13 Kasımda İstanbul'da meydana gelen menfur olay hepimizi derinden sarsmıştır. İstiklal Caddesi'nde kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Unutmamalıyız ki bu milletin düşmanları çoktur. Rahmetli Elçibey derdi ki: "Bu dünyada Türk olmak zordur ancak Türk'e düşman olmak daha da zordur." Bu milletin oyunu alıp iktidara geçip sefa sürenler, hiçbir millî meseleyle ilgilenmeyenler, hırsızlık, soygun, talanla harami düzeni tesis edenler unutmasınlar ki Türk milletinin öfkesinde boğulacaklardır.

     Yirmi yıllık AKP iktidarlarında sıkıştıkça bir adalet reformu veya yargı reformu ilan edilir, paketler hâlinde, "1'inci paket", "2'nci paket", "3" "4" gibi isimler verilir ama her açılan paket, yargıyı, adaleti adım adım geriye götürmüş, milletimizin egemenlik hakkının çiğnenmesine yol açmıştır.

     Malumunuz, 5982 sayılı Kanun'da yapılan Anayasa değişikliği başlıca 27 maddeden oluşmaktaydı. 12 Eylül 2010 referandumuyla hayata geçirilen bu Anayasa değişikliği aslında 4 maddeyi esas almıştı. Bunlar da askerî yargının lağvedilmesi, yargı erkinin de bütünüyle siyasallaştırılarak FETÖ'ye teslim edilmesiydi; bu, gerçekleşmiştir arkadaşlar o zaman. Düşününüz, 4.500 hâkim ve savcı, 120'ye yakın Yargıtay üyesi, 40'a yakın Danıştay üyesi, Adalet Akademisi, HSYK üyeleri; 15 Temmuz 2016'dan itibaren bunlar alınmıştı, hepsinin ilişikleri kesildi. Demek ki bu Anayasa değişikliği bir reform paketi olmadı, bir yıkım paketi oldu. Bu arada, zamanın Anayasa Komisyonu Başkanı rahmetli Burhan Kuzu'yu da hatırlatmak istiyorum, Sayın Bakan kendisini çok iyi bilir. Komisyonda aslanlar gibi FETÖ talepleri savunulmuş, hatta referandum için ölülere bile oy kullandırılmıştır.

     Diğer bir konu, 6771 sayılı Kanun'la gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. 16 Nisan 2017'de referandumla gerçekleşen bu Anayasa değişikliği özünde rejimi ve kurucu iradeyi değiştirdiğinden tümüyle Anayasa'ya aykırıdır aslında. Dayatılan devlet düzeni deve kuşu gibi ne deve ne de kuştur; Başkanlık sistemi değildir, parlamenter sistem hiç değildir, ne olduğu meçhuldür. Görülen o ki devleti bütünüyle yozlaştıran, aşındıran, felç eden bir alelade tek adam rejimidir. Türk milleti buna müstahak değildir arkadaşlar. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yargıya yansıması ayrı bir huzursuzluk kaynağıdır.

     Bugün, yaşanmakta olan birçok somut olayda yargı ile sarayın ilan edilmemiş bir asimetrik savaş içinde olduğu da anlaşılıyor; yargıya talimatın zirve yaptığı bu CHS sisteminde sürdürülemez düzeye gelinmiş ancak kuru inatla devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Platon'un bir sözü var: "Korumakla görevli olanların yıkmaya karar verdiği devleti kimse kurtaramaz."

     Değerli arkadaşlar, biz, milletçe anayasal düzenimizin bir haramzadeler grubuna çalışmasını değil, doğrudan geçim zorlukları çeken milyonlarca yurttaşımıza hizmet etmesini istiyoruz.

     EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Başkanım, "haramzade" diye bir cümle olamaz yani uyarın.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Bu cümleden hareketle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi mutlaka değiştirilecek, güçlendirilmiş parlamenter sistem tesis edilecektir.

     "Devletin dini adalettir." diyor Hazreti Ali. "Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet hâlinde varlığı kabul edilmez." diyor Yüce Atatürk. Biz bu sözlerin tamamen takipçisi ve destekçiyiz. Ama ülkede adalet yok ediliyor, biz yapacağız. Hemen yapacağımız bazı icraatlar var: Hâkimler için yetki ve coğrafi teminat aranacak. Adalet Bakanlığı Müsteşarı, hâkimler...

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur, teşekkür ediyorum.

     Son bir cümle alayım.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, izin verirseniz...

     ...objektif kriterler; fakültelerin, hukuk fakültelerinin sayısı azaltılacak, keyfî tutuklamalar bitirilecek, çoklu baro uygulamasına son verilecek...

     Daha söyleyeceklerim var ama burada sözümü noktalıyorum.

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Bütçenin her şeye rağmen hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

     Hepinize saygılar sunuyorum.