Komisyon Adı:İçişleri Komisyonu
Konu:Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman Ve 86 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674)
Dönemi:27
Yasama Yılı:6
Tarih:26/10/2022


Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman ve 86 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

     Şimdi, tabii, görüşmekte olduğumuz metni birkaç kez inceledim. Aslında teknik bir çalışma olmuş, bu yönüyle önemli bir eksiği gidereceğini düşünüyorum. Bu itibarla bunu hazırlayanlara öncelikle teşekkürü bir borç biliyorum.

     Sayın Bakan Yardımcımız, Komisyonun değerli üyeleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının değerli temsilcileri, ayrıca değerli bürokratlar; efendim, şimdi ben şöyle gireyim konuya...

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Bilgilendirmek isterdim Sayın Bakan'ı aslında ama...

     MURAT BAKAN (İzmir) - Kusura bakmayın, ben Yalova'ya gitmek zorunda olduğum için öncelikle söz istedim. Telefonum açık, kapım açık, davet ederseniz de gelirim.

     YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Bakan, biz gerekli dinlemeleri yaparız.

     BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Bence daha uygun, bir ağırlayın Sayın Bakan'ı.

     MURAT BAKAN (İzmir) - "Tweet"e gerek yok, yüz yüze.

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Benim telefonum Google'da yayımlı.

     BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Sayın Bakan'ı bir ağırlayın efendim makamda.

     MURAT BAKAN (İzmir) - Ben Twitter'dan polisler bana ulaşsın diye telefonunu yayımlamış bir milletvekiliyim.

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Benimki de yayımda, beklerim.

     BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Daha güzel olur bence, bir ağırlayın o konuda.

     FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Vallahi ben aradım, bana cevap vermediğinizi hatırlıyorum.

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Olabilir, insanlık hâli.

     BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Evet, buyurun Sayın Çelik, buyurun efendim.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - İçişleri Bakanlığı deyince İçişleri Bakanlığı, parlamenter sistem içerisinde her zaman ikinci başbakanlık olarak anılan bir bakanlıktı ancak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra bu özelliğinin önemli ölçüde aşındığını düşünüyorum. Bunun birtakım nedenleri var, ben de uzun yıllar bu Bakanlıkta görev almış bir kişi olarak söylüyorum. Çünkü İçişleri Bakanlığı sadece emniyet ve asayiş hizmetlerine münhasır bir bakanlık değil; Türkiye'nin genel kamu düzenini sağlayan ve toplumun huzuru, refahı ve güvenliği için gayret eden bir bakanlık olarak zaten anılıyordu. Şimdi de o statüsünü devam ettirdiği zannediliyor ancak bu konuda büyük aşınmalar var çünkü malumunuz, gerek Emniyet teşkilatı, gerekse Jandarma, Sahil Güvenlik ve Bakanlığın diğer birimlerinde bir rejime daha endeksli bir yapı gözüküyor. Dolayısıyla, taşraya gittiğimiz zaman bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Yani nasıl görüyoruz? Mesela, polisin, devletin polisi gibi bir tutum içerisinde olması beklenirken bu birçok kez öyle gözükmüyor. Jandarma da aynı, Sahil Güvenlik de aynı. Şimdi, burada devletin jandarmasının, devletin polisinin, devletin sahil güvenliğinin olmasını özellikle tembihliyoruz yani bunu sağlama yönünde gayret gösterilmesini özellikle yetkililerden diliyoruz çünkü tek bir parti jandarmasına, parti polisine indirgemek aslında devleti aşındırmak anlamına gelir ki böyle bir devletin ebet müddet vasfı büyük yara alır arkadaşlar; buna dikkat etmemiz gerekiyor. Hangi sistem olursa olsun, ister parlamenter sistem olsun isterse şimdiki uygulanmaya çalışılan -ve maalesef yani maalesef diyorum ülkemiz de tabii çok kaybettiği için maalesef diyorum- Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi iflas etmiştir; bu, net gözüküyor.

     Şimdi, -bir milletin- biz şöyle bakarız olaya; milletin total gücü vardır. Bu güç, o milletin maddi birikimleri, müktesebatının yanında o milletin millî ve manevi değerlerinin bütünüdür. Bunun üzerine, o milletin devletinin jeopolitiği yani coğrafyası ve coğrafyasının dayattığı politika da o milletin gücünü gösterir. Millî güç, birtakım unsurlarla korunmaya çalışılır. Mesela, hep eskiden beri söylenir ya "Millî Güvenlik Siyaset Belgesi." İşte, bu millî gücü daha da güçlendirmek ve mensubu bulunduğumuz milletimizi ve devletimizi bir numaraya taşımak için, gayret etmek için bütün kurum ve kuruluşların senkronize çalışmasını sağlayacak bir belge hazırlanır; bu da Millî Güvenlik Siyaset Belgesi'dir. Bu, bütün kurum ve kuruluşları bağlayıcıdır. Peki, bunu nerede hazırlarlar, nerede karar alırlar? Bunun için de Millî Güvenlik Kurulu vardır. Millî Güvenlik Kurulunda şu andaki sisteme göre, Sayın Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanarak siyaset belgesi tanzim edilir ve bütün kurumlara bu tebliğ edilir ve bunları uygularlar. Ancak Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik gibi İçişleri Bakanlığına bağlı olan güvenlik birimleri, kuruluşları, kendi taşra örgütleriyle birlikte emniyet ve asayiş hizmetlerini yapar yani yüzde 100 bunu yapmazlar, bunu ağırlıklı olarak yaparlar ama bunun yanında ilave görevleri de tabii ki vardır. İşte, emniyet ve asayiş hizmeti de halkın huzuru, güveni, tasarrufa müteallik emniyetin sağlanması, can ve mal güvenliğine kadar giden bir seri tedbirlerden ibarettir; bunu alırken bizim ulusal güvenlik politikamız gündeme gelir. Ulusal güvenlik politikasını İçişleri Bakanlığı yanında, devletin en önemli organları birlikte -arz ettiğim gibi- hazırlarlar ve bunun uygulanma safahatı İçişleri Bakanlığına düşer. Burada, tabii, bu konuşmacılardan da edindiğimiz, birtakım aksamalar karşımıza çıkıyor. Yani bu, bireysel olur, grupsal olur, teşkilatlar içerisinde uyumsuzluk olur; bunlardan doğan hak ihlallerinin ortaya çıkması da tabii ki 325 bin mensubu bulunan Emniyet teşkilatı içerisinde yani bir hata payı koyarsak belli bir oranda çıkması; çıkmasa daha iyi olur ama bunu da önlemek mümkün değil, geçmişte de önlenemedi, şimdi önlenemiyor, gelecekte de önlenemeyecektir ama bu oranın tolere edilebilir seviyenin üzerine çıkması hiç de iyi değildir.

     Burada, antiparantez, özellikle polis intiharlarıyla ilgili ben de birkaç söz sarf etmek istiyorum. Bu konuda 2 kez ben de yazılı soru önergesi verdim. Yazılı soru önergesine cevap verdiler, ben teşekkür ediyorum ama benim sorduğum sorulara cevap değil de başka türlü bir cevap verdiler; ondan dolayı da teşekkür ediyorum.

     Evet, şimdi, Sayın Başkan, özellikle teşkilatlar bu hizmetleri ifa ederken kendi içerisinde ast üst ilişkilerinin çok iyi tespit edilmesi ve astın üstler tarafından sürekli olarak denetlenmesi gerekir. Eskiden beri bizim Türk devlet geleneği içerisinde hep usta-çırak ilişkisi vardır, devlet kademelerinde, bütün kurumlarda vardır, İçişleri Bakanlığında bu daha ağırlıklı olarak hissedilir. Yani bir kişi emniyet müdürü oluncaya kadar birçok merhalelerden geçer, -onların oryantasyonları, eğitimleri- kendi içlerinde onlar da kıdemsizken kıdemli olan amirleri tarafından yetiştirilerek o makamlara getirilir; dolayısıyla hata yapma oranları oldukça düşer. Ancak memuriyetlere partizanca atamalar, ast üst ilişkisini bozacak nitelikte müdahaleler ve kanunsuz emirler konusunda dayatmalar hem Emniyette hem de Jandarmada sıkıntı yaratabilir; yaratıyor da özellikle Emniyet teşkilatında, Jandarmada benim fazla duyumum yok ancak Emniyet teşkilatında bu daha fazla.

     Ast üst ilişki denetimi dışında diğer bir denetim de hata payının daha aşağı çekilmesi bağlamında denetimlerdir. Özellikle Emniyet teşkilatı içerisinde denetime çok ağırlık verilmesi gerekir. Polis müfettişliği iyi bir sistemdir, özellikle emniyet müdürlüğü düzeyine gelmiş arkadaşların müfettiş olarak atanmaları isabetlidir ancak bunun seçiminde, yine, arz ettiğim gibi, hak edenlerin buraya gelmesi ve bütün yapılan icraatları en iyi şekilde denetlemek gerekiyor. İlaveten, bu konuda İçişleri Bakanlığında Mülkiye Teftiş Kurulunun da kuvvetlendirilmesi gerekir. Baştan itibaren AKP sisteminin gerek parlamenter sistem döneminde gerekse şimdiki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminde teftiş kurullarına karşı büyük bir tepki olduğunu ve bakanlıkların teftiş kurullarının -bir ara hepsinin kaldırılması yönünde birtakım dayatmaların olduğunu biliyoruz ama daha sonra bundan gittikçe vazgeçilerek azaltıldığını, isimlerinin değiştirildiğini, kadrolarının değiştirildiğini; mesela, Maliye Bakanlığındaki o çok yetkin olan Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu, maliye teftiş kurullarının birleştirilmesi, diğer kontrolörlüklerle bir araya getirilmesi, orada mali teftişi zayıflatmıştır. İçişleri Bakanlığında da Mülkiye Teftiş Kurulunun yetkilerinde azalma olmuştur. Dolayısıyla, mülkiye teftiş kurullarının da emniyet hizmetleri yönünden yetkilerini yeniden takviye ederek kuvvetlendirmek polis müfettişliğiyle birlikte zorunluluk arz etmektedir. Buna da dikkatinizi özellikle çekmek istiyorum.

     Diğer taraftan, müsteşarlıklar niye kaldırıldı? Şimdi, İçişleri Bakanlığı müsteşarlığı devlette önemli bir makamdı. Bu müsteşarlık, Türkiye'nin düzeniyle ilgili ve bizim Meclisimizin hemen karşı tarafında oturan, her gün Türkiye'nin genelini gözeten; nerede, ne olduğunu takip eden bir makam ve bu makam ne yazık ki ortadan kaldırıldı. Şimdi, Sayın Bakan Yardımcımız Mehmet Ersoy, şu anda o boşluğu gidermeye çalıştığı bir duruma sokuldu. Müsteşarlık kaldırılmamalıydı, sadece İçişleri Bakanlığında değil...

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Teessüf ediyorum. Müsteşarlık olsa kim gelecekti ağabey?

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Şimdi, sadece Sayın Ersoy yok ki başka bakan yardımcıları da var. Şimdi, müsteşarlık, etkisini kaybedince burada, Emniyet Genel Müdürlüğü müsteşara bağlı, İçişleri Bakanlığına bağlı; Jandarma o şekilde. Şimdi, müsteşar kaldırılıyor, tamam ama Emniyet Genel Müdürlüğü içinde bir örgütlenme modeli geliştirilemedi. Ne yapıldı? Bazı daire başkanlıkları müstakil başkanlık hâline getirildi. Doğru mu Sayın Bakan Yardımcısı?

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Doğru, doğru.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Evet, mesela, KOM Başkanlığı oldu değil mi? Daire başkanlığı değil de şimdi KOM başkanlığı, personel başkanlığı, istihbarat başkanlığı gibi başkanlık. Şimdi, başkanlık, genel müdüre muadil ya da ondan daha üst bir görev. Şimdi, bu başkanlıklar doğrudan Emniyet Genel Müdürüne bağlı oluyor ama Emniyet Genel Müdürünün zaten şu anda ağır bir görev yükümlülüğü var, yoğunluğu var kendi omuzlarında. Her biri müstakil başkanlık olarak doğrudan Emniyet Genel Müdürüne bağlı olarak çalışacaklar artık. Genel müdür yardımcısına bağlayamazsınız bir başkanı. Dolayısıyla Emniyet Genel Müdürünün...

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Bağlı.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Efendim?

     İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET ERSOY - Genel müdür yardımcısına bağlı.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Genel müdür yardımcısına bağladığınız zaman bu statü olarak olmaz, burada bir yanlışlık var, bunu düzeltmeniz gerekir. O zaman Emniyet Genel Müdürlüğünü başkanlık yapıp öbür birimleri genel müdürlük yapsanız daha mantıklı olurdu. Mesela, Göç İdaresi Genel Müdürlüğüydü değil mi, Göç İdaresi? Şimdi Göç İdaresi Başkanlığı oldu fakat kendi içinde genel müdürlükleri var. Aynı sistemi Emniyet Genel Müdürlüğünde niye uygulamadınız o zaman? Bunu da dikkate almanızı rica ediyorum.

     Sayın Başkan, İçişleri Bakanlığı, sadece bir emniyet ve asayiş bakanlığı olmanın ötesinde, söylediğim gibi, özellikle taşra örgütlerinde de ağırlığı olan ve taşra örgütlerinde bilhassa vali ve kaymakamlar üzerinden tüm kurum ve kuruluşlara hükmedebilen bir bakanlık ama bunun yanında yerel yönetimler üzerinde de vesayet makamı olarak ciddi ağırlığı olan bir bakanlık. Burada yerel yönetimlerin izlenmesi, yerel yönetimlerde Anayasa'nın 127'nci maddesine uygun olarak genellikle belediyelerin genel idareyle uyumlu çalışmasını sağlamak da önemli ölçüde İçişleri Bakanlığının, valilerin ve kaymakamların en önemli görevlerinden. Fakat 6360 sayılı Yasa'yla birlikte -2012'de biliyorsunuz yürürlüğe girdi ama uygulaması 2014 mahalli idare seçimleriyle gerçekleşti- Türkiye'de 30 vilayet, büyükşehir vilayeti hâline dönüştü. Dolayısıyla, büyükşehir belediyelerinin hudutları, il hudutları hâline getirildi. Bu itibarla coğrafi olarak belediyeler kent yerel yönetimi sisteminden uzaklaştırıldı ve alan yerel yönetimine dönüştürüldü; bu da belediyelerin hizmetleri yapmada çok eksik, yetersiz kalmasına yol açtı. Diğer taraftan, büyükşehir belediyelerinin bünyesinde olan ilçe belediyelerinin yetkileri de önemli ölçüde tırpanlandı. Belediyeler doğrudan mahallî halkın müşterek medeni ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olan kamu tüzel kişiliğini haiz idareler olmasına rağmen, idari ve mali özerkliği olan yönetimler olmasına rağmen ilçe belediyelerinin yetkilerinin önemli ölçüde büyükşehirlere aktarılmış olması bu belediyelerin etkinliğini kırmıştır. Bugün, ilçe belediyeleri âdeta belediye şube müdürlüğü konumuna indirgenmiştir; bu da yerel yönetimlerde büyük bir çekişmeye, boşluğa ve ilçe belediyeleri nezdinde de bıkkınlığa ve hizmet üretmemeye, pasifize olmaya itmiştir. Büyükşehir belediyelerinin de belediye başkanlarının siyasi figür olması, siyasi aktör olmalarından dolayı özellikle denetlenemez hâle getirilmiş olması, ciddi yolsuzlukların membası hâline dönüşmesine yol açmaktadır. Bu konuda İçişleri Bakanlığına düşen görevler vardır.

     BAŞKAN CELALETTİN GÜVENÇ - Sayın Çelik, toparlarsanız seviniriz.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Toparlayacağım. İçişleri Bakanlığı üzerinden gidiyorum.

     SERMET ATAY (Gaziantep) - Ağabey, İçişleri Bakanlığı üzerinden gidersen sabaha kadar konuşuruz.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Fakat 3201 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu'nun hangi görevleri yapacağına dair sayılan hükümlerinden bir tanesi de yerel yönetimlerle ilgiliydi ama o silindi. Şu anda "Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü" adı altında Şehircilik Bakanlığına bağlı yeni bir genel müdürlük ihdas edildi ama Anayasa'nın 127'nci maddesi yerel yönetimler üzerinde vesayet yetkisini hâlâ İçişleri Bakanlığında tutuyor. Yani Mülkiye Teftiş Kurulu, İçişleri Bakanlığı adına vesayet yetkisi konusunda belediyelerde denetim yapmaya devam ediyor; bu, tamamen karmaşık bir duruma yol açtı.

     Diğer taraftan, bunu söylemek zorundayım Sayın Başkan, siz de valilik yaptığınız için bunları çok iyi bilirsiniz, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü kaldırıldı. Bugün Yunanistan'la gerginliğimiz var, Rusya-Ukrayna Savaşı var, Suriye'de Rusya Federasyonu var, Amerika Birleşik Devletleri var; doğuda Ermenistan var, her an bütün sınırlarımız ciddi olarak tehdit altında ancak sivil savunma yok. Sivil savunma, bir milletin topyekûn savunmasını tanzim eden bir yasaydı; bu kaldırıldı. Bunun yerine diyorlar ki "AFAD kuruldu." AFAD'ın fonksiyonu çok farklı, AFAD tam olarak sivil savunmanın karşılı değil; burada bir boşluk var, bunu özellikle Sayın Başkan, buradaki heyete arz ediyorum, hatırlatıyorum.

     Şimdi, 442 sayılı Köy Kanunu'na gelince, bu kanun, eski bir kanun ama 20'nci asrın başında çıkmış hâlâ mükemmel bir kanundur. Bu kanunun ek 74'üncü maddeden itibaren getirilen hükümleri oldukça iyidir, anlamlıdır. Burada, özellikle, disiplin cezalarına ilişkin düzenlemelerde bir boşluk vardı, gideriyor bunu; önemli görüyorum. Diğer, 3201 sayılı Kanun'da, 6136 sayılı Kanun'da ve özellikle 2692, 2803, 4652, 5902 sayılı Kanunlar ile 6458 sayılı Yabancılar Yasası'nda yapılan düzenlemelerin teknik düzenlemeler olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bizim konuya olumlu baktığımızı ifade ediyorum.

     Konuşmamı burada noktalarken tekrar saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.