Komisyon Adı:Plan Ve Bütçe Komisyonu
Konu:2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) İle 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) Ve Sayıştay Tezkereleri A) İçişleri Bakanlığı B) Emniyet Genel Müdürlüğü C) Jandarma Genel Komutanlığı Ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı D) Göç İdaresi Başkanlığı E) Afet Ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
Dönemi:27
Yasama Yılı:5
Tarih:22/11/2021


2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

     Sayın Başkan, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları, Komisyonun değerli üyeleri, saygıdeğer milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

     İçişleri Bakanlığının 2022 yılı bütçe teklifini görüşüyoruz. Söze başlarken ülkemizin ve yüce Türk milletinin birliği, dirliği, selameti ve bekası için yurdun dört bir tarafında canlarını ortaya koyup kendilerini siper eden kahraman güvenlik güçlerimizi ve bu arada Türk Silahlı Kuvvetlerinin her rütbedeki ferdini şükranla ve saygıyla, şahsım ve partim adına selamlıyorum.

     Devletin ve milletin bekası için tarihin işaret ettiği her yerde ve her zamanda vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğü uğruna iç ve dış düşmanlara ve onların maşalarına karşı mücadele ederken canlarını feda eden şehitlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyorum, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Aziz Atatürk ve şanlı atalarımızı minnet ve şükranla anıyorum, nur içinde yatsınlar.

     Her şeyden önce şunu açıklıkla ifade etmeliyim: İYİ Parti olarak biz, bu kahramanlarımızın her hâl ve şartta yanlarındayız, arkalarındayız; onlar için atılacak her türlü iyi adımın destekçisiyiz. Biz, iyi Türkiye ve iyi yönetimi savunuyoruz, bu sebeple İçişleri Bakanlığı bütçe eleştirimizi bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

     Evet, yıllarca çeşitli kademelerinde görev yaptığım İçişleri Bakanlığı devletin temel taşlarından biridir. Valilikler, kaymakamlıklar, iç güvenlik birimleri olan Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik vasıtasıyla güvenlik ve asayişi sağlar, sükûnu temin eder. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, STK'yle İlişkiler Genel Müdürlüğü, Göç İdaresi, AFAD, İller İdaresi Bakanlığın önemli birimleridir. Velhasıl İçişleri Bakanlığımız ülkemizin nizam ve intizam içerisinde olmasını, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlar ve sürdürür. Bunu da merkezde Bakanlık teşkilatı, illerde ise mülki idare amirleri yani valilikler ve kaymakamlıklar eliyle yerine getirir. Millî savunma, millî güvenlik politikaları bu coğrafyada bizim var olma mücadelemizdir. Allah'ın izniyle ve yardımıyla asla vazgeçmeden, tereddüt etmeden bu yolda irademizi kuvvetle koyacağız, koymaya devam edeceğiz. Bu bizim nasıl geçmiş bin yılda bu vatanda isek gelecek bin yılda da bu vatanda olacağımıza dair kararlılığımızdır. Tekrar vurguluyorum, gelecek bin yılda da buradayız. İşte ulusal güvenlik politikaları bunu temin etmeye matuftur. Ulusal güvenliğimizin teorisinde ve pratiğinde de İçişleri Bakanlığının mümtaz bir yeri vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri, MİT ve Dışişleri Bakanlığıyla birlikte devletin kalıcılığı temin edilmektedir.

     Geçen yıl 26 Kasım tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken yapmış olduğumuz konuşmamızda siyaseten İçişleri Bakanlığının eski ağırlığını kaybettiğini ve Bakanlık dışı üst yönetim elitlerinin talimatlarına tabi hâle geldiğini, kamu düzeninin neredeyse bütünüyle temel dayanaklarından yoksun bırakıldığını, tepeden emir ve talimat almadan kendi mevzuatlarıyla icraat yapamadığını, ağır müdahaleler yapıldığını, il idaresinin yetki genişliğine sahip olduğunu hatırlatarak valilerin yetkilerini kullanamadığını, mülki makamların kolluk üzerinde denetimlerinin olmadığını veya yüzeysel olduğunu, emniyet müdürlerinin mülki makamlara bağlılığının zayıfladığını vurgulamıştım. Bakanlık ve mülki makamları halk hacet kapısı ve devletin müşfik eli olarak görürdü. Vatandaşın her türlü talep, şikâyet ve uyarıları dikkate alınır ve yerine getirilirdi. Şimdi partizanlığın ve tarafgirliğin kör ettiği bir devlet yapısı mevcut. Bu yapının karargâhı da maalesef İçişleri Bakanlığı ve valilikler. Artık hacet kapısı kapandı, kalmadı, bunları demiştim, demek ki son bir yılda değişen bir şey yok.

     Valilere intihar haberlerinin kamuoyunca bilinmemesi veya basına da bu türden bilgilerin verilmemesine dair emir gittiğini duyuyoruz. Bunu Sayın Bakana soruyorum: Bu, doğru mudur, haber alma özgürlüğü ve basın özgürlüğü bu bağlamda nerededir? Böyle bir yapı arkadaşlar, partizan idare anlamına gelir. Bu otokrasiye doğru savrulmadır ve bunun adı "hüsran"dır, kimseye de faydası yoktur. Tek partinin tahakkümüne düşmüş bir ülkenin kurtuluşu ancak adil, eşit ve özgür bir seçimle mümkündür. AKP seçim için manipülasyon yapmadan mertçe çıkar ve ülkeyi seçime götürürse bu kendisi için de hayırlı olacaktır.

     Bu arada tavsiyelerimizi sıralamak istiyoruz. Şunları ifade etmek istiyorum: Kamu denetimi yasasına ihtiyaç var. Polis ve Jandarmanın güç ve caydırıcılığı artırılmalıdır. Terörle mücadeleye yeni bir perspektif getirilmelidir. Mülki kolluk usul kanunu çıkarılmalıdır. Yolsuzluk ve kayıt dışılıkla mücadele zorunludur. Polisin mülki makamlarla bağı güçlendirilmelidir. 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda bu bağlamda düzenlemeler yapılmalıdır.

     Evet, biz yanlış güvenlik politikaları üzerinden yürümekten, bu yüzden millete çıkarılan kabarık hesaptan da söz etmek istiyoruz. Bakanlık üzerinde partizanlık kol gezmektedir. Ortaya atılan her iddianın içinde bazı İçişleri Bakanlarımızın olması manidardır. Bu, artık AKP iktidarlarında bir gelenek hâline gelmiştir. İçişleri Bakanlığında partizanlık ve dar kadrolaşma vardır. Kaymakamlık sınavı ve KPSS sınavında son yüzde 20'lik dilimlerden memur alımı hâline getirilmiştir. Göstermelik sınavlarla artık ne bildiğin değil, kimi tanıdığın önemli hâle getirilmiştir; gerçi, her kamu kurum ve kuruluşu artık İçişleri Bakanlığı gibidir. Bu kadrolaşma arzusu milletin sadece bugününü değil, geleceğini de ateşe atıyor. Türk yönetim yapısı hızla derinliğini kaybediyor arkadaşlar.

     Sayın Bakan, gün geçmiyor ki uyuşturucu ve türevi maddelerin kaçakçılığı yapılmış olmasın. Mersin Limanı'nı narko liman, ülkeyi narko ülke hâline dönüştürmek ne kadar acı. Yeniçağ gazetesi yazarı Sayın Murat Ağırel, bu bağlamda nasıl bir sistemin çalıştırıldığını anlatmaktadır. Uyuşturucu işi bir bataklıktır, her gün televizyonlardan, gazetelerden, sosyal medyadan Türk gençliğinin hayatına nasıl kastedildiğini okuyoruz, anlıyoruz. En tepelerden sözde aktörlerin bu iğrenç piyasada varlığı gerçekten tiksindiricidir. Geçen gün İstanbul'da INTERPOL toplantısı yapıldı. Alınan kararlarımızın ülkemiz üzerinde etkisini de yakında göreceğiz.

     İnsan kaçakçılığına gelince... Türkiye, AKP iktidarında özellikle 2011 yılından itibaren yol geçen hanına dönmüştür; Suriye'den, Irak'tan, Afganistan'dan, Kafkasya'dan, Afrika'dan, İran'dan, Pakistan'dan Türkiye'ye akın akın geliyorlar. Ensar muhacir aldatmacasıyla ülkeyi 3'üncü sınıf ülke konumuna soktunuz ya, sizin bu yaptığınızı cümle âlem birleşse yapamazdı. Her gelen mülteci grubunun getireni var, götüreni var. Bu şebekeler uluslararası çalışıyor. İnsan kaçakçılarıyla mücadele devletimizin varlık sebebidir ancak bu konuda pis kokular alıyoruz. Şanlıurfa ve Adıyaman'da cereyan eden hadiseleri biliyoruz, başka illerde de bu tür hadiseler oluşma eğilimindedir. Uyuşturucu ve insan kaçakçılığına bağlı olarak illegal yapılarda meydana gelen ihtilaflarda silahlar konuşuyor, cinayetler işleniyor. Güvenlik bürokrasisini buradan uyarıyorum: Kaçakçılık, uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve cinayetler; bu iğrenç sektörleri söndürün, bitirin; yoksa büyük bir vebal altındasınız.

     Diğer bir konu: Belediyeler üzerinden insan kaçakçılığı yapıldığı ortaya çıktı. Malatya Yeşilyurt Belediyesi bir örnektir ama bunun devamı var. Almanya'ya para karşılığı transfer edilen yurttaşlarımız söz konusu. Başka belediyelerde de bu yolda insan kaçakçılığı yapıldığı söyleniyor.

     Sayın Bakan, Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) geçenlerde -bu konulara değinildi ama ben de tekrar etmek istiyorum- gri listeye aldı Türkiye'yi yani kara para aklamada ve terörizmin finansmanında yeterince çaba göstermeyen ülkeler kategorisine bizi dâhil ettiler. Sorun, Türkiye'nin FATF tarafından kara para, kirli para ülkesine dönüşmesi, terörizme mali destek sağlayan bir ülkeye dönüşmesi iddiasıdır.

     Bir diğer uluslararası kuruluş daha var ki o da "GRECO", Avrupa Konseyinin bir organı olarak "Avrupa Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu" adı altında anılıyor. GRECO'ya göre Avrupa Konseyi ülkeleri içinde yolsuzluk sıralamasında Türkiye ne yazık ki sonuncu sırada yer alıyor.

     Thodex olayına değinildi, ben burada değinmek istemiyorum ama bu büyük yolsuzluklar finans piyasalarını güvensiz hâle getirmesinin yanında ciddi bir ulusal güvenlik sorunudur ve 2 milyar dolara yakın bir tutara ulaşan bir yolsuzluk. Bakınız, uluslararası toplumda Türkiye'nin marka değeri aşınıyor, itibarsız bir devlet hâline geliyoruz.

     Diğer taraftan, bireysel silahlanma o kadar had safhaya çıktı ki ipin ucunun kaçtığını düşünüyorum. Geçmişte devlet her silahın kimde, nerede, nasıl saklandığını bilirdi. 15 Temmuz 2016'dan sonra kayıp silahlar meselesi olduğu gibi, fason, menşesi belirsiz silahların oldukça fazla olması, pompalı tüfeklerde de kontrolün kaybedilmiş olması tehlikelidir.

     Geçen hafta Meclis araştırması önergemiz grup önerisi olarak TBMM Genel Kurulunda görüşüldü. Burada, konuşmamızda nüfus kayıtlarının ele geçirildiğini, tapunun delindiğini, kamu belge ve kayıtlarının bozulduğunu, belgelerin sahtelerinin türetildiğini ifade ettik. Yine, aynı konuşmamızda Covid-19 kapsamında öğrencilere veya talep edilen kişilere sahte HES kodu düzenlendiğine, vergi ve maliye kayıtlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda şüphelerin arttığına, piyasalarda naylon faturanın, kalpazanlığın ve dolandırıcılığın had safhada olduğuna da dikkat çekmiştik. Evet, tapu devletin namusudur, devletin varlığının kanıtıdır fakat AKP yönetimi bu konuda da gereğini yapmaktan imtina etmeye devam ediyor.

     TÜGVA... Bu vakıf 80 milyon insanın bütün nüfus kayıtlarını "ERP" adlı bir yazılım yoluyla ele geçirdiği haberlerini bütün basından okuduk. Bu suçu işleyen, ortak olan ya da rıza gösteren herkesten hesap sormakla mükellef olduğumuzu buradan özellikle ifade etmek istiyorum.

     AKP, on dokuz yıllık iktidarında Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetmeye değil, fethetmeye talip olduğunu göstermiştir. Türk düşmanı, devlet düşmanı olan her kesimle rahatlıkla ittifak kurabilmelerini de buna bağlıyoruz. Brüksel'in yeminli Türk düşmanlarıyla, FETÖ'yle, PKK'yla yapılan iş birliklerini çok iyi hatırlıyoruz. Bunları hep vurguladık, vurgulamaya, unutturmamaya da devam edeceğiz.

     21 Nisan 2019'da Ankara'nın Çubuk ilçesinde CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik linç girişimi ağır bir bühtandır. Son aylarda işittiğimiz itiraflar iktidarın bu konuda da ne kadar büyük bir suç batağında olduğunu ortaya koymuştur. Yine, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in İstanbul'daki evine ve şahsına yapılan saldırı iktidarın battığının göstergesidir. Sayın Erdoğan'ın alenen Sayın Akşener'e yönelik olarak "Bunlar daha iyi günleriniz." demesi, sokağa çıkarmamakla tehdit etmesi bizim devlet geleneklerimizde olmayan bir dildir. Şu bilinmelidir ki biz Allah'tan başka kimseden korkmayız, tuzak kuranların da tuzaklarını bir bir bozacağız. Buradan bir sonuç çıkarıyoruz, o da şudur: Devlet büyüklerinin her hâl ve şartta korunması, ailelerinin güvenliğinin sağlanması millî bir görevdir ve devletin asli görevidir.

     Sayın Bakan, trafikle ilgili uygulamalara değineceğim. Her şeyden önce trafik düzeni iyi saptanmalıdır. Sinyalizasyon, yol ve trafik çizgileri, bekleme süreleri rasyonel olmalıdır. Bu konuda Sayın Bakanın bir açıklaması olmuştu yani hız limitlerinin düzenlenmesi yönünde. Özensiz EDS uygulamaları insanları bezdirmektedir. Trafik para cezaları zulüm hâline dönüşmüştür. Bir de el konulan ehliyet meselesi var; bunlara çözüm istiyoruz.

     Bu yıl Türkiye'nin -tabiri caizse- orman yangınları yılı oldu. Binlerce hektar alan kül oldu. 31 Temmuz-8 Ağustos arasında cereyan eden bu yangınlar can ve mal kayıplarına yol açtı. Ormanlarımızla beraber yüreklerimiz de yandı. Yangınla mücadelede iktidar sınıfta kalmıştır. Siz, iktidar olarak, İçişleri Bakanlığı olarak meseleyi Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli'ye pas ederseniz böyle olur. İçişleri Bakanı olarak pandemide her şeye müdahale ederken niçin yangınlarda ön almayı denemediniz? Niçin mülki makamlar komisyon başkanı statüsüyle devlet imkânlarını toplayıp müdahale etmediniz? Niçin ordudan destek istemediniz? Orman yangınlarıyla mücadele AKP karnesine sıfır olarak işlenmiştir.

     Sayın Bakanım, antidemokratik hükümler içeren ve OHAL döneminde uygulanan 3 yetki: Ek gözaltı süresi, müsadere yetkisi, kamudan ihraç bu yıl mayıs ayı içerisinde tekrar uzatıldı. Bu, bir zulümdür, zulümle payidar olunmaz, bu yetkiden vazgeçilmelidir diyorum.

     Sayın Bakan, gördüğüm kadarıyla her yıl bütçeden Emniyete, Jandarmaya, Sahil Güvenliğe ve Nüfusa tahsis edilen tutarlarda azalan bir grafik ortaya çıkmaktadır. İçişleri personeli genelde başka bakanlıklara geçme düşüncesi taşıyor. Bunun sebebi Bakanlık personeline uzmanlık veya uzman yardımcılığı kadrolarının verilmemesidir. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanlığı, personelini uzman hâline getirmiştir. Böylece Maliyedeki personel İçişleri Bakanlığı personeline göre 1 veya 1,5 kat fazla maaş almaktadır.

     Ayrıca, geçtiğimiz aylarda değişik kanallarla birtakım siyasi aktörlerin gayrimeşru iktisaplar elde ettikleri de söylenmiştir. Bu konuda İçişleri Bakanlığının bir çalışması var mı? Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

     Diğer bir konu, korucular meselesi. Daha önce Genel Kurulda da ifade etmiştik. Bu grubun ulusal güvenliğimiz için sergilediği hizmetlerin kıymeti yücedir. Korucularımız özellikle PKK'yla mücadelede Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da ve hatta sınırlarımızın dışında Türk ordusu ve emniyet güçlerimizle birlikte dişe diş mücadele etmiştir. 2 bini aşkın şehit, 3 bin civarında gazisi olan korucularımıza devletin şefkatle sarılması, onları kucaklaması gerektiğinin altını çizmemiz gerekir. Hiçbir sosyal güvenlik hakları yoktur, emeklilik hakları yoktur, tazminatları yoktur.

     Diğer bir konu Sayın Bakanım: Emriniz altında bulunan tüm teşkilatlarda hiyerarşiyi bozdurmamanızı bekliyoruz. Ast üst ilişkisi ve emir komutaya kesinlikle uyulması gerektiğini özellikle sizlere, uyararak, hatırlatıyoruz.

     Bir diğer yürek yaramız göç konusudur. Milyonlarca göçmen siyasi ve ideolojik gerekçelerle kontrolsüz olarak ülkeye alınmaktadır. Bu konuda hiçbir hukuki ve sosyoekonomik değerlendirme yapılmadığını, meseleye yüzeysel ve derinliği olmayan bir tavırla yaklaşıldığını görüyoruz. Bu şekildeki bir yönetim mantığını kesinlikle kabul etmiyoruz.

     OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Çelik, ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

     Düzensiz göçlerden sonra ülkemizin demografik yapısında aşınmalar olduğu malumunuzdur. Usulsüz vatandaşlık verilmesi, biliniz ki çok tehlikelidir. Bugüne kadar 300 bin kişiye yakın yabancıya vatandaşlık verdiğiniz tahmin ediliyor ama Resmî Gazete'de yayınlanmadığı için bunları takipten mahrumuz.

     Sayın Bakan, Türk kimliği bozuluyor, kimliğimizi bozmaya da kimsenin hakkı yok. Gerek İYİ Parti kadrolarının gerekse şahsımın defalarca kez vurguladığı gibi, çözümün iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem olduğu konusunda kararlılığımızı da sürdürüyoruz.

     Türkiye'mizin kötü yönetilmesi nedeniyle maruz kaldığı sorunların çözümsüz olmadığını biliyoruz. Aklı, hukuku, ahlakı ve vicdanı önceleyen bir yönetim, ülkemizin bütün sorunlarının çözümüne muktedir olmamızı sağlayacaktır.

     Son olarak, güçlü mülki makamlar ve lağvedilen Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, 18 bin köy ve 30 il özel idaresinin yeniden ihdas edilmesine duyulan gereği vurgulamak istiyorum.

     İçişleri Bakanlığı hakkında bahsettiğimiz hususlar bildiklerimizin belki yüzde 10'unu teşkil ediyor. Ulusal güvenliğe, milletimize ve devlete olan saygımız her şeyi alelusul konuşmaktan bizi alıkoyuyor, bu böyle biline.

     OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Çelik, lütfen tamamlar mısınız.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Bitmek üzere Sayın Başkanım.

     Kaldı ki biz 2018'den bu yana Millî Savunma, Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik, MİT bütçelerine daima olumlu oy verdik.

     2022 yılı İçişleri Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını yürekten temenni ediyorum.

     Hepinize saygılar sunuyorum.