Komisyon Adı:Bayındırlık, İmar, Ulaştırma Ve Turizm Komisyonu
Konu:Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517)
Dönemi:27
Yasama Yılı:4
Tarih:01/04/2021


Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

     Çok değerli milletvekilleri, Bakanlığın değerli bürokratları; Anayasa'ya aykırılık iddiasında bulunan Cumhuriyet Halk Partisinin Değerli Milletvekili Sayın Gökan Zeybek ve arkadaşlarıyla aynı tezi savunduğumuzu ifade etmek istiyorum.

     Öncelikle Anayasa'nın 127'nci maddesini iyi okumak gerekiyor. Anayasa'nın 127'nci maddesi yerel yönetimleri tanımlar Sayın Başkanım. İl, belediye ve köy halkı olarak tarif eder ve bunların mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulan ve organları seçimle gelen kamu tüzel kişileri olarak adlandırılır. Ve yerel yönetimlerin Türk idari yapısı içerisindeki yerinin de kanunla belirleneceği hükme alındığı için -bunların kanunları da biliyorsunuz çıkmıştı- 1930 tarihli Belediye Kanunu 2004 yılından itibaren 5393'e, diğeri 5206'ya, biri de Özel İdare Kanunu olarak düzenlendi -ancak Köy Kanunu aynı şekilde muhafaza ediliyor şu anda- 442 sayılı Köy Kanunu da yürürlükte.

     Bu meyanda şunu ifade etmek isterim: Köyler maalesef ikinci plana düşürülmüştür AK PARTİ iktidarı döneminde çünkü 34 bin köy varken bunun 18 bin adedi 6360 sayılı Yasa çıktıktan sonra, 2014 mahallî idare seçimlerinden sonra tamamen tüzel kişiliklerini kaybetmiş, mahalleye dönüştürülmüştür. Ancak burada da hata görüldüğü için, eksik görüldüğü için bu köylerin, torba yasaya madde ekleyerek "kırsal mahalle" gibi ucube bir tanımla bu açığın kapatılması cihetine gidilmeye çalışılıyor.

     Şimdi, ben, Anayasa'nın 127'nci maddesindeki hüküm bağlamında bu kanun teklifi metninin çeliştiğini düşünüyorum. Hocamız da diğer maddeleri söyledi, 43'üncü maddeyi söyledi örneğin, bir de ormanla ilgili hükmü ifade etti ama asıl önemli olan burada 127'nci maddedir. Bizi bağlayan başka bir hüküm daha var yerel yönetimlerle ilgili. Biz, biliyorsunuz, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı 1991 yılında imzaladık. Onun içeriğinde de idari ve mali özerkliği zaten AK PARTİ'nin çıkarmış olduğu 5393 sayılı Yasa'da muhafaza ediyoruz yani bu yasanın hükmü olarak idari ve mali özerklik söz konusu. Dolayısıyla belediyelerin, mahallî mahiyette müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılayan bu kurumların yetkilerinin tırpanlanması, Anayasa'daki "idarenin bütünlüğü" ilkesine uygun çalışma prensibine de aykırılık teşkil ediyor.

     Siz Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptınız -ben Konya'yı takip ediyorum- Konya'da inanılmaz güzel işler yaptınız. Bunu nereden yaptınız? Çünkü, bir, size sağlanan gelirler, merkezî idareden sağlanan gelirler ve uhdenizde bulunan yetkiler sayesinde yaptınız. Bu yetkiler şu anda birçok büyükşehir belediyesinde kısıtlanıyor. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde, Ankara Büyükşehir Belediyesinde şirketlere, belediye şirketlerine belediye başkanları daha yönetimi atayamaz duruma sokuluyor. Bunların hepsi, bizim kamu yönetimi prensiplerimize aykırı olan uygulamalar. İktidar, Anayasa'ya saygı, yasalara saygı çerçevesinde değil de hep keyfî idare yöntemlerini uygulayarak buna gidiyor. Dolayısıyla özellikle turizmle ilgili alanlarda da bunu müşahede ediyoruz. Mesela, bizim Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı; o da biliyorsunuz, Antalya'nın iki dönem Büyükşehir Başkanlığını yaptı.

     BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - O zaman Büyükşehir...

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Büyükşehir Belediye Başkanıydı.

     BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Onun vermiş olduğu bir soru önergesi var Bakanlığa, MUÇEV'le ilgili bir soru önergesiydi bu.

     Şimdi, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile bu vakıf arasında bir protokol yapılıyor 7 Temmuz 2020 tarihinde, geçen yıl, mesela şöyle bir uygulama: Demre Belediyesine ait Kaş Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi'ndeki yüzer iskele, dolgu alanı, deniz alanının MUÇEV'e devri... MUÇEV de bunu alıyor, özel, başka bir şirkete on yıllığına kiralıyor. Muğla'da bu uygulama başladı. Fakat şimdi internete girip baktığınız zaman şunu görürsünüz: Bu MUÇEV'in yönetimi kimlerden oluşuyor? Baktığınız zaman, sorun onu, karşınıza şöyle bir cevap çıkıyor, diyor ki: "Biz MİT'te kimlerin çalıştığını biliyoruz ama MUÇEV'in yönetiminin kimlerden oluştuğunu bilemiyoruz." Şimdi, bunlar yasalara aykırı, Anayasa'ya aykırı uygulamalar. Şimdi, belediyenin yetkilerinin kısıtlanması -hangi belediye olursa olsun- veya belediyeler arasında tefrik yapılarak bazı belediyelerin yetkilerinin kısıtlanması hukuka, adalete ve Anayasa'ya aykırılık teşkil eder.

     Diğer taraftan, biraz önce arz etmiş olduğum Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Türk hukuk sistemi içerisinde yasalarımızın da üzerinde bir metindir. Yine bahsetmiştim, 1991 yılında bu uygulandı, daha sonra da Parlamentodan geçtiği için şu anda yürürlükte olan bir metindir. Burada bir ilke var, o da subsidiarite ilkesi. Hocamız ondan bahsetmedi ama, subsidiarite, bir hizmetin veya görevin en etkili ve en yetkili olan ve o hizmete en yakın olan merci tarafından yerine getirilmesini emreder. Bu, Avrupa Birliği müktesebatının önemli bir ilkesidir ve biz bunu kabul ettik. Peki, subsidiarite ilkesi şu anda Türkiye'de anayasal bir ilke olmasına rağmen niçin bunu göz ardı ederek böyle bir metin burada Komisyona geliyor Sayın Başkan?

     Şimdi, bu itibarla, ben şunu ifade edeyim: Özellikle yerel yönetim mevzuatının iyi işletilmesi gerekiyor. Şimdi, AK PARTİ'nin yapmış olduğu en büyük hatalardan biri de yerel yönetim sistemini bozdu. Nasıl bozdu? Şimdi, arz ettiğim gibi, 18 bin köyün tüzel kişiliğini kaldırdı. Bu köylerin otlağı var, yaylağı var, merası var, orta malları var, köylülerin kullandığı araziler var, özel idarelerde her köyün ev yapılacak dosyaları var, haritaları var, köy geliştikçe hangi kişiye nerenin verileceğini köy ihtiyar heyeti tespit eder ve oralar kendi hemşehrilerine, köylülerine tahsis edilir. Bunların hepsi şu anda yağmalanıyor, özellikle maddi değeri yüksek olan Akdeniz, Ege, Marmara Bölgesi, Trakya gibi bölgelerdeki köylerin orta malları -yaylak, kışlaklar dâhil olmak üzere- ciddi ve büyük bir yağma altındadır, bunu burada arz etmek istiyorum. 30 ilde özel idareleri kapattılar. Şimdi, özel idare ya da Osmanlı'daki deyimiyle...

     BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Sayın Valim, konu biraz dağılıyor yalnız. Özür beyan ediyorum.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Hayır, dağıtmıyorum, bunlar hep anayasal konular olduğu için söylüyorum.

     BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Kanun kapsamımızın dışında.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - İdare-i Hususiye, ta Mithat Paşa'dan beri uygulanagelen bir sistemken ve alan yerel yönetimiyken, merkezin taşradaki mahalli hizmetlerini yerine getiren bir örgütken ve bunun başı vali iken bunlar 30 ilde, maalesef, lağvedildi ve bütün mal varlıkları belediyelere veya YİKOB adı altında ne idüğü belirsiz bir kuruluşa devredildi. Şimdi, bu, Türk idare sistemini gerçekten büyük ölçüde yaraladı.

     Şimdi, diğer bir konu, bütün hizmetlerin, yerel hizmetlerin belediyeler eliyle görülmesi, özellikle turizm işletmelerinin belediyeler tarafından ruhsata bağlanması ve işletme belgesi verilmesi hükmü kapsamında olan yerlerin Turizm Bakanlığına tekrar geri alınması demek, doğrudan yerel nitelikte bahsettiğim "subsidiarite" ilkesi başta olmak üzere bizim temel hukuk mantığımıza da aykırılık teşkil ediyor.

     Öbür taraftan, başka bir anayasal farklılıktan bahsetmek istiyorum, o da şudur: Turizm yatırımları ve hizmetleri ne yazık ki farklı farklı uygulandı Türkiye'de. Mesela, Antalya'da Güney Antalya Projesi uygulandı, Özal döneminde başladı, bugün Antalya'yı şaha kaldıran, ayağa kaldıran ilk proje budur ama Antalya'yla aynı nitelikleri haiz olan -Antalya ile biz her zaman gurur duyuyoruz, o ayrı bir konu- Mersin örneği. Mersin, bugün, 320 kilometre sahili olan ve inanılmaz doğal güzellikleri olan, tarihî alanları olan, sit alanları olan, doğal sit alanları olan yaklaşık 15 bin kilometrekarelik bir il, Orta ve Doğu Akdeniz içerisinde önemli bir il, nüfusu da 2 milyona yakın şu anda, Antalya'yla hemen hemen eşit bir ildi fakat burada ne yazık ki turizme dönük en ufak bir hareket, bir kıvılcım çakılmamıştır, yapılmamıştır, Tarsus'tan Anamur'a kadar yerinde sayan bir il vaziyetindedir. Niçin geri bıraktırıldı burası? Burası da Akdeniz'in önemli bir ili. Evet, Muğla'mız çok gelişsin, Antalya'mız çok gelişsin, Mersin de gelişsin, Adana sahilleri de gelişsin, Hatay sahilleri de gelişsin. Bakanlığın bu konuda daha çok yoğunlaşması özellikle bizim için önereceğimiz önemli bir konudur.

     Sayın Başkanım, dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Anayasa'ya aykırılık teklifinin yerinde olduğunu düşünüyorum ve saygılar sunuyorum.