Konu: | (10/518) No.lu Çölyak Hastalığıyla İlgili Farkındalık Yaratılması, Teşhis Aşamasıyla İlgili Önlem Alınması, Sebep ve Sonuçlarının Detaylı Bir Şekilde Araştırılması ve Bu Hususlarda Çözümler Üretilmesi, Ayrıca Bu Hastalığa Maruz Kalan Hastalara Kalıcı Yardımlar Sağlanması Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergenin Ön Görüşmesi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 88 |
Tarih: | 04/05/2017 |
CHP GRUBU ADINA GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bir hekim olarak Mecliste siyasi değil de tıbbi bir konuda konuşma yapıyor olmaktan, yapacak olmaktan gerçekten çok mutluyum. Çölyak hastalığı toplumun bir yarası; hem sağlık personeli, hekimler açısından ciddi önemli konulardan biri hem de hasta popülasyonu, hastaların yakınları açısından son derece önemli bir konu. Bu konunun Mecliste bir araştırma önergesi şeklinde görüşmeye açılması, ardından dört siyasi partinin bu konuda uzlaşma içinde olması, konunun önemi, konudan muzdarip olan kişiler açısından çok önemli diye düşünüyorum. Bu açıdan da burada bulunan herkese bu uzlaşı için teşekkür etmek istiyorum. Şimdi, Türkiye'de çölyak hastalığı gerçekten önemli sağlık problemlerinden biri. Her 150 kişiden 1'i çölyak hastası Türkiye'de. Görülme sıklığı aslında yüzde 1 ile binde 3 arasında değişiyor ki özellikle, akraba evliliklerinin fazla olduğu ülkelerde çölyak hastalığının daha da önemli bir sorun olduğunu biliyoruz. Şimdi, bu hastaların -birçok ülkede aynı, bizim ülkemizde de- ancak yüzde 10'una tanı konulabiliyor. Türkiye'de tahmin edilen rakam, 250 bin ile 750 bin arasında çölyak hastası olduğu ancak tanı konulmuş hasta sayısına baktığımızda Türkiye'de 25 bin ile 75 bin arasında çölyak hastası olduğunu görüyoruz. Şimdi, glüten alerjisi, yaşam boyu süren, hastanın yaşamını tehlikeye atan, hastanın yaşamsal fonksiyonlarını bozan bir gıda alerjisi ve yaşamı boyunca bireyin glüten içermeyen bir diyet alması gerekiyor. Şimdi, glüten dediğimizde aklımıza sadece arpa, buğday, çavdar, yulaf geliyor ve diyoruz ki ekmeksiz yaşam gibi bir yaşam; aslında değil. Bir kişinin ömür boyu ekmek yemediğini, makarna, pasta, baklava, gofret, boyoz yemediğini düşünün. Yaşamı buna göre şekillenecek ve yaşamı birtakım eksiklikler üzerinden devam edecek çocuklardan, erişkinlerden bahsediyoruz, yaşam boyu süren bir alerjiden. Şimdi, sorunlar neler? Neden sağlık personeli, metabolizma hekimleri bu konuyu sıkça gündeme getiriyorlar? Neden hasta sahipleri burada bulunan tüm siyasi parti üyelerini, milletvekillerini sıkça çölyakla ilgili sorunlar nedeniyle ziyaret ediyorlar? Bir kere, hastalığın tanı sorunları var. Biraz önce söyledim, gerçek rakamlar, tanı konulan rakamlar ancak onda 1'lik bir grubu temsil ediyor. Bu şekilde baktığımızda, bu hastalar poliklinik poliklinik, hastane hastane dolaşıyorlar ve çok farklı tanılar alıyorlar gerçek tanıya ulaşana kadar. Bir tanısal sorun çözümü gerekiyor iş birliğiyle. Bir başka önemli sorun tedavi sorunları ki çölyak hastalarında tedavi dediğimizde glütensiz diyet, glütensiz besinlere kolay ulaşımı tartışmamız gerekiyor. Tabii ki burada diyetle birlikte, gıdaya kolay ulaşımla birlikte maliyet sorunlarının da hemen devreye girdiğini görüyoruz. Bir kısmı erkek bu hastaların; erkek hastaların askerlikle birlikte bu işi, bu hastalığı birlikte götürebilmeleri mümkün değil, askerlik muafiyeti konusunda gerekli düzenlemelerin ve kolaylıkların sağlanması gerekiyor. Bir başka önemli sorun, bu hastaları aynı zamanda engelli olarak kabul etmemiz gerekiyor mevcut durumları nedeniyle. Mutlaka engellilik durumlarının belirlenmesi, belgelenmesi ve tüm yaşamlarını da içermesi gerekmekte. Bakınız, 24'üncü Dönemde Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel'in konuyla ilgili bir yasa teklifi var. Gerçekten bu dönem önemli, geçtiğimiz dönem önemliymiş, ondan önceki dönemde de önemli ama bu dönemin farkı bir araştırma komisyonunun kurulacak olması, belki de çözüm yolunda gerekli adımların atılabilecek olması önemli diye düşünüyorum. Nisan 2004'te aslında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde bir düzenleme yapılmış, demişler ki: "Çölyak hastalığı bir metabolik hastalık, hastalara bir heyet raporu verilsin, bu heyet raporuyla hastalığın tanımı belirlensin ve bu hastaların gıdaya ücretsiz ulaşımları sağlansın." Bakınız, son derece güzel bir düzenleme ve olması gereken bir düzenleme ama Mayıs 2006'da muhtemeldir ki maliyet çok fazlaya çıkınca yeni bir düzenleme getirilmiş, demişler ki: "Gıdaya ücretsiz ulaşım olmasın da kişi başı 5 kilogram glütensiz ürün verelim kişilere." Tabii, kişilerin yaş dağılımına baktığımızda çocuk hastaya verilen miktar ile erişkin hastanın miktarı birbirinden farklı olacak, dolayısıyla bu işin de çok fazla olumlu bir süreci dâhil etmediğini görüyoruz. Şimdi, Türkiye'de glütensiz besinlerin üretimi yok, esas sorun bu. Türkiye bu soruna sorun diye yaklaşırken öncelikle bu ürünlerin üretimini sağlamamız gerekiyor. Glütensiz ürünler Türkiye'ye ithal ürünler olarak getiriliyorlar ve ithal edilen ülkelerde bu ürünlerin fiyatları son derece makul iken ithal edilmeleri nedeniyle üzerine gümrük vergisinin de ilave edilmesiyle örneğin glütensiz ekmeğin fiyatının Türkiye'de yedi kat fazla olduğunu, glüten içermeyen yiyeceklerin fiyatlarının yurt dışından yedi kat, on kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Demek ki birinci sorun ve çözmemiz gereken sorun, glütensiz ürünlerin Türkiye'de üretiminin sağlanması. Bakın, 2011 yılında daha feci bir düzenlemeyle karşılaşıyoruz. 11 Mart 2011'de Sosyal Güvenlik Kurumu bir tebliğ yayımlıyor ve diyor ki: "Çölyak hastaları için gıda ürünlerinin bir kısmında geri ödemeyi kaldırıyoruz." Bu ne demek? Bizim seçtiğimiz ürünleri çölyak hastaları yesinler ama bizim pahalı bulduğumuz ürünleri parası olan çölyak hastaları yesinler, paraları varsa alsınlar, onun dışında biz Sosyal Güvenlik Kurumu olarak bunu ödemiyoruz diyorlar ve ürünlerin hepsinin reçeteye yazılma zorunluluğu da 2011 yılında kaldırılıyor. Bakın, 2011 yılına kadar hekim raporuyla glütensiz diyete çölyak hastaları rahatlıkla ulaşabilirken 2011 yılından sonra bu iş değişiyor. Son noktada geldiği yere baktığımızda, diyorlar ki: "Artık biz bu reçete işinden de vazgeçiyoruz, çölyak hastaları bundan sonra nakdî yardımla glütensiz besinlere ulaşacaklar." Gıda satışında azalma ortaya çıkıyor. Örneğin bir aile başına glütensiz diyet için 5 bin lira nakdî yardım yapılıyorsa bakılıyor ki aileler bu nakdî yardımı glütensiz yiyecekleri almak yerine evin diğer ihtiyaçlarını da karşılamak için kullanıyorlar ve glütensiz besinlerin satışı 2011 yılındaki bu tebliğden sonra yüzde 50 oranında azalıyor. Hasta mı azalıyor? Hayır, hasta sayısı aynı ama çoğu yoksul olan aileler nakdî yapılan yardımı çocukları için değil, evdeki hastaları için değil, evin genel ihtiyaçları yönünde kullanma yoluna gidiyorlar. Bir başka sorun, Türk Silahlı Kuvvetlerinde aslında Sağlık Yeteneği Yönetmeliği'ne göre çölyak hastaları askerlikten muaf. Buradaki sorun ne? Bu hastalar genelde üniversite hastanelerinde biyopsi yapılarak tanı konmuş hastalar ama askerlik yaşına gelince Millî Savunma Bakanlığı diyor ki: "Ben bu tanıyı, bu teşhisi kabul etmem, ben sil baştan geçeceğim, yeniden tanı sürecini başlatacağım." Ama tanı sürecinin başlayabilmesi için de hastaların glüten diyetine son veriliyor. Yani diyorlar ki: "Hele bir siz glütenli yemeye başlayın, semptomlar ya da bulgular ortaya çıksın, ondan sonra biz size tanı yöntemlerini uygulayalım." İşte bu noktada da askerliğe gidişle birlikte kişilerin sağlık durumlarında bozulma görüyoruz. Burada da bir ortak noktanın oluşturulması gerekiyor. Son bir sorun olarak da bu hastaların engellilik durumunun tartışılması gerekiyor. Bakın bu hastalar mutlaka ve mutlaka gıda engelli olarak kabul edilmelidirler; örneğin, Avusturya'da çölyak hastaları yüzde 65 oranında engelli hasta olarak kabul edilmektedir. Bizde de en az yüzde 50 oranında bir engellilik durumunun kabul edilmesi, gelir vergisinden muaf olmaları, sakatlık indirimi uygulanması, daha kolay iş bulmaları, erken emeklilik, kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanım; sanıyorum tüm bunları ele aldığımızda çölyak hastaları için daha umutlu bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) |