Konu:2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:13/12/2011


2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

8 Haziran 2011 tarihinde yayımlanan kanun hükmünde kararnameyle, eski adı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yeni adı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı oluşturularak bazı birimler Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde adı da değiştirilerek oluşturulmuş, bazı birimler de, ticaretle ilgili olanlar da Gümrük ve Ticaret Bakanlığına aktarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu kararnamenin yayımlandığı tarih itibarıyla Bakanlık merkez teşkilatında daire başkanı ve daha üst görevde olanlar, taşrada da il müdürleri ve il müdür yardımcıları öncelikle müşavir kadrosuna atanmış, il müdür yardımcıları da araştırmacı kadrosuna geçirilmiştir. Bakanlık bünyesine o tarihten sonra asaleten sadece Bakan Yardımcısı ve Müsteşar ataması yapılmıştır.

Ciddi miktarda bütçe tahsisi öngörülen ve ülkenin bilim, sanayi ve teknoloji politikasını belirleyip uygulama durumunda olan Bakanlığın, yaklaşık altı aydır, belki de daha uzun süredir üst düzey görevlerinin vekâletle yürütülmesi gerçekten ciddi bir handikap teşkil etmektedir. Yönetim boşluğu doğurabilecek bir durumdur. Aslına bakarsanız, bu tür uygulama o kararnamenin çıkışından sonra birçok bakanlıkta aynı şekilde devam edegelmektedir.

Değerli milletvekilleri, üreten ekonominin temelinde kendi girişimcimizi iç ve dış pazarlarda aşırı rekabete karşı koruyacak ve onlarla aynı şartları sağlayabilecek olan ortamın temin edilmesi gerekmektedir. Bu ortamı sağlayamadığınız zaman, hâlen mevcut durumda olduğu gibi, girişimcimize şunu da söyleyebilirsiniz: "Pahalıya üret, ucuza sat. Eğer yapamıyorsan bırak çünkü nasıl olsa ithalat yapılıyor, ithalat daha ucuza gelmekte." Bu farklı ve yanlış bakış açısı, tahmin ediyorum, girişimcimizin bugün karşı karşıya kaldığı en önemli problemdir. Çıktı fiyatları söz konusu olduğu zaman küresel rekabeti ve dünya fiyatlarını öne sürebilirsiniz ancak girdi fiyatları söz konusu olduğu zaman ne rekabetten ne de yine dünya fiyatlarından bahsetmez durumda kalırsınız.

Değerli milletvekilleri, ekonomimizin kırılganlığının azaltılması ve muhtemel krizlere karşı daha dayanıklı hâle gelmesi için de daha önceki konuşmalarımızda da belirttiğimiz cari işlemler açığına mutlaka bir çözüm bulunması gerekmektedir. Unutmayalım ki her bir verilen bir birim cari açık başka bir ülkenin istihdamına ek bir katkı yapmakta ve ayrıca oralarda yatırım olarak üretim ekonomisine dönüşmektedir. Burada esas olan, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına çözüm getirilmesidir. En temel mesele de Türk sanayisinin kendi yapısıdır. Türk sanayisi artık büyük oranda dinamiklerini ithalatla yapar hâle gelmiştir. Bu, şu demektir: Üretim ve ihracat ithalata dayalı bir yapı hâline gelmiştir ve siz ne kadar fazla ihracat yaparsanız neredeyse o oranda ithalat da eder duruma gelirsiniz. Bu ortamda reel sektörümüzün dış borçlanmasının, borcunun artmasının en önemli etkenlerinden bir tanesi de kendi öz ve işletme sermayelerinin yetersiz duruma gelmesi kaygısıyla, sermayelerinin erimesi nedeniyle artık reel sektörümüz dış kaynağa, dış borçlanmaya gider hâle gelmiştir ve dış borçlanma reel sektör eliyle yapılır duruma gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, var olan sorunları aşabilmek, bir hedef koymak ve bu hedeflere ulaşabilmek için tabii ki üretim gücünü artırmamız gerekir. İşte, bu noktada KOBİ'ler devreye girer. KOBİ'ler yeni küreselleşme olgusunda büyük işletmelere karşı korunur hâle gelmiştir. Bütün dünya bunu yapmıştır, bütün dünyada küçük ve orta ölçekli işletmeler en önemli yapılar, yapı taşları hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, ülkedeki istihdamı artırmak, krizleri bir ölçüde aşabilmek ve bunlara daha dayanıklı hâle gelebilmek için küçük girişimciliği teşvik etmemiz lazım, yoksa bugünkü gibi neredeyse yaklaşık yüzde 20'lere varan kredi oranlarıyla, faiz oranlarıyla bu işletmelerimizi ne teşvik edebiliriz ne de bunları ekonomiye kazandırabiliriz.

Girişimcilerin belki de en önemli şikâyetlerinden biri de teşvik sistemidir. Bugün teşvik sistemi değişik bakanlıklardan alınmıştır, dün hazinedeyken Ekonomi Bakanlığı bünyesine verilmiştir ve bunun uygulamadaki aksaklıkları da ortadadır değerli milletvekilleri. Eğer yeni bir vizyona sahip olmak istiyorsak, mutlaka, Bakanlığın bu teşvik mekanizmasına sahip çıkması gerekir. Teknolojik ürünleri üretilebilmemiz, kimlerden ne kadar pay alındığını bilmemiz işte, bu noktada öne çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sanayi politikamıza baktığımız zaman, sanayi politikamızın stratejik sektörlerin ve teknoloji politikaları ile hedeflerinin doğru tespitinde kullanılması gerekir. Bunun için de sonuç almak önemlidir ve bu sonucu alabilmek için birtakım belgelere de ihtiyaç duyulur. İşte Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi aslında böyle olması gereken bir belgedir ama maalesef, yayınlandığından bugüne bir heyecan, bir etki yaratamamış, dar çaplı olarak yerini muhafaza etmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu belgenin belki birçok noktası eleştirilebilir bu kürsüden ama ben size esas olarak vizyonunu ön plana getirmek istiyorum: Bu belgenin vizyonunda "Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak." ifadesi yer alıyor.

Şimdi, Türkiye açısından, burada, bu ürünün üretim üssü olmak mı, yoksa bu teknolojiyi ve bu teknolojiye dayalı ürünleri üretmek mi daha önemlidir? Şüphesiz, teknolojiyi üretmek ve bu teknolojiye dayalı ürünleri dünya çapında dağıtmak ve pazarlamak ülkemize yakışan bir vizyon olması gerekir. İşte burada da bu vizyon değişikliğinin belki de yapılması gerekir diye düşünüyorum çünkü teknolojik ürünlerin satışlarında kimlerin ne pay aldığı ortadadır. Teknolojiyi asıl üreten kişi neredeyse yaklaşık yüzde 50'sini alır, ama onu imal eden, imalatta bulunanlar yüzde 1 ila 5'ini alırlar, kalanı ise dağıtım, ham madde ve buna benzer diğer ürünlerin sektörel paylarını alan firmalara gider. Esas payı kimin aldığı ortadadır değerli milletvekilleri.

Sayın milletvekilleri, teknoloji deyince önemli olan, teknoloji geliştirme bölgeleridir. Bu kanun 57'nci Hükûmet döneminde 26 Haziran 2001 tarihinde çıkarılmıştır ve yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, ülkede mantar gibi teknopark üretmek mesele değildir, önemli olan bunların işlevselliğini artırmak, burada teknoloji üretir hâle getirmek ve buralardan istenen faydayı sağlamaktır. Bugün teknopark işletmeciliği tamamen ticari bir yapıya dönüşmüştür. Buralarda yer almanın maliyetleri teşviklerden çok daha yüksek durumdadır.

Bu şekilde, yine yatırım ortamının iyileştirilmesi meselesine gelinir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi de, yine 57'nci Hükûmet döneminde 11 Aralık 2001 tarihinde Bakanlar Kurulunun prensip kararıyla oluşturulmuştur. Çok önemli bir karardır. Bugün yatırım ve ekonomik iklimin daha iyi hâle getirilmesi noktasındaki adımlar, 2001 tarihinde atılmıştır ama maalesef bugün Dünya Bankasının Doing Business 2011  Raporu'na baktığımız zaman Türkiye iş yapma kolaylığı sırasında 183 ülke arasında 65'inci sıradadır. Geçen sene, 2010'da bu 60'tı. Yani her geçen yıl daha iyiye gitmemiz gerekirken maalesef bu daha da bozulur  hâle gelmektedir.

Kâr marjlarının bu kadar azaldığı bir ortamda tabii ki, üretimi her aşamada ciddi bir şekilde düşünmemiz lazım. Üretimin nerede yapıldığı da bu bakımdan önemlidir. İşte, organize sanayi bölgelerinin yasal statüye kavuşturulması da 15 Nisan 2000 tarihinde yapılmıştır değerli milletvekilleri. Orada OSB'lerimizin güncel ihtiyaçlarına cevap verilebilecek bir yasal düzenleme getirildi ancak onları Güney Kore örneğinde olduğu gibi, daha yüksek seviyelere götürebilecek çalışmalara da bir an önce gitmemiz lazım. OSB'lerin çok ciddi sorunları var. Bu sorunlar tabii ki, onların gelirleriyle ilgili; idari, hukuki, birtakım sıkıntıları, problemleri var ama en başta OSB'lerde arsa tahsisinde metrekare fiyatlar hâlen daha çok yüksek gözükmektedir.

Değerli milletvekilleri, o yüzden yatırımcılar buralara yatırım yapmaktan, ellerinde kaynak olanlar buralara tahsis etmekten de kaçınmaktadır. Diğer yandan, OSB'lerimizi kentsel dönüşüm modellerinde de kullanabiliriz. Bu tip modelleme çalışmaları ülkemizde mevcuttur, bunu yapan çok ciddi bilim adamları ve uygulamacılar vardır. Bunlardan faydalanmak gerekir diye Sayın Bakana duyurmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, hem OSB'lerle ilgili hem sanayi politikamızla ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis araştırma önergesi vardır. Eğer bu konularla ilgili çok ciddi çalışmalar yapma imkânı bulabilirsek bu önergemiz, bu teklifimiz desteklenir ve biz burada bu bahsettiğimiz konuları daha ciddi ve derinden inceleme fırsatı bulmuş oluruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, sizlerle bir tespiti paylaşmak istiyorum. Bu tespit, elimde gördüğünüz 2012 Yılı Programı. Bu program ilgili kamu kuruluşları tarafından hazırlandıktan sonra devletimizin, Hükûmetimizin yetkili organlarında yani Yüksek Planlama Kurulunda ve akabinde de Bakanlar Kurulunda görüşülerek yayımlanıyor ve yürürlüğe giriyor. Değerli milletvekilleri, bu programda sayfa 164'te çok ilginç tespitler var. Bakın, bu tespitler aslında yeni tespitler de değil, bu tespitler geçtiğimiz yılların Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçelerinde de Milliyetçi Hareket Partisinin sözcüleri tarafından dile getirildi. Burada Çin ve Hindistan'daki ucuz emeğe atıf yapılarak, bazı sektörlerde üretimin darboğaza girdiğini, rekabetin güçleştiğini ve 2002 yılından itibaren bu üretimdeki darboğazların arttığından bahsediliyor ve devam ederek sanayinin kredi maliyetlerinin yüksekliğinden bahsediliyor. Bu tespiti, kendi yayın organlarında, kendi kurumlarında tespit edilmiş bu tespiti tekrar Sayın Bakanlığa getirmek istiyorum ve önümüzdeki yılın bütçelerinde, önümüzdeki dönemlerde bu tespitlere daha ciddi bir şekilde el atıp, burada çözüm yollarının da görüşülmesi gerekir diyorum.

Değerli milletvekilleri, girişimcilik ekonominin kaynağıdır ve bu kaynağı sürekli canlı tutmak zorundayız, bu kaynağın kurumasına mâni olmamız gerekir diye düşünüyorum.

Bu düşüncelerle, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesinin hayırlara vesile olmasını tekrar diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.