CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
Kanun No. 5271
|
|
Kabul Tarihi : 4.12.2004 |
BİRİNCİ
KİTAP
BİRİNCİ
KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Kapsam ve Tanımlar
Kanunun kapsamı
MADDE 1. - (1) Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki
kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini
düzenler.
Tanımlar
MADDE 2. - (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
b) Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine
kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
c) Müdafi: Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan
avukatı,
d) Vekil: Katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza
muhakemesinde temsil eden avukatı,
e) Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin
öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi,
f) Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine
kadar geçen evreyi,
g) İfade alma: Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı
tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,
h) Sorgu: Şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma
veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,
i) Malen sorumlu: Yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun
kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından
etkilenecek veya bunlara katlanacak kişiyi,
j) Suçüstü:
1. İşlenmekte olan suçu,
2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk,
suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin
işlediği suçu,
3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan
kimsenin işlediği suçu,
k) Toplu suç: Aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla
kişi tarafından işlenen suçu,
l) Disiplin hapsi: Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına
alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen,
önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri
uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi,
İfade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Görev
Görev
MADDE 3. - (1) Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.
Re'sen görev kararı ve görevde
uyuşmazlık
MADDE 4. - (1) Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma
evresinin her aşamasında re'sen karar verebilir. 6 ncı madde hükmü saklıdır.
(2) Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli
mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler.
Görevsizlik kararı verilmesi
gereken hâl ve sonucu
MADDE 5. - (1) İddianamenin kabulünden sonra; işin, davayı gören mahkemenin
görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi
görevli mahkemeye gönderir.
(2) Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Görevsizlik kararı verilemeyecek
hâl
MADDE 6. - (1) İddianamenin kabulünden sonra, yargılamanın alt dereceli bir
mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilemez.
Görevli olmayan hâkim veya
mahkemenin işlemleri
MADDE 7. - (1) Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya
mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bağlantılı Davalar
Bağlantı kavramı
MADDE 8. - (1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne
sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme,
gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.
Davaların birleştirilerek
açılması
MADDE 9. - (1) Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine
giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede
dava açılabilir.
Görülmekte olan davaların
birleştirilmesi ve ayrılması
MADDE 10. - (1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının
birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu
yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam
olunur.
Geniş bağlantı sebebiyle
birleştirme
MADDE 11. - (1) Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı
görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak
ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Yetki
Yetkili mahkeme
MADDE 12. - (1) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.
(2) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda
kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer
mahkemesi yetkilidir.
(3) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin
yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde
basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında meydana
gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.
(4) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda
eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer
mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu veya
hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.
(5) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü
uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde
işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.
Özel yetki
MADDE 13. - (1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın
yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye'de yerleşim yeri yoksa Türkiye'de en
son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul
işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.
Yabancı ülkede işlenen suçlarda
yetki
MADDE 14. - (1) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye'de
soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin
birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.
(2) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın
istemi üzerine Yargıtay, suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine
yetki verebilir.
(3) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık Türkiye'de yakalanmamış,
yerleşmemiş veya adresi yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine Yargıtay tarafından
belirlenir
(4) Yabancı ülkelerde bulunup da
diplomatik bağışıklıktan yararlanan Türk kamu görevlilerinin işledikleri
suçlardan dolayı yetkili mahkeme Ankara mahkemesidir.
Deniz, hava ve demiryolu
taşıtlarında veya bu taşıtlarla işlenen suçlarda yetki
MADDE 15. - (1) Suç, Türk bayrağını taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya
böyle bir taşıt Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk uğradığı Türk
limanında veya bağlama limanında bulunan mahkeme yetkilidir.
(2) Türk bayrağını taşıma hakkına sahip olan hava taşıtları ile
demiryolu taşıtları hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
(3) Ülke içerisinde deniz, hava veya demiryolu taşıtlarında ya da bu
taşıtlarla işlenen suçlarda, bunların ilk ulaştığı yer mahkemesi de yetkilidir.
(4) Çevreyi kirletme suçu, yabancı bayrağı taşıyan bir gemi tarafından
Türk kara suları dışında işlendiği takdirde, suçun işlendiği yere en yakın veya
geminin Türkiye'de ilk uğradığı limanın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
MADDE 16. - (1) Yukarıdaki maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi
içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi
birisinde birleştirilerek görülebilir.
(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına
başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla,
mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı
bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.
(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak
yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi
mahkemede birleştirileceğine karar verir.
(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.
Yetkide olumlu veya olumsuz
uyuşmazlık
MADDE 17. - (1) Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki
uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi
belirler.
Yetkisizlik iddiası
MADDE 18.- (1) Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşmada
sorgusundan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı
işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir.
(2) Yetkisizlik iddiasına ilişkin karar, ilk derece mahkemelerinde sanığın
sorgusundan önce, bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin
hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce verilir.
Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de
bu hususta re'sen karar veremez.
(3) Yetkisizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Davanın nakli
MADDE 19. - (1) Yetkili hâkim veya mahkeme, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini
yerine getiremeyecek hâlde bulunursa; yüksek görevli mahkeme, davanın başka
yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir.
(2) Kovuşturmanın görevli ve yetkili olan mahkemenin bulunduğu yerde
yapılması kamu güvenliği için tehlikeli olursa, davanın naklini Adalet Bakanı
Yargıtaydan ister.
Yetkili olmayan hâkim veya mahkemenin
işlemleri
MADDE 20. - (1) Yetkili olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler, sadece
yetkisizlik nedeniyle hükümsüz sayılmaz.
Gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde yapılan işlemler
MADDE 21. - (1) Bir hâkim veya mahkeme, yetkili olmasa bile, gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde, yargı çevresi içerisinde gerekli işlemleri yapar.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Hâkimin Davaya Bakamaması ve Reddi
Hâkimin davaya bakamayacağı
hâller
MADDE 22. - (1) Hâkim;
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında
evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,
c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya
altsoyundan biri ise,
d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dahil kan
hısımlığı varsa,
f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile
aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı varsa,
g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya
sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,
h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,
Hâkimlik görevini yapamaz.
Yargılamaya katılamayacak hâkim
MADDE 23. - (1) Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu
hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz.
(2) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim,
kovuşturma evresinde görev yapamaz.
(3) Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan
hâkim, aynı işte görev alamaz.
Hâkimin reddi sebepleri ve ret
isteminde bulunabilecekler
MADDE 24. - (1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi,
tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.
(2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan
veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler.
(3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme
katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.
Tarafsızlığını şüpheye düşürecek
sebeplerden dolayı hâkimin reddi isteminin süresi
MADDE 25. - (1) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin
reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya; duruşmalı
işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda
görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere
açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar
hâkimin reddi istenebilir.
(2) Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya
inceleme bitinceye kadar da hâkimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret
sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır.
Ret isteminin usulü
MADDE 26. - (1) Hâkimin reddi, mensup olduğu mahkemeye verilecek dilekçeyle veya
bu hususta zabıt kâtibine bir tutanak
düzenlenmesi için başvurulması suretiyle yapılır.
(2) Ret isteminde bulunan, öğrendiği ret sebeplerinin tümünü bir defada
açıklamak ve süresi içinde olguları ile birlikte ortaya koymakla yükümlüdür.
(3) Reddi istenen hâkim, ret sebepleri hakkındaki görüşlerini yazılı
olarak bildirir.
Hâkimin reddi istemine karar
verecek mahkeme
MADDE 27. - (1) Hâkimin reddi istemine mensup olduğu mahkemece karar verilir.
Ancak, reddi istenen hâkim müzakereye katılamaz. Bu nedenle mahkeme teşekkül
edemezse bu hususta karar verilmesi;
a) Reddi istenen hâkim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin
yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesine,
b) Reddi istenen hâkim ağır ceza mahkemesine mensup ise o yerde ağır
ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak
kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için (1) numaralı daireye; o
yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise, en yakın ağır
ceza mahkemesine,
Aittir.
(2) Ret istemi sulh ceza hâkimine karşı ise, yargı çevresi içinde
bulunduğu asliye ceza mahkemesi ve tek hâkime karşı ise, yargı çevresi
içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesi karar verir.
(3) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi
istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece
incelenerek karara bağlanır.
(4) Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya
mahkeme görevlendirilir.
Ret istemi üzerine verilecek
kararlar ve başvurulacak kanun yolları
MADDE 28. - (1) Ret isteminin kabulüne ilişkin kararlar kesindir; kabul
edilmemesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine
verilen ret kararı hükümle birlikte incelenir.
Reddi istenen hâkimin
yapabileceği işlemler
MADDE 29. - (1) Reddi istenen hâkim, ret hakkında bir karar verilinceye kadar
yalnız gecikmesinde sakınca olan işlemleri yapar.
(2) Ancak, hâkimin oturum
sırasında reddedilmesi hâlinde, bu konuda bir karar verilebilmesi için oturuma
ara vermek gerekse bile ara vermeksizin devam olunur. Şu kadar ki, 216 ncı
madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve ret
konusunda bir karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından veya onun
katılımıyla bir sonraki oturuma başlanamaz.
(3) Ret isteminin kabulüne karar verildiğinde, gecikmesinde sakınca
bulunan hâl nedeniyle yapılmış işlemler dışında, duruşma tekrarlanır.
Hâkimin çekinmesi ve inceleme
mercii
MADDE 30. - (1) Hâkim, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekindiğinde;
merci, bir başka hâkimi veya mahkemeyi davaya bakmakla görevlendirir.
(2)
Hâkim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde,
merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Çekinmenin uygun bulunması
halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.
(3) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılan işler hakkında 29 uncu
madde hükmü uygulanır.
Ret isteminin geri çevrilmesi
MADDE 31. - (1) Mahkeme, kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi
istemini aşağıdaki durumlarda geri çevirir:
a) Ret istemi süresinde yapılmamışsa.
b) Ret sebebi ve delili gösterilmemişse.
c) Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça
anlaşılıyorsa.
(2) Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin
müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi
tarafından geri çevrilir.
(3) Bu konudaki kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilir.
Zabıt kâtibinin reddi veya
çekinmesi
MADDE 32. - (1) Bu Bölümde yazılı hükümler zabıt kâtipleri hakkında da uygulanır.
(2) Zabıt kâtibinin reddi veya kendisinin reddini gerektiren sebepleri
bildirerek görevden çekinmesi hâlinde gereken karar, yanında çalıştığı mahkeme
başkanı veya hâkim tarafından verilir.
(3) Aynı işte zabıt kâtibinin hâkim ile birlikte reddi istemi hakkında
veya çekinmelerine karar verecek merci, hâkime göre belirlenir.
İKİNCİ
KISIM
Kararlar,
Açıklanması ve Tebliği, Süreler ve Eski Hâle Getirme
BİRİNCİ BÖLÜM
Kararlar, Açıklanması ve Tebliği
Kararların verilmesi usulü
MADDE 33. - (1) Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada
hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki
kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra
verilir.
Kararların gerekçeli olması
MADDE 34. - (1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli
olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur.
Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.
(2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri
belirtilir.
Kararların açıklanması ve
tebliği
MADDE 35. - (1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve
isterse kararın bir örneği de verilir.
(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek
hâkim veya mahkeme kararları, hukuken geçerli mazerete dayanarak hazır
bulanamayan ilgilisine tebliğ olunur.
(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen
karar, kendisine okunup anlatılır.
Tebligat ve yazışma usulü
MADDE 36. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, her türlü tebligatı, tüm gerçek veya
özel hukuk tüzel kişileri veya kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili yazışmaları
yapar.
(2) İnfaz edilecek kararlar, Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
Tebligat usulleri
MADDE 37. - (1) Tebligat, bu Kanunda belirtilen özel hükümler saklı kalmak
koşuluyla, ilgili kanunda belirtilen hükümlere göre yapılır.
(2) Uluslararası andlaşmalar,
yazılı belgelerin doğrudan doğruya postayla veya diğer iletişim araçlarıyla
gönderilmesini kabul ettiğinde; yurt dışına yapılan tebligat, iadeli taahhütlü
posta veya diğer iletişim araçları ile gerçekleştirilir.
Cumhuriyet Başsavcılığına
yapılan tebligat
MADDE 38. - (1) Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat, tebliği gereken
evrakın aslının verilmesi suretiyle olur. Tebliğ ile bir süre işlemeye
başlıyorsa verildiği gün, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından evrakın aslına
yazılır.
İKİNCİ BÖLÜM
Süreler ve Eski Hâle Getirme
Sürelerin hesaplanması
MADDE 39. - (1) Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü
işlemeye başlar.
(2) Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son
haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.
(3) Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda
sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son
bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü
mesai saati bitiminde sona erer.
(4) Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.
Eski hâle getirme
MADDE 40. - (1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale
getirme isteminde bulunabilir.
(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi
kusursuz sayılır.
Eski hâle getirme dilekçesi
MADDE 41. - (1) Eski hâle getirme dilekçesi, engelin kalkmasından itibaren yedi
gün içinde, süreye uyulduğunda usule ilişkin işlemleri yapacak olan mahkemeye
verilir.
(2) Dilekçe sahibi, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına ilişkin
olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklar. Dilekçe verildiği anda usule
ilişkin yapılamayan işlemler de yerine getirilir.
Eski hâle getirme dilekçesi
üzerine verilecek karar
MADDE 42. - (1) Süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme
hükmedecek idiyse, eski hâle getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar
verir.
(2) Eski hâle getirme isteminin
kabulüne ilişkin karar kesindir; reddine ilişkin karara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.
(3) Eski hâle getirme dilekçesi, kararın yerine getirilmesini durdurmaz;
ancak, mahkeme yerine getirmeyi erteleyebilir.
ÜÇÜNCÜ
KISIM
Tanıklık,
Bilirkişi İncelemesi ve Keşif
BİRİNCİ BÖLÜM
Tanıklık
Tanıkların çağrılması
MADDE 43. - (1) Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin
sonuçları bildirilir. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı
verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve
bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır.
(2) Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan
yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan
sonuçlar, bu durumda uygulanmaz.
(3) Mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli
görülen tanıkların belirteceği gün ve saatte hazır bulundurulmasını görevlilere
yazılı olarak emredebilir.
(4) Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık
yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak
gönderebilir.
(5) Bu madde hükümleri, kişinin ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya
mahkeme önünde tanık olarak dinlenmesi halinde uygulanabilir.
Çağrıya uymayan tanıklar
MADDE 44. - (1) Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin
gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu giderler
takdir edilerek, kamu alacaklarının tahsili usulüne göre ödettirilir. Zorla
getirilen tanık evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan
bildirirse aleyhine hükmedilen giderler kaldırılır.
(2) Fiilî hizmette bulunan askerler hakkındaki zorla getirme kararı
askerî makamlar aracılığıyla infaz olunur.
Tanıklıktan çekinme
MADDE 45. - (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:
a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.
b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy
veya altsoyu.
d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil
kayın hısımları.
e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar.
(2) Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle
tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanunî
temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanunî temsilci
şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.
(3) Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce
tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman
tanıklıktan çekinebilirler.
Meslek ve sürekli uğraşıları
sebebiyle tanıklıktan çekinme
MADDE 46. - (1) Meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan
çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır:
a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları
dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler.
b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları
ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları
dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler.
c) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları
dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.
(2) Yukarıdaki fıkranın (a) bendinde belirtilenler dışında kalan
kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde, tanıklıktan çekinemez.
Devlet sırrı niteliğindeki
bilgilerle ilgili tanıklık
MADDE 47. - (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye
karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli
savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış
ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır.
(2) Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde;
tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi
olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık
açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan
bilgileri tutanağa kaydettirir.
(3) Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla
olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.
(4) Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve
mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir eder.
Kendisi veya yakınları aleyhine
tanıklıktan çekinme
MADDE 48. - (1) Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında
gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara
cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden
bildirilir.
Tanıklıktan çekinme sebebinin
bildirilmesi
MADDE 49. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından
gerekli görüldüğünde 45, 46 ve 48 inci maddelerde gösterilen hâllerde tanık,
tanıklıktan çekinmesinin dayanağını oluşturan olguları bildirir ve bu hususta
gerektiğinde kendisine yemin verdirilir.
Yemin verilmeyen tanıklar
MADDE 50. - (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.
b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve
önemini kavrayamayanlar.
c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar
nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya
değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.
Tanıklıktan çekinebilecek
kimsenin çekinmemesi
MADDE 51. - (1) 45 inci madde gereğince tanıklıktan çekinebileceklere yemin verip
vermemek hâkim veya mahkemenin takdirine bağlıdır. Ancak, tanık yemin etmekten
çekinebilir. Bu hususun kendisine bildirilmesi gereklidir.
Tanıkların dinlenmesi
MADDE 52. - (1) Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın
dinlenir.
(2) Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca
bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli
ile yüzleştirilebilirler.
(3) Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda
alınabilir. Ancak;
a) Mağdur çocukların,
b) Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin
ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin,
Tanıklığında bu kayıt zorunludur.
(4) Üçüncü fıkra hükmünün uygulanması suretiyle elde edilen ses ve
görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.
Tanığa görevinin önemini anlatma
MADDE 53. - (1) Tanığa;
a) Dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi,
b) Gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı
cezalandırılacağı,
c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği,
d) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme
salonunu terk edemeyeceği,
Anlatılır.
Tanıklara yemin verilmesi
MADDE 54. - (1) Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler. Gerektiğinde
veya bir kimsenin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin uygun olup olmadığında
tereddüt varsa yemin, tanıklığından sonraya bırakılabilir.
(2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları da tanıklara yemin
verirler.
MADDE 55. - (1) Tanığa verilecek yemin, tanıklıktan
önce "Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin
ederim." ve 54 üncü maddeye göre tanıklıktan sonra verilmesi hâlinde
"Bildiğimi dosdoğru söylediğime namusum ve vicdanım üzerine yemin
ederim." biçiminde olur.
(2) Yemin edilirken herkes ayağa kalkar.
MADDE 56. - (1) Tanık, yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder.
(2) Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler yemin biçimini yazarak ve
imzalarını koyarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler
işaretlerinden anlayan bir tercüman aracılığıyla ve işaretle yemin ederler.
Tanığın tekrar dinlenmesi
MADDE 57. - (1) Yemin ile dinlenen tanığın aynı soruşturma veya kovuşturma
evresinde tekrar dinlenmesi gerektiğinde, yeniden yemin verilmeyip önceki
yemini hatırlatılmakla yetinilebilir.
Tanığa ilk önce sorulacak
hususlar ve tanığın korunması
MADDE 58. - (1) Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri,
işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları
sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında
hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile
ilişkilerine dair sorular yöneltilir.
(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması
kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa;
kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı
tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş
olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait
kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza
edilir.
(3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike
teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin
ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma
hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi
sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.
(4) Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı
tutulması veya güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler, ilgili
kanunda düzenlenir.
(5) İkinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.
Tanığa söylenecek şeyler ve
sorulacak sorular
MADDE 59. - (1) Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili
olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır
olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan,
tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık
ederken sözü kesilmez.
(2) Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin
dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru
yöneltilebilir.
Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz
çekinme
MADDE 60. - (1) Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen
tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya
tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve
her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa
ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır.
(2) Bu tedbirleri almaya naip hâkim ve istinabe olunan mahkeme ile
soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi yetkilidir.
(3) Davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve yukarıdaki
süreler suçun türüne göre tümüyle uygulandıktan sonra o dava veya aynı işe
ilişkin diğer davada tekrar edilmez.
(4) Disiplin hapsi kararına itiraz edilebilir.
Tanığa verilecek tazminat ve
giderler
MADDE 61. - (1) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından
çağrılan tanığa, her yıl Adalet Bakanlığınca hazırlanan tarifeye göre
kaybettiği zaman ile orantılı bir tazminat verilir. Tanık hazır olmak için
seyahat etmek zorunda kalmışsa, yol giderleriyle tanıklığa çağrıldığı yerdeki
ikamet ve beslenme giderleri de karşılanır.
(2) Birinci fıkra hükmüne istinaden ödenmesi gereken tazminat ve
giderler, hiçbir vergi, resim ve harç alınmaksızın, ödenir.
İKİNCİ BÖLÜM
Bilirkişi İncelemesi
Bilirkişilere uygulanacak
hükümler
MADDE 62. - (1) Tanıklara ilişkin hükümlerden aşağıdaki maddelere aykırı
olmayanlar bilirkişiler hakkında da uygulanır.
Bilirkişinin atanması
MADDE 63. - (1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde
bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re'sen, Cumhuriyet savcısının,
katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî
temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hâkimlik mesleğinin
gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi
dinlenemez.
(2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok
olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına
ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.
(3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen
yetkileri kullanabilir.
Bilirkişi olarak atanabilecekler
MADDE 64. - (1) Bilirkişiler, il adlî yargı adalet komisyonları tarafından her
yıl düzenlenen bir listede yer alan gerçek veya tüzel kişiler arasından
seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler, yalnız bulundukları il bakımından
yapılmış listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş listelerden de bilirkişi
seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine veya listelerde yer verilenlerin
çıkarılmalarına ilişkin esas ve usuller, yönetmelikte gösterilir.
(2) Atama kararında, gerekçesi de gösterilmek suretiyle, birinci fıkrada
belirtilen listelere girmeyenler arasından da bilirkişi seçilebilir.
(3) Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkişiler
öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili
davalarda bilirkişi olarak atanamazlar.
(4) Bilirkişi olarak atanan bir tüzel kişi ise, kendisi adına incelemeyi
yapacak gerçek kişi veya kişilerin isimlerini, bilirkişi atayacak yargı
merciinin onayına sunar.
(5) Listelere kaydedilen bilirkişiler, il adlî yargı adalet komisyonu
huzurunda "Görevimi adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak,
tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin
ederim." sözlerini tekrarlayarak yemin ederler. Bu bilirkişilere
görevlendirildikleri her işte yeniden yemin verilmez.
(6) Listelerde yer almamış bilirkişiler, görevlendirildiklerinde
kendilerini atamış olan merci huzurunda yukarıdaki fıkrada öngörülen biçimde
yemin ederler. Yeminin yapıldığına ilişkin tutanak hâkim veya Cumhuriyet
savcısı, zabıt kâtibi ve bilirkişi tarafından imzalanır.
(7) Engel bulunan hâllerde yemin yazılı olarak verilebilir ve metni
dosyaya konulur. Ancak bu hâle ilişkin gerekçenin kararda gösterilmesi
zorunludur.
Bilirkişiliği kabul yükümlülüğü
MADDE 65. - (1) Aşağıda belirtilen kişi veya kurumlar, bilirkişilik görevini
kabul etmekle yükümlüdürler:
a) Resmî bilirkişilikle görevlendirilmiş olanlar ve 64 üncü maddede
belirtilen listelerde yer almış bulunanlar.
b) İncelemenin yapılması için bilinmesi gerekli fen ve sanatları meslek
edinenler.
c) İncelemenin yapılması için gerekli mesleği yapmaya resmen yetkili olanlar.
Atama kararı ve incelemelerin
yürütülmesi
MADDE 66. - (1) Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda,
cevaplandırılması uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla
inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, işin
niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre,
bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en
çok üç ay daha uzatılabilir.
(2) Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir.
Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar
ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri
verir. Bu bilirkişi, 64 üncü maddede öngörülen listelerden çıkarılabileceği
gibi; gecikme dolayısıyla uğranılmış zararları ödemesine de karar verilebilir.
(3) Bilirkişi, görevini, kendisini atamış olan merci ile ilişki içinde
yerine getirir, gerektiğinde bu mercie incelemelerindeki gelişmeler hakkında
bilgi verir, yararlı görülecek tedbirlerin alınmasını isteyebilir.
(4) Bilirkişi, görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için
şüpheli veya sanık dışındaki kimselerin de bilgilerine başvurabilir. Bilirkişi,
uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteyecek olursa;
hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle
tanınmış kişilerle bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan
kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir
bölümü olarak dosyaya konulur.
(5) İlgililer de merciinden, incelemeler yapılırken bilirkişiye teknik
nitelikte bilgiler verebilecek olan ve ismen belirleyecekleri kişileri
dinlemeleri veya bazı araştırmaların yapılması hususlarında karar verilmesini
isteyebilir.
(6) Gerekli olması halinde,
bilirkişi, mağdur, şüpheli veya sanığa mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet
savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme başkanı, hâkim veya
Cumhuriyet savcısı, bilirkişinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir.
Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkişi, görevini yerine getirirken zorunlu
saydığı soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur,
şüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir.
(7) Bilirkişiye inceleyeceği şeyler mühür altında verilmeden önce
bunların listesi ve sayımı yapılır. Bu hususlar bir tutanakla belirlenir.
Bilirkişi, mühürlerin açılmasını ve yeniden konulmasını yine tutanakla
belirtmek ve bir liste düzenlemekle yükümlüdür.
Bilirkişi raporu, uzman
mütalaası
MADDE 67. - (1) İncelemeleri sona erdiğinde bilirkişi yaptığı işlemleri ve vardığı sonuçları açıklayan bir raporu, kendisinden istenen incelemeleri yaptığını ayrıca belirterek, imzalayıp ilgili mercie verir veya gönderir. Mühür altındaki şeyler de ilgili mercie verilir veya gönderilir ve bu husus bir tutanağa bağlanır.
(2) Birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa
veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa, bu durumu
gerekçeleri ile birlikte rapora yazarlar.
(3) Bilirkişi raporunda, hâkim tarafından yapılması gereken hukukî
değerlendirmelerde bulunulamaz.
(4) Bilirkişi tarafından
düzenlenen rapor örnekleri, duruşma sırasında Cumhuriyet savcısına, katılana,
vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye doğrudan
verilebileceği gibi; kendilerine iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir.
(5) Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi
yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak
üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa,
müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri
reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir.
(6) Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii
veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi
raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu
hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca
süre istenemez.
Duruşmada bilirkişinin açıklaması
MADDE 68. - (1) Mahkeme, her zaman
bilirkişinin duruşmada dinlenmesine karar verebileceği gibi, ilgililerden
birinin istemesi halinde de açıklamalarda bulunmak üzere duruşmaya çağırabilir.
(2) Yaptıkları açıklamalardan sonra mahkeme başkanı veya hâkim,
çekilmelerine izin vermedikçe, bilirkişiler duruşma salonunda kalırlar; ancak
salona teker teker alınıp birbirinden ayrı olarak dinlenmeleri zorunlu
değildir.
(3) Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya
sanığın, müdafiin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa
hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkralar
hükümleri uygulanır.
Bilirkişinin reddi
MADDE 69. - (1) Hâkimin reddini gerektiren sebepler, bilirkişi hakkında da
geçerlidir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii
veya kanunî temsilci, ret hakkını kullanabilirler. Hâkim veya mahkeme
tarafından atanan bilirkişinin adı ve soyadı, engel sebepler olmadıkça ret
hakkına sahip olanlara bildirilir.
(3) Ret istemini davayı görmekte olan hâkim veya mahkeme inceler.
Soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısınca kabul edilmeyen ret istemi sulh
ceza hâkimince incelenir. Reddi isteyen kişi, bunun nedenini, dayandığı
olguları göstererek açıklamakla yükümlüdür.
Bilirkişilikten çekinme,
bilirkişi olarak dinlenemeyenler
MADDE 70. - (1) Tanıklıktan çekinmeyi gerektirecek sebepler bilirkişiler hakkında
da geçerlidir. Bilirkişi, geçerli diğer sebeplerle de görüş bildirmekten
çekinebilir.
Görevini yapmayan bilirkişi
hakkındaki işlem
MADDE 71. - (1) Usulünce çağrıldığı hâlde gelmeyen veya gelip de yeminden, oy ve
görüş bildirmekten çekinen bilirkişiler hakkında 60 ıncı maddenin birinci
fıkrası hükmü uygulanır.
Bilirkişi gider ve ücreti
MADDE 72.- (1) Bilirkişiye, inceleme ve seyahat gideri ile çalışmasıyla orantılı
bir ücret ödenir.
Sahte para ve değerler üzerinde
yapılacak incelemeler
MADDE 73. - (1) Para ve Devlet tarafından çıkarılan tahvil ve Hazine bonosu gibi
değerler üzerinde işlenen sahtecilik suçlarında, elkonulan para ve değerlerin
hepsi, bunların asıllarını tedavüle çıkaran kurumların merkez veya taşra
birimlerine incelettirilir.
(2) Yabancı devletlerin paraları ve değerleri hakkında da, yetkili Türk
makamlarının görüşlerinin alınmasına karar verilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Gözlem Altına Alınma, Muayene, Keşif ve Otopsi
Gözlem altına alınma
MADDE 74. - (1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya
sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta
olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için;
uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden
sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde
sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hâkim veya mahkemenin istemi
üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
(3) Gözlem süresi üç haftayı geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa
resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere
ek süreler verilebilir; ancak sürelerin toplamı üç ayı geçemez.
(4) Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yoluna gidilebilir;
itiraz, kararın yerine getirilmesini durdurur.
(5) Bu madde hükmü, 223 üncü maddenin sekizinci fıkrası gereğince
yargılamanın durması kararı verilmesi gereken hâllerde de uygulanır.
Şüpheli veya sanığın beden
muayenesi ve vücudundan örnek alınması
MADDE 75. - (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanığın
bedeninin tıbbî muayenesine ya da vücudundan kan veya cinsel salgı gibi
örnekler alınmasına, Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re'sen
hâkim veya mahkeme tarafından karar verilebilir. Bu müdahaleler ancak hekim
tarafından veya hekim gözetiminde sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi
tarafından yapılabilir. Şüpheli veya sanığın vücudundan saç, tükürük ve tırnak
gibi örnekler alınabilmesine Cumhuriyet savcısı da karar verebilir. Cumhuriyet
savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur.
Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar
hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) Tıbbî muayenenin
yapılabilmesi veya vücuttan örnekler alınabilmesi için; müdahalenin, kişinin
sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.
(3) Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda
kişi üzerinde beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan, saç, tükürük, tırnak,
cinsel salgı gibi örnek alınamaz.
(4) Bu madde gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz
edilebilir.
Diğer kişilerin beden muayenesi
MADDE 76. - (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun bedeni
üzerinde tıbbî muayene yapılabilmesine veya kan, saç, tükürük, tırnak, cinsel
salgı gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek koşuluyla,
Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme tarafından
karar verilebilir.
(2) Çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde, bu
araştırmanın yapılabilmesi için, birinci fıkra hükmüne göre karar alınması
gereklidir.
(3) Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya bedenden örnek
alınmasından kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî
temsilcisi karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve
sonuçlarını algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî
temsilci de şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir.
Ancak, bu hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya
sanık olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.
(4) Bu madde gereğince alınacak hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz
edilebilir.
Kadının muayenesi
MADDE 77. - (1) Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.
Moleküler genetik incelemeler
MADDE 78. - (1) 75 ve 76 ncı maddelerde öngörülen işlemlerle elde edilen örnekler
üzerinde, soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da
mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması hâlinde moleküler
genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında
tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait
olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde de yapılabilir. Birinci fıkranın
ikinci cümlesi, bu hâlde de uygulanır.
Hâkimin kararı ve inceleme
yapılması
MADDE 79. - (1) 78 inci madde uyarınca moleküler genetik incelemeler yapılmasına
sadece hâkim karar verebilir. Kararda inceleme ile görevlendirilen bilirkişi de
gösterilir.
(2) Yapılacak incelemeler için resmen atanan veya bilirkişilikle yükümlü
olan ya da soruşturma veya kovuşturmayı yürüten makama mensup olmayan veya bu
makamın soruşturma veya kovuşturmayı yürüten dairesinden teşkilât yapısı
itibarıyla ve objektif olarak ayrı bir birimine mensup olan görevliler,
bilirkişi olarak görevlendirilebilirler. Bu kişiler, teknik ve teşkilât
bakımından uygun tedbirlerle yasak moleküler genetik incelemelerin yapılmasını
ve yetkisiz üçüncü kişilerin bilgi edinmesini önlemekle yükümlüdürler.
İncelenecek bulgu, bilirkişiye ilgilinin adı ve soyadı, adresi, doğum tarihi
bildirilmeksizin verilir.
Genetik inceleme sonuçlarının
gizliliği
MADDE 80. - (1) 75, 76 ve 78 inci maddeler hükümlerine göre alınan örnekler
üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel veri niteliğinde olup, başka bir
amaçla kullanılamaz; dosya içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler
tarafından bir başkasına verilemez. Bu bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı
kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi veya hükmün kesinleşmesi
hallerinde en geç on gün içinde Cumhuriyet savcısının huzurunda yok edilir ve
bu husus dosyasında muhafaza edilmek üzere tutanağa geçirilir.
Fizik kimliğin tespiti
MADDE 81. - (1) Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir
suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması
halinde, Cumhuriyet savcısı veya hâkim kararıyla, fotoğrafı, beden ölçüleri,
parmak ve ayak izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer
özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma
işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilmesi hâllerinde
söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu
husus tutanağa geçirilir.
Yönetmelik
MADDE 82. - (1) 75 ilâ 81 inci maddelerde öngörülen işlemlerin yapılması ile
ilgili usuller yönetmelikte gösterilir.
Keşif
MADDE 83. - (1) Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan
hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı
tarafından yapılır.
(2) Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre
varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır.
Keşifte, tanık veya bilirkişinin
dinlenmesinde bulunabilecekler
MADDE 84. - (1) Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık, mağdur ve bunların
müdafii ve vekili hazır bulunabilirler.
(2) Tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı veya
oturduğu yerin uzaklığı nedeniyle bulunmasının güç olduğu anlaşılırsa, bu tanık
veya bilirkişinin dinlenmesinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Mağdur, şüpheli veya sanığın huzuru, tanıklardan birinin gerçeğe
uygun tanıklık etmesine engel olabilecekse, o işte şüpheli veya sanığın
bulunmamasına karar verilebilir.
(4) Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar, işin geri bırakılmasına
neden olmamak koşuluyla, işlerin yapılması gününden önce haberdar edilirler.
(5) Şüpheli veya sanık tutuklu ise, hâkim veya mahkeme tarafından ancak
zorunlu sayılan hâllerde keşifte hazır bulundurulmasına karar verilebilir.
Yer gösterme
MADDE 85. - (1) Yer gösterme işlemi hakkında 83 ve 84 üncü madde hükümleri
uygulanır.
Ölünün kimliğini belirleme ve
adlî muayene
MADDE 86. - (1) Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden
önce ölünün kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek
belirlenir ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere
ölü ona da gösterilebilir.
(2) Ölünün adlî muayenesinde tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm
nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanır.
(3) Bu muayene, Cumhuriyet savcısının huzurunda ve bir hekim
görevlendirilerek yapılır.
Otopsi
MADDE 87. - (1) Otopsi, Cumhuriyet savcısının huzurunda biri adlî tıp, diğeri
patoloji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya biri pratisyen iki
hekim tarafından yapılır. Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de
otopside hazır bulunabilir. Zorunluluk bulunduğunda otopsi işlemi bir hekim
tarafından da yapılabilir; bu durum otopsi raporunda açıkça belirtilir.
(2) Otopsi, cesedin durumu olanak verdiği takdirde, mutlaka baş, göğüs
ve karnın açılmasını gerektirir.
(3) Ölümünden hemen önceki
hastalığında öleni tedavi etmiş olan tabibe, otopsi yapma görevi verilemez.
Ancak, bu tabibin otopsi sırasında hazır bulunması ve hastalığın seyri hakkında
bilgi vermesi istenebilir.
(4) Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için
mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet
savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma
kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor
değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir.
(5) Yukarıdaki fıkralarda sözü edilen işlemler yapılırken, cesedin
görüntüleri kayda alınır.
Yeni doğanın cesedinin adlî
muayenesi veya otopsi
MADDE 88. - (1) Yeni doğanın cesedi üzerinde adlî muayene veya otopside, doğum
sırasında veya doğumdan sonra yaşam bulgularının varlığı ve olağan süresinde
doğup doğmadığı ve biyolojik olarak yaşamını rahim dışında sürdürebilecek kadar
olgunlaşmış olup olmadığı veya yaşama yeteneği bulunup bulunmadığı saptanır.
Zehirlenme şüphesi üzerine
yapılacak işlem
MADDE 89. - (1) Zehirlenme şüphesi olan hâllerde organlardan parça alınırken,
görünen şekli ile organın tahribatı tanımlanır. Ölüde veya başka yerlerde
bulunmuş şüpheli maddeler, görevlendirilen uzman tarafından incelenerek tahlil
edilir.
(2) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme, bu incelemenin, hekimin katılmasıyla
veya onun yönetiminde yapılmasına karar verebilir.
DÖRDÜNCÜ
KISIM
Koruma
Tedbirleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Yakalama ve Gözaltı
Yakalama ve yakalanan kişi
hakkında yapılacak işlemler
MADDE 90. - (1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama
yapılabilir:
a) Kişiye suçu işlerken rastlanması.
b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının
bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.
(2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini
gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya
âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine
sahiptirler.
(3) Soruşturma ve kovuşturması
şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malûllük
veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı
işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.
(4) Kolluk, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhâl bildirir.
(5) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci
fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi, düzenlenecek soruşturma belgesiyle
birlikte hemen Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.
(6) Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama
emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hâkim veya
Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emrinin derhâl iadesi istenir.
Gözaltı
MADDE 91. - (1) Yukarıdaki maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca
bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar
verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez.
(2) Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve
kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına bağlıdır.
(3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük
veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin,
her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı
olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana
derhâl tebliğ edilir.
(4) Yakalama işlemine, gözaltına
alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı
emrine karşı, yakalanan kişi, müdafii veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci
veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh
ceza hâkimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak
derhâl ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın
veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına
varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhâl soruşturma evrakı ile
Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir.
(5) Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine
serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve
Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.
(6) Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh
ceza hâkimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafii de hazır bulunur.
Gözaltı işlemlerinin denetimi
MADDE 92. - (1) Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet
savcıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin
bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin
durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltına alınma ile ilgili
tüm kayıt ve işlemleri denetler; sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine
kaydederler.
Yakalanan veya tutuklanan
kişilerin nakli
MADDE 93. - (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen
kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden
bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı
hâllerinde kelepçe takılabilir.
Yakalanan kişinin mahkemeye
götürülmesi
MADDE 94. - (1) Yakalanan kişi, hakkında kamu davası açılmış ise hemen yetkili
mahkemeye; kamu davası açılmamış ise, en yakın sulh ceza hâkimliğine götürülür.
(2) Hâkim veya mahkeme, aynı gün yakalananın serbest bırakılmasına veya
adlî kontrol altına alınmasına veya tutuklanmasına karar verir.
Yakalanan veya gözaltına
alınanın durumunun yakınlarına bildirilmesi
MADDE 95. - (1) Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya
gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya
belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir.
(2) Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı
çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.
Yakalamanın ilgililere
bildirilmesi
MADDE 96. - (1) Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suç hakkında 90
ıncı maddenin üçüncü fıkrasına göre şikâyetten önce şüpheli yakalanmış olursa
şikâyete yetkili olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine
yakalama bildirilir.
Yakalama tutanağı
MADDE 97. - (1) Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın,
hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı,
yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği,
haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır.
Yakalama emri ve nedenleri
MADDE 98. - (1) Soruşturma evresinde şüpheli kaçak ise, Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir.
(2) Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık
ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında
Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler.
(3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re'sen veya
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.
(4) Yakalama emrinde, kişinin açık eşkâli, bilindiğinde kimliği ve yüklenen
suç ile yakalandığında nereye gönderileceği gösterilir.
Yönetmelik
MADDE 99. - (1) Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin
maddî koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık
kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin
nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son
verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi
belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama
işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Tutuklama
Tutuklama nedenleri
MADDE 100. - (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir
tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama
kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri
ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini
uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde
bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95)
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar
hariç, madde 220),
8. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
9. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309,
310, 311, 312, 313, 314, 315),
b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile
Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin
(3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda
tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin
dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı
iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Tutuklama kararı
MADDE 101. - (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde
sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen
mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere
yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye
isteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçeleri
gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca
bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda
belirtilir.
(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği
veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.
(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest
bırakılır.
(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz
edilebilir.
Tutuklulukta geçecek süre
MADDE 102. - (1) Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk
süresi en çok altı aydır. Ancak, bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi
gösterilerek dört ay daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en
çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir;
uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.
(3) Bu maddede öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının,
şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir.
Cumhuriyet savcısının tutuklama
kararının geri alınmasını istemesi
MADDE 103. - (1) Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adlî kontrol altına alınarak
serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama
kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler. Bu hâlde
sulh ceza hâkimi, Cumhuriyet savcısı ile şüpheli ve müdafiini dinledikten sonra
üç gün içinde karar verir.
(2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın
artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest
bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.
Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri
MADDE 104. - (1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya
sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya
salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz
edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme
istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi
veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra
verilir; bu karar re'sen de verilebilir.
Usul
MADDE 105. – Salıverilme istemi üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafii dinlendikten sonra, istemin kabulüne, reddine veya 109 uncu
maddeye göre, adlî kontrol uygulanmasına karar verilebilir. Bu kararlara itiraz
edilebilir.
Salıverilenin yükümlülükleri
MADDE 106. - (1) Salıverilmeden önce şüpheli veya sanık, yetkili yargı merciine
veya tutukevinin müdürüne adresini ve varsa telefon numarasını bildirmekle
yükümlüdür.
(2) Şüpheli veya sanığa soruşturmanın veya kovuşturmanın sona
erdirileceği tarihe kadar, yeniden beyanda bulunmak suretiyle veya iadeli
taahhütlü mektupla önceden verdiği adreslerdeki her türlü değişiklikleri
bildirmesi ihtar olunur; ayrıca, ihtara uygun hareket etmediğinde, önceden
bildirdiği adrese tebligatın yapılacağı bildirilir. Bu ihtarların yapıldığını
belirten ve yeni adresleri içeren tutanak veya tutukevi müdürünün düzenleyeceği
belgenin aslı veya örneği yargı merciine gönderilir.
Tutuklananın durumunun
yakınlarına bildirilmesi
MADDE 107. - (1) Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan
tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hâkimin kararıyla
gecikmeksizin haber verilir.
(2) Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla,
tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine
de izin verilir.
(3) Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı
olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna
bildirilir.
Tutukluluğun incelenmesi
MADDE 108. - (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre
içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının
gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza
hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir.
(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre
içinde şüpheli tarafından da istenebilir.
(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin
devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde
oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar
verir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Adlî Kontrol
Adlî kontrol
MADDE 109. - (1) 100 üncü maddede belirtilen tutuklama
sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını
gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması
yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole
ilişkin hükümler uygulanabilir.
(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla
yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde
düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde
meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol
tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve
gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol
bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene
tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir
defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği
üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan
silâhları makbuz karşılığında adlî
emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve
ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak
üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince
ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence
vermek.
(4) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün
uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya
geçici olarak izin verebilir.
(5) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi
sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e)
bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.
Adlî kontrol kararı ve
hükmedecek merciler
MADDE 110. - (1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin
kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.
(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında
şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolun içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle
veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına
uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.
(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli
ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her
aşamasında uygulanır.
Adlî kontrol kararının
kaldırılması
MADDE 111. - (1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının
görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına
göre beş gün içinde karar verebilir.
(2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.
Tedbirlere uymama
MADDE 112. - (1) Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya
sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun,
yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir.
Güvence
MADDE 113. - (1) Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda
yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar:
a) Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya
altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır
bulunması.
b) Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması:
1. Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların
giderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını
ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.
2. Kamusal giderler.
3. Para cezaları.
(2) Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin
karşıladığı kısımlar ayrı ayrı gösterilir.
Önceden ödetme
MADDE 114. - (1) Hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanığın
rızasıyla güvencenin mağdurun haklarını karşılayan veya nafaka borcuna ilişkin
bulunan kısımlarının, istedikleri takdirde, mağdura veya nafaka alacaklılarına
verilmesini emredebilir.
(2) Soruşturma ve kovuşturmanın konusunu oluşturan olaylar nedeniyle,
mağdur veya nafaka alacaklısı lehinde bir yargı kararı verilmiş ise, şüpheli
veya sanığın rızası olmasa da ödemenin yapılması emredilebilir.
Güvencenin geri verilmesi
MADDE 115. - (1) Hükümlü, 113 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı
bütün yükümlülükleri yerine getirmiş ise güvencenin 113 üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendini karşılayan ve aynı maddenin ikinci fıkrasına göre
verilecek kararda belirtilen kısmı kendisine geri verilir.
(2) Güvencenin, suç mağduruna veya nafaka alacaklısına verilmemiş olan
ikinci kısmı, kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararları verildiğinde de
şüpheli veya sanığa geri verilir. Aksi hâlde, geçerli mazereti dışında, güvence
Devlet Hazinesine gelir yazılır.
(3) Hükümlülük hâlinde güvence 113 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan hükümlere göre kullanılır, fazlası geri verilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Arama ve Elkoyma
Şüpheli veya sanıkla ilgili
arama
MADDE 116. - (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği
hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu,
işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
Diğer kişilerle ilgili arama
MADDE 117- (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde
edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya
ona ait diğer yerler aranabilir.
(2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun
delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak
sağlayan olayların varlığına bağlıdır.
(3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile,
izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.
Gece yapılacak arama
MADDE 118. - (1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde
arama yapılamaz.
(2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya
gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar
yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Arama kararı
MADDE 119. - (1) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler.
(2) Arama karar veya emrinde;
a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,
b) Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya
da eşya,
c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi,
Açıkça gösterilir.
(3) Arama tutanağına işlemi yapanların açık kimlikleri yazılır. Arama
sonucunda bazı eşyaya elkoyma söz konusu olduğunda 127 nci maddenin birinci
fıkrası hükmü uygulanır.
(4) Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı
yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki
kişi bulundurulur.
(5) Askerî mahallerde yapılacak arama, hâkim veya Cumhuriyet savcısının
istem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir.
Aramada hazır bulunabilecekler
MADDE 120. - (1) Aranacak yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır
bulunabilir; kendisi bulunmazsa temsilcisi veya ayırt etme gücüne sahip
hısımlarından biri veya kendisiyle birlikte oturmakta olan bir kişi veya
komşusu hazır bulundurulur.
(2) 117 nci maddenin birinci fıkrasında gösterilen hâllerde zilyet ve
bulunmazsa yerine çağrılacak kişiye, aramaya başlamadan önce aramanın amacı
hakkında bilgi verilir.
(3) Kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel olunamaz.
Arama sonunda verilecek belge
MADDE 121. - (1) Aramanın sonunda hakkında arama işlemi uygulanan kimseye istemi
üzerine aramanın 116 ve 117 nci maddelere göre yapıldığını ve 116 ncı maddede
gösterilen durumda soruşturma veya kovuşturma konusu fiilin niteliğini belirten
bir belge ve istemi üzerine elkonulan veya koruma altına alınan eşyanın
listesini içeren bir defter ve eğer şüpheyi haklı kılan bir şey elde edilmemiş
ise bunu belirten bir belge verilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilen belgelerde, hakkında arama işlemi
uygulanan kimsenin, elkonulan eşyanın mülkiyetine ilişkin görüş ve iddialarına
da yer verilir.
(3) Koruma altına alınan veya elkonulan eşyanın tam bir defteri yapılır
ve bu eşya resmî mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.
Belge veya kâğıtları inceleme
yetkisi
MADDE 122. - (1) Hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin belge veya kâğıtlarını
inceleme yetkisi, Cumhuriyet savcısı ve hâkime aittir.
(2) Belge ve kâğıtların zilyedi veya temsilcisi kendi mührünü de
koyabilir veya imzasını atabilir. İleride mührün kaldırılmasına ve kâğıtların
incelenmesine karar verildiğinde bu işlemin yapılmasında hazır bulunmak üzere,
zilyedi veya temsilcisi ya da müdafii veya vekili çağrılır; çağrıya
uyulmadığında gerekli işlem yapılır.
(3) İnceleme sonucu soruşturma veya kovuşturma konusu suça ilişkin
olmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine geri verilir.
Eşya veya kazancın muhafaza
altına alınması ve bunlara elkonulması
MADDE 123. - (1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç
müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.
(2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya
elkonulabilir.
İstenen eşyayı vermeyenler
hakkında yapılacak işlem
MADDE 124. - (1) 123 üncü maddede yazılı eşya veya diğer malvarlığı değerlerini
yanında bulunduran kişi, istem üzerine bu şeyi göstermek ve teslim etmekle
yükümlüdür.
(2) Kaçınma hâlinde bu şeyin zilyedi hakkında 60 ıncı maddede yer alan
disiplin hapsine ilişkin hükümler uygulanır. Ancak, şüpheli veya sanık ya da
tanıklıktan çekinebilecekler hakkında bu hüküm uygulanmaz.
MADDE 125. - (1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı
olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.
(2) Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme
hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece
yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya
mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir.
(3) Bu madde hükmü, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla
olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.
Elkonulamayacak mektuplar,
belgeler
MADDE 126. - (1) Şüpheli veya sanık ile 45 ve 46 ncı maddelere göre tanıklıktan
çekinebilecek kimseler arasındaki mektuplara ve belgelere; bu kimselerin
nezdinde bulundukça elkonulamaz.
Elkoyma kararını verme yetkisi
MADDE 127. - (1) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini
gerçekleştirebilir.
(2) Kolluk görevlisinin açık kimliği, elkoyma işlemine ilişkin tutanağa
geçirilir.
(3) Cumhuriyet savcısının yazılı emri yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar.
(4) Zilyedliğinde bulunan eşya veya diğer malvarlığı değerlerine
elkonulan kimse, hâkimden her zaman bu konuda bir karar verilmesini
isteyebilir.
(5) Elkoyma işlemi, suçtan zarar gören mağdura gecikmeksizin bildirilir.
(6) Askerî mahâllerde yapılacak elkoyma işlemi, hâkim veya Cumhuriyet
savcısının istem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir.
Taşınmazlara, hak ve alacaklara
elkoyma
MADDE 128. - (1) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan
elde edildiğine dair kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya
sanığa ait;
a) Taşınmazlara,
b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına,
c) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba,
d) Gerçek veya tüzel kişiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara,
e) Kıymetli evraka,
f) Ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına,
g) Kiralık kasa mevcutlarına,
h) Diğer malvarlığı değerlerine,
Elkonulabilir. Bu taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin
şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi,
elkoyma işlemi yapılabilir.
(2) Birinci fıkra hükmü;
a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
3. Hırsızlık (madde 141, 142),
4. Yağma (madde 148, 149),
5. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
6. Dolandırıcılık (madde 157, 158),
7. Hileli iflas (madde 161),
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9. Parada sahtecilik (madde 197),
10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),
11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
12. Edimin ifasına fesat karıştırma (madde 236),
13. Zimmet (madde 247),
14. İrtikap (madde 250)
15. Rüşvet (madde 252),
16. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 305, 306,
307, 308),
17. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde
315) suçları,
18. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331,
333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında
tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını
gerektiren suçlar,
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü
maddelerinde tanımlanan suçlar,
Hakkında uygulanır.
(3) Taşınmaza elkonulması kararı, tapu kütüğüne şerh verilmek suretiyle
icra edilir.
(4) Kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen elkoyma kararı,
bu araçların kayıtlı bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle icra olunur.
(5) Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba elkonulması
kararı, teknik iletişim araçlarıyla ilgili banka veya malî kuruma derhâl
bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar, ilgili banka veya malî kuruma
ayrıca tebliğ edilir. Elkoyma kararı alındıktan sonra, hesaplar üzerinde
yapılan bu kararı etkisiz kılmaya yönelik işlemler geçersizdir.
(6) Şirketteki ortaklık paylarına elkoyma kararı, ilgili şirket
yönetimine ve şirketin kayıtlı bulunduğu ticaret sicili müdürlüğüne teknik
iletişim araçlarıyla derhâl bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar, ilgili
şirkete ve ticaret sicili müdürlüğüne ayrıca tebliğ edilir.
(7) Hak ve alacaklara elkoyma kararı, ilgili gerçek veya tüzel kişiye
teknik iletişim araçlarıyla derhâl bildirilerek icra olunur. Söz konusu karar,
ilgili gerçek veya tüzel kişiye ayrıca tebliğ edilir.
(8) Bu madde hükmüne göre alınan elkoyma kararının gereklerine aykırı
hareket edilmesi halinde, Türk Ceza Kanununun "Muhafaza görevini kötüye
kullanma" başlıklı 289 uncu maddesi hükümleri uygulanır.
(9) Bu madde hükmüne göre elkoymaya ancak hâkim karar verebilir.
MADDE 129. - (1) Suçun delillerini oluşturduğundan şüphe edilen ve gerçeğin
ortaya çıkarılması için soruşturma ve kovuşturmada adliyenin eli altında olması
zorunlu sayılıp, posta hizmeti veren her türlü resmî veya özel kuruluşta
bulunan gönderilere, hâkimin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
Cumhuriyet savcısının kararı ile elkonulabilir.
(2) Hâkim kararının veya Cumhuriyet savcısının emrinin kendilerine
bildirilmesi üzerine elkoyma işlemini yerine getiren kolluk memurları, birinci
fıkrada belirtilen gönderilerin içinde bulunduğu zarfları veya paketleri
açamazlar. Elkonulan gönderiler, ilgili posta görevlilerinin huzuru ile mühür
altına alınıp derhâl elkoyma kararını veya emrini veren hâkim veya Cumhuriyet
savcısına teslim edilir.
(3) Soruşturma ve kovuşturmanın amacına zarar vermek olasılığı
bulunmadıkça, alınmış tedbirler ilgililere bildirilir.
(4) Açılmamasına veya açılıp da içeriği bakımından adliyenin eli altında
tutulmasına gerek bulunmadığına karar verilen gönderiler, hemen ilgililerine
teslim olunur.
Avukat bürolarında arama, elkoyma
ve postada elkoyma
MADDE 130. - (1) Avukat büroları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen
olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilir. Baro başkanı
veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur.
(2) Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda
arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat
ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı
koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır
bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma
evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden
istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî
ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhâl avukata iade edilir ve
yapılan işlemi belirten tutanaklar ortadan kaldırılır. Bu fıkrada öngörülen
kararlar, yirmidört saat içinde verilir.
(3) Postada elkoyma durumunda bürosunda arama yapılan avukat veya baro
başkanı veya onu temsil eden avukatın karşı koyması üzerine ikinci fıkrada
belirtilen usuller uygulanır.
Elkonulan eşyanın iadesi
MADDE 131. - (1) Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere ait elkonulmuş eşyanın,
soruşturma ve kovuşturma bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya
müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine
geri verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar
verilir. İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir.
(2) 128 inci madde hükümlerine göre elkonulan eşya veya diğer malvarlığı
değerleri, suçtan zarar gören mağdura ait olması ve bunlara delil olarak artık
ihtiyaç bulunmaması halinde, sahibine iade edilir.
Elkonulan eşyanın muhafazası
veya elden çıkarılması
MADDE 132. - (1) Elkonulan eşya, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde
kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde, hükmün kesinleşmesinden önce
elden çıkarılabilir.
(2) Elden çıkarma kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma
evresinde mahkeme tarafından verilir.
(3) Karar verilmeden önce eşyanın sahibi olan şüpheli, sanık veya ilgili
diğer kişiler dinlenir; elden çıkarma kararı, kendilerine bildirilir.
(4) Elkonulan eşyanın değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için
gerekli tedbirler alınır.
(5) Elkonulan eşya, soruşturma evresinde Cumhuriyet Başsavcılığı,
kovuşturma evresinde mahkeme tarafından, bakım ve gözetimiyle ilgili tedbirleri
almak ve istendiğinde derhâl iade edilmek koşuluyla, muhafaza edilmek üzere,
şüpheliye, sanığa veya diğer bir kişiye teslim edilebilir. Bu bırakma, teminat
gösterilmesi koşuluna da bağlanabilir.
(6) Elkonulan eşya, delil olarak saklanmasına gerek kalmaması halinde,
rayiç değerinin derhâl ödenmesi karşılığında, ilgiliye teslim edilebilir. Bu
durumda müsadere kararının konusunu, ödenen rayiç değer oluşturur.
Şirket yönetimi için kayyım
tayini
MADDE 133. - (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu
hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya
çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma
sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak
kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin
geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının
yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine
ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan
olunur.
(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret,
şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan
dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret
olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte
Devlet Hazinesinden karşılanır.
(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye
22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.
(4) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak
uygulanabilir.
a)
Türk Ceza
Kanununda yer alan,
1.
Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
3.
Parada sahtecilik (madde 197),
4.
Fuhuş (madde 227),
5. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228),
6. Zimmet (madde 247),
7. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
8. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde
315),
9. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331,
333, 334, 335, 336, 337),
Suçları,
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında
tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını
gerektiren suçlar,
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü
maddelerinde tanımlanan suçlar.
Bilgisayarlarda, bilgisayar
programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma
MADDE 134. - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil
elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine
şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar
kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına,
bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar
verilir.
(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine
şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi
ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir.
Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan
cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.
(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında,
sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.
(4) İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya
vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.
(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki
verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan
veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer
tarafından imza altına alınır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin
Denetlenmesi
İletişimin tespiti, dinlenmesi
ve kayda alınması
MADDE 135. - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine
ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde
edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın
telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir ve kayda
alınabilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim,
kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim
tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından
derhâl kaldırılır.
(2) Şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi
kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması
hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü,
hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon
numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü,
kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu
süre, bir defa daha uzatılabilir.
(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, kullanmakta olduğu mobil
telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet
savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak
verilen kararda, kullanılan mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi
belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha
uzatılabilir.
(5) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir
süresince gizli tutulur.
(6) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak
uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. İşkence (madde 94, 95),
4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
7. Parada sahtecilik (madde 197),
8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar
hariç, madde 220),
9. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
10. Rüşvet (madde 252),
11. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
12. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde
315),
13. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331,
333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını
gerektiren suçlar.
d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü
maddelerinde tanımlanan suçlar.
(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir
başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.
Müdafiin bürosu ve yerleşim yeri
MADDE 136. - (1) Şüpheli veya sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu,
konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında, 135 inci madde
hükmü uygulanamaz.
Kararların yerine getirilmesi,
iletişim içeriklerinin yok edilmesi
MADDE 137. - (1) 135 inci maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet
savcısı veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti
veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya
kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların
yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir;
yerine getirilmemesi hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve
bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.
(2) 135 inci maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar,
Cumhuriyet Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin
hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye
çevrilir.
(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin
birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına
Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir. Bu durumda, yapılan tespit
veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç
on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.
(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde, en geç
onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve
sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.
Tesadüfen elde edilen deliller
MADDE 138. - (1) Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında,
yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir
suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil
muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında,
yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci
maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini
uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum
Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir.
ALTINCI BÖLÜM
Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme
Gizli soruşturmacı
görevlendirilmesi
MADDE 139. - (1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim
veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu
görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.
(2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî
işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu
olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve
kullanılabilir.
(3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler
ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği,
görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.
(4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte
ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde
işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.
(5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve
görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.
(6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel
bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında
kullanılamaz.
(7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak
uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar
hariç, madde 220),
3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde
315).
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü
maddelerinde tanımlanan suçlar.
Teknik araçlarla izleme
MADDE 140. - (1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri
bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın
kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses
veya görüntü kaydı alınabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
4. Parada sahtecilik (madde 197),
5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar
hariç, madde 220),
6. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
7. Rüşvet (madde 252),
8. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
9. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde
315),
10. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331,
333, 334, 335, 336, 337),
Suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını
gerektiren suçlar.
d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü
maddelerinde tanımlanan suçlar.
(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan
hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı
tarafından verilen kararlar yirmidört saat içinde hâkim onayına sunulur.
(3) Teknik araçlarla izleme kararı en çok dört haftalık süre için
verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve
kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı
taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.
(5) Bu madde hükümleri, kişinin konutunda uygulanamaz.
YEDİNCİ BÖLÜM
Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat
Tazminat istemi
MADDE 141. - (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya
tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından
yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii
huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra
haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük
sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece
para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar
kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle
açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı
halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası
veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri
verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten
isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren
merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen
karara geçirilir.
Tazminat isteminin koşulları
MADDE 142. - (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden
itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen
bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın
oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat
konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en
yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve
adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi
ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.
(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin
yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini,
aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği
tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.
(5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği
dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı
çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün
içinde yazılı olarak bildirmesini ister.
(6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat
hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında
mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine
yaptırmaya yetkilidir.
(7) Mahkeme, istemde bulunanı, Cumhuriyet savcısını ve Hazine temsilcisini
dinledikten sonra kararını verir.
(8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine
temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle
yapılır.
Tazminatın geri alınması
MADDE 143. - (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak,
hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte
yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların
mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı
mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat
hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.
(2) Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak
görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.
(3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle
gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan
tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.
Tazminat isteyemeyecek kişiler
MADDE 144. - (1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda
belirtilenler tazminat isteyemezler:
a) Gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler.
b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte
düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle
dönüşenler.
c) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya
kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya
düşürülenler.
d) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer
olmadığına karar verilenler.
e) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça
katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.
BEŞİNCİ
KISIM
İfade
ve Sorgu
BİRİNCİ BÖLÜM
İfade veya Sorgu İçin Çağrı
İfade veya sorgu için çağrı
MADDE 145. - (1) İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile
çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği
yazılır.
Şüpheli veya sanığın zorla
getirilmesi
MADDE 146. - (1) Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri
düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan şüpheli veya sanığın zorla
getirilmesine karar verilebilir.
(2) Zorla getirme kararı, şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu,
kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde eşkâlini ve zorla getirilmesi nedenlerini
içerir.
(3) Zorla getirme kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir.
(4) Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhâl, olanak
bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmidört saat içinde çağıran hâkimin,
mahkemenin veya zorla getirmeyi isteyen Cumhuriyet savcısının önüne götürülür
ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.
(5) Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve
hâkim, mahkeme veya zorla getirmeyi isteyen Cumhuriyet savcısı tarafından,
sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder.
(6) Zorla getirme kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya
mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla
saptanır.
İKİNCİ BÖLÜM
İfade ve Sorgu Usulü
MADDE 147. - (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya
çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine
ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.
c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından
yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği,
kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından
faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi
görevlendirilir.
d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin
yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.
e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu
söylenir.
f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği
hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak
ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu
hakkında bilgi alınır.
h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan
yararlanılır.
i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda
belirtilen hususlar yer alır:
1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim
ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine
getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan
müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.
5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
İfade alma ve sorguda yasak
usuller
MADDE 148. - (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu
engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir
veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal
müdahaleler yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil
olarak değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme
huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması
ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından
yapılabilir.
ALTINCI
KISIM
Savunma
BİRİNCİ BÖLÜM
Müdafi Seçimi, Görevlendirilmesi, Görev ve
Yetkileri
Şüphelinin veya sanığın müdafi
seçimi
MADDE 149. - (1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında
bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi
varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.
(2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir.
(3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın,
şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve
hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.
Müdafiin görevlendirilmesi
MADDE 150. - (1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan
ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Şüpheli veya sanık onsekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya
dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de
bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
Müdafi görevini yerine
getirmediğinde yapılacak işlem
MADDE 151. - (1) 150 nci madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada
hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine
getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi
görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara
verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar verebilir.
(2) Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman
olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.
Şüpheli veya sanığın birden
fazla olması hâlinde savunma
MADDE 152. - (1) Yararları birbirine uygun olan birden fazla şüpheli veya sanığın
savunması aynı müdafie verilebilir.
Müdafiin dosyayı inceleme
yetkisi
MADDE 153. - (1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve
istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile
bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer
adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, Cumhuriyet Savcılığınca iddianamenin mahkemeye verildiği
tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri
inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.
Müdafi ile görüşme
MADDE 154. - (1) Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her
zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu
kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.
Kanunî temsilci veya eşin duruşmada hazır bulunması
MADDE 155. - (1) Sanığın kanunî temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve
duruşmaya kabul edilerek istemi üzerine dinlenebilir.
(2) Sanığın eşi hakkında da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.
Müdafiin görevlendirilmesinde
usul
MADDE 156. - (1) 150 nci maddede yazılı olan hâllerde, müdafi;
a) Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin
istemi üzerine,
b) Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine,
Baro tarafından görevlendirilir.
(2) Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın
yapıldığı yer barosunca görevlendirilir.
(3) Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde,
baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.
İKİNCİ
KİTAP
Soruşturma
BİRİNCİ
KISIM
Suçlara
İlişkin İhbarlar ve Soruşturma
BİRİNCİ BÖLÜM
Soruşturmanın Gizliliği, Suçların İhbarı
Soruşturmanın gizliliği
MADDE 157. - (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma
haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri
gizlidir.
İhbar ve şikâyet
MADDE 158. - (1) Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya
kolluk makamlarına yapılabilir.
(2) Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet,
ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(3) Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında
Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.
(4) Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia
edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya
şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(5) İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü
olarak yapılabilir.
(6) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra
suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten
vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur.
Şüpheli ölümün ihbarı
MADDE 159. - (1) Bir ölümün doğal nedenlerden meydana gelmediği kuşkusunu
doğuracak bir durumun varlığı veya ölünün kimliğinin belirlenememesi halinde;
kolluk görevlisi, köy muhtarı ya da sağlık veya cenaze işleriyle görevli
kişiler, durumu derhâl Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdürler.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren hallerde ölünün gömülmesi ancak
Cumhuriyet savcısı tarafından verilecek yazılı izne bağlıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Soruşturma İşlemleri
Bir suçun işlendiğini öğrenen
Cumhuriyet savcısının görevi
MADDE 160. - (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun
işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer
olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir
yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle,
şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla
ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.
Cumhuriyet savcısının görev ve
yetkileri
MADDE 161. - (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk
görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede
yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi
isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı
mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu
hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler
ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl
bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini
gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele
hâllerde, sözlü olarak verir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında
ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit
geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.
(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde
kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya
ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya
yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen
kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya
soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır.
(6) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri
uygulanmak koşuluyla, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı
haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılması kaymakamların mensup
oldukları il ve valilerin bulundukları ile en yakın il Cumhuriyet başsavcısına
aittir. Bu suçlarda kovuşturma yapmaya, soruşturmanın yapıldığı yerin görevli
mahkemesi yetkilidir.
Soruşturmada Cumhuriyet
savcısının hâkim kararı istemi
MADDE 162. - (1) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir
soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh
ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun
olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir.
Soruşturmanın sulh ceza hâkimi
tarafından yapılması
MADDE 163. - (1) Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde,
Cumhuriyet savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla Cumhuriyet
savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini
yapabilir.
(2) Kolluk âmir ve memurları, sulh ceza hâkimi tarafından emredilen
tedbirleri alır ve araştırmaları yerine getirirler.
Adlî kolluk ve görevi
MADDE 164. - (1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı
Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8
inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı
Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik
görevlilerini ifade eder.
(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları
doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri,
Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.
(3) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin
emrindedir.
Diğer kolluk birimlerinin adlî
kolluk görevi
MADDE 165. - (1) Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer
kolluk birimleri de adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu
durumda, kolluk görevlileri hakkında, adlî görevleri dolayısıyla bu Kanun
hükümleri uygulanır.
Değerlendirme raporu yetkisi
MADDE 166. - (1) Cumhuriyet başsavcıları her yılın sonunda, o yerdeki adlî
kolluğun sorumluları hakkında değerlendirme raporları düzenleyerek, mülkî idare
amirlerine gönderir.
Yönetmelik
MADDE 167. - (1) Adlî kolluk görevlilerinin nitelikleri ve bunların hizmet öncesi
ve hizmet içi eğitimi, diğer hizmet birimleri ile ilişkileri, değerlendirme
raporlarının düzenlenmesi, uzmanlık dallarına göre hangi bölümlerde
çalıştırılacakları ve diğer hususlar; bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren
altı ay içinde Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak
yönetmelikte belirlenir.
Adlî kolluğun olay yerinde aldığı tedbirlere uyulmaması halinde
yetkisi
MADDE 168. - (1) Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan adlî kolluk
görevlisi, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı
tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve
gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder.
Soruşturma evresinde yapılan
işlemlerin tutanağa bağlanması
MADDE 169. - (1) Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve
bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı
veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde,
yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir.
(2) Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adlî kolluk
görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt
kâtibi tarafından imza edilir.
(3) Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili
tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir.
(4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya
ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir.
(5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın
kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine
verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir.
(6) İmzadan kaçınma hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir.
İKİNCİ
KISIM
Kamu
Davasının Açılması
BİRİNCİ BÖLÜM
Kamu Davasının Açılması
Kamu davasını açma görevi
MADDE 170. - (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine
getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği
hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin
kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve
tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle
ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan
hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda
öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin
istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili
tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
Kamu davasını açmada takdir
yetkisi
MADDE 171. - (1) Cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsî sebep olarak etkin
pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî
cezasızlık sebebinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı kamu davasını
açmayabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz
ve İddianamenin İadesi
Kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar
MADDE 172. - (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının
açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma
olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu
karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş
şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil
meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.
Cumhuriyet savcısının kararına
itiraz
MADDE 173. - (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın
kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren
Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en
yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek
olaylar ve deliller belirtilir.
(3) Başkan, kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa,
istemi gerekçeli olarak reddeder; istemde bulunan suçtan zarar göreni giderlere
mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı,
kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) Başkanın, kamu davasının açılmasına karar vermesi halinde;
Cumhuriyet savcısı kamu davasını açar.
(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir
yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.
(6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil
varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında
karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine
bağlıdır.
İddianamenin iadesi
MADDE 174. - (1) Mahkeme, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten
itibaren yedi gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler
incelendikten sonra; iddianamenin 170 inci maddedeki unsurları içermediğini
tespit ettiğinde, eksik ve hatalı noktaları belirterek iddianamenin Cumhuriyet
Başsavcılığına iadesine karar verir.
(2) Önödemeye tâbi işlerde, ön ödeme usulü uygulanmaksızın kamu davası
açılamaz. Aksi takdirde iddianame iade edilir.
(3) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen
eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra yeniden
iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir.
(4) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Kovuşturma Evresi
BİRİNCİ
KISIM
Kamu
Davasının Yürütülmesi
BİRİNCİ BÖLÜM
Duruşma Hazırlığı
İddianamenin kabulü ve duruşma
hazırlığı
MADDE 175. - (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma
evresi başlar.
(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve
duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.
İddianamenin sanığa tebliği ve
sanığın çağrılması
MADDE 176. - (1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.
(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti
olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır.
(3) Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle
yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup
bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii
de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz
kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına
getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.
(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma
günü arasında en az bir hafta süre bulunması
gerekir.
Sanığın savunma delillerinin
toplanması istemi
MADDE 177. - (1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin
toplanmasını istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle
bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına
veya hâkime verir.
(2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.
(3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.
Çağrılması reddedilen tanığın ve
uzman kişinin doğrudan mahkemeye getirilmesi
MADDE 178. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği
tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık
veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.
Çağrılan tanıkların ad ve
adreslerinin sanığa ve Cumhuriyet savcısına bildirilmesi
MADDE 179. - (1) Sanık, doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında
getireceği bilirkişi ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul
süre içinde bildirir.
(2) Cumhuriyet savcısı da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi
üzerine davet edilen tanık ve bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya
hâkim kararıyla, gerek kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise
bunların ad ve adreslerini sanığa yine makul süre içinde bildirir.
Tanık ve bilirkişinin naiple
veya istinabe yoluyla dinlenmeleri
MADDE 180. - (1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka
bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman
için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme
onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.
(2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında
bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde
de uygulanır.
(3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir
belediye sınırları içerisinde bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya
vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine karar veremez.
(4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde
ise, ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa da büyükşehir belediye
sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri
çevirmeksizin gereğini yapar.
(5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda
görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri
olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak
verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller
yönetmelikte gösterilir.
Tanık ve bilirkişinin
dinleneceği günün bildirilmesi
MADDE 181. - (1) Tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün,
Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine
bildirilir. Düzenlenen tutanağın örneği hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve
müdafie verilir.
(2) Yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç duyulursa, yukarıdaki fıkra
hükümleri uygulanır.
(3) Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yer mahkemesinde
yapılacak bu tür işlerde hazır bulundurulmasını isteyebilir. Ancak, hâkim veya
mahkeme tarafından zorunlu sayılan hâllerde tutuklu bulunan şüpheli veya
sanığın da bu tür işlerde hazır bulunmasına karar verilebilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Duruşma
Duruşmanın açıklığı
MADDE 182. - (1) Duruşma herkese açıktır.
(2) Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı
hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece
karar verilebilir.
(3) Duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm
açık duruşmada açıklanır.
Ses ve görüntü alıcı aletlerin
kullanılması yasağı
MADDE 183. - (1) 180 inci maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı maddenin dördüncü
fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma
başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya
nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde
ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.
Açıklığın kaldırılması hakkında
karar
MADDE 184. (1) 182 nci maddede gösterilen
hâllerde, açıklığın kaldırılması istemine ilişkin olarak yapılacak duruşma,
istem üzerine veya mahkemece uygun görülürse kapalı yapılır.
Zorunlu kapalılık
MADDE 185. - (1) Sanık, onsekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır;
hüküm de kapalı duruşmada açıklanır.
Kapalılık kararının ve
nedenlerinin yazılması
MADDE 186. - (1) Açıklığın kaldırılması kararı, nedenleriyle birlikte tutanağa
geçirilir.
Kapalı duruşmada bulunabilme
MADDE 187. - (1) Kapalı duruşmada mahkeme, bazı kişilerin hazır bulunmasına izin
verebilir. Bu hâlde adı geçenler, duruşmanın kapalı olmasını gerektiren
hususları açıklamamaları bakımından uyarılırlar ve bu husus tutanağa yazılır.
(2) Kapalı duruşmanın içeriği hiçbir iletişim aracıyla yayımlanamaz.
(3) Açık duruşmanın içeriği, millî güvenliğe veya genel ahlâka veya
kişilerin saygınlık, onur ve haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkırtacak
nitelikte ise; mahkeme, bunları önlemek amacı ile ve gerektiği ölçüde duruşmanın
içeriğinin kısmen veya tamamen yayımlanmasını yasaklar ve kararını açık
duruşmada açıklar.
Duruşmada hazır bulunacaklar
MADDE 188. - (1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile
zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin
hazır bulunması şarttır.
(2) Sulh ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı
bulunmaz.
(3) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak
üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.
Birden çok Cumhuriyet savcısı ve
avukatın duruşmaya katılması
MADDE 189. - (1) Birden çok Cumhuriyet savcısı ve birden çok avukat aynı zamanda
duruşmaya katılabilecekleri gibi aralarında işbölümü de yapabilirler.
Ara verme
MADDE 190. - (1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak,
zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak
surette duruşmaya ara verilebilir.
(2) 176 ncı maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara
verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.
Duruşmanın başlaması
MADDE 191. - (1) Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık
ve bilirkişilerin gelip gelmedikleri saptanarak duruşmaya başlanır. Sanık,
duruşmaya bağsız olarak alınır. Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın
başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar.
(2) Tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.
(3) Duruşmada, sırasıyla;
a) Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında
kendisinden bilgi alınır,
b) İddianame veya iddianame yerine geçen belge okunur,
c) Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı
olduğu ve 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,
d) Sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre
sorgusu yapılır.
Başkan veya hâkimin görevi
MADDE 192. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmayı yönetir ve sanığı sorguya
çeker; delillerin ikame edilmesini sağlar.
(2) Duruşmada ilgili olanlardan biri duruşmanın yönetimine ilişkin
olarak mahkeme başkanı tarafından emrolunan bir tedbirin hukuken kabul
edilemeyeceğini öne sürerse mahkeme, bu hususta bir karar verir.
Sanığın duruşmada hazır
bulunmaması
MADDE 193. - (1) Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan
sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın
zorla getirilmesine karar verilir.
Sanığın mahkemeden uzaklaşması
MADDE 194. - (1) Mahkemeye gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır
bulunması sağlanır ve savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri
alır.
(2) Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden
sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava
yokluğunda bitirilebilir.
Sanığın yokluğunda duruşma
MADDE 195. - (1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi
gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde
sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.
Sanığın duruşmadan bağışık tutulması
MADDE 196. - (1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık
tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada
hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren
suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için
belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir.
Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu
değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek
isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve
sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi
olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle
yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine
nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır
bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece
karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır
bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe
suretiyle sorgusu yapılabilir.
Sanığın müdafi gönderebilmesi
MADDE 197. - (1) Sanık hazır bulunmasa da müdafii bütün oturumlarda hazır bulunmak
yetkisine sahiptir.
Sanık hazır bulunmaksızın
yapılan duruşmada eski hâle getirme koşulu
MADDE 198. - (1) Duruşma, sanık hazır bulunmaksızın yapılırsa, mahkemenin karar ve
işlemlerinin kendisine tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde, sürenin
geçmesinden doğan sonuçları gidermek için sanık, kanunî nedenlere dayanarak,
mahkemenin o karar ve işlemleri hakkında eski hâle getirme isteminde
bulunabilir.
(2) Ancak, sanık kendi istemi üzerine duruşmadan bağışık tutulmuş veya
müdafii aracılığıyla temsil edilmek yetkisini kullanmış olursa artık eski hâle
getirme isteminde bulunamaz.
Sanığın zorla getirilebilmesi
MADDE 199. - (1) Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya
yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.
Sorgu sırasında sanığın mahkeme
salonundan çıkarılabilmesi
MADDE 200. - (1) Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın
gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında
o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.
(2) Sanık tekrar getirildiğinde, tutanaklar okunur ve gerektiğinde
içeriği anlatılır.
Doğrudan soru yöneltme
MADDE 201. - (1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya
katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya
çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru
yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile
soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin
gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer
yeniden soru sorabilir.
(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler,
birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.
Tercüman bulundurulacak hâller
MADDE 202. - (1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe
bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia
ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.
(2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya
ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır.
(3) Bu madde hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur
veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet
savcısı tarafından atanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Duruşmanın Düzen ve Disiplini
Hâkim veya başkanın yetkisi
MADDE 203. - (1) Duruşmanın düzeni, mahkeme başkanı veya hâkim tarafından
sağlanır.
(2) Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın düzenini bozan kişinin,
savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkarılmasını
emreder.
(3) Kişi dışarı çıkarılması sırasında direnç gösterir veya karışıklıklara
neden olursa yakalanır ve hâkim veya mahkeme tarafından, avukatlar hariç,
verilecek bir kararla derhâl dört güne kadar disiplin hapsine konulabilir.
Ancak çocuklar hakkında disiplin hapsi uygulanmaz.
Sanığın dışarı çıkarılması
MADDE 204. - (1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli
olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma
salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın
durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda
sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi
görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa,
yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.
Duruşma sırasında işlenen suç
hakkında işlem
MADDE 205. - (1) Bir kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse, mahkeme olayı
tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir; gerek
görürse failin tutuklanmasına da karar verebilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Delillerin Ortaya Konulması ve Tartışılması
Delillerin ortaya konulması ve
reddi
MADDE 206. - (1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına
başlanır.
(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde
reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.
b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.
c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.
(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza
gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya
konulmasından vazgeçilebilir.
(4) Katılan, yalnız kişisel haklarını ispat için gösterdiği delilden
vazgeçebilir.
Delil ve olayın geç bildirilmesi
MADDE 207. - (1) Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen
olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez.
Tanığın duruşma salonundan
ayrılması
MADDE 208. - (1) Tanıklar, dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hâkimin
izniyle duruşma salonundan ayrılabilir.
Duruşmada okunması zorunlu belge
ve tutanaklar
MADDE 209. - (1) Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu
tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile
muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer
yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin
bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur.
(2) Sanığa veya mağdura ait kişisel verilerin yer aldığı belgelerin,
açıkça istemeleri halinde, kapalı oturumda okunmasına mahkemece karar
verilebilir.
Duruşmada okunmayacak belgeler
MADDE 210. - (1) Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık
duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş
tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
(2) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan
çekindiğinde, önceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz.
Duruşmada okunmasıyla
yetinilebilecek belgeler
MADDE 211. - (1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına
tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık,
malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan
bir süre için olanaklı değilse,
c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması
gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında
düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci
fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza
gösterebilirler.
Tanığın önceki ifadesinin
okunması
MADDE 212. - (1) Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini
içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir.
(2) Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki
bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine
çalışılır.
Sanığın önceki ifadesinin
okunması
MADDE 213. - (1) Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme
huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya
müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada
okunabilir.
Rapor, belge ve diğer yazıların
okunması
MADDE 214. - (1) Bir açıklamayı ve görüşü içeren resmî belge ve diğer yazılar ve
fennî muayene ve doktor raporlarının okunmasından sonra gerekli görülürse belge
ve diğer yazılar veya raporda imzası bulunanlar, açıklamada bulunmak üzere
duruşmaya çağrılabilirler.
(2) Açıklama ve görüş veya rapor bir kurul tarafından verilmişse
mahkeme, kurulun görüşünü açıklamak üzere görevi, üyelerden birine vermeyi
kurula önerebilir.
(3) Bilimsel görüşlere ilişkin açıklama, bu Kanunun 68 inci madde
hükümlerine göre yapılır.
Dinleme ve okumadan sonra
diyeceğin sorulması
MADDE 215. - (1) Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve
herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup
olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine
sorulur.
Delillerin tartışılması
MADDE 216. - (1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla
katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî
temsilcisine verilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya
kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi
de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap
verebilir.
(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.
Delilleri takdir yetkisi
MADDE 217. - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda
tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle
serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü
delille ispat edilebilir.
Ceza mahkemelerinin ek yetkisi
MADDE 218. - (1) Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin
görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla
ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla
ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması
ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir.
(2) Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri
bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme,
ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Duruşma Tutanağı
Duruşma tutanağı
MADDE 219. - (1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim
ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik
araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı
tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından
imzalanır.
(2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi
tarafından imzalanır.
Duruşma tutanağının başlığı
MADDE 220. - (1) Duruşma tutanağının başlığında;
a) Duruşmanın yapıldığı mahkemenin adı,
b) Oturum tarihleri,
c) Hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı,
Belirtilir.
Duruşma tutanağının içeriği
MADDE 221. - (1) Duruşma tutanağında;
a) Oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanunî
temsilcisinin, bilirkişinin, tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı,
b) Duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün
bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlar,
c) Sanık açıklamaları,
d) Tanık ifadeleri,
e) Bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları,
f) Okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar,
g) İstemler, reddi halinde gerekçesi,
h) Verilen kararlar,
i) Hüküm,
Yer alır.
Duruşma tutanağının ispat gücü
MADDE 222. - (1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara
uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa
karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.
İKİNCİ
KISIM
BİRİNCİ BÖLÜM
Duruşmanın Sona Ermesi ve Hüküm
Duruşmanın sona ermesi ve hüküm
MADDE 223. - (1) Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir.
Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine
hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.
(2) Beraat kararı;
a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka
uygunluk nedeninin bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Hallerinde verilir.
(3) Sanık hakkında;
a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya
sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması,
b) Yüklenen suçun zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle
işlenmesi,
c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi,
Hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer
olmadığı kararı verilir.
(4) İşlenen fiilin suç olma özelliğini devam ettirmesine rağmen;
a) Etkin pişmanlık,
b) Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,
c) Karşılıklı hakaret,
d) İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı,
Dolayısıyla, faile ceza verilmemesi hallerinde, ceza verilmesine yer
olmadığı kararı verilir.
(5) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, sanık hakkında
mahkûmiyet kararı verilir.
(6) Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya
mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.
(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya
açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.
(8) Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da
soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması
hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya
kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz
gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı
verilir. Bu karara itiraz edilebilir.
(9) Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza
verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.
(10) Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı
kanun yolu bakımından hüküm sayılır.
Karar ve hükümlerde gerekli oy
sayısı
MADDE 224. - (1) Mahkemece karar ve hükümler oybirliği veya oyçokluğuyla verilir.
(2) Karşı oya tutanakta yer verilir; gerekçesi de tutanakta gösterilir.
Hükmün konusu ve suçu
değerlendirmede mahkemenin yetkisi
MADDE 225. - (1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil
ve faili hakkında verilir.
(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.
İKİNCİ BÖLÜM
Suç Niteliğinde Değişiklik
Suçun niteliğinin değişmesi
MADDE 226. - (1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip
de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî
unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm
edilemez.
(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin
uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında
aynı hüküm uygulanır.
(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek
savunmasını hazırlaması için süre verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır.
Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Karar ve Hüküm
Müzakereye katılacak hâkimler
MADDE 227. - (1) Müzakerede ancak karara ve hükme katılacak hâkimler bulunur.
(2) Mahkeme başkanı, mahkemesinde staj yapmakta olan hâkim ve avukat
adaylarının müzakere sırasında hazır bulunmalarına izin verebilir.
Müzakerenin yönetimi
MADDE 228. - (1) Müzakereyi mahkeme başkanı yönetir.
Oyların toplanması
MADDE 229. - (1) Mahkeme başkanı, kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı
toplar ve en sonra kendi oyunu verir.
(2) Mahkeme başkan ve üyelerinden hiçbiri herhangi bir konu veya sorun üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerek oylamaya katılmaktan çekinemez.
(3) Oylar dağılırsa sanığın en çok aleyhine olan oy, çoğunluk meydana
gelinceye kadar kendisine daha yakın olan oya eklenir.
Hükmün gerekçesinde gösterilmesi
gereken hususlar
MADDE 230. - (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve
reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve
hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun
nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk
Ceza Kanununun 61 ve 62 nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre
cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya
mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin
belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya
tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına
veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında
belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü
maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine
dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar
veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.
Hükmün açıklanması
MADDE 231. - (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre
duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle
anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve
süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da
bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
Hükmün gerekçesi ve hüküm
fıkrasının içereceği hususlar
MADDE 232. - (1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet
savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî
temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen
tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından
itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme
başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına
yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne
olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun
yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının,
başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde
açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile
zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.
DÖRDÜNCÜ
KİTAP
Mağdur,
Şikâyetçi, Malen Sorumlu, Katılan
BİRİNCİ
KISIM
Suçun
Mağduru ile Şikâyetçinin Hakları
Suçun mağduru ile şikâyetçinin
çağırılması
MADDE 233. - (1) Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı
veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir.
(2) Bu hususta yapılacak çağrı bakımından tanıklara ilişkin hükümler
uygulanır.
MADDE 234. - (1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:
a) Soruşturma evresinde;
1. Delillerin toplanmasını isteme,
2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet
savcısından belge örneği isteme,
3. Vekili yoksa, baro tarafından kendisine bir avukat
görevlendirilmesini isteme,
4. 153 üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile
soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına
kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.
b) Kovuşturma evresinde;
1. Duruşmadan haberdar edilme,
2. Kamu davasına katılma,
3. Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,
4. Tanıkların davetini isteme,
5. Vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme,
6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı
kanun yollarına başvurma.
(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını
ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi
aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.
(3) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve
bu husus tutanağa yazılır.
Mağdur ile şikâyetçinin davete
uymamaları
MADDE 235. - (1) Mağdur, şikâyetçi veya vekilinin, dilekçelerinde veya tutanağa
geçirilmiş olan beyanlarında belirttikleri adresleri tebligata esas alınır.
(2) Bu adrese çıkartılan çağrıya rağmen gelmeyen kimseye yeniden
tebligatta bulunulmaz.
(3) Belirtilen adresin yanlışlığı, eksikliği veya adres değişikliğinin
bildirilmemesi nedeniyle tebligat yapılamaması hâllerinde adresin araştırılması
gerekmez.
(4) Bu kimselerin beyanının alınması zorunlu görüldüğü hâllerde üçüncü
fıkra uygulanmaz.
MADDE 236. - (1) Mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde, yemin hariç, tanıklığa
ilişkin hükümler uygulanır.
(2) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk veya mağdur, bu
suça ilişkin soruşturma veya kovuşturmada tanık olarak bir defa dinlenebilir.
Maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunluluk arz eden haller
saklıdır.
(3) Mağdur çocukların veya işlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş
olan diğer mağdurun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri,
tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulur. Bunlar hakkında
bilirkişilere ilişkin hükümler uygulanır.
İKİNCİ
KISIM
Kamu
Davasına Katılma
Kamu davasına katılma
MADDE 237. - (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen
sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında
hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz.
Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan
katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip
karara bağlanır.
Katılma usulü
MADDE 238. - (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe
verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına
geçirilmesi suretiyle olur.
(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden
davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden
sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
(4) Sulh ceza mahkemesinde açılmış olan davalarda katılma hususunda Cumhuriyet
savcısının görüşü alınmaz.
Katılanın hakları
MADDE 239. - (1) Mağdur veya suçtan zarar gören, davaya katıldığında, mahkemeden
istemesi halinde baro tarafından bir avukat görevlendirilir.
(2) Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya
kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde avukat
görevlendirilmesi için istem aranmaz.
MADDE 240. - (1) Katılma davayı durdurmaz.
(2) Tarihi belirlenmiş olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer
işlemler vaktin darlığından dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya kendisine
haber verilemeyecek olsa bile belirli gününde yapılır.
Katılmadan önceki kararlara
itiraz
MADDE 241. - (1) Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ edilmez.
(2) Bu kararlara karşı kanun yoluna başvurabilmesi için Cumhuriyet
savcısı için öngörülen sürenin geçmesiyle katılan da başvuru hakkını kaybeder.
Katılanın kanun yoluna
başvurması
MADDE 242. - (1) Katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına
başvurabilir.
(2) Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi
yeniden takip eder.
Katılmanın hükümsüz kalması
MADDE 243. - (1) Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır.
Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.
BEŞİNCİ
KİTAP
Özel
Yargılama Usulleri
BİRİNCİ
KISIM
Gaiplerin
ve Kaçakların Yargılanması, Tüzel
Kişilerin Soruşturmada ve
Kovuşturmada Temsili, Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme Usulü
BİRİNCİ BÖLÜM
Gaiplerin Yargılanması
Gaibin tanımı ve yapılabilecek
işlemler
MADDE 244. - (1) Bulunduğu yer bilinmeyen veya yurt dışında bulunup da yetkili
mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip
sayılır.
(2) Gaip hakkında duruşma açılmaz; mahkeme, delillerin ele geçirilmesi veya
korunması amacıyla gerekli işlemleri yapar.
(3) Bu işlemler naip hâkim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da
yapılabilir.
(4) Bu işlemler sırasında sanığın müdafii veya kanunî temsilcisi veya
eşi hazır bulunabilir. Gerektiğinde, mahkemece barodan bir müdafi
görevlendirilmesi istenir.
MADDE 245. - (1) Adresi bilinmeyen gaibe, mahkeme önüne gelmesi veya adresini
bildirmesi hususları uygun bir iletişim aracıyla ihtar edilir.
Sanığa verilecek güvence belgesi
MADDE 246. - (1) Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde
tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence
koşullara bağlanabilir.
(2) Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya kaçmak hazırlığında bulunur
veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara uymazsa belgenin hükmü kalmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Kaçakların Yargılanması
Kaçağın tanımı
MADDE 247. - (1) Hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla
yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme
tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir.
(2) Kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak, daha önce
sorgusu yapılmamış ise, mahkûmiyet kararı verilemez.
(3) Duruşma yapılan hâllerde kaçak sanığın müdafii yoksa, mahkeme
barodan bir avukat görevlendirilmesini ister.
Zorlama amaçlı elkoyma ve
teminat belgesi
MADDE 248. - (1) Kaçak sanığın duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye'de
bulunan mallarına, hak ve alacaklarına amaçla orantılı olarak mahkeme kararıyla
elkonulabilir ve gerektiğinde idaresi için kayyım atanır. Elkoyma ve kayyım
atama kararı müdafiine bildirilir.
(2) Birinci fıkra hükmü;
a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan;
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
3. Hırsızlık (madde 141, 142),
4. Yağma (madde 148, 149),
5. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
6. Dolandırıcılık (madde 157, 158),
7. Hileli iflas (madde 161),
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9. Parada sahtecilik (madde 197),
10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),
11. Zimmet (madde 247),
12. İrtikâp (madde 250),
13. Rüşvet (madde 252),
14. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),
15. Edimin ifasına fesat karıştırma (madde 236),
16. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 305, 306,
307, 308),
17. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde
315),
18. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331,
333, 334, 335, 336, 337),
Suçları,
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda
tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında
tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren
suçlar,
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü
maddelerinde tanımlanan suçlar,
Hakkında uygulanır.
(3) Elkonulan mal, hak ve alacakların korunmasında, elkoymaya ilişkin
hükümler uygulanır. Tedbirlere ilişkin kararların özetinin bir gazetede ilânına
mahkemece karar verilebilir.
(4) Kaçak yakalandığında veya kendiliğinden gelerek teslim olduğunda
elkoymanın kaldırılmasına karar verilir.
(5) Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza
hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.
(6) Mahkeme elkoymaya karar verdiğinde, kaçağın yasal olarak bakmakla
yükümlü bulunduğu yakınlarının alınan tedbirler nedeniyle yoksulluğa
düşebileceklerini saptarsa, bunların geçimlerini sağlamak üzere, elkonulan mal
varlığından sosyal durumları ile orantılı miktarda yardımda bulunulması
konusunda kayyıma izin verir.
(7) 246 ncı madde hükmü kaçaklar hakkında da uygulanır.
(8) Bu kararlara karşı itiraz edilebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve Kovuşturmada
Temsili
Tüzel kişinin temsili
MADDE 249. - (1) Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan
veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.
(2) Bu durumda, tüzel kişinin organ veya temsilcisi bu Kanunun katılana
veya sanığa sağladığı haklardan yararlanır.
(3) Birinci fıkra hükmü, sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya
temsilcisi sıfatını taşıması hâlinde uygulanmaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme
Görev ve yargı çevresinin
belirlenmesi
MADDE 250. - (1) Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde
imal ve ticareti suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün
faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c)
İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan
suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),
Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde
belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür.
(2) Gelen iş durumu göz önünde bulundurularak birinci fıkrada belirtilen
suçlara bakmakla görevli olmak üzere, aynı yerde birden fazla ağır ceza
mahkemesi kurulmasına, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca karar verilir. Bu hâlde, mahkemeler numaralandırılır. Bu
mahkemelerin başkan ve üyeleri adlî yargı adalet komisyonunca, bu mahkemelerden
başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
(3) Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri
ne olursa olsun bu Kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde
yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin
hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hâli dahil askerî mahkemelerin görevlerine
ilişkin hükümler saklıdır.
Soruşturma
MADDE 251. - (1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında
görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev
sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan
soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci
madde kapsamındaki suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden
başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
(2) 250 nci madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması
sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları,
varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır
ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.
(3) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin
bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin
bulunduğu yer dışında işlenmiş ise Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer
Cumhuriyet savcısından soruşturmanın yapılmasını isteyebilir.
(4) Suç askerî bir mahalde işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı ilgili
askerî savcılıktan soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. Üçüncü fıkraya göre
soruşturma yapmak üzere görevlendirilen Cumhuriyet savcıları ile askerî
savcılıklar, bu soruşturmayı öncelikle ve ivedilikle yaparlar.
(5) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda, yakalananlar için 91 inci
maddenin birinci fıkrasındaki yirmidört saatlik süre kırksekiz saat olarak
uygulanır. Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen
bölgelerde yakalanan kişiler hakkında 91 inci maddenin üçüncü fıkrasında dört
gün olarak belirlenen süre, Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla
yedi güne kadar uzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya
tutuklanan kişiyi dinler.
(6) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve
kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli veya sanığı,
tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı, ağır ceza mahkemesi veya başkanının,
Cumhuriyet savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin
emirleriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur.
(7) 250 nci maddede belirtilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet savcıları,
soruşturmanın gerekli kılması halinde geçici olarak, bu mahkemelerin yargı
çevresi içindeki genel ve özel bütçeli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine,
il özel idarelerine ve belediyelere ait bina, araç, gereç ve personelden
yararlanmak için istemde bulunabilirler.
(8) Türk Silahlı Kuvvetleri kıt'a, karargâh ve kurumlarından istemde
bulunulması hâlinde istem, yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine
getirilebilir.
Kovuşturma
MADDE 252. - (1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili davalara ait
duruşmalarda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Bu suçlar acele işlerden sayılır ve bunlarla ilgili davalara adlî
tatilde de bakılır.
b) Sanık sayısının çok fazla olması durumunda, sanıkların bir kısmının
duruşmanın bazı oturumları ile ilgileri bulunmuyor ise duruşmanın bu
oturumlarının, yokluklarında yapılmasına mahkemece karar verilebilir. Ancak, bu
sanıkların yokluklarında yapılan oturumlarda kendilerini etkileyen bir hâl
ortaya çıktığı takdirde buna ilişkin söz ve işlerin esaslı noktaları sonraki
oturumlarda kendilerine bildirilir.
c) Mahkeme, güvenliğin sağlanması bakımından duruşmanın başka bir yerde
yapılmasına karar verebilir.
d) Bu davalarda esas hakkındaki iddiasını bildirmek için Cumhuriyet
savcısına, katılan veya vekiline; iddialara karşı savunmasını yapmak için sanık
veya müdafiine makul bir süre verilir. Bu süre, savunma hakkının sınırlanması
anlamına geleceği durumlarda re'sen uzatılabilir.
e) Mahkeme, duruşmanın düzen ve disiplinini bozan sözlü veya yazılı
beyan ve davranışlar ile mahkemeye, mahkeme başkanı veya üyelerden herhangi
birine, Cumhuriyet savcısına, müdafie, tutanak kâtibine yahut görevlilere
tahkir veya hakaret oluşturan söz ve davranışlar hakkında yayım yasağı
koyabilir.
f) Mahkeme başkanı, duruşmanın düzenini bozan sanığı veya müdafii o
günkü oturumun tamamına çıkmamak üzere, duruşma salonundan çıkartır. Bunların,
sonra gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara devam
edecekleri anlaşılırsa ve hazır bulunmaları gerekli görülmezse, yokluklarında
duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar, esasa ilişkin
iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz ve sanığın
kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesine izin verilir. Duruşma
salonundan çıkartılan sanık veya müdafiin bundan sonraki oturumlarda da duruşmanın
düzenini bozmakta ısrar etmeleri hâlinde, bir daha aynı dava ile ilgili
oturumların tamamına veya bir kısmına katılmamalarına da karar verilebilir. Bu
hüküm müdafi hakkında uygulandığı takdirde, durum ilgili baroya bildirilir. Bu
halde de sanığın kendisini başka bir müdafi ile temsil ettirmesi için uygun bir
süre verilir. Oturumların bir kısmına ya da tamamına katılmamasına karar
verilen müdafi Avukatlık Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince
tayin edilmiş ise durum, kendisini tayin eden mercie de bildirilir. Duruşma
salonundan çıkartılan sanık veya müdafii tekrar duruşmaya alındıklarında,
yokluklarında yapılan iş ve işlemlerin esaslı noktaları kendilerine bildirilir.
Sanık ya da müdafii dilerse yokluklarındaki tutanak örnekleri de kendilerine
verilir. Duruşma salonundan çıkartılan veya oturumlara katılmamalarına karar
verilen sanık veya müdafiler mahkemenin tayin edeceği süre içerisinde yazılı
savunma verebilirler.
g) Bu Kanunun 6 ncı maddesi, 250 nci madde kapsamına giren suçlara bakan
ağır ceza mahkemeleri hakkında uygulanmaz.
h) Kendisine veya onun namına tebligat yapılacak kimselere tebligat
yapılmaması hâllerinde, işin ivediliğine göre basın veya diğer kitle iletişim
araçlarıyla tebligat yapılabilir.
(2) 250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar
bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.
İKİNCİ
KISIM
Uzlaşma
ve Müsadere
BİRİNCİ BÖLÜM
Uzlaşma
Uzlaşma
MADDE 253. - (1) Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturmanın durumuna göre, kanunun
uzlaşma yapılabilmesi olanağını verdiği hâllerde, faili bu Kanunun öngördüğü
usullere göre davet ederek suçtan dolayı sorumluluğunu kabul edip etmediğini
sorar.
(2) Fail, suçu ve fiilinden doğmuş olan maddî ve manevî zararın tümünü
veya bunun büyük bir kısmını ödemeyi veya zararları gidermeyi kabullendiğinde
durum, mağdura veya varsa vekiline veya kanunî temsilcisine bildirilir.
(3) Mağdur, verilmiş olan zararın tümüyle veya büyük bir kısmı
itibarıyla giderildiğinde özgür iradesi ile uzlaşacağını bildirirse, soruşturma
sürdürülmez.
(4) Cumhuriyet Savcısı, fail ile mağdur arasında uzlaşma işlemlerini
idare etmek, tarafları bir araya getirerek bir sonuca ulaşmalarını sağlamak
üzere, fail ve mağdurun bir avukat üzerinde anlaşamadıkları takdirde, bir veya birden
fazla avukatın uzlaştırıcı olarak görevlendirilmesini barodan ister.
(5) Uzlaştırıcı, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz gün
içinde uzlaşmayı sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmak
üzere bu süreyi otuz gün daha uzatabilir. Uzlaştırma süresince zamanaşımı
durur.
(6) Uzlaşma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma sırasında
ileri sürülen bilgi, belge ve açıklamalar taraflarca izin verilmedikçe daha
sonra açıklanamaz. Uzlaştırmanın başarısız olması nedeniyle daha sonra dava
açılması halinde uzlaştırma sırasında failin bazı olayları veya suçu ikrar
etmiş olması davada aleyhine delil olarak kullanılmaz.
(7) Uzlaştırıcı, yaptığı işlemleri ve uzlaşmayı sağlayıcı müdahalelerini
belirten bir raporu on gün içinde ilgili Cumhuriyet savcısına sunar.
(8) Zarar, uzlaşmaya uygun olarak giderildiğinde ve uzlaştırma işleminin giderleri, fail tarafından ödendiğinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir.
Mahkeme tarafından uzlaştırma
MADDE 254. - (1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz
konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre,
mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.
Birden çok fail bulunması
hâlinde uzlaşma
MADDE 255. - (1) Aralarında iştirak ilişkisi olsun veya olmasın birden çok kişi
tarafından işlenen suçlarda, ancak uzlaşan kişi uzlaşmadan yararlanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Müsadere Usulü
Başvuru
MADDE 256. - (1) Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış
veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemişse; karar
verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili
mahkemeye başvurabilir.
(2) Kamu davası açılmış olup da iade edilmesi gereken eşya veya malvarlığı
değerleri ile ilgili olarak esasla birlikte bir karar verilmemiş olması
durumunda, mahkemece re'sen veya ilgililerin istemi üzerine bunların iadesine
karar verilir.
Duruşma ve karar
MADDE 257. - (1) 256 ncı maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak
verilir.
(2) Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri
üzerinde hakkı olan kimseler de duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip
olduğu hakları kullanabilirler.
(3) Çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün
verilmesini engellemez.
Kanun yolu
MADDE 258. - (1) 256 ncı maddeye göre verilecek hükümlere karşı Cumhuriyet
savcısı, katılan ve 257 nci maddede belirlenen kişiler için istinaf yolu
açıktır.
Suç konusu olmayan eşyanın
müsaderesi
MADDE 259. - (1) Suç konusu olmayıp sadece müsadereye tâbi bulunan eşyanın
müsaderesine sulh ceza hâkimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verilir.
ALTINCI
KİTAP
Kanun
Yolları
BİRİNCİ
KISIM
Genel
Hükümler
Kanun yollarına başvurma hakkı
MADDE 260. - (1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği
karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan
zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
(2) Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin
yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan
Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh
ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları,
bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına
başvurabilir.
Avukatın başvurma hakkı
MADDE 261. - (1) Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık
arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.
Yasal temsilcinin ve eşin
başvurma hakkı
MADDE 262. - (1) Şüpheli veya sanığın
yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi
içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna
ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler
için de geçerlidir.
Tutuklunun kanun yollarına
başvurması
MADDE 263. - (1) Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu
bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle
veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.
(2) Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya
dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak
düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.
(3) Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem
yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi
başvuruyu ilgili deftere kaydeder.
(4) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre
işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş
sayılır.
MADDE 264. - (1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin
belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.
(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve
yetkili olan mercie gönderir.
Cumhuriyet savcısının başvuru
sonucunun kapsamı
MADDE 265. - (1) Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen
karar, sanık lehine bozulabilir veya değiştirilebilir. Cumhuriyet savcısı,
kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde
tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
Başvurudan vazgeçilmesi ve
etkisi
MADDE 266. - (1) Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii
tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı
tarafından sanık lehine yapılan
başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
(2) Müdafiin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması
koşuluna bağlıdır.
(3) 150 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, kendisine müdafi atanan
şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan
kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiin iradesi
çelişirse müdafiin iradesi geçerli sayılır.
İKİNCİ
KISIM
Olağan
Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
İtiraz
İtiraz olunabilecek kararlar
MADDE 267. - (1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme
kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz usulü ve inceleme
mercileri
MADDE 268. - (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm
koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden
itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya
tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle
yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı
ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse
kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye
yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi,
yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı
inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak
itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve
bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların
incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması
hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için
birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın
ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup
oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına
karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki
mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza
dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara
yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire
başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi;
son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.
İtirazın kararın yerine
getirilmesinde etkisi
MADDE 269. - (1) İtiraz, kararın yerine getirilmesinin geri bırakılması sonucunu
doğurmaz.
(2) Ancak, kararına itiraz edilen makam veya kararı inceleyecek merci, geri bırakılmasına karar verebilir.
İtirazın Cumhuriyet savcısına ve
karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması
MADDE 270. - (1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için
itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve
araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da
emredebilir.
Karar
MADDE 271. - (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında
duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet
savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
(2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında
da karar verir.
(3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.
(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa
merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
İKİNCİ BÖLÜM
İstinaf
İstinaf
MADDE 272. - (1) İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna
başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin
hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir.
(2) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu
öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna
başvurulabilir.
(3) Ancak;
a) Sonuç olarak belirlenen ikibin lira dahil adlî para cezasına
mahkûmiyet hükümlerine,
b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren
suçlardan beraat hükümlerine,
c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere,
Karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
MADDE 273. - (1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde
hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda
bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime
onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda
açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.
(3) Asliye ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları,
mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza
mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi
içerisindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o
yer Cumhuriyet Başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf
yoluna başvurabilirler.
(4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma
isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette
suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin
nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.
(5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini
gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere
tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu
husustaki cevaplarını bildirebilirler.
Eski hâle getirme süresi içinde
istinaf süresinin işlemesi
MADDE 274. - (1) Sanık, yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hâle
getirme isteminde bulunabilir. Eski hâle getirme süresi içinde de istinaf
süresi işler. Sanığın eski hâle getirme isteminde bulunduğu hâllerde, ayrıca
istinaf isteminde bulunması gerekir. Bu hâlde istinaf istemi ile ilişkili
işler, eski hâle getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.
MADDE 275. - (1) Süresi içinde yapılan istinaf başvurusu, hükmün kesinleşmesini
engeller.
(2) Hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet savcısına veya ilgililere
gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna
başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde
tebliğ edilir.
İstinaf isteminin hükmü veren
mahkemece reddi
MADDE 276. - (1) İstinaf istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra veya aleyhine
istinaf yoluna başvurulamayacak bir hükme karşı yapılmışsa ya da istinaf yoluna
başvuranın buna hakkı yoksa, hükmü veren mahkeme bir kararla dilekçeyi
reddeder.
(2) İstinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet savcısı veya ilgililer, ret
kararının kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye
mahkemesinden bu hususta bir karar vermesini isteyebilirler. Bu takdirde dosya
bölge adliye mahkemesine gönderilir. Ancak, bu nedenle hükmün infazı
ertelenemez.
MADDE 277. - (1) 276 ncı maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf
dilekçesi veya beyana ilişkin tutanağın
bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren
yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.
(2) Karşı taraf sanık ise, bir tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine
yapılacak bir beyanla da cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için
belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine sunulmak
üzere, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilir.
(3) 262 ve 263 üncü madde hükümleri saklıdır.
Bölge adliye mahkemesi
Cumhuriyet savcısının görevi
MADDE 278. - (1) Dava dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına
geldiğinde incelenerek, varsa tebligat eksikliklerinin giderilmesi sağlandıktan
ve sunulması gereken belge ve deliller de eklendikten sonra, yazılı düşünceyi
içeren bir tebliğname ile birlikte bölge adliye mahkemesi ceza dairesine
verilir. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname ilgililere de tebliğ olunur.
Dosya üzerinde ön inceleme
MADDE 279. - (1) Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda;
a) Bölge adliye mahkemesinin yetkili olmadığının anlaşılması hâlinde dosyanın yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine,
b) Bölge adliye mahkemesine başvurunun süresi içinde yapılmadığının,
incelenmesi istenen kararın bölge adliye mahkemesinde incelenebilecek
kararlardan olmadığının, başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması
hâlinde istinaf başvurusunun reddine,
Karar verilir.
Bölge adliye mahkemesinde
inceleme ve kovuşturma
MADDE 280. - (1) Bölge adliye mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini,
dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi
bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir
eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu
saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir
hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın
yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine
veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine
gönderilmesine,
c) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra ilk derece
mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesine ve duruşma
hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
Duruşma hazırlığı
MADDE 281. - (1) Duruşma hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkanı veya
görevlendireceği üye, 175 inci madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü
saptar; gerekli çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi
başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının
reddedileceği ayrıca bildirilir.
(2) Mahkemece, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine
ve keşfin yapılmasına karar verilir.
İstisnalar
MADDE 282. - (1) Duruşma açıldığında aşağıda gösterilen istisnalar dışında bu
Kanunun duruşma hazırlığı, duruşma ve karara ilişkin hükümleri uygulanır:
a) Duruşma, bu Kanunun öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra
görevlendirilen üyenin inceleme raporu okunur.
b) İlk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü de okunur.
c) İlk derece mahkemesinde dinlenilen tanıkların ifadelerini içeren
tutanaklar ile keşif tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesi
duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler, yapılmışsa keşif ve
bilirkişi açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar okunur.
d) Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen
tanık ve bilirkişiler çağrılır.
Sanık lehine başvurma hâlinde
verilecek hüküm
MADDE 283. - (1) İstinaf yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm,
önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
Direnme yasağı
MADDE 284. - (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez;
bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.
(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.
Özel kanunların temyize ilişkin
hükümleri
MADDE 285.- (1) Türk Ceza Kanununun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü
hariç; diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya
başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına
giren dava ve işlere ilişkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine
karşı istinaf yoluna başvurulur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Temyiz
Temyiz
MADDE 286. - (1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan
hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis
cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf
başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis
cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk
derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye
mahkemesi kararları,
d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden
verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi
kararları,
e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına
ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren
suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak
bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun
esastan reddine dair kararları,
g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik
tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye
mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına,
güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı
hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye
mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.
Hükümden önceki kararların temyizi
MADDE 287. - (1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun
yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz
olunabilir.
Temyiz nedeni
MADDE 288. - (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka
aykırılıktır.
Hukuka kesin aykırılık hâlleri
MADDE 289. - (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda
yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme
katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu
istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna
aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya
yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması
gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının
sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Sanığın yararına olan kurallara
aykırılık
MADDE 290. - (1) Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine
hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez.
Temyiz istemi ve süresi
MADDE 291. - (1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde
hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda
bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime
onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda
açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.
Eski hâle getirme süresi içinde
temyiz süresinin işlemesi
MADDE 292. - (1) Sanığın aleyhine, yokluğunda verilen hükümlerde eski hâle getirme
istemiyle ilgili olarak 274 üncü madde hükümleri uygulanır.
Temyiz başvurusunun etkisi
MADDE 293. - (1) Süresi içinde yapılan temyiz başvurusu, hükmün kesinleşmesini
engeller.
(2) Hüküm, temyiz eden Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir.
Temyiz başvurusunun içeriği
MADDE 294. - (1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz
başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.
Temyiz gerekçesi
MADDE 295. - (1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu
için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren
yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri
içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz
isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.
(2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya
müdafii tarafından imza edilerek verilir.
(3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine
yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır.
Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında
ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır.
Temyiz isteminin kabule değer
sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi
MADDE 296. - (1) Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya
temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı
yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile
temyiz istemini reddeder.
(2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün
içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde
dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı
ertelenemez.
Temyiz dilekçesinin tebliği ve
cevabı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevi
MADDE 297. - (1) 296 ncı maddeye göre hükmü veren bölge adliye mahkemesince
reddedilmeyen temyiz istemine ilişkin dilekçesinin bir örneği karşı tarafa
tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı
olarak cevabını verebilir.
(2) Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava
dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(3) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü
temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi hâlinde
sanık veya müdafii ile katılan veya vekillerine ilgili dairesince tebliğ
olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak cevap
verebilir.
(4) Üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatlar, ilgililerin dava
dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur.
(5) 262 ve 263 üncü madde hükümleri saklıdır.
Temyiz isteminin reddi
MADDE 298. - (1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün
temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz
dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.
Duruşmalı inceleme
MADDE 299. - (1) On yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay,
incelemelerini sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki istemi üzerine veya
re'sen duruşma yoluyla yapar. Duruşma gününden sanığa, katılana, müdafi ve
vekile haber verilir. Sanık, duruşmada hazır
bulunabileceği gibi, kendisini bir müdafi ile de temsil ettirebilir.
(2) Sanık, tutuklu ise duruşmaya katılmak isteminde bulunamaz.
Duruşmada usul
MADDE 300. - (1) Duruşmadan önce görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından
hazırlanan rapor üyelere açıklanır. Üyeler, ayrıca bizzat dosyayı incelerler.
Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır.
(2) Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği
Yargıtay Cumhuriyet savcısı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve
savunmalarını açıklar. Temyizi istemiş olan tarafa önce söz verilir. Her hâlde
son söz sanığındır.
Temyizde incelenecek hususlar
MADDE 301. - (1) Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz
istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu
belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.
Temyiz isteminin esastan reddi
veya hükmün bozulması
MADDE 302. - (1) Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka
uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü
etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri
ilâmda ayrı ayrı gösterilir.
(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda,
dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri
de ilâmda gösterilir.
(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak
saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.
Yargıtayca davanın esasına
hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi
MADDE 303. - (1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka
aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın
esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir:
a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın
düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması
gerekirse.
b) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iddiasına uygun olarak sanığa
kanunda yazılı cezanın en alt derecesini uygulamayı uygun görürse.
c) Mahkemece sabit görülen suçun unsurları, niteliği ve cezası hükümde
doğru gösterilmiş olduğu hâlde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış
ise.
d) Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun, suçun cezasını azaltmış ve
mahkemece sanığa verilecek cezanın belirlenmesinde artırma sebebi kabul
edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç olmaktan çıkarılmış ise birinci
hâlde daha az bir cezanın hükmolunması ve ikinci hâlde hiç ceza hükmolunmaması
gerekirse.
e) Sanığın açıkça saptanmış olan doğum ve suç tarihlerine göre verilecek
cezanın belirlenmesinde gerekli indirim yapılmamış veya yanlış indirim yapılmış
ise.
f) Artırma veya indirim sonucunda verilecek ceza süresi veya miktarının
belirlenmesinde maddî hata yapılmış ise.
g) Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesindeki sıralamanın gözetilmemesi
yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise.
h) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve
Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık mevcutsa.
Yargıtay kararının gönderileceği
merci
MADDE 304. - (1) Yargıtayca 302 nci maddenin birinci fıkrası veya 303 üncü madde
uyarınca verilen kararlara ilişkin dosya, hükmü veren bölge adliye mahkemesine
gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Bölge adliye
mahkemesi, dosyayı Yargıtaydan geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde
gereğinin yapılması için ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmek üzere bölge
adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına verir.
(2) Yargıtay, dosyayı 303 üncü maddede belirtilenlerin dışında kalan
hâllerde yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye
mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir.
(3) Hüküm, mahkemenin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya
yetkili görmesinden dolayı bozulmuşsa, Yargıtay aynı zamanda dosyayı görevli
veya yetkili mahkemeye gönderir.
(4) İlk derece mahkemesi tarafından doğrudan temyiz yolu açık bulunan
hükümlerle ilgili olarak verilen karara ilişkin dosya, hükmü veren ilk derece
mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
Yargıtayda hükmün açıklanması
MADDE 305. - (1) Hüküm, 231 inci madde gereğince açıklanır. Buna olanak bulunmadığı
takdirde duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde karar verilir.
Hükmün bozulmasının diğer
sanıklara etkisi
MADDE 306. - (1) Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde
bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da
temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.
Davaya yeniden bakacak
mahkemenin işlemleri
MADDE 307. - (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak
bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini
sorar.
(2) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de
davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya
gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya
devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında
verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi
gerekir.
(3) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin
direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca
verilen kararlara karşı direnilemez.
(4) Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı
veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen
hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
ÜÇÜNCÜ
KISIM
Olağanüstü
Kanun Yolları
BİRİNCİ BÖLÜM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz
Yetkisi
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının itiraz yetkisi
MADDE 308. - (1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı, re'sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın
lehine itirazda süre aranmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Kanun Yararına Bozma
Kanun yararına bozma
MADDE 309. - (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz
incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık
bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması
istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
yazılı olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar
veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine
verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse,
karar veya hükmü kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara
ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma
sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya
savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine
ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama
sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan
cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise,
aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın
kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif
cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının kanun yararına başvurması
MADDE 310. - (1) 309 uncu maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü
fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak
re'sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.
(2) 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanı tarafından başvurulduğunda bu
yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yargılamanın Yenilenmesi
Hükümlü lehine yargılamanın
yenilenmesi nedenleri
MADDE 311. - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı
hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü
etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı
tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur
dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini
gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu
hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız
başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında
sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması
ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair
Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu
aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş
kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde
istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar
hakkında uygulanır.
İnfazın geri bırakılması veya
durdurulması
MADDE 312. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak
mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.
Yargılamanın yenilenmesine engel
olmayan hâller
MADDE 313. - (1) Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın
yenilenmesi istemine engel olmaz.
(2) Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, kardeşleri yargılamanın yenilenmesi
isteminde bulunabilirler.
(3) İkinci fıkrada sayılan kişilerin yokluğu hâlinde, Adalet Bakanı da
yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilir.
Sanık veya hükümlünün aleyhine
yargılamanın yenilenmesi nedenleri
MADDE 314. - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı
hâllerde sanık veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu
ile tekrar görülür:
a) Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme
etkili olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını
veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini
yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise.
c) Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde
güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunmuşsa.
Yargılamanın yenilenmesinin
kabul edilmeyeceği hâl
MADDE 315. - (1) Kanunun aynı maddesinde
yer almış sınır
içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın
yenilenmesi kabul edilemez.
(2) Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa,
yargılamanın yenilenmesi yoluna
gidilemez.
Bir suça dayanan yenileme
istemlerinin kabulü koşulları
MADDE 316. - (1) Bir suç iddiasına
dayandırılan yenileme istemi, ancak bu fiilden dolayı kesinleşmiş bir
mahkûmiyet hükmü verilmiş veya mahkûmiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli
delil bulunmaması dışında bir nedenle ceza soruşturmasına başlanamamış veya sürdürülememişse
kabul edilebilir. Bu madde, 311 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde
yazılı hâlde uygulanmaz.
Yenileme istemi hakkında
uygulanacak hükümler
MADDE 317. - (1) Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın
yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır.
(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi, bunun yasal nedenleri ile dayandığı
delilleri içerir.
Yenileme isteminin kabule değer
olup olmadığı kararı ve mercii
MADDE 318. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu
mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.
(2) 303 üncü madde gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde
de hükmü vermiş olan mahkemeye başvurulur.
(3) Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair
olan karar, duruşma yapılmaksızın verilir.
Yenileme isteminin kabule değer
görülmemesi nedenleri ve kabulü hâlinde yapılacak işlem
MADDE 319. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde
yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden
gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule
değer görülmeyerek reddedilir.
(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi
gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.
Delillerin toplanması
MADDE 320. - (1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa
delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi
görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir.
(2) Delillerin mahkemece veya naip hâkim tarafından veya istinabe
suretiyle toplanması sırasında, soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.
(3) Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında
hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini
bildirmeleri istenir.
Yenileme isteminin esassız
olmasından dolayı reddi, aksi takdirde kabulü
MADDE 321. - (1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli
derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentleri ile 314 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların
önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın
yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın
açılmasına karar verir.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna
gidilebilir.
Duruşma yapılmaksızın yenileme
isteminin incelenmesi
MADDE 322. - (1) Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli
delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi
isteminin reddine karar verir.
(2) Diğer hâllerde de mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet
savcısının uygun görüşünü aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhâl
beraatine karar verir.
(3) Mahkeme beraat kararı ile beraber önceki hükmün ortadan
kaldırılmasını da karar altına alır.
(4) Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri
Devlet Hazinesine ait olmak üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmî
Gazete ile ilân olunacağı gibi mahkemenin takdirine göre diğer gazetelerle de
ilân edilebilir.
Yeniden duruşma sonucunda
verilecek hüküm
MADDE 323. - (1) Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar
veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.
(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa,
yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir
cezayı içeremez.
(3) Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer
olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya
kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu
Kanunun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.
YEDİNCİ
KİTAP
Yargılama
Giderleri ve Çeşitli Hükümler
BİRİNCİ
KISIM
Yargılama
Giderleri
Yargılama giderleri
MADDE 324. - (1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile
soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet
Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler
yargılama giderleridir.
(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği
gösterilir.
(3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken
paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler.
(4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu
hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004
sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir.
(5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık
için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu
giderler Devlet Hazinesince karşılanır.
Sanığın yükümlülüğü
MADDE 325. - (1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün
yargılama giderleri sanığa yüklenir.
(2) Cezanın ertelenmesi hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Yargılamanın değişik evrelerinde yapılan araştırma veya işlemler
nedeniyle giderler meydana gelmiş olup da, sonuç sanık lehine ortaya çıkmış
ise, bu giderlerin sanığa yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olacağı
anlaşıldığında mahkeme, bunların kısmen veya tamamen Devlet Hazinesine
yüklenmesine karar verir.
(4) Hüküm kesinleşmeden sanık ölürse, mirasçılar giderleri ödemekle
yükümlü tutulmazlar.
Bağlantılı davalarda giderler
MADDE 326. - (1) Birden çok suçtan dolayı aleyhinde kovuşturma yapılmış olan kimse,
bunların bir kısmından mahkûm olmuş ise, beraat ettiği suçların
duruşmasının gerektirdiği giderleri
ödemekle yükümlü değildir.
(2) İştirak halinde işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara,
sebebiyet verdikleri yargılama
giderleri ayrı ayrı yükletilir.
Beraat veya ceza verilmesine yer
olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider
MADDE 327. - (1) Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen
kişi, sadece kendi kusurundan ileri
gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.
(2) Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet
Hazinesince üstlenilir.
Karşılıklı hakaret hâllerinde
gider
MADDE 328. - (1) Karşılıklı hakaret hâllerinde taraflardan biri veya her ikisi
hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi; bunlardan birinin
veya her ikisinin giderleri karşılamaya mahkûm edilmelerine engel olmaz.
Suç uydurma ve iftira gibi
hâllerde gider
MADDE 329. - (1) Suç uydurup iftirada bulunduğu sabit olan kimse, bu nedenle
yapılmış giderleri ödemeye mahkûm edilir.
Kanun yollarına başvuru
sonucunda gider
MADDE 330. - (1) Kanun yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun reddolunmasından
ileri gelen giderleri öder. Kanun yollarına başvuran Cumhuriyet savcısı ise,
sanığın ödemek zorunda bulunduğu giderler Devlet Hazinesine yükletilir.
(2) Kanun yoluna başvuranın istemi kısmen kabul olunmuş ise, mahkeme
uygun gördüğü şekilde giderleri bölüştürür.
(3) Kesinleşmiş bir hüküm ile sonuçlanan bir duruşma hakkındaki
yargılamanın yenilenmesi isteminden ileri gelen giderler hakkında da aynı hüküm
geçerlidir.
(4) Eski hâle getirme isteminden doğan giderler, hasım tarafının esassız
karşı koymasından meydana gelmiş değilse, bu istemi ileri sürene yükletilir.
İKİNCİ
KISIM
Çeşitli
Hükümler
Adlî tatil
MADDE 331. - (1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl ağustosun birinden
eylülün beşine kadar tatil olunur.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi
sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız
tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince
görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği
günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.
Bilgi isteme
MADDE 332. - (1) Suçların soruşturma ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcısı,
hâkim veya mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere on gün içinde
cevap verilmesi zorunludur. Eğer bu süre içinde istenen bilgilerin verilmesi
imkânsız ise, sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği aynı süre
içinde bildirilir.
(2) Bilgi istenen yazıda yukarıdaki fıkra hükmü ile buna aykırı hareket
etmenin Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesine aykırılık oluşturabileceği
yazılır. Bu durumda haklarında kamu davasının açılması, izin veya karar
alınmasına bağlı bulunan kişiler hakkında, yasama dokunulmazlığı saklı kalmak
üzere, doğrudan soruşturma yapılır.
Yönetmelik
MADDE 333. - (1) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, aksine hüküm bulunmadıkça,
ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılır.
Yürürlük
MADDE 334. - (1) Bu Kanun, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 335. - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.