLAM 948 6 308 12 958 5 469 776 000
Yukarıda dökümü yapılan malzemelerin temini için 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 81. maddesinin (c) fıkrasına göre
kapalı teklif usulü ile ihale yapılarak alınmıştır.
Ankara Milletvekili SaffetArıkan Bedük ve 57 arkadaşının, Emlak Bankası Eski GenelMüdürü Engin Civan’ın rüşvet
karşılığı verdiği krediler ve çıkar temin eden bazı tasarruflarına karşın gerekli işlemleri yapmamak suretiyle görevini
kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Mesut
Yılmaz hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesine verilen oyların sonucu
(Kabul edilmiştir.)
Üye Sayısı : 550
Kullanılan Oy : 460
Kabul Edenler : 337
Reddedenler : 116
Çekimser : 1
Geçersiz Oylar : —
Oya Katılmayanlar : 96
Açık Üyelikler : —
Mükerrer Oylar : 6

(Kabul Edenler)
ADANA
Cevdet Akçalı
Yakup Budak
Mehmet Büyükyılmaz
Sıtkı Cengil
İ. CevherCevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
Orhan Kavuncu
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Ahmet Çelik
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
İsmet Attila
Osman Hazer
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık Altay
Cemil Erhan
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Köse
Murtaza Özkanlı
AMASYA
Ahmet İyimaya
Cemalettin Lafcı
Haydar Oymak
ANKARA
İlhan Aküzüm
YılmazAteş
Saffet Arıkan Bedük
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Ali Dinçer
Ömer Ekinci
Eşref Erdem
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Şaban Karataş
M. Seyfi Oktay
Önder Sav
Ahmet Tekdal
Rıza Ulucak
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Arif Ahmet Denizolgun
Hayri Doğan
Emre Gönensay
BekirKumbul
Yusuf Öztop
Metin Şahin
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Hasan Ekinci
AYDIN
M. Fatih Atay
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
Muhammet Polat
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İ. Önder Kırlı
İsmail Özgün
İlyas Yılmazyıldız
BARTIN
Köksal Toptan
BATMAN
Alaattin SeverAydın
Musa Okçu
Faris Özdemir
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Hüsamettin Korkutata
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Zeki Ergezen
Edip Safder Gaydalı
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi Hoşver
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
Cemal Külahlı
Ali Osman Sönmez
Yahya Şimşek
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Ahmet Küçük
Nevfel Şahin
ÇANKIRI
İsmail Coşar
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Hasan Çağlayan
Zülfikâr Gazi
Yasin Hatiboğlu
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Hilmi Develi
Mehmet Gözlükaya
Adnan Keskin
Haluk Müftüler
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
M. Salim Ensarioğlu
Sacit Günbey
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Cihan Paçacı
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Mustafa Kul
Naci Terzi
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Zeki Ertugay
Lütfü Esengün
Abdulilah Fırat
Ömer Özyılmaz
AslanPolat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Hanifi Demirkol
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Mehmet Bedri İncetahtacı
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Turhan Arçelik
Ergun Özdemir
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Fuat Çay
AliGünay
Süleyman Metin Kalkan
Nihat Matkap
MehmetSılay
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Mustafa Köylü
Halil Yıldız
İÇEL
Oya Araslı
Fevzi Arıcı
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
D. Fikri Sağlar
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Ziya Aktaş
Yıldırım Aktuna
SedatAloğlu
Tayyar Altıkulaç
Azmi Ateş
Mehmet Aydın
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Gürcan Dağdaş
Süleyman Arif Emre
Hasan Tekin Enerem
Ekrem Erdem
Mehmet FuatFırat
Algan Hacaloğlu
Metin Işık
Cefi Jozef Kamhi
Hüseyin Kansu
AhmetGüryüz Ketenci
Osman Kılıç
Hayri Kozakçıoğlu
Mehmet Tahir Köse
Göksal Küçükali
Mehmet Moğultay
Ali Oğuz
Altan Öymen
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
MehmetAli Şahin
Ali Topuz
Osman Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Turhan Arınç
Ali Rıza Bodur
Hasan Denizkurdu
Sabri Ergül
Aydın Güven Gürkan
Gencay Gürün
Birgen Keleş
Mehmet Köstepen
IşılaySaygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet Sağlam
Ali Şahin
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
Erol Karan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
Fikret Ünlü
KARS
Sabri Güner
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
İsmail Cem
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Abdullah Gül
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
Recep Kırış
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Hacı Filiz
Mikail Korkmaz
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
Doğan Güreş
KOCAELİ
Necati Çelik
Şevket Kazan
Onur Kumbaracıbaşı
Osman Pepe
Bekir Yurdagül
KONYA
Hüseyin Arı
Nezir Büyükcengiz
Veysel Candan
Remzi Çetin
Necati Çetinkaya
Abdullah Gencer
Ali Günaydın
Teoman Rıza Güneri
Hasan Hüseyin Öz
Lütfi Yalman
MehmetAli Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Emin Karaa
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
Metin Perli
MALATYA
Yaşar Canbay
Ayhan Fırat
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Rıza Akçalı
Bülent Arınç
Ayseli Göksoy
Yahya Uslu
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Fehim Adak
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
İrfettin Akar
Zeki Çakıroğlu
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
Nedim İlci
Sabahattin Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet Elkatmış
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Mehmet Salih Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
İhsan Çabuk
Mustafa Hasan Öz
RİZE
Ahmet Mesut Yılmaz
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
SAMSUN
Ahmet Demircan
Nafiz Kurt
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Kadir Bozkurt
SIVAS
Musa Demirci
Tahsin Irmak
MahmutIşık
Temel Karamollaoğlu
Abdullatif Şener
Nevzat Yanmaz
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
SedatEdip Bucak
Necmettin Cevheri
Zülfükar İzol
Ahmet Karavar
AbdülkadirÖncel
M.Fevzi Şıhanlıoğlu
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Bayram Fırat Dayanıklı
Nihan İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Abdullah Arslan
Hanefi Çelik
Ali Şevki Erek
Ahmet Fevzi İnceöz
Bekir Sobacı
Şahin Ulusoy
TRABZON
Yusuf Bahadır
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
Kamer Genç
İsmail İlhan Sungur
TUNCELİ
OrhanVeli Yıldırım
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Maliki Ejder Arvas
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Yusuf Bacanlı
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
ÖmerBarutçu
Hasan Gemici

ADANA
İmren Aykut
Mustafa Küpeli
ADIYAMAN
MahmutBozkurt
AFYON
H.İbrahim Özso

(Reddedenler)
AĞRI
Yaşar Eryılmaz
AKSARAY
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu

ANKARA
Nejat Arseven
Cemil Çiçek
Mehmet Ekici
Agah Oktay Güner
İrfan Köksalan
Mehmet Sağdıç
Yücel Seçkiner
İlker Tuncay
ANTALYA
İbrahim Gürdal
Sami Küçükbaşkan
ARTVİN
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
BATMAN
Ataullah Hamidi
BAYBURT
Ülkü Güney
BİTLİS
Kâmran İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas İnceayan
BURDUR
Yusuf Ekinci
BURSA
İlhan Kesici
Feridun Pehlivan
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Mustafa Cumhur Ersümer
ÇANKIRI
Mete Bülgün
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Sebgetullah Seydaoğlu
ERZURUM
Necati Güllülü
ESKİŞEHİR
Mustafa Balcılar
GAZİANTEP
Mustafa R.Taşar
Ünal Yaşar
GİRESUN
BurhanKara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
HATAY
Levent Mıstıkoğlu
IĞDIR
Adil Aşırım
ISPARTA
Erkan Mumcu
İÇEL
HalilCin
Ali Er
Rüştü Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Ahat Andican
Refik Aras
Ali Coşkun
Hüsnü Doğan
HalitDumankaya
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
EminKul
Yusuf Namoğlu
Korkut Özal
Ali TalipÖzdemir
Yusuf Pamuk
Güneş Taner
Şadan Tuzcu
İZMİR
Işın Çelebi
Metin Öney
Rüşdü Saracoglu
Süha Tanık
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Ali Doğan
KARS
Y. Selahattin Beyribey
KAYSERİ
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
Cemal Özbilen
KIRŞEHİR
Mehmet Ali Altın
KOCAELİ
Hayrettin Uzun
KONYA
Ahmet Alkan
Mehmet Keçeciler
MALATYA
Miraç Akdoğan
Metin Emiroğlu
MANİSA
Abdullah Akarsu
SümerOral
EkremPakdemirli
MARDİN
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
MUŞ
Erkan Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
NİĞDE
Akın Gönen
ORDU
Mustafa Bahri Kibar
Nabi Poyraz
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
SAKARYA
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
Murat Karayalçın
Biltekin Özdemir
Adem Yıldız
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİNOP
YaşarTopçu
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap Gülpınar
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
EnisSülün
TOKAT
Metin Gürdere
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
UŞAK
Yıldırım Aktürk
VAN
Mustafa Bayram
Şerif Bedirhanoğlu
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Lütfullah Kayalar
İsmail Durak Ünlü

(Çekimser)
HATAY
Atila Sa


(Oya Katılmayanlar

ADANA
Uğur Aksöz
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Erol Çevikçe
Tuncay Karaytuğ
Arif Sezer
ADIYAMAN
Ahmet Doğan
AFYON
Kubilay Uygun
ANKARA
Gökhan Çapoğlu
Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)
Aydın Tümen
Hikmet Uluğbay
ANTALYA
Deniz Baykal
ARDAHAN
Saffet Kaya
AYDIN
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Safa Giray
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
BARTIN
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BİLECİK
Şerif Çim
BOLU
Mustafa Karslıoğlu
BURDUR
Kâzım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
Cavit Çağlar
Hayati Korkmaz
Ertuğrul Yalçınbayır
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
A. Hamdi Üçpınarlar
DENİZLİ
Hasan Korkmazcan (Bşk. V.)
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ERZURUM
İsmail Köse
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
İbrahim Yaşar Dedelek (B.)
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu (B.)
HAKKÂRİ
Naim Geylani
Mustafa Zeydan
HATAY
Ali Uyar
Hüseyin Yayla
İÇEL
Abdülbaki Gökçel
Mustafa İstemihan Talay
İSTANBUL
Nami Çağan
Tansu Çiller
Bülent Ecevit
İsmail Kahraman
Ercan Karakaş
Aydın Menderes
Necdet Menzir
H. Hüsamettin Özkan
Ahmet Tan
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
İ. Kaya Erdem
Şükrü Sina Gürel
Atilla Mutman
Ahmet Piriştina
Rıfat Serdaroğlu
Hakan Tartan
Zerrin Yeniceli
KARABÜK
Şinasi Altıner
KARS
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KIRKLARELİ
Necdet Tekin
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
İsmail Kalkandelen
KONYA
Abdullah Turan Bilge
Necmettin Erbakan
Mustafa Ünaldı
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
MANİSA
Tevfik Diker
Hasan Gülay
Cihan Yazar
MUĞLA
Fikret Uzunhasan
ORDU
Müjdat Koç
Refaiddin Şahin
SAKARYA
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
İrfan Demiralp
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
ŞANLIURFA
İbrahim Halil Çelik (İ.A.)
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
TRABZON
Hikmet Sami Türk
UŞAK
Mehmet Yaşar Ünal
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Tahsin Boray Baycık
Mümtaz Soysal

ANKARA
Yücel Seçkiner
ANTALYA
Emre Gönensay

(Mükerrer Oylar)
İZMİR
Rüştü Saracoglu
KOCAELİ
Hayrettin Uzu


SAKARYA
Ersin Taranoğlu
YALOVA
Cevdet Aydın

Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 61 arkadaşının, Partisine oy kazandırmak amacıyla Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü yöneticilerine verdiği talimatlar neticesinde ÇAY-KUR’u zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve
bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve ilgili hükümlerine uyduğu iddiasıyla Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında
Anayasanın 100 üncü maddesi uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesine Verilen Oyların Sonucu :
Kabul edilmemiştir.
Üye Sayısı : 550
Kullanılan Oy : 475
Kabul Edenler : 155
Reddedenler : 316
Çekimserler : 2
Geçersiz Oylar : –
Oya Katılmayanlar : 77
Açık Üyelikler : –
Mükerrer Oylar : 2
(Kabul Edenler)
ADANA
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Celal Topkan
AFYON
Sait Açba
İsmet Attila
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
Cemil Erhan
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Köse
AMASYA
Ahmet İyimaya
Haydar Oymak
ANKARA
İlhan Aküzüm
Yılmaz Ateş
Saffet Arıkan Bedük
Ali Dinçer
Eşref Erdem
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Önder Sav
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Hayri Doğan
Emre Gönensay
Bekir Kumbul
Yusuf Öztop
ARDAHAN
İsmet Atalay
Saffet Kaya
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Hasan Ekinci
AYDIN
M. Fatih Atay
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İ. Önder Kırlı
İlyas Yılmazyıldız
BATMAN
Faris Özdemir
Bahattin Şeker
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
BOLU
Necmi Hoşver
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Ali Osman Sönmez
Yahya Şimşek
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Ahmet Küçük
Nevfel Şahin
ÇANKIRI
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Adnan Keskin
Haluk Müftüler
DİYARBAKIR
M. Salim Ensarioğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Cihan Paçacı
ERZİNCAN
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Zeki Ertugay
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
GİRESUN
Ergun Özdemir
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Fuat Çay
Nihat Matkap
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Halil Yıldız
İÇEL
Oya Araslı
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Sedat Aloğlu
Tayyar Altıkulaç
Hasan Tekin Enerem
Algan Hacaloğlu
Cefi Jozef Kamhi
Ercan Karakaş
Ahmet Güryüz Ketenci
Hayri Kozakçıoğlu
Mehmet Moğultay
Altan Öymen
Mehmet Sevigen
Ali Topuz
Bahattin Yücel
İZMİR
Turhan Arınç
Ali Rıza Bodur
Hasan Denizkurdu
Sabri Ergül
Gencay Gürün
Birgen Keleş
Mehmet Köstepen
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
KAHRAMANMARAŞ
Ahmet Dökülmez
Mehmet Sağlam
KARS
Sabri Güner
KASTAMONU
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
KIRIKKALE
Haci Filiz
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
KİLİS
Doğan Güreş
KOCAELİ
Osman Pepe
KONYA
Nezir Büyükcengiz
Veysel Candan
Necati Çetinkaya
Ali Günaydın
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
MALATYA
Ayhan Fırat
MANİSA
Rıza Akçalı
Yahya Uslu
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
MUĞLA
İrfettin Akar
Zeki Çakıroğlu
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
NEVŞEHİR
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Ergun Özkan
RİZE
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
Nafiz Kurt
SİNOP
Kadir Bozkurt
SIVAS
Tahsin Irmak
Mahmut Işık
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Necmettin Cevheri
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Ali Şevki Erek
TRABZON
Yusuf Bahadır
TUNCELİ
Kamer Genç
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Yusuf Bacanlı
ZONGULDAK
Ömer Barutçu

ADANA
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Yakup Budak
Mehmet Büyükyılmaz
Sıtkı Cengil
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
AFYON
Osman Hazer
H. İbrahim Özsoy
AĞRI
M. Sıddık Altay
Yaşar Eryılmaz
Celal Esin
M. Ziyattin Tokar
AKSARAY
Murtaza Özkanlı
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Cemalettin Lafcı
ANKARA
Nejat Arseven
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Mehmet Ekici
Ömer Ekinci
Agah Oktay Güner
Halis Uluç Gürkan
Şaban Karataş
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Yücel Seçkiner
(Reddedenler)
Ahmet Tekdal
İlker Tuncay
Rıza Ulucak
Hikmet Uluğbay
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Arif Ahmet Denizolgun
İbrahim Gürdal
Sami Küçükbaşkan
Metin Şahin
ARTVİN
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
Muhammet Polat
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Mustafa Güven Karahan
İsmail Özgün
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Ataullah Hamidi
Musa Okçu
BAYBURT
Ülkü Güney
Suat Pamukçu
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
Hüsamettin Korkutata
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Kâmran İnan
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Avni Akyol
Feti Görür
Abbas İnceayan
Mustafa Karslıoğlu
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci

Kâzım Üstüner
BURSA
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
İlhan Kesici
Hayati Korkmaz
Cemal Külahlı
Feridun Pehlivan
Ertuğrul Yalçınbayır
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
İsmail Coşar
ÇORUM
Mehmet Aykaç
Zülfikâr Gazi
Yasin Hatiboğlu
DENİZLİ
Hilmi Develi
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Sacit Günbey
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Sebgetullah Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ELAZIĞ
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Lütfü Esengün
Abdulilah Fırat
Necati Güllülü
Ömer Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
Hanifi Demirkol
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Kahraman Emmioğlu
Ali Ilıksoy
Mehmet Bedri İncetahtacı
Mustafa R. Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Turhan Alçelik
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HATAY
Ali Günay
Süleyman Metin Kalkan
Levent Mıstıkoğlu
Mehmet Sılay
Hüseyin Yayla
ISPARTA
Mustafa Köylü
Erkan Mumcu
İÇEL
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Halil Cin
Ali Er
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Azmi Ateş
Mehmet Aydın
Mustafa Baş
Mukadder Başeğmez
Ali Coşkun
Nami Çağan
Gürcan Dağdaş
Hüsnü Doğan
Halit Dumankaya
Süleyman Arif Emre
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
İsmail Kahraman
Hüseyin Kansu
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Osman Kılıç
Emin Kul
Göksal Küçükali
Yusuf Namoğlu
Ali Oğuz
Korkut Özal
Ali Talip Özdemir
H. Hüsamettin Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Ali Şahin
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Şadan Tuzcu
Osman Yumakoğulları
Bahri Zengin
İZMİR
Veli Aksoy
Işın Çelebi
Aydın Güven Gürkan
Metin Öney
Rüşdü Saracoğlu
Süha Tanık
Sabri Tekir
Zerrin Yeniceli
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Hasan Dikici
Ali Doğan
Avni Doğan
Mustafa Kamalak
Ali Şahin
KARABÜK
Hayrettin Dilekcan
Erol Karan
KARAMAN
Abdullah Özbey
Zeki Ünal
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
İsmail Cem
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
Recep Kırış
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
Mikail Korkmaz
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
Cemal Özbilen
KIRŞEHİR
Mehmet Ali Altın
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Necati Çelik
Şevket Kazan
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Hüseyin Arı
Abdullah Turan Bilgi
Remzi Çetin
Abdullah Gencer
Teoman Rıza Güneri
Mehmet Keçeciler
Hasan Hüseyin Öz
Lütfi Yalman
KÜTAHYA
Ahmet Derin
Metin Perli
MALATYA
Miraç Akdoğan
Yaşar Canbay
Fikret Karabekmez
M. Recai Kutan
MANİSA
Abdullah Akarsu
Bülent Arınç
Hasan Gülay
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
MARDİN
Fehim Adak
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
MUŞ
Nedim İlci
Erkan Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdulkadir Baş
Mehmet Elkatmış
NİĞDE
Akın Gönen
Mehmet Salih Katırcıoğlu
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Mustafa Hasan Öz
Nabi Poyraz
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Şevki Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
Ahmet Demircan
Ayhan Gürel
Biltekin Özdemir
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
Adem Yıldız
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Yaşar Topçu
SIVAS
Musa Demirci
Temel Karamollaoğlu
Abdullatif Şener
Nevzat Yanmaz
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap Gülpınar
Zülfikar İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram Fırat Dayanıklı
Enis Sülün
TOKAT
Abdullah Arslan
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Ahmet Feyzi İnceöz
Bekir Sobacı
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
Hikmet Sami Türk
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Maliki Ejder Arvas
Mustafa Bayram
Şerif Bedirhanoğlu
Fethullah Erbaş
Şaban Şevli
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Lütfullah Kayalar
Abdullah Örnek
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
Tahsin Boray Baycık
Hasan Gemici
ANKARA
Aydın Tümen
ANTALYA
Deniz Baykal
AYDIN
Sema Pişkinsüt
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Safa Giray
Tamer Kanber
BARTIN
Köksal Toptan
BİLECİK
Şerif Çim
BİTLİS
Zeki Ergezen
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
Cavit Çağlar
ÇORUM
Hasan Çağlayan
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hasan Korkmazcan (Bşk. V.)
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
ERZİNCAN
Mustafa Kul
ERZURUM
İsmail Köse
ESKİŞEHİR
İbrahim Yaşar Dedelek
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Mehmet Batallı
Hikmet Çetin
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HAKKÂRİ
Naim Geylani
Mustafa Zeydan
HATAY
Ali Uyar
IĞDIR
Adil Aşırım
İÇEL
Fevzi Arıcı
Abdülbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
İSTANBUL
Tansu Çiller
Bülent Ecevit
Mehmet Tahir Köse
Aydın Menderes
Necdet Menzir
Mehmet Cevdet Selvi
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
İ. Kaya Erdem
Atilla Mutman
Ahmet Piriştina
Rıfat Serdaroğlu
Hakan Tartan
KARABÜK
Şinasi Altıner
KAYSERİ
Abdullah Gül
KIRKLARELİ
Necdet Tekin
KOCAELİ
Halil Çalık
İsmail Kalkandelen
Onur Kumbaracıbaşı
KONYA
Necmettin Erbakan
Mustafa Ünaldı
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
Emin Karaa
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
Metin Emiroğlu
MANİSA
Tevfik Diker
Ayseli Göksoy
Cihan Yazar
MARDİN
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
Fikret Uzunhasan
MUŞ
Sabahattin Yıldız
ORDU
Müjdat Koç
Refaiddin Şahin
SAMSUN
İrfan Demiralp
Yalçın Gürtan
Murat Karayalçın
SIVAS
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
İbrahim Halil Çelik (İ.A.)
M. Fevzi Şıhanlıoğlu
TOKAT
Şahin Ulusoy
TUNCELİ
Orhan Veli Yıldırım
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Mümtaz Soysal

İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel ve 60 arkadaşının, Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin kamuoyuna yansıyan miktarını,
Muhasebeî Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı olarak harcamak suretiyle Devleti zarara uğratarak görevlerini
kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin TCK’nun 240 ve diğer ilgili maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu
Çiller ve Maliye eski Bakanı İsmet Attila hakkında Anayasanın 100 üncü maddesi uyarın-
ca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesine verilen oyların sonucu
Kabul edilmemiştir.
Üye Sayısı : 550
Kullanılan Oy : 511
Kabul edenler : 246
Reddedenler : 259
Çekinserler : —
Geçersiz Oy : 1
Oya Katılmayanlar : 45
Açık Üyelikler : —
Mükerrer Oylar : 5
(Kabul Edenler)
ADANA
Uğur Aksöz
İmren Aykut
İbrahim Yavuz Bildik
M. Ali Bilici
Mehmet Büyükyılmaz
Tuncay Karaytuğ
Orhan Kavuncu
Mustafa Küpeli
Arif Sezer
ADIYAMAN
Mahmut Bozkurt
Celal Topkan
AFYON
H. İbrahim Özsoy
Kubilay Uygun
AĞRI
Yaşar Eryılmaz
AKSARAY
Sadi Somuncuoğlu
AMASYA
Aslan Ali Hatipoğlu
Haydar Oymak
ANKARA
Nejat Arseven
Gökhan Çapoğlu
Cemil Çiçek
Ali Dinçer
Mehmet Ekici
Eşref Erdem
Agah Oktay Güner
Halis Uluç Gürkan
İrfan Köksalan
M. Seyfi Oktay
Mehmet Sağdıç
Önder Sav
Yücel Seçkiner
İlker Tuncay
Hikmet Uluğbay
ANTALYA
İbrahim Gürdal
Bekir Kumbul
Sami Küçükbaşkan
Yusuf Öztop
Metin Şahin
ARDAHAN
İsmet Atalay
ARTVİN
Metin Arifağaoğlu
Süleyman Hatinoğlu
AYDIN
Cengiz Altınkaya
M. Fatih Atay
Sema Pişkinsüt
Yüksel Yalova
BALIKESİR
Tamer Kanber
Mustafa Güven Karahan
İ. Önder Kırlı
Hüsnü Sıvalıoğlu
BARTIN
Zeki Çakan
Cafer Tufan Yazıcıoğlu
BATMAN
Ataullah Hamidi
BAYBURT
Ülkü Güney
BİLECİK
Şerif Çim
BİTLİS
Kâmran İnan
BOLU
Avni Akyol
Abbas İnceayan
Mustafa Karslıoğlu
BURDUR
Yusuf Ekinci
Kâzım Üstüner
BURSA
Yüksel Aksu
Ali Rahmi Beyreli
İlhan Kesici
Hayati Korkmaz
Feridun Pehlivan
Yahya Şimşek
Ertuğrul Yalçınbayır
İbrahim Yazıcı
ÇANAKKALE
Hikmet Aydın
Mustafa Cumhur Ersümer
Ahmet Küçük
ÇORUM
Hasan Çağlayan
Ali Haydar Şahin
DENİZLİ
Hilmi Develi
Adnan Keskin
DİYARBAKIR
Abdülkadir Aksu
Muzaffer Arslan
Sebgetullah Seydaoğlu
EDİRNE
Mustafa İlimen
Erdal Kesebir
ERZİNCAN
Mustafa Kul
Mustafa Yıldız
ERZURUM
Necati Güllülü
ESKİŞEHİR
Necati Albay
Mustafa Balcılar
Mahmut Erdir
GAZİANTEP
Hikmet Çetin
Ali Ilıksoy
Mustafa R. Taşar
Ünal Yaşar
Mustafa Yılmaz
GİRESUN
Burhan Kara
Yavuz Köymen
Rasim Zaimoğlu
GÜMÜŞHANE
Mahmut Oltan Sungurlu
HAKKÂRİ
Naim Geylani
HATAY
Fuat Çay
Ali Günay
Nihat Matkap
Levent Mıstıkoğlu
Atila Sav
Hüseyin Yayla
IĞDIR
AdilAşırım
ISPARTA
Erkan Mumcu
İÇEL
Oya Araslı
Halil Cin
Ali Er
Abdülbaki Gökçel
D. Fikri Sağlar
Mustafa İstemihan Talay
Rüştü Kâzım Yücelen
İSTANBUL
Bülent Akarcalı
Ziya Aktaş
Ahat Andican
Refik Aras
Mehmet Aydın
Ali Coşkun
Nami Çağan
Hüsnü Doğan
Halit Dumankaya
Bülent Ecevit
Algan Hacaloğlu
Ercan Karakaş
Yılmaz Karakoyunlu
M. Cavit Kavak
Ahmet Güryüz Ketenci
Osman Kılıç
Mehmet Tahir Köse
Emin Kul
Mehmet Moğultay
Yusuf Namoğlu
Altan Öymen
Korkut Özal
A. Talip Özdemir
H. Hüsamettin Özkan
Yusuf Pamuk
Mehmet Cevdet Selvi
Mehmet Sevigen
Ahmet Tan
Güneş Taner
Bülent Tanla
Zekeriya Temizel
Erdoğan Toprak
Ali Topuz
Şadan Tuzcu
İZMİR
Veli Aksoy
Ali Rıza Bodur
Işın Çelebi
Sabri Ergül
Şükrü Sina Gürel
Aydın Güven Gürkan
Birgen Keleş
Atilla Mutman
Metin Öney
Rüşdü Saracoglu
Süha Tanık
Zerrin Yeniceli
KAHRAMANMARAŞ
Esat Bütün
Ali Doğan
Ali Şahin
KARABÜK
Erol Karan
KARAMAN
Fikret Ünlü
KARS
Y. Selahattin Beyribey
Çetin Bilgir
KASTAMONU
Murat Başesgioğlu
Hadi Dilekçi
KAYSERİ
İsmail Cem
Recep Kırış
İbrahim Yılmaz
KIRIKKALE
Recep Mızrak
KIRKLARELİ
İrfan Gürpınar
Cemal Özbilen
Necdet Tekin
KIRŞEHİR
Mehmet Ali Altın
KOCAELİ
Bülent Atasayan
Halil Çalık
Onur Kumbaracıbaşı
Hayrettin Uzun
Bekir Yurdagül
KONYA
Ahmet Alkan
Abdullah Turan Bilge
Nezir Büyükcengiz
Veysel Candan
Mehmet Keçeciler
KÜTAHYA
Emin Karaa
MALATYA
Miraç Akdoğan
Metin Emiroğlu
Ayhan Fırat
MANİSA
Abdullah Akarsu
Hasan Gülay
Sümer Oral
Ekrem Pakdemirli
Cihan Yazar
Erdoğan Yetenç
MARDİN
Süleyman Çelebi
Ömer Ertaş
MUĞLA
Lale Aytaman
Zeki Çakıroğlu
Fikret Uzunhasan
MUŞ
Erkan Kemaloğlu
NEVŞEHİR
Abdülkadir Baş
NİĞDE
Akın Gönen
ORDU
İhsan Çabuk
Mustafa Bahri Kibar
Müjdat Koç
Nabi Poyraz
Şükrü Yürür
RİZE
Avni Kabaoğlu
Ahmet Kabil
Ahmet Mesut Yılmaz
SAKARYA
Teoman Akgür
Ahmet Neidim
Ersin Taranoğlu
SAMSUN
Cemal Alişan
Ayhan Gürel
Yalçın Gürtan
Biltekin Özdemir
Adem Yıldız
SİİRT
Nizamettin Sevgili
SİNOP
Metin Bostancıoğlu
Yaşar Topçu
SIVAS
Mahmut Işık
Nevzat Yanmaz
Muhsin Yazıcıoğlu
ŞANLIURFA
Seyit Eyyüpoğlu
Eyüp Cenap Gülpınar
ŞIRNAK
Mehmet Salih Yıldırım
TEKİRDAĞ
Fevzi Aytekin
Bayram Fırat Dayanıklı
Enis Sülün
TOKAT
Hanefi Çelik
Metin Gürdere
Şahin Ulusoy
TRABZON
Eyüp Aşık
Ali Kemal Başaran
İbrahim Çebi
Hikmet Sami Türk
TUNCELİ
Orhan Veli Yıldırım
UŞAK
Yıldırım Aktürk
Mehmet Yaşar Ünal
VAN
Mustafa Bayram
Şerif Bedirhanoğlu
YALOVA
Yaşar Okuyan
YOZGAT
Lutfullah Kayalar
İsmail Durak Ünlü
ZONGULDAK
Tahsin Boray Baycık
Hasan Gemici
(Reddedenler)
ADANA
Cevdet Akçalı
Yakup Budak
Sıtkı Cengil
İ. Cevher Cevheri
M. Halit Dağlı
Veli Andaç Durak
İbrahim Ertan Yülek
ADIYAMAN
Mahmut Nedim Bilgiç
Ahmet Çelik
Ahmet Doğan
AFYON
İsmet Attila
Osman Hazer
Yaman Törüner
Nuri Yabuz
AĞRI
M. Sıddık Altay
Cemil Erhan
Celal Esin
M. Ziyaettin Tokar
AKSARAY
Mehmet Altınsoy
Nevzat Köse
Murtaza Özkanlı
AMASYA
Ahmet İyimaya
Cemalettin Lafcı
ANKARA
İlhan Aküzüm
Saffet Arıkan Bedük
Ahmet Bilge
Hasan Hüseyin Ceylan
Ömer Ekinci
Ünal Erkan
Mehmet Gölhan
Şaban Karataş
Ahmet Tekdal
Rıza Ulucak
Ersönmez Yarbay
ANTALYA
Osman Berberoğlu
Hayri Doğan
Emre Gönensay
ARDAHAN
Saffet Kaya
ARTVİN
Hasan Ekinci
AYDIN
Ali Rıza Gönül
Nahit Menteşe
Muhammet Polat
İsmet Sezgin
BALIKESİR
Abdülbaki Ataç
Ahmet Bilgiç
İsmail Özgün
İlyas Yılmazyıldız
BARTIN
Köksal Toptan
BATMAN
Alaattin Sever Aydın
Musa Okçu
Faris Özdemir
BAYBURT
Suat Pamukçu
BİLECİK
Bahattin Şeker
BİNGÖL
Hüsamettin Korkutata
Mahmut Sönmez
BİTLİS
Edip Safder Gaydalı
Abdulhaluk Mutlu
BOLU
Feti Görür
Necmi Hoşver
Mustafa Yünlüoğlu
BURDUR
Mustafa Çiloğlu
BURSA
Abdülkadir Cenkçiler
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
Cemal Külahlı
Ali Osman Sönmez
Turhan Tayan
ÇANAKKALE
Nevfel Şahin
A. Hamdi Üçpınarlar
ÇANKIRI
İsmail Coşar
Ahmet Uyanık
ÇORUM
Bekir Aksoy
Mehmet Aykaç
Zülfikâr Gazi
Yasin Hatiboğlu
DENİZLİ
M. Kemal Aykurt
Mehmet Gözlükaya
Haluk Müftüler
Ramazan Yenidede
DİYARBAKIR
Ferit Bora
M. Salim Ensarioğlu
Sacit Günbey
Seyyit Haşim Haşimi
Ömer Vehbi Hatipoğlu
Yakup Hatipoğlu
Salih Sümer
EDİRNE
Ümran Akkan
Evren Bulut
ELAZIĞ
Mehmet Ağar
Ömer Naimi Barım
Hasan Belhan
Cihan Paçacı
Ahmet Cemil Tunç
ERZİNCAN
Tevhit Karakaya
Naci Terzi
ERZURUM
Zeki Ertugay
Lütfü Esengün
Abdulilah Fırat
İsmail Köse
Ömer Özyılmaz
Aslan Polat
Şinasi Yavuz
ESKİŞEHİR
Demir Berberoğlu
İbrahim Yaşar Dedelek
GAZİANTEP
Nurettin Aktaş
Mehmet Batallı
Kahraman Emmioğlu
Mehmet Bedri İncetahtacı
GİRESUN
Turhan Alçelik
Ergun Özdemir
GÜMÜŞHANE
Lütfi Doğan
HATAY
Abdulkadir Akgöl
Süleyman Metin Kalkan
Mehmet Sılay
IĞDIR
Şamil Ayrım
ISPARTA
Ömer Bilgin
A. Aykon Doğan
Mustafa Köylü
Halil Yıldız
İÇEL
Fevzi Arıcı
Mehmet Emin Aydınbaş
Saffet Benli
Turhan Güven
Ayfer Yılmaz
İSTANBUL
Meral Akşener
Yıldırım Aktuna
Sedat Aloğlu
Tayyar Altıkulaç
Mukadder Başeğmez
Gürcan Dağdaş
Süleyman Arif Emre
Hasan Tekin Enerem
Ekrem Erdem
Mehmet Fuat Fırat
Metin Işık
İsmail Kahraman
Cefi Jozef Kamhi
Hüseyin Kansu
Hayri Kozakçıoğlu
Ali Oğuz
Mehmet Ali Şahin
Osman Yumakoğulları
Bahattin Yücel
Bahri Zengin
Namık Kemal Zeybek
İZMİR
Turhan Arınç
Hasan Denizkurdu
Gencay Gürün
Mehmet Köstepen
Işılay Saygın
Ufuk Söylemez
Sabri Tekir
İsmail Yılmaz
KAHRAMANMARAŞ
Hasan Dikici
Avni Doğan
Ahmet Dökülmez
Mustafa Kamalak
Mehmet Sağlam
KARABÜK
Şinasi Altıner
Hayrettin Dilekcan
KARAMAN
Abdullah Özbey
KARS
Sabri Güner
Zeki Karabayır
KASTAMONU
Fethi Acar
Nurhan Tekinel
Haluk Yıldız
KAYSERİ
Memduh Büyükkılıç
Osman Çilsal
Ayvaz Gökdemir
Abdullah Gül
Nurettin Kaldırımcı
Salih Kapusuz
KIRIKKALE
Hacı Filiz
Mikail Korkmaz
KIRKLARELİ
A. Sezal Özbek
KIRŞEHİR
Ömer Demir
Cafer Güneş
KİLİS
Mustafa Kemal Ateş
Doğan Güreş
KOCAELİ
Necati Çelik
İsmail Kalkandelen
Şevket Kazan
KONYA
Hüseyin Arı
Remzi Çetin
Necati Çetinkaya
Abdullah Gencer
Ali Günaydın
Teoman Rıza Güneri
Hasan Hüseyin Öz
Mehmet Ali Yavuz
KÜTAHYA
Ahmet Derin
İsmail Karakuyu
Mehmet Korkmaz
Metin Perli
MALATYA
Yaşar Canbay
Fikret Karabekmez
M. Recati Kutan
MANİSA
Rıza Akçalı
Ayseli Göksoy
Yahya Uslu
MARDİN
Fehim Adak
Muzaffer Arıkan
Mahmut Duyan
Hüseyin Yıldız
MUĞLA
İrfettin Akar
Mustafa Dedeoğlu
Enis Yalım Erez
MUŞ
Necmettin Dede
Nedim İlci
Sabahattin Yıldız
NEVŞEHİR
Mehmet Elkatmış
Esat Kıratlıoğlu
NİĞDE
Doğan Baran
Mehmet Salih Katırcıoğlu
Ergun Özkan
ORDU
Hüseyin Olgun Akın
Mustafa Hasan Öz
SAKARYA
Nezir Aydın
Cevat Ayhan
Nevzat Ercan
Ertuğrul Eryılmaz
SAMSUN
Ahmet Demircan
Nafiz Kurt
Latif Öztek
Musa Uzunkaya
SİİRT
Ahmet Nurettin Aydın
Mehmet Emin Aydın
SİNOP
Kadir Bozkurt
SIVAS
Musa Demirci
Tahsin Irmak
Temel Karamollaoğlu
Abdullatif Şener
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Necmettin Cevheri
Zülfükar İzol
Ahmet Karavar
Abdülkadir Öncel
ŞIRNAK
Bayar Ökten
Mehmet Tatar
TEKİRDAĞ
Nihan İlgün
Hasan Peker
TOKAT
Abdullah Arslan
Ali Şevki Erek
Bekir Sobacı
TRABZON
Yusuf Bahadır
Kemalettin Göktaş
Şeref Malkoç
İsmail İlhan Sungur
TUNCELİ
Kamer Genç
UŞAK
Hasan Karakaya
VAN
Maliki Ejder Arvas
Şaban Şevli
Mahmut Yılbaş
YALOVA
Cevdet Aydın
YOZGAT
İlyas Arslan
Kazım Arslan
Yusuf Bacanlı
Abdullah Örnek
ZONGULDAK
Necmettin Aydın
Ömer Barutçu
(Oya Katılmayanlar)
ADANA
Erol Çevikçe
AFYON
Sait Açba
ANKARA
Yılmaz Ateş
Aydın Tümen
ANTALYA
Deniz Baykal
Arif Ahmet Denizolgun
BALIKESİR
Safa Giray
BİNGÖL
Kazım Ataoğlu
BİTLİS
Zeki Ergezen
BURSA
Cavit Çağlar
ÇANKIRI
Mete Bülgün
DENİZLİ
Hasan Korkmazcan
ESKİŞEHİR
Hanifi Demirkol
HAKKÂRİ
Mustafa Zeydan
HATAY
Ali Uyar
İSTANBUL
Azmi Ateş
Mustafa Baş
Tansu Çiller
Göksal Küçükali
AydınMenderes
Necdet Menzir
İZMİR
İ. Kaya Erdem
Ahmet Piriştina
Rıfat Serdaroğlu
Hakan Tartan
KARAMAN
Zeki Ünal
KIRIKKALE
Kemal Albayrak
KOCAELİ
Osman Pepe
KONYA
Necmettin Erbakan
Mustafa Ünaldı
Lütfi Yalman
KÜTAHYA
Mustafa Kalemli (Başkan)
MALATYA
Oğuzhan Asiltürk
MANİSA
Bülent Arınç
Tevfik Diker
ORDU
Refaiddin Şahin
RİZE
Şevki Yılmaz
SAMSUN
İrfan Demiralp
Murat Karayalçın
ŞANLIURFA
İbrahim Halil Çelik (İ.A.)
M. Fevzi Şihanlıoğlu
TOKAT
Ahmet Feyzi İnceöz
VAN
Fethullah Erbaş
ZONGULDAK
Veysel Atasoy
Mümtaz Soysal

ANTALYA
Emre Gönensay

(Mükerrer Oylar)
ŞANLIURFA
Sedat Edip Bucak
Ahmet Karavar

İZMİR
Işılay Saygın

TUTANAĞIN SONU






Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.