DÖNEM : 20 CİLT : 5 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 50 nci Birleşim 9 . 5 . 1996 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR 1. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması 2. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, köylü-orman ilişkileri ve orman kadastrosuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı 3. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, fıstıkçamı üretimiyle uğraşan orman köylülerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin tespit ve işletilmesi konusunda millî bir petrol politikasının oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/68) 2. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve 28 arkadaşının, Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz ve standartlara uygun olmayan sac ithal edildiği iddialarını ve bunların üretimde kullanılmasının sakıncalarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/69) 3. – Çankırı Milletvekili İsmali Coşar ve 42 arkadaşının, ülkemizin enerji tüketiminde ileride bir darboğazla karşılaşmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70) 4. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 21 arkadaşının, Refah Partisinin Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin araştırılması ve bu teşkilatca toplanan kurban paralarının amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/261) 2. – (10/8, 16, 20) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/262) 3. – (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/263) 4. – (10/7) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/264) 5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, (6/59) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/14) 6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/15) 7. – İstanbul’da yapılacak olan Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II Global Parlamenterler Forumuna katılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/265) 8. – Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, Kuveyt Parlamentosunun davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266) 9. – Azerbaycan Parlamento Başkanının davetine icabeten, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Başkanvekili Kamer Genç’in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/267) IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında nüfusunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3) V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün partsine sataşması nedeniyle konuşması VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Çay-Kur’un bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/358) 2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarının bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/370) 3. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, bazı fonların gelir ve giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/382) 4. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elektrik İşleri Etüd İdaresinin bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı (7/383) 5. – Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu’nun, Van’ın içme suyu sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı (7/401) 6. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Emlak Konut A.Ş.’ne alınan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/414) 7. – Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/441) 8. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Emlak Bankasının kârına ve reklam giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/455) 9. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tekel Genel Müdürlüğünün reklam giderlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/521) 10. – Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, canlı hayvan ve sığıreti ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/545) 11. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul İli otoyol gişelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in yazılı cevabı (7/561) 12. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, canlı hayvan ithaline ve sığır vebasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/563) 13. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun, et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/582) 14. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat ve ilçelerine bağlı bazı köylerin içme suyu şebekesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İ. Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/592) 15. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Şanlıurfa sınırları içindeki karayollarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in yazılı cevabı (7/594) 16. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Ankara-Kayseri Devlet Karayolu’nun Keskin-Cinali mevkiindeki trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ülkü Güney’in yazılı cevabı (7/598) 17. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, milletvekilleri ve yakınlarına yapılan sağlık harcamalarına ilişkin T.B.M.M. Başkanından sorusu ve T.B.M.M. Başkanı Vekili Kamer Genç’in yazılı cevabı (7/752) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı. Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, bazı bölgelerimizde hububat hasatının yaklaşması nedeniyle taban fiyatların saptanması hazırlıklarının gereğine ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila, Karabük Milletvekili Erol Karan’ın, Orman Ürünleri Sanayii Kurumunun kuruluş amacı ve bugünkü durumuna ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Cemil Çiçek, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik’in, GAP Projesinde Adıyaman’ın ekonomik yeri konusundaki gündem dışı konuşmasına da, Devlet Bakanı Abdülkadir Aksu, Cevap verdiler. Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 56 Arkadaşının, Kanuna veya Genel Ahlaka Aykırı Şekilde Mal Edinmek Suretiyle Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 3628 Numaralı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13, 14 ve 15 inci Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Eski Bakan ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan Hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/5) okundu; Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak üzere, görüşme gününün Danışma Kurulunca tespit edilerek Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı. Belçika Hükümetinin himayesinde Brüksel’de düzenlenecek toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bayan parlamenterlerimizin katılmalarına ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi kabul edildi. Müzakereye alınan 13 adet sözlü soru, soru sahipleri ve ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ve soru sahipleri izinli bulunduğundan ertelendi. 10.10.1984 Tarihli ve 3056 Sayılı Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (S. Sayısı : 3) görüşmelerine bir müddet devam edildikten sonra, tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının talebi üzerine İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre, bir defaya mahsus olmak üzere, ilgili Komisyona geri verildi. Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan ve 4 arkadaşının; Millet Meclisi İçtüzüğünün Başlığı ile Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu İçtüzüğe Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ile İstanbul Milletvekili Emin Kul’un; Gümüşhane Milletvekili M. Oltan Sungurlu’nun; Denizli Milletvekili Hasan Korkmazcan’ın; İzmir Milletvekili Gencay Gürün ve Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın; Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli’nin; Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 6 Arkadaşının; Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün; Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İçel Milletvekili Oya Araslı’nın ve Hatay Milletvekili Atila Sav’ın; Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/158, 2/30, 2/52, 2/67, 2/89, 2/161, 2/176, 2/177, 2/178, 2/183, 2/204) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesi sırasında yoklama talebinde bulunuldu; Başkanlıkça, yoklamanın, çalışma süresi içinde yetişmeyeceği nedeniyle yoklamaya gerek olmadığı açıklanarak, 9 Mayıs 1996 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.38’de son verildi. H. Uluç Gürkan Başkanvekili Zeki Ergezen Kadir Bozkurt Bitlis Sinop Kâtip Üye Kâtip Üye II. – GELEN KÂĞITLAR 9 . 5 . 1996 PERŞEMBE Sözlü Soru Önergeleri 1. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı İlinin köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/125) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 2. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı İlinin köylerindeki kapalı okulların açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/126) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 3. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı’daki yoksul vatandaşlarımızın çeşitli fonlardan sağlanan yardım miktarının artırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/127) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ’da 8. kolordu bünyesinde yeni bir Er Eğitim Birliği kurulup kurulmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/745) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Askerî Lise, Astsubay Hazırlama Okulları Sınav Giriş Belgelerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/746) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 3. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, bazı KİT’lerin özelleştirilmesi ve TOFAŞ hisselerinin halka arzı için ödenen ilan ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/747) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 4. – Diyarbakır Milletvekili M. Sacit Günbey’in, Diyarbakır-Silvan’da tütün kotası uygulandığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/748) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 5. – Diyarbakır Milletvekili M. Sacit Günbey’in, Diyarbakır’ın bazı ilçelerinde bulunan Devlet Hastanelerinin uzman hekim ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/749) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 6. – Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun, Bergama Ovacık Altın Madeni işletmesinin çevre halkı sağlığı üzerindeki etkileri konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/750) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 7. – Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun, Bergama Ovacık Altın Madeni işletmesinin çevre halkı sağlığı üzerindeki etkileri konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/751) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 8. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, milletvekilleri ve yakınlarına yapılan sağlık harcamalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/752) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.4.1996) Meclis Araştırması Önergeleri 1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin tespit ve işletilmesi konusunda millî bir petrol politikasının oluşturulması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/68) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 2. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve 28 arkadaşının, Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz ve standartlara uygun olmayan sac ithal edildiği iddialarını ve bunların üretimde kullanılmasının sakıncalarını tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/69) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 3. – Çankırı Milletvekili İsmali Coşar ve 42 arkadaşının, ülkemizin enerji tüketiminde ileride bir darboğazla karşılaşmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.5.1996) 4. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 21 arkadaşının, Refah Partisinin Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin araştırılması ve bu teşkilatça toplanan kurban paralarının amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.5.1996) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkanvekili H. Uluç GÜRKAN KÂTİP ÜYELER: Zeki ERGEZEN (Bitlis), Kadir BOZKURT (Sinop) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci Birleşimini açıyorum. Çalışmalarımızın ülkemiz ve ulusumuz için iyilikler, güzellikler getirmesini diliyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR 1. – Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması BAŞKAN – Birinci söz, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası nedeniyle, Demokratik Sol Parti Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün. (DSP sıralarından alkışlar) Buyurun. Süreniz 5 dakika. BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4-10 Mayıs İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası nedeniyle söz almış bulunmaktayım; konuşmama başlamadan önce, hepinizi, en iyi dileklerimle selamlıyorum. Bu yıl onuncusu gerçekleştirilen İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftasının, çalışanlara sağlıklı, güvenli ve barış dolu çalışma koşullarının yaratılmasında katkıda bulunmasını diliyorum. Günümüzde insana çalışana değer vermek, çalışma hayatı ve ortamının daha yaşanır bir hale getirilmesini sağlamak, endüstriyel ilişkilerin kalitesini yükseltmek, kısaca toplumsal refahın, barışın artırılması şeklinde ifade edilmektedir. İş hukukunda en geniş şekilde düzenlenen konuların başında, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu gelir; ancak, iş güvenliğinin sağlanabilmesi için bu yeterli değildir. İyi bir mevzuatın varlığı şart ve önkoşul olmakla birlikte, öncelikli sorun, iş güvenliği bilincinin oluşmasıdır. Bu bilinç, önce, bütün ilgililerde, işçiden işverene ilgili kurum yetkililerine kadar herkeste iş güvenliği konusunda bir istek ve inanç yaratılmasıyla sağlanabilir. İş güvenliği sorunu, öncelikle işçinin sorunudur; çünkü, iş güvenliği önlemlerinin hiç alınmaması veya yeterli olmamasından ilk ve en çok etkilenecek olan işçinin kendisidir. SSK verilerini incelediğimizde, 1994 yılında 92 087 iş kazası sonucunda 3 209 işçimizin sakat kaldığını, 1 191 işçimizin de hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bir insanın en önemli varlığı yaşamı ve sağlığıdır. Diğer bütün değerler, ancak bunun varlığıyla bir anlam ifade edebilir. Sağlık yoksa, ne fazla iznin ne de daha iyi bir ücretin anlamı olabilir. Son on yılda ülkemizde meydana gelen iş kazalarında 14 bin işçinin ölmesi, 30 bin işçinin de iş görmez derecede sakatlanması dikkat çekicidir. 1994 yılında grevler nedeniyle kaybolan işgücü 242 589 iken, iş kazaları nedeniyle kaybolan işgücü 1 926 104’tür. Emek verimliliğinin artırılmasını isteyenler, yukarıdaki tablo karşısında düşünmek zorundadırlar. Grevler nedeniyle işgücü kayıplarına duyarlı yaklaşan ve bunu sürekli öne çıkaran çevreler, aynı duyarlılığı iş kazalarının önlenmesinde de göstermelidirler ki, samimî oldukları anlaşılsın. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iş güvenliği ve işçi sağlığının sağlanması için, şu üç nokta çok önemlidir: Birincisi, işgüvenliği bilinci; ikincisi, iyi bir mevzuat; üçüncüsü ve en önemlisi, iyi bir denetim. İş güvenliği için en önemli nokta denetimdir. Yürürlükteki iş güvenliği mevzuatımız, Anayasadan başlamak üzere, devlete denetim ödevi yüklemektedir. Denetim olmadığı sürece, kimin iş güvenliği önlemleri aldığı kimin almadığı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının kaynakları ve yoğunluğu bilinemez ve sonuçta da etkin önlem alınamaz. Ülkemizin en büyük işletmelerinden sayılan Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı işyerlerinde, en son teknolojiyle donanımlı denizaltılarımız, firkateynlerimizin, uçak ve tanklarımızın imali ve onarımı yapılan tersanelerimizde, hava ikmal bakım merkezlerinde, tank ve palet fabrikalarımızda, iş hayatının denetimi ve teftişi diğer işyerlerinden ayrı tutulmaktadır; bu ayrıcalık mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iş kazalarının yarıya yakını küçük işyerlerinde meydana gelmektedir. 50’den az işçi çalıştıran işyerlerinde meydana gelen kazaların, tüm işyerlerinde meydana gelen kazaların yüzde 80’ini oluşturduğu düşünülürse, küçük işyerlerinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli önlemlerin alınmadığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Küçük işletmelerde önlemler alınmadığı için, işçiler ve özellikle çocuk işçiler, iş kazası ve meslek hastalığı riskiyle çok daha fazla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir örnek vermem gerekirse; seçim bölgem Kocaeli’de, devletin Derince Limanı boş dururken, yasal olmayan özel iskelelerde, özellikle çocuk yaşta 2 500 işçi, sigortasız ve ölüm riskiyle burun buruna, olumsuz koşullarda 24 saat çalıştırılmakta ve sık sık ölümcül kazalara rastlanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre, Türkiye’de, sigortalı her bin işçide iş kazası nedeniyle ölüm riski ortalaması yüzde 5’tir; bu oran, Avrupa ülkelerinde yalnızca yüzde 1’dir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yurdagül, 1 dakika içerisinde lütfen tamamlayınız. BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Teşekkür ederim. Bu görüş çerçevesinde, işyeri sağlık birimlerinin çalışmalarında koruyucu hizmetler öne çıkarılmalıdır. 50 işçinin çalıştığı işyerlerinde birer işyeri hekimi istihdam edilmelidir. Yasalarımızdaki cezalar caydırıcı olmaktan uzaktır; daha ağırlaştırılarak, caydırıcılık fonksiyonu oluşturulmalıdır. Ulusal düzeyde, bir işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulu bir an önce oluşturulmalı; işyerlerindeki işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulları demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği bilinci ve kültürünün toplumun her kesimine verilmesi benimsenmelidir. Bu vesileyle, değerli çalışanlarımızın iş güvencesinin, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin sağlandığı sağlıklı ve barış dolu bir çalışma ortamının, yarınlarda, bizlerin olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdagül. Yanıt için, Hükümet adına söz talebi var mı efendim? Yok. 2. – İçel Milletvekili Halil Cin’in, köylü-orman ilişkileri ve orman kadastrosuna ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı BAŞKAN – ANAP İçel Milletvekili Sayın Profesör Doktor Halil Cin, Türkiye’de orman kadastrosu, köylü ve orman ilişkileri konusunda gündemdışı söz istemişlerdir.(ANAP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. Sayın Cin, süreniz 5 dakikadır. HALİL CİN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de, köylü-orman ilişkileri ve orman kadastrosu konusunda konuşmak üzere, huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yurdumuz yüzölçümünün yaklaşık yüzde 26’sı ormandır. Orman varlığımızın ancak yüzde 44’ü verimli ormanlardan oluşmaktadır. Anayasa ve orman mevzuatı, ormanı korumak ve çoğaltmak için ciddî önlemler almıştır. Ne var ki, ormanın yasal olarak korunması yetmez, halk ile ormanı barıştırmak, ormanı köylüye sevdirmek, ormanın faydalarıyla köylüyü kucaklaştırmak gerekir. Ülkemizde orman mevzuatının uygulanması, kazanılmış hakları ihlal etmekte; bilimsel ve teknik anlamda, orman olmayan arazi orman kabul edilmekte; köylü, hayat kavgasında ormanı kendisine hasım olarak görmektedir. Anayasa -169 uncu maddesinde- ormanların korunması ve genişletilmesiyle ilgili tedbirler almıştır. Aynı madde, orman dışına çıkarılabilecek alanları da belirlemiştir. Buna göre, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından fayda olmayan yerler ile tarımda kullanılması faydalı olan yerler ve 1981 yılından önce kesin orman vasfını yitirmiş olan bağ, bahçe, zeytinlik gibi yerler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak üzerinde bulunduğu yerler, orman sınırları dışına çıkartılabilir. Anayasanın 169 uncu maddesinin dördüncü bendinde yer alan bu hüküm, lafzı ve ruhuyla tam olarak uygulanırsa, sorun çözülecektir. Mesela doğu Akdeniz bölgesinde, özellikle İçel ilinde, Erdemli’den Anamur’a kadar uzanan sahil bandında, taşlık, bitki örtüsünden mahrum, dik yamaçlardan oluşan yerlerde, köylü, kayaları dinamitle temizleyerek sera kurmakta ve turfanda sebzecilik yapmaktadır; bu şekilde hem ülkenin istihdam sorununun çözümüne yardımcı olmakta, hem de millî ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Ne var ki, Orman Bakanlığı, ekmeğini taştan çıkartan bu insanların emeğini ve geleceğini yok etmek için “ormandır” iddiasını, Demokles’in kılıcı gibi köylülerin başında sallamaktadır. Diğer taraftan köylünün, atadan dededen kalan tarlaları, orman kadastrosu yahut normal kadastro sırasında, tarım arazisi olarak tespit edilmesine rağmen, sonradan “ormandır” diye elinden alınmakta, köylü bu şekilde kazanılmış haklarını yitirmekte, mahkeme kapılarında sürünmekte, devletine olan güvenini kaybetmektedir. Orman Kanununun 2 /B maddesi gereğince, orman sınırları dışına çıkartılıp, Hazine adına tescil edilen yerler, rayiç bedeliyle zilliyetlerine bugüne kadar henüz verilememiştir; ayrıca köy, kasaba ve mücavir alanlarda vatandaş, evi veya dükkânı için ecrimisi ödemek durumunda kalmaktadır. Bütün bu uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak, ormanları korumak ve orman alanlarını genişletmek için, orman-köylü ilişkilerini çağdaş, rasyonel bir işletmecilik anlayışıyla yeniden düzenlemek gerekir. Bu yolda atılacak ilk adımlardan biri, orman kadastro çalışmalarının, işin mahiyet ve tekniği bakımından en yetkili ve aynı zamanda tarafsız kuruluş olan, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yapılmasıdır. 6831 sayılı Yasa, orman sınırlarını belirleme yetkisini, orman kadastro komisyonlarına vermiştir. Komisyonlar, orman sınırlarını belirleyerek, bu sınırları gösteren tahdit krokileri ve tahdit haritaları düzenlemektedir. Bu krokiler ve haritalara göre, orman kadastro haritaları yapılmaktadır. Bu haritalar, çoğu zaman, kadastro haritaları standartlarında üretilmediği için, uygulamada büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Tapuya tescil işlemleri bu sebeple gerçekleşmemekte, kadastro çalışmaları sonuçlandırılamamaktadır. Bazı haritalarda pafta-zemin uyuşmazlıkları ortaya çıkmakta, zeminde orman, haritada kültür arazisi veya kültür arazisi ise, orman olarak gözükmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Cin, lütfen 1 dakika içerisinde toparlayınız. HALİL CİN (Devamla) – Bitiriyorum efendim; teşekkür ederim. Bazen de kadastro çalışmaları sırasında, orman idaresinin taraf olduğu işlemlerde, daha önce kültür arazisi olarak kadastrosu yapılan yerler orman olarak tescil edilmektedir ki, bu, taşınmazların mülkiyetini tartışmalı hale getirmekte, çeşitli anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Orman kadastro haritalarının sağlıklı yapılabilmesi için, bunun, ülkemizde en deneyimli kuruluşu olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yapılmasında zaruret vardır. Bilindiği gibi, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Başbakanlığa bağlı bir kuruluştur. Orman ihtilaflarında Orman Bakanlığı taraf olduğu halde, Tapu Kadastro tarafsız bir kuruluştur; bu bakımdan, Başbakanlığa bağlanmıştır. Böylece, henüz kadastrosu yapılmamış 8 500 orman ilişkili köy ve orman alanlarının kadastrosunun genel kadastroyla birlikte yapılması mümkün olacak, uygulamada karşılaşılan birçok olumsuzluklar da ortadan kalkacaktır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Cin teşekkür ediyorum. Hükümet adına yanıt?.. ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Üçüncü konuşmadan sonra cevap vereceğim. BAŞKAN – Peki efendim, daha sonra cevap vereceksiniz. 3. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, fıstıkçamı üretimiyle uğraşan orman köylülerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü konuşma, fıstıkçamı ve fıstıkçamı üretimiyle iştigal eden orman köylüleri üzerinde, DSP Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın. (DSP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. FİKRET UZUNHASAN (Muğla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; fıstık çamı ve fıstıkçamı üretimiyle uğraşan orman köylüleri hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Ülkemizin, Ege Bölgesinde fıstıkçamı ormanları, Muğla İli Milas – Sarıçay, Yatağan–Kavaklıdere, Gökçay Bölgesinde ve Aydın İlinde olmak üzere, 7 bin hektardır. Bunun 5 bin hektarı Milas–Yatağan–Kavaklıdere üçgeninde bulunmaktadır. Yörede yaşayan vatandaşlar, geçimlerini fıstıkçamlarının kozalaklarından sağlamaktadır. Ne yazık ki, bu fıstıkçamları, devlet ormanları içerisinde olduğundan, vatandaş ile orman idaresi sık sık karşı karşıya kalmaktadır. 1945 yılında çıkarılan 4785 sayılı Yasaya göre, bütün ormanların devletleştirilmesi ana neden olarak gösterilmektedir. Herhangi bir kayıt ve şart aranmaksızın tabiaten yetişmiş bütün ormanlar devletleştirilmiştir. 24.3.1950’ de çıkan 5658 sayılı Yasaya göre ise, tapulu alanlar orman içinde ve bitişiğinde değilse, tekrar sahiplerine iade edilmiştir. 6831 sayılı Orman Kanununun 1 inci maddesinin (H) bendine göre: “Sahipli arazide ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan fıstıkçamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar orman sayılmaz.” Bu durumda, fıstıkçamı, sahipli arazide orman sayılmazken, devletin mülkiyeti altında bulunan ormanlarda ve boş arazide yetişen fıstıkçamları ise, meyveli bitki türünden sayılmayıp, orman sayılmaktadır. Söz konusu kanun çelişkiler yaratmakta, bu durum, yöredeki vatandaşlar ile orman idarecilerini karşı karşıya getirip, anlaşmazlıklara neden olmaktadır. Tereddütlerin ortadan kaldırılması için, fıstıkçamının net bir tanımının yapılıp, bahçe ağacı; yani, meyveli ağaç statüsüne acilen sokulması gerekmektedir. Devletin ormanları içerisinde yetişen fıstıkçamı, orman ürünü olarak kullanılmamaktadır; yani, kâğıt, kereste, reçine sanayiinde kullanılmamaktadır; ısı değerinin az olması nedeniyle, yakacak olarak da kullanılmamaktadır. Bu bağlamda, devlet, fıstıkçamından hiçbir şekilde orman ürünü olarak yararlanmamaktadır. 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinde; “Orman sayılan yerlerden: A) Öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile halen orman rejimi içerisinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerlerden tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler, B) 31.12.1981 tarihinden önce, bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, orman sınırları dışına çıkartılır” denilmektedir. Bu durumda, söz konusu yasanın ilgili maddeleri tekrar ele alınması, incelenip, yöre halkının özellikleri de göz önüne alınarak değişiklikler yapılması, o bölgedeki vatandaşlarımızın yararına olacaktır. Yöredeki halkımız için ikinci bir sıkıntı kaynağı ise, büyük bir özenle koruyup geliştirdikleri fıstıkçamlarının mülkiyet hakkının kendilerine verilmemesidir. Oysa, o bölgede yaşayan insanlarımız, elindeki tapulu alanlarına da fıstıkçamı dikerek değerlendirmektedirler. Bölge halkımız, çok uzun yıllardan beri, devlet ormanları içerisinde yetişen fıstıkçamlarına sahip çıkmakta, koruyup kozalaklarından yararlanmaktadırlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.) BAŞKAN – Ek süreniz 1 dakikadır. FİKRET UZUNHASAN (Devamla) – Bu durumda, ormanlarımız daha iyi korunacaktır. Tarıma elverişsiz Hazine alanları mülkiyetleştirilerek sahipli ormanlar çoğalacak; halk üretime etkin bir şekilde katılacak. Bu durum, fıstığın maliyet fiyatları üzerinde etkili olacak, halk, ekonomik olmayan her türlü uygulamalara müdahale ederek israf önlenecek ve üretim artacaktır. Ormanlarımızdan usulsüz faydalanmalar önlenecek, yangın gibi zararlara karşı daha iyi korunacaktır. Fıstık üretimi, pazar isteklerine uygun standartlarda yapılacağından, pazarlama daha kolay ve zararsız olacaktır. Böyle bir modelin uygulanması, hem vatandaş hem de devlet lehine olacaktır. Bursa İli Keleş İlçesi Baraklı Köyü, bu modelin en güzel örneğidir. Özetle, fıstıkçamı üzerindeki mülkiyet hakkının vatandaşa verilmesi, yöremiz açısından bir zorunluluktur. Bu konuyla ilgili olarak gerekli yasa değişiklikleri bir an önce yapılmalıdır. Sözlerime son verirken, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunhasan. Gündemdışı ikinci ve üçüncü konuşmayı yanıtlamak üzere, Orman Bakanı Sayın Nevzat Ercan; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) 2-3. – Orman Bakanı Nevzat Ercan’ın, İçel Milletvekili Halil Cin’in, köylü-orman ilişkileri ve Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, orman köylülerine ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı (Devam) ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; iki değerli konuşmacımızın gündemdışı konuşmalarına cevap vermek üzere yüksek huzurlarınızdayım. Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; orman kadastrosu, orman varlığımızın tespitiyle güvence altına alınması olarak, orman mülkiyeti ise, orman alanlarına yönelik idare ve kullanma hakkı şeklinde tanımlanmaktadır. Orman kadastrosu, orman tahdidi amacıyla, 1937 yılında yayımlanarak yürürlüğe giren 3116 sayılı Orman Kanununda ele alınmıştır. Kanun, orman tahdidinin 10 yıl gibi kısa bir sürede bitirilmesini hedeflemiştir. Bu da, ormancılık faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, öncelikle sahipliliğin belirlenmesine ne kadar büyük bir önem verildiğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen, 1937 yılından beri çeşitli kanun değişiklikleriyle uygulanması sürdürülen orman sınırlaması çalışmaları, günümüze kadar, ne yazık ki, tamamlanamamıştır. Arzulanan teknik ormancılığın yapılabilmesi ve mülkiyet ihtilaflarının çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla kadastro ve mülkiyet çalışmalarına ağırlık verilmektedir. 1995 yılı sonu itibariyle yurdumuzda mevcut 20,2 milyon hektar genişliğindeki orman alanının yüzde 68’ini oluşturan 13,9 milyon hektarının orman tahdit ve kadastrosu tamamlanmış, 5,4 milyon hektarının tapuya tescili sağlanmıştır. Halen 155 adet orman kadastro komisyonu ile yılda 1 milyon 100 bin hektar orman alanının, orman kadastro çalışması sürdürülmektedir. 1995-1999 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde, yılda ortalama 1 milyon hektar olmak üzere, 5 milyon hektar sahanın orman kadastrosunun yapılması, tüm orman sahalarının kadastro çalışmalarının ise 2004 yılında tamamlanması hedeflenmiştir. Bu çalışmaların 2004 yılında bitirilebilmesi için zor bir çalışma olan kadastro faaliyetlerindeki tüm personelin özlük haklarının artırılması ve komisyonların günün şartlarına en uygun donanımla mücehhez hale getirilmesi noktasındaki gayretler, bir ölçüde sonuç vermiş bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, yurdumuzda sayıları 18 bin civarında olan orman köyünde, yaklaşık 10,5 milyon nüfus yaşamaktadır. Orman köylülerimiz, millî gelirden en az payı alan bir kesimi oluşturmaktadır. Orman köylerimizden büyük kentlere çok yoğun bir nüfus akımı gözlenmektedir. Bu göç olayı, şehirlerin problemlerini önemli ölçüde artırmaktadır. Ormanlarımızın korunması, geliştirilmesi ve genişletilmesi amacıyla, orman içi ve bitişiğindeki köylerin sosyal ve ekonomik gelişmelerini sağlamak suretiyle bunların ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için, Bakanlığımızca çalışmalar yapılmakta olup, tüm ilçelerimizin orman köyleri kalkınma planları hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu amaçla, bilhassa ORKÖY Genel Müdürlüğü bazında Orman Köylülerini Kalkındırma Fonundan orman köylülerimize dam örtülü ve ısıtma-pişirme araçları gibi sosyal amaçlı; arıcılık, hayvancılık, el sanatları, seracılık, meyvecilik, kültür mantarcılığı, alabalıkçılık gibi ekonomik amaçlı ferdi krediler verilmektedir. Ayrıca, bu köylerdeki ürünlerin değerlendirilmesi, pazarlanması ile hammadde temini için mandıra, soğuk hava deposu, zeytin salamura, halıcılık, orman ürünleri işletme, yem üretimi gibi konularda, bu köylülerimizin oluşturduğu köy kalkınma kooperatiflerince kurulan tesislere de ayrıca kooperatif kredileri kullandırılmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü bünyesindeki çalışmaları eğer özetleyecek olursak, ormanlardan yapılan üretim, taşıma ve istifleme, diğer işletmecilik işlerinde istihdam edilen orman işçisi sayısı yaklaşık 700 bindir. Üretim işlerinde kendi nam ve hesabına vahidi fiyat usulüyle çalışan orman köylüsü, orman işçilerine yaptıkları üretim işçiliği karşılığı olarak, 1993 yılında 2,3 trilyon TL, 1994 yılında 3,5 trilyon TL’lik bir ödeme imkânı bulunabilmiş; 1995 yılında 9,071 trilyon TL ödeme yapılabilmiştir. 1996 yılında ise bu meblağın 14,5 trilyon TL’ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bakanlığımız, Orman Genel Müdürlüğünde vahidi fiyatla çalışan üretici köylülere ve kooperatiflere, 1995 yılında yaptıkları üretim, sürütme ve taşıma faaliyetlerine verilen birim fiyatlara ilaveten, 1.1.1995 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 20 zam verilmiştir. Verilen bu zammın tutarı 1,6 trilyon olup, 1995 yılında üreticilere verilen miktar 9,071 trilyonu bulmuştur. Genel Müdürlüğümüz, üretim birim fiyatlarındaki artışların yıllık enflasyon rakamlarının üzerinde olmasına, köylülerin mağduriyetinin önlenmesine gayret sarf etmektedir. Orman köylüsünün gelir seviyesinin ve refahının yükseltilmesi, orman-halk ilişkilerinin iyileştirilmesi, orman sevgisinin geliştirilmesi ve böylece, ormanların korunmasının, halkın katkı ve katılımıyla daha etkin hale getirilmesi, temel amaç olarak hedeflenmiştir. Üretim faaliyetlerinde çalışan orman köylülerine, vahidi fiyat usulüyle yaptıkları işler karşılığı, döner sermaye gelirlerinden verilen payın artırılması, Bakanlığımızın, üzerinde hassasiyetle durmakta olduğu başlıca amaç; orman köylülerimizin refah seviyelerinin iyileştirilmesi, ormanların işletilmesi, sağlanan gelirlerden orman köylülerine aktarılan payın daha yüksek nispetlere çıkarılmasıdır. Değerli milletvekilleri, 1990 yılında, döner sermaye gelirlerinin köylüye aktarılan payı, yüzde 26,7 nispetindeyken, 1994 yılında yüzde 37,4’e, 1995 yılında, alınan yeni tedbirlerle yüzde 43,4’e yükseltilmek suretiyle, ormandan alınan tekrar ormana ve orman köylüsüne aktarılması politikası, geçtiğimiz dönemlerde çok yaygın bir biçimde uygulama imkânı bulabilmiştir. Orman köylülerine ve orman köyü kooperatiflerine, vahidi fiyatla, baltalık ormanlardan ve koruya tahvil çalışmalarında ürettikleri yakacak odunun yüzde 80’ine kadarı, kendilerine, köylü pazar satışı olarak, maliyet bedeli üzerinden verilmektedir; bu sahalardan ürettikleri sanayi odunlarının tamamı ise, düşük maliyetle ve tahsis fiyatlarından, yine kendilerine verilerek, kendileri tarafından pazarlamaları imkânı sağlanmıştır. Orman Kanununun 34 üncü maddesinden doğan yüzde 25 kanunî hak karşılığı orman köyü kooperatiflerine yapılan vadeli satışlardan alınan faiz, 1993 yılından itibaren kaldırılmıştır. Ayrıca, bu satışlarda uygulanan yüzde 50 peşin ödeme şartı da, 1994 yılında yüzde 10, 1995 yılında ise, talebin canlı olmasından dolayı, yüzde 20 peşinatla, faizsiz ve 1 yıl vadeli satış uygulamasına başlanarak, orman köylüsü lehine, reform mahiyetinde kolaylık ve rahatlık getirilmiştir; bunların gözden kaçmaması lazım. Değerli milletvekilleri, orman içi ve bitişiğindeki orman köylerinden, daha önce 31 inci madde kapsamındayken, idaremizce yapılan üretimler sonucu, mülkî hudutlarında verimli devlet ormanı kalmayıp, 32 nci madde kapsamına girmek suretiyle, zatî ihtiyaç haklarından mahrum olan orman köylülerinin, yeniden hak sahibi olmalarını sağlayacak yasal düzenleme çalışmaları tarafımızdan başlatılmış bulunmaktadır. Daha önceki yıllarda, mayıs ayı sonuna kadar kesme, taşıma işlerini yapan orman köylülerine verilen erken üretim primi, 1994 yılından itibaren, idarenin inisiyatifi ve üretim işçiliğinin sonbaharda yapılması halinde, yine erken üretim priminin verilmesi sağlanmış bulunmaktadır. Böylece, orman köylüsüne ek iş imkânı sağlanmış olmaktadır. Yine, orman köylüsüne tel direk üretiminde yüzde 25 ve yüzde 75 arasında, maden direk üretiminde ise, yüzde 20 oranında özendirici prim verilmektedir. Orman Kanununun 31, 32 ve 33 üncü maddelerine göre, orman köylülerine ve nüfusu 2 500’den az olan kasaba halkından muhtaç olanlarına verilen zatî yapacak ve yakacak ihtiyaçlar ile felakete uğrayanlara verilen felaketzede ihtiyaçları ile Bakanlığımızın sübvanse ettiği meblağ, döner sermaye konsolide bütçesinin yüzde 10’u nispetine ulaşmaktadır. Bir fikir vermesi bakımından, 11 trilyon TL olan 1994 yılı konsolide bütçesinin yüzde 10’u olan yaklaşık 1,1 trilyon TL, 1995 yılında ise, 29 trilyon TL gelir tahmin edilerek, bunun yüzde 10’u nispetinde, yaklaşık 2,9 trilyon TL, orman köylüsüne bu kapsamda dolaylı olarak ek gelir sağlanmaktadır. Baltalık ormanlardan endüstriyel odun üretimini teşvik etmek için, hem yapacak odunda ve hem yakacakta, fiilî masraflar yüzde 50, tevzi masraflar yüzde 50 oranında uygulanarak, oduna olan talep darlığı nedeniyle, orman köylüsüne ürettiği emvali daha rahat pazarlama dolayısıyla gelirini artırıcı imkân da, ayrıca sağlanmış bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, baltalık ve bozuk baltalık sahaların koruya tahvil çalışmalarında 5’er yıllık aralarla 10 yıl boyunca bu sahalarda yapılacak müdahelelerden elde edilecek yapacak ve yakacak odunların, köylü pazar satışı ve tahsisli olarak üretici köylülere verilmesi sağlanmış ve bu yolla 1994 yılından itibaren gelirlerini artırıcı imkân, orman köylümüze böylece sağlanmış bulunmaktadır. Orman köylüsüne, 1995 yılında üretim işçiliği ve kanunî haklardan sağlanan parasal kaynak -kalemler halinde toplam olarak rakamı ifade etmek istiyorum- 14,5 trilyondur. 1996 yılında ise, orman köylüsüne, işçilik, kanunî haklar ve diğer çalışmalarla, sadece -Orman Genel Müdürlüğü bünyesi açısından söylüyorum- 27 trilyon TL’lık bir katkı sağlanması tahmin edilmektedir ve Bakanlığımızca da, bu yolda gerekli çalışmalar başlatılmış bulunmaktadır. Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Değerli milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar ve yanıtlar tamamlanmıştır. Gündeme geçiyoruz. 4 adet Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin tespit ve işletilmesi konusunda millî bir petrol politikasının oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/68) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye’nin, bütçe açıklarından ve içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan kurtulabilmesi için, kendi tabiî zenginliklerini değerlendirmesi zarureti bilinen bir gerçektir. Bu tabiî zenginliklerden biri olan yeraltı petrol yataklarımızın en verimli şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesi için Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 102 ve103 üncü maddesi gereğince, millî petrol politikamızın tespiti için, ilişikteki Meclis araştırması önergemizin kabulüne delaletinizi saygılarımızla arz ve talep ederiz. Şevket Kazan (Kocaeli) Salih Kapusuz (Kayseri) Mehmet Ali Şahin (İstanbul) Ahmet Derin (Kütahya) Kemalettin Göktaş (Trabzon) Cemal Külahlı (Bursa) İbrahim Ertan Yülek (Adana) Necati Çelik (Kocaeli) Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır) Mustafa Kemal Ateş (Kilis) Naci Terzi (Erzincan) Mikail Korkmaz (Kırıkkale) İlyas Arslan (Yozgat) Hüseyin Kansu (İstanbul) Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş) Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep) Azmi Ateş (İstanbul) Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) M. Sıddık Altay (Ağrı) İsmail Coşar (Çankırı) Abdullah Örnek (Yozgat) Ahmet Çelik (Adıyaman) Şinasi Yavuz (Erzurum) Gerekçe: Bilindiği gibi, petrol, bir yandan dünyamızı aydınlatıp teknolojik gelişmelerin itici gücünü teşkil ederken, öte yandan keşfinden bu yana, ihtilafların, harplerin, suikastların, darbelerin, kara paranın dünya çapında organize rüşvetin ve her türlü yıkıcı faaliyetin odak noktasını oluşturmuştur. Bugün petrolün çok önemli ve sihirli bir madde olduğunu, kalkınmanın ve refahın petrol sayesinde çabuklaştırılıp mümkün hale getirilebildiğini bilmeyen hiçbir millet ve devlet kalmamıştır. Ülkemizde ilk petrol çalışmaları 1926 yılında başlamıştır. Söz konusu yılda çıkarılan ilk petrol kanunu ile MTA Petrol Grubunca yürütülen çalışmalar, 1940’ta Raman’da, 1951’de Garzan’da ilk petrol yataklarının bulunmasıyla meyvesini vermiştir. 1926 yılında çıkarılan bu kanun, petrol politikasını mutlak devletçilik çizgisinde götürmeyi amaçlamış ve fakat, yöneticiler tarafından yetersiz görülmüştür. 1954 yılında 6326 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla, devlet doğrudan doğruya işletmeci olma konumunu bırakmış, işletmeciliği yerli özel şirketlere, bunların yanında, yabancı şirketlere, hatta, yabancı devletlere ruhsat veren liberal sistemi benimsemiştir. Kanunun amacı, ülke kalkınmasında akaryakıt ihtiyacının döviz harcanmadan temini ve ihtiyaç fazlasının ihracı ile ülkeye döviz kazandırılması olarak gösterilmiş ise de, yabancılara geniş imtiyazların tanınmış olmasına rağmen, beklenen neticeyi, yine de vermemiştir. Bu durum dikkate alınarak, 1954 yılında çıkarılan Petrol Kanunu, 1973 yılında yeni baştan ele alınmış ve âdeta, petrol politikamızı, devletin de müdahil olduğu karma bir sistem haline getirmiştir. Yukarıdan beri özetlenen kanunî safahatın uygulanması sırasında şu gerçekler ortaya çıkmıştır: 1- 1954 yılından bugüne kadar ülkemizde petrol arama çalışması yapan 138 şirketin 17’si yerli, 121’i yabancıdır. Halen faaliyet halindeki 33 şirketin 3’ü yerli, 30’u yabancıdır. Bu gerçek, ülkemiz petrolünün yabancıların elinde ve nüfuzunda olduğunun açık bir delilidir. 2- Arama yapan şirketlerin içerisinde Shell Şirketinde 70 yabancı personel, Mobil Şirketinde 45 yabancı personel çalıştığı halde, TPAO’da 82 yabancı personel çalışmaktadır. Bu gerçek, en güçlü yerli şirket olan TPAO’nun yabancıların kontrolü altında olduğunu göstermektedir. 3- Yerli uzman yetiştirme konusunda, Shell Şirketi 16, Mobil Şirketi 8 burs verdiği halde, TPAO’nun hiç burs vermediği görülmektedir. Bu gerçek, kendi şirketimizin, kendi insanını düşünmediğini göstermektedir. 4- 1954 yılından bu yana yabancı şirketlerin çok daha fazla sondaj yaptığı halde, kuyuları kapattıkları görülmektedir. Bu durum, insana, ister istemez, açılıp kapatılan sahalarda gelecek için birtakım gizli emellerin bulunduğunu düşündürmektedir. 5- Halen 46 sahada petrol çıkaran TPAO, bugüne kadar, 230 milyon varil; 24 sahada petrol üreten Shell Şirketi 234 milyon varil; 3-5 sahada petrol üreten Mobil Şirketi ise 70 milyon varil üretim yapmıştır. Bu gerçek, TPAO’nun, teknik üretim kapasitesi açısından, yabancı şirketlerin, ne kadar gerisinde olduğunu göstermektedir. 6- Bugün, Türkiye, bir yandan petrol ithal ederken, öte yandan ihraç eden bir ülke konumundadır. Bizi düşündüren, bu ihracatın, yerli ve yabancı şirketlerden daha çok, hangileri vasıtasıyla gerçekleşmiş olduğunun tespitidir. 7- Bilimsel kaynaklar, Türkiye’de, halen, 51 595 230 milyon ton ham petrol rezervi, 18 082 979 746 metreküp doğalgaz rezervi olduğunu tespit etmektedir. Hal böyle iken, Türkiye’nin, bu zenginliğini değerlendirmeyip, Rusya’dan, doğalgaz ve dışarıdan, petrol ithal etmesi, gerçekten düşündürücüdür. Yeni oluşan dünyada, devletler, dış politikalarını, halkların menfaatını ön planda tutarak, yürütmektedirler. Devletler arasında, bir süre iyi giden ilişkilerin, bir süre sonra bozulduğu, yürümez hale geldiği görülmektedir. Türkiye’nin, petrol ihtiyacının büyük kısmını temin ettiği Irak’a karşı uygulanan ambargo, uzun zamandan beri Türkiye’nin de yararlandığı boru hattının kapatılmasına ve Türkiye’nin, sıkıntıya düşmesine neden olmuştur. Kendi topraklarımızda, 18 milyar metreküp doğalgaz varken, milyarlarca dolar para harcayarak, bugün, iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz Rusya’dan doğalgaz getirmenin, ileride, iki ülke arasında anlaşmazlık çıktığında, milyarlarca doların heder olması bir yana, sosyal hayatımızı altüst etmeyeceğini kim iddia edebilir. Bu gerçekleri göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin, petrol ve doğalgaz yataklarındaki rezervlerin tespiti, bu yatakların, yerli şirketlerimiz tarafından en verimli şekilde aranması ve işletilmesi ve Türk petrolünün, yabancı şirketlerin konrolünden kurtarılması, Türkiye’nin, artık, petrol ithal eden bir ülke değil, petrol ihraç edip, döviz kazanan bir ülke konumuna getirilmesi için, bir millî petrol politikasının, Meclisimiz tarafından, araştırılarak tespitinde zaruret görüyoruz. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır. İkinci önergeyi okutuyorum: 2. – Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve 28 arkadaşının, Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz ve standartlara uygun olmayan sac ithal edildiği iddialarını ve bunların üretimde kullanılmasının sakıncalarını tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/69) 7.5.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde, Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında kaliteli saç üretimi yapılmakta iken, Türkiye’nin, Rusya ve Ukrayna’dan son derece kalitesiz ve standartlara uygun olmayan fazla miktarda sac ithal etmesi ve bu sacın da başta araba olmak üzere çok sayıda mal üretiminde kullanılmasının sakıncalarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 nci maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1- Yasin Hatiboğlu (Çorum) 2- Hasan Hüseyin Ceylan (Ankara) 3- Şaban Şevli (Van) 4- Osman Pepe (Kocaeli) 5- Yakup Hatipoğlu (Diyarbakır) 6- Ali Oğuz (İstanbul) 7- Musa Uzunkaya (Samsun) 8- Ahmet Cemil Tunç (Elazığ) 9- Mehmet Salih Katırcıoğlu (Niğde) 10- Sacit Günbey (Diyarbakır) 11- Kemal Albayrak (Kırıkkale) 12- Memduh Büyükkılıç (Kayseri) 13- Mustafa Hasan Öz (Ordu) 14- Saffet Benli (İçel) 15- Hüseyin Yıldız (Mardin) 16- Hasan Hüseyin Öz (Konya) 17- İsmail İlhan Sungur (Trabzon) 18- Turhan Alçelik (Giresun) 19- Avni Doğan (Kahramanmaraş) 20- Mehmet Sılay (Hatay) 21- Hasan Dikici (Kahramanmaraş) 22- Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 23- Ahmet Doğan (Adıyaman) 24- Latif Öztek (Samsun) 25- Mustafa Yünlüoğlu (Bolu) 26- İsmail Özgün (Balıkesir) 27- Lütfü Esengün (Erzurum) 28- Salih Kapusuz (Kayseri) 29- Nurettin Kaldırımcı (Kayseri) Gerekçe: Ereğli Demir Çelik Fabrikalarının ülke ekonomisine kendi alanındaki üretimiyle katkısı herkesçe malumdur. Ülkemizde sadece Ereğli Demir Çelik Fabrikalarında üretimi yapılmakta olan sacın kalitesinin üstünlüğü de hepimizce malumdur. Tüm dünya ülkeleri kendi sanayiini korumak için çeşitli sektörlerde antidamping yasası çıkararak o sektörü korumaya almıştır. ABD bile makarnada çıkardığı antidamping yasasıyla kaliteli de olsa dışarıdan makarna ithalatını asgariye düşürmüştür. Özellikle son yıllarda ülkemizde Bağımsız Devletler Topluluğundan kontrolsuzca ithal edilen çok çeşitli kalitesiz ve ucuz sanayi ürünü veya hammaddesi, millî sanayimizi güç durumda bırakırken, bu kalitesiz malzeme ile üretilen mallar da halkımızı güç durumda bırakmaktadır. Avrupa Birliği üyesi 12 ülke, Bağımsız Devletler Topluluğundan yapılacak sac ithalatına 104 bin tonluk bir sınırlama getirmiştir. Yani, bu 12 ülke bir yıl içerisinde Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden toplam 104 bin ton sac ithalatı yapacak, fazla yapamayacaktır. Bu kotaya sebep, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden özellikle Rusya ve Ukrayna’da üretilen saçların son derece düşük kalitede olması ve ilkel şartlarda üretiliyor olmasıdır. Bu saclar, darbelere dayanıklı olmayan, kısa sürede paslanan ve yeterli esnekliği bulunmayan özelliklere sahiptir. Bu itibarla, bu saclarla üretilen arabalarda, beyaz eşyada ve daha birçok üründeki kalitesizliğin önüne geçilmesi gerekmektedir. Avrupa Birliği üyesi 12 ülkenin toplam 104 bin tonluk sac ithali sınırlamasına karşılık, Türkiye gibi bir ülkenin, Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkelerden bir yıl içerisinde (1995 Ocak-Ekim) 1,3 milyon ton kalitesiz sac ithal etmesi ve bu sacın birçok hayatî üretim alanlarında (araba gibi) kullanılması kamuoyunda rahatsızlık yaratmaktadır. Konunun sağlıklı bir şekilde araştırılması ülkemiz menfaatları açısından fevkalade önemlidir. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Üçüncü önergeyi okutuyorum: 3. – Çankırı Milletvekili İsmail Coşar ve 42 arkadaşının, ülkemizin enerji tüketiminde ileride bir darboğazla karşılaşmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/70) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizin enerji sektöründe, üretim ve tüketimin ne kadar olacaktır; yerli üretimimiz talebi ne ölçüde karşılayabilecektir, bu önemli konuda dışa bağımlılığımız ne kadar olacaktır; ileriye yönelik enerji talebimiz ne ölçüde olacaktır; ileride herhangi bir enerji darboğazıyla karşılaşmamak için ne gibi tedbirler alınacaktır? Bu konuda şimdiye kadar önemli bir araştırma olmadığı kanaatindeyiz. Bunun için Anayasanın 98 inci maddesi ve İçtüzüğün de 102 ve 103 üncü maddesi gereği Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz. Saygılarımızla. 1- İsmail Coşar (Çankırı) 2 - İbrahim Halil Çelik (Şanlıurfa) 3 - Kâzım Ataoğlu (Bingöl) 4 - Şaban Şevli (Van) 5 – Yakup Budak (Adana) 6 – Temel Karamollaoğlu (Sıvas) 7 – Zeki Ünal (Karaman) 8 – Mustafa Kamalak (Kahramanmaraş) 9 – Osman Yumakoğulları (İstanbul) 10 – Azmi Ateş (İstanbul) 11 – Zülfükar İzol (Şanlıurfa) 12 – Hasan Belhan (Elazığ) 13 – Bekir Sobacı (Tokat) 14 – Tevhit Karakaya (Erzincan) 15 – Naci Terzi (Erzincan) 16 – Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş) 17 – Ömer Ekinci (Ankara) 18 – Aslan Polat (Erzurum) 19 – Şaban Karataş (Ankara) 20 – Ahmet Bilge (Ankara) 21 – Ahmet Derin (Kütahya) 22 – Abdullah Arslan (Tokat) 23 – Mukadder Başeğmez (İstanbul) 24 – Şevki Yılmaz (Rize) 25 – Cevat Ayhan (Sakarya) 26 – Nezir Aydın (Sakarya) 27 – Hayrettin Dilekcan (Karabük) 28 – Kemalettin Göktaş (Trabzon) 29 – Mehmet Altınsoy (Aksaray) 30 – Muhammet Polat (Aydın) 31 – Rıza Ulucak (Ankara) 32 – Hüseyin Kansu (İstanbul) 33 – Kahraman Emmioğlu (Gaziantep) 34 – Zeki Karabayır (Kars) 35 – Zeki Ergezen (Bitlis) 36 – Mustafa Köylü (Isparta) 37 – M. Ziyattin Tokar (Ağrı) 38 – Kemal Albayrak (Kırıkkale) 39 – Fethi Acar (Kastamonu) 40 – Lütfi Yalman (Konya) 41 – Teoman Rıza Güneri (Konya) 42 – Ömer Özyılmaz (Erzurum) 43 – Ömer Naimi Barım (Elazığ) Gerekçe: Enerji sektörü, bir ülkenin kalkınmasının itici gücüdür. Enerji, bir ülkenin kalkınmasında gerekli unsurların en başında gelir. Enerji, toplumsal yaşamın, istihdamın, teknolojinin, bilimin, konforun, kısaca hayatın maddî ve manevî her parçasının sürdürülmesinde ve gelişmesinde vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Ülkemizin enerji talebinin karşılınmasında petrol, kümür, dogalgaz, odun, hidroelektrik ve jeotermal enerji gibi kaynaklar kullanılmaktadır. Bu kaynakların yüzde 50’den fazlasını ithal eden ülkemizin günümüzde ödediği yıllık döviz miktarı, 4 milyar doları bulmaktadır. Yerli üretimin talebi karşılama oranı gün geçtikçe azalmakta ve buna bağlı olarak da, bu çok önemli sektörde dışa bağımlılığımız artmaktadır. Bu oranın 2000 yılında yüzde 56’ya, 2020 yılında ise yüzde 62’ye çıkacağı hesaplanmaktadır. Ayrıca, gerek yerli üretim gerekse ithal ettiğimiz ve alışılmış (konvansiyonel) enerji kaynakları olarak adlandırdığımız petrol, doğalgaz, kömür gibi ömrü sınırlı olan bu kaynaklar zamanla ve günü gelince bitecektir. Örneğin, bugünkü verilere göre petrolun ömrü, dünyada 45-50 yıl, Türkiye’de ise 10-15 yıldır. 1995 yılında 85 milyar kilovat olan elektrik enerjisi üretimi ile ihtiyacımızı ancak karşılayabildik. Fakat, 2000 yılındaki elektrik ihtiyacımızın 143 milyar kilovat olacağı hesaplanmaktadır. Bütün bu verilerin ışığı altında duruma bakacak olursak, gelecek yıllarda önemli bir enerji dorboğazıyla karşılaşma ihtimalimiz kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizde, dünyada yıllardan beri kullanılmakta olan nükleer enerji konusunda bile gerekli teknoloji sağlanarak herhangi bir üretim hâlâ yapılamamıştır. Kullanılabilir hidroelektrik enerji potansiyelimizin de şimdiye kadar ancak yüzde 30’u değerlendirilmiş durumdadır. Geriye kalan yüzde 70’lik potansiyelin kullanımı için gerekenlerin bir an önce yapılması şarttır. Bugün, dünyada, alışılmamış enerji kaynakları olarak adlandırılan jeotermal enerji, hidrojen enerjisi, dalga, rüzgar ve güneş enerjileri gibi tükenmez nitelikteki enerji kaynakları üzerinde gerekli teknolojik çalışmalar hızla sürmekte ve bu enerji kaynakları da, yavaş yavaş devreye alınmaktadır; hatta, hidrojene dayalı yakıt teknolojisi konusunda çalışmalar hemen hemen tamamlanmış, her sektörde kullanılabilir duruma gelmiştir. Buna karşılık, ülkemizde, bu tür kaynaklara yönelik çalışmalar çok geri kaldığı gibi, ileriye dönük planlamalarda da gereken yeri alamamıştır. Dünya Enerji Konseyi (DEK), Türk Millî Komitesi tarafından hazırlanan “Türkiye 6. Enerji Kongresi” 17-22 Ekim 1994 tarihleri arasında İzmir’de yapılmış ve bu konu, tüm detaylarıyla incelenmeye çalışılmıştır. Kongrede, 136 adet bildirinin sunulduğu teknik oturumlar yapılmış ve ayrıca paneller düzenlenmiştir. Netice olarak yayımlanan sonuç raporunda önemli tespitler yapılmıştır. Bunlar: Enerji kullanımında verimli olunması, yerli üretimin artırılması için belirlenen potansiyel alanlarda, özellikle aramaların yapılmasının zorunluğu olduğu, elektrik enerjisi tüketimimizdeki artış hızı dikkate alınarak, önümüzdeki dönemde her yıl, 2 000-3 000 megavat gücünde ilave kaynak yaratmamız gerektiği, enerji ihtiyacını karşılarken de, çevrenin ve kamu sağlığının korunmasına özen gösterilmesi ve nükleer teknolojiye, bir an önce girilmesi gerektiği konularında fikir birliğine varılmıştır; fakat, bu sorunların çözümü konusunda, maliyet çok yüksek olacağı için, kaynak problemi, yap-işlet-devret modellerine ve özelleştirmenin hızlanmasına bağlanmıştır; ancak, özelleştirme işlemlerimizin nasıl yürüdüğü, özelleştirmelerden ne kadar kaynak sağlanabildiği ve bunların nerelere harcandığı malumunuzdur. Günümüzde, elektrik kesintilerinin yeniden başlayacağı söylentilerinin yayıldığı ülkemizde, gelecek yıllardaki enerji talebinin karşılanmasında herhangi bir darboğaza düşmemek için alınması gereken tedbirlerin sağlıklı bir şekilde araştırılması ve bunların çözümü için gerekli çalışmalarla, malî kaynakların tespit edilerek, planlı bir şekilde süratle uygulamaya alınması şarttır. Aksi takdirde, herhangi bir enerji darboğazıyla karşılaştığımız anda yeni kaynakların aranması, üretime geçilmesi ve gerekli teknolojilerin araştırılması oldukça uzun zaman alacaktır. Boşa geçen bu zaman aralığındaki malî kaybımız ise, şimdi harcamamız gerekenden kat ve kat fazla olacak ve ülke kalkınmamız sekteye uğrayacaktır. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Dördüncü önergeyi okutuyorum: 4. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 21 arkadaşının, Refah Partisinin Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin araştırılması ve bu teşkilatça toplanan kurban paralarının amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kamuoyunda Refah Partisinin gizli kasası olarak tanınan Süleyman Mercümek ve RP’nin kontrolündeki Uluslararası Yardım Teşkilatının (IHH) 1993, 1994 ve 1995 yıllarında, “üç kıtada 20 bin kurban iddiasıyla” başlattığı Uluslararası Kurban Organizasyonu çerçevesinde, milyarlarca lira yardım parası topladığı konusunda çok ciddî iddialar bulunmaktadır. Söz konusu organizasyonun medyada yer alan ilanlarında, kurbanlıklar için 180 DM veya 130 ABD Doları bedel biçilmiş ve Ankara Balgat’taki RP Genel Merkezine bağlı eğitim merkezi, irtibat bürosu olarak gösterilmiştir. Söz konusu kurbanların kesildiğini belgeleyemeyen IHH’nın, çeşitli ülkelerde kurban keseceği vaadiyle 18 bin kişiden yaklaşık 177 milyar lira para topladığı öne sürülmektedir. Uluslararası Yardım Teşkilatı ismi, Türk halkı için hiç de yabancı değildir. Hele Refah Partililerin önce tanımadıklarını belirttikleri, sonra da tanıdıklarını ve partilerinin üyesi olduğunu kabullenmek zorunda kaldıkları Süleyman Mercümek ismi de geçiyor ve yardım toplama işinde yer alıyor, o arada mutlaka bir şeylerin olduğu endişe ve şüphesi kendiliğinden halkımız vicdanında oluşmaktadır. Zira, yüce ve güzel duygular için toplanan paraların nereye gittiğini hayırsever insanlar ve halkımız bilmek istemektedir; ama, yaşanan ve “Mercümek olayı” olarak adlandırılan Bosna-Hersek yardımı toplama kampanyası ve sonucu haklı olarak halkımızda tedirginlik ve şüphelerin doğmasına sebep olmuştur. Hele Uluslararası Kurban Organizasyonu adıyla yardım toplama kampanyası açan kuruluş IHH olursa, ilanlarda irtibat bürosu olarak gösterilen adres, Balgat’taki Refah Partisine bağlı eğitim merkezi çıkarsa, Refah Partisi-Süleyman Mercümek-Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) üçgenini hatırlatmaktadır. Dolayısıyla, kurban kesimi için toplanan paraların nereye gittiği ve taşındığı konusunda şüpheler ağırlık taşımaktadır; çünkü, adı geçen teşkilat, her yardım toplama sırasında Müslüman halkımızın duygularını sömürmüştür, rencide etmiştir, toplanan paraların hesabını verememiştir. Süleyman Mercümek ve Refah Partisine olan yakınlığı nedeniyle ve bunların kontrolünde bulunması sebebiyle, toplanan paraların “gizli kasa” Süleyman Mercümek vasıtasıyla Refah Partisine aktarılıdığı yolunda kamuoyunda ciddî kuşkular doğmuştur. Refah Partisinin Uluslararası Yardım Teşkilatı (IHH) ile ilişkisinin araştırılması ve teşkilatın ne kadar para topladığının, toplanan kurban paralarının amacına ulaşıp ulaşmadığının tespiti için, Anayasamızın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 1- Ali Rıza Gönül (Aydın) 2- Saffet Arıkan Bedük (Ankara) 3- Mustafa Zeydan (Hakkâri) 4- Turhan Güven (İçel) 5- Hasan Karakaya (Uşak) 6- Mehmet Gözlükaya (Denizli) 7- İlhan Aküzüm (Ankara) 8- Necmi Hoşver (Bolu) 9- Hacı Filiz (Kırıkkale) 10- Haluk Müftüler (Denizli) 11- Yahya Uslu (Manisa) 12- Hasan Ekinci (Artvin) 13- Esat Kıratlıoğlu (Nevşehir) 14- Ahmet İyimaya (Amasya) 15- Mustafa Dedeoğlu (Muğla) 16- Abdülkadik Cenkçiler (Bursa) 17- Yusuf Bacanlı (Yozgat) 18- Evren Bulut (Edirne) 19- Nihan İlgün (Tekirdağ) 20- Mehmet Korkmaz (Kütahya) 21- Ümran Akkan (Edirne) 22- Tahsin Irmak (Sıvas) BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır. Meclis araştırması komisyonları geçici başkanlıklarının, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair 4 adet tezkeresi vardır; okutuyorum: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – (10/13, 53) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/261) 8.5.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Taşkömürü Üretimindeki Sorunların Çözüm Yollarının Tespiti ile Türkiye Taşkömürü Kurumunun İçinde Bulunduğu Durumun Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 8.5.1996 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmış ve yapılan seçim sonucunda, aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler karşılarında gösterilen oylarla, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtipliğe seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Şinasi Altıner Karabük Araştırma Komisyonu Geçici Başkanı Başkan : Metin Arifağaoğlu (Artvin) 5 oy Başkanvekili : Hasan Gemici (Zonguldak) 6 oy Sözcü : Enis Sülün (Tekirdağ) 6 oy Kâtip : Mehmet Ali Yavuz (Konya) 6 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer tezkereyi okutuyorum: 2. – (10/8, 16, 20) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/262) 8.5.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi (10/8, 16, 20) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 8.5.1996 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmış ve kullanılan 8 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. Algan Hacaloğlu İstanbul Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanı Başkan : Halil Cin (İçel) 8 oy Başkanvekili : Remzi Çetin (Konya) 8 oy Sözcü : Mustafa Dedeoğlu (Muğla) 8 oy Kâtip : Necdet Tekin (Kırklareli) 7 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer tezkereyi okutuyorum: 3. – (10/5) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/263) 9.5.1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 9.5.1996 Perşembe günü saat 11.30’da toplanmış, kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucu, aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla. M. Cevdet Selvi İstanbul (10/5) Esas Numaralı Araştırma Komisyonu Geçici Başkanı Başkan : Nabi Poyraz (Ordu) 8 oy Başkanvekili : Ertuğrul Yalçınbayır (Bursa) 8 oy Sözcü : Yahya Şimşek (Bursa) 8 oy Kâtip : Tahsin Irmak (Sıvas) 8 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer tezkereyi okutuyorum: 4. – (10/7) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/264) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Hudutlarımızın Güvenliği Konusunda Alınan ve Alınması Gereken Tedbirleri Araştırma Komisyonu; başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 9.5.1996 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmış ve kullanılan 6 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak, İçtüzüğün 25 nci maddesi uyarınca, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize saygıyla arz olunur. Hanifi Demirkol Eskişehir Araştırma Komisyonu Geçici Başkanı Başkan: Hanifi Demirkol (Eskişehir) 6 oy Başkanvekili: Ahmet Alkan (Konya) 6 oy Sözcü: Ali Ilıksoy (Gaziantep) 6 oy Kâtip: Adil Aşırım (Iğdır) 6 oy BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum: 5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, (6/59) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/14) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 4 üncü sırasında yer alan (6/59) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul 6. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, (6/61) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/15) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 6 ncı sırasında yer alan (6/61) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul BAŞKAN – Soru önergeleri geri verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum: 7. – İstanbul’da yapılacak olan Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II Global Parlamenterler Forumuna katılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/265) 8 Mayıs 1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II Global Parlamenterler Forumu 31 Mayıs - 1 Haziran 1996 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecektir. Söz konusu Forum toplantısına katılmak üzere 16 kişilik bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyetinin oluşturulması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulmuş ve 7.5.1996 tarihli 48 inci Genel Kurul Birleşiminde kabul edilmiştir. Heyeti oluşturmak üzere Siyasî Parti Gruplarının bildirmiş olduğu isimler, adı geçen Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Genel Kurulun bilgilerine sunulur. Doç. Dr. Mustafa Kalemli Büyük Millet Meclisi Başkanı HABİTAT II Kent Zirvesi - İstanbul (31 Mayıs-1 Haziran 1996) Global Parlamenterler Forumuna Katılacak Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyet Listesi RP Azmi Ateş (İstanbul) Bahri Zengin (İstanbul) Abdullah Gül (Kayseri) İsmail Sungur (Trabzon) DYP İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir) Demir Berberoğlu (Eskişehir) Bahattin Yücel (İstanbul) Hasan Denizkurdu (İzmir) ANAP Feridun Pehlivan (Bursa) Yusuf Namoğlu (İstanbul) Bülent Atasayan (Kocaeli) Ahmet Alkan (Konya) DSP Ziya Aktaş (İstanbul) Fikret Ünlü (Karaman) CHP Ali Dinçer (Ankara) Murat Karayalçın (Samsun) BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 8. – Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin, Kuveyt Parlamentosunun davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/266) 8 Mayıs 1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Kuveyt Parlamentosundan alınan resmî bir davette, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyeti Kuveyt’e davet edilmektedir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. İkinci tezkereyi okutuyorum: 9. – Azerbaycan Parlamento Başkanının davetine icabeten, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Başkanvekili Kamer Genç’in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/267) 8 Mayıs 1996 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Azerbaycan Parlamento Başkanından alınan davete icabeten, 10-13 Haziran 1996 tarihleri arasında Bakü’de yapılacak olan KEİPA Parlamento Başkanları toplantısına, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Başkanvekili Sayın Kamer Genç’in katılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca uygun görülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Mustafa Kalemli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Değerli milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz. IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında nüfuzunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3) BAŞKAN - Genel Kurulun 18.4.1996 tarihli 39 uncu Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 Arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki Devlete Ait Hissenin Satış Yolu ile Özelleştirilmesi Sırasında Nüfuzunu Kullanmak ve İhaleye Fesat Karıştırmak Suretiyle Devleti Zarara Uğratarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Eski Başbakan Tansu Çiller Hakkında Anayasanın 100 üncü Maddesi Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesinin görüşmelerine başlıyoruz. Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine; şahısları adına iki üyeye ve son olarak da, hakkında soruşturma istenmiş bulunan eski Başbakan Tansu Çiller’e söz verilecektir. Alınan karar gereğince, konuşma süreleri 20’şer dakikadır. Meclis soruşturması önergesi Genel Kurulun 16.4.1996 tarihli 37 nci Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu önergeyi yeniden okutacağım. Ancak, bundan önce, çalışmalarımıza yoğun ilgi gösteren dinleyicilerimizle ilgili olarak İçtüzüğümüzün 145 inci maddesini okumak istiyorum: “Madde 145.- Dinleyiciler, birleşimin devamı süresince kendilerine ayrılan yerlerde sükûnet içinde oturmak zorundadırlar. Dinleyiciler görüşmelerde, kabul veya ret yönünde söz, alkış yahut herhangi bir hareketle kendi düşüncelerini ortaya koyamazlar. Bu yasağa uymayanlar, o yerin düzenini korumakla görevli olanlar tarafından hemen dışarı çıkarılırlar.” Şimdi, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Konu: TOFAŞ (Türk Otomobil Fabrikaları) AŞ ile TOFAŞ Oto Ticaret AŞ’deki devlete ait 600 milyon dolarlık hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında yaptığı iddia edilen yolsuz ve kanunsuz eylemlerinden dolayı sabık Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında Anayasanın 100, İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince Meclis soruşturması açılması talebimizdir. İzahat: Malum olduğu üzere TOFAŞ AŞ, ülkemizde otomobil üreten, TOFAŞ Oto Ticaret AŞ ise üretilen otomobillerin satışını yapan birer kuruluştur. Otomobil üretimi, bir ülkenin sanayileşmesinde âdeta belkemiğini teşkil eder. Bu nedenle, bu üretimin teşviki için, devlet, vaktiyle, bu kuruluşlara sermaye katkısında bulunmayı uygun görmüştür. Daha sonra, ülkede otomobil üretimi gelişince, devletin buradaki hisse senetlerini satarak, bundan elde edeceği meblağlarla yurt ekonomisine daha faydalı katkılarda bulunulabileceği düşünülerek, 30.4.1987 tarihinde Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Yüksek Kurulunca TOFAŞ’taki devlet hisselerinin satışına karar verilmiştir. Ne var ki, bu konuda 6 yıl boyunca, 1991 yılında hisse senetlerinin yüzde 1’ine bile ulaşmayan bir satış dışında, hiçbir ciddî işlem yapılmamıştır. Hal böyle iken, Sayın Tansu Çiller’in Başbakan olmasından kısa bir süre önce ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı iken DYP’ye Genel Başkan olmak maksadıyla görevinden ayrılmadan önce hazır yetkiler elinde iken TOFAŞ’taki devlet hisselerinin satılması için gereken mekanizmaları harekete geçirmesiyle olay başlatılmıştır. Eğer, bu satış, o tarihte yürürlükte bulunan 28.5.1986 tarihli ve 3291 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi Hakkındaki Kanunda öngörülen esaslara uygun olarak yapılmış, yani her şeyden önce kamu yararı gözetilmiş olsaydı, bu konu üzerinde durulması gerekmeyecekti. Halbuki, Sayın Tansu Çiller gerek özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanlığı ve gerekse Başbakan olarak KOİ Yüksek Kurulu Başkanlığı yaptığı dönemde TOFAŞ’la ilgili ve bugünkü satış değeriyle takriben yarım katrilyon tutarındaki bu büyük satış işinde, kamuoyunda yerleşen kanaate göre gerek bu satışın malî danışmanlığını yapacak ve gerekse hisseleri satın alacak olan firmaların elde edecekleri büyük menfaatları göz önünde bulundurarak bu özelleştirmeyi önceden planladığı bir biçimde yönlendirmiş ve bu işten çıkar sağlamak isteyenlerin arzusuna uygun olarak nüfuzunu kullanmış, devleti devlet yapan kuralları çiğnemekte tereddüt göstermemiştir. Bu olayın aşağıda açıklanan cereyan tarzı ve bu esnada bizzat sabık Başbakan Sayın Tansu Çiller’in müdahaleleriyle atılan adımlar, kamuoyunda yerleşen bu kanaati ispata kâfi olduğu gibi, konu ile ilgili yolsuzluk ihbarı üzerine Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun yaptığı özel inceleme raporu da, bu iddiaları doğrulamaktadır. İşte, bundan dolayı konunun bir soruşturma önergesiyle Yüce Meclisin huzuruna getirilmesi zaruret haline gelmiştir. Bu olayda, bizzat Sayın Çiller’in sorumluluğunu görebilmek için olayın kronolojik seyri tablosunda bazı noktaları ortaya koymak yeterlidir. Nitekim, gerek resmî devlet dokümanları gerek basına intikal eden haberler gerek Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun özel inceleme raporundaki tespitlere göre olay aşağıdaki şekilde cereyan etmiştir. 1. 1993 Nisanında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı üzerine, bir ay sonra, 16.5.1993 tarihinde, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Demirel’den boşalan yere Sayın Tansu Çiller talip olmuştur. Yukarıda da belirtildiği gibi, tam bu aşamada, yani DYP Genel Başkan adayı olabilmek için ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığından ayrılarak yetkilerini kaybetmeden önce, Sayın Çiller, 27.5.1993 tarihinde, TOFAŞ hisselerinin satışı için, KOİ Başkanını harekete geçirmiş ve beş kişilik bir komisyon kurdurtmuştur. 2. 13.6.1993 tarihinde DYP Genel Başkanı olan Sayın Çiller, hükümeti kurmakla görevlendirilmiş ve 25.6.1993 tarihinde Başbakan olmuştur. 3. Sayın Tansu Çiller, böylece, Başbakanlık yetkilerini eline alır almaz, bu sefer daha yetkili bir kimse olarak, KOİ’yi mutlak surette kendi kontrolüne alabilmek için, ilk iş olarak, özelleştirmeyi yapacak olan KOİ Başkanını değiştirmiş; yeni gelen Başkana verdiği talimatla, iki ay önce göreve getirttiği ve satış hazırlığı yapmakla görevlendirttiği birinci komisyonu gerekçe göstermeden, 22.7.1993’te değiştirmiş; bu ikinci komisyon, teklif sahiplerini görüşmeye davet etmiş, görüşmeler esnasında amaca ulaşamayacağını anlayınca, yine gerekçe göstermeden 4.8.1993’te bu komisyonu da değiştirttirerek, üçüncü komisyonu kurmuştur. 4. Bu komisyonların sebep gösterilmeden kısa sürelerle değiştirilmesinin tek sebebi, ihalenin planlanan firmalara verilebilmesinin teminidir. Nitekim, ilk komisyona, bu işi yapabilecek yurtiçinde ve yurtdışında pek çok firma bulunduğu ve bunların hepsinin ilanla davet edilmesi gerektiği halde, sadece önceden planlanan beş firma davet edilmiş; bu firmalardan üçü teklif verirken, ikisi maksatlı olarak davet edildiklerini fark ederek teklif vermekten kaçınmışlardır. Birinci Komisyonun bu üç teklifi değerlendirmek hususundaki davranışları, Sayın Tansu Çiller’in planına uygun görülmediğinden, değiştirilmiş; ikinci komisyon, üç firmayı çağırarak kendileriyle görüşmeye başlamıştır. Bu görüşmelerin seyri de, Sayın Çiller’in arzusuna uygun cereyan etmemiştir. Bu yüzden, bir hafta sonra, Sayın Çiller, bu komisyonu da değiştirmiştir. Üçüncü Komisyon, 4.8.1993’te kurulduğunun ertesi günü teklif veren üç firmayı ikiye indirmiş ve bu firmaların 9-10 Ağustos 1993 tarihinde görüşmeye davetle ayrı ayrı görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmeleri takiben, her iki firmadan, 14.8.1993 tarihinde tekliflerini vermeleri istenmiştir. 5. Bu talep üzerine, Interbank-Sekroders ortaklığıyla kurulan konsorsiyum aşağıdaki teklifi vererek ihaleyi kazanmıştır. Alternatif 1: Satışlara göre değişen oranlı teklifler. Arz yöntemi %50’ye kadar %50-%75 %75 üzeri 144A %3,60 %3,65 %3,70 SEC Kayıtlı %3,60 %3,70 %3,80 Alternatif 2: Satışlara göre sabit oranlı teklifler Her seviyedeki SEC kayıtlı arz için yüzde 3,75. Her seviyedeki 144A arzı için yüzde 3,65. 6. Hal böyle iken, Sayın Çiller’in talimatıyla, komisyon, tekrar her iki firmadan tekliflerini revize ederek 18.8.1993 günü yeni tekliflerini getirmelerini istemiştir. 7. Bu tekliflerin, 18.8.1993 günü komisyon tarafından incelenerek, ihalenin en uygun fiyat veren firmaya verilmesi lazım gelirken, Sayın Çiller, komisyona “teklif zarflarının komisyon tarafından açılmadan kendisine gönderilmesi” talimatını verdiği için, komisyon huzurunda firmalara kapalı teklif zarflarının üstünü imzalattırmış ve zarfları açmadan tuttukları bir tutanakla, talimata uyarak, Sayın Tansu Çiller’in konutuna göndermiştir. 8. Bu olaydan sonra, Sayın Çiller’in, kendisinin zarfları açtığını ve her iki firmanın aşağıdaki teklifleri vermiş olduklarının görüldüğünü bildirmesi üzerine, komisyon, bu talimata uyarak olayı yeni bir zabıtla tespit etmiştir. Ortaklıklar: Seç Kayıtlı: Rule144A: Lehman-Finansbank 3,885% 3,695% Schroder-Interbank 3,870% 3,770% (*) Her iki ortaklık da reklam masraflarını tekliflerine dahil etmemişlerdir. 9. Ne var ki, ihaleyi alan firmalardan, 14.8.1993 tarihli tekliflerindeki fiyatlarını indirmeleri talep edilmişken ve normal olarak daha düşük fiyat vermeleri beklenirken, 18.8.1993 tarihli ve Başbakan Sayın Çiller tarafından açılan ve komisyona geri gönderilen tekliflerin ilkinden daha yüksek olması son derecede şüpheyi calip bir husustur ve yine böyle büyük bir ihalede her iki firmanın birbirine çok yakın fiyat vermiş olmalarını da bir tesadüf olarak kabul etmek oldukça zordur. İşte bundan dolayıdır ki, hiçbir ülkede, hiçbir başbakan, komisyonlarca yürütülen ihalelerin içine bizzat girerek ve ihale zarflarını komisyonun gıyabında kendi konutunda bizzat açarak bu şüpheleri kendi üzerinde toplamaz. Sayın Çiller, ayrıca, ihalenin bu şartlar altında en uygun teklifi veren firmaya verilmesi yerine her iki firma arasında taksim edilmesi talimatını resen vermişlerdir. 10. Ayrıca, Sayın Çiller, bu firmalara daha da yüksek komisyon verdirtebilmek için, komisyona “firmalardan köprü kredisi isteyin” talimatını da resen vermiştir. 11. Sayın Çiller, 18.8.1993 günü, planına uygun olarak, resen verdiği emirlerle, ihaleyi böylece yoluna koyduktan sonra, bu planını kanunî çerçeveye oturtabilmek için mezkûr 18.8.1993 gününden bir hafta sonra 26.8.1993 günü Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulunu toplayarak, koalisyon ortağına da, o güne kadar yapılan işlerden ve olayın detayları hakkında hiçbir bilgi vermeden, sanki ihale bundan sonra yapılacakmış gibi “İhale ve satışlarla ilgili her türlü işlemin yürütülmesi konusunda idarenin yetkilendirilmesine” karar aldırtmıştır. Böylece, koalisyon ortağını devre dışı bırakmış ve kendi kontrolü altındaki KOİ vasıtasıyla planını yürütme imkânını elde etmiştir. 12. Bu karardan dört gün sonra, zaten önceden her şeyi hazırlamış olan ihale komisyonu, 31.8.1993’te toplanarak, hisselerin, yurtdışında satışını ihaleye katılan bir konsorsiyuma, yurtiçindeki satışını ise, ihaleye katılan diğer konsorsiyuma vermiştir. Kamuoyundaki kanaate göre, ihalenin verildiği firmalardan birinin sahiplerinin Sayın Tansu Çiller’in aile dostu olmasıdır. 13. İhale böylece yoluna konduktan sonra, tatbikatta, Sayın Tansu Çiler’in etkisiyle, yukarıdakilere ilaveten aşağıdaki hukuk dışı icraat yürütülmüştür. a) Firmalara ihale verilirken, satışın SEC mi yoksa 144 A’ya göre mi yapılacağının açık bir şekilde karara bağlanması lazım gelirken bu önemli konu, bililtizam meşkûk bıraktırılmıştır. b) Firmalar, bu durumdan yararlanarak, satışı, kamuya daha yüksek gelir getirecek olan SEC satışı yerine, daha az gelir getiren 144 A esasına göre yapmış ve fakat ihale bedeli alınırken kendilerine daha yüksek para ödenmesini temin eden SEC satışı üzerinden ödemeler yaptırtılmıştır. Böylece, devlet, ödemeler yüzde 3,695 üzerinden yapılması gerekirken, yüzde 3,87 üzerinden yapılmak suretiyle, 575 500 dolar zarara sokulmuştur. c) Ayrıca, ihale şartlarına göre, ihaleyi alan firmalara, reklam parası olarak 750 bin dolar ödenmesi gerekirken, 1 milyon dolar ödetilmek suretiyle, Hazine, 250 bin dolar daha zarara uğratılmıştır. d) Bütün bunlardan çok daha önemlisi, TOFAŞ hisselerinin, Londra’da da satışa çıkarıldığı gün, İstanbul Borsasındaki değeri 82 bin TL olduğu halde, Londra Borsasında aynı hisseler 72 bin TL’den satışa sunulmak suretiyle 1 trilyon 115 milyar TL’den daha fazla Hazine zararına sebebiyet verilmiş; buna mukabil borsa brokerleri arkasındaki asıl alıcıya, bu muazzam meblağ kadar haksız menfaat sağlanmıştır. Bütün bunlar bilinçli olarak yapılmıştır. Gerek özelleştirme gerek ihale kanunlarındaki hükümler açıkça çiğnenmiş, Tansu Çiller’in veya çevresinin menfaatı uğruna, komisyon üzerine komisyon kurulmak ve komisyon üyelerinin görevlerine müdahale edilmek ve hatta ihale zarfları Sayın Çiller’in konutunda açılmak suretiyle ihalelere fesat karıştırılmış ve Devlet 1 trilyon TL’den fazla zarara uğratılmıştır. 14. Böylece kamuoyuna yerleşen kanaatlerin gerçek olduğu, Devletin en yüksek denetleme kurulu olan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca yapılan özel inceleme sonunda tanzim olunan raporla da sabit görülmüştür. Bu zarara muttali olan bazı kişiler Başbakanlık Yüksek Denetim Kurulunun üyelerini durumdan haberdar etmişler ve bu kurumun yöneticileri satıştan takriben 9 ay sonra 23.12.1994 gün ve 75 sayılı kararla olayı incelemeye almıştır. Yüksek Denetleme Kurulunun yaptığı inceleme sonucunda, yukarıda belirttiğimiz yasalara aykırı hususların hepsi tespit edilmiş ve bu ihalede söz konusu bütün yolsuzluklar için soruşturma açılması istenmiştir. (Ek-Rapor Dosyası) 15. Öte yandan bir ihbar üzerine olayı öğrenen o günün Anamuhalefet Partisi Lideri Sayın Mesut Yılmaz 1 Mart 1995 tarihinde ANAP Meclis Grubunda yaptığı konuşmada, olay ve olayın asıl faili Sayın Tansu Çiller hakkında “Başbakan zarfları isteyip açıyor, tesadüf bu ya bankalardan biri Başbakana çok yakın olan bir banka”, “Bir insan, ya başbakanlık yapar, ya ihale komisyonu başkanlığı yapar”, “Suç duyurusunda bulunuyorum, bu belgeleri savcılığa vereceğim, Yüksek Denetleme Kurulunu göreve çağırıyorum” diye konuşmuş; bir gün sonra çıkan Milliyet, Sabah ve Cumhuriyet Gazeteleri olayı manşetten vermiştir. 16. Anavatan Partisi, böylece, Sayın Tansu Çiller’in yukarıda açıkladığımız suçları işlediğine kani olduğu için konuyu, 29.3.1995 tarihinde gündemdışı bir konuşmayla Meclise getirmiştir. Anavatan Partisi sözcüsü, bu konuşmada, Sayın Tansu Çiller’i, açıkça, aşağıdaki fiilleri işlediğinden dolayı suçlamıştır. Danışman firma seçimi için ihale komisyonunun üç defa değiştirilmesi. Başbakan Tansu Çiller’in hiçbir yetkisi olmadan şifahî talimat ile kapalı ihale zarflarını celbetmesi ve hiçbir komisyon üyesinin bulunmadığı bir yerde açması, böylece ihaleye fesat karıştırması. Başbakan Tansu Çiller’in, köprü finansman faktörünü devreye sokarak, yeniden müzakere istemesi ve ihalenin sonuçlanmasını engellemesi. Özelleştirme İdaresinin, en düşük fiyatı vereni değil, Çiller’in dostu iki ayrı konsorsiyumu devreye sokması. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 23.3.1995 tarihli raporunu işleme koydurmaması. Başbakan Çiller’in, olayı duyuran (yani suçu ihbar eden) kamu görevlisi hakkında tahkikat açması. (Tutanak ektedir) 17. Bütün bu olaylar cereyan ederken, medyada, Sayın Tansu Çiller tarafından, bu ihale münasebetiyle birçok suçların işlendiğini manşetlerinde uzun süre yayınlamışlardır. Bu medyanın bir kısmının manşet özetleri ektedir. Ayrıca, köşe yazarları da, yine uzun süre, bu konu üzerinde ısrarla durmuşlardır. Bunlar da, ilgili dosyada ekte takdim edilmiştir. (Ek dosya) 18. TBMM’nin 19 uncu Döneminde cereyan eden bu olaylar, Sayın Mesut Yılmaz’ın grup konuşmaları, ANAP sözcülerinin Meclis konuşmaları, medyanın sürekli manşetleri ve köşe yazarlarının ısrarlı suçlamalarına rağmen, o dönemdeki Meclis aritmetiği dolayısıyla, kamuoyunu aydınlatacak bir sonuca bağlanamamıştır. Sonuç: Parlamenter demokrasilerde bu duruma seyirci kalmak mümkün değildir. Bir hukuk devleti olan ülkemizde, mevcut anayasal düzene göre, sabık Başbakan Sayın Tansu Çiller’in görevi sırasında yaptığı işler dolayısıyla kendisine vaki isnatların varit olup olmadığı hakkındaki soruşturma ancak TBMM’de yapılabilir. Bu bakımdan, yukarıda madde madde arz edilen sebeplerden dolayı; kanunlara, usül ve teamüllere, Anayasa Mahkemesi kararlarına, kendi imzaladığı Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulu kararlarına aykırı davranarak, Makam nüfuzunu kullanmak suretiyle, Dostlarına ihale, kendisine menfaat sağlamak peşinde ısrarla koştuğu ve böylece ihaleye fesat karıştırdığı, devleti 1 trilyondan fazla zarara soktuğu ve görevini kötüye kullandığı iddia edilen Sayın Tansu Çiller’in bu olayda, TCK’nun 240, 366 ve diğer maddelerini ihlal edip etmediğinin tespiti için, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince hakkında Meclis soruşturması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. Şevket Kazan (Kocaeli) ve arkadaşları BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi konuşmalara geçiyoruz. Sayın Şevket Kazan, siz mi konuşacaksınız efendim? ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Evet, Sayın Başkan. BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, alınan karar gereğince, konuşma süreleri 20 dakikadır. Ben de, bu sürelere, bugüne kadar olağanüstü biçimde titiz davrandım; ancak, bugün görüştüğümüz konu, hepimiz bakımından bir vicdan muhasebesi gerektiren bir konudur. Onun için, süreler açısından biraz daha hoşgörülü olacağım. Buna karşılık, bu hoşgörünün istismarına da olanak vermeyeceğim. Dilerim, sayın konuşmacılar, Başkanlıkla, süre bakımından yersiz bir sürtüşmeye yol açmazlar. Sayın milletvekilleri, bu arada, bize gelen bazı tezkereler, salondaki uğultunun, konuşmaların izlenmesini, yeterli biçimde dikkat verilmesini önlediği yolundadır. Lütfen, bu konuda dikkatli olalım. Aramızdaki konuşmalarla, görüşmeleri izlemek isteyen arkadaşlarımızın bu talebine, bu istemine bir haksızlık yapmayalım. Bu arada, cep telefonunu açık unutmuş olan arkadaşlarımız, lütfen, cep telefonlarını bir daha kontrol etsinler, son derece yakışıksız manzaralarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Sayın Kazan, buyurun. (RP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce Divanda okunmuş bulunan soruşturma önergesi üzerinde konuşmama başlarken, Sayın Başkanı ve Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, konuşmamı dört bölümde derleyip, takdim etmek istiyorum. Birinci bölümde, verdiğimiz soruşturma önergelerinden maksadımız nedir, konuların sunuluşundaki hassasiyetimiz nedir. ikinci bölümde, TOFAŞ ihalesi olayının kısa bir özeti yapılacaktır. Üçüncü bölümde, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller’in TOFAŞ ihalesinden dolayı neden sorumlu olduğu, hukukî gerekçeleriyle ortaya konulacaktır ve nihayet son bölümde, son günlerde sıkça sözü edilen bir mahkeme kararı ile milletvekillerine dağıtılan hukukî mütalaanın da ayrıca kısa bir değerlendirilmesi yapılacaktır ve sonuçta talebimizi Yüksek Heyete arz edeceğiz. Muhterem milletvekilleri, biz, önerge sahibi milletvekilleri olarak, bir politik dosya savaşı içerisinde değiliz. Sayın Tansu Çiller’in Başbakanlığını engellemek, koalisyon ortaklarının arasını açmak gibi bir kastımız da yoktur. Şeref ve haysiyetler karşısında hassasız. Takdim ettiğimiz önergelerin yazılışında, anayasal kurallara ve mevzuata, üzerinde konuşurken de İçtüzüğün öngördüğü nezaket kaidelerine azamî riayetin gayreti içerisindeyiz. Biz, ne savcıyız ne de hâkimiz. Bizim maksadımız, tedirginlik içerisindeki kamu vicdanını huzura kavuşturmak, rahatlatmaktır; seçim meydanlarında vatandaşlarımıza verdiğimiz sözleri yerine getirmektir; devlet yönetiminde kaybedilen güvenin yeniden kazanılmasına yardımcı olmaktır; hakkın ve adaletin tecellisine hizmet etmektir. Bizler, sadece, Anayasanın bizlere yüklediği bir görevin ifası üzerindeyiz; zira, biz, Meclisin en büyük partisinin, Anamuhalefet Partisinin milletvekilleriyiz. Nedir TOFAŞ olayı? Muhterem milletvekilleri, soruşturma önergemizde de belirtildiği üzere, TOFAŞ Anonim Şirketi ülkemizde otomobil üreten, TOFAŞ Oto Ticaret Anonim Şirketi ise, üretilen otomobilleri pazarlayan birer kuruluştur. Ülkenin sanayileşmesinde belkemiğini teşkil eden otomobil üretimini, devletimiz, vaktiyle, desteklemeyi uygun görmüş ve bu kuruluşlara sermaye katkısında bulunmuştu; ancak, daha sonra, ülkede otomobil üretimi gelişince ve devletin, yurt ekonomisinde daha başka alanlarda hizmet zarureti ortaya çıkınca, bu kuruluşlardaki hisse senetlerinin, daha, 30 Nisan 1987’de satılmasına karar verilmiş; ne var ki, 1991 yılında, fabrikada çalışanlara yapılan küçük bir satıştan başka herhangi bir satış yapılamamıştır. 1993 Nisanında, eski Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın vefatından sonra, yerine, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı ve o günün Başbakanı Sayın Süleyman Demirel’in geçmeye ve onun yerini de, Sayın Tansu Çiller’in almaya hazırlandığı ve kendisi, henüz ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olduğu günlerde, perde arkası güçler harekete geçerek, devletin TOFAŞ’taki 600 milyon dolarlık çok büyük miktardaki hisselerinin satışına özel ilgi duymuşlar ve kamuoyunda yerleşik kanaate göre, aşağıdaki planlı tertibi gerçekleştirmişlerdir. Bu perde arkası güçler, ihalenin, planlanan firmalara verilebilmesi için, buna mâni olabilecek her engeli ortadan kaldırmaya muvaffak olmuşlardır. Bu güçler, hisselerin arzu edilen şekilde satışı için, hisseleri satışa hazırlayacak müşavir firmaların önemini düşünerek, daha baştan, bunların, planlanan firmalar olmasında her türlü etkiyi kullanmaya özen göstermişlerdir. Bunun için, ilk önce, KOİ Başkanı değiştirilmiştir. Bu değişiklik, Sayın Başbakanın imzasıyla gerçekleştirilmiştir. Bundan sonra, kurulan ihale komisyonu, iki ay içerisinde 3 defa değiştirilmiştir. Bu satış işini, gerek yurtiçinde gerek yurtdışında yapabilecek çok sayıda firma varken, bunlardan, ihaleye sadece 5’i davet edilmiş; 2’si, planı sezmiş ve baştan çekilmiştir. Burada, yüksek huzurunuzda, yine, KOİ tarafından hukuk müşaviri olarak seçilen Whıte And Case Firması tarafından, bu ihale için aday gösterilen firmalar istenilmiş -burada 20’den, bir diğer sayfada da 30’dan fazla firma- yani 50 firma, dünyanın en yüksek firmaları olarak, ismen bildirilmiştir; ama, bu 50 firmanın içinden KOİ Yüksek Kurulu, seçe seçe sadece -veya ihale komisyonu- 1 firmayı seçmiştir. Perde arkasındaki dış alıcının -bu çok önemli- TOFAŞ’ın üretici firmasıyla ilgilenip satış firmasıyla ilgilenmemesi ve aynı zamanda müşavir firmaların ihaleye daha kolay katılmalarını sağlamak maksadıyla, devletin asıl maksat ve menfaatı, 600 milyon dolarlık hissenin tamamının satışında olduğu halde, özel maksat ve plan doğrultusunda ihale yapılırken, TOFAŞ’ın pazarlama yapan değil, sadece üretim yapan firmasının, 300 milyon dolarlık hisse senetleri muameleye konulmuştur. İhale, ihaleyi kazanan bir tek firmaya değil, perde arkasından gelen talimatlar doğrultusunda, kamuoyunda yerleşik kanaate göre, Sayın Çiller ailesinin yakını ve yüksek himayelerine mazhar firmaya da verilebilmek için ihale, 2 firmaya birden verilmiştir. Esasen, Sayın Çiller’in, ekonomiden sorumlu olduğu dönemde, birçok kereler özel himaye gösterdiği bu firmanın, bir kere daha korunabilmesi için, kapalı teklif zarfları, Başbakan tarafından, komisyonun elinden alınmış, hiçbir komisyon üyesinin içeriye alınmadığı bir yerde, sayın eski Başbakanın evinde açılmış ve iş, orada talimata bağlanmıştır. Yine kamuoyunda yerleşik kanaate göre, bu esnada, firmalarla perde arkası görüşmeler yapılmış, birbirine yakın teklifler oluşturulmuş ve zarftan çıktı diye, beklemede olan komisyona, hazırlanan metinler gönderilmiştir. Çok dikkat çeken bir olay, bu sırada yaşanmıştır: Sayın Çiller, olup bitenlerden tamamen habersiz Sayın Erdal İnönü’nün, Sayın Onur Kumbaracıbaşı’nın üyesi oldukları Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulunu, yetkililere işin bağlanması talimatını verdikten sekiz gün sonra, 26 Ağustos 1993’te toplayarak, sanki ihaleye yeni çıkılıyormuş gibi, KOİ’ye yetki devri kararı aldırmıştır. Karar 28 Ağustos 1993 tarihlidir; bundan önce komisyonlarla, ihalelerle ilgili bütün safhalar aşılmıştır. İhaleyi alan firmaların, 14.8.1993 tarihinde komisyona verdikleri düşük teklifler uygun görülmezken, dört gün sonra, 18.8.1993’te verdikleri yüksek teklifler kabul edilmiştir. 31.12.1993 tarihine kadar, çok kâr getirecek hisse senetlerinin satışı geciktirilmiş iş takip edilmediği için bu, bir zarara sebebiyet vermiş, firmalara fazla komisyon ve reklam parası ödeyerek ayrı bir zarara sebebiyet verilmiş, hele hele iç piyasada 82 bin Türk lirasına satılan senetler, dış piyasada 72 bin liradan satılarak, kamu, fahiş bir zarara uğratılmıştır. İşte böylece, Çiller, arkasındakiler ve seçilen bu firmalar sayesinde, hisse senetlerinin, hedeflenen yere satışı sağlanmıştır. Hisseleri satın alan yabancı firma malumdur; TOFAŞ’ın pazarlama şerketinin değil, üretim yapan şirketinin hisselerini almıştır, zira kendisinin ayrı bir pazarlama şirketi vardır. Türkiye’deki ucuz üretimden faydalanacak, kendi kârına kâr katacaktır. İşte, bu yapılan iş, bir özelleştirme değil, o gün Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı olan Sayın Yılmaz’ın tabiriyle, bir Özer’leştirmedir. Bu önergeyle, işte bu olayın açıklığa kavuşması istenmektedir. Sayın milletvekilleri, konuşmamın bu kısmında eski Başbakan Sayın Çiller’in, hukukî ve cezaî sorumluluğu üzerinde durmak istiyorum. Bütün bu işlerin yapıldığı tarihte, Başbakan, Sayın Tansu Çiller’dir. KOİ, Başbakana; özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar da KOİ’ye bağlıdır. TOFAŞ’taki devlet hisseleri, KOİ’nin tasarrufu altındadır. Değerli milletvekilleri, başbakanların, genel siyasetin yürütülmesinden, bakanların ve kendisine bağlı kuruluşların Anayasaya ve kanunlara uygun olarak çalışmasını gözetme ve icabı halinde, düzeltici önlemleri alma sorumluluğu hepinizin malumudur. TOFAŞ’ın devlet hisseleri KOİ’de. KOİ, Başbakanlığa bağlı olduğuna göre, Sayın Çiller, elbette, burada olup bitenle ilgilenecek, yanlış yapılıyorsa düzeltecek; bunu yaparken de, Anayasaya ve kanunlara, hem kendisi uyacak hem de ilgililerin uymalarını sağlayacaktır. Eğer, Sayın Çiller, bu işlemlerde, bu yönde hareket etmiş olsaydı, bizim böyle bir soruşturma önergesi vermemize, esasen gerek kalmazdı; ama, durum tamamen tersine cereyan etmiştir ve kamuoyunda oluşan kanaate göre, Sayın Çiller, özel etkileriyle ihaleye fesat karıştırmış, görevini kötüye kullanmıştır. Değerli milletvekilleri, ihaleye fesat karıştırmasının delilleri nedir: İster kamu, ister özel sektörde olsun, ister kapalı zarf, ister pazarlık usulüyle yapılsın, bir ihalede, ihale hukukuna göre kabul edilmiş birtakım prensipler vardır ve bu prensiplere uyulması gerekir. Bu prensiplerden birincisi, ihalede tam rekabet ortamının sağlanmasıdır. İkincisi, ihalenin her safhasında adaletin gözetilmesidir. Üçüncüsü, ihaleyi verenlerin, her safhada şaibe altında kalmayacak tarzda, dürüst ve titiz hareket etmeleridir. Dördüncüsü, kamu güveninin temini için aleniyettir, şeffaflıktır. Beşincisi ise, ihale edenin, asgari külfetle, azami faydayı gözetmesidir. İşte ihale hukukunun temel prensipleri bunlardır. Bütün bunlar için, devlette 2886 sayılı Kanun, KİT’lerde satın alma yönetmelikleri, ciddî özel sektör kuruluşlarında da özel yönetmelikler çıkarılmıştır. Kamu Ortaklığı İdaresinin de bir İhale Yönetmeliği vardır. Sayın Çiller, hangi eylemleriyle, ihaleye, nasıl fesat karıştırmıştır: KOİ İhale Yönetmeliğinin “Zarfların Açılması” başlıklı 31 inci maddesinde, İhale hukuku prensiplerine uygun olarak, aynen şöyle denilmektedir: “Tekliflerin verildiği dış zarflar, komisyon tarafından tutanakla belirlendikten sonra, zarfların, komisyon önünde, komisyon başkanı tarafından açılıp, bir üye tarafından okunacağı ve tutanak tutulacağı...” işte kabul edilen hüküm budur. Oysa, Sayın Çiller, bu hükme uymamıştır. Bu, bir amir hükümdür. Bu amir hükme uymamıştır. Zarfları talimatla celp etmiş, ihale komisyonlarından, komisyon üyelerinden, bir tek kişinin içeriye alınmadığı kendi evinde ve bir rivayete göre de, ihaleye katılan aile dostunun yanında zarfları açmış ve açık zarfları, ihale komisyonuna tekrar iade ederek, gerekli talimatı vermiştir. Bu eylem, bir ihale fesadıdır. İLHAN AKÜZÜM (Ankara) – Kimden öğrendiniz, kim söyledi bunları size? ŞEVKET KAZAN (Devamla) – İkinci olarak, Sayın Çiller, dört gün önce -zarfların açıldığı tarih 18 Ağustos- 14 Ağustos tarihinde düşük fiyat veren firmaların, dört gün sonra daha yüksek olarak verdikleri teklifleri kabul etmiş ve kabul talimatı vererek, “satıştan azamî yarar” ilkesini ihlal etmiştir. Üçüncüsü, 1 firmaya verilmesi gereken işi, 2 firmaya, hem de miktarı yarıya indirerek verdirmiştir. Dördüncüsü, ihaleye giren ve özel himayesine her zaman mazhar olan bir aile dostunun firmasını burada da himaye etmiştir. Sadece birkaçını saydığımız tüm bu eylemler, Türk Ceza Kanununun 366 ncı maddesinde unsurları sayılan “ihaleye fesat karıştırma” suçunun tipik örneğini oluşturmaktadır. Görevi kötüye kullanmaya gelince: Sayın Çiller, Kamu Ortaklığı Yüksek Kurulu üyelerinden gerçeği saklamıştır. İşin ihale edileceği firmalar ve ihale bedelleri belli olduktan bir hafta sonra, 18.8’de, her şey belli oluyor. Bir hafta sonra, 26.8.1993 tarihinde, ihale hazırlıkları sanki yeni başlıyormuş gibi, KOİ Yüksek Kuruluna konuyu getirmiş ve karar aldırmıştır. Bu, bir görevi kötüye kullanmadır. İkinci olarak, senet satışları, sözleşmelere göre, 144 A usulüne göre yapıldığı halde, firmaların komisyon ücretleri daha pahalı olan SEC değer üzerinden ödenmiş ve devlet, bu yüzden 577 500 dolar zarara uğratılmıştır. Yine, reklam masrafı olarak, anlaşma gereği, ihaleyi alan firmalara 750 bin dolar ödenmesi gerekirken, 1 milyon dolar ödenmiş; bu yüzden, devlet, 250 bin dolar zarara uğratılmıştır. Her ne kadar, sözleşmede, 31.12.1993 tarihine kadar satış gerçekleştiği takdirde 1 milyon dolar ödeneceği hükmü yer alıyor ise de, eğer, satış, bu tarihten sonraya kaldığı takdirde 750 bin dolar ödeneceği hükmü de vardı ve satış, bu tarihten tam üç ay sonra yapılmıştır. Dördüncü olarak, satışın, piyasalar canlı iken yapılması takip edilmemiş; bir ölü sezonda, hem de, iç piyasada 82 bin Türk Lirasına satılan senetler, dışarıda, 72 bin Türk Lirasından satılarak, devlet 1 trilyon liradan fazla zarara uğratılmıştır. Değerli miletvekilleri, görülüyor ki, her kademede, Çiller’in, hukuka aykırı müdahaleleri, devleti zarara sokmuştur. Oysa, Sayın Başbakanın görevi, bunlara amil olmak değil, eğer, görevliler, komisyon üyeleri, devleti zarara sokacak birtakım muamelelerde bulunuyor, işlemler yapılmıyorsa onları önlemekti; ama, maalesef, onların yerine, bu işleri, Sayın Başbakan yapmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kazan, size, eksüre olarak 5 dakika veriyorum; lütfen, bu süre içerisinde tamamlayın. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu iddialar bizim değildir; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporu da -üyeler kurulu raporu- aynı iddiaları teyit etmektedir. Vatandaşlardan bize gelen mektuplar var; konuyla yakından ilgilenen vatandaşlardan, bir milletvekilinden daha fazla ilgilenen vatandaşlardan, bize gelen mektuplar var; bunlar da, konunun hassasiyeti üzerinde duruyorlar. Basında çıkan haberler ve yorumlar var. Bunun yanında, geçtiğimiz devre içerisinde, Sayın Yılmaz’ın, gerek Grubunda yaptığı konuşma gerek basın toplantılarında yaptığı açıklamalar var. Yine, ANAP milletvekillerinden Sayın Köymen’in bu kürsüde gündemdışı konuşması var. ANAP Özelleştirmeyi İzleme Komisyonu Başkanı Sayın Köymen’in, cumhuriyet başsavcılığına müracaatları var. ANAP’ın şimdiki Genel Başkan Yardımcısı Sayın Dumankaya’nın basın toplantılarında devamlı zikrettiği hususlar var. Bütün bu hususlar, sadece bizim ortaya attığımız hususlar değildir. Bakınız, size, Adapazarlı eczacı Hüsnü Akıncı isimli vatandaşın mektubundan birkaç satır okumak istiyorum...(DYP sıralarından gürültüler) AHMET İYİMAYA (Amasya) – Lütfen, usule uyun. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Müsaade buyurun, bu mektubu okuyayım ki, bir vatandaş, olayları, buradaki parlamenterlerden çok daha hassas takip ediyor; bu görülsün, bu anlaşılsın... (RP sıralarından alkışlar) İLHAN AKÜZÜM (Ankara) – Vatandaşla bizi karşı karşıya getirme. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bakınız, bu mektup, 6 Mart 1994’te -dikkatinizi çekiyorum- Sayın Yılmaz’ın, olayı kamuoyuna açıkladığı mart ayından bir sene önce KOİ Başkanı Sayın Tezcan Yaramancı’ya yazılıyor ve “13 Ocak 1994’te 125 bin TL, karşılığı 8,46 dolar, 11 Şubat 1994’te 83 bin TL, karşılığı 4,67 dolara satılma imkânı varken, bu senetler niye 72 bin liradan satıldı?” diye hesap soruyor. KOİ de buna cevap veriyor; ama, KOİ’nin verdiği cevabı okuduğumuz zaman -zamanınızı almak istemiyorum, bunlar soruşturma açıldığı zaman incelenecek- bu sorulara doğru dürüst verilen hiçbir cevap yoktur. O nedenle, gerçekten, bu feryat, acı bir feryattır... BAŞKAN – Sayın Kazan, 2 dakikanız var. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Biz, sadece, konuyu, Yüce Parlamentonun önüne koyarak görevimizi yapıyoruz. Değerli milletvekilleri, konuşmamın sonunda, müsaadenizle, bürokratlar hakkındaki mahkeme kararı ve bir profesörün milletvekillerine dağıtılan hukukî mütalaası üzerindeki görüşlerimi de kısaca arz etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, bu olayla ilgili olarak, bugünlerde, Sayın Çiller ve bazı kimseler, KOİ bürokratları hakkında Ankara Asliye Ceza Mahkemesinde verilen bir beraat kararıyla, maksadı, objektif hukukî gerçekleri ortaya koymak olmayıp, sadece Çiller’i korumaya matuf bir hukukî mütalaanın arkasına sığınmaya çalışmaktadırlar. Hukuk dilinin yabancı kurallarıyla donatılan bu mütalaa, milletvekillerini yanıltabilmek için, şimdi hepimizin kutularından önümüze getirilmektedir. Hem bu kararın hem de bu sözde mütalaanın üzerinde kısaca durmak istiyorum. BAŞKAN – Son dakikanızın içindesiniz Sayın Kazan. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Evet, bitirmeye çalışıyorum Sayın Başkan. Önce karar; Ankara Asliye Ceza Mahkemesinin kararı: Ankara Asliye Ceza Mahkemesinin bu kararı, savcılığın, 2.3.1995 tarihli gazete haberlerini ihbar kabul ederek başlattığı tahkikat üzerine, bürokratlar aleyhine açılan davada sadece bürokratlar hakkında verilmiş bir karardır, Sayın Çiller dava kapsamında değildir. O tarihte, Tansu Çiller hakkında ne yapılması gerektiğini Ankara savcısı, esasen, basına açıklamıştır. 3 Mart tarihli gazeteleri okursanız, görürsünüz. Ne diyor sayın savcı: “Sayın Çiller’in suçu varsa, o bir Başbakandır, hakkında, ancak Meclis soruşturması açılabilir. Mesut Yılmaz Bey bu yolu işletsin” diyor; gayet açık söylüyor. İşletmemiş... İkinci olarak; kaldı ki, bu davada; ne iddianamede ne mahkemenin gerekçeli kararında, bu suçun kesin karar niteliğinde olan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporu ile Başbakanlık Teftiş Kurulu raporundan tek kelimeyle bahsedilmemiştir. Karar burada. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kazan. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın Başkanım, 2 dakika müsaade edin; 2 dakika içinde toparlayacağım. BAŞKAN – Lütfen... Peşinen uygulamayı söyledim... Rica ediyorum... Teşekkür ediyorum. ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın Başkanım, eksik bıraktığım hususları, daha sonra değerli arkadaşım, kürsüye çıkacak ve tamamlayacaktır. Son olarak, talebimiz haklıdır. Yüce Heyetten, soruşturmanın açılması istikametinde oy kullanmalarını istirham ediyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kazan. Değerli milletvekilleri, şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini sırasıyla okuyorum: Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven, Rize Milletvekili Sayın Şevki Yılmaz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül. Biliyorsunuz, yalnızca 2 sayın üyeye söz verebileceğiz. Sayın Ahmet İyimaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Sayın İyimaya, konuşma süreniz 20 dakikadır, eksüreniz de, Sayın Kazan’da olduğu gibi, yalnızca 5 dakika olacaktır. AHMET İYİMAYA (Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli Başkan, Parlamentonun saygıdeğer üyeleri; TOFAŞ ile ilgili Meclis soruşturması açılması önergesi üzerinde kişisel görüşlerimi arz etmeden önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum; ancak, değerli konuşmacı arkadaşımın ortaya koyduğu senaryo türündeki konuşmayı dinleyince, hukuk duygularımla, olayın gerçeğini bilen bir kişi olarak vicdanım, gerçekten bambaşka duyguların içerisine girdi. YAVUZ KÖYMEN (Giresun) – Senaryo değil... AHMET İYİMAYA (Devamla) – Sukûnet, itidal ve asude bir hava içerisinde, olayın iç yapısını, sizlere, vicdanî temellerle birlikte arza çalışacağım. Ekonominin, o gün içinde bulunduğu şartlar ve ekonomik devletten, altyapı ve güvenlik devletine geçişi hedefleyen özelleştirmeye hız kazandırma ve benzeri zorunlu sebeplerle, TOFAŞ’taki devlet hisselerinin dış ve iç piyasaya arzı yoluyla satışı işlemlerine 27.5.1993 tarihinde başlanmıştır; bu tarihte, Sayın Çiller, ne Başbakandır ne de Kamu Ortaklığı İdaresinden sorumlu Devlet Bakanıdır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu kaynaklı, yönetim yetkisi vermeyen bu azınlık hisselerinin özelleştirilmesi, esasen 1987 yılında kararlaştırılmış ve fakat, muvaffak olunamamıştır. Refah Partili değerli milletvekili arkadaşlarımın önergeleri üzerine, özelleştirme safahatını büyük bir dikkatle tetkik ettim; okumadığım evrak, değerlendirmediğim cümle kalmadı. Altını çizerek söylüyorum ki, meseleyi hukuk çerçevesinde ele aldığımızda, ortada bir şey olmadığını, gerek özel ve gerek ceza hukuku açılarından hiçbir aykırılık bulunmadığını, üzerinde kopartılan fırtınalara rağmen ibretle gördüm. Şimdi, Yüce Heyetinize isnat olunan fiillerin, iddiaların, gerçeklik ve hukuk karşısındaki durumları, belgeleriyle birlikte, istidlâlleriyle birlikte arza çalışacağım. Sayın Tansu Çiller’in, Başbakan olmadan önce, TOFAŞ hisselerinin özelleştirilmesi için gerekli altyapıyı hazırladığı, komisyonu kurdurttuğu iddiası veya yalanı: Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Çiller’in Başbakan olmadan; yani, 25 Haziran 1993 tarihinden önceki bakanlık döneminde, ne Kamu Ortaklığı İdaresiyle ne de Kamu Ortaklığı Yüksek Kuruluyla hiçbir alakası yoktur; o dönemde, Kamu Ortaklığı İdaresi -aynen şimdi olduğu gibi- dönemin başbakanına bağlıdır. Özelleştirme işlemlerine başlanılması, komisyonun kurulması, müşavir firmaların -50 tane deniliyor; çağrıldı da gelmediler mi; alakası yok, yalan- tespiti ve ihalede pazarlık usulünün benimsenmesi, hep bu dönemde gerçekleşmiştir. Bütün bunlar, tarihleriyle apaçık ortadayken, o dönemde, yetkisi ve görevi bulunmayan bir insanla sorumluluk bağı aranması, eğer, bilgi ve belgeleri inceleme noksanlığından kaynaklanmıyorsa, siyasî bir kasıttan başka bir şekilde izah edilemez. (DYP sıralarından alkışlar) Tasarlanan amaca ulaşmak için, kısa aralıklarla üç kez ihale komisyonunun değiştirildiği iddiası veya yalanı. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonun değiştirilmesi kavramı, bir komisyonun bütün üyelerini görevden alıp, başka isimlerden teşekkül eden yeni kurul oluşturmayı anlatan teknik bir terimdir. Peşinen vurgulayalım ki, komisyonun oluşturulması ve değiştirilmesi yetki ve görevi Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanınındır. İhale Yönetmeliği madde 11. Ayrıca, ortada, ihale komisyonlarının tamamen değiştirilmesi diye bir hadise yoktur. Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı görevinden alınmamış, kendi arzularıyla istifa etmiştir. İstifa eden başkan döneminde teşekkül ettirilen komisyonlardaki iki kişilik boşalma, yeni başkan tarafından ve yine kurum içinden doldurulmuştur. Önergede, komisyon değiştirilmesi diye takdim olunan hadise, işte, tamamen bundan ibarettir. Teklif dokümanlarının komisyona ulaşması ve müzakere sürecinin yoğunlaşması üzerine, teknik ingilizce bilen üyelere ihtiyaç duyulmuş, yine birinci komisyondan gelen üyeler de ibka olunarak, korunarak, İngilizce bilen üyelerin komisyona ithalleri sağlanmıştır. İşte, bu kısmî değişiklik de, sadece, iş hacmi ve dil gerekçelerine dayalıdır, senaryoya değil. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ihale komisyonunun bütün çalışmaları video kayıtlarına alınmıştır. Komisyonun her müzakeresi, ayrıntılı bir biçimde tutanaklara geçmiştir. Önemli bir gerçeği de bilgilerinize sunmak isterim: TOFAŞ özelleştirmesini gerçekleştiren ihale komisyonunun değerli başkanı, şu anda Mesut Yılmaz Hükümetinin tasarrufuyla, Kamu Ortaklığının, yani yeni adıyla Özelleştirme İdaresinin başkanlığına getirilmiştir. Bilindiği gibi Kamu Ortaklığı İdaresi, karma Hükümetin ANAP kanadındadır. Komisyon Başkanının o gün yaptıkları yanlışsa, bugün, Özelleştirme İdaresinin başına getirilmesini nasıl izah edebiliriz ve onun, o hareketinden, günün Başbakanını hangi mantık ve haklılıkla sorumlu tutabiliriz? (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Oysa diyorum ki, Komisyon Başkanının o gün yaptığı da doğrudur, bugün o göreve getirilmesi de doğrudur; yanlış olan, gerçeği hakkın içerisinde arayacak yerde, onu çarpıtarak, siyasî çıkar sağlamaya çalışmaktır. Devletin zarara uğratıldığı iddiası: Yüklenici firmalara komisyon ödemesinin, satışın gerçekleştiği 144 A esasından yapılması gerekirken, SEC sisteminden yapılmış olmasının, 575 bin 500 dolar zarara yol açtığı öne sürülmektedir. Bu iddia, sözleşmenin ve dokümanlarının gereği gibi incelenmemesine dayanmaktadır. 3.9.1993 tarihli sözleşmenin 4 (a) hükmüne göre, arzın, satış şeklinin nevi ne olursa olsun -SEC veya 144 A olsun- müşavirlik ücreti, toplam satış değerinin yüzde 3.87’sidir. Hukukî anlatımla, sabit ücret esası benimsenmiştir. Satış, SEC üzerinden gerçekleşseydi, Amerika piyasasına girmiş 144 A’nın aksine, kurumsal yatırımcılar yerine, geniş yatırımcı kitlesine ulaşmış olacaktı; fakat, sıkı denetim standartları olan SEC sistemine, TOFAŞ’ın İtalyan ortağı FİAT firması karşı koymuştur. Bütün bu durumlar düşünülerek, sözleşme ihtilaflarına mahal vermemek için -tekrar ediyorum- arz çeşidi ne olursa olsun, sabit oransal ücret öngörülmüştür ki, bu, icabı hale, oportüniteye uygundur. Sözleşmenin doğru ve akte uygun uygulanması, zarar değil, aktin gereği gibi ifası hadisesidir. Reklam ve benzeri giderlerin ödeme tavanı, sözleşmenin 4(a) hükmünde, açıkça, 1 milyon dolar olarak gösterilmiş, bu miktarı aşan masrafların karşılanmayacağı öngörülmüştür. Nitekim, müşavir firmalar, 3 milyon 500 bin dolarlık reel masraflarını fatura etmelerine rağmen, Kamu Ortaklığı İdaresi, 2 milyon 500 bin doları ödememiştir. Bir isnadı yaratmak uğruna, sözleşmenin bu apaçık hükmünü görmezlikten gelerek, bağlı şartın gerçekleşmediği, 750 bin dolar ödenmesi gerektiği iddiası da, sözleşmenin bu sarih hükmü karşısında havada kalmaktadır. 250 bin dolar zarar değil; aksine, 250 milyon 500 bin dolarlık gideri ödememe yoluyla, ekstra yarar sağlanmıştır. İstanbul borsasında, değerin 82 bin TL olduğu günde, hisselerin, Londra borsasında 72 bin TL’den satılması sebebiyle 1 trilyon 115 milyar zarara yol açıldığını iddia etmek, uluslararası sermaye piyasasının işleyişini ya hiç bilmemek veya “nasıl olsa kimse bilmez” düşüncesiyle, olayı çarpıtarak, zihinleri bulandırmaktır. Böyle büyük hisselerin bir kalemde piyasaya arzında yüzde 10-20 ıskonto, sistemin doğasında vardır. Sözgelimi, İstanbul’da, o gün, bu hisseler blok olarak arz edilseydi, fiyat 22 bin TL’ye düşerdi. Bugün de, fiyat 8 bin TL’dir arkadaşlar... Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; satış 16,5 dolardan gerçekleşmiştir. Bu satış, iki hafta sonra olsaydı, 9,5 dolardan gerçekleşecekti; elimize, 330 milyon dolar değil 190 milyon dolar geçecekti. Satış, eğer, şu günlerde gerçekleşseydi, ancak, 80 milyon dolar elde edebilecektik; aradaki fark, 250 milyon dolardır. Aktin, böylesine büyük bir basiret ve ihtimam içerisinde kurulması, ifası ve tasfiyesi başarısıyla sağlanan net kâra, biz, kalkıp “devlet zararı” diyoruz ve bugün, bu kârı sağlayanın da “sorumlu” diye yakasına yapışmaya çalışıyoruz; işte, demin “ibretle” dediğim olay budur. Böyle bir anlayış, konuşan Türkiye’yi, kalkınmış Türkiye hedefine değil, ancak, kavgacı Türkiye hedefine götürebilir. (DYP sıralarından “Bravo”sesleri, alkışlar) Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; önergede, tabiî mecrasında cereyan eden özelleştirme işlem ve olaylarının, ticarî ve ekonomik piyasadaki açık anlamları büyük ustalıkla çarpıtılmış, maddî gerçeğe zihnî ve hayalî kayıtlar eklenmiş, bu yolla, nüfuz suiistimali senaryosu yazılmıştır. İhale, neden en ucuz teklifte bulunan konsorsiyuma verilmedi deniyor; aslında, o en ucuz denilen firmanın teklifleri incelenecek olursa, gider hesabı yukarıya eklenecek olursa, daha pahalıdır; ama, bunun, farkına varılmıyor. Şunu belirteyim ki: İhale, pazarlık usulüyle yapılmaktadır; uluslararası ekspertiz, dış piyasadaki kuvvetli satış ağı, hisselerin büyük kısmını satma mecburiyeti, yani, tam yüklenir gibi değişkenler içerisinde, sadece fiyat, tek belirleyici olamaz; dünyanın her yerinde de, bu, böyledir. Zarfların açılmasından sonra, her iki konsorsiyumla yapılan müzakerelerle, ancak kabul ettirilen işi, müştereken üstlenme başarısını kötüye yoran; daha önceden komisyonda, bu yönde görüş birliği oluşmasına rağmen, bunu, meçhul telefonlara bağlayan kasıtlı iddialara, ancak “insaf” demek gerekir. Müşterek ihale, bir konsorsiyumun Amerika’daki yatırımcılar nezdinde, öbür konsorsiyumun Avrupa Kıtasında kuvvetli satış ağı olması; piyasaya arz güvenliği, başarı şansının artması, önerilen komisyon ücretlerinin, esasen, uluslararası ihalelerde ihmal edilebilecek kadar birbirlerine yakın olması ve benzeri kriterler içerisinde, Türkiye’nin, bu maliyetle bir daha yakalayamayacağı bir büyük başarıdır. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; soruşturma önergesinin ve kamuoyunun yoğunluğu, Başbakanımızın, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanına, kendi çalışma ofisinde, iç zarfı açtırması hadisesinde toplanmaktadır. Dikkatlerinizi, bu noktaya teksif etmenizi arz ediyorum. Kamu Ortaklığı İdaresinin yürüttüğü işlerde, özellikle, özelleştirme ve müşavir firma seçimlerinde, 2983 sayılı Yasanın 13 üncü maddesiyle, Devlet İhale Kanunu ve bağlı mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. Özelleştirme, uluslararası piyasa, rekabet ve zamanla yarışma süreci olarak kendi hukukunu oluşturmak zorundaydı ve oluşturmuştur da. Bu çerçevede, Kamu Ortaklığı İdaresi İhale Yönetmeliği, Devlet İhale Kanunundaki kriterlerden tamamen ayrılarak, pazarlık usulü ihale hükmünü açıkça tanzim etmiştir. Arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum, hüküm aynen şöyledir: “Madde 42 - Pazarlık usulü ile yapılan ihalelerde, teklif alınması, belli bir şekle bağlı değildir. “ Sayın Şevket Kazan’ın okuduğu 31 inci madde -kapalı zarfların açılmasıyla ilgili madde- kapalı zarf usulü ihalesiyle ilgilidir; pazarlık usulü ile ihalelerde böyle hüküm yoktur, ihale serbestisi vardır. Bir yönetmelik hükmünün yanlış değil, ilgisiz bir yere getirtilmesinin siyasî bir hedefi olduğunu açıkça hepimiz anlıyoruz. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) TOFAŞ’ın özelleştirilmesinde pazarlık usulü benimsenmiştir. Sözlü olarak, telefonla, faksla, ihalenin dahi -Sayıştay ve Danıştay kararları incelensin- serbest kılındığı bu ihale rejiminde, zarfın, Başbakanın çalışma ofisinde Kamu Ortaklığı İdaresi Başbakanın çalışma ofisinde Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanınca açılması, tamamıyla, bu, şekil ve usul serbestisinin sınırları içerisinde kalan tabiî bir olaydır. Kaldı ki, Başbakan, 2983 sayılı Yasanın 7 nci maddesine göre, Kamu Ortaklığı İdaresinin vesayet makamıdır; vesayet makamının, dışa açılma gibi önemli ve pazarlık usulüyle yürütülen bir büyük işlemin her safhasında bilgi alma, müdahalede bulunma hakkı vardır. Aynı hak, ihalede yabancı unsur bulunması, sebebiyle halen yürürlükte olan ve Kamu Ortaklığı İdaresine tamim olunan 8.5.1985 tarihli Başbakanlık gizli genelgesinde de tanınmıştır. Hadise, komisyonun ve ihaleye katılanların huzurlarında açık olarak cereyan etmiş, kayda alınmış ve zarftaki tekliflerin, kendilerine ait olduğu firmalarca yazılı olarak beyan olunmuştur. Tekliflere, köprü finansman, avans yönünde kamu yararını içeren revizyon kaydı konmuştur. Rekabet ortamını bozma ve yükleniciler lehine herhangi bir telkin, asla olmamıştır. Samimi olalım arkadaşlar, bu gibi işlerde komisyon ücretleri, dünya ölçeğinde yüzde 4 ilâ 10 arasıdır. Taban oranın altına düşülmüş, yüzde 3,87’lik başarılı bir ihalenin ardında veya altında neyi arıyoruz? Karşımızda, başarmış bir insanı, açıkça, kendi başarısının içinde boğmaya çalışan siyasî bir tertip vardır. Zarflar açılmış, fakat ihale sona ermemiştir; çünkü, bu usulde, şekil serbestisi ve pazarlık hâkim unsur olduğundan, görüşmelere devam olunmuş, üç kez müzakere yapılmış, ancak ondan sonra ihale ve akit gerçekleşmiştir. Hukukî anlatımla, zarf açma, bir ara işlemdir. Son işlemi geriye doğru açarak suçlamada bulunmak, illiyet bağının hukukî kapsamını bir tarafa atmak demektir. Değerli arkadaşlar, hukuk uygarlığının, insanlığa en büyük armağanı, her olayın bağımsız olarak ele alınması, diğer olaylardan ayrılması prensibidir. Hiç kimse inkâr edemez ki, ülkeye cesaretle hizmet etmiş bir siyasetçi üzerine son günlerde yoğunlaştırılan iddia sağanaklarını TOFAŞ’la ilgili Meclis yargısına taşıyan anlayışın, adalet ve hukuk dünyasında yeri yoktur. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; TOFAŞ’la ilgili iddialar, dönemin anamuhalefet partisi lideri Başbakanımız Ahmet Mesut Yılmaz tarafından, basına açık grup toplantısında ortaya atılmış, ertesi günü dört büyük gazetemizdeki yayınlar üzerine, Ankara Cumhuriyet Savcılığınca olaya el konulmuştur. Savcılık, hazırlık tahkikatında, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve Teftiş Kurulu raporlarını da değerlendirmiş, incelemiş; müşteki ANAP milletvekili arkadaşımızı tanık olarak dinlemiş, ilgililerin ifadelerini almış, gerekçe, lehe olmasına rağmen -evet, gerekçe lehe olmasına rağmen- ceza davasını ikame etmiştir... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın İyimaya ek süreniz 5 dakikadır. AHMET İYİMAYA (Devamla) – Ankara 13 üncü Asliye Ceza Mahkemesi, zarf açma fiili dahil olmak üzere, ihaleye hiçbir şekilde fesat karıştırılmadığı, fiillerin asla suç oluşturmadığı, yapılanların, tamamen, hukuka uygun olduğu kati ve vicdanî kanaatine varmış, beraat kararını vermiş ve hüküm kesinleşmiştir. Komisyonların kurulması, firmaların seçimi, zarfın açılması, aktin yapılması gibi ihale safahatındaki hiçbir fiilin suç olmadığı, Türk adaletinin kesinleşmiş bu kararıyla sabittir. Mahkeme kararına sığınmak gibi bir durum asla söz konusu değildir. Olay, o kadar hukuka ve memleket menfaatlarına uygundur ki, on defa yargılama olsa, on defa beraat çıkar. Hiçbir hukuk sistemi, yargı kararlarını tanımama gibi bir keyfiliği taşıyamaz. Diğer iddialar ve zarf açma olayı yargılanmıştır. İştirak halindeki fiillerde -ki, zarf açma bürokrat ile başbakanın müşterek fiilidir- faillerin birisi bakımından oluşan ve kesinleşen beraat hükmü, yargılanmayan ortak için de kesin hüküm etkisi doğurur. Yargılanan olay bir daha yargılanamaz; bunun anlamı, beraat hükmünün o fiiller açısından yargılama engeli oluşturduğudur. Meclis soruşturması süreci, önerge dahil, bir adlî görev sürecidir. Meclisimiz, soruşturmada suçu tahkik tasarrufunda bulunmaktadır. Anayasamızın 138/4 hükmündeki, yasama organı mahkeme kararlarına uymak zorundadır kuralının olayımız bakımından anlamı, yasama organı, yargılanmış bir olayı bir daha ele alamaz; bu durum, soruşturma engeli oluştururdan başka bir şey değildir. Parlamentomuzun, bu hukukî durumun resmen arz edildiği şu andan itibaren soruşturma engeli sebebiyle süreci durdurması, önergeyi resen işlemden kaldırması gerekir. Bunu, talep olarak da Divana arz ediyor ve kendilerinin, fonksiyonuna ve hukuk devletine hakim parlamento örneğini sergilemelerini diliyorum. ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Yavaş okuyun. AHMET İYİMAYA (Devamla) – 5 dakikamız var,onun için. Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; önergenin müzakeresi dahil, soruşturma sürecinin Anayasadaki çizgisi içinde sağlıklı işlemesi için, siyasî kimliğimizle değil, hâkim gibi davranmamız gerekir. Bu çerçevede, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerimize göre karar vermek zorundayız. Hiç kimse, değerli ve bağımsız parlamenter arkadaşlarımızın vicdanlarına ipotek koyma iktidarına sahip değildir. Vicdanın hür ve dünyaları titreten deprem sesinden söz edebilmek için; onu, duyguların, beklentilerin ve siyasî oyunların esaretinden kurtarmamız gerekir. Temelinde iktidar olma, özelleştirmeye karşı koyma, bir kişiyi ne pahasına olursa olsun Başbakanlıktan ve siyasetten mahrum etme, öç alma, koalisyonu bozarak her iki partide ve liderliklerinde dalgalanma yaratma gibi, birbirlerine zıt, fakat, aynı hedefe kilitlenmiş sebeplerin bulunduğu toplu iradeyi görmeyenimiz yoktur. “Yüce Divana gitsin, ne olur sanki, böylece aklansın” deniyor. Vicdan kökenli olmayan ince bir oyununun, evet oyları için ürettiği bu fikre iltifat, insana ve hukuka verdiğimiz değerin düşük derecesini göstermektedir. Arkadaşlar, Türk yargısını, evvela, uydurduğumuz; sonra dönüp kendimizi ve kamuoyunu inandırmaya çalıştığımız şüphelerimizi temizleyen makine mi sanıyoruz? Yüce Divan, bir hacet kapısı değil, tarihî ve kurumsal yapısı içinde demokrasimizin elbetteki görkemli bir müessesesi ve teminatıdır Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; seçimden hemen sonra RP-DYP koalisyonu gerçekleşseydi, bu önerge verilir miydi? ( RP sıralarından “verilirdi” sesleri) Bu sualin tabiî ve makul karşılığı olan “elbetteki hayır” cevabı, önergenin ve muhtemel desteklerinin, temiz siyaset gibi bir hedefleri olmadığını ortaya koymaktadır. Başlatılan bu siyaset, uzlaşma değil kavga, detant değil sertlik siyasetidir. Ancak, unutulmamalıdır ki, her siyasî hareket, karşı taraf lehine, misliyle mukabelede bulunma hakkı doğurur. İcra kademelerinden başbakanlara uzanan sorumluluk zincirleri içerisine; yani, bu emsallere çok olay girer; unutulmamalıdır. Değerli arkadaşlar, bu gerilim, tuzak, komplo ve hançer siyasetinin neresinde millet var? Memleketin hangi maddî ve manevî meselelerine reçete var? Parlamentonun şu andaki manzarasıyla, hangimiz milletvekili olarak övünebiliriz? Uzlaşma ve siyasal yapılara saygı temeline oturtulmuş sistemin güvenli ve geleceğe yönelik ufukları dururken, düşman bekleyen nöbetçi rolünü oynamaya mecbur muyuz? Günümüzü kilitlemeye, geleceğimizi karartmaya, nesillere kötü örnek olmaya mahkûm muyuz? İstikrar, büyüme ve daha müreffeh Türkiye için, benzer partilerin bütünleşme sürecini, geleceği olmayan şahsî ikballere matuf taktiklere kurban etmenin herhangi bir mantığı var mıdır? Saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İyimaya. Şahısları adına ikinci ve son konuşmacı, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar) LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kocaeli Milletvekili Sayın Şevket Kazan ve arkadaşlarının, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkında, TOFAŞ, Türk Otomobil Fabrikaları Anonim Şirketindeki, Hazineye ait 600 milyon dolarlık hissenin satış yoluyla özelleştirilmesinde, yolsuz ve kanunsuz eylemleriyle, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı ve 366 ncı maddesini ihlal ettiği iddiasıyla, Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. Sözümün hemen başında, kendimi, biraz evvel huzurunuzda konuşan DYP Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya arkadaşımızın bazı sözlerine cevap vermek mecburiyetinde hissediyorum. Sayın İyimaya, Sayın Şevket Kazan ve arkadaşlarının verdiği önergeden bahsederken, hep “iddialar ve yalanlar” dedi. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Doğru... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – O doğruları biz söylemiyoruz; o doğruları Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu söylüyor. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Mahkeme karar verdi... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Arkadaşlarımızın soruşturma önergesindeki iddiaları, bu devletin Başbakanlığının Yüksek Denetleme Kurulunun iddialarıdır. (RP sıralarından alkışlar) Biz, bu Meclis kürsüsünden hangi iddiayı ileri sürersek, bilin ki, kaynağında, muhakkak belge vardır, delil vardır, Yüksek Denetleme Kurulunun, Başbakanlık Teftiş Kurulunun veya Devlet Denetleme Kurulunun raporları vardır. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Bırak bu safsatayı... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Efendim, yine, Sayın İyimaya “Refah Partisi ile DYP koalisyon kurmuş olsaydı, bu önergeler gelir miydi” dedi. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Gelmezdi... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bakınız, şunu samimî olarak söylüyorum; bugün istifa edin, yarın -farzımuhal- DYP-Refah Partisi koalisyonu kurulsun; geçen hafta verdiğimiz mal varlığı önergesinden vazgeçecek miyiz, üzerine gidecek miyiz, görürsünüz. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kurmayız sizinle... HASAN EKİNCİ (Artvin) – Hâşa!.. Allah korusun!.. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – İkincisi, siz öyle bir partisiniz ki, kuracağınız koalisyonun birinci şartı olarak, hakkınızda yapılan soruşturmaların geri çekilmesini istiyorsunuz... (RP sıralarından alkışlar) MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Ne münasebet!.. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Siz, bu halinizle, ortak bulamazsınız; Anavatan Partisiyle kurduğunuz koalisyon da soruşturmalardan dolayı bozulur mu, bozulmaz mı; onu bilmem; ama, bu Meclis, bu soruşturmaların peşini bırakmayacaktır! (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) HASAN EKİNCİ (Artvin) – Niye, bizimle koalisyon olun diye yalvardınız?.. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmek zaruretini hissediyorum... HASAN EKİNCİ (Artvin) – DYP ile koalisyon olalım diye niye yalvardınız?!. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bütün hukuk düzenlerinde temel bir kaide vardır, hiç kimse peşinen suçlu sayılamaz. Buna, eski hukukumuz “berâeti zimmet asıldır” diyor. Şimdi de Anayasanın 38 inci maddesinde aynı kural yer almıştır, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” diyor Anayasa. Bu Anayasa hükmü, yine, Anayasanın 11 inci maddesine göre, yasamayı, yürütmeyi, yargı organlarını, tüm kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarındandır. Bu durum karşısında, hakkında soruşturma açılması istenilen sayın başbakan veya bakanların peşinen suçlu olduğunu kabul etmek ve bu noktadan hareket etmek, fevkalade yanlış olacaktır. Temennimiz, hakkında soruşturma açılması istenilen eski Başbakan Sayın Tansu Çiller’in de, hem bu Yüce Meclisin saygın bir üyesi olarak hem de geçmişte başbakanlık yapmış bir kişi olarak, hakkındaki bu iddialardan dolayı aklanması, ortada hiçbir suçun ve suçlunun olmadığının tespitidir; biz bu temennideyiz, ben şahsen bu temennideyim. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekillerinin, gerek medyada gerek diğer zeminlerde ve zamanlarda ortaya atılan yolsuzluk iddialarının üzerine gitmek, Anayasa ve İçtüzüğün verdiği yasal imkânları sonuna kadar kullanmak, yine, Anayasal görevleridir. Bu görevlerin ertelenmesi, savsaklanması, sonuçta, Parlamentonun denetim görevini yapmaması gibi bir sonucu götürür ki, parlamenter demokratik sistem bundan büyük çapta zarar görür. Saygıdeğer arkadaşlar, bu önergelerin bir dosya savaşı halinde algılanması, fevkalade yanlıştır. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Millet öyle görüyor ama... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi savaş alanı değildir; ancak, her türlü yolsuzluğun, haksızlığın irdelendiği, peşine düşüldüğü bir alan olmalıdır. (RP sıralarından alkışlar) Yine, soruşturma önergesiyle, Hükümeti hedef almak, koalisyon ortaklarının arasını açmak ve Sayın Çiller’in 1997 yılı başında başlayacağı varsayılan başbakanlığına engel olmak gibi bir düşünceyle hareket edildiğine de, ben şahsen ihtimal vermiyorum, öyle bir konuyu, öyle bir hususu düşünemiyorum. Hükümet kurmak, Hükümeti devam ettirmek, koalisyon ortaklarının uyum içerisinde çalışması, Meclis soruşturmasıyla apayrı bir konudur. Bu, böyle olduğu için de, Anayasanın 100 üncü maddesinde, Meclis soruşturmalarıyla ilgili siyasî parti gruplarında görüşme yapılamayacağı ve karar alınamayacağı hükmü vazedilmiştir. Yüce Meclisin tüm üyeleri, bu konuda tamamen vicdanî kanaatlerine göre hareket edeceklerdir. Kaldı ki, bir soruşturma komisyonunun kurulması, işin behemehal Yüce Divana sevki sonucunu doğurmayan, olayın soruşturulmasını hedef alan bir uygulamadır. Meclis soruşturma komisyonunun vereceği rapora göre, Yüce Meclis, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla verebileceği bir kararla, ancak, suçlanan bakanı veya başbakanı Yüce Divana sevk edebilecektir. Dolayısıyla, ne telaşlanmaya gerek vardır ne de bu soruşturma önergesinin siyasî maksatlı olduğuna dair iddiaları kabul etmek mümkündür. Aksine, denetim görevinin bu şekilde yerine getirilmesi, demokrasiye, parlamenter sisteme sağlık kazandıracaktır, kamuoyunda Meclisimize olan güven daha da artacaktır. Muhterem arkadaşlar, olay nasıl başlamış, nasıl gelişmiştir; bu konuda, benden önce söz alan Sayın Kazan, yeterli açıklamalarda bulunmuştur. Ben, daha ziyade işin hukukî mahiyeti üzerinde durmaya ve bu meyanda birkaç gün önce bastırılan ve tüm milletvekillerine dağıtılan ve üzerinde “Siyasî Komploda Usul Hilesi” başlığını taşıyan bir rapor üzerinde görüşlerimi açıklamak istiyorum. Bu rapor, bir bilim adamı tarafından hazırlanmıştır; ancak, baştan sona çelişkilerle ve hukukdışı düşüncelerle doludur ve olaylar çarpıtılmaya çalışılmıştır. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sana öyle geliyor. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bu sayın bilim adamı, Kamu Ortaklığı İdaresi nezdinde kurulan ihale komisyonunun hizmetin gereği olarak değiştirildiğini, komisyonun hukukî varlığını sürdürdüğünü, ancak üyelerinin değiştirilmesi yoluna gidildiğini, bunda da hukuka aykırı bir durum olmadığını iddia etmektedir. Gerçekten, komisyon varlığını devam ettirmiştir; ama, komisyon üyelerinin ve başkanının, kısa bir sürede, üç defa değiştirilmesi sonucunda, nihaî işlem, Konutta zarf açanların amacı doğrultusunda gerçekleşmiştir. (RP sıralarından alkışlar) Komisyon görevine devam etmiş; lakin, üyelerin değiştirilmesi suretiyle beklenen amaç elde edilmiştir. Burada önemli olan, komisyonun hukukî varlığını sürdürmesi değil, üyelerin değiştirilmesi suretiyle istenen amacın gerçekleşmesidir. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kim değiştirmiş? LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) –Şimdi, kim, ne zaman değiştirmiş?.. Sayın Çiller, 30 Haziran 1993’te Başbakan olmuş, 14 Temmuz 1993’te, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı değiştirilmiş: 22 Temmuz 1993’te, komisyonun birkısım üyeleri değiştirilmiş, 4 Aralık 1993’te, komisyonun yine birkısım üyeleri değiştirilmiş. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kim değiştirmiş? LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Netice itibariyle, Sayın Çiller, Başbakan olduktan sonra, birbuçuk ay gibi bir zaman içerisinde, bu komisyonun başkanı ve üyeleri büyük çapta değiştirilmiş ve sonuçta da, Konutta istenen sonuç, bu şekilde elde edilmiş. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Sayın Çiller değiştirmemiş! Çarpıtma!.. Yukarıda Allah var!... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bu komisyon üyeleri durduk yerde değiştirilmiyor. O Konutta zarf açanların niyeti ne ise, bu komisyonu değiştirmekteki niyet de odur. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Günah, günah!..Meseleyi saptırma!.. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Yine, ihalenin, Başbakanlığın yabancı bir unsur ihtiva eden ihalelere ilişkin yürürlükte olan gizli genelgesi hükümlerine tabi olduğu, Başbakanlığın yabancı bir unsur taşıyan ihalelere ilişkin genelgesinin, bu nitelikteki ihalelerin geçerlilik şartı olduğu ifade edilmektedir bu raporda; ancak, o genelgenin tarihinin 8 Mayıs 1995 olduğu... AHMET İYİMAYA (Amasya) – 1985... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – ... 8 Mayıs 1995 olduğunu, ihalenin ise 1993 yılı ağustos ayında yapıldığını bu sayın bilim adamı gözden kaçırmış olacak ki (RP sıralarından alkışlar) iki sene önce yapılan yolsuz işlemlere, iki sene sonra yürürlüğe giren genelge esas gösterilmektedir. AHMET İYİMAYA (Amasya) – 1985... Belgesini vereyim kardeşim, 1985... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 1985... 1985... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Efendim, İhaleye 5 firma davet edilmiş, 2 firmanın teklif vermediği, birisinin yeterli görülmediği ve geride işi yapmaya yeterli 2 firmanın kaldığı, bunlarla da pazarlık usulüyle görüşmeler yapıldığı, tekliflerin kapalı zarf içinde alınmış olmasının fazladan işlem olduğu mütalaa edilmektedir. Muhterem arkadaşlar, bu bahsi geçen bürokratlar, bakanlar, Başbakan devlet idare ediyor, şirket idare etmiyor. Devlet yönetiminde fazladan işlem diye, fuzuli işlem diye işlem olmaz; devlet yönetiminde her işlemin bir yeri vardır, bir değeri vardır... AHMET İYİMAYA (Amasya) – Kapalı zarf usulü. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Ama, bu işler fazladan işlemmiş... Niye; çünkü, bu raporda, birtakım işlemlere, birtakım yanlışlıklara kılıf uydurulacak. Devlet İhale Kanununun 39 uncu ve 40 ıncı maddeleri var. Devlet İhale Kanununda dış zarfın nasıl açılacağı, iç zarfın nasıl açılacağı -kapalı teklif usulüyle yapılan ihalelerde- apaçık yazılı. Burada pazarlık usulünden bahsediliyor. Pazarlık usulüyle yapılacak idiyse veya pazarlık usulü tatbik ediliyor idiyse, bu kapalı zarflarla bu teklifler niçin alındı? (RP sıralarından alkışlar) Kapalı zarflarla bu teklifler alındıysa, o zaman kapalı zarfların nasıl açılacağına dair 2886 sayılı Yasanın 39 uncu ve 40 ıncı maddelerine behemehal uymak lazım gelir. Her halukârda, asgarî devlet yönetimi terbiyesi, o zarfların Konutta değil, evde değil, özel mekânda değil, komisyon huzurunda ve ihaleye girenlerin huzurunda açılmasını gerektirir. (RP sıralarından alkışlar) Yine bu raporda, zarfların, Sayın Çiller’in huzurunda yetkili memur tarafından açıldığından bahsediliyor. Halbuki, işte komisyonun kendi tuttuğu zapta göre -bakınız, 18.8.1993 tarihli ve 7 sayılı karar- “İdaremiz Sayın Başkanvekili Can Yeşilada tarafından Başbakanlık makamına götürülen ve Sayın Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller tarafından açılan zarflar içerisindeki teklifler incelenmiş...” MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Kimin huzurunda açılmış? LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – “...ve isteklilerin talep ettikleri danışmanlık ücretlerinin aşağıdaki gibi olduğu belirlenmiştir” deniliyor. Şu komisyon kararında dahi, zarfların evde açıldığı, Konutta açıldığı -kaldı ki, geçen sene, burada, Sayın Yavuz Köymen gündemdışı konuşma yaptığında, devrin Devlet Bakanı Sayın Ali Şevki Erek Bey de, bu konuyu burada kabul etti- kabul edilen bir olaydır. Geriye ne kalıyor; evde zarf açmak suç mudur, değil midir? Evde, Konutta zarf açmak, başlı başına ihaleye fesat karıştırma suçunun bütün unsurlarını ihtiva eden bir eylemdir. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) – Evi değil, Başbakanlık Konutu... Rahmetli Özal da orada çalışıyordu...Çalışma yeri... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Efendim, Sayın Başbakanın konutuymuş, evi değilmiş; bir arkadaşımız böyle ifade ediyorlar... Sayın Başbakanın konutu ile evinin ne farkı var, onu bir iyice öğren. AHMET İYİMAYA (Amasya) – 42 nci maddeyi oku. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, zaman daralıyor... İhaleye fesat karıştırma suçu dışında başkaca hangi usulsüzlükler yapılmıştır; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda bunlar madde madde sıralanmış, vaktim elverseydi burada okumaya niyetim vardı, rapor önümde; ama, vakit daraldığı için bunları tek tek sizlere arz edemeyeceğim. Yine, bu rapora göre, Sayın Başbakan, idarî vesayet makamı durumundadır; TOFAŞ Anonim Şirketinde devlet hisselerinin pazarlanmasına dair ihaleyi gözetmek ve denetlemek, genel yükümlülüğü altındadır... Bu raporun, belki, tek doğru cümlesi varsa, bu. Gerçekten, Sayın Başbakan, devlet hisselerinin pazarlanmasına dair ihaleyi gözetmek ve denetlemek genel yükümlülüğü altında, sorumluluğu altında olan bir insandır. Böyle olunca, Sayın Başbakanın, ihaleyle ilgili, Yüksek Denetleme Kurulu raporunda bahsedilen bu konuları, tek tek izah edilen bu yolsuzlukları denetleme mecburiyeti vardır. Bu konuda gereğinin yapılmaması dahi, Sayın Başbakanın görevini kötüye kullandığını, dolayısıyla Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesini ihlal ettiğini göstermektedir. Sayın arkadaşlar, bu olay nasıl ortaya çıkmıştı; hepimizin bildiği gibi, geçen dönemin Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı, bu devrin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz’ın Grupta yaptığı konuşmayla bu yolsuzluk ortaya atıldı. Sayın Başbakanın o günkü konuşmasını sizlere yine tek tek arz edemeyeceğim; ama, bakın, burada şu ifadeler var, onları arz edeceğim; Sayın Yılmaz diyor ki: “Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir insan ya başbakanlık yapar ya ihale komisyonu başkanlığı yapar. Bakın, tesadüfen bu evraklar bana geldi. Başbakan olduktan üç dört ay sonra olmuş bu olay, iki üç ay sonra olmuş. Ben, hukukçulara incelettim; dediler ki, ihaleye fesat karıştırmanın okullarda okutulabilecek bütün unsurlarını ihtiva eden örnek bir olaydır; yani, ihaleye fesat karıştırma diye bir suç varsa, bu suç nedir diye hukuk fakültelerinde öğrencilere öğretilmek gerekse, bu olayı örnek göstermek lazım.” (RP sıralarından alkışlar) Bu olay, Sayın Mesut Yılmaz’ın geçen sene ifade ettiği gibi, gerçekten, hukuk fakültelerindeki öğrencilere, Türk Ceza Kanununun 366 ncı maddesinin örneği olarak gösterilecek bir olaydır. Sayın Yılmaz’ın gazetelerde yer alan bu iddiaları üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmıştır. Ancak, Sayın Yılmaz’ın beyanlarında suçlanan kişi Başbakan olmasına rağmen, savcılık tarafından, Sayın Çiller hakkında hiçbir işlem yapılmamış, fezleke tanzim edilmemiş ve dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis Başkanlığına müracaat edilmemiştir. Sadece, komisyon üyeleri hakkında, Türk Ceza Kanununun 366 ncı maddesine muhalefetten dolayı dava açılmıştır. Bu dava, bugün, beraatle sonuçlanmış ve kesinleşmiştir. Bunun üzerinde, sırf hukukçu olarak, şu tenkitleri ileri sürmek hepimizin hakkıdır: Bakınız, öyle bir iddianameyle dava açılmıştır ki, bu iddianame, bana göre, iddianameden ziyade, müdafaaname mahiyetindedir. İlk tahkikatta ve son tahkikatta yeterli soruşturma yapılmamış, işin teknik bir yönü olmasına rağmen bilirkişi incelemesi gereği görülmemiş ve iki celse içerisinde dava beraatle sonuçlanmıştır. Özelleştirme İdaresi, bu davaya, ne hikmetse, müdahil olarak katılmamıştır. Devlet adına açılan, devletteki yöneticilerin sanık olarak bulunduğu davalarda, o işten zarar gören devlet idaresinin davaya müdahil olma mecburiyeti vardır; bu davaya müdahil olunmamıştır. Dava sonucunda karar verilmiştir, müdahil olmadığı için temyiz eden olmamıştır, sayın savcı da temyiz etmemiştir. Sonuç itibariyle, bir hâkim tarafından verilen -yeterli tahkikat yapılmadan verilen- bu karar kesinleşmiştir. Şimdi, bu beraat kararı gerekçe gösterilmek suretiyle, ortada bir kesin hükmün varlığı ve Meclis soruşturması açılmasına dair önergedeki fiillerle, mahkemece verilen beraat kararındaki fiillerin ayniyet arz ettiği; dolayısıyla, kesin hükme konu olmuş fiillerin bir daha yargılama konusu yapılamayacağı ileri sürülmektedir. Öncelikle şunu arz etmek, şunu açıklamak durumundayım ki, mahkemelerde fiiller değil, failler; yani, suç isnat edilen şahıslar yargılanır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Fiil suç teşkil etmiyorsa... BAŞKAN – Sayın Esengün, eksüreniz 5 dakikadır; buyurun efendim. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Her sanığa isnat edilen fiil başlıbaşına değerlendirilir; varsa, iştirak hükümleri nazara alınır. Ceza hukukumuzda kolektif sorumluluk yoktur; ceza sorumluluğu şahsîdir, ferdîdir. Nitekim, Anayasanın 38 inci maddesinde de, ceza sorumluluğunun şahsîliği ilkesi vazedilmiştir. AHMET İYİMAYA (Amasya) – Olayın teknik yönü var. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, bu konuda çok uzun münakaşalara, ilmî tartışmalara hiç gerek yoktur. Halk arasında bilinen bir atasözümüzü tekrar etmek, bu konuda yapılacak en güzel açıklama, verilecek en güzel cevap olacaktır kanaatindeyim; “her koyun kendi bacağından asılır.” Kimse, başkasının beraat kararıyla kendisini aklamaya çalışmasın. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Mahkeme, kararında, sadece komisyon üyelerinin fiillerini tartışmış ve beraat sonucuna ulaşmıştır. Komisyon üyelerinin fiili ise, Başbakanın emrine uyarak zarfları Konuta göndermeleridir. Başbakanın eylemi ise, zarfları, kanuna aykırı şekilde evinde açarak ihaleye fesat karıştırmak, denetim ve gözetim görevini kötüye kullanarak Hazinenin zararına sebebiyet vermektir. Fiiller ayrı ayrıdır; dolayısıyla, beraat kararı, Sayın Çiller için bir anlam ifade etmemektedir; ortada, ne bir soruşturma ne de bir dava engeli vardır. Sayın Profesörün, bu konuda, bilimdışı engelleme gayretleri vardır ve bakınız, özellikle, raporun 12 nci sayfasındaki şu sözlere dikkatinizi çekiyorum muhterem arkadaşlar; 12 nci sayfada, bu sayın bilim adamı şöyle diyor: “TBMM, bu olayda, kesin hüküm kuralı dolayısıyla, Meclis soruşturması açılmasına karar verilmesi erkine sahip bulunmamaktadır. Bu tür bir karar alınması halinde, karar, yok hükmündedir. Böyle olunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Meclis soruşturması açılması kararı veremez; ancak, Meclis soruşturması açılmaması kararı vermek zorundadır.” Bu sözler, bu şahsın haddini tecavüz ettiğini ve ilim adına, Meclisimize, en büyük saygısızlığı yaptığını gösteren sözlerdir. (RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Meclisin ne karar vereceğine, bu zat değil, bu Yüce Meclisin muhterem üyeleri yetkilidir. Ayrıca, şunu da ifade etmek gerekir ki, yargılanan komisyon üyelerinin, Türk Ceza Kanununun 366 ncı maddesinden dolayı suçlanmaları ve beraat etmeleri, 240 ıncı maddeden dolayı suçlanan Sayın Çiller’in, bu karardan dolayı soruşturulmasına engel teşkil etmez. 240 ıncı madde, başlı başına, ayrı bir suçun unsurlarını taşır. Elimde Yargıtay ilamı var; ancak, vakit darlığından, onu da, sizlere takdim edemiyorum. BAŞKAN – Sayın Esengün, son 2 dakikanız... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Soruşturma önergesinde, hem 366 ncı maddeden hem de 240 ıncı maddeden dolayı soruşturma açılması istemi mevcuttur; halbuki, verilen beraat kararı sadece 366 ncı maddeyle ilgilidir ve başka kişilerle ilgilidir. Muhterem arkadaşlar, sonuç olarak şunu arz etmek istiyorum: Yüce Meclisimize, olayları örtbas etmek yakışmaz; olayların üzerine gitmek, gizli kalmış, kamuoyunda üzerinde şüpheler, şaibeler, suçlamalar olan bütün olayları alabildiğine incelemek, araştırmak, soruşturmak ve varsa failleri, onların da gereken cezayı görmeleri için gereken işlemi yapmak yakışır. Biz, burada, Türk Milleti adına bunun için varız. Hiç kimseyi -sözümün başında arz ettiğim gibi- peşinen suçlamak gibi, ille de mahkûm ettirmek gibi bir niyet içerisinde değiliz; ama, hiç kimseyi de, varsa suçu, aklamak gibi, suçluları da cezadan kurtarmak gibi bir yükümlülük altında değiliz. Ben, hepinizin, vicdanî kanaat içerisinde hareket edeceğinize ve bu soruşturma önergesine kabul oyu vereceğinize inanıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum; sonu inşallah hayırlı olur diyorum. (RP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Esengün. V. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün’ün partsine sataşması nedeniyle konuşması SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan... BAŞKAN – Buyurun Sayın Bedük. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Esengün, konuşmasının başlangıcında, Doğru Yol Partisi ile Refah Partisinin hükümet kurması söz konusu olduğunda, yolsuzluklar konusunda bir görüş ileri sürdü ve partimize bir sataşma yaptı. Müsaade ederseniz, sataşmaya cevap vermek istiyorum. BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya meydan vermemek üzere, sataşmaya yanıt anlamında değil; ama, konuya açıklık getirmek üzere, lütfen, 2 dakika içinde toparlayın. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Esengün, konuşmasının başlangıcında, Sayın İyimaya’nın özellikle temas ettiği bir konuda; yani, Doğru Yol Partisi ile Refah Partisi arasında bir koalisyon olsaydı, acaba bu konuda yine önerge verecek miydiniz?” şeklindeki ifadesinden sonra bir cevap verdi. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, geçmişiyle, geleceğiyle, yolsuzlukların üzerine gitmiş olan bir partiyiz; bununla da onur duyuyoruz! (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ve şunu bilesiniz ki, nerede yolsuzluk varsa, şu parti, genel başkanıyla, milletvekiliyle ve teşkilatıyla mutlaka üzerine gidecektir; bundan emin olun; ama, eğer, gayri ciddî birkısım iddia ve ithamlar olursa, bunu da hiçbir suretle kabul etmeyeceğimizi, hatta yüce milletimizin kabul etmeyeceğini de, mutlaka bilmeniz lazım. Değerli arkadaşlar, bir konuya daha temas edildi. Diyor ki, yine, Sayın Esengün, bir bilim adamının yazmış olduğu siyasî komployla ilgili şu görüşteki; Başbakanlıktan çıkmış olan... BAŞKAN – Sayın Bedük... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Açıklama getireceğim... Çok affedersiniz... BAŞKAN – Bu konuyla ilgili değil... Lütfen... Lütfen... (DYP sıralarından “konuşsun” sesleri) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Peki Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, genelge 1985/8 numaralı genelgedir. Yüce Meclisinize saygılar sunuyorum ve Sayın Başkana teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam) A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam) 1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında nüfuzunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3) (Devam) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, son söz, hakkında soruşturma istenen eski Başbakan Sayın Tansu Çİller’e aittir. Buyurun efendim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) TANSU ÇİLLER (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Huzurunuza, bir savunma için çıkmadım; kararınız ne olursa olsun saygıyla karşılarım. Şimdi buradan söyleyeceklerim, savunma değil, arkamdaki aziz milyonlara karşı olan borcumdur; çünkü, ben, ikibuçuk yıl Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanlığını yaptım; hiçbir şeyin önünde gözümü kırpmadım, hiçbir şeyin önünde başımı eğmedim; şimdi hiç eğmem. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Çünkü, ortada baş eğecek bir şey yok. Ortada, sadece, tarihin yarın ibretle kaydedeceği bir siyasî oyun var. Onun için, eğilecek baş, bizim başımız değil, bu siyasî oyun ve tertip sahiplerinin başı olacaktır. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Tarih, bizi değil, bu siyasî oyunun tertipçilerini yargılayacaktır. Önergede getirilmiş olan isnada ilişkin fiiller daha önce yargılanmış; bu fiillerin suç olmadığına karar verilmiş; karar kesinleşmiştir. Kesin hüküm herkesi bağlar. Bir fiil hakkında dava, bir defa olur. Kesin karar, fiilin kendisini kapsar; onun için, bu fiilden dolayı hiç kimse yargılanamaz. Aksi, hukukun ihlali olur. Hiç kimsenin, hukuken, artık yargılayamayacağı bu fiili nerede yargılayacaksınız; soruşturma komisyonunun 4 üyesi Refah Partisinden, 4 üyesi Anavatan Partisinden değil mi? Onlar, zaten, komisyon çoğunluğunu oluşturmuyor mu? Bu iki parti, zaten, Meclis çoğunluğunu oluşturmuyor mu?.. Böyle verilecek bir kararın, hiçbir siyasî boyutu olmadığını nasıl anlatacaksınız?.. Yargı kararıyla hiçbir uygunsuzluğu bulunmadığı tescil edilmiş bir olayda ne arıyorsunuz, suiistimal mi arıyorsunuz? Suiistimali, TEDAŞ’ta, TOFAŞ’ta değil, gelin, başka bir yerde arayın. Suiistimali, bu Yüce Meclisin bir siyasî oyuna alet edilmesinde arayın; suiistimali, hakkın suiistimalinde arayın; suiistimali, demokrasinin suiistimalinde arayın. (DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, kısaca anlatayım; niçin suiistimal: Sayın Erbakan, yani, önerge sahiplerinin Sayın Genel Başkanı, bana, üç saat boyu, hükümet olmayı teklif etti mi; ilk söze başlayıp, tam 55 dakika, nefes almadan, nokta virgül koymadan, bana, birlikte hükümet olmayı teklif etti mi etmedi mi? İkinci soru: Sayın Erbakan ve Refah Partisi “bizimle koalisyon yapacak olan, sütten çıkmış ak kaşıktır” dedi mi demedi mi? Ben, o teklifi kabul etseydim, bu tertipler yapılır mıydı; soruyorum, yapılır mıydı? (DYP sıralarından alkışlar) Bu soruları sormak, yalnız benim değil, Meclisin de, milletin de hakkıdır. Değerli milletvekilleri, bu Meclis, yüce milletin çare kapısıdır; bu Meclis, iktidar hırsıyla siyasî oyunların arenası değildir; kimsenin de, onu öyle kullanmaya hakkı yoktur. İşte, benim önlemeye çalıştığım iktidar buydu. Ben, Refah Partisine oy vermiş değerli vatandaşlarımın iktidarını değil, meydanlarda daha birkaç gün önce “bize oy vermeyenleri evliyalar çarpar” diyen samimiyetsiz siyasetin iktidarını önledim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) İşte, asıl aranması gereken suiistimal budur. Şimdi açıkça söylüyorum, yeni bir iktidar aranıyorsa, daha mertçe, daha dürüst yollarla aranmalıdır. Kaçak dövüşmeyi bırakın; yiğitçe çıkın ortaya; bu millet, arkadan vuranı sevmez. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Milletin Meclisinin haftalarını, aylarını harcamayın; daha açık olun. Biliyorum, herkesin bir hesabı vardır; ama, Allah’ın da hesabı vardır; sonunda, Allah’ın hesabı tutar... Allah’ın hesabı tutar... (DYP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, yargı önünde beraat etmiş bürokratlardan dolayı hesap sorarken, unutmayın ki, kendinizi bir şeye daha mecbur ve mahkûm ediyorsunuz; o da, hüküm giymiş, hapis yatmış, kan bulaşmış bürokratlardan, siyasilerden “kanlı kasa” denilen birtakım insanların karanlık paralarından dolayı da hesap sormaktır. Buna mahkûmsunuz; bu kapıyı siz açtınız; bu emsali yarattınız. (DYP sıralarından alkışlar) Amaç, eğer, yolsuzluk iddialarını araştırmaksa, gelin, Meclisi bu çıkmazdan çıkaralım; gelin, bunun doğrusunu yapalım; gelin, dokunulmazlıkları kaldıralım; çamur siyaseti yerine, bağımsız yargı yolunu açalım. İşin doğrusu budur; er geç varılacak doğru da budur. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yüce Divandır, Yüce Divan... TANSU ÇİLLER (Devamla) – TOFAŞ’ın satışına ilişkin ortaya koyduğum iradeye gelince; bu, hakkımdı; çünkü, mesuliyetim vardı. Mesuliyet olan yerde hak olur, hak olan yerde mesuliyet vardır. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Terör mücadelesinin ekonomik kaynakları yuttuğu, ekonomik krizin gün saydığı, özelleştirmenin umut kapısı olduğu günler; Başbakanlığımın ilk günleri, ayları... Özelleştirmeyi hızlandırmak için siyasî irade konulması gerekliydi; TOFAŞ hisseleri satışının geciktirilmemesi gerekliydi. Sonra görülmüştür ki, 330 milyon dolara satılan TOFAŞ hisseleri, iki hafta gecikseydi 190 milyon dolara satılacaktı; ülke, sadece iki haftada 140 milyon dolar zarar edecekti; bugün satılsa, 84 milyon dolara satılacaktı; yani, aradaki fark 246 milyon dolar. Ülke kazansın diye uğraştık... Bugün olsa, açıkça söylüyorum, memleketimin çıkarları söz konusu olsa, yine yaparım; yüz kere olsa yine yaparım. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ben, bu anlayışla terör mücadelesini yaptım; ben, bu anlayışla Zeli Kampına girdim, Kuzey Irak’a girdim; dünya üstümüze geldiğinde, bu anlayışla, gerekirse yine gireriz dedim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu anlayışla, birkaç aylık Başbakanken kucağımızda bulduğumuz ekonomik krize karşı mücadele verdim. Bu anlayışla, otuz yıl sonra, Türkiye’nin gümrük birliğine girmesi için siyasî irade koydum. Avrupa’yı bir Hıristiyanlık kulübü olmaktan çıkarın diye uyardım. Bu anlayışla, petrol boru hatlarının Türkiye’den geçmesi için kavga verdim. Bu anlayışla, Kardak’ta “Bu asker gidecek bu bayrak inecek” dedim. (DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, açıkça bir kez daha söylüyorum; ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda, bugün olsa yine yaparım, yüz kere olsa yine yaparım, bin kere olsa yine yaparım. (DYP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, bu soruşturmayı açınız; sizden ben de rica ediyorum. Aklanmak için değil, biz zaten akız; başımız, göğe değecek kadar da diktir. Asıl aklanması gerekenler demin söylediklerimdir. Tarih önünde ve millet önünde hesaplaşmak için ben de istiyorum; açın, kararınızı saygıyla karşılıyorum. Sizleri, bu aziz vatana, milletime, bizi davamızda hiç yalnız bırakmayan kadınlarımıza ve parlak geleceğimizin teminatı olan gençlerimize duyduğum sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, ayakta alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genel Başkan. Sayın milletvekilleri, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylayacağız. Oylamanın açık oylama suretiyle yapılmasına ilişkin iki önerge vardır. önergeleri okutup, açık oylama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını kontrol edeceğim. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Genel Kurulda görüşülmekte olan (9/3) esas numaralı Meclis soruşturma önergesinin oylamasının, İçtüzüğün 115 inci maddesi gereğince açık oyla yapılması ve açık oylamanın da kupaların sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. BAŞKAN – Şimdi, önergede imzası bulunan arkadaşların Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını arayacağım: Necati Çetinkaya?.. Burada. Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Mehmet Gözlükaya?.. Burada. Kemal Aykurt?.. Burada. İsmail Köse?.. Burada. Ali Osman Sönmez?.. Burada. Bekir Aksoy?.. Burada. Nihan İlgün?.. Burada. Ertuğrul Eryılmaz?.. Burada. Hayri Kozakçıoğlu?.. Burada. Doğan Güreş?.. Burada. Yusuf Bacanlı?.. Burada. Sabri Güner?.. Burada. Mehmet Korkmaz?.. Burada. Necmi Hoşver?.. Burada. Fevzi Arıcı?.. Burada. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (9/3) esas numaralı Meclis soruşturma önergesinin oylanmasının açık oyla yapılmasını arz ederiz. BAŞKAN – Önergede imzası bulunan arkadaşların Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını arayacağım: Abdüllatif Şener?.. Burada. Ömer Vehbi Hatipoğlu?.. Burada. Salih Kapusuz?.. Burada. Mehmet Aykaç?.. Burada. Zülfikâr Gazi?.. Burada. Ramazan Yenidede?.. Burada. Mikail Korkmaz?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Ahmet Doğan?.. Burada. Zülfükar İzol?.. Burada. Hasan Belhan?.. Burada. Ömer Naimi Barım?.. Burada. Celal Esin?.. Burada. M. Sıddık Altay?.. Burada. Ahmet Tekdal?.. Burada. Sayın milletvekilleri, şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurul kararı alacağım. Bu bakımdan, Sayın Çetinkaya ve arkadaşlarının önergesini açık oylamanın biçimini tarif eden yönüyle, İçtüzüğümüz çerçevesinde işleme alma imkânımız yok; çünkü, İçtüzüğümüzün 119 uncu maddesi, açık oylamanın yapılmasının onbeş üyenin talebiyle olacağını belirtiyor ve yine İçtüzüğümüzün 115 inci maddesi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurul kararının alınacağını söylüyor. Bu bakımdan, iki önergeyi birleştirerek ve İçtüzüğümüzdeki sıraya uygun olarak oylamayı yapacağım. İçtüzüğümüzdeki oylama sırası da bugüne kadar yerleşik bir düzene oturmamış, çeşitli biçimlerde bir sıralama uygulanmış. Bir tartışmaya meydan vermemesi için, burada, hepinizin huzurunda İçtüzüğün 115 inci maddesinin ikinci fıkrasını okumak istiyorum. İçtüzük sıralamayı belirlerken şöyle diyor: “Açık oylama, üzerinde milletvekillerinin ad ve soyadlarıyla seçim çevrelerinin yazılı olduğu oy pusulalarının kutuya atılması -birinci sıra, oy pusulalarının kutuya atılması- veya elektronik oylama mekanizmasının çalıştırılması -böyle bir imkânımız yok- yahut ad cetvelinin okunması üzerine adı okunan milletvekilinin ayağa kalkarak kabul, çekinser veya red kelimelerinden birini yüksek sesle söylemesi ve böylece açıkladığı oyunun Divan Üyelerince kaydedilmesi suretiyle olur.” Şimdi, birinci sıradaki kutuların dolaştırılması da -hemen ardındaki fıkrada- iki biçimde olabilir diyor. Önce bu iki biçimi oylayacağım, ondan sonra, herhangi biri kabul edilmezse, üçüncü ad okuma yoluna gideceğim. Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekillerinin kürsüye konulacak oy kutusuna oy pusulasını atması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Açık oylamanın, oy kutularının sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylama, oy kutularının sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılacaktır. Basılı oy pusulası bulunmayan sayın milletvekilleri, bir beyaz kâğıt üzerine, adlarını, soyadlarını ve seçim çevrelerini yazsınlar ve imzalasınlar; adlarını, soyadlarını, seçim çevrelerini ayrı ayrı yazacaklar, imza atacaklar ve oylarının rengini de belli edecekler; aksi halde, çok sayıda iptal oyu çıkıyor. Kupalar dolaştırılsın. (Oylar toplandı) BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? ALİ DİNÇER (Ankara) – Var... BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üyeler için son 1 dakikayı işletiyorum. Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Sayın milletvekilleri, oy verme işlemi tamamlanmıştır; kupalar kaldırılsın. (Oyların ayırımı yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eski Başbakan Sayın Tansu Çiller hakkındaki 9/3 esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin yapılan açık oylaması sonucu: Oy sayısı: 518 Kabul : 374 Ret : 139 Geçersiz : 4 Mükerrer : 1 Bu sonuca göre, Meclis soruşturması açılması kabul edilmiştir. Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma, siyasî parti gruplarının güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir. Soruşturma komisyonunun görev süresi 2 aydır. Bu sürenin, komisyon, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Değerli milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir zaman kalmıştır; bu nedenle, grupların da mutabakatıyla, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçmiyorum. Dolayısıyla, sözlü soruları ve (10/67) esas numaralı Meclis araştırması önergesini görüşmek için, 14 Mayıs 1996 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 18.36 VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un Çay-Kur’un bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/358) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Sorular : 1. Çay İşletmeleri (ÇAY-KUR)’nde 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? 2. Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? 3. Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır? 4. Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır? 5. Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.006/304 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/358-619/1383 sayılı yazınız. Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen, Sayın Başbakanımızca da tarafımdan cevaplandırılması uygun görülen Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile ilgili yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Eyüp Aşık Devlet Bakanı Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç’un Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü hakkındaki yazılı soru önergesinin cevabıdır. Soru 1 : Çay İşletmeleri (ÇAY-KUR)’nde 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? Cevap 1 : Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğümüzün 1994-1995 yıllarında yapmış olduğu reklam harcaması aşağıda belirtilmiştir. 1994 Yılında : 7 113 000 000.- TL.’dir. 1995 Yılında : 9 328 000 000.- TL.’dir. Soru 2 : Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? Cevap 2 : Temsil ve ağırlama gideri olarak; 1994 Yılında : 281 000 000.- TL. 1995 Yılında : 370 000 000.- TL. Soru 3 : Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır? Cevap 3 : 1994 yılında 924 000 000.- TL.’lık, 1995 yılında da 11 284 000 000.- TL.’lık makina, bilgisayar ve teçhizat alımı yapılmıştır. Soru 4 : Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır? Cevap 4 : Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünce 1994-1995 yıllarında binek aracı satın alınmamıştır. Soru 5 : Çay İşletmelerinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır? Cevap 5 : Yönetim Kurulu Üyelerine 1994-1995 yıllarında ödenen brüt maaş 1 638 868 000.- TL.’dir. Aynı yıllarda ödenen harcırah toplamı ise 967 810 000.- TL.’dir. Denetim Kurulu Üyesi bulunmadığı için herhangi bir harcama da olmamıştır. Arz ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Sorular : 1. Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? 2. Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? 3. Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır? 4. Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır? 5. Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.006/463 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/370-631 sayılı yazısı. Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Rüşdü Saracoglu Devlet Bakanı Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç tarafından cevaplandırılması istenen sorularla ilgili açıklamalar aşağıdadır. Soru 1 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? Cevap 1 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşu Emlak Konut A.Ş.’nin yıllar itibariyle reklam harcamaları aşağıda gösterilmiştir. Yıl T. Emlak Bankası A.Ş. Emlak Konut A.Ş. 1994 396 211 179 255.- TL. 2 979 020 248.- TL. 1995 937 139 667 354.- TL. 6 648 440 748.- TL. Soru 2 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? Cevap 2 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşu Emlak Konut A.Ş.’nin yıllar itibariyle temsil ve ağırlama gider harcamaları aşağıda gösterilmiştir. Yıl T. Emlak Bankası A.Ş. Emlak Konut A.Ş. 1994 92 548 299 613.- TL. 1 662 792 737.- TL. 1995 181 392 656 526.- TL. 4 859 136 729.- TL. Soru 3 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır? Cevap 3 : Bankamız bilanço verileri esas alınarak 1994 ve 1995 yıllarında menkuller hesabında oluşan net artışlar ana kalemler itibariyle aşağıda gösterilmiştir. Hesap Adı 1994 1995 MENKULLER 143 264 617 386 449 651 859 204 – Kasalar 3 632 797 026 8 665 864 917 – Büro Mak. ve Bilgisayar 47 366 043 910 196 969 148 460 – Mobilya Mefruşat 28 078 132 832 110 360 508 250 – Nakil Vasıtaları 9 337 029 779 35 462 738 216 – Diğer Menkuller 54 850 613 839 98 193 599 362 KÜÇÜK DEMİRBAŞLAR 8 950 852 001 27 266 877 817 Bağlı kuruluşumuz Emlak Konut A.Ş.’de Başbakanlığın 1994/4 sayılı “Kamu Harcamalarındaki Tasarruf Tedbirleri” genelgesi gereği yatırım amaçlı demirbaş alımları 1994 ve 1995 yıllarında yapılmamıştır. Soru 4 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır? Cevap 4 : Bankamızca 1994 yılında 7 adet binek aracı alınmış ve karşılığında 2 850 856 925.- TL. ödenmiştir. 1995 yılında ise 19 adet binek aracı alınarak, 21 457 189 284.- TL. ödenmiştir. Bağlı kuruluşumuz Emlak Konut A.Ş. 1994-1995 yıllarında herhangi bir araç almamıştır. Soru 5 : Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ve bağlı kuruluşlarında 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır? Cevap 5 : T. Emlak Bankası A.Ş. Yönetim Kurulu Üyelerine 1994 yılı ödenen ücret : 681 404 069.- TL. 1995 yılı ödenen ücret : 917 582 826.- TL. 1994 yılı ödenen harcırah : 679 422 422.- TL. 1995 yılı ödenen harcırah : 939 895 767.- TL. Bağlı Kuruluşumuz Emlak Konut A.Ş. Yönetim veDenetim Kurulu Üyelerine 1994 yılı ödenen ücret : 580 071 838.- TL. 1995 yılı ödenen ücret : 723 611 156.- TL. 1994 yılı ödenen harcırah : 732 273 330.- TL. 1995 yılı ödenen harcırah : 1 020 545 718.- TL. 3. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, bazı fonların gelir ve giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/382) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Sorular : Madencilik Fonu, Özel İskân Fonu, Özel Çevre Koruma Fonu, Tarım Reformu Fonu, Tütün Fonu, Serbest Bölgeler Tesis ve Geliştirme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, Sinema ve Müzik Sanatı Destekleme Fonu, Toplu Konut İdare Başkanlığı, Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme Fonu, Yatırımları ve Döviz Kaz. Hiz. Teşvik Fonu, Elektrik Enerjisi Fonu, 1. Yukarıda sayılan fonların kaynakları nerelerden temin edilmektedir? 2. Yukarıda sayılan fonlardan nerelere harcama yapılmaktadır? 3. Yukarıda sayılan fonlar nasıl denetlenmektedir? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.006/303 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/382-643/1407 sayılı yazınız Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen, Sayın Başbakanımızca da tarafımdan cevaplandırılması uygun görülen Tekel Genel Müdürlüğü ile ilgili yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Eyüp Aşık Devlet Bakanı Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç’un Tekel Genel Müdürlüğü hakkında yazılı soru önergesinin cevabıdır. Soru 1 : Tütün Fonu kaynakları nerelerden temin edilmektedir? Cevap 1 : Tütün Fonunun kaynakları; a) Yabancı tütün ile yurt içinde harmanlanmış ve imal edilmiş (Blended) sigaraların bünyesine giren yabancı tütünün ithali sırasında alınan 3 000$/ton karşılığı tutarlar, b) Üretilmiş halde ithal edilen sigaraların ithalatında bünyesinde bulunan yabancı tütüne istinaden 20 sigaralık paket başına alınan 0,40 $ fon karşılığı tutarlar, c) Banka cari hesabına tahakkuk ettirilecek faizlerinden, Teşekkül etmektedir. Soru 2 : Tütün Fonundan nerelere harcama yapılmaktadır? Cevap 2 : Tütün Fonu Genel Bütçeye dahil edildiğinden, ithal sırasında tahakkuk ettirilen tütün fonu, T.C. Merkez Bankasında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı adına açılmış olan müşterek fon hesabına aktarılmaktadır. Tütün Fonunda toplanan gelirlerin; a) % 25’i kaynak kullanımı Destekleme Fonuna, b) Kalan gelirin % 10’u Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’na, % 1’i Afetler Fonuna, c) Fonlara yapılan aktarmalardan sonra kalan tutar ise Bütçe Kanunu uyarınca “Hazine Fon Gelirleri Hesabına” aktarılmaktadır. Hazine Fon Gelirleri Hesabına aktarılan paralardan Hazine imkânları ölçüsünde olmak üzere, Tekel’in yatırım programında yer alan Türk tütününden sigara imâl edip yurt dışına ihracat yapan veya yapacak olan projelere harcama yapılmaktadır. Soru 3 : Tütün fonu nasıl denetlenmektedir? Cevap 3 : Tütün Fonunun denetimi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılmaktadır. Arz ederim. 4 Elektrik İşleri Etüd İdaresinin bazı harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı (7/383)Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ankara Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla arz ederim. Ahmet Cemil Tunç Elazığ Sorular : 1. Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? 2. Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? 3. Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır? 4. Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır? 5. Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır? T. C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 8.5.1996 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-504-759 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/383-644/1408 sayılı yazısı. b) Devlet Bakanlığının 9.4.1996 tarih ve B.02.0.012/2-02.350 sayılı yazısı. Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç’un Sayın Başbakana tevcih ettiği ve Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca cevaplandırılması istenen, 7/383 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Hüsnü Doğan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç’un yazılı soru önergesi cevabı (7/383-644) Soru 1 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? Cevap : 1994-1995 yıllarında reklam gideri olarak söz konusu Genel Müdürlükçe herhangi bir harcama yapılmamıştır. Soru 2: Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında temsil ve ağırlama gideri olarak ne kadar harcama yapılmıştır? Cevap : Temsil ve ağırlama giderleri olarak, 1994 yılında 103 498 655 TL., 1995 yılında ise 243 801 495 TL.’lik harcama yapılmıştır. Soru 3 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında ne kadar demirbaş eşya alımı yapılmıştır? Cevap : Demirbaş eşya alımı için, 1994 yılında harcama yapılmamış, 1995 yılında 86 250 000 TL.’lik harcama yapılmıştır. Soru 4 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında binek aracı olarak ne kadar taşıt satın alınmış, ne kadar ödeme yapılmıştır? Cevap : 1994 yılında, binek aracı olarak taşıt alımı yapılmamış, 1995 yılında ise 2 adet T-5 kaptıkaçtı minübüs alımı için 1 927 605 958 TL. ödenmiştir. Soru 5 : Elektrik İşleri Etüd İdaresinde 1994-1995 yıllarında Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine ödenen ücret ve harcırah ne kadardır? Cevap : Denetim üyelerine 1994 ve 1995 yıllarında her yıl için 150 273 235 TL., ücret ve harcırah ödemesi yapılmıştır. 5. – Van Milletvekili Şerif Bedirhanoğlu’nun, Van’ın içme suyu sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hüsnü Doğan’ın yazılı cevabı (7/401) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim. Saygılarımla. Şerif Bedirhanoğlu Van Van İlimizin en önemli sorunlarından birisi de voltaj düşüklüğü ve buna bağlı olarak sık sık kesilen içme suyu teminindeki zorluklar gelmektedir. Sorular : 1. Herşeye çare bulunan bir ortamda Van’da yaşanan bu hadiseye neden çare bulunmuyor? 2. Özlüce - Keban hattının bitirilmesine niçin imkân bulunamıyor, yoksa Van nüfusunun batıya taşınması mı bekleniyor? 3. Bu sıkıntıların Doğu ve Güneydoğu’da yaşanmasındaki sebep siyasi midir? 4. Yarımşar saatlik diğer bölgelerden yapılacak kısıntılarla bölgeye yardımcı olunamaz mı? 5. Bu konuların halli için acilen ne gibi başka tedbirler almayı düşünüyorsunuz? T. C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 8.5.1996 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-505/7060 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM Başkanlığının 15.3.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/401-682/1497 sayılı yazısı. b) Devlet Bakanlığının 9.4.1996 tarih ve B.02.0.012/2-02.289 sayılı yazısı. Van Milletvekili Sayın Şerif Bedirhanoğlu’nun Sayın Başbakana tevcih ettiği ve Millet Meclisi İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca cevaplandırılması istenen, 7/401 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Hüsnü Doğan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Van Milletvekili Sayın Şerif Bedirhanoğlu’nun yazılı soru önergesi cevabı (7/401-682) Van İlimizin en önemli sorunlarından birisi de voltaj düşüklüğü ve buna bağlı olarak sık sık kesilen içme suyu teminindeki zorluklar gelmektedir. Soru 1 : Herşeye çare bulunan bir ortamda Van’da yaşanan bu hadiseye neden çare bulunmuyor? Cevap 1 : Van il merkezine kırsal kesimden yoğun göç olmaktadır. Hızlı şehirleşme sonucu bölgesel taleplerdeki plansız artışlar, bölgede yaşanan terör olayları nedeniyle yıkılan direkler tamir edilinceye kadar açık tutulan iletim hatları, planlanan yeni iletim ve üretim tesislerinin zamanında işletmeye alınamaması, sınır komşularımız Gürcistan ve Nahcivan’a elektrik enerjisi verilmesi gibi sebepler mevcut iletim tesislerinin yetersiz kalmasına ve gerilim düşüklüğüne yol açmaktadır. Van Şehir Şebekesinin 1995 yılında ihalesi, 1996 yılı Nisan ayında da yer teslimi yapılmış olup, sorunlu bölgelerden başlanmak üzere çalışmalar sürdürülecektir. Bu çalışmalarla birlikte orta gerilimde kompanzasyon montajı yapılarak sorunların aşılması sağlanacaktır. Ayrıca, Karakaya ototrafosunda Şubat 1996’da meydana gelen ve durumu daha da kötüleştiren arıza, Nisan ayı ortlarında onarılarak giderilmiştir. Soru 2 : Özlüce - Keban hattının bitirilmesine niçin imkân bulunamıyor, yoksa Van nüfusunun batıya taşınması mı bekleniyor? Cevap 2 : 1991 ve 1992 yılı yatırım programlarına alınan ve 1994 yılında tamamlanması öngörülen Keban-Özlüce, Özlüce- Erzurum ile Van İlinin beslenmesinde büyük önemi olan Diyarbakır-Batman 380 kV enerji hatlarının yapımı ile ilgili çalışmalar başlatılmış olup, söz konusu tesisler 1996 yılı sonu, 1997 yılı ortalarında işletmeye alınabilecektir. Soru 3 : Bu sıkıntıların Doğu ve Güneydoğu’da yaşanmasındaki sebep siyasi midir? Cevap 3 : Van’da ve bölgede yaşanan elektrik kesintileri ile voltaj düşüklüğünün nedenleri birinci soruda açıklanmıştır. Bu sıkıntıların yaşanmasında siyasî bir sebep sözkonusu değildir. Soru 4 : Yarımşar saatlik diğer bölgelerden yapılacak kısıntılarla bölgeye yardımcı olunamaz mı? Cevap 4 : Bölgede enerji eksikliği olmayıp, aksine ihtiyaçtan çok fazla üretim tesisi (Karakaya, Keban, Atatürk santralları) mevcuttur. Sorun, iletim tesislerindeki yetersizlikler ve mevcut iletim hatlarının yükünü azaltacak gerilim regülasyonu sağlayacak Batman, Kralkızı, Dicle ve Özlüce HES gibi lokal üretim tesisleri eksiklikleridir. DSİ Yatırım Programında yer alan bu tesislerin 1997 ve 1998 yıllarında devreye alınması öngörülmektedir. Bu çerçevede, diğer bölgelerimizden enerji kesiminin bu bölgeye bir yardımı olmayacaktır. Soru 5 : Bu konuların halli için acilen ne gibi başka tedbirler almayı düşünüyorsunuz? Cevap 5 : Bölgedeki geciken iletim tesislerinin 1995 yılında ihaleleri tamamlanarak süratle yapımına başlanmıştır. Diyarbakır’a konulacak 380/154 kV 3. trafo da bölgeyi rahatlatacaktır. İhalesi sonuçlanma aşamasında olan bu işin termin tarihi Nisan 1997’dir. Ancak, işin aciliyeti nedeniyle daha kısa vadeli çözüm olarak Diyarbakır’a geçici bir trafonun konulması ve Diyarbakır-Batman 380 kV hattın termini ile paralel olarak Ekim 1996 sonuna kadar servise alınması için olağanüstü gayret sarfedilmektedir. 6. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Emlak Konut A.Ş.’ne alınan personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/414) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 4.3.1996 Akın Gönen Niğde 1. Kamudaki kadro fazlalığını gidermek amacıyla ve ekonomik nedenlerle kamu personeli alınmasına sınırlama getiren son Başbakanlık Genelgesi ne zaman resmen yayınlanmıştır ve yürürlüğe girmiştir? 2. Bu genelge Emlak Konut A.Ş. gibi kamu bankalarını kapsamakta mıdır? Emlak Konut A.Ş. Yönetim Kurulunun ayrıca personel alımında kısıtlama yapılması ile ilgili bir kararı var mıdır? 3. Emlak Konut A.Ş. ve varsa bağlıları 1995 yılı içerisinde kaç personel alımı yapmışlardır? Varsa bu alımlar hangi hizmet gerekleri sonucu olmuştur? 4. Emlak Konut A.Ş. ve varsa bağlıları 1995 Aralık, 1996 Ocak-Şubat ayları içerisinde kaç personel almışlardır? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.002/464 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen’in ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/414-711 sayılı soru önergesi. Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen’in Sayın Başkanımıza tevcih ettiği ilgi yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Dr. Rüşdü Saracoglu Devlet Bakanı Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen tarafından cevaplandırılması istenen sorularla ilgili açıklamalar aşağıdadır. Soru 1 : Kamudaki kadro fazlalığını gidermek amacıyla ve ekonomik nedenlerle kamu personeli alınmasına sınırlama getiren son Başbakanlık Genelgesi ne zaman resmen yayınlanmıştır ve yürürlüğe girmiştir? Cevap 1 : Bu konuda T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 30.1.1995 tarih ve 1434 sayılı 1995/4 nolu Genelge, yine T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 21.9.1995 tarih ve 13484 sayılı 1995/26 nolu Genelge ile T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 25.3.1996 tarih ve 4629 sayılı 1996/15 nolu Genelgeleri yayınlanmıştır. Soru 2 : Bu genelge Emlak Konut A.Ş. gibi kamu bankalarını kapsamakta mıdır? Emlak Konut A.Ş. Yönetim Kurulunun ayrıca personel alımında kısıtlama yapılması ile ilgili bir kararı var mıdır? Cevap 2 : Emlak Konut A.Ş. T. Emlak Bankası A.Ş.’ye bağlı ortaklık statüsü ile bağlı bir inşaat şirketidir. Şirket Yönetim Kurulunun personel alımında kısıtlama yapılması ile ilgili bir kararı yoktur. En son yayınlanan Genelgeler doğrultusunda hareket edilmektedir. Soru 3 : Emlak Konut A.Ş. ve varsa bağlıları 1995 yılı içerisinde kaç personel alımı yapmışlardır? Varsa bu alımlar hangi hizmet gerekleri sonucu olmuştur? Cevap 3 : Emlak Konut A.Ş. 1995 yılı içerisinde Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 9.12.1994 tarih ve 19320 sayılı müsaadelerine istinaden bir personelin açıktan atamasını yapmıştır. 1995 yılı içerisinde 7’si nakil, 3’ü emekli ve 3’ü istifa olmak üzere toplam 13 personel Şirketten ayrılmıştır. Soru 4 : Emlak Konut A.Ş. ve varsa bağlıları 1995 Aralık, 1996 Ocak-Şubat ayları içerisinde kaç personel almışlardır? Cevap 4 : Emlak Konut A.Ş. 1996 yılı içerisinde Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 25.12.1995 tarih ve 18804 sayılı müsaadesine istinaden 5 personelin açıktan atamasını yapmış olup, personel alımı; devam eden inşaatların süresinde tamamlanması ve ihalesi yapılan yeni inşaat taahhütlerinin zamanında bitirilmesi amacına yöneliktir. 1996 yılı içerisinde 1’i nakil, 4’ü emekli ve 6’sı da kanunî hakları verilerek iş akitleri fesh edilen toplam 11 personel Şirketten ayrılmıştır. 7. – Diyarbakır Milletvekili Yakup Hatipoğlu’nun, Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/441) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 11.3.1996 Yakup Hatipoğlu Diyarbakır Sorular : 1. GÜNSİAD’dan aldığım bir mektupta Özelleştirme İdaresi tarafından satışa çıkarılan ve Uzanların Sema Sanayi ve Ticaret A.Ş. adlı paravan bir şirketle talip olduğu Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirilmesi söz konusudur. Doğru mu? 2. Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirilmesi halinde Güneydoğuda 29 iş adamları tarafından kurulan GÜNSİAD şirketi ile halktan tasarruf sahibi olanların da adı geçen fabrikaya talip olmaları halinde bölgenin sosyo ekonomik durumu göz önünde bulundurularak fabrikanın satışı esnasında dikkate alınacak mı? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.002/466 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/441-788 sayılı yazısı. Diyarbakır Milletvekili Sayın Yakup Hatipoğlu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Dr. Rüşdü Saracoglu Devlet Bakanı Devlet Bakanlığına (Sayın Dr. Rüşdü Saracoglu) İlgi : Devlet Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğünün 10.4.1996 gün ve 268 sayılı yazısı. Diyarbakır Milletvekili Sayın Yakup Hatipoğlu tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen 7/441-788 esas sayılı yazılı soru önergesine verilen cevap aşağıdadır. Soru 1 : GÜNSİAD’dan aldığım bir mektupta Özelleştirme İdaresi tarafından satışa çıkarılan ve Uzanların Sema Sanayi ve Ticaret A.Ş. adlı paravan bir şirketle talip olduğu Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirilmesi söz konusudur. Doğru mu? Cevap 1 : Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 14.6.1995 tarih ve 95/41 sayılı kararı ile Türkiye Çimento ve Toprak Sanayii T.A.Ş.’nin 11 bağlı ortaklığı özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Bu ortaklıklardan birisi olan Ergani Çimento Sanayii T.A.Ş.’de kapsam ve programda olduğundan söz konusu fabrika ile ilgili özelleştirme çalışmaları halen devam etmektedir. Soru 2 : Ergani Çimento Fabrikasının özelleştirilmesi halinde Güneydoğuda 29 iş adamı tarafından kurulan GÜNSİAD şirketi ile halktan tasarruf sahibi olanların da adı geçen fabrikaya talip olmaları halinde bölgenin sosyo ekonomik durumu göz önünde bulundurularak fabrikanın satışı esnasında dikkate alınacak mı? Cevap 2 : Ergani Çimento Sanayii T.A.Ş. için açılan ihaleye katılan üç firmadan biri de GÜNSİAD İnşaat ve Ticaret A.Ş. olup teklifi ihale komisyonunca değerlendirilmeye alınmıştır. İhalede en yüksek teklifi veren Sema Sanayii ve Ticaret A.Ş. ile ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığından görüş alındıktan sonra ihale sonucu Özelleştirme Yüksek Kuruluna sunulacaktır. GÜNSİAD İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin teklifi de Özelleştirme Yüksek Kuruluna sunulacak olan raporda belirtilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Uğur Bayar Başkanvekili 8. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Emlak Bankasının kârına ve reklam giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’nun yazılı cevabı (7/455) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim. 13.3.1996 Kemalettin Göktaş Trabzon 1. 1993-94 ve 1994-95 yıllarında Emlak Bankasının kârı ne kadardır? 2. Aynı yıllarda Emlak Bankasının toplam reklam gideri kaç TL.’dir? 3. Verilen reklamlar yıllar itibariyle hangi gazeteye ve hangi televizyona kaç TL.’lik reklam verilmiştir? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.002/465 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/455-820 sayılı yazısı. Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı ekinde alınan yazılı soru önergesinde yer alan sorularla ilgili olarak hazırlanan cevap ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Rüşdü Saracoglu Devlet Bakanı Trabzon Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş tarafından cevaplandırılması istenen sorularla ilgili açıklamalar aşağıdadır. Soru 1 : 1993-94 ve 1994-95 yıllarında Emlak Bankasının kârı ne kadardır? Cevap 1 : Yıllar itibariyle Bankamızın kârı aşağıda belirtilmiştir. 1993 Yılı Kârı : 706 937 415 080.- TL 1994 Yılı Kârı : 1 010 769 641 795.- TL 1995 Yılı Kârı : 114 169 493 860.- TL Soru 2 : Aynı yıllarda Emlak Bankasının toplam reklam gideri kaç TL.’dir? Cevap 2 : Bankamızın yıllar itibariyle yaptığı reklam harcamaları aşağıda belirtilmiştir. 31.12.1993 194 567 029 227.- TL 31.12.1994 396 211 179 255.- TL 31.12.1995 937 139 667 354.- TL Soru 3 : Verilen reklamlar yıllar itibariyle hangi gazeteye ve hangi televizyona kaç TL.’lik reklam verilmiştir? Cevap 3 : Yıllar itibariyle gazete ve televizyonlara verilen reklam dağılım listeleri ektedir. Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır. 9. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tekel Genel Müdürlüğünün reklam giderlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık’ın yazılı cevabı (7/521) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 27.3.1996 Ahmet Derin Kütahya Tekel Genel Müdürlüğünün 1993-1994 ve 1995 yıllarındaki reklam giderleri ne kadardır? Hangi basın organları vasıtasıyla yapılmıştır? Ve her birine ne kadar reklam bedeli ödenmiştir? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.006/302 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Kan. Kar. Dai. Bşk. Kan. Kar. Md. 8.4.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/521-1023/2647 sayılı yazısı. Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in Tekel Genel Müdürlüğünün reklam harcamalarıyla ilgili yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Eyüp Aşık Devlet Bakanı Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in yazılı soru önergesi. Soru : Tekel Genel Müdürlüğünün 1993, 1994 ve 1995 yıllarındaki reklam giderleri ne kadardır? Hangi basın organları vasıtasıyla yapılmıştır? Ve her birine ne kadar reklam bedeli ödenmiştir? Cevap : Tekel Genel Müdürlüğünün Reklam giderleri 1993 yılında 7 465 753 633.- TL., 1994 yılında 47 775 697 553,53 TL., 1995 yılında ise 229 970 424 264,57 TL.’dir. Bu giderler içinden 1993, 1994 ve 1995 yıllarında hangi basın kuruluşlarına ne kadar bedel ödendiği ekli listede belirtilmiştir. Arz ederim. Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır. 10. – Tokat Milletvekili Ahmet Feyzi İnceöz’ün, canlı hayvan ve sığıreti ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/545) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın İsmet Atilla tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 1.4.1996 Ahmet Feyzi İnceöz Tokat Kamuoyunda deli dana hastalığı olarak bilinen hayvanlardan insanlara bulaşabilen hastalıkla ilgili kamuoyunda bir takım soru işaretlerinin giderilmesi lazımdır. Söz konusu hastalığın kamuoyunca yeterince bilinmediği ve dünya kamuoyunun şu anda üzerinde ilgilendiği konulardan birisi olan bu hastalık, ülkemizi ilgilendirdiği kanaatındayım. Bu itibarla; 1. İngiltere’den son 1 yıl içinde ne kadar canlı hayvan ve sığır eti ithal edilmiştir? 2. Bu ithalat hangi firmalar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir ve bunların ne kadarı tüketime sunulmuştur? 3. Bu hastalık bakımından risk taşıyan ülkeler hangisidir? Bu ülkelerden gerçekleştirilen ithalatın boyutu ne noktadadır? 4. Halk sağlığı açısından çok önemli olan bu hastalık için acilen almayı düşündüğünüz tedbirler nelerdir? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 9.5.1996 Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : KH-HHK/1483 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine İlgi : 8 Nisan 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/545-1077/2795 sayılı yazınız. Tokat Milletvekili Sayın Dr. Ahmet Feyzi İnceöz tarafından Bakanlığımca cevaplandırılmak üzere verilen ilgi yazınız ekindeki yazılı soru önergesi incelenmiştir. Buna göre; 1. İngiltere’den 1990 yılından beri canlı hayvan ithalatı yapılmamıştır. Ancak Aralık 1995’de 20 ton Ocak 1996’da 20 ton olmak üzere toplam 40 ton taze veya soğutulmuş kemiksiz et ithalatı gerçekleştirilmiştir. 2. 9 Ağustos 1995 tarihli Bakanlığımız tebliği çerçevesinde Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının verdiği ithal izni çerçevesinde Bakanlığımızdan Kontrol Belgesi alan Adana Güneş Tarım Ürünleri firması tarafından 40 ton kemiksiz et ithalatı yapılmış ve tüketime sunulmuştur. Miktarın küçük olması nedeniyle söz konusu etlerin tamamı tüketilmiş olabilir. 3. BSE hastalığı bakımından İngiltere, İskoçya, İrlanda, K. İrlanda, Fransa, Portekiz ve İsviçre risk taşımaktadır. Bu ülkelerden bulaşmaya sebep olabilecek hayvan ve hayvansal ürün ithalatı 27 Mart 1996 tarihinden itibaren durdurulmuş olup, bu ülkelerden İngiltere, İrlanda, K. İrlanda ve İskoçya’dan bulaşmaya vasıta olabilecek riskli ürünlerin ithalatı 1990 yılından beri yasak koyulmuştur. Ancak, taraf olduğumuz Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşmasına göre uluslararası Salgın Hayvan Hastalıkları Ofisinin belirlediği şartlar doğrultusunda bu ülkelere konulan yasaklama 19.7.1995 tarihinde daraltılmamıştır. Bu tarihten itibaren tekrar yasakladığımız 27.3.1996 tarihine kadar İngiltere’den toplam 40 ton taze veya soğutulmuş et ithal edilmiş olup bunun dışında bir ithalat yapılmamıştır. 4. Halk sağlığı ve hayvan sağlığı açısından önemli olan bu hastalık ile ilgili olarak Bakanlığımızca hastalık görülen ülkelerden bulaşmayı sebep olabilecek bütün hayvan ve hayvansal ürün ithalatı 27.3.1996 tarihinden itibaren yasaklanmıştır. Yasaklanan mallar listesi ekte sunulmuştur. Hastalık nedeniyle yasaklanan ülkeler, A.B. Veteriner Komitesi ve Uluslararası Salgın Hayvan Hastalıkları Ofisi nezdinde takip edilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. İsmet Attila Tarım ve Köyişleri Bakanı Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır. 11. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul İli otoyol gişelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in yazılı cevabı (7/561) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul 1. İstanbul İli otoyol gişeleri personel eksikliğinden çalışamamaktadır. Bu gişeler sürücülere eksiksiz ve tam olarak ne zaman hizmet verir hale gelecektir? 2. İstanbul İli köprü geçişlerini hızlandırmak için abonman bilet, jeton, manyetik kart kullanımı gibi yöntemleri uygulamayı düşünmekte misiniz? Evetse ne zaman? Hayırsa neden? T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 2.5.1996 Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/1020 Konu : İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın Yazılı Soru Önergeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) Başbakanlığın 19.3.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-87/1032 sayılı yazısı. b) T.B.M.M.’nin 9.4.1996 gün ve A.02.0.GNS.0.10.00.02-7/561-1104/2853 İlgi (a) ve (b) yazılar ilişiğinde alınan, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın “Otoyol Gişeleri” konusundaki yazılı soru önergeleri incelenmiştir. Günümüzde Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri ile 1 246 km. uzunluğunda olan otoyollar üzerindeki 63 istasyonda 303 adet çıkış ve 161 adet giriş gişesi bulunmaktadır. Bu istasyonlarda 1 350 adet gişe memuru çalışmaktadır. İşletmeye açık otoyollar ve köprüler üzerindeki trafik her yıl artmakta, buna karşılık ücret toplama işini yürütmekte olan gişe memurlarının sayısı istifa, tayin, rapor vb. nedenlerden dolayı azalmaktadır. Bugünkü mevzuat çerçevesinde yeni eleman alımı çok zordur. Mevcut koşullarla, gişelerde üç vardiya ile çalışma yapılmakta, trafiğin çok yoğun olduğu saatlerde imkânlar dahilinde gişe memuru sayısı artırılmakta, gece vardiyalarında trafiğin azalması dikkate alınarak daha az sayıda gişe memuru çalıştırılmaktadır. Trafik yoğunluğunun önemli derecede arttığı haftasonu ile resmi tatil öncesi ve sonrasında, personel sıkıntısı nedeniyle bilhassa Çamlıca ve Mahmutbey gibi alın istasyonlarında trafiği rahatlıkla karşılayacak miktarda gişe açılmasında sıkıntı çekilmekte ve zaman zaman basına da yansıyan kuyruklar oluşmaktadır. Anadolu otoyolunun İstanbul’a giriş noktasında bulunan Çamlıca gişeleri, otoyollarımız üzerinde bulunan en büyük istasyonlardan biridir. 1995 yılında bu istasyondan çıkış yapan araç sayısı 5 831 912’dir. Gerek personel eksikliği gerekse teknik sorunlar, burada zorlukların yaşanmasına neden olmaktadır. Çamlıca gişelerindeki sorunların kısa vadede aşılması için mevcut boş gişe adalarına 4 tane çıkış, 2 tane giriş gişesi tesis edilmiştir. Bu işlem, ekipmanı değiştirilen başka bir istasyondaki gişelerden elde edilen kullanılabilir özellikteki malzemelerin transferi ile sağlanmıştır. Diğer gişelerdeki hizmetin kısmen aksaması pahasına da olsa, Çamlıca gişelerine diğer gişelerden personel takviyesi yapılmıştır. Böylece yılbaşı tatili dönüşünde yaşanan sıkıntılar Şeker Bayramı tatilinde yaşanmamıştır. Otoyollar üzerinde tesis edilen ücret toplama sistemleri yurtdışı kaynaklı olduğundan arızalanan ünitelerin tamirinin yapılması, gerekli yedek parçaların teminindeki zorluk nedeni ile kısa sürede mümkün olamamaktadır. Mevcut prosedür ile malzeme temini uzun zaman almaktadır. 1995 yılında, Yatırım Programında bulunan “Otoyol Bakım İşletme Tesisleri Acil Haberleşme, Elektrik ve Elektronik Ücret Toplama Sistemi” projesi kapsamında bir kısım yedek parçanın temini için ihale yapılmıştır. Yurtdışından getirilecek bu yedek malzemelerin kısmî teslimatlarına başlanılmış olup, teslimatlar opsiyon süreleri içinde tamamlanacaktır. Köprüler ve otoyollar için, ücret toplamada insan faktörünü azaltacak otomatik geçiş, kartlı geçiş gibi konularda teknik çalışmalar yapılmakta olup, uygulama olanakları aranmaktadır. Gişelerin trafik taleplerini karşılayacak şekilde açık tutulabilmesi için gerekli ücret toplama personeli sayısı 2000’dir. Halen mevcut gişe memurlarına ek olarak 650 adet gişe memuruna acil ihtiyacımız bulunmaktadır. 650 kişilik gişe memuru ihtiyacımızın 84 adedinin halen elimizde boş bulunan gişe memuru kadrosu ile sağlanması, kalan 566 adedinin ise sözleşmeli statü ile çalıştırılması gerekmektedir. Gişe memurlarının daha randımanlı çalışmalarını sağlamak için bu personelin devlet memuru yerine sözleşmeli statüde çalıştırılabilmesi hususu Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığına iletilmiş olup, henüz sonuca ulaşılamamıştır. Otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin 25 Mart 1996 gününden itibaren artırılması ile gelirlerinin yaklaşık % 100 oranında artması beklenmektedir. Ayrıca otoyol ve köprülerden elde edilen hâsılattan otoyol bakım ve işletme giderlerine ayrılan % 10 oranının önemli ölçüde artırılması çalışmalarına da devam edilmektedir. Otoyol kullanıcılarına emniyetli ve konforlu seyahat imkânı sağlamak için bir an önce gişe memuru ihtiyacımızın karşılanması, otoyol bakım ve işletmeye ayrılan payın artırılması konusundaki çalışmaların sonuçlandırılması gerekmektedir. Günümüzde Boğaz köprülerinin geçiş ücretlerinin tahsilinde para yerine kullanılan, ücret karşılığında bankadan temin edilen köprü bileti (ön ödemeli bilet) kullanımı mevcuttur. Trafik akışını hızlandırmak için, öncelikle Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinde halen kullanılmakta olan operatörlü gişelerin yerine geçebilecek otomatik ücret toplama sistemi konusundaki teknik çalışmalar tamamlanmıştır. Tasarlanan proje ile gişelerde durdurulmadan geçen araçlardan mevcut sisteme nazaran çok daha hızlı geçiş ücreti tahsil edilmesi mümkün olabilecektir. Bu projenin 1996 yılında gerçekleşmesi konusundaki çalışmalar sürdürülmektedir. Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim. Mehmet Keçeciler Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 12. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, canlı hayvan ithaline ve sığır vebasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/563) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın İsmet Attila tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Bülent Akarcalı İstanbul 1. “Deli Dana” tanımıyla kamuoyuna mal edilen hastalıklı sığırların Türkiye’ye ithal edilmesini önlemek için ne gibi tedbirler alınmıştır ve alınması düşünülmektedir? 2. Türkiye’ye; Romanya, Ukrayna, Bulgaristan ve Rusya’dan kesim için getirilen canlı hayvanların hormonlu ve radyasyonlu olup olmadığının tesbiti hakkında ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? 3. Hayvancılığı Geliştirme Projesi kapsamında, Rusya, Ukrayna ve Fransa’dan ithal edilen süt ve besi hayvanlarının bir kısmı özellikle Diyarbakır yöresinde vebalı, yaralı-bereli olarak dağıtılmaktadır. a) Zararı kim karşılayacaktır? b) Vebalı yaralı-bereli hayvanları kim ithal etmiştir? c) Bu ithalat ve dağıtımı yapanlar hakkında ne gibi işlemler yapılacaktır? 4. Kocaeli Gebze İlçesi Mudanlı Köyünde ortaya çıkan ve çevreye yayılan Sığır Vebasını önlemek için ne gibi tedbirler alınmaktadır? Vebalı sığırların menşei belli midir? İthal iseler, kim, ne zaman ithal etmiştir? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü 9.5.1996 Sayı : KH-HHK-1484 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine İlgi : 9.4.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/563-1106/2855 sayılı yazısı. İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından Bakanlığımca cevaplandırılmak üzere verilen ilgi yazınız ekindeki yazılı soru önergesi incelenmiştir. Buna göre; 1. Deli Dana (BSE) Bovine Spongiform Encephalopathy hastalığının 1989 yılı sonlarında İngiltere’de görülmesiyle 1990 tarihinden itibaren İngiltere, İrlanda, K. İrlanda, İskoçya orijinli canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatı yasaklanmıştır. Ancak taraf olduğumuz Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşması kuralları gereğince Uluslararası Salgın Hayvan Hastalıkları Ofisi’nin koyduğu şartlar doğrultusunda 19.7.1996 tarihinden itibaren yasaklama kısmen kaldırılmıştır. Bu hastalığın son zamanlarda bu ülkelerde ve diğer bazı Avrupa Ülkelerinde de ortaya çıkmasıyla birlikte 27.3.1996 tarihinden itibaren İngiltere, K. İrlanda, İskoçya, İrlanda, Fransa, Portekiz ve İsviçre’den canlı hayvan, et ve diğer hayvansal ürünlerin ithalatı yasaklanmış bulunmaktadır. Bakanlığımızca hastalığın durumu sürekli takip edilmekte olup, gelişmelere göre hareket edilecektir. Ayrıca yasaklı ülkeler orijinli hayvanların 3 üncü ülkelerden ülkemize girişinin engellenmesi için de hayvanların ithal edileceği ülkede doğup büyüdüğünü teyid eden resmi bir belge ile bu belgenin Dışişleri Bakanlığımızın yurtdışı temsilcilikleri tarafından da onaylanması şartı getirilmiş bulunmaktadır. 2. Ülkemize ithal edilen bütün hayvanların sağlık muayene ve kontrolleri çok sıkı bir şekilde yapılmaktadır. Kasaplık hayvanlardan alınan idrarlar hormon yönünden Bakanlığımız laboratuvarlarında kontrol edilmektedir. Radyasyon kontrolleri ise Atom Enerjisi Araştırma Kurumu tarafından yapılmaktadır. Bugüne kadar Romanya, Ukrayna, Bulgaristan ve Rusya’dan kesim için getirilen hayvanlarda hormon ve radyasyon yönünden bir olumsuzluk bulunmamıştır. 3. Canlı hayvan ithalinde ülkemiz insan ve hayvan sağlığına olumsuz etki yapacak bir ülkeden ithalat izni verilmemektedir. Yurtdışından ithal edilen damızlık hayvanlar ihracatçı ülke topraklarında Bakanlığımızca görevlendirilen Veteriner Hekim ve Zooteknistler tarafından kontrol edilmekte ve ayrıca ülkemize ithal edilen tüm hayvanlar gümrük kapılarında görevli veteriner hekimler tarafından da sağlık muayene ve kontrolünden geçirilmektedir. Kasaplık ve besilik hayvanlar da aynı şekilde gümrük giriş kapılarında oluşturulan seçim ve muayene heyetleri tarafından kontrole tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla ithal edilen hayvanların vebalı olmaları mümkün değildir. Ancak ithal edilen hayvanlarda zaman zaman uzun yol şartlarına bağlı olarak yaralanmalar olabilmektedir. Bu çerçevede; a) Yetiştiricilere teslimi yapılan damızlık hayvanlar 30 gün süre ile sigortalı olduklarından bu süre içindeki kayıplar sigorta tarafından ödenmektedir. Besiyi olumsuz yönde etkileyecek şekilde yaralı hayvanlar besici tarafından kabul edilmediği gibi teslim de edilmemektedir. b) Vebalı hayvan ithalatının yapılması mümkün değildir. c) Gümrük giriş kapılarında yapılan kontrollerde vebalı bir hayvanın tesbiti halinde bu hayvanlar şüpheli görülen hayvanlarla birlikte tazminatsız olarak itlaf edilirler. Bu ithalatı yapan firmaya bir daha ithalat için kontrol belgesi düzenlenmez ve durum ayrıca Dış Ticaret Müsteşarlığına da intikal ettirilir. 4. Kocaeli Gebze İlçesi Mudanlı Köyünde 13.2.1995 tarihinde çıkan sığır vebası hastalığına karşı derhal idarî ve fennî tedbirler alınarak hastalık söndürülmüştür. Hastalığa yakalanan hayvanlar yerli hayvanlar olup, Doğu ve Güneydoğu komşu ülkelerden getirilen kaçak hayvanların satın alma yoluyla işletmeye sokulması suretiyle hastalık bulaşmıştır. Hastalığa yakalanan hayvanlar tazminatlı olarak itlaf edilmiş ve tazminatları ödenmiştir. Adı geçen İl ve İlçede vebaya karşı aşılama çalışmaları tamamlanmış ve çevreye yayılması önlenmiş olup halen bu ilimizde herhangi bir problem bulunmamaktadır. Bilgilerinize arz ederim. İsmet Attila Tarım ve Köyişleri Bakanı 13. – Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu’nun, et ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı İsmet Attila’nın yazılı cevabı (7/582) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca aşağıdaki soruların yazılı cevaplandırılması hususunda tavassutunuz için gereğini arz ederim. Doç. Dr. Kahraman Emmioğlu Gaziantep 1. Ülkeye 1995 yılında kimlerin sahibi veya ortağı olduğu hangi firmalar ne kadar ithal et sokmuşlardır? 2. Kayıt dışı sokulan ithal et miktarı tahmini ne kadardır? 3. İthal edilen etlerde Deli Dana hastalığı olup olmadığını Ankara Hıfzıssıha Kurumu tahlil neticesinde tesbit edilebilmekte midir? Şimdiye kadar bu maksatla tahlil yapılmış mıdır? 4. Halen stokta bulunan ithal etlerin kontrolu konusunda ne gibi tedbirler alınmıştır? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü 9.5.1996 Sayı : KH-HHK/1482-009658 Konu : Soru Önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 16 Nisan 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/582-1139/2923 sayılı yazınız. Gaziantep Milletvekili Sayın Kahraman Emmioğlu tarafından Bakanlığımca cevaplandırılmak üzere verilen ilgi yazınız ekindeki yazılı soru önergesi incelenmiştir. Buna göre; 1. 1995 yılı içerisinde ekte isimleri liste halinde verilen firmalar tarafından 41 493 ton karkas, 3 609 ton kemiksiz et ithalatı yapılmıştır. 2. Kayıt dışı sokulan etler kaçak et olarak mütalaa edildiğinden Gümrük Giriş kapılarında Gümrük Müsteşarlığı teşkilatlarınca tesbit edilen kaçak et miktarı hakkında Bakanlığımıza intikal eden bir bilgi bulunmamaktadır. Diğer taraftan gümrük kapılarındaki kontroller Gümrük Müsteşarlığının yetki ve görev alanında bulunmaktadır. 3. Ülkemize ithal edilen etler, gümrük kapılarında Bakanlığımız Gümrük Veteriner Hekimlerince fiziksel ve organoleptik muayenelerden sonra alınan örnek numunelerin Bakanlığımızın İl Kontrol Laboratuvarlarında fiziksel, kimyasal, hormonal ve mikrobiyolojik yönden kontrolleri yapılmaktadır. Deli Dana hastalığı yönünden etlerde dünyada bir teşhis metodu bulunmaması nedeniyle teşhisi mümkün değildir. Ancak bu hastalığın görülmediği ülkelerden et ithaline izin verilmekte ve ihracatçı ülke garantisi alınmaktadır. 4. Halen stokta bulunan etler, ithal aşamasında gerekli kontrolleri yapıldığından ikinci defa muayene gerektirecek bir durum söz konusu olduğunda ilgili kurumların kendi sağlık elemanlarınca ve ayrıca gerektiğinde Bakanlığımız teşkilatı tarafından da yapılmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. İsmet Attila Tarım ve Köyişleri Bakanı AYTAÇ DIŞ TİC. IBORAL TİC. ECHO GIDA ETEKS ETÇİLER MELİTA VAN-ET GENÇLER TESUTEKS YAŞAR DIŞ TİC. İNTER GIDA İMEKS TEPETAŞ PINAR ET DENEN ORAL ET BAŞYAZICIOĞLU G.C. GIDA TAMET ENTAŞ SARTRAOG ELİF ET KİPA PAZARLAMA MAÇ TARIMSAL İSMER TARK TARIMSAL ETSAN GIDA DÖRTLER ARET TANSAŞ KARATAR TURİZM ÖNGEL ET ANADOLU ET MAÇ TARIMSAL MELİTA GIDA BERKA İNŞ. BULATA DERİ BAŞARAN TİC. ÖZDANACI ET BORAL ET BESLER ET ÖZÇAKIR GIDA ÜÇ NOKTA TİC. PINAR DENİZ PINAR YEM ASSAN GIDA AS-SAC BOZBEYOĞLU ET FIRAT ET MARET DEVİR DERİ ETTAT GENÇOĞLU PINAR SU PINAR UN BALET TEMPO İLHAN PEHLİVAN ET GANDEZ DIŞ TİC. FLORYA TİC. GAMBE TİC. FLORA TİC. BAŞBİL TİC. ET-TAV ERHAN BALTA BAŞKENT ET EGE CAN ET ATTOĞLU DIŞ TİC. ÖZDANACI ÖZSU ÇETİN GIDA İSTEK TURİZM BULUT BESİCİLİK ODABAŞI TİC. METE DIŞ TİC. AKSARAY DUYGU GIDA HALİKARNAS TURİZM TİDAŞ TİC. HARMANCI ET OREL DOMDA TİC. NAÇ DIŞ TİC. HASAN TAHSİN BERMA TİC. BETAN GIDA AK OTOMOTİV TİC. İNTERMED TİC. İSTANBUL ET EKŞİ GEMRÖKLEME RCS DIŞ TİC. NUR KOLL. ŞTİ. MEHMET PAMUKCU AREKS TİC. SÖDAŞ TİC. ER-MET PAMUKCUOĞLU TİC. MUKESA COŞKUN ET EGE DERİ YADAŞ TİC. BERİL METAL TİC. DENKA TİC. DSNKA DERİCİLİK BİRLEŞİK DERİCİLİK FARKO NUR-VİZYON KOCALAR TİC. TEKSİM TİC. ŞARK ET SAMUKO TİC. DEMİR HALİ TEKSTİL KULE KARDEŞLER YAVUZ GIDA KÖKLE İTH. NUTA ET B.İLGİN BULUTOĞLU CAN-KA ALMER MEHMET AKIN DAVGE HAYVANCILIK GRANT TİC. DEMTUR DIŞ TİC. TEMSE İNŞAAT ÖZDABAK TİC. ELKOLİT TİC. TORKİSTAN TİC. KARTARAN TİC. ANETSAN TİC. BORAK TİC. SET-İŞ SAMETAL ETP ET KESİMOĞLU ÖZKUYUMCULUK TİC. TİPAŞ TURİZM GCHO GIDA ZEKİ SONAL TRGDOLİ MARMARA TİC. HAYRİ DURMAZ GEKA TİC. ÖZSU GIDA ÖZÇAKIR GIDA SÜLEYMANOĞLU TİC. NAM İÇ DIŞ TİC. VİLMEKS TİC. TARLA TARIMSAL DEMİRCİOĞLU TİC. VAK-BİR TİC. AKYIL DIŞ TİC. GLOMAR TİC. DASTANLAR TİC. ÇEKMECE ET HAKAN GIDA BONFİLET TİC. GRLUKS DERİ SAN. FİLMOTOK KAYAK SUCUKLARI BOĞAZİÇİ ET 14. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Yozgat ve ilçelerine bağlı bazı köylerin içme suyu şebekesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı İ. Yaşar Dedelek’in yazılı cevabı (7/592) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Devlet Bakanı İ. Yaşar Dedelek tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 10.4.1996 Dr. Kâzım Arslan Yozgat 1. Yozgat İli Merkez Cihanpaşa ve Saraykent İlçesi Çiçekli Köylerinin içme suyu şebekesi inşaatlarının son durumu nedir? 2. Şu anda büyük bir kısmı bitmiş olan bu şebekeler ne zaman tamamlanacaktır? 3. 1996 bütçesinde bu işler için ne kadar ödenek ayrılmıştır? 4. Biran önce bu insanlarımızın mağduriyetini gidermeyi düşünüyor musunuz? T. C. Devlet Bakanlığı 8.5.1996 Sayı : B.02.0.0011-28/0590 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 17.4.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/592-1233/3275 sayılı yazınız. Yozgat Milletvekili Sayın Kâzım Arslan’ın 10.4.1996 tarih ve 7/592-1233 sayılı yazılı soru önergesinde belirtilen Cihanpaşa ve Çiçekli köyleri içmesuyu konusu incelenmiştir. Yozgat-Merkez-Cihanpaşa Köyü içmesuyu, geçmiş yıllarda yapılmış olup onarılması gerekmektedir. Yozgat Saraykent Çiçekli Köyü içme suyunun bir kısmı 1995 yılında inşa edilmiş ve “Devam eden içme suyu inşaatı” olarak 1996 programında yer almıştır. Cihanpaşa köyü içme suyu ikmal-onarım, Çiçekli Köyü içme suyu ise inşaat programında bulunmakta olup, 1996 yılında tamamlanacaktır. Yukarıda adı geçen köylerin her biri için 1996 yılı bütçesinden 600’er milyon TL. ödenek ayrılmıştır. Bütçemizin elverdiği ölçülerde yurdumuzun içme suyu bulunmayan tüm köylerinin içme suyuna kavuşturulması Bakanlığımızın ana hedeflerindendir. Gereği için bilgilerinize arz ederim. İ. Yaşar Dedelek Devlet Bakanı 15. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Şanlıurfa sınırları içindeki karayollarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mehmet Keçeciler’in yazılı cevabı (7/594) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından, yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim. Saygılarımla. Abdülkadir Öncel Şanlıurfa 1. Akçakale-Suruç Karayolunun asfalt olarak kaplaması için 1996 yılı Yatırım Programına ne kadar ödenek konmuştur? 2. Şanlıurfa İlinin Akçakale çıkışı Havaalanına kadar 10 km.’lik bölünmüş çift yönlü yolun yapımı için ödenek ayrılmış mıdır? T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 9.5.1996 Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/1110 Konu : Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in Yazılı Soru Önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM’nin 17.4.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/594-1236/3284 sayılı yazısı. İlgi yazı ilişiğinde alınan, Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Akçakale’yi direkt olarak Suruç’a bağlayan Akçakale-Suruç yolu, karayolları yol ağında yer almamakta olup; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün sorumluluğundadır. 2. Şanlıurfa-Akçakale yolu, Karayolları Genel Müdürlüğümüzce 1996 yılı Yatırım Programına yeni iş olarak teklif edilmiş; ancak DPT Müsteşarlığınca Yatırım Programından çıkarılmıştır. Bilgi ve gereğini arz ederim. Mehmet Keçeciler Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 16. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’ün, Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun Keskin-Cinali mevkiindeki trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Ülkü Güney’in yazılı cevabı (7/598) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki konunun İçişleri Bakanlığı tarafından cevaplandırılması konusunda aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 10.4.1996 Doç. Dr. Abdullah Gül Kayseri Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun Keskin-Cinali mevkiinde son 5 sene içerisinde kaç trafik kazası olmuştur ve bu kazalar neticesindeki can ve mal kaybı nedir? T. C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 9.5.1996 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01 Konu : Yazılı Soru Önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 17.4.1996 gün ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1371 sayılı yazısı. Kayseri Milletvekili Abdullah Gül tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. Önergede sözü edilen, Ankara-Kayseri Devlet Karayolunun Keskin-Cinali mevkiinde son 5 yıl içerisinde 65 trafik kazası olmuştur. Bu kazalar neticesinde 4 kişi hayatını kaybetmiş, tahmini 1 986 150 000 TL. maddî hasar meydana gelmiştir. Bilgilerinize arz ederim. Doç. Dr. Ülkü Güney İçişleri Bakanı 17. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, milletvekilleri ve yakınlarına yapılan sağlık harcamalarına ilişkin TBMM Başkanından sorusu ve TBMM Başkanvekili Kamer Genç’in yazılı cevabı (7/752) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Meclis Başkanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim. Gereğini saygılarımla arz ederim. 10.4.1996 Dr. ÏKâzım Arslan Yozgat 1. Son 4 yılda, milletvekilleri ve yakınları için, özel ve resmî (devlet, üniversite) sağlık kuruluşlarına ödenen muayene ve tedavi ücretleri ne kadardır? (Ayrı ayrı) 2. 20 nci dönemde, şu ana kadar hangi milletvekilleri için, nereye, ne kadar ödeme yapılmıştır? T. C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği 9.5.1996 Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Sayı : KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/752-1230/3272 Sayın Kâzım Arslan Yozgat Milletvekili İlgi : 10.4.1996 tarihli yazılı soru önergeniz. Milletvekilleri ve yakınlarına yapılan sağlık harcamalarına ilişkin ilgili önergenizde yer alan sorularınız aşağıda cevaplandırılmıştır. Bilgilerinizi rica ederim. Saygılarımla. Kamer Genç Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Cevap 1 : Son dört yılda resmî ve özel sağlık kuruluşlarına yapılan ödemeler, yıllar itibariyle ekli 1, 2, 3 ve 4 nolu listelerde gösterilmiştir. Cevap 2 : 20 nci dönem milletvekilleri ve bakmakla yükümlülerinin detaylı tedavi harcamaları ekli 5 nolu listede gösterilmiştir. LİSTE 1 1.1.1992 - 31.12.1992 TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ, 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL HASTANELERE VE DEVLET HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER ESKİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 12 125 273 800.- Devlet Hastaneleri : 1 733 777 415.- TOPLAM 13 859 051 215.- YENİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 3 145 627 500.- Devlet Hastaneleri : 306 579 200.- TOPLAM 3 452 206 700.- GENEL TOPLAM : Özel Hastaneler : 15 270 901 300.- Devlet Hastaneleri : 2 040 356 615.- TOPLAM 17 311 257 915.- LİSTE 2 1.1.1993 - 31.12.1993 TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ, DUL YETİMLERİ İLE 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL HASTANELERE VE DEVLET HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER ESKİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 50 360 050 000.- Devlet Hastaneleri : 2 203 167 000.- TOPLAM 52 563 217 000.- DUL - YETİM : Özel Hastaneler : 11 653 100 000.- Devlet Hastaneleri : 413 089 000.- TOPLAM 12 066 189 000.- YENİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 10 934 152 000.- Devlet Hastaneleri : 576 097 000.- TOPLAM 11 510 249 000.- GENEL TOPLAM : Özel Hastaneler : 72 947 302 000.- Devlet Hastaneleri : 3 192 353 000.- TOPLAM 76 139 655 000.- LİSTE 3 1.1.1994 - 31.12.1994 TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ, DUL YETİMLERİ İLE 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL HASTANELERE VE DEVLET HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER ESKİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 49 220 442 000.- Devlet Hastaneleri : 5 029 585 000.- TOPLAM 54 250 027 000.- DUL - YETİM : Özel Hastaneler : 8 808 021 000.- Devlet Hastaneleri : 727 056 000.- TOPLAM 9 535 077 000.- YENİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 10 080 616 000.- Devlet Hastaneleri : 720 864 000.- TOPLAM 10 801 480 000.- GENEL TOPLAM : Özel Hastaneler : 68 109 079 000.- Devlet Hastaneleri : 6 477 505 000.- TOPLAM 74 586 584 000.- LİSTE 4 1.1.1995 - 31.12.1995 TARİHLERİ ARASINDA YASAMA ORGANI ESKİ ÜYELERİ, DUL YETİMLERİ İLE 19. DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ÖZEL HASTANELERE VE DEVLET HASTANELERİNE YAPILAN ÖDEMELER ESKİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 92 344 208 000.- Devlet Hastaneleri : 8 751 800 000.- TOPLAM 101 096 108 000.- YENİ ÜYELER : Özel Hastaneler : 19 574 502 000.- Devlet Hastaneleri : 1 992 043 000.- TOPLAM 21 566 545 000.- GENEL TOPLAM : Özel Hastaneler : 111 918 710 000.- Devlet Hastaneleri : 10 743 943 000.- TOPLAM 122 662 653 000.- — # — — 255 — — 256 — — 257 — — 258 — — 259 — SAYFALARI FOTOKOPİ Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 56 arkadaşının, Türk Otomobil Fabrikaları A.Ş. (TOFAŞ) ile TOFAŞ Oto Ticaret A.Ş.’ndeki devlete ait hissenin satış yolu ile özelleştirilmesi sırasında nüfusunu kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak suretiyle devleti zarara uğratarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller hakkında Anayasanın 100 üncü Maddesi Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesine Verilen Oyların Sonucu. (Kabul edilmiştir.) Üye Sayısı : 550 Kullanılan Oy : 518 Kabul Edenler : 374 Reddedenler : 139 Çekinserler : – Geçersiz Oylar : 4 Oya Katılmayanlar : 134 Açık Üyelikler : – Mükerrer Oy : 1 (Kabul Edenler) ADANA Cevdet Akçalı Uğur Aksöz İmren Aykut İbrahim Yavuz Bildik M. Ali Bilici Yakup Budak Mehmet Büyükyılmaz Sıtkı Cengil Erol Çevikçe Tuncay Karaytuğ Orhan Kavuncu Arif Sezer İbrahim Ertan Yülek ADIYAMAN Mahmut Bozkurt Ahmet Çelik Ahmet Doğan Celal Topkan AFYON Sait Açba Osman Hazer H. İbrahim Özsoy AĞRI M. Sıddık Altay Yaşar Eryılmaz Celal Esin M. Ziyattin Tokar AKSARAY Mehmet Altınsoy Murtaza Özkanlı AMASYA Aslan Ali Hatipoğlu Cemalettin Lafcı Haydar Oymak ANKARA Nejat Arseven Yılmaz Ateş Ahmet Bilge Hasan Hüseyin Ceylan Gökhan Çapoğlu Cemil Çiçek Ali Dinçer Mehmet Ekici Ömer Ekinci Eşref Erdem Şaban Karataş İrfan Köksalan M. Seyfi Oktay Mehmet Sağdıç Önder Sav Yücel Seçkiner Ahmet Tekdal İlker Tuncay Aydın Tümen Rıza Ulucak Hikmet Uluğbey Ersönmez Yarbay ANTALYA Arif Ahmet Denizolgun İbrahim Gürdal Bekir Kumbul Sami Küçükbaşkan Yusuf Öztop Metin Şahin ARDAHAN İsmet Atalay ARTVİN Metin Arifağaoğlu Süleyman Hatinoğlu AYDIN M. Fatih Atay Sema Pişkinsüt Muhammet Polat Yüksel Yalova BALIKESİR Tamer Kanber Mustafa Güven Karahan İ. Önder Kırlı İsmail Özgün Hüsnü Sıvalıoğlu BARTIN Zeki Çakan Cafer Tufan Yazıcıoğlu BATMAN Alaattin Sever Aydın Ataullah Hamidi Musa Okçu BAYBURT Suat Pamukçu BİLECİK Şerif Çim BİNGÖL Kazım Ataoğlu Hüsamettin Korkutata Mahmut Sönmez BİTLİS Zeki Ergezen Kâmran İnan Abdulhaluk Mutlu BOLU Avni Akyol Feti Görür Abbas İnceayan Mustafa Karslıoğlu Mustafa Yünlüoğlu BURDUR Yusuf Ekinci Kâzım Üstüner BURSA Yüksel Aksu Ali Rahmi Beyreli Mehmet altan Karapaşaoğlu İlhan Kesici Hayati Korkmaz Cemal Külahlı Feridun Pehlivan Yahya Şimşek Ertuğrul Yalçınbayır ÇANAKKALE Hikmet Aydın Mustafa Cumhur Ersümer Ahmet Küçük ÇANKIRI Mete Bülgün İsmail Çoşar ÇORUM Mehmet Aykaç Hasan Çağlayan Zülfikâr Gazi Yasin Hatiboğlu Ali Haydar Şahin DENİZLİ Hilmi Develi Adnan Keskin Hasan Korkmazcan Ramazan Yenidede DİYARBAKIR Abdülkadir Aksu Muzaffer Arslan Ferit Bora Sacit Günbey Seyyit Haşim Haşimi Ömer Vehbi Hatipoğlu Yakup Hatipoğlu Sebgetullah Seydaoğlu EDİRNE Mustafa İlimen Erdal Kesebir ELAZIĞ Ömer Naimi Barım Hasan Belhan Ahmet Cemil Tunç ERZİNCAN Tevhit Karakaya Mustafa Kul Naci Terzi Mustafa Yıldız ERZURUM Lütfü Esengün Abdulilah Fırat Necati Güllülü Ömer Özyılmaz Aslan Polat Şinasi Yavuz ESKİŞEHİR Necati Albay Mustafa Balcılar Hanifi Demirkol Mahmut Erdir GAZİANTEP Nurettin Aktaş Hikmet Çetin Kahraman Emmioğlu Ali Ilıksoy Mehmet Bedri İncetahtacı Mustafa Yılmaz GİRESUN Turhan Arçelik Burhan Kara Yavuz Köymen Rasim Zaimoğlu GÜMÜŞHANE Lütfi Doğan HAKKÂRİ Naim Geylani HATAY Fuat Çay Ali Günay Süleyman Metin Kalkan Nihat Matkap Levent Mıstıkoğlu Atila Sav Mehmet Sılay ISPARTA Mustafa Köylü Erkan Mumcu İÇEL Oya Araslı Mehmet Emin Aydınbaş Saffet Benli Halil Cin Ali Er Abdulbaki Gökçel D. Fikri Sağlar Mustafa İstemihan Talay Rüştü Kâzım Yücelen İSTANBUL Ziya Aktaş Ahat Andican Refik Aras Azmi Ateş Mehmet Aydın Mustafa Baş Mukadder Başeğmez Ali Coşkun Nami Çağan Tansu Çiller Gürcan Dağdaş Halit Dumankaya Bülent Ecevit Süleyman Arif Emre Ekrem Erdem Mehmet Fuat Fırat Algan Hacaloğlu Metin Işık İsmail Kahraman Hüseyin Kansu Ercan Karakaş Yılmaz Karakoyunlu M. Cavit Kavak Ahmet Güryüz Ketenci Osman Kılıç Mehmet Tahir Köse Göksal Küçükali Mehmet Moğultay Yusuf Namoğlu Ali Oğuz Korkut Özal H. Hüsamettin Özkan Yusuf Pamuk Mehmet Cevdet Selvi Mehmet Sevigen Mehmet Ali Şahin Ahmet Tan Bülent Tanla Zekeriya Temizel Şadan Tuzcu Osman Yumakoğulları Bahri Zengin İZMİR Veli Aksoy Ali Rıza Bodur Işın Çelebi Sabri Ergül Şükrü Sina Gürel Aydın Güven Gürkan Birgen Keleş Atilla Mutman Metin Öney Ahmet Piriştina Süha Tanık Hakan Tartan Sabri Tekir Zerrin Yeniceli İsmail Yılmaz KAHRAMANMARAŞ Hasan Dikici Ali Doğan Avni Doğan Ahmet Dökülmez Mustafa Kamalak Ali Şahin KARABÜK Hayrettin Dilekcan Erol Karan KARAMAN Abdullah Özbey Zeki Ünal Fikret Ünlü KASTAMONU Fethi Acar Murat Başesgioğlu Hadi Dilekçi KAYSERİ Memduh Büyükkılıç İsmail Cem Abdullah Gül Nurettin Kaldırımcı Salih Kapusuz Recep Kırış İbrahim Yılmaz KIRIKKALE Kemal Albayrak Mikail Korkmaz Recep Mızrak KIRKLARELİ İrfan Gürpınar Cemal Özbilen Necdet Tekin KIRŞEHİR Mehmet Ali Altın Cafer Güneş KİLİS Mustafa Kemal Ateş KOCAELİ Bülent Atasayan Halil Çalık Necati Çelik Şevket Kazan Onur Kumbaracıbaşı Osman Pepe Hayrettin Uzun Bekir Yurdagül KONYA Ahmet Alkan Hüseyin Arı Abdullah Turan Bilge Nezir Büyükcengiz Veysel Candan Remzi Çetin Necmettin Erbakan Abdullah Gencer Teoman Rıza Güneri Mehmet Keçeciler Hasan Hüseyin Öz Mustafa Ünaldı Lütfi Yalman KÜTAHYA Ahmet Derin Emin Karaa Metin Perli MALATYA Miraç Akdoğan Oğuzhan Asiltürk Yaşar Canbay Metin Emiroğlu Ayhan Fırat Fikret Karabekmez M. Recai Kutan MANİSA Abdullah Akarsu Hasan Gülay Sümer Oral Cihan Yazar Erdoğan Yetenç MARDİN Fehim Adak Süleyman Çelebi Ömer Ertaş Hüseyin Yıldız MUĞLA Lale Aytaman Zeki Çakıroğlu Fikret Uzunhasan MUŞ Nedim İlci Sabahattin Yıldız NEVŞEHİR Abdülkadir Baş Mehmet Elkatmış NİĞDE Akın Gönen Mehmet Salih Katırcıoğlu ORDU Hüseyin Olgun Akın İhsan Çabuk Mustafa Bahri Kibar Müjdat Koç Mustafa Hasan Öz Nabi Poyraz Şükrü Yürür RİZE Avni Kabaoğlu Ahmet Kabil Ahmet Mesut Yılmaz Şevki Yılmaz SAKARYA Teoman Akgür Nezir Aydın Cevat Ayhan Ahmet Neidim SAMSUN Cemal Alişan Ahmet Demircan Ayhan Gürel Yalçın Gürtan Biltekin Özdemir Latif Öztek Musa Uzunkaya Adem Yıldız SİİRT Ahmet Nurettin Aydın Mehmet Emin Aydın SİNOP Yaşar Topçu SIVAS Musa Demirci Mahmut Işık Temel Karamollaoğlu Abdullatif Şener Muhsin Yazıcıoğlu ŞANLIURFA İbrahim Halil Çelik Seyit Eyyüpoğlu Eyüp Cenap Gülpınar Zülfükar İzol Ahmet Karavar Abdülkadir Öncel ŞIRNAK Mehmet Salih Yıldırım TEKİRDAĞ Fevzi Aytekin Bayram Fırat Dayanıklı TOKAT Abdullah Arslan Hanefi Çelik Metin Gürdere Ahmet Feyzi İnceöz Bekir Sobacı Şahin Ulusoy TRABZON Ali Kemal Başaran İbrahim Çebi Kemalettin Göktaş Şeref Malkoç İsmail İlhan Sungur Hikmet Sami Türk TUNCELİ Orhan Veli Yıldırım UŞAK Yıldırım Aktürk Mehmet Yaşar Ünal VAN Maliki Ejder Arvas Mustafa Bayram Fethullah Erbaş Şaban Şevli YALOVA Yaşar Okuyan YOZGAT İlyas Arslan Kazım Arslan Abdullah Örnek İsmail Durak Ünlü ZONGULDAK Veysel Atasoy Necmettin Aydın Tahsin Boray Baycık Hasan Gemici Mümtaz Soysal (Reddedenler) ADANA İ. Cevher Cevheri M. Halit Dağlı Veli Andaç Durak Mustafa Küpeli ADIYAMAN Mahmut Nedim Bilgiç AFYON İsmet Attila Yaman Törüner Nuri Yabuz AĞRI Cemil Erhan AKSARAY Nevzat Köse AMASYA Ahmet İyimaya ANKARA İlhan Aküzüm Saffet Arıkan Bedük Ünal Erkan Mehmet Gölhan Agah Oktay Güner ANTALYA Osman Berberoğlu Hayri Doğan Emre Gönensay ARDAHAN Saffet Kaya ARTVİN Hasan Ekinci AYDIN Ali Rıza Gönül Nahit Menteşe İsmet Sezgin BALIKESİR Abdülbaki Ataç Ahmet Bilgiç Safa Giray İlyas Yılmazyıldız BARTIN Köksal Toptan BATMAN Faris Özdemir BAYBURT Ülkü Güney BİLECİK Bahattin Şeker BİTLİS Edip Safder Gaydalı BOLU Necmi Hoşver BURDUR Mustafa Çiloğlu BURSA Abdülkadir Cenkçiler Ali Osman Sönmez Turhan Tayan ÇANAKKALE Nevfel Şahin A. Hamdi Üçpınarlar ÇANKIRI Ahmet Uyanık ÇORUM Bekir Aksoy DENİZLİ M. Kemal Aykurt Mehmet Gözlükaya Haluk Müftüler DİYARBAKIR M. Salim Ensarioğlu Salih Sümer EDİRNE Ümran Akkan Evren Bulut ELAZIĞ Mehmet Ağar Cihan Paçacı ERZURUM Zeki Ertugay İsmail Köse ESKİŞEHİR Demir Berberoğlu İbrahim Yaşar Dedelek GAZİANTEP Mehmet Batallı Mustafa R. Taşar GİRESUN Ergun Özdemir HAKKÂRİ Mustafa Zeydan HATAY Abdulkadir Akgöl Ali Uyar IĞDIR Şamil Ayrım ISPARTA Ömer Bilgin A. Aykon Doğan Halil Yıldız İÇEL Fevzi Arıcı Turhan Güven Ayfer Yılmaz İSTANBUL Meral Akşener Yıldırım Aktuna Sedat Aloğlu Tayyar Altukulaç Hasan Tekin Enerem Cefi Jozef Kamhi Hayri Kozakçıoğlu Ali Talip Özdemir Bahattin Yücel Namık Kemal Zeybek İZMİR Turhan Arınç Hasan Denizkurdu Gencay Gürün Mehmet Köstepen Işılay Saygın Rıfat Serdaroğlu Ufuk Söylemez KAHRAMANMARAŞ Mehmet Sağlam KARABÜK Şinasi Altıner KARS Sabri Güner KASTAMONU Nurhan Tekinel Haluk Yıldız KAYSERİ Osman Çilsal Ayvaz Gökdemir KIRIKKALE Hacı Filiz KIRKLARELİ A. Sezal Özbek KIRŞEHİR Ömer Demir KİLİS Doğan Güreş KOCAELİ İsmail Kalkandelen KONYA Necati Çetinkaya Ali Günaydın Mehmet Ali Yavuz KÜTAHYA İsmail Karakuyu Mehmet Korkmaz MANİSA Rıza Akçalı Tevfik Diker Ayseli Göksoy Yahya Uslu MARDİN Muzaffer Arıkan Mahmut Duyan MUĞLA İrfettin Akar Mustafa Dedeoğlu Enis Yalım Erez MUŞ Necmettin Dede Erkan Kemaloğlu NEVŞEHİR Esat Kıratlıoğlu NİĞDE DoğanBaran Ergun Özkan SAKARYA Nevzat Ercan Ertuğrul Eryılmaz SAMSUN İrfan Demiralp Murat Karayalçın Nafiz Kurt SİİRT Nizamettin Sevgili SİNOP Kadir Bozkurt SIVAS Tahsin Irmak ŞANLIURFA Necmettin Cevheri M. Fevzi Şıhanlıoğlu ŞIRNAK Bayar Ökten Mehmet Tatar TEKİRDAĞ Nihan İlgün Hasan Peker TOKAT Ali Şevki Erek TRABZON Yusuf Bahadır TUNCELİ Kamer Genç UŞAK Hasan Karakaya VAN Mahmut Yılbaş YALOVA Cevdet Aydın YOZGAT Yusuf Bacanlı Lutfullah Kayalar ZONGULDAK Ömer Barutçu AFYON Kubilay Uygun ANKARA Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.) ANTALYA Deniz Baykal AYDIN Cengiz Altınkaya BURSA Cavit Çağlar İbrahim Yazıcı GAZİANTEP Ünal Yaşar GÜMÜŞHANE Mahmut Oltan Sungurlu (B.) HATAY Hüseyin Yayla IĞDIR Adil Aşırım İSTANBUL Bülent Akarcalı Hüsnü Doğan (B.) Emin Kul (B.) Aydın Menderes Necdet Menzir Altan Öymen Güneş Taner Ali Topuz İZMİR İ. Kaya Erdem Rüşdü Saracoglu (B.) KAHRAMANMARAŞ Esat Bütün KARS Y. Selahattin Beyribey Çetin Bilgir Zeki Karabayır KÜTAHYA Mustafa Kalemli (Başkan) MANİSA Bülent Arınç Ekrem Pakdemirli ORDU Refaiddin Şahin SİNOP Metin Bostancıoğlu SIVAS Nevzat Yanmaz ŞANLIURFA Sedat Edip Bucak TEKİRDAĞ Enis Sülün TRABZON Eyüp Aşık (B.) VAN Şerif Bedirhanoğlu AKSARAY Sadi Somuncuoğlu (Geçersiz Oylar) İSTANBUL Erdoğan Toprak BOŞ OY 1 SAKARYA Ersin Taranoğlu (Mükerrer Oy) ORDU Hüseyin Olgun Akın |
|