Komisyon Adı:Plan Ve Bütçe Komisyonu
Konu:2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) İle 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) Ve Sayıştay Tezkereleri A) İçişleri Bakanlığı B) Emniyet Genel Müdürlüğü C)jandarma Genel Komutanlığı Ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı D)göç İdaresi Genel Müdürlüğü E)afet Ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
Dönemi:27
Yasama Yılı:4
Tarih:26/11/2020


2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, bürokratlar, Komisyonun değerli üyeleri, sayın milletvekilleri; İçişleri Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşma yapmak için söz aldım.

     Öncelikle, 2021 yılı bütçesinin İçişleri Bakanlığına, Jandarmamıza, Emniyetimize, Sahil Güvenliğimize, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve AFAD'a hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

     Sayın Bakan, öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

     İçişleri Bakanlığı, parlamenter sistem içinde kamu düzeninden sorumlu olan bir Bakanlıktı. Kendisine bağlı kurum ve kuruluşlarla mülki idare sayesinde halkın talep ve ihtiyaçları, huzur ve sükûnu, emniyet ve asayişi, adaletin tecellisi, her türlü zor şartlara ve olağanüstü koşullara hazırlık, kısaca yurdun iç siyasetinin yürütülmesi, yaşam kalitesinin arttırılması gibi hususları yerine getirmekteydi. Bu yönüyle İçişleri Bakanlığı ikinci Başbakanlık olarak niteleniyordu. Ancak, otokratik yönetime geçişle birlikte Bakanlığın bu vasfı zayıflamış, üst yönetim elitlerinin talimatlarına bağlı bir hâl almıştır. Son on beş yılda sürekli değiştirilen Anayasa ve yasalarla, oturmuş olan kamu düzeninin dayanakları tahrip edilerek yürütme ve yargı ilişkileri de bozulmuştur. Bunun pratikte yansımaları güçlünün duruma hâkim olduğu bir tablo ortaya çıkarmıştır. Gerçi güçlü dediğimiz makam, tek başına karar verip uygulama yetisinden ve cesaretinden de mahrum bırakılmıştır. Bir korkunun eseri olan icrai veya yargısal aktörler şimdilik kaosun çukuruna düşmeden günü kurtarma peşine düşmüşlerdir. Kısaca kamu düzeni bütün dinamikleriyle temel dayanaklarından yoksun bırakılmıştır. Milletimizin engin sağduyusu işi götürmektedir ama bu sürdürülebilir değildir.

     Sayın Bakan, Bakanlık hizmetlerinin yürütülmesinde yetki ve sorumluluk İçişleri Bakanında olmalıdır. Artık bu böyle değildir. Tepeden emir ve talimat almadan veya izin, görüş almadan bir icraat yapmak neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.

     Müsteşarlığın kaldırılması sadece İçişleri Bakanlığında değil, tüm bakanlıklarda büyük bir yıkım etkisi yapmıştır. Hâlbuki müsteşar, bakan adına bakanlığın tüm eş güdümünü, teamüllerini, hiyerarşi ve dengesini, işlerin ve sorunların hallini yerine getiriyordu. Bürokrasinin en üst makamı olarak "mesleki büyük" "mesleki ağabey" sıfatını taşıyordu. Bu makamdan AK PARTİ olarak niye rahatsız oldunuz? Bilmenizi isterim ki müsteşarlığın kaldırılmasıyla birlikte köksüz, dipsiz ve teamülsüz, geleneksiz bir mecraya sürüklendik. Tabii, müsteşarlık kaldırılınca İçişleri Bakanlığında koordinasyonu sağlama görevi Bakana kalmaktadır fakat Bakan çoğunlukla makamında olmamakta veya olsa dahi alınması gereken kararlar, icraatlar uzun süre arz edilmeyi beklemektedir.

     İşte, yukarıda da belirttiğim gibi, hasbelkader Bakan zamanında karar verebilse dahi süreç hızlanmayacak, bu defa Beştepe'nin onayının alınmasını bekleyecektir. Diyeceksiniz ki: "Müsteşarın yerine bakan yardımcıları var." Evet, doğrudur. Arkadaşlar, bakan yardımcıları müsteşar değildir, ayrı fonksiyonlar ifa ederler. Dağıttığınız oturmuş sistemdeki müsteşar yardımcılığı gibidir. İçişleri Bakanlığının 4 bakan yardımcısından hangisinin görevi müsteşara benzemektedir, birbirimizi kandırmayalım. Tercih edilen yol, yönetim biliminde irrasyonel yoldur. Bunun sonu çözümsüzlüktür.

     Sayın Bakan, Anayasa'nın 126'ncı maddesinde "Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayırılır." denmektedir. Devamla: "İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır." hükmü mevcuttur. Ne diyoruz burada? Yetki genişliği.

     Sayın Bakanım, bu yetki genişliği rafa kaldırılmıştır. Vali ve kaymakamlar makama oturtulmuş ancak WhatsApp grubundan gelecek talimatı yapar konuma indirgenmiştir. En basit konularda dahi merkezden emir ve talimat bekleyen birer şahsiyet hâline dönüştürülmüştür. Efendim, buna deniyor ki: Uygulamada birlik. Uygulamada birlik olmaz, yetkide birlik olur. Yetki tektir. Yetki; adaletle, hukukla, vicdanla kullanılır. Ama uygulamada birlik olmuyor çünkü mesela Bitlis Valisi ile Bursa Valisinin aynı hususta farklı kararlar almaları normaldir. Ama sizin iktidarınız kendi atadığınız vali ve kaymakamlara bunu çok görüyor. Dolayısıyla Anayasa'yı ihlal ettiğiniz bu yönüyle de apaçık ortadadır.

     "Bakanlığın, vali ve kaymakamların kolluk üzerindeki denetimleri yoktur." diyeceğim ama yetersizdir. Siz diyeceksiniz ki: "Sürekli jandarma ve polisi denetliyoruz." Bu, denetim değil, bu yaptığınız ziyaretten ibarettir. Denetim, idare hukukunun önemli bir aparatıdır. Denetim hiyerarşik olabileceği gibi, teftiş birimleri yoluyla da olabilir. Bizim tespitimiz; kolluk denetimsizdir, başıboşluk hâkimdir.

     İl emniyet müdürlerinin mülki makamlara bağlılığı zayıflamıştır. Ankara, İstanbul gibi şehirlerin Emniyet müdürleri, pratikte merkezden talimatlandırılmaktadır. Taşra istihbarat birimleri mülki makamlarla bilgi paylaşımı yapmamaktadır. Denetimler uydurma veya yasak savma kabilinden yapılmaktadır. İstihbarat hâlâ 2011'lerden kalma mevzuat düzenlemeleriyle yürütülmektedir. Yıllar geçti hâlâ FETÖ buyrukları geçerliliğini korumaktadır. Yeniden mevzuat düzenlemesi yapılmalıdır.

     Kolluk güçleriyle ilgili hukuk devletiyle bağdaşmayan şikâyetler gelmektedir. Disiplinsizlik vardır. Karakollar hizmette zayıflamıştır. Polis içinde konusu suç teşkil eden işleri yapanlarla ilgili şikâyetler de çoğalmaktadır. Vatandaş huzur içerisinde polise "Benim polisim." diyebilmelidir.

     Bu konularda onlarca pratik sunabilirim ama zaman darlığından bu konulara girmeyeceğim. Diyeceğim o ki polis ve jandarma sürekli olarak sivil makamlarca denetlenmelidir. Bu arada, Jandarmanın ve Sahil Güvenliğin daha disiplinli ve mükemmel iş yaptığını burada ifade etmek istiyorum.

     Sayın Bakan, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmasıyla, yerel yönetimlerle ilgili düzenleme ve yönlendirme yetkisi devredilmiş ancak inceleme, araştırma ve soruşturma yetkisi İçişleri Bakanlığında bırakılmıştır. Bir kere bu, Anayasa'ya aykırıdır, madde 127. Vesayet makamı İçişleri Bakanlığıdır. Darmadağın edilen kamu yönetiminin yeni bir kara deliği de budur. Türk belediyeciliği bu yolla kaosa sürüklenmiştir, bu hatadan da dönülmelidir. Anayasa'nın 127'nci maddesi -bunu okumak isterim ama okumayayım- il, belediye ve köyü yerel yönetim olarak düzenleyen, kamu tüzel kişisi olarak ifade eden bir maddedir. Bundan ne anlıyoruz? Mahalli idareler; il, belediye ve köy olarak ayrılıyor ama 6360 sayılı Yasa'yla 30 ilde resmen il özel idareleri lağvediliyor, tasfiye ediliyor ama 51 ilde il özel idareleri muhafaza ediliyor.

     30 ilde kurulan ve ne olduğu tartışmalı YİKOB'lar da hâli hazırda varlığını sürdürmektedir. Kamu idarelerinin ildeki her türlü yatırım, onarım, yardım işleri YİKOB aracılığıyla yapılmaktadır, il özel idareleri kaldırıldı ama statüsü müphem olan bir YİKOB söz konusu. 6360 sayılı Yasa'ya tekrar dönersek bu gerçekten kötü bir kanundur. İktidar partisi AK PARTİ'nin de bu konuda yasa çıkarken büyük tepkisi vardı, buna rağmen bu yasa zorla çıkartıldı ve ülke yönetimini darmadağın etti. Bu kanunla, bakınız, köy tüzel kişilikleri kaldırıldı, mahalleye dönüştürüldü. Bu kanundan önce Türkiye'de 34 bin civarında köy varken bugün bu sayı 18 bine düşürüldü. Köyleri korumaya alan 442 sayılı Köy Kanunu, söz konusu 16 bin köyde böylece hükmünü yitirmiştir. Köy orta malları olan mera, kışlak, yaylak gibi birçok mülk egemen gruplar ya da suiniyetliler tarafından talan edilmektedir, edilmeye devam ediyor. Sonuç olarak, bunlara köy statüsü yeniden verilmeli ve hatta kapatılan birçok kasaba belediyeleri yeniden ihdas edilmelidir.

     Sayın Bakan, kaymakam adaylığı kaynağı çok genişletilmiştir. Kaymakam adayları belli üniversitelerin, belli bölümlerinden alınmalı, adaylık belli kriterlere bağlanmalı, seçilecek kişiler sağlık, psikoloji ve bunlar gibi her yönden araştırılmalıdır. Aksi hâlde, kamuoyuna da yansıyan çok çirkin olaylar karşımıza çıkmaktadır. Mülki idare amirliği hizmetleri sınıfı özlük hakları yönünden çok geride kalmıştır. Bunun farklı statü meslekler ile geleneksel maaş skalasındaki dengesi gözetilmelidir. Bakanlıkta genel idare hizmetleri sınıfında nitelik sorunu da çözülememiştir. Özlük haklarındaki bu olumsuz durum ve ağır iş yükü nedeniyle Bakanlık yeni memuriyete başlayacaklar için tercih edilmemektedir.

     Sayın Bakan, muhalif olduğu düşünülen sivil toplum örgütlerinin üzerindeki baskılar artmıştır. Yakın görülen dernek, vakıf ve kuruluşların gelişmelerine ve güçlenmelerine destek olunmakta ama onun dışındakilere engeller çıkarılmakta, bu çifte standart ülkeyi neredeyse bir felakete doğru götürebilir. Bakınız, bu konuda yakın geçmişte FETÖ bunun en önemli örneklerinden biridir. FETÖ'ye Emniyeti verdik, Dernekler Dairesi Başkanlığını kurup verdik, Mülki İdare Atamayı verdik ve illerde de bu kanalla il müdürlüklerini verdik ve FETÖ bu yolla STK'leri kontrol altına aldı, dolayısıyla STK'leri de FETÖ'ye verdik. Gerçi Dernekler Dairesi Başkanlığı yeni düzenlemeyle Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne dönüştü, bu iyidir, inşallah, bu Genel Müdürlük aktif faaliyetle bu eksikleri giderir diye düşünüyorum.

     Jandarma Genel Komutanlığının ve Sahil Güvenli Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlı olması olumludur. Zaten cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk, Jandarma teşkilatını böyle kurmuştu, Sahil Güvenlik ise Jandarma bünyesinden doğarak ayrı bir komutanlık olmuştur. Jandarmanın yetkisini alarak Deniz Kuvvetlerinden gelen ekiple kurulmuştu. 12 Eylül rejimi bu iki komutanlığın bağlılığını bozmuş ve Atatürk düzeninden koparmıştı.

     AFAD'a gelince, AFAD, iyi bir teşkilat olarak kendini gösterdi. İçişleri Bakanlığı bünyesinde olması isabetlidir. Bu Başkanlık, özellikle 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun gereklerini yerine getiriyor. Ama gördüğümüz bir şey var, AFAD, mülteciler konusunda oldukça deneyim sahibi olmuştur, uzmanlaşmıştır.

     Buradan hareketle ifade etmem gerekir ki lağvedilen Sivil Savunma Genel Müdürlüğü yeniden kurulmalıdır. Toplumun olağanüstü şartlara hazırlanması, dayanışma, arama-kurtarma, savaş ve seferberlikte hayatta kalma, cephe gerisi maneviyatının kuvvetlendirilmesi hep sivil savunmanın konusudur. Millî savunma, sivil savunmasız olmaz. Onca tehdit algılayan Türkiye, sivil savunmaya önem vermelidir; avcı birliklerine kadar yeniden bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. O zaman bu teşekkül ettirildiği takdirde AFAD, artı, sivil savunma büyük bir güç demektir Sayın Bakanım.

     Evet, bunun yanında GAMER'den bahsettiniz. Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi Başkanlığı ve il GAMER'leri, 112 Acil Çağrı Merkezi; pasaport, kimlik, ehliyet işlemlerinin nüfus idarelerince yapılması hep olumlu adımlardır. Bu tür icraatlara devam edilmesini yürekten diliyoruz.

     Terörle mücadelede Jandarma ve Emniyetin gösterdiği başarılar her türlü takdirin üzerindedir.

     On sekiz yıllık AKP iktidarı dönemi ulusal güvenliğimiz açısından gelgitleri olan bir dönem olarak hafızalarımıza yerleşmiştir; bunu birkaç bölümde mütalaa edebiliriz.

     1) AB ve NATO ile sıcak temas: 2002-2008 arası.

     2) FETÖ'yle ittifak dönemi: 2008-2014 hatta bunu 2016'ya kadar uzatabiliriz.

     3) PKK'yla iş birliği ve çözüm süreci.

     Aslında FETÖ'yle daha da geriye doğru bir iş birliğinin başladığını söyleyebiliriz.

     Evet, devletimize bu miyop güvenlik politikasının faturası ağır olmuştur. Terörle kucak kucağa olunan bir dönem yüzlerce şehide yol açarken, aynı zamanda, 2011 yılından başlayarak Suriye'den 5 milyon 300 bin düzensiz göçmenin Türkiye'ye gelip yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu, aslında demografik bir tehdit olarak algılanmalıdır.

     Bize gelen Suriyeli sığınmacıların yüzde 65'inin ABD nüfuz alanından olması orada bir etnik temizliğin olduğunu da göstermektedir. Şimdi iktidarın sızlandığı, Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti oluşumunun tohumlarının iktidarın yanlış politikaları sonucu atıldığı bir gerçektir.

     Suriyeli sığınmacılar için harcanan paranın haddi hesabı yoktur. 2018 yılından bugüne kadar yaşadığımız ekonomik krizin yani yapısal krizin en önemli sebeplerinden biri, ülkede ve Suriye'de beslediğimiz 8 milyon Suriyelidir. İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığıyla bu ağır mali yükü nasıl ortadan kaldırabileceğini konuşmalıdır; buna göre de yeni bir politika geliştirmelidir.

     Sayın Bakan, acaba kamuoyu araştırması yaptırıyor musunuz? Türk gençliği bunalımda; işsizlik yüzde 30'lara dayanmış ülkeyle gönül bağını koparıp yurt dışına gitmeye karar veren gençlerin oranı yüzde 62'ye çıkmış, uyuşturucu, fuhuş ve alkol kullanımı artış göstermiştir.

     Evet, etrafımız ateş çemberi. Bu yıl yani 2020 yılında yaşadığımız büyük olayları sayacak olsam konuşmam, sürem tamam olur ama Libya Tezkeresi'nden tutun Irak'ta Kasım Süleymani'nin öldürülmesi, İran'ın ABD üslerine misillemesi, 22 Ocakta coronavirüsün salgına dönüşmesi, Elâzığ depremi, İdlib'de askerlerimize saldırı total olarak 63 şehit, Van'da çığ felaketi ve İzmir depremi, ardından Karabağ Savaşı gibi; bunlar 2020 yılının en önemli hadiseleri. Bunları niye sayıyoruz? Bunları bilmezsek, unutursak o zaman yok oluruz. Biz unutmamalıyız, unutmayacağız; unutmak, bir millet için ölümdür.

     Evet, takiben çetin bir pandemi dönemi yaşadık, yaşıyoruz. Tabii ki İçişleri Bakanlığı da Covid-19'la mücadelede çoklukla doğru olanı yaptı ama başlangıçta düğme yanlış iliklendi, genelgeler eleştiri konusu oldu, sokağa çıkma kısıtlaması ya da yasağı eleştirildi, valilerin işi sahiplenmesi ve sorumluluk üstlenmesi sağlanamadı. Kapatılan iş yerleri; kafeler, berberler, lokantalar, eğlence mekânları işletmecileri mağdur edildiler. Yapılan toplam yardımların 23 milyar TL olduğu ama bunun AK PARTİ örgütlerince belli kişilere gittiği yönünde bazı sızlanmalar duyduk. Bu arada Sayın Bakanım, sizin istifanız gündeme geldi ve tekrar devam ettiniz. Öyle hatalar yapıldı ki bunlar saymakla bitmez; birkaçını burada yine sizlere somut olarak arz etmek istiyorum.

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Behiç, normal süreniz dolmuştur, tamamlamanız için iki dakika ek süre veriyorum.

     Buyurun lütfen.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Teşekkür ederim Başkanım.

     Mesela, gençlerin YKS sınavlarının öne çekilmesi olayı, emekli ikramiyelerinin önce verilmek istenilmemesi, maske dağıtımında bocalamalar, sokağa çıkma kısıtlaması çelişkileri -Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı- ve önemli bir şey, valilerin AK PARTİ milletvekilleri ve AK PARTİ il başkanlarıyla toplantı yapmaları; bu çok acıklı bir olay, acıklı bir görüntü. Uygulama yanlışları çokça yapılmış ama şimdi öyle bir noktaya geliyoruz ki toplumda tepki olduğu zaman bunun demokratik tepki olup olmadığına kamuoyunun karar vermesi lazım, sizin de elinizi vicdanınıza götürmeniz lazım. "Açız." diye sokağa çıkana baskı yapmamanız gerekir, onlar demokratik tepkilerini göstersinler.

     Efendim, şimdi son olarak, Karabağ'ın, İçişleri Bakanlığını ilgilendiren bir boyutuna değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, sahte ve saçma soykırım iddiaları bir emperyalist projedir. Bu proje önce ASALA'yı doğurmuş, daha sonra, ASALA'nın malum, yok oluşundan sonra da PKK ortaya çıkmıştır; önümüzdeki dönemde Türkiye ve Azerbaycan'a karşı acımasız, farklı ve ses getirici eylemler olabilir, buna dikkatinizi çekmek istiyorum.

     Sayın Bakanım, son olarak birkaç maddede önerilerimi yapacağım: "Kamu Denetimi Kanunu" çıkarılsın, onu isteriz. Kaçakçılığın men ve takibi işleri tek elde toplanmalı. Polisin, Jandarmanın ve Sahil Güvenliğin güç ve caydırıcılığı artırılmalı. Terörle mücadeleye siber suçlar, veri ulaşımındaki hız nedeniyle yeni bir perspektif getirilmeli. "Mülki Kolluk Usul Kanunu" çıkarılmalı, vesayet denetimi yeniden düzenlenmeli. Özel güvenliğe yeni bir biçim verilmeli. Yolsuzlukla mücadele, kayıt dışılıkla mücadele...

     BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Çelik, ek süreniz de dolmuştur, toparlarsanız çok sevinirim.

     BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sona geldim Başkanım, teşekkürler.

     STK'ler güçlendirilerek millî çıkarlarımıza uygun hareket etmeleri sağlanmalı. Polisimize 3600 ek gösterge verilmeli. İl İdaresi Kanunu revize edilmeli. CMK'de mülki makamlara ilişkin hükümler yeniden düzenlenmeli.

     Son olarak, teşkilat mensuplarından ebediyete intikal edenlere, şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifalar niyaz ediyorum.

     Biz İYİ PARTİ olarak kahraman teşkilatlarımızın bütçelerine olumlu oy vereceğimizi beyan ediyoruz.

     Konuşmama son verirken İçişleri Bakanlığının ve bağlı kurumların bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.