Komisyon Adı:(10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Konu:Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meryem Beklioğlu'nun Video Konferans Aracılığıyla, İklim Değişimi İle Mücadele Etmede Ekosistem Ve Biyoçeşitlilik Hakkında Sunumu
Dönemi:27
Yasama Yılı:4
Tarih:21/04/2021


Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meryem Beklioğlu'nun video konferans aracılığıyla, iklim değişimi ile mücadele etmede ekosistem ve biyoçeşitlilik hakkında sunumu BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, değerli üyeler; çok teşekkür ediyorum.

     Sayın Hocam, çok teşekkür ediyorum.

     Şimdi, dikkatle dinledim, yararlandım da diyebilirim ancak sunumunuz hep iç içe geçmiş daireler şeklinde olduğu için -bu Küresel İklim Değişikliği Komisyonuna gelen hocalarımızın ve diğer sunum yapan bürokratların- burada tekerrürler oluyor ister istemez. Buna da bilgi yenileme açısından da faydalı görüyoruz aslında.

     Şimdi, ben, burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum o da Anadolu'nun nüfus kapasitesi. Şimdi, biz, 1071 yılında Anadolu'yu fethettiğimiz zaman tahminen tarihçilerin söylediğine göre 3 milyon ila 4,5 milyon arasında bir nüfus olduğu söyleniyor o dönemde, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 11 milyon civarındaydık. Burada bir hocamız Türkiye'de 1940'larda kişi başına bir yılda düşen su miktarının 7 bin metreküp olduğunu ifade etti ve bizim, o yıllara baktığımızda su zengini ülkeler durumunda olduğumuzu ifade etti. Demek ki nüfus faktörü Türkiye'de suyun yani zamanla, nüfus artışıyla birlikte bizi, su zengini ülkeler sınıfından su sıkıntısı çeken ülkeler sınıfına dâhil etmiş oldu. Hep standart vardır bu konuda bir, bin metreküpten aşağı düşüldüğü zaman da su kıtlığı çeken ülkeler sınıfına dâhil oluyoruz.

     Şimdi, demek ki burada bizim yapmamız gereken, nüfusumuzun normal artış seyrini de dikkate alan, ülkemizin tarımsal, sınai, turizm, her alanda gelişimini de öngören ve bunlarla entegre bir su politikası geliştirmemiz gerekiyor. Zannediyorum bu Komisyonun çalışmalarından sonra siyasal iktidarlara böyle bir misyonu yükleyeceğini söyleyebiliyorum.

     Su politikası yani Türkiye'de Sular Kanunu var biliyorsunuz, Yeraltı Suları Hakkında Kanun var, Sayın Başkanım, sizler iyi bilirsiniz.

     BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet, 167 sayılı Kanun.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Ama bunların hepsini entegre edecek, bir araya toplayacak yeni bir su politikasına ihtiyaç var, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Burada, Meryem Hocama da özellikle bu konuya dâhil oluyor mu olmuyor mu, bu soruyu sormak istiyorum.

     Daha önce ifade etmiştim ama konuya bağlı olarak şimdi Aksu havzasıyla ilgili bir konuşma gündeme geldi, zannediyorum Sayın Murat Bakan bahsetti.

     MURAT BAKAN (İzmir) - Evet.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Hasan Kalyoncu da buna benzer, farklı boyutta da olsa bahsetti. Şimdi, bir de Göksu Vadisi var Mersin'in. Bu Göksu Vadisi... Göksu, Konya Bozkır Gökdere'den çıkan bir dere aslında; oradan akarak, büyüyerek daha sonra Göksu Nehri hâline gelip Silifke'de Paradeniz dediğimiz sahilde bir lagün meydana getirip oradan denize akan bir nehir. Şimdi, burada, bu vadi içerisinde, yaklaşık 200 binin üzerinde insan yaşıyor. Yani Mut artı Silifke olarak hatta Ermenek'in bazı köyleri de buna dâhil olmak üzere. Şimdi, bu Mavi Tünel'in bu vadiyi ne ölçüde etkileyeceği henüz... Başkanım, size de hatırlatmıştım, "Bu konuda bir çalışmanın olmadığını" söylemiştiniz o zaman, bunun etütlerinin yapılması gerekir. Yani bu Konya kapalı havzasını kurtarmak bu anlamda Göksu Vadisi'ni kaybetmemize yol açabilir mi? Bunu çok iyi incelemek gerekiyor. Bu konuda düşünceleriniz nedir?

     Diğer taraftan, tabii bunu Aksu bağlantılı olarak da söyleyebiliriz çünkü ben gerek Konya'da, gerek Seydişehir'de, gerek Bozkır'da çalışmış bir kişi olarak o bölgeyi bildiğim için... Suğla Gölü'nü de Hocam, siz biliyorsunuz değil mi?

     PROF. DR. MERYEM BEKLİOĞLU - Evet, evet biliyorum.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - O göl, çok özel bir göldür, onun üzerinde de konuşabilirim ama Beyşehir Gölü'nü de çok iyi biliyorum, o Beyşehir Gölü'nün çalışma sistemini de biliyorum. Dolayısıyla oradaki göller sistemiyle Torosların altındaki düden sistemi hep birbiriyle bağlantılıdır. Ta bunu Denizli'den Adana'ya kadar, hatta Osmaniye'ye kadar uzatmak mümkündür. Yer altı suları birbiriyle ilişkilidir ve bunlar bazı dereleri ve ırmakları besliyor. Bazen batıda -birleşik kaplarda olduğu gibi- yükseldiği zaman göller doluyor ama Doğu Akdeniz'deki göller alçalıyor, altı yedi yıl sonra onlar yükseliyor; böyle bir ilişki var. Bunları o zamandaki teknik heyetten çok dinlemiştim ben, özellikle Konya Devlet Su İşleri Bölge Teşkilatından çok dinlemiştim.

     Konya kapalı havzasının su sisteminin ve tarımının sürdürülebilir olması da çok önemli ama burada aşırı nüfus birikimi, biraz önce su politikasına değinirken arz etmiş olduğum nüfusla ilgili kriteri göz önünde tutarsak, Konya kent merkezinin aşırı yoğunlaşması, nüfus artışının fazla olması bu sistemi ne ölçüde etkiler? Onu dikkatinize sunuyorum. Burada, bu konuda da cevap bekliyorum. Acaba Konya'nın nüfus artışının mesela Ereğli'ye, mesela Karaman'a, mesela Akşehir'e, mesela Seydişehir ve Beyşehir istikametlerine taşırılması tam Tuz Gölü, Karapınar, Çumra, Konya merkez bağlamında oradaki su yer altı sistemini ne ölçüde etkiler?

     Diğer taraftan, Konya'dan Karaman yolu istikametine gidildiği zaman o bölge çorak, kıraç ve tuzlu topraklardan, geniş arazilerden müteşekkildi; orada yoğun tahliye kanalları açılarak oradaki yağmur suyunun yıkamasıyla oluşan alanlara hep yeni yerleşimler oldu. Özellikle Hadim, Ermenek, Bozkır, oralardan Konya merkeze doğru bir akım oldu, yeni uydu kentler oluştu. Bu Kaşınhanı'nı da geçti şu anda, Çumra'yla neredeyse birleşme noktasına kadar geldi. Böyle, bunun oluşturmuş olduğu bir tehdit de söz konusu aslında. Bunu da vurgulamak istiyorum.

     Son olarak sulama sistemleri, bu konu tartışıldı. Yani sulama sistemleri aslında 2 türlüdür: Bir tanesi salma sulama dediğimiz -vahşi sulama da diyorlar- diğeri de basınçlı sulamadır. Bunlar, toprak üstü havadan olabileceği gibi toprak altından da basınçlı sulama sistemi olabilir. Bu damlama sulama, yeni tarım teknolojisi açısından da çok önemlidir. Çok az miktarda suyla maksimum ürün elde etme imkânı var. Bunun sadece Konya kapalı havzası için değil, yurdumuzun her tarafı için -belki Doğu Karadeniz hariç olabilir- bunun uygulama zorunluluğu var, özellikle Güneydoğu Anadolu'muzu gözden ırak tutmamak lazım. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki sulama sisteminin GAP İdaresi Başkanlığıyla birlikte... Oradaki topraklarımızın maalesef şimdi bu vahşi sulamadan dolayı verimliliği oldukça düşüyor ve çoraklaşıyor, onun önüne geçerek orada damlama sulamayı mutlaka tam anlamıyla oturtmak gerekir, buna da katılıyor musunuz?

     Teşekkür ederim.