Konu:Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:69
Tarih:23/04/2019


Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

BAŞKAN - Sayın Cumhurbaşkanım, siyasi partilerimizin çok kıymetli genel başkanları, sayın milletvekilleri, kıymetli misafirler; millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünü anmak, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlamak üzere bu özel oturumda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Çatısı altında gururla bulunduğumuz bu yapı yalnızca bir bina değildir; bu çatının altında yankılanan, işgal teşebbüsüne karşı istiklal iradesinin, istilacılara karşı hürriyet mücadelesinin ve bütün bunları milletle birlikte yapma ısrarının gür sesidir. Dolayısıyla bu Meclis, mirası istiklal, mizacı hürriyet, temeli millî irade olan bir yüce abidedir. Bu Meclis, yüce ve mukaddestir. Zira, milletin ve vatanın en zor günlerinde teşekkül etmiş, Türkiye'yi istiklale taşıyan Millî Mücadele iradesinin merkezi olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî önderliğinde milletimiz, o güne kadarki kahramanlıklarının özeti, o günden sonraki cesaretinin ön sözü sayılacak bir dirençle kurtuluşunu elde etmiştir. Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, mesai ve silah arkadaşlarını, Birinci Meclisin her biri şeref numunesi üyelerini ve kurtuluşa yüreklerini koyan aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum.

Bu Meclis yüce ve mukaddes olduğu için, 15 Temmuz gecesi milletimizi bizar ve demokrasimizi tarumar etmek isteyen hain darbe girişimine, millî iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayacak kadar alçalmış darbecilere karşı milletimiz ve bu Meclisin kahraman üyeleri direnmiş, o ihanete geçit vermemişlerdir. Bu vesileyle 15 Temmuzda girişilen darbe teşebbüsüne karşı eşine az rastlanır bir liderlik sergileyen Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı arz ediyor, o gece şehit olan vatan evlatlarını rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım, sayın milletvekilleri; dünyanın büyük dönüşümler yaşadığı, köklü değişimlere şahit olduğumuz bir dönemde yaşıyoruz. Bu büyük dönüşüm ve değişim hem tarihî mirası hem de coğrafi konumu sebebiyle Türkiye'ye büyük görevler yüklemektedir. Dünyanın en çok komşuya sahip ülkelerinden birisi olarak Türkiye, bölgesinde ve dünyada olup bitenlere geçmişte hiç rastlanmadığı ölçüde müdahil olmakta, iddialarını ve iradesini her fırsatta, her zeminde ısrarlı bir biçimde dile getirmektedir. Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada gittikçe artan bir etkinliğe sahip olması tesadüfi değildir. Türkiye, bu güce, gayretli milleti, basiretli idaresi, yerli ve millî politikaları ve en önemlisi de köklü demokrasi geleneği sayesinde ulaşmıştır.

Kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünü coşkuyla kutladığımız ve istiklal gayretiyle Millî Mücadele'yi yürüten Birinci Meclis, tıpkı bugün olduğu gibi, milletimizin bütün renklerini bir zenginlik olarak bünyesinde barındıran bir yapıya sahipti. Farklı kökenlere ve kimliklere sahip birçok isim, memleketin bir kısmı işgal edilmişken Ankara'da bir araya gelmişti. Hepsinin ortak ideali ise esaret altında değil, bu cennet vatanın üstünde bağımsız bir şekilde yaşamaktı. Birinci Meclisten devraldığımız mirasın önemli bir parçası da işte bu istek ve iradedir.

Bu vesileyle bir daha tekrar etmekte fayda görüyorum ki Türkiye ancak farklılıklarını çatışma bahanesi değil, zenginleşme imkânı olarak gören bir anlayışla ilerleyebilir. Dar ve daraltıcı bir bakış açısıyla bu ülkeye bakmak, geçmişte acısını çektiğimiz bir illettir. 1920 ruhundan bize miras kalan anlayış, farklılıklarımıza rağmen Türkiye'den yana olmayı, aynı bayrak altında eşit vatandaşlar olarak yaşama iradesini zorunlu kılmaktadır.

Köklü bir seçim ve Parlamento geleneğine sahip bir ülke olarak Türkiye için sivil siyasetin dışında zemin, demokrasiden başka çare, diyalog içermeyen bir söylem arayışında olmak bu ülkenin geleceğini baltalamaktır. Bu sebeple, hangi düzeyde olursa olsun, neyi amaçlarsa amaçlasın, ne tür bir kisveye bürünürse bürünsün, fikirlerini hâkim kılmak veya rakiplerini zayıf düşürmek için şiddeti bir yöntem olarak benimseyenler, şiddetle arasına mesafe koyamayanlar bu ülkenin ve milletin aleyhine çalışmaktadırlar.

Sayın Cumhurbaşkanım, sayın milletvekilleri; kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünü kutladığımız yüce Meclisimiz Türkiye'nin zor günlerden çıkışına rehberlik etmiş bir kurumdur. O günlerde top sesleri Polatlı'dan duyulurken ya da işgalin karanlığı her ufku bürümüşken "Ya istiklal ya ölüm!" şiarını yükselten, merhum Akif'in "Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal." mısralarıyla tamamlanan İstiklal Marşı'nı defalarca ayakta alkışlayan bu Gazi Meclisin ruhu neyse, şu an bizi bir araya getiren Meclisin ruhu da odur ve bu ruh, bu istiklal arzusu bizim en büyük iftihar tablomuzdur.

İşte bu sebeple Türkiye büyük bir ülkedir ve milletimiz yeryüzünün en mümtaz milletlerindendir. Türkiye, nereden geldiğini de nereye ilerleyeceğini de çok iyi bilmektedir. Tarihin bütün karmaşık ve bunalımlı dönemeçlerinde öne çıkıp düzen sağlayan bir topluluk olarak milletimiz bugün de insanlık değerlerinin safında, her türlü haksızlığın ve zulmün karşısındadır. İnsanlık değerlerinin safında olmayı erdem, haksızlığa karşı çıkmayı vazife bilen aziz milletimizin temsilcileri de bu yüce Mecliste aynı tavrı takınmaktadırlar. Bunun en güzel örneği, 15 Martta Yeni Zelanda'da gerçekleşen katliam karşısında, Mecliste grubu bulunan bütün partilerimizin ortak bir bildiriye imza atmasıdır. Bütün parti gruplarımıza, gösterdikleri bu tavır dolayısıyla teşekkür ediyorum.

Yeri gelmişken şunu da belirtmeliyim ki bugün Batı'da İslam'a, Müslümanlara ve genel olarak yabancılara karşı hastalıklı bir düşmanlık yükselmektedir. Bu tehlikeli tırmanış uluslararası camianın ve özellikle de Batılı hükûmetlerin ve karar alıcıların ciddiyetle üzerinde durması gereken bir boyuta ulaşmıştır. Dahası, İslam karşıtlığının giderek Türkiye düşmanlığına evrildiğini teessüfle görmekteyiz.

Bazı Batılı hükûmetler, İslam dünyasına ve Türkiye'ye yönelik bu düşmanlığın ne kadar büyük bir tehlike olduğunu görmek bir yana, kimi zaman Türkiye'ye karşı dostlukla bağdaşmayan tavırlar sergilemektedirler. Bu, sonuçsuz kalmaya mahkûm, adil ve dostane olmaktan uzak, Türkiye'nin özgül ağırlığını hesaplayamamaktan kaynaklanan tavrın gözden geçirilmesi, bir an evvel karşılıklı saygıya ve menfaate dayalı ilişki tarzının benimsenmesi gerekir.

En zor şartlar altında bile haricî müdahalelere boyun eğmeyen Türkiye'nin bugün eriştiği güç görmezden gelinerek dayatmacı politikalara mecbur bırakılmak istenmesi bu ülkenin ruhunu ve önemini kavrama eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve büyük bir hatadır. Hele de Türkiye'ye yönelik dayatmaların bir parçası olmak üzere terörün ve teröre müzahir yapıların desteklenmesi, başarılı olmak bir yana, Türkiye'nin haklı öfkesini celbetmektedir.

Türkiye, haritaları cetvelle çizilmiş, anayasaları cebren yapılmış, idarecileri özel olarak yetiştirilmiş, köksüz ve hedefsiz, nevzuhur devletlere benzemez. Bu yüzden Türkiye'yle sağlıklı ve verimli ilişki kurmanın tek yolu bu ülkenin ve milletimizin hassasiyetlerini kavramaktan, samimi bir yaklaşım geliştirmekten geçer.

Sayın Cumhurbaşkanım, sayın milletvekilleri; bugün sadece Millî Egemenlik Bayramı değil, aynı zamanda çocuklarımızın bayramı. Milletin ve vatanın istikbali olan çocuklarımızı daima bir kıymet olarak hayatımızın, gelecek planlarımızın en hayati kısmına yerleştirmeliyiz. Çocuklarına ve gençlerine önem vermeyen bir millet yok olmanın eşiğindedir. Bu yüzden çocuklarımızı ve gençlerimizi millî ve manevi değerlerimizle donatıp kendi ayakları üzerinde duran, istiklal ve hürriyet âşığı, çağın gerektirdiği donanıma ve niteliklere sahip fertler olarak yetiştirmeliyiz. Çocuklarımızla ilgili çabamızı modern hayatın ve dijital dönüşümlerin doğurduğu yeni sonuçları göz önüne alarak güncellemeliyiz.

Ayrıca, çocuk suçluluğunda ve çocukları hedef alan suçlarda bir artış görülmektedir. Bu hususlarda, özellikle çocuklara yönelik suçlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımız daha etkin bir çalışma yapmalıdır. Çocuklara yönelik suçlarda katı, tavizsiz ve hızlı süreçler yürütülmelidir çünkü çocuklar bize geleceğin ve Allah'ın emanetleridir.

Sayın Cumhurbaşkanım, sayın milletvekilleri; bugün bu vatanda ve bu bayrağın altında yaşayan hür bir millet, bölgesel ve küresel anlamda sözüne kulak verilen güçlü bir devlet isek bunu istiklal, hürriyet ve aziz milletimiz için gayret göstermiş kimselere borçluyuz. Bu vesileyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünde tekrar, başta ilk Meclis Başkanımız, Millî Mücadele'nin lideri ve cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Birinci Mecliste kurtuluş mücadelesine omuz veren bütün milletvekillerimiz olmak üzere, bu çatı altında görev yapmış olan, vatan, millet, bayrak ve devlet uğruna şehit düşen, gazi olan, son olarak 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimine karşı dururken makamların en yücesine ulaşan her bir vatan evladını rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.

Bu düşüncelerle milletimizin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyor; her geçen yılın demokrasimizin kökleşmesine, milletimizin refah ve selametine, devletimizin kudretine, yeniden büyük Türkiye davamızın muzafferiyetine katkı yapması temennisiyle hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika süreyle, ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunmayan siyasi parti temsilcilerinden birer kişiye üçer dakikayı geçmemek üzere söz vereceğim.