Konu:BAŞBAKANLIK, MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI; MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ, BAŞBAKANLIK YÜKSEK DENETLEME KURULU, TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ, GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI, VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, 2009 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ İLE 2007 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESABI MÜNASEBETİYLE
Yasama Yılı:3
Birleşim:29
Tarih:17/12/2008


BAŞBAKANLIK, MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI; MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ, BAŞBAKANLIK YÜKSEK DENETLEME KURULU, TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ, GÜMRÜK MÜSTEŞARLIĞI, VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, 2009 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ İLE 2007 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESABI MÜNASEBETİYLE
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çokdeğerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Müzakeresiniyaptığımız bütçelerle ilgili olarak görüş serdeden arkadaşlarımıza huzurunuzdateşekkür ediyorum.

TODAİ ve YüksekDenetleme Kuruluyla ilgili doğrudan bir eleştiri gelmediği için, bir ikikonuya, müsaade ederseniz temas etmek istiyorum. Hepimizin iftihar etmesi,gurur duyması ve farkında olması gerekir ki bu ülkenin bir Meclisi var,açık  bir Parlamentosu var ve her zamanda açık olmalıdır. Bu ülkenin hangi meselesini konuşacaksak, hangi sorununaçözüm getireceksek, bunun en evvel konuşulacağı, görüşüleceği platformburasıdır. Bazen yüksek sesle, bazen heyecanlı, bazen soğukkanlı, nekonuşacaksak burada konuşacağız ve konuşurken de hem bir taraftan konularınanlaşılmasına hem de birbirimizi iyi anlamamıza karşılıklı olarak yardımcıolmamız gerektiğini düşünüyorum; çünkü bu böyle yapılmadığı takdirde, buradanyayılan kamplaşmalar, kutuplaşmalar vatandaşımızı da rahatsız ediyor veTürkiye'nin huzuru açısından da olumsuz tesirler icra ediyor.

Hepimizin görevi-hangi partiye mensup olursak olalım- ettiğimiz yemine sadık kalarak ülkemizinhuzuru, milletimizin birliği ve dirliği için çaba sarf etmektir. Bu, hepimizinahlaki, siyasi, hukuki, vicdani sorumluluğudur. Kim bu noktada çaba sarfediyorsa milletimize bir lütufta bulunuyor değil, tam tersi, görevini yapıyordemektir. Birimizin yanlışı, bir başkamızın yanlış yapmasının gerekçesiolmamalıdır, politikayı bu şekilde sürdürmememiz gerekir diye düşünüyorum.

Hepimiz biliyoruzve inanıyoruz ki bu ülkenin vatandaşları eşittir. Hangi partiye rey verirseversin, hangi görüşü benimsiyor olursa olsun, hangi siyasi kanaati taşırsataşısın Anayasa karşısında eşittir, Allah huzurunda da eşittir. Bizim inancımızbudur, bu olmalıdır. Bu noktada eksikliklerimiz varsa bunları da karşılıklıkonuşarak gidereceğiz. Hiçbirimiz bu noktada diğerinden "Şu noktada ileriyiz,bu noktada geriyiz." tarzında biri diğerimizin bu noktadaki samimiyetini testetmenin çabası ve gayreti içerisine girmemelidir. Eğer bu yola girersek çıkmazbir yola girmiş oluruz, ömrümüzün bundan sonraki kısmını da böyle geçirmişoluruz.

O nedenle eğermeseleye böyle bakacaksak o zaman konuları daha objektif konuşabiliriz. Çünkü-ben inanıyorum ki- dün sorun olan, bugün sorun olan ve bugüne kadar da çözümekavuşturulamamış birçok konuda acaba siyaset kurumunun hiç günahı yok mu?Hepimiz, gelin bu Meclis kapandıktan sonra, bu gece bunun bir vicdanmuhasebesini yapalım. Göreceğiz ki siyaset kurumunun sorunların çözümsüz hâlegelmesinde zaman zaman olumsuz katkıları olmuştur. Bırakalım bir partidendiğerine, hâlen aynı partinin içerisinde bile, şimdi önümüzde bir seçim var,mahallî seçimler var, adaylar belirleyeceğiz, o partinin içerisinde bile şukökenden gelen bu kökenden gelen, dağın öbür tarafından dağın bu tarafından,merkez ilçeden olan taşradan olan, şu taraftan olan bu taraftan olan gibi aklenve mantıken kabul edilemeyecek bir kısım tahriklerin, tespitlerin, ilkelerinsiyaset kurumunda olumsuz bir kısım tortular bıraktığını hep beraber görüyoruz,ondan sonra da hep beraber çıkıyoruz diyoruz ki: "Bu milletin birliğe veberaberliğe ihtiyacı var." Her şeyi kırıp dağıttıktan sonra "birlik veberaberlik" lafı yeteri kadar yapıştırıcı olamıyor, yeteri kadar birleştiriciolamıyor. Bu söylediklerimin hepsinin içerisine, konuşan kişi olarak kendimi dekoyarak ifade ediyorum. Lütfen siz de kendi yönünüzde böyle bir değerlendirmeyapın, bir şey kaybetmezsiniz. Yarın sabah geldiğinizde deyin ki: "Evet, benimburada hiçbir günahım yok, hiçbir eksiğim yok." Vicdanen müsterihseniz hiçbirmesele yok zaten.

Bunu niyesöylüyorum? Bunu şunun için söylüyorum: Bakınız, bu kürsüden bir kısım görüşlerserdediliyor. Ben şuna inanıyorum, biz şuna inanıyoruz ve inanmalıyız: Buülkede doğan her çocuk bu ülkenin kazancıdır, kaybettiklerimiz de bu ülkeninkayıplarıdır. Biz 68 kuşağından geliyoruz, benimle beraber siyaset yapanlarvar. Geçmişte neleri yaptık? Şimdi karşı karşıya geldiğimizde "Biz buyanlışları neden yaptık?" diye oturup konuşuyoruz, kullanıldığımızı şimdi çokdaha iyi anlıyoruz.

O nedenle eğerülke adına bir kısım olumsuzlukların fotoğrafını koyacaksak, bu fotoğraflar ikiyanlı, iki yanını da koymamız lazım. Mesela, sekiz yaşındaki bir çocuğun boynubüküp fotoğraflarının şurada burada asılması, gencecik yavruların şu veya busebeple hayatını kaybetmesi ne kadar üzücüyse?

Bakınız, şuradan 1 kilometre öbürtarafta bir rehabilitasyon merkezi var. Allah'ınızı severseniz bir gün orayagidin, belki gidenleriniz de vardır. Yirmi yaşında kolunu kaybetmiş, bacağınıkaybetmiş, iki bacağını kaybetmiş, hayatını kaybetmiş insanlar var. Onların dahakları var. Bunu da konuşalım, onu da konuşalım. Sadece madalyonun bir yerinikonuşur, öbürünü konuşmadığımız takdirde, o zaman inandırıcı olamıyoruz,birbirimizi anlamakta gerçekten zorlanıyoruz.

Evet, filancayerde hayatını kaybeden sekiz yaşındaki, on iki yaşındaki, on beş yaşındakiçocuk bizim yüreğimizi yaralar ve yaralamalıdır, insan olarak yaralamalıdır.Ama Güngören'de, orada bir pazar yerinde, yukarıdan, balkondan seyrederken birinsafsız elin çektiği fitilin sonucu hayatını kaybetmiş olan insanlarıgörmezlikten gelirsek, o takdirde, insan hakları adına, özgürlükler adınakonuştuğumuz lafların hiçbir inandırıcılığı kalmaz. Söylemek istediğim meselebu. Yoksa, eğer birbirimiz lehine, aleyhine bir şeyler söyleyeceksek, eminolun, herkes, karşılığında muhakkak bir şeyler bulur. Onun için, belki siyasetkurumu olarak hiç yapmadığımız bir yerden başlayalım; gelin, bu bütçemüzakerelerini daha anlamlı kılalım. çünkü hepimiz "Halep'te kırk arşınatlarız." diye geldik bu ülkede iktidarız, iktidar olmayan hemen hemen parti deyok, özellikle grubu olan partiler bakımından söylüyorum. Cumhuriyet HalkPartisi de SHP olarak veya başka şekilde, koalisyon oldu, tek başına iktidarolduğu dönemler oldu, Milliyetçi Hareket Partisi oldu, biz iktidarız.

Netice itibarıylaşuraya baktığımızda, hakikaten enerjimizi, gücümüzü, böyle kavgalarla geçirmekyerine, daha pozitif değerler uğruna ortaya koyabilseydik Türkiye bugün farklıolurdu. Bakınız 1950-1960 arası rahmetli İnönü -rahmetli Bayar kavgasıylageçti, sonu askerî müdahaleyle bitti. Ne kazandık bu ülkede? Başbakanlarasıldı, bakanlar asıldı. Ondan sonraki yıllar, Demirel- rahmetli Ecevit kavgasıyine bir askerî müdahaleyle son buldu. Bu işe başkaca katılanlar oldu. 5 bininsan hayatını kaybetti, 70 bin insan hapishanelerde ömür çürüttü. Daha sonrakidönemler: Sayın Çiller-Sayın Yılmaz kavgası. Şimdi başka kavgalar. Gidereksiyasetin de dışına taşarak, kamplaşmaya, kutuplaşmaya giden kavgalar. BunlarTürkiye'nin yararına olmuyor.

Birbirimizi iyianlayalım, söylediğimiz sözlerin mefhumu muhalifinden anlam çıkarmayakalkışırsak o zaman bu ülkede hiçbir konuşma da yapılamaz. Eğer siyasette bukadar kısırlaştıysak yani bu topluma söylenecek sözümüz yok, fikrimiz yok,ortaya koyacak projemiz yok da, birinin söylediği sözün tersinden çıkaraksiyaset yapmaya, söylem çıkarmaya çalıştığımız takdirde bu ülkeye yazık olur,siyasetin bir anlamı da kalmaz, bu parlamentoların da bir anlamı kalmaz.Milletin ümidi buradadır, burada olmalıdır. Eğer bu Parlamento sorunçözemiyorsa, sorunu çözecek olgunlukta bir tartışma yapamıyorsa, o zamanParlamento dışı arayışların gerekçesini biz kendi elimizle vermiş oluruz. Onedenle demeye getiriyorum ki gelin, bu gece bir vicdan muhasebesi hepimizyapalım, acaba biz nerede yanlış yaptık, nerede yanlış bir söylemde bulunduk?Ben kendi hesabıma? Bu milletten özür dilemek gerekiyorsa özür dileriz. Bumillet büyük bir millettir. Böyle bir millete mensup olmaktan dolayı da hepimizgurur duyuyoruz ve gurur duymalıyız. Böyle anlarsak siyaset çok faziletli biriş olur; hakikaten bu siyasetin ülkeye de faydası olur, hepimize de faydasıolur. Eğer bunu yapamadığımız takdirde emin olun bu ülkenin düşmanlarınısevindiririz. Bu ülkenin geri kalmışlığının temelinde bu siyaset kavgalarıyatıyor. Birbirimizi anlamaya çalışalım, birbirimize bu noktada "Sen gelsin,ben gelsin." demek yerine, icap ediyorsa bir olumlu adım atmak adına elimizdengelen gayreti gösterelim.

Biliyoruz ki buülkede bir demokrasi sorunu var ama demokrasi adına epey kat edilmiş mesafe devar. Bunu az bulanlar olabilir, yetersiz bulanlar olabilir ama Türkiye bir altısene evvelki Türkiye değildir. Bunu görelim demokrasi adına. Ha, bunu yaparkenkendi ihtiyaçlarımızdan doğan bir talep olarak bunun üzerinde durmalıyız. İkidebir Avrupa Birliğine referans yaparak yaptığımız işlere oradan gerekçe aramayaçalışıyorsak Avrupa'nın demokrasi konusunda söyleyecek çok fazla sözü de yok.Çünkü yaşadığımız birçok sıkıntının arkasında, dökülen birçok kanın arkasındademokrasi adına söz söyleyen birçok ülkenin olduğunu biz biliyoruz; bilgiolarak da biliyoruz?

(Mikrofonotomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Birdakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bu konuda çok samimi kanaatim odurki yapacağımız işler için Avrupa Birliğine hiç atıfta bulunmaya gerek yok.Avrupa Birliğinin en temel insan haklarını ihlal eden terör örgütlerine neölçüde destek verdiğini daha? Bakın, "ilerleme raporu" diyoruz, herkes orayaatıfta bulunuyor ama şu kriz komitesinin yayınladığı rapora bakın: "Terörörgütleri konusunda yeteri kadar iş birliği yapmadı?" Ben de zaten altı senedirbunu söylemeye çalışıyorum.

Onun için, bumüzakerelerin bu atmosfer içinde sürdürülmesini, yanlış da söylesek, doğru dasöylesek ülke yararına söylenmiş sözler olarak üzerinde düşünülerek mesafe katetmemiz gerektiğini düşünüyor, böyle bir Parlamentonun, böyle bir müzakereninmilletimize, vatandaşlarımıza ümit vereceğine inanıyor, bu duygularla hepinizisevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar.)

DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan,değerli arkadaşlarım; evvela TOKİ konusuyla ilgili bir hususu ifade etmekistiyorum. 23'üncü Dönem içerisinde TOKİ ile ilgili olarak zannediyorum 50'denfazla arkadaşımız Başbakanlıktan yazılı soru önergesiyle bilgi istedi. Biz debu gelen soru önergelerini TOKİ'ye gönderdik, hiçbir tasarrufta bulunmaksızınoradan gelen bilgileri de değerli arkadaşlarımıza cevaben gönderdik. Takdiredersiniz ki, buradaki bana şu an getirilen metin bir özel incelemeyigerektiriyor, daha evvel size verdiğimiz cevabı ve bunu karşılaştırıp sizeyazılı cevap verelim. Eksik bilgi vermektense yazılı cevap vermeyi tercihederim; bundan emin olabilirsiniz

İkinci olarakYüksek Denetleme Kuruluyla ilgili bir hususu ifade etmek istiyorum. YüksekDenetleme Kurulu, görevi, esas itibarıyla yolsuzluk denetimi yapan bir kuruluşdeğil. KİT'lerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına KİT Komisyonudenetimlerini yapıyor. Bunların kuruluş kanunlarına ve kuruluş amaçlarına uygunolarak yasalar çerçevesinde bir taraftan faaliyetlerini inceliyor, denetliyor,öbür taraftan verimlilik açısından da bu kuruluşlar ne ölçüde verimlidir,değildir; bu incelemeleri yapıyor, bir rapora bağlıyor, bunların hepsi de KİTKomisyonuna geliyor, bu raporlar tarafınızdan, değerli milletvekillerimiztarafından değerlendirildikten sonra o kurum ibra ediliyor ya da edilmiyor.Dolayısıyla hepsi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmuş olanraporlar.

Şimdi, 2006yılında 135 kuruluş, 2007 yılında 100 kuruluş, 2008 yılında da 104 kuruluşdenetlenmiş ve raporları Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonunagönderiliyor usul gereğince. 2006 yılında 7 özel inceleme raporu ve 2 adetivedi durum raporu Yüksek Denetleme Kurulunca yapılmış. 2007 yılında 5 adetözel inceleme raporu tanzim edilerek Başbakanlığa gönderilmiştir.

Diğer hususlarayrıca kurum kurum üzerinde durularak cevaplandırılması gereken hususlardır.Eğer özel bir ilgi gerektiriyorsa yazılı soru olarak bize bildirilirse dahaayrıntılı cevabı burada sizlere aksettirme imkânı bulabiliriz.

Teşekkür ederimSayın Başkan.