Komisyon Adı:Sağlık, Aile, Çalışma Ve Sosyal İşler Komisyonu
Konu:Sağlıkla İlgili Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186)
Dönemi:27
Yasama Yılı:2
Tarih:05/11/2018


Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Değerli Başkan.

     1'inci maddede kamu kurum ve kuruluşları, tamam, düzeltildi ama Türk Dil Kurumu Sözlüğü'ne girin, kamu kurum ve kuruluşları nerelerdir? Bakanlıklardır, genel müdürlükler yazılıdır. Şimdi, bunu bu şekilde yapacağınıza, yapacağımıza "Bakanlığın uygun gördüğü kamu kurum ve kuruluşları" diyeceğimize kanun tekniği açısından, anlaşılabilirlik açısından, sadelik açısından isimlerini tahdidi olarak niye saymıyoruz? Tahdidi olarak isimlerini sayalım, bu tartışmayı bence burada bitirmekte yarar var. Türk Dil Kurumuna girin, aşağı yukarı 22-23 tane kamu kuruluşu vesairesi yazılı, bence kafadaki, şuradaki muğlaklığı kaldıralım ve ayrıca, demek ki hem resmî kurum olacak hem Sağlık Bakanlığı uygun görmeyecek; uygun örmenin kriterleri ne? O zaman, o kriterlere uygun olan hangi kamu kurum ve kuruluşu ise onun adını yazın buraya, bence bitsin bu.

     İki: "Savaş bir halk sağlığı sorunudur." ibaresi. Savaşların olduğu ülkelerde sakatlık vardır, engelli vardır, öksüz vardır, şehirler patlar, orada yer altı ve tüm kanalizasyonlar çevre sağlığı açısından... Yani bu, gerçekten, halk sağlığı anlamında tartışma götürmeyen bir sonuç. E, peki, ideolojik bir örgüt kavramı -bir hukukçu olarak- ne anlama gelir? Sayın İbrahim Kaboğlu Hocamız da burada, bu, örgütleri sulandırma anlamına gelir. Yani öyle bir örgüt ki Türkiye'de, dünyada düşüneceksiniz, o örgüt Anayasa'nın 135'inci maddesinde yazılacak... Düşünebiliyor musunuz, hangi örgüt Anayasa'nın 135'inci maddesinde yazılacak? Öyle bir ideolojik örgüt diyeceksiniz, "O ideolojik örgüte ben karşıyım." diyeceksiniz, Anayasa'nın 135'inci maddesinde diyeceksiniz ki efendim, ülkeyle ilgili programlarda, projelerde, çalışmalarda tüm meslek üyelerinin hak ve menfaatini kollayacak diyeceğiz, geleceğiz, Anayasa'nın 11'inci maddesinde de "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." diyeceğiz ve milletvekili olarak geleceğiz Anayasa'nın 81'inci maddesinde diyeceğiz ki: "Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim." ve gelip "Bunu tanıyoruz." diyeceğiz.

     Arkadaşlar, bu absürt bir şey ya! Yani, buna eğer... Seçimle, hâkim huzuruna gelmiş, o zaman "Meşru değil." dersek millet diyecek ki "Ya, bu seçimler de meşru değil, ben sizin milletvekilliğinizi de meşru görmüyorum, ben sizin bakanlığınızı da meşru görmüyorum." der. Düşünce itibarıyla severiz veya sevmeyiz, Türkiye'de sivil toplum kuruluşları gerçekten siyasi iktidarın sevmediği kurum ve kuruluşlar. Bu da bir baskı grubudur. Baskı grupları ne yapar? Mümkün olduğunca kamuoyu yaratır, yasaların hakikaten objektif olması açısından kamuoyu yaratmaya çalışır. Aynı şekilde, AK PARTİ'nin de yanında bulunan, onların fikirlerini destekleyen çok hekim, doktor arkadaşımız var, çok avukat arkadaşımız var, ben çoğuyla da konuşuyorum ve görüşüyorum.

     Arkadaşlar, demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Eğer farklı siyasi düşüncelerden insanlar birbirlerine tahammül etmiyorsa, bir öcü gibi gösteriyorsa, bir kamplaşma oluyorsa o ülke hakikaten... İşte 5'inci maddeye geleceğiz, hepinizin önünde akıllı telefon var, girin, Alman faşizmi döneminde, Nazi döneminde çıkarılan o yasalara bakın, yasanın aynısı 5'inci maddedir. Yıl 1937, 1943, 1944...

     BAŞKAN - 5'inci maddeyle ilgili itirazlarımızı o zaman konuşalım efendim.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bağlantı... Ama bakın, özür dilerim...

     BAŞKAN - Lütfen... Lütfen, konuya gelin.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Geleceğim konuya, geliyorum zaten.

     BAŞKAN - Lütfen konuya gelin. Heyecanla konuya gelmenizi bekliyoruz efendim.

     Buyurunuz lütfen.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bekliyoruz. İlginize, alakanıza teşekkür ederim. Takip ettiğiniz için de teşekkür ederim ben. Gerçekten, takip ediyorsunuz, teşekkür ederim.

     Zaten gittiğimiz tüm duruşmalarda, Sezgin Bey söyledi, geçen gün bir duruşmaya gittik, fezlekem vardı. Konu nereden nereye geliyor. "Halk sağlığı" deniyor ya. Torunlar İnşaatta asansör düştü, 11 kişi rahmetli oldu, iş kazası mı, iş cinayeti mi o da ayrı, cinayettir aslında ama. Orada basın açıklaması yapıldı. Basın açıklaması yapıldıktan sonra -Sayın Kani Başkanımız da oradaydı yanılmıyorsam, Genel Sekreterleri oradaydı- millet dağıldı. TOMA'yla vatandaşın üstüne su sıkıyorlar. Ben de kalktım, sesim gitmiyordu, TOMA'nın üstüne çıktım, Borçlar Kanunu'nda işverenin mesuliyetini anlatıyorum, sesim gitmiyor, onu kürsü olarak kullanıyorum, hâkim kalktı beraat dedi, şimdi cumhuriyet başsavcısı, bu adam CHP milletvekili ya istinafa itiraz etmiş "Bu ceza yemeli." Ya arkadaşlar, sizin bize yaptığınız bu. Bir yandan siz bizi susturuyorsunuz, bir yandan sizin hâkimleriniz bizi... Hâkimler beraat veriyor, savcı diyor ki "Bu adam ceza yemeli."

     Arkadaşlar, gerçekten, bizi ödüllendirin, burada Parlamentoda ödüllendirin, sokaklarda ödüllendirin. Biz, hepimizin çoluk çocuğunun hak ve hukuku için uğraşıyoruz. Bizim burada amacımız, toplumda kardeşliği, millî birlik ve beraberliği sağlamak. Burada gerçekten iyi bir yasa nasıl yapılabilir... Yoksa, biz burada zevk mi alıyoruz? Bakın, benim şu gözüm... Murat Emir Bey hem göz doktorudur hem de aynı zamanda avukattır, üstadım da dahiliyeci, dedi ki: "Murat, gel Mahmut'un gözüne bak, gözlerine ne olmuş?" Bakın, bu gözümdeki sorunla -buradan yaş akıyor- aman ne katkı sunabiliriz, bunun derdindeyiz. Yoksa, biz keyfî olarak... ("Geçmiş olsun." Sesleri) Teşekkür ederiz. Yani bunun şeyinde değiliz.

     Bakın Sayın Başkan, biz, burada Urfalılar bir üçgen yapmışız. Bakar mısınız? Sayın Fakıbaba, sayın üstadım da karşımda, üçgen.

     BAŞKAN - Efendim, önerge üzerinde... Lütfen... İstirham ediyorum.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Önergeye geliyoruz Sayın Başkan. Bırakmıyorsunuz ki geleyim ben önergeye.

     BAŞKAN - Sayın Tanal, istirham ediyoruz efendim, önerge üzerinde...

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkanım, bağlantı kuracağım. Sizden istirham ediyorum. Bağlantı kurmaya çalışıyorum.

     AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) - Sayın Tanal demokratik ortamın tadını çıkarıyor şu anda.

     BAŞKAN - Gerçekten öyle.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Urfalılar var, biz burada bir üçgen oluşturmuşuz. Bakın, üçgen oluşturmuşuz.

     BAŞKAN - Efendim, lütfen iki dakikada toparlamanızı rica edeceğim.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bir dakikada toparlayacağım, merak etmeyin.

     BAŞKAN - On dakikadır konuşuyorsunuz efendim.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Keşke herkes konuşsa. Konuşan toplumdan zarar gelmez Başkanım. Suskun toplum...

     BAŞKAN - Ama daha sıra bekleyen çok talep var efendi, lütfen.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Anladım. Arkadaşlar saygı gösteriyorlar yani onların hakkını alıyorsam özür dilerim onlardan yani istismar etmiyorum bu hakkımı.

     Sayın Başkanım, bir, konuşan toplumdan zarar gelmez. Keşke herkes konuşabilse. O konuşma, diyaloğu geliştirir. O konuşma, barışı geliştirir. O konuşma bizim birlikte yemek yememizi, birlikte çay içmemizi... Ne olurdu deseydiniz "Arkadaşlar, haydi, bu Komisyon üyeleri hep birlikte bir yemeğe gitseydik." Şimdi biz Sağlık Komisyonundayız.

     BAŞKAN - Bitince gideceğiz efendim, o yüzden odaklanalım istiyoruz.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Arkadaş, bakın, sağımda doktor, solumda doktor. Ne diyorlar? İkisi de doktor. Bana ne diyorlar, biliyor musunuz? "Akşamüstü en geç altı buçukta yemeğinizi yiyin."

     BAŞKAN - O yüzden 5 dakikasını sınırı getirdik efendim.

     HALİL ETYEMEZ (Konya) - Sayın Tanal, biraz üretelim de öyle.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Etyemez Ağabeyciğim, bakın...

     BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen karşılıklı söz almayalım.

     Sayın Tanal, lütfen, otuz saniyede toparlayın, Sayın Demirtaş sizi bekliyor.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, siz ne yaptınız? Bizim sağlığımızla oynadınız. Bizim önümüze meyveyi koydunuz ve o tatlı meyveleri verdiniz bize, ondan sonra "Gidin, yemek yiyin." diyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Önce bu Sağlık Komisyonu...

     BAŞKAN - Meyvenin önden yenmesi daha sağlıklı, bilimsel...

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Öyle demiyorlar, doktorlara sorun, sağım doktor, solum doktor, öyle demiyor.

     Sayın Başkan, mesleğiniz nedir bilmiyorum ama inşallah doktor değilsiniz.

     BAŞKAN - Ben halk sağlıkçısıyım efendim.

     MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, Sayın Bakanım, halk sanatçısının...

     BAŞKAN - Halk sağlıkçısıyım efendim.

     Sayın Tanal, toparladınız değil mi efendim?

     Çok teşekkür edip, sözü Sayın Demirtaş'a veriyorum.