Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
20. Dönem 3. Yasama Yılı
107. Birleşim 23 Haziran 1998 Salı

olduğunu söyledi. Bu hal tarzına şiddetle karşı çıktım. Büyük emeklerle kurulan bu teşkilatın görevinin bu olmadığını, vaktiyle yanlış kullanıldığını, ben Genelkurmay Başkanı olduktan sonra, Özel Harp Dairesini esas görevine yönelttiğimi, tekrar kontrgerilla söylentilerinin ortaya atılmasına müsaade edemeyeceğimi, devletin güvenlik kuvvetlerini güçlendirmemiz gerektiğini belirttim.

Kanaatim o ki, Genelkurmay Başkanlığım sırasında, bu teşkilat, görevi dışında kullanılmadı; ama, belki, bana intikal ettirilmeden, bazı yerlerde, gayri resmî olarak, teşkilattan bazı kişiler bu işe bulaşmış olabilir" diyor Sayın Evren anılarında.

Sayın Ecevit de ona karşı beyanlarda bulunuyor ve diyor ki "1974'te, Başbakanlığım sırasında, zamanın Genelkurmay Başkanı rahmetli Orgeneral Semih Sancar, Başbakanlığın örtülü ödeneğinden, acil bir ihtiyaç için, birkaç milyon lira istedi. O yıllarda milyonlar büyük paraydı ve benden istenilen miktar da, örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı. Üstelik ben, örtülü ödeneği, ancak, zorunlu sosyal yardımlar için kullanıyordum ve mecbur olmamakla beraber, bu kaynaktan yapılan tüm ödemeleri belgelere bağlatıp, Başbakanlık Müsteşarının kasasında saklatıyordum.

Onun için, Genelkurmaydan, bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. 'Özel Harp Dairesi için istiyoruz' yanıtı geldi. Öyle bir resmî dairenin o zamana kadar adını bile duymamıştım. Devlet bütçesinde de böyle bir daire adına ayrılmış bir ödenek görünmüyordu. 'Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyor?' diye sordurdum. O zamana kadar, bu dairenin tüm giderlerini, bir gizli ödenekle, Amerika Birleşik Devletlerinin karşıladığı; ancak, artık, ABD'nin, bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle, Başbakanlığın örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi.

O zamana kadar benim, bakan olarak, Parti Başkanı olarak, Başbakan olarak adını bile duymamış olduğum ve herhangi bir resmî belgede izine rastlanmayan bu dairenin, Özel Harp Dairesinin nerede bulunduğunu sordum 'Amerikan Askerî Yardım Heyetiyle aynı binada' yanıtını aldım."

Değerli arkadaşlar, eğer bu kuruluş, Türkiye Cumhuriyetinin bir kuruluşuysa, Amkerika Birleşik Devletleri Askerî Yardım Heyeti binasında ne arar?..

"Bu yanıtlar beni hayrete düşürdü ve kaygılandırdı. Ardından, ulusal güvenlikle ilgili olduğu anlaşılan bir devlet dairesinden, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının o zamana kadar haberi olmuyordu ve devlet belgelerinde adı geçmeyen bu devlet dairesi, ABD'den gelen gizli ödenekle ve Amerikan askerî yardım kuruluyla aynı binada çalışıyordu; hayrete düşmem ve kaygılanmam herhalde doğaldı. Onun için, bu dairenin işlevleri ve kuruluş biçimi hakkında bilgi istedim" diyor; kendisine verilen bilgileri, burada anlatıyor ve "bilgileri aldığımda, daha da hayrete düştüm" diyor. Zaman kalmadığı için, bu konuya pek girmek istemiyorum.

Arkadaşlar, bu konunun, mutlaka çözüme kavuşturulması lazım.- Aslında, zaman olmadığı için konuya fazla değinemiyorum-. Birçok belgede de, devletin resmî belgelerinde de, illegal bir kuruluş olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinde birçok iç olaylarda kullanıldığı yazıyor.

Yine, Meclis Kütüphanesinde, bir Alman yazarın "Gladio: Kontrgerilla Soğuk Savaşın Mirası" diye bir kitabı var. Oradan bir paragraf okuyorum: "Türk gladio şubesi, ülkenin NATO'ya girişinden bir yıl sonra kuruldu. Örgüt, ilk başlarda, antiterör örgütü olarak adlandırılıyordu ve Amerikan askerî misyonuna yuvalanmıştı. Türk gladiolar, yirmi yıldan beri -arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum- ülkede törer, katliam ve işkenceye katılıyor. Türk gerilla örgütü, gizli NATO görevi içinde faaliyet gösteren, en vahşi ve en kanlı birliklerden biriydi."

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti Meclisi, bu işin üzerine gidemiyor; 1993 yılında verilen önergeler reddediliyor. Bu işi çözmemiz lazım; Susurluk olayını aydınlığa kavuşturabilmek için, açığa çıkarabilmek için, bu işi çözmemiz lazım; yoksa, üç beş tane polisin üzerine, üç beş tane siyasînin üzerine veya Sayın Başbakanın üzerine gidip "senin görevin, bunu çöz" demekle bir yere varamayız; bu işler de, hiçbir zaman çözülemez. Sadece bu mu; hayır...

Değerli arkadaşlar, JİTEMİ'in de çözülmesi lazım. Biz, komisyondayken, o zamanki sayın jandarma komutanı "JİTEM yok" dedi; ama, JİTEM'in var olduğuna ve Türkiye'de birçok kanlı olayların tertipçisi, yapıcısı, uygulayıcısı olduğuna dair yığınla belgeler var; bunları okuyoruz. Nitekim, -rahmetli oldu- Sayın Cem Ersever'in itirafları ve yine, Sayın Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporda -zaman olmadığı için okuyamıyorum- JİTEM'le ilgili birçok bilgiler, belgeler var. Elimizde de var; yani, JİTEM'in var olduğuna dair resmî belgeler var; ama, bir kişi çıkıyor, diyor ki: Hayır, yok... Bunu çözmemiz gerekir değerli arkadaşlar. Kumar işini çözmemiz gerekli Susurluk'u çözebilmek için. Bunun gibi birtakım şeyler var; bunları çözemediğimiz takdirde, bu olayların ortaya çıkması mümkün değildir; Türkiye'de ihtilallerin, darbelerin, muhtıraların önlenmesi de mümkün değildir arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Elkatmış, 1 dakika içinde toparlıyoruz...

MEHMET ELKATMIŞ (Devamla) - Sayın Başkan. Bu kadar önemli bir konuda, ben isterdim ki, saatlerce konuşalım, belgelerle, bilgilerle konuşalım; herkes doğruyu öğrensin; ama, madem, zaman yok -Susurluk raporu konuşulurken de zaman verilmemişti- onun için, peki... Şimdiye kadar olduğu gibi, madem, bu konuların şüpheli kalması, karanlıkta kalması isteniyor, ben de o konuya bir daha girmiyorum; sadece, konumuz olan Yeşil'le ilgili üç beş cümleyi söylemek istiyorum.

Sayın Eyüp Aşık, bu olayları kendi üzerine aldı, maalesef. Aslında iyi niyetle aldı. Bazen, konuşmak iyi olmuyor. Çok konuşmaması gerekirdi; ama, Sayın Aşık, çok konuşuyor. Bak, ben, çok konuşmuyorum; çünkü, üç beş tane dava gelince sustum, konuşmuyorum. Bazıları da sustu; çünkü, bu ülkede...

13