Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular
DÖNEM : 20 CİLT : 2 YASAMA YILI : 1


T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ

33 üncü Birleşim
4 . 4 . 1996 Perşembe


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMA
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. – Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’ye Başkanlıkça
“Hoş geldiniz” denilmesi
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – Konuk Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’nin Genel Kurula hitaben konuşması
2. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının İzmir’de
gerçekleştirdiği ulusal beste yarışmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Agâh
Oktay Güner’in cevabı
3. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, otomobil satışlarında uygulanmakta olan yüksek
vergilere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı
4. – Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Kilis İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Ali Talip Özdemir’in cevabı
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/150)
2. – Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/151)
3. – Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/152)
4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/153)
5. – Millî Eğitim Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/154)
6. – Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/155)
7. – Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/156)
8. – Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/157)
9. – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/158)
10. – Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/159)
11. – Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/160)
12. – Elazığ Milletvekili Cihan Paçacı’nın, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/2)
13. – İstanbul Milletvekili Bahattin Yücel’in, (10/2) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/3)
14. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/149)
D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde
bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – Genel Kurul’un 23 Nisan 1996 Salı günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu
Önerisi
B) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı kutlamaları için Genel Kurulda özle bir görüşme açılması ve konuşma süreleri ile
o gün başkaca konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi
VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki
sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/13)
2. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taş Kömürü Kurumunun
içinde bulunduğu durumun araştırılarak alınması ve gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, DPT’de çalışmadıkları halde maaş aldıkları iddia
edilen kişilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı
(7/285)
2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Genelkurmay 2 nci Başkanının İsrail’le yaptığı
anlaşmaya ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/454)
3. – Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, TBMM bünyesindeki makam otolarına ilişkin sorusu ve
TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’nin yazılı cevabı (7/549)


İ Ç İ N D E K İ L E R

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’te açıldı.
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden Yeni Zelanda Parlamento Başkanı Peter Tapsel’e Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denildi.
Adıyaman Milletvekili Celal Topkan, Adıyaman’ın, ülkemiz ekonomisine, kalkınmasına yaptığı katkılara ve Adıyaman’da
iskânı sağlanamayan 701 ailenin içinde bulunduğu sıkıntılara,
Adana Milletvekili Arif Sezer, tarım ürünlerinde uygulanan yanlış ithalat uygulamaları ile pancar alım fiyatlarının
yetersizliğine ve bu konuda alınması gerekli önlemlere, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, Bağ-Kur ve işçi emeklilerinin ekonomik sorunlarıyla, bu konuda yapılması gereken yasal
düzenlemelere ilişkin gündemdışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Emin Kul cevap verdi.
İzmir Milletvekili Metin Öney ve 10 arkadaşının, ceza ve tevkifevleri ile tutuklu, hükümlü ve yöneticilerin içinde bulundukları
durumu araştırarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/52)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.
2 Nisan 1996 tarihli 31 inci Birleşiminde birleştirilerek görüşülmesine başlanan;
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 14 arkadaşının, Lions Kulüpleri ile yan kuruluşlarının,
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 15 arkadaşının, Rotary Kulüplerinin,
Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 15 arkadaşının, Bilderberg Kulübünün,
Faaliyetlerinin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin (10/10; 10/11; 10/12), yapılan
öngörüşmelerden sonra, kabul edilmedikleri
Grupların da mutabakatıyla, 4 Nisan 1996 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 17.50’de son verildi.

Hasan Korkmazcan
Başkanvekili
Salih Kapusuz Kadir Bozkurt
Kayseri Sinop
Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KÂĞITLAR

4.4.1996 PERŞEMBE
Teklif
1. – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İçel Milletvekili Oya Araslı’nın; Millet Meclisi İçtüzüğün 9 ve 11 inci
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki İçtüzük Teklifi (2/183) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.4.1996)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Tokat Milletvekili Ahmet Fevzi İnceöz’ün, Canlı hayvan ve sığır eti ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/545) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1996)
2. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, ilaç ve tedavi giderleri için Bütçeden ayrılan paya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/546) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.4.1996)
3. – Bursa Milletvekili Hayati Korkmaz’ın, Bursa’nın ilçelerinde meydana gelen hayvan hırsızlıklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/547) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.4.1996)
4. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/548)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.4.1996)
5. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, T.B.M.M. bünyesindeki makam otolarına ilişkin T.B.M.M. Başkanından yazılı soru
önergesi (7/549) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.3.1996)
6. – Aydın Milletvekili Muhammet Polat’ın, Aydın Kuşadası’nda bulunan iki tarihî okulun satılacağı iddiasına ilişkin Kültür
Bakanından yazılı soru önergesi (7/550) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.4.1996)
Meclis Araştırması Önergesi
1. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.1996)

BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN
KÂTİP ÜYELER: Salih KAPUSUZ (Kayseri), Kadir BOZKURT (Sinop)



BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33 üncü Birleşimini açıyorum.
III. – YOKLAMA
BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle
belirtmelerini rica ediyorum.
(Bursa Milletvekili İbrahim Yazıcı’ya kadar yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yeterli çoğunluğumuz vardır; görüşmelere başlıyoruz.
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÇEŞİTLİ İŞLER
1. – Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
BAŞKAN – Ülkemizde konuk olarak bulunan Gürcistan Devlet Başkanı Sayın Eduard Shcvardnadze şu anda Meclisimizi
onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına “hoş geldiniz” diyorum. (Alkışlar)
B) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
1. – Konuk Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Shcvardnadze’nin Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN – Sayın konuk Devlet Başkanı Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir; bu hususu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gürcistan Devlet Başkanı Sayın Eduard Shcvardnadze’yi, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Başkan. (Alkışlar)
GÜRCİSTAN DEVLET BAŞKANI EDUARD SHCVARDNADZE – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bayanlar ve baylar;
sizlerin huzuruna çıkmayı düşünürken aklıma gelen ilk husus, kaderli ülkelerimiz ve halklarına bahşettiği temel değerler ya da belki
de sorumluluk geldi. Burada kastım, uygarlıkların, dinlerin ve kültürlerin kavşağında iki dünya arasındaki tarihsel ve coğrafî
konumumuzdur.
İnanıyorum ki, Türk Ulusunun büyük evladı Mustafa Kemal Atatürk, o dönemdeki meslektaşlarınıza, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Doğu dünyasıyla olduğu kadar Batı dünyasıyla da dostluk ilişkilerini geliştirmek için seslenirken, aynı şeyleri
düşünüyordu.
Bugün, dünyanın bütün milletleri, az veya çok birbirleriyle ilişki kurmaktadır ve bu süreç devam etmektedir. Bu da demek
oluyor ki “kendi ülkesinin varlığı ve mutluluğunu düşünen herkes, dünyanın bütün ülkelerinin ve halklarının iyiliğini ve
mutluluğunu düşünmeli ve ülkesinin mutluluğuna değer veren herkes, dünyanın bütün ülkelerinin mutluluğu için çalışmalıdır”
sözlerinin günümüzde de bu denli güncel olması çok anlamlıdır.
Gürcistan’da bugün devam etmekte olan dinamik süreçler, insanın geçmişi düşünmesine fırsat bırakmasa da, ben, sık sık geriye
bakıyorum; benim ve dostlarımın 1980’li yıllarda geçtiğimiz yolu gözden geçiriyorum ve kendime şu soruyu soruyorum: “Acaba,
çatışmalı da olsa, rakip tarafın yok edilmesi ideolojisiyle yoğrulmuş da olsa, duvarla bölünmüş de olsa, kendine has bir düzen içinde
bulunan ve bilinen o eski dünya, ideolojilerden arınmış, bütünleşmiş, fakat, kaotik ve belirsizlik içinde olan bügünkü dünyadan daha
iyi değil miydi” diye soruyorum.
Kaderin dileğiyle, 20 nci Yüzyılın en büyük devriminin en merkezinde bulunmuş ve bloklaşma sonrası dünyasının iç savaştan
ve mafiatik çatışmalardan başlayıp ekonomik yıkım ve açlıkla biten her türlü felaketi bizzat kendi vatanında yaşayan bir
siyasetçinin, bu soruyu kendisine sormasının çok doğal olduğu konusunda bana hak vereceksiniz.
Fakat, bizzat insanlığın yok olmasıyla tehdit eden nükleer dehşetin dinmeyen korkusunu hatırlamam, bugünkü problemlerin, o
tehdidin yanında hiçbir şey olduğunu anlamam için yeterli oluyor. O ana dek birbirlerine karşı düşmanca tutum içerisinde olan
ülkelerin, yeni dönemin, bir yandan yıkıcı ayrılıkçılık, vahşi ırkçılık, ksenofobi, diğer yandan ekonomik geri kalmışlık, sosyal
gerilimler ve ekolojik felaketler gibi yeni sorunlarıyla bir güçbirliği içinde mücadele etme imkânını da, bizzat duvarın yıkılması
sağlamıştır.
Ulusların mutlu ve adaletli, birlikte varlıkları için, bütün dünyanın birlikte çalışmasının zorunluğunun aşikâr olduğu bu
dönemde, Büyük Atatürk’ün anılan sözlerinin altına, her birimiz imzamızı koyardık. Dün, Anıtkabir’de, onun anısına saygı
duruşunda dururken, işte, bunları düşünüyordum.
Ülkemin bağımsızlığına kavuşmasından sonra geçen kısacık sürede Türkiye ve Gürcİstan’ın ilişkileri açısından ne kadar
büyük bir yolu katettiklerini de düşündüm. Bugün, artık, ilk başarılarımızı konuşmak için hakkımız da var; çok geniş kapsamlı
ilişkilerimizin bütün hukukî temelleri oluşturulmuştur. Bugün de, Türkiye-Gürcistan ortak deklarasyonu ve bir dizi belge imzaladık;
Türkiye, Gürcistan’ın en önemli ticarî partneri oldu, aramızda, artık, iki gümrük kapısı çalışmaktadır. Her şeyden önemlisi ve
hiçbir istatistik biliminin ölçümünü yapamayacağı şey de, halklarımız arasında dostluk köprüsünün kurulmuş olmasıdır.
Cumhurbaşkanı Demirel’le yaptığımız görüşmelerde en önemli yeri, ikili ilişkilerimiz aldı; içinde bulunduğumuz dinamik
zamanda, ülkelerimizi, eşit haklara sahip iki bağımsız ülke olarak, siyasî, ekonomik ve kültürel olarak yakınlaştırmakta olan
süreçlerin bir dakika dahi durdurulmamasının gerektiğini, ikimiz de iyi anlıyoruz.
Bölgemizdeki anlaşmazlıklara siyasî çözümler getirmek, bu bağlamda istikrarlı bir barış ve güvenlik ortamı yaratmak için,
birlikte yapacağımız pratik çalışmalar ve dünya ekonomik süreçleri içerisinde ülkelerimizin rolünün güçlendirilmesi için bulunulacak
faaliyetler konusunu da uzun uzun konuşma imkânı bulduk. Bu faaliyetlerde, cumhurbaşkanları ve hükümetlerimizin yanı sıra,
parlamentolarımızın da büyük katkısının olabileceği hususunu bir kez daha belirttik.
Burada, sadece belirtilenle yetinmek istemiyorum; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Kalemli’nin
Tiflis’e yaptıkları ziyaret sırasında, kendileriyle bu konuları ayrıntılı olarak ele almıştık. Sayın Kalemli’nin, Gürcistan
Parlamentosunda yaptıkları konuşma, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde çok büyük bir basamak oluşturmuştur.
İzninizle, kanımca, ülkelerimiz, bölgemiz ve uluslararası dostluk için özel önem arz eden birkaç soruna, daha ayrıntılı olarak
değinmek istiyorum.
Başlıca ve en önemli sorunun, mevcut anlaşmazlıkların siyasî çözümleri ve bölgede kalıcı barış ile güvenlik koşullarının
oluşturulması olduğuna inanıyoruz.
Türkiye’nin, bölgemizde dostane işbirliği ile istikrarlı ve güvenli bir atmosferin oluşturulmasıyla yaşamsal bir biçimde
ilgilendiğini biliyoruz. Abhazya sorununun çözümlenmesi için Türkiye’nin bize verdiği destek bunu teyit etmektedir.
Fırsattan yararlanarak, buradan, bir kez daha, anılan sorunun barışçı ve adaletli çözümü için Gürcistan’ın izlediği kararlı
tutumu bir kez de Türk Parlamentosunda tekrarlamak ve teyit etmek istiyorum. Anlaşmazlığın giderilmesinden sonra, Abhazya, bir
federasyonun sübjesine has, dünyada kabul edilmiş en geniş haklara sahip olacaktır. Bunlar, Abhazlar, kendi anayasasına, forsuna,
ulusal marşına, parlamentosuna ve yüksek mahkemesine sahip olacaklardır.
Fakat, biz, savaş ve dış güçlerin yardımıyla elde edilenlerin, böyle adaletsizce yasalaşmasına hiçbir zaman meydan
vermeyeceğiz. Sanki, Gürcistan halkı ve dünya kamuoyunun, 300 bin mülteci ve zorunlu göçe zorlanmış insanın dille
anlatılmayacak ıstırabını, günün birinde kabul edebileceği gibi bir hevese hiç kimse kapılmasın.
Bütün Abhazya topraklarında, Gürcistan’ın hukukî egemenlik hakları yeniden tesis edilmedikçe, bu anlaşmazlığın
giderilmeyeceğini, huzurlarınızda beyan etmeyi bir görev kabul ediyorum. Bu tutumumuz, Türk yöneticilerinin tam desteğine
maruzdur ve bu, Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile imzaladığımız ortak deklarasyonda da yer almıştır.
Barış ve istikrar tesis edilmeden, bölgemiz, dünya ekonomik sistemlerinin önemli bir öğesi olma özelliğini kazanamaz; fakat, öte
yandan, dünya ekonomisi için önem taşıyan bölgesel projelerin hızlı ve başarılı bir biçimde uygulanması, bölgede barış ve istikrar
için çaba gösteren çok yönlü faaliyetlerin güçlenmesini sağlayacaktır.
Bölgenin tümüne, Doğu ile Batı arasında birleştirici transit bir köprü işlevinin kazandırılmasının ve bu projeyi oluşturan
elemanlardan biri olan transit enerji hatlarının, tam böyle bir proje olacağını düşünüyoruz. Türkiye ve Gürcistan bu doğrultuda
bugüne dek çok şey yaptı; fakat, biz, çabalarımızın daha da yoğunlaştırılması konusunda anlaştık.
Bu arada, söz konusu olanın, sağlıksız bir rekabet ve bu alanda baskın çıkma aracı değil de, bütün ilgili tarafların çıkarları da
gözetilerek karşılıklı yararlara dayalı, verimli bir işbirliği arenasına dönüştürülmesi gerektiği konusunda ortak tutum almak için de
mutabakata vardık.
Yeni iniyasitifimiz, barışçıl Kafkasya’da, bizzat bu hedeflere ulaşmak için yapılmış bir girişimdir. Memnuniyetle belirtmeliyim
ki, dün yaptığımız görüşmelerde, barışçıl Kafkasya girişimini, Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel desteklemiştir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Tiflis’i ziyaretleri sırasında imzaladığımız Tiflis Deklarasyonu ise, bu iyi niyetli hedeflere
ulaşmak için, bölge ülkeleri arasındaki güç birliği fiilen başlamış oldu.
Tekrar etmek istiyorum ki, barışçıl Kafkasya girişimine, Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel destek vermişlerdi.
Devletlerin, kendi varlıkları için, kendi çabalarının gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda, Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı
Yeltsin ile de görüştük, kendisinin Çeçenistan sorununun çözümü için, bundan önce yaptığı barış planının, bölgede kalıcı barış ve
istikrarın ilk reel adımını oluşturmasını ümit ediyorum.
Ben, bu konuları, ayrıca, Kuzey Kafkasya’daki diğer devlet başkanlarıyla da görüştüm ve hepsi, rağbetle bu konuları kabul
etmişlerdir.
Bölgenin en önemli ülkelerinden biri olarak Türkiye’ye, Kafkasya’nın geleceği konusunda önemli sorumluluklar düşmektedir.
Gürcistan, Kafkasya’da barış ve istikrarın verdiği büyük sorumluluğu, Türkiye ile paylaşmaya hazırdır. Gürcistan’ın kazanılmış
bağımsızlığını pekiştirme sürecinde yaptıkları büyük yardımlar ve sağladıkları destek için, Türkiye yöneticilerine ve halkına
müteşekkiriz. İnanıyoruz ki, Gürcistan’ın, güvenilir bir partner olarak, yalnız ikili ilişkilerde değil; aynı zamanda, bölgemizin
uluslararası sorunlarının giderilmesinde, komşu ve dost Türkiye’nin yanında yer alacağı günler de yakındır.
Gürcistan, geçmişe ağlamıyor; geleceğe bakıyor. Halkımız, demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisi yolunda kararlı bir
şekilde ilerlemektedir ve caymayı da düşünmüyor.
Gürcistan, ülkeyi, kendilerinin cirit atacağı bir arenaya dönüştürmek isteyen mafyatik grupların tepişmesinden kurtarılmıştır.
Dünyanın önde gelen ekonomik enstitülerinin yardımıyla, istikrarlı bir ulusal paramız var; köklü, finansal, ekonomik ve hukukî
reformların ilk basamağı, başarıyla gerçekleştirilmiştir. Gerçekten, demokratik ve adaletli bir biçimde, parlamento ve
cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmıştır. Artık, altı aydan beri, ülke, yeni bir anayasayla yaşamaktadır. Bütün bunlar, eskiye
dönüşün olmayacağının en iyi garantisidir.
Gürcistan’ın dış politikasının önceliği, bütün ülkelerle dostluk ve iyi ilişkilerdir ve bu, böyle olacaktır. Bağımsız Devletler
Topluluğu ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde sıkı bir entegrasyondan yanayız ve bunun için de hazırız; fakat,
Gürcistan, artık, hiçbir zaman, herhangi bir ülkenin parçası olmayacaktır. Eski Sovyet coğrafyasında tek bir devletin yeniden tesisi
yönünde bundan önce yapılan girişim, kaos, yıkım ve sonuçta yeryüzü ölçeğinde bir istikrarsızlığın doğmasından başka hiçbir şey
getirmez.
Benim ülkem için ekonomik veya siyasî entegrasyon, ancak ülkemin güçlenmesine, ekonomik kalkınmasına, vatandaşlardan
hayat standartlarının yükselmesine ve bağımsızlığının pekişmesine hizmet ettiği ölçüde ancak anlamlı olur.
Saygıdeğer Başkan, sayın milletvekilleri; bu güzel ülkenize yaptığımız resmî ziyaret ve gezimiz bugün sona eriyor. Bu çatı
altında konuşma onuruna nail olmuş ilk Gürcü Cumhurbaşkanı olmaktan mutluluk duyuyorum.
Sizleri bir kez daha selamlıyor, sıcak karşılama için tekrar teşekkür ediyorum ve Türk ve Gürcü uluslarına mutlu gelecekler
diliyorum. (Alkışlar)
Yaşasın güçlü ve müreffeh Türkiye, Türkiye ile Gürcistan arasındaki ilişkilerimiz. (Ayakta alkışlar)
BAŞKAN – Dostumuz ve komşumuz Gürcistan’ın Sayın Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’ye teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza, gündemdışı görüşmelerle devam edeceğiz.
2. – İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının İzmir’de gerçekleştirdiği ulusal beste
yarışmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner’in cevabı
BAŞKAN – Gündemdışı söz talebinde bulunan ilk arkadaşımız, İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney; İzmir’de yapılan
ulusal beste yarışmasıyla ilgili olarak konuşacaklar.
Sayın Öney, görüşme süreniz 5 dakikadır.
Buyurun efendim.
METİN ÖNEY (İzmir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; kısa adı İKSEV olan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim
Vakfının, İzmir’de, başarıyla gerçekleştirdiği ulusal beste yarışmasının sevincini, emeği geçenlerle, kamuoyuyla ve sizlerle
paylaşmak üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Gerçekten, büyük bir kültür mirasının taçlandırılarak Batı’ya açılmasının penceresi olan İzmir, Çağdaş Sanat Müziği
dalında, bir büyük organizasyondan daha yüzünün akıyla çıkmıştır. Bu başarıda imzası bulunan İKSEV, on yıldır, kültür ve
sanatımızın zenginleşmesi yolunda uğraş vermektedir. Çağdaş Türk bestecilerini yeni eserler vermeye özendirmek, bu yolda
ülkemizi yurtdışında tanıtmak ve İzmir’in yetiştirdiği sanat ve kültür adamı Nejat Eczacıbaşı’nın anısını yaşatmak amacıyla
Birinci Ulusal Beste Yarışmasını düzenleyen İKSEV’i kutluyorum. Ülkemizde ulusal ve uluslararası içerikte hiçbir evrensel sanat
müziği yarışmasının düzenlenmediği düşünülürse, bu oranizasyonun yapılmasıyla, daha baştan başarılı bir çalışma sergilenmiş
demektir. Kaldı ki, bu çalışmanın bir defaya mahsus değil, iki senede bir düzenlenmiş olması da ayrıca umut vericidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Birinci Doktor Nejat Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması, beklentilerin üstünde ilgi
görmüş ve 24 eser, bir yıl içinde bestelenerek bu yarışmaya katılmıştır. Bu vesileyle, sanatımızın ve kültürümüzün, her alanda
sevincini paylaştığımız evrensel sanat müziği beste yarışmasında olduğu gibi, kendi değerleri, sesi ve melodisi üzerinde
yeşermesini, insanımızı ve bütün insanlığı kucaklamasını diliyorum.
Müzik, enstrümanları ne olursa olsun, bizim ruhumuzun, kültürümüzün, insanlarımızın bize özgü sesidir; bizi, biz yapan
değerlerden biridir. Tarihin bilinmeyen çağlarına dayanan seyrimizi, bin yıllık Anadolu tarihimizi, sesimizi, hâsılı bütün bu
güzellikleri bir arada toplayan bir değerdir. Musikimiz, bu bakımdan, bizi, bize ve herkese anlatmakta sözden her zaman önde olmuş
ve muhataplarını her zaman iç dünyalarıyla kucaklamıştır. Bu bakımdan, tarih ve kültürümüzün dehalarından Yahya Kemal
Beyatlı, müziğimizi, medeniyetimizi en iyi anlatan muhteşem unsurlardan biri olarak görür.
Kültür ve medeniyetimiz, bütün değerleri, evrensel mesajları ve çağı yakalayan gelişimiyle, gerek ulusal ve gerekse uluslararası
başarılara ulaşmak istiyorsa, bu zeminde kök salmaya mecburdur. Çünkü, tarihimiz, dilimiz, sanatımız gibi, müziğimiz de, kökleri
geçmişte, gövdesi ve meyveleri bugünde ve dalları gelecekte olan bir büyük çınardır. Önemli olan, Doğulu, Batılı enstrümanları,
formları, bütün bu araçları kullanarak, bizi, biz yapan güzellikleri, farklılıkları ve değerleri, insanlığın evrensel bahçesine bir
Türkiye gülü gibi sunabilmektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, organizasyonu hayata geçiren İKSEV’i, beste yarışması birincisi Hasan Uçarsu’yu, ikincisi Nejat
Başeğmezler’i ve üçüncüsü Server Acim’i kutluyorum.
Esasen, kültür ve sanat hayatımıza gerçekten önemli katkılarda bulunacağına inandığım Yüce Meclisimiz ve Kültür
Bakanlığımız, bu gibi girişimlerde daha duyarlı, destekleyici olarak bizleri mutlu kılacaktır. Böylece, kültür ve sanat hayatımız
zenginleşirken, yeni eserlere ve yeni seslere sahip olacak; öte taraftan da genç kabiliyetlerin yolu açılacaktır. Bunun yanı sıra, Kültür
Bakanlığımızın, bu tarz girişimlerdeki insanlarımıza ve kurumlarımıza vereceği destek, gençlerimizi terör ve benzeri tehlikelerden
de uzaklaştırma yolunda etkili çarelerden olacaktır. Bunun yanı sıra, yine, tanıtmakla görevli Devlet Bakanlığımızın, böylesine
gençleri desteklemesi ve yüreklendirmesi de en büyük dileğimizdir.
Bu duygularla, bir kez daha, gayreti geçenleri kutluyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney’e teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, ben de, İzmir’de yapılan ulusal beste yarışmasında birincilik ödülünü kazanan Sayın Hasan Uçarsu’yu, ikincilik
ödülünü kazanan Sayın Nejat Başeğmezler’i, üçüncülük ödülünü kazanan Sayın Server Acim’i, seçici kurul üyelerini ve bu
yarışmayı düzenleyen Eczacıbaşı Vakfı ile, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfını yöneticilerini kutluyorum.
3. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin, otomobil satışlarında uygulanmakta olan yüksek vergilere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ikinci konuşmacımız, Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli. (DSP
sıralarından alkışlar)
Sayın Beyreli, otomotiv satışlarında vergi sorunu konusunda söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Beyreli.
ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, dünya genelinde lokomotif bir sektör
olmuş otomotiv sanayii ve ülkemizde otomobil satışlarında uygulanmakta olan yüksek vergilerin olumsuz etkileri konusunda sizlere
bilgi vermek ve bu konuyla ilgili önerilerimi Hükümete sunmak amacıyla söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce,
Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Otomotiv sanayii, imalat sanayii ve teknolojik girdileri, diğer üretim ve hizmet sektörlerine dönüştüren, bu arada, gelişmenin
göstergelerini de yükselten lokomotif bir sektör ve önemli bir köprüdür.
1900’lü yılların başından itibaren, dünyada etkin bir sektör olmaya başlayan otomotiv sanayii, bugüne kadar, hemen hemen tüm
yeni üretim teknik ve metotlarının gelişmesine öncelik etmiş ve bu sektörün ürünü olan otomobil ise, uluslararası tanımı itibariyle
“dünyayı değiştiren makine” adını almıştır.
Otomotiv sanayii, girdileri itibariyle, demir çelikten tekstil ve elektronik sanayilerine kadar hemen hemen tüm sanayi dallarını
bünyesinde içermektedir.
Otomotiv sanayiinin çıktıları ise, yüksek istihdam, teknoloji, gelişme, millî gelir artışı, küçük ve orta ölçekli sanayiin
gelişmesi, kaynak tasarrufu ve ihracat artışıdır.
Otomotiv sanayii ürünleri, ulaştırma, turizm, tarım, inşaat, savunma, sağlık ve kentleşme alanlarında insanlığın kullanımına
yöneliktir.
Ülkemizde, 1993 yılında, 450 bine ulaşan otomobil talebi, 1994 yılındaki krizle birlikte, 1994 ve 1995 yıllarında yüzde 50
azalmış ve bu gerileme, doğal olarak sektörün istihdamının azalmasına neden olmuştur; olumsuz sonuçlar doğurmuştur, 1996
yılında da talep ve üretim düşüklüğü devam etmektedir.
Ülkemizde, otomotiv sektörü söz konusu olduğunda, bize özgü ve oldukça anlamsız bir uygulama vardır ki; o da, otomobil
satışından alınmakta olan ve Avrupa Birliği ülkelerindeki vergiye göre iki üç misli olan yüzde 48 dolayındaki toplam vergi, Türk
Halkının potansiyel otomobil talebini baskı altında tutmaktadır. Yıllardır vergi toplamanın, kolay, zahmetsiz yolunu tercih eden
iktidarlar, memurdan, işçiden, ücretli kesimden ve kayıtlı ekonomiden vergi almayı tercih etmişler ve son on senedir de otomobil
satın alan vatandaşlarımızdan aldıkları emsali görülmemiş derecede yüksek vergilerle, bu anlayışlarını devam ettirmişlerdir.
Bunun sonucu, düşük üretimle, sektörün, rekabet gücüne erişmesi engellenmiş ve devletin toplam vergi gelirlerinde azalma meydana
gelmiştir.
Türkiye’de mevcut otomobil parkıyla, her yıl pazara sunulan yeni otomobiller, devlete 5 milyar dolar vergi sağlamaktadır. Bu
gelir, ana ve yan sanayide üretimden alınan vergi, Satış Vergisi, KDV artı Taşıt Alım Vergisi olmak üzere, akaryakıt tüketiminden
alınan vergi, yıllık Motorlu Taşıt Vergisi kalemlerinden oluşmaktadır.
1993 yılında 443 bin adete ulaşan otomobil talebi, ekonomik kriz nedeniyle, 1994 ve 1995 yıllarında yüzde 50 dolayında
azalarak, 220 bin adet seviyesine düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı toparlayın lütfen.
ALİ RAHMİ BEYRELİ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bunun sonucu, 1995 yılında sektörden sağlanan yıllık vergi geliri, 1993 yılına göre, yaklaşık 1 milyar dolar azalmış ve 1993
yılında toplam 600 bine ulaşan istihdam, bugün, yüzde 25-30 dolaylarında azalmıştır. Bu vergi kaybı, düşük üretimden dolayı
üretimdeki vergilerin azalmasından kaynaklanmıştır. Halen otomobil satışından alınan ortalama yüzde 48 oranındaki vergi yükü
çok aşırıdır ve otomobil talebinin gelişmesini baskı altında tutmaktadır. Hiçbir Avrupa Birliği üyesi ülkede, otomobil alımında
tüketici tarafından ödenen toplam vergi yüzde 21 düzeyini aşmamaktadır. İç talebin yetersizliği, otomobil üretimini ekonomik
ölçeklerin gerisinde bırakmakta ve uluslararası rekabet gücüne ulaşmasını engellemektedir. Türkiye’de otomobil satış vergilerinin,
Avrupa Birliğinde uygulanmakta olan ortalama düzeye, örneğin yüzde 23’e indirilmesi, iç talebin artışına çok büyük katkı
sağlayacaktır. Satışlardaki artış, sektörden sağlanan toplam vergi gelirlerinin -ana ve yan sanayide üretimden alınan vergi, Taşıt
Satış Vergisi, Akaryakıt Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisinin- artmasını sağlayacaktır. Taşıt Alım Vergisinin azaltılmasının yol
açacağı yüksek talep ve artan sınaî üretimle, 1996-2000 yılları arasındaki vergi gelirleri, toplam 1,5 milyar dolar artış gösterecektir.
Bu uygulamanın ilk yılında ortaya çıkabilecek 340 milyon dolar düzeyindeki vergi kaybının önlenilmesi, akaryakıt fiyatının yüzde
6,25 oranında artırılması ve yıllık ortalama 70 dolar olan Motorlu Taşıt Vergisinin 100 dolara çıkarılmasıyla mümkündür.
Bu düzenlemenin sürekli hale getirilmesi durumunda, 1996-2000 döneminde, vergi gelirleri, toplam 3,7 milyar dolar artış
gösterecektir. Bu rakam, bugün, kaynak bulmakta güçlük çeken Türk ekonomisi için hiç de küçümsenecek bir rakam değildir. Sonuç
olarak, otomobil satışındaki vergi yükünün yüzde 23 oranına indirilmesi yanında, akaryakıt fiyatları ile Motorlu Taşıtlar
Vergisindeki düzenlemeler yapılarak otomobil potansiyel talebi reel talep haline dönüşecek, üretim artacak, dolayısıyla, sektörün
istihdam ettiği eleman sayısı artacaktır.
Otomobil üretiminin artmasıyla ekonomik güce ulaşılacak, sektörün ihracat gücü artacaktır; sektörün yarattığı vergi
gelirlerinde, önümüzdeki beş yıllık dönemde, 3,7 milyar dolar düzeyinde bir artış sağlanacaktır. Otomobil üretiminin artışı,
ekonominin diğer sektörlerine de canlılık getirecek ve vergi gelirlerinde ek bir artış daha olacaktır; Türk halkının otomobil sahibi
olma özlemi önemli oranda tatmin edilecektir...
Hükümet programında da yer alan üretim ekonomisine ağırlık verme ve sanayie işlerlik kazandırma olgularını hayata geçirmek
için bu öneri iyi bir fırsattır; iyi değerlendirilmelidir diyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’ye teşekkür ediyorum.
2. – Kültür Bakanı Ağâh Oktay Güner’in, İzmir Milletvekili Metin Öney’in, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının İzmir’de
gerçekleştirdiği ulusal beste yarışmasına ilişkin gündemdışı konuşmasına cevabı (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ilk konuşma yapıldıktan sonra, Sayın Kültür Bakanımız söz talebinde
bulunmuşlardı; ikinci konuşmacıyı kürsüye davet ettiğim için, o isteği yerine getiremedim. Müsaade ederseniz, gündemdışı
konuşmaların sırasına göre, Hükümetimiz de cevaplarını ve açıklamalarını yapsın.
Onun için, öncelikle, Sayın Kültür Bakanımızı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Güner.
KÜLTÜR BAKANI AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İzmir Milletvekilimiz Sayın Metin Öney’in, İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfının yapmış olduğu bir çalışma ve gençleri
özendiren ödüllendirmesiyle ilgili konuşmaları, Yüce Meclisin Genel Kurul toplantısını terk eden konuğumuzun çıkışından sonra
yapıldığı için -affınıza sığınarak arz edeyim- muhtevasının taşıdığı ciddiyet ve bu kürsüye getirdiği meselelerin ağırlığı
ölçüsünde dinlenilemedi.
Sayın Öney’i gönülden kutluyorum; kendileri fevkalade haklıdırlar. Bugün, gençliğimiz, çok ciddî tehlikelerle karşı
karşıyadır. Gençliği bir ideolojinin âleti olarak görmek, onu militanlaştırmaya çalışmak, gençliğe yapılabilecek en büyük ihanettir.
Genç adamın ufkunu açmak, onun zamanını değerlendirmesine imkân vermek, onu, millî kültürünün güzellikleriyle tanıştırırken,
dünya kültürünü aşmak ve onun düşünce ufkuna, mümkün olduğu kadar araştırmanın, iyiye, doğruya, güzele kavuşmanın
heyecanını tattırmak, zannediyorum bütün yönetim kadrolarının ve gençlik yaşını geride bırakmış bütün insanların, ortak ideali
ve hedefi olmalıdır.
Bugün, nüfusumuz, genç bir nüfustur; ancak, unutmayalım ki, Türkiye, şu anda, alkol tüketiminde dünya üçüncüsü olan bir
ülkedir. Türkiye’nin alkol tüketimi, katlanarak artıyor ve Türkiye, çok tehlikeli bir biçimde, insanının alkol bağımlısı olduğu, daha
önce bu felaketi yaşamış, bu felaketten kurtulmaya çalışan, üç vatandaşından birisinin alkolik olduğu Fransa’nın haline dönüyor.
Tabiî ki, burada, merhum Özal’ı rahmetle anıyorum; çünkü, kendisi, eğitim kurumlarının belli yakınlığında bira satışını
yasaklayan bir kanunu, o gün kendisiyle politika yapan arkadaşlarıyla birlikte, Yüce Meclisten çıkarmış ve uygulamaya koymuştu.
Bira tröstlerinin ve alkol tüketimini gençlik arasında hızlandırmak isteyen beynelmilel menfaatların, bu olayı Türkiye’de hangi
çizgilere getirdiğini, zannediyorum, çok iyi bilmektesiniz.
Bir ülke, millî savunmaya çok büyük paralar ayırabilir, bir ülke, dünyanın en modern silahlarını satın alabilir; ama, o ülke,
kendi kültür değerlerine ve kendi mukaddeslerine bağlı değilse, o silahları kullanacak insan bulamaz. İşte bu noktada, gençliğe
yönelmiş çok ciddî gayretlere, çok ciddî desteklere muhtacız. Türkiyemizde, bu konuda hayırlı hizmetler ifa eden bütün vakıflara,
gençliğin müzik dünyasını, gençliğin spor dünyasını, gençliğin bilgi dünyasını zenginleştirmek için gayret sarf edenlere, bu
kürsüden, şükranlarımı arz ediyorum.
Ayrıca, şu hususları huzurunuzda ifade etmek istiyorum: Kültür Bakanlığı, kendi sorumluluk alanı içerisinde, gençlerle ilgili
çok ciddî çalışmaları planlamış, bunların bir bölümünü uygulamaya koymuş, bir bölümünü gelecek zaman içinde gençlerin
istifadesine sunma kararı almıştır. İllerin bünyesindeki kültür müdürlüklerinde, amatör korolar, halk oyunları, tiyatro faaliyetlerinin
yapılması için, eğitici uzman, maddî kaynak ve bu konudaki doküman yardımını sağlamaya büyük bir ehemmiyet vereceğiz.
Başarılı kişi, grup ve topluluklar için, çeşitli vesilelerle ödüllendirmeler yaparak, bunların, yurtiçinde ve yurtdışında
tanıtılması için fırsatlar sağlanmasına gayret göstereceğiz.
Bakanlık bünyesinde, devlet adını taşıyan devlet çocuk koroları, devlet gençlik koroları istihdam edilmektedir. Bunların, daha
geniş bir boyutta, gençlerimizle kaynaşarak hizmet vermeleri için, belli planların ve programların uygulanmasına önem vereceğiz.
Değerli arkadaşlarım, gençlerin, bütün musiki faaliyetlerine çok cüzi ücretlerle girerek takip etme imkânları daima mevcuttur ve
mevcut olmaya devam edecektir.
Ayrıca, devlet genç sanatçılar yarışması, devlet resim ve heykel müzelerinde gençlerin eserlerinin teşvik görmesi, devlet güzel
sanatlar galerilerinde gençlere daha büyük pay ayrılması, özel hafta sergilerinde genç sanatçıların yüreklendirilmesi, plastik sanat
eserleri koleksiyonlarına, yine, genç sanatçıların eserlerine, belli çalışma aşkı verebilmek için destek sağlanması, yarışmalı
sergiler düzenlenmesi, Bakanlığımızın bu konudaki gayretleri içerisindedir.
Hiç şüphesiz ki, insanoğlunun kendi içindeki ve kendi dışındaki güzellikleri en etkin bir biçimde ifade vasıtası olan musikiyi,
halk müziği, dinî musiki, klasik musiki ve bizim dışımızdaki ülkelerin bütün müzik güzelliklerini kucaklayan bir anlayışla ele
alıyoruz. Gönülden dileğimiz, bu tip gayretlerin daha ilerleyerek devam etmesidir.
İzmir’den bu güzelliğe katkıda bulunanlara, Kültür Bakanı olarak, ben de teşekkür ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Sayın Metin Öney’in gündemdışı konuşmasını cevaplandıran Kültür Bakanımız Sayın Agâh
Oktay Güner’e teşekkür ediyorum.
3. – Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in, Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin otomobil satışlarında uygulanmakta olan yüksek
vergilere ilişkin gündemdışı konuşmasına cevabı (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli’nin gündemdışı konuşmasını cevaplamak üzere, Devlet Bakanı
Sayın Cemil Çiçek’e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Çiçek.
DEVLET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bursa
Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli Beyin, biraz evvel, otomotiv sektörüyle ilgili olarak gündeme getirdiği konuyla ilgili heyetinize
bilgi arz etmek istiyorum.
Bilindiği üzere, Avrupa Birliğiyle sağlanan Gümrük Birliği, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Gümrük birliğinin gereği
olarak Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatta Gümrük Vergisi ve eş etkili diğer malî yükler kaldırılmış, üçüncü ülkelerden
yapılan ithalatta ise ortak gümrük tarifesinin uygulanmasına başlanılmıştır. Bu nedenle ortaya çıkan vergi kayıplarının bir
bölümünün telafisi amacıyla, 1 Ocak 1996 tarihinden geçerli olmak üzere, bazı düzenlemeler yapılmıştır.
Otomobil üzerinden, halihazırda, Katma Değer Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Taşıt Alım Vergisi, Çevre Fonu ve Motorlu
Taşıtlar Vergisi adı altında vergiler alınmaktadır. Bu vergilerden Motorlu Taşıtlar Vergisi haricindekiler, araçların ithalinde veya
ilk iktisabında alınmaktadır.
Gümrük birliği dolayısıyla Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatta, 1 Ocak 1996 tarihine kadar alınmakta olan Gümrük
Vergisi ve Toplu Konut Fonu kaldırılmıştır. Kaldırılan bu malî yüklerle ilgili kayıpların bir bölümünün karşılanması amacıyla,
sektör temsilcileriyle yapılan görüşmeler sonucunda varılan mutabakat çerçevesinde, Katma Değer Vergisi ve Ek Taşıt Alım
Vergisinde nispetler, 1 Ocak 1996 tarihinden geçerli olmak üzere, yeniden belirlenmiştir. Bu belirlemeler çerçevesinde, motor silindir
hacminin büyüklüğüne ya da küçüklüğüne göre, Katma Değer Vergisi oranları ile Ek Taşıt Alım Vergisi oranları bir ölçüde
yükseltilmiştir. Bu düzenlemeler, sadece binek otomobillerine ilişkindir. Özel Tüketim Vergisinin yürürlüğe girmesiyle birlikte,
otomobillerin ilk iktisabı ve ithalinden alınmakta olan Katma Değer Vergisi haricindeki diğer vergi ve fonlar ile lüks uygulaması
kaldırılacaktır.
Bilgilerinize saygıyla arz ederim.
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli’nin, gündemdışı konuşmasını cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Cemil
Çiçek’e teşekkür ediyorum.
4. – Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş’in, Kilis İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali
Talip Özdemir’in cevabı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemdışı söz isteyen üçüncü milletvekili arkadaşımız, Kilis Milletvekili Sayın Mustafa
Kemal Ateş, yeni il olan Kilis’in sorunları hakkında söz talebinde bulunmuştur.
Buyurun Sayın Ateş. (RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
MUSTAFA KEMAL ATEŞ (Kilis) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi, selamların en güzeli olan Allah’ın
selamıyla selamlar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Gündemdışı bu konuşmamda, yeni il olan Kilis’in, kalkınmasında ve gelişmesinde karşılaştığı, sizin de kabul edip
paylaşacağınıza inandığım, çözümü için değerli katkılarınızı esirgemeyeceğinize güvendiğim sorunlarını Yüce Heyetinizin
bilgisine sunmak istiyor, bu nedenle söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Kilis halkı, kırk senelik il olma özlemine kavuşmanın sevincini taşımaya fırsat bulamadan, daha önce
var olan sorunlarla birlikte, birçok yeni sorunla karşı karşıya gelmiştir. Bu sorunları 5 dakikalık bir zaman içinde, geniş anlamda
izah etmenin imkânı yoktur; ancak, bunlardan çok önemli bulduğum birkaçını arz etmeye çalışacağım.
1– İşsizlik sorunu.
2– Konut açığı problemi.
3– Tasarruf tedbirlerinin meydana getirdiği engeller. Bunların dışında, Kilis’in ekonomisine büyük katkısı olduğuna
inandığım, pekmezcilik ve yorgancılıkla ilgili sorunlarını da, başka bir konuşmamda gündeme getireceğim.
Değerli milletvekilleri, bu sorunların çözümünü, ilgililere, Kilisli vatandaşlarımızın çözüm olarak gördüğü ve sabırsızlıkla
beklediği öneriler olarak, bu yüce kürsüden sunuyor ve çözümüne, değerli katkılarınızı umuyorum.
İşsizlik sorununun çözümü için, Kilisli vatandaşlarımız mütevazı; çok şey istemiyor; 24 Aralık 1995 seçimlerinde, siyasî parti
adaylarının, özellikle o zamanın Başbakanı Sayın Tansu Çiller Hanımefendinin ve memleketimizin kıymetli evladı, çok şey
beklediğimiz Doğan Güreş Paşamızın ve bütün siyasî parti adaylarının Kilis halkına vaat ettikleri, Kilis’in kalkınmada öncelikli
yöreler statüsüne alınmasını dörtgözle ve sabırsızlıkla beklemektedirler.
Kilis, kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne alınınca, Kilis’e, beklenen özel sektör yatırımı gelecek ve işsizlik, asgarî seviyeye
inecektir. Kilisli müteşebbis, bunun için hazırdır ve bekliyor... Kilis’in kalkınmasına ve işsizliğin azalmasına büyük katkısı
olacağına inandığım, yirmi senedir devam eden ve bitmeyen, yılan hikâyesine dönen Kilis küçük sanayiinin 1996 yılı için ihtiyacı
olan 100 milyar liralık ödeneğin Sanayi Bakanlığınca verilerek, kuruluşunun tamamlanmasına yardımcı olunmasıyla, işsizliğin
daha da artmasına engel olunur diye düşünüyorum. Bana iletilene göre, Kilis’te 400 esnaf, kira pahalılığı ve vergi yüksekliği
nedeniyle işyeri terk dilekçesi vermiş bulunmaktadır. Bu husus da işin ciddiyetini ortaya koymaktadır.
İkinci olarak, konut sorununun halledilmesine gelince: Kilis’in il olmadan önce de konut sıkıntısı vardı; ancak, il olunca, yeni
kurumlar kurulması ve teşkilatlanmanın başlamasıyla bu sıkıntı had safhaya ulaşmış bulunuyor. Kaldı ki, Kilis’in ilçelerinde, bir
devlet görevlisinin iskân edileceği bir yer bulmak mümkün olmadığı gibi, görevini icra edeceği hizmet binası da henüz mevcut
değildir. Dolayısıyla, ilçelerde görevli olan bütün personel, Kilis’in merkezinde ikamet etmek mecburiyetindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı toparlayın lütfen.
MUSTAFA KEMAL ATEŞ (Devamla) – Teşekkür ederim; toparlıyorum efendim.
Kilis’te, fakir ve dargelirli işçi ve memurun oturduğu evin kirası 4 milyon lira iken, şimdi 8-10 milyon liraya çıkmıştır. Bu
sıkıntının, Kilis’te kurulacak konut kooperatiflerinin ve kendisinden çok şey beklediğimiz Belediye Başkanlığı öncülüğünde
kurulacak konut kooperatiflerinin devlet tarafından desteklenmesiyle, yani, verilmesi gereken kredilerde müsamahalı olunmakla
çözüleceğine inanıyorum.
Üçüncü olarak, Kilis’in kalkınmasına ve gelişmesine engel olarak saydığım tasarruf genelgesidir. Her ne kadar Sayın
Başbakanımızın 25 Mart 1996 tarihinde yayımlanan genelgesiyle, sınırlı yumuşama getirilmişse de, bu, yeni il olan şehirlerin
sorunlarının çözümüne katkı sağlamayacaktır; tamamen tasarruf genelgelerinin dışında tutulmasıyla, ancak, kurumların
teşkilatlanmasına müsaade edilmiş olunacaktır.
Sunduğum sorunların çözümü için saygıdeğer milletvekillerinin ve ilgililerin hassasiyetine güveniyor, değerli katkılarını
bekliyor; Yüce Heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Ateş’e teşekkür ediyorum.
Sayın Kemal Ateş’in gündemdışı konuşması üzerine, Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir söz talebinde bulunmuşlardır.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI ALİ TALİP ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başlangıcında, Refah Partisi Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kemal Ateş Beye teşekkür ediyorum; gerçekten, ilinin
problemlerini ve meselelerini, bugün Yüce Mecliste gündeme getirmesi beni de fazlasıyla mütehassis etmiştir.
Esas itibariyle, o yörenin bir çocuğu olarak, Kilis’in il olması programına da gönülden iştirak etmiştim; hatta, değişik noktalarda
katkıda bulunmaya çalıştım. Bu nedenle de, o törene katıldığım için ayrıca kendimi bahtiyar hissediyorum.
Gerçekten, Sayın Milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, yüzyıllar itibariyle, vilayet olabilmek için, bütün Kilisliler olmak üzere,
gayret ettiler ve çabaladılar; ama, takdir edersiniz ki, Kilis İlimizin vilayet olması, yerleşim birimimizin vilayet olması henüz bir
yılını tamamlamadı. 6 Haziran 1995 tarihinde, 550 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle il olması karara bağlanan Kilis
İlimizin, Sayın Milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, fevkalede sıkıntıları vardır; ama, üç ana madde altında toplayabileceğimiz
problemler, aslında, bugün ülkemizin içerisinde bulunduğu problemlere eşdeğer ölçüde problemlerdir ve bu problemler devam
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Milletvekilimizin ifade ettiği işsizlik konusuna gelince; bugün ülkemizde sayısı 9 milyona varan
işsiz insan sayısı içerisinde, Kilis de nasibini almıştır. Bu konuda Bakanlığımızın ve ilgili birimlerin değişik çalışmaları devam
etmektedir. Biliyorsunuz ki, bu, genel bütçeye bağlı, bütçenin tamamı bünyesinde mütalaa edilecek konulardan bir tanesidir.
Bunun dışında, konut açığı, yine Anavatan Partisi döneminde oluşturulan Toplu Konut İdaresinin fevkalade iyi bir
programıyla başlanan konut probleminin çözülmesi, belirli bir süre için duraklama safhasına girmiştir. 1996 konsolide bütçesi
içerisinde mütalaa edilen bu konunun da, Kilis için gerekli ölçüde, daha hassasiyetle takip edilmesi zaruretine ben de inanıyorum;
ama, Kilis için sevindirici hususlar da vardır; örneğin, GAP İdaresi, Kilis İlimizin revizyon imar planını tasdik etmiş ve
uygulamaya koymuştur. Özellikle Valiliğin de çok yakından takip ettiği ana problemler içerisinde, organize sanayi bölgesi, küçük
sanayi sitesi ve özellikle yaz aylarında Afrin Çayının taşmasını önleyecek barajın inşaıyla ilgili çalışmalar, bünyede takip
edilmektedir.
Ben de, Hükümetin bir üyesi olarak, Kilisli hemşerilerimin problemlerini yakînen takip edeceğimi, huzurunuzda bir kez daha
ifade etmek ve Milletvekilimize tekrar şükranlarımı sunmak istiyorum; ama, biraz önce arz ettiğim gibi, 1996 konsolide bütçesi, hayli
sıkıntılı bir bütçedir. Türkiye, gelişmekte olan bir ülkedir, nüfusu hızla artan bir ülkedir.
Kilis, en büyük problemini halletti, il oldu; inşallah bundan sonra da el birliğiyle, orada, yıllarca ihmal edilmiş, sıkıntıda
kalmış bir yerleşim birimimizin, daha iyi hale getirilebilmesi için, hepimizin gayretli olması gerektiğine inanıyorum. Ben de, biraz
önce arz ettiğim gibi, Hükümette bu konuyu canla başla takip edeceğimi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Ateş’in gündemdışı konuşmasını cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Ali
Talip Özdemir’e teşekkür ediyorum.
Böylece, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır.
Göreve başlayan komisyonların, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin 11 adet tezkeresi vardır; okutup
bilgilerinize sunacağım:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/150)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için,
4.4.1996 günü saat 11.00’de toplanmış, Komisyon başkanlığı seçimine 32 üye, başkanvekilliği, sözcü ve kâtip üyelik seçimine 31
üye katılmış ve oy pusulasının tasnifi sonucunda, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Ayhan Fırat
Malatya
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Edip Safder Gaydalı (Bitlis) 18 oy
Başkanvekili : Nabi Poyraz (Ordu) 20 oy
Sözcü : Ahmet Uyanık (Çankırı) 19 oy
Kâtip : Ali Doğan (Kahramanmaraş) 19 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
2. – Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/151)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Perşembe günü saat 11.00’de
toplanmış ve kullanılan 22 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak,
İçtüzüğün 25 inci maddesi uyarınca, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Fevzi Arıcı
İçel
Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Mustafa Balcılar (Eskişehir) 14 oy
Başkanvekili : Nevzat Köse (Aksaray) 13 oy
Sözcü : Aslan Ali Hatipoğlu (Amasya) 13 oy
Kâtip : Haluk Yıldız (Kastamonu) 13 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
3. – Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/152)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak üzere, 4.4.1996
Perşembe günü saat 11.00’de toplanmış, toplantıya 21 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda, aşağıda ad
ve soyadı ile seçim çevresi belirtilen üyeler, hizalarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Rıza Ulucak
Ankara
Millî Savunma Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Ali Coşkun (İstanbul) 21 oy
Başkanvekili : Ahmet Sezal Özbek (Kırklareli) 19 oy
Sözcü : Şükrü Yürür (Ordu) 21 oy
Kâtip : Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman) 15 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/153)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu, komisyon başkanı, komisyon başkanvekili, sözcü, kâtip ve
denetçi seçimleri için, 4.4.1996 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmış ve kullanılan 10 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda
ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü, kâtip ve denetçi seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederiz.
İsmail Coşar
Çankırı
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan : Süleyman Hatinoğlu (Artvin) 10 oy
Başkanvekili :Haluk Yıldız (Kastamonu) 6 oy
Sözcü : Şerif Bedirhanoğlu (Van) 10 oy
Kâtip : M. Altan Karapaşaoğlu (Bursa) 10 oy
Denetçi : Hacı Filiz (Kırıkkale) 6 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
5. – Millî Eğitim Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/154)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Perşembe
günü saat 11.00’de toplanmış ve kullanılan 24 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Şaban Karataş
Ankara
Millî Eğitim Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş) 15 oy
Başkanvekili : Yusuf Ekinci (Burdur) 15 oy
Sözcü : Hasan Dikici (Kahramanmaraş) 13 oy
Kâtip : İbrahim Yılmaz (Kayseri) 15 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
6. – Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/155)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Perşembe günü
saat 11.00’de toplanmış ve kullanılan 19 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında
gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Cevdet Akçalı
Adana
Dışişleri Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Sedat Aloğlu (İstanbul) 11 oy
Başkanvekili : Bülent Akarcalı (İstanbul) 12 oy
Sözcü : Cefi Jozef Kamhi (İstanbul) 14 oy
Kâtip : Enis Sülün (Tekirdağ) 14 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
7. – Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Çarşamba günü saat
11.00’de toplanmış ve yapılan seçimde kullanılan 23 oy pusulasının tasnifi sonucunda, aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri
gösterilen adaylar hizalarında gösterilen oylarla, başkan, başkanvekili ve kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ömer Naimi Barım
Elazığ
Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Zeki Ertugay (Erzurum) 16 oy
Başkanvekili : Sami Küçükbaşkan (Antalya) 16 oy
Kâtip : Abdullah Akarsu (Manisa) 16 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
8. – Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/157)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 4.4.1996 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmış ve yapılan seçim sonucunda, aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Refik Aras
İstanbul
Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu
Geçici Başkanı

Başkan :Haluk Müftüler (Denizli) 14 oy
Başkanvekili :Refik Aras (İstanbul) 14 oy
Sözcü : Osman Çilsal (Kayseri) 14 oy
Kâtip : Mustafa Bayram (Van) 14 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
9. – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/158)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkalığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimini yapmak üzere 4.4.1996 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmış , toplantıya 22 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının
tasnifi sonucunda aşağıda ad ve soyadıyla seçim çevresi belirtilen üyeler hizalarında gösterilen oyları alarak başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Fikret Ünlü
Karaman
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Yusuf Namoğlu (İstanbul) 16 Oy
Başkanvekili: Osman Berberoğlu (Antalya) 16 Oy
Sözcü : Sebgetullah Seydaoğlu (Diyarbakır) 12 Oy
Kâtip : Ahmet Bilgiç (Balıkesir) 16 Oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum
10. – Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/159)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, başkan, başkavekili, sözcü ve kâtip seçimi için 4.4.1996 Perşembe günü saat
11.00’de toplanmış, kullanılan 20 adet oy pusulasının ve 12.30 ‘da yapılan toplantıda 21 adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla
Ahmet Tekdal
Ankara
Adalet Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan : Necati Çetinkaya (Konya) 12 Oy
Başkanvekili :Metin Öney (İzmir) 12 Oy
Sözcü : Ahmet Güryüz Ketenci (istanbul) 12 Oy
Kâtip : İsmail Durak Ünlü (Yozgat) 14 Oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
11. – Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/160)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için 4.4.1996 Perşembe günü saat
14.00’te toplanmış ve kullanılan 22 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında
gösterilen oyları alarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Ayseli Göksoy
Manisa
Çevre Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan: Feridun Pehlivan (Bursa) 16 Oy
Başkanvekili : Ayseli Göksoy (Manisa) 13 Oy
Sözcü : Azmi Ateş (İstanbul) 13 Oy
Kâtip: Abbas İnceayan (Bolu) 20 Oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Seçilen arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.
Komisyonlardan istifa önergeleri vardır; okutuyorum:
12. – Elazığ Milletvekili Cihan Paçacı’nın, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/2)
4.4.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Kabulünü ve gereğini saygılarımla arz ederim.
M. Cihan Paçacı
Elazığ
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
13. – İstanbul Milletvekili Bahattin Yücel’in, (10/2) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/3)
2 Nisan 1996
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sait Halim Paşa Yalısında meydana gelen yangının nedenlerini ve TURBAN Genel Müdürlüğü ile ilgili yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla kurulan 10/2 esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekiliyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Bahattin Yücel
İstanbul
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taşkömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Taşkömürü Kurumunun içine düşürüldüğü durumla sürekli zarar eder hale gelmesine yol açan idarî ve siyasî nedenlerin
araştırılması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Hasan Gemici (Zonguldak)
Mümtaz Soysal (Zonguldak)
Mustafa Karslıoğlu (Bolu)
Tahsin Boray Baycık (Zonguldak)
Halil Çalık (Kocaeli)
Mehmet Aydın (İstanbul)
Abdülbaki Gökçel (İçel)
Mehmet Büyükyılmaz (Adana)
Mustafa İlimen (Edirne)
Fikret Uzunhasan (Muğla)
Gerekçe:
1848 yılından bugüne 148 yıllık geçmişi içinde havzadan yaklaşık 3 275 milyon ton satılabilir kömür üretilmiş ve Zonguldak,
daima, Türkiye’nin sanayileşme hamlelerinin itici gücü olmuştur.
Havza, 1970’li yıllarda 5 milyon ton satılabilir kömür üretiminden, bugün aynı üretim sahalarında 2,5 milyon ton civarına
inmiş; yani, üretimde yüzde 50’ye varan bir düşüş görülmüştür.
TTK, Zonguldak ve Bartın İlleri içerisinde, geniş bir havzaya yayılan, 3 müessese, 5 işletme müdürlüğü ile 3 yıkama tesisi
(lavvuar), 5 adet derin kuyudan oluşmuştur ve ne acıdır ki bunlar, 1960–1978 dönemindeki yatırımlarla gerçekleştirilmiş; yani,
yirmi yılı aşkın süredir TTK kaderine terk edilmiştir.
Bu eski teknolojiyle çalışmaya mahkûm edilen ve yeni hiçbir yatırım hamlesi düşünülmeyen taşkömürü havzasının üretiminin
hangi rakamlara düşebileceği sanki önceden kestirilmiştir.
Kurum, bir yandan resen emeklilik yoluyla işçi azaltmaya geçmiş, bir yandan da yeni bir yatırım yapmama cazasıyla
çarptırılmış, “konsantre olunuyor” adı altında birtakım ocaklar kapatılmış; dolayısıyla, çalışanlarda motivasyon eksikliği
yaratılmış, üstelik bu da, kurumun tek çıkış ve kurtuluş yolu olarak kamuoyuna takdim etmeye çalışılmıştır. Bunun doğru olup
olmadığı araştırılmalıdır.
Dün, Türkiye’nin sanayileşme hamlesinin itici gücü, bugün ağır sanayinin vazgeçilmez madeni, bu tür uygulamayla arzu edilen
noktaya varabilecek midir?
Kurumun, kendi haline bırakılır, bir anlamda kaderine terk edilir yanı olmasa gerekir.
Yaratmış ve hâlen yaratan bir KİT’in yaşaması, eskiden olduğu gibi, çevresine, bulunduğu illere hayat veren, ülke ekonomisi
açısından da pozitif değer yaratan bir kurum haline gelmesinin yollarının bulunması gerekmektedir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. – Genel Kurul’un 23 Nisan 1996 Salı günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 7
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması
ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 23
Nisan 1996 Salı günü saat 14.00’te toplanması önerilmiştir.
Mustafa Kalemli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı

Salih Kapusuz Ali Rıza Gönül
RP Grubu Temsilcisi DYP Grubu Başkanvekili

Süleyman Hatinoğlu Mümtaz Soysal
ANAP Grubu Temsilcisi DSP Grubu Başkanvekili
Nihat Matkap
CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN – Danışma Kurulu Önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının önerileri vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
B) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ
1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için
Genel Kurulda özel bir görüşme açılması ve konuşma süreleri ile o gün başkaca konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık
önerisi
Başkanlık Önerisi
No:1 3.4.1996
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlamak ve
günün önem ve anlamını belirtmek için, 23 Nisan 1996 Salı günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda özel bir görüşme
yapılması hakkında, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre, Danışma Kurulunun görüşüne uygun olarak Başkanlığımızca hazırlanan
önerileri Genel Kurulun onayına sunuyorum.

Mustafa Kalemli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Başkanlık önerileri:
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 76 ncı Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan
1996 Salı günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılması,
2.- 23 Nisan 1996 Salı günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda başkaca konunun görüşülmemesi,
3.- Görüşmelerde;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına 10 dakika süre ile söz verilmesi,
b) Siyasî parti grup başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasî partilerin genel başkanlarına 10’ar
dakika süre ile söz verilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
14. – Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/149)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 2.4.1996 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Mustafa Kalemli
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı

“Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan, mazereti nedeniyle, 3.3.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 48 gün”
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
“Kırşehir Milletvekili Mehmet Ali Altın, hastalığı nedeniyle, 29.1.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün”
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
“Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler, hastalığı nedeniyle, 10.1.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 22 gün”
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Gensoru, Genel Görüşme, Meclis Soruşturması ve Meclis Araştırması” kısmına geçiyoruz.
VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespit
edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/13)
2. – Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici ve 9 arkadaşının, Türkiye Taş Kömürü Kurumunun içinde bulunduğu durumun
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/53)
BAŞKAN – Birinci sırada yer alan, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki
sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.
Hükümet?.. Hazır.
M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun, bir arzınız mı vardı?
M.İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Biraz evvel, DSP Grubu olarak verdiğimiz araştırma önergesi de, Zonguldak taşkömürü
havzasıyla ilgilidir; dolayısıyla, bu iki önergenin birleştirilerek aynı anda görüşülmesi büyük kolaylık sağlayacaktır.
Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Talay.
Bizim de tespitlerimize göre, bu önergeyle biraz önce okunmuş bulunulan, Zonguldak Milletvekili Sayın Hasan Gemici ve 9
arkadaşının (10/53) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin konuları aynıdır.
Bu nedenle, her iki önergenin birlikte görüşülmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sunuşlarda yer alan önerge biraz önce okunmuş olduğu için, sadece, birinci sıradaki önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye’de taşkömürü üretiminin sürekli azalmasının sebepleri ve bu sektörde yaşanan sorunların çözüm yollarının bulunması
amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim. 01.02.1996
Necmettin Aydın
(Zonguldak) ve arkadaşları
Gerekçe:
Taşkömürünün demir-çelik ve enerji sektörü için vazgeçilmez bir hammadde, ülkemiz için ise stratejik bir maden olduğu
gerçektir.
1970’li yıllarda 4,6 milyon ton/yıl seviyelere kadar çıkan satılabilir taşkömürü üretimi bugünlerde 2,5 milyon tonlara kadar
düşmüştür. 1970’li yılların sonlarında 58 bin olan çalışan sayısının bugünlerde 20 binlerin altına indiğini üzülerek görmekteyiz.
Ülkemizin tek taşkömürü üreten müessesesi olan TTK, sanki gizli bir el tarafından zararları kabul edilemez bir seviyeye
çıkarılarak, kapanmanın eşiğine getirilmektedir.
Ülkemiz 1996 yılı taşkömürü talebi 10 milyon tonun üzerinde olacaktır. 2010 yılında ülkemizin taşkömürü ihtiyacı 49 milyon
ton/yıl tahmin edilmektedir. Almanya’nın bugünkü taşkömürü tüketiminin 79 milyon ton/yıl olduğunu düşündüğümüzde, fazla gibi
görülen bu rakamın, sanayileşme noktasında yetersiz olduğu hemen ortaya çıkmaktadır.
Gittikçe sanayileşen ülkemizin taşkömürüne olan ihtiyacı büyüyerek artarken, 1 milyar 250 milyon ton alınabilir taşkömürü
rezervi bulunan Zonguldak’ta, TTK’nın bugün içinde bulunduğu durum içler acısıdır, kapanmaya doğru gidilmektedir.
Ucuz ithal kömür ve ucuz ithal hurda demir gibi, bugün cazip gibi görünen pazar koşullarına dayanarak kendi hammaddesini
değerlendirmekten uzaklaşan bir politikanın, ülkemiz ekonomisine hem bugün hem de gelecekte ciddî zararlar vereceği muhakkak
görünmektedir. Taşkömürünün stratejik mahiyeti, ülkemizin bugünlerde yaşadığı yoğun dış güvenlik problemleri karşısında,
savunma sanayimiz açısından daha bir önem kazanmaktadır.
Ayrıca, gittikçe büyüyen dış ticaret açığı problemi açısından önemli bir ithal kalemi olan taşkömürünün üretiminin azalması,
döviz kaybını büyütmektedir.
Taşkömürünün bulunması ile büyük göçler alarak oluşan Zonguldak, TTK’nın düştüğü hal yüzünden ikâme yatırımlar da
yapılamadığı için, bugün çok zor bir duruma düşürülmüştür.
Düne kadar enerjinin, taşkömürünün, demirin, çeliğin başkenti olan Zonguldak, son on yılın yanlış ekonomik politikaları
yüzünden harabeye dönmüştür.
TTK’nın içine düştüğü durumdan çıkarılması, ülke ekonomisi açısından çok büyük bir kazanç olacağı gibi, bir kentin yeniden
doğuşu olacaktır.
Necmettin Aydın
(Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmede,
sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına, önergelerdeki birinci imza sahiplerine veya onların gösterdiği bir diğer imza sahibine
söz vereceğim.
Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20’şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.
İlk söz, Hükümet adına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hüsnü Doğan’ın.
Buyurun Sayın Doğan. (ANAP, DYP ve RP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI H. HÜSNÜ DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; Zonguldak Milletvekili Sayın Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, Türkiye’de taşkömürü üretiminin sürekli azalmasının
sebepleri ve bu sektörde yaşanan sorunların çözüm yollarının bulunması konulu Meclis araştırması hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu önergeden farklı olarak, DSP Grubundan Zonguldak Milletvekili Sayın Hasan Gemici ve arkadaşları da, aynı
anlamda bir önerge vermişlerdir; dolayısıyla değerlendirmemiz, her iki önergeyi de içerisine alacak şekilde olacaktır. Konuşmamın
başlangıcında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Taşkömürü Kurumu, ülkemizin metalurjik özellikte koklaşabilir taşkömürü üreten tek
kuruluşudur. Bu Kurumumuz, son yıllarda, bir taraftan reel ücret artışları, diğer taraftan da dünyada giderek yaygınlaşan açık
işletmeler nedeniyle dünya kömür fiyatlarının düşmesi sonucunda finansman darboğazına girmiştir. Türkiye Taşkömürü
Kurumunun, bu olumsuz malî yapısına rağmen ülke ekonomisine hizmet etmeye devam etmesi, dışa bağımlılığın azaltılması
bakımından da önem arz etmektedir.
Bilinen fosil kaynaklarından petrolde, bugünkü üretim seviyesine göre, dünyada, takriben 43 yıllık bir rezerv bulunmaktadır.
Doğalgazda bu rezerv, yine bugünkü üretim seviyesine göre, 66 yıl civarındadır. Oysa, dünyada bilinen kömür yataklarının bugünkü
tüketim-üretim seviyesine göre rezervi, 200 yılın üzerinde tahmin edilmektedir. Ayrıca, bugün için 3,5 milyar ton/yıl olan dünya
taşkömürü tüketiminin, 2000’li yılların hemen başında 5 milyar tona kadar çıkacağı da öngörülmektedir.
Değerli milletvekilleri, 1950’li yıllarda, Marshall Yardım Planı kapsamında, bugünkü değeri yaklaşık 800 milyon dolar olan
büyük çaplı altyapı yatırımlarıyla, havzanın taşkömür üretim kapasitesi, 5 milyon ton/yıl olarak hedeflenmiştir. Yapılan bu
yatırımların sonucunda, 1970’li yıllarda, yılda 4,6 milyon ton üretim seviyesine kadar ulaşılmıştır. 1950’li yıllara nazaran,
havzada, kömürün daha derin kotlara inmesi, 1970’li yıllardan sonra, dış para harcaması gerektiren yatırımların, planlanan
zamanlarda yapılamaması ve bu süre içerisinde, altyapının teknik ve ekonomik ömrünü doldurmuş olması nedeniyle, kömür
üretiminin düşmesi de, buna paralel olarak kaçınılmaz hale gelmiştir. 1970’li yılların başında yapılan ve bugünkü değeri yaklaşık
90 milyon dolar olan iki adet tamamlama yatırımları da, bu inişi durdurmaya, maalesef, yetmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 1990 yılı başında, Dünya Bankasından temin edilen 68,5 milyon dolarlık dış krediyle, modernizasyon
çalışmalarına geçilmiş, rehabilitasyon projeleri uygulamaya konulmuştur. Bu rehabilitasyon projeleri uygulanması kapsamında,
yatayda ve düşeyde, konsantrasyon sağlanarak verim artışı hedeflenmiştir. Böylece, satılabilir üretimin en yüksek olduğu dönemde,
kişi başına günlük 300 kilogram olan genel randıman, 450 kilogram seviyelerine çıkarılmıştır. Söz konusu modernizasyon
çalışmaları halen devam etmektedir ve projeler tamamlandığında, genel randımanın günde 800 kilogram seviyesine çıkması
hedeflenmiştir.
Yalnız, burada, milletlerarası bir mukayese bakımından bazı rakamlar vermek istiyorum. Bugün, dünyada, yaklaşık, yılda 5
milyar ton civarında kömür çıkarılmaktadır. Çalışan sayısı da 10 milyon civarındadır. Dolayısıyla, kişi başına yılda üretilen
miktar, aşağı yukarı yılda 500 tondur. Bizdeki buna tekabül eden rakam ise, 1995 yılı itibariyle 100 ton civarındadır. Tabiatıyla,
bu mukayesenin, tam bir mukayese olarak görülmemesi lazımdır; çünkü, dünyadaki işletmelerin önemli bir bölümü, açık
işletmelerdir. Bu mukayeselerin, gayet tabiî, yeraltı seviyesinde, ayrıca yapılması lazımdır. Bu mukayese, dünyadaki fiyat
dengelerini ve maliyetlerin nereden kaynaklandığını göstermesi bakımından önemlidir.
Muhterem milletvekilleri, yine, 1990 yılı başında uygulamaya konulan rehabilitasyon programı kapsamında ve uygulanan
konsantrasyon sonucu, işgücü iyileştirme projesi de ele alınmış ve bu dönemde, günlük ortalama puantaja kayıtlı işçi sayısında 14
bin kişi azalmasına rağmen, son beş yılın üretim ortalaması, yılda 2 milyon 700 bin ton seviyesini korumuştur.
Bunlara ilaveten şu hususlara da değinmek istiyorum: En az elemanla, daha hızlı karar üreten bir yönetim modeli hedeflenerek,
işletme ve kurum yönetimi bazında reorganizasyon çalışmaları sürdürülmektedir. Bunlar, işletme, müessese, genel müdürlük
birimlerinin daraltılması ve norm kadro çalışmalarını ihtiva etmektedir.
Diğer taraftan, kuruma ve dışa dönük makine ve hizmet üreten birimler, bağlı ortaklık haline dönüştürülerek, bu işyerlerinin
daha efektif, daha verimli çalışmaları sağlanacaktır. Bunlar da, maden makineleri atelyesi, liman ve karayolu taşımacılığı gibi
sahalardır.
Diğer taraftan, kömür ve kömür dışı madenlerde özel girişimciliği geliştirmek amacıyla, taşkömürü ruhsat sahalarının
daraltılması sağlanacak ve böylece, yörede, özel girişimciler de çalışma imkânını bulabileceklerdir.
Ayrıca, mevcut üretimle geliri artırabilmek için, kömürün serbest satışı sağlanmıştır.
Gelir getirmeyen kurum taşınmazlarının giderlerinden kurtulmak ve ilave kaynak yaratmak amacıyla satış işlemleri de
sürdürülmektedir.
Bütün bu iyileştirmeler sonucunda, geçmiş yıllarla bir mukayese yapacak olursak; 1970’li yıllarda, 4,6 milyon ton/yıl satılabilir
üretim seviyesi, bugünkü ticarî maliyet faktörleriyle değerlendirildiğinde, şunu ifade edebilirim: Orada, 1970’li yıllarda, çalışan
sayısı bir ara 40 bine kadar çıkmıştı, 39 bin, 40 bin civarındaydı. Oradaki istihdam seviyesini eğer bugün de muhafaza etseydik,
bugün karşılaşacağımız tablo, yıllık 21 trilyon yerine, yıllık zararımızın aşağı yukarı 45 trilyon seviyesinde olacağını
görecektik ve böylece kurum, daha da zor hale gelmiş olacaktı.
İzah ettiğim gibi, kapanma eşiğine gelen kurumda, rehabilitasyon projeleri uygulaması, işgücü iyileştirmesi, çalışma
alanlarının konsantre edilmesi sonucu, kişi başına genel randıman yükseltilerek daha dinamik bir kuruluş hedeflenmiş ve
yaşatılması için yeni projeler geliştirilmiştir.
Burada, özellikle, Refah Partisi Grubunun verdikleri önergede değindikleri bir noktaya değinmek istiyorum. Sayın milletvekilleri,
oradaki “TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu), sanki gizli bir el tarafından, zararları, kabul edilemez bir seviyeye çıkarılarak,
kapanmanın eşiğine getirilmektedir” ifadesi, gerçeği yansıtmadığı gibi, bunun kabul edilmesini de mümkün görmediğimi izah etmek
istiyorum.
Şimdi, müsaade ederseniz, dünya kömür üretimiyle ilgili bazı ilave bilgiler arz etmek istiyorum. Japonya’da 1986’dan bu yana,
toplam 25 olan ocak sayısı 15’e düşmüştür. Bunun sonucunda üretim seviyesi 7,5 milyon ton iken, yüzde 65 azalmış; toplam
işgücünde ise 12 600’lerden 4 350’ye bir düşüş gözlenmiştir. Avrupa’nın, dünya taşkömürü üretimindeki payı -eski Sovyetler
Birliği dahil- 1960 yılında, toplam üretimin üçte biri iken, 1993’te bu rakam dünya üretiminin yüzde 21’ine yani, beşte birine
düşmüştür. Belçika’da üretim durdurulmuştur, Fransa, Almanya ve İngiltere’de, üretim seviyelerinde düşüş devam etmektedir;
sadece İspanya, taşkömürü üretimini, aşağı yukarı, sabit tutmayı başarabilmiştir.
Fransa, 1990’lı yılların sonuna doğru, 2 milyon ton/yıllık üretim yapılan Orta Midi Kömür Havzası ve 6 milyon ton/yıllık
üretim yapılan Lorraıne Kömür Havzasında, faaliyetlerini, 2005 yılı sonuna kadar sürdürmeyi planlamıştır.
Almanya’nın geniş deniz ocaklarında üretim oldukça pahalı ve büyük miktarda devlet sübvansiyonuyla yürütülmektedir.
1992’de, taşkömürü üretiminde toplam sübvansiyon, yaklaşık 11 milyar mark civarındadır. 2000 yılına kadar, 40 milyon ton/yıldan
daha az olan üretim beklentisi, tamamen devlet sübvansiyonu seviyesine ve Avrupa Topluluğunun onayına bağlı bulunmaktadır.
İspanya’da, düşük üretim kapasiteleri nedeniyle yükselen üretim maliyetleri, ocakların kapatılmasına neden olmuştur. Özel
sektörün üretim kapasitesi 2 milyon ton/yıla düşmüştür, 71 özel işletmeden 53’ünde kapanış ya da küçülme planlanmıştır. Bunun
yanı sıra, 6 devlet işletmesi kapatılmış bulunmaktadır.
Bu misalleri daha fazla artırmak mümkün. Bunları, burada, size arz etmemin sebebi, taşkömürü meselesinde, dünya üretiminde,
fiyatlarında, açık işletmelerden meydana gelen sıkıntıların sadece bizde yaşanmadığı, sübvansiyon gücü çok yüksek ileri ülkelerde
dahi, bu meselelerin, hem üretim seviyesinde hem işçi istihdamında çok büyük sorunlar meydana getirdiğini ve onların da,
istemeden, bazı tedbirler almasını zorunlu kıldığını ifade etmek için Yüce Heyetinize arz ediyorum. Yani, bütün bunları söylerken,
dünyadaki bütün bu gelişmeleri bir gizli ele bağlamanın; illâ, burayı daha kötüye götürmek için bir politika gibi görmenin anlamlı
olmadığını arz etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya taşkömürü satış fiyatlarını, çok ucuza açık işletmecilik yapan, büyük rezervlere sahip ülkeler
(Avustralya, Güney Afrika, Amerika Birleşik Devletleri, Kolombiya ve Endonezya) tayin etmektedir. Bu düşük fiyatlarla, derin
yeraltı işletmeciliği yapan kuruluşların rekabet edebilmesi zordur; bir anlamda, mümkün değildir. Hal böyle olunca da, diğer
ülkelerde olduğu gibi, Türkiye Taşkömürü Kurumunun da küçülmesi, yeniden yapılanması zorunlu hale gelmiştir; nitekim, son
birkaç yılda -bizim iktidarda olmadığımız dönemde- bunların bir kısmı gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki yıllarda, ülkemizin taşkömürü ihtiyacı elbette artacaktır; ancak, en iyi
haliyle bile, Türkiye Taşkömürü Kurumunun, 5 milyon tonun üzerinde bir üretim kapasitesi yaratması ve 2010 yılında, Türkiye’nin
ihtiyacı olarak tahmin edilen 40 milyon tonun üzerindeki bir rakama erişmesi ve onu karşılaması mümkün görünmemektedir.
Aynı problemi yaşayan, bizden daha çok rezerve sahip Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin, ihtiyaçlarının büyük
bir kısmını giderek ithalat yoluyla karşıladıklarını da dikkate alırsak, bu dediğimin anlamı, daha da net bir şekilde ortaya çıkar.
Şu ana kadar izah etmeye çalıştığım gibi, önergede denilenin aksine, ucuz ithal kömür ve ucuz ithal hurda demir gibi, bugün
cazip gibi görünen pazar koşullarına dayanarak, kendi hammaddesini değerlerdirmekten uzaklaşan bir politika izlenmemektedir.
Bugünkü haliyle, Türkiye Taşkömürü Kurumu, güvenlik durumları olduğu zaman, savunma sanayimiz için gerekli olan
taşkömürünü üretme gücüne sahiptir.
Taşkömürü üretiminin azalmış olması, döviz kaybını büyütmekle birlikte, mevcut şartlarda taşkömürü üretiminin artırılarak 5
milyon tonluk azamî seviyesine çıkarılmasının, Kurum zararını daha da büyüterek millî ekonomide kaynak kaybına sebebiyet
vereceği kanaatindeyiz. Bu şartlarda dahi, ülke ihtiyacının ancak yüzde 10’unu veya biraz daha üzerini karşılayabilmek mümkün
olacaktır.
Yüce Meclisin değerli üyeleri, Zonguldak’ın ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun ülke ekonomisine katkısı, geçmişte olduğu
gibi, bugün de inkâr edilemez bir gerçektir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar ve uygulanacak projeler sonunda, Zonguldak, ağır
sanayideki endüstriyel ağırlığını korumayı devam ettirecektir.
Biz, onun için, mevcut şartlarda, imkânlarımız dahilinde elimizden geleni yaparız. Oradaki kaynaklar bu devletin kaynaklarıdır,
oradaki işçiler bizim kardeşlerimizdir, bizim çocuklarımızdır. Yalnız, bulacağımız bütün çözümlerin makul, rasyonel ve
sürdürülebilir çözümler olması gerekir. Bunu da hep beraber yüklenmemiz gerekmektedir.
Sözlerimi burada bağlıyor; hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hüsnü Doğan’a teşekkür ediyorum.
Şimdi, gruplar adına ilk söz talebinde bulunan, Refah Partisi Grubu sözcüsü, Zonguldak Milletvekili Sayın Necmettin Aydın’ı
kürsüye çağırıyorum.
Buyurun Sayın Aydın.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
RP GRUBU ADINA NECMETTİN AYDIN (Zonguldak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; taşkömürü üretimindeki
sorunların ve çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla vermiş bulunduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerinde, Refah Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi, bu vesileyle, saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dünyanın en zor üretim alanlarından birisi olan kömür madenciliğinde, özellikle ülkemizde ve bölgemizde,
hayatını kaybetmiş madenci kardeşlerimizi rahmetle anıyor; yine, şu anda, en zor şartlarda, yerin 800 metre derinliğinde çalışan,
ölümle burun buruna olan madenci kardeşlerimize de kolay gelsin diyor ve Cenab-ı Hak’tan, kendilerini, kaza ve beladan korumasını
niyaz ediyorum.
Hepimizin bildiği gibi, taşkömürü, sanayi devriminde çok önemli bir fonksiyon ifa etmiştir ve halen de, başta demir-çelik ve
enerji sektörü olmak üzere, çimento, kâğıt gibi sanayilerin vazgeçilmez önemli bir unsurudur. Petrol ve doğalgaz kaynaklarının kıt
olması münasebetiyle, zaman içerisinde taşkömürünün önemi azalmamıştır; özellikle sanayileşmiş ülkeler, üretime devam
etmektedirler. Hatta, taşkömürü tüketimi -enerji gibi, demir-çelik gibi- sanayileşmenin, ekonominin, kalkınmışlık gibi önemli ve
gerekli değerlerin önemli bir göstergesi olmuştur.
Bugün, 3,5 milyar ton civarında olan dünya taşkömürü üretiminin 500 milyon tonu ABD’de, 250 milyon ton civarındaki kısmı
Avrupa’da, 400 milyon ton civarındaki kısmı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinde gerçekleşmektedir. Almanya’nın da
üretiminin takriben 60 milyon ton olduğunu düşünürsek, 2-2,5 milyon ton gibi taşkömürü üretim seviyemizle, sanayileşmenin,
ekonomik kalkınmışlığın hangi noktasında olduğumuzu ifade açısından, önemli bir gerçeği tespit etmiş oluruz.
İşin daha da acıklısı, taşkömürü üretiminin yıllara sâri olarak, bugün, maalesef, üretiminin gittikçe azalmaya devam etmesi;
hatta, taşkömürü üretiminin tek müessesesi olan Türkiye Taşkömürü Kurumunun, maalesef, gittikçe, her yıl, zararlarının kamuoyu
nezdinde kabul edilemez seviyelere çıkarılmasıdır. Dolayısıyla, kamuoyu önündeki bu kabul edilemez zararlarının yüksekliği,
üretim konusunda müesseseyi moralmen de etkilemektedir.
Ayrıca, ülkemizde, maalesef, son on yıldır, taşkömürüne karşı olumsuz bir hava oluşturulmaya çalışılmakta ve özellikle son
on yıldır uygulanmaya çalışılan özelleştirme politikalarında, KİT’lerle ilgili örneklerin başında, daima TTK zikredilmeye
çalışılmaktadır. Bununla ilgili bir başka husus da, özellikle, Sayın Bakanın da az önce ifade ettiği, dünya taşkömürü üretimiyle
ilgili verdiği rakamlardır.
Bu noktada şu gerçeği hep beraber tespit etmek zorundayız: Dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde, iddialı dünya ülkelerinde,
başta ABD, Bağımsız Devletler Topluluğu, Almanya, İngiltere, Fransa gibi gerçekten dünya devleti olma iddasındaki ülkelerde,
kesinlikle, taşkömürü üretimiyle ilgili bir tasfiye söz konusu değildir. Almanya’nın takriben 60 milyon ton, İngiltere’nin takriben 50
milyon ton, İspanya’nın takriben 20 milyon ton taşkömürü üretimi yaptığını ve bu üretime her türlü şartlarda devam ettiğini
düşünürsek; dünyadaki taşkömürüyle ilgili küçültme iddialarının; ancak, programlarla ilgili olduğunu, kendi ihtiyaçlarına, ihracat
fazlalarının tasfiyesine yönelik bir işlem olduğunu kabul etmemiz mümkün olabilir.
Hepimizin bildiği gibi, taşkömürü, ülkemizde, yalnız Zonguldak’ta bulunmaktadır. Uzun Mehmet tarafından 1829 yılında
bulunan taşkömürü, 1940’lı yılların başına kadar, yabancı firmalar da olmak üzere, özel firmalar tarafından işletilmiş, 1937’de
kısmen, 1940’tan itibaren de tamamen devletleştirilmiştir.
Yüz yılı aşkın bir süre içerisinde, taşkömürüyle beraber yepyeni bir kent meydana gelmiş ve bu kente 50’ye yakın vilayetten
göç olmuş.
Yüz yıla yakın zamanda, hele cumhuriyet döneminde, ağır sanayiin, enerjinin, üretimin, emeğin, alınterinin başkenti bir kent
meydana gelmiş; tabiri caizse, cumhuriyetle yaşıt, yeni, dinamik bir kent oluşmuştur. Dolayısıyla, bugün, ülkemizdeki her evde, her
üretim faaliyetinin içerisinde, her üretilen malın içerisinde, taşkömürüne dayalı, başta demir-çelik ve enerji olmak üzere, mutlaka
Zonguldak’ın bir katkısı ve bir payı mevcuttur.
Zonguldak, özellikle 1980’li yılların ortalarına kadar, Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre de, mesela, E.P. Dergisi
tarafından Ağustos 1993 sayısında verilen “19 Şehrin Mucizesi” başlıklı araştırmada, genel bütçeden illere aktarılan kaynak ve
sağlanan gelir oranına göre, beşinci olarak belirlenmiştir; yani, Zonguldak, İstanbul, Kocaeli, Bursa ve İçel’den sonra, genel
bütçeden 5,4 trilyon lira katkı almasına karşılık, genel bütçeye 11,6 trilyon katkı sağlayarak, gelir sağlayarak, katma değer vererek,
ülke ekonomisine, Türkiye’nin beşinci sırasında, aldığının iki mislinden fazla değeri vererek büyük katkıda bulunmuştur. Tüm bu
ekonomik hareketin temelinde, topyekûn bölgenin oluşmasında en büyük faktör taşkömürüdür ve stratejik bir madendir, vazgeçilmez
bir madendir.
Ancak, son on yıllık özelleştirme politikalarına özellikle örnekler verilirken, maalesef, TTK ve Zonguldak kurban seçilmiştir.
1983’lü yıllara kadar bilançolarında da problem olmayan TTK, bu tarihten sonra, yavaş yavaş, bir batağın ortasına sürüklenmiş ve
takriben 5 milyon tona yakın olan üretimi yarı yarıya inmiştir. Maalesef, Kurum, kamuoyu önünde -tabirimi mazur görün- KİT’lerle
ilgili uygulanmak istenen yağma ve talan politikasına, âdeta, bir nevi günah keçisi olarak seçilmiş ve uygulanmak istenen bu yanlış
politikaların haklı gerekçesi yapılmak istenmiştir.
Kurumla beraber topyekûn bir kent mahkûm edilmek istenmiş; Türkiye’nin, maalesef, kamburu ilan edilmiştir. Yüzyılı aşkın bir
süre iş ve aş kapısı olan bir kent, kalkınmanın lokomotifi olmuş, enerjinin, sanayileşmenin, demirin, çeliğin, üretimin, alınterinin,
emeğin başkenti olmuş Zonguldak ve Zonguldaklılar, hatta 50’ye yakın vilayetten bu ile göç etmiş olan insanlar ve bölge halkı
rencide edilmiştir.
Aslında, aynı tutum, her bölgede, o bölgenin en büyük dinamiğini oluşturan KİT müesseseleri için de uygulanmış; bunlar
kambur ilan edilmiş ve bu niyetle de bu müesseseler tahrip edilmiştir.
Aslında, bu noktada bir gerçeği haykırmak istiyoruz; kambur olan aslında TTK değildir, taşkömürü değildir, hiçbir üretilen mal
kambur değildir; ayrıca, hiçbir üretim faaliyeti de lüzumsuz bir faaliyet değildir, üretenler kambur değildir, alınteri dökenler ülkenin
kamburu olamazlar, memur, emekli, işçi kambur olamaz... (DSP sıralarından alkışlar) Elbette ki, ülkenin kamburu KİT’ler değildir,
TTK da değildir, taşkömürü de değildir. Maalesef, ülkemizin son on yıllık kamburu, yanlış zihniyetli, rantiyeci zihniyetli
hükümetlerin anlayışları ve uygulamalarıdır. (RP sıralarından alkışlar) Ayrıca, üretim maliyetleri de, söylendiği gibi değildir.
Zamanımızın darlığı münasebetiyle, özellikle, Avrupa üretim maliyetleriyle ilgili kısa bir bilgiyi de huzurlarınızda aktarmak
istiyorum. Mesela -bir araştırmaya göre- Almanya, bugün, 60 milyon tona yakın üretim yapmakta ve 176 dolar/ton maliyetle
çalışmakta, Fransa 127 dolar/ton maliyetle çalışmakta, İngiltere 113, İspanya 188, Japonya 150 dolar/ton maliyetle çalışmaktadır.
TTK ise, ortalama 130 ilâ 150 dolar/ton maliyetle çalışmaktadır. Dolayısıyla, TTK’nın maliyetinin yüksek olması, uygulanmak
istenen yanlış politikalara alet bilançolar meydana getirmeye çalışan zihniyetten kaynaklanmaktadır. Yoksa, bilançoyu doğru
yaparsanız, özellikle, Avrupa ülkelerinin, AT ülkelerinin, Avrupa için kabul edilebilir diye ilan ettiği 104 dolarlık rakamı esas kabul
ederseniz, kesinlikle, ülkemizde üretilen taşkömürünün ve taşkömürünü üreten bu müessesenin, ülkemizin bir kamburu değil, bilakis,
medarı iftiharı olduğunu görürsünüz. Hele hele, inanıyoruz ki, 300 milyon ton civarında satılabilir kömür üretmiş ve ortalama 200
dolardan, ülkemize takriben 40-50 milyar dolar -yüz yıla yakındır- katma değer ilave etmiş bir bölgeye yapılan haksızlıkları,
elbette ki, kabul etmek mümkün değildir.
Bugün, ülkemizin taşkömürü ihtiyacı takriben 10 milyon tondur. Maalesef, bunun 2,5 milyon tonunu üretebilmekteyiz. İşin en
acıklı tarafı da, Zonguldak’ta mevcut Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları gibi, taşkömürüyle çalışan ve yıllık, takriben, ortalama 1,5
milyon ton taşkömürü kullanan, bahçesi kazılsa 100 metre sonra taşkömürü bulunabilecek olan bir müessesede, maalesef, hemen
yanı başındaki taşkömürü işletmesinden, ortalama, en fazla 200 bin ton civarında taşkömürü kullanılabilmektedir. Taşkömürü
diyarındaki demir-çeliğin kömürü, maalesef, binlerce kilometre uzaklıktaki ülkelerden ithal olarak getirilmektedir. Bir Zonguldaklı
olarak, bütün Zonguldaklılar gibi, hatta, bir Türkiyeli olarak, bu husus, hakikaten, bizi fevkalade rencide etmektedir.
Ayrıca, takriben 7,5 milyon ton olan ithalat rakamlarına karşılık ödediğimiz döviz miktarı da takriben 500 milyon dolar
civarındadır; ancak, burada, bir gerçeği daha ifade etmek istiyorum. İthalatta kullanılan dövizin nominal değerini esas kabul etmek
fevkalade yanlıştır; çünkü, bizim, Türkiye olarak elde ettiğimiz döviz, ya aşırı teşvik edilmiş ihracattan ya da on yılı aşkın yüksek
faizli kredilerdendir. Dolayısıyla, Türkiye’nin ithalatta kullandığı her doların ekonomik maliyeti en az bir mislidir. Dolayısıyla, bu
500 milyon doları, hatta ve hatta, Türkiye’nin ithalatta kullandığı 30 milyar doları, takriben, nominal olarak bu rakamlarla kabul
etmek fevkalade yanlıştır. Aslında, nominal değeri 30 milyar dolar olan ithalatımızın veya taşkömürü için 500 milyon doların
gerçek değeri iki misline yakındır. Dolayısıyla, ülkemizin ithalat yoluyla dışarıya ödediği gerçek değerin karşılığı belki 50 milyar
dolardan da fazladır; taşkömürü için de 500 milyon dolar değil, en az 1 milyar dolardır.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; ben, huzurlarınızda ifade etmek istiyorum; biz, Zonguldak’a her sene, TTK’ya her
sene 60-70 trilyon Türk Parasını yatıralım; değil 2,5 milyon ton, 12,5 milyon ton kömür üretiriz. Zonguldak’ın rezervi 1,5 milyar
ton...
Türkiye’nin, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Genel Enerji İhtisas Komisyonunun hazırladığı raporda, taşkömürü
ihtiyacının, yıllara sâri olarak artacağı iddia edilmektedir; daha doğrusu, raporda, öngörülmektedir.
1996 yılı itibariyle takriben 10 milyon ton olarak ifade ettiğimiz bu ihtiyacın, bu komisyon tarafından, 2010 yılında 49 milyon
ton olacağı öngörülmektedir ve yine, aynı raporda, bunun 43,5 milyon tonunun ithalat yoluyla karşılanacağı öngörülmektedir.
Elbette ki, stratejik bir maden olduğu için, devletin ilgili kurumlarında, taşkömürünün ne kadarının mutlaka yerli üretilmesi
lazım geldiği hususundaki rakamlar mevcuttur; ancak, bir başka gerçek şudur: Bugün, sanayileşmiş ülkeler, kendi ihtiyaçları olan
taşkömürünün yüzde 90’ını kendileri üretmektedirler. Dünyanın kalkınmış hiçbir ülkesi, ihtiyacı olan taşkömürünün yüzde 90’ını
ithal etmemektedir ve kesinlikle, 2010 yılında, Türkiye’den başka -eğer sanayileşir ve kalkınırsak- bu gidişle, ihtiyacı olan
taşkömürünün yüzde 90’ını ithalat yoluyla karşılayan bir başka ülke olmayacaktır.
Dolayısıyla, bu rapordan anlaşıldığına göre, bu planlar, Türkiye’nin, 2010 yıllarında, dünya ölçeklerinde kalkınmış bir ülke
gibi değil, herhalde Avrupa’nın bir eyaleti, Avrupa Birliğine girmiş bir eyalet ülke olarak planlandığı izlenimini bizde
uyandırmaktadır. (RP sıralarından alkışlar)
Tabiî, plan bu olunca, elbette ki, TTK ile ilgili uygulamalar da bu istikamette gelişmekte ve dolayısıyla, işletme gittikçe
küçültülmektedir -Sayın Bakanımın da az önce ifade ettiği gibi- üretim sahalarında daraltılmaya gidilmektedir.
Müesseseyle ilgili, bu açıdan, tespit edebileceğimiz temel hususlar -inşallah, inanıyoruz ki, bu Meclis dikkate alacak, bu
araştırma komisyonunun kurulmasına karar verecek- daha teknik, daha detaylı olarak hazırlanacaktır; ancak, başta, idarî açıdan
olmak üzere, Kurumla ilgili bizim tespit edebildiğimiz temel problemleri de huzurlarınızda zikretmek istiyoruz.
Birincisi, Kurum, tüm KİT’lerde olduğu gibi, etkisiz ve yetkisiz bir yönetim biçimiyle yönetilmektedir. Hatta ve hatta, bugün,
Kurumun Genel Müdürlüğünün, Yönetim Kurulu üyelerinin meslekle de bir ilişkisi yoktur. İnanıyoruz ki, bu Hükümet, bu
Kurumda, inşallah, daha iddialı, daha inandırıcı, daha motivasyonu güçlü olan bir yönetim anlayışıyla gelecektir.
Ayrıca, tüm KİT’lerde olduğu gibi, TTK’da da, fevkalade ağır, hantal bir hiyerarşik yapı vardır. Koç Grubunun, özellikle, iç
şirketlerinde, kendi bünyelerinde yaptıkları ve geçenlerde yayımlanan bir araştırmada, ikinci kademede, talimatların anlaşılabilirlik
seviyesini yüzde 78 olarak tespit etmişler; üçüncü kademede, bu, yüzde 60’lara düşüyor; dördüncü, beşinci kademelerde, belki yüzde
50’lerin altına düşüyor; tam rakamlarını bilemeyeceğim ve bu noktada, dünyada, fevkalade yeni, daha etkili yönetim biçimleri
üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu hususta, Japonya’nın, Güney Kore’nin, muhtelif ülkelerin, kendilerine göre fevkalade iddialı
modelleri vardır. Elbette ki, biz de, kendi modelimizi, en etkili, en verimli yönetim biçimimizi, mutlaka bulmak ve uygulamak
mecburiyetindeyiz.
Kurumda, bugün, yeraltında istihdam açığı vardır. Zorunlu emeklilik uygulamasıyla, maalesef, bizde, Kurumda üretimi
engelleyici bir politika takip edildiği imajı uyanmıştır; çünkü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı toparlayın lütfen...
NECMETTİN AYDIN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan; ancak, özür dilerim, biz, sekizyüz metre yerin
altından geliyoruz; hoşgörünüze sığınarak, müsaade ederseniz, konuşmamı birkaç dakikada toparlamaya çalışacağım; bu konuda
hoşgörü göstereceğinize inanıyorum.
Tabiî -az önce Sayın Bakan izah ettiler- teknoloji fevkalade yetersizdir; mevcudu muhafaza açısından yapılması gereken
takriben 500 milyon dolarlık bir yatırımın 70-80 milyon dolarlık kısmı yapılmıştır.
Hatta ve hatta, Zonguldak’ta fevkalade vasıflı, teknik bir güç de vardır. Bugün, Zonguldak’ta, Kuruma bağlı maden makineleri
fabrikası vardır. Bugün, bu maden makineleri fabrikasının yarattığı, meydana getirdiği kültürle, istediğimiz sanayii kurabilecek
potansiyel işgücüne, eğitilmiş insangücüne sahibiz. Bu insanlar, 30-35 yaşlarında, 40 yaşlarında zorunlu olarak emekli edildiler.
Türkiye’nin en iyi tornacıları, tesviyecileri Zonguldak’ta yetişmiştir ve bugün, binlercesi işsizdir. İstenilse, Zonguldak’ta, tüm
Türkiye’nin değil, Balkanların, Ortadoğu’nun tüm maden makineleri ihtiyacını karşılayabilecek bir işletme kurmak mümkündür ve
bütün bunlar yapıldığı zaman da, inanıyoruz ki, Zonguldak yeniden doğacaktır.
Yeni işletme sahaları açılmadığı gibi, daraltmalar söz konusudur ve en önemlisi, Zonguldak -tüm KİT’lerde olduğu gibi-
bilinçli bir finansman sıkıntısı içerisine sokulmaktadır. Zonguldak’tan 3-5 trilyon esirgenmekte; ama, her yıl, 60-70 trilyon,
yabancı ülkelere ithalat bedeli olarak ödenmektedir. 1 milyar dolar ülkemizde kalsa, bunun ayrıca meydana getireceği katma değer de
ülkemizde kalacağı için, fevkalade faydalı bir iş yapılmış olacaktır.
Ayrıca, inanıyorum ki, bu önergeye Yüce Meclisin vereceği olumlu oylarla kurulacak Meclis araştırma komisyonumuz
tarafından, ülkemize fevkalade faydalı olabilecek bir Kurumun yeniden ülkemize kazandırılması sağlanacak; icraya ışık tutacak bir
rapor hazırlanacaktır.
Grubumuz adına, tekrar, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan Zonguldak Milletvekili Sayın Necmettin Aydın’a teşekkür ediyorum.
İkinci olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Metin Arifağaoğlu söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Arifağaoğlu.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Milletvekili
Sayın Necmettin Aydın ve 15 arkadaşının, taşkömürü üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla açılması
istenen Meclis araştırması önergesi hakkında konuşmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kömür denilince, akla, Zonguldak gelmektedir. 165 yıldır faaliyetini sürdüren Zonguldak Havzası, Türkiye’nin en önemli
taşkömürü havzalarından biridir. Kısa adı “TTK” olan Türkiye Taşkömürü Kurumu, ülkemizde, metalurjik özellikte taşkömürü
üreten tek kuruluştur; 28.10.1983 tarih ve 96 sayılı Kararnameyle bir kamu iktisadî teşebbüsü olarak kurulmuştur.
TTK’nın karada ve denizde toplam imtiyaz sahası 14 550 kilometrekaredir. Diğer madenlerin aranması ve özel teşebbüsün
faaliyet göstermesini temin etmek, TTK’nın imtiyaz alanını 1 352 kilometrekareye küçültmek için girişimlerde bulunulması
memnuniyet vericidir.
TTK’dan bize intikal eden rakamlara göre, Taşkömürü Kurumunun toplam rezervi 1 milyar 126 milyon tondur; yılda 3 milyon
ton üretim yapılacağı varsayılırsa, 350 yıl civarında bir çalışmayla, buradaki kömürlerin bitirilebileceği söylenebilir.
Türkiye Taşkömürü Kurumu ile ilgili, kısa, tanıtıcı bilgiler vermek istiyorum:
Üretim alanı 117,5 kilometrekare: 6 işletme müdürlüğü, 1 maden makineleri imalat ve onarım fabrika işletme müdürlüğü vardır.
Üretim birimlerinin yeraltındaki çalışma derinliği, deniz seviyesinden artı 340 metre ile eksi 500 kotları arasında, 840 metreye
dağılmıştır. 1995 yılında, 284 milyon 225 bin kilovat/saat enerji tüketilmiştir. 4 adet kömür yıkama tesisi vardır. 14 adet mekanik
elektrik atölyeleri, 2 adet motorlu araç ve ağır iş bakım ve yenileme atölyesi, 2 adet geniş hat lokomatif ve vagon tamir atölyesi, 1
adet demir bağ imalat atölyesi, 1 adet tersane, 1 adet saraçhane, 55 adet basınçlı hava tesisi, 44 adet özel havalandırma tesisi, 350
kilometre yeraltı açık nakliyat yolları, 434 adet yeraltı nakliyat lokomotifi, 50 kilometre boyunda yeraltı konveyör bandı, 32
kilometre yerüstü demiryolu uzunluğu, 9 yerüstü nakliyat lokomotifi, 118 adet taşıma aracı, 145 adet iş makinesi, 357 adet idarî ve
sosyal bina, 410 adet sınaî bina, 2 880 adet lojman bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca tanıtmaya çalıştığım Türkiye Taşkömürü İşletmesi, oldukça büyük bir
kuruluştur; ne yazık ki, büyük olduğu boyutta da zarar eden bir kuruluşumuz.
Şimdi, biraz da, TTK’nın personel politikasına değinmek istiyorum. Kurumda, yevmiyeli, kadrolu ve sözleşmeli olmak üzere, üç
ayrı statüde personel istihdam edilmektedir. Daimî ve gruplu olarak istihdam edilen yevmiyeli personelden, daimîler, yıl boyunca
sürekli çalıştırılmakta, gruplular ise, bir ay işyerlerinde çalıştırılıp, bir ay köylerinde dinlendirilmektedirler. 31.12.1995 tarihi
itibariyle işçi durumu: Kayda açık; yeraltı 15 bin, yerüstü 7 585, toplam 22 585. Puantaja kayıtlı; yeraltı 13 565, yerüstü 7 698,
toplam 21 263. Son altı yılda, 1990-1995 arasında, Sayın Bakanımızın da dediği gibi, 20 909 kişi emekli olmuştur.
Şimdi, bu çalışanların, üretim alanlarına göre dağılımını incelersek; Kozlu İşletmesi: Yeraltı 2 408, yerüstü 873, toplam 3
281 işçi; diğer bir deyişle, yeraltında yüzde 73, yerüstünde yüzde 27. Üzülmez İşletmesi: Yeraltı 4 469, yerüstü 4 097, toplam 8
556; diğer bir deyişle, çalışanların yüzde 52’si yeraltında, yüzde 48’i yerüstünde.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; buraya dikkatinizi çekmek istiyorum; bunlar, TTK’nın verdiği rakamlardır, Türkiye
Taşkömürü Kurumundan aldığım rakamlardır; eğer bu rakamlar doğru ise, Üzülmez İşletmesinde -ki, birleştirilmiş bu işletme-
yeraltında çalışan yüzde 52, yerüstünde çalışan yüzde 48’dir. Böyle bir işletmenin kâr etmesi sürpriz olurdu değerli arkadaşlarım.
Bırakın yeraltını, bir işletmede 52 kişi şantiyede çalışır, 48 kişi de ofiste değerlendirilirse, bu işletmenin hali ne olur?! Bunların
haricinde, kadrolu ve sözleşmeli personel vardır. Kadrolu personel 238, sözleşmeli personel 1 406, sözleşmeli özel güvenlik görevlisi
953, toplam 2 597’dir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kadar teknik ve idarî personel ile 21 263 işçi, ne kadar kömür üretmektedir, bir de bunun
değerlendirmesini yapmak istiyorum. Özellikle, Kurum, 1986 yılından itibaren, büyüyen miktarda zarar etmektedir. Örneğin: 1986
yılında 3,526 milyon ton üretim yapmıştır; 36 557 işçi çalışmış, 45,612 milyar lira zarar etmiştir. 1990’da üretim 2,745 milyon
tona düşmüş, 34 349 işçi çalışmış, 780,776 milyar lira zarar etmiştir. 1992 yılındaki rakama göre, üretim biraz artmış, 2,829
milyon tona çıkmış; ama, zararı da 3 trilyon 926 milyar liraya yükselmiştir. Geçen yıl (1995 yılında) üretim 2,248 milyon ton; zarar
17,620 trilyon lira. Değerli arkadaşlarım, dikkatinizi çekiyorum; zarar 17,620 trilyon lira olup, bu biraz aşağı çekilirse, bu paralarla
neler yapılmaz?! 1996 yılında da hedeflenen zarar, diğer bir tabirle beklenen zarar, 21,3 trilyon lira.
Bu kadar zarar eden bir kuruluşun sermaye durumu nedir?.. TTK’nın nominal sermayesi, Yüksek Planlama Kurulunun 12.7.1995
tarih 95/T–50 sayılı kararıyla 31 trilyon liraya yükselmiştir; 31.12.1995 tarihi itibariyle de tamamı ödenmiştir. Kurumun, 2 Ocak
1996 tarihi itibariyle 408,9 milyar liralık alacağına karşılık, 14,137 trilyon lira borcu bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu kurum neden bu kadar büyük boyutta zarar etmektedir?!
Bir de maliyetleri incelemek istiyorum. Maliyetleri de kısaca yüzdelersek: Malzeme, 1994 yılında yüzde 3, 1995 yılında 5,7’ye
çıkmış. İşçilik, 1994 yılında yüzde 38,2, 1995 yılında yüzde 46,1; 1996 yılında da yüzde 49’a çıkacağı beklenmekteymiş.
Memur giderleri, yüzde 2,2 ilâ 4,3 arasında seyretmekte. Elektrik, yüzde 2,3 veya 3,2. Amortisman, 300 milyar lira veya yüzde 1
seviyesinde. Finansman giderleri, 1994 yılında yüzde 51, 1995 yılında yüzde 38,5, 1996 yılında da yüzde 32’ye indirilmesi
planlanmaktadır.
Şimdi, bu finansman giderlerini biraz açmak istiyorum; finansman giderlerinin içerisinde neler varmış: Geçmiş yılların gecikme
zammı 6,3 milyar lira, 1995 yılında 5 milyar liraymış; iş kazası ve meslek hastalıkları 87,5 milyar lira; kıdem tazminatı 1,4 milyar
lira; SSK ve sosyal yardım zammı 1,5 trilyon lira, 1995 yılında da 2,6 trilyon liraya çıkacakmış.
Değerli arkadaşlarım, kısaca, finansman giderlerine bakarsak; bunun büyük bir kısmında, geçmiş yılların gecikme zamları
bulunmaktadır. Bir değerlendirme yapıp, finansman giderlerini de düşersek; TTK, yılı -1996 yılında 9 trilyon lirayı da düşersek-
13 trilyon lira zararla kapatacaktır denilebilir; geçmiş yıllardaki faizler hariç.
Şimdi, bu işçilikleri diğer ülkelerle karşılaştırırsak: Benden evvel konuşan Sayın Necmettin Aydın Bey, İngiltere, Fransa,
İspanya’da üretilen kömürün dolar/ton maliyetlerini söyledi; fakat, işçiliklerine bakalım: İngiltere’de işçilik yüzde 33, Fransa’da
yüzde 40, Almaya’da yüzde 38, bizde yüzde 38 ilâ yüzde 49 arasında değişmektedir. Dikkatinizi çekiyorum; Türkiye’de işçilik ucuz
diyoruz; ama, bazı kalemlerde, bazı işkollarında hiç de ucuz olmuyor; netice böyle çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, bir kamu iktisadî teşebbüsünde belli bir süre mühendis ve başmühendis olarak, yirmi yıl da serbest olarak
çalışan bir arkadaşınızım; bu işleri az veya çok bilen biri olarak bazı önemli konulara değinmek istiyorum. TTK, bir KİT
kuruluşumuz; ne yapalım da, biz, bunun zararını aşağıya çekelim? Biz, bütün milletvekilleri olarak, bu kurumun zararını aşağıya
çekmek için buradayız, bunun için çaba göstermeliyiz.
Dışarıdan ithal ettiğimiz kömürün tonu 51 dolar ilâ 61 dolar arasında değişmektedir. Oysa, bizim maliyetimiz, 130 dolar ilâ 150
dolar arasında değişmektedir. Hemen akla şu geliyor: Madem ithal kömür ucuzdur, neden almıyoruz? İşte, kazın ayağı böyle
değildir; stratejik bir üretimdir, bugün 50 dolara alırız -dünya, devamlı barış içerisinde olsa, bu dediklerimiz doğrudur- günün
birinde 250 dolara da alamayız. O nedenle, bu müessesenin çalışması lazımdır, çalıştıracağız; ama, böyle, zarar ederek
çalıştırılması da, şayanı arzu değildir; ne yapalım da, bu işletmenin zararını aşağıya çekelim?
Bir de, dünyaya bakmak istiyorum: Dünyada kömür üretimi, 1988-1993 yılları arasında 4,89 milyar ton/yılla maksimuma
ulaşmış, 1993 yılında ise 4,5 milyar ton/yılla minimum düzeyde kalmıştır. Asya’nın 1988 yılında toplam taşkömürü üretimindeki
payı üçte biri iken, 1993 yılında yüzde 43’lere ulaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, zamanımı iyi kullanmak için, Sayın Bakanımın ve sayın milletvekilinin değindiği konuları atlıyorum.
Taşkömürü Kurumunun bu denli boyuttaki zararını aşağıya çekerek, Türkiye bütçesini rahatlatmak gerekmektedir. Plan ve
Bütçe Komisyonu çalışmalarında, birçok milletvekili, seçim bölgelerine yatırımın gitmediğini veya yetersiz olduğunu, yollar için
gerekli ödeneklerin ayrılmadığını ya da yolların çok yetersiz olduğunu ifade etmişlerdir. Bu milletvekilleri, Artvin’in yollarını
görselerdi, herhalde, kendi seçim bölgeleri için, yol konusunda bu kadar ısrarcı olmazlardı! Hizmet yapılmalı; ancak, bütçenin
olanakları kısıtlı, diğer bir tabirle, delik büyük, yama küçük. Deliği büyütmemek için, zarar eden KİT’lerin üzerinde hassasiyetle
durmak ve bu zararları aşağı çekerek bütçenin yükünü azaltmak mecburiyetindeyiz.
Şimdi, kısaca, ne yapabilirizlere değinmek istiyorum:
Değerli milletvekilleri, TTK’yı, içinde bulunduğu bu hantal bir KİT durumundan kurtarmak için, yöresel ve politik faktörleri
aşmak, piyasa koşullarında rekabet gücüne sahip, dinamik bir yapıya kavuşturmak ve Kurumun stratejik özelliği de dikkate alınarak,
Türkiye Taşkömürü Kurumuna özgü yasal düzenlemelerin yapılıp, yönetim yapısının özerk hale getirilmesinin gerekli olduğunu
düşünüyorum.
Çalışanların birbirine göre değerlendirilmeleri, çok ciddî bir şekilde, teşvikli ücret sistemiyle yapılmalıdır.
TTK’da, tüm çalışanlar için eğitim programları yapılmalı ve uygulanmalı; böylece, yetişmiş insangücünden randıman
alınmalıdır.
Yerüstünde çalışanları eğitime tabi tutarak, yeraltında çalıştırma mecburiyeti hâsıl olmuştur ve bu kaçınılmazdır.
Koşulları bize benzer ülkelerde kullanılmakta olan, hidrolik direk, çelik sarma, pünomatik domuz damı ve pünomatik
(pneumatic) delme-patlatma metodunun pilot uygulamalarına başlanmış, ancak yeterli hale getirilememiştir. Bu yeni sistemi, bir plan
ve program dahilinde yaygınlaştırmak gereklidir.
Amasra ve Armutçuk işletmeleri için 0 ilâ 10 milimetre arası kömürlerin daha yüksek fiyattan pazarlanmasını sağlayacak
şekilde briketleme tesisi yapılmalı veya özelleştirmeyle bu tesisin yaptırılması sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepimiz, dürüst, onurlu ve erdemli politika sözü vererek bu Yüce Meclise geldik. Devletin
malını, hak ve menfaatlarını, kendi öz malımızdan daha iyi kullanma ve kollama mecburiyetindeyiz.
Bir vilayeti kalkındıracak büyüklükte zarar eden bu KİT kuruluşu için verilen gensoru önergesi vardır. Bu 20 dakikalık süre,
bu konuyu detaylı anlatmaya yetmez; geniş araştırmalar yapmak gerekir diye düşünüyorum; fakat, araştırmaların başında, şunu
söylemek istiyorum:
Bir plan çizmeliyiz; bu planda, üretim nedir; şu kadar olacaktır; o üretime ulaşmak lazımdır. Zararı aşağıya çekmek için,
üretimi artırmak mecburiyetindeyiz, diğer masrafları da aşağı çekmek durumu söz konusudur. Üretimi artırmak, kazmanın
ucundadır. Kazmanın ucundaki üretim, teşvik sistemiyle artar. Bürokratlarımıza güvenmeliyiz. Bürokratımıza “biz, size
güveniyoruz, üretimi artıracaksınız, zararı azaltacaksınız” diyeceğiz. Bir işçimizin yeri değişirse, bir işçimiz yukarıdan aşağıya
inerse, yani, yerüstünden yeraltına inerse, ikinci gün, o işçi, kendini Mecliste buluyor; ya bir milletvekilini buluyor ya da Sayın
Bakanımıza ulaşıyor ve “efendim, bu, bizim delegemizin amcasının oğludur, bu, bizim seçmenimizdir, bu, bizim üyemizdir, şudur
budur... Onun için, bu, yukarıda kalsın, aşağıya inmesin” dersek, Sayın Bakanım, bu zarar 30 trilyona da çıkar, 40 trilyona da
çıkar. Ben, Artvin’de, Ardanuç-Ardahan yolu için 50 milyar lira eködenek bulamadım, bunun sıkıntısını yaşadım. Zonguldak
hepimizindir; ama, sadece Zonguldak’la kalmayalım; Zonguldak da bizimdir, Türkiye de hepimizindir. Onun için, zarardan
kurtaralım; kurtarmak da, politikacılar bu işten elini çekerse, bu zarar aşağıya çekilir; bıçak gibi de kesilmez arkadaşlar. Ben, işçiyle
yatan, işçiyle kalkan, onların sorunlarını bilen bir kişi olarak söylüyorum: Bir anda bu zarar kapanmaz. Yalnız, insanlar azmederse,
inanırsa, biz bu müesseseyi zarardan kurtaracağız derlerse, bu inançla yola girerlerse, bürokratların işlerine karışmazlarsa, bu
zararlar, üç beş sene içerisinde aşağıya çekilir ve bu müessese zarardan kurtarılır. Kurtarmak için, azim esastır, inanç esastır, o
müesseselerden politikayı uzaklaştırmak esastır.
Değerli arkadaşlarım...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, son cümlenizi söylemeniz için mikrofonu açacağım; buyurun.
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Teşekkür ederim.
Türkiye Taşkömürü Kurumu için verilen Meclis araştırması önergesine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy
vereceğimizi belirtir, Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP ve RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu’na teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’da; buyurun efendim.
DYP GRUBU ADINA MEHMET ALİ YAVUZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak Milletvekili
Necmettin Aydın ve 15 arkadaşınca taşkömürü üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla verilmiş bulunan
Meclis araştırması önergesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak istiyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bugün, tam 165 yıldır üretim faaliyetini sürdüren Türkiye Taşkömürü İşletmeleri için söz almış bulunuyorum.
Havzada kömür, Ereğli’nin Köşeağzı-Neyzenderesi mevkiinde, 8 Kasım 1829’da, Uzun Mehmet tarafından bulunmuştur.
Buranın işletmeye ilk açılışı “Hazine-i Hassa İdaresi” adı altında Galatalı Yahudilerce kurulan bir şirket tarafından 1849’da
gerçekleşmiştir; bunlar, 1854 yılına kadar çalışmışlardır. 1854-1865 arası İngiliz kömür kumpanyasının, 1865-1900 tarihleri
arasında da Fransız şirketlerinin hissedar oldukları bir dönem yaşanmıştır. 1908’de Maden-i Osmanlı Anonim Şirketi bu havzayı
devralmış, 1914-1920 yılları arasında Fransız sermayeli Ereğli şirketi kurulmuştur. 1940’da Ereğli Kömür İşletmeleri burayı
devralmış, 1957’ye kadar Etibanka ve 1983’e kadar da Türkiye Kömür İşletmelerine bağlı olarak işletilmiştir. 1983’te Türkiye
Taşkömürü İşletmeleri kurulmuştur.
Kozlu Kömür Havzasında çalışılan seviyelerin sayısı, kat ve ara katlarla birlikte, 10’dur. Kozlu’da, 200, 300, 425, 485 ve 560
metre derinlerde ve toplam 103 kilometre uzunlukta 17 ayakta çalışılmaktadır. Bir fikir vermek gerekirse, Almanya’da, böyle bir
ocakta, 2 hatta ve 5 ayakta çalışılmaktadır. Kısaca, Zonguldak Kömür Havzası, 1849’dan beri, İngilizlerin, Rusların, Fransızların
ve Almanların kömür çıkarmak için delik deşik etmiş oldukları bir havzadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte böyle bir havzada işçilerimiz kömür çıkarmaktadır. Havzada, daha verimli bir işletme
ve yatırıma ihtiyaç vardır. Türkiye Taşkömürü İşletmeleri Etibanka bağlı iken 5,5 milyarlık üretim yatırımı yapılmasına karar
verilen taşkömürü işletmelerinin o günkü değeri 103, bugünkü değeri ise 800 milyon dolardır. “Marshall Yardımı” planı
çerçevesinde en büyük yatırım yapılmış; kömür yıkama lavarları, Zonguldak Limanı yükleme tesisleri, demiryolları ve Uzun
Mehmet kuyuları olarak sayabileceğimiz bu yatırımlar halen kullanılmaktadır. Ancak, şu gerçek de hiçbir şekilde gözardı
edilmemelidir: Zonguldak Taşkömürü Havzası, dünyada taşkömürü madenciliğinin en zor koşullarda yürütüldüğü havzaların
başında gelmektedir. Jeolojik şartların çok ağır olmasının yanı sıra, düzensiz topografik yapısı, şehirleşmenin, imalat sahalarının
üzerine gelmesi; bazı rezervlerin deniz altı ve su taşıyan tabakalar altında bulunması ve yeraltında gazlı ve yangına müsait damar
koşulları önemli problemler yaratmaktadır.
Havzada programlanan istihsalin gerçekleştirilebilmesi için, geçmiş yıllarda, o günkü teknik imkânlar ve istihsal anlayışıyla,
oldukça yüksek zayiatlarla üretim yapılmış, daha üst kotlardaki damarlara tekrar girilmiştir. “Eski çalışma” olarak adlandırılan ve
programlanan istihsalin bu şekilde çıkarılma anlayışı, izleyen yıllarda, istihsalin daha da geri kalmasına neden olmuştur.
Ocak açıklığı 250 kilometreyi bulan yeraltındaki üretim faaliyetinde, nakliyat, çok önemli bir husustur. Havzadaki karışık
nakliyat yapısı, altyapının yeniden düzenlenmesiyle giderilmeye çalışılmaktadır. Kuyuların derinleştirilmesi, zamanında
yapılmayınca, bu katlarda üretim, oldukça zayıflamış. Türkiye Taşkömürü İşletmelerinde, nakliyat, madencilik teknolojisi ve
kullanılan enerji bakımından handikaplar yaşanmakta ve bu husus bire bir maliyete yansımaktadır.
Üretim üzerindeki düşüncelerimizi de şöyle özetlemek istiyorum: Üretim, 1960-1970 yıllarında, hedeflenen rakama, yani 5
milyon ton civarına ulaşabilmiştir. 1970 yılından sonra, mevcut söz konusu yatırımların ekonomik ve teknolojik ömürlerini
doldurmaları ve yeni yatırımların da yabancı para ihtiyacını beraberinde getirmesinden dolayı yapılamamıştır. 1990 yılına kadar
küçük idame yatırımları dışında, önemli tevsi ve yenileme yatırımlarının yapılamamış olması yüzünden üretim düşmüştür.
Bahsedilen süreler içinde, işletilebilen, yüzeyde mostra veren kömür damarları tükendiğinden, daha derin kotlarda üretim yapmakta.
Yatayda genişletmeler ve yeni galeriler açma çalışmaları nedeniyle, üretim noktalarından uzaklaşılmış, çalışılabilir süre azalmış
ve neticede, üretimin düşmesi kaçınılmaz olmuştur.
Bu arada, üretimi artırmaya yönelik olan 1996 yılı yatırım projelerine de değinmek istiyorum. Türkiye Taşkömürü
İşletmelerinde, mevcut, 1996 yılı için yatırım programı; üretimin idamesi, makine ve teçhizatın yenilenerek modernleştirilmesi,
istikbal vaat eden işletmelerin modernize edilerek gerekli makine ve teçhizatın donatımı ve çalışanların daha da bilinçlendirilmesi,
ancak, eğitim projelerinin uygulanmasından ibarettir.
Darboğazlar üzerindeki görüşlerimizi de şu şekilde özetlemek istiyorum: Derin yeraltı madenciliğinin açık işletmelere nazaran
pahalı ve riskli olması yüzünden de, bu sahalarda yatırımın yapılması, çekiciliğini kaybetmiştir. Derin yeraltı madenciliği
maliyetinin, açık işletme maliyetleriyle aynı olması imkânsızdır.
Kurumun ürettiği taşkömürünün ticarî maliyetini teşkil eden 6 önemli girdi, sırasıyla; işçilik, malzeme, elektrik, memur
aylıkları, amortisman ve finansman giderleridir. Bunlardan işçilik, yüzde 49’a varan maliyet payına sahip bulunmaktadır; bunun
satış fiyatlarına yansıtılmaması yüzünden de zarar daha da artmıştır. Neden yansıtılmadığına bakıldığında; dünya fiyatlarının
uygulandığı ülkemizde, dünya kömür fiyatlarının üzerine çıkılamazdı, çıkılsa da satılamazdı. Bu şartlarda, taşkömürü üretiminin
özellikle demir-çelik sektörü için çok önemli bir girdi olması nedeniyle üretimden tamamen vazgeçilmesi hiçbir zaman
düşünülmemiştir, zaten düşünülemez de.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumunun borç-alacak hanesine baktığımızda, Mart 1996
itibariyle, 496 milyarlık alacağına karşılık, 23 trilyonluk borç görüyoruz. Yüksek Planlama Kurulu kararıyla, nominal sermayesi 31
trilyona çıkarılmış ve tamamı ödenmişti. Satış fiyatları enflasyon oranında artırılarak, artan girdiler karşılanmaya
çalışılmaktadır.
Rehabilitasyon çalışmaları üzerinde de görüşlerimizi şöyle özetlemek istiyorum: İşletmenin mevcut darboğazlarının
giderilmesi ve verimli, dinamik ve üretken bir yapıya kavuşturulması için, hızlı bir yeniden yapılanma sürecine girilmiştir. 1990
yılında, Türkiye Taşkömürünün rasyonalleşme ve yeniden yapılanma programı kapsamında, önemli ölçüde işçilik giderlerini
azaltılması ve aslî görevi olan, kömür üretimi faaliyetleri dışındaki işçiliğin özelleştirilmesi politikalarına uygun olarak, önemli
ölçüde işçi azaltılması gündeme gelmiştir. Diğer taraftan, mevcut yeraltı madenciliğinin iyileştirilmesi ve modernizasyonu
çalışmalarının başlatıldığını da görüyoruz.
Çalışanların işgücünden azamî şekilde istifa edebilmeleri amacıyla, yeni unvan düzenlemeleri yapılmakta ve işçilerin
motivasyonu yükseltilmektedir; keza, prim yönetmelikleri daha rasyonel kullanılmaktadır.
Taşkömürünün önemli bir enerji hammadesi olması yanında, yaklaşık 1,5 asırdır kömür üreten Zonguldaklıların, yerleşik
üretim kültürünün zaman içinde değişik sanayi ve üretim alanlarına döndürülmeden; diğer bir ifadeyle, yeni istihdam alanları
yaratılmadan, tamamen taşkömürüne bağlı ekonomik hayatın sürdürülmesi imkânsız hale gelirdi; başka bir deyişle, Zonguldak ve
çevre illerini haritadan silmek anlamına gelirdi.
Elbette, Türkiye Taşkömürü Kurumunun, bugünkü malî yapısıyla ayakta tutulması zordur. Bu zararın ilelebet devamını
istemek de kabulü kabil durum değildir; ancak, yapılması gereken, Türkiye Taşkömürü Kurumunun rehabilite edilerek, zararının en
aza indirilmesidir; böylelikle, kurum ancak, ülke ekonomisine katkısını sürdürmeyi devam ettirebilecektir.
Bu arada, Taşkömürü Kurumunun terk ettiği istihdam kapasitesinin yerine yeni iş sahalarının açılmasına, çeşitli teşvik
uygulamalarıyla yardımcı olunması zarureti bulunmaktadır; çünkü, Taşkömürü Kurumumuz, birbuçuk asırdır ekonomik işlevini,
bin bir emek, zahmet, alınteri ve en önemlisi can pahasına sürdürmektedir. Yeri gelmişken, üzülerek ifade etmeden geçemeyeceğim,
milletçe bizi üzen bazı kazalar var. 1992 yılının mart ayında Kozlu üretim bölgesindeki bir grizu patlaması sonucu 262 işçimiz can
vermiştir. Burada, özellikle kömür işletmeciliğinde çalışıp şehit düşen kardeşlerimize Cenabı Allah’tan rahmet dilemeyi bir borç
biliyorum ve çalışan arkadaşlarımıza da başarı diliyorum.
Ondan iki yıl önce, Amasra ve Yeniçeltek üretim sahalarında aynı türden facialar yaşanmış, geride, yüzlerce gözü yaşlı dul ve
yetimler, çökmüş aileler kalmıştır. Şimdi, memnuniyetle öğreniyoruz ki, yangınla mücadelede oksidasyonu önlemek için azot ve
köpük uygulaması, erken uyarı ve kontrol sistemleri, fenerli gaz maskeleri gibi iş güvenliğini artırıcı önlemler, ileri ülkelerde
olduğu gibi, bizde de alınmaktadır. Dileriz, artık, başka facialar yaşanmasın.
Millî enerji kaynaklarımızın, gereğince değerlendirilip işletilmesi de, ülkemiz açısından yaşamsal önem arz etmektedir. Gerek
potansiyel enerji kaynaklarının gerekse mevcut kaynaklarımızın, doğru, güvenli ve verimli işletilebilmesi meselesi, bütün
ciddiyetiyle önümüzde durmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak’taki kömür rezervleri üzerindeki görüşlerimizi de kısaca arz etmek istiyorum:
Söz konusu kömür havzamızda, 1,1 milyar ton jeolojik rezerv vardır; bugün, yüzde 40’ı işletilebilir haldedir. Bu da, yaklaşık 450
milyon ton rezerv ediyor; daha 50 yıllık üretim söz kosunudur. Şu anda, yılda 2,7 milyon ton satılabilir üretim yapılmaktadır.
İhracatı olmayan ve yılda 8 milyon tonluk ülke tüketiminin 2,7 milyon tonunu Türkiye Taşkömürü Kurumu karşılamaktadır.
Grizuların üretime etkisi olmuş; ama, kısa süreli olmuştur. Bu havzada üretim, kesin olarak, ülke ekonomisine katkısı nedeniyle
devam etmelidir; ancak, mutlak surette rehabilite edilmelidir.
Türkiye Taşkömürü Kurumunun bozuk malî yapısı, derin kömür madenciliği yapılan dünyanın diğer yerlerindeki havzalardan
farklı değildir; yani, Japonya’daki, İngiltere’deki, Almanya’daki kömür üretim maliyetleri, Türkiye Taşkömürü Kurumundan farklı
değildir. İngiltere’de 180, İspanya’da 180, Almanya’da 200 dolardır -ton başına artı-eksi 10-20 dolarlık farklılıklar söz
konusudur- o ülkelerde yeraltı madenleri kapatılmamış, kapatılması da düşünülmemiştir.
Tükenebilir fosil yakıtlarından olan kömürün dünyadaki ömrü 240 yıldır; petrol yataklarının 50, doğalgazın 60 yıllık bir
geleceğinin olduğu düşünülürse, bütün dünya için kömür havzalarının öneminin halen çok büyük olduğu ve gelecekteki önemi aşikâr
gözükmektedir. Öyleyse, bu kurumun iyileştirilerek, üretime devamında fayda olduğuna inanıyor; bu duygularla, Doğru Yol Partisi
Grubu ve şahsım adına Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Konya Milletvekili Sayın Mehmet Ali Yavuz’a teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Zeki Çakan’da.
Buyurun Sayın Çakan.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
ANAP GRUBU ADINA ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan (10/13) sıra
sayılı Türkiye Taşkömürü Kurumu hakkında Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulda görüşülmesiyle ilgili olarak Anavatan
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, taşkömürü, demir-çelik ve enerji sektörü için vazgeçilmez bir hammaddedir; bunun yanı sıra da stratejik
önem arz etmektedir. Ülkemiz topraklarında madencilik faaliyetlerinin binlerce yıllık geçmişi vardır. Gerek tür ve gerekse miktar
açısından önemli bir potensiyele sahip olmamıza rağmen, Türkiye madenciliği, yeterince gelişmemiştir. Bunun nedenleri arasında,
madenciliğin kendine özgü yapısı ve özellikleri olduğu kadar, yönetim hataları, ilgisizlik, partizanlık ve yanlış politik kararlar ön
plana çıkmaktadır.
Bu kısa açıklamalardan sonra, Türkiye Taşkömürü Kurumu ile ilgili konuya gelirsek, ülkemizde, koklaşabilir taşkömürü üretilen
tek bölge Zonguldak ve Bartın havzasıdır. Üretime 1848 yılında başlanmış, değişik idarelerden sonra 1940 yılında bütün kömür
şirketleri devletleştirilmiş, kurulan Ereğli Kömür İşletmeleri, Etibanka bağlı bir müessese olarak faaliyete başlamıştır.
1957 yılında 6974 sayılı Kanunla Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) kurularak, Etibankın bütün kömür faaliyetleri bu kuruma
devredilmiştir.
1983 yılında 2929 sayılı Kanunla da Zonguldak taşkömürü havzasının işletilmesi, Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel
Müdürlüğüne verilmiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumu, şu an kömür üretimi yapan 2 işletme müdürlüğü ve 3 müesseseden
oluşmaktadır. Havzada görünür 428 391 ton, muhtemel 448 833 ton, mümkün 249 324 ton olmak üzere toplam 1 126 564 000 ton
taşkömürü bulunmaktadır. Yıllara göre, satılabilir üretim devamlı düşmektedir, bir zamanlar 5–6 milyon ton olan üretim, 1994
yılında, 2 838 548 tona, 1995 yılında ise, 2 248 170 tona düşmüştür.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Zonguldak ve Bartın’ın ekonomisi önemli ölçüde kömür üretimine bağlıdır. Demir–çelik
sektörü için önemli hammadde olan taşkömürüne yıllık ihtiyaç 12 milyon ton civarındadır; bunun, yaklaşık 2,5 milyon tonu
Zonguldak ve Bartın havzasında üretilmektedir.
Ciddî hiçbir araştırma yapılmadan; nedenleri, niçinleri sorulmadan, iyileştirme, üretimi artırmak için yatırım yapılması
düşünülmeden, bölgenin sosyoekonomik yapısı incelenmeden, tek geçim kaynağı olan bu işyerine bağlı Amasra ve Armutçuk
Müesseselerinin ve buradaki ocakların kapatılması, 1994 yılında 5 Nisan kararlarıyla gündeme gelmiştir; o günkü Hükümetin, o
tarihte aldığı karar, maalesef bu doğrultudadır. O dönemde, Zonguldak Belediye Başkanlığı görevini ifa etmekteydim; tabiî ki, yeni
hiçbir yatırım yapılmadan, istihdam yaratılmadan çalışanların elindeki ekmeği almaya kalkarsanız, kimse buna kayıtsız
kalamazdı. Nitekim, o dönemde, Zonguldak ve Bartın Temsilciler Kurulu oluşturulmuş, bu kurul içerisinde, siyasî partilerin il
başkanları, ilçe başkanları, demokratik kitle örgütleri, ticaret ve sanayi odası başkanları, baro başkanları ve sendika temsilcileri
görev almıştır. Siyasî yönden homojen olmayan, ancak, Zonguldak ve Bartın menfaatlarında homojenleşen bu kurul, konunun
önemine binaen hazırladığı raporları ve görüşleri, siyasî parti genel başkanlarına, Başbakan Yardımcısına, Sayın Başbakana ve
Sayın Cumhurbaşkanımıza arz etmiştir; bu girişimlerimizden sonra kapatma kararı durdurulmuştur.
Bu raporların özeti şudur: -Biraz önce Sayın Bakanımız da konunun önemini ve özellikle zarara devam edilemeyeceğini,
alınacak önlemlerle kâra geçilmesi değil, zararın minimize edilmesine çalışılacağını ifade etmişlerdir- TTK yeniden
yapılandırılmalı, üretimi artırıcı yatırım yapılmalı, yeraltı ve yerüstü dengesi sağlanmalı ve bu oran dünya standartlarına
çekilmeli, pazarlamaya özen gösterilmeli, çıkarılan kömürün sanayide mi, yoksa yakacak olarak mı değerlendirileceği belirlenmeli ve
buna göre üretime ağırlık verilmeli ve en önemlisi, siyasîler kurumdan ellerini çekmelidir. CHP sözcüsü, biraz önce bunu açıkça
ifade etmiştir; ama, kendileri iktidardaydılar, 52 nci Hükümette bulunuyorlardı. Özellikle Türkiye Taşkömürüne, siyasî konudan son
derece müdahale edilmiştir.
Üniversite hocalarının, TTK yönetiminin, sendikanın ve bu işin otoritelerinin bir araya gelerek, gerekli raporların hazırlanması
ve buna göre TTK’nın masaya yatırılarak, çözüm yollarının aranması ve zararın minimize edilmesi gerekmektedir. Maalesef,
geçmiş iktidarlar tarafından buna itibar edilmeyişi, konuyu tıkamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; trilyonlarca lira yatırım yapılan havzanın, 1 milyar 200 milyon ton kömür rezervi varken,
bir şehrin kaderi ve ekonomisi bu ocaklara bağlanmışken, kurum zararının minimize edilmesi için gerekli çalışmalara mutlaka
başlanılmalıdır. Bu konudaki önerilerimiz şunlardır:
Gerek işveren tarafından gerek sendika tarafından gerekse işçi tarafından, Kurum, partizanca yönetilmekten kurtarılmalı,
çalışma disiplini ve yönetim etkinliği sağlanmalı, yetki ve sorumluluk mutlaka paylaşılmalıdır. Kömürün satış politikası
belirlenmeli, Demir Çelik’e mi, piyasaya mı satılacağı konusunda net bir karar verilmeli ve üretim buna göre planlanmalıdır. Fiyat
politikası, yakıtlık ithal kömür fiyatlarıyla mukayeseli tespit edilmelidir.
Azamî üretim belirlenmeli, buna göre gerekli yatırım yapılmalı, iyileştirme çalışmalarına derhal başlanılmalıdır. Yine, biraz
önce Sayın Bakanımız, iyileştirme çalışmalarıyla ilgili olarak başlatılan projelerin devam edeceğini ve yeni projelerin
uygulanacağını da açıkça ifade etmişlerdir.
Kurumda üretici olmayan birimlerde işgücü fazlalığı, üretici birimlerdeyse işgücü yetersizliği vardır. Yeraltında çalışanlar ile
yerüstünde çalışanlar dünya standartlarına, mutlaka çekilmelidir. Bu oran, dünyada 1’e 3’tür; yani, yeraltında 3 kişi çalışır,
yerüstünde 1 kişi çalışır. Bu orana gelinmedikçe, zararın minimize edilmesi de, kanımca ve kanımızca, söz konusu değildir.
Adama göre iş değil, işe göre adam anlayışıyla hareket edilmelidir. “Baca” denildiği zaman “soba bacası”, “ayak” denildiği
zaman “insan ayağı”, “domuz damı” denildiği zaman “domuz ahırı” zannedenler, özellikle yeraltında çalıştırılmamalıdır.
Son yıllarda, emekliliğe teşvik için harcanan çabalar sonucu, işçi sayısında önemli miktarda azalmalar olmuşsa da, izlenen
yanlış politikalar sonucu, üretici sınıflar tasfiye edilmiş, üretici olmayan sınıflar korunmuştur.
Yeraltı işçilikleriyle, yerüstü işçilikleri arasındaki oran, halen arzu edilen seviyede değildir; zaman zaman, bu oranın değişmesi
için, yerüstü işçiliklerinden, yeraltına nakiller yapılmışsa da, bunlardan hiçbiri üretici işlere verilmemiştir. Bu işçilerin tamamı,
yerüstü şartları kadar rahat; ama, yeraltı sayılan işlere verilmişlerdir.
Öte yandan, üretimin belkemiği işlerde çalışan işçilerin, periyodik olarak gençleştirilmemesi sonucu, bu işlerde çalışanlar,
süratle yaşlanmaya başlamış, randımanları düşmüştür. Tamamen beden gücüne dayanan, kazı ve tahkimat işleri 40-45 yaşından
sonra verimli olarak yapılamamaktadır. Bu yaşa gelen işçiler, daha kolay işlere geçmekte; geçmeyenler ise derhal emekliliğini
istemektedirler. Ocaklarda, tecrübeli başmadenci, madenci, kalifiye şef ve işçi emekli olmuş, yerine adam yetiştirilmemiştir. Bu
durum bir iki sene daha devam ederse, üretim, Zonguldak’ta, ocaklarda kendiliğinden duracaktır. Alınteriyle yerin 600-700 metre
derinliklerinde ve ısının çok yüksek olduğu ortamda çalışan üretim işçileri, zamanı geldiğinde, zaten emekliliğini istemektedirler;
fakat, hiç randıman vermeyen bazı kesimdeki çalışanlar, emekliliklerini istememektedirler. Bu durum, yöneticilerce derhal ve
ivedilikle dikkate alınmalıdır.
TTK, hacim itibariyle, mutlaka küçültülmelidir; ama, üretim itibariyle de, mutlaka büyültülmelidir. Şu anda, kuruma zarar veren
ve çoğu boş olarak bulunan yüzlerce lojman, kurumda çalışanların lehine değerlendirilmeli; bu değerlendirmede adil davranılmalı
veya derhal, öncelikle, çalışanlara uygun şartlarda satılarak, kurumun üzerinden yük kaldırılmalıdır.
Kurumun elinde bulunan Zonguldak Limanı ve Ereğli Limanı, politik müdahalelerden ve randımansız çalışmadan kurtarılmalı
ve kuruma gelir sağlayacak hale getirilmelidir.
Kurumun elinde bulunan tüm boş alanlar ve arsalar, yatırımcılara cazip halde verilmeli ve cazip halde verilirken de, bazı
kolaylaştırıcı şartlar getirilmelidir.
Amasra-B projeleri derhal uygulamaya sokulmalı ve çok ucuza satılan toz kömür, briketleme fabrikası kurularak briketlenmeli
ve yakıt olarak satılmalıdır.
Bartın İlimize bağlı Amasra İlçemizde bulunan Amasra İşletme Müdürlüğünde üretilen kömürün, çok cüzi bir yatırımla
işletmeye sağlayacağı kârı, sizlere açıkça sunmak istiyorum. Şu an, 10-100 olarak nitelenen toz kömürün tonu, yaklaşık olarak 48
dolar civarındadır. 10-100 olarak nitelenen parça kömürün tonu ise 80 dolar civarındadır. Piyasalarda, briket kömürün tonu ise,
yaklaşık 160 dolara alıcı bulmaktadır. Doları 70 bin lira değil, 65 bin lira olarak düşünsek dahi -aşağıdaki rakamlara dikkatinizi
çekmek istiyorum; rakamlarda üç beş oynama olabilir; rakamların, gerçek değeri değil; ama- getireceği rantı size anlatmak istiyorum.
Bugün, Amasra işletmesinde, lavuardan 250 ton civarında 0-10 kömür çıkmaktadır. Briketleme fabrikası kurulduğunda, 250 ton
çıkan günlük kömür, 300 işgünü çalışıldığı dikkate alınarak, tonu 160 dolara satılsa -yani, 250 tonx300 işgünüx160 dolar- yılda
12 milyon dolar eder. Bırakın doların 70 bin liranın üzerine çıktığını, 65 bin liradan hesaplandığında, 780 milyar liralık bir girdi
elde edersiniz.
Toz olarak satışı düşünüldüğünde aynı hesaplamayı yaparsak -yani, 250 tonx300 işgünüx48 dolar- 3 milyon 600 bin dolar
eder. Bunu, TL’ye çevirirsek, 234 milyar girdi sağlamış olursunuz. 780 milyardan 234 milyarı çıkardığımızda, bir yılda, 546
milyar kâr etmiş ve zarar eden bir işletmeyi kâra geçirmede önemli bir adım atmış olursunuz.
Şimdi, haklı olarak soracaksınız “bu, kurulmasını istediğiniz briketleme fabrikasının maliyeti nedir” diye. Takdir edersiniz ki,
52 nci Hükümet döneminde, bu konular -biraz önce arz ettiğim gibi- özellikle, Zonguldak’ta Belediye Başkanlığı yaptığım
dönemde, Başbakanımıza, Başbakan Yardımcımıza, siyasî parti genel başkanlarımıza, DSP Genel Başkanımız Sayın Bülent
Ecevit’e de, bu raporlarla ilgili düşüncelerimiz arz edilmiştir.
Biraz önce dediğim gibi, bu maliyeti sormada da çok haklısınız. Bakın, size, geçen sene dosyada bulunan proforma faturalar
üzerinden firma tekliflerinin briketleme fabrikasının kuruluş fiyatlarını veriyorum, firma adı belirtmemek için, firmaları
numaralandırarak arz etmek istiyorum:
Birinci firma: 200 ton/gün kapasiteli, beş ayda teslim, inşaat işleri hariç 1 yıl garanti vermiş, inşaatın yapılması bile söz
konusu değil. Burada boş binalar mevcut; fiyatı nedir biliyor musunuz: 17 milyar 850 milyon lira.
İkinci firma: 10 ton/saat kapasiteli, 150 günde teslim, 1 yıl garantili, inşaat işleri hariç; 7 milyar 951 milyon lira; proforma
faturaları dosyamda.
Üçüncü firma: 40 ton/saat kapasiteli, pres ve redüktör yurtdışı olmak şartıyla, 55 milyar 560 milyon lira; 6 ayda tüm malzeme
teslim edilecek ve 45 günde montajı tamamlanacak.
Dördüncü firma: 50 ton/saat kapasiteli ve yurtdışı pres olmak şartıyla, 26 milyar 460 milyon lira.
Bu dört firmanın ortalamasını aldığınızda, 25 milyarlık yatırım neticesinde, yatırım masrafının en az 10-15 katı -bırakın 5-
6 katı- kazanç sağlayacaksınız ve az veya çok da olsa istihdam yaratacaksınız. Tabiî ki, bizim Hükümetimiz döneminde Sayın
Bakanımıza arz ettim. Bu konunun üzerinde önemle duracağımızı da belirtmek istiyorum.
Özellikle Amasra İşletmesinin durumunu açıkça ortaya getirdim, aynı durum Zonguldak Armutçuk İşletmemiz için de
geçerlidir. Hükümetimizden ve Sayın Bakanımızın yanı sıra sayın Genel Müdürümüzden, bu konunun üzerinde hassasiyetle
durmalarını arz ve rica ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kimse, yerin yedi kat altına girip çalışmaya hevesli değildir. Bugüne kadar, maalesef,
Zonguldak’a ve Bartın’a ciddî hiçbir yatırım yapılmamış, bölgede, TTK’nın haricinde istihdam oluşturulmamıştır. Olaya, sadece
ekonomik yönden bakmak mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir; olayın ekonomik yönü olduğu kadar
sosyal boyutu, sosyal boyutu olduğu kadar da stratejik önemi vardır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esas olan şudur: Bir şehir ki, hemen hemen, geleceği, maden ve madenciye bağlanmıştır.
Zonguldak ve Bartın’da, yaklaşık 100 bin işsiz bulunmaktadır. Yeni iş sahaları açılmadıkça -çözüm esas burada yatmaktadır-
devamlı zarar eden bir müesseseyi ayakta tutmanın, devamlı zararı sübvanse ederek belirli konuda istihdamı şişirerek -yani buraya
devamlı işçi alarak- Türkiye Taşkömürü Kurumunu zarardan kurtarmak söz konusu değildir. Esas olan Zonguldak’a ve Bartın’a
gerekli yatırımlar yapılmalı, özellikle üretime dayalı yatırım yapılmak suretiyle yeni istihdam sahaları yaratılmalı ve mutlaka ve
mutlaka burada Türkiye Taşkömürü Kurumunda yeraltı, yerüstü çalışan dengesini -biraz önce söylediğim gibi- sağlayarak Türkiye
Taşkömürü Kurumunun zararını minimize etmelidir diye düşünüyorum.
Yönetimden üretime kadar, üretimden pazarlamaya kadar konu hükümetimiz ve ilgili bakanlıkça araştırılmalı ve kurum,
mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır; zararı minimize etmek Hükümetimizin aslî görevlerindendir. Sayın Bakanımız da
konuşmasında bunu özellikle belirtmiştir. Başta Sayın Bakanımız olmak üzere, Hükümetimiz, konunun üzerine hassasiyetle
eğilecek ve çözüm yolları mutlaka bulunacaktır. Şayet çözüm üretilmeyip, ocakların kapatılması ve Zonguldak ve Bartın’ın
ekonomik yönden çöküşü gündeme gelirse, biz, buna, bölge milletvekilleri olarak da rıza göstermeyiz.
Özellikle, Refah Partisinden Meclis araştırma önergesi veren arkadaşımız, Zonguldak’ta bu konularla ilgili olarak verdiğimiz
mücadeleyi çok yakından da takip etmiştir. Ancak, o dönemde, kendisi kurulan temsilciler kuruluyla ilgili olarak belirli çalışmalara
maalesef arzu ettiğimiz şekilde pek katılamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Çalışma süremizi dikkate alarak, konuşmanızı toparlayın.
ZEKİ ÇAKAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ayrıca, bu Meclis araştırması önergesini, o zamanın sayın il başkanı, şimdi Refah Partili milletvekili arkadaşımız ve DSP
vermiştir. CHP sözcüsü arkadaşımız, gensoru önergesi olarak konuyu değerlendirmiştir; bu bir gensoru değildir, Meclis araştırma
önergesidir. Yani, eğer, araştırma önergesi kabul edilirse, seçilecek milletvekili arkadaşlarımız, bölgede bir rapor hazırlayacaklar ve
bu raporu, Hükümete ve ilgili bakana sunacaklardır.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, Türk ekonomisine, bugüne kadar katkıda bulunan
Zonguldak ve Bartın’ın ihmal edilmeyeceğine, gerekli yatırımların yapılacağına ve ocaklarla ilgili olarak da, Hükümetimizin
gerekeni yapacağına inanıyorum.
Tekrar, saygılar, sevgiler sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Bartın Milletvekili ve Grup Başkanvekili Sayın Zeki Çakan’a teşekkür
ediyorum.
Gruplar adına son konuşma, DSP Grubu adına Sayın Tahsin Boray Baycık tarafından yapılacaktır.
Buyurun Sayın Baycık. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
DSP GRUBU ADINA TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; taşkömürü
üretimindeki sorunların çözüm yollarının tespit edilmesi için, bir Meclis araştırması açılmasına dair önergeler üzerinde,
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi, şahsım ve Partim adına
saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bilindiği gibi, taşkömürü, hem enerji hem de demir-çelik sektörü açısından, stratejik önem
taşıyan bir madendir ve ülkemizde, yalnızca, Zonguldak havzasında, üstelik, tümü yeraltından çıkarılmaktadır.
1848 yılından bugüne, 148 yıllık tarihi geçmişi olan havzadan, yaklaşık 375 milyon ton satılabilir kömür üretilmiştir ve
Zonguldak, daima, Türkiye’nin sanaşileşme hamlesinin lokomotifi olmuştur; ancak, daha sonra, hepinizin yakından bildiğine emin
olduğum nedenlerle, TTK, bir darboğaza itilmiş ve resen emeklilikten kapatılmaya kadar çeşitli öneri ve uygulamalara konu
olmuştur.
Sayın üyeler, ülkemizin yeraltı taşkömürü üretimini ve buna yönelik yatırımlarını, bugün, dünyada daha çok açık işletmelerde
üretilen kömür fiyatlarıyla karşılaştırarak yönlendirmek hatalı bir yaklaşımdır. Bu konuda, Sayın Bakanım da aynı görüşe
sahiptir; konuşmasında, bu gerçeği söylemiştir.
Taşkömürü üretiminin artırılması için gerekli yatırımları yapmadan, üretimi, kapasite ve teknoloji olarak bugünkü şekliyle
bırakmak, ulusal kaynaklarımızı atıl bırakmak anlamına geleceği gibi, koklaşabilir taşkömürü dışalımını da artıracak; ayrıca,
pazarlık gücümüzü de yok edecektir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 1940 yılında devletleştirilen Zonguldak Taşkömürü Havzasında, o günkü şartlarla kurulan
yeraltı ve yerüstü tesislerinin birçoğu ömrünü tamamlamış, üretim artışı için darboğaz oluşturacak duruma gelmiştir.
Havzada mevcut ve faal lâvarlar (laverie) ile Zonguldak Limanı kömür yükleme tesisleri, 5 adet derinkuyu ve diğer teçhizat,
Amerikan Marshall Planı çerçevesinde sağlanan krediyle, 1949-1956 yılları arasında; yani, kırk yıl önce yapılmıştır. Geniş
kapsamlı son krediler ise, 1960-1978 seneleri arasında, Gelişme İkraz Fonu, Amerika Uluslararası Gelişme Fonu kredileridir.
Bunun üzerinden de yaklaşık yirmi yıl geçmiştir. Küçük idame yatırımları dışında, önemli tevsi ve yenileme yatırımları
yapılmadığı için, havzanın ana hazırlıkları geri kalmış, yatırım ve işletme faaliyetleri büyük ölçüde aksamış; sonuçta, 70’li
yıllarda yıllık 4,6 milyon ton olan taşkömürü üretimi yüzde 42 oranında azalarak 2,8 milyon ton seviyesine düşmüştür.
Havzanın tüm üretim işyerlerinde oluşturulan geçici çözümler daha büyük sorunları da beraberinde getirmiş, daha önce çalışıp
tümüyle alınamamış panolarda yeniden çalışma nedeniyle, tuvenan kül oranları artmış, dolayısıyla lavar randımanlarıyla birlikte
genel randıman da düşmüştür.
Satılabilir kömür üretimindeki düşüşün yanı sıra, kontrol altında tutulan personel giderlerinin 90’lı yılların başında
gösterdiği patlama neticesinde, Kurum zararları dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Kanunsuzca, resen emeklilik yoluyla işçi sayısı
yüzde 25 azaltılmış; ancak, bu, malî tabloda bir düzelme yaratmadığı gibi, kalifiye işçilerin üretimden çıkarılması sonunda, üretim
miktarlarında da düşüşe yol açmıştır. Yatırım yapılmaksızın süren bu gelişmeler, maden işletmeleri için kapanma anlamına
gelmekte, bu da, çalışanlarda büyük bir motivasyon eksikliği yaratmaktadır.
Bu arada, yeraltı ve yerüstünde çalışan işçi dengesine ilişkin abartılı açıklamalar da başka bir huzursuzluk kaynağıdır. Halen
Türkiye Taşkömürü Kurumunda çalışan memur ve sözleşmeli sayısı 2 577, işçi sayısı ise 20 700’dür. Yeraltında üretim ve
yardımcı üretim sanatlarında çalışan işçi sayısı 13 200’dür; yani, yüzde 64. Yerüstünde üretimdışı sanatlarda çalışan işçi sayısı
ise 7 500’dür; yani, yüzde 36’dır. CHP’li arkadaşımın söylediği rakamlar yanlıştır. Bu rakamlar, yerüstünde yeraltının 2 katı ya da
yerüstünde yeraltından daha fazla işçi çalıştırıldığı yönündeki açıklamanın, maksatlı ve çarpıtılmış olduğunu göstermektedir.
İş kazaları nedeniyle, işe giderken ailesiyle vedalaşan madencinin, bir de kapanma tehdidiyle, bugünkü durumun suçlusu
oymuş gibi mahkûm edilmeye çalışılmasının kabul edilir bir tarafı yoktur.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bunların dışında, üretim düşüklüğüne yol açan diğer nedenler de şunlardır:
Motivasyonun giderek azalmasının yanı sıra, ocağa gidiş geliş mesafelerinin çok uzun olması ve ulaşım teknolojisinin çok
yavaş olması dolayısıyla işyerlerinde çalışma süreleri kısalmış ve neticede verimlilik düşmüştür.
Üretim çalışmaları, çok kata ve geniş alanlara yayılmış, üretimde yeterli konsantrasyon sağlanamamıştır ve
sağlanamamaktadır.
Derinlik arttıkça artan tabaka basınçları ve metan gazı, çalışma koşullarını daha da güçleştirmiş; bu da, işgücü verimliliğini
düşürmüş, maliyeti ise yükseltmiştir.
Finansman sıkıntısı nedeniyle, gerekli makine ve teçhizat ihtiyaçları zamanında karşılanamamıştır.
Sonuç olarak, kömürün, ulusal kaynaklardan üretimi, yurt dışından temini ve kullanımı, kömür üretimi ve kullanıma yönelik
teknolojilerin ve teçhizat üretiminin geliştirilmesi, eğitim ve bölgesel ve uluslararası işbirliğinin daha verimli hale getirilmesi
politikalarının uzun süreli olarak belirlenmesi ve uygulamaların, bir bütünlük içinde, çok ciddî olarak takibi hayatî önem
taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ülke kömür politikasının belirlenmesinde, Demokratik Sol Parti olarak temel yaklaşımlarımız da
şunlardır:
Zonguldak taşkömürü havzasının, Türkiye’nin taşkömürü gereksinmesinin karşılanması için, bugün ve gelecekte stratejik
önemi vardır.
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) mutlaka, üretimine, artırarak devam etmelidir.
Yakın bir gelecekte, ticarî değeri çok fazla artış gösterecek olan üstün kaliteli kömürler, ilke olarak, yerel kaynaklardan
sağlanmalı ve bunu gerçekleştirmek için gerekli önlemler alınmalıdır.
Amasra-B sahası, bir an önce açılmalıdır.
Türkiye’de, yeni taşkömürü yataklarının bulunması için, acilen, bir araştırma programı geliştirilip uygulanmalıdır.
TTK, Türkiye’ye, yurtdışından uygun fiyatla taşkömürü sağlamak ve ithalatı emniyete almak için, yurtdışındaki kömür
işletmelerine ortak olmalı ve kömürün, tek elden tedarikiyle görevlendirilmelidir -1990’lı yıllarda bu vardı sayın milletvekilleri-
başka şirketlerin ithalat yapmalarına izin verilmemelidir. Avrupa Birliğinde, her ülkenin büyük kömür üreticileri, benzeri görevleri
üstlenmektedir. Yurtdışında operasyonlar yapabilmek için gerekli sermaye ve bilgi birikimleri, ancak TTK gibi büyük kuruluşlarda
vardır.
Taşkömürü ticaretinde, coğrafî yakınlık, orta ve uzun dönemde önemini koruyacaktır. Enerji konusunda ve özellikle kömür
sektöründe, bölgesel işbirliğinin önemi daha da artacaktır. Bu nedenle, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Uluslararası Enerji
Kongresinde oluşturulan birlikteliğin ve kararların geliştirilmesi yararlı olacaktır.
Türkiye, kömür üretimi ve kalitesinin artırılması ile çevreye uyumlu yakma sistemleri konusunda teknolojik seviyesini
yükseltmelidir. Avrupa Kömür-Çelik Birliği örneğinde olduğu gibi, ülkemizde de belirli bir süspansiyon miktarı tayin edilerek,
Kurumun hedefi belirlenmelidir.
Kozlu-Armutçuk, Ereğli-Arifiye demiryolları ana şebekeye bağlanmalı, üretilen kömürün kolayca nakli sağlanmalıdır; çünkü,
taşkömürü, Türkiye için son derece önemli ve stratejik bir madendir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşkömürü üretimi ve TTK’nın durumuyla ilgili olarak, bu alanda alınması gereken
önlemler arasında şunları sayabiliriz:
Zonguldak havzası görülü rezervinin artırılmasına yönelik jeolojik ve sondajlı kömür arama programlarına hız verilmelidir.
Üretim maliyetinin düşürülmesi ve ürün kalitelerinin yükseltilmesi amacıyla, Zonguldak taşkömürü havzası yeniden
yapılandırılmalıdır.
Mevcut rezervlerden, yüksek kapasiteli üretimi az sayıda üretim birimlerinden elde edecek biçimde, ocakların organizasyonu
yapılmalıdır.
Maden işletmelerinde üretimi ve randımanı artırarak, tüvenan kül oranını düşürüp lavar tesislerinde kayıpları asgarî seviyeye
indirerek, günümüz pazarlama koşullarına uygun nitelikte ürün elde edilmesi için rehabilitasyon ve modernizasyon çalışmalarına hız
verilmelidir.
İşyerlerine veya çalışma alanlarına gidiş geliş sürelerinin, işyerlerinin dışında sürelerine dönüştürülerek, çalışma alanlarında
çalışılmayan süreleri asgariye indirecek tedbirler alınmalıdır.
Sayın Bakanım beni dinlemiyorsunuz herhalde.
ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI HÜSNÜ DOĞAN (İstanbul) – Dinliyorum, hiç merak etmeyin.
TAHSİN BORAY BAYCIK (Devamla) – Ocağa giriş çıkışların -bilhasa bu konu çok önemli Sayın Bakanım- otomatik
kontrolünü sağlayacak kart basma veya benzer sistemler uygulamaya konulmalıdır.
Çevreye olumsuz etkileri raporlarla kanıtlanmış ve yakılması çok rijit kurallara bağlanmış olan sülfürlü petrokokun ithalinin
durdurulması veya çok düşük kükürtlü türlerinin, sınırlı miktarda, sanayide kullanılmak üzere ithaline devam edilmelidir.
Ülkemizde, maden kaynaklarından azamî ölçüde yararlanmak, istihdamı geliştirmek, madenciliğimizin ülke ekonomisine olan
katma değerini yükseltmek için sektörün teşvik edilmesi amacıyla vergilendirme oranları düşürülmelidir.
Ülkemiz için stratejik önemi haiz bir hammadde olması nedeniyle, taşkömürü havzasının sosyal sorunlarına titizlikle destek
sağlanması gerekmektedir.
Siyasetin, yönetim kademesinin tespitinde rol oynamasına bir an önce son verilmeli ve hatalı atama ve tayinler yapılmamalıdır.
Hizmet evlerinin tahsislerinde -Sayın Çakan arkadaşımın söylediği gibi- partizanca davranılmamalı, personele moral verecek
şekilde, güven verici, hak edeni gözeten ölçülere dikkat edilmeli, bu sayede, çalışmayı ve başarıyı özendirici faktör olarak
değerlendirilmelidir...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Evler boş kalmadı, dağıtıldı.
TAHSİN BORAY BAYCIK (Devamla) – Partizanca dağıtıldı...
ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Geçmiş iktidar tarafından...
TAHSİN BORAY BAYCIK (Devamla) – Bilemem... Ben size şimdi tavsiyede bulunuyorum.
Yoğun hava kirliliğinin yaşandığı büyük şehirlerde çevre kirliliğini önlemek ve Kurumun gelirlerini artırmak amacıyla,
özellikle 0-10 milimetre boyutlu Amasra ve Armutçuk kömürlerinin biriketlenmesi işine süratle gidilmelidir.
Kurumun ileriye dönük hedefi, Avrupa Kömür-Çelik Birliği örneğinde olduğu gibi, her şeyden önce belirlenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumunun yönetimiyle ilgili önerilerimiz de şunlardır:
Zonguldak Taşkömürü Havzasında, işletmeciliğin kamu eliyle yürütülmesi ülke yararına olacaktır. Bu konuda, 6 Şubat 1995
tarihli, o tarihteki Hükümetin kurduğu TTK İnceleme Kurulunun vardığı sonuç bu yöndedir. Başka bir deyişle, TTK’nın bir KİT
olarak yönetilmesinden başka bir seçenek bulunmamaktadır; ancak, Kurumun hemen tüm sorunlarının da bir KİT oluşundan
kaynaklanması çelişki olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çelişki, ya KİT yasalarında yapılacak bir iyileştirmeyle ya da TTK’ya özgü
yasal düzenlemeler yapılarak, yönetim yapısının özenli bir şekilde çalışmasını sağlayacak, amaca uygun düzenlemeler
oluşturulmasıyla aşılabilecektir.
TTK’nın politik müdahalelere çok açık yapısı, idarî özerkliği imkânsız hale getirmektedir. İdarî özerkliğin sağlanabilmesi için,
çalışanların temsil edileceği, politik baskılardan etkilenmeyecek ve havzayı bilen bir yönetim kuruluna ihtiyaç vardır.
Kurumun idarî yapısı ve kadroları daraltılmalı, böylece, bürokrasiye boğulmayan, dinamik bir icra için altyapı
hazırlanmalıdır; idarî destek hizmetlerindeki yoğunlaşma, üretim birimlerine kaydırılmalıdır.
Kurumun yönetim yapısı yalınlaştırılmalı, işletme ve müessese müdürlerinin yetki ve sorumlulukları artırılarak, doğrudan
yönetim merkezine bağlı bir işletme modeli oluşturulmalıdır. Bu model sayesinde, idarî yapı daraltılarak veya daha aşağı
kademelere yetki devri yapılarak, Kurumun, daha dinamik, günümüz koşullarına uygun çalışan, çağdaş bir işletme haline gelmesi
sağlanmalıdır.
Denetleme mekanizması, uygun düzenlemeler yapılarak, yöneticilerin basiretli bir tüccar gibi davranmalarına engel olmaktan
çıkarılmalıdır.
Kurum, kolayca sağlanabilecek hizmetleri üreten servislerini, uygun projelerle, devrederek, yerüstündeki işçi istihdamından
çekilmeli, yeraltındaki uygun sanatlara bu işçileri kaydırarak açık işçi ihtiyacını karşılamalıdır; çünkü, şu anda, tüm
müesseselerimizde, yeraltında işçi açığımız mevcuttur.
İşçi ücretlerine seyyanen zamlardan vazgeçilerek, iş değerlendirmesine dayalı, üretken sınıfları kollayan ve Kurumun
gerçekleriyle bağdaşacak bir teşvikli ücret sistemi uygulanmalıdır.
Yakımlık kömür piyasasına yönelmenin, Kurumun genel malî durumunu çok önemli ölçüde olumlu etkileyeceği açıkça
görülmektedir. Bu nedenle, Kurum, yakımlık kömür sektörüne sadece Amasra ve Armutçuk kömürleriyle girmekle yetinmemeli,
Üzülmez, Karadağ ve Kozlu kömürlerinin de briketlenerek bu sektörde değerlendirilmesi gündemde tutulmalıdır.
Briketleme ve yakımlık kömür pazaralamasına yönelik çalışmalardan sonra, Kurumun malî yapısını kısa vadede olumlu
olarak etkileyebilecek olan en önemli çalışma, Çatalağzı Termik Santralına sahip ya da ortak olunmasıdır. Santrala sahip ya da ortak
olunmadığı takdirde izlenecek politika ise, kömür fiyatını dünya standartları fiyatlarına çekmek olmalıdır.
TTK, uzun vadede yalnız kömür üreten ve satan bir kurum olmaktan çıkarak, genel enerji sektörü içinde yerini almaya
çalışmalıdır. Şu anda değerlendirilmeyen lavar (laverie) atığı şistlerini akışkan yatak teknolojisiyle yakan ve elektrik enerjisine
dönüştüren bir sistem kurulabilir. Bu iş için, atıl ve kapalı duran eski Çatalağzı Santralı kullanılabilir. Bu konuda, TTK’nın
iştirakiyle yap-işlet-devret modeli uygulanarak, eski atıl santral, yeni teknolojiyle, tekrar ülke ekonomisine kazandırılabilir.
TTK, kömür kimyasının özel alanlarına girerek, dünyada talebi giderek artmakta olan kok üretimini ve kömüre dayalı kimyasal
malzemelerin üretimini programına almalı ve bu tür tesislerin kurucusu ya da ortağı olma yönünde modeller oluşturmalıdır.
TTK, madencilik sektörünün yoğun bilgi ve deneyimini, yurtiçi ve yurtdışı mühendislik ve proje hizmetleri verebilecek birimler
oluşturarak değerlendirmelidir; bu tür birimlerin, öncelikle diğer Türk cumhuriyetleri olmak üzere, dünya pazarlarına açılmasıyla
önemli ek gelir elde edecektir.
Kurum, kısa, orta ve uzun vadede faaliyet ve üretim çeşitlerini artırma, maliyetleri düşürerek verimliliklerini yükseltebilme
vesaire gibi konularda, eğitim ve araştırma-geliştirme çalışmalarına büyük önem vererek kaynak ayırmalıdır.
TTK, her türlü mal ve hizmet ürünlerini pazarlayabilecek şekilde yeniden yapılanmalıdır. Türkiye’nin ileriki yıllarda artan
taşkömürü talebi dikkate alınarak, Kurumun, kömür ithalatı ve ticareti yapması, yurtdışında kömür işletmelerine gerektiği hallerde
iştirak ederek, gelirlerini artırması yararlı olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; taşkömürü ve TTK için Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisini destekliyoruz;
ancak, TTK’nın tek başına ele alınması, yöre sorunlarının çözülmesi için yeterli olmayacaktır. Asıl gerekli olan, Zonguldak,
Bartın ve Karabük’ü bir bütün olarak ele alan bir bölgesel kalkınma planının hazırlanmasıdır. Son dönemlerde, siyasal hesaplar ve
asılsız vaatlerle il yapılan Karabük ile Bartın’ın sorunlarının, yalnızca il olmakla çözülemeyeceği anlaşılmıştır.
Demokratik Sol Parti, bu üç ilde en çok milletvekili çıkaran partidir. Bu sonuç, yörede yaşayanların istedikleri çözümlerle
Demokratik Sol Partinin önerdiği çözümlerin çakıştığını, yöre halkının, Demokratik Sol Partinin çözümlerini istediğini
göstermektedir. Biz, Demokratik Sol Parti milletvekilleri olarak, seçim çalışmaları sırasında, bu üç ilin sorunlarını birlikte ele
alacağımızı, çözümleri buna göre oluşturacağımızı vaat ettik. Bugün, bu sözümüzü tutuyor ve bu üç ili kapsayan bir araştırma
komisyonu kurulmasını, Zonguldak, Karabük ve Bartın’ı içeren bölgesel bir kalkınma planı hazırlanması gerektiğini ifade ediyor
ve TTK konusunda yapılacak araştırmada bu üç il arasındaki bütünlüğün göz önünde bulundurulması için destek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
TAHSİN BORAY BAYCIK (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz, Demokratik Sol Parti olarak, bu araştırma
önergemizi, verimliliği artırmak için veriyoruz. Bu verimliliği artırabilmek için de mutlaka motivasyon gerekmektedir. Bunun için,
Sayın Bakanımızdan, TTK çalışanlarının hâlâ ödenmeyen tasarrufu teşvik nemaları ile 1995 senesine ait 2 adet ikramiyelerinin
ödenmesini bir kez daha huzurlarınızda...
Sayın Bakanım, yine beni dinlemiyorsunuz!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI HÜSNÜ DOĞAN (İstanbul) – Dinliyorum... Merak etme...
TAHSİN BORAY BAYCIK (Devamla) – Bu ikramiyelerin ve nemaların ödenmesini sizden istiyoruz. (DSP sıralarından
alkışlar)
Hepinizi, Demokratik Sol Parti adına saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık’a teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, gruplar adına yapılan görüşmeler tamamlanmıştır.
NECMETTİN AYDIN (Zonguldak) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim... Bir talebiniz mi vardı?..
NECMETTİN AYDIN (Zonguldak) – Sayın ANAP sözcüsü, Zonguldak İl Başkanlığı dönemimde bu konuda yeterli çalışma
yapmadığımı ve çalışmalara iştirak etmediğimi belirtti. Bu hususta, bir açıklama yapabilir miyim; açıklama yapmama müsaade eder
misiniz?
BAŞKAN – Yani, yeterli çalışma yaptığınızı söylüyorsunuz. Bunları tutanağa geçiriyoruz; çünkü, çalışma süremiz...
NECMETTİN AYDIN (Zonguldak) – Hayır efendim...
BAŞKAN – ...işlemlerin tamamlanmasına yetmeyecek. Maksat hâsıl olmuştur.
NECMETTİN AYDIN (Zonguldak) – Müsaade ederseniz, birkaç cümle...
BAŞKAN – Teşekkür ederim... Maksat hâsıl olmuştur.
Elbette, o dönemde sizin de katkılarınız olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, önerge sahipleri, gruplar adına yapılan konuşmalarda, zannediyorum, görüşlerini yeterince ifade ettiler.
Böylece, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler tamlanmış oldu.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu...
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, kişisel konuşma hakkımız var.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir zaman kaldı. Anlayış gösterirseniz, araştırma
komisyonunun kurulması işlemini süremiz içinde tamamlamış olacağız.
Zaten, komisyon raporu hazırlandığı sırada da...
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, 10’ar dakikalık konuşma olacak; fazla zaman alacağını sanmıyorum.
BAŞKAN – Araştırma komisyonu kurulmasına karşı çıkan hiçbir grup yok; yani, Genel Kurulu ikna etmek için ilave bir
konuşmaya ihtiyaç yok. (DSP sıralarından alkışlar) Maksat hâsıl oluyor.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım:
Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle, Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir
(Alkışlar)
Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 9 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, bir ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemde yer alan işleri görüşmek için, 9 Nisan 1996 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.54

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, DPT’de çalışmadıkları halde maaş aldıkları iddia edilen kişilere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/285)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Tansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Bülent Akarcalı
İstanbul
26 Ocak tarihli Milliyet gazetesinde DPT’de çalışır görünerek maaş alan ve adları İlhan, Mehmet, Ali Kubilay, Koray, Adnan,
Derya gibi kişilerden söz edilmektedir. Yazıdan bunların Ankara’da çok değerli dükkânları, ticarî işlere sahip oldukları
anlaşılmakta ve DPT’de ya da bağlı oldukları diğer kurumlarda (İGEME) çalışmadıkları halde maaş aldıkları belirtilmektedir.
Bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki sorulara cevap rica ediyorum.
1. Bu iddiaların doğruluk derecesi nedir?
2. Buna benzer durumları da tespit ve gerekli tedbirleri almak için ne yapmayı düşünmektesiniz?
3. Bu iddialar doğruysa bu kişileri nasıl cezalandıracaksınız?
T.C.
Başbakanlık
Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığı
Genel Sekreterlik 2.4.1996
Sayı : 5.1.96/PDB. PP. 195/1091
Konu : Yazılı soru önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi a) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 18.3.1996 tarihli ve B.02.0.KKG/106,131-9/876 sayılı yazısı.
b) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 15.2.1996 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/285-425/807 sayılı yazısı.
İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın ilgi (a) da kayıtlı yazı ekinde gönderilen ve Sayın Başbakanımız tarafından
kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen yazılı soru önergesi incelenmiştir :
1. Milliyet Gazetesinin 26.1.1996 tarihli sayısında Devlet Planlama Teşkilatında kendi adına işyeri açan ve bu sebeple mesaiye
gelmeyen dolayısıyla da çalışır görünerek maaş alan kişilerden söz edilerek bazı isimlerin yer aldığı bir haber-yorum
yayınlanması üzerine Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca derhal harekete geçilmiş ve Birim Amirlerine birer yazı
gönderilerek, haberde adı geçenlerin savunmalarının alınması, ayrıca devam durumları, verimliliklerine ilişkin değerlendirmelerin
gönderilmesi istenmiştir. Bu arada konu ile ilgili olarak I inci Hukuk Müşavirinin başkanlığında 3 kişilik İnceleme ve Soruşturma
Komisyonu kurulmuş ve göreve başlamıştır.
Söz konusu Komisyon İnceleme ve Soruşturmayı genişleterek yürütmüş ve yapılan soruşturma sonucunda Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı elemanlarının kendi adlarına herhangi bir ticarî işletmeleri bulunmadığı ve herhangi bir şekilde ticarî
kazanç getirici işlerle iştigal etmedikleri tespit edilmiştir. Ancak sözkonusu soruşturma sonucunda belirlenen bazı elemanların eşleri
veya yakınlarının ticarî şirketlerde hissedar oldukları tespit edilmiş olup, bu durumu 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 28
inci maddesinin ikinci paragrafındaki; “Eşleri, reşit olmayan veya mahcur olan çocukları, yasaklanan faaliyetlerde bulunan memurlar
bu durumu 15 gün içinde bağlı oldukları kuruma bildirmekle yükümlüdürler.” hükmü uyarınca süresinde Müsteşarlığa
bildirmeyenler hakkında gerekli disiplin cezası uygulanmıştır.
2. Devlet Planlama Teşkilatında çalışanların Cumartesi-Pazar dahil olmak üzere sabah 9.00, akşam 18.00 mesai saatlerine bağlı
kalmaksızın büyük özveri ile görevlerini yapmakta olduğu bir gerçektir. Bununla beraber gazeteye intikal etmiş olan bu ve buna
benzer durumlara meydan verilmemesi hususunda gerek personel gerekse ilgili birim amirleri kesin bir şekilde uyarılmıştır.
Bu güne kadar olduğu üzere bu uyarıdan sonra da personelin çalışma saatlerine uyumu, verimlilikleri dikkatle izlenmeye devam
edilecektir.
3. Müsteşarlıkta Devlet memurluğu görevi ile bağdaşmayan ve yasalara aykırı bir durumun tespit edilmesi halinde gerekli
müeyyidelerin uygulanmasına devam edilecektir.
Bilgilerinize arz ederim.
H. Ufuk Söylemez
Devlet Bakanı
2. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Genelkurmay 2 nci Başkanının İsrail’le yaptığı anlaşmaya ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/454)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Millî Savunma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygılarımla
arz ederim.
Ahmet Cemil Tunç
Elazığ
Sorular : Genel Kurmay 2 nci Başkanı Çevik Bir’in İsraille yaptığı anlaşma hangi konuları içermektedir?
T.C.
Millî Savunma Bakanlığı
Kanun : 1996/240-TÖ 3.4.1996
Konu : Soru önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi : TBMM. Bşk.’lığının 18 Mart 1996 tarihli ve KAN. KAR. MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7/454-819/1967 sayılı yazısı.
1. Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç tarafından verilen ve ilgi ek’inde gönderilerek cevaplandırılması istenen
“Genelkurmay 2 nci Başkanının İsrail’le yaptığı anlaşmaya” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.
Arz ederim.
M. Oltan Sungurlu
Millî Savunma Bakanı
Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç tarafından verilen 7/454 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin cevabı
Türkiye ile İsrail arasında “Askerî Eğitim İşbirliği Anlaşması” Genelkurmay II nci Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in İsrail
ziyareti esnasında 23 Şubat 1996 tarihinde imzalanmıştır.
Demokrasi ile idare edilen iki ülkenin, bölge için demokrasi açısından örnek teşkil edecek bir yaklaşımı çerçevesinde
imzalanan sözkonusu anlaşma, iki ülke arasında askerî eğitim işbirliğini tesis etmeyi amaçlamakta olup, askerî eğitim kuruluşları
arasındaki işbirliğinin prensiplerini kapsamakta ve;
– Askerî eğitim alanında karşılıklı bilgi ve deneyimlerinin mübadelesi,
– Askerî akademiler ve karargâhlar arası karşılıklı ziyaretler,
– Müşterek eğitimlerin icrası,
– Askerî Tatbikatlara karşılıklı gözetimci gönderilmesi,
– Askerî, ssoyal ve kültürel alanlarda bilgi ve personel mübadelesi ile askerî tarih, müze ve arşiv konularında işbirliği,
– Harp gemileri ile karşılıklı liman ziyaretleri,
– Askerî spor ve sanat gruplarının karşılıklı ziyaretleri,
– Askerî film ve fotoğraf stüdyoları arasında işbirliği, hususlarını ihtiva etmektedir.
Bilgilerine arz ederim.
M. Oltan Sungurlu
Millî Savunma Bakanı
3. – Yozgat Milletvekili Kazım Arslan’ın, TBMM bünyesindeki makam otolarına ilişkin sorusu ve TBMM Başkanı Mustafa
Kalemli’nin yazılı cevabı (7/549)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Meclis Başkanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 13.3.1996
Dr. Kâzım Arslan
Yozgat
1. TBMM bünyesinde her sabah kaç kişi veya makam için, makam otosu trafiğe çıkmaktadır?
2. Bunların gerçekte ne kadarı gereklidir?
3. Bunun ekonomik maliyeti nedir?
4. Devletimiz bu kadar makam otosunun masrafını karşılayacak kadar zengin midir?
5. Makam otolarının sanki şahsî otosu imiş gibi, sürekli kullanılması doğru mudur?
6. Bu konuda tüm millete örnek olacak, sansasyona ve şova değil, gerçeğe yönelik bir uygulama düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Genel Sekreterliği
Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 4.4.1996
Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/549-822-1978
Sayın Kâzım Arslan
Yozgat Milletvekili
İlgi : 13.3.1996 tarihli yazılı soru önergeniz.
T.B.M.M. bünyesindeki makam otolarına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.
Bilgilerinizi rica ederim.
Saygılarımla.
Mustafa Kalemli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Cevap : 1. T.B.M.M. Başkanı, Başkanlık Divanı üyeleri, siyasî parti grup başkanvekilleri, Denetçi, daimî Komisyon
başkanları, Meclis eski başkanları ve Genel Sekretere tahsisli (68) binek araç trafiğe çıkmaktadır.
Cevap : 2. Araçlar, hizmetin gerekleri gözönünde tutularak T.B.M.M. Başkanlık Divanı Kararları ile T.B.M.M. Başkanının
oluruna göre tahsis edilmektedir.
Cevap : 3. 1996 yılı Ocak ayına göre, trafiğe çıkan her bir binek otosu için ortalama akaryakıt ve bakım-onarım masrafı 19
576 605,– TL. civarındadır.
Cevap : 4, 5 ve 6. Başkanlık Divanı Kararları ile Başkanlık oluruna göre tahsis edilen binek otoları “Hizmet tahsisli”
taşıtlardır. Bu taşıtlar ancak hizmet amacıyla kullanılabilmektedir. Taşıtların tahsis amaçları dışında kullanılmaması ve azamî
tasarrufa riayet edilmesi için ilgililere talimat verilmiştir. Amaç dışı kullanıma imkân ve izin verilmemektedir.
Başkanlığımızca konu ile ilgili olarak yapılan değerlendirme sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetim kademelerinde
bulunanlara yapılmış makam aracı tahsisleri iptal edilerek bu araçlar “Hazmet Havuzu” olarak tanımlanan sistem içerisine
alınmıştır.
Başkanlığımızın, taşıtların özel amaçlar için kullanılmaması konusunda gösterdiği özen ve duyarlılık devam edecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.