I.Saraçoğlu Hükümeti Programı

Arkadaşlar,

Aziz hatırası önünde saygı ile eğildiğimiz Dr. Refik Saydam'ın vazife başında ölmesi üzerine teşkiline memur buyurulduğum Hükümeti Büyük Meclisin yüksek huzuruna getiriyorum.

Yeni Hükümetiniz de evvelkiler gibi Cumhuriyet Halk Partisi programını hassasiyetle ve dikkatle tatbike çalışacaktır.

Arkadaşlar,

Dünyanın her gün daha fenalaşan ve ufuklarında bir ümit ışığı belirmeyen karanlık manzarası içinde Türk milleti bütün ıstıraplarına rağmen en bahtiyar bir mevcudiyet olarak göze çarpıyor. Bu sâadetin sırrı büyük bir Şef'in etrafında yaratılan birliktir. Görmekte olduğumuz dünya faciaları içinde milletlerin yıkılmalarına sebep olan tefrikalar, ihtilâflar Türk milletinin bütün faziletlerini nefsinde toplayan İsmet İnönü'nün yarattığı karşılıklı güven sayesinde bu memlekette yer bulmamıştır. İnönü Türk milletine, Türk milleti de İnönü'ye çok yaraşıyor. Bugüne kadar olduğu gibi yarın da aynı birlik ve beraberlik içinde sıkıntılarda ve sevinçlerde birbirimize dayanarak emniyetle yürüyeceğiz. Böylece bu koruyucu birliğin idamesi Hükümetiniz içinde ilk ve en büyük gayeyi teşkil edecektir.

Arkadaşlar,

Topraklarımızı harbin dışında tutmak için bütün dikkat ve gayretimizi sarfetmekteyiz. Bu güzel eseri sonuna kadar götürmek için ümidimiz azalmış değildir. Fakat bizim bütün dikkat ve itinalarımıza rağmen bir gün istiklâlimiz veya topraklarımız tecavüze maruz kalacak olursa bütün varlığımız bütün mevcudiyetimiz bir tek ideâlin emrine verilecektir. Bu idealde son ferdimize kadar çarpışmak olacaktır.

Bundan dolayı ordumuzu her an için kuvvetli ve hazır tutuyoruz. Ve onu her türlü ithitamın her türlü itinanın üzerinde temerküz ettiği büyük bir varlık olarak yaşatmakta devam edeceğiz.

Ordumuzu her gün biraz daha kuvvetli görmek hepimiz için bir gaye, Hükümetiniz içinde bir program olmakta devam edecektir.

Arkadaşlar, herkes tarafından bilinen bu yüksek hakikatlerden sonra harici ve dahili politikalarımıza geçiyorum.

Harici politika :

Cumhuriyetimizin Lozan'da başlıyan fâal ve müsbet harici siyâseti bir çok imtihanlardan geçtikten sonra bugünkü duruma varmıştır. Bu durum bugün en iyi istikrar kelimesiyle tavsif edilebilir. Hudutları haricinde hiç bir sergüzeşt arkasında koşmayan ve koşmayacak olan Türkiye harbin dışında kalmak imkanlarını aramış ve bu imkanları da şuurlu, müspet bir bitaraflık üzerinde yürütmekte bulmuştur.

Üç senedenberi dünyayı yakan ve yıkan haile önünde Türkiye menfi bir bitaraflık ile vaziyetini koruyamazdı ve yarında koruyamaz. Türkiye bitaraflığı umumi bir politik sisteminin işlenmiş bir şeklidir. Ve politikamızın kimseyi endişeye düşürmeyecek bir berraklığı ve samimiyeti vardır.

İngiltere ile olan ittifak muahedemiz her iki tarafın nef'ine olarak vazife görmekte devam edecektir. Türkiye - İngiltere ittifakı realitenin ifadesi ve biraz evvel arzettiğim politik sistemin esaslı bir rüknüdür.

Yine o politikanın bariz ve samimi bir tezahürünü de Türkiye ile Almanya arasındaki karşılıklı anlayış ve dostluğu yeniden tevsik eden Türk - Alman Anlaşmasında görüyoruz.

Harbin bu iki esaslı buruna karşı olan vaziyetimizi ve o Devletlerle olan bağlarımızı müspet siyâsetimizin bariz birer misâli olarak arzettim.

Muharip kümelerin her ikisinde kendileriyle ahdi veya fiili rabıtalarımız ve dostluklarımız olan Devletler yer almıştır ki; bunlara karşı da dost ve dürüst olmakta devam edeceğiz.

Dostluğuna karşı sonsuz bir hüsnüniyetle meşbu dostluk, düşmanlığa karşı yıkılmaz bir azim ve metanetle mukabele, işte hükümetinizin takip edeceği harici siyâsetin tam ifadesi.

Dahili politikaya gelince :

Arkadaşlar,

Dahili politikamızın en mühim cephesi iktisâdi cephedir. Ve bu iktisâdi cephenin en hararetli köşesi de iaşe meselesidir.

Liberal iktisât ilmi, insanların refahını artırmak için her memlekette, o memlekette en bol ve en kolay yetişen mahsulleri yetiştirmek ve bunları diğer memleketlerde en bol en kolay yetişen mahsullerle mübadele etmek tavsiyesindedir. İnsanları idare eden yalnız iktisat kaideleri olsaydı bu tavsiyeye riayet etmek çok yerinde olurdu. Fakat bu ilmin yanında bir de hayat bilgisi vardır ki onun da bize tavsiyesi şudur :

"Bir memleket, umumi ve geniş ihtiyaçlarını bizzat kendisi istihsal edemiyorsa o memleket sulhta ve harpte yabancı iradelerin tesirinde kalabilir." Onun için biz, gıda, elbise, ayakkabı, silah gibi umumi ve geniş ihtiyaçlarımızı bizzat kendimiz yetiştirmek için her fırsattan istifade ederek çalışmak kararındayız. Bu umumi kaide ve kararımızı bir kere daha ilân ederken hemen haber vermeliyim ki ihtiyaçlarımızın zaruretlerimizin şiddeti ne olursa hiç bir yabancı irade bizim bileğimizi bükemiyecektir.

Bu umumi kaideyi söyledikten sonra sıkıntılarımız ve günlük işlerimiz hakkındaki düşüncelerimizden bahsetmek istiyoruz.

Bugünkü sıkıntılar bilhassa iaşe etrafında toplanmıştır ve hepsi muvakkat ve geçici ve harple beraber nihayet bulacak arızalardır.

Bütün dünya ile beraber bütün komşularımızın harp içinde olduğunu ve istihsalde çalışan yüz binlerce gencimizin silah altında bulunduğunu gözönünde tutan Hükümet bu darlığı biraz da tabii bulmaktadır. İaşe sıkıntısı bu gibi işler için en hazırlıklı ve en teşkilatlı memleketlerde bile facialar yaratacak hale geldi.

Bugün bitaraf Devletlerde bile hiçbir müşteri bulamadığı için çürüyen, buna mukabil hiç bir pahaya tedarik edilemiyen mallar mevcuttur.

Bizim çekmekte olduğumuz darlık bu umumi ve büyük ıstırabın küçük bir parçasıdır. Ve bunun çoğalması ihtimâli yok değildir.

Böyle olduğu takdirde bu yükü mütesaviyen çekmek ve çektirmek için bütün tedbirleri almakta kusur etmemeğe çalışacağız. Bol imkanlar oldukça onun neşesini beraber tadacağız, bertaraf edilemiyen ihtiyaçların sıkıntısını da beraber çekeceğiz, ve herhal de Hükümetiniz kararlarının ümitli veya ıstıraplı olmalarına bakmıyarak onları olduğu gibi millete anlatacaktır.

Bundan evvel benim ve on arkadaşımın dahil olduğu Hükümet memlekete hayat pahalılığına ve iktisâdi buhranlara mani olmak için verilen selâhiyetlere istinaden bir çok sert kararlar aldı ve onları sıkı bir gayretle tatbike başladı. Fakat aradan günler geçtikçe bu kararların matlup neticeyi, vermiyeceği yapılan şikayetlerden tesbit edilen fiyatlarla bir çok malların ve gıda maddelerinin bulunamamağa başlamasından ve yapılan tetkiklerden anlaşılmağa başladı. Onun için yeni hükümet hemen işe başlıyarak bu sert tedbirleri yumuşatmağa yer yer kaldırmağa ve yer yer değiştirmeğe karar verdi; ve tedbirlerin iktisâdi olmasına daha çok bel bağladı. Tuttuğumuz bu yolda fiyatlar kendisiyle mal tedariki imkan haricinde çıkan resmi fiyatların tabiatıyla üstüne çıkacak ve fakat herhalde kara pazar fiyatlarının dununda kalacaktır.

İlk işe en mühim gördüğümüz hububattan başladık. Gördük ki bu memleket sulh zamanında bile kendisine ancak kifayet edilen hububatı yetiştirmiş ve pek müstesna senelerde pek az ihracaat yapmıştır. Fakat harple beraber koskoca bir Türk Ordusu buğday sarfiyatını yüzbinlerce ton artırdığı gibi Türk Ordusunun hayvanları da arpa ve yulaf sarfiyatını yüz binlerce ton artırmıştır; ve münhasıran bu yüzden muvazenede koskoca bir açık peyda olmuştur.

Diğer bir hesaba göre harp başladığı zaman Devlet elinde (250) bin ton buğday stoku vardı. Halkın ve tüccarın elindeki miktar her halde bu miktardan az değildi. Demek harp yıllarına (500) bin ton bir buğday stoku ile girmiştik. Bu stok bizi yalnız iki sene rahat yaşattı. Üçüncü seneye pek sıkışık olarak girdik. Bu sıkışık yılda, huzurunuzda şükranla yadetmeği vazife bildiğim yüz küsur bin tonluk İngiliz hububat yardımına rağmen gayet sert ve sıkı tahdidi tedbirler aldık ve Türk ırkının başlıca gıdası olan ekmeği çok küçülttük. Bütün bunlara rağmen ekmek darlığını ve sıkıntısını hala bertaraf edemedik. Bu hesaplarda göstermektedir ki, yalnız buğdayda 250 bin tonluk bir açığımız vardır.

Bu açık ancak şu üç şekilde kapatılabilir;

1. Çiftçiyi memnun ederek istihsali artırmak;

2. İstihlakı azaltmak;

3. Hariçten buğday getirmek.

Biz bu üç tedbirin üçünü birden aldık. Çiftçiyi memnun etmek için fiyatları artırdık; istihlâki azaltmak için ordu ve resmi teşekküllerle kontrolü bir dereceye kadar memkün olan büyük şehirlerde konmuş olan tahdidatı muhafaza ettik; hariçten buğday tedariki için bilhassa Amerika'ya müracaat ettik. Amerika Hükümeti 45 gün içinde on beş bin ton buğdayı kendi vasıtasıyla getirip teslim etmeyi süratla vadettiği gibi nakil vasıtası tarafımızdan tedarik edilmek şartıyla isteğimiz kadar buğday vermeyi kabul ettiğini bildirdi. Biz bir taraftan Amerika'nın gösterdiği yüksek anlayışa ve dostluğa derin teşekkürlerimizi ifade ederken diğer taraftan yabancı nakil vasıtası temini için çalışmağa başladık. Bundan maada vapur ve nakliye sıkıntılarımıza rağmen bir vapurumuzu ayrıca bu işe tahsis etmeğe çalışıyoruz. Ümit ediyoruz ki buğday için almış olduğumuz tedbirlerin hepsi iyi işleyecek olursa buğday buhranı tamamen zail olacak ve hatta yer yer buğday fiyatları Hükümetin % 25'ler için tespit ettiği fiyatın dununa düşebilecektir.

Arpa ve yulaf açığımızı kısmen hariçten tedarik etmekle fakat bilhassa bizde çok bol olan ve iyi bir gıda olduğu anlaşılan pancar ve pamuk çekirdeği küsbelerinin mühim kısmını ordunun hayvanlarına tahsis etmek suretiyle kapatmağa çalışacağız. Biliyorsunuz ki malzeme ve mamul maddeler ihtiyacımızı temin etmek için Almanya ile yüz milyon marklık kredi mukavelesi imzalamıştık. Elyevm bir heyetimiz bu krediyi işletmek için Berlin'de bulunuyor. Heyetimize ve işlerimize gösterilmekte olan kolaylıklar için teşekkür etmeyi bir vazife bilirim.

Arkadaşlar,

Buraya kadar olan sözlerimle alelumum hububat hakkında almış olduğumuz malum kararların mucip sebeplerini izah etmiş olduğumu sanarak diğer maddelere geçiyorum.

Fasulye, nohut, mercimek, pirinç gibi gıda maddelerindeki takvidatı bütün bütün kaldırdık. Çünkü :

1. Bu mahsullerin her biri kolaylıkla diğerinin yerine kaim olabilir.

2. Buğday politikamız muvaffak olursa büyük miktarda bir bulgur mevcudu bu maddelerin pahalılaşmasına kolaylıkla mani olur.

3. Ötedenberi büyük miktarda fasulye ihraç eden bir memleketiz.

4. Her yerden gelen haberler, bu cins mahsullerimizin bu sene çok bereketli olacağını gösteriyor.

Yağlar hakkında da aynı kararı verdik. Çünkü memleketimizde ihtiyacı karşılayan başlıca yağlar şunlardır. Tereyağı, kuyrukyağı, pamukyağı, zeytinyağıdır ve aradaki fiyat farkı çoğaldığı zaman, bu maddelerden biri diğerinin yerine kaim olmaktadır. Memleketimiz her sene çok mühim miktarda zeytinyağı ihraç ettiği gibi elyevm mühim miktarda zeytinyağı stoku mevcuttur. İşte bu stokla ve elimizdeki ihraç kuvveti ile yağ fiyatlarının gayri tabii bir raddeye çıkmasına mani olabileceğimizi ümit ediyoruz. Zeytinyağı ve diğer yağlar mutedil sayılacak bir raddede durursa ihracına müsâade edeceğiz. Durmazsa zeytinyağı ihracını bir taraftan tahdit ve hatta menedeceğimiz gibi diğer taraftanda Devlet istihlâkini zeytinyağına tevcih edeceğiz. Hulasa zeytinyağı ihracı mekanizmasıyla bütün yağları mutedil bir fayatta tutulabileceğimizi ümit ediyoruz.

Hububattan, bakliyattan, yağlardan sonra pamuklu ve yünlü kumaşlara geçiyorum.

Mütehassısların verdikleri izahata göre, memleketin kumaş ihtiyacının küçük bir kısmı el tezgahları ile tatmin ediliyor.

Fabrikalar yünlü kumaş ihtiyacımızın % 80 nini pamuklu kumaş ihtiyacımızın da % 60'nı tatmin etmektedir. İstihsal edilen bu iki cins kumaşta da Devlet fabrikalarının hisseleri % 50 den biraz fazladır. İşte açığımız olan bu % 20 ve % 40 Hükümetin yardımını bozmakta ve kara pazarı yaratmaktadır.

Bu miktarı istihsâl için fabrikaların bir kısmı üç diğer kısmı iki geri kalanlar da bir ekiple çalışmaktadır. Kumaş buhranının önüne geçmenin en makul yolu istihsâllerimizi ihtiyaçlarımızın derecesine mümkün olduğu kadar yaklaştırmaktır. Yakın bir atide mevcutlara bir pamuklu fabrikası ilavesi ihtimal dahilinde görünüyor. Bundan mâada imkan görülürse bütün fabrikalar üç ekiple çalıştırılacaktır. Bu iki tedbir bizi maksadımıza biraz daha yaklaştıracaktır, ümidindeyiz.

Bundan evvel çok yerinde alınmış bir kararla hususi pamuklu fabrikaları münhasıran Devlet fabrikaları hesabına çalışır bir hale getirilmiştir. Biz bu güzel kararı hususi yünlü fabrikalara da teşmil niyetindeyiz.

Kumaş meselesine sımsıkı bağlı iki madde vardır. Yün ve Pamuk.

Yine mütehassısların söylediğine göre, memleket dahilinde kafi yün ve yapak mevcuttur. Fakat bunları alabilmek için fiyatlarını diğer eşya fiyatlarıyla ahenkli bir hale getirmek lazımdır. Elyevm bu ahenkli fiyatı aramaktayız.

Pamuğa gelince : Her şeyden evvel haber vereyim ki, bu sene pamuk için her yerden gelen haberler çok iyidir. Bazı sebeplere binaen en azalan ihraç kuvvetimizi bu madde ile kısmen telâfi edeceğimizi ümit ediyoruz.

Pamuğu almak, tevzi ve ihraç etmek için kurulmuş iyi işleyen güzel bir düzen var; bunu bozmak niyetinde değiliz. Yalnız fiyat etrafında tetkiklerde bulunduk. Elyevm pamuğun tespit edilen bir fiyatı vardır. Pamuk çekirdeğinin de kezalik tespit edilen bir fiyatı vardır. Pamuk çekirdeğini tamamen serbest bırakmak istiyoruz. Bundan alınacak neticeye göre pamuk fiyatını tespit edeceğiz.

Et meselesi : Memleketimiz öteden beri, kasaplık hayvan ihraç eder. Mevcut ihraç memnuniyeti muhafaza edileceğine göre bu gün arızı sebeplerle muhtelif yerlerdeki göze batan fiat farklarının tedricen mutedil bir seviyede birleşeceğini ümit ediyoruz.

Arkadaşlar,

Buraya kadar, hayatımızın başlıca zaruri ihtiyaç maddeleri üzerine aldığımız ve almak niyetinde olduğumuz kararlardan bahsettim. Bu karar ve düşüncelere göre :

1. Hububat fiatlarını % 25'lere, tahdidlere ve ithalâta,

2. Bakliyat fiatları bu sene mahsulünün bereketine ve ihraç memnuiyetine,

3. Yağ fiatlarını zeytinyağının ihraç mekanizmasına,

4. Kumaşların fiatını arttırtacağımız ekiplere ve bir elden idarenin vereceği faydalara ve tezgahlara,

5. Et fiatlarını da memleketimizdeki mevcuda ve devam ettireceğimiz ihraç memnuiyetine,

Güvenerek mutedil ve ahenkli bir seviyede tutabileceğimizi ümit ediyoruz. Bu mutedil saha hiç şüphe yok ki dünkü karapazarın çok dununda olacaktır. Fakat yine şüphe yok ki bu mutedil safha geçen seneki fiatların üstünde olacaktır. Onun için bu zaruri ihtiyaç maddelerini bir kere de müstehlik zaviyesinden tetkik etmek icap eder. Acaba bu fiat artışından en çok sıkıntıyı kimler çekmektedir?

Zengin ve pahalı adamlar için mesele mevcut değildir; köylü ve çiftçi bu malların sadece satıcılarıdır; Amele ve esnaf yevmiyelerini ve işlerini yeni şartlara daha evvelden intibak ettirmişlerdir. Görülüyor ki bu hayat pahalılığı bütün ağırlığını bilhassa muayyen bir miktardan az maaş veya ücret alan memurlara çektirmektedir. Bunlara hayat pahalılığı nispetinde veya daha az bir maaş zammı yapmak bu gün hazinemizin tamamen kudreti haricindedir. Esasen bu kabil zamlar bizi fasit bir daireye düşürüyor. Bu sebeple bu yükü hafifletmek için başka istikametlerde çareler aradık ve hergün biraz daha arayacağız.

Yükünü biraz hafifletmek istediğimiz bu ailelerin reislerine şimdilik ve bir başlangıç olmak üzere birer çift ayakkabı, kezalik bu ailelerin reislerine ve eşlerine birer elbiselik kumaşı meccanen vermek istiyoruz. Bundan başka muhtaç vatandaşlara iktidarımız dahilinde içtimai yardımlar yapmağa çalışacağız. Görülüyor ki bütün dikkatimiz, bütün fâaliyetlerimiz daha ziyade bu zaruri ihtiyaç maddeleri etrafında toplanacaktır.

Arkadaşlar,

Bundan sonra, üstünde çalıştığımız diğer maddelere geçiyorum.

İpek ve ipekli ve diğer lüks eşyaların fiatlarını serbest bırakacağız. Bunları kim ve nasıl isterse öyle alır ve satar. Bundan başka pancar gibi alıcısı tamamen hükümet olan, şeker ve kömür gibi satıcı tamamen hükümet olan maddeler için alım ve satım hususunda tek düşüncemiz bunlara, bunlarla alâkadar sınıflar göz önünde tutularak, ahenkli ve mutedil birer fiat tespitinden ibaret olacaktır. Bunları tespit ederken iki taraftan birinin devlet olduğunu da daima göz önünde bulunduracağız.

İthalât ve ihracat işlerimize gelince : Çok karışık ve çok mütenevvi olan bu işlerin iyi işlemesi ve bugünkü ihtiyaçlara cevap verecek bir hale gelmesi için ciddi tetkiklere istinad eden tedbirleri alacağız. Her vaziyete göre adil ve haklı hal şekillerini tatbik etmek için ihtiyatlı yürümekte daha ziyade menfâat olduğu kanâatindeyiz.

Arkadaşlar,

Aldığımız ilk kararların halkımız tarafından çok iyi karşılandığını aldığımız telgraflardan, teşekküre gelen heyetlerden ve siz mebus arkadaşlarımızın getirdikleri haberlerden anladık.

Kararlarımızın iyi karşılanması filvaki bu kararların behemehal matlup neticeyi vereceğine delalet etmez; fakat halkın bunları iyi karşılaması hedefe varmak için mevcut müşkülâtın mühim kısmının ortadan kalkması demektir. Çünkü büyük ve milli davalar yalnız milletle beraber olduğu zamandır ki kolaylıkla hallolunabilir.

Aldığımız ve almak yolunda olduğumuz kararlarla halletmek istediğimiz işler o çeşit işlerdir ki her söz her hadise ve her haber bu işler üzerinde derhal tesirini gösterir. Onun için hadiseleri yakından takip etmek ve alınmış kararlarda sivri köşeler kalmış veya hasıl olmuş ise onları törpülemek kezalik bu tedbirle de boşluk kalmış veya hasıl olmuş ise onu doldurmak için daima uyanık durmağa çalışacağız.

Arkadaşlar,

Bu günlük ve geçici sıkıntılardan sonra biraz da daima artan daima kuvvetlenen ve hiç bir vakit değişmeyecek olan imanlarımızdan ve varlıklarımızdan bahsedeceğim.

Arkadaşlar,

Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal o kadar vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız.

Dünkü Türk gençleri müstakil ve hür bir vatana malik olmak şuurlu ve mütecanis bir millete mensup olmak, memleketi müspet ilimlerle idare etmek ve vatanın hayat ve servet membalarının memleketin elinde görmek istiyorlardı. Bugün bütün bu idealler birer birer tahakkuk etti. Vaktiyle İzmir'in atlarla çekilen tenekeden tramvayları bile yabancı bir şirketin imtiyaz mevzuu sayılmıştı. Bugün vatanın dört bucağında muntazam işleyen trenler, yer yer kurulan fabrikalar sadece Türk bilgisi tarafından yaratılmıştır.

Bugünkü Türk vicdanı vatanın her gün biraz daha kuvvetlendiğini Türk milletinin her gün biraz daha refaha kavuştuğunu ve bilhassa Türk köylüsünün her gün biraz daha yükseldiğini anlamak ve köylü ile bilgi ve toprağı birleştiren bir ideale doğru yürüdüğümüzü görmek istiyoruz. Hepimiz bu idealin yolcularıyız. Ve muvaffak olacağımıza inanıyoruz.

Son yılların gayretiyle dünyadaki arkadaşlarının safına çıkmış olan üniversitelerimiz, yüksek mekteplerimiz ve bunları dolduran gençlerimiz hergün ağırlaşan bilgileri ve artan adetleri ile ideale doğru hamleler yapmağa hazırlanıyor. Onun için bu gençlerdeki heyecanları beraber yaşamak ve onlarla daha çok çalışmak kararındayız. Bugün için henüz pek çok olmakla beraber Köy Enstitüleri köylerimizi ve köylülerimizi daha şimdiden yükseltmeğe başlamıştır.

Bu iki üç arasındaki yüzbinlerce Türk genci bir tek yoldan aynı hedefe yürümek için hazırlanıyor.

Köylüyü topraksız, toprağı da köysüz bırakmıyacağız. Ve yavaş yavaş toprağı, sanatı ve tekniği sadece bilginin emrine geçireceğiz.

İktisâdi ve siyâsi sahalarda Devletçilik, fertçilik ve kooperatifçiliğe bırakılan sahalar o kadar geniştir ki bunlar arasında bir menfâat çarpışması asla olmayacak ve ileride de olmaması için de daima dikkatli ve hesaplı yürüyeceğiz. Bizde imtiyazlar ve sınıflar asla mevcut olmadı. Demokratlık Türk tarihinin derinliklerinden yuvarlanıp gelen büyük bir hakikattır. Biz halkçı idik, halkçıyız ve daima da halkçı kalacağız. Tek partili bir devlet kurmuş olmamız başlıca bu büyük hakikate dayanıyor.

Biz ne sarayın ne sermayenin ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İsteğimiz sadece Türk Milleti'nin hakimiyetidir.

Hep beraber bir tek yoldan ve bir tek hedefe doğru yürüyerek Türk köyünü ve Türk köylüsünü behemehal yükselteceğiz. Böyle bir ideal için güvendiğimiz en büyük varlık inanç, bilgi ve fedakarlıktır. Daha büyük bir varlık da bu işler konuşulurken bu, işler yazılırken Atatürk'ün daima aramızda yaşamakta olmasıdır.

Arkadaşlar,

Türkün bugünkü kudret ve hakimiyetini yaratan Büyük Millet Meclisi'mizden ve o Meclisi teşkil eden siz milletvekillerinden itimat ve yardım istiyerek sözlerime nihayet veriyorum.