Komisyon Adı:(10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Konu:Tarım Ve Orman Bakan Yardımcısı Akif Özkaldı'nın, İklim Değişikliği Sürecinde Türkiye'de Su Yönetimi Hakkında Sunumu
Dönemi:27
Yasama Yılı:4
Tarih:14/04/2021


Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Akif Özkaldı'nın, iklim değişikliği sürecinde Türkiye'de su yönetimi hakkında sunumu BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım çok teşekkür ediyorum.

     Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcısı; Tarım Bakanlığının hazırlamış olduğu "İklim Değişikliği Sürecinde Türkiye'de Su Yönetimi" sunumunu dikkatle takip ettim.

     Ben öncelikle bir genel önermeden başlamak isterim, o da şudur: Biz dış ilişkilerde nasıl "dış politika" diyorsak, ekonomide "ekonomi politikası" diyorsak ya da güvenlikte "ulusal güvenlik politikası" diyorsak, su yönetiminde de bir su politikasının olması gerekiyor. Özellikle, zatıalinizin de işaret ettiği konu da bu yönde aslında, bir su politikası. Ancak burada ben Tarım Bakanlığının su politikasının sahibi olarak burada sunum yapmasını dikkatle izliyorum, biraz da yadırgadım çünkü su politikasının otorite mercisinin Tarım Bakanlığının olmaması gerekir, burada en yetkin, en uzman kişilerin olduğu kurum Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüdür.

     NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Onu anlatıyor zaten.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Efendim?

     NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Onu anlatıyor zaten.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Onu anlatıyor ama Tarım Bakanlığı anlatıyor.

     NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Tarım Bakanlığına bağlı.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Tamam, onu biliyorum da. Sayın Bakan, Devlet Su İşlerinden mi gelme buraya?

     HALİL ETYEMEZ (Konya) - Evet.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - O zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Devlet Su İşleri ile Tarım Bakanlığının ilişkisi, Devlet Su İşleri ile Karayollarının ilişkisi gibi ya da Devlet Su İşleri ile Ulaştırma Bakanlığının ilişkisi gibi olur. Yani burada bağlılık ilişkisinde sorun olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum.

     HASAN KALYONCU (İzmir) - Şöyle...

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Çünkü Tarım Bakanlığı...

     BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Hasan Bey, tamamlasın da...

     Şöyle yapalım: Araya girmeyelim...

     HASAN KALYONCU (İzmir) - Tarım Bakanlığı yüzde 70 oranında suyu kullandığı için orayla beraber olması lazım.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Evet, ona da değineceğim zaten.

     Şimdi, tabii ki su sadece onlar için değil ki sanayi suyu olarak Sanayi Bakanlığı da kullanıyor, yani o da kullanıyor, belediyeler kullanıyor; yani bu, kullanıma göre değil de politika saptama kurumu olarak Devlet Su İşlerinin bu işin patronajında olması en doğal olanıdır; ben onu özellikle vurguluyorum.

     Ben, burada, Devlet Su İşlerinin gerçekten Tarım Bakanlığına bağlı olduğunu bilmeden bunu söyledim ama beyefendi eğer Devlet Su İşlerinden gelen bir Bakan Yardımcımızsa o zaman mesele kalmıyor. Ancak Tarım Bakanlığıyla nasıl bir organize olunduğunu da doğrusu hâlâ anlayabilmiş değilim.

     Şimdi, Tarım Bakanlığı -biliyorsunuz- daha çok bitkisel üretime ağırlık veren bir Bakanlık. Hayvancılık konusu var, koruma kontrol var, su ürünleri var, bunun birçok fonksiyonları var, daha sayabiliriz; hatta tarımsal ürün ya da hayvansal ürünlerin ihracat ve ithalatına kadar bakan bir yapısı söz konusu.

     Şimdi, Türkiye'de suya bağlı olarak bizim tarımsal toprakların kullanımı konusunda son yirmi yıl zarfında kaybımız 4 milyon hektarın üzerinde olmuştur, yani 27 milyon hektarı aşkın bir tarım toprağımız varken bugün 23 milyon hektara gerilemiştir. Bunun birçok faktörü var, birincisi: Çarpık şehirleşmedir, çarpık şehirleşmeye bağlı olarak insanların kırsaldan kentlere doğru göçüdür. Milyonlarca insan köyleri boşaltarak kentlere akın etmiştir, bu akın yüzünden de -dünyada sosyoloji biliminde de geçen- kent işsizliği doğmuştur. Türkiye'deki göç hareketlerinin temelinde yatan en önemli faktör... Geçmişte güvenlik nedeniyle göçler oluyordu veya insanların daha rahat yaşam koşullarına ulaşması için iç kesimlerden sahillere doğru göçler oluyordu ya da çocukların tahsili için büyük kentlere göçler oluyordu ama özellikle bu son yirmi yılda oluşan göçler kentleri artık işin içinden çıkılmaz hâle getirdi.

     Burada -toprak kaybımıza işaret etmiştik- bizim tarım kapasitesi olarak -2020 yılını baz alırsak Sayın Başkanım- Türkiye, toplam sebze ve meyve üretimi olarak 53 milyon ton sebze ve meyve üretiyor, bunun 31 milyon tonu özellikle sebze, kalanı da meyve olarak gözüküyor.

     Şimdi, bunun yanında, hayvancılığın da inanılmaz boyutta gerilediğini görüyoruz. 1970'li yıllarda Türkiye'de kişi başına 2 küçükbaş hayvan düşerken bugün 2 kişiye 1 küçükbaş hayvan düşüyor, yani hayvancılıkta çok büyük gerileme içerisindeyiz. Bütün bu veriler bize şunu gösteriyor: Biz toprak kaybıyla acaba tarımsal su kullanımında bir gerileme yaşadık mı? Buna da "hayır" demek durumundayız çünkü özellikle salma sulama ve Güneydoğu'daki GAP projesiyle ilgili sulama sistemleri -açık sulama olduğu için, yine, vahşi sulama da diyorlar- topraklarımızı çoraklaştırıyor ve verimsiz hâle getirerek tarım dışına itiyor hâlbuki Mezopotamya, çok tarihî ve çok önemli, birinci sınıf tarım toprağı içeren bölgelerden biridir.

     Bizim toplam su kapasitemiz -dün de sunumlarda söylendi- yıllık 440 milyar metreküp, bunun -ben kabaca söylüyorum- 110 milyar metreküpünün kullanılabilir nitelikte olduğunu ama bunun da kullanılamadığını ve bunun bir miktarının kullanıldığını, kullanılan suyun da yüzde 77'sinin tarımda kullanıldığını özellikle dün de ifade ettiler. Burada, ben, Sayın Başkanımızın işaret ettiği konuya özellikle vurgu yapmak isterim, o da şudur: Özellikle sulamada bir salma sulama var, o vahşi sulama dediğimiz, onun da kendi içinde üç türü var salma sulamanın ama özellikle basınçlı sulama sınıfından damla sulama hem açık damla sulama hem de kapalı damla sulama var; bu, basınçlı sulama grubuna girer bunun inanılmaz verimli olduğunu bir Mersin Milletvekili olarak ifade etmek istiyorum. Yani ülkemizin bütün topraklarının damla sulamaya geçmesi hâlinde bizim su kaynaklarımızdan maksimum verimi elde edeceğimiz tabii ki ortadadır. Burada özellikle 2050 projeksiyonunu ben de Sayın Kalyoncu gibi görüyorum, burada bariz hatalar olduğunu, bunların düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.

     Havza bazlı çalışmalara ağırlık verilmesi ve ürün deseni çıkarılması gerekiyor. Yani ürün deseni Konya kapalı havzasında işaret edildiği gibi, nasıl bir ürün deseninin olması gerektiğinin Tarım Bakanlığınca bunların üzerinde çalışılması gerektiğini ifade ediyorum. Dolayısıyla, özellikle bu bahsettiğim ürün türleri konusunda eğer planlı bir çalışma olursa en son patates ve soğanı TMO'ya aldırıp, tüketicileri onlara çekmek gibi bir sorunla da karşı karşıya kalmayız. Çünkü geçen yıl patatesin, soğanın fiyatı yüksekti bu yıl üreticinin elinde kaldı ve devlet ona müdahale etmek durumunda kaldı ve satın alındı. Önüne asılan bayraklı kamyonlarla onlar tüketim merkezlerine çekildi. İşte ürün deseni dediğimiz Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri bu. Bütün bunlar, tabii Tarım Bakanlığının özellikle tarımsal ürünlerde ve hayvancılıkta önemi kesinlikle yadsınamaz, Tarım Bakanlığımız olağanüstü önemli bir kurumdur ancak Tarım Bakanlığının su yönetimi konusunda tabii bu durumda Devlet Su İşleri eliyle meseleye müzahir olduğunu anlamış oluyoruz. Aslında bu konuda söylenecek daha çok şey var ama burada noktalıyorum.

     Teşekkür ederim.