IX. İnönü Hükümeti Koalisyon Protokolü (CHP-CKMP-YTP-Bağımsızlar)

Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yeni Hükümetin teşkiline memur edilen Malatya Milletvekili Sayın İsmet İnönü’nün daveti üzerine toplanan ve CHP ve CKMP, YTP temsilcileri ile TBMM Bağımsız üyelerinin bir temsilcisinden meydana gelen heyetimiz 16 Haziran 1962 Cumartesi gününden başlayarak sürekli çalışmalar yapmış ve siyâsi durumu inceleyerek adı geçen üç parti ve bağımsızların katılacağı bir karma hükümet kurulması şartlarını ve imkânlarını araştırmıştır.

Memleketimiz bir inkılap sonrasında, yeni bir Anayasa nizamı içinde hür ve müstakil, mutlu bir geleceğe doğru yönelmiş olmakla beraber bir intikal devrinin güçlükleri ile karşı karşıya kalmış bulunmaktadır. Bu devrede kurulacak hükümetler bir yandan sarsılmış olan iktisâdi ve sosyal düzeni yoluna koymak, vatandaşın güven duygusunu, gelecek hakkındaki ümitlerini ve demokratik iradeye inancını kuvvetlendirmek zorundadırlar. Bir yandan da Anayasamızın gözönüne aldığı sosyal ve kültürel reformları gerçekleştirmekle ve demokratik nizam içinde planlı ve ciddi bir iktisâdi kalkınmayı başarmakla vazifelidirler.

Heyetimiz kaani olmuştur ki, bu vazifeleri başarmaya ehil ve devamlı bir Hükümet kurulabilmesi için partilerimiz arasında belirli esaslarda tam bir anlayış birliği ve sürekli bir davranış birliği şarttır. Bu olmadıkça hiçbir hükümet yeteri kadar cesur ve dinamik olamayacaktır. Bu itibarla partilerimizin ve gruplarımızın geniş ölçüde vatanseverlik ve fedakârlık duygularına başvurmak zorundayız.

Aramızda başgösteren bazı fikir ayrılıklarını bu duygular içinde giderdik ve aşağıdaki işbirliği esaslarını böyle bir görüş birliği ile tesbit ettik.

I. PRENSİPLER

1 - Türkiye’de rejim Atatürk devrimleri üzerine kurulmuş bir demokrasi idaresidir. Anayasamızda tarifini bulan Atatürk milliyetçiliği ve laiklik devlet idaresi esastır. Partilerimiz aşırı sağcılık ve solculuk akımlarına karşı koyacaktır.

2 - 27 Mayıs ihtilali meşrululuğunu kaybetmiş bir idareye karşı Türk milletinin direnme hakkını kullanmasıdır. Bu hareket amacına ulaşmış ve memlekette demokratik Cumhuriyet nizamının yeniden kurulmasını sağlamıştır. Partilerimiz 27 Mayıs devriminin meşruluğunu gölgeleyecek her türlü gayret ve fâaliyetlerin karşısında bulunacaktır.

3 - Yeni Anayasamız modern Türk Devletinin ana kuruluşunu şekillendirmiş olmakla beraber, Türk topluluğunun yeni dünya görüşünü ve gelişen iktisâdi, kültürel ve sosyal emellerini sinesinde toplamıştır. Anayasada belirtilen yeni müesseleri tamamlamakla birlikte burada gösterilen milli hedefleri gerçekleştirmek başlıca vazifemiz olacaktır.

II. İKTİSADİ VE MALİ POLİTİKA

Türk toplumu için tek yaşayış şekli olan demokratik nizam içinde iktisadi kalkınmanın gerçekleştirilmesi başlıca hedeftir. Batılı demokrasi anlayışı içinde iktisâdi gelişmenin başarılması, milletçe en büyük davamızdır.

İktisâdi gelişme halinde memleketlerin meseleleri ile karşı karşıya memleketimizin iktisâdi ve sosyal davalarını süratle halletmek için gerekli bütün tedbirlerin kısa vadeli ve dar parti mülâhazaları dışında, memleketçi bir görüşle ele alınması lüzumuna inanıyoruz.

Türk ekonomisinin kalkınma hedefine özel teşebbüsün ve devlet sektörünün yan yana ve ahenkli şekilde çalışacağı bir ekonomik düzen içinde ulaşacağına ve özelteşebbüsün yaratıcı gücünden olduğu kadar, devletin kalkınma yolundaki vazgeçilmez gayretlerinden de ahenkli şekilde faydalanma lüzumuna kaaniyiz.

Özel mülkiyetin Anayasa himayesi altında bulunması ve özel teşebbüsün güven içinde çalışması, hürriyet içinde kalkınmanın şartıdır.Kalkınmanın, plan ve program içinde ve halen yürürlükte olan (plan hedefleri ve stratejisi) kararındaki esaslar dahilinde gerçekleştirilmesinde mutabıkız.

Bu temel kararda da açıkca belirtildiği gibi, özel teşebbüsün yatırımlarının artırılması, hızlı ve muvazeneli kalkınmanın gerektirdiği sahalara yöneltilmesi devletçe teşvik edilmelidir. Ancak, bu teşvik, kabul ettiğimiz siyâsi ve iktisâdi düzenle bağdaşamayacak olan doğrudan doğruya müdahale usülleriyle değil, Maliye ve kredi politikası, sermaye piyasasının teşekkülü, yol gösterme, teknik bilgi sağlama gibi usüllerle yapılmalıdır.

Devlet, iktisâdi alandaki vazifelerini yaparken özel teşebbüsün yatırım şeklini veya güven ve istikrar içinde çalışma imkânlarını engelleyici kırtasiyeci ve frenleyici lüzumsuz müdahalelerden uzak kalmalıdır.

Devletin iktisâdi politikasında açıklık ve kararlılık esas olmalı, Maliye, para, fiat, dış ticaret ve yatırım politikaları ve bunların tatbikatı, özel teşebbüse uzağı görme ve devamlı bir güven duygusu içinde çalışma imkânını sağlıyacak şekilde tanzim edilmelidir.

Sadece özel sektörü iktisâdi ve sosyal gelişmenin vasıtası saymak davayı halle yetmiyeceği için, devlete de iktisâdi hayatta önemli bir mevki tanımak Türkiye’nin gerçeklerinden doğan bir zarurettir.

Devlet eliyle yapılacak işlerde esas prensip, stratejik yatırımaları, uzun süreli gelişme için gerekli yatırımları ve özel teşübbüsün gerçekleştiremediği yatırımları yapmak olacaktır.

İktisaden gelişmiş memleketlerle aramızdaki büyük mesafenin gitgide genişlemesi yerine, daralmasını sağlayacak bir kalkınma hızını gerçekleştirecek, Türk toplumunu gerekli refah seviyesine ulaştırabilmek için, gayri safi milli hasıladan gerekli miktarın yatırımlara ayrılması zaruri olduğuna göre, umumi yatırım hacminin lüzumlu seviyeye ulaştırılması esastır.

Türk ekonomisinin yılda ortalama yüzde 7 civarında bir gelişme hızınakavuşabilmesi ve muvazeneli bir kalkınmanın sağlanabilmesi için, devlet yatırımları uzun vadeli plan ve programlara bağlanacaktır.Yüzde 7 gelişme hızından fedakarlık yapmamak kararındayız.

1963-1967 devresine ait ilk beş yıllık planın hükümetçe kabulünden sonra, planın ilmi bütünlüğünü ve ahengini bozmaya imkan vermeyecek bir şekilde TBMM tarafından zamanında kabulü için işbirliği yapılacaktır.

Kamu harcamalarında yatırımlara öncelik verilecek, daha çok istihlâk mahiyeti arzeden harcamaların kalkınma hızını tehlikeye düşürecek şekilde artması önemle gözönünde tutulacaktır.

Kalkınmanın, istikrarlı bir mali siyâsetle mümkün olacağına inanıyoruz. İktisâdi gelişmeyi tahrik ve teşvik eden genişleyici bir iktisat politikası takip edilmekle beraber kaynakların israfına, istikrarsızlığa ve her türlü içtimai çalkantıya yol açması bakımından hatalı bir yol olduğu şüphesiz bulunan enflasyondan sakınılması lüzumuna inanıyoruz.

İktisâdi kalkınma politikasının sosyal-adalet ilkesini gözönünde tutması lazımdır.

Muvazeneli gelişme ve sosyal adalet cihetinden ehemmiyetli gördüğümüz konulardan biri de, memleketimizin çeşitli coğrafi bölgeleri arasında iktisâdi fâaliyet hacmi ve gelir seviyesi bakımından mevcut olan büyük farkları ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bunun için plan hedefleri ve stratejisinde yer almış bulunan tedbirlerin ciddi bir şekilde tatbike konulmasını, karma hükümet, yurdumuzun geri kalmış bölgelerinde yaşayan vatandaşlara karşı önemli bir vazife olarak kabul edecektir. Gerek beş yıllık planda, gerek yıllık programlarda ve bölge planlaması çalışmalarında bu husus öncelikle gözönünde tutulacaktır.

Genel olarak, mevcut vergi sistemimizin islahı cihetine gidilecektir. Bu islahatta, tatbikat kolaylığı, vergi adaleti ve verim artırıcı tedbirler bilhassa göz önünde tutulacaktır.

Zirai kazançların ve küçük ticaret ve sanat erbabı kazançların vergilendirilmesi konusunda, haklı şikayetlere çare bulan mevzuat değişiklikleri bir an önce gerçekleştirilerek yeni hükümler uygulanacaktır.

Bu arada, 1961 ve 1962 yıllarında alınmış olan servet beyannâmelerinin iade edilmesi ve münâsip bir süre içinde 1962 başlangıcı itibariyle yeni bir beyânname alınmsı, kararlaştırılmıştır.

Bu suretle, esasında vergi kontrolü bakımından lüzumlu bir müessese olmakla beraber, psikolojik sebeplerle iş hayatına menfi tesirler icra ettiği ileri sürülmüş olan servet beynnâmesi konusu, prensibi muhafaza ve şikayetleri izale eden bir hal şekline bağlanmış olacaktır.

Karma hükümete katılan partilerve gruplar, Hükümetin istikrar içinde kalkınma politikasına aykırı olacak şekilde gider çoğaltıcı ve gelir azaltıcı davranışları önlemek üzere işbirliği yapacaklardır.

İktisâdi Devlet Teşekküllerini rasyonel çalışma imkânlarına kavuşturmak üzere şimdiye kadar yapılmış tetkikleri ve çalışmaları değerlendirmek, bu teşekküllerin reorganizasyonu işini bir an önce sonuçlandırmak, kararındayız. Bu teşekküllerin yatırım kaynağı yaratma fonksiyonunu başaracak hale getirilmesi hedeftir.

İktisâdi kalkınmanın zaruri şartı olan idari reform ve toprak reformu gibi temel ıslahat tedbirleri mümkün olan en kısa zamanda gerçekleştirilecektir.

İşçi ve işveren münâsebetlerini Anayasaya uygun olarak düzenleyen kanunlar çıkarılacak, işverenin ve işçinin karşılıklı güven içinde çalışmaları sağlanacaktır.

Bütün gelişme halindeki ülkelerde olduğu gibi, Türkiyemiz’de küçük müstahsillerin çalışmalarını desteklemek ve daha verimli kılabilmek maksadiyle, başta zirai saha gelmek üzere, kooperetifçiliği geliştirmeyi lüzumlu görüyoruz.

Memleketimizin dış ticaret münâsebetlerinde mühim bir yeri olan Avrupa İktisâdi Camiası (Müşterek Pazar) memleketleriyle Türkiye’nin iktisâdi gerçeklerini ve batı alemi ile kader birliğini gözönünde tutan bir ortaklık anlaşması akdini lüzumlu sayıyor.

III. BAZI KANUNLAR HAKKINDA SİYASİ SUÇLARIN AFFI

Siyâsi mahkumların affı aşağıdaki esaslara bağlanmıştır:

a) Evvelki hükümet zamanında yapılan görüşmeler sırasında tezekkür edildiği üzere, 4. 5, ve 6 seneye mahkum olanların mahkumiyet ilâmında yazılı cezaları bir atıfet olarak özel af yolu ile kaldırılacak ve bundan yukarı müdetle mahkum olanların cezalarından da 4 sene indirilecektir.

b) Bu özel aftan istifade edecek olanların amme hizmetlerinden mahrumiyet cezaları devam edecek ve bunlar her ne suretle olursa olsun siyasi fâaliyette bulunamıyacaklardır.

c) Bu suretle aftan istifade edenlerden, hususi kanunların gereğince mesleki fâaliyetten mahrum kalmış olanların mesleklerıni icra etmeleri mümkün hale getirilecektir.

d) Bu özel af kanunu 1962 yılı Ekim ayı içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevkedilecek ve bu ay içinde yürürlüğe girmesi gerçekleştirilecektir.

e) Karma hükümete dahil partiler tarafından affın istismar konusu yapılmaması için partilerimiz gerekli gayreti sarfedecektir.

IV. 113 SAYILI KANUN

134 sayılı kanunla değiştirilen 113 sayılı kanun konusunda:

a)Kanunun 3 ncü L bendinin kaldırılması

b)45 sayılı kanun hükümlerine tabi memurlara bunların şeriklerinin sıfat ve vazifelerini suistimâl suretiyle işledikleri suçlardan: Kendilerine veya başkalarına menfaat teminine matuf veyahut Devlet veya İktisâdi Devlet Teşükkülleri mahalli idareler ile, kuruluşunda Devlet hissesi bulunan her nevi ticari, sinai ve mali müesseselerin maddi zararını mucip olan fiillerin dışında kalanların affını sağlıyacak şekilde kanunun 3 ncü maddesinin (M) bendinin değiştirilmesi;

c)Bu maddenin (G) bendinin de yukarıdaki fıkra hükümlerine göre tadil edilmesi hususlarında mutabakata varılmıştır.

105 SAYILI KANUN

a) 2510 sayılı İskan Kanununa ek 105 sayılı kanunun kaldırılmasında mutabakata varılmıştır.

b) Bu kanun gereğince ve Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümleri dairesinde muamele görmüş ve kamulaştırılmış olan gayrimenkullerin 4753 sayılı kanunun kamulaştırmadan istisna eylediği 5 bin dönüme kadar gayrimenkullerin sahiplerine iade edilecek ve bundan fazlası iadeye tabi olmayacaktır.

c) Kamulaştırılmış olan gayrimenkuller 5 bin dönümden aşağı ise, usülü dairesinde sahiplerine iade olunacaktır.

d) Kamulaştırılmış gayrimenkullerden tevzi edilmiş olan varsa, bunların iadesi bahis mevzuu olmayacaktır.

e) Tasfiye edilmesi gereken menkul mallardan mevcut olanları arsa bunlar da iade olunacaktır.