Komisyon Adı:Anayasa Komisyonu
Konu:Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504)
Dönemi:26
Yasama Yılı:2
Tarih:29/12/2016


Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

     Önümüzde tarihî bir fırsatı değerlendirmek için yeni anayasa paketi duruyor. Muhalefet partilerimizin bu pakete yönelik eleştirileri elbette saygın ama eleştirilerin ön kesici olmak yerine bir önergeye dönüşmesi, bir madde önerisi getirmesi katkıyı daha çok artırırdı.

     1920'li yıllardan bugüne anayasa sürecimize baktığımızda, 1961 Anayasası'yla "Hâkimiyet bilâ kaydü şart Milletindir ve bu, Meclis eliyle yürütülür." maddesinin "Yetkili kurullar eliyle yürütülür."e döndürüldüğünü görüyoruz. Esasen değişim 1961 Anayasası'nda başlıyor. 1982 Anayasası'nda da bunun bu yetkili kurulları millet iradesinin ortakları hâline getiren yapı pekiştiriliyor.

     Şimdi, "Topyekûn bir Anayasa değişikliği yapalım." çağrısına her 4 siyasi partimiz de seçim meydanlarında "yeni anayasa" vaadinde bulunmasına rağmen bir uzlaşıya varılamamıştır. Bir siyasi partimizin bugünkü sürece 2014'te halkın doğrudan Cumhurbaşkanını seçmesi sonucu istikrarın önündeki engelleri kaldırmak adına omuz vermesiyle yeni bir fırsatı yakaladık. Bu fırsat elbette düne göre kendini öteki gören vatandaşların beriki olduğu çözüm sürecinde bilhassa kendini başörtülü, Kürt, Alevi, Roman gibi kesimlerin öteki görmesi çözüm süreciyle beriki olan bir vatandaşa dönmüştü, eşit yurttaşlığa dönmüştü.

     Şimdi, görüyoruz ki, bugün 7 Haziran ve 15 Temmuz tablosuyla karşı karşıyayız. 7 Haziran ve 15 Temmuzdan kastım nedir, biraz müsaadenizle açmak istiyorum: 7 Haziranda yüzde 41 oranında bir parti oy almasına rağmen hükûmet kuramadı, yüzde 41'in karşısında yüzde 59 muhalefetin bir oy çoğunluğu olmasına rağmen Hükûmet kurulamadı.

     BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, konuşmacıyı dinleyelim lütfen.

     AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Dolayısıyla dört buçuk aylık bir süreç parlamenter sistemin nasıl tıkandığını, tıkandığında nasıl maliyetler getirdiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Esasen parlamenter sistemin tarihinde merhum Menderes dönemi -tek başına iktidar- merhum Demirel dönemi, Özal dönemi ve AK PARTİ iktidarı dönemlerine baktığımızda koalisyon hükûmetleri dönemleriyle kıyaslanmayacak kadar iyi hizmetler aldığını görüyoruz.

     Neredeyse on gündür arkadaşlarımız hem başkanlık sistemine eleştiri yaparken hem de Amerika'daki başkanlık sisteminin kökleşmesinden ve oradaki demokrasinin derinliğinden bahsediyorlar. O zaman, iki yüz on yılda Amerika'da 40 küsur hükûmet kurulmuşken doksan küsur yılda neredeyse 70'inci Hükûmete doğru yol aldığımızın masaya yatırılması lazım. Bunu niçin söylüyorum? Parlamenter sistemle de hizmet edildiği dönemlerin altını çizerek, bu sisteme geçtiğimizde 7 Haziranda koalisyona davetiye çıkaran ama koalisyonun gerçekleşmemesi, 15 Temmuzdan o güne kadar on altı kez darbe ya da darbe teşebbüsü gibi 1960, 1971, 1980, 2007 bu esnadaki darbe planlarını da sayarsak yeniden millet iradesine bir kast hareketi olmuştu. O gün de gördük ki, yürütmedeki çift başlılık, geçmiş dönemlerdeki Anayasa kitapçığının fırlatılma gerekçesi gibi farklı düşünceleri içerecek olursa darbe ya da benzer girişimlerle Türkiye'yi değersizleştirmek isteyenler başarılı olabilecek. O zaman, yasama, yürütme, yargı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yürütmede çift başlılığı sona erdiren ve sistemin kendisinin arızalı olduğu yani cumhurbaşkanı ve başbakanın kavga etmemesi için evliya olması gerekecek boyutta fedakârlığı şahıslara bıraktığı bu sistem yerine tek başlılığa ve yürütmeye geçme. Bunun altını şöyle çizmekte fayda var: Dün Meclis millet tarafından seçiliyordu, hükûmet Mecliste oluşuyordu ama 2014 yılında halkın doğrudan Cumhurbaşkanını seçmesiyle, seçilen bu Cumhurbaşkanının yetkilerinin AK PARTİ iktidarı döneminde değil, Kenan Paşa anayasasında vatana ihanet haricinde yargılanamayacağı ve yetkisinin yüzde yüz oluşu. Nedir? Bakanlar Kurulunu tayin etme, görevden alma, kararname çıkarma, denetlemenin başı olma, Başkomutan olma gibi yüzlerce madde bugün o eleştirdiğiniz Cumhurbaşkanı yetkisi yüzde yüz olmasına rağmen, "Yetkim var, sorumlu da olmak istiyorum." diyorsa bunu da Türkiye için tarihî bir fırsat olarak görmek lazım. Ama bütün insanlarda olduğu gibi Sayın Cumhurbaşkanı da fânidir, Sayın Cumhurbaşkanının bu dünya liderliği, Cenab-ı Hakk'ın ona verdiği ömür bittikten sonra kurumsal siyasetin devam etmesi için bu sistem değişikliğinin şart olduğuna inananlardanım.

     Parlamenter sistemle erken seçim var, koalisyon var, istikrarsızlık var, 17-25 Aralık, Gezi, 7 Haziran, 15 Temmuz gibi uluslararası şer odaklarının ve içerideki onların alt elemanlarının giriştiği bazı projeler de bu parlamenter sistemde kendisine biraz daha nemalanma fırsatı veriyorsa, burada milletten kaçmamak lazım. Hâkimiyetin, egemenliğin milletten olduğu gerçeği seçimde rekabeti beraberinde getirmesi lazım, rekabetin içerisinde ileriye dönük vaatlerin elbette millet tarafından tartılmasının da saygınlığını kabul etmek lazım diye düşünüyorum.

     Elimizdeki 21 madde, şimdi birkaçı çıktı, çıkıyor, değişen bu maddeler, topyekûn Anayasa değişiklik ihtiyacını karşılamıyor ama hepimizin vaatte bulunduğu yeni anayasada bize göre yürütmedeki tek başlılığın gelişiyle sistemin karmaşasının sona ermesiyle, yeni bir fırsat oluşturuyor.

     Cumhuriyet Halk Partisi yöneticisi arkadaşlarımızla aramızda...

     BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, salonda bir uğultu var.

     ENGİN ALTAY (İstanbul) - Evet, hatibi duyamıyoruz.

     AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - İlk kez konuşuyorum, sessizce...

     BAŞKAN - Tabii, uğultudan dolayı da -Sayın Hatibimiz de eski sendikacı da olduğu için sesi de maşallah hitabete uygun- yüksek sesle konuşuyor. Tabii, bu yüksek ses ortamın biraz da gerilmesine sebep oluyor. Lütfen, sessiz dinleyelim.

     Buyurun Sayın Gündoğdu.

     BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ama yüksek perdeden konuşmuyor, yüksek sesle konuşuyor.

     BAŞKAN - Yüksek sesle konuşuyor.

     AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Yüksek sesle konuşuyorum, sesi yükseltmek değil, sözü yükseltmeye gayret ediyorum.

     Türkiye'de ve dünyadaki sistemlere baktığımızda, "sistem ve rejim" kavramı konusunda anlaşamadığımızı ifade ettim. Bu bir hükûmet modelidir esasen, başkanlık, yarı başkanlık, parlamenter, partili cumhurbaşkanlığı. Zaman zaman kamuoyunda eleştiriler başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi ile federasyonu birlikte ele alarak yapılıyordu ama bunun Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ olarak bizim birlikte çalışmamızın kamuoyuna yansımasından sonra kamuoyunda karşılık bulamadığı gerçeğiyle yüzleşmeye başladık. O zaman, zaman zaman "Türk tipi sistem" dediğimiz şey tam burada gerçekleşiyor. Üniter demokratikleşmeden taviz vermeden, devletin bütünlüğünden taviz vermeden, federasyona, özerkliğe kapı aralamadan, işte, Amerika'daki gibi çift meclise müsaade etmeden tam kendi dinamiklerimizden, kendi doksan yıllık cumhuriyet ve demokrasi tecrübemizden yararlanarak bir paketi ortaya getirdik. Bu, Milliyetçi Hareket Partisinin paketi olsaydı büyük bir ihtimalle böyle olmaz, başka ekler ya da çıkarımlar olabilirdi.

     BAŞKAN - Sayın Gündoğdu, o kadar güzel konuşuyorsunuz ki, size ek süre veriyorum.

     Buyurun.

     AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum.

     AK PARTİ'nin paketi olsaydı belki bundan farklı yapılar olabilecekti ama Anayasa'mız millete götürebilmek için en az 330'u, 367'yi bulduğu takdirde millete götürmeden değişikliği içeriyor. Biz 367 değil, 400 de olsa millete götüreceğimiz vaadinde bulunmuştuk, onun için bu paketin 4 siyasi partinin yeni anayasa vaadini yerine getirdiği bir tabloda AK PARTİ ve MHP'nin birlikte omuz vermesiyle siyaset kurumunun da sözünü yerine getiren, Anayasa değişikliğini sadece darbecilerin değil, milletin seçtiklerinin de yaptığı bir tabloyu önümüze getirecek olması dolayısıyla önemsiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkların Demokratik Partisi yönetici ve milletvekili arkadaşlarımızın da vicdanlarıyla baş başa kaldığında bu sisteme Türkiye'nin geleceği için oy vereceğini bekliyorum, hepinize teşekkür ediyorum.