Komisyon Adı:Plan Ve Bütçe Komisyonu
Konu:2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) Ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) İle Sayıştay Tezkereleri A) İçişleri Bakanlığı B)emniyet Genel Müdürlüğü C)jandarma Genel Komutanlığı Ç)sahil Güvenlik Komutanlığı D)göç İdaresi Başkanlığı E)afet Ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
Dönemi:27
Yasama Yılı:6
Tarih:18/11/2022


2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Başkanlığı e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının değerli bürokratları, değerli meslektaşlarım, sayın basın; hepinizi şahsım ve İYİ Parti adına saygıyla selamlıyorum.

     İçişleri Bakanlığı, Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik, Göç İdaresi ve AFAD bütçelerini Bakanlığın işlevi nedeniyle olağanüstü önem arz eden bütçeler olarak nitelendirmek istiyorum. Eleştirilerimi teşkilatlar üzerinden değil fonksiyonel yapmak istiyorum.

     Evet, ülkenin içinde bulunduğu güvensizlik, gerilim, keyfî idare anlayışı, huzursuzluk, parti devletine doğru savrulma, yolsuzluk ve talanın alenileşmesi ve kanıksanması toplumsal yapıda ve kamusal alanda büyük bir belirsizlik doğurmuştur. Bu durum asla kabul edilemez. İçişleri Bakanlığının doğrudan sorumluluğunu gerektiren kamu düzenini sağlama ve devam ettirme görevi yerine getirilmemektedir. Dolayısıyla iktidarın farkına varmadığı veya varamadığı bir toplumsal ve kamusal sıkışmanın son evresinde olduğumuzu hatırlatmak isterim. Osmanlı'nın son dönemlerini andıran... Ben burada bir kıssadan bahsetmek isterim: Ashaptan Abdullah İbni Câbir rüyasında büyük ineklerin küçük inekleri sağdığını, hastaların sağlıklıları ziyaret ettiğini, kuru bir çay kenarında yemyeşil bahçeler olduğunu, minberde koca koca putlar gördüğünü Hazreti Ali'ye anlatarak tefsirini ister. Hazreti Ali şöyle cevaplar: "Büyük ineklerin küçük inekleri sağması, makam ve yetkilerini halkı soymak için kullanan devlet görevlilerini; hastaların sağlıklıları ziyaret etmesi, yoksulların çare için zenginlerin peşinde koşmalarını; kuru çay kenarında bulunan yeşil bahçeler, dışarıdan bakınca bilim ehli zannedilen ancak boş, kifayetsiz bilim insanlarını; minberde duran koca koca heykeller, putlar ise layık olmadığı hâlde bilimin, dinin ve devletin yüce makamlarına yükseltilmiş kimseleri ifade eder.

     Değerli arkadaşlar, biz bu rüyayı her gün görüyoruz. O hâlde, devlette liyakat lazımdır, gelir adaleti lazımdır, hukuk, vicdan, ahlak, dürüstlük lazımdır, gerçek ilim lazımdır. Ancak 24 Haziran 2018 tarihinde hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, arz ettiğim bu durumların tamamını yerle bir etmiştir; devlet tecrübemizi, teamülleri bir kenara bırakmış, asırlık kurumlarımızı işlevsiz kılmış, devlet-millet bağını koparıp atmış ve ülkemizi krizlerden krizlere sürüklemiştir. Yurdumuzun asayiş ve huzurunun temininde büyük rol oynayan İçişleri Bakanlığı da bu ucube sistem içerisinde ciddi zafiyetlere, itibar ve güven kaybına uğramıştır. Kurumsal yapıda çürüme, yönetim usullerinden uzaklaşma, teşkilatlarda, idari organlarda ve denetim mekanizmalarında bozulma, partizanlık ve dar kadrolaşma, işte bu çarpık sistemin sonuçlarıdır.

     Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl yine bu salonda yaptığımız konuşmada, hiyerarşinin, ast-üst ilişkisinin yok edildiğine, uyuşturucu bağımlılığının endişe verici seviyelere ulaştığına, başta Suriyeliler olmak üzere demografik yapımıza yönelik tehditlere, Türk kimliğinin ve millî bütünlüğümüzün düşürüldüğü tehlikeye, suç ve terör örgütleriyle mücadelede yetersizliğe ve bireysel silahlanma, orman yangınları, trafik düzenlemeleri, korucuların sorunları gibi birçok konuya değinmiştim. Aradan tam bir yıl geçti, üzülerek görüyorum ki uyarı ve tavsiyelerin çoğu yerine getirilmemiştir. Mesela kamu denetimi yasası, mülki kolluk usul kanunu gibi ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeler hâlâ yapılmamıştır. Yerel yönetimlerin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredilmesi yanlışından hâlâ dönülmemiştir. Etrafımız ateş çemberiyle çevrili olmasına rağmen sivil savunmaya yönelik en ufak bir adım atılmamıştır. Devletimiz kırk yıldır PKK terörüne şehitler verirken bu yangın hâlâ sönmemiştir, söndürülememiştir. Emniyetin, Jandarmanın, Sahil Güvenliğin teşkilat yapısına müdahaleler hâlâ devam etmektedir.

     Daha çok örnekler var. Mesela, Sedat Peker'in iddiaları... Hangi birini sayacağız. SADAT hakkındaki iddialar, suç oranlarındaki artış, kadın cinayetlerindeki artış, keyfî gözaltı ve tutuklamaların yaygınlaşması, yabancıların dövizle gayrimenkul edinmesi, tapu ve ikamet kayıtlarındaki usulsüzlükler, Türk vatandaşlığının parayla satılması, sınırların kevgire dönmesi, orman yangınlarındaki beceriksizlikler vesaire; uzun bir hatalar silsilesi karşımıza çıkmaktadır.

     O kadar çok şey var ki anlatacak; sürem yetmeyeceği için ancak bazılarını ana başlıklarıyla ifade edeceğim.

     Değerli arkadaşlar, Emniyet teşkilatımız âdeta boğulmaktadır. Uzun çalışma süreleri, ağır çalışma koşulları, görev ve sorumlulukların ifasında keyfî ve usulsüz uygulamalar, siyasi baskılar ve mobbingler, tayinlerde adaletsizler, tayin süreçlerinde yaşanan mağduriyetler. Evet, polise verilen sözler tutulmuyor Sayın Bakan. Devletin polisi parti polisi olamaz, olmamalıdır, olmayacaktır.

     Bir diğer yürek yaramız ise uyuşturucudur. Son on yılda yüzde 189'luk bağımlılık artışı yaşanmıştır. Bağımlıların üçte 1'inin bu illete 14 yaşından önce başladığı dikkate alındığında nesillerimiz yok oluyor, istikbalimiz karartılıyor demektir. Bu yılın ilk yedi ayında 8,6 ton metamfetamin, 8 tona yakın eroin yakalanması uykularımızı kaçırmaya yeter de artar bile. Bu rakamlar kabul edilemez. Görüyoruz, duyuyoruz, dinliyoruz; aileler perişan hâlde, çocuklarımız çürüyor, gençlerimiz ölüyor. Öte yandan, ülkemizin dünya kamuoyunda uyuşturucuyla anılıyor olması, limanlarımızın "narkoliman" olarak adlandırılması hepimiz adına utanç vericidir. Cumhuriyet tarihinde bu görülmedik bir durumdur. Allah'a ve vicdana bunu havale ediyorum. Uyuşturucu trafiğinde dolaşan paranın büyüklüğü gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 11 ila 16'sı oranına karşılık gelmektedir. Gölge ekonominin boyutuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Herkesin iyi bilmesini isteriz ki bu güzel ülke uyuşturucu baronlarının, zehir tacirlerinin, suç şebekelerinin yol geçen hanı olamaz. Anadolu'da düşmanın yapamadığını, kırk yıldır teröristlerin, hainlerin, bölücülerin yapamadığını izin verilen, göz yumulan mafyalar, çeteler beceriyorsa orada "Dur!" demek bizim boynumuzun borcudur.

     Sığınmacılar meselesine gelince... Sayın Bakan, Türk milleti çözülüyor. Eğer bu şekilde devam edilirse elimizde ne millet ne devlet ne bayrak ne vatan kalacak. Gettolaşma had safhadadır, suç oranları zirve yapmıştır. Silah kullanan, haraç toplayan çeteler belirmiştir. Kamu hizmetlerinde aksama katlanılmaz seviyededir. Bazı sokaklar, caddeler yürünmez hâldedir. Üstelik hâlâ akın akın geliyorlar. Kayıt yok, delil yok, kural yok, şart yok. "Gel Müslüman, buyur, bu ülke senin." diyoruz. Bu ithal göç politikasına son vermek zorundasınız. Bir göçmenin yıllık maliyetinin 2.800 dolar olduğu söyleniyor. Bu politikanın toplam maliyetini buradan hesaplayın kaç milyar dolar olur. Ayrıca, devletin en yetkili mercilerinden şu açıklamaları duymak insanı üzüyor, yaralıyor. Sayın Bakan, siz dediniz ki: "Göçmenleri pasaportlarını yırttıkları için sınır dışı edemiyoruz." Sayın Bakan Yardımcısı da dedi ki: "122 bin Suriyeli kayıp; aradık, bulamadık." Hiç yakışmıyor bu, yazık!

     İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Size de bu söyledikleriniz hiç yakışmıyor, ayıp.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Tabii bir de vatandaşlık meselesi var.

     İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Size yakışmıyor.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Bakan, buna cevap verirsiniz daha sonra.

     100 binlerce kişiye vatandaşlık verilmesi, hatta açık söyleyeyim, alenen parayla satıldığı iddiası kabul edilemez.

     İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Ömründe hiç insan deporte ettin mi?

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Çok yaptım Sayın Bakanım, siz bizden öğrenmişsinizdir.

     Daha Suriyelilerin kaydını düzgünce tutamamışken hangi şartlara, kriterlere göre, kimlere vatandaşlık veriliyor? Diğer taraftan, Taliban'ın iktidara gelişiyle şimdi bir de Afgan göçmenler meselesi vuku bulmuştur. ABD'yle yapıldığı iddia edilen gizli mutabakat sonucunda Taliban'dan kaçan binlerce Afgan soluğu Türkiye'de almıştır.

     Bakınız, İran'dan olası bir göç dalgası beklenmektedir. Tekrar ediyorum: İran'dan olası bir göç dalgası beklenmektedir.

     İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Dünyadan haberiniz yok.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Bakan, bu terazi bu yükü çekmiyor. Milletimizin gücü de sabrı da kalmamıştır. Hudut namustur, millî namusu daha fazla çiğnetmemeliyiz.

     Terörle mücadelede söyleyeceklerim şunlar: Devletimizin birliğine, milletimizin bütünlüğüne kastedenlere karşı sürdürülen operasyonları elbette destekliyoruz. Allah ordumuzun ve güvenlik güçlerimizin yâr ve yardımcısı olsun.

     Son yıllarda sıkça şehit haberleri duymaktayız. Bu haberlerin azalması en büyük temennimizdir. Dün yine bir şehidimiz var "Sinan İnak". Allah'tan rahmet diliyorum, başımız sağ olsun diyorum. Her ne kadar teröre katılımın 100'ün altında olduğu, üye sayılarında ciddi azalma yaşandığı ifade edilse de Mersin Tece Polisevi saldırısı endişe ve şüphelerimizi artırmıştır. Yine geçtiğimiz pazar günü İstiklal Caddesi'nde gerçekleşen terör saldırısının acısı da hâlen tazedir. Eğer biz teröristlerin her şeyini biliyorsak bunlar üzerinde niçin terör eylemlerine engel olamadık? Onu da özellikle sormak istiyorum.

     Ayrıca, geçtiğimiz haftalarda bir IŞİD itirafçısı Türkiye'de 6 ilde gömülü silahlar olduğunu söylemiştir. Allah esirgesin, bir karışıklık durumunda uyuyan hücrelerin, gömülü silahların meydana çıkışıyla yaşanabilecek olası hadiseleri düşünebiliyor musunuz? Sayın Bakanın geç kalmış açıklamasını bugün burada duymak isteriz.

     Diğer taraftan, FETÖ'yle mücadelede de yavaş kalındığını ifade etmek isterim. Biz istiyoruz ki nerede bir FETÖ uzantısı varsa üstüne gidilsin, bu fitne ve bu casusluk yuvası derhâl temizlensin diyorum. Daha birkaç gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada jandarma okullarını usulsüz olarak kazanan 7.004 FETÖ şüphelisi tespit edilmiştir, demek ki bir yetersizlik söz konusu.

     Son olarak, FATF'ın yani Mali Eylem Görev Gücünün gri listesinden hâlâ çıkamamışsak, ülkemiz bu suçlamalarla anılır hâle düşürülmüşse bunun sorumluları bellidir, bu lekeyi bu ülkeden temizlemek zorundasınız. Ayrıca, MASAK örgütünün etkinliği arttırılmalı ve İçişleri Bakanlığına bağlanmalıdır.

     Orman yangınlarına gelince, burada bir başka başarısızlık örneğiyle karşılaşmaktayız. 2012-2021 yılları arasında orman yangınlarında yüzde 846 artış olmuştur, sadece 2021 yılında 140 bin hektara yakın orman kül olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda demişti ki: "Ciğerlerimizi yakanların ciğerini yakacağız." Ben buradan sormak istiyorum: Yakabildiniz mi? Cevap belli. Bir de bu tür hadiseler karşısında sergilenen tavra yönelik bir şeyler söylemek istiyorum. Orman yangınlarıyla mücadele tüm tabii afetlerde olduğu gibi mülki amirlerin yönetiminde olan bir iştir fakat görünen odur ki tüm AKP zevatı olay mahalline giderek boy göstermektedir, bu da çalışmaları sekteye uğratmaktadır. Sonra diyorsunuz ki: "'Nerede bu devlet?' dedirtmedik." Sayın Bakan, devlet siz oraya gitmeseniz de oradadır; valisiyle, kaymakamıyla, belediyesiyle, polisiyle, jandarmasıyla, ormancısıyla, itfaiyesiyle, sağlık ordusuyla o devlet zaten oradadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

     Devleti kim olursa olsun şahsa indirgemek, bir kişinin temsiline bürümek doğru değildir, size bunu hatırlatmak istiyorum.

     İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Sayın Çelik, yalan söylüyorsun ya, yalan söylüyorsun...

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Bakan, son günlerde basında sıkça yer alan haberlere göre...

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İbrahim Bey, biraz sonra sizlere söz vereceğim, cevap verirsiniz.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Beni dinleyin lütfen.

     İBRAHİM AYDIN (Antalya) - On yıldır aynı şeyi söylüyorsun.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Aynı hanede ikamet eden kişi belgesi sorgulaması sonucunda birçok vatandaşımız tanımadıkları yabancı kişilerin kendi ikamet adreslerinde kayıtlı olduklarını öğrenmiştir. Sosyal medyada "evdeki yabancı" etiketiyle yankı bulan bu durumun nasıl ortaya çıktığı ve herhangi bir kasıt ya da sistem açığının olup olmadığı hâlen belirsizdir. Oysa bu durum, olası asayiş sorunları karşısında bir güvenlik zafiyeti olarak değerlendirilebilir. Ülkemizin güvenliğine ve yurdumuzun huzur ve sükûnuna yönelik...

     İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Şu konuşmanı değiştir ya.

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İbrahim Bey, söz aldığınızda cevap verin, olur mu.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - ...risk ve tehlikelere sebep olabilecek bu durum seçim güvenliği konusunda da şüphe ve şaibeleri artırabilir mahiyettedir.

     Kısacası, yabancıların gerçek dışı adreslere yapılan ikamet kayıtlarının oluşturabileceği güvenlik açıklarını tespit ederek tedbir almanızı özellikle hatırlatıyorum.

     Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanlığı, devletin temel millî politikalarına uygun olarak yürürlüğe sokulan ulusal güvenlik stratejisi doğrultusunda faaliyetlerini yürütür. Ulusal güvenlik stratejimiz, vatanımızın ve milletimizin ebedi varlığını ve devletimizin bölünmez bütünlüğünü korumak, halkın refahı, maddi ve manevi mutluluğuna hizmet etmektir. Bu istikametten çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktır. Bu hükme uygun olarak, İçişleri Bakanlığı, kendi Bakanlık politikalarını hayata geçirmeye çalışır. Maalesef, öyle bir hâle geldik ki arkadaşlar, her kesimle, her grupla kavga eden, laf yetiştiren bir Bakanlık hâline geldik. Bu, Bakanlığın etkinliğini, güvenilirliğini zafiyete düşürmektedir. Uyanık olmak zorundayız.

     Evet, dış dünyada inanılmaz hasımlar ve rakipler vardır. İç dayanışmamız ve hukuk devletinin ilkelerinin işletilmesi onların içimize müdahalesine mani olacaktır. Unutmamalıyız ki rahmetli Süleyman Demirel'in bir sözü var, şöyle diyor: "Batılılar, Türkiye'yle ilişkilerinde her zaman masanın altında Sevr'i hazır tutarlar." Bunun bilinciyle mevcudiyetimizin, bekamızın devamı için güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş bir zaruret hâline gelmiştir.

     Güvenlik açığı da had safhadadır. Yirmi yılını geride bırakan AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti için ağır bir güvenlik sorunu hâline gelmiştir. Üzülerek ifade ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti; artık demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti niteliğinden oldukça uzaklaşmıştır. Türkiye, bir parti hatta şahıs devleti olmamalıdır, çürüme ve kokuşma tahammül edilemez duruma gelmiştir. Sistemli bir şekilde ülkenin talan edildiğini görüyoruz, Türkiye'ye çöküldüğüne şahit oluyoruz. Harami düzenin mutlaka yıkılması gerekmektedir; mücadelemiz bu yöndedir. Her şeye rağmen umutluyuz; insanımızın mutlu, huzurlu, özgür ve müreffeh yaşayacağı bir Türkiye'ye çok az kaldığını görüyoruz.

     Sayın Bakan, son olarak, sizlere uyarılarımız olmuştu. Temel hak ve özgürlüklere, dernek ve vakıf faaliyetlerine, toplantı, gösteri ve yürüyüşlere, sendikal faaliyetlere, basın açıklamalarına kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla tolerans göstermek devletimizin büyüklüğündendir.

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Çelik, süreniz bitmiştir. Son cümlelerinizi alalım.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

     Tamamlıyorum.

     Bu yıl birçok konser iptal edildi. Anayasal hak ve özgürlüklerin kısıtlanmamasını özellikle hatırlatıyorum.

     Tüm bunlara rağmen, İçişleri Bakanlığının ve bağlı bütçelerinin hayırlı uğurlu olmasını İYİ Parti olarak yürekten diliyoruz.

     Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.