Komisyon Adı:Adalet Komisyonu
Konu:Adalet Ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu Ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay İle 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999)
Dönemi:27
Yasama Yılı:3
Tarih:04/07/2020


Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ile 182 Milletvekilinin Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2999) BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

     Bugün belli bir aşamaya kadar ilerlemiş bulunuyoruz. Özellikle bir önceki konuşmamda Anayasa üzerinden gitmiştim, yine Anayasa'ya değinmekte yarar var çünkü bu Avukatlık Yasa Teklifi'nin, Anayasa'da düzenlenmiş olan egemenlikle doğrudan ilişkisinin olduğunu düşünüyorum.

     Şunu ifade etmek isterim: Anayasa'nın 6'ncı maddesi egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ifade ediyor ama takip eden 7'nci, 8'inci ve 9'uncu maddeler sırasıyla, yasamanın Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, yürütmenin -Bakanlar Kuruluydu fakat bu değiştiği için, 16 Nisan referandumundan sonra- Cumhurbaşkanı tarafından ve yargı yetkisinin de bağımsız mahkemelerce yerine getirileceğini amirdir. Burada, bağımsız mahkemeler yargı yetkisini yerine getirirken iddia makamı ve savunma makamıyla birlikte yargıyı, yargının adaletini tecelli ettirmeye çalışırlar. Ancak bir devleti güçlü kılabilmek için yargı erkinin güçlü, adil, tarafsız olmasının yanında, çok iyi yönetilen yani icra erkini çok iyi kullanan, millet yararına kullanan bir mekanizmanın da çalışması lazım; bu da yetmiyor, yasama kalitesinin de olması lazım. Şimdi, bunları alt alta topladığımız zaman böyle bir tablo maalesef gözükmüyor. Yani, bütün konuşmacılar da ifade ediyor, ben tekrardan kaçınarak aslında ifade etmek istiyorum: Yoksullaşmanın had safhada olduğu, işsizliğin zirve yaptığı, ne olduğunu bilmediğimiz -enflasyonun maalesef gerçek rakamını açıklayamayan bir TÜİK var- çok yüksek bir enflasyonun olduğu, dış politikada kan kaybına maruz kaldığımız, hatta buna bir de örnek verelim: Yunan Cumhurbaşkanı geçen gün Aydın iline bağlı Eşek Adası'na çıktı, orayı denetledi; şimdi, böyle bir durum var. Libya örneği önümüzde. Suriye'de Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu arasında birtakım görüşmeler var, Libya üzerinde de var. Şimdi, arada biz kıstırılmış olabiliriz. Bunun yanında, gelir dağılımında makasın gittikçe açıldığını görüyoruz ve dış ve iç borçlarda görülmemiş bir artışla karşı karşıya kalıyoruz; bu tablo, içeride bir sosyal patlamaya doğru gitmekte olduğumuzu ifade ediyor.

     Dış politikaya tekrar dönersek, burada, ben rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil'in bir sözünü hatırlıyorum; diyor ki: "Eğer Orta Doğu'da bir yemeğe gittiyseniz ve davetli listesinde isminiz yoksa menüyü gözden geçirin, menüde olabilirsiniz." Türkiye'nin menüye girmemesi lazım arkadaşlar. Bu konuda özellikle icra erkini yani siyasal iktidarı uyarmak boynumuzun borcu.

     Bunun yanında, tabii, çoklu baro sistemine geçilmesi yargı erkinin -biraz önce arz etmiş olduğum egemenlikle ilgili- kötü bir sürece sokulması sonucunu doğuracaktır; böyle olduğu takdirde, tabii, adalet tecelli etmeyecek, ciddi sıkıntılar meydana gelecektir. Baro başkanları Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapısından içeriye sokulmadan, onların görüşlerine hiç yer verilmeden ve sadece yandaş birtakım odaklarla görüşülüp böyle bir kanun teklifinin hazırlanmış olmasının gerçekten hukuk devleti için ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yargı erki için yüz karası olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu sebeple, biz, öncelikle, vatandaşımızın biraz önce ifade etmiş olduğum devasa, büyük sorunlarına niye çözüm bulmuyoruz? İnsanları rahatlatacak, geçimlerini kolaylaştıracak kararları niçin almıyoruz? Bir önceki konuşmamda ifade ettiğim bütçe kaynaklarını halk yararına niye kullanmıyoruz? Ve işsizlik had safhada artmışken işsizliğe niçin çözüm bulmuyoruz? Ve insanlar geçim darlığı içerisinde kıvranırken, bunun sonucu olarak intiharlar artmışken buna niçin çözüm bulmuyoruz diyorum. O sebeple, egemenlik hakkından dış politikaya ve sosyal politikaya kadar arz etmiş olduğum konuların bizim en öncelikli konularımız olması gerekir. Bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi öncelikle koruyacak yasa yapma yönünde çalışmalarımızı yürütmemiz gerekir. Bu palyatif yasama faaliyetleri AK PARTİ'nin aslında bitişini gösteriyor.

     Burada son olarak şunu ifade edeyim: Bir Çin atasözü aklıma geldi. Arkadaşlar, işte, bu Avukatlık Yasası Teklifi kanunlaşırsa bu Çin atasözüne hizmet eder mahiyette bir faaliyet yapılmış olacak, o da şudur, diyor ki Çin atasözü: "Bir fakirle bir zengin davalaşırsa zengin haklı çıkar; bir zenginle bir zengin davalaşırsa hâkimin tayini çıkar; bir fakirle bir fakir davalaşırsa adalet tecelli eder." Umarım böyle bir adaleti siz de istemezsiniz.

     Teşekkür ederim.