Komisyon Adı:(10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Konu:Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Lütfi Akca'nın, Millî Su Politikası Hakkında Sunumu
Dönemi:27
Yasama Yılı:4
Tarih:27/04/2021


Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Lütfi Akca'nın, millî su politikası hakkında sunumu BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim. Hocamı sıkıştırdınız.

     Sayın Başkan, sayın üyeler; öncelikle hepinize saygılar sunuyorum. Değerli Hocamız Profesör Doktor Lütfi Akca'yı dikkatle izledim, millî su politikası konusunda sunumunu yaptı. Şimdi burada, ben sayın hocamızın aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu üyesi olduğunu da öğrenmiş bulunuyorum. Benim uzmanlık alanım da yerel yönetimler olduğu için su ve yerel yönetimler ve millî su politikası konusunda burada birkaç hatırlatmada bulunarak bazı konularda hocamızdan görüş talep ederek konuşmamı noktalamak istiyorum. Şimdi, malumunuz, özellikle 2000'li yıllardan itibaren Türkiye'de yerel yönetim sisteminde ciddi değişiklikler oldu. Türkiye'de 2000 yılından önce, 1984'ten itibaren başlayan bir büyükşehir müessesesi oluşmuştu belediyelerde, 3030 sayılı Yasa'yla, Özal zamanında; daha sonra bu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu olarak 2004 yılında çıktı 5216 sayılı Yasa'yla ve daha sonra, 2012 yılında da 6360 sayılı Yasa'yla toplam büyükşehir sayısını 30'a çıkarttı Türkiye.

     BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - 30'a çıktı.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Ve 18 bin civarında köyü kapattı o yasa, özel idareleri kapattı ama 30 büyükşehirde özel idareler...

     BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Köy kapanmadı da mahalle oldu.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Mahalle oldu yani köy tüzel kişiliği kaldırıldı, köy tüzel kişiliği lağvedildi; dolayısıyla, kırsalda yaşayan nüfus yüzde 7'ye düşmüş oldu bu şekilde. Aslında yine kırsal nüfus devam etmekle birlikte düşmüş olduğu net bir şekilde ortaya çıktı.

     Şimdi, buradan hareketle ben şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, ilin geneline teşmil edilen büyükşehrin geçmişte Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü uhdesinde olan -belli bir limit dâhilinde- barajların, küçük barajların, bentlerin, yer altı sularının çıkarılması, işletilmesi, arz edilmesi işi doğrudan yine döndü, Devlet Su İşlerine geçmiş oldu. Bir öyle bir şey oldu; diğer taraftan da su ve kanalizasyon idarelerine geçti, kırsalın suyu da dâhil olmak üzere. Şimdi, böyle bir anlayış ortaya çıktığı için Türkiye'de ikili, hatta üçlü bir sistem ortaya çıktı. Sadece suda değil, yerel hizmetlerin, "mahallî müşterek hizmetler" olarak adlandırdığımız yerel hizmetlerin karşılanmasında ya da bunu alan kişi olarak kabulünde birtakım sorunlar ortaya çıktı.

     BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Bir de İller Bankası var, biliyorsunuz.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - İller Bankası da var, tabii. "İkili, üçlü" derken hepsini saymıyorum.

     Şimdi, burada, hocamız yeni bir bağımsız otorite, su otoritesi kurulmasını talep ediyor. Sayın Başkan, zatıaliniz de ifade ettiniz, burada bir karmaşanın olduğunu ifade ettiniz. Yirmi yıllık AKP iktidarında bu karmaşalar daha önce görülmedi mi? Niçin bugüne kadar bu konuda bir çözüm bulunamadı? Birincisi bu.

     İkincisi: Su yönetimi sadece belli merkezlerde, kentlerde oturan insanlara su sağlamaktan ibaret olsaydı iş kolaydı. Bunun yanında, suların bertaraf edilmesi yani kanalizasyon suyunun bertaraf edilmesi, arıtılması ve ona göre çevreye en az zararla verilmesi; diğer taraftan, özellikle büyük kentlerde yağmur suyu atık tesislerinin mutlaka yapılması zorunluluğu da ortada, yani özellikle kentsel yaşam içerisinde bunlar önemli. Bunun yanında, sularımızı en çok etkileyen -Türkiye'de ve bütün dünyada böyledir- aşırı asfalt kullanımı, aşırı çimento malzemesi kullanımı -yani kum, çakıl; biliyorsunuz, asfalt plentleri kuruluyor- ve özellikle kentsel mekânlarda bunlar aşırı kullanıldığı zaman özellikle yağmur suyunun toprakla buluşamaması gibi bir sorun da ortaya çıkıyor, o zaman toprak suya doymuyor, doymayınca da yer altı sularını besleyemiyor; hepsi birbiriyle bağlantılı. Onun için, bütün bunları tek elden organize edecek... Hatta hocamızın güzel fikirleri de var, onu da burada itiraf etmek durumundayım. Mesela su transferi, havza bazlı su transferi; bu, Türkiye için hayati önemi haiz. Mesela Türkiye'de Yeşilırmak havzasının sularının Kızılırmak'a verilmesi gibi veya Karasu'nun Kızılırmak'a verilmesi gibi birtakım büyük projeler olması gerekir. Örneğin, Ankara'da zamanında su sıkıntısı çekildiğinde Kızılırmak'tan gelen ana kollektörün, o yatırımın iyi bir yatırım olmadığını bugün artık sağduyu sahibi her insan ifade ediyor ama bahsettiğiniz o tünel projesi...

     BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Gerede Projesi...

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Gerede Projesi'nin Ankara için hayati önemi haiz olduğunu net bir şekilde görüyoruz, o da başarılı bir proje.

     Burada benim hocamıza soracağım şey, bunları toplu hâlde... Siz madem ki Cumhurbaşkanlığında Yerel Yönetim Politikaları Kurulundasınız, o zaman bu teklifleri yaparak bunun yasalaşması için çalışma yapıyor musunuz? Bunların hazırlığı ne aşamada? Millî su politikası bağlamında tek bir otorite oluşturulması niçin bugüne kadar gecikti? Bunları öğrenmek istiyorum.

     Teşekkür ederim.