VII. Demirel Hükümeti Koalisyon Protokolü (DYP - SHP)

GİRİŞ

20 Ekim 1991 Millet Meclisi Genel seçimlerinin kesin sonuçları ilan edilmiş ve bu seçimlerle oluşan Parlementonun yapısı netleşmiştir.

20 Ekim 1991Genel seçimleri, DYP’yi birinci parti olarak çıkarmış, fakat hiçbir siyasi gruba tek başına hükümet kurma olanağı vermemiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı, demokratik mekanizmanın gereği olarak, seçimler sonucunda en çok milletvekili kazanan parti lideri sıfatıyla DYP Genel Başkanı Sayın Demirel’i hükümet kurmakla görevlendirmiştir.

DYP ve SHP arasında bir koalisyon hükümeti kurulmasına, ilgili tarafların yetkili kurullarınca karar verilmiştir.

DYP ve SHP arasında oluşan bu koalisyon hükümeti, DYP’nin % 27.2 ve SHP’nin % 20.8 oy tabanıyla toplam % 48 oranında millet iradesi desteğine sahip bir hükümettir.Böyle bir halk desteğine sahip bulunan koalisyon Türkiye’ de son 11 yılın en geniş tabanlı hükümeti olarak yüce Türk Milletinin huzuruna çıkmaktadır.Bu genişlikte oy desteğini temsil eden ve halkımızın özlemlerini yansıtan böyle bir hükümetin, sürekli olması ve ülkemizin sorunlarını çözmesi için her türlü çaba gösterilecektir.

Türkiye’de yeni bir ümitle, yeni bir hükümeti görev başına getirmek üzeredir.

Hükümetin önünde bulunan “sorunlar tablosu” çözümü bulunan, ama zorluğu tartışılmaz olumsuzluklarla doludur.

Her gün ülkenin pek çok yerinde etkisini gösteren anarşi ve terör can almaya devam etmekte, güvenlik güçleri mensupları ve masum vatandaşlarımız şehit edilmekte, büyük illerimizde soygunlar birbirini izlemekte, faili meçhul cinayetlerin sayısı artmaktadır.

Türkiye, Birleşmiş Milletler ölçütlerine göre insan hakları ve demokrasi değerlendirilmesinde 66 ıncı sıraya düşmüştür.Ekonomik bakımdan ise; 24 OECD ülkesi içinde en pahalı ve en fakir, işsizi en çok, en az elektrik, en az demir-çelik kullanan, kişi başına en az otomobili, en az telefonu bulunan bir ülke durumundadır.

1991 yılında büyüme hızı sadece % 2.2 olabilen ülkemizde yaşam on yılda 70 defa pahalılanmış, dünyada gelir dağılımı en bozuk ilk 10 ülke arasına girmiş, nüfusunun % 50’si sosyal güvenlikten yoksun, dünyanın en borçlu ülkeleri arasında yer almıştır.

Yatırım ve sanayileşmesi hemen hemen durmuş, işsiz sayısı artmış, pahalılığı önleyememiş, 40 ilinin dışa göç verdiği Türkiye, yolsuzluk iddialarının doruğa çıktığı, bu bozuk sosyal yapısı ile halkın gelecek ümitlerinin giderek karamsarlığa dönüştüğü bir noktadadır.

Ekonomik ve toplumsal alanda yaşanan olumsuzlukların yanısıra, Türkiye, kamu yönetimi açısından da son yıllarda ağır bir tahribata maruz kalmıştır.

Devlet yöneticiliğinin ve Cumhuriyet geleneklerinin sorumluluğuyla bağdaşmayan bir yönetimin elinde ülkemizin kurumsal yapısı görülmedik bir yozlaşmaya ve çürümeye itilmiştir.

Bu ortamdan vatandaşlarımız önemli ölçüde etkilenmiş; birey olarak kendine güvenen ve toplumsal dayanışmanın erdemine inanan yurttaşlar yerine, kendini kurtarma amacına yönelik örgütsüz ve ürkek bir insan tipi yaratılmaya çalışılmıştır.

Bu nedenle yeni Hükümet, ekonomik ve siyasal yaşamı sağlıklı bir düzeye ulaştırmakla sınırlı kalmayacak, Türkiye‘nin devlet ve toplum yapısını yeniden onarmak göreviyle karşı karşıya bulunacaktır.

DYP ve SHP, kuracakları ortak hükümetin aşağıdaki hedefler ve görüşler etrafında ülkeyi yönetmesi konusunda anlaşmaya varmışlardır;

TEMEL İLKELER

- Özgürlükçü, katılımcı ve her anlamda tam demokratik rejim,Tük Milletinin vazgeçilmez;feda edilemez, ödün verilemez yaşam tarzıdır.

- Bu bağlamda, millet iradesinin mutlak üstünlüğü ve egemenliğin, kayıtsız-şartsız Türk Milletine ait olduğu ilkesi,ülkemiz için, herşeyin hareket noktasıdır.

- Türkiye, devleti,ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür; ülkemizin bölünmez bütünlüğü tartışılamaz. Türkiye’ nin üniter devlet niteliği, toplumsal yapımızdan kaynaklanan tarihsel ve geleneksel bir beraberlik ve birlik fikrini yansıtmaktadır. Bu birlik ve beraberlik, ortak bir “siyasi kültürün” sonucudur. Bu beraberlik ve birliğin zedelenmesinin, kesinlikle kimseye yararı yoktur.

Bu nedenle, Türkiye Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü her şartta sonuna kadar savunmaya ve kesinlikle korumaya kararlıyız.

- Ülkemizin, günümüz siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarını dikkate alan, sivil toplumun gelişmesini amaçlayan katılımcı ve tam demokratik bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğu kesindir. Zira, Türk toplumu, kendisine kabul ettirilmiş ve bu nedenle de, 9 yıl gibi kısa bir süre içinde yaşlanmış ve ülke gereksinimlerinin tamamen gerisinde kalmış bir Anayasa ile yönetilmeye devam edilemez.

Türkiye’nin ihtiyacı olan Anayasa, hukukun üstünlüğünü vazgeçilmez ilke sayan,tam demokratik ve çoğulcu sistemi öngören, çağdaş bir Anayasa olacaktır.

Kişi ve kurumların, hak ve özgürlükleri, bu Anayasa’da çağımızın en gelişmiş anlayışında sergilenecektir.

Böyle bir Anayasa’nın siyasi partiler başta olmak üzere, ülkedeki ilgili kuruluşların ve halkımızın uzlaşması sonucu oluşmasını önermekteyiz. Zira, şuna kesinlikle inanıyoruz ki, katılımcı demokrasilerde “genel mutabakat”, anayasaların kalıcılığına hizmet edecektir.

- Paris Şartı ve bunu inceleyen bütün belgelerde yer alan insan haklarına ilişkin temel ilkeler, devletimizin ve toplumumuzun tüm katmanları için vazgeçilmez ön şartlar ve yaşamsal verilerdir. Bu veriler, Türk demokrasisinin, ayrılmaz tamamlayıcılarıdır. Hükümet bu ilkeleri hukuk sistemi içine almaya ve gerçeklik kazandırmaya kararlıdır.

Türkiye’ de insan hakları uygulamaları, ülkemizin, uluslararası taahhütleri, siyasal rejimi ve batı ile bütünleşme yolundaki iradesiyle uyumlu hale getirilecektir.

Bu protokolle kurulacak hükümet, “12 Eylül hukuku kalıntıları” olarak nitelendirilebilecek, yasal düzenlemeleri, uygulamaları ve kısıtlamaları hızla yürürlükten kaldırarak, her alanda , tam demokratik bir siyasal ortamı yaratmak gerekliliğine kesinlikle uyacaktır.

Ayrıca, 12 Eylül 1980’de oluşan Milli Güvenlik Konseyi ile bu dönemin diğer yönetim yetkilililerini her türlü “cezai,mali veya hukuki sorumluluğun “ dışında tutan Anayasanın geçici 15 inci maddesi objektif ve evrensel hukuka aykırıdır.Bu nedenle, bu hükmü yürürlükten kaldırmak için TBMM’de, gerekli çoğunluğu, bulma çalışmaları sürdürülecektir.

Siyasal yaşamın temel hak ve özgürlükler çerçevesinde yeniden kurumlaşması sağlanacaktır. Yargı kanun olmadan kapatılan siyasi parti ve kuruluşların uğradığı haksızlıkların giderilmesi, yasakların kalkması ve hakların iadesi yoluna gidilecektir.

- Ülkemizde, çok seslilikle birlilikte; uzlaşma, barış ve yapıcı müzakere ve tartışmalar ortamının oluşturulması ve hoşgörünün toplumumuza ve siyasi yönetimlere ilke olarak hakim olmasının yararı açıktır. Ancak bu sayededir ki, hoşgörünün, barışın sosyal ve ekonomik huzurun hakim olduğu bir toplumsal dayanışma Türkiye’sini meydana getirmek mümkün olacaktır. Koalisyon Hükümeti, hoşgörü ve sosyal barışı, toplumun bütün katmanlarına yayacak ortamı yaratmaya kararlıdır.

Gelişen dünya ile bütünleşme ve evrensel değerleri savunma, Türkiye’nin kendi gelenekleri ile de bağdaştırarak sürdüreceği bir gelişme sürecidir.Türkiye, gelişmek yoluna devam ederken, bu süreçten ayrılmayı asla düşünemez.

İnanç, düşünce,anlatım özgürlükleri çağdaş bir toplumun temelidir, kısıtlanamaz. Laik ve Atatürk ilkelerine bağlı Türkiye, aynı zamanda din ve inanç özgürlüğünü toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir ilkesi sayar.

Hükümet, çağdaş akım ve gelişmlere paralel bir basın özgürlüğü anlayışını kesinlikle oluşturmak ve uygulamaya koymak kararındadır.

EKONOMİDE TEMEL YAKLAŞIM

- Halkımızın, enflasyon ve geçim sıkıntısından kesinlikle ve en kısa süre içinde kurtarılması, ülkenin en yaşamsal sorunudur. Bu konuda, ekonominin finans biliminin ve güncel tekniklerin gerektirdiği bütün araçlar aynı anda yürürlüğe konacak ve halkımızın, geçim sıkıntısından kurtarılması için bütün olanaklar harekete geçirilecektir.

Hükümet, halkımızı ekonomik rahatlığa kazuşturmak için, ekonominin işlerliğine istikrar ve tutarlılık geliştirmeye kararlıdır. Bu alanda alınacak tüm önlemler, objektif etkin ve tutarlı olacak ve vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal korunması esas amacı oluşturacaktır.

- Denk bütçe kuralı, hükümetimizintemel amacıdır. Bunun için, ülkenin tüm mali ve ekonomik olanakları en iyi şekilde kullanılacak ve maliye ve ekonominin en ileri tekniklerine başvurularak, devletin bütün hesaplarının, bir çatı altında toplanması sağlanacaktır. Böylece devletin son derece dağıtılmış ve çok önemli kısmı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetimi dışına çıkarılmış gelir ve gider dengeleri toparlanacaktır.

Bu uygulamanın sonucu olarak, birkaç fon hariç, diğer fonlar, devlet bütçesi çatısı altına sokulacaktır.

Kamu harcamaları, ciddi bir denetim ve disiplin altına alınacak, israf dönemine son verilecektir.

Vergi reformu ile birlikte çok etkin bir vergi denetim mekanizması kurulacak ve vergi kaçırma eylemlerine son vemek için çaba gösterilecektir.

Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasına yönelik düzenlemeler yapılacaktır.

- Dışa açık pazar ekonomisini, tüm koşulları ve unsurlarıyla oluşturmak ve uygulamaya geçirmek, ekonomik ve sosyal kalkınmamız için sorunlu bulunmaktadır. Türkiye, ancak,serbest piyasa ekonomisi kurallarının sosyal devlet ve dengeli kalkınma anlayışının ciddi ve tutarlı uygulamalarıyla gelişmişliğe erişebilecektir.

- Refahı tabana yaymak ve gelir dağılımındaki çarpıklıkları eritmek için gerekli bütün önlemlerin alınması, ülkenin önemli ve acil gereksinimidir. Vergi reformu dahil, bu konuya ilişkin tüm önlemler paketi yürürlüğe mutlaka konacak ve toplumsal adaleti sağlayıcı uygulamalarla,halkımızın,ekonomik ve sosyal huzura kavuşması sağlanacaktır.

TARIM

- Tarım sektörü, çiftçi ve köylünün kalkındırılması hükümetimizin yönlendireceği temel destek politikalarımızın en önemlilerinden birini oluşturmaktadır.

Bu nedenle, bu kesimin koşullarının iyileştirilmesi ve ülke kalkınmsının, köy ve köylüden başlatılarak gerçekleştirilmesi için, gereken önlemler alınacaktır. Bu bağlamda, bir “Kırsal Sanayi” oluşturulması, üretimi arttırmak ve köylü ve çiftçimizi işsizlikten kurtararak daha dinamik bir üretici haline getirmek için, ele alınacak ilk önlem olarak düşünülecektir.

Tarım sektöründe verimliliğin arttırılması için mali, teknolojik ve çiftçi eğitimine yönelik tüm önlemleri almak kararındayız.

Tarım ürünlerinden kesilen stopaj vergisi kaldırılacak; tarım girdilerinden katma değer vergisi alınmayacaktır.

Küçük çiftçi borçları, faiz ve cezaları ile birlikte konsolide edilecek ve makul bir bölümü bir defaya mahsus olmak üzere affedilecektir.

ORMAN

Orman köylülerini ekonomik suç işler durumda bırakan şartlar ve yasalar yeniden gözden geçirilecektir. Orman köylüsünün istihdam sorunu önemle ele alınacaktır.

Orman gelirlerinin bir bölümü, orman köylüsüne tahsis edilecektir.

MADENCİLİK

Madencilik sektöründe en önemli husus, madenlerin verimli etken ve rezervleri koruyan bir biçimde çıkarılmasıdır.

Düşük tenörlü madenlerimizin üretme-arıtma-zenginleştirme işlemleriyle ilgili yatırımlar desteklenecektir.

Özellikle üstün teknolojili yatırımların sektöre çekilebilmesi amacıyla yabancı sermaye teşvik edilecektir.

SOSYAL DEVLET

- Türkiye, sosyal devleti gerçekleştirmek zorundadır. Hükümet bu doğrultuda mutlaka tüm kurumsal ve diğer önlemleri alacaktır.

- Sendikal hakların ülkemizde, ILO standartlarına uygun çerçevede kurumsallaşması sağlanacaktır. İşçi işveren ilişkilerinin Türkiye’de sosyal güvenceleri geliştirici ve sosyal barışı güçlendirici yönde olması sağlanacaktır.

- Sosyal güvenlik ağı, bütün vatandaşları kapsayacak şekilde hızla genişletilecektir.

- Kadınlarımızın 20, erkeklerimizin 25 hizmet yılını tamamlamarı halinde; yaş haddine bakılmaksızın, isteyenlerin emeklilikleri sağlanacaktır.

- Memur ve emekli hukuku yeniden gözden geçirilecek, çalışanlarla onların emeklileri arasındaki farkın fazla açılması önlenecektir.

- Asgari ücret,aşamalı biçimde, vergi dışı bırakılacaktır.

- Süper emeklilerin durumları düzeltilecektir.

- Bağ-Kur’un mali yapısı yeniden düzenlenecek ve Bağ-kur üyelerinin zarar görmeleri, kesinlikle önlenecektir.

- Küçük esnaf ve sanatkarlarımızı sosyal güvenliğe kavuşturan Bağ-Kur Kanunu’nun uygulamada aksayan yönleri düzeltilecektir.

SSK’nın ve Bağ-Kur’un sağlık hizmetleri geliştirilip, iyileştirilecektir.

-İşsizliğin önlenmesi, köylü, çiftçi, işçi, memur, emekli, dul ve yetim ve her kesimdeki vatandaşımızın bir yaşam rahatına kavuşturulması Türkiye’nin temel sorunudur. Bugün, ülkenin getirildiği noktada, bu kesimlerin sıkıntılarından kurtarılması, yönetimimizin, vazgeçilmez ve hiçbir suretle ertelenemez görevidir.

- İşsizlik sigortası sistemi tesis edilecek ve aşamalı olarak uygulamasına geçilecektir.

- Kamu görevlilerine sendikal hak ve özgürlüklerini tanıyacak gerekli yasal düzenlemeler yapılacak; bunu Anayasal güvencelerine kavuşturmak yönünde gerekli girişimler başlatılacaktır.

- Ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatında önemli bir yeri bulunan ve ulusumuzun temel yapısını teşkil eden esnaf ve sanatkarlarımızın güçlenmesine özel bir önem verilecektir.

SAĞLIK POLİTİKASI

Ülkenin sağlık sorunlarının boyutu ve özelliklerinin bilinci içinde, süreklilik gösterecek “Ulusal bir sağlık politikası” yerleştirilecektir.

Tek tek bireylerin ve toplumun bütününün sağlığını korumak, kişi ve ailelerin ödeme gücüne bağlı olmadan hastalıklarını tedavi etmek için sağlık hizmetleri yurt düzeyinde yaygınlaştırılarak yeniden örgütlenecektir. Yerleşme yerlerinin en uç biriminden başlayarak sağlıkevinden özel ihtisas hastaneleri ve tıp fakültelerine uzanan bir sevk zinciri içinde sağlık hizmeti sunulacaktır.

Ayrı ayrı kurumlarda dağılmış olan altyapı tesisleri büyük ölçüde birleştirilecektir. Sağlık hizmeti, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve SSK, üniversiteler, Milli Savunma Bakanlığı ve diğer kamu sağlık kurumları ile özel hastane ve serbest hekimlerden sağlanacaktır.

Toplumun sağlığını korumak temel ilkedir. Ana-çocuk ve aile sağlığı için gerekli temel eğitim ve aşılama ve bağışıklama hizmetleri ailelere sürekli bir biçimde, yaşadıkları yörede sunulacaktır.

Aile planlaması hizmetleri koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemlisi görülerek sağlık örgütü içinde yurt düzeyinde yaygınlaştırılacaktır.

Sağlık örgütünün altyapısı hekim ve destek sağlık personelinin eksikleri hızla tamamlanacaktır. Sağlık hizmetlerinin malî kaynağı devlet bütçesinden ayrılacak, gerçekçi bir bütçe payı i1e hiç bir sosyal güvencesi olmayan 20 milyon dolayındaki vatandaşların sigortalanmasıyla bulardan sağlanacak primlerden oluşacaktır.

Tüm vatandaşlar sigortalanacak ve hepsine tedavi olma imkânını sağlayan yeşil kart verilecektir.

ESNAF VE SANATKAR

Esnaf ve sanatkarların kredi imkânları arttırılacaktır.

Esnaf kefalet kooperatiflerine verilen krediler, ekonomiye daha fazla fayda sağlayacak, daha fazla üyenin yararlanmasına imkân verecek şekilde etkin bir hale sokulacaktır.

Esnaf ve sanatkârların çalışma şartlarını ağırlaştıran vergi mevzuatı dikkatle gözden geçirilecektir.

Esnaf ve sanatkârların daha kolay ve çabuk kredi kullanabilmesi için; Kefalet Kooperatifleri’nin, esnaf ve sanatkârlar kredi kooperatiflerine dönüştürülmesi sağlanacaktır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesine destek verilecektir.

TÜKETİCİNİN KORUNMASI

- Serbest piyasa ekonomisi, ekonomik açıdan güçsüz kişileri sömürmeye yönelik olarak işletilemez. Tüketicinin korunması, çağdaş yönetimlerde serbest pazar ekonomisinin işlevi içindedir.

- Bu nedenle, tüketiciyi koruma yasaları çağdaş bir yaklaşımla çıkarılacak, yürürlüğe konacaktır.

- Hükümetimiz, tüketiciyi her türlü sömürüye karşı korumak için gereken önlemleri alacak ve dünyada, tüketici lehine gelişen tüm akımları ve gönüllü örgütlenmeleri yakından izleyecek, bunların, ü1kemizde de uygulanmasını özendirecektir.

KONUT

- Çoğalan nüfusa ve ülke gereksinimlerine paralel olarak, vatandaşlarımızın konut edinebilmeleri için, gereken ucuz kredi mekanizmaları oluşturulacak, öncelikle hiç evi olmayana kredi verilecek ve vatandaşı konut sahibi edebilecek bir ortam sağlanacaktır.

Gecekondu sorunu ülkemizin bir gerçeğidir. Bu hedefle gecekondu yerleşme bölgelerinin sağlıklı hayat koşullarına hızla kavuşması ve çağdaş kentleşmenin önünde bir engel olmaktan çıkarılması için gereken önlemler alınacaktır.

Hem gecekonduların ıslahını sağlamak ve hem de toplu konutlaşmayı desteklemek amacıyla düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanı yaratılacaktır.

Konut sorununun çözümü bir yandan konut gereksiniminin karşılanması öte yandan ekonominin canlandırılması açısından önemlidir.

Ucuz kentleşmeyi, düzenli, planlı olarak sağlayacak yeni bir anlayış içinde, konut ihtiyacını toplumun her kesimi için çözmeye yönelik yoğun bir uygulama gerçekleştirilecektir.

Konut sorunu, kentleşme olgusu i1e birlikte ve arsa/altyapı/konut bütünlüğünü gözeten bir yaklaşımla çözülecektir. Konut sorununa bir yaşam çevresi yaratılması açısından bakıldığında, “Toplu Konut” girişimlerine özellikle önem verilecektir.Toplu konut alanlarının, toplu taşıma, tüketim, eğitim gibi hizmetlerin karşılanmasını da sağlayacak bir bütünlük içinde bakılacaktır.

Kırsal kesimdeki köylü yurttaşların konutlarına da kredi olanağı sağlanacaktır.

TURİZM

Türkiye’de turizm politikasının saptanmasında sürekli olarak döviz kazanma amacıyla dış turizmi geliştirmeye yönelik bir çaba ağır basmıştır. Ülke çalışanlarının dinlenme gereksinimini karşılamak bu amaca göre sürekli olarak ikincil düzeyde kalmıştır.

Hükümet iç ve dış turizme dengeli bir yönelimin sağlanması için, kitle turizminin geliştirilmesi ilkesine önem verecektir.

Turizm ve dinlenme tesislerinin yatırım ve işletilmesinde kamu, öze1 kesim ve yabancı sermayeden yararlanılacaktır.

Ekonomik açıdan uygun büyüklüklerin altında olmamak koşulu ile yabancı turizm yatırımları, sermaye yapılarına bakılmaksızın özendirilecektir. İşletme aşamasında önemli ölçüde döviz girdisi sağlayacak yabancı işleticilere olanak sağlanacaktır.

Turizmin -alt-yapı dahil- tüm sorunları ele alınacak; turizm desteklenecek ve Türkiye’nin yurt dışında tanıtılması için etkin ve kapsamlı bir kampanya yürütülecektir.

EĞİTİM

Çağdaş, laik, etkin ve yaygın bir eğitim sistemi oluşturulacak ve yürürlüğe konacaktır. Çağdaş ve etkin eğitim, çağdaş toplumun, tartışılmaz gereksinimidir.

- Doğumundan başlayarak her Türk yurttaşının öğrenim ve eğitimi devletin yükümlülüğünde olacak ve parasız eğitim esas kılınacaktır. Zorunlu eğitim en az 8 yıl olacaktır.

- Laik, evrensel, cumhuriyetçi, milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür düşünceye dayalı bir eğitim politikası esastır. Kişilik sahibi, nitelikli insan yetiştirmek amaçtır.

- Temel eğitimden yüksek öğrenimin sonuna kadar her kademe kendi içinde bir bütünlük taşıyacaktır. Her kademeyi tamamlayan gencin hayata katılması mümkün olacaktır.

- Ortaöğretim sadeleştirilecek; birlik sağlanacaktır. Kaynakların verimli kullanılmasıyla çok amaçlı lise sistemine mutlaka geçilecektir. Bütün öğrenciler laik dünya görüşüne dayalı kültür derslerini mutlaka ortak olarak görecektir.

- Öğretim programları ve ders kitapları evrensel ölçülere, demokratik özgürlükçü anlayışa uygun olarak yeniden düzenlenecek, gençlerimize araştırmacı, yaratıcı ve bağımsız bir kişilik kazandırma amacı ön plana çıkarılacaktır.

- Millî Eğitim Bakanlığı’nın ve eğitimle ilgili diğer bütün birimlerin, çağdaş eğitim gereklerine göre yeniden yapılanması sağlanacak ve böylece, çocuklarımızın ve gençlerimizin, geleceğe en iyi şekilde hazırlanması için gereken ortam oluşturulacaktır.

Öğrenci yurtları, burslar ve gençliğin diğer bütün sorunlan, kurulacak olan Gençlik ve Spor Bakanlığı içinde en iyi şekilde çözüme bağlanacaktır.

- Bu koalisyonla kurulacak hükümet, köklü bir üniversite reformu gerçekleştireceklir. Hükümetimiz, evrensel standartların kabul gördüğü, ülkemizin dünya ile bütünleşmesine katkı getirecek, özgür, özerk, malî olanakları en iyi aşamaya getirilmiş bir üniversite anlayışını Türkiye’ye kazandıracaktır.

- Üniversite, tüm görüş ve düşüncelerin ifadesini bulduğu bir bilim ortamıdır. Üniversitenin düşünce ve görüşlerini dışa açıklayabilmesi için, demokratik tüm olanaklar sağlanacaktır.

KÜLTÜR

Türkiye derin bir kültür ve tarih birikimine sahiptir.

Bu alanda yapılacak girişim ve yatırımların toplumsal gelişme ve kalkınma açısından anlamı büyüktür.

Ulusal kültürümüz içindeki dil-inanç ve köken farklılıkları kültür alanımızın zenginliğidir.

Bu farklılıkların ulusal bütünlük içinde kendini ifade edebilmesi vc geliştirebilmesi demokratik toplum yapısının doğal bir gereğidir.

Oluşacak hükümet, ulusal kültürümüzün hür olarak gelişmesi için yoğun bir özendirme çabası gösterirken, evrensel değerler ve ürünlere ulaşmayı da temel bir amaç sayacaktır.

Öte yandan, hükümet eğitim ve kültür atılımlarının yanısıra bilim ve teknoloji alanında da yaratıcı araştırmanın gelişmesine özel bir önem verecektir.

İÇ GÜVENLİK

- Ülkemizin, her yanında terör, mutlaka önlenecek yurttaşların güvenlik ve esenliği sağlanacaktır. Siyasî cinayetlerin son bulması ve faillerinin yakalanması devletin en önemli görevlerinden biridir.

Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki terör, bugün, maalesef, önemli boyutlara ulaşmış ve ülkemizin çok önemli bir sorunu haline gelmiştir. Hükümetimiz, bu terörü, kesinlikle önlemeye kararlıdır. Bunun için de, demokratik rejim içinde kalarak; olağanüstü ha1 ve bölge valiliği düzenlemesi ve koruculuk sistemi gözden geçirilecek; silahlı kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik güçlerimiz arasında, komuta, karar ve uygulama birliği sağlanacak; suçsuz yöre halkına şefkatle davranılarak, devletle halkın güven bağı yeniden kurulacaktır. (İç güvenlikle ilgili ayrıntılı kararlar Ek. 3’dedir.)

DIŞ POLİTİKA

Diğer devletlerle, uluslararası dayanışma içinde, ülkemizin çıkarlarını ön planda tutan, kişilikli, tutarlı ve bilinçli bir dış politika izlemek ana hedeftir. Türkiye, dış politikada, evrensel değerleri savunan, barışçı tutumunu sürdürecek ve dış ilişkilerin karşılıklı yarara dayalı olduğu bilinciyle hareket edilecektir.

Uluslararası topluluğun saygın bir üyesi olmak ve çağımız değişimlerinin getirdiği gelişmeler sonucu doğacak ekonomik yapılaşmalarla, yeni kurulacak güvenlik sistemlerinde yer almak, Türk dış politikasının öncelikli hedefleri arasındadır.

Komşularımızdaki ve tüm bölgedeki gelişmeler, dikkatle izlenecektir.

Kıbrıs sorununun, askıda kalmadan bir an önce çözüme bağlanması, Türkiye’nin, en içten arzusudur. Ancak Kıbrıs sorununun iki toplum arasındaki görüşmelerle ve adada, iki eşit toplumun varlığını kabul eden ve siyasal eşitlik çerçevesinde iki topluma eşit haklar ve güvenceler veren bir federatif devlet yapısı içinde çözülebileceğine inanıyoruz. Dış baskılar kullanılarak ve sorunun kapsamı genişletilerek, Kıbrıs sorununun çözümüne olumlu katkı getirme imkanı yoktur. Sorunun çözümünde, hükümet, karşılıklı anlayış yoluyla, üzerine düşen en olumlu katkıyı yapmaya hazırdır.

Komşumuz Yunanistan’da yaşayan, Trakya Türklerinin savunulması Türkiye için bir hak ve görevdir. Hükümet Ege sorunu dahil, tüm ikili sorunları Yunanistan Hükümeti ile samimî bir diyalog içinde çözümlemeye hazırdır.

Evrensel değerlere inanan ve bunları savunan ülkemiz, Batı Avrupa ile her yapıdaki yakın ilişkiyi ve işbirliğini samimiyetle karşılar. Türkiye’nin AT üyeliğinin, gerçekleşmesi için her türlü çaba gösterilecektir.

Hükümetimiz, ABD ile dostluğa ve yakın siyasî, ekonomik ve ticarî işbirliğine özel bir önem vermekte ve ABD ’leriyle ülkemizin karşılıklı çıkarları çerçevesinde, en iyi ilişkileri sürdürmeye kararlı bulunmaktadır.

Sovyetler Birliği ile her alanda iyi komşuluk ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz.

Üyesi bulunduğumuz İslam Konferansı üyesi ülkeler diğer müslüman ülkelerle olan ilişkilerimizi dikkat ve özenle geliştireceğiz.

ULUSAL SAVUNMA

Türkiye’nin Milli Birliği ve toprak bütünlüğünü en önemli bir değer sayan anlayışla, dış politika, Millî İstihbarat ve Millî Savunma politikaları birbirini tamamlayan bir bütün olarak ele alınacaktır.

Ulusal savunma politikalarında hükümet, gerçekçi tehdit senaryolarına göre tanımlanmış Millî Güvenlik politikalarının, millî refahı artırma hedefleri ile gelişmediğine inanır.

Dünyada barış doğrultusunda atılan adımlar silahlı kuvvetlerimizin sayısını azaltmak olanağını getirirken, savunma gücünü yeni silahlarla artırmayı da gerektiriyor. Bu nedenle amacımız yüksek teknoloji kullanabilecek bir orduya yönelmek, bir yandan böyle bir orduyu kurup donatırken, öte yandan bütün gençler için öngörülen askerlik hizmetinin süresini aşamalı olarak kısaltmaktır.

Yeni güvenlik sistemleri oluşumunda ve yeni konumuyla NATO içinde Türkiye, öz yararlarını gözetecek ve ilişkileri sürdürecektir.

YEREL YÖNETİMLER

Devletin yeniden yapılanması programı içinde, yerel yönetimler yeniden düzenlenecektir.

Yerel-merkezî idareler ayırımındaki ağırlık, yerel yönetimlere kaydırılacaktır. İl Genel Meclislerinin ve belediye meclislerinin yetkileri artırılacak ve yerel kaynakların bir bölümünü yerel önceliklere göre kullanmaları sağlanacaktır.

İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük metropoller için özel yaklaşımlar ve yürürlükteki projeleri kapsayan uygulamalar gerçekleştirilecektir.

KALKINMADA ÖNCELİKLİ YÖRELER

Ülkemizdeki, bölgelerarası kalkınmışlık farklılıkları pek az ülkede görülebilecek kadar endişe verici ve çarpıcıdır.

- Bölgelerarasındaki gelişmişlik farklarını ve dengesizliği gidermek, bölgelerarası toplumsal ve ekonomik bütünleşmeyi sağlamak ve bunu il ve ilçeler düzeyinde de gerçekleştirmeye çalışmak öncelikli hedeftir.

- Bu amaçla, gerek ekonomik faaliyetlerin, gerek kamu hizmetlerinin bu hedef istikametinde gerekli altyapının hazırlanması ve teşvik mekanizmalarıyla desteklenmesi temel politikamız olacaktır.

- Bu amaçla:

A) Devlet öncülüğünde, genel ekonomik politikalar çerçevesinde başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere ülkemizin geri kalmış yörelerine “bölge kalkınma projeleri ” hazırlanacak ve katılımcı bir yaklaşımla hızla uygulamaya geçilecektir.

B) Bu bölge kalkınma projeleri kapsamında özel sektörün bölgede yatırım yapmasını sağlayıcı yeni bir teşvik sistemi geliştirilecektir.

C) Bu çerçevede, bölgenin sanayileşmesini sağlayacak ve istihdamı hızla artıracak kamu ve özel kesim projeleri hızla uygulamaya konulacaktır.

D) Bu projelerle, yeni ekonomik gelişme merkezleri oluşturulacak ve bu ekonomik merkezler için gerekli alt yapı hızla tamamlanacaktır.

E) Bölge kaynaklarını değerlendirecek sanayilerle, bölge tüketimini karşılamaya yönelik sanayileri kısa vadede öncelik verilecektir. Öte yandan, yerel sanayileşme stratejisi içerisinde, ileri teknolojili sanayilerin de bölgede yer alması amaçlanacaktır.

F) Bu yörelerde, esnaf ve sanatkârlara yönelik meslek kredileri ile tarımsal amaçlı krediler daha uygun koşullarla artırılacaktır.

G) Bölgede sağlık ve eğitim hizmetleri ile konut ve istihdam imkânlarının yaygınlaştırılmasına özel bir önem verilecektir.

H) Ülkemizin en büyük projesi olan GAP’ın bütün üniteleri ile bir an önce gerçekleşip, ulusumuzun mutluluğuna hizmet eder hale gelmesi en önemli işlerimizden biri olacaktır.

ÇEVRE

Hükümetin çevre alanındaki temel hedefi tarihsel-kültürel-doğal çevrenin ve yeşilin korunmasıdır. Hükümetimiz uluslararası kabul edilebilir düzey olarak saptanan çevresel kaliteleri elde cetmek ve kirlenmemiş bölgelerde de bu miktarların aşılmasını önleyici önlemleri ivedilikle ve etkinlikle uygulama alanına koymak amacındadır.

Ekonomik kalkınma ve çevre ikilemleri konusunda ekolojik değerleri gözeterek ve koruyarak kalkınmanın olanaklı olduğuna inanan hükümet “sürdürülebilir kalkınma” yaklaşımını benimsemektedir.

Bu temel inanış çerçevesinde gerek ulusal ölçekte ve gerekse yerel yönetimler düzeyindc gerçek bir çevre yönetimi modeli uygulanacaktır.

Çevresel yaptırımlar yeniden düzenlenecek, yeni bir kredi, teşvik, harç ve vergi anlayışıyla “Kirleten öder” ilkesi uygulamaya konulacaktır.

DEVLET PERSONEL REJİMİ

- Hükümet, 1991 Türkiye’sinin devlet personel rejiminin tamamen yozlaştırıldığının, içinden çıkılmaz bir hale sokulduğunun bilincindedir. Bu nedenle hükümet; memurların hayat standardını düzeltici, dengeli, adi1 ve memura onurlu yaşam olanağı ve moral ortamı sağlayacak, çağdaş bir devlet personel reformu gerçekleştirecektir.

Kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal sorunlarını çözecek olan personel reformu;

- Personel rejimi,

- Ücret rejimi,

- Sosyal güvenlik rejimi,

- Sosyal yardım düzeni

projelerini ve verimlilik ilkesini kapsayacaktır.

Hükümet, devletin yetişkin, dürüst, aktif ve objektif kalmış bürokratik kadrolarını desteklemeye ve onları maddeten ve manen özendirmeye kararlıdır.

YARGI

Adaletin geciktirilmeden dağıtılması hükümetimizin, temel hedefleri arasındadır. Hakimlerimizi, maddi ve hukukî bağımsızlığa ve güvenceye, vatandaşlarımızı da, gecikmemiş ve haklı adalete eriştirmek için gereken tüm önlemleri almaya kararlıyız.

DÜRÜST YÖNETİM

- Her türlü yolsuzluk, iltimas ve rüşvetle mücadeleye kesinlikle kararlı olan hükümetin, oluşturacağı dürüst ve saydam yönetim, ülkemize genel bir güven ortamı sağlayacaktır.

Kurulan bu hükümet, yolsuzlukların hesabını sormaya kararlıdır. Demokratik sistem çerçevesinde ve normal yargı mekanizmasında, suçluların yargılanması ve yolsuzlukların takip edilmesi, halkımıza karşı girdiğimiz bir yükümlülüktür.

SONUÇ

Son yıllarda her açıdan aşındırılmış, kavram ve kurumları birbirine karıştırılmış devletimizin restorasyonu önemli ölçüde gerekli hale gelmiştir. Devletin, günümüzün şartlarına ve çağın yeni küresel boyutlarına göre yeniden yapılanması gereğinin yanında, ara rejimin imtiyaz, imkân ve anlayışıyla geçmiş yılların da getirdiği olumsuz alışkanlıklar ve değişikliklerin de mutlaka gözönünde tutulması lazımdır.

Ancak koalisyon hükümetini meydana getiren partilerimizin kesin inancı odur ki, Türkiye’mizin yukarıda sayılan, hatta bazıları yapısal sorun niteliğini kazanmış olanların da dahil olmak üzere, çözümlenemeyecek meselesi yoktur. Yapılacak iş, her ülkede değişik tür ve boyutta olması doğal bulunan problemlerin hallinde ülkenin, milletin ve devletin bütün kaynaklarını olabildiğince harekete geçirebilmektedir.

Ülkelerin en büyük ve tükenmez kaynağı insan varlığıdır. İnsan varlığının tam bir verim ile devletin yapısı ve işleyişine katılımıdır ki, ancak o ülkenin bütün diğer kaynaklarını da ortaya çıkarır ve halkın mutluluğu ile ülkenin kalkınması ve gelişmesi yolunda toplumun hizmetine sokar.

Bunun da tek ve etkin yolu gerçek bir demokrasiyi kurmak, yaşatmak ve işletmektir.Bir devletin en büyük gücü onun ekonomik ve hatta askerî varlılığının önce arkasında halk desteğinin bulunmasıdır.

Devletin kurumlarının da yine halkın destcğine sahip oluşları onların başarılarının en sağlam ve kalıcı kaynağıdır.

Esasen cumhuriyet bir kavramlar, kurumlar vc kurallar sistemidir.

Kavramların sağlam ve doğru olması, evrensel gerçeklerle uyum içinde bulunması, kurumların kendi yerlerinde ve kendi işlevlerinde durması, kuralların da eksiksiz ve yasaların ve demokratik düzenin çizdiği çizgide geçerliliklerini yürütmeleri, rejimin temel şartı, demokratik cumhuriyetin belirleyici niteliği ve kalıcılığının da en sağlam güvencesidir.

Cumhuriyet, ancak bir hukuk devletinin yapısı ve işleyişi ile bu özelliğini ve bu sıfatını taşıma imkânına sahip olur.

Kurulacak hükümetin, bugün karşı karşıya olduğu sorunların büyük bir kısmı ara rejimde demokratik mekanizmaların işleyemeyişi, halkın demokratik tepki gücünün körletilerek susturulmasının sonucudur.

Gelir dağılımı bozukluğunda dünyanın en başta gelen ülkeleri arasında oluşumuz, halkın hakkını arayıp, toplumundan ve devletinden onu hakça sağlayamamasının yani demokratik imkânların ve yaptırımların işlemeyişinin doğal sonucudur.

İşte bu noktadan hareketle partilerimizin ortak görüşü vc inancı odur ki, demokrasinin yokluğundan veya bütünüyle işleyemeyişinden kaynaklanan dertlerin ve problemlerin tek çözüm yolu yine demokrasinin kendisidir.

Demokrasinin işleyişine engel teşkil eden kurumsal ve kuralsal engeller ortadan kaldırılıp halkın büyük gücü devletin içerisinde yerini aldıkça ve aldığı oranda bütün problemlerin çözüm yolu açılacaktır. En büyük gücümüz ve güvencemiz budur. Bu güç ve güvenceyle yüce milletimizin dertlerini çözeceğimize ve beklentilerine cevap vereceğimize içtenlikle inanıyoruz.

Kuvvetler ayırımı ilkesini bütünüyle gerçekleştirebilmiş bir Türkiye’de halkın yenilenmiş gücünü arkasına almış parlamento, onun çıkaracağı ve denetim ve gözetimi altında tutacağı yürütme ve bağımsızlığı için bütün önlemlerin alınacağı yargı ile, bunlara, çağdaş demokrasinin bir gereği olarak eklenen hür ve bağımsız bilim kurumlarıyla çözümlenemeyecek hiçbir sorun olmaması gerektiğine inanıyoruz.

Yalnız milletin hizmeti için kurulmuş bulunduğumuz inancı ile, meselelerimizin hallinde, ilke ve inanışlarımız saklı kalmak kaydıyla, daima bir konsensüs -bir genel mutabakat- arayacağız. Daima hoşgörü ile hareketimizin, ayrı siyasî inanış veya yapılara sahip oluşumuza rağmen, güçlerimizi milletimizin hizmetinde birleştireceği inanıyoruz.

İktidar her rejimde vardır. Rejimleri demokratik yapan, devleti de gerçek anlamında cumhuriyet- ismine ve erdemine kavuşturan, muhalefetin varlığıdır.

Bu düşünce ile demokratik muhalefeti ve onun hür bir biçimde işleyişini daima, hükümetimiz için bir kazanç ve rejim için de bir gerek sayacağız.

Bu inançla bir hükümet kuruyoruz ve bu inançla yüce milletimizin hizmetine talip oluyoruz. Tek ve en büyük dayanağımız kendisi için var olduğumuz ve var olacağımız aziz milletimizdir.

PROTOKOLE EK PARAGRAF

Üst düzeydeki memurların atanması, ilgili bakanın önerisi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve Başbakanın mutabakatıyla kararlaştırılır.

SOSYALDEMOKRAT HALKÇl PARTİNİN

HÜKÜMETİN YAP'ISI İÇİNDEKİ YERİ

1. Hizmet Bakanlıkları

1) Adalet

2) Dışişleri

3) Bayındırlık ve İskân

4) Kültür

5) Turizm

6) Çalışma ve Sosyal Güvenlik

7) Sanayi ve Ticaret

2. Devlet Bakanlıkları

1) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı

Bağlı kuruluşlar: Çizelgedeki 8 nolu kuruluşlar.

2) Devlet Bakanı (12)

Bağlı kuruluşlar: Çizelgedeki 12 nolu kuruluşlar ve Sosyal

Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun eklenmesiyle

3) Devlet Bakanı (13)

Bağlı kuruluşlar: Çizelgedeki 13 nolu kuruluşlar

4) Devlet Bakanı: Çizelgedeki 14 nolu kuruluşlar

5) Devlet Bakanı: Çizelgedeki 15 nolu Toplu Konut İdaresi Başkanlığının eklenmesiyle.

Sosyaldemokrat Halkçı Parti Doğru Yol Partisi

Genel Başkanı Genel Partisi

Erdal İNÖNÜ Süleyman Demirel

ORTAK HÜKÜMETTE SHP SORUMLULUĞUNA

BIRAKILAN BAKANLIKLAR

1. - Başbakan Yardımcılığı ve

- TÜBİTAK

- Atom Enerjisi Kurumu

- Millî Prodüktivite Merkezi

- TSE’nün bağlı olduğu Devlet Bakanlığı,

2. - Dışişleri Bakanlığı,

3. - Adalet Bakanlığı,

4. - Bayındırlık ve İskan Bakanlığı.

5. - Kültür Bakanlığı,

6. - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,

7. - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,

8. - Turizm Bakanlığı,

9. - Toplu Konut İdaresi de dahil olmak üzere, şehirleşme ve şehircilikten sorumlu Devlet Bakanlığı,

10. - İnsan haklarından sorumlu Devlet Bakanlığı,

11. - Deniz İşlerinden sorumlu Devlet Bakanlığı,

12. - Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme de dahil olmak üzere aile, kadın, çocuk ve özürlülerden sorumlu Devlet Bakanlığı.

EK - 1

DEMOKRATİKLEŞME

Ülkemizin, uzun bir süredir yaşadığı ekonomik, siyasal ve toplumsal ağır sorunları aşmak ve esenliğe ulaşmak amacıyla bir araya gelen Doğru Yol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti insanımızın özgürleşmesi ve toplumumuzun gelişmesi yolundaki yasal engelleri ortadan kaldırmak için bu demokratikleşme önerilerini tarih içinde çeşitli evrelerden geçen “Devlet” çağımız demokrasilerinde en gelişmiş anlamını kazanarak halkın devleti haline gelmiştir.

Çağdaş anayasal çoğulcu sistemde Devlet, kişinin ve toplumun refahı ve kişilerin maddi ve manevi varlıklarını özgürce geliştirebilmeleri için vardır. Demokratik, laik ve sosyal hukuk Devletinin anlamı budur.

AGİK süreci ve Paris Şartının tarafı bir ülke olarak Türkiye, bu çağdaş devlet hedefini yakalamayı öngörmüş, ancak bu amaca yönelik çalışmalarında çok gerilerde kalmıştır.

12 Eylül 1980 askeri müdahalesi Türkiye’de demokratik yaşamı kesintiye uğratmıştır. 1982 Anayasası ve daha sonra yapılan iki genel seçim Tıirkiye’de demokratikleşme sürecine biçimsel katkılar sağlamış görünüyor iseler de rejimin normalleşmesi demokratik kurum ve kuruluşların yerleşmesi, yapay siyasî ortam ve olumsuzlukların giderilmesi mümkün olamamıştır.

Aradan 11 yıl geçmiş olmasına rağmen 12 Eylül hukukunun başta Anayasa olmak üzere hala geçerliğini koruması, demokratikleşme yolunda çok ileri ve önemli adımlar atılması gereğini açıkça ortaya koymaktadır.

Anayasa ve onun doğrultusunda çıkarılmış diğer kanunların demokratik bir niteliğe kavuşması demokrasiye geçişin hızlı ve sağlıklı bir süreç izlemesi ertelenemez bir görev olarak çağdaş ve mutlu insanların yaşadığı bir Türkiye’yi amaçlayan tüm siyasal partilerin gündeminin ilk sırası olmalıdır.

Türkiye iç hukukunu, tarafı bulunduğu Paris Şartı ve ekleriyle ortaya konulan çağdaş normlara ve diğer uluslararası sözleşmelere uygun hale getirmeli.

Günümüz çağdaş devleti, Hukukun üstünlüğünü özüne sindirmiş hukuk kurallarından meydana getirilmiş bir düzenle eş anlamlıdır.

Hukuk Devleti, bu alandaki çağdaş gelişmeleri ve temel ilkeleri yasalarına, Anayasasına, özetle hukukuna aktarabilmiş olan devlettir.

Hukukun temel ve evrensel ilkelerini içermeyen, yapısı ve içeriği bakımından vatandaşlarının adalet ve hak duygusu ile bağdaşmayan sadece şekli istikrarı amaçlayan düzenlemeler eksik, yetersiz ve çağ dışıdır.

Bir Devlette, uygar bir hukuk düzeni ve kişinin hak ve özgürlüklerini her türlü zedelemeden koruyacak güçlü ve etkin bir adalet uygulaması varsa, o toplum mutlu ve çağdaş bir toplum olmaya aday demektir. Bunun önemli bir koşulu bağımsız yargıdır.

Yukarıda özetlenen nedenlerle çağımız demokrasilerinin bu yüksek ülkülerini gerçekleştirmek ve çağdaş bir demokratik yapıya kavuşmak için başta Anayasa olmak üzere birçok yasa bütünü ile yada bölümler halinde ele alınacak ve yeni düzenlemelere gidilecektir.

I

1982 Anayasası hazırlanış, sunuluş ve kabul ediliş süreci, şartları ve içeriği ile ülkemizin demokratik gelişmesi önünde çok önemli bir engel olarak durmaktadır.

20 Ekim 1991 Genel Seçimleri öncesi yukarıdaki düşüncelerden hareket eden hemen hemen bütün siyasî partiler, bir Anayasa değişikliği gereğini dile getirmiş, bu arada DYP ve SHP tümüyle yeni bir Anayasanın yapılması gereğinde benzer görüşler ortaya koymuşlardır.

Gerçekten de, Türkiye, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklere dayanan hukuk yolu ile çağdaş demokrasiyi amaçlayan yeni bir Anayasayı, hem biçim ve hem de içerik olarak yeni baştan yapmalı ve bunun için geniş bir mutabakat sağlamalıdır.

Böyle bir çoğulcu düşünme, tartışma ve önerme süreci içinde, ülkemizin yeni bir Anayasaya yönelmesi ve bu yoldan toplumsal uzlaşma ürünü bir Anayasaya kavuşması, Türkiye’nin demokratik gelişimi için çok önemli ve ileri bir atılımdır.

II

Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan ve her düşüncenin sahipliğini duyacağı yeni bir Anayasa yapımına kadar, üzerinde anlaşma sağlandığı saptanan konularda ivedi Anayasa değişikliklerini sağlamak, toplumun önemli beklentilerini karşılayacak ve yeni bir Anayasa yapımı çalışmalarına uygun bir ortam hazırlayacaktır.

* 1982 Anayasasında düzenlendiği biçimi ile Cumhurbaşkanlığı bir kurum olarak parlamenter demokrasinin gerekleriyle bağdaşmamaktadır. Bugünkü düzenleme Cumhuriyetin temel kurumları arasında hem sağlıklı bir denge oluşumunu hem de yürütmenin verimli ve uyumlu işleyişini zorlaştırmaktadır.

Bu nedenle Cumhurbaşkanlığının seçim yönteminden başlayarak görev ve yetkileri ile tarafsızlığının sağlanması konuları öncelikle ele alınmalıdır; Cumhurbaşkanlığı kurumu parlamenter sistemin gerekleriyle uyumlu bir konuma kavuşturulacaktır.

*' Üniversitelere bilimsel ve yönetsel özerklik tanınarak, YÖK sistemi kaldırılacak, yüksek öğretim kurumlarının, kendi içlerinden seçtikleri organlar eliyle yönetilmesi sağlanacaktır.

* Üniversitelerarası eşgüdümü sağlamak, ülkenin insan gücü gereksinimini gözönünde tutarak araştırmalar ve planlar yapmak ve önerilerde bulunmak, üniversitelere ayrılan kadro ve kaynakların dengeli dağılımı ve verimli kullanımı konusunda hükümet ve ilgili makamlara önerilerde bulunmak, yeni kurulacak üniversiteler için görüş bildirmek amacıyla, üniversitelerin kendi üst kurullarınca belirlenecek adaylar arasından seçilecek Yüksek Öğretim ve Eğitim kuruluşu oluşturulacaktır.

* Radyo ve televizyon yayınları üzerinde devlet tekelinin kalkması bir an önce gerçekleştirilecektir. Bir yandan teknolojinin olağanüstü gelişmesi, öte yandan çıkan çoğulcu bakış açıları bu alanda bütün dünyada yeni düzenlemeleri gerekli kılmıştır.

* Radyo ve televizyon alanında kamusal ve özel bütün yayınlar için tarafsızlık kuralı getirilecek; bütün kamu ve özel radyo ve televizyon yayınlarının tarafsızlığı ve bu alanda uyulması gerekli yayın ilkeleri özerk bir yüksek kurulun denetimine bağlanacaktır.

* Basın özgürlüğü, yurttaşların gerçekleri öğrenme ve doğru haber alma hakkı güvence altına alınacaktır.

* Anayasanın tümüyle değişmesi beklenmeden geçici maddelerinde yer alan ve birçok bakımdan hukuk devletini işlemez kılan, bu açıdan çeşitli haksızlıklara yol açan ve giderek bir dönemin uygulamalarını yargı denetiminden uzak tutmaya çalışan bütün hükümleri öncelikle kaldırılacaktır.

* Seçmen yaşının 18’e, seçilme yaşının 25’e indirilmesi sağlanacaktır.

* Üniversite öğretim üyelerinin siyasî partilere girebilmeleri ve merkez organlarında görev alabilmeleri sağlanacaktır

* Sendika ve meslek kuruluşları yöneticilerinin bu sıfatları ile Milletvekili seçilebilme haklarının önündeki engeller kaldırılacaktır.

* Öğrencilerin siyasi partilere üye olması önündeki engeller kaldırılacaktır.

* Çalışma ve sendikalara ilişkin hükümler İLO ilkelerine uygun hale getirilecektir.

* Memurları da kapsayacak biçimde tüm çalışanlara sendika kurma hakkı tanınacaktır.

* Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi gerçek anlamda sağlanacak, "Tabiî Hakim” ilkesi tüm yargıya egemen olacaktır.Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargı bağımsızlığı ilkesine göre yeniden düzenlenecektir.

* Siyasi Partilerin kadın, gençlik ve meslek kolları kurması önündeki engeller kaldırılacaktır.

* Gözaltı süreleri kısaltılacaktır.

III

Yeni bir Anayasa yapımı beklemeden demokratikleşme konusunda bugün yürürlükte bulunan çeşitli yasalarda yapılması gereken pek çok ivedi ve zorunlu düzenleme konusu da vardır. Yürürlükte bulunan ve günlük yaşamı yakından ilgilendiren birçok yasa çoğulcu demokratik yaşamın temel ilkeleri ile bağdaşmayan hüküm ve özellikler içermektedir.

Bu yasalarda yer alan bazı hükümler kaynağını Anayasadan almakta ve böylece değiştirilmesi Anayasaya bağlı hale gelmektedir. Ancak bunların bir kısmının yeniden ele alınması, yürürlükten kaldırılması veya önemli iyileştirmelerle korunması da mümkündür.

Bu biçimde yapılacak sınırlı, ama ivedi bazı düzenlemelerin toplum yaşamında önemli bir takım beklentileri karşılayacağı ve bazı yakınmaları ortadan kaldıracağı açıktır.

Bu Yasaları şöyle özetlemek mümkündür

Siyasî Partiler ve Seçim Yasaları :

1982 Anayasası gibi Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları da 12 Eylül hukukunun önemli ürünleridir.

Yapımcılarının gerek konuya yaklaşım biçimleri, gerek demokrasi anlayışları ve gerekse yapım tarihindeki koşullar bu iki temel yasanın mutlak anlamda yeni baştan ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.

Yasakçı ve müdahaleci hükümleri ile Siyasi Partiler Kanunu, Partilerin çalışmasını değil, çalışmamasını temine yönelik düzenlemeler içermektedir.

İsim ve amblem yasağından başlayan bağış ve üye yazım biçimine kadar uzayan yasaklar zinciri “Hak”tan çok, “Ceza” hükmü ile dolu bir anlayış, tüzük hükümleri ile bile düzenlenmesine gerek olmayan ayrıntılı düzenlemeler, çağ dışı bir anlayışın ürünü olarak hukukumuzun içinde bulunmaktadır. Bunların düzeltilmesi ve çok daha kısa ve özgürlükçü bir Siyasi Partiler Kanunu yapılması kaçınılmazdır.

Seçim Kanunu ise, aynı yaklaşımla ele alınmış, hür ve serbest iradeyi ortaya çıkarmak yerine, “Belli bir parti nasıl iktidar olur” noktasından hareket edilerek sık sık değiştirilmiştir. Seçim Kanunu ile getirilen propaganda usül ve şekilleri, propaganda yapmayı değil yapmamayı esas almış, eşitlik ilkesi çiğnenmiş, seçime katılan partiler arasında ayrıcalık yapılmıştır.Özetle Seçim Kanunu bir yandan hür, serbest ve eşit bir ortamda seçim yapılmasına engel olmasının yanında, getirdiği seçim sistemi ve barajları ile de temsili demokrasiyi kökünden zedelemiştir.

Bu nedenlerle bütün Siyasi Partilerin geniş bir mutabakatı ile bu Kanunların yeni baştan ele alınarak ve adaletli bir temsil ile siyasal istikrarı, demokratik ölçülere uygun bir denge içinde birlikte sağlayacak düzenlemeler yapılacak ve böylelikle siyasal rejim kalıcı bir çözüme kavuşacaktır.

2. Çalışma hayatı ile ilgili olarak Anayasa ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. O hükümler değiştirilinceye kadar Anayasanın izin verdiği ölçüde İLO ilkelerinin 2821 ve 2822 Sayılı yasalara yansıması sağlanacaktır.

3. Yerel Yönetimler : İl Genel Meclisleri ile Belediye Meclislerinin yerel sorunları çözme konusundaki yasal ve kaynak eksiklikleri yeni düzenlemelerle giderilmek suretiyle bu Meclislerin yerel parlemento özelliğini kazanmaları sağlanacaktır. Merkezin yerel yönetimler üzerindeki denetim azaltılacak, yerinden yönetim ilke ve güvenceleri kuvvetlendirilecektir.

4. Basınla İlgili Düzenlemeler : Konu ile ilgili Anayasa değişikleri sağlanıncaya kadar, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinde belirlenen demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun yasal düzenlemeler gerçekleştirilecektir. Böylece herkesin gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkına sahip olduğu anlayışı çerçevesinde basına gerekli güvenceler sağlanmış olacaktır.

5. Üniversiteler : Gerekli Anayasal düzenlemeler yapılıncaya kadar, Üniversite öğretim üyelerinin de görüşleri alınmak suretiyle Dekan adayların Fakülte, Rektör adaylarının Üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilmesi için yasal düzenlemeler gerçekleştirilecek sistem içinde Üniversiteler daha rahat çalışabilmesinin yasal olanakları araştırılıp yeni baştan ele alınacaktır.

6. Polis Görev ve Yetki Yasaları : Polisin, kişi hak ve özgürlüklerine ilişkin eğitimi sağlanacak ve yetkileri yeniden düzenlenecektir. Karakollar korkulan yer olmaktan çıkarılacak, “Şeffaflığı” sağlanacaktır.

7. Ceza ve Usul Yasalarında : Yapılacak değişikliklerle de tutuklanan veya yakalanan kişiye avukatını hazır bulundurmadan ifade vermeyi red etme hakkı tanınacaktır. Yine yakalanan veya tutuklananların belli aralıklarla avukatları ve yakınları ile görüşme hakkına sahip olmaları sağlanacaktır.

Bu değişikliklerle :

- İşkence ve işkence iddiaları ortadan kalkacak,

- Hazırlıkta alınan ifadeler geçerli ve inandırıcı olacaktır.

8. Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal Yasaları : Sıkıyönetim ve Olağanüstü hal rejimleri de hukuk içi rejimlerdir. Başka bir deyişle bu hallerde, hukuk düzeninin ortadan kalkması, hakların özüne dokunma olanağının güvenlik güçlerine verilmesi söz konusu değildir. Bu nedenle bu yasalar Hukuk Devleti ilkesi ve hukukun üstünlüğü ile temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağı evrensel kuralı ışığında gözden geçirilecek gerekli düzeltmeler yapılacaktır.

9. Güvenlik Soruşturma : Güvenlik ve başkaca özellik arz eden birimler ve işler ayrı olmak üzere bugünkü uygulanan şekli ile güvenlik soruşturmasına son verilecek, vatandaşın güvenilir kişi olduğu noktasından hareket edilecektir.

10. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ve Dernek Kurma Hakkı : Bu temel haklarla ilgili ayrıntılı Anayasal düzenlemeler vardır.

Bu Anayasal düzenlemeler düzeltilinceye kadar bu hakların vatandaşlar tarafından kullanılabilmesini rahatlatacak yasal değişiklikler gerçekleştirilecektir.

11. TRT Yasası : TRT Yasasında yapılacak değişikliklerle halkın doğru haber alma hakkı temel ilkesi işlerlik kazanacak, kurum çağdaş ve tarafsız bir yayın anlayışına kavuşturulacaktır.

Parlamento çalışmalarının naklen, açık oturumlar ve diğer programlarla halka yansıtılması sağlanacak, ülkenin her önemli sorununun TRT’de tartışılması yolları açılacaktır.

12. Meclis İçtüzüğünde Yapılacak Değişiklikler

- Her oturum öncesi bir saat süre ile Bakanların kendilerine yöneltilecek sorulara cevap vermesi suretiyle denetim mekanizmasına işlerlik kazandırılacak.

- Yasama gücünü yürütmeye devir biçiminde uygulanan bugünkü Kanun Hükmünde Kararname uygulamasından vaz geçilerek, bunların 90 gün içinde yasama organında görüşülmesi sağlanacaktır.

- Dilekçe hakkına işlerlik ve etkinlik kazandırılacaktır.

13. Baroların : Çağdaş anlamda bir savunma örgütü olduğu gerçeği ile buraların “Adaletin tevziinde” önemli bir unsur olduğu ve vesayet altında çalışmaması gerektiği yasalarla açıklığa kavuşturulacaktır.

14. Terörle Mücadele Yasası : Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamaz ilkesi ışığında yeniden ele alınacaktır.

15. 1402 Sayılı Yasa : İle yargı kararı olmaksızın görevine son verilen kamu görevlilerinin görevlerine dönmesi sağlanacaktır.

16. Sürgün ve sansür ile ilgili düzenlemeler yürürlükten kaldırılacaktır.

17. Meslek kuruluşları üzerindeki baskılar kaldırılacaktır.

18. Kooperatiflerin ve üst birliklerinin yönetimleri üyelerinin doğrudan katılımı ile ve seçim yolu ile kendilerine iade edilerek, böylece bu kurumların demokratik işlerliği sağlanacaktır.

19. Yurttaşların hak araması hızlandırılacak. Adaletin çabuk ve az külfetli işlemesini sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.

20. Yurttaşlarımızın etnik, kültürel ve dile ilişkin kimlik özelliklerinin özgürce ifadesinde, korunmasında ve geliştirilmesinde karşılaştıkları yasal ve fiili eksiklik, engel ve sınırlamalar, Türkiye’nin de imza koyduğu Paris Şartı’nın ruhuna uygun bir biçimde ve ulusal bütünlük içinde giderilecektir.

EK-2

KISA DÖNEM EKONOMİK DENGELEME ONARIM

VE CANLANDIRMA PROGRAMI İLE ORTA - UZUN

DÖNEM SANAYİ ATILIM STRATEJİSİ

I. GİRİŞ

Türkiye ekonomisine yeni bir hız verebilmek için ilk aşamada enflasyonu azaltacak ve ekonomik dengelemeyi (stabilizasyonu) sağlayacak bir Onarım Programının uygulanması şarttır. Ekonominin istikrara kavuşturulmasını öngören böyle bir program, aynı zamanda ekonomiyi iyileştirmek için de gerekli önlemlerin alındığı bir süreç olacaktır. Bu süreç de Türkiye ekonomisine yeni bir yön verecek Sanayileşme ve Atılım Programının hazırlıkları da eş zamanlı başlatılarak uygulama için gerekli şartların hazırlanması amaçlanmaktadır.

Ekonomik kararlarda tutarlılığa, sürekliliğe ve açıklığa özel önem verilecektir.

Bugün için % 70 düzeyinde olan enflasyon oranı, ekonomik dengelerdeki bozulma hızının son aylarda glderek artması nedeniyle kısa sürede üç haneli rakamlara ulaşacak bir eğilime girmiştir.

İlk aşamada bu eğilimi durdurup, enflasyonu kısa sürede azaltabilmek için tutarlı ve bütünsel bir dengeleme, onarım ve canlandırma programının acilen uygulanmaya konulması gerekmektedir.

Türkiye ekonomisini hem acilen onarmak ve canlandırmak hem de bir sanayileşme bakışı (vizyonu) kazandırarak atılım sağlamak amaçlarıyla oluşturulan ekonomik programın ana hatlan başlıca iki bölüm halinde aşağıya sunulmuştur. Bu programın ilk bölümünde enflasyonun düşürülmesi ve ekonominin dengelerinin kurulmasına dönük politikaların genel yapısı dört başlık altında belirlenirken, ikinci bölümde Türk ekonomisine yeni bir sanayi anlayışı kazandıracak atılım programı ele alınmaktadır.

II. - EKONOMİK DENGELEME VE ONARIM PROGRAMI

* Ekonomilerde dengenin sağlanması ve onarım sürecinin işletilmesinin temel koşulu, düşürülmeye çalışılan enflasyonun doğru teşhis edilmesi ve uygulama programlarının bu teşhise uygun olarak hazırlanıp, kararlı bir şekilde uygulanmasıdır.

* Enflasyon analizlerinde üzerinde durulan temel ayırım hiper enflasyon ve kronik enflasyon arasındaki farktır. Hiper enflasyon aylık bazda % 50’nin üzerine çıkarak hızlı ve sürekli bir artış gösterirken, kronik enflasyonlar ise uzun süren ancak hızlı artışlar göstermemekle birlikte kolay kolay da düşmeyen enflasyonlardır.

* Türkiye’de, özellikle 1980‘li yılların ikinci yarısından bu yana yaşanan süreç sonunda bugün gelinen noktadaki enflasyon kronik yüksek enflasyon olarak değerlendirilmektedir. Uluslararası verilere göre, son yıllarda dünyada yalnızca 35 ülke % 20’yi aşan enflasyonlar yaşarken, bunlardan 9’unda enflasyon % 100’ü, 5’inde ise % 1000’i aşmış bulunmaktadır. Bu nedenle ülkemizde son on yıldır ortalama olarak yılda % 45 - 50 dolayında yaşanmakta olan enflasyonu, dünya ölçülerine göre de yaygın ve doğal bir olay olarak görmek mümkün ve doğru değildir. Bu dönemde yıllık ortalama enflasyon hızı % 3.8 olan OECD ülkeleri arasında da enflasyonu en yüksek olan ülke Türkiye olmuştur.

* Türkiye ekonomisini onarmak ve yeni sanayi yapısını oluşturmak için ekonominin dengelenmesi şarttır. Bunun için de mevcut ekonomik krizi derinleştiren ve kurumsallaşan enflasyonun hızla düşürülmesi gerekmektedir. Bu programın ilk kısmının da amacı böyle bir dengelemeyi sağlayacak politikaların tespiti ve uygulanmasının sağlanmasıdır.

* Böyle bir dengeleme ve onarım programının uygulama alanları ve politikaları aşağıdaki bölümlerde verilmektedir.

1. Para ve Döviz Kuru Politikaları

* Enflasyonun düşürülmesi ve ekonominin rehabilitasyonu için uygulamaya konacak olan böyle bir dengeleme, onarım ve canlandırma programının başarısını belirleyen faktörlerin başında, para politikasının kararlılık ve başarıyla uygulanması gelmektedir. 1989 ve 1990 yıllarında maliye politikalarından ve genel bir stratejik ekonomik tercihler anlayışından yoksun olarak uygulanmaya çalışılan para politikaları başlıca bu nedenlerle sınırlı ölçüde etkili olmuş ve 1991 yılında ise ekonomik dengesizliklere teslim olunarak hiç bir şey yapılamamıştır.

* Böyle bir dengeleme ve onarım programında ise para programının, maliye ve reel döviz kuru politikaları ile birlikte sıkı bir koordinasyon ve etkileşim içinde yapılması temel bir yaklaşım olmaktadır.

* Bu program çerçevesinde uygulanacak para politikasının kilit noktası Merkez Bankası parasının kontrolü olacaktır. Merkez Bankası Parası : Emisyon + munzam karşılıklar + TCMB’nın üçüncü şahıslara veya kurumlara olan likit borçlardan oluşmakta ve TCMB bilançosunun aktif bölümünde yer alan döviz satınalışları,kamu kredileri veya değerlendirme hesabı adı altında yer alan kur farkları ile belirlenmektedir.

* TCMB’sının bilançosu 1988’de %71, 1989’da % 49 artmış olup bu artış 1990 yılında hedef olarak alınan % 12-22’lik aralığı biraz aşarak % 24 olarak gerçekleştirilir. Ancak,

1991 yılı başından bu yana ise bu artış % 42’yi bulmuş olup TCMB tamamen para basarak Hükümeti destekler hale gelmiştir. Nitekim TCMB bilanço toplamı % 40’ın biraz üstünde artarken toplam iç varlıklar % 51 ve kamuya açılan nakit krediler % 284 artmıştır.

* Bu verilerin ışığında kontrolü elden kaçan para programının bu defa maliye ve reel döviz kuru politikalarıyla koordineli olarak yeniden başlatılması kaçınılmazdır. Yeni bir anlayışla uygulamaya konacak para programının başarısı büyük ölçüde bütçe politikaları ile olan tutarlılığına bağlıdır. Bu nedenle, bütçe ve fonların gerçek durumunun öncelikle anlaşılması. bu verilerin reel büyüme ve reel döviz kuru hedefleri ile birleştirilerek TCMB için tutarlı hedeflerin üretilmesi gerekmektedir.

* Uygulanması öngörülen böyle bir stabilizasyon ve onarım programının nominal dayanakları “sıkı para politikası” ve “döviz kurunun yavaşlatılması” olmaktadır. Ancak, bu nominal dayanakların ödemeler dengesi ve canlandırma programının inandırıcılığı ve etkinliği açısından acilen kamu kesiminde reformların da hızla ve kararlılıkla yürütülmesi gerekmektedir.

* Programın kur politikaları ise bütçe, para politikaları ve enflasyon hedefleri ile birleştirilerek ele alınacaktır. Uygulanan dengeleme ve onarım programı ile mali koordinasyonun sağlanmasına özen gösterilecektir.

2. Bütçe ve Maliye Politikaları :

* Enflasyonla kamu açıkları arasındaki sıkı ilişki nedeniyle dengeleme ve onarım programının yoğunlaşacağı alanların başında kamu maliyesi gelmektedir.

* Türkiye’de son yıllarda Kamu Sektörü Borçlanma Gereğinin (KBG) GSMH’ya oranı 1990’da resmî verilere göre % 9.4 olmuş ve 1991’de de % 10’un üstüne çıkması beklenmektedir. 1990 yılında KBG % 5’i Konsolide Bütçe açıklarından, % 4.2’si ise KİT açıklarından kaynaklanmaktadır. Bu oranların 1991 yılında % 6.4 ve % 3.7 - 5.2 olacağı hesaplanmaktadır. Konsolide Bütçedeki iç ve dış borç faiz ödemelerinin, GSMH’ya oranı da % 4’ü bulmakta ve yatırımların payını geride bırakmaktadır.

* Yaşanan yüksek oranlı kronik enflasyonu bir an önce düşürmek için uygulamaya konacak olan bu dengeleme ve onarım programı ile Kamu Sektörü Borçlanma Gereğinin (KBG) GSMH’ya oranının ilk aşamada iki yıl içinde % 5’ler düzeyine indirilmesi hedef alınmıştır. Bu durumda bugünkü KBG/GSMH oranından iki yıl içinde yaklaşık 5 puanlık bir düşüşün sağlanması gerekmektedir. Detayları bu bölümde verilen Bütçe ve Maliye Politikaları ile bundan sonraki bölümde yer alan KİT Reformu politikaları KBG oranını düşürme planının da ana hatları olmaktadır.

2.1. Konsolide Bütçe

* Konsolide bütçe kısıtlı olsa bile kısa dönemde bir kısım iyileştirilmeler yapılması mümkündür. Yatırımların ve personel dışı cari harcamaların gözden geçirilerek bunlardan yapılacak tasarrufların belirlenmesi, vergi denetimiyle vergi tahsilatının arttırılması, geçiş dönemi ilkeleri benimsenmiş bir vergi reformunun başlatılması önlemlerinin başta gelenleri olacaktır.

* Konsolide bütçe açığının ve kamu borçlanma gereğinin önemli bir bölümünü iç ve dış borç faiz ödemeleri oluşturmaktadır. Finans kesimi reformu ile iç borç faiz yükünün hafifletilmesi amaçlanırken, izlenecek kur politikası da dış borç faiz yükünü arttırmamaya yönelik olacaktır. 1988 ve 1989 yıllarında reel döviz kurunda % 20-30’lara varan değer artışlarına göz yumularak dış borç faiz ödemeleri hafifletilmiştir. Devalüasyonlar ile enflasyon arasında bu denli yüksek bir fark dış ticaret dengesi açısından, mahzurlu olmuştur. Böyle bir yanlışlık bu dengeleme ve onarım döneminde tekrarlanmayacaktır. Dış ticaret dengemiz üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek amacıyla da ayrıca ihracata yönelik sektörler üretim ve yatırım bazında teşviklerle desteklenecektir.

2.2. Bütçe Dışı Fonlar

* Enflasyonla mücadelenin önemli bir parçası kamu kesiminin yeniden yapılandırılması ve kamu ekonomisinde şeffaflığın sağlanması olmaktadır. Bu amaçla ilke olarak bütçe dışı fonlar bütçe içine alınarak bunlar mali disiplin içine sokulacak, yürürlükte kalan ve zaman içinde tasfiyesi öngörülen fonlar da Sayıştay denetimine tabi tutulacak, “önleyici kontrol” yaklaşımına öncelik verilecektir.

* Bütçe dışı fonlarla ilgili strateji bu fonların açıklarını kendi içlerinde dengeleyerek, gerekli kurumsal - mali düzenlemeleri yaparak KBG’nin bu kesimden gelen yükünü hemen ortadan kaldırmaktır.

* Fonların tasfiyesi ve gelirlerin bütçeleştirilmesi çalışmalarının hızla tamamlanabilmesi için fon envanterinin çıkartılması ve kamu kesimi genel dengesinde tüm fon hesaplarının çok açık bir şekilde görülmesi sağlanacaktır.

* Tarım ve diğer kesimlere verilecek sübvansiyonların bütçe içinde gösterilmesi sağlanacaktır.

2.3. Vergi Reformu

* Öngörülen bu dengeleme ve onarım programında ilk iki yılda ağırlık Konsolide Bütçe uygulamaları ile KİT ve Finansal kesim reformları sonucu kamu borçlanma gereğinin düşürülmesine verilecektir. Bunlarla eşanlı olarak başlatılacak Vergi Reformunun asıl amacı ise vergi düzeninin ıslahı, vergi gelirlerinin artırılması ve vergi adaletinin sağlanması olacaktır.

* Uygulanacak kısa dönemli dengeleme ve onarım programı süresince ve sonraki aşamada uygulamaya konacak orta-uzun dönemli sanayi atılım stratejisi açısından vergi reformunun şu alanlarda katkısı olacaktır :

ı) Vergi tabanı genişletilerek yaygınlaştırılacak,

ıı) Etkin vergi denetimleriyle vergi kaçakları önlenecek ve vergi tahsilatı artırılacak,

ııı) Gelir vergisi üniter yapıya kavuşturulacak,

ıv) Kurumlar vergisi oranı azaltılacak, ancak buna karşılık dağıtılan kar payının üniter gelir vergisi sistemine dahil edilmesi sağlanacaktır. Böylece AT uygulaması olan “vergi mahsubu sistemi” ne geçilebilecektir.

v) Kentsel rantlar yeni vergi düzenlemeleri ile anlamlı ölçülerde kamuya aktarılacak,

vı) Vergi gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle ortayâ çıkan kamu açıklarının neden olduğu enflasyon vergisi normal vergilerle ikame edilecektir.

vıı) Kamu gelirleri kompozisyonu içerisinde vergi gelirlerinin ağırlığı artırılacaktır.

vııı) Sermayenin tabana yayılması ve borsanın canlandırılması için gerekli mali önlemler alınacaktır.

3. KİT Reformu :

* Uygulanacak program ile sanayi atılım stratejisinin en önemli noktalarından birisini KİT Reformu oluşturmaktadır. İlk aşamada, KİT açıklarının KBG’deki yüksek payı nedeniyle yapılacak KİT Reformunun başarısı bu program için de belirleyici olacaktır.

* Ancak, KİT Reformu sadece enflasyonu düşürme hedefine yönelik değildir. Türkiye’nin dünya ile bütünleşmesinin gerçekleşmesinde kamu kesiminin küçültülerek daha rasyonel ve etkin hale getirilmesi, 2000’li yıllara Türkiye’yi sadece yeni bir sanayileşme anlayışının taşıyabilmesi, ekonomide verimin ve rekabetin artırılması, sermayenin tabana yayılması ve ekonomide demokrasinin sağlanması da KİT Reformunun önde gelen diğer hedefleri arasındadır.

* KİT’lerin ekonomimizde çok önemli bir yeri vardır. 1990 yılında Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 91’I kamu kuruluşudur. Bu kuruluşlar, üretimden satışlarının % 41’ini, öz sermeyenin % 60’ını, net aktiflerin % 57’sini, yaratılan katma değerin % 48’ini temsil etmektedirler. Aynı tarihte, 500 büyük sanayi kuruluşu içinde özel kuruluşlar satış gelirinin % 26’sı kadar katma değer yaratırken. kamu kuruluşları % 32’si kadar katma değer yaratmıştır.

* Yakın bir geçmişe kadar kamu kuruluşları faaliyetleri sonucu net kaynak (kar + amortisman giderleri) yaratmışlardır. 500 büyük sanayi kuruluşunda, 1988 yılında, kamu kuruluşlarının yarattığı kaynaklar, özel sektör kuruluşlarınınkine eşit bir düzeyde, % 11 dolaylarında bulunmaktadır. Kamu kuruluşlarının kaynak açıkları büyük ölçüde yatırım programlarından kaynaklanmaktadır.

* Öte yandan, KİT’lere her aşamada yapılan politik müdahalelerin etkisi de olumsuz yönde olmuş ve kötü yönetilmelerine yol açmıştır. 500 büyük firma kapsamına giren KİT’lerin satış karlılığı 1985 yılında % 10.8 iken, bu oran 1986’da % 8.4’e, 1987 ‘de % 7.1’e, 1988’'de % 6.3’e, 1989’da % 4.4 ‘e ve 1990 yılında da % 1 düzeyine düşmüştür. 1991’de bu durum daha da kötüye gitmektedir.

* KİT’lerin zarar etmelerinin önemli bir nedeni malî bünyelerinin bozukluğudur. Bu kuruluşlar büyük bir borç yükü altındadırlar.Zarar etmelerinin başlıca diğer nedenleri ise istihdam fazlalığı ve verimlilikteki düşüklüktür.

* Önümüzdeki dönemde Türkiye’de piyasa ekonomisinin yerleştirilmesi, rekabet koşullarının güçlendirilmesi, kalkınmanın yurt sathına dengeli bir şekilde yayılması, yeni bir sanayi atılım sürecinin başlatılması ve sanayinin mülkiyetinin halka yayılması konularında KİT’lere önemli görevler düşecektir.

* KİT’lerin finansman açıkları özellikle yatırım ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. KİT’lerin (görev olarak verilen yatırımları hariç)yatırımları için ihtiyaç duydukları kaynakları malî piyasalardan sağlamaları esas olacaktır. KİT’lerin bütçeye yük olmaları önlenecektir.

* KİT’lerden bazı işleri zararına yapmaları istendiğinde, bunların karşılıkları piyasa mekanizmasına uygun yöntemlerle görev tazminatı olarak bütçeden ödenecektir. Devlet tarafından sosyal ve ekonomik amaçlı görev olarak verilen yatırımların karşılığı o yılın bütçesine konarak kuruluşlara görev tazminatı olarak ödenecektir.

* KİT’lerin özel kanunları iptal edilerek yeni bir kanunla kamu hizmeti yapanlar hariç tüm KİT’ler Türk Ticaret Kanunu kapsamına sokulacak ve Anonim Şirket şeklinde örgütlenmeleri sağlanacaktır.

* Oluşturulan Anonim Şirketler Sektör Holdingleri bünyesinde toplanacaktır. Sektör holdingleri stratejik kaynak yönlendirmesi ve koordinasyonu sağlayacak, ancak şirketlerin hedeflere yönelik yönetimlerine müdahale edemeyecek şekilde örgütlendirileceklerdir. Yönetim felsefesi “hedeflere yönelik yönetim” olacak ve tüm yöneticiler saptanan hedeflere ulaşmaları için gerekli yetkilerle donatılacak ve ilgili hedeflere ulaşmaktan sorumlu olacaklardır. Holdingler oluşturulurken mali bünyelerinin yeterli olmasına ve kaynak dengelerinin tutturulmasına özen gösterilecektir.

* Holdingler bağlı şirketlerinin yönetim kurullarının oluşturulmasında hissedar sıfatıyla yetkilerini kullanabilecektir.

* KİT Reformunun temel hedefi KİT’lerin Türk halkına ve kalkınmasına hizmet etmesinin sağlanması olacaktır. Bu hedefe öncelikle KİT’lerin verimliliklerinin artırılmasıyla ulaşılacaktır.

* KİT’ler politik ve bürokratik müdahalelerin dışına çıkarak kendi organları kanalları ile iyi ve profesyonel bir yönetime kavuşturulacaktır. Bu kapsamda KİT’ler ÖZERKLEŞTİRİLEREK özel bir statüye kavuşturulacak ve bünyelerinde genel kurul. yönetim kurulu ve bunlara sorumlu icra organları oluşturulacaktır. KİT Reformunun temel stratejisi etkin bir yönetim için YENİDEN YAPILANMADIR.

* Yeniden yapılanma özerkleştirme yanında özelleştirmeyi de kapsayacaktır. Ancak, özelleştirme bir amaç değil bir araç olarak kullanılacaktır. Yani, “Her ne pahasına olursa olsun özelleştirme” veya Bütçeye gelir sağlamak değil, ekonomide verimin ve rekabetin artırılması temel amaç olacaktır. Özelleştirme. özerk kurumlar tarafından önceden saptanmış hazır modeller yerine her kuruluşun imkân ve ihtiyaçlarına uyan yöntemlerle uygulanacaktır.

* Özelleştirme, KİT’lerin mali bünyelerinin kuvvetlendirilmesi için de araç olarak kullanılacaktır. Bu sayede KİT’lerin yeniden yapılanması ve ekonomiye kazandırılmaları bütçeye yük olmadan gerçekleştirilebilecektir.

* Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınmasına ve Türk halkına hizmet amacına yönelik STATÜSÜ ÖZERK BİR KURUM kurularak, KİT’lerin hisselerine sahip olan holdinglerin hisse senetlerinin % 51’i bu KURUM’a devredilecektir.

* KİT Reformu ile ilgili yasal ve mevzuat düzenlemeleri. STATÜSÜ ÖZERK BİR KURUMUN kuruluşu, KİT’lerle ilgili organizasyon düzenlemeleri 1992 yılının ilk yarısı içinde yapılacaktır. Bu amaçla, kamu hizmeti niteliği ağır basan kuruluşlar (PTT, TCDD, TEKEL, T.C. Ziraat Bankası, Halk Bankası, TEK ve TMO) dışındaki KİT’ler geçici olarak süresi içinde özerkleştirilmeleri sağlanmak üzere tek bir Bakanlığa bağlanacaktır.

* Bu özerk kurum, özelleştirme, birleştirme, yeniden malî yapılanma, ufaltma, yer değiştirme ve kapatma gibi tedbirleri alabilecektir.

4. Finans Kesimi Reformu :

* Finans ve bankacılık reformunun bu programın başarıya ulaşmasında önemli bir yeri olacaktır. Bu programın başarıyla yürütülebilmesi için kamu ve finans kesimi reformlarının eşanlı yürütülmesi gerekmektedir. Dünya standartlarının çok üzerindeki reel faizler aşağıya çekilmedikçe KİT ve kamu kesimi reformu başarılı olamayacağı gibi, KİT ve kamu kesimi reformu yapılmaksızın finans reformunun gereksinimi olan kaynak yapısı da yaratılamayacaktır.

* Öte yandan, uygulanan dengeleme ve onarım programının başarı kazanması durumunda bir yan etki olarak ilk aşamada reel faizlerin artması durumu ortaya çıkacaktır. Bunun başlıca iki nedeni vardır : Birincisi ve en göze çarpanı, malî kontratlara yazılmış mevcut nominal faizler sabit kalırken enflasyonun düşmesi sonucu reel faizin yükselmesidir. İkincisi ise dengeleme ve onarım programı için gerekli nominal dayanak seçiminin reel para arzını kısarken enflasyonun düşüşü sonucu reel para talebinin artması ve böylelikle ortaya çıkacak bir reel para kıtlığının da faizlere yansımasıdır.

* Reel faizlerdeki bu artışın ilk aşamada yatırımların üzerinde azaltıcı etkisi olabileceği gibi bütçedeki iç borç faiz yükünü de ağırlaştırabilir, kısa vadeli yabancı sermaye akımlarını hızlandırabilir ve bu para ve sermaye hareketleri sonucunda parasal kontrolün kaybedilmesine ya da döviz kurunun istenenden fazla reel değer kazanmasına yol açabilir.

* İşte hem uygulanan dengeleme ve onarım programının hem de KİT ve kamu kesimi reformlarının başarılı olması için finans ve bankacılık kesimi Reformunun da eşanlı olarak devreye girmesi ve başarılı olması gerekmektedir. Finans ve bankacılık reformunun önemi başlıca aşağıdaki noktalardan kaynaklanmaktadır :

ı) Reel kredi maliyetlerinin ve fon aktarma maliyetlerinin düşmesi suretiyle kamu açıklarındaki iç borç faiz yükünün aşağıya çekilmesi,

ıı) Nominal kredi maliyetlerinin her enflasyon oranı için aşağıya çekilmesi,

ııı) Finans kesiminde oluşturulacak yeni kurum ve araçlar ile şirketlerin finansal seçeneklerini artırıp, gerekli yatırım harcamalarının malî piyasalar aracılığıyla karşılanmasının sağlanması,

ıv) Böylece, yatırımları canlandırarak enflasyonla mücadelenin uzun vadeli koşulu olan üretim seferberliğinin gerçekleştirilmesi,

v) Dış ticarete açık sektörlerin üretim ve yatırıma yönelik teşviklerle desteklenebilmesi,

vı) Mali piyasaların derinleşmesi ile KİT’lerin mali yapılarının sağlıklı hale getirilmesi,

vıı) Vergi reformuyla vergilerin enflasyona göre esneklik kazandırılması sonucu, enflasyonun düşüşünden doğan anormal kazançların ya da zararların sistem içinde dengelenmesinin temini,

vııı) Yabancı sermayeyi kısa vadeli yatırımlarının yanı sıra doğrudan ve portföy yatırımları yapma biçimindeki uzun dönemli finansal araçlara yöneltmeye özendirici teşvikler geliştirilecektir.

4.1. Finans Kesimi Reformunun Ana Hatları :

* Finans ve bankacılık kesimi reformu mali piyasalarda yapılacak yeniliklerden ve yeni finansal araç ve kurumların geliştirilmesinden oluşmaktadır. Reformun amacı aşağıda özetlenmiş olan malî piyasalarımızın mevcut sorunlarına çözüm getirmektedir :

ı) Nominal ve reel kredi maliyetleri ve fon aktarma maliyetleri dünya standartlarının çok üzerindedir. Nominal kredi faizleri %110’ları. fon aktarma maliyeti % 56’yı, reel faizler % 34’ü aşmaktadır. Finans reformu ile reel faizler ilk aşamada % 11’lere, fon aktarma maliyeti % 8’lere indirilecektir.

ıı) Menkul kıymet stoklarının % 77’den fazlası, menkul kıymet ihraçlarının % 89’u kamu sektörüne aittir. Kamunun malî piyasalardaki ezici yükünün bir başka örneği de reel kredi maliyetlerinin % 50’sinden çoğunu disponibilite oranları, munzam karşılıkları ve vergiler biçimindeki kamu yükünün oluşturmasıdır.

ııı) Kurumlar ve araçlar arası rekabet zayıf, malî derinleşme yetersizdir. Menkul kıymetlerin çok büyük çoğunluğunu banka mevduatları ve kamu değerleri oluşturmakta; tüm özel sektör menkul kıymetlerinin toplamdaki payı % 26’yı aşamamaktadır.

ıv) Yabancı sermaye akımlarında doğrudan ve portföy yatırımlarının payı düşük artışı istikrarsız; buna mukabil yüksek maliyetli sıcak paranın payı yüksektir.

* Finans kesimi reformu iki alanda yürütülecektir. Birincisi, malî kalabalıklaşmanın (crowding-out) kontrol altına alınması, mevduat munzam karşılıkları ve disponibilite oranlarının düşürülmesi ve finans sektörüne yönelik vergi reform uygulamaları ile reel kredi maliyetlerinin aşağı çekilmesidir.

* İkincisi, kurumlar ve araçlar arası rekabetin artırılmasıdır.Bu alandaki uygulama şöyle özetlenebilir.

ı) Bankaların yeni malî araçlara yönelmesi özendirilecek, bankaların rekabet gücü artırılacaktır. Yatırım fonları çek hesabına bağlanacak, banka garantili bonolar yaygınlaştırılacak, bankaların tüketici finansman şirketi kurmalarına izin verilecektir.

ıı) Şirketlere ve tasarrufçulara zengin finans seçenekleri sunmak amacıyla varlık borç ve alacakların menkul kıymetlere dönüştürülüp bu değerlerin borsalarda işlem görmesi (securitization) özendirilecektir.

ııı) Risk sermayesi kurumu küçük ve orta boy işletmelere yönelik finansman kurumları. kıymetli evrak fonları, tüketici bankaları, risk yönetim araç ve kurumları, enformasyon kurumları kurulacaktır.

ıv) Menkul kıymet yatırım fonları yeniden düzenlenecek, malî piyasaların geliştirilmesinde ve özelleştirmede bu kurumlardan etkin olarak yararlanılacaktır.

v) Uluslararası finansmanda doğrudan ve portföy yatırımlarını özendirecek uygulamalara ve bu çerçevede yabancı ülke yatırım fonlarına ağırlık verilecektir.

4.2. Finans Kesimi Reformunun Öncelikli Uygulamaları

ı) Eşanlı yürütülecek kamu reformu ile mali kalabalıklaşma (crowding-out) dengeleme ve onarım programının en başından itibaren kontrol altına alınacaktır.

ıı) Hisse senedine yapılacak yatırımlar ilk malî yıl içinde vergi dışı bırakılacaktır.

ııı) Nominal değil reel faizlerin vergilendirilmesi, stopajın kaldırılması ilk mali yıl içinde başlatılacaktır.

ıv) Banka ve sigorta muameleleri üzerindeki vergileri Ocak 1992 itibarı ile düşürecek uygulama aynen benimsenerek uygulanacaktır.

v) Bankaların yeni araçlara yönelmesini engelleyen uygulama ve düzenlemeler dengeleme ve onarım programının diğer boyutlarıyla birlikte ve bir sistem yaklaşımı ile ele alınarak, uzlaşma mekanizmasıyla ilk üç aydan itibaren kaldırılacaktır.

vı) Menkul kıymet yatırım fonları ilk 6 ay içinde yeniden düzenlenip, yatırım fonları çek hesabına bağlanacak; banka dışı kurumlara fon kurma hakkı verilecek; fonların yönetim, denetim ve diğer fonksiyonları birbirinden ayrılacaktır.

vıı) Özel şirketlerin finansman bonosu ve tahvil, bankaların banka garantili bono çıkartmalarını engelleyen, zorlaştıran düzenlemeler ilk altı ay içinde ortadan kaldırılacaktır.

vııı) Risk sermayesi kurumu. risk yönetimi araç ve kurumlarının, enformasyon kurumlarının geliştirilmesine ilişkin araştırmalar ilk üç ay içinde başlatılıp bu kurumların ilk yıl sonunda faaliyete geçmesi hedeflenecektir.

ıx) Küçük ve orta boy işletmelerin finansman sorununa çözümler ilk üç ay içinde Halk Bankası bünyesinde ilk yıl sonunda da yeni oluşturulacak küçük ve orta boy sanayi bankacılığı çerçevesinde ele alınacaktır.

x) Kamu reformu ile malî denge sağlamaya başlandığında ve konsensüs mekanizması ile, disponibilite ve munzam karşılıklar ilk altı ay sonundan itibaren dünya standartlarına doğru indirilecektir.

III. ORTA VE UZUN DÖNEM SANAYİ ATILIM

STRATEJİSİ

1.Giriş

* 1980’li yıllarda, Türkiye’de sanayileşme stratejisinden vazgeçilerek, sanayi politikaları ekonominin ana ekseni olmaktan çıkartılmıştır. Kamu kesimi imalat sanayinden dışlanırken, KİT’ler güçsüz, verimi düşük ve giderek zarar eden bir performans içine itilmişlerdir. Özel kesim sanayi ise ticaret ağırlıklı politikalar ile geri sıralara gönderilirken, yüksek maliyetler ile yüksek kur ve faiz politikaları da sanayicinin önüne engel olarak konulmuştur.

* 1960 ve 1970’li yıllarda sanayileşmenin kritik eşiğine gelmiş olan Türkiye, 1980’li yıllarda sanayileşmede derinlik ve yoğunluk kazandıracak olan ara ve yatırım malları projelerinden vazgeçerek hem sanayileşme eşiğini hem de ekonomik bunalımı aşma becerisini gösterememiştir.

* Halbuki, aynı dönemde Türkiye ile benzer konumda olan Güney Kore; krizle karşılaştığı noktada bunu daha hızlı sanayileşme kararları ile aşabilmiştir. Aynı şekilde, 1970’li yıllarda krize giren İtalya’da ekonomisini kısa sürede büyümeye geçirerek bu krizi aşmıştır. Son yıllarda, bu örnekler dışında, sanayileşmeden vazgeçerek krizi aşan hiçbir ülke yoktur.

* Türkiye’de, son yıllarda uygulanan iktisat politikaları sanayide krizi yaygınlaştırmaktadır. Geçici finans kaynakları ile artan miktarlarda yurtdışından gelen girdilere dayalı olarak sürdürülen sanayi üretimi ve fason çalışma alışkanlıkları sanayimizin kaynak yaratma mekanizmasını da tahrip etmektedir.

* Bunların yanı sıra, ihracatta sürekli bir artış sağlayabilmenin yolu da sanayileşmeden geçmektedir. Ayrıca, ihracat için yalnızca bir sanayileşme stratejisine sahip olmak yetmemekte, sanayileşmenin doğru yönde ve doğru zamanlama ile yapılması gerekmektedir. Türkiye’nin ekonomik gelişmesinde esas olan üretim veya ithalat yoluyla bazı yeni mallara sahip olmak ve bunları ihraç edebilmek değil, dünya pazarlarında sürekli yer tutabilmektir. Aksi ile yetinmeye çalışmak dünyada bugün sanayileşme stratejisine verilen anlamın ve çağın gerisinde kalmaktır.

* Bütün bu nedenlerle 1990’lı yılların başında gelinen ortam Türk ekonomisine yeni bir yön kazandıracak, yeni bir ufuk verecek, bir atılım sağlayacak sanayileşme stratejisini gerektirmektedir. Türkiye’yi 2000’li yıllara sadece böyle bir sanayileşme stratejisi taşıyabilir.

4.2. Finans Kesimi Reformunun Öncelikli Uygulamaları

ı) Eşanlı yürütülecek kamu reformu ile mali kalabalıklaşma (crowding-out) dengeleme ve onarım programının en başından itibaren kontrol altına alınacaktır.

ıı) Hisse senedine yapılacak yatırımlar ilk mali yıl içinde vergi dışı bırakılacaktır.

ııı) Nominal değil reel faizlerin vergilendirilmesi, stopajın kaldırılması ilk malî yıl içinde başlatılacaktır.

ıv) Banka ve sigorta muameleleri üzerindeki vergileri Ocak 1992 itibarı ile düşürecek uygulama aynen benimsenerek uygulanacaktır.

v) Bankaların yeni araçlara yönelmesini engelleyen uygulama ve düzenlemeler dengeleme ve onarım programının diğer boyutlarıyla birlikte ve bir sistem yaklaşımı ile ele alınarak, uzlaşma mekanizmasıyla ilk üç aydan itibaren kaldırılacaktır.

vı) Menkul kıymet yatırım fonları ilk 6 ay içinde yeniden düzenlenip, yatırım fonları çek hesabına bağlanacak; banka dışı kurumlara fon kurma hakkı verilecek; fonların yönetim, denetim ve diğer fonksiyonları birbirinden ayrılacaktır.

vıı) Özel şirketlerin finansman bonosu ve tahvil, bankaların banka garantili bono çıkartmalarını engelleyen, zorlaştıran düzenlemeler ilk altı ay içinde ortadan kaldırılacaktır.

vııı) Risk sermayesi kurumu, risk yönetimi araç ve kurumlarının, enformasyon kurumlarının geliştirilmesine ilişkin araştırmalar ilk üç ay içinde başlatılıp bu kurumların ilk yıl sonunda faaliyete geçmesi hedeflenecektir.

ıx) Küçük ve orta boy işletmelerin finansman sorununa çözümler ilk üç ay içinde Halk Bankası bünyesinde ilk yıl sonunda da yeni oluşturulacak küçük ve orta boy sanayi bankacılığı çerçevesinde ele alınacaktır.

x) Kamu reformu ile mali denge sağlamaya başlandığında ve konsensüs mekanizması ile, disponibilite ve munzam karşılıklar ilk altı ay sonundan itibaren dünya standartlarına doğru indirilecektir.

* Yeni bir sanayi atılım strateji ile Avrupa Topluluğu ile bütünleşmenin de sağlanması amaçlanmaktadır. Topluluk ile bütünleşmek salt ekonomik bir yaklaşım olmamaktadır. Demokrasi ve insan haklarına saygı bu nedenle yeni ekonomik örgütlenmenin de önkoşulu olmaktadır.

* Türkiye ekonomisine yeni bir yön verilirken yeni bir sanayici kuşağının da yaratılması hedeflenmektedir. Sektörler arası karşılıklı etkileşme süreci gitgide önem kazanırken sanayileri geliştirmeden önce sanayicileri yaratmak amaçlanmaktadır.

* Yabancı sermaye açık, yapıcı ve teşvik edici politikalarla özendirilecek ve desteklenecektir.

* Sanayi ve ticaretin geliştirilmesinde serbest bölgelerönemli bir yer alacak ve buna ilişkin uygulamalar bekletilmeden başlatılacaktır.

* Ayrıca sınır ticaretinin daha da geliştirilmesi sağlanacaktır.

* 1990’ların dünyasında rekabet önem kazanmaktadır. Ancak bu, fiyatlara ek olarak teknolojinin ön plana çıkmasıyla olmaktadır. Nitelikli ve yüksek ücretli emek de, yeni teknoloji devriminin getirdiği bir zorunluluktur. Düşük ücretler ekonomisi aynı zamanda düşük verimlilik ekonomisidir. Düşük reel ücretler 1990’lı yıllarda Türkiye ekonomisinde hızlı büyüme için bir avantaj sağlamayacaktır.

* Hem kamu hem de özel kesim için tekelci ve idari kararlarla fiyat saptama yöntemleri yerine esnek fiyat oluşumunun giderek piyasalarda işlerlik kazanması amaçlanmaktadır. Böylece, piyasalarda rekabet önem kazanacaktır.

Gelişmiş ülkeler ve yakın ilişki içinde olacağımız Avrupa Topluluğu ülkeleri bioteknoloji, ileri mikro elektronik, robotikler ve bilgisayar alanlarını yakın geleceğin kilit sektörleri olarak benimsemişlerdir. Bunların yanı sıra petro-kimya, petrol arıtımı, elektronik, ince mekanik, ilaç, uçak ve sentetik iplik gibi alanlar ise olgunlaşmaya geçiş aşamasındadır. Türkiye’de de bu alanlar sanayi stratejisi ve sektör politikaları uzlaşma çerçevesinde öncelikle teşvik edileceklerdir.

* 3 üncü teknoloji devrimi ürünlerinden otomasyon, bilgisayar kontrollü tasarım ve üretim, bilgi üretimine yönelik sanayi ve hizmetlerin sadece ithalatçısı olmadan, bunları yeni tüketim hevesleri olarak görmeden, geleceğin üretim süreçleri olan, bilime dayanan ve üstün beceri yoğunluğu isteyen alanlara da geçilmesi bugünden programlanarak, teşvik edilecektir.

* Yeni yatırımcılık hamlesi yaratılarak, sektör önderlerinin Türkiye’nin sanayi coğrafyasını değiştirmek amacıyla sanayiden yoksun bölgelere yönlendirilmesi için tüm teşvik araçlarından yararlandırılacaktır.

* Ülkemiz açısından özel önemi olan az gelişmiş bölgelerin diğer bölgelerle olan gelişmişlik farklılığının giderilmesi amacı ile kısa vadeli programlar uygulanarak, tüm teşvik araçlarından yararlanacak pilot merkezler oluşturulacaktır.

* GAP’la bütünleşen gıda ve tarıma dayalı sanayilerin bu bölgelerde kurulması için yatırımcılar tüm teşvik araçlarından yararlandırılacaktır.

* Türkiye’nin üretim sınırlarını değiştirmek, yeni sektör politikalarının işlerliğini kolaylaştırmak, üretimin ülke içinde yeni yerleşim dokularına yayılmasını sağlamak için “yeni üretim ve ulaştırma aksları” oluşturulacaktır.

* Yeni sanayi atılım stratejisinin can damarı kaynakların yeni projelere hızla tahsis edilmesi olacaktır.

* Projeye bağlı bağış tipi veya kredi sistemine esneklik getiren kontrollü krediler ön plana çıkartılacaktır.

* Teşvikler global bir yaklaşımla sektör ve ürün bazında yatırım ve verimliliğe yöneltilecektir.

* Yatırım teşviklerinde esas nokta yatırımcıdan yararlanarak üretimi desteklemek olacaktır.

* Seçilecek pilot sektörlerde araştırma-geliştirme, proje geliştirme ve teknoloji transferleri için bağış türü teşvikler uygulanacaktır.

EK-3

GÜNEYDOĞU

Ülkemizin, geçmişten gelen sorunlarını aşarak, demokratik hukuk devleti içinde huzur, güven ve barışı sağlamak için Doğruyol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti bu ilke ve önerileri benimsediklerini kamuoyuna saygıyla duyururlar.

Güneydoğu’da bir süredir yaşanan şiddet ve terör olayları, öncelikle ele alınması gereken partiler üstü çok önemli bir sorundur.

Bu sorunun çözülmesi ancak demokratik bir hukuk devleti içinde mümkündür.

Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Bu devleti kuran ulusumuzun, cumhuriyetimizi ve demokrasimizi benimseme sürdürme ve geliştirmede rıza birliği vardır. Bu rıza birliği sorunun çözümünü kolaylaştıracak en önemli unsurdur.

Çağımızda, silahla, şiddetle, terör yoluyla hak elde etme dönemi kapanmıştır. Günümüz koşulları hakların elde edilmesi ve yaşatılması için ortak barışçıl kurallar ve kurumlar oluşturmuştur.

“Avrupa Güvenlik ve İşbirliği” süreci (AGİK) ve “Paris şartı, ülkeler ve halklar için küresel düzenler, haklar ve özgürlükler getirmiştir. Bu kurallar, sözleşmelerin imzacı tarafı olarak Türkiye için de uyulması gereken zorunlu kurallardır.

Ülkemizin tümünde, insan hakları ve temel özgürlüklere dayalı bir hukuk devleti mutlaka kurulacaktır. Bu hukuk devletinde yurttaşların kendilerine verilen hak ve özgürlükleri kullanmak ve geliştirmek istekleri de doğaldır. Ancak, bu istemlerin yerine getirilmesinde hukukun izin verdiği araçlar kullanılabilir.

Devletin demokratik otoritesi ve yasalar çerçevesinde tüm siyasal istekler, parlamento, kitle örgütleri, basın yoluyla tartışılabilir ve uygulamaya konulabilir.

Şiddet ve terör yolu ile devletin varlığına ve demokratik otoritesine saldırı insan hak ve özgürlükleri çerçevesine girmez ve kabul edilemez. Devletin görevi de hukuka ve insan haklarına bağlı bir demokratik devlet anlayışını ödünsüz uygulamaktır. Böyle bir devlet anlayışı ve devlet yapısı, ülkenin ve yurttaşların tümü için önümüzdeki dönemde mutlaka ve eksiksiz olarak kurulacaktır.

Yurttaşlarımız arasında kültür, düşünce, inanç, dil ve köken farkları olması doğaldır. Bunlar başka ülkeler için de geçerlidir. Böylesine çeşitlemeler demokratik ve üniter devlet için bir zaaf değildir. Bir üniter yapı içinde çeşitli etnik, kültürel ve dile ilişkin kimlik özellikleri özgürce ifade edilebilir, özenle korunabilir ve rahatça geliştirilebilir. Bu ulus ve devlet birliğinin gücünü azaltmaz aksine pekiştirir. Türkiye’de yapılması gereken ve hedeflenen de budur.

Ülkemizde uluslararası anlaşmalarla kabul edilen azınlıklar dışında hiçbir yurttaşımız azınlık sayılamaz. Türkiye’de herkes eşittir ve 1 inci sınıf yurttaştır. Herkesin kendi ana dilini, kültürünü, tarihini, folklorunu, dinî inançlarını araştırması, koruması ve geliştirmesi temel insan hak ve özgürlüğü kapsamı içindedir. Bu haklar yasalar çerçevesinde sağlanacaktır.

Ancak devletin resmî dili, bayrağı, simgeleri, sınırları ve Türkiye Cumhuriyetinin hükümranlık hakları her türlü tartışmanın dışındadır.

Terör ve anarşi yaratanlar ve şiddet kullananlar hukuk içinde mutlaka etkisiz hale getirilecektir.

Demokratik bir hukuk devletinde de, olağanüstü hal ve benzeri kurumlara başvurmak zaman zaman gerekli olabilir. Ancak bu kurumlar, yıllarca sürer ise etkinliklerini yitirebilirler. Devletin resmi bilgileri elde edildikten sonra Hükümet bu konuyu temelden ele alacak ve çözüme kavuşturacaktır. Bu çerçevede yeni ve etkin, siyasal, ekonomik, sosyal, hukuksal ve dış politika önlemlerine başvurulacaktır Ayrıca, uygulanmakta olan koruculuk sisteminin ve bölge valiliğinin yarar ve zararları da değerlendirilip; yeni kararlara varılacaktır.

Halkımız, bu sorunu demokratik hukuk devleti otoritesi, insan hakları ve demokrasi içerisinde mutlaka çözeceğimize inanmalıdır ve bu konuda parlamentosuna ve hükümetine güvenmelidir.

Hükümeti oluşturan partilerin; tüm halkımıza saygı, sevgi, şefkât ve insan hakları anlayışıyla yaklaştığı ve hep böyle yaklaşacağı konusunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Bölgenin kalkınması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi, bozulan dengelerin düzeltilmesi, haksızlıkların önlenmesi politikalarımızın vazgeçilmez temelini oluşturacaktır.

Ülkemiz demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, ulusal bütünlük, güven ve barış içinde yaşanan bir ülke haline mutlaka getirilecektir.

KALKINMA

Doğruyol Partisi ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti, bölgeler arasındaki dengesizlik ve toplumun geniş kesimlerini doğrudan ilgilendiren konularda ilişik ilke ve önerileri benimsediklerini kamuoyuna saygıyla duyururlar.

A) BÖLGE KALKINMA PLANLARI

Türkiye’de, son 10 yılda bölgelerarası gelişmişlik farkları artmıştır. Bu durum, Hükümetin üzerinde duracağı önemli sorunlardan biridir. Bu nedenle bölgeler arasındaki dengesizliği gidermek bölgelerarası toplumsal ve ekonomik bütünleşmeyi sağlamak kararındayız. Bu amaçla gerek ekonomik faaliyetlerin, gerek kamu hizmetlerinin dağılımında bu hedefin gerektirdiği altyapıyı hazırlayan ve destekleme mekanizmalarını kuran bir “Bölgesel Gelişme Politikası” uygulanacaktır.

Gelişmiş bölgeler içinde de daha az gelişmiş yöreler bulunmakla birlikte, geri kalmışlığın coğrafi bir bütünlük gösterdiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine özel bir önem verilecektir.

Doğu ve Güneydoğu için genel ve Bölge Kalkınma Planları çerçevesinde özel “Bölgesel Kalkınma Planı” hazırlanarak uygulamaya geçilecektir.

Amacımız, bu bölgede ve geri kalmış diğer bölgelerde kaynakları harekete geçirerek, üretimi artırmak, bölge halkına yeni iş ve geçim olanakları yaratmaktır.

Bu amaçla

1. - Kamu yatırımları artırılacak, özel sektör yatırımları için teşvik sistemi değiştirilecektir.

Doğu ve Güneydoğu Bölgesi gelişmemiş altyapısı, tarım ağırlıklı ekonomisi, tüketim merkezlerine uzaklığı, güç doğa koşulları gibi nedenlerle tüm teşvik önlemlerine rağmen özel sektör için yatırım yapılabilir bir bölge haline getirilememiştir. Öte yandan kamu yatırımları da istenen düzeye ulaşamamıştır.

Ülke Kalkınma Planlarında yeralan ve 1980 öncesi başlatılan birçok tesis ve fabrika ANAP döneminde yeniden değerlendirme yapılarak durdurulmuştur. Böylece Irak-Türkiye İkinci Boru Hattı, GAP Projesi ve bir kısım güvenlik amaçlı yatırım dışında yeni iş ve istihdam alanlarının yaratılmasına olanak sağlayacak ciddi hiçbir yatırım 1980 sonrasında gerçekleştirilmemiştir.

Bölge için verilen teşvik belgelerindeki artış, bölgede yatırımların artmasına ve ekonominin gelişmesine önemli bir katkı yapmamıştır. Birçok teşvik belgesi proje aşamasında kalmış, bazıları da basit yapılarla sınırlı kalmıştır. Teşvik verilen projelerin gerçekleşmesini izleyecek ve verilen kaynakların yerinde kullanılmasını sağlayacak bir denetim yapılmamıştır. Bölge için sağlanan bazı kaynaklar bölge dışında kullanılmıştır. Doğu ve Güneydoğu Bölgesine yatırım yapmayı özendirecek yeni bir teşvik sistemi geliştirilecektir.

Bölgesel Kalkınma Planı yalnız özel sektöre yönelik teşviklerle sınırlı kalmayacak, kamu kesimi de öncü ve girişimci olarak bölgenin ekonomik ve toplumsal sorunlarının çözümünde gerekli katkıyı yapacaktır.

2. - İşsizlik sorununa kısa dönemde “Özel İstihdam Projeleri” yardımı ile çözüm bulunacaktır.

İşsizlik Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde büyük boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle 1980 sonrasında üretken sektörlere yapılan yatırımların düşüklüğü işsizlik sorununun daha da ağırlaşmasına yol açmıştır.

Tarımın bölgedeki yapısı ve özelliği yerleşik birimlerinin küçüklüğü ve dağınıklığı, yatırımların yetersizliği bölgede işsizliği en önemli sorun haline getirmiştir.

İşsizlik sorununa üretken alanlarda yapılacak yatırımlarla çözüm bulunabilecektir. Ancak yatırım projelerinin sonuçlanması belirli bir süreyi gerektirdiğinden, kısa dönemde işsizlik sorununa “Özel İstihdam Projeleri” ile çözüm getirilecektir.

B) HÜKÜMET, TOPLUMUN GENİŞ KESİMLERİNİ DOĞRUDAN İLGİLENDİREN KONULARA YENI ÇÖZÜMLER GETİRMEYE KARARLIDIR.

- Askerlik süresi kısaltılacaktır.

- Asgari ücretten aşamalı olarak vergi alınmayacaktır.

- Küçük çiftçinin faiz borçları bir defaya mahsus olmak üzere affedilecektir.

- Halkımızın tümüne aşamalı olarak “Yeşil Kart” verilmek suretiyle sağlık hizmeti sunulacaktır. Ekonomik gücü olmayanların sağlık giderleri devletçe karşılanacaktır.

- Devletin kişilere ve kurumlara olan borçları, belli bir ödeme takvimine bağlanarak ödenecektir.

- Vergi reformu ile birlikte küçük esnaf, sanatkar ve üreticilerin vergi yükü, gelirleri ile orantılı olarak hafifletilecektir.

- İşsizlik Sigortası kademeli olarak getirilecektir.

- Ev kadınları aşamalı olarak sigorta kapsamına alınacaktır.

- Kadınlarımızın 20, erkeklerimizin 25 hizmet yılını tamamlamaları halinde isteyenlerin yaş haddine bakılmaksızın emeklilikleri sağlanacaktır.

- Zaman içinde Sosyal Güvenlik Kurumlarının uyum haline getirilmeleri sağlanacaktır.

- Yeni bir eğitim reformu ile birlikte, öğretmenlerin nitelikleri ve yaşam düzeyleri yükseltilecektir.

- Demokratik çerçevede ve hukuk kuralları içinde yolsuzlukların üzerine gidilecektir.

- Devlette verimlilik ve etkenlik, kamu görevlilerine adil ve onurlu bir yaşam düzeyi sağlayacak bir kamu personel reformu yapılacaktır.

Adil yargıyı, geciktirilmeyen adaleti sağlayacak bir adalet reformu çerçevesinde adil ve hızlı yargı ile hakim güvencesi sağlanacaktır.